17.10.2018 Views

TOURMAG SAYI 16 DIGITAL

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Tourism Magazine<br />

Ekim•Kasım•Aralık 2018 | Yıl: 4 | Sayı: <strong>16</strong> | Fiyat: 10 TL<br />

YİĞİT UYGUN<br />

GEÇTİ DÜMENİN BAŞINA,<br />

BU KEZ ROTA BURGAS<br />

SAFFET EMRE TONGUÇ<br />

ZÜMRÜT SAHILLERE<br />

YELKEN AÇMAK<br />

BAHAR AKINCI<br />

HAYATIM BOYUNCA SEYAHAT<br />

ETMEK IÇIN ÇALIŞTIM<br />

SIVAS’IN DOKTOR BALIKLARI<br />

ŞİFA DAĞITIYOR<br />

VIETNAM'IN KALBI<br />

HO CHI MINH CITY<br />

Diyarbakır turizmi<br />

‘Altın Elma’ ile taçlandı


Art of meeting the highest expectations<br />

Hotel Suadiye and its unique location combined with Istanbul’s cultural heritage of thousands of years, has a privileged<br />

position in Istanbul metropolis. Istanbul Hotel Suadiye, being a mirror with its renovated and comfortable rooms to<br />

Istanbul’s Asian side, will be happy to provide the best service with a creative and dynamic team.<br />

Intersecting the shore of Suadiye and the famous Baghdad Street, Istanbul Hotel Suadiye presents a peaceful environment<br />

using also its advantages of being in the center of Istanbul Asian side. For all guests at Hotel Suadiye on business or just as<br />

tourists, Istanbul Hotel Suadiye is an ideal place to go to enjoy and travel along the capital of culture. The perfect location<br />

enables our guests to visit as many places as they can reach, nothing stands between your sightseeing trip.<br />

In a short while on foot, you are able to profit by all services around the hotel; which are famous restaurants,<br />

huge shopping malls, clubs, railway and bus service, shipping traffic, travel agencies, cinema, theatre and much more.<br />

We warmly invite you to discover a new world and for having unforgettable impressions.<br />

Bağdat Caddesi Plaj Yolu Sokak No: 25 Suadiye 34740 İstanbul - Türkiye<br />

Pbx: +90 2<strong>16</strong> 445 84 24 Web: www.hotelsuadiye.com E-mail: info@hotelsuadiye.com


Saniye Ermutlu Sk 3 Kozyatağı 34742 İstanbul<br />

T: 02<strong>16</strong> 571 61 00<br />

banquet@byotell.com.tr<br />

www.byotell.com<br />

ByOtell<br />

byotell


Editör<br />

Başım üstünde Allah’la yar / Karacadağ tepesinde kar<br />

Gönlümde bahar var / Diyarbakır'dayım zahar...<br />

CANAN TOPRAKKAYA<br />

tourmag@tourmag.com.tr<br />

Dünya Turizm Yazarları ve Gazetecileri<br />

Federasyonu (FIJET),<br />

her yıl turizmin Oscar'ı kabul<br />

edilen “Altın Elma” ödülünü,<br />

ülkesine en faydalı turizm hizmeti<br />

veren kişi, belediye ya da<br />

organizasyonlara takdim ediyor.<br />

Üyesi olduğumuz bu dünya için<br />

çok önemli kuruluş, eski Tunus<br />

Turizm Bakanı Tijani Haddad<br />

başkanlığında çalışmalarını<br />

sürdürüyor.<br />

FIJET’in Türkiye ayağı ise<br />

ATURJET adı altında bir turizm<br />

duayeni olan Başkan Delal<br />

Atamdede’nin önderliğinde ülkemizin turizm değerlerini parlatıyor,<br />

tüm dünyaya bir mücevher kıymetinde sunuyor.<br />

Geçen yıl Konya kentimize verilen Altın Elma, bu yıl <strong>TOURMAG</strong><br />

Turizm Dergisi ve Başkanımız Delal Atamdede’nin önerisiyle<br />

ve de FIJET yönetim kurulunun tamamının oyunu alarak,<br />

Diyarbakır’a verildi.<br />

Diyarbakır; tarihiyle, insanıyla, gastronomi kültürüyle, yöneticilerinin<br />

vizyonel bakış açısıyla ve yeni çevresel mimari atağıyla “Altın Elma”<br />

ödülünü bileğinin hakkıyla kazandı. Bundan sonraki süreçte de en iyi<br />

şekilde bu ödülün değerini bileceğinden eminiz. Ben burada bir gazeteci<br />

duyarlığıyla TÜRSAB Bölge Başkanı Mehmet Akyıl, Diyarbakır<br />

Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Mehmet Kaya, Zerzevan Kalesi Kazı<br />

Başkanı Doç. Dr. Aytaç Coşkun ve Karacadağ Kalkınma Ajansı’na<br />

teşekkürlerimi iletiyorum. Neredeyse kusursuz bir ödül töreniyle,<br />

misafirlere sımsıcak yaklaşımlarıyla, kültürel değerlerini en iyi şekilde<br />

tanıtmak için adeta birbirleriyle yarışmalarıyla inanın tek başına<br />

ödül almayı hak etmiş olan bu değerli insanlarımız, yalnız dergimizin<br />

sayfalarında değil, gönlümüzde de yerlerini aldılar.<br />

***<br />

Dergimizin sonbahar sayısında ayrıca Saffet Emre ile Sardinya adasında<br />

zümrüt sahillere yelken açtık, Erdi Metin Ünal ile Pisa’dan Venedik’e<br />

yürüdük, Burgas’a çevirdiğimiz yönümüzde dümeni Yiğit Uygun’a<br />

kaptırdık. Selim Onat, gezgin olmanın hiç de kolay olmadığını Bahar<br />

Akıncı’nın sözleriyle dergimizde paylaştı; Sivas Kültür ve Turizm Müdürü,<br />

“Bize gelin size balık yedirmeyelim, sizi balıklara yedirelim” dedi.<br />

Türkiye’nin yedi bölgesinden aktüel haberlerle donattığımız ve yepyeni<br />

destinasyonlara uzanarak, sizleri ağırlamaktan keyif aldığımız<br />

<strong>TOURMAG</strong> Ailesi'nden sevgiler...<br />

Yaklaşık 2 yıl önce Diyarbakır’ın eski bir Doğu Roma Sınır Garnizonu<br />

olan Zerzevan Kalesi’ni Kazı Başkanı Doç. Dr. Aytaç Coşkun<br />

sayesinde tanımış, adeta kendimizden geçmiş ve bu değerin yalnız<br />

ülkemizde değil, tüm dünyada bilinmesi gerektiğine inanarak,<br />

kapak dosyası haline getirmiştik. Bugün geldiğimiz noktada yeni<br />

Turizm Bakanımız Mehmet Nuri Ersoy, kaleyi ziyaret ederek, kazı<br />

çalışmaları için 1 milyon lira ödenek çıkartacağının da sözünü verdi.<br />

Bir inanç kitabı yazmakta olan ve Bakan ile birlikte bölgeyi gezen<br />

Ertuğrul Özkök ise kale bünyesinde yer alan Mithras Tapınağı’ndan<br />

yola çıkarak, “Şurası kesin ki, Zerzevan Kalesi’nin, inanç tarihinin en<br />

karanlık sayfaları ile ilgili bize anlatacak daha çok hikâyesi olacak”<br />

şeklinde gazetedeki köşesinde konuya geniş yer ayırdı.<br />

<strong>TOURMAG</strong> TURİZM DERGİSİ<br />

Üç ayda bir yayınlanan yaygın süreli dergi<br />

Haber, Aktüel, Turizm, Magazin<br />

Yayıncı<br />

Kadir Toprakkaya K-İletişim<br />

Karanfil Sokak No: 27/13<br />

Göztepe - Kadıköy İstanbul<br />

0 532 266 82 43 / 0 532 470 73 05<br />

tourmag@tourmag.com.tr<br />

www.tourmag.com.tr<br />

ftourmag.com.tr Ltourmagcomtr<br />

itourmagturkey<br />

ISSN: 2149-8768<br />

Ekim-Kasım-Aralık 2018 // Sayı: <strong>16</strong><br />

İmtiyaz Sahibi<br />

Kadir Toprakkaya<br />

Genel Yayın Yönetmeni<br />

Canan Toprakkaya<br />

Sorumlu Yazı İşleri<br />

Müdürü<br />

İrem Toprakkaya<br />

Haber Müdürü<br />

Cenay Toprakkaya<br />

Reklam Müdürü<br />

Tulu Evrensel<br />

0 532 266 82 43<br />

reklam@tourmag.com.tr<br />

Yayın Kurulu<br />

Ahmet Vefik Alp<br />

Barbaros Kon<br />

Delal Atamdede<br />

Hüseyin Kurtoğulları<br />

Mehmet Akyıl<br />

Nilgün Şirin<br />

Sema Kutlu<br />

Sertaç Kayserilioğlu<br />

Yonca Atamdede<br />

Editörler<br />

Pınar Baltacı<br />

Reha Kadak<br />

Serap Gürses<br />

Yiğit Uygun<br />

Çeviri<br />

Melike Küçükosman<br />

Görsel Yönetmen<br />

Kubilay Şenyiğit<br />

Katkıda Bulunanlar<br />

Erdi Metin Ünal<br />

Melih Uslu<br />

Oğulcan Tatar<br />

Saffet Emre Tonguç<br />

Sema Taştan Çelepci<br />

Serda Büyükkoyuncu<br />

Selim Onat<br />

Serdar Çelenk<br />

Sidal Yaşar<br />

Uğur Demirbilek<br />

Yaprak Gürdal<br />

Basım<br />

Yusuf Harmanşa<br />

Kültür Sanat Basımevi Rek. ve<br />

Org. San. Tic. Ltd. Şti.<br />

Litros Yolu 2. Matbaacılar Sit.<br />

ZB7 - ZB11<br />

Topkapı - Zeytinburnu / İstanbul<br />

Tel: +90 212 674 00 21 - 29 - 46<br />

Faks: +90 212 674 00 61<br />

info@kulturbasim.com<br />

www.kulturbasim.com<br />

Sertifika No: 22032<br />

Basım Tarihi:<br />

18 Ekim 2018<br />

6 Ekim / Kasım / Aralık | 2018<br />

October / November / December


İçindekiler<br />

28 38 42<br />

28<br />

'Altın Elma' ödülü ile<br />

DIYARBAKIR’IN YILDIZI DAHA DA<br />

PARLAYACAK<br />

AYŞE DURAL: Dünyanın en prestijli turizm ödüllerinden<br />

sayılan ve turizmin Oscar’ı olarak nitelendirilen Golden<br />

Apple (Altın Elma), bu yıl Diyarbakır’a verildi.<br />

60<br />

76<br />

38<br />

42<br />

58<br />

SEYAHAT ETMEK İÇİN ÇALIŞAN GEZGİN;<br />

BAHAR AKINCI<br />

SELİM ONAT: Dünyanın dört bir yanına 18 yıldır durmaksızın<br />

seyahat eden, rehberlik yapan ve gezilerini dergiler ile<br />

gazetelerde kaleme alan Bahar Akıncı’yla dergimizin yeni<br />

sayısı için bir araya geldik. Seyahat maceralarını konuşup,<br />

kendisinden yurt içi ve yurt dışında gidilecek sonbahar ve<br />

kış tatil önerilerini aldık.<br />

ZÜMRÜT SAHİLLERE YELKEN AÇMAK<br />

SAFFET EMRE TONGUÇ: Geçtiğimiz günlerde dünyanın<br />

en prestijli yat yarışlarından biri kabul edilen Loro Piana<br />

Regatta’sına gittim. Bu heyecanı yaşayanlar arasında yer<br />

almak muhteşem bir deneyimdi. İtalya’nın Sardinya Adası’nın<br />

Porto Smeralda denilen kısmında yapılan yarışlar,<br />

bana apayrı bir dünyanın kapılarını açtı.<br />

Beyaz olduğu kadar yeşil ve sakin;<br />

BEYAZ RUSYA<br />

OĞULCAN TATAR: Vize işlemleriyle uğraşmayıp, geniş<br />

yeşil alanları ve sakinliğiyle ünlü bir Avrupa ülkesi mi<br />

görmek istiyorsunuz? Kuşkusuz Beyaz Rusya’yı listenizin<br />

başına eklemelisiniz. İnsanların birbirine aşırı derecede<br />

saygılı davrandığı ve suç oranının çok düşük olduğu Beyaz<br />

Rusya, tatile gidenlerin kendini dinlemeye fırsat bulduğu<br />

özel bir destinasyon.<br />

60<br />

76<br />

82<br />

RAJA AMPAT ADALARI<br />

YAPRAK GÜRDAL: Endonezya’nın eşsiz güzellikteki Raja<br />

Ampat adaları, dünyanın sayılı doğa harikaları arasında.<br />

Burası ülkenin turistik bölgelerinden biri de değil ve hâlâ<br />

bakir, hâlâ el değmemiş, hâlâ insan tarafından tahribata<br />

uğramamış. Çünkü burası ulaşılması çok zor bir noktada ve<br />

bu sebeple de medeniyete çok uzak!<br />

SİVAS’IN DOKTOR BALIKLARI,<br />

TÜM DÜNYAYA ‘ŞİFA’ OLMAYA HAZIRLANIYOR<br />

PINAR BALTACI: 3. Uluslararası Termal ve Sağlık Turizmi<br />

Zirvesi’nin bu seneki ev sahibi Sivas oldu. Geçtiğimiz yıllarda<br />

sırasıyla Afyon ve Denizli’de gerçekleştirilen zirvenin<br />

Sivas ayağında, termal su ve birçok hastalığın şifa kaynağı<br />

olan doktor balıklar dünyaya tanıtıldı.<br />

BU YOLUN SONUNDA BULGARİSTAN VAR!<br />

YİĞİT UYGUN: Yeşil bir denizde gidiyorum olabildiğince...<br />

Etrafımda çamlar, akasyalar, çınarlar alabildiğince! Kuşların<br />

sesi ve lastiklerin hışırtısı kulaklarımda... Yol dar mı, dar!<br />

İki araç zor geçer; varsın olsun. Ben de mutlu, araba da...<br />

Motor sesinden anlarım! Nereye mi? Pek kimsenin gitmediği<br />

bir yere; bu kez Bulgar'a! Rotamız Burgas... Hayırlısı...<br />

58 82<br />

Ekim / Kasım / Aralık | 2018<br />

October / November / December<br />

7


Aktüel<br />

ŞİRİNLERİN KÖYÜNDEKİ MANTARLARDA<br />

TATİL FIRSATI<br />

Gelecekte hayal ettiğimiz otel odamızı kendimiz yaratabilecek,<br />

kişiselleştirilmiş bir seyahat deneyimi seçeneğine<br />

sahip olabileceğiz. Otel odaları Hollywood stüdyoları<br />

gibi her an değişebilecek, hayal ettiğiniz şekle bürünecek.<br />

Değişen tatil odası konseptiyle tatilde ister Mars’ta,<br />

ister Disneyland’ta Minnie Mouse’un evinde kalmak ya<br />

da Gargamel’in sizi asla bulamayacağı Şirinler köyündeki<br />

mantarlarda tatilinizi geçirmek seçenekleriniz arasında<br />

yer alacak.<br />

Turizm<br />

sektörünün<br />

geleceğinde<br />

neler olacak?<br />

Dijitalleşmenin günlük hayatımızın ve iş süreçlerimizin<br />

yanı sıra seyahat alışkanlıklarımızı da etkilemeye<br />

başladığını belirten Dijital Dönüşüm Danışmanı ve Me<br />

Consultancy kurucusu Murat Erdör, teknolojinin getirdikleriyle<br />

beraber turizm sektöründe de önemli dijital<br />

gelişmeler yaşandığını ifade etti. Erdör, hayatımıza dâhil<br />

olan arttırılmış gerçeklik teknolojilerinin, kişiselleştirilmiş<br />

seyahat deneyimlerinin, yapay zeka uygulamalarının,<br />

nöroteknolojinin turizm sektörünü etkileyeceğini, insanların<br />

kendilerine ve sevdiklerine daha fazla zaman ayırabildikleri<br />

turistik gezilerin de teknolojiye ayak uyduracağını<br />

belirtti. Murat Erdör, gelecekte seyahat alışkanlıklarımıza<br />

yön verecek yenilikleri şu şekilde sıraladı:<br />

YAPAY ZEKÂ SAĞ KOLUMUZ OLACAK<br />

Tatiliniz boyunca uzayıp giden kayıt işlemleri, yemek servisleri,<br />

resepsiyon gibi birçok aşamada kaybettiğiniz zamanınızı<br />

size geri kazandırmayı planlayan turizm sektörü,<br />

hepimizi hayrete düşürecek yapay zeka uygulamalarını da<br />

kullanmaya başlayacak. Yapay zekâya sahip yardımcılar,<br />

tatiliniz boyunca ülke değiştirmiş olsanız bile sizinle aynı<br />

dili konuşacaklar, çözüm odaklı çalışarak tatiliniz boyunca<br />

herhangi bir sorunla karşılaşmamanız için size yardımcı<br />

olacaklar.<br />

HER ODADA 3D YAZICI DÖNEMİ<br />

Bilim insanları, gelişen teknoloji ile kendi otel odamızı yaratmanın<br />

yanı sıra 3D yazıcılar ile ihtiyacımız olana anında<br />

ulaşma gibi birçok yenilikle de buluşacağımızı vurguluyor.<br />

Gelecekte her otel odasında bulunacak üç boyutlu yazıcılar<br />

ile yeni bir elbise, ayakkabı, hatta bilgisayar gibi arzu<br />

ettiğimiz her şeyi gerçek zamanlı olarak üretebileceğiz.<br />

KİŞİSEL SEYAHAT AVATARINIZ TATİLİNİZİ YÖNETECEK<br />

Gelecekte otel rezervasyonları için daha az vakit<br />

harcayacağız. Gelişen teknolojinin sunacağı kişisel<br />

seyahat avatarınız, otel rezervasyonlarınızı sizin yerinize<br />

gerçekleştirecek ve yönetecek. Bizi bekleyen tüm dijital<br />

gelişmelerle akıllı otellerde kendinize ve sevdiklerinize<br />

dilediğiniz kadar zaman ayırabilecek, hayalinizdeki tatilin<br />

tadını çıkarabileceksiniz.<br />

AKILLI OTELLER GELİYOR<br />

Gelecekte bir otele adım attığımızda, sıradışı bir hizmet<br />

anlayışıyla karşılaşacağız. Akıllı otel konsepti ve bu<br />

konsept içinde yer alan robotlar, konuklara özel hizmetler<br />

sunacak yeteneklerle donatılmış olacak. Bu robotlar<br />

dilinizi konuşacak, aklınıza takılan tüm sorulara cevap<br />

verecek. Akıllı otellerde tatil boyunca hayal ettiğiniz<br />

kendi otel odamızı yaratabilmenin yanı sıra 3D yazıcılar<br />

ile ihtiyacınız olana anında ulaşma gibi birçok yenilikle de<br />

buluşacağız.<br />

8 Ekim / Kasım / Aralık | 2018<br />

October / November / December


Aktüel<br />

Türk kadın akrobasi<br />

pilotunun fotoğrafı<br />

ABD müzesinde<br />

Türkiye’nin tek sivil kadın akrobasi pilotu olan<br />

27 yaşındaki Semin Öztürk Şener’in ünü yurt dışına<br />

taştı. Türkiye’nin ilk profesyonel akrobasi pilotu olan<br />

babası Ali İsmet Öztürk’ün izinden giden Şener’in 4×5<br />

metrelik fotoğrafı, ABD’deki bir uzay ve hava müzesinde<br />

sergilenmeye başlandı.<br />

Eskişehir’in Sivrihisar ilçesindeki Necati Artan Sportif<br />

Havacılık Tesisleri'nin kurucularından akrobasi pilotu<br />

Ali İsmet Öztürk’ün kızı Semin Öztürk Şener’in uçuş<br />

serüveni, 12 yaşındayken babasıyla yaptığı ilk gösteriyle<br />

başladı. İzleyici önündeki ilk uçuşunu 19 Eylül 2015’te<br />

gerçekleştiren Şener, 360 beygir gücündeki “Pitts S2-<br />

B” uçağıyla yurt içinde 10’u aşkın gösteri sundu.<br />

TÜRK KADINININ NELER YAPABİLECEĞİNİN<br />

EN GÜZEL ÖRNEĞİ OLDU<br />

Türkiye’deki gösterilerinin ardından Romanya’da düzenlenen<br />

ve birçok ülkeden 35 akrobasi uçağının katıldığı<br />

Aeromania Havacılık Festivali’nde gökyüzünü renklendiren<br />

genç pilot, “Türkiye’yi yurt dışında temsil etme”<br />

hayalini gerçeğe dönüştürerek, Türk kadınının neler<br />

yapabileceğinin en güzel örneği oldu. Şener’in gösterilerinden<br />

etkilenen ABD’nin Colorado eyaletinin Denver<br />

kentinde bulunan Wings Over The Rockies Hava ve<br />

Uzay Müzesi yetkilileri, müzede sergilenmek üzere Türk<br />

kadın akrobasi pilotunun fotoğrafını kullanmak için izin<br />

talep etti. Olumlu yanıt alan müze yetkilileri, Şener’in<br />

4×5 metrelik fotoğrafını Wings Over The Rockies Hava<br />

ve Uzay Müzesi’nin, ziyaretçileri havacılıkta heyecanlı<br />

ve katılımcı olmaya teşvik etmek için çeşitli sergilere<br />

sahip “fizyoloji” odasında izlenime sundu.<br />

Otel fiyatlarında<br />

en pahalı şehir<br />

Paris<br />

Türkiye Otelciler Birliği tarafından yapılan araştırmada, tüm yıldız<br />

kategorilerinde ortalama otel oda fiyatlarının en pahalı olduğu ilk üç<br />

şehir sırasıyla Paris, Tel Aviv ve New York olarak öne çıktı. Paris, gecelik<br />

ortalama 263 Euro ile konaklamada dünyanın en pahalı şehri oldu. En<br />

pahalılar listesinde ilk 20 sırasında Avrupa şehirlerinin ağırlıkta olduğu<br />

dikkat çekti. İstanbul’un gecelik konaklama fiyatı ise, ortalama 88 Euro<br />

olarak gerçekleşti.<br />

İsrail’in Tel Aviv kenti, 239 Euro ile dünyanın en pahalı ikinci şehri<br />

olurken, üçüncü sıradaki New York’ta ortalama oda fiyatları 236 Euro<br />

düzeyinde bulunuyor. İsviçre’den Zürih, 2<strong>16</strong> Euro ile dördüncü; Cenevre<br />

ise 215 Euro ile beşinci sırada yer aldı. Daha sonra sırasıyla 182 Euro ile<br />

Roma, 181 Euro ile Londra, 179 Euro ile Kopenhag, 178 Euro ile Amsterdam<br />

ve <strong>16</strong>8 Euro ile Dublin, ilk 10’daki diğer şehirler oldu. Bu şehirlerde<br />

ortalama doluluk oranları yüzde 80 ile 90 civarında seyrediyor. Araştırmada<br />

yer alan İstanbul’da, ortalama oda fiyatı 88 Euro oldu. Bu fiyat ile<br />

İstanbul, konaklama sektöründe dünya genelinde en pahalı ilk 20 şehir<br />

arasına giremedi.<br />

"OTEL FİYATLARINI KONGRE TURİZMİ ARTIRIR"<br />

Verileri değerlendiren Türkiye Otelciler Birliği Başkanı Timur Bayındır,<br />

turist sayısındaki artıştan daha da önemli olanın fiyatların artması olduğunu<br />

belirterek, şunları söyledi: “Yüksek sezonla birlikte fiyat artışının<br />

da gerçekleşmesi bizi mutlu ediyor. İstanbul ve Antalya’nın yeniden fiyat<br />

artışı yakalaması memnuniyet verici... Konaklama tesislerimizin kalitesi<br />

ve hizmet düzeyi çok yüksek. Ancak dünya şehirlerindeki fiyatlara<br />

baktığımızda, henüz olması gereken düzeye ulaşamadığımızı görüyoruz.<br />

Özellikle üç yıl öncesine kadar 150-200 Euro ortalama fiyatlara sahip<br />

olan İstanbul’un yeniden<br />

bu fiyat düzeyine dönmesi<br />

için elimizden gelen her<br />

şeyi yapmalıyız. Bunun için<br />

de en önemli enstrüman,<br />

kongre turizmi... Fiyatların<br />

yükselmesini sağlayacak<br />

olan en önemli itici güç,<br />

gelir düzeyi yüksek kongre<br />

turisti olacaktır. İstanbul’u<br />

yeniden kongre turizminin<br />

gözde şehirleri arasına<br />

sokacak adımları atmalıyız.<br />

Türkiye’nin hedefi,<br />

turist sayısından çok geliri<br />

artırmak olmalı.”<br />

Ekim / Kasım / Aralık | 2018<br />

October / November / December<br />

9


Kitap<br />

<strong>TOURMAG</strong> yazarından<br />

“Yürüyerek İstanbul”<br />

<strong>TOURMAG</strong>’in deneyimli yazarlarından<br />

Melih Uslu’nun üçüncü ve son kitabı<br />

“Yürüyerek İstanbul: 34 Rota, 340 Öneri”,<br />

kitapçı vitrinlerindeki yerini aldı. Seyahat<br />

yazarı Uslu’nun tam 10 yıllık yoğun emek ve<br />

titiz bir seçki ile yayına hazır hale getirdiği<br />

kitapta, İstanbul’dan seçilmiş her biri 2 ile<br />

4 saatlik süreler arasında yürünebilen 34<br />

seçkin güzergâh anlatılıyor.<br />

Alfa Yayın Grubu markası olan Mona<br />

Kitap tarafından, Arzu Çağlan’ın yayın<br />

yönetmenliğinde yayına hazırlanan kitap;<br />

370 sayfalık geniş hacmi, yaratıcı illüstrasyonları<br />

ve detaylı içeriğiyle dikkat çekiyor.<br />

Haliç’ten Tarihi Yarımada’ya, Boğaziçi’nden<br />

Adalar’a İstanbul’un en iyi yürüyüş<br />

rotalarını bir araya getiren kitap; Prof. İlber<br />

Ortaylı’dan Orhan Pamuk’a, Mario Levi’den<br />

Selim İleri’ye ünlülerin yazıları, görüşleri ve<br />

katkılarıyla yayına hazırlandı.<br />

ÖZEL MEKÂN ÖNERİLERİ, AZ BİLİNEN<br />

SEYAHAT TÜYOLARI<br />

Türkiye'nin ve dünyanın önde gelen fotoğraf<br />

sanatçılarının kareleriyle zenginleştirilen<br />

kitaptaki tüm rotalar, yazar Melih Uslu<br />

tarafından tek tek yüründü, deneyimlendi<br />

ve hikâye edilmiş özgün metinlerle kaleme<br />

alındı. Ahmet Hamdi Tanpınar, Reşat Ekrem<br />

Koçu, Buket Uzuner ve Prof. Ahmet Haluk<br />

Dursun gibi İstanbul yazarlarının yanı sıra<br />

Şair Küçük İskender, Müjdat Gezen, Ressam<br />

Su Yücel, Moda Yazarı Alex Akimoğlu ve<br />

Gündüz Vassaf gibi renkli isimlerin yazı,<br />

görüş ve röportajlarıyla çeşitlenen kitap,<br />

özel mekân önerileri ve az bilinen seyahat<br />

tüyolarıyla cazibe kazanıyor.<br />

GEZMEK MUTLU EDER!<br />

“Gezmek mutlu eder!” sloganıyla yola<br />

çıkan yazar Melih Uslu, Türk Hava Yolları<br />

Skylife’da editörlük ve SunExpress uçak<br />

içi yayını SunTimes’ta yayın yönetmenliği<br />

yaptı. Hürriyet Seyahat gazetesinin<br />

düzenlediği Türkiye’nin “en iyi seyahat<br />

yazarları” yarışmasında ilk üçe giren<br />

Uslu, bugüne dek İngiltere’den The Daily<br />

Telegraph, Fransa’dan Le Figaro, Körfez<br />

ülkelerinden Gulf News ve The National,<br />

Rusya’dan Pravda ve Kommersant, Almanya’dan<br />

Die Welt, Hollanda’dan Levenin<br />

Turkije, Kuzey Kıbrıs’tan Caretta’nın da<br />

aralarında bulunduğu 20’den fazla gazete,<br />

dergi ve internet sitesi için içerik hazırladı.<br />

Halen Hürriyet Seyahat’te aralıklı<br />

olarak, <strong>TOURMAG</strong> Turizm Dergisi ve Hürriyet<br />

Daily News gazetesinde ise düzenli<br />

yazıları yayımlanan Melih Uslu, eşi Filiz ile<br />

birlikte “cennetim” dediği Marmaris’te yaşıyor,<br />

profesyonel turist rehberliği yapıp,<br />

uluslararası dergiler için seyahat yazıları<br />

kaleme alıyor ve Antonina Turizm’in gezi<br />

kitapçıklarının editörlüğünü yürütüyor.<br />

KİTAPTAN...<br />

Burmalı Mescit’in hemen sol tarafında kalan<br />

Şehzadebaşı Caddesi'nin, bir zamanların<br />

ünlü “kanto” merkezi “Direklerarası” olduğunu<br />

biliyor muydunuz? Şehzade Camii'inden<br />

Vezneciler Altgeçidi'ne kadar uzanan cadde,<br />

adını Bizans’ın iki yanı sütunlu caddesinden<br />

almış. Ne yazık ki bu sütunları bugün göremiyoruz.<br />

Direklerarası, 19. yüzyıl İstanbul’unda<br />

Batılı tarzda eğlencenin Türk zevkine<br />

adapte edildiği yeni tip eğlence hayatının<br />

merkezi olmuş. Bir yanda meddah, Karagöz<br />

ve ortaoyunu geleneği sürdürülürken, diğer<br />

yanda hareketli ve müzikli gösterilerin<br />

hâkim olduğu kanto ve tiyatro temsilleri<br />

yapılmaya başlanmış.<br />

Oyunlar önceleri kıraathanelerde sergilenirken,<br />

1880’den sonra pek çok tiyatro yaptırılmış.<br />

Hatta sonradan Şehir Tiyatrosu’na<br />

dönüşecek olan Darülbedayi-i Osmani’nin<br />

temelleri de burada atılmış. Tiyatrolar,<br />

kafeşantanlar ve müzikholler peşi sıra açılmış.<br />

20. yüzyılda bu mekânlara sinemalar<br />

da eklenmiş. Günümüzde Direklerarası’nda<br />

bu renkli hayattan eser yok. Hepsi cadde<br />

üzerinde sıralanan dönemin ünlü adreslerinden<br />

Ferah Tiyatrosu, Şehzade Sahnesi<br />

ve Club Sineması çoktan kapanmış. Yine de<br />

bölgede gezinirken İstanbul beyefendilerini<br />

müzikhollere taşıyan faytonları, kantocuların<br />

coşkulu danslarını ve sinemalarda<br />

gösterilen siyah beyaz Ayhan Işık filmleri<br />

gözünüzde canlanacak.<br />

10 Ekim / Kasım / Aralık | 2018<br />

October / November / December


Rota<br />

Kamp severler için<br />

tüm güzelliğiyle<br />

Dedegöl Dağı<br />

UĞUR DEMİRBİLEK<br />

<strong>TOURMAG</strong>'in bu sayısında Isparta'ya,<br />

Dedegöl Dağı eteklerine götüreceğim<br />

sizleri. Rotamızı belirledikten sonra yola<br />

koyulma zamanı geliyor. Uzun ama keyifli<br />

bir yolculuk olacak.<br />

Rotamızı belirlerken yol üzeri sayılacak bir<br />

yerde, adını ilk defa duyduğum bir antik<br />

kent gözümüze çarptı. Yol üzeri olunca bir<br />

uğramak gerek tabi. İlk durak Adada Antik<br />

kenti. Kente vardığımızda bekçi dışında<br />

kimsecikler yok. Tarihini asılı levhalardan<br />

öğreniyorum. Kazı çalışmalarının uğramadığı<br />

tarihi yerlerden biri. Malum ödenek<br />

için para bulunamıyor. Ona rağmen ayakta<br />

kalan yapılar oldukça fazla.<br />

Kenti bir anayol ikiye bölüyor. Tarihi bir<br />

şehrin içinden St. Paul yolu geçiyor. St.<br />

Paul yolunun bir kısmının şehrin içinden<br />

geçmesi, asıl ilgimi çeken kısım. Bu yol<br />

bende merak uyandırmaya başladı. Güzel<br />

bir rotasının olduğu kesin. Yeni bir kent tanımak<br />

çok güzeldi. Son olarak bekçi ağabey<br />

ile sohbet ediyor, şişelerimize sularımızı<br />

doldurup tekrar yola koyuluyoruz.<br />

Çok sallanmalı bir yolculuktan sonra<br />

Dedegöl Dağı'nın eteklerine, Melikler<br />

Yaylası'na ulaştık. Rakım 1.900, karşımda<br />

tüm güzelliği ile Dedegöl Dağı, yanı başım<br />

uçsuz bucaksız orman, kulağımda kuş sesleri,<br />

içime çektiğim nefes astım hastalığını<br />

unutturacak kadar güzel...<br />

Ateş yakıldı, çay için sular ısındı, yemek için<br />

hazırlıklar başladı, sandalyeler açıldı. Ateş<br />

başına hücummmm :) Bu ara bir ses; ''Heyyy!<br />

Yabancılar, burada benden izinsiz kamp<br />

yapılmaz.'' Bir şaşkınlık... Kafasında kasketi,<br />

elinde kendi yaptığı bastonu ile 70'li yaşlarda<br />

bir amca yanımıza doğru sokuldu. Adı Mehmet<br />

Çavuş... Bu dağların bekçisi... Kendisi bir<br />

Yörük, yılın 6-7 ayını bu dağlarda geçiren ve<br />

doğayı en iyi anlayan insanlardan biri.<br />

''Benim çadıra uğrayıp çayımı içmeden burada<br />

kalınmaz'' diye bir çıkışıyor önce. Böyle<br />

misafirperver bir yaklaşım karşısında çok<br />

mutlu oluyoruz tabi ki. Bu seferlik çay bizden<br />

olsun diyip, biraz yatıştırıyoruz Mehmet<br />

Çavuş'u. O da bize kendi yazdığı türkülerden<br />

söyleyerek çayımızın şekeri oluyor. ''Yarın<br />

gitmeden çadırıma uğrayın, yoksa almam sizi<br />

buralara daha'' deyip, gülüşerek uzaklaşıyor.<br />

Yemek faslı, çay faslı derken gece epey<br />

oldu, yorgunluk çöktü. Uyumak isteyen çadırına<br />

geçti. Ben ise sandalyemi dağa doğru<br />

açıp, ihtişamını ve yıldızları izlemeye başladım.<br />

Dolunay, gecemi daha da güzelleştirdi.<br />

Ormanın ardından ışığını saçarak doğmaya<br />

başladı. Saçılan ışıklar dağı aydınlatmaya<br />

başladığında ise, büyük bir sahne önünde<br />

tek başına oturmuş ve tek gösterimlik bir<br />

tiyatro oyununu izlemek gibiydi.<br />

Kahvaltı sonrası gidilecek yer Pınar Gözü<br />

Mağarası, buraya doğru yola çıkıyoruz. İnanılmaz<br />

soğuk suyu ve görselliğiyle mutlaka<br />

görülmesi gereken bir yer. Mehmet Çavuş'u<br />

da unutmadık. Dönüşte Mehmet Çavuş,<br />

bizi Yörük çadırında ağırladı. Gördük ki nice<br />

kişiler gelmiş yanına; ormanda bulunan her<br />

çiçeği, her hayvanı tanırmış meğer. Üniversiteden<br />

hocalar gelip çiçeklerin yetiştiği<br />

yerleri öğrenirler, araştırma için rehberlik<br />

etmesini isterlermiş. Bunları gördüğümüzde<br />

Mehmet Çavuş'a hayran kalıyoruz. Yolunuz<br />

düşerse yanına uğrayıp bir çayını içmek<br />

şart, yoksa kamp kurmak yasak.<br />

Dedegöl Dağı'nın zirvesine 4-5 saatlik bir<br />

yürüyüş ile ulaşmak mümkün. Bu ziyaretimizde<br />

yürüme imkânımız olmadı. Ama ilk<br />

fırsatta bu hayalimizi de gerçekleştirmeyi<br />

umuyoruz.<br />

Doğayla kalın...<br />

Ekim / Kasım / Aralık | 2018<br />

October / November / December<br />

11


Ege Bölgesi<br />

“İkinci Efes”<br />

Aizanoi’de kayıklar<br />

yüzdürülecek<br />

Kütahya’nın Çavdarhisar ilçesinde bulunan<br />

ve “İkinci Efes” olarak nitelendirilen<br />

Aizanoi Antik Kenti’nin turizme açılması<br />

amacıyla hazırlanan 6 milyon liralık Penkalas<br />

Projesi ile bölgede adeta Roma dönemi<br />

yaşatılacak.<br />

Aizanoi Antik Kenti Kazı Başkanı Prof.<br />

Dr. Elif Özer, il merkezine 48 kilometre<br />

uzaklıkta olan antik kentte daha önce<br />

Alman arkeologların yaptığı kazı çalışmalarının<br />

2011 yılından itibaren Bakanlar Kurulu<br />

kararıyla Türk arkeologlar ve uzmanlar<br />

tarafından yürütüldüğünü anımsattı. Kazı<br />

çalışmalarında antik kentteki yaşama<br />

dair önemli bulgular elde ettiklerini<br />

belirten Özer, şöyle konuştu: “Aizanoi<br />

Antik Kenti’ndeki arkeoloji öğrencilerimiz<br />

ve akademisyenlerden oluşan 35 kişilik<br />

uzman ekiple yaptığımız çalışmalarda<br />

antik kentte yaşamış insanların sosyal<br />

hayatlarına yönelik önemli bulgular elde<br />

ettik. Yürüttüğümüz bu çalışmaların bilim<br />

dünyasına büyük katkılar sağlayacağını<br />

düşünüyoruz. Gelecek yıl bölgedeki kazı<br />

ve alan çalışmalarına kaldığımız yerden<br />

yeniden devam edeceğiz.”<br />

AİZANOİ PENKALAS PROJESİ<br />

Prof. Dr. Elif Özer, kazı ve alan çalışmalarının<br />

yanı sıra antik kentteki geçmiş yaşamın<br />

canlandırılması ve bölgeye yerli ve yabancı<br />

turist akışının sağlanması için bazı projelerin<br />

de hazırlandığını aktardı. Antik kentte<br />

geçmiş yaşamın yeniden canlandırılması ve<br />

bölgenin turizme kazandırılmasına yönelik<br />

Aizanoi Penkalas Projesi’nin hayata geçirilmesi<br />

için çalışmalar yürütüldüğünü anlatan<br />

Özer, şunları söyledi: “Çavdarhisar ilçesi<br />

sınırlarında bulunan Koca Çay, antik kentin<br />

içinden geçen bir nehir. Antik Çağ’daki<br />

ismi ise Penkalas. Burada 2012 yılından<br />

beri DSİ’nin de yardımıyla çalışmalara<br />

başlamıştık. Suyun içindeki yaklaşık bin<br />

civarında Antik Roma döneminden kalma<br />

tarihi eser niteliği de taşıyan işlenmiş<br />

taşları ve heykelleri dışarı çıkardık. Her<br />

birinin envanteri çıkarıldı, çizimleri yapıldı.<br />

Daha sonra nehrin üzerindeki Antik Roma<br />

köprülerinin restorasyonuna başlandı.<br />

MALİYETİ 6 MİLYON TL<br />

Projeye göre, nehrin su seviyesi de yükseltilerek<br />

Antik Çağ’da olduğu gibi iki köprü<br />

arasında kayıklarla gidilebilecek. Projemiz<br />

tamamlandı ve Kütahya Kültür Varlıklarını<br />

Koruma Bölge Kurulu tarafından da kabul<br />

edildi. Projenin maliyeti 6 milyon lira<br />

civarında. Proje hakkında Kültür ve Turizm<br />

Bakanımız Mehmet Nuri Ersoy’a da bilgi<br />

verdik. Bütçe tahsis edildikten sonra yapılacak<br />

çalışmalarla burada başka bir Aizanoi<br />

göreceksiniz. Bu sayede buraya çok sayıda<br />

turistin gelmesini hedefliyoruz.”<br />

Amorium Antik Kenti’ne üç boyutlu yolculuk<br />

Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Anadolu<br />

Üniversitesi işbirliğiyle, Afyonkarahisar’ın<br />

Emirdağ ilçesinde yürütülen Amorium<br />

Antik Kenti kazısında elde edilen bulgular<br />

kullanılarak, şehir bilgisayar ortamında<br />

canlandırılıyor.<br />

Geçmişi M.Ö. 2000’li yıllara uzanan<br />

Amorium Antik Kenti, 1987’de İngiliz bilim<br />

adamı Prof. Dr. Martin Harrison’ın yüzey<br />

araştırmasıyla gündeme geldi. Kazı çalışmalarını<br />

1993-2009 yılları arasında İngiliz<br />

araştırmacı Dr. Chris Lightfoot’un yaptığı<br />

antik kent; Hitit, Frig, Yunan, Roma, Bizans,<br />

Selçuklu ve Osmanlı olmak üzere yedi<br />

uygarlığın izlerini taşıyor.<br />

VR GÖZLÜK İLE BAMBAŞKA<br />

BİR DENEYİM<br />

Amorium Antik Kenti’nde Kültür ve Turizm<br />

Bakanlığı ile Anadolu Üniversitesi işbirliğinde<br />

başkanlığını Prof. Dr. Zeliha Demiral<br />

Gökalp’ın yaptığı kazıda önemli bulgulara<br />

ulaşıldı. Gökalp, beş yıldır sürdürdüğü kazı<br />

çalışmasına ilişkin yaptığı açıklamada,<br />

Amorium’un 90 hektarlık bir alana yayıldığını<br />

söyledi. Kazı bölgesinde ziyaretçiler<br />

için yönlendirme ve bilgilendirme tabelalarının<br />

yerleştirildiğini söyleyen Gökalp;<br />

"Amorium’da yer alan tarihi mekânların<br />

algılanmasına yönelik antik kentin canlandırılması<br />

için üç boyutlu video tasarlandı.<br />

Bunu ilerleyen süreçte ziyaretçilerimiz<br />

adına interaktif olarak sunmayı planlıyoruz.<br />

Ayrıca, çağın popüler teknolojilerinden<br />

biri olan ‘VR gözlük’, yine Anadolu Üniversitesi'nin<br />

katkılarıyla hazırlanıyor" açıklamasında<br />

bulundu.<br />

ÖREN YERİ STATÜSÜNE<br />

KAVUŞTURULMASI İSTENİYOR<br />

Gökalp, Amorium Antik Kenti’nin Afyonkarahisar’da<br />

bir ören yeri statüsüne kavuşturulması<br />

halinde şehir turizmine olumlu<br />

katkılar sunacağını belirterek, şunları<br />

kaydetti: “Diğer antik kentler gibi ayakta<br />

tapınak, büyük tiyatro, agora ya da sütunlu<br />

yolları içerisinde barındırmıyor. Büyük<br />

bir ihtimalle zamanında vardı ama Bizans<br />

döneminde dönüştü. Fakat bunun yanında<br />

yaşayan bir Orta Çağ kenti olduğunu söyleyebiliriz.<br />

Kente iklim koşulları dışında çok<br />

fazla bir müdahale olmadığı için, kazılarda<br />

buluntuları özgün yerinde buluyoruz. Bu<br />

açıdan önemli...”<br />

12 Ekim / Kasım / Aralık | 2018<br />

October / November / December


Ege Bölgesi<br />

Euromos,<br />

UNESCO için<br />

kolları sıvadı<br />

Muğla’nın Milas ilçesinde antik dönemin en iyi korunmuş tapınaklarından<br />

Zeus Lepsynos’un da içinde yer aldığı Euromos Antik Kenti’nin, UNESCO<br />

Dünya Mirası Geçici Listesi’ne alınması için özel çalışma başlatıldı.<br />

Freskli travertenler<br />

1500 yıllık uykudan<br />

uyandı<br />

Dünya Mirası Geçici Listesi’nde yer alan Laodikya Antik<br />

Kenti’nde M.S. 494 yılında yaşanan depremde yıkılan ve<br />

bu yılki kazılarda toprağın 7 metre altında bulunan 1500<br />

yıllık freskli traverten bloklar, yeniden ayağa kaldırılıyor.<br />

M.Ö. 5 bin 500’e tarihlenen buluntuların ortaya<br />

çıktığı Laodikya, antik çağda Anadolu’nun en önemli<br />

ticaret, sanat, spor merkezlerinden olması ve İncil’de<br />

adı geçen 7 kiliseden birini barındırması nedeniyle inanç<br />

turizmindeki önemiyle dikkati çekiyor.<br />

Restore edilen kilise, ayağa kaldırılan tarihi yapıların<br />

yanı sıra gladyatör dövüşlerinin yapıldığı Anadolu’nun<br />

en büyük stadyumu ve tiyatro alanına sahip Laodikya,<br />

her daim turistlerin gezi rotaları arasında bulunuyor.<br />

Laodikya, “Trimita” adıyla dokunan tunikler nedeniyle<br />

“Trimitaria” olarak anılan antik dönemin tekstil<br />

merkezi olarak da biliniyor. Pamukkale Üniversitesi Fen<br />

Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Başkanı Prof. Dr.<br />

Celal Şimşek başkanlığındaki ekip tarafından yürütülen<br />

çalışmalar ise, bu yıl kiliseli peristilli ev ile pagan<br />

inancında tapınakların bulunduğu, ancak Hıristiyanlığın<br />

yaygınlaşmasıyla agoraya çevrilen 35 bin metrekarelik<br />

Kuzey Kutsal Agora'da devam ediyor.<br />

DÜNYADA NADİR BİR ÖRNEK<br />

Celal Şimşek, antik kentte yılın 12 ayı çalışma yürüttüklerini,<br />

kazı ve restorasyon çalışmalarının 15. yılında<br />

önemli tarihi yapıları gün yüzüne çıkardıklarını vurgulayarak;<br />

"Agorada toprağın 7 metre altında kalan<br />

devasa sütunları ve buna bağlı olarak da antik dönemin<br />

o muhteşem freskli arka duvar mimarisini, yıkıldığı<br />

şekliyle ortaya çıkardık. 11 metre yüksekliğinde ve 265<br />

metre uzunluğundaki, M.S. 494 yılı depreminde doğuya<br />

doğru sıralı olarak yıkılmış olan traverten blokların iç<br />

kısmının tamamen fresklerle süslenmiş olduğunu tespit<br />

ettik. Depremde yıkılan 9 sıra halindeki duvarı, üzerine<br />

yığılan molozlar sayesinde olduğu gibi korunmuş olarak<br />

bulduk. Bu kadar geniş bir yüzeyin, bu kadar büyük<br />

bir alanın boyandığı dünyadaki nadir bir örnek olarak<br />

değerlendiriyoruz" şeklinde konuştu.<br />

Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü<br />

Öğretim Üyesi ve Euromos Antik Kenti Kazı Başkanı Doç. Dr. Abuzer Kızıl,<br />

antik kentteki özellikle Zeus Tapınağı’nın Anadolu’nun en iyi korunan tapınaklarından<br />

biri olduğunu, tapınaktaki 17 sütundan <strong>16</strong>’sının üst kirişleriyle<br />

hâlâ ayakta olduğunu söyledi. Tapınağın mimari elemanlarını belgelemeye<br />

yönelik çalışmalar yaptıklarını anlatan Kızıl, öncelikle yerdeki blokları kaldırarak<br />

ciddi bir restorasyon gerçekleştirmeyi ve tapınağı eski ihtişamlı<br />

günlerine geri döndürmeyi hedeflediklerini bildirdi.<br />

ANADOLU’NUN EN ŞANSLI ANTİK KENTLERİNDEN BİRİ<br />

Euromos’un konumu itibariyle Anadolu’nun en şanslı antik kentleri arasında<br />

yer aldığını aktaran Abuzer Kızıl, buranın Karya Krallığı’nın önemli<br />

merkezlerinden biri olduğunu, Euromos Anik Kenti ve Zeus Tapınağı’nın<br />

arkeolojik ve bilimsel anlamda önem taşıdığını vurgulayarak; "Kentin<br />

diğer bir önemli yapısı ise Agora. Burada yürüten kazı çalışmalarında<br />

Helenistik Dönem orijinli, ancak Roma ve Geç Roma çağında da kullanılan<br />

eserlere ulaştık. Kentin iki de önemli nekropolü bulunuyor. Her ne kadar<br />

çoğu zaman içerisinde tahrip edilmiş olsa da Güney Nekropol alanında<br />

iyi korunmuş lahit mezar söz konusu. Kuzey Nekropol alanında da daha<br />

önce defineciler tarafından tahrip edilmiş olan bir oda mezar bulunuyor.<br />

Zaman geçtikçe biz antik kenti daha görünür hale getirip, hem bilim hem<br />

arkeoloji dünyasına hem de kültür turizmine kazandırmak için ekip olarak<br />

çaba gösteriyoruz" ifadelerini kullandı.<br />

Germencik’te 2000 yıllık<br />

heykeller bulundu<br />

Aydın’ın Germencik ilçesinde Prof. Dr. Orhan<br />

Bingöl 34 yıldır devam eden Magnesia Antik Kenti<br />

kazılarında, 2 bin yıllık olduğu tahmin edilen dört<br />

kadın, bir erkek ve cinsiyeti belirlenemeyen bir<br />

heykel ortaya çıkarıldı. Çalışmalarla ilgili açıklamada<br />

bulunan Bingöl, heykellerin aynı mekânda<br />

bulunduğuna dikkat çekerek, şu bilgileri paylaştı:<br />

"Almanların 1891-1893 yılında yaptıkları kazıda bir mekânda beş heykel<br />

bulduklarını biliyoruz. Ondan bir fazlasını bulmuş olduk. Hatta 20<strong>16</strong> yılında<br />

aynı mekânın başka bölümünde bir heykel daha bulmuştuk. Toplamda<br />

bir mekânda yedi heykel oluyor. Mekânın niteliği ve işlevi neydi henüz<br />

bilmiyoruz, ancak heykeller çok iyi korunmuş. Bu oldukça dikkat çekici...<br />

YENİ HEYKELLERE ULAŞILABİLİR<br />

Magnesia Antik Kenti'nin heykellerle de öne çıkan bir yapısı var. İstanbul,<br />

İzmir ve Aydın müzelerinde Magnesia’dan çıkmış bu buluntularla birlikte<br />

neredeyse 50 kadar heykel olduğunu biliyoruz. Ve bunlar da son olmayacak.<br />

Çalıştığımız alan, daha çok heykelin bulunabileceğini bize açıkça gösteriyor.<br />

Bundan sonraki günlerde de aynı şekilde yeni buluntularla karşılaşabiliriz."<br />

Ekim / Kasım / Aralık | 2018<br />

October / November / December<br />

13


Marmara Bölgesi<br />

Çanakkale’de 2500 yıllık<br />

yayık kabı bulundu<br />

Çanakkale’nin Eceabat ilçesindeki Maydos Kilise Tepesi Höyüğü<br />

kazılarında 2 bin 500 yıllık yayık kabı bulundu. Maydos Kilise Tepesi<br />

Höyüğü Kazı Başkanı ve Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi<br />

Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Göksel Sazcı; Kültür ve<br />

Turizm Bakanlığı Temsilcisi Niğde Müzesi görevlisi arkeolog Mustafa<br />

Eryaman, Çanakkale Kültür ve Turizm Müdürü Kemal Dokuz ile alanda<br />

inceleme yaptı.<br />

Göksel Sazcı, konu ile ilgili yaptığı açıklamada 2010 yılında başlayan<br />

kazılarda dokuzuncu sezona girildiğini söyledi. Toplam 25 kişilik<br />

ekiple devam ettikleri kazılarda tereyağ yapımında kullanılan yayık<br />

kabı bulduklarını belirten Sazcı; “Kazı alanında toprak içinde yarıya<br />

kadar bulunan yayık kabı, kazı ekibi tarafından titizlikle yapılan<br />

çalışma sonrası çıkarılıp, koruma altına alındı. İncelemelerde 72<br />

santimetre boyunda ve 50 santimetre genişliğindeki yayık kabının<br />

tereyağı yapımında kullanıldığı ve 2 bin 500 yıllık olduğu tespit<br />

edildi” dedi.<br />

GÜNÜMÜZDE ANADOLU’DA HALEN KULLANILAN BİR TEKNİK<br />

Kabın üzerinde iki delik bulunduğunu, bunların küp kullanılırken deriyle<br />

kapatıldığını anlatan Doç. Dr. Sazcı , dergimize şu bilgileri aktardı: “Bu<br />

deliklerin bir fonksiyonu var. Ayran çalkalanırken fermante oluyor<br />

ve burada gaz oluşuyor. Gazın dışarıya çıkartılması için bu delikler<br />

açılıyor ve tekrar çalkalama işlemi yapılıyor. Bu teknik, günümüzde<br />

Anadolu’da halen kullanılıyor. Eceabat’ta da 2 bin 500 yıl önce tereyağı<br />

üretildiğini söyleyebiliriz. Tabii bu formdan ve güncel araştırmalardan<br />

çıkarttığımız bir sonuç. Bu küpün dibinden örnekler aldık. Kesin sonuç<br />

örneklerin üniversitedeki lipit yağ analizleri sonucu belirlenecek.”<br />

Tarihi Justinianus Köprüsü<br />

keşfedilmeyi bekliyor<br />

Sakarya’nın Serdivan ilçesinden geçen nehrin eski yatağı<br />

üzerine Roma döneminde kurulan; asırlardır savaş, ticaret<br />

ve hac yolu olarak kullanılan Justinianus Köprüsü, UNESCO<br />

Dünya Kültür Mirası Listesi’ne girerek, kültür turizminde<br />

ivme yakalayacağı günleri bekliyor. Ayasofya ile aynı dönemde<br />

Bizans İmparatoru II. Justinianus tarafından inşa ettirilen<br />

köprü, yapımının üzerinden asırlar geçmesine rağmen ilk<br />

günkü ihtişamını koruyor.<br />

UNESCO’nun Dünya Mirası Geçici Listesi’ne alınan Serdivan<br />

ilçesi Beşköprü mevkisinde tarihe tanıklığını devam ettiren<br />

Justinianus Köprüsü, erken Bizans döneminin Anadolu’daki<br />

görkemli anıtsal yapıları arasında sayılıyor. Yaptırıldığı M.S.<br />

558-560 yıllarından bu yana ayakta kalmayı başaran taş<br />

köprü; 365 metre uzunluğunda, 10 metre genişliğinde ve 12<br />

kemerden oluşuyor. Karayolları Genel Müdürlüğü tarafından<br />

1995 yılında onarım gördükten sonra taşıt trafiğine kapatılan<br />

köprünün kenarlarında bulunan tarihi yapı kalıntıları da<br />

keşfedilmeyi bekliyor.<br />

AYASOFYA KADAR ÖNEMLİ<br />

Sakarya Valisi İrfan Balkanlıoğlu, kentin en önemli tarihi<br />

eserlerinin başında Justinianus Köprüsü’nün geldiğini söyledi.<br />

Bizans imparatorluğunun en popüler ve parlak döneminde<br />

köprünün yapımına başlandığını anlatan Balkanlıoğlu;<br />

“Ayasofya ile aynı tarihlerde yapılmış. Ayasofya’nın mimari<br />

dokusu, yapısı dünya kültür mirasında ne kadar önemliyse,<br />

aslında Justinianus Köprüsü de o denli önemli. Yapıldığı<br />

yıllarda çağının en büyük el yapımı tarihi taş köprü, bütün<br />

Anadolu coğrafyasını ve batıyı birbirine bağlayan geçit<br />

vermez Sakarya Irmağı üzerinde... Anadolu’nun ve Kudüs’ün<br />

hac yolunun üzerinde olan, o dönemdeki bütün batı dünyasının<br />

Haçlıların seferlerini yaptıkları, hacca gittikleri ve ticari<br />

alışveriş yollarını buradan geçirdikleri son derece önemli bir<br />

köprü” diye konuştu.<br />

14 Ekim / Kasım / Aralık | 2018<br />

October / November / December


Marmara Bölgesi<br />

Tekirdağ'da tarihi evler<br />

turizme kazandırılacak<br />

Tekirdağ Büyükşehir Belediyesi tarafından<br />

geliştirilen "Miras Atölyesi I" ve "Miras<br />

Atölyesi II" projesi kapsamında, doğal<br />

güzelliklere sahip olan Şarköy ilçesindeki<br />

52 tarihi ev aslına uygun olarak restore<br />

edilecek. Tekirdağ Büyükşehir Belediye<br />

Başkanı Kadir Albayrak, konu ile ilgili<br />

yaptığı açıklamada proje kapsamında<br />

Uçmakdere, Gaziköy, Tepeköy, Güzelköy<br />

ve Eriklice mahallerinde belirlenen evlerin<br />

restorasyon geçireceğini söyledi.<br />

Uçmekdere Mahallesi'nin çok eski bir<br />

tarihe sahip olduğunu ifade eden Albayrak;<br />

"Uçmakdere'nin eski zamanlarını hatırladıkça<br />

Miras Atölyesi Projesi'nin önemi<br />

daha iyi anlaşılıyor. Burası hem<br />

doğa güzellikleri, hem yetişen<br />

tarımsal ürünleri, hem de<br />

tarihiyle son derece önemlidir.<br />

Göreve geldiğimde Uçmakdere’nin<br />

makûs tarihini değiştirme konusunda<br />

kararlıydım. Bu projeyle Uçmakdere'yi,<br />

Türkiye'nin en güzel eko köyü yapmayı<br />

hedefledik" diye konuştu.<br />

TEKİRDAĞ'IN VİZYONLARINDAN<br />

BİRİ DE TURİZM<br />

Başkan Kadir Albayrak, tarihi evleri<br />

restore ederek turizme kazandıracaklarını<br />

belirterek; "Gaziköy, Hoşköy, Mürefte,<br />

Kirazlı, Çınarlı gibi mahallelerimizde de<br />

aynı çalışmayı yapacağız. Önemli olan,<br />

projeyi Uçmakderelilerin benimsemesidir.<br />

Bu bölge sit alanı olduğu için çivi çakmak<br />

dahi uzun bir yoldan geçiyor. Tekirdağ'ın<br />

vizyonlarından biri de turizm. Türkiye'de<br />

iki denizle de komşu olan sayılı şehirlerden<br />

biriyiz. Tekirdağ'da nereye elinizi atsanız<br />

tarih çıkar. Bu bölgede bağcılık turizminin<br />

en güzel örnekleri var. Sonuna kadar bu<br />

bölgedeki güzellikleri ortaya çıkarmak için<br />

çalışacağız" dedi.<br />

Meriç Nehri’nde gün<br />

batımı turları<br />

Edirne Doğa Sporları Kulübü (EDOSK), kentteki nehirlerin özellikle<br />

kano ve diğer su sporlarında daha etkin kullanılması amacıyla<br />

"Nehirde Gün Batımı Turları" başlattı. EDOSK kano branşı sporcuları,<br />

kanolarla nehre inerek gün batımında tur düzenledi. Gurup<br />

vaktinin en iyi izlediği kentlerden olan Edirne’deki fotoğraf sanatçıları<br />

da kano sporcularının gün batımına yolculuğunu, çektikleri<br />

Meriç Nehri fotoğraf kareleriyle ölümsüzleştirdi.<br />

Kulübün yöneticilerinden, aynı zamanda Edirne Tanıtım ve Turizm<br />

Derneği Başkanı Bülent Bacıoğlu, konu ile ilgili yaptığı açıklamada<br />

Edirne’nin üç nehrin geçtiği ender kentlerden biri olduğunu söyledi.<br />

Padişahların saltanat kayıklarıyla gelerek, köprülere yaptırdıkları<br />

seyir köşklerinden izledikleri güneşin batışının güzelliğine<br />

dikkat çekmek amacıyla nehirde kano turu düzenlediklerini ifade<br />

eden Bacıoğlu; “Özellikle Edirne’nin gün batımları, padişahların<br />

ve sultanların seyrettiği gün batımları, efsane gün batımlarıdır.<br />

Nehrin üzerinden batan güneş görüntüsü çok güzeldir. Biz de<br />

kanolarımızla hem fotoğrafçılara güzel fotoğraflar verelim, hem<br />

Edirne’nin tanıtımına katkı sağlayalım, hem de farklı bir zaman<br />

diliminde gün batımında spor yaparak şehrin, nehirlerin tadını<br />

çıkaralım istedik” dedi.<br />

EDİRNE’NİN TANITIMINA<br />

KATKI<br />

EDOSK yöneticilerinden<br />

Fatih Altun da maharetli<br />

ellerle çekilen fotoğraflarla<br />

Edirne’nin tanıtımına ne denli<br />

katkı yapıldığını bildiklerini, bu<br />

anlamda hem nehirlerin spor<br />

amaçlı kullanımına teşvik hem<br />

de fotoğrafik anlamında güzel<br />

bir etkinliğe imza atıldığını<br />

ifade etti.<br />

Bursa’yı<br />

tekstil kenti<br />

yapan mekân:<br />

Kozahan<br />

UNESCO Dünya Miras Listesi’ne alt bileşen olarak giren Hanlar<br />

bölgesindeki Kozahan, 1491’de Sultan II. Bayezid tarafından dönemin<br />

mimarlarından Abdül Ula Bin Pulad Şah’a İstanbul’daki eserlerine<br />

vakıf olarak yaptırıldı. Uzun yıllar ipek böceği kozalarının<br />

satıldığı han, kozalardan elde edilen ipekli kumaşlarla Bursa’nın<br />

tekstil merkezi haline gelmesinde ilk adım oldu.<br />

Tuğla ve kesme taşla yapılan Kozahan; <strong>16</strong>30, <strong>16</strong>71 ve 1784’te,<br />

ortasındaki mescit ise 1946 ve 2007’de onarım gördü. Geniş,<br />

dikdörtgen bir avlunun çevresinde iki katlı, 95 odalı hanın ortasındaki<br />

küçük mescidin altında bir şadırvan bulunuyor. Handaki<br />

odalar artık mağaza olarak kullanılıyor. Hanın doğusunda eskiden<br />

konaklamaya gelenlerin atlarını bağladıkları ahır ve depoların<br />

bulunduğu “Dış Kozahan” denilen ikinci bir avlulu bölüm yer alıyor.<br />

Kozahan, Uzun Çarşı’ya mavi çinilerle süslü bir taç kapı ile açılıyor.<br />

Bu süslü kapı da açık çarşı ve Kapalı Çarşı’ya açılıyor.<br />

TATLI SOHBETLER EŞLİĞİNDE DİNLENME VE ALIŞVERİŞ<br />

Yapıldığı dönemden itibaren önemli ticaret merkezi olan Kozahan,<br />

yakın döneme kadar koza pazarının kurulduğu ve kıyasıya pazarlıkların<br />

yaşandığı bir yer iken, günümüzde ipekçilikle uğraşan<br />

esnafın yoğun bulunduğu<br />

bir han olarak varlığını<br />

sürdürüyor. Kozahan, çay<br />

ve kahvelerin tatlı sohbetlerle<br />

yudumlandığı önemli<br />

bir dinlenme ve turistik<br />

alışveriş mekânı olarak<br />

ziyaretçilerini ağırlamaya<br />

devam ediyor.<br />

Ekim / Kasım / Aralık | 2018<br />

October / November / December<br />

15


Güneydoğu Anadolu Bölgesi<br />

Çayönü, açık hava müzesine dönüştürülüyor<br />

Diyarbakır’ın Ergani ilçesinde dünyada tarım yapılan ilk yerler<br />

arasında bulunan Çayönü, göçebelikten yerleşik köy yaşantısına,<br />

avcılık ve toplayıcılıktan besin üretimine geçilen "Neolitik<br />

Devrim" olarak da bilinen teknolojik yaşam biçimi, beslenme<br />

ekonomisi ve insan doğal çevre ilişkilerinin tümüyle değiştiği<br />

kültür tarihiyle ilgili buluşlarda birçok ilki de içeren canlı ve<br />

ilginç bir yerleşme alanı.<br />

Merkezden yaklaşık 70 kilometre uzaklıkta bulunan Çayönü’nde<br />

1964 yılında başlatılan, ancak 1991 yılında güvenlik nedeniyle<br />

ara verilen ve 24 yıl sonra 2015 yılında yeniden başlanılan kazılar,<br />

çevre köylerde yaşayanların da desteğiyle sürüyor. Çanakkale<br />

Onsekiz Mart Üniversitesi Arkeoloji Bölüm Başkanı Doç. Dr.<br />

Aslı Erim Özdoğan başkanlığında devam eden kazılar ve yapılan<br />

düzenlemelerle Çayönü’nün açık hava müzesine dönüştürülmesi<br />

hedefleniyor.<br />

TARİH GÜN YÜZÜNE ÇIKIYOR<br />

Doç. Dr. Özdoğan, Çayönü’nde 1991 yılında güvenlik gerekçesiyle<br />

ara verilen kazı çalışmalarının Kültür ve Turizm Bakanlığı’nca sağlanan<br />

kaynakla üç yıldır devam ettiğini, tarihin gün yüzüne çıka-<br />

rılması için büyük bir titizlikle çalıştıklarını dile getirerek; "Geçen<br />

sene kazı alanında bir parça batıya ve kuzeye doğru yayılmaya<br />

başladık. Amaçlarımızdan biri de bu sene kazmaya başladığımız<br />

höyüğün doğu kesimini ortaya çıkarmak. Burası, 1964 yılındaki<br />

kazıdan sonra hiç araştırılmamış bir bölgeydi. Açık hava müzesi<br />

olarak düzenlediğimiz yerde çok güzel büyük binalar, daha çok<br />

kamusal olarak ayrılan kısımlarda daha önemli kişilerin oturduğu<br />

konutlar, daha batıdaki kazısını bitiremediğimiz kesimde de daha<br />

çok konutlar ve işlik yerleri yer alıyor" ifadelerini kullandı.<br />

MADENCİLİK TARİHİ DÜNYADA ÇAYÖNÜ İLE BAŞLIYOR<br />

Aslı Erim Özdoğan, sözlerine şöyle devam etti: “Bazalt çakmak<br />

taşı gibi çeşitli aletlerin üretildiği, hammadde kaynaklarının ve<br />

akarsuların bulunduğu bölgenin av hayvanı açısından da çok<br />

zengin olduğu görülüyor. Buğday, hayvan yemi ve çok kullanılan<br />

arpa, çevrede doğal olarak yetişmiş ve insanların karnını doyurma<br />

kaygısı yokmuş. Bölge bakır rezervi açısından önemli... Bakırı<br />

da zaman içinde geliştiriyorlar. Bakırın ısıtılıp dövüldükten<br />

sonra biçim verildiğini ve çok daha kolay biçimlendiğini keşfediyorlar.<br />

Burada çok ciddi bir bakır işçiliği gelişiyor ve madencilik<br />

tarihi dünyada Çayönü ile başlıyor.”<br />

Harran’ın UNESCO beklentileri arttı<br />

Şanlıurfa’da UNESCO Dünya Miras<br />

Listesi’ne alınan Göbeklitepe’nin ardından<br />

geçici listede bulunan tarihi yerleşim yeri<br />

Harran’ın da asıl listeye dâhil edilmesine<br />

yönelik beklentiler arttı. UNESCO’nun<br />

Dünya Mirası Geçici Listesi’nde bulunan<br />

dünyanın en eski yerleşim yerlerinden<br />

Harran Ören Yeri’nin, kalıcı listeye girebilmesi<br />

için gerekli hazırlıkların yüzde 80‘inin<br />

tamamlandığı bildirildi.<br />

Harran Üniversitesi Arkeoloji Bölümü ve<br />

Harran Ören Yeri Kazı Başkanı Prof. Dr. Mehmet<br />

Önal, kısa süre önce Göbeklitepe’nin<br />

UNESCO Dünya Miras Listesi’ne alınmasının<br />

ardından gözlerin Harran'a çevrildiğini<br />

söyledi. Önal, M.Ö. 6 binli yıllardan günümüze<br />

kadar kesintisiz yerleşim yeri olan ve bir<br />

dönem Asurlular ile Emeviler’e başkentlik<br />

yapan Harran Ören Yeri’nde yeni sezon<br />

kazılarına başladıklarını belirtti. İlçedeki ilk<br />

kazıların 1950 yılında başladığını hatırlatan<br />

Mehmet Önal, özellikle 2000’li yılların ardından<br />

bölgedeki kazılara ağırlık verildiğini,<br />

şu ana kadar saraylardan hanlara, hamamlardan<br />

çarşılara kadar birçok kalıntının gün<br />

yüzüne çıkarıldığını vurguladı.<br />

<strong>16</strong> Ekim / Kasım / Aralık | 2018<br />

October / November / December


Güneydoğu Anadolu Bölgesi<br />

Hoşgörü kenti<br />

Mardin, turizmde<br />

ivme yakaladı<br />

Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin<br />

turistik kentlerinden Mardin;<br />

camileri, medreseleri, kiliseleri,<br />

dar sokakları ve taşın oya gibi<br />

işlendiği evleriyle son yılların en<br />

önemli cazibe merkezlerinden<br />

biri olma yolunda ilerliyor. “Hoşgörü<br />

kenti”, 8 ayda ulaştığı<br />

1 milyon 300 bin turist ile turizmde<br />

zirveyi gördü.<br />

Farklı kültürlerin, dillerin ve<br />

dinlerin hoşgörüyle, kardeşçe<br />

yaşadığı yörede “gecesi<br />

gerdanlık gündüzü seyranlık”<br />

olarak nitelendirilen, ziyaretçilerine<br />

büyülü bir atmosfer sunan<br />

Mardin, sağlanan huzurla geçen<br />

yıla oranla ziyaretçi sayısında<br />

yüzde 400 artış gerçekleştirdi.<br />

Yıl sonuna kadar turist sayısının<br />

2 milyona ulaşması beklenen<br />

kentte, 2023 yılında ise 5 milyon<br />

turisti ağırlaması hedefleniyor.<br />

ÜLKE VE BÖLGE TURİZMİNE<br />

ÖNEMLİ KATKI<br />

Mardin Valisi ve Büyükşehir<br />

Belediye Başkan Vekili Mustafa<br />

Yaman, bölgede sağlanan<br />

huzurun hem ülke hem bölge turizmine<br />

önemli katkı sunduğunu<br />

söyledi. Türkiye’ye gelen turist<br />

sayısındaki artışın Mardin’de de<br />

görüldüğünü dile getiren Yaman;<br />

“Mardin şu anda gerçekten<br />

turizm açısından güzel bir ivme<br />

yakaladı. İki senelik huzurun akabinde<br />

son bir yıldır yüzde 400’ü<br />

bulan bir misafir artışı var. 2014<br />

yılı, Mardin’in en zirve rakamı. Bu<br />

yıl 2014’ün dört katı misafir kabul<br />

ediyoruz” dedi.<br />

Destansı mücadele müzede hayat buldu<br />

Kurtuluş Savaşı’nda Anteplilerin kahramanca yürüttüğü destansı mücadele döneminin gelecek<br />

nesillere aktarılması amacıyla Şahinbey Belediyesi’nce restore edilerek hizmete giren Şahinbey<br />

Milli Mücadele Müzesi, kent tarihine ışık tutuyor.<br />

Merkez Şahinbey ilçesi Şehitler Caddesi’nde bulunan Şahinbey Milli Mücadele Müzesi’nde<br />

Anteplilerin, İngiliz ve Fransız işgaline karşı kahramanca yürüttüğü ve “Gazi” unvanını kazandığı<br />

destansı mücadele anlatılıyor. Giriş katta yer alan 12 tarihi odada Antep savunmasının belgelerle<br />

kronolojik olarak aktarıldığı müzenin altındaki bin 100 metrekarelik mağarada ise, savaş sahneleri<br />

hareketli heykellerle canlandırılıyor. Ses efektleri eşliğinde projeksiyon gösterisinin yapıldığı<br />

müzede, İngiliz ve Fransızlara ait silah parçaları ile şehir halkının kullandığı tabanca, tüfek, kılıç,<br />

kama, et satırı, kazma, kürek ve nacak gibi birçok tarihi eşya sergileniyor.<br />

DÜNYADA EŞİ BENZERİ YOK<br />

Şahinbey Belediye Başkanı Mehmet Tahmazoğlu, konu ile ilgili yaptığı açıklamada müzenin<br />

dünyada eşi benzeri olmayan nadir müzelerden olduğunu belirtti. Uzun çalışmalar sonucunda<br />

müzeyi kente kazandırmanın mutluluğunu yaşadıklarını dile getiren Tahmazoğlu, şöyle devam<br />

etti: "Bu yapı Antep savunmasında, Heyet-i Merkeziye’nin toplandığı ve sığınak olarak kullanıldığı<br />

önemli merkezlerden. Burası daha önce küçük bir müze olarak açıldıktan sonra yaklaşık 3 yıllık<br />

bir çalışma sonunda burayı Milli Mücadele Müzesi’ne dönüştürdük. Burada hem müzeyi gezmiş<br />

oluyorsunuz, hem de tünelden geçerek eşsiz İhsan Bey Kasteli’ne erişiyorsunuz. Bu kastelin en<br />

önemli özelliği, en büyük livasa sahip olması. Ayakta dik yürüyerek bu livastan geçebiliyorsunuz."<br />

Tarihi İmam Abdullah Zaviyesi taşındı<br />

Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü’nce Zeynel<br />

Bey Türbesi ve Artuklu Hamamı’nın ardından<br />

Ilısu Barajı göl alanında kalan tarihi İmam<br />

Abdullah Zaviyesi’nin türbe bölümü de<br />

Hasankeyf Yeni Kültürel Park Alanı'ndaki yeni<br />

yerine taşındı.<br />

Ilısu Barajı HES Projesi Kültürel Varlıkları<br />

Koruma Kurtarma Çalışmaları kapsamında<br />

Türkiye’de geçen yıl ilk defa uygulanan projeyle<br />

baraj gölü alanından çıkarılan 540 yıllık<br />

Zeynel Bey Türbesi ve 1500 ton ağırlığındaki<br />

Artuklu Hamamı’nın yeni yerine bütüncül<br />

olarak nakledilmesi tamamlanırken, 611 yıllık<br />

Sultan Süleyman Camii minaresinin Hasankeyf<br />

Yeni Kültürel Park Alanı’na taşınması<br />

için başlatılan çalışma sürüyor. Bu kapsamda<br />

türbe, minare ve müştemilat olarak üç bölüm<br />

halinde taşınacak olan 850 ton ağırlığındaki<br />

İmam Abdullah’ın, yaklaşık 2 bin 400 metre<br />

uzaklıktaki yeni yerine nakli tamamlandı.<br />

TARİHİ BİR GÜN<br />

DSİ Genel Müdür Yardımcısı Murat Dağdeviren,<br />

konuyla ilgili gazetecilere yaptığı açıklamada<br />

tarihi bir güne daha şahitlik ettiklerini<br />

söyledi. Daha önce aynı sistemle<br />

Zeynel Bey Türbesi ve Artuklu Hamamı’nın<br />

da taşındığını hatırlatan Dağdeviren,<br />

zaviyenin 12. yüzyılda Artuklular<br />

zamanında yapıldığını ve Eyyubiler<br />

döneminde İmam Abdullah’ın kabri<br />

esas alınarak yeniden şekillendirildiğini,<br />

son restorasyonunun ise 1478<br />

yılında Akkoyunlular zamanında<br />

gerçekleştirildiğini belirtti.<br />

Ekim / Kasım / Aralık | 2018<br />

October / November / December<br />

17


Doğu Anadolu Bölgesi<br />

Çifte Minareli<br />

Medrese'ye<br />

ziyaretçi akını<br />

Erzurum’da, Anadolu’daki en önemli Selçuklu<br />

eserlerinden ve şehrin simgelerinden<br />

olan, UNESCO’nun Dünya Miras Geçici Listesi’ndeki<br />

Çifte Minareli Medrese’ye ilgi her<br />

geçen gün artıyor. Kent merkezinde Anadolu<br />

Selçuklu Sultanı 1. Alaeddin Keykubad’ın<br />

kızı Hüdavent Hatun tarafından 1253 yılında<br />

yaptırılan medrese, yılın her döneminde<br />

yerli ve yabancı turistlerin akınına uğruyor.<br />

Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından 2012<br />

yılında başlatılan restorasyon çalışmaları,<br />

medresenin dışında yapılan çevre düzenlemesiyle<br />

devam ediyor. Selçuklu Devleti’nin<br />

Anadolu’daki seçkin eserlerinden olan ve<br />

UNESCO’nun Dünya Miras Geçici Listesi’ne<br />

alınan Çifte Minareli Medrese, Türkiye’nin<br />

farklı illerinden gelen turistlerin yanı sıra<br />

yurt dışından kente gelen yabancı turistlerin<br />

de uğrak noktası. Barındırdığı çift başlı<br />

kartal, hayat ağacı, ejder ve çeşitli bitkisel<br />

süslemeleriyle kente gelen turistlerin<br />

ilgisini çeken medrese, devam eden çevre<br />

düzenlemesine rağmen ziyaretçi akınına<br />

uğruyor. Yüzlerce yıldır ayakta kalmayı<br />

başaran ve ilk olarak 1965 yılında restorasyonu<br />

gerçekleştirilen medrese, yeni düzenlemeler<br />

ve yapılacak müze ile ziyaretçilerin<br />

hem kent hem de medrese hakkında bilgiye<br />

ulaşmasına imkân sağlayacak.<br />

7,5 MİLYON LİRALIK<br />

RESTORASYON ÇALIŞMASI<br />

Erzurum Vakıflar Bölge Müdürü Dr. İsmet<br />

Çalık, konu ile ilgili yaptığı açıklamada<br />

medresenin restorasyon çalışmalarının<br />

devam ettiğini söyledi. Medresenin ilk olarak<br />

1965 yılında restore edildiğini belirten<br />

Çalık; “Vakıflar Genel Müdürlüğü’nce şimdi<br />

7,5 milyon liraya restorasyon yapılıyor. Bu<br />

çalışmayla en önemli sorunlara el atıldı.<br />

Özellikle zemin hareketlerine el atılması,<br />

yapıdaki boşlukların giderilmesi için enjeksiyonlar<br />

yapılması önemli oldu” dedi.<br />

Iğdır'ın "Gökkuşağı Tepeleri"<br />

Iğdır'da bulunan ve eşine ender rastlanır<br />

doğal güzellikler arasında yer alan "Gökkuşağı<br />

Tepeleri", yerli ve yabancı turistlerin<br />

ilgi odağı oluyor. Tuzluca ilçesinin batısındaki<br />

binlerce dönümlük arazideki tepeler;<br />

kırmızı, kahverengi, boz ve sarı tonlarına<br />

sahip toprak yapısıyla görülmeye değer<br />

görüntüler oluşturuyor. Bölgenin toprak<br />

yapısının yanı sıra tuz madeninin de renk<br />

kattığı tepeler, sunduğu renk cümbüşüyle<br />

ilgi çekiyor.<br />

Iğdır Kültür ve Turizm Müdürü Muharrem<br />

Tenlik, Gökkuşağı Tepeleri'nin bölgede<br />

ziyaret edilebilecek nadide doğal güzelliklerden<br />

olduğunu söyledi. Tepelerin renk<br />

tonları ve fiziki yapısıyla dikkat çekici<br />

olduğunu belirten Tenlik; "Iğdır coğrafi<br />

yapısıyla birçok dikkat çekici güzelliği<br />

barındırıyor. Bunların içinde Gökkuşağı<br />

Tepeleri de en ilgi çekici güzelliklerdendir.<br />

Buraya gelen ziyaretçiler, 4 veya 5 rengi<br />

bir arada görebilir, bu ilgi çekici manzaranın<br />

tadını çıkarabilir" dedi.<br />

GÖRSEL BİR ŞÖLEN<br />

Son zamanlarda yapılan tanıtım çalışmaları<br />

ve tepelerin ününün yayılmasıyla çok<br />

sayıda ziyaretçinin buraya geldiğini belirten<br />

Muharrem Tenlik; "Yapılan çalışmalar,<br />

sosyal medya, haber gibi birçok etken, son<br />

zamanlarda bu tepelerin ününün yayılmasını<br />

sağladı. Kars ve Ağrı'ya da gelen<br />

ziyaretçiler, yolları üstünde bulunan bu<br />

tepeleri de ziyaret etmeden geçmiyor. Bu<br />

tepeler, görsel olarak sunduğu güzelliklerin<br />

yanı sıra doğa yürüyüşü için de oldukça<br />

uygun alan. Son zamanlarda ilgi görmesi<br />

de bizleri son derece memnun ediyor"<br />

şeklinde konuştu.<br />

18 Ekim / Kasım / Aralık | 2018<br />

October / November / December


Doğu Anadolu Bölgesi<br />

Van’daki kazılarda<br />

Urartular’a ait ayak izi!<br />

Van Kalesi’nin güneyinde yer alan eski Van<br />

şehrindeki höyük ve sitadel (genellikle<br />

sur duvarlarıyla çevrili, bir saldırı anında<br />

koruma amaçlı kullanılabilen yukarı şehir)<br />

alanda yürütülen kazı çalışmalarıyla kentin<br />

7 bin yıl öncesine uzanan; tarihi, yaşamsal<br />

özellikleri ve ev sahipliği yaptığı medeniyetlerin<br />

mimari özellikleri gün yüzüne<br />

çıkartılıyor.<br />

İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi<br />

Van Bölgesi Tarih ve Arkeoloji Merkezi<br />

Müdürü Doç. Dr. Erkan Konyar başkanlığında<br />

yürütülen kazılarda, Urartu soylularının<br />

yaşadığı belirlenen alanda ayak izine rastlandı.<br />

Konyar, konuyla ilgili yaptığı<br />

açıklamada “Bu kompleksteki<br />

kerpiç duvarları açarken Urartu<br />

soylusuna ait olduğunu düşündüğümüz,<br />

26 santimetre uzunluğunda<br />

ve 36 numara olduğunu<br />

tespit ettiğimiz bir ayak izini gün<br />

yüzüne çıkardık. Bölgede yapılan<br />

kazılarda ilk defa doğrudan insana ait bir<br />

izin ortaya çıkarılması çok önemli” dedi.<br />

MANEVİ ÖNEMİ BÜYÜK<br />

Ayak izi yapısının antropologlarca inceleneceğini<br />

anlatan Erkan Konyar; “Yapılan<br />

incelemelerin ardından ayağın yapısıyla<br />

ilgili bir tespit ortaya konulabilir. Ayak izi,<br />

şu an bulunduğu yerden kesilerek alındı.<br />

Laboratuvarda gerekli incelemelerin ardından<br />

müzeye teslim edilecek. Bu ayak izinin<br />

manevi anlamda önemi büyük... Çünkü<br />

Urartular’a ait bir iz” ifadelerini kullandı.<br />

Munzur Dağı’ndan gelen serinlik: Girlevik Şelalesi<br />

Kışın suyunun büyük bölümünün donması<br />

ile oluşan sarkıtlar dolayısıyla büyüleyici<br />

bir manzaraya bürünen, 40 metreden<br />

akan buz gibi suyu ve doğal güzelliğiyle<br />

öne çıkan Girlevik Şelalesi, ziyaretçilerine<br />

her mevsim farklı güzellikler sunuyor.<br />

Muhteşem doğanın özçekim yaparak<br />

tadını çıkaran yerli ve yabancı turistler,<br />

görsel güzellikler arasında yürüyüş ve<br />

piknik yaparak, zamanlarını en iyi şekilde<br />

değerlendiriyor.<br />

Şelalede çekim yapan fotoğrafçı Hasan<br />

Köse, özellikle yaz aylarında yeni evlenecek<br />

çiftlerden çok sayıda talep aldıklarını<br />

söyledi. Girlevik Şelalesi’nin fotoğraf çekimi<br />

yapanlar için inanılmaz güzel olduğunu<br />

Selçuklu Meydan Mezarlığı’nda yeni odalar<br />

belirten Köse; "Şelale yeni evlenecek çiftlerin<br />

genellikle tercih ettiği bir yer. Bizim<br />

için de çok güzel. Şelalenin doğal güzelliği<br />

mutlaka görülmeli" şeklinde konuştu.<br />

"VAZGEÇİLMEZ YERLERİMİZDEN BİRİ"<br />

Bölgeyi görmek için Antalya’dan gelen<br />

Bedri Başakın ise, yılda bir defa Erzincan’a<br />

geldiklerini kaydederek; "Burası mutlaka<br />

uğramadan gitmediğimiz, vazgeçilmez<br />

yerlerimizden biri. Doğallığını koruması ve<br />

serinliği nedeniyle ailece piknik yaptığımız<br />

yer. Bu güzelliği tahrip etmeden korumamız<br />

gerekiyor" dedi.<br />

Bitlis’in Ahlat ilçesinde Urartulardan<br />

Osmanlı’ya birçok medeniyetin izlerini taşıyan,<br />

UNESCO Dünya Kültür Mirası Geçici<br />

Listesi'ndeki dünyanın en büyük Türk İslam<br />

mezarlığı olma özelliğiyle dikkat çeken ve<br />

Anadolu’nun Orhun Abideleri olarak adlandırılan<br />

Selçuklu Meydan Mezarlığı’nda, 178<br />

yeni oda mezar tespit edildi.<br />

Ahlat Selçuklu Meydan Mezarlığı'nda<br />

Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sanat Tarihi<br />

Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Recai<br />

Karahan başkanlığındaki kazı, restorasyon<br />

ve konservasyon faaliyetleri devam ediyor.<br />

Boyları 4,5 metreye kadar varan, üzerindeki<br />

yazı ve şekillerle sanat eseri niteliği<br />

taşıyan mezar taşlarının bulunduğu alanda<br />

yürütülen çalışmalar sırasında çok sayıda<br />

yeni oda mezar tespit edildi. Karahan, konu<br />

ile ilgili yaptığı açıklamada mezarların<br />

Anadolu’daki örneklerinin nadiren Ahlat’ta<br />

görüldüğünü, tespit ettikleri mezarlarda<br />

eşyayla gömme geleneğine rastlamadıklarını,<br />

ancak 15’e yakın cenaze kalıntısı, kemik<br />

ve kafa tası tespit ettiklerini aktardı.<br />

SIRLARI HENÜZ ÇÖZÜLEBİLMİŞ DEĞİL<br />

Kemiklerin bir kısmını ölüm nedenlerini<br />

tespit etmek üzere başkent Ankara’ya<br />

göndereceklerini kaydeden Prof. Karahan;<br />

"Mezarların gizemleri ve sırları henüz çözülebilmiş<br />

değil. Herhangi bir kitabeye ya da<br />

çok detaylı buluntulara rastlamadığımız için,<br />

bunları zaman zaman kazmaya ve gün ışığına<br />

çıkartmaya çalışacağız" şeklinde konuştu.<br />

Ekim / Kasım / Aralık | 2018<br />

October / November / December<br />

19


İç Anadolu Bölgesi<br />

Orta Asya’dan Anadolu’ya taşınan kültür:<br />

Ahşap Camiler<br />

Dünyada ilk örnekleri Türkler tarafından yapılan, UNESCO Dünya<br />

Mirası Geçici Listesi’nde yer alan ahşap tavanlı ve ahşap direkli<br />

camiler, asırlardır Türk-İslam geleneğinin önemli dini yapıları olarak<br />

dikkat çekiyor. İslamiyet’i kabul etmelerinden sonra ilk kez Orta<br />

Asya’da Türkler tarafından yapılan ahşap camiler, Selçukluların<br />

Anadolu’ya taşıdığı önemli bir kültürel miras olma özelliğinde...<br />

Anadolu’daki ilk örneği Anadolu Selçuklu Devleti döneminde vezir<br />

Sahip Ata tarafından Konya’da yaptırılan bu camiler, Türk-İslam<br />

mimarisinin estetik anlayışına dair belirleyici izler taşıdığı gibi,<br />

yapım tekniklerinin ortaya çıkardığı sonuçla da ziyaretçilerine<br />

görsel şölen sunuyor. Eşrefoğlu Cami Alan Yönetimi Başkanı Sanat<br />

Tarihçisi Yaşar Erdemir, geçmişi Orta Asya’ya dayanan ahşap<br />

camilerin dünyada ilk defa Müslüman Türklerce inşa edildiğini söyledi.<br />

Özellikle Batı Türkistan’daki ilk cami örneklerinden kalan kapı<br />

kanatları, sütun, mihrap gibi birçok parçanın günümüzde müzelerde<br />

sergilendiğini belirten Erdemir, şu açıklamalarda bulundu:<br />

13. YÜZYILDAN BERİ SÜREN BİR GELENEK<br />

"Bu örnekleri Semerkand, Buhara ve St. Petersburg müzelerinde görmek<br />

mümkün. Anadolu’da ilk örneği ise Sahip Ata Camii’dir. 1258 yılında<br />

Selçuklu Veziri Sahip Ata Fahrettin Ali tarafından inşa ettirilmiştir.<br />

Çift minareli, şahane taç kapısı, 7 sahanlı iç mekânı ve mihrap önü<br />

kubbesiyle 13. yüzyılın ortalarında yapılmış olan muhteşem bir cami,<br />

diğer bir ifadeyle ‘ahşap camilerin babası’ kabul ettiğimiz bir eserdir.<br />

Türkiye’de günümüzde de yüzlerce ahşap camii bulunmaktadır. Ahşap<br />

camiler, 13. yüzyıldan 21. yüzyıla kadar ihtişamından bir şey kaybetmeden<br />

yapılmaya devam etmiştir. Türkiye’deki sanatkârların bu konudaki<br />

becerikliliği ve geleneklere bağlılık, bu kültürü sürdürmüştür."<br />

İncesu Mağarası ziyaretçilerini<br />

büyülüyor<br />

Kayseri mutfağının damak çatlatan lezzeti:<br />

Develi Cıvıklısı<br />

Kayseri'de parça etin çift bıçak altında kıyılarak küçük parçalara<br />

ayrılması, etin yağının da bıçak darbeleriyle "cıvıması" sonucu<br />

"Cıvıklı" adını alan pide çeşidi, yüzyıllardır orijinalliğini koruyor.<br />

Zengin yemek kültürüyle Türkiye'nin öne çıkan kentlerinden<br />

Kayseri'nin Develi ilçesine ait özgün bir lezzet olan "Develi<br />

cıvıklısı", fırıncılık mesleğinin Hititlere kadar dayandığı ilçede<br />

gastronomi turizmine önemli katkı sağlıyor. Türk Patent ve<br />

Marka Kurumu'ndan 2008 yılında alınan coğrafi işaret tescil<br />

belgesiyle yapımı sürdürülen Develi cıvıklısı, parça etin çift<br />

bıçak altında kıyılarak küçük parçalara ayrılması, etin yağının<br />

da çift bıçak darbeleriyle "cıvıtılması" dolayısıyla bu adı alıyor.<br />

ADINA FERMAN YAZILAN ÖZEL LEZZET<br />

Erciyes Dağı eteklerinde yetiştirilen koyun ve danaların eti, bir<br />

gün boyunca dinlendirilip pişirilme kıvamına getiriliyor. Daha<br />

sonra yörede yetişen buğdayların değirmenlerde öğütülmesiyle<br />

elde edilen undan hamurunun hazır hale getirildiği pide,<br />

domates ve biber eklenerek fırına sürülüyor ve beş dakika<br />

pişirme süresiyle servise hazır hale getiriliyor. Adına Yavuz<br />

Sultan Selim döneminde "Yiyenlere afiyet ola, şifa bula.<br />

Yiyemeyenlere nasip ola. Cıvıklısı ile Develi nam bula. Bizlere<br />

bu güzel nimeti veren Allah'a hamd ola" ifadeleriyle ferman yazıldığı<br />

rivayet edilen lezzet, yüzyıllardır ağızları tatlandırıyor.<br />

İçerisindeki sarkıt, dikit ve traverten havuzları ile misafirlerine<br />

görsel bir şölen sunan İncesu Mağarası, yılda yaklaşık 50 bin doğaseveri<br />

ağırlıyor. Uzunluğu bin 356 metre olan mağara, Karaman'a<br />

bağlı Taşkale’nin 9 kilometre güneyinde, İncesu deresinin doğu<br />

yamacında yer alıyor.<br />

Mağara; astım, bronşit ve kalp rahatsızlıkları olanlar tarafında da sıklıkla<br />

ziyaret ediliyor. Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü tarafından<br />

aydınlatma ve yürüyüş yolları tamamlanan İncesu Mağarası’na,<br />

asfaltlanmış karayolu sayesinde kolaylıkla ulaşım sağlanabiliyor.<br />

SARKIT VE DİKİT OLUŞUMU DEVAM EDİYOR<br />

Karaman İl Kültür ve Turizm Müdürü Abdullah Kılıç, konuyla ilgili<br />

yaptığı açıklamada İncesu’nun Türkiye’nin ziyaret edilebilir en önemli<br />

mağaralarından biri olduğunu söyledi. Mağaranın bin 356 metre<br />

uzunluğunda olduğunu belirten Kılıç; "Burası sarkıt, dikit, traverten<br />

havuzlarıyla gezenleri hayran bırakan, muhteşem güzelliklere sahip<br />

bir mağara. Hâlâ sarkıt ve dikit oluşumu devam ediyor. Kış ve bahar<br />

aylarında havuzlar tamamen dolu oluyor. Mağara, 1992 yılında birinci<br />

derece doğal sit alanı olarak ilan edilmiş. Bin 50 metrelik kısmı<br />

aydınlatılmış, yürüyüş yolları ve köprüler yapılmış. 2013 yılından<br />

bugüne turizme hizmet veriyor" ifadelerini kullandı.<br />

20 Ekim / Kasım / Aralık | 2018<br />

October / November / December


İç Anadolu Bölgesi<br />

Sakarya Zaferi yeniden<br />

yaşatılacak<br />

4000 yıllık şehir<br />

tarihe ışık tutuyor<br />

Kırıkkale'nin Karakeçili ilçesindeki Büklükale mevkisinde<br />

devam eden kazılarda, Osmanlı'dan Eski Tunç<br />

Çağı'na kadar dört kültür katı bulundu. Kültür ve<br />

Turizm Bakanlığı tarafından 2009 yılında başlatılan<br />

kazı çalışmalarıyla, bölgenin tarihinin ortaya çıkarılması<br />

hedefleniyor.<br />

"Aşağı Şehir" ve "Yukarı Şehir" olmak üzere iki<br />

arkeolojik alandan oluşan Büklükale mevkisinde<br />

bugüne kadar yapılan kazılarda; birinci katmanda<br />

Osmanlı dönemi, ikinci katmanda Demir Çağı, üçüncü<br />

katmanda Geç Tunç Çağı, dördüncü katmanda<br />

ise Eski Tunç Çağı olmak üzere dört kültür katı<br />

tespit edildi. Özellikle üçüncü katmandaki kazılarda<br />

çıkarılan cam şişe ve Hitit İmparatorluğu dönemine<br />

tarihlenen çivi yazılı tablet, önemli buluntular arasında<br />

yer alıyor. Aşağı Şehir'de yapılan jeomanyetik<br />

araştırmalarda, Hitit dönemine ait şehir suru ve<br />

kapısı tespit edilirken; bölgenin M.Ö. 2 bin yılının<br />

ikinci yarısında, Hitit İmparatorluk Çağı'nda önemli<br />

bir şehir merkezi olduğu ortaya çıkarıldı.<br />

ESER <strong>SAYI</strong>SI GİDEREK ARTIYOR<br />

Kırıkkale İl Kültür ve Turizm Müdürü Halit Karakoç,<br />

konu ile ilgili yaptığı açıklamada Büklükale'deki kazı<br />

çalışmalarının 2009 yılında Japon bir araştırmacı<br />

tarafından başlatıldığını ve bugüne kadar devam ettiğini<br />

söyledi. Karakoç, sözlerine şöyle devam etti:<br />

"Kazı çalışmalarında şu ana kadar M.Ö. 2000 yılına,<br />

yani Hitit dönemine ait eserler bulundu. Bizim için<br />

en önemlisi, Anadolu'da ilk cam eser olabilecek cam<br />

şişeler bulunmuştur. Bunun dışında kemik mühür ve<br />

kil tabletler de bulunan eserler arasında. Yine aslan<br />

başı da bulunan eserlerden biri... Kazı çalışmaları<br />

devam ettikçe çıkan eser sayısı da artıyor.<br />

TURİZM POTANSİYELİNE YÖNELİK<br />

ÇALIŞMALAR DEVAM EDİYOR<br />

Bilim adamları, buradaki kazının 50-100 yıl süreceğini<br />

söylüyor. O kadar geniş bir alanı kapsıyor. Çıkan<br />

eserlerden ve buluntulardan da anlaşıldığına göre,<br />

Anadolu'nun önemli kavşak merkezlerinden biri burası.<br />

Alanda kazı çalışması devam ettiği için henüz<br />

turizm amaçlı bir proje yapılamadı. Buralarda güzel<br />

mesire, konaklama ve sosyal donatı alanları, yürüyüş<br />

ve bisiklet yolları ile bölgenin konseptine uygun<br />

olta balıkçılığına yönelik projeler geliştiriliyor."<br />

İstiklal Mücadelesi’nin dönüm noktalarından<br />

biri olan ve 22 gün süren çatışmaların<br />

ardından zaferle sonuçlanan<br />

Sakarya Meydan Muharebesi, düşman<br />

kuvvetlerinin ilk geri çekilmeye başladığı<br />

Kartaltepe’ye kurulan tanıtım<br />

merkeziyle ziyaretçilere anlatılacak.<br />

Türk devletinin kaderinin yeniden<br />

yazıldığı Sakarya Zaferi’ni gelecek nesillere<br />

aktarmak amacıyla, Ankara’nın<br />

Polatlı ilçesindeki Kartaltepe mevkiine<br />

inşa edilen tanıtım merkezindeki<br />

çalışmalarda son aşamaya gelindi.<br />

Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi<br />

Tarih Bölüm Başkanı, tanıtım<br />

merkezinin de kültür ve tarih danışmanı<br />

Prof. Dr. Fatma Ürekli, çalışmalara<br />

ilişkin yaptığı açıklamada yaklaşık 10<br />

bin metrekare alana sahip tanıtım merkezinin,<br />

Türk tarihinin dönüm noktası<br />

bir bölgeye inşa edildiğini söyledi.<br />

Ürekli, Türk askerinin Yunan güçlerine<br />

karşı 22 gün boyunca gece gündüz<br />

mücadele ettiğini ve Yunan güçlerinin<br />

13 Eylül 1921’de geri püskürtüldüğünü<br />

belirterek; “Tanıtım merkezinin düşmanın<br />

geri çekilmeye başladığı Kartaltepe<br />

üzerine kurulmuş olması çok anlamlıdır.<br />

Bunun manevi olarak ziyaretçiler<br />

üzerinde etkili olacağını düşünüyoruz.<br />

Ziyaretçiler, panoramik açıdan savaşın<br />

geçtiği bütün alanları bu noktadan<br />

görme fırsatı bulacaklar” dedi.<br />

BİR MİLLİ HAFIZA<br />

Sakarya Meydan Muharebesi’ni<br />

merkeze alarak Türk tarihini anlatmayı<br />

amaçladıklarını ifade eden Fatma<br />

Ürekli; “Özellikle genç nesiller buraya<br />

geldiklerinde Türk tarihini bir bütün<br />

olarak öğrenecektir. Burası bir milli hafızadır.<br />

Türklerin Orta Asya’dan bugüne<br />

kadar olan bin yıllık geçmişini burada<br />

kavrayacaklardır" ifadelerini kullandı.<br />

"QR CODE" SİSTEMİ KULLANILDI<br />

Betonarme silindirik bina çevresine<br />

çelik konstrüksiyon giydirilerek inşa<br />

edilen merkezin içinde; dekor ve<br />

diorama alanları, dome projeksiyon<br />

sistemi, balmumu heykeller, video<br />

duvarlarla yağlı boya tablolar bulunacak.<br />

Teknolojik açıdan da birçok<br />

donanıma sahip olan merkezde, “QR”<br />

kod sistemi de kullanıldı. Ziyaretçiler<br />

bu kodu akıllı telefonlarına okutarak,<br />

tarihi bilgileri telefonlarına indirecek<br />

ve merak ettikleri bilgileri telefonları<br />

aracılığıyla öğrenebilecek. Ziyaretçiler,<br />

merkezde Türk topluluklarının<br />

tarih boyunca kullandığı kıyafetleri<br />

ve bazı orijinal replikaları da yakından<br />

görme fırsatı bulacak.<br />

Ekim / Kasım / Aralık | 2018<br />

October / November / December<br />

21


Karadeniz Bölgesi<br />

Sümela Manastırı tamamen<br />

hizmete açılıyor<br />

Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Ersoy, restorasyonu devam eden ve Türkiye’nin<br />

önemli inanç turizmi merkezleri arasında bulunan Trabzon’un Maçka ilçesindeki<br />

Sümela Manastırı’nı ziyaret etti. Manastırdaki çalışmaları inceleyen ve yetkililerden<br />

bilgi alan Ersoy, restorasyona ve bundan sonraki sürece ilişkin şunları söyledi:<br />

"Tehlikeli olan taşlar aşağıya alındı, birleştirme-yapıştırma işlemleri yapıldı. En<br />

son iç bölümde riskli görülen kayalar da temizlendikten veya birleştirme yapıldıktan<br />

sonra restorasyon bitecek.. Son toparlamaları yapıyorlar ve böylece restorasyonun<br />

birinci kısmı bitmiş oluyor. İkinci aşamada hedef, önümüzdeki sezona<br />

yetiştirmek ama burası çok riskli bir bölge... Çok yağış aldığı için çalışmayı da<br />

zorlaştırıyor, geciktiriyor.<br />

REKOR BİR <strong>SAYI</strong> YAKALANACAK<br />

Kışın yapılacak çalışmalarla, yağışlar da izin verirse tavan kısmı da bitmiş olacak<br />

restorasyonda ve önümüzdeki sezon tamamen hizmete açılacak. Bundan sonraki<br />

rekor hedeflerimiz sayı üzerine değil, gelir üzerine olmalı. Her seferinde bunu söylüyoruz,<br />

buna konsantre oluyoruz. Bununla ilgili çalışmalar yaptırdık, hızlandırdık.<br />

İnşallah bundan sonrası iyi gidecek turizm açısından.”<br />

Valla Kanyonu’nda seyir terası<br />

Kastamonu’nun Pınarbaşı ilçesinde dünyanın en derin ikinci kanyonu olarak gösterilen<br />

Valla Kanyonu’nda, 720 metre yükseklikte yapılan seyir terası açıldı. Vali<br />

Yaşar Karadeniz, Valla Kanyonu’nun Kerte köyü yakınlarındaki Bakacak mevkisinde<br />

inşa edilen seyir terasının açılışı için düzenlenen törende yaptığı konuşmada,<br />

Kastamonu’nun her yerinin ayrı bir güzelliği olduğuna işaret etti.<br />

Bu güzelliklerin tanıtımındaki eksiklikler ve ulaşım sorunu nedeniyle bölgedeki<br />

turizmin gelişmediğini ifade eden Karadeniz; “Bu dezavantajımızı avantaja çevirme<br />

şansımız var. Bu da turizmin gelişmiş olduğu yerlerdeki yanlışlıkları görüp, ona<br />

göre tedbir alma şansımızın olmasıdır” dedi. Doğa Koruma ve Milli Parklar (DKMP)<br />

10. Bölge Müdürü Hasan Başyiğit de turizm yatırımı yaparken koruma, kullanma<br />

dengesi ve doğayı tahrip etmemeye özen gösterilmesi gerektiğini anlatarak,<br />

projenin üç ay gibi kısa sürede tamamlandığını belirtti.<br />

UNESCO’da kent<br />

ölçeğindeki tek mirasımız:<br />

Safranbolu<br />

UNESCO’nun Dünya Mirası Listesi’nde yer alan<br />

Karabük’ün Safranbolu ilçesi, “Dünyada en iyi<br />

korunan ilk 20 kent” arasında bulunuyor. Her yıl<br />

ağırladığı yerli ve yabancı misafirlerine adeta tarih<br />

yolculuğu yaşatan Safranbolu, “en iyi korunan<br />

20 kent” arasında tarihi mirası yaşatmasının yanı<br />

sıra Türkiye’de kent ölçeğinde UNESCO Dünya<br />

Mirası Listesi’ndeki tek yer olma özelliğiyle de<br />

kültür dünyasındaki temsiliyetini sürdürüyor.<br />

Türk belgesel sinemacılığının ustası olarak<br />

gösterilen ve 2004 yılında vefat eden Suha<br />

Arın tarafından 1976’da çekilen, 14. Antalya<br />

Film Festivali En İyi Kısa Metrajlı Film dalında<br />

Altın Portakal Ödülü alan “Safranbolu’da<br />

Zaman” belgeseliyle bir anda gündeme gelen<br />

ilçe, aradan geçen zaman içinde kültürel<br />

değerlerini korumadaki başarısıyla da 17 Aralık<br />

1994’te UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne dâhil<br />

edildi. Türkiye’den UNESCO Dünya Mirası Kalıcı<br />

Listesi’ndeki alanlar içinde “Safranbolu Şehri”<br />

adıyla bulunan ilçe, kent ölçeğinde bu listedeki<br />

tek alan. “Dünya Mirası” unvanının eklenmesinin<br />

ardından yaşanan turizmdeki artış ile adeta<br />

kimlik değiştiren ilçede, Türk kent kültürünün<br />

en önemli yapı taşları olan ve zamanla terk<br />

edilen tarihi konaklar ve anıtsal eserler restore<br />

edilerek topluma kazandırıldı.<br />

YILDA 1 MİLYON YERLİ VE YABANCI TURİST<br />

Kaybolmak üzere olan el sanatlarının da canlılık<br />

kazandığı Safranbolu'yu, yılda yaklaşık 1 milyon<br />

yerli ve yabancı turist ziyaret ediyor. “Zamanda<br />

yolculuk” sloganıyla yürütülen çalışmalar<br />

neticesinde dünyanın 70 ülkesinden turist<br />

çeken ilçe, özellikle Tayvan, Japonya ve Kore<br />

gibi Uzak Doğu ülkelerinden gelen misafirleri<br />

ağırlıyor. İlçedeki tarihi eserlerin yanında<br />

İncekaya Kanyonu üzerine yapılan ve yerden 80<br />

metre yüksekliğindeki cam terasın manzarası,<br />

Türkiye’nin 4. büyük mağarası olan ve 500 metresi<br />

gezilebilen Mencilis Mağarası da ilgi gören<br />

doğal güzellikler arasında yer alıyor.<br />

22 Ekim / Kasım / Aralık | 2018<br />

October / November / December


Karadeniz Bölgesi<br />

Hattuşa'ya "Miço"lu tanıtım<br />

Anadolu'da kurdukları uygarlıkla tarihin en<br />

önemli medeniyetlerinden olan ve başkenti<br />

Çorum'un Boğazkale ilçesinde yer alan<br />

yaklaşık 3 bin 500 yıllık Hitit medeniyeti,<br />

Çorum yöresine ait "Miço" türküsüyle<br />

tanıtılacak. Tanıtım çalışmaları kapsamında,<br />

Boğazkale Kaymakamlığı tarafından<br />

kentin yöresel türkülerinden "Miço" ile<br />

Hititlerin tarihi ve görkemli yapılarında klip<br />

hazırlandı.<br />

"Tarihi Milli Park" olarak ilan edilen Boğazkale<br />

ilçesindeki Hititlerin başkenti Hattuşa;<br />

antik şehri çevreleyen 6 kilometrelik<br />

surları, anıtsal kapıları, 71 metre uzunluğundaki<br />

yer altı geçidi, Büyükkale'deki sarayı,<br />

31 tapınağı, kentin kuzeydoğusundaki<br />

Büyükkaya sırtlarında açığa çıkarılan çok<br />

büyük boyuttaki buğday siloları ve Yazılıkaya<br />

Açık Hava Tapınağı ile görülmeye değer<br />

mekânlar arasında yer alıyor.<br />

UNESCO'NUN İKİ LİSTESİNE DE GİREN<br />

TEK ANTİK KENT<br />

Kaymakamlık, UNESCO tarafından ören<br />

yerinde bazı yapı ve mimari toplulukların<br />

kusursuz biçimde korunması nedeniyle<br />

28 Kasım 1986'da Dünya Mirası Listesi'ne<br />

alınan, bilinen en eski Hint-Avrupalı dili<br />

temsil eden çivi yazılı tablet arşivleriyle<br />

2001 yılında da Dünya Belleği Listesi'ne<br />

giren Hattuşa'nın tanıtılması ve turist<br />

sayısının arttırılması amacıyla çalışmalarını<br />

sürdürüyor. "UNESCO'nun her iki<br />

listesindeki tek antik şehir" unvanına sahip,<br />

milattan önce 1280'de Hititler ile Mısırlılar<br />

arasında yapılan ve tarihte bilinen ilk yazılı<br />

antlaşma olan Kadeş Antlaşması'nın da<br />

imzalandığı başkent Hattuşa'nın tanıtım<br />

faaliyetleri kapsamında yeni bir çalışma<br />

gerçekleştirildi.<br />

"HATTUŞA İÇİN ÇAL"<br />

Daha önce yapılan tanıtım filmi, belgesel<br />

gibi çalışmaların aksine farklı bir yol<br />

izleyen Boğazkale Kaymakamlığı, kentin<br />

yöresel türkülerinden Miço'ya klip çektirdi.<br />

"Hattuşa İçin Çal" isimli klip kapsamında<br />

kamera karşısına geçen Kaymakam Turan<br />

Soğukoluk, öğretmenler ve Hitit Üniversitesi'nde<br />

öğrenim gören Gineli İbrahim<br />

Kalil Jamal, Hattuşa'nın tarihi ve görkemli<br />

yapıları ile ilçedeki diğer turistik mekânlarda<br />

"Miço" türküsünü seslendirdi.<br />

Oluz Höyük’te 2500 yıllık Pers Sarayı<br />

Amasya’nın Göynücek ilçesindeki Oluz<br />

Höyük kazılarında 2 bin 500 yıllık Pers<br />

sarayına ait, "apadana" denilen sütunlu<br />

kabul salonu ile taht salonu ortaya çıkarıldı.<br />

Amasya Valisi Osman Varol, 20 kişilik ekiple<br />

Oluz Höyük’te yürütülen kazı çalışmalarını<br />

yerinde inceleyerek, kazı alanının teknik ve<br />

yapısal özellikleri hakkında bilgi aldı. Varol,<br />

gazetecilere yaptığı açıklamada çalışma<br />

alanında kendilerini heyecanlandıran yeni<br />

bir yapının ortaya çıkarıldığını duyurdu.<br />

Pers Sarayı’na ait kalıntıların ortaya<br />

çıkmasını sevinçle karşıladıklarını vurgulayan<br />

Vali Varol; "Kazı yerini gezerek bu yıl<br />

çıkarılan eserleri inceleme fırsatı bulduk.<br />

Bu, çok uzun soluklu bir çalışma. Hocamıza<br />

ve burada emeği geçenlere çok teşekkür<br />

ediyoruz. Hep beraber ne kadar zorlu<br />

koşullarda iş yapıldığını gördük. Hocamıza,<br />

bilim dünyasına ve Amasya'mıza kattıkları<br />

için ayrıca teşekkür ediyoruz" dedi.<br />

DÜNYA TARİHİNDE BİR İLK<br />

Kazı sorumlusu, İstanbul Üniversitesi Edebiyat<br />

Fakültesi Arkeoloji Bölümü Öğretim<br />

Üyesi Prof. Dr. Şevket Dönmez ise; "Bu<br />

kentin yeni birimleri açığa çıkmaya başladı.<br />

Bir yol ve bir malikaneyi biliyorduk, bir ateşgede<br />

(ateş tapınağı) ortaya çıkarmıştık.<br />

Bunların hepsi dünya tarihinde bir ilk... Bu<br />

sene de ilk defa 'apadana' denilen sütunlu<br />

bir kabul salonu ve bir taht salonu açığa çıkmaya<br />

başladı. Henüz daha onun kazılarının<br />

başlangıç aşamasındayız. Bunlar Anadolu<br />

Demir Çağ tarihinin, Anadolu Eski Çağ<br />

tarihinin ve Pers arkeolojisinin çok önemli<br />

bir dönemidir. Kimliklendiren ve ünik kılan<br />

çok önemli bulgular. Pers kentinin altında<br />

çok büyük bir Hitit kenti var. Şanovhitta<br />

olduğunu düşünüyoruz. Buranın geleneksel<br />

bir kutsal kent olduğunu, her gelen medeniyetin<br />

de burada kutsal tapınak yaptığını<br />

bize gösteriyor" açıklamalarında bulundu.<br />

Ekim / Kasım / Aralık | 2018<br />

October / November / December<br />

23


Akdeniz Bölgesi<br />

Silifke Kalesi turizme<br />

kazandırılıyor<br />

Roma döneminden itibaren 20. yüzyıla<br />

kadar kesintisiz yerleşim yeri olan ve<br />

Kıbrıs’ın fethinden sonra Osmanlı Devleti<br />

için önemli kalelerden birisi haline gelen<br />

Mersin’in Silifke ilçesindeki tarihi kale,<br />

yürütülen çalışmalarla kültür turizmine<br />

katkı sağlayacak hale getiriliyor.<br />

Mersin’in deniz turizminde önemli merkezlerinden<br />

biri olan Silifke’ye hâkim bir te-<br />

pede yer alan kalede 2011 yılından bu yana<br />

yürütülen kazı çalışmaları kapsamında<br />

Roma, Bizans, Karamanoğulları ve Osmanlı<br />

dönemi izleri ortaya çıkarılıyor. Tarihi öneme<br />

sahip kaledeki kazı çalışmaları Selçuk<br />

Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Öğretim<br />

Üyesi Prof. Dr. Ali Boran başkanlığındaki<br />

15 kişilik ekiple yürütülüyor. Daha önceki<br />

çalışmalarda kale içi yerleşim dokusu ortaya<br />

çıkartılırken, bu yıl ise hendek ve surlar<br />

DÜNYADA ÇALIŞAN ÜÇ ANTİK<br />

ÇEŞMEDEN İKİSİ SAGALASSOS'TA<br />

Sagalassosluların kentin gücünü gösarasındaki<br />

“hisarpeçe” denilen bölümlerde<br />

kazı yapılıyor. Arkeolojik kazılara ek olarak<br />

Silifke Kalesi’nde yürütülen restorasyon<br />

çalışmasıyla da kalenin gelecek nesillere<br />

aktarılması amaçlanıyor.<br />

KALEDE BÜYÜK BİR DEĞİŞİM<br />

YAŞANIYOR<br />

Kazı Başkanı Prof. Dr. Ali Boran, kaledeki<br />

kazı ve restorasyon çalışmalarının bu yılki<br />

bölümünün aynı anda başladığını söyledi.<br />

Boran, kazı çalışmalarında Anadolu’da Osmanlı<br />

dönemi kale içi yerleşim dokusunun<br />

kapsam, içerik ve mimari olarak en güzel<br />

örneklerinin ortaya çıkarıldığını hatırlatarak;<br />

"Silifke Kalesi, Roma’dan 20. yüzyıla<br />

kadar gelen sürede bölgenin önemli bir<br />

yerleşim yeri. Bu yıl 'hisarpeçe' bölümünde<br />

yürütülen çalışmaların da verimli geçmesini<br />

bekliyoruz. Bu çalışmayla Silifke<br />

Kalesi’nde büyük bir değişim yaşanıyor.<br />

Burası önümüzdeki birkaç yıl içinde bölge<br />

tarihine, kültürüne ve turizmine hizmet<br />

edebilecek hale gelecek. Silifke Kalesi’nden<br />

gün doğumu ve batımı ile dolunayı<br />

izlemek ayrı bir zevktir. Bu özellikleriyle<br />

beraber buranın yoğun ilgi görmesini<br />

bekliyoruz" dedi.<br />

Antoninler Çeşmesi’nden 1800 yıldır aşk akıyor<br />

Burdur’un Ağlasun ilçesinde bulunan ve<br />

2009 yılında UNESCO Dünya Mirası Geçici<br />

Listesi’ne giren, geçmişi M.Ö. 3000 yılına<br />

dayanan Sagalassos Antik Kenti; sahip<br />

olduğu Roma dönemi mimari eserlerinin<br />

başında gelen, yüzlerce yıllık antik suyun<br />

aktığı Antoninler Çeşmesi ile diğer antik<br />

kentlerden ayrılıyor. Üç bine yakın taşın<br />

birleştirilerek 400 yapı bloğu halinde<br />

yeniden restore edilen çeşme, yukarı agora<br />

bölümünde tarihe tanıklık ediyor.<br />

Bin 750 metre yüksekte, bugün hâlâ<br />

çalışan ender çeşmelerden biri olan Antoninler,<br />

kenti, ziyarete gelen turistlerin ilgi<br />

odağı oluyor. Kazı Başkanı Belçikalı Prof.<br />

Dr. Jeroen Poblome, konuyla ilgili yaptığı<br />

açıklamada Antoninler Çeşmesi’nin Sagalassos’un<br />

en özel yapısı olduğunu söyledi.<br />

Çeşmenin önceki kazı başkanı Prof. Dr.<br />

Marc Waelkens’ın çalışmaları sonucu<br />

ortaya çıkarıldığını ifade eden Poblome,<br />

bu tarihi eserin 2010 yılında ziyarete<br />

açıldığını belirtti.<br />

termek için bu denli büyük yapılar inşa<br />

ettiklerini dile getiren Prof. Poblome;<br />

“Sagalassos’un en önemli ailesi tarafından<br />

bu çeşmenin yaptırıldığını yazıtlardan<br />

biliyoruz. ‘Antoninler Çeşmesi’ diyoruz,<br />

çünkü Roma imparatorlarında Antoninler<br />

dönemine denk geliyor. Dünyadaki bütün<br />

antik kentlerde çalışan çeşme sayısı üç...<br />

Bunlardan ikisi de Sagalassos’ta. Geç<br />

Helenistik küçük çeşmemiz ve Antoninler<br />

Çeşmemiz, üçüncüsü ise Yunanistan’da.<br />

Antoninler Çeşmesi çok zengin bir yapı"<br />

açıklamasında bulundu.<br />

24 Ekim / Kasım / Aralık | 2018<br />

October / November / December


Akdeniz Bölgesi<br />

Akdeniz'in süsü, nesli tükenen "kum zambağı"<br />

Dünyada nesli tükenmekte olan bitkiler arasında gösterilen<br />

ve bu nedenle 20<strong>16</strong> yılında Doğa Koruma Birliği tarafından koruma<br />

altına alınan kum zambakları, Hatay sahillerini süslüyor.<br />

Hatay'ın Arsuz ilçesi Gökmeydan ve Akçalı sahillerinde nadir<br />

görülen kum zambakları, etkileyici bir manzara oluşturuyor.<br />

Bitki çeşitliliği bakımından zengin bir turizm beldesi olan<br />

Arsuz'da kumsalda yetişen kum zambaklarının çevresi, vatandaşlar<br />

tarafından temizleniyor. Tarım ve Orman Bakanlığı’nca<br />

20<strong>16</strong> yılında yapılan çalışmalar kapsamında Doğa Koruma Birliği<br />

tarafından koruma altına alınan bitkinin neslinin devamı<br />

için Hatay'da da çalışmalar yürütülüyor.<br />

ÜLKE DIŞINA ÇIKARILMASI YASAK<br />

Arsuz İlçe Tarım ve Orman Müdürlüğü'nde görevli<br />

Ziraat Mühendisi Mustafa Baysal, konuyla ilgili yaptığı<br />

açıklamada kum zambağının ülke dışına çıkarılmasına<br />

son dönemlerde ağır cezaların getirildiğini belirterek;<br />

"Kum zambağı, soğanlı ve nergizgiller familyasından bir<br />

bitki. Akdeniz'in sahil şeridinde ve Karadeniz sahilinin<br />

güney kesimlerinde doğal olarak yetişiyor. Bitkinin boyu<br />

yaklaşık 40-45 cm uzunluğunda. Beyaz çiçekli bitki başına<br />

ortalama 3 ile 15 arasında çiçek açan bir bitki türüdür"<br />

şeklinde konuştu.<br />

Isparta'da üzüm<br />

hasadı turizmi<br />

Isparta'da gül ve lavanta turizmine son dönemde<br />

üzüm turizmi de eklendi. Özellikle Uzakdoğu ülkelerinden<br />

gelen turistler, bölgedeki üzüm bahçelerini<br />

gezip fotoğraf çektirirken, kendi üzümlerini de<br />

bağdan kendileri topluyor.<br />

Isparta'nın Keçiborlu ilçesine bağlı Kuyucak<br />

köyü, son dönemde turistik gezilerin en önemli<br />

merkezlerinden biri haline geldi. Mayıs ayında<br />

gül hasadıyla başlayıp, lavanta üretimiyle devam<br />

eden dönemde yerli ve yabancı turistlerin ziyaret<br />

ettiği bölgede son dönemde ise üzüm hasadı<br />

turizmi oluştu. Gül ve lavanta bahçelerini görmek<br />

için gelen turistler, üzüm bahçelerine büyük ilgi<br />

göstermeye başladı. Kuyucak köyü, tur şirketleriyle<br />

yapılan anlaşma sonrası Çin, Güney Kore ve<br />

Tayland'dan gelen turistlere ev sahipliği yapıyor.<br />

Antik kent Misis'te kazılar başladı<br />

Adana'da tarihi İpek Yolu üzerinde bulunan; Roma, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerine<br />

şahitlik eden Misis Antik Kenti'nde sonbahar dönemi arkeolojik kazı<br />

çalışmalarına başlandı. Yüreğir Belediyesi'nin açıklamasına göre, ilkbahar ve<br />

sonbahar olmak üzere her yıl iki ayrı dönemde 2012'den bu yana gerçekleştirilen<br />

kazı çalışmaları için güz döneminin gelmesiyle tekrar harekete geçildi.<br />

Bölge tarihine ışık tutacak önemli eserler ve yapıların gün yüzüne çıkarılmasının<br />

hedeflendiği çalışmaları; İtalya Roma Ulusal Araştırma Konseyi'nden Prof.<br />

Dr. Anna Lucia D'Agata, Pisa Üniversitesi'nden Prof. Dr. Giovanni Salmeri'nin<br />

yanı sıra restoratör, arkeolog, sanat tarihçisi, filolog, heykeltıraş, ressam,<br />

topoğraf, fotoğraf sanatçısı ve üniversite öğrencileri yürütüyor. Kazılardan<br />

çıkarılan bütün parçalar, çok yönlü araştırılarak yetkililere teslim ediliyor.<br />

“SU DEĞİRMENLERİ TOPLUMSAL HAYATA KAZANDIRILACAK”<br />

Açıklamada görüşlerine yer verilen Yüreğir Belediye Başkanı Mahmut<br />

Çelikcan, bölgenin turizm destinasyonu olmasını hedeflediklerini bildirerek<br />

şunları kaydetti: "Devam eden kazıların yanı sıra kervansaray restorasyonu<br />

çalışmalarının tamamlanmasıyla, bölge önemli bir turizm merkezine kavuşmuş<br />

olacak. İşlevsel değerini geçen zaman içerisinde yitiren ve bu nedenle<br />

yok olmaya yüz tutan su değirmenlerini, otantik yapısıyla toplum hayatına<br />

tekrar kazandıracağız."<br />

Ekim / Kasım / Aralık | 2018<br />

October / November / December<br />

25


Çağrı Merkezi<br />

0850 333 0 220


Cover<br />

Diyarbakır won the "Oscar of Tourism":<br />

GOLDEN APPLE<br />

AWARD<br />

AYŞE DURAL<br />

Diyarbakır, situated in Turkey's Southeastern<br />

Anatolia, has won the Golden Apple Award which is<br />

considered as the world's most prestigious tourism<br />

award and described as the "Oscar of Tourism". In<br />

recent years, the city has entered the UNESCO World<br />

Heritage List with Diyarbakir City Walls and Hevsel<br />

Gardens, and this year, the city was rewarded with this<br />

respected award by the World Federation of Travel<br />

Journalists and Writers (FIJET).<br />

The Golden Apple Award is given to a country, a city<br />

or a person for their contributions to the tourism<br />

industry by FIJET since 1971. By this year, together<br />

with Diyarbakır, the number of Golden Apple Awards<br />

of Turkey has reached to five.<br />

As a result of the efforts given by ATURJET (Turkey<br />

Tourism Journalists and Writers Association), the<br />

Golden Apple was given to Turkey five times up until<br />

today. These are Antalya Kaleiçi in 1984, Nemrut<br />

Mountain Ruins in 2004, Ankara-Hamamönü Project<br />

in 2012, Konya Mevlana in 2017, and Diyarbakır in 2018.<br />

On September 28, a ceremony was held at the Radisson<br />

Blu Hotel in Diyarbakır, where the Golden Apple<br />

Award was received by the Governor of Diyarbakır,<br />

Hasan Basri Güzeloğlu from the President of FIJET as<br />

well as the former Tourism Minister of Tunisia Tijani<br />

Haddad. Guests, press members and travel writers<br />

from abroad attended to the ceremony. The President<br />

of ATURJET Delal Atamdede who is also a member of<br />

the FIJET's Board of Directors explained why Golden<br />

Apple Award was given to Diyarbakır by saying the<br />

following words:<br />

"Diyarbakır; with its hospitality, tolerance, social embrace,<br />

contributions to sustainable tourism, historical<br />

and cultural values is deemed worthy of a Golden Apple<br />

Award, in other words the 'Oscar of Tourism'. One of the<br />

main purposes of tourism is to make societies that are<br />

alienated by perception operations and prejudice become<br />

closer. Today, reaching the numbers of 600-700<br />

thousands of tourists in five months in Diyarbakır is not<br />

a coincidence, whereas the goal was to host one million<br />

tourists per year optimistically." Atamdede, who said<br />

that they have given the Golden Apple Award 67 times<br />

for 47 years, also stated that the most pleasing part of<br />

this award was taking the decision unanimously in the<br />

Board of Directors of FIJET.<br />

The FIJET President Tijani Haddad underlined that the<br />

city has deserved the Golden Apple Award for the projects<br />

made for the development of the city and its contributions<br />

to the tourism sector. Haddad emphasized<br />

that the Golden Apple is an indication of the efforts to<br />

reinforce the tourism sector, which in a sense consists<br />

of concepts such as peace and tolerance.<br />

28 Ekim / Kasım / Aralık | 2018<br />

October / November / December


Cover<br />

TIME TUNNEL IN DIYARBAKIR<br />

The ancient city of Anatolia, Diyarbakır,<br />

owner of the Golden Apple has a deep<br />

history. It is possible to find historical<br />

traces starting from Palaeolithic Stone<br />

Age to Neolithic Stone Age. One of the<br />

oldest village settlements, Çayönü Mound<br />

in the Ergani district of Diyarbakır proves<br />

the existence of the agricultural village<br />

communities of ten thousand years ago.<br />

According to archaeological excavations, it<br />

was discovered that the city was founded by<br />

the Hurrians around the 3rd millennium BC<br />

and was dominated by the Mitannis by the<br />

2nd millenium BC. Following the Hurrians<br />

who continued their sovereignty until 1260<br />

BC, Assyrians, Aramis, Scythians, Medes,<br />

Persians, Macedonians, Seleucids, Parthians,<br />

Armenian Tigran Kingdom, Romans,<br />

Sassanids, Byzantines, Emevis, Abbasids,<br />

Hamdanis, Mervans, Seljuks, Inaloğulları,<br />

Nisanoğulları, Artuqids, Ayyubids, Akkoyunlus,<br />

The Safavids and the Ottomans have<br />

become dominant over the city respectively.<br />

Diyarbakır, the cradle of different beliefs,<br />

languages and cultures, hosted all the<br />

civilizations that dominated it. Shortly, this<br />

city is a mosaic where Syriac, Armenian,<br />

DIYARBAKIR’S HEART SURİÇİ<br />

Saying that the heart of Mesopotamia is<br />

Diyarbakır, the heart of Diyarbakır is Suriçi<br />

(oldtown) is not wrong. Therefore, the city’s<br />

ramparts and the walled city (Suriçi) have<br />

great importance. The Diyarbakir Fortress is<br />

unique with its thousands of years of history<br />

and basaltic architectural texture. The 5.8<br />

km long walls can reach up to twelve meters<br />

height with eighty-two towers, sixty-three<br />

inscriptions and various ornaments from<br />

different civilizations as well as four<br />

impressive gates opening in four different<br />

directions. Walking in the streets of Suriçi is<br />

an adventure itself. The streets where two<br />

people can hardly pass, the colorful gated<br />

houses on these streets are really worth<br />

seeing. A little note about the doors of these<br />

houses: The doorknocker at the top of a<br />

door is for the male visitors, in the middle<br />

one is for the female visitors and the one at<br />

the bottom is for children. While wandering<br />

in Suriçi, don’t forget to drink a cup of coffee<br />

or tea in the authentic garden of an old<br />

Diyarbakır house that converted into a cafe.<br />

Surp Giragos Armenian Church<br />

Surp Giragos Armenian Church<br />

The church of Virgin Mary<br />

Arabic, Turkish, and Kurdish languages are<br />

echoed in various periods of the history. In<br />

this mosaic, it is impossible for one not to<br />

lose himself.<br />

While wandering around the city's old<br />

town, you would admire the old houses of<br />

Diyarbakır which are converted into a café,<br />

where the young people are entertained,<br />

or the bazaars adorned by coppersmiths,<br />

cheese mongers, spice sellers, local<br />

restaurants. While feeling like you are in a<br />

time tunnel, you would also see the modern<br />

face of the city in its new neighborhoods.<br />

You realize that the modern buildings and<br />

shopping centers are in harmony with the<br />

old part of the city. It's time to go out to the<br />

streets to live all this.<br />

Maiden’s Tower (Keçi Burcu)<br />

The Four-legged Minaret is one of the<br />

must-see places. Built by Akkoyunlu<br />

Kasım Bey in 1500 AC, the Sheikh Mutahhar<br />

Mosque is one of the interesting<br />

monuments with its minaret built on four<br />

columns. The mosque is made of black and<br />

white stones like some houses in Suriçi.<br />

GRAND MOSQUE, CHURCH OF THE<br />

VIRGIN MARY AND BEHRAM PASHA<br />

MOSQUE<br />

Even though there are many mosques<br />

in Diyarbakır, there are two of them that<br />

you must definitely see. One of them is<br />

the Grand Mosque. It is impossible not<br />

to be impressed by mosque's square-cut<br />

minaret, two-storey east-west stoops,<br />

columns in the Corinthian style, lion and<br />

bull struggle reliefs in the two corners of<br />

the entrance in the moment you enter the<br />

courtyard. The sundial with more than 800<br />

years of history in the courtyard is another<br />

feature of the mosque. It is a clock that<br />

uses the position of the sun to indicate<br />

the time thanks to the shadow around the<br />

iron stick. Famous scholar Al-Jazari, who is<br />

considered to be the father of cybernetics,<br />

built the historical sundial which is today<br />

located at the yard of the mosque. However,<br />

it is known that it was brought to its<br />

current place in the 1920s. Grand Mosque<br />

is one of the most important early Islamic<br />

structures built in Anatolia. The date of<br />

construction is not known exactly.<br />

Ekim / Kasım / Aralık | 2018<br />

October / November / December<br />

29


Cover<br />

A lion relief on the city walls<br />

A double-headed eagle relief on the city walls<br />

The other mosque that you should see<br />

in Suriçi is the Behram Pasha Mosque.<br />

Behram Pasha Mosque is a work of Mimar<br />

Sinan (Architect Sinan). The mosque, built<br />

between 1564-1572, is completely made<br />

of cut stone. Another historical building<br />

in Suriçi is the Church of Virgin Mary. Its<br />

mihrab (niche that indicates the direction<br />

of Mecca) from Byzantine period and Roman<br />

style gate are very interesting. In the<br />

church, there are tombs of some Saints.<br />

TIGRIS FLOWS UNDER THE<br />

ON GÖZLÜ BRIDGE<br />

Since we are here in Diyarbakır, we cannot<br />

go back without seeing Dicle (Tigris), the<br />

sister of the Euphrates who watered<br />

Mesopotamia. Dicle, flowing underneath<br />

the On Gözlü Bridge (Ten-eyed Bridge) on<br />

the river, gives life to this region. On Gözlü<br />

Bridge at the foothills of Kırklar Mountain is<br />

also known as the Dicle Bridge or the Silvan<br />

Bridge. According to the inscription on the<br />

west end of the bridge, the Marvanis put the<br />

bridge into its final form in 1065. In some<br />

sources, it is indicated that the Emevi Calipha<br />

Hişam restored the destroyed bridge<br />

between 742-743 AC. This is where we also<br />

should talk about the Hevsel Gardens. The<br />

delta, formed by the decrease of the flow of<br />

the Tigris River, gradually turned into fertile<br />

gardens. For centuries, all the vegetable and<br />

fruit needs of the city were provided from<br />

these gardens. The world-famous Diyarbakir<br />

watermelons were grown in the gardens<br />

of Hevsel on the banks of the Tigris by using<br />

pigeon manure.<br />

THE PLACE WHERE CIVILIZATION<br />

BEGAN: ÇAYÖNÜ<br />

Now, let's wander away from the city a little<br />

bit up to the north to Ergani, the copper<br />

mine center in Turkey. However, the district<br />

is mostly known of hosting a very important<br />

archeological site, Çayönü Mound in<br />

Ergani is the place where civilization began.<br />

Çayönü is one of the oldest examples<br />

of village life based on grain and domestication<br />

which was an important step for<br />

reaching to the modern civilization.<br />

The importance of Çayönü settlement<br />

derives from the cultivation of plants such<br />

as wild wheat and lentils, as well as the domestication<br />

of sheep and goat for the first<br />

time in history. The artifacts can be seen in<br />

the museum at the Inner Castle. The first<br />

settlement in Çayönü dates back to 10,200<br />

BC and people were lived in the region until<br />

the 4,200s BC. Over 6000 years, buildings<br />

were found in different architectural designs<br />

(round huts, stone upholstery, etc.). In<br />

Ten-eyed bridge (On Gözlü Köprü)<br />

The church of Saint George<br />

The Grand Mosque<br />

the Çayönü excavations, the first examples<br />

of stone-based mudbrick buildings were<br />

found. This place can be considered as a<br />

small industrial settlement of that time.<br />

After the visit to Çayönü, it is time to travel<br />

to Eğil. Apart from the many historical<br />

ruins to be seen in this region, you can also<br />

take a boat trip at Eğil Dam Lake. During<br />

this trip, you will have the opportunity<br />

to see the royal tombs more closely. In<br />

addition to these tombs belonging to the<br />

Assyrian and Armenian kings, the pyramid<br />

shaped tomb by the shore is one of the<br />

most interesting works that you will see.<br />

Do not come back without eating carp in<br />

the facilities at the edge of the lake.<br />

There are eight prophet graves in Eğil.<br />

Four of those eight prophets are in Nebi<br />

Harun Hill, or in other words Ziyaret Hill. In<br />

addition to the graves of the prophets of<br />

Dhul-Kifl and Elyesa, who are mentioned<br />

in the Quran, the graves of Nebi Hallak<br />

and Nebi Harut are also on this hill. The hill<br />

welcomes many visitors each year with its<br />

unique atmosphere.<br />

30 Ekim / Kasım / Aralık | 2018<br />

October / November / December


Cover<br />

DIYARBAKIR:<br />

A REMARKABLE<br />

EVENT AT THE DOOR<br />

The World Federation of Tourism Journalists and Writers (FIJET) awarded<br />

Diyarbakır with its prestigious Golden Apple on 27 October 2018. FIJET given<br />

this reward not only for the city’s recent advancements in the tourism industry,<br />

but also to honour Diyarbakır’s profound historic and cultural heritage…<br />

SİDAL YAŞAR - DİYARBAKIR<br />

On the banks of the life-giving Tigris river, man discovered<br />

the magic of the earth in the northern Mesopotamia<br />

12,000 years ago. They abandoned their<br />

weapons to hunt and adopted the seed to plant. They<br />

dressed the stone and built the civilization. Kingdoms<br />

were born, wars have been made. However, a city<br />

taking its vitality from the Tigris resisted against all<br />

the destructions and survived until today. Once which<br />

had become a residence to majestic civilizations from<br />

Assyrian to Persian, from Roman to Ottoman, the city<br />

of Diyarbakır turned out to be a universal heritage of<br />

all humankind beyond the borders.<br />

Shortly after the exploration of an archaeological<br />

site in the 1960s, the name of Diyarbakır has started<br />

appearing in almost all of the books of history of<br />

32 Ekim / Kasım / Aralık | 2018<br />

October / November / December


Cover<br />

Hevsel Gardens<br />

humanity. Located 60 km northwest of the<br />

city centre, Çayönü was found as one of the<br />

oldest examples of an agricultural village<br />

settlement which dates back to 7,500 BC.<br />

Apart from witnessing momentous steps<br />

of humankind, Diyarbakır has remained<br />

as a testimony of antique cultures. As<br />

an important centre of commerce and a<br />

regional capital, the city embraced the values<br />

and beliefs of numerous civilizations<br />

and protected them inside its monumental<br />

fortress with great determination.<br />

In result of this determination of preserving<br />

its historical, cultural and religious diversity,<br />

Diyarbakır has been able to attract the<br />

attention of the global world. Ultimately,<br />

the impressive 5.8 km long city walls which<br />

guarded the richness of this ancient city<br />

Hilar Caves<br />

for more than 2,000 years was inscribed on<br />

UNESCO’s World Heritage List in 2015. Following<br />

this development, international as<br />

well as the nation-wide awareness of Diyarbakır’s<br />

touristic value has been increasing<br />

rapidly. Moreover, the authorities of the city<br />

have made significant efforts and accomplished<br />

to raise the city’s tourism to a higher<br />

level. And today, another remarkable event<br />

is at the door. The World Federation of Tourism<br />

Journalists and Writers (FIJET) awarded<br />

Diyarbakır with its prestigious Golden Apple<br />

on 27 October 2018. FIJET given this reward<br />

not only for the city’s recent advancements<br />

in the tourism industry, but also to honour<br />

Diyarbakır’s profound historic and cultural<br />

heritage.<br />

As a consequent of being supported by the<br />

well-respected international organizations<br />

such as FIJET and UNESCO, Diyarbakır will<br />

more confidently continue handing down<br />

its universal heritages for the next generations<br />

of the humanity. The ancient spirit of<br />

the city is now freer than ever, travelling to<br />

the greater distances to invite people to<br />

discover the antiquity.<br />

Çayönü<br />

Eğil<br />

Çayönü<br />

Ekim / Kasım / Aralık | 2018<br />

October / November / December<br />

33


Kapak<br />

'Altın Elma' ödülü ile<br />

DIYARBAKIR’IN YILDIZI<br />

DAHA DA PARLAYACAK<br />

FIJET Başkanı Tijani Haddad: “Altın Elma” bir anlamda barış, tolerans, halkların<br />

birbirini anlaması gibi kavramlarla, turizm sektörünün pekiştirilmesi adına gösterilen<br />

gayretlerde bir göstergedir. Diyarbakır, şehrin gelişimi için gerçekleştirilen projeler ve<br />

turizm sektörüne yaptığı katkılardan dolayı bu ödülü hak etmiştir.<br />

Diyarbakır Valisi Hasan Basri Güzeloğlu: Diyarbakır; barışın, esenliğin çok<br />

kültürlülüğün ve hoşgörünün yaşandığı bir şehirdir. Kimsenin kimseyi ötekileştirmediği,<br />

bir bütün olarak birlikte yaşama kültürünün en güzel sergilendiği bu şehir, sahip olduğu<br />

zenginliklerle ve tarihi güzellikleriyle tanınmayı hak ediyor ve istiyor.<br />

AYŞE DURAL<br />

2015 yılında Diyarbakır Surları ve Hevsel<br />

Bahçeleri ile UNESCO Dünya Kültür Mirası<br />

listesine giren Diyarbakır’a, bir ödül de<br />

FIJET Dünya Turizm Yazarları ve Gazetecileri<br />

Federasyonu’ndan geldi.<br />

Ödül, geçtiğimiz ay Diyarbakır Radisson<br />

Blu Hotel’de düzenlenen bir törenle FIJET<br />

Başkanı ve Tunus’un Turizm eski Bakanı<br />

Tijani Haddad tarafından Diyarbakır Valisi<br />

Hasan Basri Güzeloğlu’na takdim edildi.<br />

Törene Dünya Seyahat Acenteleri Federasyonu<br />

(UFTAA) Başkan Yardımcısı Çetin<br />

Gürcün, Diyarbakır Milletvekilleri Ebubekir<br />

Bal ve Oya Eronat, Bölge Jandarma<br />

Komutanı Tümgeneral Halis Zafer Koç,<br />

Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcısı Kamil<br />

Erkut Güre, Karacadağ Kalkınma Ajansı<br />

Genel Sekreteri Hasan Maral, kamu kurum<br />

ve kuruluşlarının temsilcileri, Diyarbakırlı iş<br />

insanları, iktisadi STK temsilcileri, turizmciler<br />

ve davetliler katıldı.<br />

Dünyanın en prestijli turizm ödüllerinden<br />

sayılan ve turizmin Oscar’ı olarak nitelendirilen<br />

Golden Apple (Altın Elma) ile<br />

Diyarbakır’ın turizm potansiyelinde büyük<br />

yükseliş kaydedileceği bildirildi.<br />

“BU ÖDÜLÜ BİR İŞARET FİŞEĞİ OLARAK<br />

GÖRÜYORUM”<br />

Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim<br />

Kurulu Başkanı Mehmet Kaya, “Diyarbakır'a<br />

karşı önyargılar vardır, lakin bu önyargıların<br />

hiçbiri kentimizin sahip olduğu değerlerin niteliğini<br />

değiştiremiyor. Surlarımızla, Hevsel<br />

bahçelerimizle, On Gözlü Köprümüzle, Peygamber<br />

ve Sahabe türbeleriyle, Ulu Cami ve<br />

diğer tarihi camilerimizle, Surp Giragos ve<br />

Saint George kiliseleriyle, Zerzavan Kalesi<br />

ve Mitras Tapınağı ile şehrimizi kültürel bir<br />

ekonomik modele dönüştürmeye kararlıyız<br />

ve yapacağız. Bugün burada bulunmamız da<br />

bu karalılığımızın bir sonucudur" şeklinde<br />

konuştu. Bu ödülü bir işaret fişeği olarak<br />

gördüğünü belirten Kaya, “Diyarbakır'ın<br />

turistik ve ekonomik bir modele dönüşmesinde<br />

bu ödüller bizleri ve yatırımcılarımızı<br />

motive ediyor. Bu cihetle başta üyelerimiz<br />

olmak üzere, turizm yatırımları konusunda<br />

riskleri göze alarak sermayeleri ile bu kente<br />

değer katan tüm girişimcilerimize, kamu<br />

kurum ve kuruluşlarımızın müstesna yöneticilerimize<br />

ve STK'larımızın temsilcilerine<br />

yürekten teşekkür ediyorum” dedi.<br />

KARAR OYBİRLİĞİ İLE ALINDI<br />

DTSO Başkanı Mehmet Kaya’nın ardından<br />

FIJET Türkiye Temsilcisi ATURJET (Türkiye<br />

Turizm Yazarları ve Gazetecileri Derneği)<br />

FIJET Başkanı Tijani Haddad ve Diyarbakır Valisi<br />

Hasan Basri Güzeloğlu...<br />

Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası<br />

Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Kaya...<br />

ATURJET Başkanı ve FIJET Yönetim Kurulu<br />

Üyesi Delal Atamdede...<br />

34 Ekim / Kasım / Aralık | 2018<br />

October / November / December


Kapak<br />

Başkanı ve FIJET Yönetim Kurulu Üyesi Delal<br />

Atamdede bir konuşma yaptı. Turizmin<br />

Oscar’ı 'Altın Elma'nın misafirperverliği,<br />

hoşgörüsü, toleransı, toplumsal kucaklaşması,<br />

sürdürülebilir turizme katkıları,<br />

tarihi ve kültürel değerleriyle Diyarbakır'a<br />

layık görüldüğünü belirten Atamdede,<br />

konuşmasını şöyle sürdürdü: "Turizmin<br />

ana amaçlarından biri, algı operasyonları<br />

ve ön yargıyla birbirine yabancılaştırılmış<br />

toplumların turizm sayesinde yakınlaşmaları<br />

ve kucaklaştırılmalarıdır. Bugün<br />

iyimser olarak baktığımızda hedefi yılda<br />

bir milyon turist olan Diyarbakır'da 5 aylık<br />

süreçte 600-700 bin sayısına ulaşılması<br />

bir şans değildir.” Atamdede bu başarının<br />

devlet halk birlikteliği, çalışan sivil toplum<br />

kuruluşlarının azmi, iradesi ve memleket<br />

sevgisi ile elde edildiğini sözlerine ekledi.<br />

ATURJET Başkanı Delal Atamdede,<br />

Diyarbakır’ın tarihi mirasının büyük bir<br />

hassasiyetle korunduğunu da belirterek,<br />

"İnanıyoruz ki Diyarbakır üç semavi dinin<br />

asırlarca barış içerisinde yaşadığı hoşgörü<br />

ve toleransıyla sahabe ve peygamberler<br />

şehri olarak turizme faydalı olacaktır.<br />

Gastronomi, sağlık turizmi, kongre ve seminer<br />

organizasyonu, festivallerle turizmi<br />

12 aya yayarak bölgeye ekonomik refah ve<br />

kalkınma olanağı sağlayacaktır. Ekonomideki<br />

refahın artmasıyla Diyarbakır'ın ve Diyarbakırlının<br />

toplumsal deformasyonlara<br />

müsaade etmeyeceği kanısındayım" değerlendirmesini<br />

yaptı. FIJET olarak 47 yıldan<br />

bu yana 67 “Altın Elma” ödülü verdiklerini<br />

anlatan Atamdede, bu ödülün en sevindirici<br />

kısmının ise kararın FIJET yönetim kurulunda<br />

oy birliğiyle alınması olduğunu belirtti.<br />

Atamdede, “Altın Elma, Diyarbakır'a hayırlı<br />

olsun. Bir Diyarbakırlı olarak bundan gurur<br />

duyuyorum. Maddi manevi katkılarından<br />

dolayı başta Sayın Valimiz, STK'lar, DTSO,<br />

Karacadağ Kalkınma Ajansı, TURSAB Bölge<br />

Yönetim Kurulu ve adı gizli kalmış tüm<br />

kahramanlara çok çok teşekkür ediyorum”<br />

diyerek, “Başım üstünde Allah’la, yar/<br />

Karacadağ tepesinde kar/ Gönlümde bahar<br />

var/ Diyarbakır'dayım zahar" dörtlüğüyle<br />

konuşmasını tamamladı.<br />

TURİZM SEKTÖRÜNÜN PEKİŞTİRİLMESİ<br />

Törende, Delal Atamdede’den sonra bir<br />

konuşma yapan FIJET’in Başkanı Tijani<br />

Haddad da Diyarbakır’ın “Altın Elma”yı, şehrin<br />

gelişimi için gerçekleştirilen projeler<br />

ve turizm sektörüne yaptığı katkılardan<br />

dolayı hak ettiğinin altını çizdi. Haddad;<br />

kültürel, tarihi mirasın ve doğal çevrenin<br />

korunması ile geçmişin kalıntılarına verilen<br />

değerin, şehrin Türkiye’nin en iyi turistik<br />

destinasyonlarından biri olmasını sağladığını<br />

sözlerine ekledi. Başkan Haddad,<br />

Altın Elma’nın bir anlamda barış, tolerans,<br />

halkların birbirini anlaması gibi kavram-<br />

lardan meydana gelen turizm sektörünün<br />

pekiştirilmesi için gösterilen gayretlerin<br />

de bir göstergesi olduğunu vurguladı.<br />

“DİYARBAKIR BUNU HAK EDİYOR”<br />

Altın Elma’yı, FIJET Başkanı Haddad’ın<br />

elinden alan Diyarbakır Valisi Hasan Basri<br />

Güzeloğlu ise törendeki son konuşmayı<br />

yaptı. Uluslararası Turizm Gazetecileri ve<br />

Yazarları Birliği’nin her yıl dünya çapında<br />

bir kente verdiği Altın Elma ödülünü<br />

Diyarbakır olarak kazanmanın mutluluğunu<br />

yaşadıklarını belirten Vali Güzeloğlu, bu<br />

ödülü Diyarbakır'a layık gören FIJET ve<br />

ATURJET'e teşekkürlerini ifade etti. Vali<br />

Güzeloğlu, konuşmasında Diyarbakır'daki<br />

çok kültürlü yaşama vurgu yaparak sözlerine<br />

şöyle devam etti:<br />

"Barışın, esenliğin, çok kültürlülüğün ve<br />

hoşgörünün yaşandığı bir şehirdir Diyarbakır.<br />

Kimsenin kimseyi ötekileştirmediği, bir<br />

bütün olarak birlikte yaşama kültürünün en<br />

güzel sergilendiği bir şehirdir. UNESCO’nun<br />

çok önem verdiği, somut olmayan kültürel<br />

miras varlıklarıyla da dünyanın her köşesi<br />

için şüphesiz gelinmesi, görülmesi, tatması,<br />

bilinmesi gereken bir şehirdir. Diyarbakır’ı bu<br />

perspektifte görüyor, bu bütünlükte değerlendiriyoruz.<br />

Geriye dönüp baktığımız zaman<br />

tüm tarihin ve zamanın en yoğun dönemini<br />

yaşıyoruz. Küresel anlamda da terörizmin<br />

turizme yönelik büyük olumsuz etkilerini<br />

geçmişte yaşamış bir kent olarak bugün artık<br />

huzurun ve güvenin şehri hüviyetiyle sahip<br />

olduğu zenginliklerle, turizmin bu güzellikleri<br />

ile tanınmayı hak ediyor ve istiyoruz."<br />

Diyarbakır'ın uluslararası alana açılan<br />

direkt uçuşları neticesinde 8 ayda 2 milyon<br />

kişiye yaklaşan yolcu sayısı ile otellerdeki<br />

yüzde yüze yaklaşan doluluk oranıyla çok<br />

yoğun bir hareketlenmeyi yaşadığını ifade<br />

eden Vali Güzeloğlu; "Diyarbakır bunu hak<br />

ediyor. Ertelenmiş, gecikmiş bir ivmeyi<br />

yaşamanın ve turizme dayalı bir gelişmenin<br />

bugün büyük heyecanını ve beklentisini<br />

karşılıyor. Küresel anlamda da terörizmin<br />

turizme dönük büyük olumsuz etkilerini<br />

geçmişte yaşamış bir kent olarak, bugün<br />

artık huzur ve güvenin şehri olma yolundayız,<br />

sahip olduğumuz zenginliklerle<br />

turizmin bu güzellikleriyle tanınmayı hak<br />

ediyor ve istiyoruz. Bunu başaracağız ve<br />

başarmaya başladık" diye konuştu.<br />

Ekim / Kasım / Aralık | 2018<br />

October / November / December<br />

35


Kapak<br />

Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy:<br />

ZERZEVAN KALESI<br />

TURIZME KAZANDIRILACAK<br />

KADİR TOPRAKKAYA<br />

Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy,<br />

Diyarbakır seyahati sırasında uğradığı Zerzevan<br />

Kalesi'ni görünce, eserin turizme kazandırılması<br />

adına çalışmaların hızlandırılacağını, daha önce<br />

planlanan turizm bölgelerine Diyarbakır'ın da<br />

ekleneceğini belirtti.<br />

Türkiye genelinde altı turizm konsantrasyon<br />

bölgesi oluşturma kararı aldıklarını, ancak,<br />

Diyarbakır ziyareti ile gördüklerinden etkilenip<br />

6 bölge sayısını 7'ye çıkaracaklarını dile getiren<br />

Ersoy, “Diyarbakır merkezli güneydoğuda<br />

bir bölge daha oluşturmamız konusunda ikna<br />

oldum. Diyarbakır ve çevre halkına müjdelemek<br />

istiyorum" dedi.<br />

BAKAN, ZERZEVAN KALESİ’NDE<br />

Çeşitli ziyaret ve incelemelerde<br />

bulunmak üzere Diyarbakır'a gelen<br />

Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet<br />

Nuri Ersoy, kent merkezindeki<br />

incelemelerin ardından Çınar<br />

ilçesi yakınlarında bulunan ve Roma<br />

İmparatorluğu döneminde "askeri<br />

yerleşim merkezi" olarak kullanılan<br />

tarihi Zerzevan Kalesi'ni ziyaret etti.<br />

Burada incelemelerde bulunan Ersoy, Kültür ve<br />

Turizm Bakanlığı koordinesinde devam eden kazı<br />

çalışmalarıyla ilgili, kazı başkanı Doç. Dr. Aytaç Coşkun'dan<br />

bilgi aldı.Bakan Ersoy'a AK Parti Diyarbakır<br />

milletvekilleri Mehdi Eker, Ebubekir Bal ve Oya<br />

Eronat, Diyarbakır Valisi Hasan Basri Güzeloğlu,<br />

Mardin Valisi Mustafa Yaman, Jandarma Bölge<br />

Komutanı Tümgeneral Halis Zafer Koç, Diyarbakır<br />

Emniyet Müdürü Tacettin Aslan, Diyarbakır Büyükşehir<br />

Belediye Başkanı Cumali Atilla, ilçe kaymakamları,<br />

kamu kurum müdürleri eşlik etti.<br />

KAZI ÇALIŞMALARINA<br />

BİR MİLYON LİRA DESTEK<br />

Zerzevan Kalesi ziyareti sırasında kazı çalışmaları<br />

için çok kısıtlı bir bütçe olduğunu öğrenmesi sonrasında<br />

bir milyon lira destek sözü veren bakanın<br />

bu hareketini Şelale Kadak, şöyle yazdı:<br />

“Tarihi ve kültürel zenginliğiyle göz kamaştıran<br />

ancak ne yazık ki pek çok antik kentin, yapının<br />

henüz gün yüzüne çıkmadığı bölgenin taşıdığı<br />

potansiyel, çiçeği burnunda yeni Bakan Ersoy'un<br />

da bölgeye bakışını önemli ölçüde etkiliyor.<br />

Örneğin Diyarbakır merkeze yaklaşık 10 kilometre<br />

mesafedeki Roma döneminden kalma Zerzevan<br />

Kalesi'ni dolaşırken 4 yıl önce başlayan kazı<br />

çalışmalarının bütçesinin çok kısıtlı olduğunu<br />

öğreniyoruz. Bakan Ersoy, bunu duyar duymaz,<br />

‘1 milyon liraya çıkaralım bütçeyi’ diyor. Antik yol<br />

güzergâhında bulunan Zerzevan Kalesi'nden çıkıp<br />

Mezopotamya'nın eşsiz başkenti Mardin'e ulaşıp,<br />

şef Ebru Baybara Demir'in Cercis Konağı'ndaki<br />

muhteşem yemeğinde sohbet ederken Bakan<br />

Ersoy'a, ‘Zerzevan konusunda müthiş hızlı reaksiyon<br />

verdiniz’ diyorum. Ersoy, "Evet 1 milyon liraya<br />

çıkaracağız, tabii şu anda elimde 1 milyon lira yok<br />

ama olacak. O paraları bulacağız."<br />

36 Ekim / Kasım / Aralık | 2018<br />

October / November / December


Kapak<br />

İLK 9 AYDA 313 BİN KİŞİ ZİYARET ETTİ<br />

Diyarbakır'la Mardin arasında yer<br />

alan antik Zerzevan Kalesi’nin kazı ve<br />

restorasyon çalışmaları 2014'te başladı.<br />

Tarihi Asurlular'a dayanan ve dünyadaki<br />

son Mithras Tapınağı'nın bulunduğu eşsiz<br />

bir sit olan Zerzevan Kalesi’ni 2018 yılının<br />

ilk 9 ayında 313.000 bin kişi ziyaret etti.<br />

ERTUĞRUL ÖZKÖK DE VARDI<br />

Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri<br />

Ersoy’un Diyarbakır seyahatine bazı ünlü<br />

gazeteciler de eşlik etti. Bunlardan biri de<br />

Ertuğrul Özkök oldu. Zerzevan Kalesi’nden<br />

oldukça etkilenen Özkök, daha ziyade<br />

altında bulunan Mithras Tapınağı ile ilgilendi.<br />

Ertesi gün kaleme aldığı yazısında,<br />

“Karanlık İlluminiti bu kalede mi doğdu?”<br />

diye sordu. İşte Özkök’ün yazısı:<br />

KARANLIK ILLUMİNATİ<br />

BU KALEDE Mİ DOĞDU?<br />

Yolun orta yerlerinde sola sapıyoruz ve yukarı<br />

doğru tırmanıyoruz. Çınar ilçesi sınırları<br />

içindeki Zerzevan Kalesi’ne gidiyoruz. Burası<br />

yakında yayınlanacak olan inanç kitabımı<br />

yazarken sık sık önüme çıkan bir yer.<br />

HATIRA FOTOĞRAFI ÇEKTİRDİ<br />

Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy,<br />

Diyarbakır’ın Çınar ilçesi yakınlarında<br />

bulunan tarihi Zerzevan Kalesi’ne ziyarette<br />

bulundu. Bakan Ersoy, Diyarbakır'da Roma<br />

İmparatorluğu’nun sınır garnizonu olarak<br />

kullanılan Zerzevan Kalesi'ni görünce hatıra<br />

fotoğrafı da çektirip, turizm bölgelerine<br />

Diyarbakır'ın da ekleneceğini bildirdi.<br />

Kale Romalılar tarafından inşa edilmiş.<br />

Uzun yıllar bir askeri yerleşim yeri olarak<br />

kullanılmış. Ama burayı gözümde asıl<br />

ilginç hale getiren yer, kazılar başladıktan<br />

sonra keşfedilen yeraltı tapınağı oldu.<br />

Burası Mithras dinine ait bir gizli tapınak.<br />

Dar bir kapıdan girip aşağı doğru inmeye<br />

başlıyorsunuz. Yeraltı tapınakları, evleri<br />

bu bölgenin her yerinde karşımıza çıkacak.<br />

Sanki bütün tarih inancını burada korkuyla<br />

yeraltına sığınarak yaşamış gibi. Bu kalenin<br />

altındaki tapınak 400 kişinin barınabileceği<br />

bir genişlikte.<br />

Mithra inancı MÖ 5’inci yüzyılda İran’da<br />

doğdu. Güneşi tanrı kabul eden ilk inanışlardan<br />

biriydi. Pagan bir din olarak oradan<br />

eski Yunan’a geçti. Kökeninin Zerdüştlüğe<br />

gittiği yolunda teoriler var. Ama asıl yayılmasını<br />

Roma’nın lejyon askerleri sayesinde<br />

yaptı. Kendine ait parolaları, şifreleri,<br />

kültleri olan bir tür “gizli tarikat” olarak<br />

gelişti. Masonik bir yapısı vardı. Askerlerin<br />

dışarıdaki rütbeleri burada geçerli değildi.<br />

Kendine ait bir hiyerarşisi vardı.<br />

Roma İmparatorluğu sınırları içinde çok<br />

sayıda gizli Mithra tapınağı oluştu. Roma<br />

İmparatorluğu Hıristiyanlıkla tanışınca,<br />

Mithra inancı Hıristiyanlığa da sızdı. Haçlı<br />

seferlerinin yolu üzerindeki Zerzevan<br />

Kalesi de uzun yıllar gizli bir tapınak<br />

olarak işlevini sürdürdü. Kendine ait gizli<br />

parolaları, kültü ve boğa kurban ayinleri ile<br />

Tapınak Şövalyeleri ve tarihin en karanlık<br />

tarikatlarından biri olan İllüminati gibi<br />

örgütlerin buralarda doğduğu iddialarını<br />

kuvvetlendiriyor. Diyarbakır Müzesi’nde<br />

rastladığımız Körtik Tepe kazılarında<br />

bulunmuş bu işaretler, bu bölgenin gizli<br />

parolalara, işaretlere ne kadar düşkün olduğunu<br />

gösteren şeylerden biriydi. Şurası<br />

kesin ki, Zerzevan Kalesi’nin, inanç tarihinin<br />

en karanlık sayfaları ile ilgili bize anlatacak<br />

daha çok hikâyesi olacak.<br />

<strong>TOURMAG</strong> KAPAK YAPMIŞTI<br />

<strong>TOURMAG</strong> Turizm Dergisi iki yıl önce ziyaret ettiği<br />

Zerzevan Kalesi’ni kapak konusu yapmış ve özellikle<br />

yurtdışında büyük ilgi görmesini sağlamıştı.<br />

Ekim / Kasım / Aralık | 2018<br />

October / November / December<br />

37


Bir Gezgin<br />

Bahar Akıncı:<br />

Hayatım boyunca<br />

seyahat etmek<br />

için çalıştım<br />

SELİM ONAT / selimonat@yahoo.com<br />

Dünyanın dört bir yanına 18 yıldır durmaksızın<br />

seyahat eden, rehberlik yapan ve<br />

gezilerini dergiler ile gazetelerde kaleme<br />

alan Bahar Akıncı’yla dergimizin yeni sayısı<br />

için bir araya geldik. Seyahat maceralarını<br />

konuşup, kendisinden yurt içi ve yurt<br />

dışında gidilecek sonbahar ve kış tatil<br />

önerilerini aldık.<br />

İlk seyahat deneyiminiz nasıl başladı?<br />

Üç yıl öncesine kadar İzmir’de yaşıyordum.18<br />

yaşıma geldiğimde kuzenlerimi<br />

görmek için İstanbul’a geldim. Onlar o<br />

dönem Interrail ile Bulgaristan üzerinden<br />

trenle Amsterdam’a gideceklerdi. Babam<br />

hani bir gün yurt dışına çıkarım diye düşünüp,<br />

üniversiteyi başlayacağım sene bana<br />

bir yeşil pasaport çıkarmıştı. Babam emekli<br />

ceza hâkimi... Ben de İstanbul’da lâzım<br />

olmayacaktı ama hevesle ilk pasaportumu<br />

yanımda getirmiştim. Sonra kendimi bir<br />

anda kuzenime yalan söylerken buldum.<br />

Babam sizinle Amsterdam’a gelmeme<br />

izin verdi diye. Ailemin bana İstanbul’da<br />

harcamam için verdiği 10 gün kadar yetecek<br />

harçlığı trenin bilet parasına verdim.<br />

Sirkeci Garı’ndan tren hareket edecekken<br />

oradan ailemi ankesörlü telefondan arayıp,<br />

"Ben yurt dışına gidiyorum" dedim ve kendimi<br />

ilk yurt dışı seyahatimde buldum.<br />

Hangi tarz tatil konseptlerini<br />

seviyorsunuz? Tren yolculuğu, cruise<br />

turları gibi...<br />

Türkiye'de otomobil ile gezmeyi çok seviyorum.<br />

İmkânım olan her yere arabayla<br />

gidiyorum. Benzin fiyatları her ne kadar<br />

arttıysa da şehir içinde harcamadığım<br />

için her seyahatime arabayla gidiyorum.<br />

Yurt dışında ise gidebildiğin her şehir, her<br />

nokta benim için çok önemli. Otostopla<br />

Balkanlar’a gittiğim de oldu, trenle yolculuk<br />

da yaptım. Zanzibar'da yerel dolmuşları<br />

da kullandım.<br />

İçinde tanımadığım insanlar olan her yeri<br />

seviyorum. İnsan ve onların nasıl yaşadığını<br />

merak ediyorum. Nasıl evleniyorlar,<br />

düğünleri nasıl, ne yiyip, ne içiyorlar,<br />

38 Ekim / Kasım / Aralık | 2018<br />

October / November / December


Bir Gezgin<br />

ritüelleri ne, cenaze törenleri nasıl? Üç<br />

kere dünyanın farklı yerlerinde cenaze<br />

törenlerine katıldım. Peru'da ve Yunanistan'da...<br />

Nasıl âşık oluyorlar? Bu tür<br />

şeyleri çok merak ediyorum.<br />

Bugüne kadar çok sayıda ülkeye ayak<br />

bastınız. Sizi en çok etkileyen hangisi<br />

oldu ve neden?<br />

En çok sevdiğim seyahat rotası Asya.<br />

Aslında fotoğraf çekmeye başlayana kadar<br />

daha steril yerleri seviyordum, Avrupa<br />

gibi... Fakat insanları vizörün arkasından<br />

görmeye başladıktan sonra seyahate ve<br />

dünyaya bakış açım tamamen değişti. Şu<br />

anda portre fotoğraf çekmeye başladım.<br />

Farklı coğrafya ve ülkelerden insanların<br />

portrelerini çekiyorum. Artık gezilerimde<br />

konfor aramıyorum. Tek kriterim var; temiz<br />

çarşaflı yatak ve temiz banyo... Onun dışında<br />

her şeye katlanabilirim. Bunların hepsi<br />

fotoğraf çekmeye başladıktan sonra oldu.<br />

Peki, seyahatlerinizi kaleme alıp<br />

insanlarla paylaşmaya nasıl başladınız?<br />

2007’de seyahat üzerine yayın yapan<br />

bir dergiye yazılarımı yayımlamak için<br />

başvurdum. Onlar da kibarca "Biz Türk<br />

yazarlarla çalışmıyoruz" dediler. Ben de<br />

kendi blog’umu kurarım dedim ve ‘Dünyayı<br />

gezen salyangoz’ diye bir sayfa açtım. Bir<br />

yıl içinde acayip duyuldu. O zamanlarda<br />

tabi Instagram yok.<br />

18 yaşında seyahat etmeye başladım,<br />

ondan sonra hiç kesilmedi. Genelde tek<br />

başıma geziyorum. Dönemlik işlerde çalışıyorum.<br />

Altı ay boyunca bir yerde çalışıyorum<br />

diyelim, oradan kazandığım parayla<br />

Floransa'ya gidiyorum. Hayatım boyunca<br />

seyahat etmek için çalıştım. Çalıştığım<br />

parayla seyahat etmedim. Arada büyük<br />

fark var. O blog'u da buradan edindiklerimle<br />

kurdum. Seyahatlerime bugüne kadar bir<br />

ev parası harcamışımdır. 18 yıldır seyahat<br />

ediyorum.<br />

Son üç yıldır sponsorlarla seyahat ediyorum.<br />

Bana hep şöyle sorular geliyor; “Nasıl<br />

sizin gibi olabiliriz?” Ben de onlara “Önce<br />

para harcayacaksınız, çile çekeceksiniz”<br />

diyorum. Ben zaten seyahat ediyordum,<br />

takipçiler sonra geldi. Özellikle gençler<br />

“22 yaşındayım, hemen sponsor almak için<br />

ne yapabilirim?” diyor. Önce kendin bütün<br />

imkânlarını ortaya koyacaksın, gidebildiğin<br />

her yere gideceksin. O süreçte de zaten<br />

senin peşine takılan, seni takip eden insanlar<br />

olacak. Bunlar olduktan sonra senin<br />

gerçekten iyi seyahat ettiğini, kaliteli içerik<br />

ürettiğini gören markalar zaten gelecek.<br />

Sonbahar mevsiminde Türkiye'de hangi<br />

rotaları önerirsiniz?<br />

Aklıma ilk başta Karadeniz geliyor. Ekim<br />

ortalarına kadar en güzel zamanı. Bir gezgin<br />

ruh olarak beni en çok çeken yer Doğu Karadeniz.<br />

Yaylalar, göller, milli parklar, köyler...<br />

Keşke insanların imkânı olsa da Rize’den<br />

başlayıp Artvin’den, hatta Batum'dan<br />

çıksalar. Pokut Yaylası son yıllarda çok<br />

popüler oldu. Daha bilinmeyen yerler söylemek<br />

gerekirse, Çiçekli Yaylası çok güzel<br />

Çamlıhemşin'de ve Hisar Yaylası'nı öneririm.<br />

Artvin Şavşat ve Borçka’daki Karagöl’ler de<br />

olağanüstü, her ikisi de çok güzel.<br />

Ben Trabzon Maçka'nın yaylasını da çok<br />

sevdim. Karadeniz'i özel yapan, doğasının<br />

mükemmelliği... Ne yaparsanız yapın her<br />

yerden bir yeşillik, çiçek fışkırıyor. Özellikle<br />

1.500 metreden sonra sadece doğa var.<br />

Kendinle başbaşa kalıyorsun. Bir yayla evi,<br />

bungalov ve şanslıysanız birkaç tane de<br />

dostunuzla harika vakitler geçirebilirsiniz.<br />

Sonbaharda denizin tadını çıkarmak için<br />

ise Antalya Kaş’ı tavsiye ederim. Okulların<br />

açılmasıyla beraber kimse yok. Eylül ve<br />

Ekim sonuna kadar harika. Ben olsam<br />

araba kiralayıp, Patara'dan Kalkan'a geçerdim.<br />

Oradan da Kaş'a geçip, dört beş gün<br />

denizin tadını çıkarırdım. Sonra da Üçağız’a<br />

dalış veya tekne turu için giderdim. Kaş’ta<br />

çok fazla seçenek var. 29 Ekim’de tüm<br />

Kaşlılar ve turistler sokaklara bayraklar<br />

asıp, uzun masalar kurup, Cumhuriyet<br />

Bayramı’nı kutluyorlar.<br />

Ayrıca Mardin, benim için tam bir sonbahar<br />

destinasyonu. Evlerin, sokakların arasında<br />

kaybolmak, müzesini görmek için, taş evlerde<br />

konaklamak, Mezopotamya’ya karşı gün<br />

Ekim / Kasım / Aralık | 2018<br />

October / November / December<br />

39


Bir Gezgin<br />

batımı için, tarihi kiliseler için... Midyat'ı da<br />

görmelisiniz. Eski postane binası, Deyrulzafaran<br />

Manastırı, bugüne ulaşan dünyanın<br />

en eski Süryani-Ortodoks manastırı Mor<br />

Gabriel’i çok seviyorum. Ayrıca Mardin mutfağı<br />

da etkileyici... Düşünsenize, yedi farklı<br />

dinden insanların bir araya geldiği kadim bir<br />

şehir. Dünyada böyle bir kent çok az var.<br />

Son olarak sonbaharda Nemrut’u öneririm.<br />

Havalar soğumadan Ekim ayı sonuna kadar<br />

görülebilir. Benim aklım uçtu Nemrut’ta.<br />

Genellikle insanlar gün doğumunda gidiyor<br />

ama ben gün batımında gitmeyi seviyorum.<br />

Sabahları çok soğuk ve sisli olabiliyor.<br />

Nemrut, başka bir dünyanın var olduğunu<br />

bana anlatıyor. Ben orayı insanlığın yaptığını<br />

düşünmüyorum.<br />

Güz mevsiminde yurt dışında hangi<br />

destinasyonları önerirsiniz?<br />

Bence ülkenin geldiği ekonomik durumla<br />

ikiye ayırmalıyız. Dövizler yükseldi ama<br />

ben yine de gidebilirim diyenler için,<br />

Avrupa’da tabi ki özellikle de ilk sırada Paris<br />

geliyor. Paris’in bitpazarları, özellikle bu<br />

kente birkaç kez gittilerse farklı bir gözle<br />

görmelerini sağlayacaktır. Kentte yedi adet<br />

bitpazarı var. Eski kartpostal, saat satılan<br />

yerler diye düşünmemek lâzım. Oyuncak at<br />

da bulabilirsiniz, evinize şık bir aksesuar ya<br />

da elbise de bulabilirsiniz. Çok enteresan,<br />

oraya özgü şeyler var. Sonbaharda Paris'i<br />

gezmek için çok keyifli. Pazarlar yedi farklı<br />

semte yayıldığından pazarları dolaşırken<br />

kenti de keşfediyorsunuz.<br />

Barselona ise ikinci tercihim. Paris’e göre<br />

her zaman daha ucuz. 3 Euro’ya karnınızı<br />

doyurabilirsiniz Barselona'da. Paris’te ne<br />

yazık ki bu mümkün değil, 15 Euro’dan başlıyor.<br />

Barselona hâlâ bohem ve o çingene<br />

ruhunu koruyor. Enteresan mahalleler var;<br />

‘El Born’, ‘El Poblenou’ yeni parlayan mahalleler.<br />

Buraları gezebilirler.<br />

Sonbaharda daha ekonomik bir rota için<br />

ise Belgrad, Sofya, Arnavutluk, Priştine ve<br />

Üsküp var. Özellikle kırmızı damlı evlerin<br />

olduğu Priştine, çok güzel bir şehir. Avrupa<br />

dışında ise Fas'ı öneririm. Özellikle Marakeş,<br />

çok güzel bir şehir. Marakeş'ten trenle<br />

ya da uçakla Tanca'ya geçebilirler. Oradan<br />

da masmavi bir şehir Şafşavan’a dört<br />

saatte ulaşılıyor. Fas, özellikle fotoğraf<br />

çekmeyi sevenler için ayrı bir güzel. İnsan<br />

portreleri, satıcılar, evler, pazarlar, saraylar,<br />

zamanda yolculuk gibi. Fas, 1950’lerde<br />

modernlikten uzakta dondurulmuş sanki!<br />

Çok sayıda ülkeye seyahat ettiniz.<br />

Peki, bu geziler Bahar Akıncı’nın<br />

dünyasını nasıl etkiledi?<br />

İnsanları yargılamamayı öğrendim. Kimin<br />

ne giydiğini, ne taktığını, kimisinin sakalını,<br />

ne yediklerine artık bakmıyorum. Herkesi<br />

olduğu gibi kabul etmeyi öğrendim. Seyahat<br />

etmek insanı alçak gönüllü yapıyor. Dünyada<br />

ne kadar az yer kapladığını fark ediyorsun.<br />

Yolculuklar bana insanları yargılamamayı ve<br />

dışarıda çok güzel bir hayat aktığını öğretti.<br />

Seyahatteyken her şey başınıza gelebilir.<br />

Bunları aştıkça günlük hayattaki sorunlar<br />

çok basit geliyor. Mesela ütüm bozuldu, ütü<br />

yapamıyorum. Komik olan dünyanın diğer<br />

yarısında ütü diye bir şey yok.<br />

Kış yaklaşıyor. Bu yıl hangi<br />

rotalar popüler?<br />

Son yıllarda Kars çok popüler oldu. Yer<br />

bulabilirlerse Doğu Ekspresi’yle yolculuğa<br />

çıkmalılar. 40 yıl boyunca Rusların elinde<br />

kalan, onların inşa ettikleri binalarla Kars,<br />

bugünkü haline gelmiş. O binalar gündüz<br />

bakımsız olsa da akşam ışıklandırılınca<br />

güzelleşiyor. Ben hep söylüyorum, Kars'ın<br />

en güzel zamanı akşamları.<br />

Van Gölü civarı çok hoştur. Fazla bilinen<br />

yerlerin aksine Sipil Dağı ve milli parkını<br />

çok seviyorum. İzmirliler kış boyunca Sipil’e<br />

giderler. Resmi tatil dönemleri dışında Kartalkaya,<br />

kayak yapmak için çok iyidir. Eğer<br />

lüks bir tatil için imkânınız varsa, kışın önereceğim<br />

rota Lapland turu. Fakat haski’lerle<br />

kızak turu yapmamaları şartıyla. Hayvanlara<br />

iyi bakılmıyor. Onun dışında harika bir yer.<br />

Kar motorlarıyla gezinti yapılabilir. Ren geyiklerini<br />

yakından görüp, üzerine binebiliyorsunuz.<br />

Kuzey Buz Denizi’nde dalmaya gittim.<br />

Buz kıranla eksi 32 dereceyi görmüştüm.<br />

Finlandiya-İsveç sınırından çıkıp, buzları kıra<br />

kıra Kuzey Buz Denizi’ne açılıyorsunuz. Belli<br />

bir açıklıktan sonra özel termal kıyafetlerle<br />

tüplü dalış yapılıyor.<br />

Kışın yurt dışı için ikinci önerim ise Petersburg.<br />

Olağanüstü müzeleri var. Bir haftada<br />

bitiremezsiniz. Kışlık sarayları var. Viyana,<br />

Noel zamanı gidilebilecek en güzel şehir.<br />

Sarayları, etkileyici mimarisi, müzeleri<br />

ve şinitselcileri var. Kar çok yakışıyor<br />

Viyana'ya. 61 tane müze var Viyana'da<br />

ve hepsinden sanat fışkırıyor. Yılbaşında<br />

mutlaka görülmeli. Tayland ve Bangkok,<br />

Türkiye’de kış döneminde farklı bir tatil<br />

için ideal. Ben kışın yaz mevsiminin olduğu<br />

yerlere gitmeyi çok seviyorum. Tayland'ın<br />

özellikle kuzeyi çok güzel... Yemyeşil, halka<br />

takan kadınların köyü, tapınaklar şehri,<br />

etraftaki yerleşimler, Chiang Mai’nin pazarı<br />

çok güzel. Bangkok'ta iki gece kalıp, oradan<br />

Chiang Mai’ye geçmek çok güzel olabilir.<br />

Seyahatlerinizde sizi etkileyen ve<br />

şaşırtan ilginç durumlarla<br />

karşılaştınız mı?<br />

Beni bugüne kadar etkileyen bir tek yer<br />

oldu, o da Hindistan. Çünkü Hindistan’da<br />

kafanızı ne tarafa çevirirseniz farklı bir şey<br />

görüyorsunuz. Varanasi mesela. Bir yere<br />

bakıyorsunuz ölü yıkıyorlar, yan tarafına<br />

bakıyorsun birileri evleniyor, yanı başına<br />

ise inek gelmiş, çantanı kurcalıyor. Böyle<br />

manyak bir şehir... Çok seyahat ettim, zor<br />

şaşırıyorum ama Varanasi'de kendime<br />

birkaç gün gelemedim.<br />

40 Ekim / Kasım / Aralık | 2018<br />

October / November / December


OFFERING HOSPITALITY WITH SIMPLICITY,<br />

ELEGANCE & COMFORT<br />

All rooms are spacious and enjoy plenty of natural Mediterranean sunlight. They have all been subtly<br />

finished with considerable attention to detail, using relaxing earth tones with a small plant in each room<br />

that adds a touch of nature. The location of light fixtures has been purposely chosen to create a calming and<br />

soothing ambience both for daytime and nighttime.<br />

Enjoying 5 different types of rooms on each floor, our guests’ requirements may be met more efficiently.<br />

All accommodations are equipped with ample power sockets, free Wi-Fi, various comfortable bathroom<br />

amenities and different bed and pillow types to satisfy our clients’ expectations.<br />

Our rooms have been furnished with all necessary comforts to make your dream stay one to remember!


Bir Seyyahın Gözünden<br />

ZÜMRÜT SAHILLERE<br />

YELKEN AÇMAK<br />

SAFFET EMRE TONGUÇ<br />

tonguc@saffetemretonguc.com<br />

Geçtiğimiz günlerde dünyanın en prestijli yat<br />

yarışlarından biri kabul edilen Loro Piana Regatta’sına<br />

gittim. Bu heyecanı yaşayanlar arasında yer<br />

almak muhteşem bir deneyimdi. İtalya’nın Sardinya<br />

Adası’nın Porto Smeralda denilen kısmında yapılan<br />

yarışlar, bana apayrı bir dünyanın kapılarını açtı.<br />

SARDİNYA ADASI<br />

Akdeniz’deki en büyük ikinci ada Sardinya, ilki ise<br />

Sicilya. Turkuazın ve zümrüt yeşilinin harmanlandığı<br />

koyları tam bir doğa harikası. Tekneyle koyları<br />

dolaşmak, dalış yapmak, bölgeyi tercih edenlerin<br />

vazgeçilmez aktiviteleri arasında. Sörf ve doğa<br />

yürüyüşü gibi sporlar da çok popüler. Ada, tarih<br />

meraklılarının ilgisini çeken arkeolojik kalıntıların<br />

yanı sıra üzüm bağları ve zeytinlikleriyle de ünlü.<br />

Güneydeki Cagliari ve civarı pek ilgimi çekmemişti<br />

ama kuzeydeki Porto Smeralda adeta cennet. Adını<br />

son yıllarda sıkça duyduğumuz ve 'zümrüt sahiller'<br />

anlamına gelen bu yer Hollywood yıldızlarının,<br />

dünyaca ünlü futbolcuların ve jet sosyetenin tatil<br />

tercihi. Bölgenin coğrafi yapısı, küçük adalardan oluşan<br />

bir takımada görünümünde... Bu da yat yarışları<br />

için doğal bir parkur sağlıyor. Her sabah yarış öncesi<br />

hava koşulları, etkinlik komitesi tarafından kontrol<br />

edilerek rota belirleniyor.<br />

42 Ekim / Kasım / Aralık | 2018<br />

October / November / December


Bir Seyyahın Gözünden<br />

La Maddelena<br />

Porto Rotondo<br />

AMATÖRLERİN PROFESYONELLER İLE<br />

İMTİHANI<br />

Dünyaca ünlü lüks tüketim markalarından<br />

Loro Piana’nın adını taşıyan ve firmanın<br />

düzenleyicisi olduğu yat yarışları, denizcilik<br />

tutkunlarının heyecanla takip ettiği<br />

bir etkinlik. Yarış; süper yat sahiplerini,<br />

profesyonel yatçıları, yelken sporcularını<br />

ve benim gibi amatörleri aynı organizasyonda<br />

buluşturan yelpazeye sahip. Loro<br />

Piana’nın yatçılık sektöründeki tüketicilerle<br />

kurduğu bağları güçlendirmek adına<br />

gerçekleştirdiği bu prestijli organizasyon,<br />

2009’dan bu yana yılda iki kez düzenleniyor.<br />

Diğeri de kışın Karayipler’deki İngiliz<br />

Virgin Adaları’nda yapılıyor. Dört gün<br />

süren Regatta’da dört farklı yarış yapıldı.<br />

21 süper yatın giderek daha da heyecan verici<br />

hale gelen yarışlarına tanıklık ettim ve<br />

Loro Piana’nın sahibinin yatı My Song’da<br />

yarıştım. Porto Cervo, bu zümrüt sahillerde<br />

lüks markaların deyimi yerindeyse<br />

çıkartma yaptığı bir yer. Adaya gelen<br />

turistlerin dünyanın en zengin isimlerinden<br />

oluşması, açılan mağazaların profiline de<br />

yansımış. Ünlü markaların birbiri ardına<br />

sıralandığı dükkânlar, alışveriş yaparken<br />

etiketine bakmayı sevmeyenlerin tercihi.<br />

Zaten alışverişlerin çoğu da ihtiyaçtan<br />

değil, keyiften yapılıyor.<br />

Porto Cervo<br />

AĞA HAN VE<br />

PORTO CERVO<br />

Ağa Han, tek kişinin kullandığı bir<br />

isim değil, İsmailiye mezhebinin liderine<br />

verilen bir unvan. 19. yüzyılda<br />

kullanılmaya başlanarak günümüze<br />

dek ulaşmış. Mezhebin 46. imamı<br />

olan Hasan Ali Şah, 1887’de Ağa Han<br />

unvanını kullanan ilk isim olmuş. Şu<br />

anda Kerim Ağa Han bu unvanı taşıyor.<br />

Dünyanın en zengin isimlerinden<br />

biri olmasını sağlayacak muazzam<br />

bir servetin sahibi. Bu varlığın<br />

kaynağı ise, imamı olduğu İsmailiye<br />

Cemaati. Cemaat kurallarına göre<br />

mezhebin üyeleri, gelirlerinin<br />

sekizde birini liderleri olan Ağa Han<br />

ailesinin banka hesabına gönderiyor.<br />

Cemaatin dünya genelinde 20<br />

milyon üyeye sahip olduğunu düşünmek,<br />

bağışlarla yaratılan servetin<br />

büyüklüğünü tahmin etmek için bir<br />

fikir verebilir! Sardinya Adası’nın ve<br />

Costa Smeralda’nın jet sosyetenin<br />

tercihi haline gelişinin ardındaki<br />

isim de Kerim Ağa Han. Adaya ayak<br />

basması ve yatırımlarıyla bölgenin<br />

popülerliği zirve yapmış. Gençliğinde<br />

dünyanın sayılı playboylarından<br />

olan Kerim Ağa Han, Porto Cervo’da<br />

milyonluk villalar, şık restoranlar ile<br />

lüksün sıradanlaştığı yepyeni bir yer<br />

yaratmış.<br />

Meşhur Ağa Han Mimarlık Ödülleri<br />

ise 1977 yılından bu yana veriliyor.<br />

Yarışmada İslam kültürünü çağdaş<br />

formlarla yorumlayan mimari<br />

tasarım ya da yenileme projeleri<br />

değerlendiriliyor. Bu ödülü<br />

Türkiye’de yaptıkları projelerle<br />

alan Sedad Hakkı Eldem, Turgut<br />

Cansever, Çelik Gülersoy, Emre<br />

Arolat, Behruz Çinici, Han Tümertekin,<br />

Cengiz Bektaş ve Nail Çakırhan<br />

gibi isimler var.<br />

NEREDE KALINIR<br />

VE NE YAPILIR?<br />

Porto Smeralda, çok sayıda kaliteli<br />

konaklama alternatifini bulabileceğiniz<br />

bir yer. Ben, Cervo Hotel’de<br />

kaldım. Merkezi konumuyla adadaki<br />

dinamik havayı soluyabildiğim<br />

bir yerde olmak keyifliydi. Lüks<br />

markaların mağazalarının birçoğu<br />

otelin çevresinde bulunuyor. Cala<br />

di Volpe, Pitrizza ve Romazzino da<br />

beğendiğim oteller arasında yer<br />

alıyor. Pitrizza’nın yemek fiyatları<br />

sabit. Bir salata bile yeseniz 200<br />

Euro ödüyorsunuz! Aklınızda olsun,<br />

barda yemek fiyatları daha ucuz.<br />

Harika bir manzaraya sahip olan La<br />

Stazzu’da yerel lezzetleri deneyebilirsiniz.<br />

San Giovanni, Sardinya<br />

mutfağının iyi bir temsilcisi. En iyi<br />

sushi mekânları ise You ve Finger’s.<br />

İtalyan mutfağı için Fratti Rossi ile<br />

güzel bir manzarası olan bir koyda<br />

yer alan Tanit’e gidebilirsiniz. Gianni<br />

Pedrinelli, elit bir kesimin gittiği<br />

ama fiyatların yüksek olduğu bir<br />

alternatif. Benim en sevdiğim<br />

yerlerden biri ise günbatımı içkisi<br />

ya da yemek sonrası eğlence için<br />

gidilen Phi Plajı oldu.<br />

La Maddalena Takım Adaları çok<br />

güzel. Porto Cervo veya Poltu Quatu’dan<br />

kiralayacağınız bir tekneyle<br />

gidebilirsiniz. Porto Rotondo’da<br />

yürümek, Porto Smeralda’nın<br />

atmosferini hissetmek için en<br />

doğru adreslerden biri. Piccolo<br />

Pevero, Grande Pevero, Spiaggia<br />

del Principe ve Liscia Ruja, benim<br />

bu bölgede en sevdiğim plajlar<br />

oldu. Bir de 'YCCS' dedikleri Costa<br />

Smeralda Yat Kulübü’ne bayıldım.<br />

Bana 'rafine ve sofistike' bir tatilin<br />

tanımı gibi geldi.<br />

San Giovanni<br />

Ekim / Kasım / Aralık | 2018<br />

October / November / December<br />

43


Röportaj<br />

İki elinde on marifet olan adam:<br />

YİĞİT UYGUN<br />

REHA KADAK<br />

İnsanlar, tutkularıyla var olurlar. O tutkular<br />

deneyimlerini arttırırken, hayatı da güzelleştirir.<br />

Dergimizin önemli yazarlarından Yiğit Uygun da<br />

tutkularını sonuna kadar yaşayan biri. Fotoğrafa,<br />

sinemaya, yazmaya, gezginliğe, denize, yemeğe,<br />

içmeye, aikidoya, zeytinyağı üretimine dair tutkuları<br />

olan Yiğit Uygun’un , iki elinde on marifet var.<br />

Bu sayımızda kendisini konuk ettik ve tutkularını<br />

konuştuk.<br />

Yiğit Uygun’un iki elinde on marifet var.<br />

Hikayenize baştan başlayalım mı öncelikle?<br />

1965 yılında İstanbul’da doğdum. İstanbul<br />

Üniversitesi İşletme Fakültesi yüksek lisans mezunuyum.<br />

Doktora da var ama tezimi vermedim.<br />

Eğitimim işletme fakat ben alaylı olarak sinema<br />

ve televizyon sektörüyle iş hayatıma başladım.<br />

Babam, Yeşilçam’ın en eski senaristlerinden<br />

Vecdi Uygun. Babamdan dolayı beş yaşından<br />

itibaren setlerde büyüdüm. Sektörün en eski<br />

hallerini, o dönemin imkanlarını, kullanılan teknik<br />

malzemelerini bilirim. Yani kısaca sektörün dünden<br />

bugüne gelişimine, değişimine ve dönüşümüne<br />

şahit oldum.<br />

Peki, Türk sinemasında ve televizyonda<br />

kamera arkasındaki ilk çalışma hayatınız<br />

nasıl başladı ve gelişti?<br />

İlk önce set fotoğrafçılığı yaparak başladım,<br />

kamera arkası çalışmaları çekerdim. Fotoğraf,<br />

benim ilk tutkum. Sonra tiyatro afişleri ve fuaye<br />

fotoğrafları çektim. Sonra reji asistanlığı görevlerine<br />

başladım kademe kademe; üçüncü asistanlık,<br />

ikinci asistanlık, birinci asistanlık ve yardımcı<br />

yönetmenlik görevlerinde bulundum. Büyük<br />

ustalarla çalıştım, onlardan çok şey öğrendim. Örneğin<br />

kadraj yapmayı, usta kameraman Mustafa<br />

Yılmaz’dan öğrendim. Bu deneyimim bana reklam<br />

yönetmekte çok avantaj sağladı. Yedi sene sinemada<br />

yönetmen yardımcılığı yaptıktan sonra TRT<br />

ve özel kanallarda dizilerde çalıştım. 1994 yılından<br />

itibaren de sadece reklam yönetmenliği yap-<br />

44 Ekim / Kasım / Aralık | 2018<br />

October / November / December


Röportaj<br />

maya başladım. TGRT’nin kuruluş aşamalarında<br />

televizyon filmleri çektim. Özel kanalların revaçta<br />

olduğu o dönemlerde tabiri yerindeyse bir nevi<br />

kadrolu program yönetmenliği de yaptım. Yurt içi<br />

ve yurt dışında 400 civarında reklam çektik. Sonra<br />

ihtiyaçlar beni şirketleşmeye yöneltti ve prodüktörlüğe<br />

başladım. Biraz da klip çektim, belgesel<br />

çalışmalarım da oldu.<br />

Yiğit Uygun, aynı zamanda bir modern Evliya<br />

Çelebi. Geziyor ve not alıyorsunuz. Gezginlik<br />

nasıl başladı?<br />

Gezginlik, hayatımın her evresinde vardı. Sanırım<br />

farklılığı seviyorum. Yaşam biçimim hiçbir zaman<br />

standart olmadı. Gezmeye nerede ve ne zaman<br />

başladın dersen, belli bir tarih ve yer veremem<br />

ama olanaklar ölçüsünde bir gezme serüvenim<br />

oluştu. Avrupa’da İskandinav bölgesi hariç hemen<br />

hemen her yere gittim. Türkiye’de ise -denizci de<br />

olduğum için- tüm kıyı şehirlerine ve Yunan adalarına<br />

kadar gittim. Yeni insanlar, yeni mekanlar,<br />

yeni tatlar beni daha da çekmeye başladı.<br />

Hatta sizin bir “damak” durumunuz da var.<br />

Gastronomiyle aranız oldukça iyi...<br />

Evet, dedem Bolulu önemli bir aşçıydı. Yemekle<br />

aileden gelen bir profesyonel durum var. Annem,<br />

teyzem ve ablam, dededen gelen bu mirası iyi<br />

yürüttüler, çok iyi yemek yaparlar. Tabi bu bahsi<br />

geçen yemek kültürü geleneksel yemeklerimiz.<br />

Benim Avrupa ve dünya gezginliğim işin içine<br />

girince, o zaman bakış açım daha da değişti.<br />

Sizce dünyada hangi mutfak?<br />

Tartışmasız Akdeniz mutfağı. Akdeniz’e kıyısı olan<br />

her ülke ve şehir, ayrı ayrı güzel bir mutfağa sahip.<br />

Zeytinyağı işin içine girince akan sular duruyor<br />

bende. Zeytin harika bir meyve ve zeytinyağı çok<br />

özel bir yağ. İspanya, Fransa, İtalya, Fas ya da Kuzey<br />

Afrika ülkelerinden sonra geliyoruz zeytinyağı<br />

üretimde ne yazık ki. Ben aynı zamanda zeytinyağı<br />

da üretiyorum. Ege’de, Bodrum’da küçük bir zeytin<br />

ağacı bahçemiz var. Benim zeytinyağlarımın<br />

asitidesi oldukça iyidir, 0.2’dir. Zaten zeytinyağı,<br />

bu oranın altında ve üzerinde olmamalıdır. Bizim<br />

bahçenin yağı ilk baskıdır, taş baskıdır ve soğuk<br />

sıkımdır. Ayrıca zeytin bahçemiz, zeytin yetişmeye<br />

uygun bir konumdadır. Kaptanlıktan gelen durumum,<br />

beni iyi yemek yapmaya da sevk etmiştir.<br />

Ancak ben et sevmem, haliyle balık kültürüm<br />

iyidir. Kısaca balık ve zeytin kutsaldır bende. Aynı<br />

zaman da üzüm de öyledir.<br />

Şarap damağınız da var o zaman?<br />

Evet, çok severim. Sofra şarabını çok severim. Fakat<br />

şeker seviyesi düşük şarapları severim. Tatlı<br />

şarap sevmem. Avrupa’da ve ülkemizde daha çok<br />

“house wine” diye tabir edilen, yerel üreticilerin<br />

markasız şaraplarını tatmayı çok severim. Yunan<br />

adalarında çok vardır mesela, Fransa’da da keza.<br />

Bunların özel şaraplarını tadarım mutlaka.<br />

Söyleşimizin başında da dile getirdiğim gibi<br />

Yiğit Uygun’un iki elinde on marifet var.<br />

Siz yönetmen, gezgin, aikido hocası, gurme,<br />

gezi ve yemek yazarı, zeytinyağı üreticisi gibi<br />

birçok vasfa sahipsiniz. Sizin en keyif aldığınız<br />

alan hangisi?<br />

Hepsini ayrı seviyorum ama aikido eğitmenliği<br />

benim için çok mühim. Aikido hayatımın felsefesi<br />

durumunda, gezmek yaşam biçimim olmuş, sinema<br />

ve televizyon hayatımı kazandığım alan olmuş,<br />

yazmak keza senarist babadan bana kalan bir<br />

eylem, kaptanlık tutku, yemek ayrı bir keyif, hepsini<br />

çok seviyorum. Hiçbiri çok ön plana çıkmıyor,<br />

her birinin hayatımda ayrı yeri var. Son yıllarda<br />

gezi ve yemek tarifleri yazmayı çok seviyorum.<br />

Hem <strong>TOURMAG</strong>’de hem de www.gurmeantalya.<br />

com web sitesinde yazılar kaleme alıyorum. Fakat<br />

aikido, tüm ömrüm boyunca hayatımdan<br />

hiç çıkmayacak.<br />

Ekim / Kasım / Aralık | 2018<br />

October / November / December<br />

45


Gezi<br />

BURASI<br />

TÜRKIYE’DE<br />

MI?<br />

BURCU KILIÇARSLAN<br />

Yaz mevsiminde gündüzleri hava sıcaklığının plaka<br />

numarası gibi 47 dereceyi bulduğu, akşamları ise serin<br />

mi serin büyülü şehir Mardin... “Gündüz seyranlık gece<br />

gerdanlık” sözünün hakkını veren, farklı din ve dillerin<br />

ahenk içinde orijinal bir tat kattığı, esaslı ve gotik şehir.<br />

Tarihi Mezopotamya uygarlıklarına dayanan Mardin'e<br />

giderseniz sizi yüzlerce yıl öncesine götürecek<br />

etkileyici antik kentleri ziyaret etmeden gelmeyin.<br />

Kentte öylesine keşfedilmeyi bekleyen güzellikler var<br />

ki, fotoğraflarını görenler “Burası Türkiye’de mi?” diye<br />

soruyor. Antik kentlerinden kiliselerine, kebaplarından<br />

el sanatlarına hayal şehir Mardin’le ilgili büyüleyici<br />

detayları sizinle paylaşacağım.<br />

MOR AVGİN MANASTIRI<br />

Kadim halk Süryaniler için önemli yerlerden olan Mor<br />

Avgin Manastırı, Mardin’in Nusaybin kentinde yer alıyor.<br />

Mor Avgin Manastırı'na giderseniz o yükseklikten<br />

dünyanın yuvarlak olduğunun kanıtını kendi gözlerinizle<br />

görebilirsiniz. Mor Avgin Manastırı’nın tarihi M.S. 363<br />

yılına dayanıyor.<br />

MARİN HARABELERİ<br />

Mardin Nusaybin’e 15 kilometre uzaklıktaki<br />

Marin Harabeleri’ne gittiğinizde kendinizi doğal<br />

bir film platosunda gibi hissedebilirsiniz. Marin<br />

Harabeleri’nde eski kiliseler, duvarlarda kabartma<br />

resimler ve yazılar, sarnıçlar ve daha birçok<br />

kültürel zenginliğe tanıklık edeceksiniz.<br />

DARA ANTİK KENTİ<br />

Yukarı Mezopotamya'nın en önemli yerleşim<br />

yerlerinden birisi olan ve 505 yılında askeri<br />

amaçlı bir garnizon kenti olarak kurulan Dara<br />

Antik Kenti, Mardin’in 30 kilometre güneydoğusunda<br />

yer alıyor. İnanılmaz etkileyici bu tarihi<br />

kentte kilise, saray, çarşı, zindan, tophane ve<br />

su bendi kalıntıları yer alıyor. 7 yıl önce bölgede<br />

başlatılan kazı çalışmaları ile 1400 yıllık mezarlar<br />

bulundu. Fotoğraflara baktığınızda gördüklerinizi<br />

Hollywood yapımı bir filmin platosu<br />

sanmanız gayet doğal.<br />

46 Ekim / Kasım / Aralık | 2018<br />

October / November / December


Gezi<br />

DAYRÜLZAFARAN MANASTIRI<br />

Mardin’in merkezine 3 kilometre uzaklıkta bulunan<br />

Dayrülzafaran Manastırı, 5. yüzyılda yapıldı ve Süryanilerin<br />

en önemli merkezlerinden biri halinde. Türkiye’de<br />

eşi benzeri görülmeyen kendine has yapısı ve atmosferi<br />

ile huzur veren bu büyülü manastır, yerli ve yabancı<br />

turistleri ağırlıyor. Manastırın mis kokulu çörekleri ise<br />

buraya ayrı bir tat katıyor.<br />

Her yönü ve her şeyi ile orijinal bu kentte insan adeta<br />

huzur buluyor, şehir kaosundan kaçarak kendine, dini<br />

atmosferiyle tanrıya yöneliyor. Mardin’deki bu büyülü<br />

rotalara giderseniz Süryani Şarabı'nın tadına bakmadan,<br />

hafif mi hafif, leziz mi leziz badem şekerlerinden kilo<br />

kilo almadan gelmeyin derim. Mavi badem şekerlerine<br />

burada ‘hayalet’ deniyor. Mavilerin dışında kahverengi<br />

olanlarsa tarçınlı ve oldukça leziz... Mardin Kebabı’nın<br />

porsiyonunu Sultan Sofrası’nda 18 TL gibi bir bedelle<br />

yiyebilirsiniz. Hediyelik düşünüyorsanız Mardin'de el<br />

emeği göz nuru bakır yeme içme gereçleri veya rengârenk<br />

el yapımı doğal sabunlar ideal bir seçenek olacaktır.<br />

Ekim / Kasım / Aralık | 2018<br />

October / November / December<br />

47


Söyleşi<br />

Bodrum Tanıtma Vakfı Kurucusu Recai Çakır:<br />

Bodrum, Saint-Tropez<br />

olmaya aday tek bölgedir!<br />

"Türkiye’nin ihtiyacı, Avrupa’nın da yoğun ilgisi olan 'Wellbeing Resort Oteller'<br />

konseptinin yaygınlaşması için göl, deniz, orman vb. yerleri içinde barındıran<br />

yürüyüş parkurları, rutubetsiz ortam, 12 ay boyunca turizm yapılabilir özelliği,<br />

havalimanlarına olan yakınlık ile kolay ulaşım gibi başlıca kriterler şart..."<br />

KADİR TOPRAKKAYA<br />

SIANJI Group Yönetim Kurulu Başkanı, aynı zamanda<br />

Bodrum Tanıtma Vakfı Kurucusu ve Yönetim<br />

Kurulu Üyesi de olan Recai Çakır ile <strong>TOURMAG</strong><br />

Turizm Dergisi adına özel bir söyleşi gerçekleştirdik.<br />

Bodrum’da 30 yılı aşkın süredir yatırımları olan<br />

ünlü turizmci, üç tarafı deniz olup karşısında Yunan<br />

adalarını barındıran bir bölgenin bu konumu nedeniyle<br />

özel bir yer olması gerektiğinin altını çizdi.<br />

Fransız Rivierası'nda bulunan Saint-Tropez’in<br />

son derece zengin ve ünlü yaz misafirleri için yıllardır<br />

değişmeyen adres olduğuna değinen Çakır;<br />

“Bodrum da Türkiye’nin Saint-Tropez’i olmaya<br />

aday tek bölgedir. Bu şans mutlaka değerlendirilmelidir"<br />

dedi.<br />

DÖNÜŞÜM VE YENİLENME GEREKİYOR<br />

Son 10 yıl içinde Bodrum’a yerleşen genç nüfus<br />

göçünün, bölgenin gelişmesi ve modern yüzü<br />

adına son derece olumlu olduğuna değinen Recai<br />

Çakır, şu açıklamalarda bulundu: "Bu durum okul<br />

ve hastane yatırımlarını da tetikledi. Şimdi bana<br />

göre yapılması gereken, dönüşüm ve yenileme<br />

projelerinin gündeme gelmesidir. Bodrum’da 25-30<br />

yıl önce yapılan ve denize kadar inen kooperatif<br />

evleri mevcut. Bu yapılar fiziki ömrünü tamamlamış<br />

durumda. Bugünkü değerleri ise 100 bin dolar<br />

civarındadır. Oysa bunlar planlı biçimde dönüşüme<br />

girmeleri durumunda, 500-600 bin dolarlık evlere<br />

dönüşebilir. Bu da hem Bodrum için hem mülk<br />

sahipleri için büyük kazanç olacaktır.<br />

48 Ekim / Kasım / Aralık | 2018<br />

October / November / December


Söyleşi<br />

TURİZM BÜTÜN YILA YAYILIYOR<br />

Bodrum sadece 6-7 ay değil, 12 ay boyunca turizm<br />

merkezi olmaya yönelmiş durumda. Yabancıları ev<br />

sahibi yapabilecek projeler üretilmeli. Kültür yapılarının<br />

korunabileceği, etnik değerlere sahip olan<br />

sokaklara, binalara kimlik kazandıracak renovasyonlar<br />

yapılmalı.<br />

‘HER ŞEY DAHİL’ SİSTEMİ 4 YILDIZLI VE<br />

ALTINDAKİ OTELLERE BIRAKILMALI<br />

‘Her şey dahil’ sistemini 4 yıldızlı ve altındaki otellere<br />

bırakıp, 5 yıldızlı ve butik otellerin oda kahvaltı<br />

gibi özel hizmetleri sunarak, para harcayacak turisti<br />

çekebilme yolunda çaba harcamaları gerekmekte.<br />

İnsanların ömrünü uzatabilecek 'Wellbeing Resort'<br />

projesini getirdik. Bu proje ile detoks, sağlıklı yaşam<br />

programları, insanların hasta olmadan önce gelip<br />

yapabileceği konseptler yarattık.<br />

Geleceğin en önemli sorunlarından<br />

biri olacak obezite, astım, strese<br />

bağlı oluşan hastalıklar, hareketsizlik,<br />

yanlış beslenmeye yönelik tüm<br />

bu hizmetleri sağlarsak, Türkiye<br />

turizmine 12 ay süren kapsamlı bir<br />

boyut kazandırabiliriz.<br />

OTEL VAR YOL YOK,<br />

YOL VAR OTEL YOK<br />

Türkiye, turizm alanında dünyanın<br />

en şanslı ülkelerinden biri... Ne yazık<br />

ki biz bu şansı son yıllara kadar<br />

gerektiği gibi değerlendiremedik.<br />

Yol yaptık, otel yapamadık. Otel<br />

yaptık, yol yapamadık. Yöneticilerimiz<br />

de sektörün değerini ve<br />

önemini hiçbir zaman kavrayamadı.<br />

Bir düşünün lütfen; 1980’li yıllarda<br />

Turgut Özal, Türkiye’de turizm<br />

yatırımlarını canlandırmak için<br />

teşvik programlarını başlatmamış<br />

olsaydı, bugün bulunduğumuz yerin<br />

neresinde olurduk?<br />

Bodrum bölgesinin ünlü yatırımcı gruplarından Sianji Group'un<br />

Yönetim Kurulu Başkanı Recai Çakır ile Zorlu Center'da<br />

gerçekleştirdiğimiz söyleşiye, Markasanat Ajans Başkan<br />

Yardımcısı Deniz Vargeloğlu da katıldı.<br />

THY’DE LONDRA-BODRUM ARASINDA<br />

DİREKT UÇUŞ YOK<br />

Turistlerin, özellikle de zengin turistlerin en<br />

çok arzu ettiği seçeneklerden biri de kolay<br />

ulaşımdır. Türk Hava Yolları’nın adını hiç<br />

duymadığımız yerlere uçuş yaptığını, buna<br />

karşılık Londra-Bodrum arasına direkt uçuş<br />

yapmıyor olmasını nasıl açıklamak gerekir?<br />

MEHMET ERSOY BÜYÜK ŞANS<br />

Yeni hükümet sistemi ile birlikte Kültür ve<br />

Turizm Bakanı olarak atanan Mehmet Nuri<br />

Ersoy, Türk turizmi adına büyük şans. Kültür<br />

ve Turizm Bakanlığı, bugüne kadar hep geri<br />

planda kaldı ve siyasi baskılardan dolayı<br />

başarılı performans sergileyemedi. Çok<br />

sık bakan değişti. Şimdi sektörün içinden<br />

gelen ve turizmin sorunlarını en iyi bilen biri<br />

olarak Sayın Mehmet Ersoy’un çok başarılı<br />

bir performans sergileyeceğini, bunun da<br />

ülkemiz için son derece hayırlı olacağını<br />

düşünüyorum. Ancak bağlantılı yedi bakanlık<br />

ile koordineli çalışılması gerekiyor.<br />

100 MİLYON TURİST, 100 MİLYAR GELİR<br />

Bu noktada Kültür ve Turizm Bakanımıza<br />

önerim; üç gün boyunca STK’lar ile bir araya<br />

gelip, ‘Türkiye’yi ve turizmimizi nasıl 100<br />

milyon turist, 100 milyar gelir elde ederek<br />

dünyanın bir numaralı destinasyonu haline<br />

getirebiliriz?’ şeklinde bir toplantı yapsa, bir<br />

yığın köklü projenin çıkacağından eminim.<br />

Kısa ve orta vadeli bir yapılacaklar listesi<br />

oluşturulursa, önümüzdeki 5 yıl için turizm<br />

anlamında güzel bir ivme kaydedilir. Bakan<br />

Mehmet Ersoy burada tarihe geçmek<br />

istiyorsa, Kültür ve Turizm Bakanlığı'nı<br />

Cumhurbaşkanı'na baskı yapan, icracı bir<br />

bakanlık pozisyonuna getirmesi gerekiyor.<br />

Yani yeri geldiğinde İmar ve İskan Bakanlığı’na,<br />

Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı’na etki<br />

edecek. Yeri geldiğinde Maliye Bakanlığı’na<br />

söz geçirecek. Kısacası, turizm sektörünü<br />

ilgilendiren bakanlıkların üstünde bir pozisyona<br />

sahip olmalı.<br />

"Kış turizminde<br />

mutlaka otellerin<br />

12 ay çalışabildiği bir<br />

formül bulunmalı.<br />

Yabancıları ev sahibi<br />

yapabilecek projeler<br />

üretilmeli. Sağlık<br />

turizmi, golf turizmi,<br />

kongre turizmi,<br />

yayla turizmi ve şans<br />

oyunları turizminin<br />

potansiyeli iyi<br />

kullanılmalı."<br />

Ekim / Kasım / Aralık | 2018<br />

October / November / December<br />

49


Eğitime Koşar Adım<br />

Kutuplar’dan Pervari’ye<br />

Ahmet Uysal<br />

çocuklar için koşuyor!<br />

PINAR BALTACI<br />

İşadamı Ahmet Uysal, ilgilendiği doğa sporlarıyla<br />

çocuklara umut oluyor. Daha önce Nepal ve Himalayalar’da<br />

6 bin metrelik zirvelere tırmanan, Avrupa’nın en<br />

zor bisiklet rotası olan Transalp’lerde yüzlerce kilometre<br />

pedal çeviren Uysal, bu defa Siirt Pervarili çocuklar<br />

için Kuzey Kutbu Maratonu’na katılarak, "Kuzey<br />

Kutbu’nda koşan ilk Türk" unvanını almaya hak kazandı.<br />

Ahmet Uysal, bu koşuyla TEGV’nin Pervari’deki eğitim<br />

faaliyetlerinin iki yıllık masrafını karşılamaya yeten<br />

181 bin lira bağış topladı.<br />

Koşu sırasında Pervarili çocukların her adımda kendisine<br />

nefes olduğunu ifade eden Uysal; “Türkiye Eğitim<br />

Gönüllüleri Vakfı’ndaki o güzel çocukların heyecanı,<br />

pırıl pırıl gözleri bana güç verdi” diyerek duygularını<br />

ifade etti.<br />

Öncelikle dilerseniz sizi tanıyalım.<br />

Kimdir Ahmet Uysal?<br />

1972‘de Adana’da doğdum. İlkoğrenimimi İsmet<br />

İnönü İlkokulu’nda, liseyi İstanbul Amerikan Robert<br />

Koleji’nde okudum. Lisans eğitimimi İTÜ’de<br />

inşaat mühendisliği üzerine yaptıktan sonra<br />

Boston College’de finans alanında yüksek<br />

lisans yaptım. Bir süre Amerika’da mühendis<br />

olarak çalıştıktan sonra Türkiye'ye döndüm.<br />

2000 yılından bugüne de İstanbul’da yaşıyorum.<br />

Birkaç değişik sektörde girişimci olarak yatırımlarım<br />

var. Evli ve iki çocuk babasıyım.<br />

Doğa sporlarıyla uzun yıllardır yakından<br />

ilgili olduğunuzu biliyoruz. Spor, hayatınızda<br />

nasıl bir noktada?<br />

Spor yapmak, benim için öncelikle sağlıklı<br />

yaşam adına çok önemli. Vücudumuza iyi<br />

bakmalıyız, özellikle yaşımız ilerlerken yaşam<br />

kalitemizi yüksek tutmak için. Koştuğum<br />

günler, haftalar, işte ve özel hayatımda da çok<br />

daha verimli oluyorum, zihnim daha berrak<br />

oluyor. Moralim ve motivasyonum daha<br />

yüksek oluyor. Kendimi dinlendirdiğim günler<br />

de elbette önemli, fakat hiç aktif olmadığım<br />

günlerde neredeyse yeterince dinlenemediğimi<br />

bile düşünüyorum. Ayrıca mümkün olduğunca<br />

dışarıda koşmaya çalışıyorum. Doğada veya<br />

sokaklarda, insanların arasında olmak da bana<br />

50 Ekim / Kasım / Aralık | 2018<br />

October / November / December


Eğitime Koşar Adım<br />

iyi geliyor. Koşmak, benim için özellikle<br />

45-50 dakikadan sonra meditasyon etkisi<br />

yaratıyor. Koşmaya has bir dinginlik, farkındalık<br />

geliyor.<br />

Peki, TEGV ile tanışma süreciniz<br />

nasıl oldu?<br />

Bağış için koşmaya ve proje üretmeye<br />

başlamadan önce uzun bir çalışma yaptım.<br />

Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı’nın<br />

yıllardır nerelerde ne tür projeler yaptığını,<br />

nasıl çalıştığını okudum, araştırdım, birçok<br />

ilimizde saha ziyareti ile gördüm ve inceledim.<br />

TEGV’de çok derin bir bilgi birikimi<br />

ve tecrübe, bir gönüllü ordusunun eforu<br />

ile harmanlanıyor ve kaynaklar çok etkin<br />

bir şekilde kullanılıyor. STK’lar aracılığı ile<br />

yapılacak yardımlarla Anadolu’nun uzak<br />

bir köşesindeki insanlara dokunmanın,<br />

ulaşmanın zor olmadığını, bunu herkesin<br />

yapabileceğini ve bunu onlarca, yüzlerce<br />

kişi yaptığında özlemini duyduğumuz değişimin<br />

hiç de uzakta olmadığını görüyorum.<br />

Bu yüzden bağışların STK’lar aracılığı ile<br />

yapılmasını doğru buluyorum.<br />

TEGV’e bağışta bulunmak adına<br />

gerçekleştirdiğiniz projelerden<br />

bahseder misiniz?<br />

Geçen sene Nisan 2017’de Siirt Pervarili<br />

çocukların TEGV’de eğitim alabilmesi için<br />

Kuzey Kutbu Maratonu’na (FWD North<br />

Pole Marathon) katıldım. Eksi 55 derecede<br />

42,2 kilometre koştum. Bu sene de<br />

“Eğitime Koşar Adım” sloganıyla 5 bin 800<br />

çocuğa TEGV’de eğitim desteği sağlamak<br />

üzere, Artvin’den Fethiye’ye toplam <strong>16</strong>45<br />

km. koştum.<br />

Kuzey Kutbu Maratonu'ndan konuşalım.<br />

Koşu boyunca hissettiğiniz en güçlü<br />

duygu neydi?<br />

Kuzey Kutbu Maratonu’nu koşarken gücüm<br />

çok yerindeydi. Yine de şunu kolaylıkla söyleyebilirim<br />

ki, şartlar son derece olumsuz<br />

olduğundan yarışı kolaylıkla bırakabilirdim.<br />

Ancak her an hissettiğim, omuzlarımda<br />

farklı bir sorumluluk vardı. Kendime bunu<br />

çok önemli bir amaç için yaptığımı, herkese<br />

söz verdiğimi ve tüm destekçilerimin de<br />

sorumluluğunu taşıdığımı hatırlatıyordum.<br />

Yarıştan önceki aylarda birkaç TEGV<br />

birimini ziyaret etmiş, o heyecanı ve havayı<br />

solumuştum. Ziyaretlerimde çok heyecanlanmıştım.<br />

Maraton sırasında hep o anları<br />

gözümün önüne getirdim. Antrenmanlarımda<br />

çok defa maratonu ve bitiş çizgisini<br />

geçeceğimi, Kuzey Kutbu Maratonu'nu<br />

koşan ilk Türk olarak bayrağımızı alıp finiş<br />

çizgisine ulaşacağımı hayal etmiştim. Pervarili<br />

çocuklar her adımımda bana nefes<br />

oldular ve maratonu bu sayede daha da<br />

coşkuyla bitirdim. Türkiye Eğitim Gönüllüleri<br />

Vakfı’ndaki o güzel çocukların heyecanı,<br />

pırıl pırıl gözleri bana güç verdi.<br />

Ne ifade ediyor TEGV sizin için?<br />

Ülkemizde eğitime verilen desteğin<br />

önemi konusunda neler söylemek<br />

istersiniz?<br />

Ailem ben küçükken ihtiyacı olan yakınlarımızı<br />

çocuklarının eğitimi konusunda<br />

desteklerdi. Bağışla tanışmam da o zamana<br />

dayanıyor. Yardım etmeyi istemek Türkiye’de,<br />

bizim insanımızın doğasında var. Bu<br />

isteği harekete geçirmenin anahtarının da<br />

bizlerde olduğuna inanıyorum. Bağışlarımı<br />

düzenli şekilde yapmaya başlamam ise<br />

Robert Kolej’de kaybettiğimiz bir sınıf arkadaşımızın<br />

adına dönem mezunları olarak<br />

açtığımız burs aracılığı ile oldu. Bu burs<br />

ile yirmi yıldır, her yıl bir öğrencinin eğitim<br />

masraflarını karşılıyoruz. Sonrasında da<br />

farklı kurumlara bağış yapmaya devam<br />

ettim, yardımseverlik koşularına katılan<br />

arkadaşlarım aracılığı ile sivil toplum kuruluşlarını<br />

destekledim.<br />

Çocukları çok seviyorum. Geleceğimiz<br />

onların elinde ve onlar için... Onlara iyi<br />

fırsatlar sunmanın bireysel ve milli bir<br />

sorumluluk olduğunu düşünüyorum.<br />

Adalet, eşitlik, hoşgörü ve sevginin egemen<br />

olduğu; çağdaş, huzurlu ve daha da<br />

güçlü bir Türkiye... Bunlar bu topraklarda<br />

yaşayan herkesin ortak hedefi. Bu hedefe<br />

giden tek yol ise iyi bir eğitimden geçiyor.<br />

Bu konuda TEGV’in kendi noktalarında<br />

verdiği ücretsiz eğitim desteği, imkânları<br />

kısıtlı çocuklarımız için bir mücevher<br />

değerinde.<br />

Bundan sonra hayata geçirmeyi<br />

hedeflediğiniz projeler neler?<br />

Çocuk ve eğitim yolculuğum, sevdam elbette<br />

devam edecek. TEGV'e de daha faydalı<br />

olabilmek, daha yaratıcı ve etkili projeler,<br />

kampanyalar yürütebilmek için bağışçılık ve<br />

STK'lar üzerine kitaplar okuyorum, online<br />

dersler alıyorum, araştırmalar yapıyorum.<br />

Kuzey Kutbu Maratonu ve Büyük Türkiye<br />

Koşusu’nu tamamladım ama hayallerimin<br />

listesi epey uzun. Bunlardan yeni birini daha<br />

gerçekleştirirken, TEGV'in nitelikli eğitim<br />

desteği vermek için Türkiye'nin her köşesine<br />

açtığı birimlerden yeni birine destek<br />

olabilirim. Mesela TEGV ve Türk bayrağımızı<br />

Güney Kutbu’na götürmek olabilir. Hayallerin<br />

peşinde koşmaya devam...<br />

Ekim / Kasım / Aralık | 2018<br />

October / November / December<br />

51


Geziyorsam Öyleyse Varım<br />

ÇOCUKLA<br />

BÜYÜLÜ<br />

ROTA<br />

SEMA TAŞTAN ÇELEPCİ<br />

Kapadokya’nın eşsiz coğrafyasına Küçük Gezgin Çakıl’ı<br />

götürmek en büyük isteklerimdendi. Ve yollara düştüğümüz<br />

anda "İyi ki" dedim; "İyi ki bu taşına toprağına<br />

aşık olduğum coğrafyanın çocuğuyum..."<br />

Daha önce tek başıma İzmir’den Anadolu Jet'in uçağıyla<br />

direkt Nevşehir’e, hem de oldukça uygun bir fiyata<br />

gitmiştim. Fakat bu defa son dakika plan yapınca, bizim<br />

uzun yol şoförü sevgilime düştü görev. İlk önce 6-7 saat<br />

süren bir Ankara yolculuğu ve sonrasında 3-4 saat süren<br />

bir Kapadokya yolculuğu yaptık. Tuz Gölü üzerinden<br />

gidip, dönerken Kırşehir üzerinden döndük. Böylece<br />

giderken Küçük Gezgin’e Tuz Gölü’nü göstermiş, dönerken<br />

de Hacıbektaş’ı ziyaret etmesini sağlamış olduk.<br />

Yolda Tuz Gölü’nde verdiğimiz molada, gölün baya iç<br />

kısımlarına kadar yürüdük. Gölün üstündeki herkes<br />

de bizim gibi beyazlıklar arasında hoplayıp zıplayarak<br />

poz verme derdindeydi. Açıkçası Bolivya’daki Uyuni<br />

Gölü’nün havası yok ama onu da sadece fotoğraflardan<br />

gördüğüm için Tuz Gölü'nün tadını çıkarmaya<br />

baktık. Tabii Çakıl daha önce hiç Tuz Gölü'nü<br />

görmediği için çok dikkatini çekti. Benim daha<br />

önce sadece coğrafya derslerinden bildiğim,<br />

sevgilimin uçakla üstünden geçtiğinde müthiş<br />

göründüğünü söylediği bu göl, güneş tepemizdeyken<br />

bembeyaz görüntüsüyle gözlerimizi<br />

kamaştırdı. Yoooo yooo gerçekten kamaştırdı,<br />

bakması zor bir renktir beyaz. Taktık güneş<br />

gözlüklerini de ancak alıştı gözlerimiz.<br />

Tükettiğimiz tuzun neredeyse yüzde 60’ının bu<br />

gölden sağlandığını biliyor muydunuz? Benim<br />

göle dair tek bilgim, Türkiye’nin ikinci büyük<br />

gölü olduğuydu. Halbuki gidince siz de göreceksiniz,<br />

aynı zamanda en sığ gölü. Su görmek<br />

neredeyse imkânsız, hele ki yaz aylarında. Biz<br />

uzaklara bakıp gördüğümüz şeyin birazcık<br />

su mu yoksa serap mı olduğunu anlayamadık<br />

bile! Beni Tuz Gölü’ne dair en çok şaşırtan<br />

şey flamingolar oldu. Görmek kısmet olmasa<br />

da Türkiye’deki en büyük flamingo üreme<br />

kolonisinin Tuz Gölü’nde olduğunu öğrenmek<br />

şaşırtıcıydı. Çakıl için en büyük sürpriz ise,<br />

tüm yol boyunca okuduğu dergiye konu olan<br />

Çin’deki Kırmızı Sahil’de bulunan yosunların<br />

aynısından burada da olmasıydı. Şaşkınlıktan<br />

dili tutuldu garibimin!<br />

Ben ki evlenmeden önce kütüğü Hacıbektaş’ta<br />

olan biri olarak daha önce hiç gitmediğim için<br />

Çakıl ile birlikte aynı heyecanı duyduk. Bektaşilik<br />

tarikatının merkezi olan bina, Bektaşilik<br />

motiflerini içeriyor. Cem ve Semah ritüelleri ve<br />

felsefesi, dünyaca bilinen Bektaşilik merkezinde<br />

tarikatın yaşamına ait pek çok izleri görmek<br />

mümkün. Tarikatın felsefesinin bu binaya hap-<br />

52 Ekim / Kasım / Aralık | 2018<br />

October / November / December


Geziyorsam Öyleyse Varım<br />

solmaması, sadece Anadolu topraklarında<br />

değil, dünyanın dört bir yerinde bilinmesi<br />

insanlık, insan hakları ve toplumsal eşitlik<br />

temelli öğretilerinin tarihin her döneminde<br />

daha da değerli olmasından kaynaklanıyor.<br />

Bektaşilikteki Tanrı sevgisi, alçakgönüllülük,<br />

olgunluk ve gösterişten uzak durmanın<br />

önemi, günümüz toplumlarının içinde<br />

bulunduğu bu keşmekeşlikte çok daha<br />

anlamlı bir hale gelmedi mi? Öğretilerinin<br />

Birleşmiş Milletler'in yayınladığı İnsan<br />

Hakları Bildirgesi'nin yüzyıllar önceki<br />

kopyası olduğunun da altını çizmeden<br />

geçmeyeyim ki, bu topraklar ve bu dünya<br />

için önemini daha iyi anlayabilelim.<br />

14. yüzyılda kurulan türbe oldukça mistik,<br />

ayrıntılarla dolu. Türbede üç avlu bulunuyor<br />

ve her avlunun etrafında da çeşitli odalar<br />

yer alıyor. Bugünkü görünümüne <strong>16</strong>. yüzyılda<br />

ulaşan türbenin bir müze olduğunu da<br />

söylemek mümkün. Bektaşilerin yaşamlarında<br />

kullandıkları eşyaların ve yaşam<br />

alanlarındaki düzenlemelerin yer aldığı<br />

odalar, bir nevi etnografya müzesi. Türbede<br />

tarikatın önemli derviş ve erenlerinin<br />

mezarları, Hacı Bektaş Veli’nin 40 gün 40<br />

gece kapanıp ibadet ettiği çilehane, Hz.<br />

Ali’nin yazdığına inanılan Kuran’ı Kerim’den<br />

bir parça yer alıyor.<br />

Kapadokya dediğimiz yer aslında sadece<br />

peri bacalarının toplandığı Göreme, Uçhisar,<br />

Ürgüp ve Avanos’tan ibaret değil tabii.<br />

Aslında Aksaray, Niğde, Nevşehir, Kayseri<br />

ve Kırşehir illerini kapsayan oldukça geniş<br />

bir bölge Kapadokya.. Kırşehirliyiz biz ve<br />

annem hep köylerinde bulunan mağaralardan,<br />

tünellerden bahseder dururdu. Şimdi<br />

anlıyorum ki tüm o mağaralar ve tüneller,<br />

Kapadokya’nın bir parçasıymış.<br />

Kapadokya oluşumunun Erciyes, Hasandağ<br />

ve Güllüdağ’ın milyonlarca yıl önceki patlamalarından<br />

oluştuğunu biliyor muydunuz?<br />

Yolda giderken bir yol yapımını gördüğünüzde<br />

bile taşlaşmış lav kalıntılarını kat kat<br />

kazılan tepelerde görmek mümkün. Bölgedeki<br />

peri bacaları, milyonlarca yıl boyunca<br />

süren patlamalar sonucu lavların sertleşerek<br />

kayalara dönüşmesiyle oluşmaya<br />

başlamış. Bu kadar değil tabii... Üstüne bir<br />

de akarsular devreye girip, derin vadiler<br />

ve peri bacalarında şekil değişiklikleri<br />

yapmaya başlayınca, bölgenin de görüntüsü<br />

oluşmaya başlamış. Rüzgâr şekillendirmeye<br />

son noktayı vurup, peri bacalara son<br />

şeklini de vermiş. Dile kolay, milyonlarca<br />

yıl sürmüş oluşumu. Bu ayrıntıları yola<br />

çıktığımızda Küçük Gezgin’e anlattım. Çok<br />

ilgisini çekti tabii. Peri bacaları oluşumu,<br />

Kula bölgesinde ve Afyon’da da ufak ufak<br />

başlamış. Onları daha önceden biliyordu<br />

ama bu kadar detaylı ilk defa anlattığım<br />

için daha da ilgisini çekti. Bana sorduğu ilk<br />

soru ise “Dinozorlar bu volkanik patlamalarla<br />

mı yok oldu peki?” oldu. Al sana<br />

araştırıp, yol boyunca üstüne konuşacak<br />

bir konu daha...<br />

Göreme’de tatilimize damgası vuran şey,<br />

balon turu yapmak oldu tabii. Ben daha<br />

önce yapmıştım ve Çakıl’a uzun uzun<br />

anlatmıştım. Seneler önce sevgilim de<br />

hava muhalefetinden iptal olunca son anda<br />

binememişti balona. Çakıl’ın balon hayalini<br />

gerçekleştirmek boynumuzun borcuydu.<br />

Fakat apar topar gidince Kapadokya’ya,<br />

bayramdan dolayı tüm balon turlarının<br />

dolu olduğunu öğrendik ve iki gün sonraya<br />

ancak yer bulabildik. Bir ay önce geldiğimde<br />

hem iç hem de dış turizmin felaketlerle<br />

iç içe çöküşe geçmesi yüzünden günde<br />

25 balonu gökyüzünde zar zor görebilirken,<br />

bayramda günde 100 balonu havada<br />

görmek mümkün oldu. Zor oldu ama<br />

kaldığımız otelin de araya girmesiyle balon<br />

turunu ayarladık. Balon firmalarının çocuk<br />

politikaları farklılık gösteriyor. Kimi çocuk<br />

kabul etmiyor, kimi 6 yaşa kadar ücretsiz,<br />

kimi ise 12 yaşa kadar yüzde 50 ücret<br />

alıyor. Rezervasyon yaptırırken detayları<br />

iyi konuşmakta fayda var. İki gün sonraya<br />

ancak yer bulabildiğimiz balon turu için<br />

sabah 04:00’te Çakıl’ı uyandırıp üstünü<br />

giydirdiğimizde, beraber büyüdüğü köpeğimiz<br />

Limon’u bu yıl kaybettikten sonra uyku<br />

arkadaşı yaptığı oyuncak köpeği limonla<br />

balona binmek istediğini söyledi. Sabah<br />

04:30 gibi servis bizi alıp, bürolarına kahvaltıya<br />

götürdüklerinde biraz üşüdü tabii.<br />

Balona gitmek için servise binene kadar<br />

bin beş yüz kez “Hadi ne zaman gideceğiz,<br />

çok heyecanlıyım” deyip durdu kuzu. Neyse,<br />

en sonunda servislere binip balonların<br />

Ekim / Kasım / Aralık | 2018<br />

October / November / December<br />

53


Geziyorsam Öyleyse Varım<br />

yanına gittiğimizde heyecandan o da<br />

havalandı. Balon turu, ailece yaptığımız<br />

en keyifli etkinliklerden biriydi. Bol bol fotoğraf<br />

çekip, manzaranın keyfini çıkardık.<br />

Balondan indiğimizde düzenlenen sertifika<br />

töreninde Çakıl'a bir sürprizim oldu ve<br />

bizimle her yere gelen, balon turunda<br />

da bizimle olan oyuncak köpeği Limon'a<br />

da sertifika düzenlettirdim. Bu sürprize<br />

bayıldı tabii... Çakıl’ın unutamayacağı<br />

anıları arasına bir tane daha eklemiş olduk<br />

böylece. Bir saatlik balon turu bitip de<br />

otele döndürdüğümüzde üç saatlik güzel<br />

bir uyku çektik ki, gezmeye rahat rahat<br />

devam edebilelim!<br />

ürünü yapabiliyorsunuz. Yapabilirseniz<br />

tabii... Bizimkinin el becerisi hiç bana çekmemiş,<br />

babası gibi oldukça becerikli olan<br />

Çakıl, Avanos’a sırf bunun için geldiğine<br />

göre, oturdu tezgâhın başına ve kendine<br />

harika bir kupa yaptı. Bazı atölyelerde 10<br />

TL karşılığında bu etkinliği yapabiliyorsunuz,<br />

bazılarında ise yüksek miktarlı<br />

alışveriş yaptığınızda bu imkânı size<br />

sunuyorlar. Biz verdik 10 TL'yi ve Küçük<br />

Gezgin’in ellerini hamura bulamasının<br />

keyfini çıkardık.<br />

Saç Müzesi dediğimde, “O da nee?” dediğinizi<br />

duyar gibiyim. Ben de ilk duydu-<br />

GELELIM KAPADOKYA’YA<br />

GITTIĞINIZDE<br />

YAPACAĞINIZ 10 ŞEYE:<br />

1. Balona binmek.<br />

2. At safari yapmak.<br />

3. Ihlara Vadisi, Zelve, Göreme<br />

açık hava müzelerini gezmek.<br />

4. Yer altı şehirlerini keşfetmek.<br />

5. Ev yapımı şarapların tadına<br />

bakmak...<br />

6. Yerel yemeklerinin ve testi<br />

kebabının tadını çıkarmak...<br />

7. Bir mağara otelde yörenin<br />

dokusuna kendini bırakmak...<br />

8. Saç Müzesi, Güray Müzesi,<br />

Kilim Müzeleri gibi harika<br />

müzelere gitmek.<br />

9. Sabah erkenden uyanıp, gökyüzündeki<br />

yüzlerce balonun<br />

süzülüşünü izlemek...<br />

10. Mümkünse Tuz Gölü ve<br />

Hacıbektaş’a uğramadan<br />

dönmemek...<br />

Gezdiğimiz, Çakıl’ın en çok keyif aldığı yerlerden<br />

biri Avanos oldu. Coğrafyamın zayıf<br />

olduğu, Avanos’tan Yeşilırmak’ın geçtiğini<br />

iddia etmemle ortaya çıktı tabii... Rengi yeşil,<br />

adı Kızılırmak olan nehir, Avanos’a ayrı<br />

bir hava katmış. Avrupa’da da öyle değil midir<br />

zaten? Ortasından nehir geçen her şehir<br />

ayrı bir güzeldir. Bizim de Eskişehirimiz<br />

var mesela, bir de Avanosumuz olmuş çok<br />

mu? Avanos’a Çakıl’ı özellikle götürmemin<br />

en önemli nedeni, ona hem kendi elleriyle<br />

seramik yaptırmak hem de Saç Müzesi'ni<br />

göstermekti.<br />

Avanos’a ilk gittiğimizde Küçük Gezgin’in<br />

en çok eğlendiği, Avanos dendiğinde aklına<br />

gelecek olan ilk şeylerden biri Sallanan<br />

Köprü oldu!!! Gidip gelmekten, sallana<br />

sallana kahkahalar içinde gülmekten neredeyse<br />

yürüyemediği Sallanan Köprü, Küçük<br />

Gezgin'i çok eğlendirdi. Beni aynı oranda<br />

eğlendirdi mi tartışılır tabii, indiğimde bildiğiniz<br />

başım dönüyordu ama onlar sevgilimle<br />

çok eğlendiler. Sevgilimin dev cüssesi<br />

yürüdükçe köprüyü o kadar çok salladı ki,<br />

insanlar bir oraya bir buraya savruldu. Bu<br />

durum en çok Çakıl’ı eğlendirdi sonuçta!<br />

Avanos, peri bacalarıyla değil, el işçiliğiyle<br />

ünlü bir yer. Seramik atölyelerinde el emeği<br />

göz nuru pek çok ürün bulmak mümkün...<br />

İsterseniz siz de kendi istediğiniz<br />

ğumda aynı tepkiyi verdim ve meraktan<br />

çatlayıp tek başıma gittiğimde hemen<br />

ziyaret ettim. Döndüğümde de sevgilime<br />

ve Çakıl’a uzun uzun anlattım. O kadar<br />

çok merak ettiler ki, hemen onları da<br />

götürdüm tabii. Müzenin ilginç hikâyesi,<br />

benim doğduğum yıl olan 1979 yılında<br />

başlıyor. Avanos’taki Chez Galip Çömlek<br />

Atölyesi'nin sahibi, Fransız bir kızcağız ile<br />

aşk yaşıyor ve üç ay Türkiye’de kalan aşık,<br />

ülkesine dönmeden önce bir tutam saçını<br />

kesip hatıra olarak duvara asıyor. Aşk<br />

insana neler yaptırıyor... Kadınlar saçın<br />

hikâyesini duyup, kendi saçlarından da bir<br />

tutam bırakmaya başlıyorlar. 37 senedir<br />

gelenek olarak devam eden bu durum,<br />

atölyenin neredeyse her yerini kaplamış<br />

durumda. Çakıl ve ben etrafa aval aval<br />

bakarken, sevgilim “Böyle bir müzede<br />

sizin neden saçlarınız olmasın. Hadi kesin<br />

saçlarınızı” dediğinde içim titredi. Titredi,<br />

çünkü 7 yaşında olan Küçük Gezgin’in saçına<br />

henüz makas değmedi. Bir tutam saçını<br />

keserken gözlerimin dolduğunu, içimin<br />

eridiğini, ellerimin titrediğini söylesem...<br />

Ağlayacaktım yahu! Kestik saçlarımızdan<br />

bir tutam, koyduk müzeye.<br />

Biz, Küçük Gezgin Çakıl ile Kapadokya<br />

bölgesini çok sevdik. Çocukla gezilebilecek<br />

Türkiye’deki en güzel yerlerden biri olan bu<br />

bölgenin keyfini çıkarmanız dileğiyle...<br />

54 Ekim / Kasım / Aralık | 2018<br />

October / November / December


Küçük Dünya<br />

Asya'nın hareketli şehri, Vietnam'ın kalbi:<br />

Ho Chi Minh City<br />

Ho Chi Minh City (Saigon), sadece Vietnam’ın en<br />

büyük şehri, ekonomik ve sanat merkezi değil, aynı<br />

zamanda Asya’nın en hareketli ve gece hayatının en<br />

çok yaşandığı kenti. Kent, 1975 yılına kadar Fransız<br />

Koçinçin Kolonisi’nin ve Güney Vietnam’ın başkenti<br />

olmuş. Şehrin geçmişte "Sài Gòn" olan adı, 1976<br />

yılında Vietnam Savaşı’nın lideri Ho Chi Minh anısına<br />

"Ho Chi Minh City" (HCMC) olarak değiştirilmiş.<br />

YAPRAK GÜRDAL<br />

www.kucukdunya.com<br />

f kucukdunyayaprak<br />

i kucukdunyayaprak<br />

HCMC, Saigon Nehri’nin iki tarafında kurulmuş. Zaten<br />

daha buraya ayak basmadan uçakta süzülürken<br />

bile şehrin ne kadar sulak bir yerde kurulduğunu görüyorsunuz.<br />

Nehrin çamurlu sularının kenarında bazı<br />

bölgelerde yoksul kişilerin derme çatma barakaları<br />

var. Nehir ulaşım amacıyla kullanılıyor ve oldukça<br />

işlek bir limana sahip.<br />

Şehre geldiğinizde ilk dikkatinizi çeken şey, motosikletli<br />

Vietnamlılar! Evet, burası tam bir motosiklet<br />

cenneti... 9 milyon nüfusu olan şehirde tam 7<br />

milyon motosiklet var! Gerçi "No bike, no girlfriend"<br />

(motosikletin yoksa kız arkadaşın da yok) diyorlar<br />

ama belli ki sırf kız arkadaş edinmek için değil, şehir<br />

trafiği rahatlasın diye de bu çözümü bulmuşlar.<br />

Yaya olarak karşıdan karşıya geçmenin kolay olduğunu<br />

düşünüyorsanız, çok yanılıyorsunuz! Çünkü bu<br />

şehirde yayaları koruyacak pek bir kural yok. Peki,<br />

ne yapmanız gerektiğini biliyor musunuz? Kendinizi<br />

sakince yola atacak, yavaş hareket edecek, elinizle<br />

gelen araba ve motosikletlere dur işareti yapacak<br />

ve aynı işlemi her şeritte tekrarlayacaksınız. Dikkat<br />

etmeniz gereken en önemli şey ise yavaşlık ve geri<br />

adım atmamak. Çünkü eğer geriye adım atarsanız,<br />

bir aracın size vurmasına engel olamazsınız!<br />

Şehir çok geniş bir alana yayılmış durumda ve çok<br />

sayıda bölgeye ayrılıyor, ancak gezilecek yerler büyük<br />

ölçüde Birinci Bölge’de (District 1) yer alıyor. Gezilecek<br />

yerler birbirine yakın mesafede olduğu için Birinci<br />

Bölge’yi rahatlıkla yürüyerek gezebilirsiniz. Bu arada<br />

hemen dipnot olarak Saygonlular’ın ünlü bir sözünü<br />

yazayım: Saygon’da yemek yemek için Beşinci Bölge'ye<br />

(District 5), konaklamak için Üçüncü Bölge'ye<br />

(District 3) gitmeli, alışveriş yapmak istiyorsanız<br />

soluğu Birinci Bölge'de (District 1) almalısınız.<br />

*Dong Khoi: Şehrin ana alışveriş caddesini Dong<br />

Khoi oluşturuyor. Bu cadde ve paralellerindeki caddeler<br />

Saigon Nehri kıyısına açılıyor. Nehir kenarında<br />

Moğollara karşı mücadele eden Tran Hung Dao'nun<br />

dev heykelini görebilirsiniz.<br />

*Opera Binası: 1876 yılında yapılan bina, özellikle<br />

gece ışıkları altında güzel bir görünüme sahip.<br />

Saigon’a gelmişken burada mutlaka À O Show’unu<br />

izlemelisiniz. Bu şov müzik, dans, akrobasiden oluşuyor<br />

ve Vietnam kültürünü yansıtıyor. Ülkeyi sanatla<br />

yakından tanımak ise oldukça keyifli ve eğlenceli...<br />

*Halk Komitesi Binası: 1901-1908 yılları arasında<br />

Hotel de Ville olarak yapılan sarı renkli Fransız Koloni<br />

56 Ekim / Kasım / Aralık | 2018<br />

October / November / December


Küçük Dünya<br />

mimarisindeki bina, halen Halk Komitesi Binası<br />

olarak kullanılıyor. Binanın ön tarafındaki<br />

parkta Ho Amca Heykeli’ni görebilirsiniz.<br />

*Ben Thanh Market: Şehir merkezindeki<br />

en büyük geleneksel kapalı çarşı olan Ben<br />

Thanh Market’te meyveden ipeğe kadar<br />

Vietnam’a özgü her şey satılıyor. Burası<br />

kapandıktan sonra da önünde Gece Pazarı<br />

kuruluyor. Yalnız enteresan bir şekilde<br />

marketin fiyatlarının mağaza fiyatlarına<br />

göre 3-4 katı daha pahalı olduğunu söylemeliyim.<br />

Mutlaka sıkı bir pazarlık yapın ve<br />

fiyatları normal seviyesine indirin. Ayrıca<br />

gece pazarında sokak yemeklerinin tadına<br />

bakmadan dönmeyin (ah o jumbo/ karidesler<br />

yok mu?)...<br />

*Bitexco Financial Tower: Şehri tepeden<br />

seyretmek isterseniz, şehrin en yüksek<br />

gökdeleni Bitexco Financial Tower’a gitmeniz<br />

gerekiyor. 68 katlı binanın 49. katında<br />

Saigon Skydeck yer alıyor. 49. kattaki<br />

Seyir Alanı’ndan tüm şehri, Saigon Nehri’ni<br />

ve nehre bağlanan kanalları görebilirsiniz.<br />

Buradan dilerseniz 50. kattaki kafeye ya da<br />

52. kattaki bara çıkabilirsiniz.<br />

*Notre Dame Katedrali: Katedral, 1880<br />

yılında Jules Bourard tarafından yapılmış.<br />

Katedralin yapımında kullanılan kırmızı<br />

tuğlalar ve vitray pencereler ilgi çekici. İçi<br />

ise birkaç İsa ve Meryem heykeli dışında<br />

son derece sade... Katedralin ön tarafındaki<br />

küçük parkta Meryem Ana’nın heykelini<br />

görebilirsiniz. Heykelin önünde gece gündüz<br />

sürekli dua eden insanlar bulunuyor.<br />

İnananlar sabah saatlerinde buraya çiçek<br />

bırakıyor, akşam saatlerinde<br />

bu çiçekleri<br />

geri alıyorlar. Meryem<br />

Ana tarafından kutsandığına<br />

inandıkları<br />

bu çiçekleri bereket ve<br />

bolluk getirmesi için<br />

evlerine götürüyorlar.<br />

*Saigon Merkez<br />

Posta Ofisi: Bu bina,<br />

Eyfel Kulesi’ni inşa<br />

eden Gustave Eiffel<br />

tarafından 1886 yılın-<br />

da yapılmış. Binanın içinde hediyelik eşya<br />

dükkânları, turizm standı ve postane var.<br />

*Reunification Hall: Saray, 1962-1966 yılları<br />

arasında, 1868 yılında Fransızlar tarafından<br />

yapılan Çinhindi Genel Valisi’nin yıkılan sarayının<br />

bulunduğu yere yeniden yapılmış. 1960’lı<br />

yılların mimarisi ile yapılan ve 12 hektarlık bir<br />

alanı kaplayan saray, Vietnam tarihi açısından<br />

büyük bir öneme sahip. Burası, 1967-1975<br />

yılları arasında Vietnam Cumhuriyeti devlet<br />

başkanının çalışma ofisi ve konutu olarak<br />

kullanılmış. 1975 yılında ise tanklar saraya<br />

girerek savaşı sona erdirmişler. Başkanlık<br />

Sarayı’na girerek savaşın bittiğini ilan eden<br />

iki tank ile bir savaş uçağı, halen sarayın<br />

önündeki büyük havuzun sağ tarafındaki<br />

yeşillik alanda sergileniyor. İki Vietnam’ın<br />

yeniden birleşme görüşmeleri bu sarayda<br />

yapıldığından, bina "Yeniden Birleşme Sarayı"<br />

olarak adlandırılmış. Sarayın bodrum katında<br />

komuta odası, başkanın yatak ve savaş odası<br />

gibi bölümler yer alıyor. Sığınakta savaş<br />

sırasında kullanılan radyo, telsiz, telefon gibi<br />

haberleşme cihazlarını görebilirsiniz. Saray<br />

halen müze olarak ziyarete açık... Ayrıca çeşitli<br />

resmi toplantılar için de kullanılıyor.<br />

*War Remnants Museum: Adı ABD ile<br />

ilişkiler çerçevesinde üç kez değişen Savaş<br />

Suçları Müzesi, Vietnam Savaşı sırasında<br />

halkın yaşadığı dramı fotoğraflarla ve<br />

belgelerle gözler önüne seren bir müze.<br />

Müzenin içinde savaşta ele geçirilen silahlar,<br />

bahçesinde yine savaşta ele geçirilen<br />

ABD uçak ve tankları sergileniyor. Üç katlı<br />

binanın salonlarındaki yüzlerce fotoğraf<br />

ve belge, savaşın korkunç yüzünü tüm<br />

insanlara ibret almaları için gösteriyor.<br />

Atılan bombalardan etkilenen insanların<br />

insanlıktan çıkmış hallerini, yanan şehirleri,<br />

yapılan işkenceleri gösteren fotoğrafları<br />

gördüğünüzde dehşete düşeceksiniz.<br />

Ho Chi Minh Şehri’nin hemen her bölgesinde<br />

her dine ait çok sayıda Budist, Taoist,<br />

Hindu Tapınağı ve pagodalar bulunuyor.<br />

Pagodalar, Budizm dinini yansıtıyor. Tapınaklar<br />

ise bir krala ya da kraliçeye adanan<br />

yapılar. Dinle bir ilgileri yok.<br />

HO CHI MINH CITY’DE<br />

NEREDE YEMEK YENIR?<br />

*Pho Hòa Pasteur: Burası lokallerin geldiği,<br />

tam anlamıyla kültürü hissettirecek bir<br />

restoran.<br />

*Vietnam House Restaurant: Avustralya<br />

doğumlu Vietnamlı ünlü şef Luke Nguyen’in<br />

imzasını taşıyan bu restoran, otantik<br />

Vietnam havasını eşsiz lezzetlerle taçlandırabileceğiniz,<br />

Vietnam mutfağını tanıyıp<br />

sevmenize katkıda bulunacak üst sınıf bir<br />

restoran. (Vietnam’da henüz Michelin yıldızlı<br />

bir restoran yok ama olduğunda burası<br />

en güçlü aday olacaktır.)<br />

Vietnam, eşsiz güzellikte bir ülke... Yolunuz<br />

düşerse Ho Chi Minh'te gezmeyi ve<br />

de bolca alışveriş yapmayı ihmal etmeyin<br />

sakın!<br />

Ekim / Kasım / Aralık | 2018<br />

October / November / December<br />

57


Doyasıya Gez<br />

Beyaz olduğu kadar yeşil ve sakin:<br />

BEYAZ RUSYA<br />

OĞULCAN TATAR<br />

i ogulcantatar<br />

Vize işlemleriyle uğraşmayıp, geniş yeşil alanları ve<br />

sakinliğiyle ünlü bir Avrupa ülkesi mi görmek istiyorsunuz?<br />

Kuşkusuz Beyaz Rusya’yı listenizin başına<br />

eklemelisiniz. Üç haftadan fazla kaldığım Beyaz<br />

Rusya’da, sokakta neredeyse hiç çöp görmedim.<br />

İnsanların birbirine aşırı derecede saygılı davrandığı<br />

ve suç oranının çok düşük olduğu Beyaz Rusya, tatile<br />

gidenlerin kendini dinlemeye fırsat bulduğu özel bir<br />

destinasyon.<br />

Daha çok “Belarus” olarak bildiğimiz Beyaz Rusya’nın<br />

para birimi Beyaz Rusya Rublesi. 2018 yılı<br />

Eylül verileri göz önünde bulundurulduğunda, Beyaz<br />

Rusya’daki döviz bürolarının çoğunun 1 ABD Doları'nı<br />

2 Beyaz Rusya Rublesi'ne sabitlediğini söyleyebiliriz.<br />

Yine vizesiz gezilen ve birçok kültür benzerliği<br />

bulunan komşu ülke Ukrayna’ya nazaran daha pahalı<br />

bir ülke Beyaz Rusya... İstanbul’dan direkt uçuşların<br />

2,5 saatten kısa sürdüğü başkent Minsk seferleriyle<br />

bu sakin ülkeyi keşfe çıkabilirsiniz.<br />

MİNSK<br />

Bir şehri gezmeye başlarken ya da gezimi sonlandırırken<br />

mutlaka o şehre tepe bir noktadan bakıp,<br />

gezdiğim veya gezeceğim yerleri kafamda daha net<br />

canlandırmayı severim. Lviv’de Ratusha Tower ve İstanbul’da<br />

Saphire gibi... Minsk’te ise BAR:DOTXX1’de<br />

şehrin panoramik manzarasının keyfini güzel bir<br />

yemek eşliğinde çıkarabilirsiniz. Ancak doğrusunu<br />

söylemek gerekirse, yemekleri güzel olsa da manzarası<br />

açısından biraz hayal kırıklığına uğrattı. Ben de<br />

bu deneyimi farklı şekilde yaşamak için görmek istediğim<br />

binalar karşısında yükselemiyorsam, o zaman<br />

binaları küçülteyim dedim, bir minyatür müzesi olan<br />

Strana Mini'yi ziyaret ettim.<br />

Strana Mini (Küçük Ülke Müzesi)<br />

Strana Mini, mavi ve kırmızı olmak üzere iki farklı<br />

metro hattının şehirde buluştuğu tek nokta olan<br />

Кастрычніцкая’nın hemen çıkışında yer alıyor. Müzeye<br />

giriş yaptıktan sonra alanın ufak olması biraz<br />

58 Ekim / Kasım / Aralık | 2018<br />

October / November / December


Doyasıya Gez<br />

can sıkıcı gibi gözükse de, müze içerisinde<br />

bir buçuk saatten fazla geçirdik. Minsk<br />

başta olmak üzere ülkedeki önemli turistik<br />

yapıların ışıklandırılarak minyatür hale<br />

getirildiği Strana Mini Müzesi'ni mutlaka<br />

ziyaret etmelisiniz.<br />

Great Patriotic War (Savaş Müzesi)<br />

Beyaz Rusya’nın çok eskiye dayanan bir<br />

tarihi olmasa da yakın geçmişte savaşlarda<br />

çok kan dökmüş bir ülke. Zor iklim şartlarında<br />

sert Nazilere karşı verilen mücadele<br />

başta olmak üzere Beyaz Rusya’nın bir<br />

şekilde yer aldığı ve çoğunda içinde sivil<br />

halkın da bulunduğu, milyonlardan fazla<br />

kayıp verdiği önemli savaşlardan anıları<br />

burada bulabilirsiniz.<br />

Gözyaşı Adası<br />

Şehrin merkezinde ufak ve sembolik bir<br />

adacık olan Gözyaşı Adası, Beyaz Rusya’nın<br />

Afganistan topraklarında kaybettiği<br />

yüzlerce askerin anısına yapılmış. 1988’de<br />

biten savaşın hemen ardından inşa edilen<br />

anıttan sonra, bu ada hep Gözyaşı Adası<br />

olarak anılmış.<br />

görmek mümkün değil. Sadece bir tane<br />

yapı var ki Minsk’e gelen turistler, akşamları<br />

bu binanın ışıklandırmasını seyrediyor.<br />

Kütüphanenin haricinde sergi ve galerilere<br />

de ev sahipliği yapan bu yapının bir de seyir<br />

terası bulunuyor.<br />

Minks Botanik Bahçeleri<br />

Her bir köşesinde yeşil gördüğünüz<br />

Minsk’te bir de botanik bahçesine girince,<br />

kendinizi iyice doğanın kollarında hissediyorsunuz.<br />

Birisi ücretsiz birisi de ücretli<br />

ve kapalı alanda olmak üzere iki botanik<br />

bahçesi yan yana bulunuyor. Açık olanda<br />

lunaparktan piknik alanlarına birçok aktivite<br />

yapılırken, biletli girişi olan botanik bahçesi<br />

yüzlerce çeşit bitkiye ev sahipliği yapıyor.<br />

Gorky Park<br />

İçinde ufak bir göletin de bulunduğu<br />

Gorky Park’ta elma ağaçlarının altında<br />

keyifli vakit geçirebilirsiniz. Elma ağaçlarından<br />

konu açılmışken, Minsk’te sokak<br />

satıcısı görmek neredeyse imkânsız...<br />

Ancak metro istasyonlarında ve diğer<br />

kalabalık alanlarda, ellerinde sepetleriyle<br />

elma satan yaşlı kadınları görebilirsiniz.<br />

Tavsiye de ederim, elmaları çok lezzetli!<br />

Dudutki ve Mir<br />

Beyaz Rusya tabii ki de Minsk’ten ibaret<br />

değil. Bu güzel ülkenin kasabalarını<br />

gezmek, yeşilliklerle çevrili otoyollarında<br />

araba kullanmak gerçekten çok keyifli bir<br />

aktivite... Siz de bir ya da iki güne sığdırarak<br />

çevre şehirlerden Dudutki ve Mir’i<br />

gezebilir, yol üstündeki kasabalardan birinde<br />

mola vererek, Beyaz Rusya kültürünü<br />

yakından tanıyabilirsiniz.<br />

Açık Hava Müzesi<br />

Beyaz Rusya’da az vakti olup, bu ülkenin kırsal<br />

yaşantısını özet şekilde görmek isteyenler<br />

için mutlaka görülmesi gereken bir yer.<br />

Dudutki Açık Hava Müzesi'ne uğrayıp; klasik<br />

ev ve arabaları, kırsalda yer alan hayvanları<br />

ve kasaba yapısını inceleyebilirsiniz.<br />

Mir<br />

UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne Mir<br />

Kalesi ile dâhil olan, içinden nehir geçen<br />

tarihi bir şehir Mir. Noel Baba’ya adanmış<br />

bir kilisesi ve eski şehrin meydanı haricinde<br />

gezilecek pek fazla yeri olmasa da, nehrin<br />

kenarından Mir Kalesi’ne bakmak gerçekten<br />

hoş bir deneyim.<br />

Aziz Simon ve Azize Helena Kilisesi<br />

Bu topraklara gelip ihtişamlı ve kırmızı bir<br />

kilise görmeden dönmek olmaz değil mi?<br />

Kaldığım süre boyunca restorasyonda olan<br />

bu özel yapıyı bir türlü göremesem de,<br />

kendime bir gün burayı görmek için tekrar<br />

Minsk’e geleceğimin sözünü verdim.<br />

Beyaz Rusya Ulusal Kütüphanesi<br />

Tabela kirliliğini önleme açısından keşke<br />

tüm ülkeler Beyaz Rusya, Rusya ve Ukrayna<br />

gibi olsa… Minsk’te insanın başını<br />

döndürecek derecede sarsan led tabelalar<br />

Komünizm mi kapitalizm mi? Bu<br />

sorunun cevabını sanırım Beyaz<br />

Rusya da verememiş. Siz de komünizmin<br />

anlatıldığı duvar süslemesinin<br />

altında yer alan Kentucky Fried<br />

Chicken’ın önüne gidip, ülkenin<br />

kararsız haline yerinde tanıklık<br />

edebilirsiniz.<br />

Ekim / Kasım / Aralık | 2018<br />

October / November / December<br />

59


Küçük Dünya<br />

El değmemiş yağmur ormanları ve<br />

zengin su altı yaşamıyla<br />

RAJA AMPAT<br />

YAPRAK GÜRDAL<br />

Raja Ampat, yıl<br />

boyu ziyaret<br />

edilebilecek<br />

bir bölge. Hava<br />

ve su, tropik<br />

bölgelerde<br />

alışık olunduğu<br />

gibi her<br />

zaman sıcak...<br />

Bölgesel tropik<br />

yağmurlar, yıl<br />

boyu herhangi<br />

bir vakitte<br />

görünebiliyor ve<br />

kısa sürüyor. Su<br />

sıcaklıkları yıl<br />

boyunca 28-29<br />

derece, hava<br />

sıcaklıkları ise<br />

28-32 derece<br />

civarında<br />

seyrediyor.<br />

Endonezya’nın eşsiz güzellikteki Raja Ampat adaları,<br />

dünyanın sayılı doğa harikaları arasında. Burası ülkenin<br />

turistik bölgelerinden biri de değil ve hâlâ bakir,<br />

hâlâ el değmemiş, hâlâ insan tarafından tahribata<br />

uğramamış. Çünkü burası ulaşılması çok zor bir noktada<br />

ve bu sebeple de medeniyete çok uzak! En çok<br />

su altı tutkunlarının gözdesi olan bölge; doğaseverler,<br />

maceraperestler ve gerçek huzurun ne olduğunu<br />

tatmak isteyenler tarafından tercih ediliyor.<br />

Raja Ampat, Papua Yeni Gine adasının batısında,<br />

Endonezya’ya ait ‘Kuş Kafası Yarımadası’ denilen<br />

bölgede yer alan, 46 bin km²’de 1.500 adet adadan<br />

oluşan bir archipelago (takımadalar, adalar<br />

grubu). Yerli dilde 4 krallık anlamına gelen adalar,<br />

adını bölgedeki dört adaya (Salawati, Batanta,<br />

Waigeo ve Misool) hükümdarlık eden mitolojiden<br />

alıyor. Burası, ülkenin en büyük doğal parkı ve<br />

dünyanın en canlı okyanusları Mercan Üçgeni’nin<br />

tam ortasında yer alıyor. Nüfusu 47 bin civarında.<br />

Halkı, Aborijinler dâhil pek çok etnik grubu<br />

kapsayan Avustronezya ırkından geliyor.<br />

Bölgeyi oluşturan adalarda bulunan köylerin çoğunda<br />

elektrik bile yok. Yani köylerin dış dünyayla<br />

hiçbir bağlantıları yok; köylüler cep telefonu,<br />

TV gibi şeylerden bihaber yaşıyorlar. Avladıkları<br />

balıklarla karınlarını doyuruyorlar. 4-5 yaşındaki<br />

çocukların tek başlarına kano kullandıklarını gördüğümde<br />

duyduğum hayreti ise anlatabilmem mümkün<br />

değil. Onun dışında günlerini kumların üzerinde<br />

eğlenerek geçiriyorlar. Medeniyetten uzak olmak,<br />

sanki beraberinde mutluluğu getirmiş gibi...<br />

Raja Ampat, yıl boyu ziyaret edilebilecek<br />

bir bölge. Hava ve su, tropik<br />

bölgelerde alışık olunduğu gibi her<br />

zaman sıcak... Bölgesel tropik yağmurlar,<br />

yıl boyu herhangi bir vakitte<br />

görünebiliyor ve kısa sürüyor. Su<br />

sıcaklıkları yıl boyunca 28-29 derece,<br />

hava sıcaklıkları ise 28-32 derece<br />

civarında seyrediyor.<br />

Raja Ampat’ta dalış yapmak ise zengin<br />

sulara inen tüm bilim insanlarını,<br />

fotoğrafçıları, tecrübeli/tecrübesiz<br />

60 Ekim / Kasım / Aralık | 2018<br />

October / November / December


Küçük Dünya<br />

tüm dalgıçları eşit derecede büyüleyen bir<br />

aktivite. Dalış değil şnorkel bile yapıyor olsanız,<br />

buranın rengârenk mercanlarından ve çok<br />

çeşitli balıklarından etkilenmemeniz imkânsız.<br />

En son yapılan bilimsel çalışmalarda Raja<br />

Ampat’ta 1.427 balık ve 603 sert mercan türü<br />

(dünya üzerindeki mercanların yüzde 75’i) tespit<br />

edildi. Mercan üçgeninin tam kalbinde yer<br />

alan Raja Ampat, zengin ekosistemi ve türlerin<br />

çeşitliliği ile dünya üzerinde en çok su altı bio<br />

çeşitliliğine sahip yer olarak biliniyor.<br />

Ulaşıma ve konaklamaya gelince, buraya<br />

ulaşmak hiç kolay değil. Otel de yok denecek<br />

sayıda. Çünkü dünyanın öbür ucu dedikleri<br />

yer, tam da burası! İstanbul’dan 11 saat Jakarta<br />

(Cakarta)’ya uçuş, 6 saat Jakarta’da iç hatlarda<br />

bekleme, 2 iç hat uçuşuyla toplam 5 saat<br />

Sorong’a uçuş, 5 saat Sorong’da bekleme ve<br />

son olarak sürat teknesiyle 2 saat yolculuk<br />

yapıyorsunuz. Yolculuk boyunca tam iki kez<br />

güneşin doğuşunu izliyorsunuz (evet kabul<br />

ediyorum, çok romantik, ama ya yorgunluğu?).<br />

Nihayetinde varılan yer ise yoktan var edilen<br />

bir resort: Papua Explorers Dive Resort.<br />

Otelin yaratıcısı Tunç Yavuzdoğan, önce gelip<br />

yağmur ormanlarının içinde kamp kurmuş.<br />

Adada o zaman elektrik bile yokmuş. Sonra<br />

çalışmalarını başlatmış ve Papua Explorers<br />

projesi sayesinde 8 ay sonunda istediği<br />

araziyi devletten 50 yıllığına kiralamış.<br />

Kendisine girişimci bir ortak<br />

ararken, bir dalgıç arkadaşının<br />

arkadaşı olan Serkan<br />

Köse’yle tanışmış ve Ekim<br />

2013’te Papua Explorers<br />

Dive Resort kapılarını<br />

açmış. Adada şu anda Tunç<br />

Yavuzdoğan, ortağı Serkan<br />

Köse ve Genel Müdür<br />

Abdurrahman Coşar dışında<br />

başka Türk yok. Türkler burada<br />

47 bin kişinin içindeki<br />

üç ‘beyaz adam’...<br />

Papua Explorers Dive Resort'un yerel mimari<br />

kullanılarak inşa edilen 15 villasında, modern<br />

ve doğal yapı malzemeleri harmanlanmış.<br />

Yapı malzemesi olarak duvarlarda 'daun<br />

bobo' adlı özel bir yaprak türü, çatıda sagu<br />

ağacının yaprakları olan 'daun nipa' kullanılmış.<br />

Zemin, kapı ve pencere çerçeveleri ise<br />

teak ağacından üretilmiş. Bu yapılar, Papua<br />

tarzı evler olarak adlandırılıyor.<br />

Bu resortun bir özelliği, bir Türk’ün dünyada<br />

açtığı ilk dalış resortu olması. Eğer dalgıç<br />

değilseniz, dalış resortu olması gözünüzü<br />

korkutmasın. Buraya gelmeniz için yeşile,<br />

maviye, bitkilere ve hayvanlara hayran<br />

olmanız yeterli. Çünkü burası gerçekten de<br />

dünyanın en özel yerlerinden birisi.<br />

Raja Ampat’ta dalmak, nefes kesici ve<br />

gerçek anlamda unutulmaz. Sert ve yumuşak<br />

mercanlar, resifler üzerinde yer bulmak için<br />

adeta birbirleriyle yarışıyor ve etraflarına<br />

yaşam ve renk saçıyorlar. Ancak dalış yapmasanız<br />

da buradan etkilenmeden ayrılmanız<br />

imkânsız. Şunu da söylemeden edemeyeceğim;<br />

Raja Ampat’ta dalış anlatılmaz, yaşanır!<br />

Burada kaldığım bir hafta boyunca günün<br />

üç saatini su altında geçirdim, toplamda<br />

neredeyse 20 saat su altında soludum, ama<br />

yine de yetmedi. Buranın su altı güzelliklerine<br />

doyamadan ayrıldım ve hiçbir anını da<br />

unutamayacağımı biliyorum. Ancak burayı bir<br />

kez gördükten sonra artık içime işleyen bu<br />

güzelliklere eminim yine kavuşacağım...<br />

Ekim / Kasım / Aralık | 2018<br />

October / November / December<br />

61


Destinasyon<br />

Güzel bir tabloya bakar gibi:<br />

KARLOVY VARY<br />

SERAP GÜRSES<br />

serapgurses.trvlnotes@gmail.com<br />

Seneler önce bir dostumuz Orta Avrupa seyahatinden<br />

döndüğünde, "Eğer oralara giderseniz sakın<br />

Karlovy Vary'i görmeden dönmeyin" diye tembihlemişti.<br />

Çekya'nın başkenti Prag'a gittiğimde bu<br />

öğüde uyarak, orayı da programa dâhil ettim. İyi<br />

ki öyle yapmışım; çünkü şehre ayak basar basmaz<br />

neden öyle dendiğini anladım.<br />

Karlovy Vary (Carlsbad) yani "Karl'ın Banyosu",<br />

Prag'a yaklaşık 1,5 saatlik mesafede bir kaplıca ve<br />

içmeler kenti. Prag’daki Charles Bridge'e de adını<br />

veren Kral IV. Karl, 1370 yılında bir av gezisi sırasında<br />

buradaki sıcak su kaynaklarını keşfederek beğenir<br />

göğe doğru uzatmış kardeşçe yaşıyorlar" demiş,<br />

bu tablo gibi şehri boyamış. Manzara o kadar güzel<br />

ve kusursuz ki, buraya gerçek üstü bir hava vererek<br />

adeta insanın nefesini kesiyor. Şehrin hem pastoral<br />

hem de çok zarafet dolu ve soylu bir duruşu var. Binaların<br />

mimari tarzı ve aralarındaki estetik bütünlük<br />

şaşırtıcı... Adeta tek bir kişinin elinden çıkmış gibi.<br />

Tertemiz havasını bozmamak için ise sigara içmek,<br />

açık alanda dahi yasaklanmış.<br />

Karlovy Vary'nin en görülesi yerlerinin başında<br />

“Casino Royal” filminin çekildiği, tarihi bir bina olan<br />

Grandhotel Pupp yer alıyor. Hatta çevrede halen o<br />

ve bir yazlık saray yaptırır. Ardından zamanın bütün<br />

aristokratları ve asil aileleri de onun izinden gidince,<br />

kısa sürede burası birbirinden güzel binalar ve villalarla<br />

dolu bir sağlık ve turizm merkezine dönüşür.<br />

Geçmişte kalburüstü kesimin ve Beethoven, Mozart,<br />

Tolstoy, Karl Marx, Sigmund Freud, hatta Hitler gibi<br />

pek çok ünlünün sağlık ve dinlenme amaçlı gelip<br />

kaldığı bu Bohemya şehri, şimdilerde ise Angelina<br />

Jolie'ye varana dek pek çok Hollywood yıldızı ve<br />

celebrity'nin ultra lüks SPA otellerinde bakımdan<br />

geçtiği, hatta basından gizli estetik operasyonlarını<br />

gerçekleştirdikleri bir yere dönüşmüş. Turist olarak<br />

gelenlerin yanı sıra zengin Rus iş adamlarının da<br />

yoğun olarak emlak aldıkları söyleniyor.<br />

Karlovy Vary için "Rüya Şehir", "Kartpostal Şehir",<br />

"Masal Diyarı" gibi pek çok tanımlama yapılmış.<br />

Bende yarattığı izlenim ise şu oldu: Sanki sevilen<br />

ressam Bob Ross gelmiş; şövalesini, tuvalini koymuş<br />

ve "Şurada usulcacık akan bir nehir olsa. Nehir<br />

boyunca sıra sıra, rengârenk kremalı pasta gibi<br />

dizilmiş evler, binalar... Arkada yeşilin her tonunda<br />

gür yapraklı, ulu ağaçlar istiyorum. Dallarını mavi<br />

çekimlerden kalan ve aslında bu coğrafyanın iklimiyle<br />

uyumlu olmayan palmiye ağaçlarına rastlamak<br />

mümkün. Bir diğer ünlü mekân ise, Atatürk'ün de bir<br />

ay kaldığı Carlsbad Plaza Oteli. Duvarında Çekçe<br />

"Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu ve önemli devlet<br />

adamı Kemal Atatürk, Temmuz 1918'de burada tedavi<br />

gördü" yazan bir tabela yer alıyor. Atatürk'ün buradan<br />

çok etkilendiği ve Yalova Termal Kaplıca Tesisleri'ni<br />

Karlovy Vary'den esinlenerek yaptırdığı söyleniyor.<br />

62 Ekim / Kasım / Aralık | 2018<br />

October / November / December


Destinasyon<br />

Grandhotel Pupp’u geçip nehir boyunca<br />

ilerlediğinizde; ihtişamlı porselen, kristal<br />

ve hediyelik eşya mağazalarının yer aldığı<br />

caddeye ulaşıyorsunuz. Yine burada ünlülerin<br />

uğrak yeri olan Capri Restaurant’ı,<br />

formülü yıllardır tek bir ailenin elinde olan<br />

meşhur ünlü Çek likörü Becherovka'nın<br />

ve "oplatky" kâğıt helvalarının satıldığı<br />

dükkânları da görebilirsiniz.<br />

Yolun ilerisinde Pazar Kemeraltı, yani<br />

"Trzní Kolonáda" adlı ahşap, şaheser bir<br />

bina karşınıza çıkıyor. İçinde şifalı suların<br />

aktığı çeşmeler bulunan yapılara “kolonada”<br />

deniyor. Burası turistlerin önünde<br />

en çok fotoğraf çektirdikleri yerlerden<br />

biri... "Mlýnská Kolonáda", sütunlu Yunan<br />

tapınaklarını andıran başka bir kemeraltı<br />

bina. Daha modern görünümlü "Vrídelní<br />

Kolonáda" kaplıcasında ise, halka açık<br />

ücretsiz sıcak su çeşmeleri var.<br />

Çevredeki dükkânlardan 3-5 Euro'ya<br />

satılan her renk ve desende porselen kupalardan<br />

alarak, bu berbat (!) tat ve kokuda<br />

sulardan içip, mide rahatsızlıklarınıza şifa<br />

bulabilmeniz mümkün. Kupaların ibrikli<br />

olması suyun dişleri sarartmaması için,<br />

yassı tasarımı ise kışın elleri ısıtmak için<br />

düşünülmüş hoş birer ayrıntı.<br />

Şehrin en büyük ve kapsamlı kaplıcası<br />

olan "Sadový Pramen" (1855) ve onun<br />

hemen yanında yer alan "Sadová Kolonáda",<br />

Türkçesiyle "Meyve Bahçesi Çadırı"<br />

da yine görülmesi gereken güzelliklerden<br />

biri. Bu kemeraltıların ilginç bir kullanım<br />

alanı varmış. Özellikle sindirim sistemi<br />

rahatsızlıklarına iyi gelen sıcak içme<br />

sularını içtikten sonra hastaların uzunca<br />

bir yürüyüş yapmaları gerekiyormuş.<br />

Orta Avrupa'nın yılın çoğu zamanı kapalı<br />

olan, sert, soğuk ve yağışlı havasında bu<br />

yürüyüşü yapmak her zaman kolay olmadığından,<br />

bu ihtiyaca yönelik üstü kapalı<br />

ahşap bulvarlar inşa edilmiş. Soylular<br />

sularını içip, en güzel kıyafetlerini giyerek<br />

bu kemeraltılarda bir aşağı bir yukarı arzı<br />

endam ederlermiş.<br />

Sahne gözümün önünde canlanınca<br />

gülümsemeden edemedim. İnsanın nereye<br />

bakacağını ve fotoğraflayacağını şaşırdığı<br />

bu tarihi atmosferde yürüyüş yapmanın da<br />

keyfine doyum olmuyor. Farklı bir alternatif<br />

olarak finikülere binip, 5 dakikada<br />

tepeye çıkabilir ve bu eşsiz manzarayı bir<br />

de yukarıdan hafızanıza kazıyabilirsiniz.<br />

Film setini andıran bu güzeller güzeli şehre<br />

bir film festivali de yakışırdı doğrusu… Nitekim<br />

her yıl Temmuz ayında “Karlovy Vary<br />

Uluslararası Film Festivali” düzenleniyor<br />

ve ünlüler de burayı onurlandırıyor. Susan<br />

Sarandon, William Dafoe, Mel Gibson ve<br />

Richard Gere, festivalde onur konuğu olan<br />

isimlerden bazıları.<br />

Özetle, Karlovy Vary’yi ziyaret edip de<br />

bundan pişmanlık duyacak birine rastlamak<br />

oldukça zor. Hele sanata, mimaride<br />

estetiğe ve ihtişama merakınız varsa ve<br />

doğal güzellikler ilginizi çekiyorsa, geçmişe<br />

demir atmış izlenimi veren bu mağrur,<br />

sakin ve göz kamaştırıcı şehre mutlaka<br />

uğrayın. Anılarınızda güzel bir yer edinecek<br />

ve yıllarca unutamayacaksınız.<br />

Ekim / Kasım / Aralık | 2018<br />

October / November / December<br />

63


Gezi<br />

PISA’DAN VENEDIK’E<br />

ADIM ADIM<br />

Sabah uykusunun bu kadar tatlı gelmesinin sebebi<br />

birikmiş yorgunluk mu yoksa Roma’dan ayrılmak istemeyişimin<br />

dışa vurumu mu bilmiyorum ama bildiğim bir<br />

şey var, o da bu asil şehri özleyecek olmam.<br />

ERDİ METİN ÜNAL<br />

i erdimetin<br />

Roma Termini’den yaklaşık üç saat süren yolculuğun<br />

ardından Toscana bölgesinde yer alan Pisa’ya, buradan<br />

da Venedik’e devam edeceğim. Pisa’da kalacağım süre<br />

dört saat. Çok kısa bir zaman dilimi olarak gelmesin<br />

size, çünkü bu küçük ve şirin şehirde İtalya’nın simgesi<br />

haline gelmiş Pisa Kulesi ve Pisa Vaftizhanesi’ni görmek<br />

için bu süre yeter de artar bile. Hatta kalan zamanımızda<br />

yemek yiyip, kahve içme imkânımız bile oldu.<br />

Neticede Çorum kadar bir şehirden bahsediyoruz. Tren<br />

garına inip, 20 dakikalık yürüme mesafesinden sonra<br />

Campo dei Miracoli’ye (Mucizeler Meydanı) ulaştım.<br />

EĞİK BİR KULEDEN FAZLASI: PİSA KULESİ<br />

1173-1372 yılları arasında aşamalı olarak inşa edilen 8<br />

katlı, 55 metre uzunluğundaki bu mermer yapı, yapılışından<br />

itibaren her yıl milimetrenin onda biri kadar<br />

eğilmeye devam ediyor. Ancak, ağırlık merkezi<br />

yapının izdüşümü içinde kaldığı için hâlâ ayakta<br />

kalmayı başarıyor. Kulenin tepesine 30 kişi ile<br />

sınırlandırılmış gruplarla çıkabilirsiniz. Kulenin<br />

etrafında yüzlerce insan, hepimizin bildiği o klişe<br />

pozu verebilmek için şekilden şekle giriyor. Eğer<br />

vaktiniz varsa oturun izleyin, koca koca amcaların<br />

türlü türlü komiklikler yaptığını. Biz de kuleyi<br />

yıkılmaktan kurtaran fotoğrafımızı çektirdikten<br />

sonra kulenin hemen yanında bulunan katedrali<br />

(Duomo di Pisa) ve vaftizhaneyi (Battisero Pisa)<br />

inceleyip meydandan ayrıldık.<br />

Pisa’da küçük bir gezinti yaptıktan sonra, tabii ki<br />

pizza ve makarna yemeden trene binmek olmazdı.<br />

Neticede dört saat daha tren yolculuğu beni<br />

bekliyordu. Pisa’dan Venedik’e direkt giden tren<br />

olmadığı için, Frenze Rifredi’de aktarma yaptıktan<br />

sonra akşam üzeri aşıklar şehrine ulaştım.<br />

64 Ekim / Kasım / Aralık | 2018<br />

October / November / December


Gezi<br />

VENEDİK: AŞIKLAR ŞEHRİ<br />

Şehre ayak bastığım ilk andan ayrıldığım<br />

zamana kadar fotoğrafını çekmeye değer<br />

gördüğüm o kadar çok an oldu ki... Şehir<br />

bu yönüyle alttan alta afrodizyak etkisi<br />

yaratıyor yok yere. Dar sokaklar, yüzlerce<br />

köprü, renkli Murano camlarıyla bezenmiş<br />

mimari yapılar, balkonlardan kanala sarkan<br />

çiçekler, gondollar, sokakta çello çalan<br />

müzisyenler bunlardan sadece birkaçıydı.<br />

Büyük kanal üzerinde bulunan dört köprünün<br />

en eskisi ve Venedik’in sembolleşmiş<br />

yapılarından biri olan Rialto Köprüsü’nün<br />

açılış tarihi 1591. San Polo ve San Marco’yu<br />

birbirine bağlayan köprü, aynı zamanda<br />

alışverişin de merkezi haline gelmiş. Köprünün<br />

üzerinde ipekten kıyafetler, maskeler,<br />

cam ürünleri ve takı satan birçok mağaza<br />

bulunmakta. Venedik’i eşsiz kılan bir diğer<br />

özelliği ise, sularla çevrili bu şehrin ahşap<br />

kazıklar üzerine kurulmuş olması. Çürümemesi<br />

için çamurun içine hava almayacak<br />

şekilde sıkıştırılan binlerce lagün kazığının<br />

üzerinde yükselmiş onca tarihi bina. Bana<br />

kalırsa ölmeden olmasa da batmadan<br />

görmeli bu şehri.<br />

Venedik’e gelip büyük kanal turuna katılabilir<br />

ya da gondol kiralayabilirsiniz. Gondollar<br />

6 kişilik olup, fiyatı 80 Euro. Fakat<br />

ücret 1 kişi için de, 6 kişi için de aynı. Benim<br />

yaptığım gibi etrafta gondol sırası bekleyen<br />

turistlere beraber kiralama önerisinde<br />

bulunursanız, hem yeni birileriyle sohbet<br />

etmiş olur hem de hatırı sayılır bir ekonomi<br />

yapmış olursunuz. Elinizi uzatsanız binalara<br />

değecek kadar dar sokaklardan geçerken,<br />

kulağımıza uzaklardan Pavarotti’den<br />

hatırladığımız O Sole Mio'yu okuyan tenor<br />

sesleri gelmeye başladı. Şarkı radyodan<br />

geliyordur diye düşündüğümüz anda, başka<br />

bir gondolda bizzat seslendiren sanatçıyla<br />

karşılaştık. Kadıköy-Eminönü vapurlarında<br />

limon sıkacağı pazarlayan adamlara aşina<br />

olmuş bizlere bu kadar romantizm fazla.<br />

Gondol gezintisinin ardından otele dönüş<br />

vakti geldi.<br />

SAN MARCO MEYDANI<br />

San Marco Bazilikası, Aziz Mark’ın Çan<br />

Kulesi, Sansoviniana Kütüphanesi ve<br />

Dükler Sarayı gibi birçok önemli eserin<br />

bulunduğu meydan, turistlerin ve meydanı<br />

hiç terk etmeyen güvercinlerin uğrak<br />

noktası haline gelmiş. Meydanda en çok<br />

dikkatimi çeken, altın süsleme ve kabartmalarla<br />

bezenmiş ihtişamlı yapısıyla San<br />

Marco Bazilikası oldu. Ünlü eser Ayasofya<br />

Müzesi’nden esinlenerek yapılmış olup,<br />

4. Haçlı Seferleri sırasında Venedikliler,<br />

Bizans İmparatorluğu’nun birçok sanat<br />

eserini buraya getirmiş.<br />

Biraz soluklanıp bir şeyler yemek istediğinizde,<br />

meydanda birçok şairin ve yazarın<br />

buluşma noktası olmuş yüzlerce yıllık<br />

tarihi kafeler sizleri karşılamakta. Benim<br />

önerim, büyük kanalın etrafında bulunan<br />

restoranlar olacaktır. Eğer şarap gurmesi<br />

değilseniz, Toscana üzümlerinden yapılan<br />

ev şarapları sizi asla hayal kırıklığına<br />

uğratmayacaktır. Tabi yanında İtalyanların<br />

ünlü scamorza ve parmigiano peynirlerini<br />

de unutmamak gerek.<br />

Fondamente Nove’den ortalama bir saat<br />

süren vapur yolculuğunun ardından, evleri<br />

ve dantel işçiliğiyle anılan Venedik’in şirin<br />

mi şirin adasındayım. İlkokulda resim derslerinde<br />

çizdiğimiz keskin köşeli, ortasından<br />

nehir geçen pastel renkli evlerin birer ütopyadan<br />

ibaret olmadığını anladım Burano<br />

Adası’nı gördüğümde. Evler, gökkuşağını<br />

giyinmiş gibiydi adeta.<br />

Hiç gitmek istemesem de dönüş için<br />

Marco Polo Havaalanı'na giden servislere<br />

bindim. Avrupa’nın genelinde olduğu gibi<br />

İtalya’da da toplu taşımaya binerken bilet<br />

kontrolü yok, ancak denk gelirseniz biletinizi<br />

gösteriyorsunuz. Dönüşte İstanbul’dan<br />

Erasmus için İtalya’ya gelmiş üç öğrenci<br />

arkadaşla tanıştım. Biraz sohbet ettikten<br />

sonra geldiklerinden beri hiç bilet almadıklarından<br />

övünüyorlardı ki, sivil giyimli bir<br />

kadın çantasından cihazını çıkartıp bilet<br />

kontrolüne başladı. İki dakika öncesine<br />

kadar nerelere gittiklerini anlatan çocukların<br />

dumur oluşunu tasvir etmem mümkün<br />

değil. 8 Euro’luk bileti almayıp, 10 kat<br />

cezasını ödemek zorunda kalan gençlerin<br />

çırpınışları ise görevlinin umurunda değildi.<br />

Çocuklara veda edip otobüsten ayrılırken,<br />

"Kredi kartı geçiyor mu?" naraları uzun<br />

süre kulağımda çınladı.<br />

Ekim / Kasım / Aralık | 2018<br />

October / November / December<br />

65


Etkinlik<br />

Türkiye’de heykel<br />

sanatının merkezi:<br />

Kömürcüoğlu<br />

Uluslararası Taş<br />

Heykel Kolonisi<br />

BARBAROS KON<br />

Nihat Kömürcüoğlu<br />

Kömürcüoğlu Uluslararası Taş Heykel<br />

Kolonisi, 2011 yılından bu yana her sene<br />

biraz daha geliştirilerek yapılmakta.<br />

Şimdiye kadar gerçekleştirilmiş olan<br />

8 koloniye 43 ülkeden bin 94 proje<br />

sunuldu; 19 Türk ve 48 yabancı olmak<br />

üzere toplam 67 heykeltıraş ve 4<br />

ressam katılım gösterdi.<br />

Pamukkale’ye gidenler, Korucuk<br />

kasabasına geldiklerinde yolun sağ<br />

tarafından gelen çekiç seslerini fark<br />

etmişlerdir. Çünkü burası NKVAK-<br />

FI’nın (Nihat Kömürcüoğlu Vakfı)<br />

düzenlediği Heykel Kolonisi çalışma<br />

alanıdır. Burada “Her taş kütlesinin<br />

içinde bir heykel vardır. Heykeltıraşın<br />

işi onu keşfetmektir” diyen ünlü<br />

heykeltıraş Michelangelo’nun sözlerini<br />

ispat edercesine taşları yontan<br />

heykeltıraşlar çalışmakta ve taş<br />

kütlelerinin içindeki heykeli çıkarmakla<br />

meşguldürler.<br />

Heykel Kolonisi'nin mimarı, taşlara<br />

adını yazdıran ve hayalleri olan iş adamı<br />

Nihat Kömürcüoğlu'dur. Hayalleri<br />

vardır, çünkü kurduğu Kültür Sanat<br />

ve Turizm Vakfı’ndan sonra müze ve<br />

daha sonrasında da büyük bir kültür<br />

kompleksi kurma düşüncesine sahiptir.<br />

Önce Kömürcüoğlu Mermer bünyesinde<br />

başlayan Heykel Kolonileri, daha<br />

sonra 20<strong>16</strong> yılında kurulan NKVAKFI<br />

ile faaliyetlerine devam etti. Şimdiye<br />

kadar yapılan heykel kolonilerinde pek<br />

çok faaliyet gerçekleştirildi.<br />

heykel kursları düzenlendi, kursiyerler<br />

eğitmen heykeltıraşlar nezaretinde<br />

heykel yaptılar. Kültür gezileri (Afrodisias,<br />

Hieropolis, Tripolis) düzenlenip,<br />

gezilerde antik yerleşim kentleriyle<br />

turizm merkezlerini tanıtıcı faaliyetler<br />

hayata geçirildi.<br />

Koloni ve heykel kursları için alanında<br />

uzman isimlerin yazılarının da yer<br />

aldığı katalog, iki dilde (Türkçe-İngilizce)<br />

hazırlanıp, başta üniversiteler ve<br />

heykel sanatçıları olmak üzere farklı<br />

ülkelerdeki heykel sanatıyla ilgilenenlere<br />

ulaştırıldı. Yine koloni ile ilgili<br />

sanatsal kitaplar yayımlandı. Koloniler<br />

ve kurslarda üretilen heykeller ve<br />

proje faaliyetlerini içeren resim ve<br />

fotoğraflar, yıl sonlarında Denizli şehir<br />

merkezinde ve uygun alanlarda sergilenerek<br />

gösterime sunuldu. Heykellerin<br />

6 adedi, hâlihazırda Denizli Vilayet<br />

önündeki caddede sürekli olarak<br />

sergilenmekte.<br />

Dünyanın dört bir tarafından gelen<br />

ünlü heykeltıraşlar, 67 adet heykel<br />

yaptı. Ayrıca önemli ressamların<br />

yapmış olduğu 6 tablo, heykellere<br />

eşlik etti. Türkiye ve dünyanın farklı<br />

ülkelerinden katılan kursiyerlere taş<br />

66 Ekim / Kasım / Aralık | 2018<br />

October / November / December


Antalya the Region of Tourism<br />

Visionary projects step<br />

Antalya into new age<br />

Metropolitan Mayor Menderes Türel<br />

transforms Antalya into a brand city with<br />

visionary projects. Antalya, from the<br />

Boğaçay Project to Konyaaltı Beach, from<br />

the Cruise Port to the Tünektepe Project,<br />

is taking firm steps forward to become a<br />

shining star of the world. With the support<br />

of citizens, Mayor Türel, who started and<br />

realized the projects imagined as a dream<br />

one by one, is rapidly approaching the goal<br />

of the brand city Antalya.<br />

BOĞAÇAYI PROJECT STARTED<br />

Metropolitan Mayor Menderes Türel started<br />

the first stage of the Boğaçay Project,<br />

which will guide the future of Antalya.<br />

Boğaçayı, which threatens Konyaaltı with a<br />

disaster risk will be transformed to a living<br />

space that will add great value to Antalya.<br />

KONYAALTI COAST BECAME THE MOST<br />

BEAUTIFUL IN THE WORLD<br />

One of the most important projects<br />

that changed the face of Antalya is the<br />

Konyaaltı Coast Antalya Life Park Project.<br />

The project, which made the Konyaaltı<br />

Coast magnificent, was completed before<br />

the season was opened. Konyaaltı Beach,<br />

which has become the most beautiful<br />

beach in the world, wins great recognition<br />

both from the public and tourists.<br />

TÜNEKTEPE WILL BEAUTIFY THE<br />

CITY VIEW<br />

With the launch of the cable car project,<br />

Tünektepe Project's first steps are taken<br />

and it will be one of the symbols of Antalya.<br />

Antalya will have a new attraction center<br />

with Tünektepe, which will decorate postcards<br />

with its magnificent architecture. A<br />

30-room touristic facility, attraction center<br />

and living space project will take place in<br />

Tünektepe. This will also serve as a facility<br />

that the public can benefit from.<br />

Antalya will be the center of artificial intelligence<br />

Governor Münir Karaloğlu stated that<br />

Antalya is not only a tourism city, but<br />

also a center of agricultural production<br />

and trade. He said that they will make<br />

efforts to transform city into the center of<br />

software, cyber security and artificial intelligence.<br />

Karaloğlu, continued his speech<br />

with the followings: ''We aim to develop<br />

the city in terms of technology as well as<br />

tourism, agriculture and trade. Export is<br />

not just a shopping instrument for Turkey,<br />

it is also very important for the development<br />

and social welfare.<br />

Therefore, we thank the people who<br />

produce in Turkey and trying to sell these<br />

products around the world by traveling.<br />

Last year, Antalya entered into provinces<br />

that exported more than $ 1 billion, but this<br />

is not enough. The figure of 1 billion dollars<br />

does not reflect the potential of Antalya.<br />

Main sector in Antalya is tourism. Hopefully<br />

the tourism figures will also considered<br />

as export figures and this way Antalya's<br />

contribution to the country will appear<br />

much more clearly. When we achieve this in<br />

Antalya, this place will continue being one<br />

of the most important centers of Turkey."<br />

68 Ekim / Kasım / Aralık | 2018<br />

October / November / December


Antalya the Region of Tourism<br />

800 year-old value on the<br />

historical Silk Road:<br />

ALARAHAN<br />

Alarahan, which was built about 800 years ago for the development<br />

of trade on the historical Silk Road and for the accommodation<br />

of merchants in the Seljuks period, is now contributing to<br />

tourism. Alarahan built by the Anatolian Seljuk Sultan Alaaddin<br />

Keykubat, who also took the Alara Castle on the historical trade<br />

route starting from China to Europe through Anatolia and the<br />

Mediterranean, welcomes many local and foreign tourists today.<br />

In the past, Alarahan which has been guided the commercial<br />

and economic life of the region, has been built to enable the<br />

caravans and passengers to spend the night comfortably and<br />

safely and also to sell their goods. Akdeniz University Department<br />

of Medieval Archeology Lecturer and Dean of the<br />

Faculty of Fine Arts Prof. Dr. Osman Eravşar, who completed<br />

his excavations in Alarahan from 2007-2013, said that after<br />

the Seljuks conquered Alanya, they took the Alara Castle and<br />

then they built Alarahan.<br />

ONLY CARAVANSERAI WHICH HAS A<br />

UNIQUE PLAN IN ANATOLIA<br />

Eravşar said that it was built to ensure control of the road<br />

connecting the inner parts of the Alara Castle to the Mediterranean,<br />

and he gave the following information: "I think<br />

the first construction of the Alara Castle goes back to the<br />

Bronze Age. As a matter of fact, we had the remains of the<br />

Roman period in our excavations. In another archaeological<br />

work, in the Middle Ages and in the First Age, the sea was<br />

more inland. According to this exploration, it is thought to be<br />

a harbor near the Alara Castle. After the conquest of Alanya,<br />

the Seljuks wanted to increase economic value of the region<br />

by building a caravanserai, Alarahan, which only has a unique<br />

plan in Anatolia on this caravan road."<br />

Gazipaşa Airport welcomed the one millionth passenger<br />

Gazipaşa-Alanya Airport, operated by<br />

TAV Airports, welcomed the one millionth<br />

passenger this year with a special ceremony.<br />

A gift bag and a week's stay by TAV were<br />

given to Wim de Bruyn, who came to Alanya<br />

from Holland, Eindhoven with the B737-800<br />

that belongs to Transavia Airways. Also, a<br />

hotel-airport transfer with VIP car by HAVAŞ,<br />

and gift voucher by ATÜ were given to Bruyn.<br />

TAV Gazipaşa Operations Coordinator Cengiz<br />

Aşıklı, in his speech at the ceremony said the<br />

followings: ''The airport served 4 thousand 736<br />

passengers eight years ago when we went into<br />

action, it has exceeded 1 million passengers<br />

today. As TAV, we have always believed in the<br />

potential of this place and have made the<br />

necessary investments to make actual this<br />

potential. Together with all our stakeholders,<br />

we are working hard to promote our region.<br />

We are proud and happy to see the results<br />

of these efforts. Today, 20 airlines fly to 33<br />

destinations from our airport. We will continue<br />

to work with the same determination and<br />

maintain to contribute to the development of<br />

our region.''<br />

Gazipaşa-Alanya Airport has a 6 thousand<br />

400 square meters of terminal building that<br />

can serve 2 thousand 350 meters of airplane.<br />

The airport served 850 thousand passengers<br />

in the first eight months of the year, with<br />

an increase of 56 percent compared to the<br />

same period of the previous year. In the same<br />

period, international passengers increased by<br />

99 percent to the 452 thousand. The airport<br />

served approximately 823 thousand passengers<br />

in 2017 and hosted 5 thousand 662 flights.<br />

Ekim / Kasım / Aralık | 2018<br />

October / November / December<br />

69


Cappadocia the Region of Tourism<br />

In line with the project, Ukraine determined<br />

as the first target market. A high<br />

level delegation consisting of Ukraine's<br />

leading travel agencies and tour operators<br />

came from Ukraine, which is one of<br />

the countries sending the most tourists<br />

to Turkey with 1.5 million people, was<br />

hosted in Kayseri Radisson Blu Hotel<br />

with the support of TÜROB and THY Kiev<br />

Directorate.<br />

Balloon at Cappadocia in the morning,<br />

ski at Kayseri in the noon<br />

Three destinations, which have lost their<br />

foreign high-income guests during the<br />

last three years due to the downturn of<br />

tourism, have taken action to regain a<br />

group of qualified tourists by a common<br />

promotion. Within the scope of the works<br />

of Turkey Hoteliers Association (TÜROB)<br />

on diversification and sustainability of<br />

Turkish tourism, besides Istanbul, the first<br />

steps of the common destination works of<br />

Kayseri-Cappadocia were taken.<br />

NEW TOURISM PRODUCTS<br />

WILL BE DEVELOPED<br />

TÜROB President Timur Bayındır gave<br />

information about the project: ''As TÜROB,<br />

we are very happy to make real the first<br />

phase of this project we have been working<br />

on for a long time. We should develop<br />

new tourism products and offer them to<br />

the service of tourism, to expand the tourism<br />

to the whole country, and to reach the<br />

number of qualified tourists and income<br />

that we aimed. With their geographical<br />

closeness, Kayseri and Cappadocia are<br />

among the most important destinations<br />

for this goal. On the same day, the balloon<br />

tour in Cappadocia in the morning and the<br />

skiing in Kayseri in the noon will provide an<br />

important experience. We wish this project<br />

will provide a permanent product to the<br />

country tourism, as well as promotion of<br />

the region."<br />

World's favorite paragliding place:<br />

MOUNT HASAN<br />

Extinct volcano Mount Hasan that contribute to the formation<br />

of Cappadocia and the Ihlara Valley, is one of the most<br />

important places both in Turkey and in the world about paragliding<br />

with its potential. The mountain, which has become<br />

a favorite place for paragliders in recent years, hosted the<br />

2018 Paragliding World Cup Distance Competitions, one of<br />

the most important events of air sports.<br />

Goran Dimiskovski, Head of Paragliding World Cup Organization,<br />

said that the World Cup which was held in Aksaray<br />

with 130 competitor pilots from 30 countries was successfully<br />

completed. Stating that Mount Hasan has an important<br />

place in paragliding sport, Dimiskovski continued as<br />

follows: ''There is not much place in the world where pilots<br />

can fly as intensely as Mount Hasan. It was very important<br />

for us that the national team athletes' from 30 different<br />

countries flying here successfully. Mount Hasan is also a<br />

very significant place in terms of meteorology. Because of<br />

its location, Mount Hasan is on a plain and this is cut out for<br />

paragliding sport. If more take-off areas can be opened on<br />

the occasion of all departure directions are suitable, Mount<br />

Hasan will become one of the irreplaceable places in paragliding<br />

in the world.<br />

IT CAN RANK AMONG THE TOP THREE IN THE WORLD<br />

Goran Dimiskovski underlined that Mount Hasan could get into<br />

the top three in the world in paragliding and continued: ''Mount<br />

Hasan is one of the places that has good potential for us to<br />

paraglide. Our current expectation from local governments in<br />

Turkey is that if the departure area is opened in the standards<br />

that we want, this place can become one of the few places in<br />

the world, and the only point at Turkey. It is certainly possible<br />

for Mount Hasan to become an indispensable area of world<br />

paragliding organizations."<br />

70 Ekim / Kasım / Aralık | 2018<br />

October / November / December


Cappadocia the Region of Tourism<br />

10 thousand year-old village in Cappadocia:<br />

AŞIKLI HÖYÜK<br />

The excavations carried out in the 10<br />

thousand 500 year-old Aşıklı Höyük, which<br />

is known as the first village of Central Anatolia<br />

and Cappadocia, and which hosted<br />

many firsts in history, shed light on the<br />

history of the region.<br />

Istanbul University Faculty of Literature<br />

Department of Prehistoric Archeology<br />

Academician and Head of the Aşıklı Höyük<br />

Excavation Dr. Mihriban Özbaşaran, said<br />

in her statement that Aşıklı Höyük was the<br />

oldest village settlement in Cappadocia,<br />

and that it hosted a long and uninterrupted<br />

settlement between 8500 and 7300 BC.<br />

Özbaşaran stated that the establishment<br />

of the permanent settlement in Aşıklı had<br />

been going until 10 thousand 500 years<br />

ago, and she made the following remarks:<br />

MARKS OF PASSING TO SETTLED LIFE<br />

"Under the oldest layer, there are dates<br />

from the previous years, which date back<br />

to 11,000 years ago. However, these examples<br />

are singular. The foundings collected<br />

in the last three years in the surface explo-<br />

rations confirm the presence of nomadic<br />

communities in the Aşıklı region at that<br />

times. In Aşıklı Höyük, the transition from<br />

hunter gatherer life to settled life can be<br />

observed step by step. This period is a<br />

process in which transition from hunter,<br />

gatherer and nomadic lifestyle to settled<br />

life, transition from consumption to production,<br />

and transformations in the social<br />

structure of society are observed.<br />

IT HOSTS MANY FIRSTS<br />

Prof. Dr. Mihriban Özbaþaran highlighted<br />

that Aşıklı Höyük hosted many firsts, and<br />

continued as follows: ''It has been 28 years<br />

since we started works in Aşıklı Höyük. One<br />

of the results that we got in this process is<br />

that Aşıklı is where the first sheep and goat<br />

were domesticated in Central Anatolia.<br />

Here we find the first mining products. We<br />

know that in the BC 7500s, copper beads<br />

were partially processed here, and partly<br />

they were brought from outside and turned<br />

into beads. We have a sample of brain surgery,<br />

found in 1989. This is one of the oldest<br />

brain surgeries in the world. Aşıklı is a place<br />

where we can also watch special and local<br />

technology for the period."<br />

The world-famous star Amanda Cerny is in Cappadocia<br />

World famous social media phenomenon<br />

American Amanda Cerny met with elementary<br />

school students in the village of Sofular,<br />

Ürgüp district of Nevşehir. Cerny, who<br />

painted the walls of Sofular Primary School<br />

and played various games with the little<br />

students, then shared the photos of the time<br />

she spent in the village of Sofular on her<br />

social media accounts with these words:<br />

''Thank you so much to the volunteers to<br />

help renovate this school in a small village<br />

in Cappadocia, Turkey... A safe and comfortable<br />

place to receive education is a must<br />

for our kids. It’s so full of love. I had the best<br />

time. It’s beautiful how I can travel half way<br />

across the world into a completely different<br />

culture and feel at home. Even though<br />

we speak different languages, we are not<br />

so different from one another. We smile, we<br />

laugh, we cry, we love. We are all human."<br />

Ekim / Kasım / Aralık | 2018<br />

October / November / December<br />

71


Bodrum the Region of Tourism<br />

The tourism heaven Bodrum's<br />

museum that attracts tourists:<br />

BODRUM CASTLE<br />

The Bodrum Castle in Muğla, which is<br />

famous for its different archaeological<br />

artifacts and has taken place in the UNE-<br />

SCO World Heritage Temporary List for<br />

two years, is considered among the richest<br />

underwater archaeological museums in<br />

the world. Located on a rocky peninsula<br />

between two harbors, the castle has been<br />

home to the Museum of Underwater<br />

Archaeology since 1964, and hosts thousands<br />

of both Turkish and foreign tourists<br />

every year.<br />

Also known as the castle of Knights of<br />

St. John, the castle has many towers. The<br />

works found in the museum collections<br />

are exhibited in Turkish Bath, Amphora<br />

Exhibition, East Roman Ship, Glass Hall,<br />

Glass Wand, Coin and Jewellery Hall,<br />

Karyan Princess Hall, English Tower,<br />

Torture and Massacre Rooms and German<br />

Tower. The museum, which in 1995 won the<br />

prestigious European Museum of the Year<br />

Award, attracts a lot of tourists from all<br />

around the world.<br />

VERY IMPORTANT CASTLE OF THE<br />

EASTERN MEDITERRANEAN<br />

Bodrum Castle Assistant Manager of<br />

the Museum of Underwater Archeology<br />

Tayfun Selçuk, said that the castle is<br />

one of the most important castles of the<br />

Eastern Mediterranean. Selçuk, indicated<br />

that the construction of the castle<br />

began in 1415 and continued until 1523.<br />

For nearly 100 years, the castle was in the<br />

hands of the Knights of St. Jean, and then<br />

Ottomans conquered it. Tayfun Selçuk<br />

said that the Bodrum Castle continued<br />

to serve as a military base until 1895, was<br />

used as a prison for one term and stated<br />

the followings:<br />

CONSISTS OF FIVE TOWERS<br />

"In 1964, after the decision of the Ministry<br />

of Culture and Tourism, the restoration was<br />

carried out and it started to serve as Bodrum<br />

Museum of Underwater Archeology. There<br />

are five different towers in the Bodrum Castle.<br />

Knights from different nationalities lived<br />

inside of each tower -British, French, Italian,<br />

German, and Spanish towers are exist. The<br />

highest one is the French Tower.<br />

300 THOUSAND VISITORS PER YEAR<br />

Bodrum Castle was added to the UNESCO<br />

World Heritage Temporary List in 20<strong>16</strong>. It's<br />

one of 10 ancient cities and ruins in Turkey.<br />

Within the scope of the works carried out by<br />

our Ministry, we hope to make a permanent<br />

entry into the World Heritage List as soon as<br />

possible. It is one of the most important underwater<br />

archeology museums in the world<br />

and the only one in Turkey. 300 thousand<br />

Turkish and foreign tourists visit the Underwater<br />

Archeology Museum every year."<br />

72 Ekim / Kasım / Aralık | 2018<br />

October / November / December


Bodrum the Region of Tourism<br />

World’s shining star Bodrum<br />

According to some researches in Turkey and the world, Bodrum<br />

found itself on the top position, its brand value continues to<br />

increase day by day. Bodrum, which is rank among the top 10 in a<br />

study carried out in Turkey named "Livable Cities", is also come in<br />

third at the category of ''The most beautiful region for swimming<br />

in the world'' in another research abroad.<br />

Bodrum has not stopped promotional activities for years despite<br />

all the adversities, and now reaps the fruits of this struggle.<br />

Bodrum Peninsula located at the intersection of the Aegean and<br />

the Mediterranean, is one of the most important points of tourism<br />

in the world with its unique nature, famous bays, mild climate,<br />

geographical features, ancient history dating back centuries,<br />

and ancient cities that preserve the signs of many civilizations.<br />

Bodrum, a peninsula with a unique historical and cultural tradition,<br />

continues to make a difference in world tourism with its unique<br />

features.<br />

HOSTS MANY OF WORLD HERITAGES<br />

Bodrum is not only a natural wonder with its sea that reflects the<br />

50 tons of blue, nature's wonder bays, and the sun that warms the<br />

four seasons, but also it has an important world heritage which<br />

considered as one of the world's seven wonders that bears the<br />

traces of Carian Satrap Mausolos and father of history Herodotus.<br />

Bodrum Peninsula, which is known for its artistic and cultural<br />

activities in the Mediterranean, is frequent destination for many<br />

world-famous names. Bodrum is one of the most popular tourism<br />

destinations; it welcomes its guests with its 5-star hotels, its<br />

unique boutique structure and the only hotels in the world, and<br />

gives everyone the opportunity to live their own Bodrum.<br />

You have an assistant in Bodrum anymore<br />

Bodrummondo platform started to the<br />

service with the motto of ''Your Life and<br />

Entertainment Assistant in Bodrum''.<br />

Bodrummondo offers everything about<br />

life, the colorful world of Bodrum, which is<br />

outstanding address of summer, and the<br />

privileges in one platform.<br />

Bodrummondo Founder Cenk Alptekin, who<br />

has worked as a senior manager in the tourism<br />

sector for many years, underlined that<br />

Bodrum has brought unexplored values to<br />

the people come here for holidays, business<br />

trips, short or long-term travels and settlements.<br />

He said: ''Bodrum is one of the most<br />

important tourism regions of our country.<br />

With our new brand, we aim to meet all the<br />

needs of our guests in Bodrum, which hosts<br />

thousands of Turkish and foreign people every<br />

year. We assume life and entertainment<br />

assistance duty some way in Bodrum. We<br />

bring together the high quality, reliable, expert<br />

people and institutions that our guests<br />

can get service in a single platform and we<br />

provide them to buy the services they need<br />

in Bodrum easily through this platform.''<br />

ALL THE OPPORTUNITIES ABOUT LIFE<br />

Bodrummondo offers privileged advantages<br />

in contractual entertainment, food<br />

& beverage places and beach clubs. Bodrummondo<br />

provides all the facilities about<br />

life such as city transfer, car rental, hotel,<br />

real estate consultancy, catering, private<br />

invitation, wedding organizations, diving,<br />

and from trip in the vineyard to helicopter<br />

hiring, also it gives lifestyle services such<br />

as sailing.<br />

Ekim / Kasım / Aralık | 2018<br />

October / November / December<br />

73


Müzelerimiz<br />

Türkiye'nin<br />

eczacılık tarihi<br />

bu müzede!<br />

CENAY TOPRAKKAYA<br />

Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından<br />

tescil edilen Türk Eczacılık Tarihi İhtisas<br />

Müzesi, İstanbul Üniversitesi (İÜ) Eczacılık<br />

Fakültesi'nde açıldı. İÜ Rektörü Prof. Dr.<br />

Mahmut Ak, açılışta yaptığı konuşmada<br />

Eczacılık Fakültesi'nin Türkiye'deki eczacılık<br />

kültürünün başvuru merkezi niteliğinde<br />

olduğunu söyledi. Üniversitede 900'den<br />

fazla diploma programı ve 550 anabilim<br />

dalı olduğunu ifade eden Ak, dergimize<br />

şunları ifade etti:<br />

"Üniversitemiz, Türkiye'nin akademik camiasının<br />

en güçlü omurgasını teşkil etmektedir.<br />

Bu temsiliyet, bize büyük sorumluluklar<br />

da getiriyor. Üniversitemizde müze<br />

sayılabilecek kültürü, hikâyeleri ve objeleri<br />

barındırıyoruz. Müzecilik bölümümüz,<br />

kültürel miras varlıklarını koruma yüksek<br />

lisans programımız var. Burada üniversitemizin<br />

6. müzesini açıyoruz. Bu da bizim<br />

için büyük bir gurur vesilesidir. Yeni iki<br />

müzemizi de açmak için çalışmalara devam<br />

ediyoruz. Belki de Türkiye'nin en büyük tıp<br />

tarihi müzesini kuruyoruz."<br />

ECZACILIK TARİHİMİZİN<br />

GÖRSEL HAFIZASI<br />

İstanbul İl Kültür ve Turizm Müdürü Dr.<br />

Coşkun Yılmaz ise, Türk Eczacılık Tarihi<br />

İhtisas Müzesi'nin kendisi için ayrı bir öneme<br />

sahip olduğunu dile getirdi. Yılmaz, İÜ Tarih<br />

Bölümü mezunu olduğuna ve tıp tarihine dair<br />

farklı kitaplara imza attığına işaret ederek;<br />

"Osmanlılarda Sağlık isimli bir kitabın yazar<br />

ve editörlüğünü üstlendim. Kitabı hazırlarken<br />

en çok sıkıntısını yaşadığım konulardan<br />

biri, tıp tarihine dair görsel objelerdir. Şimdi<br />

buraya sadece müze olarak bakmamak gerekiyor,<br />

aslında eczacılık tarihimizin görsel<br />

hafızasını burada bulacağız. İlim, kültür ve<br />

sosyo-ekonomi tarihi açısından oldukça<br />

önemli bir yer" değerlendirmesinde bulundu.<br />

TEMELLERİ TURHAN BAYTOP<br />

TARAFINDAN ATILDI<br />

İÜ Eczacılık Fakültesi Dekanı Prof. Dr.<br />

Erdal Cevher de Türkiye'nin ilk Eczacılık<br />

Tarihi İhtisas Müzesi'nin en köklü eczacılık<br />

fakültesinde açıldığının altını çizdi. Müzenin<br />

kurulmasında emeği geçenlere teşekkür<br />

eden Cevher; "İÜ Eczacılık Fakültesi,<br />

1839'dan beri ilacın üretilmesinden hastaya<br />

İÜ Rektörü<br />

Prof. Dr.<br />

Mahmut<br />

Ak...<br />

ulaştırılmasına kadar her aşamada görev ve<br />

sorumluluk alabilecek katılımcı, yenilikçi ve<br />

bağımsız bilimsel düşünceye sahip mezunlar<br />

yetiştiren, ülkemizin köklü fakültelerinden<br />

biridir. Fakültemiz bugüne kadar ülkemizdeki<br />

birçok köklü üniversitenin eczacılık<br />

fakültelerinin kurulumunda da aktif olarak<br />

görev almıştır. Müzemizin temelleri 1960'ta,<br />

rahmetle andığımız Prof. Dr. Turhan Baytop<br />

tarafından atılmıştır. Müzenin çekirdeğini<br />

Baytop'un kişisel koleksiyonu oluşturmuş,<br />

daha sonra eczacı ve hekimlerin bağışlarıyla<br />

müzemiz zenginleştirilmiştir" dedi.<br />

MÜZE HAKKINDA<br />

Türkiye'nin ilk eczacılık tarihi müzesi<br />

olarak Prof. Dr. Turhan Baytop tarafından<br />

1960'ta kurulan Türk Eczacılık Tarihi İhtisas<br />

Müzesi; Türkiye'de eczanelerin, eczacılık<br />

eğitiminin ve ilaç endüstrisinin tarihine ışık<br />

tutan kaynaklar içeriyor. Bu koleksiyonun<br />

korunması, gelecek nesillere aktarılması<br />

ve meslek tarihiyle ilgili araştırmalara<br />

imkân sağlanması amacıyla ihtisas müzesi<br />

olarak tescil edilmek üzere, rektörlük<br />

tarafından Kültür ve Turizm Bakanlığı'na<br />

yapılan başvuru onaylandı. Topkapı Sarayı<br />

Müzesi Enderun Eczahanesi'ne ait şiddetli<br />

zehirler dolabı, ayrı bulundurulacak ilaçlar<br />

dolabı, porselen ilaç kavanozları, cam ilaç<br />

şişeleri ve drog kutuları müzede sergileniyor.<br />

Müzede, Osmanlı döneminden Pasteur<br />

Eczahanesi ve İstikamet Eczahanesi'nin,<br />

Türkiye'de eczanelerin gelişimi hakkında<br />

fikir veren dolapları, prodüi şişeleri, ilaç<br />

yapımında kullanılan malzeme ve reçete<br />

kayıt defterleri de yer alıyor.<br />

İstanbul İl<br />

Kültür ve<br />

Turizm Müdürü<br />

Dr. Coşkun<br />

Yılmaz...<br />

İÜ Eczacılık<br />

Fakültesi<br />

Dekanı Prof.<br />

Dr. Erdal<br />

Cevher...<br />

74 Ekim / Kasım / Aralık | 2018<br />

October / November / December


Medikal Turizm<br />

Takip edilecek<br />

MEDİKAL TURİZM<br />

TRENDLERİ<br />

UZM. DR. SİNAN İBİŞ<br />

Medikal Turizm Derneği<br />

Başkanı<br />

Medikal turizm, çoklu milyar dolar endüstrisiyle<br />

önümüzdeki 10 yıl içerisinde her yıl yüzde 25 büyüme<br />

kapasitesine sahip. Bu data gösteriyor ki, her geçen gün<br />

daha fazla insan bu konuyla ilgilenmekte. Seyahat etme<br />

zevkiyle medikal uygulamaların faydalarını birleştirmenin<br />

keyfini yaşamak, medikal turizmi cazip kılmakta.<br />

DÜNYADAKİ TOP MEDİKAL TURİZM TRENDLERİ<br />

☑ Özel Sağlık Şehirlerinin Büyümesi<br />

Yabancı yatırımlar belirli düzeyde artış gösteriyor,<br />

bu da özel sağlık şehirlerinin oluşmasına büyük katkı<br />

sağlıyor. Değişik ülkelerden hastalar, multi özellikteki<br />

hastanelerden etkileniyor. Bu hastaneler, hem sağlık<br />

hem de misafirperverlik hizmetlerini bir arada sunuyor.<br />

☑ Asya Açılımı<br />

Medikal turizmde Asya ülkelerini tercih eden medikal<br />

turistlerin sayısının hızla artması bekleniyor. Çünkü<br />

Asya ülkeleri, yüksek oranda ve standartlarda misafirperverlik<br />

sunuyor. Ek olarak, durmaksızın<br />

teknolojilerini güncelliyorlar. En tepe noktada<br />

ise Asya'da medikal servisler, tüm bölgelere<br />

göre çok daha ucuz.<br />

☑ Yetenekli Medikal Turizm<br />

Profesyonellerinin Yetiştirilmesi<br />

Endüstrinin gelişimi, yetenekli kalifiye eleman<br />

ihtiyacı doğuruyor. Bu doktorlar, hemşireler,<br />

çevirmenler, fizyoterapistler ve diğer yöneticileri<br />

kapsıyor. Bu profesyonellere ihtiyacın<br />

artması nedeniyle, tıp ile ilgili okullar ve eğitim<br />

merkezleri de hızla gelişiyor, yaygınlaşıyor. Gelişen<br />

medikal turizm ile yetişen profesyoneller,<br />

medikal turistlerin yararına olabilecek birçok<br />

prosedürü de öğreniyor. Bunlar arasında burun<br />

estetiği, anjiyoplasti, göğüs estetiği, girişimsel<br />

tıp, kök hücre uygulamaları, organ nakilleri ve<br />

ileri tıp uygulamaları var.<br />

☑ Yeni Destinasyonların Kurulumu<br />

Medikal turizmde yol alan birçok ülkenin artık<br />

yeni rakipleri olacak. Özellikle nefes kesici<br />

tabiatıyla Birleşik Arap Emirlikleri, Yunanistan,<br />

Tayvan ve Türkiye, son yıllarda pozitif büyüme<br />

gösterdi ve turistlerin görmek istediği yerler<br />

listesine girdiler.<br />

Medikal turizm aslında sağlık sektörünün<br />

geleceğini değiştirdi. Çok büyüdü ve globalde<br />

büyümeye devam ediyor. Önceden belirlenen<br />

standartlar, daha çok insanın daha büyük<br />

ilerleme, kaliteli servis ve maliyet düşüklüğü<br />

talepleriyle gelecek yıllarda değişecek.<br />

Ekim / Kasım / Aralık | 2018<br />

October / November / December<br />

75


Termal ve Sağlık Turizmi<br />

Sivas’ın doktor balıkları,<br />

tüm dünyaya ‘şifa’ olmaya hazırlanıyor<br />

PINAR BALTACI<br />

3. Uluslararası Termal ve Sağlık Turizmi<br />

Zirvesi’nin bu seneki ev sahibi Sivas oldu.<br />

Geçtiğimiz yıllarda sırasıyla Afyon ve<br />

Denizli’de gerçekleştirilen zirvenin Sivas<br />

ayağında, termal su ve birçok hastalığın<br />

şifa kaynağı olan doktor balıklar dünyaya<br />

tanıtıldı. Dünya sağlık turizmi pazarına<br />

açılmaya hazırlanan Sivas’ta düzenlenen<br />

uluslararası toplantıya, 52 ülkeden toplam<br />

300’e yakın delege katıldı.<br />

Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Kongre Salonu'nda<br />

organize edilen toplantıya Sivas<br />

Valisi Davut Gül, Sivas Belediye Başkanı<br />

Sami Aydın, Ticaret Bakanlığı Hizmetler ve<br />

Devlet Yatırımları Daire Başkanı Alperen<br />

Kaçar, Türkiye Sağlık Turizmi Konseyi<br />

(THTC) Kurucu Başkanı Emin Çakmak,<br />

Sivas Ticaret ve Sanayi Odası yöneticileri,<br />

Cumhuriyet Üniversitesi Rektörü Prof. Dr.<br />

Alim Yıldız ile 52 ülkeden gelen sağlık turizmcileri<br />

katıldı. Sivas’ın yerel yönetimlerinin<br />

de kentlerinin turizm potansiyeli hakkında<br />

bilgi sunduğu zirveye, Türk ve Alman basın<br />

mensupları da bir hayli ilgi gösterdi.<br />

Türkiye Sağlık Turizmi Konseyi Kurucu<br />

Başkanı Emin Çakmak...<br />

TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN<br />

MİHENK TAŞI: SİVAS<br />

3. Uluslararası Termal ve Sağlık Turizmi<br />

Zirvesi’nin açılış konuşmasını yapan THTC<br />

Kurucu Başkanı Emin Çakmak, Sivas'ın<br />

artık tüm dünyada görücüye çıkmaya hazır<br />

olduğunu gördüklerini belirterek; "Türkiye<br />

Cumhuriyeti’nin kuruluşunun mihenk taşı<br />

olan Sivas, günümüzde hâlâ şifa dağıtmaya<br />

devam ediyor. Ticaret Bakanlığımızın önemli<br />

destekleri, ORAN Kalkınma Ajansı’nın, Sivas<br />

Sivas Valisi Davut Gül<br />

Belediyesi ve diğer paydaşların katkılarıyla<br />

zirveyi düzenledik. 13 yıldır faaliyette bulunan<br />

THTC’nin Türkiye’de 375 üyesi, 91 ülkede<br />

<strong>16</strong>5 temsilci ofisleri bulunuyor. THTC üyesi<br />

52 ülkenin direktörleri ve ofis temsilcileri,<br />

partner kurumlarıyla bu zirveye katıldı. Konseyimiz<br />

yurtiçi ve yurtdışında 500’e yakın<br />

etkinliğe imza attı" ifadelerini kullandı.<br />

VALİ DAVUT GÜL: SİVAS ŞİFA KAYNAĞI<br />

Konferansta söz alan Sivas Valisi Davut Gül<br />

ise zirvenin önemine vurgu yaparak; "Bu<br />

zirve bu zamana kadar Sivas’ta yapılan en<br />

önemli etkinlik. Sivas'ta son 10 yılda yapılan<br />

otellerin, konaklama tesislerinin sayısı 20'nin<br />

üzerinde. Bu hem Sivas'ın hem de Türkiye'nin<br />

gücü. Tüm bunların yanında Sivas, güvenilir<br />

ve kolay ulaşılabilir bir şehir. Sivas'ın 7 bin<br />

yıllık bir geçmişi, güçlü bir medeniyeti, güçlü<br />

bir tarihi ve birikimi var. Bunu da Sivas'ı<br />

gezdiğinizde ayakta kalan eserleriyle görebilirsiniz.<br />

Sivaslılar da bunun farkında. İnşallah<br />

bu toplantı, kentin turizminin canlanmasına<br />

da vesile olacak. Sivas, nem oranının en az<br />

olduğu ve güneşi en iyi alan şehir. Kaplıcaları<br />

ve doğal güzellikleriyle de şifa kaynağı" dedi.<br />

76 Ekim / Kasım / Aralık | 2018<br />

October / November / December


Termal ve Sağlık Turizmi<br />

Alman Medical Spa Vakfı Başkanı Lutz<br />

Lungwitz, kangal köpeklerini çok sevdi...<br />

LUNGWITZ: SİVAS GELECEK İÇİN<br />

BÜYÜK POTANSİYEL TAŞIYOR<br />

Zirve sonunda değerlendirmede bulunan<br />

Alman Medical Spa Vakfı Başkanı<br />

Lutz Lungwitz; "Sivas gelecek için büyük<br />

potansiyel taşıyor. Almanya’ya döndüğümüzde<br />

Sivas için neler yapabileceğimize<br />

dair Türkiye Sağlık Turizmini Geliştirme<br />

Konseyi Başkanı Emin Çakmak ile çalışmalara<br />

başlayacağız" diyerek, şunları ifade<br />

etti: "Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Almanya<br />

ziyaretinde tartışmalar yaşandı. Ancak<br />

bizim aramızda fikir üretilme tartışmaları<br />

yapılıyor. Almanya’da yaşayan birçok Türk<br />

var. Buralara geldiğim zaman yadırgamıyorum.<br />

10-12 yıl önce THTC ile ilişkilerimiz<br />

başladı ve çok şey öğrendim. Dostluğumuz,<br />

tüm siyasi tartışmaların dışındadır."<br />

SİVAS’I DÜNYAYA DOKTOR<br />

BALIKLAR TANITACAK<br />

Zirve sonucunda yapılan değerlendirmede;<br />

"Sivas’ın en değerli ürünü ve dünya markası<br />

olan ‘doktor’ balıkların sihirli, iyileştirici<br />

yanlarını öne çıkararak şehri tanıtmaya<br />

çalışacağız" kararı öne çıktı. Bu anlamda<br />

Sivas’ta ilk akla gelen merkez Kangal Balıklı<br />

Kaplıca oluyor. Bizler de yolumuzu Sivas’ın<br />

Kangal ilçesine düşürerek, ‘doktor’ balıkların<br />

sihrine yakından şahit olduk. 1988 yılından<br />

bu yana merkezin işletmesini elinde<br />

bulunduran Fuat Ünsal, dergimize tesise<br />

dair şu açıklamalarda bulundu: "Tesisimize<br />

hem Türkiye hem de yurtdışından ilgi yoğun.<br />

Gelenler olumlu etkilerini görerek, her sene<br />

ziyaret etmeye başlıyorlar. Balıklarımız<br />

tam anlamıyla bir tedavi uyguluyor. Suda<br />

yaklaşık 37 derece sıcaklık var, normalde<br />

bilimsel olarak 27 derecenin üzerinde balık<br />

yaşamaması gerekir. Burası bir mucize...<br />

YAN ETKİSİZ, SAĞLIKLI TEDAVİ<br />

Kaplıcalarımızda tedavi iki farklı aşamayla<br />

ilerliyor. Tedavinin yüzde 30’unu selenyumlu<br />

su ile birleşen balıklar yaparken, yüzde 70’i<br />

selenyumlu su sayesinde gerçekleşiyor.<br />

Suya girdiğiniz anda balıklar, yaralı bölgeleri<br />

tespit ederek temizliyor. Kısa sürede cildinize<br />

olan etkilerini görüyorsunuz. Bir sedef<br />

hastasına olan etkileri sadece dört saat<br />

sonra fark ediliyor. Suda bulunan anti septik<br />

mineraller sayesinde bu balıklar, kendilerini<br />

her yıl 8-10 defa yenileyebiliyor. Devletten<br />

bu anlamda destek bekliyoruz. Buradaki<br />

doğal tedavinin teşvik edilmesi gerekiyor.<br />

Buraya gelenlere yan etkisiz, sağlıklı tedavi<br />

sağlıyoruz. Cumhuriyet Üniversitesi’nde<br />

konuyla alakalı çalışmalar yapan çok sayıda<br />

akademisyen bulunuyor. Bu tesisin benzeri<br />

değil Türkiye’de, dünyada dahi yok. Devletimizden<br />

bu anlamda destek bekliyoruz."<br />

ZENGİN TERMAL POTANSİYELİ<br />

Etkinliğin sonunda <strong>TOURMAG</strong> Turizm Dergisi’ne<br />

zirvenin önemi ve sonuçlarına dair<br />

değerlendirmede bulunan Sivas Kültür ve<br />

Turizm İl Müdürü Kadir Pürlü de etkinlikten<br />

çıkan en önemli sonucun Sivas’ın çok zengin<br />

termal potansiyele sahip bir şehir olması<br />

olduğuna vurgu yaparak, şunları söyledi:<br />

"Termaldeki potansiyelimizi dünyaya ilan<br />

etmek, tanıtmak, ardından buraya yatırımcıları<br />

davet ederek ve mevcut tesislerimizi<br />

insanlara açarak, tüm dünyaya Sivas’ın<br />

şifalı sularını tanıtmayı hedefliyoruz.<br />

Tüm bu amaçlarla 3. Uluslararası Termal<br />

ve Sağlık Turizmi Zirvesi dört bölümden<br />

oluştu. Birincisi, şehrimizin tarihi ve kültürel<br />

dokusunu insanlara göstermek oldu.<br />

İkinci gün zirvemizi yaptık ve buradaki<br />

bütün potansiyeli alanında uzman kişilerce<br />

anlatmaya çalıştık. Ardından ise tüm bu<br />

anlatılanları gelen konuklarımıza canlı<br />

olarak gösterdik.<br />

SİVAS'A GELİN,<br />

SİZİ BALIKLARA YEDİRELİM!<br />

Ben şehrin Kültür ve Turizm Müdürü olarak<br />

etkinliğin çok faydalı olduğunu söyleyebilirim.<br />

Bu güzel kaynaşmadan ötürü sizin aracılığınız<br />

ile Türk-Alman basınına teşekkürlerimi<br />

sunuyorum. Zirvede çıkan sonuçları rapor<br />

haline getireceğiz. Bu çalışmaların Sivas’ın<br />

kaderini değiştireceğine inanıyorum. Tüm<br />

dünyaya son kez şunu söylemek isterim;<br />

Sivas şifalı sularıyla, ozanlarıyla, yemekleriyle,<br />

el sanatlarıyla ve her şeyden öte sıcak<br />

insanlarıyla herkesi cezbeden bir şehir. Bu<br />

güzel şehre gelin, şifalı sularından yararlanın,<br />

doktor balıklarını ziyaret edin. Sivas’a gelin,<br />

size balık yedirelim demiyorum; Sivas’a<br />

gelin, sizi balıklara yedirelim diyorum."<br />

İşletmeci Fuat Ünsal...<br />

Sivas Kültür ve Turizm İl Müdürü Kadir Pürlü...<br />

Toplamda üç gün süren programda yerli ve yabancı<br />

misafirlere Sivas’ta şehir turu düzenlendi. Selçuklu<br />

Dönemi’nden kalma tarihi ve değerli yapılar,<br />

tek tek gezdirilerek tanıtıldı. Alman basınının<br />

özellikle büyük ilgi gösterdiği tarihi<br />

yapılar önünde sayısız fotoğraf<br />

çekildi. Cumhuriyet'in temellerinin<br />

atıldığı Sivas’ın bu anlamda da özel<br />

bir yeri olduğu, geziler sırasında<br />

sık sık vurgulandı. Anadolu kültürüne<br />

olan ilgisini etkinlik sırasında<br />

dile getiren Alman gazeteci Christopher<br />

Kubaseck, Sivas’tan bir<br />

ney satın alarak, Sivas Ulu Camii<br />

önünde bizlere mini bir konser<br />

vermeyi ihmal etmedi.<br />

Ekim / Kasım / Aralık | 2018<br />

October / November / December<br />

77


Kültürel Miras<br />

Mostar'ın<br />

asırlık Osmanlı<br />

konakları<br />

CENAY TOPRAKKAYA<br />

Bosna Hersek'in tarihi köprüsüyle ünlü Mostar şehrinde bulunan<br />

asırlık Osmanlı konakları, mimari yapıları ve tarihi dokusuyla<br />

ziyaretçilerini kendine hayran bırakıyor. Her yıl binlerce<br />

turistin ziyaret ettiği Mostar'da görülmesi gereken başlıca<br />

eserler arasında yer alan "Biscevic Evi", "Muslibegovic Evi" ve<br />

"Kajtaz Evi" isimli konaklar, Balkanlar'daki Osmanlı mimarisinin<br />

en önemli eserleri arasında gösteriliyor.<br />

Neretva Irmağı'nın üzerinde Mimar Hayrettin tarafından<br />

1566'da inşa edilen Mostar Köprüsü'nün yanı sıra Karagöz<br />

Bey Camisi ve Karagöz Bey Medresesi gibi önemli Osmanlı<br />

eserlerine ev sahipliği yapan şehirdeki üç konak, ziyaretçilerini<br />

adeta zamanda yolculuğa çıkarıyor. Dış görünümleri son derece<br />

mütevazi, ancak içleri adeta kültürel bir hazine olan bu Osmanlı<br />

konakları, inşa edildikleri dönemdeki yaşama dair birçok detayı<br />

içinde barındırıyor.<br />

BİRÇOK ROMAN VE FİLME İLHAM KAYNAĞI OLAN<br />

BİSCEVİC EVİ<br />

Mostarlı turizmci Mili Bijavica, konuyla ilgili <strong>TOURMAG</strong><br />

Turizm Dergisi'ne yaptığı açıklamada turistlerin en çok şehir<br />

merkezinde bulunan Biscevic Evi'ni ziyaret ettiğini belirterek,<br />

ziyaretçilerin <strong>16</strong>35'te inşa edilen bu evin içinde kahvelerini<br />

yudumlarken zümrüt yeşili Neretva Irmağı manzarasının da<br />

keyfini çıkarabildiğini anlattı. Konağın pencerelerinden süzülen<br />

güneş ışığının birçok roman ve filme ilham kaynağını olduğunu<br />

söyleyen Bijavica, konağın Ahmet ve Zehra isimli bir çifte ait<br />

olduğunu, ancak bu çiftin çocukları olmadığından kuzenlerine<br />

miras kaldığını dile getirdi. Mili Bijavica, turizm acentesi olarak<br />

konağı kendilerinin kullandığını aktararak, konağın zaman içinde<br />

hasar gören bazı kısımlarının da en kısa sürede onarılması<br />

temennisinde bulundu.<br />

ÜÇ ASIRLIK MUSLİBEGOVİC EVİ<br />

Tadzudin Muslibegovic ise şehirdeki bir diğer Osmanlı<br />

konağı olan aile yadigârı Muslibegovic Evi'nin<br />

üç asır önce inşa edildiğini ifade ederek, 1992-1995<br />

yılları arasında yaşanan savaşın ardından evi ziyaret<br />

açtıklarını anlattı. Konağın "haremlik" ve "selamlık"<br />

bölümlerinden oluştuğunu kaydeden Muslibegovic;<br />

"Konak inşa edildiğinde haremlik kapısı yokmuş. Aile,<br />

selamlık kapısından evin içine girip, kendi kısımlarına<br />

ayrılırmış. Bahçe duvarları, evin kadınları içeride<br />

rahatsız olmasın diye yüksek inşa edilmiş" dedi.<br />

UNESCO KORUMASI ALTINDAKİ KAJTAZ EVİ<br />

Mostar'da dört asır önce inşa edilen Kajtaz Evi<br />

de ülkedeki en önemli Osmanlı mirası arasında<br />

gösteriliyor. Aile yadigârı konağı bugüne kadar<br />

kısmen korumayı başaran Adis Kajtaz, evin zaman<br />

içinde hasar gördüğünü ve sadece yarısının ayakta<br />

kalabildiğini söyledi. Kajtaz, konağın simetrik iki<br />

alandan oluştuğunu ve dışarıdan bakıldığında açık<br />

bir kitabı andırdığını belirterek; "Evin arka kısmında<br />

bahçeye açılan bir alan daha vardı, ancak bu alan<br />

savaş zamanında yandı. Konak, dönemin Mostar<br />

Kadısı tarafından inşa edilmiş. Her odada hamam<br />

da yapılmış. Bu, o dönemde insanların temizliğe<br />

ne kadar önem verdiğini gösteriyor. Evde hizmetçi<br />

odaları da mevcut... Bu da evde zengin bir hayat<br />

sürüldüğünün göstergesi... Kajtaz Evi, aynı zamanda<br />

UNESCO koruması altında. Film ve romanlara da<br />

konu olan konak, her yıl çok sayıda turist tarafından<br />

ziyaret ediliyor" açıklamasında bulundu.<br />

Ekim / Kasım / Aralık | 2018<br />

October / November / December<br />

79


Exhitibiton<br />

ACE of M.I.C.E.<br />

Exhibition by<br />

Turkish Airlines<br />

is set to shape event<br />

industry’s future<br />

Istanbul and Turkey remains one of the most important<br />

MICE tourism destinations in the global respect.<br />

According to the ICCA statistics, Istanbul was one of<br />

the top ten cities hosting international conventions<br />

and organizations in 2015. After several unfortunate<br />

events taken place in the last few years in which<br />

successful enough to distort city’s image, Istanbul is<br />

again recovering as it offers magnificent experience<br />

to all of its guests.<br />

Istanbul is also the host city of a MICE industry trade<br />

show, ACE of M.I.C.E. Exhibition by Turkish Airlines.<br />

ACE of M.I.C.E. is the leading event for the meetings,<br />

incentives, conferences and events industry of Turkey<br />

and the surrounding region. The trade show is a B2B<br />

platform where various stakeholders of the industry<br />

gather under the same roof to expand their business<br />

network, discuss the future trends and create route<br />

maps for the industry to deliver better results.<br />

The show has significant importance<br />

in terms of providing a<br />

connection between the global<br />

and regional MICE industry. Every<br />

year, as part of the Hosted Buyer<br />

Programme, 200 international<br />

buyers are being hosted throughout<br />

the 3 day-long show to engage<br />

B2B meetings with the local<br />

providers to do business in Turkey.<br />

Providers of the MICE industry, especially<br />

the ones from the region,<br />

showcase their services to the<br />

buyers from all around the world<br />

in a suitable platform of which<br />

ACE of M.I.C.E. offers every year<br />

and to conduct B2B meetings in a<br />

perfectly designed system.<br />

BRINGING TOGETHER THE<br />

GLOBAL MICE INDUSTRY<br />

For its 2019 edition in Istanbul<br />

from 20-22 February, the trade<br />

show sets itself the ambitious<br />

goal of bringing together the<br />

global MICE industry and introduces<br />

latest innovations on the<br />

event and experience design to<br />

its participants. In 2018, ACE of<br />

M.I.C.E. hosted 617 buyers from 41<br />

countries who came to conduct<br />

B2B meetings with exhibitors. The<br />

programme received a very good<br />

feedback as %87,3 of hosted<br />

buyers said they were satisfied<br />

with the exhibition and find it very<br />

beneficial for their business.<br />

DELIVERS BENEFICIAL<br />

EXPERIENCE FOT ALL<br />

PARTICIPANTS<br />

Volkan Ataman, President of the<br />

Tourism Media Group, said: “Our<br />

relentless effort to organize ACE<br />

of M.I.C.E. Exhibition by Turkish Airlines<br />

perfectly and our ambition<br />

to make this event as the leading<br />

meeting point of the MICE industry<br />

paid off. This is the outcome of<br />

our passion to make Istanbul and<br />

Turkey as top tourism destinations<br />

of the world. We are putting great<br />

effort to make sure ACE of M.I.C.E.<br />

delivers beneficial experience for<br />

all of its participants.”<br />

OFFERING UNIQUE<br />

EXPERIENCES FOR THE GUESTS<br />

ACE of M.I.C.E. is not merely a B2B<br />

platform, as it also has concurrent<br />

features such as the networking<br />

events and the Speakers’ Corner<br />

Programme. Speakers’ Corner<br />

programme is the leading MICE<br />

industry summit that has been<br />

hosting globally known professionals,<br />

futurists and influencers<br />

each and every year to discuss the<br />

present and future trends of the<br />

meeting and event industry. The<br />

exhibition hosts various events<br />

within the 3 day-long program.<br />

Gala Dinner, Bosporus Boat Tour<br />

and the AMEzing Party offer<br />

unique experiences for the guests<br />

to engage in business interactions<br />

and expand their network while<br />

enjoying the events.<br />

Ekim / Kasım / Aralık | 2018<br />

October / November / December<br />

81


Objektifimden<br />

Bu yolun sonunda Bulgaristan var!<br />

BURGAS’ta yine geçtik<br />

dümenin başına,<br />

fakat bu kez karada…<br />

Bize çok yakın ama bizden değil gibi... Elbet<br />

ortak noktalarımız var, yaşayıp görmeli!<br />

Yazı ve Fotoğraflar:<br />

YİĞİT UYGUN<br />

Yeşil bir denizde gidiyorum olabildiğince... Etrafımda<br />

çamlar, akasyalar, çınarlar alabildiğince! Kuşların<br />

sesi ve lastiklerin hışırtısı kulaklarımda... Yol dar mı,<br />

dar! İki araç zor geçer; varsın olsun. Ben de mutlu,<br />

araba da... Motor sesinden anlarım! Nereye mi? Pek<br />

kimsenin gitmediği bir yere; bu kez Bulgar'a! Rotamız<br />

Burgas... Hayırlısı...<br />

"Bulgaristan mı? Hadi canım nereden çıktı, ne<br />

alaka?" diyenleri duyar gibiyim. Haklılar, ben de aynı<br />

görüşte idim. Bu kadar gezen ben, yanı başımızdaki<br />

komşumuzu, Bulgaristan’ı hep atlamışım. Yanılmışım<br />

dostlar... Bulgaristan’ı atlamışım, yazık etmişim! Hiç<br />

ummadığım kadar güzel, ucuz ve keyifli...<br />

Biz Burgas’a dönelim yine, keyif alın... Bulgaristan’ın<br />

dört büyük kentinden biri olan Burgas, bizim<br />

Kırklareli’nin komşusu. Evet, o anlattığım güzel<br />

yollardan geçip, sınır Dereköy... Sadece 85 km sonra<br />

Burgas’tayız. Havalimanı elbette var ama ülkemizden<br />

kolay ulaşım karadan. Pek çok otobüs firmasının<br />

düzenli seferleri var. Fakat kara ulaşımının sıkıntıları<br />

da yok değil. Buradan giderken Bulgar sınırına girdiğinizde<br />

tüm eşyalar didik didik aranıyor. Otobüslerde<br />

durum daha da fena, 50 kişinin bavulları tek tek<br />

indiriliyor! Dönerken de tam tersi. Bulgar bakmıyor,<br />

bizimkiler ise tek tek X-Ray’dan geçiriyor. Neyse,<br />

bunlar keyfinizi kaçırmasın.<br />

Burgas güzel bir yer. Yaklaşık 250 bin nüfuslu kent,<br />

ülkenin en büyük kargo limanı, turizm şüphesiz ikinci<br />

en büyük gelir... Zira plajlar görülmeye değer. Karadeniz’de<br />

öyle mi? Aynen öyle, Karadeniz'de! Tarih mi?<br />

Elbette var, hem de fazlasıyla. '2019 Avrupa Kültür<br />

Başkenti Adayı' nasıl olunur yoksa? 1367'den 1878<br />

Osmanlı-Rus Savaşı'na dek burası Türk hakimiyetinde.<br />

Sonra Bulgar Prensliği ve 1908'den sonra ise,<br />

bağımsız Bulgaristan’ın en önemli kentlerinden…<br />

82 Ekim / Kasım / Aralık | 2018<br />

October / November / December


Objektifimden<br />

Evet, Burgas güzel gerçekten. Genelde<br />

yeşil bir coğrafya, keyifli binalar, güzel<br />

parklar, müthiş plajlar, ötesinde iyi yemek,<br />

iyi şarap… Her şeyden öte, gülümseyen<br />

insanlar... Trafikte saygılı, az olan Türkçeleri<br />

ile size yardımcı, fakat batılı! Kısaca özel...<br />

Ben, bulmayı beklediğimden çok daha fazlasına<br />

tanık oldum. Hani geçmişte var olan<br />

söylentilerde var ya; mafya, uyuşturucu,<br />

hırsızlık, bela... Kaldığım süre içince asla en<br />

ufak bir olaya rastlamadım Burgas'ta. Tam<br />

tersine gecenin çok geç saatlerinde, genç<br />

kızlar tek başlarına sokaklarda son derece<br />

özgür, aileler ise bir o kadar güvenli...<br />

Hadi biraz tarihsel ve turistik yerlere göz<br />

atalım beraberce… Geziler; Aleksandrovska’da<br />

pusuladan başlıyor burada. Bu<br />

cadde, buranın kalbi adeta... Her yönünde,<br />

her tarafında sizi kendisine bağlayacak<br />

mekânların adeta kapısı durumunda. Pusula<br />

yani HUB! (onlar öyle diyor), heykeltıraş<br />

Radostin Damaskov yapımı. Kent 0 noktasında<br />

bu pusulada ve her yöne hareket<br />

buradan. Hadi bakalım...<br />

Öncelikle küçük bir kent olduğundan yürüyün<br />

bence, gerekirse taksi ve otobüs de var tabi.<br />

Taksiler ucuz bize göre aslında. Bulgaristan,<br />

zaten ucuz bize göre. Konudan konuya geçtik<br />

ama iki kişi içkili sağlam bir akşam yemeğini<br />

yarı fiyatına yiyebilirsiniz Burgas'ta, ülkemize<br />

göre (İstanbul ölçülerinde).<br />

Ulaşımdan geldik; nefis bir tren garı ve<br />

hemen etrafında otobüs terminalleri...<br />

Şehrin göbeğinde… Tren garı mutlak<br />

fotoğraflanmalı, gerçekten şık bir bina...<br />

E, fotoğraf deyince de dönelim tarihsele;<br />

Etnografya ve Arkeoloji Müzesi kesin<br />

görülecek ve mutlak çekilecek. Parmaklar<br />

deklanşörden ayrılmıyor, devam ediyoruz.<br />

Methodius Katedrali, tabi ki Petko Zadgorski<br />

Sanat Galerisi, eğer zaman varsa<br />

St. Anastasia Adası!!! Uzaktan fotoğrafı<br />

bile güzel, yaşayın... Hadi saat meydanına<br />

geçelim. "Burası ne?" demeyin, buluşma<br />

yeri ve bir sonraki günün programının yapıldığı<br />

yer... Bogoridi ve Aleksandrovska<br />

caddeleri kesişiminde adeta bir anıt!<br />

Botanik bahçesi kıvamındaki parklar denizle<br />

bütünleşirse, alın size müthiş plajlar,<br />

fakat daha ötesi zevk! Karadeniz kıyısı olmasına<br />

rağmen hemen hiç kar yağmaması,<br />

ısının çok düşmemesi ama bitki kültürünün<br />

yükselmesi, son dalga ekolojik değişimlerden<br />

çok fazla zarar görmemesi, belki<br />

de buranın şansı… Daha ne kadar sürer bu<br />

şans, bilinmez...<br />

Dostlar, Burgas burası... Lezzetler de<br />

keyifli... İnanılmaz köfteler yedik dersem?<br />

Evet, bazıları Kırklareli’nden göçen bir<br />

ailenin bize lütfu... Ama diğerleri... Neyse,<br />

lezzetler fena... Salt et değil tabi, şık deniz<br />

ürünlerinden de tattık epeyce… Sunumlar<br />

çok başarılı, leziz şaraplar eşliğinde...<br />

Burgas’ı anlatmaya devam... Enfes plajlarda<br />

(Central Beach veya North Beach<br />

gibi) gün batımında şık planlar çekebilir,<br />

aynı zamanda lezzetlere tanıklık edebilirsiniz.<br />

"Eğlence hayatı nasıl?" diyenler<br />

var? Bunun için yakındaki Sunny Beach<br />

ve civarına gitmeli. Kumar tutkunlarını da<br />

mutlu edecek bu çaba; sizi köpük banyolu<br />

partilerden, neredeyse 24 saat giden bir<br />

eğlence trenine bindirecek! Fakat dikkat,<br />

aşırıya kaçmayalım...<br />

Peki, buralardaki içki kültürü? Yerel biralar<br />

hoş, şarapçılık da hiç fena değil Bulgaristan’ın<br />

bu bölgelerinde. Ben keyif aldım,<br />

umarım siz de alırsınız. Tüm bu aşamada<br />

genelde sosyal, eğitimli, yemeyi içmeyi<br />

bilen, güleç yüzlü insanlarla bir arada<br />

olacaksınız. Veee ucuza, tabi ülkemize<br />

göre... Gitmeden Leva temin edenler şanslı<br />

olur. Tabi orada da döviz bürolarından da<br />

alabilirsiniz. Ödemeler Leva ile unutmayın.<br />

Geçmişte iki ülke arasında yaşanan<br />

gerginlikler, göçlere zorlamalar tabi ki<br />

unutulamaz. Ancak günümüzde hepsine<br />

sünger çekilmiş durumda. Aşılmış yani...<br />

Farklı bir coğrafya, ilginç bir deniz, tadılası<br />

bir mutfak... Bence deneyin!<br />

Ekim / Kasım / Aralık | 2018<br />

October / November / December<br />

83


Destinasyon<br />

Saklı kalmış yeryüzü cenneti;<br />

MADAGASKAR<br />

CENAY TOPRAKKAYA<br />

Dünyanın dördüncü en büyük adası, Hint Okyanusu<br />

ile Mozambik Kanalı etrafında bulunan, Asya ile<br />

Afrika'yı buluşturan Madagaskar; doğal güzellikler,<br />

endemik biyo-çeşitliliği ve farklı toplum yapısıyla<br />

"yeryüzünün saklı cenneti" olarak biliniyor.<br />

Kara sınırı bulunmayan Madagaskar'ın komşuları<br />

arasında Komor, Mauritius ve Reunion adaları<br />

yer alıyor. Başkent Antananarivo'da yaklaşık 1,5<br />

milyon kişi yaşarken, ülke nüfusunun 25 milyon<br />

civarında olduğu tahmin ediliyor. Madagaskar<br />

ya da halk arasında bilinen ismiyle "Mada", ilk<br />

bakışta diğer ada ülkelerine benzetilse de bitki<br />

örtüsü ve barındırdığı hayvan çeşitliliği açısından<br />

diğerlerinden ayrışıyor.<br />

GENİŞ CANLI ÇEŞİTLİLİĞİ<br />

Sürüngenlerden sivrisineklere, kurbağalardan<br />

kelebeklere geniş canlı çeşitliliğinin olduğu ülkede<br />

biyolojik çeşitliliğin yüzde 80'inin endemik olduğu<br />

biliniyor. Madagaskar denilince ilk akla gelen lemurlar<br />

da bu biyolojik çeşitliliğin önemli bir parçası.<br />

Zira ülke, sadece kendi topraklarında rastlanan<br />

60 lemur türüne ev sahipliği yapıyor. Dünyanın<br />

en büyük kuşları olan ve soyu tükenmekte olan fil<br />

kuşları da sadece Madagaskar’da yaşıyor. Zürafa<br />

böceği, mikro bukalemun, dans eden sifaka, gecko,<br />

domates kurbağası, yassı kertenkele, comet<br />

güvesi, mızrak burunlu yılan, tenrec, fanaloka,<br />

fossa, ındri, siyah lemur, aye-aye ve çok daha fazla<br />

çeşit sadece bu topraklarda...<br />

TURİZMDE REKOR ARTIŞ<br />

Yaklaşık 200 bin canlı türünün bulunduğu Madagaskar;<br />

son yıllarda yapılan yatırımlar, artan<br />

otel sayısı, iyileştirilen altyapı çalışmaları ve yeni<br />

havayolları şirketlerinin de ülkeye sefer başlatmasıyla<br />

turizmde ciddi artış yaşadı. Madagaskar<br />

Turizm Bakanlığı'nın verilerine göre ülkeye gelen<br />

turist sayısı giderek yükseliyor. Öte yandan<br />

ülkeye gelen turistlerin tek aradığı, adanın eşsiz<br />

faunası değil. Madagaskar'ın Mozambik Kanalı<br />

ve Hint Okyanusu'na kıyı kentleri, hem deniz tatili<br />

yapmak isteyenler için iyi bir alternatif hem de<br />

yerel halkın modernizmden uzak hayatını gözlemlemek<br />

için iyi bir seçenek olarak öne çıkıyor.<br />

84 Ekim / Kasım / Aralık | 2018<br />

October / November / December


Destinasyon<br />

HAZİNE ADASI<br />

Doğası ve canlı çeşitliliği nedeniyle "Hazine Adası" benzetmesi<br />

yapılan ülkeye ziyaretçi sayısı artsa da turizmin<br />

gelişmesi için atılması gereken çok fazla adım bulunuyor.<br />

Ülke içi uçuşların en ucuzunun 250-300 dolar arasında<br />

seyretmesi, buna karşılık karayolunun da güvenlik<br />

tehlikesi arz etmesi, turistlerin ülke içindeki hareketini<br />

kısıtlayan faktörlerden. Madagaskar'ın tek şeritli ve bol<br />

virajlı yollarında 100 kilometre yaklaşık 3 saatte alınabilirken,<br />

hava kararınca soygun riski oldukça artıyor. Ancak<br />

hükümet, tıpkı ülkenin genelinde şaşırtıcı şekilde yaygın<br />

olan 4G internet altyapısı gibi yolların da yakın gelecekte<br />

yenileneceği sinyalini veriyor.<br />

NE AFRİKA NE ASYA<br />

Yaklaşık 88 milyon yıl önce Hindistan'dan kara kütlesi<br />

olarak ayrılan Madagaskar, Afrika kıtasının doğu kıyısında<br />

bulunmasına karşın dünyada insanlar tarafından<br />

yerleşilen en son bölgelerden biri. Bu özelliği nedeniyle,<br />

adanın bitki örtüsü ve hayvan çeşitliliğinin tamamen dış<br />

müdahaleden uzak, kendiliğinden geliştiği biliniyor. Hem<br />

Afrika hem de Asya'dan özellikler taşıyan Malgaş halkı ise<br />

kendi arasında çok çeşitlilik gösteriyor. Malgaşlar; Malay,<br />

Endonezya, Hint ve Arap ırklarının karışımından oluşurken,<br />

ne Afrikalılara ne de Asyalılara benziyor. Ülkenin belli<br />

bölgelerinde neredeyse kumral Malgaşlara rastlanırken,<br />

aralarında koyu tenli olmasına karşın çekik ve renkli gözlüler<br />

ise dikkati çekiyor. Malgaş halkı, etrafta her ne kadar<br />

çok fazla turist görmeye alışık olmasa da yabancılara<br />

son derece sıcakkanlı ve misafirperver davranıyor. Sakin,<br />

stresten uzak ve hayatın son derece yavaş ilerlediği ülkede,<br />

halk da bu ritme uyarak yaşamını sürdürüyor.<br />

DÜNYANIN EN GENİŞ<br />

MUTFAKLARINDAN BİRİ<br />

Madagaskar mutfağı, dünyanın en<br />

geniş mutfaklarından biri sayılıyor.<br />

Çünkü hemen hemen her kültürün<br />

etkisi altına girmiş. Madagaskar'da<br />

Afrika, Asya, Orta Asya, Avrupa ve<br />

Hindistan mutfağından pek çok yemek<br />

bulabilirsiniz. Ayrıca birçok yemekleri<br />

de pilav üstü yeniyor. Hatta<br />

onlar için yemek, pilav demek.<br />

güneydeki Ifaty Mercan Kayalıkları<br />

ve Isalo Milli Parkı ideal. Adanın<br />

bozulmamış plajları ve koyları, dalış<br />

meraklılarının favorileri arasında.<br />

Denize girmek için Doğu Madagaskar’da<br />

bulunan ve gün geçtikte<br />

büyüyen bir kumsal şehri olan The<br />

Vanilla Coast’taki Sambava’ya<br />

gidebilirsiniz. Tabii köpekbalıklarına<br />

dikkat etmenizde fayda var.<br />

İSLAMİYET YAYILIYOR<br />

Arapça kaynaklarda, Arap tarihçi El Mesudi'nin adayı 10.<br />

yüzyılda ziyaret ettiği ve 12. yüzyıl itibariyle de adada<br />

Arap ve Endonezyalıların gelmesiyle İslamiyet'in yayıldığı<br />

rivayet ediliyor. Madagaskar, <strong>16</strong>-17. yüzyıllarda Portekizliler<br />

ve Fransızlar tarafından keşfedilince İslamiyet'ten de<br />

uzaklaşmaya başlıyor. Sömürgeciliğin yanı sıra yürütülen<br />

misyonerlik faaliyetleri nedeniyle adadaki Müslüman<br />

nüfus, yüzde 1'lere kadar gerilemiş durumda. Resmi<br />

rakamlara göre, ülkede 2010'da nüfusun yalnızca yüzde<br />

1'inin Müslüman olduğu açıklanmıştı. Ancak son yıllarda<br />

ülkede sayısı artan Müslüman dernekler sayesinde bu<br />

oranın yükseldiğine inanılıyor. İslamiyet'in yayılmasında<br />

Müslüman Malgaşların yanı sıra Türkiye'den her yıl kurban<br />

organizasyonu için adaya gelen sivil toplum örgütleri ve<br />

vakıflar da önemli rol oynuyor.<br />

DALIŞ MERAKLILARI İÇİN İDEAL<br />

Dalış yapmayı seviyorsanız,<br />

Madagaskar size güzel seçenekler<br />

sunabilir. Dalış meraklıları için


Fijet Academy<br />

Türkiye genç<br />

turizm gazetecilerine<br />

ev sahipliği yaptı<br />

CENAY TOPRAKKAYA<br />

Türkiye, Dünya Turizm Yazarları ve Gazetecileri<br />

Federasyonu’nun (FIJET) turizm<br />

basınına yeni gazeteciler kazandırmak<br />

adına düzenlediği organizasyona ev<br />

sahipliği yaptı. Başkanlığını Türkiye’den<br />

Sema Kutlu’nun yürüttüğü FIJET Academy<br />

2018, İzmir’de gerçekleşti. FIJET Academy<br />

"Genç Gazeteciler Eğitim Programı"<br />

başlığı altındaki buluşmaya Bulgaristan,<br />

Bosna Hersek, Fas, Fransa, Hırvatistan,<br />

Romanya, Slovakya, Tunus ve Türkiye’den<br />

turizm gazetecisi olmayı hedefleyen genç<br />

adaylar katıldı.<br />

İZMİR VE ÇEVRESİNİ GEZDİLER<br />

Bir hafta süren eğitim programı kapsamında<br />

organizasyon tarafından Bergama,<br />

Selçuk, Çeşme, Alaçatı, Seferihisar, Foça<br />

ve İzmir kent merkezine geziler de düzenlendi.<br />

Yaşar Üniversitesi kampüsünde, aralarında<br />

<strong>TOURMAG</strong> Turizm Dergisi Yazarı<br />

Dr. Barbaros Kon’un da yer aldığı, alanında<br />

uzman akademisyenler tarafından dersler<br />

verildi. Yaşar Üniversitesi, İzmir Büyükşehir<br />

Belediyesi ve ilçe belediyelerinin<br />

destek verdiği eğitim programını başarıyla<br />

tamamlayan genç turizm gazetecileri,<br />

düzenlenen törende sertifikalarını aldı.<br />

86 Ekim / Kasım / Aralık | 2018<br />

October / November / December


Fijet Academy<br />

yaptığı konuşmada "Bu tür organizasyonlar<br />

ile turizm dünyasına bilgili, donanımlı ve<br />

nitelikli gazeteciler kazandırmayı hedefliyoruz.<br />

Buna sadece Türkiye’nin değil, tüm<br />

dünyanın ihtiyacı var. Nasıl tıp alanında,<br />

mimarlıkta, mühendislikte farklı alanlar<br />

varsa, turizm gazeteciliğinde de olmalı<br />

diye düşünüyoruz" sözleriyle turizm gazeteciliği<br />

alanında ihtisaslaşmanın önemine<br />

dikkat çekti.<br />

İZMİR’E, İZMİRLİLERE TEŞEKKÜR<br />

Organizasyonun sonunda bir teşekkür<br />

mesajı yayınlayan FIJET Academy Başkanı<br />

Sema Kutlu; "FIJET Akademi Genç Gazeteciler<br />

Turizm Eğitim Programı, gerek<br />

akademik gerekse uygulamalı saha eğitimi<br />

açısından bugüne kadar gerçekleşmiş olan<br />

FIJET Academy programları arasında en<br />

başarılılar arasında kendine haklı bir yer<br />

buldu" açıklamasında bulundu. Bu gururu<br />

yaşarken İzmir'in doğasında olan çok<br />

kültürlülük, saygı, sevgi ve barışçıl düşünce<br />

yapısına sahip İzmirlilerin ve İzmirli yöneticilerin<br />

katkısının çok büyük ve değerli<br />

olduğuna değinen Kutlu, şunları ifade etti:<br />

FIJET Academy Başkanı Sema Kutlu... FIJET Başkanı Tijani Haddad...<br />

İZLENİMLERİNİ KENDİ ÜLKELERİNDE<br />

ANLATACAKLAR<br />

İzmir Ticaret Odası’nda düzenlenen<br />

sertifika töreni ve gala yemeğine, eğitim<br />

programına destek veren kurum ve kuruluş<br />

temsilcileriyle turizm sektörünün önde<br />

gelen isimleri katıldı. Eğitim programının<br />

İzmir’de düzenlenmesi için büyük bir çaba<br />

gösterdiklerini ifade eden FIJET Academy<br />

Başkanı Sema Kutlu, genç turizm gazetecilerinin<br />

eğitim programı boyunca İzmir’in<br />

tarihi ve turistik merkezlerini ziyaret etme<br />

şansı bulduğunu, katılımcıların İzmir’e dair<br />

izlenimlerini kendi ülkelerindeki turizm<br />

mecralarında anlatacaklarını söyledi.<br />

DÜNYA İLE ENTEGRASYON İÇİN<br />

BÜYÜK FIRSAT<br />

Dünya Turizm Yazarları ve Gazetecileri<br />

Federasyonu Başkanı (FIJET) ve geçmiş<br />

dönem Tunus Turizm Bakanı Tijani Haddad,<br />

Türkiye ve Tunus’un turizm deneyimi açısından<br />

benzerlikler taşıdığını, turizmin ülke<br />

kalkınması ve dünya ile entegrasyon için<br />

büyük fırsat olduğunu ifade etti.<br />

TÜRKİYE’NİN DEĞİL,<br />

TÜM DÜNYANIN İHTİYACI VAR<br />

FIJET'i ülkemizde temsil eden Türkiye<br />

Turizm Yazarları ve Gazetecileri Derneği<br />

(ATURJET) Başkanı Delal Atamdede ise,<br />

İZMİR SEVDALISI OLARAK TÜRKİYE'DEN<br />

AYRILDILAR<br />

"FIJET Akademi Komitesi olarak programımıza<br />

destek veren onlarca kurum ve<br />

kuruluşa minnettarız. Amacımız, ülkemizi<br />

ve güzel İzmir'imizi en iyi şekilde tanıtmak<br />

ve turizme katkıda bulunmaktı. Bize<br />

destek veren bu yüce gönüllü misafirperver<br />

İzmirliler sayesinde, öğrencilerimizin<br />

her biri şimdi birer İzmir sevdalısı ve İzmir<br />

turizm elçisi olarak ülkemizden ayrıldı.<br />

İnanıyoruz ki Yaşar Üniversitesi'nin başarılı<br />

ev sahipliği, akademik ve lojistik desteği,<br />

bizim ve tüm İzmirlilerin katkısı ile İzmir,<br />

en güzel şekilde tanıtılmış oldu. Programa<br />

katılan tüm öğrenci ve öğretmenlerin güler<br />

yüzle buradan ayrılmaları, bizim için en<br />

büyük ödül oldu."<br />

ATURJET Başkanı Delal Atamdede...<br />

Ekim / Kasım / Aralık | 2018<br />

October / November / December<br />

87


Değerlerimiz<br />

Doya doya Kemeraltı<br />

Tarih ve<br />

Lezzet Turu<br />

Kaybolmak insanın kafasında negatif çağrışım<br />

yapsa da, Kemeraltı’nda kaybolmak keyifli bir şeydir.<br />

Düşünsenize; 14 bin 500 ticarethanenin bulunduğu,<br />

85 bin kişinin yaşadığı, dünyanın en eski ve en büyük<br />

çarşısındasınız. Bir anda kendinizi kaybediyorsunuz,<br />

bilerek ve isteyerek...<br />

SERDAR ÇELENK<br />

Turist Rehberi - Ege<br />

Gastronomi Turizmi<br />

Derneği Başkanı<br />

Gerçekle hayal arasında bir yerdesiniz. Adeta bir<br />

masal denizinde yüzüyorsunuz. Etrafınızı rengârenk<br />

bir dünya çevirmiş. Başınızı sağa çeviriyorsunuz, bir<br />

tenekeci plastik dünyasına karşı savaş veriyor. Sol<br />

yanınızda mis gibi dibek kahvesi kokuları. Bir insan<br />

seline kapılmış gidiyorsunuz, Kemeraltı’nın rengârenk<br />

dünyasında.<br />

70’li yıllarda Kemeraltı Çarşısı...<br />

İzmir’in tarihi kadar eski bu çarşıda, başlangıcından<br />

günümüze kadar kesintisiz bir ticaret süregelmiş.<br />

İzmir’in tarihi Kemeraltı Çarşısı, kapsadığı 270 hektarlık<br />

alanda, 230 değişik iş kolunda, 800 bini aşkın<br />

ürün çeşidinin sunulduğu 14 bin 500 işyeriyle sadece<br />

ülkemizin değil, dünyanın en eski tarihi çarşısı olma<br />

unvanını koruyor. Adeta bir şehir Kemeraltı. Her gün<br />

çalışmak için 85 bin kişinin geldiği bir şehir...<br />

Satıcılarla alıcıların hâlâ sıcak bir ilişki içinde alışveriş<br />

yaptığı Kemeraltı Çarşısı'nda, yapılan ticaretten<br />

öte adeta bir terapi söz konusu. Düğün ve sünnetler<br />

için topluca gidilip alışveriş yapılan, fakat mutlaka<br />

bunun lezzetli bir yemekle taçlandırıldığı bir yer.<br />

Camileri ayrı güzel, hanları ayrı... Yahudi cemaatinin<br />

aktif ibadet edilen havraları da burada, içinde huzur<br />

bulacağınız camiler de... Velhasıl ayrı bir dünyadır<br />

Kemeraltı...<br />

Evde televizyon dizisi izleyeceğinize, gelin birlikte<br />

bir Kemeraltı turu yapalım. Kemeraltı labirentinde<br />

gezerken hem 600 yıldan eskiye giden tarihini soluyalım,<br />

hem de muhteşem esnaf lokantalarında lezzet<br />

avına çıkalım. İzmir’in sembolü Saat Kulesi’nin de<br />

bulunduğu Konak (Atatürk) Meydanı'ndan turumuza<br />

başlayalım. Tarihi Vilayet Konağı, Saat Kulesi, Yalı<br />

88 Ekim / Kasım / Aralık | 2018<br />

October / November / December


Değerlerimiz<br />

(Ayşe Hatun) Camisi, Konak Meydanı'nın<br />

süsleri. II. Abdülhamit’in tahta çıkışının 25.<br />

yılı olan 1901 yılında yapılan saat kulesinin<br />

saatleri, altı günde bir mekanik olarak<br />

kurulmak zorunda.<br />

Artık Kemeraltı’nın arka sokaklarında kaybolma<br />

ve eşsiz lezzetlerini tatma zamanı.<br />

Bir yandan özel yiyeceklerin tadına bakarken,<br />

diğer yandan da onun neden meşhur<br />

olduğunu, nasıl yapıldıklarını öğrenmek,<br />

gizemlerini keşfetmek gerek. İlk durağımız<br />

badem, ceviz ve Antep fıstığı ezmesi yapan<br />

Elgani... Bu tek kişilik fabrikada saf tatların<br />

nasıl imal edildiklerini öğreniyoruz. Birkaç<br />

adım sonra, serpme börek yapımını ustasından<br />

izlerken; otlu-peynirli, kıymalı tül<br />

gibi ince açılmış böreklerin pişmesini sabırsızca<br />

bekliyoruz. Diğer lezzet durakları da<br />

bizi bekliyor. Söğüş, İzmir’e has bir yiyecek.<br />

Adı büyük olan değil, tadı büyük olan Değer<br />

Söğüşcüsü, bizim tadım yapacağımız yer.<br />

Saat kulesini görüp de, onun yıllardır<br />

bakımını yapan saat ustası Feti Pamukoğlu’nu<br />

ziyaret etmeden olur mu? 3. Beyler<br />

Sokağı'ndaki saatçi dükkânına girdiğinizde,<br />

buradan kolay kolay çıkamayacağınızı anlıyorsunuz.<br />

Burası adeta bir saat müzesi...<br />

Fethi Bey çok ilginç bir kişilik... Tüm saatler<br />

adeta onun çocukları gibi...<br />

Beyler Sokağı'ndaki keşfimiz bizi Salepçioğlu<br />

Camii'ine götürüyor. Barok tarzında<br />

yüzyılın başında yapılmış bu cami, kalem<br />

işleri ile ünlü. Bu camiye aşık olacaksınız.<br />

Yola devam... İzmir’in ilk fotoğrafçısı Hamza<br />

Rüstem’in aynı adlı pasajdaki fotoğrafçı<br />

dükkânını ziyaret ediyor ve tarihini öğreniyoruz.<br />

Kendilerinden üst kattaki müze<br />

odalarını açmalarını rica edip, yüzlerce<br />

fotoğraf makinesi ve malzemeyi görme<br />

olanağını buluyoruz.<br />

Biraz susadık galiba. Başdurak’ta köşe başında<br />

gerçek meyvelerden sıkılmış meşhur<br />

karadut şerbetinin tadına varıp, Kestane Pazarı’na<br />

devam ediyoruz. Önünden geçerken<br />

insanların ağzı sulanan meşhur Kemeraltı<br />

Turşucusu Tahsin’de durmadan yürümek<br />

imkânsız. Her türlü meyve ve sebzeden<br />

oluşan turşular, önümüzde adeta bir tablo<br />

gibi duruyor. Fotoğrafçılar iş başına!<br />

Kardeşler Köftecisi, etin kalitesinden ödün<br />

vermeden sunuyor leziz köftelerini. Tabii ki<br />

tadına bakacağız. Birkaç adım ötede Numan<br />

Pide, sipariş verdiğimiz otlu-peynirli ve<br />

kavurmalı kapalı pidelerimizi odun ateşinde<br />

pişirmeye başladı bile. Tadına doyamadınız<br />

değil mi? Ama daha başka lezzetler var<br />

sırada. Abacıoğlu Han bir sonraki durağımız.<br />

Burada size bir sürprizimiz olacak. 250 yıllık<br />

bu handa, Ayşa Boşnak Börekçisi’nin nefis<br />

Boşnak mantısını tadacağız. Tarihi ve pırıl<br />

pırıl bu mekânın üst katını da gezerek tarihi<br />

hissediyoruz. Yola Cafe, Lesmire, Abacıoğlu’nun<br />

diğer keyifli mekânları.<br />

Kemeraltı bir derya, bir hazine. Gezdikçe<br />

daha derinlere inersiniz. Artık cıvıl cıvıl<br />

kaynayan Hisarönü’ne doğru yola çıkma zamanı.<br />

Fakat her türlü yiyeceğin en tazesinin<br />

satıldığı tarihi Havra Sokağı’na uğramadan<br />

olmaz. Fotoğrafçılar için adeta bir cennet.<br />

Kemeraltı dünyanın en büyük AVM'si ise,<br />

Havra Sokağı da onun yiyecek içecek<br />

departmanı. Sebzenin, meyvenin, balığın en<br />

tazesi ve en hesaplısı hep burada oldu.<br />

Yavaş yavaş yönümüzü Hisarönü’ne<br />

çeviriyoruz. Hisarönü yaklaşık 2 bin 400<br />

yıl önce İzmir’in limanının, dolayısı ile merkezinin<br />

olduğu yer. Günümüzden 250 yıl<br />

öncesine kadar da bu konumunu korumuş.<br />

Anadolu’dan gelen malların depolandığı<br />

ve gemilere yüklendiği Kızlarağası Hanı,<br />

bitişiğindeki Hisar Camisi, gezip göreceğimiz<br />

son iki nokta. Eskiden hemen deniz<br />

kenarında olan bu hanın bir yanında liman,<br />

bir yanında da İzmir’in meşhur Ok Kalesi<br />

bulunuyordu. Abbas Usta’nın kuru fasulye<br />

ve pilavını tatmadan, önünde kuyruk eksik<br />

olmayan Hisarönü Şambalicisi’ne uğramadan<br />

turumuzu bitirmiyoruz.<br />

Tarihi hanlar, camilerin güzelliklerini<br />

görme olanağı bulacağımız gezinizi,<br />

Kızlarağası Hanı’nın üst katına çıkmadan<br />

tamamlamayın. Saatlerin nasıl geçtiğini<br />

anlamazsınız burada. Bana göre bir terapi<br />

merkezi burası. Tüm dertlerinizi, tasalarınızı<br />

unuttuğunuz... Kemeraltı’nı gerçekten<br />

gezdiğinizde ise, bu yazıdan çok daha<br />

fazlasını bulacaksınız. Kemeraltı’nı keşfe<br />

çıktığınızda gözünüz de, gönlünüz de, karnınız<br />

da doyacak.<br />

Ekim / Kasım / Aralık | 2018<br />

October / November / December<br />

89


Festival<br />

Dünya kenti Konya,<br />

müzikle gönülleri birleştirdi<br />

World city Konya united the hearts with music<br />

GÖNÜL KURT<br />

Türk-İslam mutasavvıfı ve şairi Mevlana Celaleddin-i<br />

Rumi'nin 811. doğum yıl dönümü etkinlikleri kapsamında,<br />

Konya'da Uluslararası Mistik Müzik Festivali düzenlendi.<br />

Konya Valiliği ile İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü tarafından<br />

bu yıl 15.'si gerçekleştirilen festivale, şimdiye kadar 47<br />

ülkeden 133 grup ile yüzlerce sanatçı katıldı.<br />

Bu yıl ise Özbekistan, Azerbaycan, Afganistan, İran,<br />

Irak-Kerkük, Fas, Lübnan, İspanya ve Türkiye'den sanatçı<br />

ve müzik topluluklarının renk kattığı Uluslararası Konya<br />

Mistik Müzik Festivali, tüm dünyadan mistik müzik severleri<br />

ve müzisyenleri bir araya getirdi. Binlerce yıl önce<br />

barışçı bir toplum oldukları tespit edilen Çatalhöyük halkı,<br />

yüzyıllar önce Tebriz'den yola çıkıp burayı yurt edinen<br />

Mevlana ve günümüzde bu atmosferi yaşamak isteyenler<br />

aynı topraklarda buluştu.<br />

GÖZÜNÜZÜN DEĞDİĞİ HER MESAFEDEN<br />

TARİH FIŞKIRIYOR<br />

<strong>TOURMAG</strong> Turizm Dergisi olarak konuk olduğumuz özel<br />

organizasyonda bir yandan ruhumuzu mistik müziklerle<br />

şenlendirirken, diğer yandan ülkemizin ulvi şehirlerinden<br />

Konya'nın tarihsel değerleri ve kültürel hazinelerini de bir<br />

International Mystic Music Festival was held in Konya<br />

within the scope of 811th birth anniversary activities<br />

of Mevlana Celaleddin-i Rumi, Turkish-Islamic mystic<br />

and poet. Hundreds of artists and 133 groups from 47<br />

countries participated to the festival which organized by<br />

Konya Governorship and Provincial Directorate of Culture<br />

and Tourism this year.<br />

International Konya Mystic Music Festival, which hosted<br />

many artists and music groups from Uzbekistan, Azerbaijan,<br />

Afghanistan, Iran, Iraq Kirkuk, Morocco, Lebanon,<br />

Spain, and Turkey, brought mystical music lovers and<br />

musicians together from all over the world this year. The<br />

people of Çatalhöyük, who were indicated as a peaceful<br />

society thousands of years ago, Mevlana who set off<br />

from Tabriz and come here centuries ago, and those who<br />

want to experience this atmosphere today, met in the<br />

same lands.<br />

EVERYWHERE YOU SEE SMEELS HISTORY<br />

<strong>TOURMAG</strong> Tourism Magazine attended to this special<br />

organization as a guest. On the one hand mystical<br />

music cheer our souls up, on the other hand, we had the<br />

90 Ekim / Kasım / Aralık | 2018<br />

October / November / December


Festival<br />

kez daha inceleme fırsatı bulduk. Anadolu Selçukluları'nın<br />

ve Karamanoğulları Beyliği'nin başkenti, Mevlana'nın<br />

bugün dünyayı 'aşk'a pervane eden felsefesinin oluştuğu<br />

şehir, dünyanın en eski yerleşimlerinden biri, 2012'den bu<br />

yana UNESCO Dünya Miras Listesi'nde olan Çatalhöyük<br />

ve gözünüzün değdiği her mesafede bir başka değerli<br />

tarihi eser... Mevlana Türbesi, Şems-i Tebrizi Türbesi, İnce<br />

Minareli Medrese, Karatay Medresesi ve Alâeddin Camii,<br />

Konya'nın kültürel hazinelerinden sadece birkaçı.<br />

TARİHİ SİLLE KÖYÜ<br />

Kilisesi, tarihi evleri, camileri, kaya yerleşimleri, köprüleriyle<br />

Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı döneminden izler taşıyan,<br />

5 bin yıllık tarihe sahip Sille Köyü, kesinlikle görülmeye değer.<br />

Konya Bilim Merkezi, Kelebekler Vadisi, Ecdad Bahçesi,<br />

Selçuklu Kongre Merkezi ise kentin turizm yelpazesinin<br />

daha yeni ve değerli mekânları. Kongre Merkezi; etkileyici<br />

mimarisi, kapasitesi ve modern salonları ile gelecekte kongre<br />

turizmine değerli hizmetler vermeye aday.<br />

GEZ DÜNYAYI, GÖR KONYA'YI<br />

Konya, bugün konuklarının keşfetmekten büyük keyif aldığı<br />

bir kent... Dolayısıyla, turizm ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik<br />

yatırım ve planlamaların başarılı olduğu aşikâr. O zaman<br />

biz de tekrar edelim; GEZ DÜNYAYI, GÖR KONYA'YI...<br />

opportunity to examine the historical values and cultural<br />

treasures of Konya, one of the divine cities of our country.<br />

Konya, the capital city of Anatolian Seljuks and Karamanid<br />

dynasty, and is the place where Mevlana's philosophy,<br />

which propelled the world to 'love' appeared. One of the<br />

oldest settlements in the world, Çatalhöyük, which has<br />

been on the UNESCO World Heritage List since 2012, and<br />

another valuable historical artifact at every place you<br />

see. Mevlana Tomb, Şems-i Tebrizi Tomb, Ince Minaret<br />

Madrasa, Karatay Madrasa and Alaeddin Mosque are just<br />

a few cultural treasures of Konya.<br />

HISTORICAL SILLE VILLAGE<br />

Sille Village, which has a history of 5 thousand years<br />

with its churches, historical houses, mosques, rock<br />

settlements, bridges, traces of Roman, Byzantine, Seljuk<br />

and Ottoman periods, is definitely worth to see. Konya<br />

Science Center, Butterfly Garden, Ecdad Garden, Selçuklu<br />

Congress Center are the new and valuable places of the<br />

city's tourism range. Congress Center, with its impressive<br />

architecture, capacity and modern halls, will provide<br />

valuable services to the future congress tourism.<br />

TRAVEL THE WORLD, SEE KONYA<br />

Today, Konya is a city where its guests take great pleasure<br />

while discovering it. Therefore, it is obvious that investments<br />

and plans to meet the tourism needs are successful.<br />

Then let us repeat; TRAVEL THE WORLD, SEE KONYA…<br />

Ekim / Kasım / Aralık | 2018<br />

October / November / December<br />

91


Ajanda<br />

Ekim’den Aralık’a,<br />

ajandanız kışın da dopdolu!<br />

PINAR BALTACI<br />

Yaz aylarının olmazsa olmazı olan konserler, tiyatrolar ve festivaller, kış aylarında<br />

da tüm Türkiye’de dolu dizgin devam ediyor. Soğuk havalara inat sokaklar, kültür<br />

merkezleri, salonlar bu kış cıvıl cıvıl olacak. 2018’in son demlerinde sanata<br />

doyacağınız birkaç yol haritasını sizler için derledik, buyurun...<br />

Ekim<br />

ÇAYIN GİZEMLERİ İZMİR<br />

TEA FESTİVAL'DE<br />

Hayatın her alanında dört mevsim<br />

bizlerle olan çayın büyülü ve lezzet<br />

dolu yolculuğu, İzmir Tea Festival 2018<br />

ile devam ediyor. Günlük hayatımızın<br />

vazgeçilmez içeceği olarak asırlardır<br />

bizlere eşlik eden çay; kış çayı, soğuk<br />

çay, beyaz çay, yeşil çay, siyah çay,<br />

oolong, earl grey, matcha çayı, rooibos,<br />

diyet çayı, yasemin çayı, tomucuklu,<br />

bergamotlu ve nicesi... Kısa ya da uzun<br />

mola ve buluşmalarda sohbetlerin<br />

vazgeçilmezi, zarif içecek çayın sayısız<br />

çeşidi ve sunum tekniği, yanına eşlik<br />

eden lezzetleri, festival organizasyonunda<br />

sizleri bekliyor. 19-20 ve 21 Ekim<br />

tarihlerinde İzmir'de gerçekleştirilecek<br />

festival, sürpriz sahne performanslarına<br />

da ev sahipliği yapacak.<br />

KARL HECTOR & THE<br />

MALCOUNS, AKBANK CAZ<br />

FESTİVALİ'NDE<br />

Krautrock’ın deneyselliğini Afrobeat<br />

ve caz ile harmanlayarak funk’a<br />

ustalıkla yediren Karl Hector &<br />

The Malcouns’ın müziği, evrensel<br />

tınılarıyla İstanbul Akbank Caz<br />

Festivali'nde olacak. Grup, Afrika<br />

disasporasından aldıkları ilhamla<br />

şekillendirdikleri Sahara Swing’in<br />

ardından ikinci albümleri Unstraight<br />

Ahead ile çerçevesini daha da genişleterek, Gana ve Mali menşeli Batı Afrika tınılarını Doğu<br />

Afrika caz melodileriyle buluşturdu. Zamansız bir müzik şöleni için festival sahnesinde<br />

yerini alacak grubun, 1960’ların son demlerinde yükselen özgür funk ruhunu Afrobeat ile<br />

buluşturacağı bu performansını kaçırmayın. Karl Hector & The Malcouns, 19 Ekim Cuma<br />

günü Babylon'da...<br />

90'LAR TÜRKÇE POP PARTİ<br />

90'lar Festivali ile geçmişe yolculuk<br />

yapmaya hazır olun. 70’ler,<br />

80’ler, 90’lardan günümüze Türkçe<br />

şarkılarla çocukluk anılarınız, ilk<br />

aşkınız, büyüdüğünüz yer, hayalleriniz,<br />

oyuncaklarınız, kasetler...<br />

Hâlâ içinizde bir yerlerde yaşayan<br />

her şeyi bulacağınız bu festival,<br />

30 Ekim’de Sanat Performance<br />

Açıkhava Sahnesi’nde...<br />

İSKANDİNAV CAZI, TÜRK<br />

MÜZİĞİ İLE BİRLEŞİYOR<br />

İsveçli kontrbascı Kristian Lind,<br />

İskandinav cazı ile Türk müziğini<br />

deneyimleyecek. Ayrıca, Lind’in<br />

bebop’tan klasiğe uzanan<br />

bestelerine de yer verecekler.<br />

Sanatçının “Winter Games” adlı<br />

solo albümünden parçaları, 22<br />

Ekim Pazartesi günü Nardis<br />

Jazz Club’da trio olarak yorumlayacaklar.<br />

94 Ekim / Kasım / Aralık | 2018<br />

October / November / December


Ajanda<br />

Kasım<br />

Aralık<br />

22. İSTANBUL TİYATRO<br />

FESTİVALİ BAŞLIYOR<br />

İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV)<br />

tarafından 22.'si düzenlenen<br />

İstanbul Tiyatro Festivali, 17 Kasım<br />

- 4 Aralık 2018 tarihlerinde şehrin<br />

her iki yakasında tiyatroseverlerle<br />

buluşuyor. 12 uluslararası, 12 yerli<br />

yapımın 18 farklı mekânda izleyici<br />

karşısına çıkacağı 18 günlük tiyatro<br />

maratonu, dünya tiyatrosuna yön<br />

veren uluslararası toplulukların güçlü performanslarından yerli<br />

yapımların merakla beklenen prömiyerleri ve güncel performanslara,<br />

Belçikalı ve Türkiyeli sanatçıların birlikte gerçekleştirdikleri<br />

çalışmalara ve yoğun bir ücretsiz yan etkinlik takvimine<br />

uzanan dolu dolu ve heyecan verici bir program sunuyor.<br />

KİTAP FUARI’NIN ONUR YAZARI<br />

SELİM İLERİ<br />

TÜYAP Tüm Fuarcılık Yapım A.Ş. tarafından<br />

Türkiye Yayıncılar Birliği işbirliğiyle<br />

hazırlanan 37. Uluslararası İstanbul Kitap<br />

Fuarı, 10-18 Kasım 2018 tarihleri arasında<br />

TÜYAP Fuar ve Kongre Merkezi Büyükçekmece’de<br />

düzenlenecek. Selim İleri'nin “Onur Yazarı” olarak<br />

belirlendiği fuarda, yazarın yaşamı ve eserleri üzerine, kendisinin<br />

de katılımıyla çeşitli panel ve söyleşiler düzenlenecek. Fuarın<br />

teması ise “Hayatı Edebiyatla Kuşatmak" olarak belirlendi.<br />

TÜRKİYE’NİN İLK<br />

KOMEDİ FESTİVALİ<br />

ANKARA’DA!<br />

Türkiye’nin ilk komedi festivali<br />

olan Ankara Uluslararası<br />

Komedi Festivali’nin dördüncüsü,<br />

14-25 Kasım 2018 tarihleri arasında düzenlenecek. Çok<br />

alternatifli bir programa sahip festival süresince, yerli ve yabancı<br />

ünlü güldürü sanatçıları çeşitli mekânlarda Ankara seyircisiyle<br />

buluşacak. Programında tiyatrolar, stan- up gösterileri, atölyeler,<br />

müzikaller, çocuk etkinlikleri ve amatör komedyenler için düzenlenen<br />

etkinlikler bulunduran 4. Ankara Komedi Festivali, Başkent<br />

seyircisine kahkaha dolu keyifli bir Kasım ayı vaat ediyor.<br />

ARENA, EFSANE<br />

PİYANİST DAVID<br />

HELFGOTT’U AĞIRLIYOR<br />

Dünyanın en önemli piyanistlerinden<br />

biri olan, hayatı<br />

Oscar ödüllü 'Shine' filmi ile<br />

beyaz perdeye aktarılan David<br />

Helfgott, başka hiçbir yerde<br />

göremeyeceğiniz bir konser deneyimi için Piu Entertainment<br />

organizasyonuyla 9 Kasım'da İstanbul'da! Volkswagen Arena'da<br />

gerçekleşecek 360 derecelik eşsiz sahne deneyimiyle, bir piyano<br />

dehasının performansına her açıdan şahit olacaksınız.<br />

İSTANBUL RESİTALLERİ’NİN<br />

KONUĞU: CLAIRE HUANGCI<br />

10 yaşında "Harika Çocuk" olarak<br />

ABD Başkanı Bill Clinton için özel<br />

bir konserde çalan bol ödüllü<br />

piyanist Claire Huangci, bu kez İstanbul Resitalleri'ne dünyanın<br />

en prestijli uluslararası piyano yarışmalarından 2018 Geza Anda<br />

Zaferi ile konuk oluyor. Son albümü "Chopin Diary" 2017'de yayınlanan<br />

sanatçı, müzik çalışmalarına Almanya'da devam ediyor.<br />

Avrupa, Amerika Birleşik Devletleri ve Asya ülkelerinde konser<br />

ve resitallerini sürdüren Claire Huangci, 15 Aralık’ta İstanbul<br />

Resitalleri’nde.<br />

YİTİK İMPARATORLUĞU<br />

RESMETMEK: BİZANS SANATI<br />

Koç Üniversitesi Anadolu Medeniyetleri<br />

Araştırma Merkezi (ANAMED), “Yitik<br />

İmparatorluğu Resmetmek: İtalyan<br />

Merceğinden Anadolu'daki Bizans<br />

Sanatı, 1960-2000” sergisiyle Bizans<br />

araştırmalarının tarihine ışık tutmayı amaçlıyor. Koç Üniversitesi<br />

ANAMED ve Sapienza Üniversitesi işbirliğiyle hazırlanan sergi,<br />

İtalyan akademisyenler tarafından Anadolu’da yarım asırdır<br />

yürütülen araştırmalara odaklanıyor. ANAMED’de yer alan<br />

Kemerli Galeri’deki sergi, 31 Aralık 2018 tarihine kadar ziyarete<br />

açık olacak.<br />

SEMAZENLER<br />

KONYA’YA ÇAĞIRIYOR<br />

Mevlana, 1273 yılındaki<br />

ölümünden bu yana her<br />

yıl 10 günlük bir festivalle<br />

Konya’da anılıyor. Her yıl 17<br />

Aralık’ta Konya’da Mevlana<br />

ve semazenler anısına<br />

düzenlenen törenlerde, festival süresince zemin etrafında dönen<br />

beyaz elbiseler giymiş erkekler tarafından sema dansı yapılıyor.<br />

Dansçının Allah’a duyulan büyük sevgi ile ilahi birliğe ulaşacağına<br />

inanılan bu dans, bu sene de görülmeye değer.<br />

‘İSTANBUL ARABESQUE<br />

PROJECT’ BU KEZ<br />

BALIKESİR’DE<br />

Arabesk eserleri rock altyapılar,<br />

arabesk vokaller ve doğu<br />

vurmalıları kullanarak yorumlayan<br />

İstanbul Arabesque<br />

Project, kendi bestelerini de<br />

arabesk öğelere bağlı kalarak<br />

yapıyor. Bergen’den Kamuran<br />

Akkor’a, Müslüm Gürses'ten İbrahim Tatlıses’e pek çok arabesk<br />

duayeninin eserlerini seslendiren grup, kendisini izlemeye gelen<br />

müzikseverlere arabeskin kederli değil, keyifli ve eğlenceli<br />

yönünü göstermeyi vaad ediyor. İstanbul Arabesque Project, 21<br />

Aralık'ta Hayal Kahvesi Bandırma sahnesinde olacak.<br />

Ekim / Kasım / Aralık | 2018<br />

October / November / December<br />

95


DAHA FAZLA FIRSAT<br />

DAHA FAZLA TATiL<br />

İNDİRİMLİ TATİL FIRSATLARI İÇİN<br />

HEMEN 444 0 484'Ü ARAYIN!<br />

#dahafazlatatil

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!