Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
Tourism Magazine<br />
Ekim•Kasım•Aralık 2018 | Yıl: 4 | Sayı: <strong>16</strong> | Fiyat: 10 TL<br />
YİĞİT UYGUN<br />
GEÇTİ DÜMENİN BAŞINA,<br />
BU KEZ ROTA BURGAS<br />
SAFFET EMRE TONGUÇ<br />
ZÜMRÜT SAHILLERE<br />
YELKEN AÇMAK<br />
BAHAR AKINCI<br />
HAYATIM BOYUNCA SEYAHAT<br />
ETMEK IÇIN ÇALIŞTIM<br />
SIVAS’IN DOKTOR BALIKLARI<br />
ŞİFA DAĞITIYOR<br />
VIETNAM'IN KALBI<br />
HO CHI MINH CITY<br />
Diyarbakır turizmi<br />
‘Altın Elma’ ile taçlandı
Art of meeting the highest expectations<br />
Hotel Suadiye and its unique location combined with Istanbul’s cultural heritage of thousands of years, has a privileged<br />
position in Istanbul metropolis. Istanbul Hotel Suadiye, being a mirror with its renovated and comfortable rooms to<br />
Istanbul’s Asian side, will be happy to provide the best service with a creative and dynamic team.<br />
Intersecting the shore of Suadiye and the famous Baghdad Street, Istanbul Hotel Suadiye presents a peaceful environment<br />
using also its advantages of being in the center of Istanbul Asian side. For all guests at Hotel Suadiye on business or just as<br />
tourists, Istanbul Hotel Suadiye is an ideal place to go to enjoy and travel along the capital of culture. The perfect location<br />
enables our guests to visit as many places as they can reach, nothing stands between your sightseeing trip.<br />
In a short while on foot, you are able to profit by all services around the hotel; which are famous restaurants,<br />
huge shopping malls, clubs, railway and bus service, shipping traffic, travel agencies, cinema, theatre and much more.<br />
We warmly invite you to discover a new world and for having unforgettable impressions.<br />
Bağdat Caddesi Plaj Yolu Sokak No: 25 Suadiye 34740 İstanbul - Türkiye<br />
Pbx: +90 2<strong>16</strong> 445 84 24 Web: www.hotelsuadiye.com E-mail: info@hotelsuadiye.com
Saniye Ermutlu Sk 3 Kozyatağı 34742 İstanbul<br />
T: 02<strong>16</strong> 571 61 00<br />
banquet@byotell.com.tr<br />
www.byotell.com<br />
ByOtell<br />
byotell
Editör<br />
Başım üstünde Allah’la yar / Karacadağ tepesinde kar<br />
Gönlümde bahar var / Diyarbakır'dayım zahar...<br />
CANAN TOPRAKKAYA<br />
tourmag@tourmag.com.tr<br />
Dünya Turizm Yazarları ve Gazetecileri<br />
Federasyonu (FIJET),<br />
her yıl turizmin Oscar'ı kabul<br />
edilen “Altın Elma” ödülünü,<br />
ülkesine en faydalı turizm hizmeti<br />
veren kişi, belediye ya da<br />
organizasyonlara takdim ediyor.<br />
Üyesi olduğumuz bu dünya için<br />
çok önemli kuruluş, eski Tunus<br />
Turizm Bakanı Tijani Haddad<br />
başkanlığında çalışmalarını<br />
sürdürüyor.<br />
FIJET’in Türkiye ayağı ise<br />
ATURJET adı altında bir turizm<br />
duayeni olan Başkan Delal<br />
Atamdede’nin önderliğinde ülkemizin turizm değerlerini parlatıyor,<br />
tüm dünyaya bir mücevher kıymetinde sunuyor.<br />
Geçen yıl Konya kentimize verilen Altın Elma, bu yıl <strong>TOURMAG</strong><br />
Turizm Dergisi ve Başkanımız Delal Atamdede’nin önerisiyle<br />
ve de FIJET yönetim kurulunun tamamının oyunu alarak,<br />
Diyarbakır’a verildi.<br />
Diyarbakır; tarihiyle, insanıyla, gastronomi kültürüyle, yöneticilerinin<br />
vizyonel bakış açısıyla ve yeni çevresel mimari atağıyla “Altın Elma”<br />
ödülünü bileğinin hakkıyla kazandı. Bundan sonraki süreçte de en iyi<br />
şekilde bu ödülün değerini bileceğinden eminiz. Ben burada bir gazeteci<br />
duyarlığıyla TÜRSAB Bölge Başkanı Mehmet Akyıl, Diyarbakır<br />
Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Mehmet Kaya, Zerzevan Kalesi Kazı<br />
Başkanı Doç. Dr. Aytaç Coşkun ve Karacadağ Kalkınma Ajansı’na<br />
teşekkürlerimi iletiyorum. Neredeyse kusursuz bir ödül töreniyle,<br />
misafirlere sımsıcak yaklaşımlarıyla, kültürel değerlerini en iyi şekilde<br />
tanıtmak için adeta birbirleriyle yarışmalarıyla inanın tek başına<br />
ödül almayı hak etmiş olan bu değerli insanlarımız, yalnız dergimizin<br />
sayfalarında değil, gönlümüzde de yerlerini aldılar.<br />
***<br />
Dergimizin sonbahar sayısında ayrıca Saffet Emre ile Sardinya adasında<br />
zümrüt sahillere yelken açtık, Erdi Metin Ünal ile Pisa’dan Venedik’e<br />
yürüdük, Burgas’a çevirdiğimiz yönümüzde dümeni Yiğit Uygun’a<br />
kaptırdık. Selim Onat, gezgin olmanın hiç de kolay olmadığını Bahar<br />
Akıncı’nın sözleriyle dergimizde paylaştı; Sivas Kültür ve Turizm Müdürü,<br />
“Bize gelin size balık yedirmeyelim, sizi balıklara yedirelim” dedi.<br />
Türkiye’nin yedi bölgesinden aktüel haberlerle donattığımız ve yepyeni<br />
destinasyonlara uzanarak, sizleri ağırlamaktan keyif aldığımız<br />
<strong>TOURMAG</strong> Ailesi'nden sevgiler...<br />
Yaklaşık 2 yıl önce Diyarbakır’ın eski bir Doğu Roma Sınır Garnizonu<br />
olan Zerzevan Kalesi’ni Kazı Başkanı Doç. Dr. Aytaç Coşkun<br />
sayesinde tanımış, adeta kendimizden geçmiş ve bu değerin yalnız<br />
ülkemizde değil, tüm dünyada bilinmesi gerektiğine inanarak,<br />
kapak dosyası haline getirmiştik. Bugün geldiğimiz noktada yeni<br />
Turizm Bakanımız Mehmet Nuri Ersoy, kaleyi ziyaret ederek, kazı<br />
çalışmaları için 1 milyon lira ödenek çıkartacağının da sözünü verdi.<br />
Bir inanç kitabı yazmakta olan ve Bakan ile birlikte bölgeyi gezen<br />
Ertuğrul Özkök ise kale bünyesinde yer alan Mithras Tapınağı’ndan<br />
yola çıkarak, “Şurası kesin ki, Zerzevan Kalesi’nin, inanç tarihinin en<br />
karanlık sayfaları ile ilgili bize anlatacak daha çok hikâyesi olacak”<br />
şeklinde gazetedeki köşesinde konuya geniş yer ayırdı.<br />
<strong>TOURMAG</strong> TURİZM DERGİSİ<br />
Üç ayda bir yayınlanan yaygın süreli dergi<br />
Haber, Aktüel, Turizm, Magazin<br />
Yayıncı<br />
Kadir Toprakkaya K-İletişim<br />
Karanfil Sokak No: 27/13<br />
Göztepe - Kadıköy İstanbul<br />
0 532 266 82 43 / 0 532 470 73 05<br />
tourmag@tourmag.com.tr<br />
www.tourmag.com.tr<br />
ftourmag.com.tr Ltourmagcomtr<br />
itourmagturkey<br />
ISSN: 2149-8768<br />
Ekim-Kasım-Aralık 2018 // Sayı: <strong>16</strong><br />
İmtiyaz Sahibi<br />
Kadir Toprakkaya<br />
Genel Yayın Yönetmeni<br />
Canan Toprakkaya<br />
Sorumlu Yazı İşleri<br />
Müdürü<br />
İrem Toprakkaya<br />
Haber Müdürü<br />
Cenay Toprakkaya<br />
Reklam Müdürü<br />
Tulu Evrensel<br />
0 532 266 82 43<br />
reklam@tourmag.com.tr<br />
Yayın Kurulu<br />
Ahmet Vefik Alp<br />
Barbaros Kon<br />
Delal Atamdede<br />
Hüseyin Kurtoğulları<br />
Mehmet Akyıl<br />
Nilgün Şirin<br />
Sema Kutlu<br />
Sertaç Kayserilioğlu<br />
Yonca Atamdede<br />
Editörler<br />
Pınar Baltacı<br />
Reha Kadak<br />
Serap Gürses<br />
Yiğit Uygun<br />
Çeviri<br />
Melike Küçükosman<br />
Görsel Yönetmen<br />
Kubilay Şenyiğit<br />
Katkıda Bulunanlar<br />
Erdi Metin Ünal<br />
Melih Uslu<br />
Oğulcan Tatar<br />
Saffet Emre Tonguç<br />
Sema Taştan Çelepci<br />
Serda Büyükkoyuncu<br />
Selim Onat<br />
Serdar Çelenk<br />
Sidal Yaşar<br />
Uğur Demirbilek<br />
Yaprak Gürdal<br />
Basım<br />
Yusuf Harmanşa<br />
Kültür Sanat Basımevi Rek. ve<br />
Org. San. Tic. Ltd. Şti.<br />
Litros Yolu 2. Matbaacılar Sit.<br />
ZB7 - ZB11<br />
Topkapı - Zeytinburnu / İstanbul<br />
Tel: +90 212 674 00 21 - 29 - 46<br />
Faks: +90 212 674 00 61<br />
info@kulturbasim.com<br />
www.kulturbasim.com<br />
Sertifika No: 22032<br />
Basım Tarihi:<br />
18 Ekim 2018<br />
6 Ekim / Kasım / Aralık | 2018<br />
October / November / December
İçindekiler<br />
28 38 42<br />
28<br />
'Altın Elma' ödülü ile<br />
DIYARBAKIR’IN YILDIZI DAHA DA<br />
PARLAYACAK<br />
AYŞE DURAL: Dünyanın en prestijli turizm ödüllerinden<br />
sayılan ve turizmin Oscar’ı olarak nitelendirilen Golden<br />
Apple (Altın Elma), bu yıl Diyarbakır’a verildi.<br />
60<br />
76<br />
38<br />
42<br />
58<br />
SEYAHAT ETMEK İÇİN ÇALIŞAN GEZGİN;<br />
BAHAR AKINCI<br />
SELİM ONAT: Dünyanın dört bir yanına 18 yıldır durmaksızın<br />
seyahat eden, rehberlik yapan ve gezilerini dergiler ile<br />
gazetelerde kaleme alan Bahar Akıncı’yla dergimizin yeni<br />
sayısı için bir araya geldik. Seyahat maceralarını konuşup,<br />
kendisinden yurt içi ve yurt dışında gidilecek sonbahar ve<br />
kış tatil önerilerini aldık.<br />
ZÜMRÜT SAHİLLERE YELKEN AÇMAK<br />
SAFFET EMRE TONGUÇ: Geçtiğimiz günlerde dünyanın<br />
en prestijli yat yarışlarından biri kabul edilen Loro Piana<br />
Regatta’sına gittim. Bu heyecanı yaşayanlar arasında yer<br />
almak muhteşem bir deneyimdi. İtalya’nın Sardinya Adası’nın<br />
Porto Smeralda denilen kısmında yapılan yarışlar,<br />
bana apayrı bir dünyanın kapılarını açtı.<br />
Beyaz olduğu kadar yeşil ve sakin;<br />
BEYAZ RUSYA<br />
OĞULCAN TATAR: Vize işlemleriyle uğraşmayıp, geniş<br />
yeşil alanları ve sakinliğiyle ünlü bir Avrupa ülkesi mi<br />
görmek istiyorsunuz? Kuşkusuz Beyaz Rusya’yı listenizin<br />
başına eklemelisiniz. İnsanların birbirine aşırı derecede<br />
saygılı davrandığı ve suç oranının çok düşük olduğu Beyaz<br />
Rusya, tatile gidenlerin kendini dinlemeye fırsat bulduğu<br />
özel bir destinasyon.<br />
60<br />
76<br />
82<br />
RAJA AMPAT ADALARI<br />
YAPRAK GÜRDAL: Endonezya’nın eşsiz güzellikteki Raja<br />
Ampat adaları, dünyanın sayılı doğa harikaları arasında.<br />
Burası ülkenin turistik bölgelerinden biri de değil ve hâlâ<br />
bakir, hâlâ el değmemiş, hâlâ insan tarafından tahribata<br />
uğramamış. Çünkü burası ulaşılması çok zor bir noktada ve<br />
bu sebeple de medeniyete çok uzak!<br />
SİVAS’IN DOKTOR BALIKLARI,<br />
TÜM DÜNYAYA ‘ŞİFA’ OLMAYA HAZIRLANIYOR<br />
PINAR BALTACI: 3. Uluslararası Termal ve Sağlık Turizmi<br />
Zirvesi’nin bu seneki ev sahibi Sivas oldu. Geçtiğimiz yıllarda<br />
sırasıyla Afyon ve Denizli’de gerçekleştirilen zirvenin<br />
Sivas ayağında, termal su ve birçok hastalığın şifa kaynağı<br />
olan doktor balıklar dünyaya tanıtıldı.<br />
BU YOLUN SONUNDA BULGARİSTAN VAR!<br />
YİĞİT UYGUN: Yeşil bir denizde gidiyorum olabildiğince...<br />
Etrafımda çamlar, akasyalar, çınarlar alabildiğince! Kuşların<br />
sesi ve lastiklerin hışırtısı kulaklarımda... Yol dar mı, dar!<br />
İki araç zor geçer; varsın olsun. Ben de mutlu, araba da...<br />
Motor sesinden anlarım! Nereye mi? Pek kimsenin gitmediği<br />
bir yere; bu kez Bulgar'a! Rotamız Burgas... Hayırlısı...<br />
58 82<br />
Ekim / Kasım / Aralık | 2018<br />
October / November / December<br />
7
Aktüel<br />
ŞİRİNLERİN KÖYÜNDEKİ MANTARLARDA<br />
TATİL FIRSATI<br />
Gelecekte hayal ettiğimiz otel odamızı kendimiz yaratabilecek,<br />
kişiselleştirilmiş bir seyahat deneyimi seçeneğine<br />
sahip olabileceğiz. Otel odaları Hollywood stüdyoları<br />
gibi her an değişebilecek, hayal ettiğiniz şekle bürünecek.<br />
Değişen tatil odası konseptiyle tatilde ister Mars’ta,<br />
ister Disneyland’ta Minnie Mouse’un evinde kalmak ya<br />
da Gargamel’in sizi asla bulamayacağı Şirinler köyündeki<br />
mantarlarda tatilinizi geçirmek seçenekleriniz arasında<br />
yer alacak.<br />
Turizm<br />
sektörünün<br />
geleceğinde<br />
neler olacak?<br />
Dijitalleşmenin günlük hayatımızın ve iş süreçlerimizin<br />
yanı sıra seyahat alışkanlıklarımızı da etkilemeye<br />
başladığını belirten Dijital Dönüşüm Danışmanı ve Me<br />
Consultancy kurucusu Murat Erdör, teknolojinin getirdikleriyle<br />
beraber turizm sektöründe de önemli dijital<br />
gelişmeler yaşandığını ifade etti. Erdör, hayatımıza dâhil<br />
olan arttırılmış gerçeklik teknolojilerinin, kişiselleştirilmiş<br />
seyahat deneyimlerinin, yapay zeka uygulamalarının,<br />
nöroteknolojinin turizm sektörünü etkileyeceğini, insanların<br />
kendilerine ve sevdiklerine daha fazla zaman ayırabildikleri<br />
turistik gezilerin de teknolojiye ayak uyduracağını<br />
belirtti. Murat Erdör, gelecekte seyahat alışkanlıklarımıza<br />
yön verecek yenilikleri şu şekilde sıraladı:<br />
YAPAY ZEKÂ SAĞ KOLUMUZ OLACAK<br />
Tatiliniz boyunca uzayıp giden kayıt işlemleri, yemek servisleri,<br />
resepsiyon gibi birçok aşamada kaybettiğiniz zamanınızı<br />
size geri kazandırmayı planlayan turizm sektörü,<br />
hepimizi hayrete düşürecek yapay zeka uygulamalarını da<br />
kullanmaya başlayacak. Yapay zekâya sahip yardımcılar,<br />
tatiliniz boyunca ülke değiştirmiş olsanız bile sizinle aynı<br />
dili konuşacaklar, çözüm odaklı çalışarak tatiliniz boyunca<br />
herhangi bir sorunla karşılaşmamanız için size yardımcı<br />
olacaklar.<br />
HER ODADA 3D YAZICI DÖNEMİ<br />
Bilim insanları, gelişen teknoloji ile kendi otel odamızı yaratmanın<br />
yanı sıra 3D yazıcılar ile ihtiyacımız olana anında<br />
ulaşma gibi birçok yenilikle de buluşacağımızı vurguluyor.<br />
Gelecekte her otel odasında bulunacak üç boyutlu yazıcılar<br />
ile yeni bir elbise, ayakkabı, hatta bilgisayar gibi arzu<br />
ettiğimiz her şeyi gerçek zamanlı olarak üretebileceğiz.<br />
KİŞİSEL SEYAHAT AVATARINIZ TATİLİNİZİ YÖNETECEK<br />
Gelecekte otel rezervasyonları için daha az vakit<br />
harcayacağız. Gelişen teknolojinin sunacağı kişisel<br />
seyahat avatarınız, otel rezervasyonlarınızı sizin yerinize<br />
gerçekleştirecek ve yönetecek. Bizi bekleyen tüm dijital<br />
gelişmelerle akıllı otellerde kendinize ve sevdiklerinize<br />
dilediğiniz kadar zaman ayırabilecek, hayalinizdeki tatilin<br />
tadını çıkarabileceksiniz.<br />
AKILLI OTELLER GELİYOR<br />
Gelecekte bir otele adım attığımızda, sıradışı bir hizmet<br />
anlayışıyla karşılaşacağız. Akıllı otel konsepti ve bu<br />
konsept içinde yer alan robotlar, konuklara özel hizmetler<br />
sunacak yeteneklerle donatılmış olacak. Bu robotlar<br />
dilinizi konuşacak, aklınıza takılan tüm sorulara cevap<br />
verecek. Akıllı otellerde tatil boyunca hayal ettiğiniz<br />
kendi otel odamızı yaratabilmenin yanı sıra 3D yazıcılar<br />
ile ihtiyacınız olana anında ulaşma gibi birçok yenilikle de<br />
buluşacağız.<br />
8 Ekim / Kasım / Aralık | 2018<br />
October / November / December
Aktüel<br />
Türk kadın akrobasi<br />
pilotunun fotoğrafı<br />
ABD müzesinde<br />
Türkiye’nin tek sivil kadın akrobasi pilotu olan<br />
27 yaşındaki Semin Öztürk Şener’in ünü yurt dışına<br />
taştı. Türkiye’nin ilk profesyonel akrobasi pilotu olan<br />
babası Ali İsmet Öztürk’ün izinden giden Şener’in 4×5<br />
metrelik fotoğrafı, ABD’deki bir uzay ve hava müzesinde<br />
sergilenmeye başlandı.<br />
Eskişehir’in Sivrihisar ilçesindeki Necati Artan Sportif<br />
Havacılık Tesisleri'nin kurucularından akrobasi pilotu<br />
Ali İsmet Öztürk’ün kızı Semin Öztürk Şener’in uçuş<br />
serüveni, 12 yaşındayken babasıyla yaptığı ilk gösteriyle<br />
başladı. İzleyici önündeki ilk uçuşunu 19 Eylül 2015’te<br />
gerçekleştiren Şener, 360 beygir gücündeki “Pitts S2-<br />
B” uçağıyla yurt içinde 10’u aşkın gösteri sundu.<br />
TÜRK KADINININ NELER YAPABİLECEĞİNİN<br />
EN GÜZEL ÖRNEĞİ OLDU<br />
Türkiye’deki gösterilerinin ardından Romanya’da düzenlenen<br />
ve birçok ülkeden 35 akrobasi uçağının katıldığı<br />
Aeromania Havacılık Festivali’nde gökyüzünü renklendiren<br />
genç pilot, “Türkiye’yi yurt dışında temsil etme”<br />
hayalini gerçeğe dönüştürerek, Türk kadınının neler<br />
yapabileceğinin en güzel örneği oldu. Şener’in gösterilerinden<br />
etkilenen ABD’nin Colorado eyaletinin Denver<br />
kentinde bulunan Wings Over The Rockies Hava ve<br />
Uzay Müzesi yetkilileri, müzede sergilenmek üzere Türk<br />
kadın akrobasi pilotunun fotoğrafını kullanmak için izin<br />
talep etti. Olumlu yanıt alan müze yetkilileri, Şener’in<br />
4×5 metrelik fotoğrafını Wings Over The Rockies Hava<br />
ve Uzay Müzesi’nin, ziyaretçileri havacılıkta heyecanlı<br />
ve katılımcı olmaya teşvik etmek için çeşitli sergilere<br />
sahip “fizyoloji” odasında izlenime sundu.<br />
Otel fiyatlarında<br />
en pahalı şehir<br />
Paris<br />
Türkiye Otelciler Birliği tarafından yapılan araştırmada, tüm yıldız<br />
kategorilerinde ortalama otel oda fiyatlarının en pahalı olduğu ilk üç<br />
şehir sırasıyla Paris, Tel Aviv ve New York olarak öne çıktı. Paris, gecelik<br />
ortalama 263 Euro ile konaklamada dünyanın en pahalı şehri oldu. En<br />
pahalılar listesinde ilk 20 sırasında Avrupa şehirlerinin ağırlıkta olduğu<br />
dikkat çekti. İstanbul’un gecelik konaklama fiyatı ise, ortalama 88 Euro<br />
olarak gerçekleşti.<br />
İsrail’in Tel Aviv kenti, 239 Euro ile dünyanın en pahalı ikinci şehri<br />
olurken, üçüncü sıradaki New York’ta ortalama oda fiyatları 236 Euro<br />
düzeyinde bulunuyor. İsviçre’den Zürih, 2<strong>16</strong> Euro ile dördüncü; Cenevre<br />
ise 215 Euro ile beşinci sırada yer aldı. Daha sonra sırasıyla 182 Euro ile<br />
Roma, 181 Euro ile Londra, 179 Euro ile Kopenhag, 178 Euro ile Amsterdam<br />
ve <strong>16</strong>8 Euro ile Dublin, ilk 10’daki diğer şehirler oldu. Bu şehirlerde<br />
ortalama doluluk oranları yüzde 80 ile 90 civarında seyrediyor. Araştırmada<br />
yer alan İstanbul’da, ortalama oda fiyatı 88 Euro oldu. Bu fiyat ile<br />
İstanbul, konaklama sektöründe dünya genelinde en pahalı ilk 20 şehir<br />
arasına giremedi.<br />
"OTEL FİYATLARINI KONGRE TURİZMİ ARTIRIR"<br />
Verileri değerlendiren Türkiye Otelciler Birliği Başkanı Timur Bayındır,<br />
turist sayısındaki artıştan daha da önemli olanın fiyatların artması olduğunu<br />
belirterek, şunları söyledi: “Yüksek sezonla birlikte fiyat artışının<br />
da gerçekleşmesi bizi mutlu ediyor. İstanbul ve Antalya’nın yeniden fiyat<br />
artışı yakalaması memnuniyet verici... Konaklama tesislerimizin kalitesi<br />
ve hizmet düzeyi çok yüksek. Ancak dünya şehirlerindeki fiyatlara<br />
baktığımızda, henüz olması gereken düzeye ulaşamadığımızı görüyoruz.<br />
Özellikle üç yıl öncesine kadar 150-200 Euro ortalama fiyatlara sahip<br />
olan İstanbul’un yeniden<br />
bu fiyat düzeyine dönmesi<br />
için elimizden gelen her<br />
şeyi yapmalıyız. Bunun için<br />
de en önemli enstrüman,<br />
kongre turizmi... Fiyatların<br />
yükselmesini sağlayacak<br />
olan en önemli itici güç,<br />
gelir düzeyi yüksek kongre<br />
turisti olacaktır. İstanbul’u<br />
yeniden kongre turizminin<br />
gözde şehirleri arasına<br />
sokacak adımları atmalıyız.<br />
Türkiye’nin hedefi,<br />
turist sayısından çok geliri<br />
artırmak olmalı.”<br />
Ekim / Kasım / Aralık | 2018<br />
October / November / December<br />
9
Kitap<br />
<strong>TOURMAG</strong> yazarından<br />
“Yürüyerek İstanbul”<br />
<strong>TOURMAG</strong>’in deneyimli yazarlarından<br />
Melih Uslu’nun üçüncü ve son kitabı<br />
“Yürüyerek İstanbul: 34 Rota, 340 Öneri”,<br />
kitapçı vitrinlerindeki yerini aldı. Seyahat<br />
yazarı Uslu’nun tam 10 yıllık yoğun emek ve<br />
titiz bir seçki ile yayına hazır hale getirdiği<br />
kitapta, İstanbul’dan seçilmiş her biri 2 ile<br />
4 saatlik süreler arasında yürünebilen 34<br />
seçkin güzergâh anlatılıyor.<br />
Alfa Yayın Grubu markası olan Mona<br />
Kitap tarafından, Arzu Çağlan’ın yayın<br />
yönetmenliğinde yayına hazırlanan kitap;<br />
370 sayfalık geniş hacmi, yaratıcı illüstrasyonları<br />
ve detaylı içeriğiyle dikkat çekiyor.<br />
Haliç’ten Tarihi Yarımada’ya, Boğaziçi’nden<br />
Adalar’a İstanbul’un en iyi yürüyüş<br />
rotalarını bir araya getiren kitap; Prof. İlber<br />
Ortaylı’dan Orhan Pamuk’a, Mario Levi’den<br />
Selim İleri’ye ünlülerin yazıları, görüşleri ve<br />
katkılarıyla yayına hazırlandı.<br />
ÖZEL MEKÂN ÖNERİLERİ, AZ BİLİNEN<br />
SEYAHAT TÜYOLARI<br />
Türkiye'nin ve dünyanın önde gelen fotoğraf<br />
sanatçılarının kareleriyle zenginleştirilen<br />
kitaptaki tüm rotalar, yazar Melih Uslu<br />
tarafından tek tek yüründü, deneyimlendi<br />
ve hikâye edilmiş özgün metinlerle kaleme<br />
alındı. Ahmet Hamdi Tanpınar, Reşat Ekrem<br />
Koçu, Buket Uzuner ve Prof. Ahmet Haluk<br />
Dursun gibi İstanbul yazarlarının yanı sıra<br />
Şair Küçük İskender, Müjdat Gezen, Ressam<br />
Su Yücel, Moda Yazarı Alex Akimoğlu ve<br />
Gündüz Vassaf gibi renkli isimlerin yazı,<br />
görüş ve röportajlarıyla çeşitlenen kitap,<br />
özel mekân önerileri ve az bilinen seyahat<br />
tüyolarıyla cazibe kazanıyor.<br />
GEZMEK MUTLU EDER!<br />
“Gezmek mutlu eder!” sloganıyla yola<br />
çıkan yazar Melih Uslu, Türk Hava Yolları<br />
Skylife’da editörlük ve SunExpress uçak<br />
içi yayını SunTimes’ta yayın yönetmenliği<br />
yaptı. Hürriyet Seyahat gazetesinin<br />
düzenlediği Türkiye’nin “en iyi seyahat<br />
yazarları” yarışmasında ilk üçe giren<br />
Uslu, bugüne dek İngiltere’den The Daily<br />
Telegraph, Fransa’dan Le Figaro, Körfez<br />
ülkelerinden Gulf News ve The National,<br />
Rusya’dan Pravda ve Kommersant, Almanya’dan<br />
Die Welt, Hollanda’dan Levenin<br />
Turkije, Kuzey Kıbrıs’tan Caretta’nın da<br />
aralarında bulunduğu 20’den fazla gazete,<br />
dergi ve internet sitesi için içerik hazırladı.<br />
Halen Hürriyet Seyahat’te aralıklı<br />
olarak, <strong>TOURMAG</strong> Turizm Dergisi ve Hürriyet<br />
Daily News gazetesinde ise düzenli<br />
yazıları yayımlanan Melih Uslu, eşi Filiz ile<br />
birlikte “cennetim” dediği Marmaris’te yaşıyor,<br />
profesyonel turist rehberliği yapıp,<br />
uluslararası dergiler için seyahat yazıları<br />
kaleme alıyor ve Antonina Turizm’in gezi<br />
kitapçıklarının editörlüğünü yürütüyor.<br />
KİTAPTAN...<br />
Burmalı Mescit’in hemen sol tarafında kalan<br />
Şehzadebaşı Caddesi'nin, bir zamanların<br />
ünlü “kanto” merkezi “Direklerarası” olduğunu<br />
biliyor muydunuz? Şehzade Camii'inden<br />
Vezneciler Altgeçidi'ne kadar uzanan cadde,<br />
adını Bizans’ın iki yanı sütunlu caddesinden<br />
almış. Ne yazık ki bu sütunları bugün göremiyoruz.<br />
Direklerarası, 19. yüzyıl İstanbul’unda<br />
Batılı tarzda eğlencenin Türk zevkine<br />
adapte edildiği yeni tip eğlence hayatının<br />
merkezi olmuş. Bir yanda meddah, Karagöz<br />
ve ortaoyunu geleneği sürdürülürken, diğer<br />
yanda hareketli ve müzikli gösterilerin<br />
hâkim olduğu kanto ve tiyatro temsilleri<br />
yapılmaya başlanmış.<br />
Oyunlar önceleri kıraathanelerde sergilenirken,<br />
1880’den sonra pek çok tiyatro yaptırılmış.<br />
Hatta sonradan Şehir Tiyatrosu’na<br />
dönüşecek olan Darülbedayi-i Osmani’nin<br />
temelleri de burada atılmış. Tiyatrolar,<br />
kafeşantanlar ve müzikholler peşi sıra açılmış.<br />
20. yüzyılda bu mekânlara sinemalar<br />
da eklenmiş. Günümüzde Direklerarası’nda<br />
bu renkli hayattan eser yok. Hepsi cadde<br />
üzerinde sıralanan dönemin ünlü adreslerinden<br />
Ferah Tiyatrosu, Şehzade Sahnesi<br />
ve Club Sineması çoktan kapanmış. Yine de<br />
bölgede gezinirken İstanbul beyefendilerini<br />
müzikhollere taşıyan faytonları, kantocuların<br />
coşkulu danslarını ve sinemalarda<br />
gösterilen siyah beyaz Ayhan Işık filmleri<br />
gözünüzde canlanacak.<br />
10 Ekim / Kasım / Aralık | 2018<br />
October / November / December
Rota<br />
Kamp severler için<br />
tüm güzelliğiyle<br />
Dedegöl Dağı<br />
UĞUR DEMİRBİLEK<br />
<strong>TOURMAG</strong>'in bu sayısında Isparta'ya,<br />
Dedegöl Dağı eteklerine götüreceğim<br />
sizleri. Rotamızı belirledikten sonra yola<br />
koyulma zamanı geliyor. Uzun ama keyifli<br />
bir yolculuk olacak.<br />
Rotamızı belirlerken yol üzeri sayılacak bir<br />
yerde, adını ilk defa duyduğum bir antik<br />
kent gözümüze çarptı. Yol üzeri olunca bir<br />
uğramak gerek tabi. İlk durak Adada Antik<br />
kenti. Kente vardığımızda bekçi dışında<br />
kimsecikler yok. Tarihini asılı levhalardan<br />
öğreniyorum. Kazı çalışmalarının uğramadığı<br />
tarihi yerlerden biri. Malum ödenek<br />
için para bulunamıyor. Ona rağmen ayakta<br />
kalan yapılar oldukça fazla.<br />
Kenti bir anayol ikiye bölüyor. Tarihi bir<br />
şehrin içinden St. Paul yolu geçiyor. St.<br />
Paul yolunun bir kısmının şehrin içinden<br />
geçmesi, asıl ilgimi çeken kısım. Bu yol<br />
bende merak uyandırmaya başladı. Güzel<br />
bir rotasının olduğu kesin. Yeni bir kent tanımak<br />
çok güzeldi. Son olarak bekçi ağabey<br />
ile sohbet ediyor, şişelerimize sularımızı<br />
doldurup tekrar yola koyuluyoruz.<br />
Çok sallanmalı bir yolculuktan sonra<br />
Dedegöl Dağı'nın eteklerine, Melikler<br />
Yaylası'na ulaştık. Rakım 1.900, karşımda<br />
tüm güzelliği ile Dedegöl Dağı, yanı başım<br />
uçsuz bucaksız orman, kulağımda kuş sesleri,<br />
içime çektiğim nefes astım hastalığını<br />
unutturacak kadar güzel...<br />
Ateş yakıldı, çay için sular ısındı, yemek için<br />
hazırlıklar başladı, sandalyeler açıldı. Ateş<br />
başına hücummmm :) Bu ara bir ses; ''Heyyy!<br />
Yabancılar, burada benden izinsiz kamp<br />
yapılmaz.'' Bir şaşkınlık... Kafasında kasketi,<br />
elinde kendi yaptığı bastonu ile 70'li yaşlarda<br />
bir amca yanımıza doğru sokuldu. Adı Mehmet<br />
Çavuş... Bu dağların bekçisi... Kendisi bir<br />
Yörük, yılın 6-7 ayını bu dağlarda geçiren ve<br />
doğayı en iyi anlayan insanlardan biri.<br />
''Benim çadıra uğrayıp çayımı içmeden burada<br />
kalınmaz'' diye bir çıkışıyor önce. Böyle<br />
misafirperver bir yaklaşım karşısında çok<br />
mutlu oluyoruz tabi ki. Bu seferlik çay bizden<br />
olsun diyip, biraz yatıştırıyoruz Mehmet<br />
Çavuş'u. O da bize kendi yazdığı türkülerden<br />
söyleyerek çayımızın şekeri oluyor. ''Yarın<br />
gitmeden çadırıma uğrayın, yoksa almam sizi<br />
buralara daha'' deyip, gülüşerek uzaklaşıyor.<br />
Yemek faslı, çay faslı derken gece epey<br />
oldu, yorgunluk çöktü. Uyumak isteyen çadırına<br />
geçti. Ben ise sandalyemi dağa doğru<br />
açıp, ihtişamını ve yıldızları izlemeye başladım.<br />
Dolunay, gecemi daha da güzelleştirdi.<br />
Ormanın ardından ışığını saçarak doğmaya<br />
başladı. Saçılan ışıklar dağı aydınlatmaya<br />
başladığında ise, büyük bir sahne önünde<br />
tek başına oturmuş ve tek gösterimlik bir<br />
tiyatro oyununu izlemek gibiydi.<br />
Kahvaltı sonrası gidilecek yer Pınar Gözü<br />
Mağarası, buraya doğru yola çıkıyoruz. İnanılmaz<br />
soğuk suyu ve görselliğiyle mutlaka<br />
görülmesi gereken bir yer. Mehmet Çavuş'u<br />
da unutmadık. Dönüşte Mehmet Çavuş,<br />
bizi Yörük çadırında ağırladı. Gördük ki nice<br />
kişiler gelmiş yanına; ormanda bulunan her<br />
çiçeği, her hayvanı tanırmış meğer. Üniversiteden<br />
hocalar gelip çiçeklerin yetiştiği<br />
yerleri öğrenirler, araştırma için rehberlik<br />
etmesini isterlermiş. Bunları gördüğümüzde<br />
Mehmet Çavuş'a hayran kalıyoruz. Yolunuz<br />
düşerse yanına uğrayıp bir çayını içmek<br />
şart, yoksa kamp kurmak yasak.<br />
Dedegöl Dağı'nın zirvesine 4-5 saatlik bir<br />
yürüyüş ile ulaşmak mümkün. Bu ziyaretimizde<br />
yürüme imkânımız olmadı. Ama ilk<br />
fırsatta bu hayalimizi de gerçekleştirmeyi<br />
umuyoruz.<br />
Doğayla kalın...<br />
Ekim / Kasım / Aralık | 2018<br />
October / November / December<br />
11
Ege Bölgesi<br />
“İkinci Efes”<br />
Aizanoi’de kayıklar<br />
yüzdürülecek<br />
Kütahya’nın Çavdarhisar ilçesinde bulunan<br />
ve “İkinci Efes” olarak nitelendirilen<br />
Aizanoi Antik Kenti’nin turizme açılması<br />
amacıyla hazırlanan 6 milyon liralık Penkalas<br />
Projesi ile bölgede adeta Roma dönemi<br />
yaşatılacak.<br />
Aizanoi Antik Kenti Kazı Başkanı Prof.<br />
Dr. Elif Özer, il merkezine 48 kilometre<br />
uzaklıkta olan antik kentte daha önce<br />
Alman arkeologların yaptığı kazı çalışmalarının<br />
2011 yılından itibaren Bakanlar Kurulu<br />
kararıyla Türk arkeologlar ve uzmanlar<br />
tarafından yürütüldüğünü anımsattı. Kazı<br />
çalışmalarında antik kentteki yaşama<br />
dair önemli bulgular elde ettiklerini<br />
belirten Özer, şöyle konuştu: “Aizanoi<br />
Antik Kenti’ndeki arkeoloji öğrencilerimiz<br />
ve akademisyenlerden oluşan 35 kişilik<br />
uzman ekiple yaptığımız çalışmalarda<br />
antik kentte yaşamış insanların sosyal<br />
hayatlarına yönelik önemli bulgular elde<br />
ettik. Yürüttüğümüz bu çalışmaların bilim<br />
dünyasına büyük katkılar sağlayacağını<br />
düşünüyoruz. Gelecek yıl bölgedeki kazı<br />
ve alan çalışmalarına kaldığımız yerden<br />
yeniden devam edeceğiz.”<br />
AİZANOİ PENKALAS PROJESİ<br />
Prof. Dr. Elif Özer, kazı ve alan çalışmalarının<br />
yanı sıra antik kentteki geçmiş yaşamın<br />
canlandırılması ve bölgeye yerli ve yabancı<br />
turist akışının sağlanması için bazı projelerin<br />
de hazırlandığını aktardı. Antik kentte<br />
geçmiş yaşamın yeniden canlandırılması ve<br />
bölgenin turizme kazandırılmasına yönelik<br />
Aizanoi Penkalas Projesi’nin hayata geçirilmesi<br />
için çalışmalar yürütüldüğünü anlatan<br />
Özer, şunları söyledi: “Çavdarhisar ilçesi<br />
sınırlarında bulunan Koca Çay, antik kentin<br />
içinden geçen bir nehir. Antik Çağ’daki<br />
ismi ise Penkalas. Burada 2012 yılından<br />
beri DSİ’nin de yardımıyla çalışmalara<br />
başlamıştık. Suyun içindeki yaklaşık bin<br />
civarında Antik Roma döneminden kalma<br />
tarihi eser niteliği de taşıyan işlenmiş<br />
taşları ve heykelleri dışarı çıkardık. Her<br />
birinin envanteri çıkarıldı, çizimleri yapıldı.<br />
Daha sonra nehrin üzerindeki Antik Roma<br />
köprülerinin restorasyonuna başlandı.<br />
MALİYETİ 6 MİLYON TL<br />
Projeye göre, nehrin su seviyesi de yükseltilerek<br />
Antik Çağ’da olduğu gibi iki köprü<br />
arasında kayıklarla gidilebilecek. Projemiz<br />
tamamlandı ve Kütahya Kültür Varlıklarını<br />
Koruma Bölge Kurulu tarafından da kabul<br />
edildi. Projenin maliyeti 6 milyon lira<br />
civarında. Proje hakkında Kültür ve Turizm<br />
Bakanımız Mehmet Nuri Ersoy’a da bilgi<br />
verdik. Bütçe tahsis edildikten sonra yapılacak<br />
çalışmalarla burada başka bir Aizanoi<br />
göreceksiniz. Bu sayede buraya çok sayıda<br />
turistin gelmesini hedefliyoruz.”<br />
Amorium Antik Kenti’ne üç boyutlu yolculuk<br />
Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Anadolu<br />
Üniversitesi işbirliğiyle, Afyonkarahisar’ın<br />
Emirdağ ilçesinde yürütülen Amorium<br />
Antik Kenti kazısında elde edilen bulgular<br />
kullanılarak, şehir bilgisayar ortamında<br />
canlandırılıyor.<br />
Geçmişi M.Ö. 2000’li yıllara uzanan<br />
Amorium Antik Kenti, 1987’de İngiliz bilim<br />
adamı Prof. Dr. Martin Harrison’ın yüzey<br />
araştırmasıyla gündeme geldi. Kazı çalışmalarını<br />
1993-2009 yılları arasında İngiliz<br />
araştırmacı Dr. Chris Lightfoot’un yaptığı<br />
antik kent; Hitit, Frig, Yunan, Roma, Bizans,<br />
Selçuklu ve Osmanlı olmak üzere yedi<br />
uygarlığın izlerini taşıyor.<br />
VR GÖZLÜK İLE BAMBAŞKA<br />
BİR DENEYİM<br />
Amorium Antik Kenti’nde Kültür ve Turizm<br />
Bakanlığı ile Anadolu Üniversitesi işbirliğinde<br />
başkanlığını Prof. Dr. Zeliha Demiral<br />
Gökalp’ın yaptığı kazıda önemli bulgulara<br />
ulaşıldı. Gökalp, beş yıldır sürdürdüğü kazı<br />
çalışmasına ilişkin yaptığı açıklamada,<br />
Amorium’un 90 hektarlık bir alana yayıldığını<br />
söyledi. Kazı bölgesinde ziyaretçiler<br />
için yönlendirme ve bilgilendirme tabelalarının<br />
yerleştirildiğini söyleyen Gökalp;<br />
"Amorium’da yer alan tarihi mekânların<br />
algılanmasına yönelik antik kentin canlandırılması<br />
için üç boyutlu video tasarlandı.<br />
Bunu ilerleyen süreçte ziyaretçilerimiz<br />
adına interaktif olarak sunmayı planlıyoruz.<br />
Ayrıca, çağın popüler teknolojilerinden<br />
biri olan ‘VR gözlük’, yine Anadolu Üniversitesi'nin<br />
katkılarıyla hazırlanıyor" açıklamasında<br />
bulundu.<br />
ÖREN YERİ STATÜSÜNE<br />
KAVUŞTURULMASI İSTENİYOR<br />
Gökalp, Amorium Antik Kenti’nin Afyonkarahisar’da<br />
bir ören yeri statüsüne kavuşturulması<br />
halinde şehir turizmine olumlu<br />
katkılar sunacağını belirterek, şunları<br />
kaydetti: “Diğer antik kentler gibi ayakta<br />
tapınak, büyük tiyatro, agora ya da sütunlu<br />
yolları içerisinde barındırmıyor. Büyük<br />
bir ihtimalle zamanında vardı ama Bizans<br />
döneminde dönüştü. Fakat bunun yanında<br />
yaşayan bir Orta Çağ kenti olduğunu söyleyebiliriz.<br />
Kente iklim koşulları dışında çok<br />
fazla bir müdahale olmadığı için, kazılarda<br />
buluntuları özgün yerinde buluyoruz. Bu<br />
açıdan önemli...”<br />
12 Ekim / Kasım / Aralık | 2018<br />
October / November / December
Ege Bölgesi<br />
Euromos,<br />
UNESCO için<br />
kolları sıvadı<br />
Muğla’nın Milas ilçesinde antik dönemin en iyi korunmuş tapınaklarından<br />
Zeus Lepsynos’un da içinde yer aldığı Euromos Antik Kenti’nin, UNESCO<br />
Dünya Mirası Geçici Listesi’ne alınması için özel çalışma başlatıldı.<br />
Freskli travertenler<br />
1500 yıllık uykudan<br />
uyandı<br />
Dünya Mirası Geçici Listesi’nde yer alan Laodikya Antik<br />
Kenti’nde M.S. 494 yılında yaşanan depremde yıkılan ve<br />
bu yılki kazılarda toprağın 7 metre altında bulunan 1500<br />
yıllık freskli traverten bloklar, yeniden ayağa kaldırılıyor.<br />
M.Ö. 5 bin 500’e tarihlenen buluntuların ortaya<br />
çıktığı Laodikya, antik çağda Anadolu’nun en önemli<br />
ticaret, sanat, spor merkezlerinden olması ve İncil’de<br />
adı geçen 7 kiliseden birini barındırması nedeniyle inanç<br />
turizmindeki önemiyle dikkati çekiyor.<br />
Restore edilen kilise, ayağa kaldırılan tarihi yapıların<br />
yanı sıra gladyatör dövüşlerinin yapıldığı Anadolu’nun<br />
en büyük stadyumu ve tiyatro alanına sahip Laodikya,<br />
her daim turistlerin gezi rotaları arasında bulunuyor.<br />
Laodikya, “Trimita” adıyla dokunan tunikler nedeniyle<br />
“Trimitaria” olarak anılan antik dönemin tekstil<br />
merkezi olarak da biliniyor. Pamukkale Üniversitesi Fen<br />
Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Başkanı Prof. Dr.<br />
Celal Şimşek başkanlığındaki ekip tarafından yürütülen<br />
çalışmalar ise, bu yıl kiliseli peristilli ev ile pagan<br />
inancında tapınakların bulunduğu, ancak Hıristiyanlığın<br />
yaygınlaşmasıyla agoraya çevrilen 35 bin metrekarelik<br />
Kuzey Kutsal Agora'da devam ediyor.<br />
DÜNYADA NADİR BİR ÖRNEK<br />
Celal Şimşek, antik kentte yılın 12 ayı çalışma yürüttüklerini,<br />
kazı ve restorasyon çalışmalarının 15. yılında<br />
önemli tarihi yapıları gün yüzüne çıkardıklarını vurgulayarak;<br />
"Agorada toprağın 7 metre altında kalan<br />
devasa sütunları ve buna bağlı olarak da antik dönemin<br />
o muhteşem freskli arka duvar mimarisini, yıkıldığı<br />
şekliyle ortaya çıkardık. 11 metre yüksekliğinde ve 265<br />
metre uzunluğundaki, M.S. 494 yılı depreminde doğuya<br />
doğru sıralı olarak yıkılmış olan traverten blokların iç<br />
kısmının tamamen fresklerle süslenmiş olduğunu tespit<br />
ettik. Depremde yıkılan 9 sıra halindeki duvarı, üzerine<br />
yığılan molozlar sayesinde olduğu gibi korunmuş olarak<br />
bulduk. Bu kadar geniş bir yüzeyin, bu kadar büyük<br />
bir alanın boyandığı dünyadaki nadir bir örnek olarak<br />
değerlendiriyoruz" şeklinde konuştu.<br />
Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü<br />
Öğretim Üyesi ve Euromos Antik Kenti Kazı Başkanı Doç. Dr. Abuzer Kızıl,<br />
antik kentteki özellikle Zeus Tapınağı’nın Anadolu’nun en iyi korunan tapınaklarından<br />
biri olduğunu, tapınaktaki 17 sütundan <strong>16</strong>’sının üst kirişleriyle<br />
hâlâ ayakta olduğunu söyledi. Tapınağın mimari elemanlarını belgelemeye<br />
yönelik çalışmalar yaptıklarını anlatan Kızıl, öncelikle yerdeki blokları kaldırarak<br />
ciddi bir restorasyon gerçekleştirmeyi ve tapınağı eski ihtişamlı<br />
günlerine geri döndürmeyi hedeflediklerini bildirdi.<br />
ANADOLU’NUN EN ŞANSLI ANTİK KENTLERİNDEN BİRİ<br />
Euromos’un konumu itibariyle Anadolu’nun en şanslı antik kentleri arasında<br />
yer aldığını aktaran Abuzer Kızıl, buranın Karya Krallığı’nın önemli<br />
merkezlerinden biri olduğunu, Euromos Anik Kenti ve Zeus Tapınağı’nın<br />
arkeolojik ve bilimsel anlamda önem taşıdığını vurgulayarak; "Kentin<br />
diğer bir önemli yapısı ise Agora. Burada yürüten kazı çalışmalarında<br />
Helenistik Dönem orijinli, ancak Roma ve Geç Roma çağında da kullanılan<br />
eserlere ulaştık. Kentin iki de önemli nekropolü bulunuyor. Her ne kadar<br />
çoğu zaman içerisinde tahrip edilmiş olsa da Güney Nekropol alanında<br />
iyi korunmuş lahit mezar söz konusu. Kuzey Nekropol alanında da daha<br />
önce defineciler tarafından tahrip edilmiş olan bir oda mezar bulunuyor.<br />
Zaman geçtikçe biz antik kenti daha görünür hale getirip, hem bilim hem<br />
arkeoloji dünyasına hem de kültür turizmine kazandırmak için ekip olarak<br />
çaba gösteriyoruz" ifadelerini kullandı.<br />
Germencik’te 2000 yıllık<br />
heykeller bulundu<br />
Aydın’ın Germencik ilçesinde Prof. Dr. Orhan<br />
Bingöl 34 yıldır devam eden Magnesia Antik Kenti<br />
kazılarında, 2 bin yıllık olduğu tahmin edilen dört<br />
kadın, bir erkek ve cinsiyeti belirlenemeyen bir<br />
heykel ortaya çıkarıldı. Çalışmalarla ilgili açıklamada<br />
bulunan Bingöl, heykellerin aynı mekânda<br />
bulunduğuna dikkat çekerek, şu bilgileri paylaştı:<br />
"Almanların 1891-1893 yılında yaptıkları kazıda bir mekânda beş heykel<br />
bulduklarını biliyoruz. Ondan bir fazlasını bulmuş olduk. Hatta 20<strong>16</strong> yılında<br />
aynı mekânın başka bölümünde bir heykel daha bulmuştuk. Toplamda<br />
bir mekânda yedi heykel oluyor. Mekânın niteliği ve işlevi neydi henüz<br />
bilmiyoruz, ancak heykeller çok iyi korunmuş. Bu oldukça dikkat çekici...<br />
YENİ HEYKELLERE ULAŞILABİLİR<br />
Magnesia Antik Kenti'nin heykellerle de öne çıkan bir yapısı var. İstanbul,<br />
İzmir ve Aydın müzelerinde Magnesia’dan çıkmış bu buluntularla birlikte<br />
neredeyse 50 kadar heykel olduğunu biliyoruz. Ve bunlar da son olmayacak.<br />
Çalıştığımız alan, daha çok heykelin bulunabileceğini bize açıkça gösteriyor.<br />
Bundan sonraki günlerde de aynı şekilde yeni buluntularla karşılaşabiliriz."<br />
Ekim / Kasım / Aralık | 2018<br />
October / November / December<br />
13
Marmara Bölgesi<br />
Çanakkale’de 2500 yıllık<br />
yayık kabı bulundu<br />
Çanakkale’nin Eceabat ilçesindeki Maydos Kilise Tepesi Höyüğü<br />
kazılarında 2 bin 500 yıllık yayık kabı bulundu. Maydos Kilise Tepesi<br />
Höyüğü Kazı Başkanı ve Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi<br />
Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Göksel Sazcı; Kültür ve<br />
Turizm Bakanlığı Temsilcisi Niğde Müzesi görevlisi arkeolog Mustafa<br />
Eryaman, Çanakkale Kültür ve Turizm Müdürü Kemal Dokuz ile alanda<br />
inceleme yaptı.<br />
Göksel Sazcı, konu ile ilgili yaptığı açıklamada 2010 yılında başlayan<br />
kazılarda dokuzuncu sezona girildiğini söyledi. Toplam 25 kişilik<br />
ekiple devam ettikleri kazılarda tereyağ yapımında kullanılan yayık<br />
kabı bulduklarını belirten Sazcı; “Kazı alanında toprak içinde yarıya<br />
kadar bulunan yayık kabı, kazı ekibi tarafından titizlikle yapılan<br />
çalışma sonrası çıkarılıp, koruma altına alındı. İncelemelerde 72<br />
santimetre boyunda ve 50 santimetre genişliğindeki yayık kabının<br />
tereyağı yapımında kullanıldığı ve 2 bin 500 yıllık olduğu tespit<br />
edildi” dedi.<br />
GÜNÜMÜZDE ANADOLU’DA HALEN KULLANILAN BİR TEKNİK<br />
Kabın üzerinde iki delik bulunduğunu, bunların küp kullanılırken deriyle<br />
kapatıldığını anlatan Doç. Dr. Sazcı , dergimize şu bilgileri aktardı: “Bu<br />
deliklerin bir fonksiyonu var. Ayran çalkalanırken fermante oluyor<br />
ve burada gaz oluşuyor. Gazın dışarıya çıkartılması için bu delikler<br />
açılıyor ve tekrar çalkalama işlemi yapılıyor. Bu teknik, günümüzde<br />
Anadolu’da halen kullanılıyor. Eceabat’ta da 2 bin 500 yıl önce tereyağı<br />
üretildiğini söyleyebiliriz. Tabii bu formdan ve güncel araştırmalardan<br />
çıkarttığımız bir sonuç. Bu küpün dibinden örnekler aldık. Kesin sonuç<br />
örneklerin üniversitedeki lipit yağ analizleri sonucu belirlenecek.”<br />
Tarihi Justinianus Köprüsü<br />
keşfedilmeyi bekliyor<br />
Sakarya’nın Serdivan ilçesinden geçen nehrin eski yatağı<br />
üzerine Roma döneminde kurulan; asırlardır savaş, ticaret<br />
ve hac yolu olarak kullanılan Justinianus Köprüsü, UNESCO<br />
Dünya Kültür Mirası Listesi’ne girerek, kültür turizminde<br />
ivme yakalayacağı günleri bekliyor. Ayasofya ile aynı dönemde<br />
Bizans İmparatoru II. Justinianus tarafından inşa ettirilen<br />
köprü, yapımının üzerinden asırlar geçmesine rağmen ilk<br />
günkü ihtişamını koruyor.<br />
UNESCO’nun Dünya Mirası Geçici Listesi’ne alınan Serdivan<br />
ilçesi Beşköprü mevkisinde tarihe tanıklığını devam ettiren<br />
Justinianus Köprüsü, erken Bizans döneminin Anadolu’daki<br />
görkemli anıtsal yapıları arasında sayılıyor. Yaptırıldığı M.S.<br />
558-560 yıllarından bu yana ayakta kalmayı başaran taş<br />
köprü; 365 metre uzunluğunda, 10 metre genişliğinde ve 12<br />
kemerden oluşuyor. Karayolları Genel Müdürlüğü tarafından<br />
1995 yılında onarım gördükten sonra taşıt trafiğine kapatılan<br />
köprünün kenarlarında bulunan tarihi yapı kalıntıları da<br />
keşfedilmeyi bekliyor.<br />
AYASOFYA KADAR ÖNEMLİ<br />
Sakarya Valisi İrfan Balkanlıoğlu, kentin en önemli tarihi<br />
eserlerinin başında Justinianus Köprüsü’nün geldiğini söyledi.<br />
Bizans imparatorluğunun en popüler ve parlak döneminde<br />
köprünün yapımına başlandığını anlatan Balkanlıoğlu;<br />
“Ayasofya ile aynı tarihlerde yapılmış. Ayasofya’nın mimari<br />
dokusu, yapısı dünya kültür mirasında ne kadar önemliyse,<br />
aslında Justinianus Köprüsü de o denli önemli. Yapıldığı<br />
yıllarda çağının en büyük el yapımı tarihi taş köprü, bütün<br />
Anadolu coğrafyasını ve batıyı birbirine bağlayan geçit<br />
vermez Sakarya Irmağı üzerinde... Anadolu’nun ve Kudüs’ün<br />
hac yolunun üzerinde olan, o dönemdeki bütün batı dünyasının<br />
Haçlıların seferlerini yaptıkları, hacca gittikleri ve ticari<br />
alışveriş yollarını buradan geçirdikleri son derece önemli bir<br />
köprü” diye konuştu.<br />
14 Ekim / Kasım / Aralık | 2018<br />
October / November / December
Marmara Bölgesi<br />
Tekirdağ'da tarihi evler<br />
turizme kazandırılacak<br />
Tekirdağ Büyükşehir Belediyesi tarafından<br />
geliştirilen "Miras Atölyesi I" ve "Miras<br />
Atölyesi II" projesi kapsamında, doğal<br />
güzelliklere sahip olan Şarköy ilçesindeki<br />
52 tarihi ev aslına uygun olarak restore<br />
edilecek. Tekirdağ Büyükşehir Belediye<br />
Başkanı Kadir Albayrak, konu ile ilgili<br />
yaptığı açıklamada proje kapsamında<br />
Uçmakdere, Gaziköy, Tepeköy, Güzelköy<br />
ve Eriklice mahallerinde belirlenen evlerin<br />
restorasyon geçireceğini söyledi.<br />
Uçmekdere Mahallesi'nin çok eski bir<br />
tarihe sahip olduğunu ifade eden Albayrak;<br />
"Uçmakdere'nin eski zamanlarını hatırladıkça<br />
Miras Atölyesi Projesi'nin önemi<br />
daha iyi anlaşılıyor. Burası hem<br />
doğa güzellikleri, hem yetişen<br />
tarımsal ürünleri, hem de<br />
tarihiyle son derece önemlidir.<br />
Göreve geldiğimde Uçmakdere’nin<br />
makûs tarihini değiştirme konusunda<br />
kararlıydım. Bu projeyle Uçmakdere'yi,<br />
Türkiye'nin en güzel eko köyü yapmayı<br />
hedefledik" diye konuştu.<br />
TEKİRDAĞ'IN VİZYONLARINDAN<br />
BİRİ DE TURİZM<br />
Başkan Kadir Albayrak, tarihi evleri<br />
restore ederek turizme kazandıracaklarını<br />
belirterek; "Gaziköy, Hoşköy, Mürefte,<br />
Kirazlı, Çınarlı gibi mahallelerimizde de<br />
aynı çalışmayı yapacağız. Önemli olan,<br />
projeyi Uçmakderelilerin benimsemesidir.<br />
Bu bölge sit alanı olduğu için çivi çakmak<br />
dahi uzun bir yoldan geçiyor. Tekirdağ'ın<br />
vizyonlarından biri de turizm. Türkiye'de<br />
iki denizle de komşu olan sayılı şehirlerden<br />
biriyiz. Tekirdağ'da nereye elinizi atsanız<br />
tarih çıkar. Bu bölgede bağcılık turizminin<br />
en güzel örnekleri var. Sonuna kadar bu<br />
bölgedeki güzellikleri ortaya çıkarmak için<br />
çalışacağız" dedi.<br />
Meriç Nehri’nde gün<br />
batımı turları<br />
Edirne Doğa Sporları Kulübü (EDOSK), kentteki nehirlerin özellikle<br />
kano ve diğer su sporlarında daha etkin kullanılması amacıyla<br />
"Nehirde Gün Batımı Turları" başlattı. EDOSK kano branşı sporcuları,<br />
kanolarla nehre inerek gün batımında tur düzenledi. Gurup<br />
vaktinin en iyi izlediği kentlerden olan Edirne’deki fotoğraf sanatçıları<br />
da kano sporcularının gün batımına yolculuğunu, çektikleri<br />
Meriç Nehri fotoğraf kareleriyle ölümsüzleştirdi.<br />
Kulübün yöneticilerinden, aynı zamanda Edirne Tanıtım ve Turizm<br />
Derneği Başkanı Bülent Bacıoğlu, konu ile ilgili yaptığı açıklamada<br />
Edirne’nin üç nehrin geçtiği ender kentlerden biri olduğunu söyledi.<br />
Padişahların saltanat kayıklarıyla gelerek, köprülere yaptırdıkları<br />
seyir köşklerinden izledikleri güneşin batışının güzelliğine<br />
dikkat çekmek amacıyla nehirde kano turu düzenlediklerini ifade<br />
eden Bacıoğlu; “Özellikle Edirne’nin gün batımları, padişahların<br />
ve sultanların seyrettiği gün batımları, efsane gün batımlarıdır.<br />
Nehrin üzerinden batan güneş görüntüsü çok güzeldir. Biz de<br />
kanolarımızla hem fotoğrafçılara güzel fotoğraflar verelim, hem<br />
Edirne’nin tanıtımına katkı sağlayalım, hem de farklı bir zaman<br />
diliminde gün batımında spor yaparak şehrin, nehirlerin tadını<br />
çıkaralım istedik” dedi.<br />
EDİRNE’NİN TANITIMINA<br />
KATKI<br />
EDOSK yöneticilerinden<br />
Fatih Altun da maharetli<br />
ellerle çekilen fotoğraflarla<br />
Edirne’nin tanıtımına ne denli<br />
katkı yapıldığını bildiklerini, bu<br />
anlamda hem nehirlerin spor<br />
amaçlı kullanımına teşvik hem<br />
de fotoğrafik anlamında güzel<br />
bir etkinliğe imza atıldığını<br />
ifade etti.<br />
Bursa’yı<br />
tekstil kenti<br />
yapan mekân:<br />
Kozahan<br />
UNESCO Dünya Miras Listesi’ne alt bileşen olarak giren Hanlar<br />
bölgesindeki Kozahan, 1491’de Sultan II. Bayezid tarafından dönemin<br />
mimarlarından Abdül Ula Bin Pulad Şah’a İstanbul’daki eserlerine<br />
vakıf olarak yaptırıldı. Uzun yıllar ipek böceği kozalarının<br />
satıldığı han, kozalardan elde edilen ipekli kumaşlarla Bursa’nın<br />
tekstil merkezi haline gelmesinde ilk adım oldu.<br />
Tuğla ve kesme taşla yapılan Kozahan; <strong>16</strong>30, <strong>16</strong>71 ve 1784’te,<br />
ortasındaki mescit ise 1946 ve 2007’de onarım gördü. Geniş,<br />
dikdörtgen bir avlunun çevresinde iki katlı, 95 odalı hanın ortasındaki<br />
küçük mescidin altında bir şadırvan bulunuyor. Handaki<br />
odalar artık mağaza olarak kullanılıyor. Hanın doğusunda eskiden<br />
konaklamaya gelenlerin atlarını bağladıkları ahır ve depoların<br />
bulunduğu “Dış Kozahan” denilen ikinci bir avlulu bölüm yer alıyor.<br />
Kozahan, Uzun Çarşı’ya mavi çinilerle süslü bir taç kapı ile açılıyor.<br />
Bu süslü kapı da açık çarşı ve Kapalı Çarşı’ya açılıyor.<br />
TATLI SOHBETLER EŞLİĞİNDE DİNLENME VE ALIŞVERİŞ<br />
Yapıldığı dönemden itibaren önemli ticaret merkezi olan Kozahan,<br />
yakın döneme kadar koza pazarının kurulduğu ve kıyasıya pazarlıkların<br />
yaşandığı bir yer iken, günümüzde ipekçilikle uğraşan<br />
esnafın yoğun bulunduğu<br />
bir han olarak varlığını<br />
sürdürüyor. Kozahan, çay<br />
ve kahvelerin tatlı sohbetlerle<br />
yudumlandığı önemli<br />
bir dinlenme ve turistik<br />
alışveriş mekânı olarak<br />
ziyaretçilerini ağırlamaya<br />
devam ediyor.<br />
Ekim / Kasım / Aralık | 2018<br />
October / November / December<br />
15
Güneydoğu Anadolu Bölgesi<br />
Çayönü, açık hava müzesine dönüştürülüyor<br />
Diyarbakır’ın Ergani ilçesinde dünyada tarım yapılan ilk yerler<br />
arasında bulunan Çayönü, göçebelikten yerleşik köy yaşantısına,<br />
avcılık ve toplayıcılıktan besin üretimine geçilen "Neolitik<br />
Devrim" olarak da bilinen teknolojik yaşam biçimi, beslenme<br />
ekonomisi ve insan doğal çevre ilişkilerinin tümüyle değiştiği<br />
kültür tarihiyle ilgili buluşlarda birçok ilki de içeren canlı ve<br />
ilginç bir yerleşme alanı.<br />
Merkezden yaklaşık 70 kilometre uzaklıkta bulunan Çayönü’nde<br />
1964 yılında başlatılan, ancak 1991 yılında güvenlik nedeniyle<br />
ara verilen ve 24 yıl sonra 2015 yılında yeniden başlanılan kazılar,<br />
çevre köylerde yaşayanların da desteğiyle sürüyor. Çanakkale<br />
Onsekiz Mart Üniversitesi Arkeoloji Bölüm Başkanı Doç. Dr.<br />
Aslı Erim Özdoğan başkanlığında devam eden kazılar ve yapılan<br />
düzenlemelerle Çayönü’nün açık hava müzesine dönüştürülmesi<br />
hedefleniyor.<br />
TARİH GÜN YÜZÜNE ÇIKIYOR<br />
Doç. Dr. Özdoğan, Çayönü’nde 1991 yılında güvenlik gerekçesiyle<br />
ara verilen kazı çalışmalarının Kültür ve Turizm Bakanlığı’nca sağlanan<br />
kaynakla üç yıldır devam ettiğini, tarihin gün yüzüne çıka-<br />
rılması için büyük bir titizlikle çalıştıklarını dile getirerek; "Geçen<br />
sene kazı alanında bir parça batıya ve kuzeye doğru yayılmaya<br />
başladık. Amaçlarımızdan biri de bu sene kazmaya başladığımız<br />
höyüğün doğu kesimini ortaya çıkarmak. Burası, 1964 yılındaki<br />
kazıdan sonra hiç araştırılmamış bir bölgeydi. Açık hava müzesi<br />
olarak düzenlediğimiz yerde çok güzel büyük binalar, daha çok<br />
kamusal olarak ayrılan kısımlarda daha önemli kişilerin oturduğu<br />
konutlar, daha batıdaki kazısını bitiremediğimiz kesimde de daha<br />
çok konutlar ve işlik yerleri yer alıyor" ifadelerini kullandı.<br />
MADENCİLİK TARİHİ DÜNYADA ÇAYÖNÜ İLE BAŞLIYOR<br />
Aslı Erim Özdoğan, sözlerine şöyle devam etti: “Bazalt çakmak<br />
taşı gibi çeşitli aletlerin üretildiği, hammadde kaynaklarının ve<br />
akarsuların bulunduğu bölgenin av hayvanı açısından da çok<br />
zengin olduğu görülüyor. Buğday, hayvan yemi ve çok kullanılan<br />
arpa, çevrede doğal olarak yetişmiş ve insanların karnını doyurma<br />
kaygısı yokmuş. Bölge bakır rezervi açısından önemli... Bakırı<br />
da zaman içinde geliştiriyorlar. Bakırın ısıtılıp dövüldükten<br />
sonra biçim verildiğini ve çok daha kolay biçimlendiğini keşfediyorlar.<br />
Burada çok ciddi bir bakır işçiliği gelişiyor ve madencilik<br />
tarihi dünyada Çayönü ile başlıyor.”<br />
Harran’ın UNESCO beklentileri arttı<br />
Şanlıurfa’da UNESCO Dünya Miras<br />
Listesi’ne alınan Göbeklitepe’nin ardından<br />
geçici listede bulunan tarihi yerleşim yeri<br />
Harran’ın da asıl listeye dâhil edilmesine<br />
yönelik beklentiler arttı. UNESCO’nun<br />
Dünya Mirası Geçici Listesi’nde bulunan<br />
dünyanın en eski yerleşim yerlerinden<br />
Harran Ören Yeri’nin, kalıcı listeye girebilmesi<br />
için gerekli hazırlıkların yüzde 80‘inin<br />
tamamlandığı bildirildi.<br />
Harran Üniversitesi Arkeoloji Bölümü ve<br />
Harran Ören Yeri Kazı Başkanı Prof. Dr. Mehmet<br />
Önal, kısa süre önce Göbeklitepe’nin<br />
UNESCO Dünya Miras Listesi’ne alınmasının<br />
ardından gözlerin Harran'a çevrildiğini<br />
söyledi. Önal, M.Ö. 6 binli yıllardan günümüze<br />
kadar kesintisiz yerleşim yeri olan ve bir<br />
dönem Asurlular ile Emeviler’e başkentlik<br />
yapan Harran Ören Yeri’nde yeni sezon<br />
kazılarına başladıklarını belirtti. İlçedeki ilk<br />
kazıların 1950 yılında başladığını hatırlatan<br />
Mehmet Önal, özellikle 2000’li yılların ardından<br />
bölgedeki kazılara ağırlık verildiğini,<br />
şu ana kadar saraylardan hanlara, hamamlardan<br />
çarşılara kadar birçok kalıntının gün<br />
yüzüne çıkarıldığını vurguladı.<br />
<strong>16</strong> Ekim / Kasım / Aralık | 2018<br />
October / November / December
Güneydoğu Anadolu Bölgesi<br />
Hoşgörü kenti<br />
Mardin, turizmde<br />
ivme yakaladı<br />
Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin<br />
turistik kentlerinden Mardin;<br />
camileri, medreseleri, kiliseleri,<br />
dar sokakları ve taşın oya gibi<br />
işlendiği evleriyle son yılların en<br />
önemli cazibe merkezlerinden<br />
biri olma yolunda ilerliyor. “Hoşgörü<br />
kenti”, 8 ayda ulaştığı<br />
1 milyon 300 bin turist ile turizmde<br />
zirveyi gördü.<br />
Farklı kültürlerin, dillerin ve<br />
dinlerin hoşgörüyle, kardeşçe<br />
yaşadığı yörede “gecesi<br />
gerdanlık gündüzü seyranlık”<br />
olarak nitelendirilen, ziyaretçilerine<br />
büyülü bir atmosfer sunan<br />
Mardin, sağlanan huzurla geçen<br />
yıla oranla ziyaretçi sayısında<br />
yüzde 400 artış gerçekleştirdi.<br />
Yıl sonuna kadar turist sayısının<br />
2 milyona ulaşması beklenen<br />
kentte, 2023 yılında ise 5 milyon<br />
turisti ağırlaması hedefleniyor.<br />
ÜLKE VE BÖLGE TURİZMİNE<br />
ÖNEMLİ KATKI<br />
Mardin Valisi ve Büyükşehir<br />
Belediye Başkan Vekili Mustafa<br />
Yaman, bölgede sağlanan<br />
huzurun hem ülke hem bölge turizmine<br />
önemli katkı sunduğunu<br />
söyledi. Türkiye’ye gelen turist<br />
sayısındaki artışın Mardin’de de<br />
görüldüğünü dile getiren Yaman;<br />
“Mardin şu anda gerçekten<br />
turizm açısından güzel bir ivme<br />
yakaladı. İki senelik huzurun akabinde<br />
son bir yıldır yüzde 400’ü<br />
bulan bir misafir artışı var. 2014<br />
yılı, Mardin’in en zirve rakamı. Bu<br />
yıl 2014’ün dört katı misafir kabul<br />
ediyoruz” dedi.<br />
Destansı mücadele müzede hayat buldu<br />
Kurtuluş Savaşı’nda Anteplilerin kahramanca yürüttüğü destansı mücadele döneminin gelecek<br />
nesillere aktarılması amacıyla Şahinbey Belediyesi’nce restore edilerek hizmete giren Şahinbey<br />
Milli Mücadele Müzesi, kent tarihine ışık tutuyor.<br />
Merkez Şahinbey ilçesi Şehitler Caddesi’nde bulunan Şahinbey Milli Mücadele Müzesi’nde<br />
Anteplilerin, İngiliz ve Fransız işgaline karşı kahramanca yürüttüğü ve “Gazi” unvanını kazandığı<br />
destansı mücadele anlatılıyor. Giriş katta yer alan 12 tarihi odada Antep savunmasının belgelerle<br />
kronolojik olarak aktarıldığı müzenin altındaki bin 100 metrekarelik mağarada ise, savaş sahneleri<br />
hareketli heykellerle canlandırılıyor. Ses efektleri eşliğinde projeksiyon gösterisinin yapıldığı<br />
müzede, İngiliz ve Fransızlara ait silah parçaları ile şehir halkının kullandığı tabanca, tüfek, kılıç,<br />
kama, et satırı, kazma, kürek ve nacak gibi birçok tarihi eşya sergileniyor.<br />
DÜNYADA EŞİ BENZERİ YOK<br />
Şahinbey Belediye Başkanı Mehmet Tahmazoğlu, konu ile ilgili yaptığı açıklamada müzenin<br />
dünyada eşi benzeri olmayan nadir müzelerden olduğunu belirtti. Uzun çalışmalar sonucunda<br />
müzeyi kente kazandırmanın mutluluğunu yaşadıklarını dile getiren Tahmazoğlu, şöyle devam<br />
etti: "Bu yapı Antep savunmasında, Heyet-i Merkeziye’nin toplandığı ve sığınak olarak kullanıldığı<br />
önemli merkezlerden. Burası daha önce küçük bir müze olarak açıldıktan sonra yaklaşık 3 yıllık<br />
bir çalışma sonunda burayı Milli Mücadele Müzesi’ne dönüştürdük. Burada hem müzeyi gezmiş<br />
oluyorsunuz, hem de tünelden geçerek eşsiz İhsan Bey Kasteli’ne erişiyorsunuz. Bu kastelin en<br />
önemli özelliği, en büyük livasa sahip olması. Ayakta dik yürüyerek bu livastan geçebiliyorsunuz."<br />
Tarihi İmam Abdullah Zaviyesi taşındı<br />
Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü’nce Zeynel<br />
Bey Türbesi ve Artuklu Hamamı’nın ardından<br />
Ilısu Barajı göl alanında kalan tarihi İmam<br />
Abdullah Zaviyesi’nin türbe bölümü de<br />
Hasankeyf Yeni Kültürel Park Alanı'ndaki yeni<br />
yerine taşındı.<br />
Ilısu Barajı HES Projesi Kültürel Varlıkları<br />
Koruma Kurtarma Çalışmaları kapsamında<br />
Türkiye’de geçen yıl ilk defa uygulanan projeyle<br />
baraj gölü alanından çıkarılan 540 yıllık<br />
Zeynel Bey Türbesi ve 1500 ton ağırlığındaki<br />
Artuklu Hamamı’nın yeni yerine bütüncül<br />
olarak nakledilmesi tamamlanırken, 611 yıllık<br />
Sultan Süleyman Camii minaresinin Hasankeyf<br />
Yeni Kültürel Park Alanı’na taşınması<br />
için başlatılan çalışma sürüyor. Bu kapsamda<br />
türbe, minare ve müştemilat olarak üç bölüm<br />
halinde taşınacak olan 850 ton ağırlığındaki<br />
İmam Abdullah’ın, yaklaşık 2 bin 400 metre<br />
uzaklıktaki yeni yerine nakli tamamlandı.<br />
TARİHİ BİR GÜN<br />
DSİ Genel Müdür Yardımcısı Murat Dağdeviren,<br />
konuyla ilgili gazetecilere yaptığı açıklamada<br />
tarihi bir güne daha şahitlik ettiklerini<br />
söyledi. Daha önce aynı sistemle<br />
Zeynel Bey Türbesi ve Artuklu Hamamı’nın<br />
da taşındığını hatırlatan Dağdeviren,<br />
zaviyenin 12. yüzyılda Artuklular<br />
zamanında yapıldığını ve Eyyubiler<br />
döneminde İmam Abdullah’ın kabri<br />
esas alınarak yeniden şekillendirildiğini,<br />
son restorasyonunun ise 1478<br />
yılında Akkoyunlular zamanında<br />
gerçekleştirildiğini belirtti.<br />
Ekim / Kasım / Aralık | 2018<br />
October / November / December<br />
17
Doğu Anadolu Bölgesi<br />
Çifte Minareli<br />
Medrese'ye<br />
ziyaretçi akını<br />
Erzurum’da, Anadolu’daki en önemli Selçuklu<br />
eserlerinden ve şehrin simgelerinden<br />
olan, UNESCO’nun Dünya Miras Geçici Listesi’ndeki<br />
Çifte Minareli Medrese’ye ilgi her<br />
geçen gün artıyor. Kent merkezinde Anadolu<br />
Selçuklu Sultanı 1. Alaeddin Keykubad’ın<br />
kızı Hüdavent Hatun tarafından 1253 yılında<br />
yaptırılan medrese, yılın her döneminde<br />
yerli ve yabancı turistlerin akınına uğruyor.<br />
Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından 2012<br />
yılında başlatılan restorasyon çalışmaları,<br />
medresenin dışında yapılan çevre düzenlemesiyle<br />
devam ediyor. Selçuklu Devleti’nin<br />
Anadolu’daki seçkin eserlerinden olan ve<br />
UNESCO’nun Dünya Miras Geçici Listesi’ne<br />
alınan Çifte Minareli Medrese, Türkiye’nin<br />
farklı illerinden gelen turistlerin yanı sıra<br />
yurt dışından kente gelen yabancı turistlerin<br />
de uğrak noktası. Barındırdığı çift başlı<br />
kartal, hayat ağacı, ejder ve çeşitli bitkisel<br />
süslemeleriyle kente gelen turistlerin<br />
ilgisini çeken medrese, devam eden çevre<br />
düzenlemesine rağmen ziyaretçi akınına<br />
uğruyor. Yüzlerce yıldır ayakta kalmayı<br />
başaran ve ilk olarak 1965 yılında restorasyonu<br />
gerçekleştirilen medrese, yeni düzenlemeler<br />
ve yapılacak müze ile ziyaretçilerin<br />
hem kent hem de medrese hakkında bilgiye<br />
ulaşmasına imkân sağlayacak.<br />
7,5 MİLYON LİRALIK<br />
RESTORASYON ÇALIŞMASI<br />
Erzurum Vakıflar Bölge Müdürü Dr. İsmet<br />
Çalık, konu ile ilgili yaptığı açıklamada<br />
medresenin restorasyon çalışmalarının<br />
devam ettiğini söyledi. Medresenin ilk olarak<br />
1965 yılında restore edildiğini belirten<br />
Çalık; “Vakıflar Genel Müdürlüğü’nce şimdi<br />
7,5 milyon liraya restorasyon yapılıyor. Bu<br />
çalışmayla en önemli sorunlara el atıldı.<br />
Özellikle zemin hareketlerine el atılması,<br />
yapıdaki boşlukların giderilmesi için enjeksiyonlar<br />
yapılması önemli oldu” dedi.<br />
Iğdır'ın "Gökkuşağı Tepeleri"<br />
Iğdır'da bulunan ve eşine ender rastlanır<br />
doğal güzellikler arasında yer alan "Gökkuşağı<br />
Tepeleri", yerli ve yabancı turistlerin<br />
ilgi odağı oluyor. Tuzluca ilçesinin batısındaki<br />
binlerce dönümlük arazideki tepeler;<br />
kırmızı, kahverengi, boz ve sarı tonlarına<br />
sahip toprak yapısıyla görülmeye değer<br />
görüntüler oluşturuyor. Bölgenin toprak<br />
yapısının yanı sıra tuz madeninin de renk<br />
kattığı tepeler, sunduğu renk cümbüşüyle<br />
ilgi çekiyor.<br />
Iğdır Kültür ve Turizm Müdürü Muharrem<br />
Tenlik, Gökkuşağı Tepeleri'nin bölgede<br />
ziyaret edilebilecek nadide doğal güzelliklerden<br />
olduğunu söyledi. Tepelerin renk<br />
tonları ve fiziki yapısıyla dikkat çekici<br />
olduğunu belirten Tenlik; "Iğdır coğrafi<br />
yapısıyla birçok dikkat çekici güzelliği<br />
barındırıyor. Bunların içinde Gökkuşağı<br />
Tepeleri de en ilgi çekici güzelliklerdendir.<br />
Buraya gelen ziyaretçiler, 4 veya 5 rengi<br />
bir arada görebilir, bu ilgi çekici manzaranın<br />
tadını çıkarabilir" dedi.<br />
GÖRSEL BİR ŞÖLEN<br />
Son zamanlarda yapılan tanıtım çalışmaları<br />
ve tepelerin ününün yayılmasıyla çok<br />
sayıda ziyaretçinin buraya geldiğini belirten<br />
Muharrem Tenlik; "Yapılan çalışmalar,<br />
sosyal medya, haber gibi birçok etken, son<br />
zamanlarda bu tepelerin ününün yayılmasını<br />
sağladı. Kars ve Ağrı'ya da gelen<br />
ziyaretçiler, yolları üstünde bulunan bu<br />
tepeleri de ziyaret etmeden geçmiyor. Bu<br />
tepeler, görsel olarak sunduğu güzelliklerin<br />
yanı sıra doğa yürüyüşü için de oldukça<br />
uygun alan. Son zamanlarda ilgi görmesi<br />
de bizleri son derece memnun ediyor"<br />
şeklinde konuştu.<br />
18 Ekim / Kasım / Aralık | 2018<br />
October / November / December
Doğu Anadolu Bölgesi<br />
Van’daki kazılarda<br />
Urartular’a ait ayak izi!<br />
Van Kalesi’nin güneyinde yer alan eski Van<br />
şehrindeki höyük ve sitadel (genellikle<br />
sur duvarlarıyla çevrili, bir saldırı anında<br />
koruma amaçlı kullanılabilen yukarı şehir)<br />
alanda yürütülen kazı çalışmalarıyla kentin<br />
7 bin yıl öncesine uzanan; tarihi, yaşamsal<br />
özellikleri ve ev sahipliği yaptığı medeniyetlerin<br />
mimari özellikleri gün yüzüne<br />
çıkartılıyor.<br />
İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi<br />
Van Bölgesi Tarih ve Arkeoloji Merkezi<br />
Müdürü Doç. Dr. Erkan Konyar başkanlığında<br />
yürütülen kazılarda, Urartu soylularının<br />
yaşadığı belirlenen alanda ayak izine rastlandı.<br />
Konyar, konuyla ilgili yaptığı<br />
açıklamada “Bu kompleksteki<br />
kerpiç duvarları açarken Urartu<br />
soylusuna ait olduğunu düşündüğümüz,<br />
26 santimetre uzunluğunda<br />
ve 36 numara olduğunu<br />
tespit ettiğimiz bir ayak izini gün<br />
yüzüne çıkardık. Bölgede yapılan<br />
kazılarda ilk defa doğrudan insana ait bir<br />
izin ortaya çıkarılması çok önemli” dedi.<br />
MANEVİ ÖNEMİ BÜYÜK<br />
Ayak izi yapısının antropologlarca inceleneceğini<br />
anlatan Erkan Konyar; “Yapılan<br />
incelemelerin ardından ayağın yapısıyla<br />
ilgili bir tespit ortaya konulabilir. Ayak izi,<br />
şu an bulunduğu yerden kesilerek alındı.<br />
Laboratuvarda gerekli incelemelerin ardından<br />
müzeye teslim edilecek. Bu ayak izinin<br />
manevi anlamda önemi büyük... Çünkü<br />
Urartular’a ait bir iz” ifadelerini kullandı.<br />
Munzur Dağı’ndan gelen serinlik: Girlevik Şelalesi<br />
Kışın suyunun büyük bölümünün donması<br />
ile oluşan sarkıtlar dolayısıyla büyüleyici<br />
bir manzaraya bürünen, 40 metreden<br />
akan buz gibi suyu ve doğal güzelliğiyle<br />
öne çıkan Girlevik Şelalesi, ziyaretçilerine<br />
her mevsim farklı güzellikler sunuyor.<br />
Muhteşem doğanın özçekim yaparak<br />
tadını çıkaran yerli ve yabancı turistler,<br />
görsel güzellikler arasında yürüyüş ve<br />
piknik yaparak, zamanlarını en iyi şekilde<br />
değerlendiriyor.<br />
Şelalede çekim yapan fotoğrafçı Hasan<br />
Köse, özellikle yaz aylarında yeni evlenecek<br />
çiftlerden çok sayıda talep aldıklarını<br />
söyledi. Girlevik Şelalesi’nin fotoğraf çekimi<br />
yapanlar için inanılmaz güzel olduğunu<br />
Selçuklu Meydan Mezarlığı’nda yeni odalar<br />
belirten Köse; "Şelale yeni evlenecek çiftlerin<br />
genellikle tercih ettiği bir yer. Bizim<br />
için de çok güzel. Şelalenin doğal güzelliği<br />
mutlaka görülmeli" şeklinde konuştu.<br />
"VAZGEÇİLMEZ YERLERİMİZDEN BİRİ"<br />
Bölgeyi görmek için Antalya’dan gelen<br />
Bedri Başakın ise, yılda bir defa Erzincan’a<br />
geldiklerini kaydederek; "Burası mutlaka<br />
uğramadan gitmediğimiz, vazgeçilmez<br />
yerlerimizden biri. Doğallığını koruması ve<br />
serinliği nedeniyle ailece piknik yaptığımız<br />
yer. Bu güzelliği tahrip etmeden korumamız<br />
gerekiyor" dedi.<br />
Bitlis’in Ahlat ilçesinde Urartulardan<br />
Osmanlı’ya birçok medeniyetin izlerini taşıyan,<br />
UNESCO Dünya Kültür Mirası Geçici<br />
Listesi'ndeki dünyanın en büyük Türk İslam<br />
mezarlığı olma özelliğiyle dikkat çeken ve<br />
Anadolu’nun Orhun Abideleri olarak adlandırılan<br />
Selçuklu Meydan Mezarlığı’nda, 178<br />
yeni oda mezar tespit edildi.<br />
Ahlat Selçuklu Meydan Mezarlığı'nda<br />
Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sanat Tarihi<br />
Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Recai<br />
Karahan başkanlığındaki kazı, restorasyon<br />
ve konservasyon faaliyetleri devam ediyor.<br />
Boyları 4,5 metreye kadar varan, üzerindeki<br />
yazı ve şekillerle sanat eseri niteliği<br />
taşıyan mezar taşlarının bulunduğu alanda<br />
yürütülen çalışmalar sırasında çok sayıda<br />
yeni oda mezar tespit edildi. Karahan, konu<br />
ile ilgili yaptığı açıklamada mezarların<br />
Anadolu’daki örneklerinin nadiren Ahlat’ta<br />
görüldüğünü, tespit ettikleri mezarlarda<br />
eşyayla gömme geleneğine rastlamadıklarını,<br />
ancak 15’e yakın cenaze kalıntısı, kemik<br />
ve kafa tası tespit ettiklerini aktardı.<br />
SIRLARI HENÜZ ÇÖZÜLEBİLMİŞ DEĞİL<br />
Kemiklerin bir kısmını ölüm nedenlerini<br />
tespit etmek üzere başkent Ankara’ya<br />
göndereceklerini kaydeden Prof. Karahan;<br />
"Mezarların gizemleri ve sırları henüz çözülebilmiş<br />
değil. Herhangi bir kitabeye ya da<br />
çok detaylı buluntulara rastlamadığımız için,<br />
bunları zaman zaman kazmaya ve gün ışığına<br />
çıkartmaya çalışacağız" şeklinde konuştu.<br />
Ekim / Kasım / Aralık | 2018<br />
October / November / December<br />
19
İç Anadolu Bölgesi<br />
Orta Asya’dan Anadolu’ya taşınan kültür:<br />
Ahşap Camiler<br />
Dünyada ilk örnekleri Türkler tarafından yapılan, UNESCO Dünya<br />
Mirası Geçici Listesi’nde yer alan ahşap tavanlı ve ahşap direkli<br />
camiler, asırlardır Türk-İslam geleneğinin önemli dini yapıları olarak<br />
dikkat çekiyor. İslamiyet’i kabul etmelerinden sonra ilk kez Orta<br />
Asya’da Türkler tarafından yapılan ahşap camiler, Selçukluların<br />
Anadolu’ya taşıdığı önemli bir kültürel miras olma özelliğinde...<br />
Anadolu’daki ilk örneği Anadolu Selçuklu Devleti döneminde vezir<br />
Sahip Ata tarafından Konya’da yaptırılan bu camiler, Türk-İslam<br />
mimarisinin estetik anlayışına dair belirleyici izler taşıdığı gibi,<br />
yapım tekniklerinin ortaya çıkardığı sonuçla da ziyaretçilerine<br />
görsel şölen sunuyor. Eşrefoğlu Cami Alan Yönetimi Başkanı Sanat<br />
Tarihçisi Yaşar Erdemir, geçmişi Orta Asya’ya dayanan ahşap<br />
camilerin dünyada ilk defa Müslüman Türklerce inşa edildiğini söyledi.<br />
Özellikle Batı Türkistan’daki ilk cami örneklerinden kalan kapı<br />
kanatları, sütun, mihrap gibi birçok parçanın günümüzde müzelerde<br />
sergilendiğini belirten Erdemir, şu açıklamalarda bulundu:<br />
13. YÜZYILDAN BERİ SÜREN BİR GELENEK<br />
"Bu örnekleri Semerkand, Buhara ve St. Petersburg müzelerinde görmek<br />
mümkün. Anadolu’da ilk örneği ise Sahip Ata Camii’dir. 1258 yılında<br />
Selçuklu Veziri Sahip Ata Fahrettin Ali tarafından inşa ettirilmiştir.<br />
Çift minareli, şahane taç kapısı, 7 sahanlı iç mekânı ve mihrap önü<br />
kubbesiyle 13. yüzyılın ortalarında yapılmış olan muhteşem bir cami,<br />
diğer bir ifadeyle ‘ahşap camilerin babası’ kabul ettiğimiz bir eserdir.<br />
Türkiye’de günümüzde de yüzlerce ahşap camii bulunmaktadır. Ahşap<br />
camiler, 13. yüzyıldan 21. yüzyıla kadar ihtişamından bir şey kaybetmeden<br />
yapılmaya devam etmiştir. Türkiye’deki sanatkârların bu konudaki<br />
becerikliliği ve geleneklere bağlılık, bu kültürü sürdürmüştür."<br />
İncesu Mağarası ziyaretçilerini<br />
büyülüyor<br />
Kayseri mutfağının damak çatlatan lezzeti:<br />
Develi Cıvıklısı<br />
Kayseri'de parça etin çift bıçak altında kıyılarak küçük parçalara<br />
ayrılması, etin yağının da bıçak darbeleriyle "cıvıması" sonucu<br />
"Cıvıklı" adını alan pide çeşidi, yüzyıllardır orijinalliğini koruyor.<br />
Zengin yemek kültürüyle Türkiye'nin öne çıkan kentlerinden<br />
Kayseri'nin Develi ilçesine ait özgün bir lezzet olan "Develi<br />
cıvıklısı", fırıncılık mesleğinin Hititlere kadar dayandığı ilçede<br />
gastronomi turizmine önemli katkı sağlıyor. Türk Patent ve<br />
Marka Kurumu'ndan 2008 yılında alınan coğrafi işaret tescil<br />
belgesiyle yapımı sürdürülen Develi cıvıklısı, parça etin çift<br />
bıçak altında kıyılarak küçük parçalara ayrılması, etin yağının<br />
da çift bıçak darbeleriyle "cıvıtılması" dolayısıyla bu adı alıyor.<br />
ADINA FERMAN YAZILAN ÖZEL LEZZET<br />
Erciyes Dağı eteklerinde yetiştirilen koyun ve danaların eti, bir<br />
gün boyunca dinlendirilip pişirilme kıvamına getiriliyor. Daha<br />
sonra yörede yetişen buğdayların değirmenlerde öğütülmesiyle<br />
elde edilen undan hamurunun hazır hale getirildiği pide,<br />
domates ve biber eklenerek fırına sürülüyor ve beş dakika<br />
pişirme süresiyle servise hazır hale getiriliyor. Adına Yavuz<br />
Sultan Selim döneminde "Yiyenlere afiyet ola, şifa bula.<br />
Yiyemeyenlere nasip ola. Cıvıklısı ile Develi nam bula. Bizlere<br />
bu güzel nimeti veren Allah'a hamd ola" ifadeleriyle ferman yazıldığı<br />
rivayet edilen lezzet, yüzyıllardır ağızları tatlandırıyor.<br />
İçerisindeki sarkıt, dikit ve traverten havuzları ile misafirlerine<br />
görsel bir şölen sunan İncesu Mağarası, yılda yaklaşık 50 bin doğaseveri<br />
ağırlıyor. Uzunluğu bin 356 metre olan mağara, Karaman'a<br />
bağlı Taşkale’nin 9 kilometre güneyinde, İncesu deresinin doğu<br />
yamacında yer alıyor.<br />
Mağara; astım, bronşit ve kalp rahatsızlıkları olanlar tarafında da sıklıkla<br />
ziyaret ediliyor. Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü tarafından<br />
aydınlatma ve yürüyüş yolları tamamlanan İncesu Mağarası’na,<br />
asfaltlanmış karayolu sayesinde kolaylıkla ulaşım sağlanabiliyor.<br />
SARKIT VE DİKİT OLUŞUMU DEVAM EDİYOR<br />
Karaman İl Kültür ve Turizm Müdürü Abdullah Kılıç, konuyla ilgili<br />
yaptığı açıklamada İncesu’nun Türkiye’nin ziyaret edilebilir en önemli<br />
mağaralarından biri olduğunu söyledi. Mağaranın bin 356 metre<br />
uzunluğunda olduğunu belirten Kılıç; "Burası sarkıt, dikit, traverten<br />
havuzlarıyla gezenleri hayran bırakan, muhteşem güzelliklere sahip<br />
bir mağara. Hâlâ sarkıt ve dikit oluşumu devam ediyor. Kış ve bahar<br />
aylarında havuzlar tamamen dolu oluyor. Mağara, 1992 yılında birinci<br />
derece doğal sit alanı olarak ilan edilmiş. Bin 50 metrelik kısmı<br />
aydınlatılmış, yürüyüş yolları ve köprüler yapılmış. 2013 yılından<br />
bugüne turizme hizmet veriyor" ifadelerini kullandı.<br />
20 Ekim / Kasım / Aralık | 2018<br />
October / November / December
İç Anadolu Bölgesi<br />
Sakarya Zaferi yeniden<br />
yaşatılacak<br />
4000 yıllık şehir<br />
tarihe ışık tutuyor<br />
Kırıkkale'nin Karakeçili ilçesindeki Büklükale mevkisinde<br />
devam eden kazılarda, Osmanlı'dan Eski Tunç<br />
Çağı'na kadar dört kültür katı bulundu. Kültür ve<br />
Turizm Bakanlığı tarafından 2009 yılında başlatılan<br />
kazı çalışmalarıyla, bölgenin tarihinin ortaya çıkarılması<br />
hedefleniyor.<br />
"Aşağı Şehir" ve "Yukarı Şehir" olmak üzere iki<br />
arkeolojik alandan oluşan Büklükale mevkisinde<br />
bugüne kadar yapılan kazılarda; birinci katmanda<br />
Osmanlı dönemi, ikinci katmanda Demir Çağı, üçüncü<br />
katmanda Geç Tunç Çağı, dördüncü katmanda<br />
ise Eski Tunç Çağı olmak üzere dört kültür katı<br />
tespit edildi. Özellikle üçüncü katmandaki kazılarda<br />
çıkarılan cam şişe ve Hitit İmparatorluğu dönemine<br />
tarihlenen çivi yazılı tablet, önemli buluntular arasında<br />
yer alıyor. Aşağı Şehir'de yapılan jeomanyetik<br />
araştırmalarda, Hitit dönemine ait şehir suru ve<br />
kapısı tespit edilirken; bölgenin M.Ö. 2 bin yılının<br />
ikinci yarısında, Hitit İmparatorluk Çağı'nda önemli<br />
bir şehir merkezi olduğu ortaya çıkarıldı.<br />
ESER <strong>SAYI</strong>SI GİDEREK ARTIYOR<br />
Kırıkkale İl Kültür ve Turizm Müdürü Halit Karakoç,<br />
konu ile ilgili yaptığı açıklamada Büklükale'deki kazı<br />
çalışmalarının 2009 yılında Japon bir araştırmacı<br />
tarafından başlatıldığını ve bugüne kadar devam ettiğini<br />
söyledi. Karakoç, sözlerine şöyle devam etti:<br />
"Kazı çalışmalarında şu ana kadar M.Ö. 2000 yılına,<br />
yani Hitit dönemine ait eserler bulundu. Bizim için<br />
en önemlisi, Anadolu'da ilk cam eser olabilecek cam<br />
şişeler bulunmuştur. Bunun dışında kemik mühür ve<br />
kil tabletler de bulunan eserler arasında. Yine aslan<br />
başı da bulunan eserlerden biri... Kazı çalışmaları<br />
devam ettikçe çıkan eser sayısı da artıyor.<br />
TURİZM POTANSİYELİNE YÖNELİK<br />
ÇALIŞMALAR DEVAM EDİYOR<br />
Bilim adamları, buradaki kazının 50-100 yıl süreceğini<br />
söylüyor. O kadar geniş bir alanı kapsıyor. Çıkan<br />
eserlerden ve buluntulardan da anlaşıldığına göre,<br />
Anadolu'nun önemli kavşak merkezlerinden biri burası.<br />
Alanda kazı çalışması devam ettiği için henüz<br />
turizm amaçlı bir proje yapılamadı. Buralarda güzel<br />
mesire, konaklama ve sosyal donatı alanları, yürüyüş<br />
ve bisiklet yolları ile bölgenin konseptine uygun<br />
olta balıkçılığına yönelik projeler geliştiriliyor."<br />
İstiklal Mücadelesi’nin dönüm noktalarından<br />
biri olan ve 22 gün süren çatışmaların<br />
ardından zaferle sonuçlanan<br />
Sakarya Meydan Muharebesi, düşman<br />
kuvvetlerinin ilk geri çekilmeye başladığı<br />
Kartaltepe’ye kurulan tanıtım<br />
merkeziyle ziyaretçilere anlatılacak.<br />
Türk devletinin kaderinin yeniden<br />
yazıldığı Sakarya Zaferi’ni gelecek nesillere<br />
aktarmak amacıyla, Ankara’nın<br />
Polatlı ilçesindeki Kartaltepe mevkiine<br />
inşa edilen tanıtım merkezindeki<br />
çalışmalarda son aşamaya gelindi.<br />
Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi<br />
Tarih Bölüm Başkanı, tanıtım<br />
merkezinin de kültür ve tarih danışmanı<br />
Prof. Dr. Fatma Ürekli, çalışmalara<br />
ilişkin yaptığı açıklamada yaklaşık 10<br />
bin metrekare alana sahip tanıtım merkezinin,<br />
Türk tarihinin dönüm noktası<br />
bir bölgeye inşa edildiğini söyledi.<br />
Ürekli, Türk askerinin Yunan güçlerine<br />
karşı 22 gün boyunca gece gündüz<br />
mücadele ettiğini ve Yunan güçlerinin<br />
13 Eylül 1921’de geri püskürtüldüğünü<br />
belirterek; “Tanıtım merkezinin düşmanın<br />
geri çekilmeye başladığı Kartaltepe<br />
üzerine kurulmuş olması çok anlamlıdır.<br />
Bunun manevi olarak ziyaretçiler<br />
üzerinde etkili olacağını düşünüyoruz.<br />
Ziyaretçiler, panoramik açıdan savaşın<br />
geçtiği bütün alanları bu noktadan<br />
görme fırsatı bulacaklar” dedi.<br />
BİR MİLLİ HAFIZA<br />
Sakarya Meydan Muharebesi’ni<br />
merkeze alarak Türk tarihini anlatmayı<br />
amaçladıklarını ifade eden Fatma<br />
Ürekli; “Özellikle genç nesiller buraya<br />
geldiklerinde Türk tarihini bir bütün<br />
olarak öğrenecektir. Burası bir milli hafızadır.<br />
Türklerin Orta Asya’dan bugüne<br />
kadar olan bin yıllık geçmişini burada<br />
kavrayacaklardır" ifadelerini kullandı.<br />
"QR CODE" SİSTEMİ KULLANILDI<br />
Betonarme silindirik bina çevresine<br />
çelik konstrüksiyon giydirilerek inşa<br />
edilen merkezin içinde; dekor ve<br />
diorama alanları, dome projeksiyon<br />
sistemi, balmumu heykeller, video<br />
duvarlarla yağlı boya tablolar bulunacak.<br />
Teknolojik açıdan da birçok<br />
donanıma sahip olan merkezde, “QR”<br />
kod sistemi de kullanıldı. Ziyaretçiler<br />
bu kodu akıllı telefonlarına okutarak,<br />
tarihi bilgileri telefonlarına indirecek<br />
ve merak ettikleri bilgileri telefonları<br />
aracılığıyla öğrenebilecek. Ziyaretçiler,<br />
merkezde Türk topluluklarının<br />
tarih boyunca kullandığı kıyafetleri<br />
ve bazı orijinal replikaları da yakından<br />
görme fırsatı bulacak.<br />
Ekim / Kasım / Aralık | 2018<br />
October / November / December<br />
21
Karadeniz Bölgesi<br />
Sümela Manastırı tamamen<br />
hizmete açılıyor<br />
Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Ersoy, restorasyonu devam eden ve Türkiye’nin<br />
önemli inanç turizmi merkezleri arasında bulunan Trabzon’un Maçka ilçesindeki<br />
Sümela Manastırı’nı ziyaret etti. Manastırdaki çalışmaları inceleyen ve yetkililerden<br />
bilgi alan Ersoy, restorasyona ve bundan sonraki sürece ilişkin şunları söyledi:<br />
"Tehlikeli olan taşlar aşağıya alındı, birleştirme-yapıştırma işlemleri yapıldı. En<br />
son iç bölümde riskli görülen kayalar da temizlendikten veya birleştirme yapıldıktan<br />
sonra restorasyon bitecek.. Son toparlamaları yapıyorlar ve böylece restorasyonun<br />
birinci kısmı bitmiş oluyor. İkinci aşamada hedef, önümüzdeki sezona<br />
yetiştirmek ama burası çok riskli bir bölge... Çok yağış aldığı için çalışmayı da<br />
zorlaştırıyor, geciktiriyor.<br />
REKOR BİR <strong>SAYI</strong> YAKALANACAK<br />
Kışın yapılacak çalışmalarla, yağışlar da izin verirse tavan kısmı da bitmiş olacak<br />
restorasyonda ve önümüzdeki sezon tamamen hizmete açılacak. Bundan sonraki<br />
rekor hedeflerimiz sayı üzerine değil, gelir üzerine olmalı. Her seferinde bunu söylüyoruz,<br />
buna konsantre oluyoruz. Bununla ilgili çalışmalar yaptırdık, hızlandırdık.<br />
İnşallah bundan sonrası iyi gidecek turizm açısından.”<br />
Valla Kanyonu’nda seyir terası<br />
Kastamonu’nun Pınarbaşı ilçesinde dünyanın en derin ikinci kanyonu olarak gösterilen<br />
Valla Kanyonu’nda, 720 metre yükseklikte yapılan seyir terası açıldı. Vali<br />
Yaşar Karadeniz, Valla Kanyonu’nun Kerte köyü yakınlarındaki Bakacak mevkisinde<br />
inşa edilen seyir terasının açılışı için düzenlenen törende yaptığı konuşmada,<br />
Kastamonu’nun her yerinin ayrı bir güzelliği olduğuna işaret etti.<br />
Bu güzelliklerin tanıtımındaki eksiklikler ve ulaşım sorunu nedeniyle bölgedeki<br />
turizmin gelişmediğini ifade eden Karadeniz; “Bu dezavantajımızı avantaja çevirme<br />
şansımız var. Bu da turizmin gelişmiş olduğu yerlerdeki yanlışlıkları görüp, ona<br />
göre tedbir alma şansımızın olmasıdır” dedi. Doğa Koruma ve Milli Parklar (DKMP)<br />
10. Bölge Müdürü Hasan Başyiğit de turizm yatırımı yaparken koruma, kullanma<br />
dengesi ve doğayı tahrip etmemeye özen gösterilmesi gerektiğini anlatarak,<br />
projenin üç ay gibi kısa sürede tamamlandığını belirtti.<br />
UNESCO’da kent<br />
ölçeğindeki tek mirasımız:<br />
Safranbolu<br />
UNESCO’nun Dünya Mirası Listesi’nde yer alan<br />
Karabük’ün Safranbolu ilçesi, “Dünyada en iyi<br />
korunan ilk 20 kent” arasında bulunuyor. Her yıl<br />
ağırladığı yerli ve yabancı misafirlerine adeta tarih<br />
yolculuğu yaşatan Safranbolu, “en iyi korunan<br />
20 kent” arasında tarihi mirası yaşatmasının yanı<br />
sıra Türkiye’de kent ölçeğinde UNESCO Dünya<br />
Mirası Listesi’ndeki tek yer olma özelliğiyle de<br />
kültür dünyasındaki temsiliyetini sürdürüyor.<br />
Türk belgesel sinemacılığının ustası olarak<br />
gösterilen ve 2004 yılında vefat eden Suha<br />
Arın tarafından 1976’da çekilen, 14. Antalya<br />
Film Festivali En İyi Kısa Metrajlı Film dalında<br />
Altın Portakal Ödülü alan “Safranbolu’da<br />
Zaman” belgeseliyle bir anda gündeme gelen<br />
ilçe, aradan geçen zaman içinde kültürel<br />
değerlerini korumadaki başarısıyla da 17 Aralık<br />
1994’te UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne dâhil<br />
edildi. Türkiye’den UNESCO Dünya Mirası Kalıcı<br />
Listesi’ndeki alanlar içinde “Safranbolu Şehri”<br />
adıyla bulunan ilçe, kent ölçeğinde bu listedeki<br />
tek alan. “Dünya Mirası” unvanının eklenmesinin<br />
ardından yaşanan turizmdeki artış ile adeta<br />
kimlik değiştiren ilçede, Türk kent kültürünün<br />
en önemli yapı taşları olan ve zamanla terk<br />
edilen tarihi konaklar ve anıtsal eserler restore<br />
edilerek topluma kazandırıldı.<br />
YILDA 1 MİLYON YERLİ VE YABANCI TURİST<br />
Kaybolmak üzere olan el sanatlarının da canlılık<br />
kazandığı Safranbolu'yu, yılda yaklaşık 1 milyon<br />
yerli ve yabancı turist ziyaret ediyor. “Zamanda<br />
yolculuk” sloganıyla yürütülen çalışmalar<br />
neticesinde dünyanın 70 ülkesinden turist<br />
çeken ilçe, özellikle Tayvan, Japonya ve Kore<br />
gibi Uzak Doğu ülkelerinden gelen misafirleri<br />
ağırlıyor. İlçedeki tarihi eserlerin yanında<br />
İncekaya Kanyonu üzerine yapılan ve yerden 80<br />
metre yüksekliğindeki cam terasın manzarası,<br />
Türkiye’nin 4. büyük mağarası olan ve 500 metresi<br />
gezilebilen Mencilis Mağarası da ilgi gören<br />
doğal güzellikler arasında yer alıyor.<br />
22 Ekim / Kasım / Aralık | 2018<br />
October / November / December
Karadeniz Bölgesi<br />
Hattuşa'ya "Miço"lu tanıtım<br />
Anadolu'da kurdukları uygarlıkla tarihin en<br />
önemli medeniyetlerinden olan ve başkenti<br />
Çorum'un Boğazkale ilçesinde yer alan<br />
yaklaşık 3 bin 500 yıllık Hitit medeniyeti,<br />
Çorum yöresine ait "Miço" türküsüyle<br />
tanıtılacak. Tanıtım çalışmaları kapsamında,<br />
Boğazkale Kaymakamlığı tarafından<br />
kentin yöresel türkülerinden "Miço" ile<br />
Hititlerin tarihi ve görkemli yapılarında klip<br />
hazırlandı.<br />
"Tarihi Milli Park" olarak ilan edilen Boğazkale<br />
ilçesindeki Hititlerin başkenti Hattuşa;<br />
antik şehri çevreleyen 6 kilometrelik<br />
surları, anıtsal kapıları, 71 metre uzunluğundaki<br />
yer altı geçidi, Büyükkale'deki sarayı,<br />
31 tapınağı, kentin kuzeydoğusundaki<br />
Büyükkaya sırtlarında açığa çıkarılan çok<br />
büyük boyuttaki buğday siloları ve Yazılıkaya<br />
Açık Hava Tapınağı ile görülmeye değer<br />
mekânlar arasında yer alıyor.<br />
UNESCO'NUN İKİ LİSTESİNE DE GİREN<br />
TEK ANTİK KENT<br />
Kaymakamlık, UNESCO tarafından ören<br />
yerinde bazı yapı ve mimari toplulukların<br />
kusursuz biçimde korunması nedeniyle<br />
28 Kasım 1986'da Dünya Mirası Listesi'ne<br />
alınan, bilinen en eski Hint-Avrupalı dili<br />
temsil eden çivi yazılı tablet arşivleriyle<br />
2001 yılında da Dünya Belleği Listesi'ne<br />
giren Hattuşa'nın tanıtılması ve turist<br />
sayısının arttırılması amacıyla çalışmalarını<br />
sürdürüyor. "UNESCO'nun her iki<br />
listesindeki tek antik şehir" unvanına sahip,<br />
milattan önce 1280'de Hititler ile Mısırlılar<br />
arasında yapılan ve tarihte bilinen ilk yazılı<br />
antlaşma olan Kadeş Antlaşması'nın da<br />
imzalandığı başkent Hattuşa'nın tanıtım<br />
faaliyetleri kapsamında yeni bir çalışma<br />
gerçekleştirildi.<br />
"HATTUŞA İÇİN ÇAL"<br />
Daha önce yapılan tanıtım filmi, belgesel<br />
gibi çalışmaların aksine farklı bir yol<br />
izleyen Boğazkale Kaymakamlığı, kentin<br />
yöresel türkülerinden Miço'ya klip çektirdi.<br />
"Hattuşa İçin Çal" isimli klip kapsamında<br />
kamera karşısına geçen Kaymakam Turan<br />
Soğukoluk, öğretmenler ve Hitit Üniversitesi'nde<br />
öğrenim gören Gineli İbrahim<br />
Kalil Jamal, Hattuşa'nın tarihi ve görkemli<br />
yapıları ile ilçedeki diğer turistik mekânlarda<br />
"Miço" türküsünü seslendirdi.<br />
Oluz Höyük’te 2500 yıllık Pers Sarayı<br />
Amasya’nın Göynücek ilçesindeki Oluz<br />
Höyük kazılarında 2 bin 500 yıllık Pers<br />
sarayına ait, "apadana" denilen sütunlu<br />
kabul salonu ile taht salonu ortaya çıkarıldı.<br />
Amasya Valisi Osman Varol, 20 kişilik ekiple<br />
Oluz Höyük’te yürütülen kazı çalışmalarını<br />
yerinde inceleyerek, kazı alanının teknik ve<br />
yapısal özellikleri hakkında bilgi aldı. Varol,<br />
gazetecilere yaptığı açıklamada çalışma<br />
alanında kendilerini heyecanlandıran yeni<br />
bir yapının ortaya çıkarıldığını duyurdu.<br />
Pers Sarayı’na ait kalıntıların ortaya<br />
çıkmasını sevinçle karşıladıklarını vurgulayan<br />
Vali Varol; "Kazı yerini gezerek bu yıl<br />
çıkarılan eserleri inceleme fırsatı bulduk.<br />
Bu, çok uzun soluklu bir çalışma. Hocamıza<br />
ve burada emeği geçenlere çok teşekkür<br />
ediyoruz. Hep beraber ne kadar zorlu<br />
koşullarda iş yapıldığını gördük. Hocamıza,<br />
bilim dünyasına ve Amasya'mıza kattıkları<br />
için ayrıca teşekkür ediyoruz" dedi.<br />
DÜNYA TARİHİNDE BİR İLK<br />
Kazı sorumlusu, İstanbul Üniversitesi Edebiyat<br />
Fakültesi Arkeoloji Bölümü Öğretim<br />
Üyesi Prof. Dr. Şevket Dönmez ise; "Bu<br />
kentin yeni birimleri açığa çıkmaya başladı.<br />
Bir yol ve bir malikaneyi biliyorduk, bir ateşgede<br />
(ateş tapınağı) ortaya çıkarmıştık.<br />
Bunların hepsi dünya tarihinde bir ilk... Bu<br />
sene de ilk defa 'apadana' denilen sütunlu<br />
bir kabul salonu ve bir taht salonu açığa çıkmaya<br />
başladı. Henüz daha onun kazılarının<br />
başlangıç aşamasındayız. Bunlar Anadolu<br />
Demir Çağ tarihinin, Anadolu Eski Çağ<br />
tarihinin ve Pers arkeolojisinin çok önemli<br />
bir dönemidir. Kimliklendiren ve ünik kılan<br />
çok önemli bulgular. Pers kentinin altında<br />
çok büyük bir Hitit kenti var. Şanovhitta<br />
olduğunu düşünüyoruz. Buranın geleneksel<br />
bir kutsal kent olduğunu, her gelen medeniyetin<br />
de burada kutsal tapınak yaptığını<br />
bize gösteriyor" açıklamalarında bulundu.<br />
Ekim / Kasım / Aralık | 2018<br />
October / November / December<br />
23
Akdeniz Bölgesi<br />
Silifke Kalesi turizme<br />
kazandırılıyor<br />
Roma döneminden itibaren 20. yüzyıla<br />
kadar kesintisiz yerleşim yeri olan ve<br />
Kıbrıs’ın fethinden sonra Osmanlı Devleti<br />
için önemli kalelerden birisi haline gelen<br />
Mersin’in Silifke ilçesindeki tarihi kale,<br />
yürütülen çalışmalarla kültür turizmine<br />
katkı sağlayacak hale getiriliyor.<br />
Mersin’in deniz turizminde önemli merkezlerinden<br />
biri olan Silifke’ye hâkim bir te-<br />
pede yer alan kalede 2011 yılından bu yana<br />
yürütülen kazı çalışmaları kapsamında<br />
Roma, Bizans, Karamanoğulları ve Osmanlı<br />
dönemi izleri ortaya çıkarılıyor. Tarihi öneme<br />
sahip kaledeki kazı çalışmaları Selçuk<br />
Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Öğretim<br />
Üyesi Prof. Dr. Ali Boran başkanlığındaki<br />
15 kişilik ekiple yürütülüyor. Daha önceki<br />
çalışmalarda kale içi yerleşim dokusu ortaya<br />
çıkartılırken, bu yıl ise hendek ve surlar<br />
DÜNYADA ÇALIŞAN ÜÇ ANTİK<br />
ÇEŞMEDEN İKİSİ SAGALASSOS'TA<br />
Sagalassosluların kentin gücünü gösarasındaki<br />
“hisarpeçe” denilen bölümlerde<br />
kazı yapılıyor. Arkeolojik kazılara ek olarak<br />
Silifke Kalesi’nde yürütülen restorasyon<br />
çalışmasıyla da kalenin gelecek nesillere<br />
aktarılması amaçlanıyor.<br />
KALEDE BÜYÜK BİR DEĞİŞİM<br />
YAŞANIYOR<br />
Kazı Başkanı Prof. Dr. Ali Boran, kaledeki<br />
kazı ve restorasyon çalışmalarının bu yılki<br />
bölümünün aynı anda başladığını söyledi.<br />
Boran, kazı çalışmalarında Anadolu’da Osmanlı<br />
dönemi kale içi yerleşim dokusunun<br />
kapsam, içerik ve mimari olarak en güzel<br />
örneklerinin ortaya çıkarıldığını hatırlatarak;<br />
"Silifke Kalesi, Roma’dan 20. yüzyıla<br />
kadar gelen sürede bölgenin önemli bir<br />
yerleşim yeri. Bu yıl 'hisarpeçe' bölümünde<br />
yürütülen çalışmaların da verimli geçmesini<br />
bekliyoruz. Bu çalışmayla Silifke<br />
Kalesi’nde büyük bir değişim yaşanıyor.<br />
Burası önümüzdeki birkaç yıl içinde bölge<br />
tarihine, kültürüne ve turizmine hizmet<br />
edebilecek hale gelecek. Silifke Kalesi’nden<br />
gün doğumu ve batımı ile dolunayı<br />
izlemek ayrı bir zevktir. Bu özellikleriyle<br />
beraber buranın yoğun ilgi görmesini<br />
bekliyoruz" dedi.<br />
Antoninler Çeşmesi’nden 1800 yıldır aşk akıyor<br />
Burdur’un Ağlasun ilçesinde bulunan ve<br />
2009 yılında UNESCO Dünya Mirası Geçici<br />
Listesi’ne giren, geçmişi M.Ö. 3000 yılına<br />
dayanan Sagalassos Antik Kenti; sahip<br />
olduğu Roma dönemi mimari eserlerinin<br />
başında gelen, yüzlerce yıllık antik suyun<br />
aktığı Antoninler Çeşmesi ile diğer antik<br />
kentlerden ayrılıyor. Üç bine yakın taşın<br />
birleştirilerek 400 yapı bloğu halinde<br />
yeniden restore edilen çeşme, yukarı agora<br />
bölümünde tarihe tanıklık ediyor.<br />
Bin 750 metre yüksekte, bugün hâlâ<br />
çalışan ender çeşmelerden biri olan Antoninler,<br />
kenti, ziyarete gelen turistlerin ilgi<br />
odağı oluyor. Kazı Başkanı Belçikalı Prof.<br />
Dr. Jeroen Poblome, konuyla ilgili yaptığı<br />
açıklamada Antoninler Çeşmesi’nin Sagalassos’un<br />
en özel yapısı olduğunu söyledi.<br />
Çeşmenin önceki kazı başkanı Prof. Dr.<br />
Marc Waelkens’ın çalışmaları sonucu<br />
ortaya çıkarıldığını ifade eden Poblome,<br />
bu tarihi eserin 2010 yılında ziyarete<br />
açıldığını belirtti.<br />
termek için bu denli büyük yapılar inşa<br />
ettiklerini dile getiren Prof. Poblome;<br />
“Sagalassos’un en önemli ailesi tarafından<br />
bu çeşmenin yaptırıldığını yazıtlardan<br />
biliyoruz. ‘Antoninler Çeşmesi’ diyoruz,<br />
çünkü Roma imparatorlarında Antoninler<br />
dönemine denk geliyor. Dünyadaki bütün<br />
antik kentlerde çalışan çeşme sayısı üç...<br />
Bunlardan ikisi de Sagalassos’ta. Geç<br />
Helenistik küçük çeşmemiz ve Antoninler<br />
Çeşmemiz, üçüncüsü ise Yunanistan’da.<br />
Antoninler Çeşmesi çok zengin bir yapı"<br />
açıklamasında bulundu.<br />
24 Ekim / Kasım / Aralık | 2018<br />
October / November / December
Akdeniz Bölgesi<br />
Akdeniz'in süsü, nesli tükenen "kum zambağı"<br />
Dünyada nesli tükenmekte olan bitkiler arasında gösterilen<br />
ve bu nedenle 20<strong>16</strong> yılında Doğa Koruma Birliği tarafından koruma<br />
altına alınan kum zambakları, Hatay sahillerini süslüyor.<br />
Hatay'ın Arsuz ilçesi Gökmeydan ve Akçalı sahillerinde nadir<br />
görülen kum zambakları, etkileyici bir manzara oluşturuyor.<br />
Bitki çeşitliliği bakımından zengin bir turizm beldesi olan<br />
Arsuz'da kumsalda yetişen kum zambaklarının çevresi, vatandaşlar<br />
tarafından temizleniyor. Tarım ve Orman Bakanlığı’nca<br />
20<strong>16</strong> yılında yapılan çalışmalar kapsamında Doğa Koruma Birliği<br />
tarafından koruma altına alınan bitkinin neslinin devamı<br />
için Hatay'da da çalışmalar yürütülüyor.<br />
ÜLKE DIŞINA ÇIKARILMASI YASAK<br />
Arsuz İlçe Tarım ve Orman Müdürlüğü'nde görevli<br />
Ziraat Mühendisi Mustafa Baysal, konuyla ilgili yaptığı<br />
açıklamada kum zambağının ülke dışına çıkarılmasına<br />
son dönemlerde ağır cezaların getirildiğini belirterek;<br />
"Kum zambağı, soğanlı ve nergizgiller familyasından bir<br />
bitki. Akdeniz'in sahil şeridinde ve Karadeniz sahilinin<br />
güney kesimlerinde doğal olarak yetişiyor. Bitkinin boyu<br />
yaklaşık 40-45 cm uzunluğunda. Beyaz çiçekli bitki başına<br />
ortalama 3 ile 15 arasında çiçek açan bir bitki türüdür"<br />
şeklinde konuştu.<br />
Isparta'da üzüm<br />
hasadı turizmi<br />
Isparta'da gül ve lavanta turizmine son dönemde<br />
üzüm turizmi de eklendi. Özellikle Uzakdoğu ülkelerinden<br />
gelen turistler, bölgedeki üzüm bahçelerini<br />
gezip fotoğraf çektirirken, kendi üzümlerini de<br />
bağdan kendileri topluyor.<br />
Isparta'nın Keçiborlu ilçesine bağlı Kuyucak<br />
köyü, son dönemde turistik gezilerin en önemli<br />
merkezlerinden biri haline geldi. Mayıs ayında<br />
gül hasadıyla başlayıp, lavanta üretimiyle devam<br />
eden dönemde yerli ve yabancı turistlerin ziyaret<br />
ettiği bölgede son dönemde ise üzüm hasadı<br />
turizmi oluştu. Gül ve lavanta bahçelerini görmek<br />
için gelen turistler, üzüm bahçelerine büyük ilgi<br />
göstermeye başladı. Kuyucak köyü, tur şirketleriyle<br />
yapılan anlaşma sonrası Çin, Güney Kore ve<br />
Tayland'dan gelen turistlere ev sahipliği yapıyor.<br />
Antik kent Misis'te kazılar başladı<br />
Adana'da tarihi İpek Yolu üzerinde bulunan; Roma, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerine<br />
şahitlik eden Misis Antik Kenti'nde sonbahar dönemi arkeolojik kazı<br />
çalışmalarına başlandı. Yüreğir Belediyesi'nin açıklamasına göre, ilkbahar ve<br />
sonbahar olmak üzere her yıl iki ayrı dönemde 2012'den bu yana gerçekleştirilen<br />
kazı çalışmaları için güz döneminin gelmesiyle tekrar harekete geçildi.<br />
Bölge tarihine ışık tutacak önemli eserler ve yapıların gün yüzüne çıkarılmasının<br />
hedeflendiği çalışmaları; İtalya Roma Ulusal Araştırma Konseyi'nden Prof.<br />
Dr. Anna Lucia D'Agata, Pisa Üniversitesi'nden Prof. Dr. Giovanni Salmeri'nin<br />
yanı sıra restoratör, arkeolog, sanat tarihçisi, filolog, heykeltıraş, ressam,<br />
topoğraf, fotoğraf sanatçısı ve üniversite öğrencileri yürütüyor. Kazılardan<br />
çıkarılan bütün parçalar, çok yönlü araştırılarak yetkililere teslim ediliyor.<br />
“SU DEĞİRMENLERİ TOPLUMSAL HAYATA KAZANDIRILACAK”<br />
Açıklamada görüşlerine yer verilen Yüreğir Belediye Başkanı Mahmut<br />
Çelikcan, bölgenin turizm destinasyonu olmasını hedeflediklerini bildirerek<br />
şunları kaydetti: "Devam eden kazıların yanı sıra kervansaray restorasyonu<br />
çalışmalarının tamamlanmasıyla, bölge önemli bir turizm merkezine kavuşmuş<br />
olacak. İşlevsel değerini geçen zaman içerisinde yitiren ve bu nedenle<br />
yok olmaya yüz tutan su değirmenlerini, otantik yapısıyla toplum hayatına<br />
tekrar kazandıracağız."<br />
Ekim / Kasım / Aralık | 2018<br />
October / November / December<br />
25
Çağrı Merkezi<br />
0850 333 0 220
Cover<br />
Diyarbakır won the "Oscar of Tourism":<br />
GOLDEN APPLE<br />
AWARD<br />
AYŞE DURAL<br />
Diyarbakır, situated in Turkey's Southeastern<br />
Anatolia, has won the Golden Apple Award which is<br />
considered as the world's most prestigious tourism<br />
award and described as the "Oscar of Tourism". In<br />
recent years, the city has entered the UNESCO World<br />
Heritage List with Diyarbakir City Walls and Hevsel<br />
Gardens, and this year, the city was rewarded with this<br />
respected award by the World Federation of Travel<br />
Journalists and Writers (FIJET).<br />
The Golden Apple Award is given to a country, a city<br />
or a person for their contributions to the tourism<br />
industry by FIJET since 1971. By this year, together<br />
with Diyarbakır, the number of Golden Apple Awards<br />
of Turkey has reached to five.<br />
As a result of the efforts given by ATURJET (Turkey<br />
Tourism Journalists and Writers Association), the<br />
Golden Apple was given to Turkey five times up until<br />
today. These are Antalya Kaleiçi in 1984, Nemrut<br />
Mountain Ruins in 2004, Ankara-Hamamönü Project<br />
in 2012, Konya Mevlana in 2017, and Diyarbakır in 2018.<br />
On September 28, a ceremony was held at the Radisson<br />
Blu Hotel in Diyarbakır, where the Golden Apple<br />
Award was received by the Governor of Diyarbakır,<br />
Hasan Basri Güzeloğlu from the President of FIJET as<br />
well as the former Tourism Minister of Tunisia Tijani<br />
Haddad. Guests, press members and travel writers<br />
from abroad attended to the ceremony. The President<br />
of ATURJET Delal Atamdede who is also a member of<br />
the FIJET's Board of Directors explained why Golden<br />
Apple Award was given to Diyarbakır by saying the<br />
following words:<br />
"Diyarbakır; with its hospitality, tolerance, social embrace,<br />
contributions to sustainable tourism, historical<br />
and cultural values is deemed worthy of a Golden Apple<br />
Award, in other words the 'Oscar of Tourism'. One of the<br />
main purposes of tourism is to make societies that are<br />
alienated by perception operations and prejudice become<br />
closer. Today, reaching the numbers of 600-700<br />
thousands of tourists in five months in Diyarbakır is not<br />
a coincidence, whereas the goal was to host one million<br />
tourists per year optimistically." Atamdede, who said<br />
that they have given the Golden Apple Award 67 times<br />
for 47 years, also stated that the most pleasing part of<br />
this award was taking the decision unanimously in the<br />
Board of Directors of FIJET.<br />
The FIJET President Tijani Haddad underlined that the<br />
city has deserved the Golden Apple Award for the projects<br />
made for the development of the city and its contributions<br />
to the tourism sector. Haddad emphasized<br />
that the Golden Apple is an indication of the efforts to<br />
reinforce the tourism sector, which in a sense consists<br />
of concepts such as peace and tolerance.<br />
28 Ekim / Kasım / Aralık | 2018<br />
October / November / December
Cover<br />
TIME TUNNEL IN DIYARBAKIR<br />
The ancient city of Anatolia, Diyarbakır,<br />
owner of the Golden Apple has a deep<br />
history. It is possible to find historical<br />
traces starting from Palaeolithic Stone<br />
Age to Neolithic Stone Age. One of the<br />
oldest village settlements, Çayönü Mound<br />
in the Ergani district of Diyarbakır proves<br />
the existence of the agricultural village<br />
communities of ten thousand years ago.<br />
According to archaeological excavations, it<br />
was discovered that the city was founded by<br />
the Hurrians around the 3rd millennium BC<br />
and was dominated by the Mitannis by the<br />
2nd millenium BC. Following the Hurrians<br />
who continued their sovereignty until 1260<br />
BC, Assyrians, Aramis, Scythians, Medes,<br />
Persians, Macedonians, Seleucids, Parthians,<br />
Armenian Tigran Kingdom, Romans,<br />
Sassanids, Byzantines, Emevis, Abbasids,<br />
Hamdanis, Mervans, Seljuks, Inaloğulları,<br />
Nisanoğulları, Artuqids, Ayyubids, Akkoyunlus,<br />
The Safavids and the Ottomans have<br />
become dominant over the city respectively.<br />
Diyarbakır, the cradle of different beliefs,<br />
languages and cultures, hosted all the<br />
civilizations that dominated it. Shortly, this<br />
city is a mosaic where Syriac, Armenian,<br />
DIYARBAKIR’S HEART SURİÇİ<br />
Saying that the heart of Mesopotamia is<br />
Diyarbakır, the heart of Diyarbakır is Suriçi<br />
(oldtown) is not wrong. Therefore, the city’s<br />
ramparts and the walled city (Suriçi) have<br />
great importance. The Diyarbakir Fortress is<br />
unique with its thousands of years of history<br />
and basaltic architectural texture. The 5.8<br />
km long walls can reach up to twelve meters<br />
height with eighty-two towers, sixty-three<br />
inscriptions and various ornaments from<br />
different civilizations as well as four<br />
impressive gates opening in four different<br />
directions. Walking in the streets of Suriçi is<br />
an adventure itself. The streets where two<br />
people can hardly pass, the colorful gated<br />
houses on these streets are really worth<br />
seeing. A little note about the doors of these<br />
houses: The doorknocker at the top of a<br />
door is for the male visitors, in the middle<br />
one is for the female visitors and the one at<br />
the bottom is for children. While wandering<br />
in Suriçi, don’t forget to drink a cup of coffee<br />
or tea in the authentic garden of an old<br />
Diyarbakır house that converted into a cafe.<br />
Surp Giragos Armenian Church<br />
Surp Giragos Armenian Church<br />
The church of Virgin Mary<br />
Arabic, Turkish, and Kurdish languages are<br />
echoed in various periods of the history. In<br />
this mosaic, it is impossible for one not to<br />
lose himself.<br />
While wandering around the city's old<br />
town, you would admire the old houses of<br />
Diyarbakır which are converted into a café,<br />
where the young people are entertained,<br />
or the bazaars adorned by coppersmiths,<br />
cheese mongers, spice sellers, local<br />
restaurants. While feeling like you are in a<br />
time tunnel, you would also see the modern<br />
face of the city in its new neighborhoods.<br />
You realize that the modern buildings and<br />
shopping centers are in harmony with the<br />
old part of the city. It's time to go out to the<br />
streets to live all this.<br />
Maiden’s Tower (Keçi Burcu)<br />
The Four-legged Minaret is one of the<br />
must-see places. Built by Akkoyunlu<br />
Kasım Bey in 1500 AC, the Sheikh Mutahhar<br />
Mosque is one of the interesting<br />
monuments with its minaret built on four<br />
columns. The mosque is made of black and<br />
white stones like some houses in Suriçi.<br />
GRAND MOSQUE, CHURCH OF THE<br />
VIRGIN MARY AND BEHRAM PASHA<br />
MOSQUE<br />
Even though there are many mosques<br />
in Diyarbakır, there are two of them that<br />
you must definitely see. One of them is<br />
the Grand Mosque. It is impossible not<br />
to be impressed by mosque's square-cut<br />
minaret, two-storey east-west stoops,<br />
columns in the Corinthian style, lion and<br />
bull struggle reliefs in the two corners of<br />
the entrance in the moment you enter the<br />
courtyard. The sundial with more than 800<br />
years of history in the courtyard is another<br />
feature of the mosque. It is a clock that<br />
uses the position of the sun to indicate<br />
the time thanks to the shadow around the<br />
iron stick. Famous scholar Al-Jazari, who is<br />
considered to be the father of cybernetics,<br />
built the historical sundial which is today<br />
located at the yard of the mosque. However,<br />
it is known that it was brought to its<br />
current place in the 1920s. Grand Mosque<br />
is one of the most important early Islamic<br />
structures built in Anatolia. The date of<br />
construction is not known exactly.<br />
Ekim / Kasım / Aralık | 2018<br />
October / November / December<br />
29
Cover<br />
A lion relief on the city walls<br />
A double-headed eagle relief on the city walls<br />
The other mosque that you should see<br />
in Suriçi is the Behram Pasha Mosque.<br />
Behram Pasha Mosque is a work of Mimar<br />
Sinan (Architect Sinan). The mosque, built<br />
between 1564-1572, is completely made<br />
of cut stone. Another historical building<br />
in Suriçi is the Church of Virgin Mary. Its<br />
mihrab (niche that indicates the direction<br />
of Mecca) from Byzantine period and Roman<br />
style gate are very interesting. In the<br />
church, there are tombs of some Saints.<br />
TIGRIS FLOWS UNDER THE<br />
ON GÖZLÜ BRIDGE<br />
Since we are here in Diyarbakır, we cannot<br />
go back without seeing Dicle (Tigris), the<br />
sister of the Euphrates who watered<br />
Mesopotamia. Dicle, flowing underneath<br />
the On Gözlü Bridge (Ten-eyed Bridge) on<br />
the river, gives life to this region. On Gözlü<br />
Bridge at the foothills of Kırklar Mountain is<br />
also known as the Dicle Bridge or the Silvan<br />
Bridge. According to the inscription on the<br />
west end of the bridge, the Marvanis put the<br />
bridge into its final form in 1065. In some<br />
sources, it is indicated that the Emevi Calipha<br />
Hişam restored the destroyed bridge<br />
between 742-743 AC. This is where we also<br />
should talk about the Hevsel Gardens. The<br />
delta, formed by the decrease of the flow of<br />
the Tigris River, gradually turned into fertile<br />
gardens. For centuries, all the vegetable and<br />
fruit needs of the city were provided from<br />
these gardens. The world-famous Diyarbakir<br />
watermelons were grown in the gardens<br />
of Hevsel on the banks of the Tigris by using<br />
pigeon manure.<br />
THE PLACE WHERE CIVILIZATION<br />
BEGAN: ÇAYÖNÜ<br />
Now, let's wander away from the city a little<br />
bit up to the north to Ergani, the copper<br />
mine center in Turkey. However, the district<br />
is mostly known of hosting a very important<br />
archeological site, Çayönü Mound in<br />
Ergani is the place where civilization began.<br />
Çayönü is one of the oldest examples<br />
of village life based on grain and domestication<br />
which was an important step for<br />
reaching to the modern civilization.<br />
The importance of Çayönü settlement<br />
derives from the cultivation of plants such<br />
as wild wheat and lentils, as well as the domestication<br />
of sheep and goat for the first<br />
time in history. The artifacts can be seen in<br />
the museum at the Inner Castle. The first<br />
settlement in Çayönü dates back to 10,200<br />
BC and people were lived in the region until<br />
the 4,200s BC. Over 6000 years, buildings<br />
were found in different architectural designs<br />
(round huts, stone upholstery, etc.). In<br />
Ten-eyed bridge (On Gözlü Köprü)<br />
The church of Saint George<br />
The Grand Mosque<br />
the Çayönü excavations, the first examples<br />
of stone-based mudbrick buildings were<br />
found. This place can be considered as a<br />
small industrial settlement of that time.<br />
After the visit to Çayönü, it is time to travel<br />
to Eğil. Apart from the many historical<br />
ruins to be seen in this region, you can also<br />
take a boat trip at Eğil Dam Lake. During<br />
this trip, you will have the opportunity<br />
to see the royal tombs more closely. In<br />
addition to these tombs belonging to the<br />
Assyrian and Armenian kings, the pyramid<br />
shaped tomb by the shore is one of the<br />
most interesting works that you will see.<br />
Do not come back without eating carp in<br />
the facilities at the edge of the lake.<br />
There are eight prophet graves in Eğil.<br />
Four of those eight prophets are in Nebi<br />
Harun Hill, or in other words Ziyaret Hill. In<br />
addition to the graves of the prophets of<br />
Dhul-Kifl and Elyesa, who are mentioned<br />
in the Quran, the graves of Nebi Hallak<br />
and Nebi Harut are also on this hill. The hill<br />
welcomes many visitors each year with its<br />
unique atmosphere.<br />
30 Ekim / Kasım / Aralık | 2018<br />
October / November / December
Cover<br />
DIYARBAKIR:<br />
A REMARKABLE<br />
EVENT AT THE DOOR<br />
The World Federation of Tourism Journalists and Writers (FIJET) awarded<br />
Diyarbakır with its prestigious Golden Apple on 27 October 2018. FIJET given<br />
this reward not only for the city’s recent advancements in the tourism industry,<br />
but also to honour Diyarbakır’s profound historic and cultural heritage…<br />
SİDAL YAŞAR - DİYARBAKIR<br />
On the banks of the life-giving Tigris river, man discovered<br />
the magic of the earth in the northern Mesopotamia<br />
12,000 years ago. They abandoned their<br />
weapons to hunt and adopted the seed to plant. They<br />
dressed the stone and built the civilization. Kingdoms<br />
were born, wars have been made. However, a city<br />
taking its vitality from the Tigris resisted against all<br />
the destructions and survived until today. Once which<br />
had become a residence to majestic civilizations from<br />
Assyrian to Persian, from Roman to Ottoman, the city<br />
of Diyarbakır turned out to be a universal heritage of<br />
all humankind beyond the borders.<br />
Shortly after the exploration of an archaeological<br />
site in the 1960s, the name of Diyarbakır has started<br />
appearing in almost all of the books of history of<br />
32 Ekim / Kasım / Aralık | 2018<br />
October / November / December
Cover<br />
Hevsel Gardens<br />
humanity. Located 60 km northwest of the<br />
city centre, Çayönü was found as one of the<br />
oldest examples of an agricultural village<br />
settlement which dates back to 7,500 BC.<br />
Apart from witnessing momentous steps<br />
of humankind, Diyarbakır has remained<br />
as a testimony of antique cultures. As<br />
an important centre of commerce and a<br />
regional capital, the city embraced the values<br />
and beliefs of numerous civilizations<br />
and protected them inside its monumental<br />
fortress with great determination.<br />
In result of this determination of preserving<br />
its historical, cultural and religious diversity,<br />
Diyarbakır has been able to attract the<br />
attention of the global world. Ultimately,<br />
the impressive 5.8 km long city walls which<br />
guarded the richness of this ancient city<br />
Hilar Caves<br />
for more than 2,000 years was inscribed on<br />
UNESCO’s World Heritage List in 2015. Following<br />
this development, international as<br />
well as the nation-wide awareness of Diyarbakır’s<br />
touristic value has been increasing<br />
rapidly. Moreover, the authorities of the city<br />
have made significant efforts and accomplished<br />
to raise the city’s tourism to a higher<br />
level. And today, another remarkable event<br />
is at the door. The World Federation of Tourism<br />
Journalists and Writers (FIJET) awarded<br />
Diyarbakır with its prestigious Golden Apple<br />
on 27 October 2018. FIJET given this reward<br />
not only for the city’s recent advancements<br />
in the tourism industry, but also to honour<br />
Diyarbakır’s profound historic and cultural<br />
heritage.<br />
As a consequent of being supported by the<br />
well-respected international organizations<br />
such as FIJET and UNESCO, Diyarbakır will<br />
more confidently continue handing down<br />
its universal heritages for the next generations<br />
of the humanity. The ancient spirit of<br />
the city is now freer than ever, travelling to<br />
the greater distances to invite people to<br />
discover the antiquity.<br />
Çayönü<br />
Eğil<br />
Çayönü<br />
Ekim / Kasım / Aralık | 2018<br />
October / November / December<br />
33
Kapak<br />
'Altın Elma' ödülü ile<br />
DIYARBAKIR’IN YILDIZI<br />
DAHA DA PARLAYACAK<br />
FIJET Başkanı Tijani Haddad: “Altın Elma” bir anlamda barış, tolerans, halkların<br />
birbirini anlaması gibi kavramlarla, turizm sektörünün pekiştirilmesi adına gösterilen<br />
gayretlerde bir göstergedir. Diyarbakır, şehrin gelişimi için gerçekleştirilen projeler ve<br />
turizm sektörüne yaptığı katkılardan dolayı bu ödülü hak etmiştir.<br />
Diyarbakır Valisi Hasan Basri Güzeloğlu: Diyarbakır; barışın, esenliğin çok<br />
kültürlülüğün ve hoşgörünün yaşandığı bir şehirdir. Kimsenin kimseyi ötekileştirmediği,<br />
bir bütün olarak birlikte yaşama kültürünün en güzel sergilendiği bu şehir, sahip olduğu<br />
zenginliklerle ve tarihi güzellikleriyle tanınmayı hak ediyor ve istiyor.<br />
AYŞE DURAL<br />
2015 yılında Diyarbakır Surları ve Hevsel<br />
Bahçeleri ile UNESCO Dünya Kültür Mirası<br />
listesine giren Diyarbakır’a, bir ödül de<br />
FIJET Dünya Turizm Yazarları ve Gazetecileri<br />
Federasyonu’ndan geldi.<br />
Ödül, geçtiğimiz ay Diyarbakır Radisson<br />
Blu Hotel’de düzenlenen bir törenle FIJET<br />
Başkanı ve Tunus’un Turizm eski Bakanı<br />
Tijani Haddad tarafından Diyarbakır Valisi<br />
Hasan Basri Güzeloğlu’na takdim edildi.<br />
Törene Dünya Seyahat Acenteleri Federasyonu<br />
(UFTAA) Başkan Yardımcısı Çetin<br />
Gürcün, Diyarbakır Milletvekilleri Ebubekir<br />
Bal ve Oya Eronat, Bölge Jandarma<br />
Komutanı Tümgeneral Halis Zafer Koç,<br />
Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcısı Kamil<br />
Erkut Güre, Karacadağ Kalkınma Ajansı<br />
Genel Sekreteri Hasan Maral, kamu kurum<br />
ve kuruluşlarının temsilcileri, Diyarbakırlı iş<br />
insanları, iktisadi STK temsilcileri, turizmciler<br />
ve davetliler katıldı.<br />
Dünyanın en prestijli turizm ödüllerinden<br />
sayılan ve turizmin Oscar’ı olarak nitelendirilen<br />
Golden Apple (Altın Elma) ile<br />
Diyarbakır’ın turizm potansiyelinde büyük<br />
yükseliş kaydedileceği bildirildi.<br />
“BU ÖDÜLÜ BİR İŞARET FİŞEĞİ OLARAK<br />
GÖRÜYORUM”<br />
Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim<br />
Kurulu Başkanı Mehmet Kaya, “Diyarbakır'a<br />
karşı önyargılar vardır, lakin bu önyargıların<br />
hiçbiri kentimizin sahip olduğu değerlerin niteliğini<br />
değiştiremiyor. Surlarımızla, Hevsel<br />
bahçelerimizle, On Gözlü Köprümüzle, Peygamber<br />
ve Sahabe türbeleriyle, Ulu Cami ve<br />
diğer tarihi camilerimizle, Surp Giragos ve<br />
Saint George kiliseleriyle, Zerzavan Kalesi<br />
ve Mitras Tapınağı ile şehrimizi kültürel bir<br />
ekonomik modele dönüştürmeye kararlıyız<br />
ve yapacağız. Bugün burada bulunmamız da<br />
bu karalılığımızın bir sonucudur" şeklinde<br />
konuştu. Bu ödülü bir işaret fişeği olarak<br />
gördüğünü belirten Kaya, “Diyarbakır'ın<br />
turistik ve ekonomik bir modele dönüşmesinde<br />
bu ödüller bizleri ve yatırımcılarımızı<br />
motive ediyor. Bu cihetle başta üyelerimiz<br />
olmak üzere, turizm yatırımları konusunda<br />
riskleri göze alarak sermayeleri ile bu kente<br />
değer katan tüm girişimcilerimize, kamu<br />
kurum ve kuruluşlarımızın müstesna yöneticilerimize<br />
ve STK'larımızın temsilcilerine<br />
yürekten teşekkür ediyorum” dedi.<br />
KARAR OYBİRLİĞİ İLE ALINDI<br />
DTSO Başkanı Mehmet Kaya’nın ardından<br />
FIJET Türkiye Temsilcisi ATURJET (Türkiye<br />
Turizm Yazarları ve Gazetecileri Derneği)<br />
FIJET Başkanı Tijani Haddad ve Diyarbakır Valisi<br />
Hasan Basri Güzeloğlu...<br />
Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası<br />
Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Kaya...<br />
ATURJET Başkanı ve FIJET Yönetim Kurulu<br />
Üyesi Delal Atamdede...<br />
34 Ekim / Kasım / Aralık | 2018<br />
October / November / December
Kapak<br />
Başkanı ve FIJET Yönetim Kurulu Üyesi Delal<br />
Atamdede bir konuşma yaptı. Turizmin<br />
Oscar’ı 'Altın Elma'nın misafirperverliği,<br />
hoşgörüsü, toleransı, toplumsal kucaklaşması,<br />
sürdürülebilir turizme katkıları,<br />
tarihi ve kültürel değerleriyle Diyarbakır'a<br />
layık görüldüğünü belirten Atamdede,<br />
konuşmasını şöyle sürdürdü: "Turizmin<br />
ana amaçlarından biri, algı operasyonları<br />
ve ön yargıyla birbirine yabancılaştırılmış<br />
toplumların turizm sayesinde yakınlaşmaları<br />
ve kucaklaştırılmalarıdır. Bugün<br />
iyimser olarak baktığımızda hedefi yılda<br />
bir milyon turist olan Diyarbakır'da 5 aylık<br />
süreçte 600-700 bin sayısına ulaşılması<br />
bir şans değildir.” Atamdede bu başarının<br />
devlet halk birlikteliği, çalışan sivil toplum<br />
kuruluşlarının azmi, iradesi ve memleket<br />
sevgisi ile elde edildiğini sözlerine ekledi.<br />
ATURJET Başkanı Delal Atamdede,<br />
Diyarbakır’ın tarihi mirasının büyük bir<br />
hassasiyetle korunduğunu da belirterek,<br />
"İnanıyoruz ki Diyarbakır üç semavi dinin<br />
asırlarca barış içerisinde yaşadığı hoşgörü<br />
ve toleransıyla sahabe ve peygamberler<br />
şehri olarak turizme faydalı olacaktır.<br />
Gastronomi, sağlık turizmi, kongre ve seminer<br />
organizasyonu, festivallerle turizmi<br />
12 aya yayarak bölgeye ekonomik refah ve<br />
kalkınma olanağı sağlayacaktır. Ekonomideki<br />
refahın artmasıyla Diyarbakır'ın ve Diyarbakırlının<br />
toplumsal deformasyonlara<br />
müsaade etmeyeceği kanısındayım" değerlendirmesini<br />
yaptı. FIJET olarak 47 yıldan<br />
bu yana 67 “Altın Elma” ödülü verdiklerini<br />
anlatan Atamdede, bu ödülün en sevindirici<br />
kısmının ise kararın FIJET yönetim kurulunda<br />
oy birliğiyle alınması olduğunu belirtti.<br />
Atamdede, “Altın Elma, Diyarbakır'a hayırlı<br />
olsun. Bir Diyarbakırlı olarak bundan gurur<br />
duyuyorum. Maddi manevi katkılarından<br />
dolayı başta Sayın Valimiz, STK'lar, DTSO,<br />
Karacadağ Kalkınma Ajansı, TURSAB Bölge<br />
Yönetim Kurulu ve adı gizli kalmış tüm<br />
kahramanlara çok çok teşekkür ediyorum”<br />
diyerek, “Başım üstünde Allah’la, yar/<br />
Karacadağ tepesinde kar/ Gönlümde bahar<br />
var/ Diyarbakır'dayım zahar" dörtlüğüyle<br />
konuşmasını tamamladı.<br />
TURİZM SEKTÖRÜNÜN PEKİŞTİRİLMESİ<br />
Törende, Delal Atamdede’den sonra bir<br />
konuşma yapan FIJET’in Başkanı Tijani<br />
Haddad da Diyarbakır’ın “Altın Elma”yı, şehrin<br />
gelişimi için gerçekleştirilen projeler<br />
ve turizm sektörüne yaptığı katkılardan<br />
dolayı hak ettiğinin altını çizdi. Haddad;<br />
kültürel, tarihi mirasın ve doğal çevrenin<br />
korunması ile geçmişin kalıntılarına verilen<br />
değerin, şehrin Türkiye’nin en iyi turistik<br />
destinasyonlarından biri olmasını sağladığını<br />
sözlerine ekledi. Başkan Haddad,<br />
Altın Elma’nın bir anlamda barış, tolerans,<br />
halkların birbirini anlaması gibi kavram-<br />
lardan meydana gelen turizm sektörünün<br />
pekiştirilmesi için gösterilen gayretlerin<br />
de bir göstergesi olduğunu vurguladı.<br />
“DİYARBAKIR BUNU HAK EDİYOR”<br />
Altın Elma’yı, FIJET Başkanı Haddad’ın<br />
elinden alan Diyarbakır Valisi Hasan Basri<br />
Güzeloğlu ise törendeki son konuşmayı<br />
yaptı. Uluslararası Turizm Gazetecileri ve<br />
Yazarları Birliği’nin her yıl dünya çapında<br />
bir kente verdiği Altın Elma ödülünü<br />
Diyarbakır olarak kazanmanın mutluluğunu<br />
yaşadıklarını belirten Vali Güzeloğlu, bu<br />
ödülü Diyarbakır'a layık gören FIJET ve<br />
ATURJET'e teşekkürlerini ifade etti. Vali<br />
Güzeloğlu, konuşmasında Diyarbakır'daki<br />
çok kültürlü yaşama vurgu yaparak sözlerine<br />
şöyle devam etti:<br />
"Barışın, esenliğin, çok kültürlülüğün ve<br />
hoşgörünün yaşandığı bir şehirdir Diyarbakır.<br />
Kimsenin kimseyi ötekileştirmediği, bir<br />
bütün olarak birlikte yaşama kültürünün en<br />
güzel sergilendiği bir şehirdir. UNESCO’nun<br />
çok önem verdiği, somut olmayan kültürel<br />
miras varlıklarıyla da dünyanın her köşesi<br />
için şüphesiz gelinmesi, görülmesi, tatması,<br />
bilinmesi gereken bir şehirdir. Diyarbakır’ı bu<br />
perspektifte görüyor, bu bütünlükte değerlendiriyoruz.<br />
Geriye dönüp baktığımız zaman<br />
tüm tarihin ve zamanın en yoğun dönemini<br />
yaşıyoruz. Küresel anlamda da terörizmin<br />
turizme yönelik büyük olumsuz etkilerini<br />
geçmişte yaşamış bir kent olarak bugün artık<br />
huzurun ve güvenin şehri hüviyetiyle sahip<br />
olduğu zenginliklerle, turizmin bu güzellikleri<br />
ile tanınmayı hak ediyor ve istiyoruz."<br />
Diyarbakır'ın uluslararası alana açılan<br />
direkt uçuşları neticesinde 8 ayda 2 milyon<br />
kişiye yaklaşan yolcu sayısı ile otellerdeki<br />
yüzde yüze yaklaşan doluluk oranıyla çok<br />
yoğun bir hareketlenmeyi yaşadığını ifade<br />
eden Vali Güzeloğlu; "Diyarbakır bunu hak<br />
ediyor. Ertelenmiş, gecikmiş bir ivmeyi<br />
yaşamanın ve turizme dayalı bir gelişmenin<br />
bugün büyük heyecanını ve beklentisini<br />
karşılıyor. Küresel anlamda da terörizmin<br />
turizme dönük büyük olumsuz etkilerini<br />
geçmişte yaşamış bir kent olarak, bugün<br />
artık huzur ve güvenin şehri olma yolundayız,<br />
sahip olduğumuz zenginliklerle<br />
turizmin bu güzellikleriyle tanınmayı hak<br />
ediyor ve istiyoruz. Bunu başaracağız ve<br />
başarmaya başladık" diye konuştu.<br />
Ekim / Kasım / Aralık | 2018<br />
October / November / December<br />
35
Kapak<br />
Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy:<br />
ZERZEVAN KALESI<br />
TURIZME KAZANDIRILACAK<br />
KADİR TOPRAKKAYA<br />
Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy,<br />
Diyarbakır seyahati sırasında uğradığı Zerzevan<br />
Kalesi'ni görünce, eserin turizme kazandırılması<br />
adına çalışmaların hızlandırılacağını, daha önce<br />
planlanan turizm bölgelerine Diyarbakır'ın da<br />
ekleneceğini belirtti.<br />
Türkiye genelinde altı turizm konsantrasyon<br />
bölgesi oluşturma kararı aldıklarını, ancak,<br />
Diyarbakır ziyareti ile gördüklerinden etkilenip<br />
6 bölge sayısını 7'ye çıkaracaklarını dile getiren<br />
Ersoy, “Diyarbakır merkezli güneydoğuda<br />
bir bölge daha oluşturmamız konusunda ikna<br />
oldum. Diyarbakır ve çevre halkına müjdelemek<br />
istiyorum" dedi.<br />
BAKAN, ZERZEVAN KALESİ’NDE<br />
Çeşitli ziyaret ve incelemelerde<br />
bulunmak üzere Diyarbakır'a gelen<br />
Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet<br />
Nuri Ersoy, kent merkezindeki<br />
incelemelerin ardından Çınar<br />
ilçesi yakınlarında bulunan ve Roma<br />
İmparatorluğu döneminde "askeri<br />
yerleşim merkezi" olarak kullanılan<br />
tarihi Zerzevan Kalesi'ni ziyaret etti.<br />
Burada incelemelerde bulunan Ersoy, Kültür ve<br />
Turizm Bakanlığı koordinesinde devam eden kazı<br />
çalışmalarıyla ilgili, kazı başkanı Doç. Dr. Aytaç Coşkun'dan<br />
bilgi aldı.Bakan Ersoy'a AK Parti Diyarbakır<br />
milletvekilleri Mehdi Eker, Ebubekir Bal ve Oya<br />
Eronat, Diyarbakır Valisi Hasan Basri Güzeloğlu,<br />
Mardin Valisi Mustafa Yaman, Jandarma Bölge<br />
Komutanı Tümgeneral Halis Zafer Koç, Diyarbakır<br />
Emniyet Müdürü Tacettin Aslan, Diyarbakır Büyükşehir<br />
Belediye Başkanı Cumali Atilla, ilçe kaymakamları,<br />
kamu kurum müdürleri eşlik etti.<br />
KAZI ÇALIŞMALARINA<br />
BİR MİLYON LİRA DESTEK<br />
Zerzevan Kalesi ziyareti sırasında kazı çalışmaları<br />
için çok kısıtlı bir bütçe olduğunu öğrenmesi sonrasında<br />
bir milyon lira destek sözü veren bakanın<br />
bu hareketini Şelale Kadak, şöyle yazdı:<br />
“Tarihi ve kültürel zenginliğiyle göz kamaştıran<br />
ancak ne yazık ki pek çok antik kentin, yapının<br />
henüz gün yüzüne çıkmadığı bölgenin taşıdığı<br />
potansiyel, çiçeği burnunda yeni Bakan Ersoy'un<br />
da bölgeye bakışını önemli ölçüde etkiliyor.<br />
Örneğin Diyarbakır merkeze yaklaşık 10 kilometre<br />
mesafedeki Roma döneminden kalma Zerzevan<br />
Kalesi'ni dolaşırken 4 yıl önce başlayan kazı<br />
çalışmalarının bütçesinin çok kısıtlı olduğunu<br />
öğreniyoruz. Bakan Ersoy, bunu duyar duymaz,<br />
‘1 milyon liraya çıkaralım bütçeyi’ diyor. Antik yol<br />
güzergâhında bulunan Zerzevan Kalesi'nden çıkıp<br />
Mezopotamya'nın eşsiz başkenti Mardin'e ulaşıp,<br />
şef Ebru Baybara Demir'in Cercis Konağı'ndaki<br />
muhteşem yemeğinde sohbet ederken Bakan<br />
Ersoy'a, ‘Zerzevan konusunda müthiş hızlı reaksiyon<br />
verdiniz’ diyorum. Ersoy, "Evet 1 milyon liraya<br />
çıkaracağız, tabii şu anda elimde 1 milyon lira yok<br />
ama olacak. O paraları bulacağız."<br />
36 Ekim / Kasım / Aralık | 2018<br />
October / November / December
Kapak<br />
İLK 9 AYDA 313 BİN KİŞİ ZİYARET ETTİ<br />
Diyarbakır'la Mardin arasında yer<br />
alan antik Zerzevan Kalesi’nin kazı ve<br />
restorasyon çalışmaları 2014'te başladı.<br />
Tarihi Asurlular'a dayanan ve dünyadaki<br />
son Mithras Tapınağı'nın bulunduğu eşsiz<br />
bir sit olan Zerzevan Kalesi’ni 2018 yılının<br />
ilk 9 ayında 313.000 bin kişi ziyaret etti.<br />
ERTUĞRUL ÖZKÖK DE VARDI<br />
Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri<br />
Ersoy’un Diyarbakır seyahatine bazı ünlü<br />
gazeteciler de eşlik etti. Bunlardan biri de<br />
Ertuğrul Özkök oldu. Zerzevan Kalesi’nden<br />
oldukça etkilenen Özkök, daha ziyade<br />
altında bulunan Mithras Tapınağı ile ilgilendi.<br />
Ertesi gün kaleme aldığı yazısında,<br />
“Karanlık İlluminiti bu kalede mi doğdu?”<br />
diye sordu. İşte Özkök’ün yazısı:<br />
KARANLIK ILLUMİNATİ<br />
BU KALEDE Mİ DOĞDU?<br />
Yolun orta yerlerinde sola sapıyoruz ve yukarı<br />
doğru tırmanıyoruz. Çınar ilçesi sınırları<br />
içindeki Zerzevan Kalesi’ne gidiyoruz. Burası<br />
yakında yayınlanacak olan inanç kitabımı<br />
yazarken sık sık önüme çıkan bir yer.<br />
HATIRA FOTOĞRAFI ÇEKTİRDİ<br />
Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy,<br />
Diyarbakır’ın Çınar ilçesi yakınlarında<br />
bulunan tarihi Zerzevan Kalesi’ne ziyarette<br />
bulundu. Bakan Ersoy, Diyarbakır'da Roma<br />
İmparatorluğu’nun sınır garnizonu olarak<br />
kullanılan Zerzevan Kalesi'ni görünce hatıra<br />
fotoğrafı da çektirip, turizm bölgelerine<br />
Diyarbakır'ın da ekleneceğini bildirdi.<br />
Kale Romalılar tarafından inşa edilmiş.<br />
Uzun yıllar bir askeri yerleşim yeri olarak<br />
kullanılmış. Ama burayı gözümde asıl<br />
ilginç hale getiren yer, kazılar başladıktan<br />
sonra keşfedilen yeraltı tapınağı oldu.<br />
Burası Mithras dinine ait bir gizli tapınak.<br />
Dar bir kapıdan girip aşağı doğru inmeye<br />
başlıyorsunuz. Yeraltı tapınakları, evleri<br />
bu bölgenin her yerinde karşımıza çıkacak.<br />
Sanki bütün tarih inancını burada korkuyla<br />
yeraltına sığınarak yaşamış gibi. Bu kalenin<br />
altındaki tapınak 400 kişinin barınabileceği<br />
bir genişlikte.<br />
Mithra inancı MÖ 5’inci yüzyılda İran’da<br />
doğdu. Güneşi tanrı kabul eden ilk inanışlardan<br />
biriydi. Pagan bir din olarak oradan<br />
eski Yunan’a geçti. Kökeninin Zerdüştlüğe<br />
gittiği yolunda teoriler var. Ama asıl yayılmasını<br />
Roma’nın lejyon askerleri sayesinde<br />
yaptı. Kendine ait parolaları, şifreleri,<br />
kültleri olan bir tür “gizli tarikat” olarak<br />
gelişti. Masonik bir yapısı vardı. Askerlerin<br />
dışarıdaki rütbeleri burada geçerli değildi.<br />
Kendine ait bir hiyerarşisi vardı.<br />
Roma İmparatorluğu sınırları içinde çok<br />
sayıda gizli Mithra tapınağı oluştu. Roma<br />
İmparatorluğu Hıristiyanlıkla tanışınca,<br />
Mithra inancı Hıristiyanlığa da sızdı. Haçlı<br />
seferlerinin yolu üzerindeki Zerzevan<br />
Kalesi de uzun yıllar gizli bir tapınak<br />
olarak işlevini sürdürdü. Kendine ait gizli<br />
parolaları, kültü ve boğa kurban ayinleri ile<br />
Tapınak Şövalyeleri ve tarihin en karanlık<br />
tarikatlarından biri olan İllüminati gibi<br />
örgütlerin buralarda doğduğu iddialarını<br />
kuvvetlendiriyor. Diyarbakır Müzesi’nde<br />
rastladığımız Körtik Tepe kazılarında<br />
bulunmuş bu işaretler, bu bölgenin gizli<br />
parolalara, işaretlere ne kadar düşkün olduğunu<br />
gösteren şeylerden biriydi. Şurası<br />
kesin ki, Zerzevan Kalesi’nin, inanç tarihinin<br />
en karanlık sayfaları ile ilgili bize anlatacak<br />
daha çok hikâyesi olacak.<br />
<strong>TOURMAG</strong> KAPAK YAPMIŞTI<br />
<strong>TOURMAG</strong> Turizm Dergisi iki yıl önce ziyaret ettiği<br />
Zerzevan Kalesi’ni kapak konusu yapmış ve özellikle<br />
yurtdışında büyük ilgi görmesini sağlamıştı.<br />
Ekim / Kasım / Aralık | 2018<br />
October / November / December<br />
37
Bir Gezgin<br />
Bahar Akıncı:<br />
Hayatım boyunca<br />
seyahat etmek<br />
için çalıştım<br />
SELİM ONAT / selimonat@yahoo.com<br />
Dünyanın dört bir yanına 18 yıldır durmaksızın<br />
seyahat eden, rehberlik yapan ve<br />
gezilerini dergiler ile gazetelerde kaleme<br />
alan Bahar Akıncı’yla dergimizin yeni sayısı<br />
için bir araya geldik. Seyahat maceralarını<br />
konuşup, kendisinden yurt içi ve yurt<br />
dışında gidilecek sonbahar ve kış tatil<br />
önerilerini aldık.<br />
İlk seyahat deneyiminiz nasıl başladı?<br />
Üç yıl öncesine kadar İzmir’de yaşıyordum.18<br />
yaşıma geldiğimde kuzenlerimi<br />
görmek için İstanbul’a geldim. Onlar o<br />
dönem Interrail ile Bulgaristan üzerinden<br />
trenle Amsterdam’a gideceklerdi. Babam<br />
hani bir gün yurt dışına çıkarım diye düşünüp,<br />
üniversiteyi başlayacağım sene bana<br />
bir yeşil pasaport çıkarmıştı. Babam emekli<br />
ceza hâkimi... Ben de İstanbul’da lâzım<br />
olmayacaktı ama hevesle ilk pasaportumu<br />
yanımda getirmiştim. Sonra kendimi bir<br />
anda kuzenime yalan söylerken buldum.<br />
Babam sizinle Amsterdam’a gelmeme<br />
izin verdi diye. Ailemin bana İstanbul’da<br />
harcamam için verdiği 10 gün kadar yetecek<br />
harçlığı trenin bilet parasına verdim.<br />
Sirkeci Garı’ndan tren hareket edecekken<br />
oradan ailemi ankesörlü telefondan arayıp,<br />
"Ben yurt dışına gidiyorum" dedim ve kendimi<br />
ilk yurt dışı seyahatimde buldum.<br />
Hangi tarz tatil konseptlerini<br />
seviyorsunuz? Tren yolculuğu, cruise<br />
turları gibi...<br />
Türkiye'de otomobil ile gezmeyi çok seviyorum.<br />
İmkânım olan her yere arabayla<br />
gidiyorum. Benzin fiyatları her ne kadar<br />
arttıysa da şehir içinde harcamadığım<br />
için her seyahatime arabayla gidiyorum.<br />
Yurt dışında ise gidebildiğin her şehir, her<br />
nokta benim için çok önemli. Otostopla<br />
Balkanlar’a gittiğim de oldu, trenle yolculuk<br />
da yaptım. Zanzibar'da yerel dolmuşları<br />
da kullandım.<br />
İçinde tanımadığım insanlar olan her yeri<br />
seviyorum. İnsan ve onların nasıl yaşadığını<br />
merak ediyorum. Nasıl evleniyorlar,<br />
düğünleri nasıl, ne yiyip, ne içiyorlar,<br />
38 Ekim / Kasım / Aralık | 2018<br />
October / November / December
Bir Gezgin<br />
ritüelleri ne, cenaze törenleri nasıl? Üç<br />
kere dünyanın farklı yerlerinde cenaze<br />
törenlerine katıldım. Peru'da ve Yunanistan'da...<br />
Nasıl âşık oluyorlar? Bu tür<br />
şeyleri çok merak ediyorum.<br />
Bugüne kadar çok sayıda ülkeye ayak<br />
bastınız. Sizi en çok etkileyen hangisi<br />
oldu ve neden?<br />
En çok sevdiğim seyahat rotası Asya.<br />
Aslında fotoğraf çekmeye başlayana kadar<br />
daha steril yerleri seviyordum, Avrupa<br />
gibi... Fakat insanları vizörün arkasından<br />
görmeye başladıktan sonra seyahate ve<br />
dünyaya bakış açım tamamen değişti. Şu<br />
anda portre fotoğraf çekmeye başladım.<br />
Farklı coğrafya ve ülkelerden insanların<br />
portrelerini çekiyorum. Artık gezilerimde<br />
konfor aramıyorum. Tek kriterim var; temiz<br />
çarşaflı yatak ve temiz banyo... Onun dışında<br />
her şeye katlanabilirim. Bunların hepsi<br />
fotoğraf çekmeye başladıktan sonra oldu.<br />
Peki, seyahatlerinizi kaleme alıp<br />
insanlarla paylaşmaya nasıl başladınız?<br />
2007’de seyahat üzerine yayın yapan<br />
bir dergiye yazılarımı yayımlamak için<br />
başvurdum. Onlar da kibarca "Biz Türk<br />
yazarlarla çalışmıyoruz" dediler. Ben de<br />
kendi blog’umu kurarım dedim ve ‘Dünyayı<br />
gezen salyangoz’ diye bir sayfa açtım. Bir<br />
yıl içinde acayip duyuldu. O zamanlarda<br />
tabi Instagram yok.<br />
18 yaşında seyahat etmeye başladım,<br />
ondan sonra hiç kesilmedi. Genelde tek<br />
başıma geziyorum. Dönemlik işlerde çalışıyorum.<br />
Altı ay boyunca bir yerde çalışıyorum<br />
diyelim, oradan kazandığım parayla<br />
Floransa'ya gidiyorum. Hayatım boyunca<br />
seyahat etmek için çalıştım. Çalıştığım<br />
parayla seyahat etmedim. Arada büyük<br />
fark var. O blog'u da buradan edindiklerimle<br />
kurdum. Seyahatlerime bugüne kadar bir<br />
ev parası harcamışımdır. 18 yıldır seyahat<br />
ediyorum.<br />
Son üç yıldır sponsorlarla seyahat ediyorum.<br />
Bana hep şöyle sorular geliyor; “Nasıl<br />
sizin gibi olabiliriz?” Ben de onlara “Önce<br />
para harcayacaksınız, çile çekeceksiniz”<br />
diyorum. Ben zaten seyahat ediyordum,<br />
takipçiler sonra geldi. Özellikle gençler<br />
“22 yaşındayım, hemen sponsor almak için<br />
ne yapabilirim?” diyor. Önce kendin bütün<br />
imkânlarını ortaya koyacaksın, gidebildiğin<br />
her yere gideceksin. O süreçte de zaten<br />
senin peşine takılan, seni takip eden insanlar<br />
olacak. Bunlar olduktan sonra senin<br />
gerçekten iyi seyahat ettiğini, kaliteli içerik<br />
ürettiğini gören markalar zaten gelecek.<br />
Sonbahar mevsiminde Türkiye'de hangi<br />
rotaları önerirsiniz?<br />
Aklıma ilk başta Karadeniz geliyor. Ekim<br />
ortalarına kadar en güzel zamanı. Bir gezgin<br />
ruh olarak beni en çok çeken yer Doğu Karadeniz.<br />
Yaylalar, göller, milli parklar, köyler...<br />
Keşke insanların imkânı olsa da Rize’den<br />
başlayıp Artvin’den, hatta Batum'dan<br />
çıksalar. Pokut Yaylası son yıllarda çok<br />
popüler oldu. Daha bilinmeyen yerler söylemek<br />
gerekirse, Çiçekli Yaylası çok güzel<br />
Çamlıhemşin'de ve Hisar Yaylası'nı öneririm.<br />
Artvin Şavşat ve Borçka’daki Karagöl’ler de<br />
olağanüstü, her ikisi de çok güzel.<br />
Ben Trabzon Maçka'nın yaylasını da çok<br />
sevdim. Karadeniz'i özel yapan, doğasının<br />
mükemmelliği... Ne yaparsanız yapın her<br />
yerden bir yeşillik, çiçek fışkırıyor. Özellikle<br />
1.500 metreden sonra sadece doğa var.<br />
Kendinle başbaşa kalıyorsun. Bir yayla evi,<br />
bungalov ve şanslıysanız birkaç tane de<br />
dostunuzla harika vakitler geçirebilirsiniz.<br />
Sonbaharda denizin tadını çıkarmak için<br />
ise Antalya Kaş’ı tavsiye ederim. Okulların<br />
açılmasıyla beraber kimse yok. Eylül ve<br />
Ekim sonuna kadar harika. Ben olsam<br />
araba kiralayıp, Patara'dan Kalkan'a geçerdim.<br />
Oradan da Kaş'a geçip, dört beş gün<br />
denizin tadını çıkarırdım. Sonra da Üçağız’a<br />
dalış veya tekne turu için giderdim. Kaş’ta<br />
çok fazla seçenek var. 29 Ekim’de tüm<br />
Kaşlılar ve turistler sokaklara bayraklar<br />
asıp, uzun masalar kurup, Cumhuriyet<br />
Bayramı’nı kutluyorlar.<br />
Ayrıca Mardin, benim için tam bir sonbahar<br />
destinasyonu. Evlerin, sokakların arasında<br />
kaybolmak, müzesini görmek için, taş evlerde<br />
konaklamak, Mezopotamya’ya karşı gün<br />
Ekim / Kasım / Aralık | 2018<br />
October / November / December<br />
39
Bir Gezgin<br />
batımı için, tarihi kiliseler için... Midyat'ı da<br />
görmelisiniz. Eski postane binası, Deyrulzafaran<br />
Manastırı, bugüne ulaşan dünyanın<br />
en eski Süryani-Ortodoks manastırı Mor<br />
Gabriel’i çok seviyorum. Ayrıca Mardin mutfağı<br />
da etkileyici... Düşünsenize, yedi farklı<br />
dinden insanların bir araya geldiği kadim bir<br />
şehir. Dünyada böyle bir kent çok az var.<br />
Son olarak sonbaharda Nemrut’u öneririm.<br />
Havalar soğumadan Ekim ayı sonuna kadar<br />
görülebilir. Benim aklım uçtu Nemrut’ta.<br />
Genellikle insanlar gün doğumunda gidiyor<br />
ama ben gün batımında gitmeyi seviyorum.<br />
Sabahları çok soğuk ve sisli olabiliyor.<br />
Nemrut, başka bir dünyanın var olduğunu<br />
bana anlatıyor. Ben orayı insanlığın yaptığını<br />
düşünmüyorum.<br />
Güz mevsiminde yurt dışında hangi<br />
destinasyonları önerirsiniz?<br />
Bence ülkenin geldiği ekonomik durumla<br />
ikiye ayırmalıyız. Dövizler yükseldi ama<br />
ben yine de gidebilirim diyenler için,<br />
Avrupa’da tabi ki özellikle de ilk sırada Paris<br />
geliyor. Paris’in bitpazarları, özellikle bu<br />
kente birkaç kez gittilerse farklı bir gözle<br />
görmelerini sağlayacaktır. Kentte yedi adet<br />
bitpazarı var. Eski kartpostal, saat satılan<br />
yerler diye düşünmemek lâzım. Oyuncak at<br />
da bulabilirsiniz, evinize şık bir aksesuar ya<br />
da elbise de bulabilirsiniz. Çok enteresan,<br />
oraya özgü şeyler var. Sonbaharda Paris'i<br />
gezmek için çok keyifli. Pazarlar yedi farklı<br />
semte yayıldığından pazarları dolaşırken<br />
kenti de keşfediyorsunuz.<br />
Barselona ise ikinci tercihim. Paris’e göre<br />
her zaman daha ucuz. 3 Euro’ya karnınızı<br />
doyurabilirsiniz Barselona'da. Paris’te ne<br />
yazık ki bu mümkün değil, 15 Euro’dan başlıyor.<br />
Barselona hâlâ bohem ve o çingene<br />
ruhunu koruyor. Enteresan mahalleler var;<br />
‘El Born’, ‘El Poblenou’ yeni parlayan mahalleler.<br />
Buraları gezebilirler.<br />
Sonbaharda daha ekonomik bir rota için<br />
ise Belgrad, Sofya, Arnavutluk, Priştine ve<br />
Üsküp var. Özellikle kırmızı damlı evlerin<br />
olduğu Priştine, çok güzel bir şehir. Avrupa<br />
dışında ise Fas'ı öneririm. Özellikle Marakeş,<br />
çok güzel bir şehir. Marakeş'ten trenle<br />
ya da uçakla Tanca'ya geçebilirler. Oradan<br />
da masmavi bir şehir Şafşavan’a dört<br />
saatte ulaşılıyor. Fas, özellikle fotoğraf<br />
çekmeyi sevenler için ayrı bir güzel. İnsan<br />
portreleri, satıcılar, evler, pazarlar, saraylar,<br />
zamanda yolculuk gibi. Fas, 1950’lerde<br />
modernlikten uzakta dondurulmuş sanki!<br />
Çok sayıda ülkeye seyahat ettiniz.<br />
Peki, bu geziler Bahar Akıncı’nın<br />
dünyasını nasıl etkiledi?<br />
İnsanları yargılamamayı öğrendim. Kimin<br />
ne giydiğini, ne taktığını, kimisinin sakalını,<br />
ne yediklerine artık bakmıyorum. Herkesi<br />
olduğu gibi kabul etmeyi öğrendim. Seyahat<br />
etmek insanı alçak gönüllü yapıyor. Dünyada<br />
ne kadar az yer kapladığını fark ediyorsun.<br />
Yolculuklar bana insanları yargılamamayı ve<br />
dışarıda çok güzel bir hayat aktığını öğretti.<br />
Seyahatteyken her şey başınıza gelebilir.<br />
Bunları aştıkça günlük hayattaki sorunlar<br />
çok basit geliyor. Mesela ütüm bozuldu, ütü<br />
yapamıyorum. Komik olan dünyanın diğer<br />
yarısında ütü diye bir şey yok.<br />
Kış yaklaşıyor. Bu yıl hangi<br />
rotalar popüler?<br />
Son yıllarda Kars çok popüler oldu. Yer<br />
bulabilirlerse Doğu Ekspresi’yle yolculuğa<br />
çıkmalılar. 40 yıl boyunca Rusların elinde<br />
kalan, onların inşa ettikleri binalarla Kars,<br />
bugünkü haline gelmiş. O binalar gündüz<br />
bakımsız olsa da akşam ışıklandırılınca<br />
güzelleşiyor. Ben hep söylüyorum, Kars'ın<br />
en güzel zamanı akşamları.<br />
Van Gölü civarı çok hoştur. Fazla bilinen<br />
yerlerin aksine Sipil Dağı ve milli parkını<br />
çok seviyorum. İzmirliler kış boyunca Sipil’e<br />
giderler. Resmi tatil dönemleri dışında Kartalkaya,<br />
kayak yapmak için çok iyidir. Eğer<br />
lüks bir tatil için imkânınız varsa, kışın önereceğim<br />
rota Lapland turu. Fakat haski’lerle<br />
kızak turu yapmamaları şartıyla. Hayvanlara<br />
iyi bakılmıyor. Onun dışında harika bir yer.<br />
Kar motorlarıyla gezinti yapılabilir. Ren geyiklerini<br />
yakından görüp, üzerine binebiliyorsunuz.<br />
Kuzey Buz Denizi’nde dalmaya gittim.<br />
Buz kıranla eksi 32 dereceyi görmüştüm.<br />
Finlandiya-İsveç sınırından çıkıp, buzları kıra<br />
kıra Kuzey Buz Denizi’ne açılıyorsunuz. Belli<br />
bir açıklıktan sonra özel termal kıyafetlerle<br />
tüplü dalış yapılıyor.<br />
Kışın yurt dışı için ikinci önerim ise Petersburg.<br />
Olağanüstü müzeleri var. Bir haftada<br />
bitiremezsiniz. Kışlık sarayları var. Viyana,<br />
Noel zamanı gidilebilecek en güzel şehir.<br />
Sarayları, etkileyici mimarisi, müzeleri<br />
ve şinitselcileri var. Kar çok yakışıyor<br />
Viyana'ya. 61 tane müze var Viyana'da<br />
ve hepsinden sanat fışkırıyor. Yılbaşında<br />
mutlaka görülmeli. Tayland ve Bangkok,<br />
Türkiye’de kış döneminde farklı bir tatil<br />
için ideal. Ben kışın yaz mevsiminin olduğu<br />
yerlere gitmeyi çok seviyorum. Tayland'ın<br />
özellikle kuzeyi çok güzel... Yemyeşil, halka<br />
takan kadınların köyü, tapınaklar şehri,<br />
etraftaki yerleşimler, Chiang Mai’nin pazarı<br />
çok güzel. Bangkok'ta iki gece kalıp, oradan<br />
Chiang Mai’ye geçmek çok güzel olabilir.<br />
Seyahatlerinizde sizi etkileyen ve<br />
şaşırtan ilginç durumlarla<br />
karşılaştınız mı?<br />
Beni bugüne kadar etkileyen bir tek yer<br />
oldu, o da Hindistan. Çünkü Hindistan’da<br />
kafanızı ne tarafa çevirirseniz farklı bir şey<br />
görüyorsunuz. Varanasi mesela. Bir yere<br />
bakıyorsunuz ölü yıkıyorlar, yan tarafına<br />
bakıyorsun birileri evleniyor, yanı başına<br />
ise inek gelmiş, çantanı kurcalıyor. Böyle<br />
manyak bir şehir... Çok seyahat ettim, zor<br />
şaşırıyorum ama Varanasi'de kendime<br />
birkaç gün gelemedim.<br />
40 Ekim / Kasım / Aralık | 2018<br />
October / November / December
OFFERING HOSPITALITY WITH SIMPLICITY,<br />
ELEGANCE & COMFORT<br />
All rooms are spacious and enjoy plenty of natural Mediterranean sunlight. They have all been subtly<br />
finished with considerable attention to detail, using relaxing earth tones with a small plant in each room<br />
that adds a touch of nature. The location of light fixtures has been purposely chosen to create a calming and<br />
soothing ambience both for daytime and nighttime.<br />
Enjoying 5 different types of rooms on each floor, our guests’ requirements may be met more efficiently.<br />
All accommodations are equipped with ample power sockets, free Wi-Fi, various comfortable bathroom<br />
amenities and different bed and pillow types to satisfy our clients’ expectations.<br />
Our rooms have been furnished with all necessary comforts to make your dream stay one to remember!
Bir Seyyahın Gözünden<br />
ZÜMRÜT SAHILLERE<br />
YELKEN AÇMAK<br />
SAFFET EMRE TONGUÇ<br />
tonguc@saffetemretonguc.com<br />
Geçtiğimiz günlerde dünyanın en prestijli yat<br />
yarışlarından biri kabul edilen Loro Piana Regatta’sına<br />
gittim. Bu heyecanı yaşayanlar arasında yer<br />
almak muhteşem bir deneyimdi. İtalya’nın Sardinya<br />
Adası’nın Porto Smeralda denilen kısmında yapılan<br />
yarışlar, bana apayrı bir dünyanın kapılarını açtı.<br />
SARDİNYA ADASI<br />
Akdeniz’deki en büyük ikinci ada Sardinya, ilki ise<br />
Sicilya. Turkuazın ve zümrüt yeşilinin harmanlandığı<br />
koyları tam bir doğa harikası. Tekneyle koyları<br />
dolaşmak, dalış yapmak, bölgeyi tercih edenlerin<br />
vazgeçilmez aktiviteleri arasında. Sörf ve doğa<br />
yürüyüşü gibi sporlar da çok popüler. Ada, tarih<br />
meraklılarının ilgisini çeken arkeolojik kalıntıların<br />
yanı sıra üzüm bağları ve zeytinlikleriyle de ünlü.<br />
Güneydeki Cagliari ve civarı pek ilgimi çekmemişti<br />
ama kuzeydeki Porto Smeralda adeta cennet. Adını<br />
son yıllarda sıkça duyduğumuz ve 'zümrüt sahiller'<br />
anlamına gelen bu yer Hollywood yıldızlarının,<br />
dünyaca ünlü futbolcuların ve jet sosyetenin tatil<br />
tercihi. Bölgenin coğrafi yapısı, küçük adalardan oluşan<br />
bir takımada görünümünde... Bu da yat yarışları<br />
için doğal bir parkur sağlıyor. Her sabah yarış öncesi<br />
hava koşulları, etkinlik komitesi tarafından kontrol<br />
edilerek rota belirleniyor.<br />
42 Ekim / Kasım / Aralık | 2018<br />
October / November / December
Bir Seyyahın Gözünden<br />
La Maddelena<br />
Porto Rotondo<br />
AMATÖRLERİN PROFESYONELLER İLE<br />
İMTİHANI<br />
Dünyaca ünlü lüks tüketim markalarından<br />
Loro Piana’nın adını taşıyan ve firmanın<br />
düzenleyicisi olduğu yat yarışları, denizcilik<br />
tutkunlarının heyecanla takip ettiği<br />
bir etkinlik. Yarış; süper yat sahiplerini,<br />
profesyonel yatçıları, yelken sporcularını<br />
ve benim gibi amatörleri aynı organizasyonda<br />
buluşturan yelpazeye sahip. Loro<br />
Piana’nın yatçılık sektöründeki tüketicilerle<br />
kurduğu bağları güçlendirmek adına<br />
gerçekleştirdiği bu prestijli organizasyon,<br />
2009’dan bu yana yılda iki kez düzenleniyor.<br />
Diğeri de kışın Karayipler’deki İngiliz<br />
Virgin Adaları’nda yapılıyor. Dört gün<br />
süren Regatta’da dört farklı yarış yapıldı.<br />
21 süper yatın giderek daha da heyecan verici<br />
hale gelen yarışlarına tanıklık ettim ve<br />
Loro Piana’nın sahibinin yatı My Song’da<br />
yarıştım. Porto Cervo, bu zümrüt sahillerde<br />
lüks markaların deyimi yerindeyse<br />
çıkartma yaptığı bir yer. Adaya gelen<br />
turistlerin dünyanın en zengin isimlerinden<br />
oluşması, açılan mağazaların profiline de<br />
yansımış. Ünlü markaların birbiri ardına<br />
sıralandığı dükkânlar, alışveriş yaparken<br />
etiketine bakmayı sevmeyenlerin tercihi.<br />
Zaten alışverişlerin çoğu da ihtiyaçtan<br />
değil, keyiften yapılıyor.<br />
Porto Cervo<br />
AĞA HAN VE<br />
PORTO CERVO<br />
Ağa Han, tek kişinin kullandığı bir<br />
isim değil, İsmailiye mezhebinin liderine<br />
verilen bir unvan. 19. yüzyılda<br />
kullanılmaya başlanarak günümüze<br />
dek ulaşmış. Mezhebin 46. imamı<br />
olan Hasan Ali Şah, 1887’de Ağa Han<br />
unvanını kullanan ilk isim olmuş. Şu<br />
anda Kerim Ağa Han bu unvanı taşıyor.<br />
Dünyanın en zengin isimlerinden<br />
biri olmasını sağlayacak muazzam<br />
bir servetin sahibi. Bu varlığın<br />
kaynağı ise, imamı olduğu İsmailiye<br />
Cemaati. Cemaat kurallarına göre<br />
mezhebin üyeleri, gelirlerinin<br />
sekizde birini liderleri olan Ağa Han<br />
ailesinin banka hesabına gönderiyor.<br />
Cemaatin dünya genelinde 20<br />
milyon üyeye sahip olduğunu düşünmek,<br />
bağışlarla yaratılan servetin<br />
büyüklüğünü tahmin etmek için bir<br />
fikir verebilir! Sardinya Adası’nın ve<br />
Costa Smeralda’nın jet sosyetenin<br />
tercihi haline gelişinin ardındaki<br />
isim de Kerim Ağa Han. Adaya ayak<br />
basması ve yatırımlarıyla bölgenin<br />
popülerliği zirve yapmış. Gençliğinde<br />
dünyanın sayılı playboylarından<br />
olan Kerim Ağa Han, Porto Cervo’da<br />
milyonluk villalar, şık restoranlar ile<br />
lüksün sıradanlaştığı yepyeni bir yer<br />
yaratmış.<br />
Meşhur Ağa Han Mimarlık Ödülleri<br />
ise 1977 yılından bu yana veriliyor.<br />
Yarışmada İslam kültürünü çağdaş<br />
formlarla yorumlayan mimari<br />
tasarım ya da yenileme projeleri<br />
değerlendiriliyor. Bu ödülü<br />
Türkiye’de yaptıkları projelerle<br />
alan Sedad Hakkı Eldem, Turgut<br />
Cansever, Çelik Gülersoy, Emre<br />
Arolat, Behruz Çinici, Han Tümertekin,<br />
Cengiz Bektaş ve Nail Çakırhan<br />
gibi isimler var.<br />
NEREDE KALINIR<br />
VE NE YAPILIR?<br />
Porto Smeralda, çok sayıda kaliteli<br />
konaklama alternatifini bulabileceğiniz<br />
bir yer. Ben, Cervo Hotel’de<br />
kaldım. Merkezi konumuyla adadaki<br />
dinamik havayı soluyabildiğim<br />
bir yerde olmak keyifliydi. Lüks<br />
markaların mağazalarının birçoğu<br />
otelin çevresinde bulunuyor. Cala<br />
di Volpe, Pitrizza ve Romazzino da<br />
beğendiğim oteller arasında yer<br />
alıyor. Pitrizza’nın yemek fiyatları<br />
sabit. Bir salata bile yeseniz 200<br />
Euro ödüyorsunuz! Aklınızda olsun,<br />
barda yemek fiyatları daha ucuz.<br />
Harika bir manzaraya sahip olan La<br />
Stazzu’da yerel lezzetleri deneyebilirsiniz.<br />
San Giovanni, Sardinya<br />
mutfağının iyi bir temsilcisi. En iyi<br />
sushi mekânları ise You ve Finger’s.<br />
İtalyan mutfağı için Fratti Rossi ile<br />
güzel bir manzarası olan bir koyda<br />
yer alan Tanit’e gidebilirsiniz. Gianni<br />
Pedrinelli, elit bir kesimin gittiği<br />
ama fiyatların yüksek olduğu bir<br />
alternatif. Benim en sevdiğim<br />
yerlerden biri ise günbatımı içkisi<br />
ya da yemek sonrası eğlence için<br />
gidilen Phi Plajı oldu.<br />
La Maddalena Takım Adaları çok<br />
güzel. Porto Cervo veya Poltu Quatu’dan<br />
kiralayacağınız bir tekneyle<br />
gidebilirsiniz. Porto Rotondo’da<br />
yürümek, Porto Smeralda’nın<br />
atmosferini hissetmek için en<br />
doğru adreslerden biri. Piccolo<br />
Pevero, Grande Pevero, Spiaggia<br />
del Principe ve Liscia Ruja, benim<br />
bu bölgede en sevdiğim plajlar<br />
oldu. Bir de 'YCCS' dedikleri Costa<br />
Smeralda Yat Kulübü’ne bayıldım.<br />
Bana 'rafine ve sofistike' bir tatilin<br />
tanımı gibi geldi.<br />
San Giovanni<br />
Ekim / Kasım / Aralık | 2018<br />
October / November / December<br />
43
Röportaj<br />
İki elinde on marifet olan adam:<br />
YİĞİT UYGUN<br />
REHA KADAK<br />
İnsanlar, tutkularıyla var olurlar. O tutkular<br />
deneyimlerini arttırırken, hayatı da güzelleştirir.<br />
Dergimizin önemli yazarlarından Yiğit Uygun da<br />
tutkularını sonuna kadar yaşayan biri. Fotoğrafa,<br />
sinemaya, yazmaya, gezginliğe, denize, yemeğe,<br />
içmeye, aikidoya, zeytinyağı üretimine dair tutkuları<br />
olan Yiğit Uygun’un , iki elinde on marifet var.<br />
Bu sayımızda kendisini konuk ettik ve tutkularını<br />
konuştuk.<br />
Yiğit Uygun’un iki elinde on marifet var.<br />
Hikayenize baştan başlayalım mı öncelikle?<br />
1965 yılında İstanbul’da doğdum. İstanbul<br />
Üniversitesi İşletme Fakültesi yüksek lisans mezunuyum.<br />
Doktora da var ama tezimi vermedim.<br />
Eğitimim işletme fakat ben alaylı olarak sinema<br />
ve televizyon sektörüyle iş hayatıma başladım.<br />
Babam, Yeşilçam’ın en eski senaristlerinden<br />
Vecdi Uygun. Babamdan dolayı beş yaşından<br />
itibaren setlerde büyüdüm. Sektörün en eski<br />
hallerini, o dönemin imkanlarını, kullanılan teknik<br />
malzemelerini bilirim. Yani kısaca sektörün dünden<br />
bugüne gelişimine, değişimine ve dönüşümüne<br />
şahit oldum.<br />
Peki, Türk sinemasında ve televizyonda<br />
kamera arkasındaki ilk çalışma hayatınız<br />
nasıl başladı ve gelişti?<br />
İlk önce set fotoğrafçılığı yaparak başladım,<br />
kamera arkası çalışmaları çekerdim. Fotoğraf,<br />
benim ilk tutkum. Sonra tiyatro afişleri ve fuaye<br />
fotoğrafları çektim. Sonra reji asistanlığı görevlerine<br />
başladım kademe kademe; üçüncü asistanlık,<br />
ikinci asistanlık, birinci asistanlık ve yardımcı<br />
yönetmenlik görevlerinde bulundum. Büyük<br />
ustalarla çalıştım, onlardan çok şey öğrendim. Örneğin<br />
kadraj yapmayı, usta kameraman Mustafa<br />
Yılmaz’dan öğrendim. Bu deneyimim bana reklam<br />
yönetmekte çok avantaj sağladı. Yedi sene sinemada<br />
yönetmen yardımcılığı yaptıktan sonra TRT<br />
ve özel kanallarda dizilerde çalıştım. 1994 yılından<br />
itibaren de sadece reklam yönetmenliği yap-<br />
44 Ekim / Kasım / Aralık | 2018<br />
October / November / December
Röportaj<br />
maya başladım. TGRT’nin kuruluş aşamalarında<br />
televizyon filmleri çektim. Özel kanalların revaçta<br />
olduğu o dönemlerde tabiri yerindeyse bir nevi<br />
kadrolu program yönetmenliği de yaptım. Yurt içi<br />
ve yurt dışında 400 civarında reklam çektik. Sonra<br />
ihtiyaçlar beni şirketleşmeye yöneltti ve prodüktörlüğe<br />
başladım. Biraz da klip çektim, belgesel<br />
çalışmalarım da oldu.<br />
Yiğit Uygun, aynı zamanda bir modern Evliya<br />
Çelebi. Geziyor ve not alıyorsunuz. Gezginlik<br />
nasıl başladı?<br />
Gezginlik, hayatımın her evresinde vardı. Sanırım<br />
farklılığı seviyorum. Yaşam biçimim hiçbir zaman<br />
standart olmadı. Gezmeye nerede ve ne zaman<br />
başladın dersen, belli bir tarih ve yer veremem<br />
ama olanaklar ölçüsünde bir gezme serüvenim<br />
oluştu. Avrupa’da İskandinav bölgesi hariç hemen<br />
hemen her yere gittim. Türkiye’de ise -denizci de<br />
olduğum için- tüm kıyı şehirlerine ve Yunan adalarına<br />
kadar gittim. Yeni insanlar, yeni mekanlar,<br />
yeni tatlar beni daha da çekmeye başladı.<br />
Hatta sizin bir “damak” durumunuz da var.<br />
Gastronomiyle aranız oldukça iyi...<br />
Evet, dedem Bolulu önemli bir aşçıydı. Yemekle<br />
aileden gelen bir profesyonel durum var. Annem,<br />
teyzem ve ablam, dededen gelen bu mirası iyi<br />
yürüttüler, çok iyi yemek yaparlar. Tabi bu bahsi<br />
geçen yemek kültürü geleneksel yemeklerimiz.<br />
Benim Avrupa ve dünya gezginliğim işin içine<br />
girince, o zaman bakış açım daha da değişti.<br />
Sizce dünyada hangi mutfak?<br />
Tartışmasız Akdeniz mutfağı. Akdeniz’e kıyısı olan<br />
her ülke ve şehir, ayrı ayrı güzel bir mutfağa sahip.<br />
Zeytinyağı işin içine girince akan sular duruyor<br />
bende. Zeytin harika bir meyve ve zeytinyağı çok<br />
özel bir yağ. İspanya, Fransa, İtalya, Fas ya da Kuzey<br />
Afrika ülkelerinden sonra geliyoruz zeytinyağı<br />
üretimde ne yazık ki. Ben aynı zamanda zeytinyağı<br />
da üretiyorum. Ege’de, Bodrum’da küçük bir zeytin<br />
ağacı bahçemiz var. Benim zeytinyağlarımın<br />
asitidesi oldukça iyidir, 0.2’dir. Zaten zeytinyağı,<br />
bu oranın altında ve üzerinde olmamalıdır. Bizim<br />
bahçenin yağı ilk baskıdır, taş baskıdır ve soğuk<br />
sıkımdır. Ayrıca zeytin bahçemiz, zeytin yetişmeye<br />
uygun bir konumdadır. Kaptanlıktan gelen durumum,<br />
beni iyi yemek yapmaya da sevk etmiştir.<br />
Ancak ben et sevmem, haliyle balık kültürüm<br />
iyidir. Kısaca balık ve zeytin kutsaldır bende. Aynı<br />
zaman da üzüm de öyledir.<br />
Şarap damağınız da var o zaman?<br />
Evet, çok severim. Sofra şarabını çok severim. Fakat<br />
şeker seviyesi düşük şarapları severim. Tatlı<br />
şarap sevmem. Avrupa’da ve ülkemizde daha çok<br />
“house wine” diye tabir edilen, yerel üreticilerin<br />
markasız şaraplarını tatmayı çok severim. Yunan<br />
adalarında çok vardır mesela, Fransa’da da keza.<br />
Bunların özel şaraplarını tadarım mutlaka.<br />
Söyleşimizin başında da dile getirdiğim gibi<br />
Yiğit Uygun’un iki elinde on marifet var.<br />
Siz yönetmen, gezgin, aikido hocası, gurme,<br />
gezi ve yemek yazarı, zeytinyağı üreticisi gibi<br />
birçok vasfa sahipsiniz. Sizin en keyif aldığınız<br />
alan hangisi?<br />
Hepsini ayrı seviyorum ama aikido eğitmenliği<br />
benim için çok mühim. Aikido hayatımın felsefesi<br />
durumunda, gezmek yaşam biçimim olmuş, sinema<br />
ve televizyon hayatımı kazandığım alan olmuş,<br />
yazmak keza senarist babadan bana kalan bir<br />
eylem, kaptanlık tutku, yemek ayrı bir keyif, hepsini<br />
çok seviyorum. Hiçbiri çok ön plana çıkmıyor,<br />
her birinin hayatımda ayrı yeri var. Son yıllarda<br />
gezi ve yemek tarifleri yazmayı çok seviyorum.<br />
Hem <strong>TOURMAG</strong>’de hem de www.gurmeantalya.<br />
com web sitesinde yazılar kaleme alıyorum. Fakat<br />
aikido, tüm ömrüm boyunca hayatımdan<br />
hiç çıkmayacak.<br />
Ekim / Kasım / Aralık | 2018<br />
October / November / December<br />
45
Gezi<br />
BURASI<br />
TÜRKIYE’DE<br />
MI?<br />
BURCU KILIÇARSLAN<br />
Yaz mevsiminde gündüzleri hava sıcaklığının plaka<br />
numarası gibi 47 dereceyi bulduğu, akşamları ise serin<br />
mi serin büyülü şehir Mardin... “Gündüz seyranlık gece<br />
gerdanlık” sözünün hakkını veren, farklı din ve dillerin<br />
ahenk içinde orijinal bir tat kattığı, esaslı ve gotik şehir.<br />
Tarihi Mezopotamya uygarlıklarına dayanan Mardin'e<br />
giderseniz sizi yüzlerce yıl öncesine götürecek<br />
etkileyici antik kentleri ziyaret etmeden gelmeyin.<br />
Kentte öylesine keşfedilmeyi bekleyen güzellikler var<br />
ki, fotoğraflarını görenler “Burası Türkiye’de mi?” diye<br />
soruyor. Antik kentlerinden kiliselerine, kebaplarından<br />
el sanatlarına hayal şehir Mardin’le ilgili büyüleyici<br />
detayları sizinle paylaşacağım.<br />
MOR AVGİN MANASTIRI<br />
Kadim halk Süryaniler için önemli yerlerden olan Mor<br />
Avgin Manastırı, Mardin’in Nusaybin kentinde yer alıyor.<br />
Mor Avgin Manastırı'na giderseniz o yükseklikten<br />
dünyanın yuvarlak olduğunun kanıtını kendi gözlerinizle<br />
görebilirsiniz. Mor Avgin Manastırı’nın tarihi M.S. 363<br />
yılına dayanıyor.<br />
MARİN HARABELERİ<br />
Mardin Nusaybin’e 15 kilometre uzaklıktaki<br />
Marin Harabeleri’ne gittiğinizde kendinizi doğal<br />
bir film platosunda gibi hissedebilirsiniz. Marin<br />
Harabeleri’nde eski kiliseler, duvarlarda kabartma<br />
resimler ve yazılar, sarnıçlar ve daha birçok<br />
kültürel zenginliğe tanıklık edeceksiniz.<br />
DARA ANTİK KENTİ<br />
Yukarı Mezopotamya'nın en önemli yerleşim<br />
yerlerinden birisi olan ve 505 yılında askeri<br />
amaçlı bir garnizon kenti olarak kurulan Dara<br />
Antik Kenti, Mardin’in 30 kilometre güneydoğusunda<br />
yer alıyor. İnanılmaz etkileyici bu tarihi<br />
kentte kilise, saray, çarşı, zindan, tophane ve<br />
su bendi kalıntıları yer alıyor. 7 yıl önce bölgede<br />
başlatılan kazı çalışmaları ile 1400 yıllık mezarlar<br />
bulundu. Fotoğraflara baktığınızda gördüklerinizi<br />
Hollywood yapımı bir filmin platosu<br />
sanmanız gayet doğal.<br />
46 Ekim / Kasım / Aralık | 2018<br />
October / November / December
Gezi<br />
DAYRÜLZAFARAN MANASTIRI<br />
Mardin’in merkezine 3 kilometre uzaklıkta bulunan<br />
Dayrülzafaran Manastırı, 5. yüzyılda yapıldı ve Süryanilerin<br />
en önemli merkezlerinden biri halinde. Türkiye’de<br />
eşi benzeri görülmeyen kendine has yapısı ve atmosferi<br />
ile huzur veren bu büyülü manastır, yerli ve yabancı<br />
turistleri ağırlıyor. Manastırın mis kokulu çörekleri ise<br />
buraya ayrı bir tat katıyor.<br />
Her yönü ve her şeyi ile orijinal bu kentte insan adeta<br />
huzur buluyor, şehir kaosundan kaçarak kendine, dini<br />
atmosferiyle tanrıya yöneliyor. Mardin’deki bu büyülü<br />
rotalara giderseniz Süryani Şarabı'nın tadına bakmadan,<br />
hafif mi hafif, leziz mi leziz badem şekerlerinden kilo<br />
kilo almadan gelmeyin derim. Mavi badem şekerlerine<br />
burada ‘hayalet’ deniyor. Mavilerin dışında kahverengi<br />
olanlarsa tarçınlı ve oldukça leziz... Mardin Kebabı’nın<br />
porsiyonunu Sultan Sofrası’nda 18 TL gibi bir bedelle<br />
yiyebilirsiniz. Hediyelik düşünüyorsanız Mardin'de el<br />
emeği göz nuru bakır yeme içme gereçleri veya rengârenk<br />
el yapımı doğal sabunlar ideal bir seçenek olacaktır.<br />
Ekim / Kasım / Aralık | 2018<br />
October / November / December<br />
47
Söyleşi<br />
Bodrum Tanıtma Vakfı Kurucusu Recai Çakır:<br />
Bodrum, Saint-Tropez<br />
olmaya aday tek bölgedir!<br />
"Türkiye’nin ihtiyacı, Avrupa’nın da yoğun ilgisi olan 'Wellbeing Resort Oteller'<br />
konseptinin yaygınlaşması için göl, deniz, orman vb. yerleri içinde barındıran<br />
yürüyüş parkurları, rutubetsiz ortam, 12 ay boyunca turizm yapılabilir özelliği,<br />
havalimanlarına olan yakınlık ile kolay ulaşım gibi başlıca kriterler şart..."<br />
KADİR TOPRAKKAYA<br />
SIANJI Group Yönetim Kurulu Başkanı, aynı zamanda<br />
Bodrum Tanıtma Vakfı Kurucusu ve Yönetim<br />
Kurulu Üyesi de olan Recai Çakır ile <strong>TOURMAG</strong><br />
Turizm Dergisi adına özel bir söyleşi gerçekleştirdik.<br />
Bodrum’da 30 yılı aşkın süredir yatırımları olan<br />
ünlü turizmci, üç tarafı deniz olup karşısında Yunan<br />
adalarını barındıran bir bölgenin bu konumu nedeniyle<br />
özel bir yer olması gerektiğinin altını çizdi.<br />
Fransız Rivierası'nda bulunan Saint-Tropez’in<br />
son derece zengin ve ünlü yaz misafirleri için yıllardır<br />
değişmeyen adres olduğuna değinen Çakır;<br />
“Bodrum da Türkiye’nin Saint-Tropez’i olmaya<br />
aday tek bölgedir. Bu şans mutlaka değerlendirilmelidir"<br />
dedi.<br />
DÖNÜŞÜM VE YENİLENME GEREKİYOR<br />
Son 10 yıl içinde Bodrum’a yerleşen genç nüfus<br />
göçünün, bölgenin gelişmesi ve modern yüzü<br />
adına son derece olumlu olduğuna değinen Recai<br />
Çakır, şu açıklamalarda bulundu: "Bu durum okul<br />
ve hastane yatırımlarını da tetikledi. Şimdi bana<br />
göre yapılması gereken, dönüşüm ve yenileme<br />
projelerinin gündeme gelmesidir. Bodrum’da 25-30<br />
yıl önce yapılan ve denize kadar inen kooperatif<br />
evleri mevcut. Bu yapılar fiziki ömrünü tamamlamış<br />
durumda. Bugünkü değerleri ise 100 bin dolar<br />
civarındadır. Oysa bunlar planlı biçimde dönüşüme<br />
girmeleri durumunda, 500-600 bin dolarlık evlere<br />
dönüşebilir. Bu da hem Bodrum için hem mülk<br />
sahipleri için büyük kazanç olacaktır.<br />
48 Ekim / Kasım / Aralık | 2018<br />
October / November / December
Söyleşi<br />
TURİZM BÜTÜN YILA YAYILIYOR<br />
Bodrum sadece 6-7 ay değil, 12 ay boyunca turizm<br />
merkezi olmaya yönelmiş durumda. Yabancıları ev<br />
sahibi yapabilecek projeler üretilmeli. Kültür yapılarının<br />
korunabileceği, etnik değerlere sahip olan<br />
sokaklara, binalara kimlik kazandıracak renovasyonlar<br />
yapılmalı.<br />
‘HER ŞEY DAHİL’ SİSTEMİ 4 YILDIZLI VE<br />
ALTINDAKİ OTELLERE BIRAKILMALI<br />
‘Her şey dahil’ sistemini 4 yıldızlı ve altındaki otellere<br />
bırakıp, 5 yıldızlı ve butik otellerin oda kahvaltı<br />
gibi özel hizmetleri sunarak, para harcayacak turisti<br />
çekebilme yolunda çaba harcamaları gerekmekte.<br />
İnsanların ömrünü uzatabilecek 'Wellbeing Resort'<br />
projesini getirdik. Bu proje ile detoks, sağlıklı yaşam<br />
programları, insanların hasta olmadan önce gelip<br />
yapabileceği konseptler yarattık.<br />
Geleceğin en önemli sorunlarından<br />
biri olacak obezite, astım, strese<br />
bağlı oluşan hastalıklar, hareketsizlik,<br />
yanlış beslenmeye yönelik tüm<br />
bu hizmetleri sağlarsak, Türkiye<br />
turizmine 12 ay süren kapsamlı bir<br />
boyut kazandırabiliriz.<br />
OTEL VAR YOL YOK,<br />
YOL VAR OTEL YOK<br />
Türkiye, turizm alanında dünyanın<br />
en şanslı ülkelerinden biri... Ne yazık<br />
ki biz bu şansı son yıllara kadar<br />
gerektiği gibi değerlendiremedik.<br />
Yol yaptık, otel yapamadık. Otel<br />
yaptık, yol yapamadık. Yöneticilerimiz<br />
de sektörün değerini ve<br />
önemini hiçbir zaman kavrayamadı.<br />
Bir düşünün lütfen; 1980’li yıllarda<br />
Turgut Özal, Türkiye’de turizm<br />
yatırımlarını canlandırmak için<br />
teşvik programlarını başlatmamış<br />
olsaydı, bugün bulunduğumuz yerin<br />
neresinde olurduk?<br />
Bodrum bölgesinin ünlü yatırımcı gruplarından Sianji Group'un<br />
Yönetim Kurulu Başkanı Recai Çakır ile Zorlu Center'da<br />
gerçekleştirdiğimiz söyleşiye, Markasanat Ajans Başkan<br />
Yardımcısı Deniz Vargeloğlu da katıldı.<br />
THY’DE LONDRA-BODRUM ARASINDA<br />
DİREKT UÇUŞ YOK<br />
Turistlerin, özellikle de zengin turistlerin en<br />
çok arzu ettiği seçeneklerden biri de kolay<br />
ulaşımdır. Türk Hava Yolları’nın adını hiç<br />
duymadığımız yerlere uçuş yaptığını, buna<br />
karşılık Londra-Bodrum arasına direkt uçuş<br />
yapmıyor olmasını nasıl açıklamak gerekir?<br />
MEHMET ERSOY BÜYÜK ŞANS<br />
Yeni hükümet sistemi ile birlikte Kültür ve<br />
Turizm Bakanı olarak atanan Mehmet Nuri<br />
Ersoy, Türk turizmi adına büyük şans. Kültür<br />
ve Turizm Bakanlığı, bugüne kadar hep geri<br />
planda kaldı ve siyasi baskılardan dolayı<br />
başarılı performans sergileyemedi. Çok<br />
sık bakan değişti. Şimdi sektörün içinden<br />
gelen ve turizmin sorunlarını en iyi bilen biri<br />
olarak Sayın Mehmet Ersoy’un çok başarılı<br />
bir performans sergileyeceğini, bunun da<br />
ülkemiz için son derece hayırlı olacağını<br />
düşünüyorum. Ancak bağlantılı yedi bakanlık<br />
ile koordineli çalışılması gerekiyor.<br />
100 MİLYON TURİST, 100 MİLYAR GELİR<br />
Bu noktada Kültür ve Turizm Bakanımıza<br />
önerim; üç gün boyunca STK’lar ile bir araya<br />
gelip, ‘Türkiye’yi ve turizmimizi nasıl 100<br />
milyon turist, 100 milyar gelir elde ederek<br />
dünyanın bir numaralı destinasyonu haline<br />
getirebiliriz?’ şeklinde bir toplantı yapsa, bir<br />
yığın köklü projenin çıkacağından eminim.<br />
Kısa ve orta vadeli bir yapılacaklar listesi<br />
oluşturulursa, önümüzdeki 5 yıl için turizm<br />
anlamında güzel bir ivme kaydedilir. Bakan<br />
Mehmet Ersoy burada tarihe geçmek<br />
istiyorsa, Kültür ve Turizm Bakanlığı'nı<br />
Cumhurbaşkanı'na baskı yapan, icracı bir<br />
bakanlık pozisyonuna getirmesi gerekiyor.<br />
Yani yeri geldiğinde İmar ve İskan Bakanlığı’na,<br />
Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı’na etki<br />
edecek. Yeri geldiğinde Maliye Bakanlığı’na<br />
söz geçirecek. Kısacası, turizm sektörünü<br />
ilgilendiren bakanlıkların üstünde bir pozisyona<br />
sahip olmalı.<br />
"Kış turizminde<br />
mutlaka otellerin<br />
12 ay çalışabildiği bir<br />
formül bulunmalı.<br />
Yabancıları ev sahibi<br />
yapabilecek projeler<br />
üretilmeli. Sağlık<br />
turizmi, golf turizmi,<br />
kongre turizmi,<br />
yayla turizmi ve şans<br />
oyunları turizminin<br />
potansiyeli iyi<br />
kullanılmalı."<br />
Ekim / Kasım / Aralık | 2018<br />
October / November / December<br />
49
Eğitime Koşar Adım<br />
Kutuplar’dan Pervari’ye<br />
Ahmet Uysal<br />
çocuklar için koşuyor!<br />
PINAR BALTACI<br />
İşadamı Ahmet Uysal, ilgilendiği doğa sporlarıyla<br />
çocuklara umut oluyor. Daha önce Nepal ve Himalayalar’da<br />
6 bin metrelik zirvelere tırmanan, Avrupa’nın en<br />
zor bisiklet rotası olan Transalp’lerde yüzlerce kilometre<br />
pedal çeviren Uysal, bu defa Siirt Pervarili çocuklar<br />
için Kuzey Kutbu Maratonu’na katılarak, "Kuzey<br />
Kutbu’nda koşan ilk Türk" unvanını almaya hak kazandı.<br />
Ahmet Uysal, bu koşuyla TEGV’nin Pervari’deki eğitim<br />
faaliyetlerinin iki yıllık masrafını karşılamaya yeten<br />
181 bin lira bağış topladı.<br />
Koşu sırasında Pervarili çocukların her adımda kendisine<br />
nefes olduğunu ifade eden Uysal; “Türkiye Eğitim<br />
Gönüllüleri Vakfı’ndaki o güzel çocukların heyecanı,<br />
pırıl pırıl gözleri bana güç verdi” diyerek duygularını<br />
ifade etti.<br />
Öncelikle dilerseniz sizi tanıyalım.<br />
Kimdir Ahmet Uysal?<br />
1972‘de Adana’da doğdum. İlkoğrenimimi İsmet<br />
İnönü İlkokulu’nda, liseyi İstanbul Amerikan Robert<br />
Koleji’nde okudum. Lisans eğitimimi İTÜ’de<br />
inşaat mühendisliği üzerine yaptıktan sonra<br />
Boston College’de finans alanında yüksek<br />
lisans yaptım. Bir süre Amerika’da mühendis<br />
olarak çalıştıktan sonra Türkiye'ye döndüm.<br />
2000 yılından bugüne de İstanbul’da yaşıyorum.<br />
Birkaç değişik sektörde girişimci olarak yatırımlarım<br />
var. Evli ve iki çocuk babasıyım.<br />
Doğa sporlarıyla uzun yıllardır yakından<br />
ilgili olduğunuzu biliyoruz. Spor, hayatınızda<br />
nasıl bir noktada?<br />
Spor yapmak, benim için öncelikle sağlıklı<br />
yaşam adına çok önemli. Vücudumuza iyi<br />
bakmalıyız, özellikle yaşımız ilerlerken yaşam<br />
kalitemizi yüksek tutmak için. Koştuğum<br />
günler, haftalar, işte ve özel hayatımda da çok<br />
daha verimli oluyorum, zihnim daha berrak<br />
oluyor. Moralim ve motivasyonum daha<br />
yüksek oluyor. Kendimi dinlendirdiğim günler<br />
de elbette önemli, fakat hiç aktif olmadığım<br />
günlerde neredeyse yeterince dinlenemediğimi<br />
bile düşünüyorum. Ayrıca mümkün olduğunca<br />
dışarıda koşmaya çalışıyorum. Doğada veya<br />
sokaklarda, insanların arasında olmak da bana<br />
50 Ekim / Kasım / Aralık | 2018<br />
October / November / December
Eğitime Koşar Adım<br />
iyi geliyor. Koşmak, benim için özellikle<br />
45-50 dakikadan sonra meditasyon etkisi<br />
yaratıyor. Koşmaya has bir dinginlik, farkındalık<br />
geliyor.<br />
Peki, TEGV ile tanışma süreciniz<br />
nasıl oldu?<br />
Bağış için koşmaya ve proje üretmeye<br />
başlamadan önce uzun bir çalışma yaptım.<br />
Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı’nın<br />
yıllardır nerelerde ne tür projeler yaptığını,<br />
nasıl çalıştığını okudum, araştırdım, birçok<br />
ilimizde saha ziyareti ile gördüm ve inceledim.<br />
TEGV’de çok derin bir bilgi birikimi<br />
ve tecrübe, bir gönüllü ordusunun eforu<br />
ile harmanlanıyor ve kaynaklar çok etkin<br />
bir şekilde kullanılıyor. STK’lar aracılığı ile<br />
yapılacak yardımlarla Anadolu’nun uzak<br />
bir köşesindeki insanlara dokunmanın,<br />
ulaşmanın zor olmadığını, bunu herkesin<br />
yapabileceğini ve bunu onlarca, yüzlerce<br />
kişi yaptığında özlemini duyduğumuz değişimin<br />
hiç de uzakta olmadığını görüyorum.<br />
Bu yüzden bağışların STK’lar aracılığı ile<br />
yapılmasını doğru buluyorum.<br />
TEGV’e bağışta bulunmak adına<br />
gerçekleştirdiğiniz projelerden<br />
bahseder misiniz?<br />
Geçen sene Nisan 2017’de Siirt Pervarili<br />
çocukların TEGV’de eğitim alabilmesi için<br />
Kuzey Kutbu Maratonu’na (FWD North<br />
Pole Marathon) katıldım. Eksi 55 derecede<br />
42,2 kilometre koştum. Bu sene de<br />
“Eğitime Koşar Adım” sloganıyla 5 bin 800<br />
çocuğa TEGV’de eğitim desteği sağlamak<br />
üzere, Artvin’den Fethiye’ye toplam <strong>16</strong>45<br />
km. koştum.<br />
Kuzey Kutbu Maratonu'ndan konuşalım.<br />
Koşu boyunca hissettiğiniz en güçlü<br />
duygu neydi?<br />
Kuzey Kutbu Maratonu’nu koşarken gücüm<br />
çok yerindeydi. Yine de şunu kolaylıkla söyleyebilirim<br />
ki, şartlar son derece olumsuz<br />
olduğundan yarışı kolaylıkla bırakabilirdim.<br />
Ancak her an hissettiğim, omuzlarımda<br />
farklı bir sorumluluk vardı. Kendime bunu<br />
çok önemli bir amaç için yaptığımı, herkese<br />
söz verdiğimi ve tüm destekçilerimin de<br />
sorumluluğunu taşıdığımı hatırlatıyordum.<br />
Yarıştan önceki aylarda birkaç TEGV<br />
birimini ziyaret etmiş, o heyecanı ve havayı<br />
solumuştum. Ziyaretlerimde çok heyecanlanmıştım.<br />
Maraton sırasında hep o anları<br />
gözümün önüne getirdim. Antrenmanlarımda<br />
çok defa maratonu ve bitiş çizgisini<br />
geçeceğimi, Kuzey Kutbu Maratonu'nu<br />
koşan ilk Türk olarak bayrağımızı alıp finiş<br />
çizgisine ulaşacağımı hayal etmiştim. Pervarili<br />
çocuklar her adımımda bana nefes<br />
oldular ve maratonu bu sayede daha da<br />
coşkuyla bitirdim. Türkiye Eğitim Gönüllüleri<br />
Vakfı’ndaki o güzel çocukların heyecanı,<br />
pırıl pırıl gözleri bana güç verdi.<br />
Ne ifade ediyor TEGV sizin için?<br />
Ülkemizde eğitime verilen desteğin<br />
önemi konusunda neler söylemek<br />
istersiniz?<br />
Ailem ben küçükken ihtiyacı olan yakınlarımızı<br />
çocuklarının eğitimi konusunda<br />
desteklerdi. Bağışla tanışmam da o zamana<br />
dayanıyor. Yardım etmeyi istemek Türkiye’de,<br />
bizim insanımızın doğasında var. Bu<br />
isteği harekete geçirmenin anahtarının da<br />
bizlerde olduğuna inanıyorum. Bağışlarımı<br />
düzenli şekilde yapmaya başlamam ise<br />
Robert Kolej’de kaybettiğimiz bir sınıf arkadaşımızın<br />
adına dönem mezunları olarak<br />
açtığımız burs aracılığı ile oldu. Bu burs<br />
ile yirmi yıldır, her yıl bir öğrencinin eğitim<br />
masraflarını karşılıyoruz. Sonrasında da<br />
farklı kurumlara bağış yapmaya devam<br />
ettim, yardımseverlik koşularına katılan<br />
arkadaşlarım aracılığı ile sivil toplum kuruluşlarını<br />
destekledim.<br />
Çocukları çok seviyorum. Geleceğimiz<br />
onların elinde ve onlar için... Onlara iyi<br />
fırsatlar sunmanın bireysel ve milli bir<br />
sorumluluk olduğunu düşünüyorum.<br />
Adalet, eşitlik, hoşgörü ve sevginin egemen<br />
olduğu; çağdaş, huzurlu ve daha da<br />
güçlü bir Türkiye... Bunlar bu topraklarda<br />
yaşayan herkesin ortak hedefi. Bu hedefe<br />
giden tek yol ise iyi bir eğitimden geçiyor.<br />
Bu konuda TEGV’in kendi noktalarında<br />
verdiği ücretsiz eğitim desteği, imkânları<br />
kısıtlı çocuklarımız için bir mücevher<br />
değerinde.<br />
Bundan sonra hayata geçirmeyi<br />
hedeflediğiniz projeler neler?<br />
Çocuk ve eğitim yolculuğum, sevdam elbette<br />
devam edecek. TEGV'e de daha faydalı<br />
olabilmek, daha yaratıcı ve etkili projeler,<br />
kampanyalar yürütebilmek için bağışçılık ve<br />
STK'lar üzerine kitaplar okuyorum, online<br />
dersler alıyorum, araştırmalar yapıyorum.<br />
Kuzey Kutbu Maratonu ve Büyük Türkiye<br />
Koşusu’nu tamamladım ama hayallerimin<br />
listesi epey uzun. Bunlardan yeni birini daha<br />
gerçekleştirirken, TEGV'in nitelikli eğitim<br />
desteği vermek için Türkiye'nin her köşesine<br />
açtığı birimlerden yeni birine destek<br />
olabilirim. Mesela TEGV ve Türk bayrağımızı<br />
Güney Kutbu’na götürmek olabilir. Hayallerin<br />
peşinde koşmaya devam...<br />
Ekim / Kasım / Aralık | 2018<br />
October / November / December<br />
51
Geziyorsam Öyleyse Varım<br />
ÇOCUKLA<br />
BÜYÜLÜ<br />
ROTA<br />
SEMA TAŞTAN ÇELEPCİ<br />
Kapadokya’nın eşsiz coğrafyasına Küçük Gezgin Çakıl’ı<br />
götürmek en büyük isteklerimdendi. Ve yollara düştüğümüz<br />
anda "İyi ki" dedim; "İyi ki bu taşına toprağına<br />
aşık olduğum coğrafyanın çocuğuyum..."<br />
Daha önce tek başıma İzmir’den Anadolu Jet'in uçağıyla<br />
direkt Nevşehir’e, hem de oldukça uygun bir fiyata<br />
gitmiştim. Fakat bu defa son dakika plan yapınca, bizim<br />
uzun yol şoförü sevgilime düştü görev. İlk önce 6-7 saat<br />
süren bir Ankara yolculuğu ve sonrasında 3-4 saat süren<br />
bir Kapadokya yolculuğu yaptık. Tuz Gölü üzerinden<br />
gidip, dönerken Kırşehir üzerinden döndük. Böylece<br />
giderken Küçük Gezgin’e Tuz Gölü’nü göstermiş, dönerken<br />
de Hacıbektaş’ı ziyaret etmesini sağlamış olduk.<br />
Yolda Tuz Gölü’nde verdiğimiz molada, gölün baya iç<br />
kısımlarına kadar yürüdük. Gölün üstündeki herkes<br />
de bizim gibi beyazlıklar arasında hoplayıp zıplayarak<br />
poz verme derdindeydi. Açıkçası Bolivya’daki Uyuni<br />
Gölü’nün havası yok ama onu da sadece fotoğraflardan<br />
gördüğüm için Tuz Gölü'nün tadını çıkarmaya<br />
baktık. Tabii Çakıl daha önce hiç Tuz Gölü'nü<br />
görmediği için çok dikkatini çekti. Benim daha<br />
önce sadece coğrafya derslerinden bildiğim,<br />
sevgilimin uçakla üstünden geçtiğinde müthiş<br />
göründüğünü söylediği bu göl, güneş tepemizdeyken<br />
bembeyaz görüntüsüyle gözlerimizi<br />
kamaştırdı. Yoooo yooo gerçekten kamaştırdı,<br />
bakması zor bir renktir beyaz. Taktık güneş<br />
gözlüklerini de ancak alıştı gözlerimiz.<br />
Tükettiğimiz tuzun neredeyse yüzde 60’ının bu<br />
gölden sağlandığını biliyor muydunuz? Benim<br />
göle dair tek bilgim, Türkiye’nin ikinci büyük<br />
gölü olduğuydu. Halbuki gidince siz de göreceksiniz,<br />
aynı zamanda en sığ gölü. Su görmek<br />
neredeyse imkânsız, hele ki yaz aylarında. Biz<br />
uzaklara bakıp gördüğümüz şeyin birazcık<br />
su mu yoksa serap mı olduğunu anlayamadık<br />
bile! Beni Tuz Gölü’ne dair en çok şaşırtan<br />
şey flamingolar oldu. Görmek kısmet olmasa<br />
da Türkiye’deki en büyük flamingo üreme<br />
kolonisinin Tuz Gölü’nde olduğunu öğrenmek<br />
şaşırtıcıydı. Çakıl için en büyük sürpriz ise,<br />
tüm yol boyunca okuduğu dergiye konu olan<br />
Çin’deki Kırmızı Sahil’de bulunan yosunların<br />
aynısından burada da olmasıydı. Şaşkınlıktan<br />
dili tutuldu garibimin!<br />
Ben ki evlenmeden önce kütüğü Hacıbektaş’ta<br />
olan biri olarak daha önce hiç gitmediğim için<br />
Çakıl ile birlikte aynı heyecanı duyduk. Bektaşilik<br />
tarikatının merkezi olan bina, Bektaşilik<br />
motiflerini içeriyor. Cem ve Semah ritüelleri ve<br />
felsefesi, dünyaca bilinen Bektaşilik merkezinde<br />
tarikatın yaşamına ait pek çok izleri görmek<br />
mümkün. Tarikatın felsefesinin bu binaya hap-<br />
52 Ekim / Kasım / Aralık | 2018<br />
October / November / December
Geziyorsam Öyleyse Varım<br />
solmaması, sadece Anadolu topraklarında<br />
değil, dünyanın dört bir yerinde bilinmesi<br />
insanlık, insan hakları ve toplumsal eşitlik<br />
temelli öğretilerinin tarihin her döneminde<br />
daha da değerli olmasından kaynaklanıyor.<br />
Bektaşilikteki Tanrı sevgisi, alçakgönüllülük,<br />
olgunluk ve gösterişten uzak durmanın<br />
önemi, günümüz toplumlarının içinde<br />
bulunduğu bu keşmekeşlikte çok daha<br />
anlamlı bir hale gelmedi mi? Öğretilerinin<br />
Birleşmiş Milletler'in yayınladığı İnsan<br />
Hakları Bildirgesi'nin yüzyıllar önceki<br />
kopyası olduğunun da altını çizmeden<br />
geçmeyeyim ki, bu topraklar ve bu dünya<br />
için önemini daha iyi anlayabilelim.<br />
14. yüzyılda kurulan türbe oldukça mistik,<br />
ayrıntılarla dolu. Türbede üç avlu bulunuyor<br />
ve her avlunun etrafında da çeşitli odalar<br />
yer alıyor. Bugünkü görünümüne <strong>16</strong>. yüzyılda<br />
ulaşan türbenin bir müze olduğunu da<br />
söylemek mümkün. Bektaşilerin yaşamlarında<br />
kullandıkları eşyaların ve yaşam<br />
alanlarındaki düzenlemelerin yer aldığı<br />
odalar, bir nevi etnografya müzesi. Türbede<br />
tarikatın önemli derviş ve erenlerinin<br />
mezarları, Hacı Bektaş Veli’nin 40 gün 40<br />
gece kapanıp ibadet ettiği çilehane, Hz.<br />
Ali’nin yazdığına inanılan Kuran’ı Kerim’den<br />
bir parça yer alıyor.<br />
Kapadokya dediğimiz yer aslında sadece<br />
peri bacalarının toplandığı Göreme, Uçhisar,<br />
Ürgüp ve Avanos’tan ibaret değil tabii.<br />
Aslında Aksaray, Niğde, Nevşehir, Kayseri<br />
ve Kırşehir illerini kapsayan oldukça geniş<br />
bir bölge Kapadokya.. Kırşehirliyiz biz ve<br />
annem hep köylerinde bulunan mağaralardan,<br />
tünellerden bahseder dururdu. Şimdi<br />
anlıyorum ki tüm o mağaralar ve tüneller,<br />
Kapadokya’nın bir parçasıymış.<br />
Kapadokya oluşumunun Erciyes, Hasandağ<br />
ve Güllüdağ’ın milyonlarca yıl önceki patlamalarından<br />
oluştuğunu biliyor muydunuz?<br />
Yolda giderken bir yol yapımını gördüğünüzde<br />
bile taşlaşmış lav kalıntılarını kat kat<br />
kazılan tepelerde görmek mümkün. Bölgedeki<br />
peri bacaları, milyonlarca yıl boyunca<br />
süren patlamalar sonucu lavların sertleşerek<br />
kayalara dönüşmesiyle oluşmaya<br />
başlamış. Bu kadar değil tabii... Üstüne bir<br />
de akarsular devreye girip, derin vadiler<br />
ve peri bacalarında şekil değişiklikleri<br />
yapmaya başlayınca, bölgenin de görüntüsü<br />
oluşmaya başlamış. Rüzgâr şekillendirmeye<br />
son noktayı vurup, peri bacalara son<br />
şeklini de vermiş. Dile kolay, milyonlarca<br />
yıl sürmüş oluşumu. Bu ayrıntıları yola<br />
çıktığımızda Küçük Gezgin’e anlattım. Çok<br />
ilgisini çekti tabii. Peri bacaları oluşumu,<br />
Kula bölgesinde ve Afyon’da da ufak ufak<br />
başlamış. Onları daha önceden biliyordu<br />
ama bu kadar detaylı ilk defa anlattığım<br />
için daha da ilgisini çekti. Bana sorduğu ilk<br />
soru ise “Dinozorlar bu volkanik patlamalarla<br />
mı yok oldu peki?” oldu. Al sana<br />
araştırıp, yol boyunca üstüne konuşacak<br />
bir konu daha...<br />
Göreme’de tatilimize damgası vuran şey,<br />
balon turu yapmak oldu tabii. Ben daha<br />
önce yapmıştım ve Çakıl’a uzun uzun<br />
anlatmıştım. Seneler önce sevgilim de<br />
hava muhalefetinden iptal olunca son anda<br />
binememişti balona. Çakıl’ın balon hayalini<br />
gerçekleştirmek boynumuzun borcuydu.<br />
Fakat apar topar gidince Kapadokya’ya,<br />
bayramdan dolayı tüm balon turlarının<br />
dolu olduğunu öğrendik ve iki gün sonraya<br />
ancak yer bulabildik. Bir ay önce geldiğimde<br />
hem iç hem de dış turizmin felaketlerle<br />
iç içe çöküşe geçmesi yüzünden günde<br />
25 balonu gökyüzünde zar zor görebilirken,<br />
bayramda günde 100 balonu havada<br />
görmek mümkün oldu. Zor oldu ama<br />
kaldığımız otelin de araya girmesiyle balon<br />
turunu ayarladık. Balon firmalarının çocuk<br />
politikaları farklılık gösteriyor. Kimi çocuk<br />
kabul etmiyor, kimi 6 yaşa kadar ücretsiz,<br />
kimi ise 12 yaşa kadar yüzde 50 ücret<br />
alıyor. Rezervasyon yaptırırken detayları<br />
iyi konuşmakta fayda var. İki gün sonraya<br />
ancak yer bulabildiğimiz balon turu için<br />
sabah 04:00’te Çakıl’ı uyandırıp üstünü<br />
giydirdiğimizde, beraber büyüdüğü köpeğimiz<br />
Limon’u bu yıl kaybettikten sonra uyku<br />
arkadaşı yaptığı oyuncak köpeği limonla<br />
balona binmek istediğini söyledi. Sabah<br />
04:30 gibi servis bizi alıp, bürolarına kahvaltıya<br />
götürdüklerinde biraz üşüdü tabii.<br />
Balona gitmek için servise binene kadar<br />
bin beş yüz kez “Hadi ne zaman gideceğiz,<br />
çok heyecanlıyım” deyip durdu kuzu. Neyse,<br />
en sonunda servislere binip balonların<br />
Ekim / Kasım / Aralık | 2018<br />
October / November / December<br />
53
Geziyorsam Öyleyse Varım<br />
yanına gittiğimizde heyecandan o da<br />
havalandı. Balon turu, ailece yaptığımız<br />
en keyifli etkinliklerden biriydi. Bol bol fotoğraf<br />
çekip, manzaranın keyfini çıkardık.<br />
Balondan indiğimizde düzenlenen sertifika<br />
töreninde Çakıl'a bir sürprizim oldu ve<br />
bizimle her yere gelen, balon turunda<br />
da bizimle olan oyuncak köpeği Limon'a<br />
da sertifika düzenlettirdim. Bu sürprize<br />
bayıldı tabii... Çakıl’ın unutamayacağı<br />
anıları arasına bir tane daha eklemiş olduk<br />
böylece. Bir saatlik balon turu bitip de<br />
otele döndürdüğümüzde üç saatlik güzel<br />
bir uyku çektik ki, gezmeye rahat rahat<br />
devam edebilelim!<br />
ürünü yapabiliyorsunuz. Yapabilirseniz<br />
tabii... Bizimkinin el becerisi hiç bana çekmemiş,<br />
babası gibi oldukça becerikli olan<br />
Çakıl, Avanos’a sırf bunun için geldiğine<br />
göre, oturdu tezgâhın başına ve kendine<br />
harika bir kupa yaptı. Bazı atölyelerde 10<br />
TL karşılığında bu etkinliği yapabiliyorsunuz,<br />
bazılarında ise yüksek miktarlı<br />
alışveriş yaptığınızda bu imkânı size<br />
sunuyorlar. Biz verdik 10 TL'yi ve Küçük<br />
Gezgin’in ellerini hamura bulamasının<br />
keyfini çıkardık.<br />
Saç Müzesi dediğimde, “O da nee?” dediğinizi<br />
duyar gibiyim. Ben de ilk duydu-<br />
GELELIM KAPADOKYA’YA<br />
GITTIĞINIZDE<br />
YAPACAĞINIZ 10 ŞEYE:<br />
1. Balona binmek.<br />
2. At safari yapmak.<br />
3. Ihlara Vadisi, Zelve, Göreme<br />
açık hava müzelerini gezmek.<br />
4. Yer altı şehirlerini keşfetmek.<br />
5. Ev yapımı şarapların tadına<br />
bakmak...<br />
6. Yerel yemeklerinin ve testi<br />
kebabının tadını çıkarmak...<br />
7. Bir mağara otelde yörenin<br />
dokusuna kendini bırakmak...<br />
8. Saç Müzesi, Güray Müzesi,<br />
Kilim Müzeleri gibi harika<br />
müzelere gitmek.<br />
9. Sabah erkenden uyanıp, gökyüzündeki<br />
yüzlerce balonun<br />
süzülüşünü izlemek...<br />
10. Mümkünse Tuz Gölü ve<br />
Hacıbektaş’a uğramadan<br />
dönmemek...<br />
Gezdiğimiz, Çakıl’ın en çok keyif aldığı yerlerden<br />
biri Avanos oldu. Coğrafyamın zayıf<br />
olduğu, Avanos’tan Yeşilırmak’ın geçtiğini<br />
iddia etmemle ortaya çıktı tabii... Rengi yeşil,<br />
adı Kızılırmak olan nehir, Avanos’a ayrı<br />
bir hava katmış. Avrupa’da da öyle değil midir<br />
zaten? Ortasından nehir geçen her şehir<br />
ayrı bir güzeldir. Bizim de Eskişehirimiz<br />
var mesela, bir de Avanosumuz olmuş çok<br />
mu? Avanos’a Çakıl’ı özellikle götürmemin<br />
en önemli nedeni, ona hem kendi elleriyle<br />
seramik yaptırmak hem de Saç Müzesi'ni<br />
göstermekti.<br />
Avanos’a ilk gittiğimizde Küçük Gezgin’in<br />
en çok eğlendiği, Avanos dendiğinde aklına<br />
gelecek olan ilk şeylerden biri Sallanan<br />
Köprü oldu!!! Gidip gelmekten, sallana<br />
sallana kahkahalar içinde gülmekten neredeyse<br />
yürüyemediği Sallanan Köprü, Küçük<br />
Gezgin'i çok eğlendirdi. Beni aynı oranda<br />
eğlendirdi mi tartışılır tabii, indiğimde bildiğiniz<br />
başım dönüyordu ama onlar sevgilimle<br />
çok eğlendiler. Sevgilimin dev cüssesi<br />
yürüdükçe köprüyü o kadar çok salladı ki,<br />
insanlar bir oraya bir buraya savruldu. Bu<br />
durum en çok Çakıl’ı eğlendirdi sonuçta!<br />
Avanos, peri bacalarıyla değil, el işçiliğiyle<br />
ünlü bir yer. Seramik atölyelerinde el emeği<br />
göz nuru pek çok ürün bulmak mümkün...<br />
İsterseniz siz de kendi istediğiniz<br />
ğumda aynı tepkiyi verdim ve meraktan<br />
çatlayıp tek başıma gittiğimde hemen<br />
ziyaret ettim. Döndüğümde de sevgilime<br />
ve Çakıl’a uzun uzun anlattım. O kadar<br />
çok merak ettiler ki, hemen onları da<br />
götürdüm tabii. Müzenin ilginç hikâyesi,<br />
benim doğduğum yıl olan 1979 yılında<br />
başlıyor. Avanos’taki Chez Galip Çömlek<br />
Atölyesi'nin sahibi, Fransız bir kızcağız ile<br />
aşk yaşıyor ve üç ay Türkiye’de kalan aşık,<br />
ülkesine dönmeden önce bir tutam saçını<br />
kesip hatıra olarak duvara asıyor. Aşk<br />
insana neler yaptırıyor... Kadınlar saçın<br />
hikâyesini duyup, kendi saçlarından da bir<br />
tutam bırakmaya başlıyorlar. 37 senedir<br />
gelenek olarak devam eden bu durum,<br />
atölyenin neredeyse her yerini kaplamış<br />
durumda. Çakıl ve ben etrafa aval aval<br />
bakarken, sevgilim “Böyle bir müzede<br />
sizin neden saçlarınız olmasın. Hadi kesin<br />
saçlarınızı” dediğinde içim titredi. Titredi,<br />
çünkü 7 yaşında olan Küçük Gezgin’in saçına<br />
henüz makas değmedi. Bir tutam saçını<br />
keserken gözlerimin dolduğunu, içimin<br />
eridiğini, ellerimin titrediğini söylesem...<br />
Ağlayacaktım yahu! Kestik saçlarımızdan<br />
bir tutam, koyduk müzeye.<br />
Biz, Küçük Gezgin Çakıl ile Kapadokya<br />
bölgesini çok sevdik. Çocukla gezilebilecek<br />
Türkiye’deki en güzel yerlerden biri olan bu<br />
bölgenin keyfini çıkarmanız dileğiyle...<br />
54 Ekim / Kasım / Aralık | 2018<br />
October / November / December
Küçük Dünya<br />
Asya'nın hareketli şehri, Vietnam'ın kalbi:<br />
Ho Chi Minh City<br />
Ho Chi Minh City (Saigon), sadece Vietnam’ın en<br />
büyük şehri, ekonomik ve sanat merkezi değil, aynı<br />
zamanda Asya’nın en hareketli ve gece hayatının en<br />
çok yaşandığı kenti. Kent, 1975 yılına kadar Fransız<br />
Koçinçin Kolonisi’nin ve Güney Vietnam’ın başkenti<br />
olmuş. Şehrin geçmişte "Sài Gòn" olan adı, 1976<br />
yılında Vietnam Savaşı’nın lideri Ho Chi Minh anısına<br />
"Ho Chi Minh City" (HCMC) olarak değiştirilmiş.<br />
YAPRAK GÜRDAL<br />
www.kucukdunya.com<br />
f kucukdunyayaprak<br />
i kucukdunyayaprak<br />
HCMC, Saigon Nehri’nin iki tarafında kurulmuş. Zaten<br />
daha buraya ayak basmadan uçakta süzülürken<br />
bile şehrin ne kadar sulak bir yerde kurulduğunu görüyorsunuz.<br />
Nehrin çamurlu sularının kenarında bazı<br />
bölgelerde yoksul kişilerin derme çatma barakaları<br />
var. Nehir ulaşım amacıyla kullanılıyor ve oldukça<br />
işlek bir limana sahip.<br />
Şehre geldiğinizde ilk dikkatinizi çeken şey, motosikletli<br />
Vietnamlılar! Evet, burası tam bir motosiklet<br />
cenneti... 9 milyon nüfusu olan şehirde tam 7<br />
milyon motosiklet var! Gerçi "No bike, no girlfriend"<br />
(motosikletin yoksa kız arkadaşın da yok) diyorlar<br />
ama belli ki sırf kız arkadaş edinmek için değil, şehir<br />
trafiği rahatlasın diye de bu çözümü bulmuşlar.<br />
Yaya olarak karşıdan karşıya geçmenin kolay olduğunu<br />
düşünüyorsanız, çok yanılıyorsunuz! Çünkü bu<br />
şehirde yayaları koruyacak pek bir kural yok. Peki,<br />
ne yapmanız gerektiğini biliyor musunuz? Kendinizi<br />
sakince yola atacak, yavaş hareket edecek, elinizle<br />
gelen araba ve motosikletlere dur işareti yapacak<br />
ve aynı işlemi her şeritte tekrarlayacaksınız. Dikkat<br />
etmeniz gereken en önemli şey ise yavaşlık ve geri<br />
adım atmamak. Çünkü eğer geriye adım atarsanız,<br />
bir aracın size vurmasına engel olamazsınız!<br />
Şehir çok geniş bir alana yayılmış durumda ve çok<br />
sayıda bölgeye ayrılıyor, ancak gezilecek yerler büyük<br />
ölçüde Birinci Bölge’de (District 1) yer alıyor. Gezilecek<br />
yerler birbirine yakın mesafede olduğu için Birinci<br />
Bölge’yi rahatlıkla yürüyerek gezebilirsiniz. Bu arada<br />
hemen dipnot olarak Saygonlular’ın ünlü bir sözünü<br />
yazayım: Saygon’da yemek yemek için Beşinci Bölge'ye<br />
(District 5), konaklamak için Üçüncü Bölge'ye<br />
(District 3) gitmeli, alışveriş yapmak istiyorsanız<br />
soluğu Birinci Bölge'de (District 1) almalısınız.<br />
*Dong Khoi: Şehrin ana alışveriş caddesini Dong<br />
Khoi oluşturuyor. Bu cadde ve paralellerindeki caddeler<br />
Saigon Nehri kıyısına açılıyor. Nehir kenarında<br />
Moğollara karşı mücadele eden Tran Hung Dao'nun<br />
dev heykelini görebilirsiniz.<br />
*Opera Binası: 1876 yılında yapılan bina, özellikle<br />
gece ışıkları altında güzel bir görünüme sahip.<br />
Saigon’a gelmişken burada mutlaka À O Show’unu<br />
izlemelisiniz. Bu şov müzik, dans, akrobasiden oluşuyor<br />
ve Vietnam kültürünü yansıtıyor. Ülkeyi sanatla<br />
yakından tanımak ise oldukça keyifli ve eğlenceli...<br />
*Halk Komitesi Binası: 1901-1908 yılları arasında<br />
Hotel de Ville olarak yapılan sarı renkli Fransız Koloni<br />
56 Ekim / Kasım / Aralık | 2018<br />
October / November / December
Küçük Dünya<br />
mimarisindeki bina, halen Halk Komitesi Binası<br />
olarak kullanılıyor. Binanın ön tarafındaki<br />
parkta Ho Amca Heykeli’ni görebilirsiniz.<br />
*Ben Thanh Market: Şehir merkezindeki<br />
en büyük geleneksel kapalı çarşı olan Ben<br />
Thanh Market’te meyveden ipeğe kadar<br />
Vietnam’a özgü her şey satılıyor. Burası<br />
kapandıktan sonra da önünde Gece Pazarı<br />
kuruluyor. Yalnız enteresan bir şekilde<br />
marketin fiyatlarının mağaza fiyatlarına<br />
göre 3-4 katı daha pahalı olduğunu söylemeliyim.<br />
Mutlaka sıkı bir pazarlık yapın ve<br />
fiyatları normal seviyesine indirin. Ayrıca<br />
gece pazarında sokak yemeklerinin tadına<br />
bakmadan dönmeyin (ah o jumbo/ karidesler<br />
yok mu?)...<br />
*Bitexco Financial Tower: Şehri tepeden<br />
seyretmek isterseniz, şehrin en yüksek<br />
gökdeleni Bitexco Financial Tower’a gitmeniz<br />
gerekiyor. 68 katlı binanın 49. katında<br />
Saigon Skydeck yer alıyor. 49. kattaki<br />
Seyir Alanı’ndan tüm şehri, Saigon Nehri’ni<br />
ve nehre bağlanan kanalları görebilirsiniz.<br />
Buradan dilerseniz 50. kattaki kafeye ya da<br />
52. kattaki bara çıkabilirsiniz.<br />
*Notre Dame Katedrali: Katedral, 1880<br />
yılında Jules Bourard tarafından yapılmış.<br />
Katedralin yapımında kullanılan kırmızı<br />
tuğlalar ve vitray pencereler ilgi çekici. İçi<br />
ise birkaç İsa ve Meryem heykeli dışında<br />
son derece sade... Katedralin ön tarafındaki<br />
küçük parkta Meryem Ana’nın heykelini<br />
görebilirsiniz. Heykelin önünde gece gündüz<br />
sürekli dua eden insanlar bulunuyor.<br />
İnananlar sabah saatlerinde buraya çiçek<br />
bırakıyor, akşam saatlerinde<br />
bu çiçekleri<br />
geri alıyorlar. Meryem<br />
Ana tarafından kutsandığına<br />
inandıkları<br />
bu çiçekleri bereket ve<br />
bolluk getirmesi için<br />
evlerine götürüyorlar.<br />
*Saigon Merkez<br />
Posta Ofisi: Bu bina,<br />
Eyfel Kulesi’ni inşa<br />
eden Gustave Eiffel<br />
tarafından 1886 yılın-<br />
da yapılmış. Binanın içinde hediyelik eşya<br />
dükkânları, turizm standı ve postane var.<br />
*Reunification Hall: Saray, 1962-1966 yılları<br />
arasında, 1868 yılında Fransızlar tarafından<br />
yapılan Çinhindi Genel Valisi’nin yıkılan sarayının<br />
bulunduğu yere yeniden yapılmış. 1960’lı<br />
yılların mimarisi ile yapılan ve 12 hektarlık bir<br />
alanı kaplayan saray, Vietnam tarihi açısından<br />
büyük bir öneme sahip. Burası, 1967-1975<br />
yılları arasında Vietnam Cumhuriyeti devlet<br />
başkanının çalışma ofisi ve konutu olarak<br />
kullanılmış. 1975 yılında ise tanklar saraya<br />
girerek savaşı sona erdirmişler. Başkanlık<br />
Sarayı’na girerek savaşın bittiğini ilan eden<br />
iki tank ile bir savaş uçağı, halen sarayın<br />
önündeki büyük havuzun sağ tarafındaki<br />
yeşillik alanda sergileniyor. İki Vietnam’ın<br />
yeniden birleşme görüşmeleri bu sarayda<br />
yapıldığından, bina "Yeniden Birleşme Sarayı"<br />
olarak adlandırılmış. Sarayın bodrum katında<br />
komuta odası, başkanın yatak ve savaş odası<br />
gibi bölümler yer alıyor. Sığınakta savaş<br />
sırasında kullanılan radyo, telsiz, telefon gibi<br />
haberleşme cihazlarını görebilirsiniz. Saray<br />
halen müze olarak ziyarete açık... Ayrıca çeşitli<br />
resmi toplantılar için de kullanılıyor.<br />
*War Remnants Museum: Adı ABD ile<br />
ilişkiler çerçevesinde üç kez değişen Savaş<br />
Suçları Müzesi, Vietnam Savaşı sırasında<br />
halkın yaşadığı dramı fotoğraflarla ve<br />
belgelerle gözler önüne seren bir müze.<br />
Müzenin içinde savaşta ele geçirilen silahlar,<br />
bahçesinde yine savaşta ele geçirilen<br />
ABD uçak ve tankları sergileniyor. Üç katlı<br />
binanın salonlarındaki yüzlerce fotoğraf<br />
ve belge, savaşın korkunç yüzünü tüm<br />
insanlara ibret almaları için gösteriyor.<br />
Atılan bombalardan etkilenen insanların<br />
insanlıktan çıkmış hallerini, yanan şehirleri,<br />
yapılan işkenceleri gösteren fotoğrafları<br />
gördüğünüzde dehşete düşeceksiniz.<br />
Ho Chi Minh Şehri’nin hemen her bölgesinde<br />
her dine ait çok sayıda Budist, Taoist,<br />
Hindu Tapınağı ve pagodalar bulunuyor.<br />
Pagodalar, Budizm dinini yansıtıyor. Tapınaklar<br />
ise bir krala ya da kraliçeye adanan<br />
yapılar. Dinle bir ilgileri yok.<br />
HO CHI MINH CITY’DE<br />
NEREDE YEMEK YENIR?<br />
*Pho Hòa Pasteur: Burası lokallerin geldiği,<br />
tam anlamıyla kültürü hissettirecek bir<br />
restoran.<br />
*Vietnam House Restaurant: Avustralya<br />
doğumlu Vietnamlı ünlü şef Luke Nguyen’in<br />
imzasını taşıyan bu restoran, otantik<br />
Vietnam havasını eşsiz lezzetlerle taçlandırabileceğiniz,<br />
Vietnam mutfağını tanıyıp<br />
sevmenize katkıda bulunacak üst sınıf bir<br />
restoran. (Vietnam’da henüz Michelin yıldızlı<br />
bir restoran yok ama olduğunda burası<br />
en güçlü aday olacaktır.)<br />
Vietnam, eşsiz güzellikte bir ülke... Yolunuz<br />
düşerse Ho Chi Minh'te gezmeyi ve<br />
de bolca alışveriş yapmayı ihmal etmeyin<br />
sakın!<br />
Ekim / Kasım / Aralık | 2018<br />
October / November / December<br />
57
Doyasıya Gez<br />
Beyaz olduğu kadar yeşil ve sakin:<br />
BEYAZ RUSYA<br />
OĞULCAN TATAR<br />
i ogulcantatar<br />
Vize işlemleriyle uğraşmayıp, geniş yeşil alanları ve<br />
sakinliğiyle ünlü bir Avrupa ülkesi mi görmek istiyorsunuz?<br />
Kuşkusuz Beyaz Rusya’yı listenizin başına<br />
eklemelisiniz. Üç haftadan fazla kaldığım Beyaz<br />
Rusya’da, sokakta neredeyse hiç çöp görmedim.<br />
İnsanların birbirine aşırı derecede saygılı davrandığı<br />
ve suç oranının çok düşük olduğu Beyaz Rusya, tatile<br />
gidenlerin kendini dinlemeye fırsat bulduğu özel bir<br />
destinasyon.<br />
Daha çok “Belarus” olarak bildiğimiz Beyaz Rusya’nın<br />
para birimi Beyaz Rusya Rublesi. 2018 yılı<br />
Eylül verileri göz önünde bulundurulduğunda, Beyaz<br />
Rusya’daki döviz bürolarının çoğunun 1 ABD Doları'nı<br />
2 Beyaz Rusya Rublesi'ne sabitlediğini söyleyebiliriz.<br />
Yine vizesiz gezilen ve birçok kültür benzerliği<br />
bulunan komşu ülke Ukrayna’ya nazaran daha pahalı<br />
bir ülke Beyaz Rusya... İstanbul’dan direkt uçuşların<br />
2,5 saatten kısa sürdüğü başkent Minsk seferleriyle<br />
bu sakin ülkeyi keşfe çıkabilirsiniz.<br />
MİNSK<br />
Bir şehri gezmeye başlarken ya da gezimi sonlandırırken<br />
mutlaka o şehre tepe bir noktadan bakıp,<br />
gezdiğim veya gezeceğim yerleri kafamda daha net<br />
canlandırmayı severim. Lviv’de Ratusha Tower ve İstanbul’da<br />
Saphire gibi... Minsk’te ise BAR:DOTXX1’de<br />
şehrin panoramik manzarasının keyfini güzel bir<br />
yemek eşliğinde çıkarabilirsiniz. Ancak doğrusunu<br />
söylemek gerekirse, yemekleri güzel olsa da manzarası<br />
açısından biraz hayal kırıklığına uğrattı. Ben de<br />
bu deneyimi farklı şekilde yaşamak için görmek istediğim<br />
binalar karşısında yükselemiyorsam, o zaman<br />
binaları küçülteyim dedim, bir minyatür müzesi olan<br />
Strana Mini'yi ziyaret ettim.<br />
Strana Mini (Küçük Ülke Müzesi)<br />
Strana Mini, mavi ve kırmızı olmak üzere iki farklı<br />
metro hattının şehirde buluştuğu tek nokta olan<br />
Кастрычніцкая’nın hemen çıkışında yer alıyor. Müzeye<br />
giriş yaptıktan sonra alanın ufak olması biraz<br />
58 Ekim / Kasım / Aralık | 2018<br />
October / November / December
Doyasıya Gez<br />
can sıkıcı gibi gözükse de, müze içerisinde<br />
bir buçuk saatten fazla geçirdik. Minsk<br />
başta olmak üzere ülkedeki önemli turistik<br />
yapıların ışıklandırılarak minyatür hale<br />
getirildiği Strana Mini Müzesi'ni mutlaka<br />
ziyaret etmelisiniz.<br />
Great Patriotic War (Savaş Müzesi)<br />
Beyaz Rusya’nın çok eskiye dayanan bir<br />
tarihi olmasa da yakın geçmişte savaşlarda<br />
çok kan dökmüş bir ülke. Zor iklim şartlarında<br />
sert Nazilere karşı verilen mücadele<br />
başta olmak üzere Beyaz Rusya’nın bir<br />
şekilde yer aldığı ve çoğunda içinde sivil<br />
halkın da bulunduğu, milyonlardan fazla<br />
kayıp verdiği önemli savaşlardan anıları<br />
burada bulabilirsiniz.<br />
Gözyaşı Adası<br />
Şehrin merkezinde ufak ve sembolik bir<br />
adacık olan Gözyaşı Adası, Beyaz Rusya’nın<br />
Afganistan topraklarında kaybettiği<br />
yüzlerce askerin anısına yapılmış. 1988’de<br />
biten savaşın hemen ardından inşa edilen<br />
anıttan sonra, bu ada hep Gözyaşı Adası<br />
olarak anılmış.<br />
görmek mümkün değil. Sadece bir tane<br />
yapı var ki Minsk’e gelen turistler, akşamları<br />
bu binanın ışıklandırmasını seyrediyor.<br />
Kütüphanenin haricinde sergi ve galerilere<br />
de ev sahipliği yapan bu yapının bir de seyir<br />
terası bulunuyor.<br />
Minks Botanik Bahçeleri<br />
Her bir köşesinde yeşil gördüğünüz<br />
Minsk’te bir de botanik bahçesine girince,<br />
kendinizi iyice doğanın kollarında hissediyorsunuz.<br />
Birisi ücretsiz birisi de ücretli<br />
ve kapalı alanda olmak üzere iki botanik<br />
bahçesi yan yana bulunuyor. Açık olanda<br />
lunaparktan piknik alanlarına birçok aktivite<br />
yapılırken, biletli girişi olan botanik bahçesi<br />
yüzlerce çeşit bitkiye ev sahipliği yapıyor.<br />
Gorky Park<br />
İçinde ufak bir göletin de bulunduğu<br />
Gorky Park’ta elma ağaçlarının altında<br />
keyifli vakit geçirebilirsiniz. Elma ağaçlarından<br />
konu açılmışken, Minsk’te sokak<br />
satıcısı görmek neredeyse imkânsız...<br />
Ancak metro istasyonlarında ve diğer<br />
kalabalık alanlarda, ellerinde sepetleriyle<br />
elma satan yaşlı kadınları görebilirsiniz.<br />
Tavsiye de ederim, elmaları çok lezzetli!<br />
Dudutki ve Mir<br />
Beyaz Rusya tabii ki de Minsk’ten ibaret<br />
değil. Bu güzel ülkenin kasabalarını<br />
gezmek, yeşilliklerle çevrili otoyollarında<br />
araba kullanmak gerçekten çok keyifli bir<br />
aktivite... Siz de bir ya da iki güne sığdırarak<br />
çevre şehirlerden Dudutki ve Mir’i<br />
gezebilir, yol üstündeki kasabalardan birinde<br />
mola vererek, Beyaz Rusya kültürünü<br />
yakından tanıyabilirsiniz.<br />
Açık Hava Müzesi<br />
Beyaz Rusya’da az vakti olup, bu ülkenin kırsal<br />
yaşantısını özet şekilde görmek isteyenler<br />
için mutlaka görülmesi gereken bir yer.<br />
Dudutki Açık Hava Müzesi'ne uğrayıp; klasik<br />
ev ve arabaları, kırsalda yer alan hayvanları<br />
ve kasaba yapısını inceleyebilirsiniz.<br />
Mir<br />
UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne Mir<br />
Kalesi ile dâhil olan, içinden nehir geçen<br />
tarihi bir şehir Mir. Noel Baba’ya adanmış<br />
bir kilisesi ve eski şehrin meydanı haricinde<br />
gezilecek pek fazla yeri olmasa da, nehrin<br />
kenarından Mir Kalesi’ne bakmak gerçekten<br />
hoş bir deneyim.<br />
Aziz Simon ve Azize Helena Kilisesi<br />
Bu topraklara gelip ihtişamlı ve kırmızı bir<br />
kilise görmeden dönmek olmaz değil mi?<br />
Kaldığım süre boyunca restorasyonda olan<br />
bu özel yapıyı bir türlü göremesem de,<br />
kendime bir gün burayı görmek için tekrar<br />
Minsk’e geleceğimin sözünü verdim.<br />
Beyaz Rusya Ulusal Kütüphanesi<br />
Tabela kirliliğini önleme açısından keşke<br />
tüm ülkeler Beyaz Rusya, Rusya ve Ukrayna<br />
gibi olsa… Minsk’te insanın başını<br />
döndürecek derecede sarsan led tabelalar<br />
Komünizm mi kapitalizm mi? Bu<br />
sorunun cevabını sanırım Beyaz<br />
Rusya da verememiş. Siz de komünizmin<br />
anlatıldığı duvar süslemesinin<br />
altında yer alan Kentucky Fried<br />
Chicken’ın önüne gidip, ülkenin<br />
kararsız haline yerinde tanıklık<br />
edebilirsiniz.<br />
Ekim / Kasım / Aralık | 2018<br />
October / November / December<br />
59
Küçük Dünya<br />
El değmemiş yağmur ormanları ve<br />
zengin su altı yaşamıyla<br />
RAJA AMPAT<br />
YAPRAK GÜRDAL<br />
Raja Ampat, yıl<br />
boyu ziyaret<br />
edilebilecek<br />
bir bölge. Hava<br />
ve su, tropik<br />
bölgelerde<br />
alışık olunduğu<br />
gibi her<br />
zaman sıcak...<br />
Bölgesel tropik<br />
yağmurlar, yıl<br />
boyu herhangi<br />
bir vakitte<br />
görünebiliyor ve<br />
kısa sürüyor. Su<br />
sıcaklıkları yıl<br />
boyunca 28-29<br />
derece, hava<br />
sıcaklıkları ise<br />
28-32 derece<br />
civarında<br />
seyrediyor.<br />
Endonezya’nın eşsiz güzellikteki Raja Ampat adaları,<br />
dünyanın sayılı doğa harikaları arasında. Burası ülkenin<br />
turistik bölgelerinden biri de değil ve hâlâ bakir,<br />
hâlâ el değmemiş, hâlâ insan tarafından tahribata<br />
uğramamış. Çünkü burası ulaşılması çok zor bir noktada<br />
ve bu sebeple de medeniyete çok uzak! En çok<br />
su altı tutkunlarının gözdesi olan bölge; doğaseverler,<br />
maceraperestler ve gerçek huzurun ne olduğunu<br />
tatmak isteyenler tarafından tercih ediliyor.<br />
Raja Ampat, Papua Yeni Gine adasının batısında,<br />
Endonezya’ya ait ‘Kuş Kafası Yarımadası’ denilen<br />
bölgede yer alan, 46 bin km²’de 1.500 adet adadan<br />
oluşan bir archipelago (takımadalar, adalar<br />
grubu). Yerli dilde 4 krallık anlamına gelen adalar,<br />
adını bölgedeki dört adaya (Salawati, Batanta,<br />
Waigeo ve Misool) hükümdarlık eden mitolojiden<br />
alıyor. Burası, ülkenin en büyük doğal parkı ve<br />
dünyanın en canlı okyanusları Mercan Üçgeni’nin<br />
tam ortasında yer alıyor. Nüfusu 47 bin civarında.<br />
Halkı, Aborijinler dâhil pek çok etnik grubu<br />
kapsayan Avustronezya ırkından geliyor.<br />
Bölgeyi oluşturan adalarda bulunan köylerin çoğunda<br />
elektrik bile yok. Yani köylerin dış dünyayla<br />
hiçbir bağlantıları yok; köylüler cep telefonu,<br />
TV gibi şeylerden bihaber yaşıyorlar. Avladıkları<br />
balıklarla karınlarını doyuruyorlar. 4-5 yaşındaki<br />
çocukların tek başlarına kano kullandıklarını gördüğümde<br />
duyduğum hayreti ise anlatabilmem mümkün<br />
değil. Onun dışında günlerini kumların üzerinde<br />
eğlenerek geçiriyorlar. Medeniyetten uzak olmak,<br />
sanki beraberinde mutluluğu getirmiş gibi...<br />
Raja Ampat, yıl boyu ziyaret edilebilecek<br />
bir bölge. Hava ve su, tropik<br />
bölgelerde alışık olunduğu gibi her<br />
zaman sıcak... Bölgesel tropik yağmurlar,<br />
yıl boyu herhangi bir vakitte<br />
görünebiliyor ve kısa sürüyor. Su<br />
sıcaklıkları yıl boyunca 28-29 derece,<br />
hava sıcaklıkları ise 28-32 derece<br />
civarında seyrediyor.<br />
Raja Ampat’ta dalış yapmak ise zengin<br />
sulara inen tüm bilim insanlarını,<br />
fotoğrafçıları, tecrübeli/tecrübesiz<br />
60 Ekim / Kasım / Aralık | 2018<br />
October / November / December
Küçük Dünya<br />
tüm dalgıçları eşit derecede büyüleyen bir<br />
aktivite. Dalış değil şnorkel bile yapıyor olsanız,<br />
buranın rengârenk mercanlarından ve çok<br />
çeşitli balıklarından etkilenmemeniz imkânsız.<br />
En son yapılan bilimsel çalışmalarda Raja<br />
Ampat’ta 1.427 balık ve 603 sert mercan türü<br />
(dünya üzerindeki mercanların yüzde 75’i) tespit<br />
edildi. Mercan üçgeninin tam kalbinde yer<br />
alan Raja Ampat, zengin ekosistemi ve türlerin<br />
çeşitliliği ile dünya üzerinde en çok su altı bio<br />
çeşitliliğine sahip yer olarak biliniyor.<br />
Ulaşıma ve konaklamaya gelince, buraya<br />
ulaşmak hiç kolay değil. Otel de yok denecek<br />
sayıda. Çünkü dünyanın öbür ucu dedikleri<br />
yer, tam da burası! İstanbul’dan 11 saat Jakarta<br />
(Cakarta)’ya uçuş, 6 saat Jakarta’da iç hatlarda<br />
bekleme, 2 iç hat uçuşuyla toplam 5 saat<br />
Sorong’a uçuş, 5 saat Sorong’da bekleme ve<br />
son olarak sürat teknesiyle 2 saat yolculuk<br />
yapıyorsunuz. Yolculuk boyunca tam iki kez<br />
güneşin doğuşunu izliyorsunuz (evet kabul<br />
ediyorum, çok romantik, ama ya yorgunluğu?).<br />
Nihayetinde varılan yer ise yoktan var edilen<br />
bir resort: Papua Explorers Dive Resort.<br />
Otelin yaratıcısı Tunç Yavuzdoğan, önce gelip<br />
yağmur ormanlarının içinde kamp kurmuş.<br />
Adada o zaman elektrik bile yokmuş. Sonra<br />
çalışmalarını başlatmış ve Papua Explorers<br />
projesi sayesinde 8 ay sonunda istediği<br />
araziyi devletten 50 yıllığına kiralamış.<br />
Kendisine girişimci bir ortak<br />
ararken, bir dalgıç arkadaşının<br />
arkadaşı olan Serkan<br />
Köse’yle tanışmış ve Ekim<br />
2013’te Papua Explorers<br />
Dive Resort kapılarını<br />
açmış. Adada şu anda Tunç<br />
Yavuzdoğan, ortağı Serkan<br />
Köse ve Genel Müdür<br />
Abdurrahman Coşar dışında<br />
başka Türk yok. Türkler burada<br />
47 bin kişinin içindeki<br />
üç ‘beyaz adam’...<br />
Papua Explorers Dive Resort'un yerel mimari<br />
kullanılarak inşa edilen 15 villasında, modern<br />
ve doğal yapı malzemeleri harmanlanmış.<br />
Yapı malzemesi olarak duvarlarda 'daun<br />
bobo' adlı özel bir yaprak türü, çatıda sagu<br />
ağacının yaprakları olan 'daun nipa' kullanılmış.<br />
Zemin, kapı ve pencere çerçeveleri ise<br />
teak ağacından üretilmiş. Bu yapılar, Papua<br />
tarzı evler olarak adlandırılıyor.<br />
Bu resortun bir özelliği, bir Türk’ün dünyada<br />
açtığı ilk dalış resortu olması. Eğer dalgıç<br />
değilseniz, dalış resortu olması gözünüzü<br />
korkutmasın. Buraya gelmeniz için yeşile,<br />
maviye, bitkilere ve hayvanlara hayran<br />
olmanız yeterli. Çünkü burası gerçekten de<br />
dünyanın en özel yerlerinden birisi.<br />
Raja Ampat’ta dalmak, nefes kesici ve<br />
gerçek anlamda unutulmaz. Sert ve yumuşak<br />
mercanlar, resifler üzerinde yer bulmak için<br />
adeta birbirleriyle yarışıyor ve etraflarına<br />
yaşam ve renk saçıyorlar. Ancak dalış yapmasanız<br />
da buradan etkilenmeden ayrılmanız<br />
imkânsız. Şunu da söylemeden edemeyeceğim;<br />
Raja Ampat’ta dalış anlatılmaz, yaşanır!<br />
Burada kaldığım bir hafta boyunca günün<br />
üç saatini su altında geçirdim, toplamda<br />
neredeyse 20 saat su altında soludum, ama<br />
yine de yetmedi. Buranın su altı güzelliklerine<br />
doyamadan ayrıldım ve hiçbir anını da<br />
unutamayacağımı biliyorum. Ancak burayı bir<br />
kez gördükten sonra artık içime işleyen bu<br />
güzelliklere eminim yine kavuşacağım...<br />
Ekim / Kasım / Aralık | 2018<br />
October / November / December<br />
61
Destinasyon<br />
Güzel bir tabloya bakar gibi:<br />
KARLOVY VARY<br />
SERAP GÜRSES<br />
serapgurses.trvlnotes@gmail.com<br />
Seneler önce bir dostumuz Orta Avrupa seyahatinden<br />
döndüğünde, "Eğer oralara giderseniz sakın<br />
Karlovy Vary'i görmeden dönmeyin" diye tembihlemişti.<br />
Çekya'nın başkenti Prag'a gittiğimde bu<br />
öğüde uyarak, orayı da programa dâhil ettim. İyi<br />
ki öyle yapmışım; çünkü şehre ayak basar basmaz<br />
neden öyle dendiğini anladım.<br />
Karlovy Vary (Carlsbad) yani "Karl'ın Banyosu",<br />
Prag'a yaklaşık 1,5 saatlik mesafede bir kaplıca ve<br />
içmeler kenti. Prag’daki Charles Bridge'e de adını<br />
veren Kral IV. Karl, 1370 yılında bir av gezisi sırasında<br />
buradaki sıcak su kaynaklarını keşfederek beğenir<br />
göğe doğru uzatmış kardeşçe yaşıyorlar" demiş,<br />
bu tablo gibi şehri boyamış. Manzara o kadar güzel<br />
ve kusursuz ki, buraya gerçek üstü bir hava vererek<br />
adeta insanın nefesini kesiyor. Şehrin hem pastoral<br />
hem de çok zarafet dolu ve soylu bir duruşu var. Binaların<br />
mimari tarzı ve aralarındaki estetik bütünlük<br />
şaşırtıcı... Adeta tek bir kişinin elinden çıkmış gibi.<br />
Tertemiz havasını bozmamak için ise sigara içmek,<br />
açık alanda dahi yasaklanmış.<br />
Karlovy Vary'nin en görülesi yerlerinin başında<br />
“Casino Royal” filminin çekildiği, tarihi bir bina olan<br />
Grandhotel Pupp yer alıyor. Hatta çevrede halen o<br />
ve bir yazlık saray yaptırır. Ardından zamanın bütün<br />
aristokratları ve asil aileleri de onun izinden gidince,<br />
kısa sürede burası birbirinden güzel binalar ve villalarla<br />
dolu bir sağlık ve turizm merkezine dönüşür.<br />
Geçmişte kalburüstü kesimin ve Beethoven, Mozart,<br />
Tolstoy, Karl Marx, Sigmund Freud, hatta Hitler gibi<br />
pek çok ünlünün sağlık ve dinlenme amaçlı gelip<br />
kaldığı bu Bohemya şehri, şimdilerde ise Angelina<br />
Jolie'ye varana dek pek çok Hollywood yıldızı ve<br />
celebrity'nin ultra lüks SPA otellerinde bakımdan<br />
geçtiği, hatta basından gizli estetik operasyonlarını<br />
gerçekleştirdikleri bir yere dönüşmüş. Turist olarak<br />
gelenlerin yanı sıra zengin Rus iş adamlarının da<br />
yoğun olarak emlak aldıkları söyleniyor.<br />
Karlovy Vary için "Rüya Şehir", "Kartpostal Şehir",<br />
"Masal Diyarı" gibi pek çok tanımlama yapılmış.<br />
Bende yarattığı izlenim ise şu oldu: Sanki sevilen<br />
ressam Bob Ross gelmiş; şövalesini, tuvalini koymuş<br />
ve "Şurada usulcacık akan bir nehir olsa. Nehir<br />
boyunca sıra sıra, rengârenk kremalı pasta gibi<br />
dizilmiş evler, binalar... Arkada yeşilin her tonunda<br />
gür yapraklı, ulu ağaçlar istiyorum. Dallarını mavi<br />
çekimlerden kalan ve aslında bu coğrafyanın iklimiyle<br />
uyumlu olmayan palmiye ağaçlarına rastlamak<br />
mümkün. Bir diğer ünlü mekân ise, Atatürk'ün de bir<br />
ay kaldığı Carlsbad Plaza Oteli. Duvarında Çekçe<br />
"Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu ve önemli devlet<br />
adamı Kemal Atatürk, Temmuz 1918'de burada tedavi<br />
gördü" yazan bir tabela yer alıyor. Atatürk'ün buradan<br />
çok etkilendiği ve Yalova Termal Kaplıca Tesisleri'ni<br />
Karlovy Vary'den esinlenerek yaptırdığı söyleniyor.<br />
62 Ekim / Kasım / Aralık | 2018<br />
October / November / December
Destinasyon<br />
Grandhotel Pupp’u geçip nehir boyunca<br />
ilerlediğinizde; ihtişamlı porselen, kristal<br />
ve hediyelik eşya mağazalarının yer aldığı<br />
caddeye ulaşıyorsunuz. Yine burada ünlülerin<br />
uğrak yeri olan Capri Restaurant’ı,<br />
formülü yıllardır tek bir ailenin elinde olan<br />
meşhur ünlü Çek likörü Becherovka'nın<br />
ve "oplatky" kâğıt helvalarının satıldığı<br />
dükkânları da görebilirsiniz.<br />
Yolun ilerisinde Pazar Kemeraltı, yani<br />
"Trzní Kolonáda" adlı ahşap, şaheser bir<br />
bina karşınıza çıkıyor. İçinde şifalı suların<br />
aktığı çeşmeler bulunan yapılara “kolonada”<br />
deniyor. Burası turistlerin önünde<br />
en çok fotoğraf çektirdikleri yerlerden<br />
biri... "Mlýnská Kolonáda", sütunlu Yunan<br />
tapınaklarını andıran başka bir kemeraltı<br />
bina. Daha modern görünümlü "Vrídelní<br />
Kolonáda" kaplıcasında ise, halka açık<br />
ücretsiz sıcak su çeşmeleri var.<br />
Çevredeki dükkânlardan 3-5 Euro'ya<br />
satılan her renk ve desende porselen kupalardan<br />
alarak, bu berbat (!) tat ve kokuda<br />
sulardan içip, mide rahatsızlıklarınıza şifa<br />
bulabilmeniz mümkün. Kupaların ibrikli<br />
olması suyun dişleri sarartmaması için,<br />
yassı tasarımı ise kışın elleri ısıtmak için<br />
düşünülmüş hoş birer ayrıntı.<br />
Şehrin en büyük ve kapsamlı kaplıcası<br />
olan "Sadový Pramen" (1855) ve onun<br />
hemen yanında yer alan "Sadová Kolonáda",<br />
Türkçesiyle "Meyve Bahçesi Çadırı"<br />
da yine görülmesi gereken güzelliklerden<br />
biri. Bu kemeraltıların ilginç bir kullanım<br />
alanı varmış. Özellikle sindirim sistemi<br />
rahatsızlıklarına iyi gelen sıcak içme<br />
sularını içtikten sonra hastaların uzunca<br />
bir yürüyüş yapmaları gerekiyormuş.<br />
Orta Avrupa'nın yılın çoğu zamanı kapalı<br />
olan, sert, soğuk ve yağışlı havasında bu<br />
yürüyüşü yapmak her zaman kolay olmadığından,<br />
bu ihtiyaca yönelik üstü kapalı<br />
ahşap bulvarlar inşa edilmiş. Soylular<br />
sularını içip, en güzel kıyafetlerini giyerek<br />
bu kemeraltılarda bir aşağı bir yukarı arzı<br />
endam ederlermiş.<br />
Sahne gözümün önünde canlanınca<br />
gülümsemeden edemedim. İnsanın nereye<br />
bakacağını ve fotoğraflayacağını şaşırdığı<br />
bu tarihi atmosferde yürüyüş yapmanın da<br />
keyfine doyum olmuyor. Farklı bir alternatif<br />
olarak finikülere binip, 5 dakikada<br />
tepeye çıkabilir ve bu eşsiz manzarayı bir<br />
de yukarıdan hafızanıza kazıyabilirsiniz.<br />
Film setini andıran bu güzeller güzeli şehre<br />
bir film festivali de yakışırdı doğrusu… Nitekim<br />
her yıl Temmuz ayında “Karlovy Vary<br />
Uluslararası Film Festivali” düzenleniyor<br />
ve ünlüler de burayı onurlandırıyor. Susan<br />
Sarandon, William Dafoe, Mel Gibson ve<br />
Richard Gere, festivalde onur konuğu olan<br />
isimlerden bazıları.<br />
Özetle, Karlovy Vary’yi ziyaret edip de<br />
bundan pişmanlık duyacak birine rastlamak<br />
oldukça zor. Hele sanata, mimaride<br />
estetiğe ve ihtişama merakınız varsa ve<br />
doğal güzellikler ilginizi çekiyorsa, geçmişe<br />
demir atmış izlenimi veren bu mağrur,<br />
sakin ve göz kamaştırıcı şehre mutlaka<br />
uğrayın. Anılarınızda güzel bir yer edinecek<br />
ve yıllarca unutamayacaksınız.<br />
Ekim / Kasım / Aralık | 2018<br />
October / November / December<br />
63
Gezi<br />
PISA’DAN VENEDIK’E<br />
ADIM ADIM<br />
Sabah uykusunun bu kadar tatlı gelmesinin sebebi<br />
birikmiş yorgunluk mu yoksa Roma’dan ayrılmak istemeyişimin<br />
dışa vurumu mu bilmiyorum ama bildiğim bir<br />
şey var, o da bu asil şehri özleyecek olmam.<br />
ERDİ METİN ÜNAL<br />
i erdimetin<br />
Roma Termini’den yaklaşık üç saat süren yolculuğun<br />
ardından Toscana bölgesinde yer alan Pisa’ya, buradan<br />
da Venedik’e devam edeceğim. Pisa’da kalacağım süre<br />
dört saat. Çok kısa bir zaman dilimi olarak gelmesin<br />
size, çünkü bu küçük ve şirin şehirde İtalya’nın simgesi<br />
haline gelmiş Pisa Kulesi ve Pisa Vaftizhanesi’ni görmek<br />
için bu süre yeter de artar bile. Hatta kalan zamanımızda<br />
yemek yiyip, kahve içme imkânımız bile oldu.<br />
Neticede Çorum kadar bir şehirden bahsediyoruz. Tren<br />
garına inip, 20 dakikalık yürüme mesafesinden sonra<br />
Campo dei Miracoli’ye (Mucizeler Meydanı) ulaştım.<br />
EĞİK BİR KULEDEN FAZLASI: PİSA KULESİ<br />
1173-1372 yılları arasında aşamalı olarak inşa edilen 8<br />
katlı, 55 metre uzunluğundaki bu mermer yapı, yapılışından<br />
itibaren her yıl milimetrenin onda biri kadar<br />
eğilmeye devam ediyor. Ancak, ağırlık merkezi<br />
yapının izdüşümü içinde kaldığı için hâlâ ayakta<br />
kalmayı başarıyor. Kulenin tepesine 30 kişi ile<br />
sınırlandırılmış gruplarla çıkabilirsiniz. Kulenin<br />
etrafında yüzlerce insan, hepimizin bildiği o klişe<br />
pozu verebilmek için şekilden şekle giriyor. Eğer<br />
vaktiniz varsa oturun izleyin, koca koca amcaların<br />
türlü türlü komiklikler yaptığını. Biz de kuleyi<br />
yıkılmaktan kurtaran fotoğrafımızı çektirdikten<br />
sonra kulenin hemen yanında bulunan katedrali<br />
(Duomo di Pisa) ve vaftizhaneyi (Battisero Pisa)<br />
inceleyip meydandan ayrıldık.<br />
Pisa’da küçük bir gezinti yaptıktan sonra, tabii ki<br />
pizza ve makarna yemeden trene binmek olmazdı.<br />
Neticede dört saat daha tren yolculuğu beni<br />
bekliyordu. Pisa’dan Venedik’e direkt giden tren<br />
olmadığı için, Frenze Rifredi’de aktarma yaptıktan<br />
sonra akşam üzeri aşıklar şehrine ulaştım.<br />
64 Ekim / Kasım / Aralık | 2018<br />
October / November / December
Gezi<br />
VENEDİK: AŞIKLAR ŞEHRİ<br />
Şehre ayak bastığım ilk andan ayrıldığım<br />
zamana kadar fotoğrafını çekmeye değer<br />
gördüğüm o kadar çok an oldu ki... Şehir<br />
bu yönüyle alttan alta afrodizyak etkisi<br />
yaratıyor yok yere. Dar sokaklar, yüzlerce<br />
köprü, renkli Murano camlarıyla bezenmiş<br />
mimari yapılar, balkonlardan kanala sarkan<br />
çiçekler, gondollar, sokakta çello çalan<br />
müzisyenler bunlardan sadece birkaçıydı.<br />
Büyük kanal üzerinde bulunan dört köprünün<br />
en eskisi ve Venedik’in sembolleşmiş<br />
yapılarından biri olan Rialto Köprüsü’nün<br />
açılış tarihi 1591. San Polo ve San Marco’yu<br />
birbirine bağlayan köprü, aynı zamanda<br />
alışverişin de merkezi haline gelmiş. Köprünün<br />
üzerinde ipekten kıyafetler, maskeler,<br />
cam ürünleri ve takı satan birçok mağaza<br />
bulunmakta. Venedik’i eşsiz kılan bir diğer<br />
özelliği ise, sularla çevrili bu şehrin ahşap<br />
kazıklar üzerine kurulmuş olması. Çürümemesi<br />
için çamurun içine hava almayacak<br />
şekilde sıkıştırılan binlerce lagün kazığının<br />
üzerinde yükselmiş onca tarihi bina. Bana<br />
kalırsa ölmeden olmasa da batmadan<br />
görmeli bu şehri.<br />
Venedik’e gelip büyük kanal turuna katılabilir<br />
ya da gondol kiralayabilirsiniz. Gondollar<br />
6 kişilik olup, fiyatı 80 Euro. Fakat<br />
ücret 1 kişi için de, 6 kişi için de aynı. Benim<br />
yaptığım gibi etrafta gondol sırası bekleyen<br />
turistlere beraber kiralama önerisinde<br />
bulunursanız, hem yeni birileriyle sohbet<br />
etmiş olur hem de hatırı sayılır bir ekonomi<br />
yapmış olursunuz. Elinizi uzatsanız binalara<br />
değecek kadar dar sokaklardan geçerken,<br />
kulağımıza uzaklardan Pavarotti’den<br />
hatırladığımız O Sole Mio'yu okuyan tenor<br />
sesleri gelmeye başladı. Şarkı radyodan<br />
geliyordur diye düşündüğümüz anda, başka<br />
bir gondolda bizzat seslendiren sanatçıyla<br />
karşılaştık. Kadıköy-Eminönü vapurlarında<br />
limon sıkacağı pazarlayan adamlara aşina<br />
olmuş bizlere bu kadar romantizm fazla.<br />
Gondol gezintisinin ardından otele dönüş<br />
vakti geldi.<br />
SAN MARCO MEYDANI<br />
San Marco Bazilikası, Aziz Mark’ın Çan<br />
Kulesi, Sansoviniana Kütüphanesi ve<br />
Dükler Sarayı gibi birçok önemli eserin<br />
bulunduğu meydan, turistlerin ve meydanı<br />
hiç terk etmeyen güvercinlerin uğrak<br />
noktası haline gelmiş. Meydanda en çok<br />
dikkatimi çeken, altın süsleme ve kabartmalarla<br />
bezenmiş ihtişamlı yapısıyla San<br />
Marco Bazilikası oldu. Ünlü eser Ayasofya<br />
Müzesi’nden esinlenerek yapılmış olup,<br />
4. Haçlı Seferleri sırasında Venedikliler,<br />
Bizans İmparatorluğu’nun birçok sanat<br />
eserini buraya getirmiş.<br />
Biraz soluklanıp bir şeyler yemek istediğinizde,<br />
meydanda birçok şairin ve yazarın<br />
buluşma noktası olmuş yüzlerce yıllık<br />
tarihi kafeler sizleri karşılamakta. Benim<br />
önerim, büyük kanalın etrafında bulunan<br />
restoranlar olacaktır. Eğer şarap gurmesi<br />
değilseniz, Toscana üzümlerinden yapılan<br />
ev şarapları sizi asla hayal kırıklığına<br />
uğratmayacaktır. Tabi yanında İtalyanların<br />
ünlü scamorza ve parmigiano peynirlerini<br />
de unutmamak gerek.<br />
Fondamente Nove’den ortalama bir saat<br />
süren vapur yolculuğunun ardından, evleri<br />
ve dantel işçiliğiyle anılan Venedik’in şirin<br />
mi şirin adasındayım. İlkokulda resim derslerinde<br />
çizdiğimiz keskin köşeli, ortasından<br />
nehir geçen pastel renkli evlerin birer ütopyadan<br />
ibaret olmadığını anladım Burano<br />
Adası’nı gördüğümde. Evler, gökkuşağını<br />
giyinmiş gibiydi adeta.<br />
Hiç gitmek istemesem de dönüş için<br />
Marco Polo Havaalanı'na giden servislere<br />
bindim. Avrupa’nın genelinde olduğu gibi<br />
İtalya’da da toplu taşımaya binerken bilet<br />
kontrolü yok, ancak denk gelirseniz biletinizi<br />
gösteriyorsunuz. Dönüşte İstanbul’dan<br />
Erasmus için İtalya’ya gelmiş üç öğrenci<br />
arkadaşla tanıştım. Biraz sohbet ettikten<br />
sonra geldiklerinden beri hiç bilet almadıklarından<br />
övünüyorlardı ki, sivil giyimli bir<br />
kadın çantasından cihazını çıkartıp bilet<br />
kontrolüne başladı. İki dakika öncesine<br />
kadar nerelere gittiklerini anlatan çocukların<br />
dumur oluşunu tasvir etmem mümkün<br />
değil. 8 Euro’luk bileti almayıp, 10 kat<br />
cezasını ödemek zorunda kalan gençlerin<br />
çırpınışları ise görevlinin umurunda değildi.<br />
Çocuklara veda edip otobüsten ayrılırken,<br />
"Kredi kartı geçiyor mu?" naraları uzun<br />
süre kulağımda çınladı.<br />
Ekim / Kasım / Aralık | 2018<br />
October / November / December<br />
65
Etkinlik<br />
Türkiye’de heykel<br />
sanatının merkezi:<br />
Kömürcüoğlu<br />
Uluslararası Taş<br />
Heykel Kolonisi<br />
BARBAROS KON<br />
Nihat Kömürcüoğlu<br />
Kömürcüoğlu Uluslararası Taş Heykel<br />
Kolonisi, 2011 yılından bu yana her sene<br />
biraz daha geliştirilerek yapılmakta.<br />
Şimdiye kadar gerçekleştirilmiş olan<br />
8 koloniye 43 ülkeden bin 94 proje<br />
sunuldu; 19 Türk ve 48 yabancı olmak<br />
üzere toplam 67 heykeltıraş ve 4<br />
ressam katılım gösterdi.<br />
Pamukkale’ye gidenler, Korucuk<br />
kasabasına geldiklerinde yolun sağ<br />
tarafından gelen çekiç seslerini fark<br />
etmişlerdir. Çünkü burası NKVAK-<br />
FI’nın (Nihat Kömürcüoğlu Vakfı)<br />
düzenlediği Heykel Kolonisi çalışma<br />
alanıdır. Burada “Her taş kütlesinin<br />
içinde bir heykel vardır. Heykeltıraşın<br />
işi onu keşfetmektir” diyen ünlü<br />
heykeltıraş Michelangelo’nun sözlerini<br />
ispat edercesine taşları yontan<br />
heykeltıraşlar çalışmakta ve taş<br />
kütlelerinin içindeki heykeli çıkarmakla<br />
meşguldürler.<br />
Heykel Kolonisi'nin mimarı, taşlara<br />
adını yazdıran ve hayalleri olan iş adamı<br />
Nihat Kömürcüoğlu'dur. Hayalleri<br />
vardır, çünkü kurduğu Kültür Sanat<br />
ve Turizm Vakfı’ndan sonra müze ve<br />
daha sonrasında da büyük bir kültür<br />
kompleksi kurma düşüncesine sahiptir.<br />
Önce Kömürcüoğlu Mermer bünyesinde<br />
başlayan Heykel Kolonileri, daha<br />
sonra 20<strong>16</strong> yılında kurulan NKVAKFI<br />
ile faaliyetlerine devam etti. Şimdiye<br />
kadar yapılan heykel kolonilerinde pek<br />
çok faaliyet gerçekleştirildi.<br />
heykel kursları düzenlendi, kursiyerler<br />
eğitmen heykeltıraşlar nezaretinde<br />
heykel yaptılar. Kültür gezileri (Afrodisias,<br />
Hieropolis, Tripolis) düzenlenip,<br />
gezilerde antik yerleşim kentleriyle<br />
turizm merkezlerini tanıtıcı faaliyetler<br />
hayata geçirildi.<br />
Koloni ve heykel kursları için alanında<br />
uzman isimlerin yazılarının da yer<br />
aldığı katalog, iki dilde (Türkçe-İngilizce)<br />
hazırlanıp, başta üniversiteler ve<br />
heykel sanatçıları olmak üzere farklı<br />
ülkelerdeki heykel sanatıyla ilgilenenlere<br />
ulaştırıldı. Yine koloni ile ilgili<br />
sanatsal kitaplar yayımlandı. Koloniler<br />
ve kurslarda üretilen heykeller ve<br />
proje faaliyetlerini içeren resim ve<br />
fotoğraflar, yıl sonlarında Denizli şehir<br />
merkezinde ve uygun alanlarda sergilenerek<br />
gösterime sunuldu. Heykellerin<br />
6 adedi, hâlihazırda Denizli Vilayet<br />
önündeki caddede sürekli olarak<br />
sergilenmekte.<br />
Dünyanın dört bir tarafından gelen<br />
ünlü heykeltıraşlar, 67 adet heykel<br />
yaptı. Ayrıca önemli ressamların<br />
yapmış olduğu 6 tablo, heykellere<br />
eşlik etti. Türkiye ve dünyanın farklı<br />
ülkelerinden katılan kursiyerlere taş<br />
66 Ekim / Kasım / Aralık | 2018<br />
October / November / December
Antalya the Region of Tourism<br />
Visionary projects step<br />
Antalya into new age<br />
Metropolitan Mayor Menderes Türel<br />
transforms Antalya into a brand city with<br />
visionary projects. Antalya, from the<br />
Boğaçay Project to Konyaaltı Beach, from<br />
the Cruise Port to the Tünektepe Project,<br />
is taking firm steps forward to become a<br />
shining star of the world. With the support<br />
of citizens, Mayor Türel, who started and<br />
realized the projects imagined as a dream<br />
one by one, is rapidly approaching the goal<br />
of the brand city Antalya.<br />
BOĞAÇAYI PROJECT STARTED<br />
Metropolitan Mayor Menderes Türel started<br />
the first stage of the Boğaçay Project,<br />
which will guide the future of Antalya.<br />
Boğaçayı, which threatens Konyaaltı with a<br />
disaster risk will be transformed to a living<br />
space that will add great value to Antalya.<br />
KONYAALTI COAST BECAME THE MOST<br />
BEAUTIFUL IN THE WORLD<br />
One of the most important projects<br />
that changed the face of Antalya is the<br />
Konyaaltı Coast Antalya Life Park Project.<br />
The project, which made the Konyaaltı<br />
Coast magnificent, was completed before<br />
the season was opened. Konyaaltı Beach,<br />
which has become the most beautiful<br />
beach in the world, wins great recognition<br />
both from the public and tourists.<br />
TÜNEKTEPE WILL BEAUTIFY THE<br />
CITY VIEW<br />
With the launch of the cable car project,<br />
Tünektepe Project's first steps are taken<br />
and it will be one of the symbols of Antalya.<br />
Antalya will have a new attraction center<br />
with Tünektepe, which will decorate postcards<br />
with its magnificent architecture. A<br />
30-room touristic facility, attraction center<br />
and living space project will take place in<br />
Tünektepe. This will also serve as a facility<br />
that the public can benefit from.<br />
Antalya will be the center of artificial intelligence<br />
Governor Münir Karaloğlu stated that<br />
Antalya is not only a tourism city, but<br />
also a center of agricultural production<br />
and trade. He said that they will make<br />
efforts to transform city into the center of<br />
software, cyber security and artificial intelligence.<br />
Karaloğlu, continued his speech<br />
with the followings: ''We aim to develop<br />
the city in terms of technology as well as<br />
tourism, agriculture and trade. Export is<br />
not just a shopping instrument for Turkey,<br />
it is also very important for the development<br />
and social welfare.<br />
Therefore, we thank the people who<br />
produce in Turkey and trying to sell these<br />
products around the world by traveling.<br />
Last year, Antalya entered into provinces<br />
that exported more than $ 1 billion, but this<br />
is not enough. The figure of 1 billion dollars<br />
does not reflect the potential of Antalya.<br />
Main sector in Antalya is tourism. Hopefully<br />
the tourism figures will also considered<br />
as export figures and this way Antalya's<br />
contribution to the country will appear<br />
much more clearly. When we achieve this in<br />
Antalya, this place will continue being one<br />
of the most important centers of Turkey."<br />
68 Ekim / Kasım / Aralık | 2018<br />
October / November / December
Antalya the Region of Tourism<br />
800 year-old value on the<br />
historical Silk Road:<br />
ALARAHAN<br />
Alarahan, which was built about 800 years ago for the development<br />
of trade on the historical Silk Road and for the accommodation<br />
of merchants in the Seljuks period, is now contributing to<br />
tourism. Alarahan built by the Anatolian Seljuk Sultan Alaaddin<br />
Keykubat, who also took the Alara Castle on the historical trade<br />
route starting from China to Europe through Anatolia and the<br />
Mediterranean, welcomes many local and foreign tourists today.<br />
In the past, Alarahan which has been guided the commercial<br />
and economic life of the region, has been built to enable the<br />
caravans and passengers to spend the night comfortably and<br />
safely and also to sell their goods. Akdeniz University Department<br />
of Medieval Archeology Lecturer and Dean of the<br />
Faculty of Fine Arts Prof. Dr. Osman Eravşar, who completed<br />
his excavations in Alarahan from 2007-2013, said that after<br />
the Seljuks conquered Alanya, they took the Alara Castle and<br />
then they built Alarahan.<br />
ONLY CARAVANSERAI WHICH HAS A<br />
UNIQUE PLAN IN ANATOLIA<br />
Eravşar said that it was built to ensure control of the road<br />
connecting the inner parts of the Alara Castle to the Mediterranean,<br />
and he gave the following information: "I think<br />
the first construction of the Alara Castle goes back to the<br />
Bronze Age. As a matter of fact, we had the remains of the<br />
Roman period in our excavations. In another archaeological<br />
work, in the Middle Ages and in the First Age, the sea was<br />
more inland. According to this exploration, it is thought to be<br />
a harbor near the Alara Castle. After the conquest of Alanya,<br />
the Seljuks wanted to increase economic value of the region<br />
by building a caravanserai, Alarahan, which only has a unique<br />
plan in Anatolia on this caravan road."<br />
Gazipaşa Airport welcomed the one millionth passenger<br />
Gazipaşa-Alanya Airport, operated by<br />
TAV Airports, welcomed the one millionth<br />
passenger this year with a special ceremony.<br />
A gift bag and a week's stay by TAV were<br />
given to Wim de Bruyn, who came to Alanya<br />
from Holland, Eindhoven with the B737-800<br />
that belongs to Transavia Airways. Also, a<br />
hotel-airport transfer with VIP car by HAVAŞ,<br />
and gift voucher by ATÜ were given to Bruyn.<br />
TAV Gazipaşa Operations Coordinator Cengiz<br />
Aşıklı, in his speech at the ceremony said the<br />
followings: ''The airport served 4 thousand 736<br />
passengers eight years ago when we went into<br />
action, it has exceeded 1 million passengers<br />
today. As TAV, we have always believed in the<br />
potential of this place and have made the<br />
necessary investments to make actual this<br />
potential. Together with all our stakeholders,<br />
we are working hard to promote our region.<br />
We are proud and happy to see the results<br />
of these efforts. Today, 20 airlines fly to 33<br />
destinations from our airport. We will continue<br />
to work with the same determination and<br />
maintain to contribute to the development of<br />
our region.''<br />
Gazipaşa-Alanya Airport has a 6 thousand<br />
400 square meters of terminal building that<br />
can serve 2 thousand 350 meters of airplane.<br />
The airport served 850 thousand passengers<br />
in the first eight months of the year, with<br />
an increase of 56 percent compared to the<br />
same period of the previous year. In the same<br />
period, international passengers increased by<br />
99 percent to the 452 thousand. The airport<br />
served approximately 823 thousand passengers<br />
in 2017 and hosted 5 thousand 662 flights.<br />
Ekim / Kasım / Aralık | 2018<br />
October / November / December<br />
69
Cappadocia the Region of Tourism<br />
In line with the project, Ukraine determined<br />
as the first target market. A high<br />
level delegation consisting of Ukraine's<br />
leading travel agencies and tour operators<br />
came from Ukraine, which is one of<br />
the countries sending the most tourists<br />
to Turkey with 1.5 million people, was<br />
hosted in Kayseri Radisson Blu Hotel<br />
with the support of TÜROB and THY Kiev<br />
Directorate.<br />
Balloon at Cappadocia in the morning,<br />
ski at Kayseri in the noon<br />
Three destinations, which have lost their<br />
foreign high-income guests during the<br />
last three years due to the downturn of<br />
tourism, have taken action to regain a<br />
group of qualified tourists by a common<br />
promotion. Within the scope of the works<br />
of Turkey Hoteliers Association (TÜROB)<br />
on diversification and sustainability of<br />
Turkish tourism, besides Istanbul, the first<br />
steps of the common destination works of<br />
Kayseri-Cappadocia were taken.<br />
NEW TOURISM PRODUCTS<br />
WILL BE DEVELOPED<br />
TÜROB President Timur Bayındır gave<br />
information about the project: ''As TÜROB,<br />
we are very happy to make real the first<br />
phase of this project we have been working<br />
on for a long time. We should develop<br />
new tourism products and offer them to<br />
the service of tourism, to expand the tourism<br />
to the whole country, and to reach the<br />
number of qualified tourists and income<br />
that we aimed. With their geographical<br />
closeness, Kayseri and Cappadocia are<br />
among the most important destinations<br />
for this goal. On the same day, the balloon<br />
tour in Cappadocia in the morning and the<br />
skiing in Kayseri in the noon will provide an<br />
important experience. We wish this project<br />
will provide a permanent product to the<br />
country tourism, as well as promotion of<br />
the region."<br />
World's favorite paragliding place:<br />
MOUNT HASAN<br />
Extinct volcano Mount Hasan that contribute to the formation<br />
of Cappadocia and the Ihlara Valley, is one of the most<br />
important places both in Turkey and in the world about paragliding<br />
with its potential. The mountain, which has become<br />
a favorite place for paragliders in recent years, hosted the<br />
2018 Paragliding World Cup Distance Competitions, one of<br />
the most important events of air sports.<br />
Goran Dimiskovski, Head of Paragliding World Cup Organization,<br />
said that the World Cup which was held in Aksaray<br />
with 130 competitor pilots from 30 countries was successfully<br />
completed. Stating that Mount Hasan has an important<br />
place in paragliding sport, Dimiskovski continued as<br />
follows: ''There is not much place in the world where pilots<br />
can fly as intensely as Mount Hasan. It was very important<br />
for us that the national team athletes' from 30 different<br />
countries flying here successfully. Mount Hasan is also a<br />
very significant place in terms of meteorology. Because of<br />
its location, Mount Hasan is on a plain and this is cut out for<br />
paragliding sport. If more take-off areas can be opened on<br />
the occasion of all departure directions are suitable, Mount<br />
Hasan will become one of the irreplaceable places in paragliding<br />
in the world.<br />
IT CAN RANK AMONG THE TOP THREE IN THE WORLD<br />
Goran Dimiskovski underlined that Mount Hasan could get into<br />
the top three in the world in paragliding and continued: ''Mount<br />
Hasan is one of the places that has good potential for us to<br />
paraglide. Our current expectation from local governments in<br />
Turkey is that if the departure area is opened in the standards<br />
that we want, this place can become one of the few places in<br />
the world, and the only point at Turkey. It is certainly possible<br />
for Mount Hasan to become an indispensable area of world<br />
paragliding organizations."<br />
70 Ekim / Kasım / Aralık | 2018<br />
October / November / December
Cappadocia the Region of Tourism<br />
10 thousand year-old village in Cappadocia:<br />
AŞIKLI HÖYÜK<br />
The excavations carried out in the 10<br />
thousand 500 year-old Aşıklı Höyük, which<br />
is known as the first village of Central Anatolia<br />
and Cappadocia, and which hosted<br />
many firsts in history, shed light on the<br />
history of the region.<br />
Istanbul University Faculty of Literature<br />
Department of Prehistoric Archeology<br />
Academician and Head of the Aşıklı Höyük<br />
Excavation Dr. Mihriban Özbaşaran, said<br />
in her statement that Aşıklı Höyük was the<br />
oldest village settlement in Cappadocia,<br />
and that it hosted a long and uninterrupted<br />
settlement between 8500 and 7300 BC.<br />
Özbaşaran stated that the establishment<br />
of the permanent settlement in Aşıklı had<br />
been going until 10 thousand 500 years<br />
ago, and she made the following remarks:<br />
MARKS OF PASSING TO SETTLED LIFE<br />
"Under the oldest layer, there are dates<br />
from the previous years, which date back<br />
to 11,000 years ago. However, these examples<br />
are singular. The foundings collected<br />
in the last three years in the surface explo-<br />
rations confirm the presence of nomadic<br />
communities in the Aşıklı region at that<br />
times. In Aşıklı Höyük, the transition from<br />
hunter gatherer life to settled life can be<br />
observed step by step. This period is a<br />
process in which transition from hunter,<br />
gatherer and nomadic lifestyle to settled<br />
life, transition from consumption to production,<br />
and transformations in the social<br />
structure of society are observed.<br />
IT HOSTS MANY FIRSTS<br />
Prof. Dr. Mihriban Özbaþaran highlighted<br />
that Aşıklı Höyük hosted many firsts, and<br />
continued as follows: ''It has been 28 years<br />
since we started works in Aşıklı Höyük. One<br />
of the results that we got in this process is<br />
that Aşıklı is where the first sheep and goat<br />
were domesticated in Central Anatolia.<br />
Here we find the first mining products. We<br />
know that in the BC 7500s, copper beads<br />
were partially processed here, and partly<br />
they were brought from outside and turned<br />
into beads. We have a sample of brain surgery,<br />
found in 1989. This is one of the oldest<br />
brain surgeries in the world. Aşıklı is a place<br />
where we can also watch special and local<br />
technology for the period."<br />
The world-famous star Amanda Cerny is in Cappadocia<br />
World famous social media phenomenon<br />
American Amanda Cerny met with elementary<br />
school students in the village of Sofular,<br />
Ürgüp district of Nevşehir. Cerny, who<br />
painted the walls of Sofular Primary School<br />
and played various games with the little<br />
students, then shared the photos of the time<br />
she spent in the village of Sofular on her<br />
social media accounts with these words:<br />
''Thank you so much to the volunteers to<br />
help renovate this school in a small village<br />
in Cappadocia, Turkey... A safe and comfortable<br />
place to receive education is a must<br />
for our kids. It’s so full of love. I had the best<br />
time. It’s beautiful how I can travel half way<br />
across the world into a completely different<br />
culture and feel at home. Even though<br />
we speak different languages, we are not<br />
so different from one another. We smile, we<br />
laugh, we cry, we love. We are all human."<br />
Ekim / Kasım / Aralık | 2018<br />
October / November / December<br />
71
Bodrum the Region of Tourism<br />
The tourism heaven Bodrum's<br />
museum that attracts tourists:<br />
BODRUM CASTLE<br />
The Bodrum Castle in Muğla, which is<br />
famous for its different archaeological<br />
artifacts and has taken place in the UNE-<br />
SCO World Heritage Temporary List for<br />
two years, is considered among the richest<br />
underwater archaeological museums in<br />
the world. Located on a rocky peninsula<br />
between two harbors, the castle has been<br />
home to the Museum of Underwater<br />
Archaeology since 1964, and hosts thousands<br />
of both Turkish and foreign tourists<br />
every year.<br />
Also known as the castle of Knights of<br />
St. John, the castle has many towers. The<br />
works found in the museum collections<br />
are exhibited in Turkish Bath, Amphora<br />
Exhibition, East Roman Ship, Glass Hall,<br />
Glass Wand, Coin and Jewellery Hall,<br />
Karyan Princess Hall, English Tower,<br />
Torture and Massacre Rooms and German<br />
Tower. The museum, which in 1995 won the<br />
prestigious European Museum of the Year<br />
Award, attracts a lot of tourists from all<br />
around the world.<br />
VERY IMPORTANT CASTLE OF THE<br />
EASTERN MEDITERRANEAN<br />
Bodrum Castle Assistant Manager of<br />
the Museum of Underwater Archeology<br />
Tayfun Selçuk, said that the castle is<br />
one of the most important castles of the<br />
Eastern Mediterranean. Selçuk, indicated<br />
that the construction of the castle<br />
began in 1415 and continued until 1523.<br />
For nearly 100 years, the castle was in the<br />
hands of the Knights of St. Jean, and then<br />
Ottomans conquered it. Tayfun Selçuk<br />
said that the Bodrum Castle continued<br />
to serve as a military base until 1895, was<br />
used as a prison for one term and stated<br />
the followings:<br />
CONSISTS OF FIVE TOWERS<br />
"In 1964, after the decision of the Ministry<br />
of Culture and Tourism, the restoration was<br />
carried out and it started to serve as Bodrum<br />
Museum of Underwater Archeology. There<br />
are five different towers in the Bodrum Castle.<br />
Knights from different nationalities lived<br />
inside of each tower -British, French, Italian,<br />
German, and Spanish towers are exist. The<br />
highest one is the French Tower.<br />
300 THOUSAND VISITORS PER YEAR<br />
Bodrum Castle was added to the UNESCO<br />
World Heritage Temporary List in 20<strong>16</strong>. It's<br />
one of 10 ancient cities and ruins in Turkey.<br />
Within the scope of the works carried out by<br />
our Ministry, we hope to make a permanent<br />
entry into the World Heritage List as soon as<br />
possible. It is one of the most important underwater<br />
archeology museums in the world<br />
and the only one in Turkey. 300 thousand<br />
Turkish and foreign tourists visit the Underwater<br />
Archeology Museum every year."<br />
72 Ekim / Kasım / Aralık | 2018<br />
October / November / December
Bodrum the Region of Tourism<br />
World’s shining star Bodrum<br />
According to some researches in Turkey and the world, Bodrum<br />
found itself on the top position, its brand value continues to<br />
increase day by day. Bodrum, which is rank among the top 10 in a<br />
study carried out in Turkey named "Livable Cities", is also come in<br />
third at the category of ''The most beautiful region for swimming<br />
in the world'' in another research abroad.<br />
Bodrum has not stopped promotional activities for years despite<br />
all the adversities, and now reaps the fruits of this struggle.<br />
Bodrum Peninsula located at the intersection of the Aegean and<br />
the Mediterranean, is one of the most important points of tourism<br />
in the world with its unique nature, famous bays, mild climate,<br />
geographical features, ancient history dating back centuries,<br />
and ancient cities that preserve the signs of many civilizations.<br />
Bodrum, a peninsula with a unique historical and cultural tradition,<br />
continues to make a difference in world tourism with its unique<br />
features.<br />
HOSTS MANY OF WORLD HERITAGES<br />
Bodrum is not only a natural wonder with its sea that reflects the<br />
50 tons of blue, nature's wonder bays, and the sun that warms the<br />
four seasons, but also it has an important world heritage which<br />
considered as one of the world's seven wonders that bears the<br />
traces of Carian Satrap Mausolos and father of history Herodotus.<br />
Bodrum Peninsula, which is known for its artistic and cultural<br />
activities in the Mediterranean, is frequent destination for many<br />
world-famous names. Bodrum is one of the most popular tourism<br />
destinations; it welcomes its guests with its 5-star hotels, its<br />
unique boutique structure and the only hotels in the world, and<br />
gives everyone the opportunity to live their own Bodrum.<br />
You have an assistant in Bodrum anymore<br />
Bodrummondo platform started to the<br />
service with the motto of ''Your Life and<br />
Entertainment Assistant in Bodrum''.<br />
Bodrummondo offers everything about<br />
life, the colorful world of Bodrum, which is<br />
outstanding address of summer, and the<br />
privileges in one platform.<br />
Bodrummondo Founder Cenk Alptekin, who<br />
has worked as a senior manager in the tourism<br />
sector for many years, underlined that<br />
Bodrum has brought unexplored values to<br />
the people come here for holidays, business<br />
trips, short or long-term travels and settlements.<br />
He said: ''Bodrum is one of the most<br />
important tourism regions of our country.<br />
With our new brand, we aim to meet all the<br />
needs of our guests in Bodrum, which hosts<br />
thousands of Turkish and foreign people every<br />
year. We assume life and entertainment<br />
assistance duty some way in Bodrum. We<br />
bring together the high quality, reliable, expert<br />
people and institutions that our guests<br />
can get service in a single platform and we<br />
provide them to buy the services they need<br />
in Bodrum easily through this platform.''<br />
ALL THE OPPORTUNITIES ABOUT LIFE<br />
Bodrummondo offers privileged advantages<br />
in contractual entertainment, food<br />
& beverage places and beach clubs. Bodrummondo<br />
provides all the facilities about<br />
life such as city transfer, car rental, hotel,<br />
real estate consultancy, catering, private<br />
invitation, wedding organizations, diving,<br />
and from trip in the vineyard to helicopter<br />
hiring, also it gives lifestyle services such<br />
as sailing.<br />
Ekim / Kasım / Aralık | 2018<br />
October / November / December<br />
73
Müzelerimiz<br />
Türkiye'nin<br />
eczacılık tarihi<br />
bu müzede!<br />
CENAY TOPRAKKAYA<br />
Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından<br />
tescil edilen Türk Eczacılık Tarihi İhtisas<br />
Müzesi, İstanbul Üniversitesi (İÜ) Eczacılık<br />
Fakültesi'nde açıldı. İÜ Rektörü Prof. Dr.<br />
Mahmut Ak, açılışta yaptığı konuşmada<br />
Eczacılık Fakültesi'nin Türkiye'deki eczacılık<br />
kültürünün başvuru merkezi niteliğinde<br />
olduğunu söyledi. Üniversitede 900'den<br />
fazla diploma programı ve 550 anabilim<br />
dalı olduğunu ifade eden Ak, dergimize<br />
şunları ifade etti:<br />
"Üniversitemiz, Türkiye'nin akademik camiasının<br />
en güçlü omurgasını teşkil etmektedir.<br />
Bu temsiliyet, bize büyük sorumluluklar<br />
da getiriyor. Üniversitemizde müze<br />
sayılabilecek kültürü, hikâyeleri ve objeleri<br />
barındırıyoruz. Müzecilik bölümümüz,<br />
kültürel miras varlıklarını koruma yüksek<br />
lisans programımız var. Burada üniversitemizin<br />
6. müzesini açıyoruz. Bu da bizim<br />
için büyük bir gurur vesilesidir. Yeni iki<br />
müzemizi de açmak için çalışmalara devam<br />
ediyoruz. Belki de Türkiye'nin en büyük tıp<br />
tarihi müzesini kuruyoruz."<br />
ECZACILIK TARİHİMİZİN<br />
GÖRSEL HAFIZASI<br />
İstanbul İl Kültür ve Turizm Müdürü Dr.<br />
Coşkun Yılmaz ise, Türk Eczacılık Tarihi<br />
İhtisas Müzesi'nin kendisi için ayrı bir öneme<br />
sahip olduğunu dile getirdi. Yılmaz, İÜ Tarih<br />
Bölümü mezunu olduğuna ve tıp tarihine dair<br />
farklı kitaplara imza attığına işaret ederek;<br />
"Osmanlılarda Sağlık isimli bir kitabın yazar<br />
ve editörlüğünü üstlendim. Kitabı hazırlarken<br />
en çok sıkıntısını yaşadığım konulardan<br />
biri, tıp tarihine dair görsel objelerdir. Şimdi<br />
buraya sadece müze olarak bakmamak gerekiyor,<br />
aslında eczacılık tarihimizin görsel<br />
hafızasını burada bulacağız. İlim, kültür ve<br />
sosyo-ekonomi tarihi açısından oldukça<br />
önemli bir yer" değerlendirmesinde bulundu.<br />
TEMELLERİ TURHAN BAYTOP<br />
TARAFINDAN ATILDI<br />
İÜ Eczacılık Fakültesi Dekanı Prof. Dr.<br />
Erdal Cevher de Türkiye'nin ilk Eczacılık<br />
Tarihi İhtisas Müzesi'nin en köklü eczacılık<br />
fakültesinde açıldığının altını çizdi. Müzenin<br />
kurulmasında emeği geçenlere teşekkür<br />
eden Cevher; "İÜ Eczacılık Fakültesi,<br />
1839'dan beri ilacın üretilmesinden hastaya<br />
İÜ Rektörü<br />
Prof. Dr.<br />
Mahmut<br />
Ak...<br />
ulaştırılmasına kadar her aşamada görev ve<br />
sorumluluk alabilecek katılımcı, yenilikçi ve<br />
bağımsız bilimsel düşünceye sahip mezunlar<br />
yetiştiren, ülkemizin köklü fakültelerinden<br />
biridir. Fakültemiz bugüne kadar ülkemizdeki<br />
birçok köklü üniversitenin eczacılık<br />
fakültelerinin kurulumunda da aktif olarak<br />
görev almıştır. Müzemizin temelleri 1960'ta,<br />
rahmetle andığımız Prof. Dr. Turhan Baytop<br />
tarafından atılmıştır. Müzenin çekirdeğini<br />
Baytop'un kişisel koleksiyonu oluşturmuş,<br />
daha sonra eczacı ve hekimlerin bağışlarıyla<br />
müzemiz zenginleştirilmiştir" dedi.<br />
MÜZE HAKKINDA<br />
Türkiye'nin ilk eczacılık tarihi müzesi<br />
olarak Prof. Dr. Turhan Baytop tarafından<br />
1960'ta kurulan Türk Eczacılık Tarihi İhtisas<br />
Müzesi; Türkiye'de eczanelerin, eczacılık<br />
eğitiminin ve ilaç endüstrisinin tarihine ışık<br />
tutan kaynaklar içeriyor. Bu koleksiyonun<br />
korunması, gelecek nesillere aktarılması<br />
ve meslek tarihiyle ilgili araştırmalara<br />
imkân sağlanması amacıyla ihtisas müzesi<br />
olarak tescil edilmek üzere, rektörlük<br />
tarafından Kültür ve Turizm Bakanlığı'na<br />
yapılan başvuru onaylandı. Topkapı Sarayı<br />
Müzesi Enderun Eczahanesi'ne ait şiddetli<br />
zehirler dolabı, ayrı bulundurulacak ilaçlar<br />
dolabı, porselen ilaç kavanozları, cam ilaç<br />
şişeleri ve drog kutuları müzede sergileniyor.<br />
Müzede, Osmanlı döneminden Pasteur<br />
Eczahanesi ve İstikamet Eczahanesi'nin,<br />
Türkiye'de eczanelerin gelişimi hakkında<br />
fikir veren dolapları, prodüi şişeleri, ilaç<br />
yapımında kullanılan malzeme ve reçete<br />
kayıt defterleri de yer alıyor.<br />
İstanbul İl<br />
Kültür ve<br />
Turizm Müdürü<br />
Dr. Coşkun<br />
Yılmaz...<br />
İÜ Eczacılık<br />
Fakültesi<br />
Dekanı Prof.<br />
Dr. Erdal<br />
Cevher...<br />
74 Ekim / Kasım / Aralık | 2018<br />
October / November / December
Medikal Turizm<br />
Takip edilecek<br />
MEDİKAL TURİZM<br />
TRENDLERİ<br />
UZM. DR. SİNAN İBİŞ<br />
Medikal Turizm Derneği<br />
Başkanı<br />
Medikal turizm, çoklu milyar dolar endüstrisiyle<br />
önümüzdeki 10 yıl içerisinde her yıl yüzde 25 büyüme<br />
kapasitesine sahip. Bu data gösteriyor ki, her geçen gün<br />
daha fazla insan bu konuyla ilgilenmekte. Seyahat etme<br />
zevkiyle medikal uygulamaların faydalarını birleştirmenin<br />
keyfini yaşamak, medikal turizmi cazip kılmakta.<br />
DÜNYADAKİ TOP MEDİKAL TURİZM TRENDLERİ<br />
☑ Özel Sağlık Şehirlerinin Büyümesi<br />
Yabancı yatırımlar belirli düzeyde artış gösteriyor,<br />
bu da özel sağlık şehirlerinin oluşmasına büyük katkı<br />
sağlıyor. Değişik ülkelerden hastalar, multi özellikteki<br />
hastanelerden etkileniyor. Bu hastaneler, hem sağlık<br />
hem de misafirperverlik hizmetlerini bir arada sunuyor.<br />
☑ Asya Açılımı<br />
Medikal turizmde Asya ülkelerini tercih eden medikal<br />
turistlerin sayısının hızla artması bekleniyor. Çünkü<br />
Asya ülkeleri, yüksek oranda ve standartlarda misafirperverlik<br />
sunuyor. Ek olarak, durmaksızın<br />
teknolojilerini güncelliyorlar. En tepe noktada<br />
ise Asya'da medikal servisler, tüm bölgelere<br />
göre çok daha ucuz.<br />
☑ Yetenekli Medikal Turizm<br />
Profesyonellerinin Yetiştirilmesi<br />
Endüstrinin gelişimi, yetenekli kalifiye eleman<br />
ihtiyacı doğuruyor. Bu doktorlar, hemşireler,<br />
çevirmenler, fizyoterapistler ve diğer yöneticileri<br />
kapsıyor. Bu profesyonellere ihtiyacın<br />
artması nedeniyle, tıp ile ilgili okullar ve eğitim<br />
merkezleri de hızla gelişiyor, yaygınlaşıyor. Gelişen<br />
medikal turizm ile yetişen profesyoneller,<br />
medikal turistlerin yararına olabilecek birçok<br />
prosedürü de öğreniyor. Bunlar arasında burun<br />
estetiği, anjiyoplasti, göğüs estetiği, girişimsel<br />
tıp, kök hücre uygulamaları, organ nakilleri ve<br />
ileri tıp uygulamaları var.<br />
☑ Yeni Destinasyonların Kurulumu<br />
Medikal turizmde yol alan birçok ülkenin artık<br />
yeni rakipleri olacak. Özellikle nefes kesici<br />
tabiatıyla Birleşik Arap Emirlikleri, Yunanistan,<br />
Tayvan ve Türkiye, son yıllarda pozitif büyüme<br />
gösterdi ve turistlerin görmek istediği yerler<br />
listesine girdiler.<br />
Medikal turizm aslında sağlık sektörünün<br />
geleceğini değiştirdi. Çok büyüdü ve globalde<br />
büyümeye devam ediyor. Önceden belirlenen<br />
standartlar, daha çok insanın daha büyük<br />
ilerleme, kaliteli servis ve maliyet düşüklüğü<br />
talepleriyle gelecek yıllarda değişecek.<br />
Ekim / Kasım / Aralık | 2018<br />
October / November / December<br />
75
Termal ve Sağlık Turizmi<br />
Sivas’ın doktor balıkları,<br />
tüm dünyaya ‘şifa’ olmaya hazırlanıyor<br />
PINAR BALTACI<br />
3. Uluslararası Termal ve Sağlık Turizmi<br />
Zirvesi’nin bu seneki ev sahibi Sivas oldu.<br />
Geçtiğimiz yıllarda sırasıyla Afyon ve<br />
Denizli’de gerçekleştirilen zirvenin Sivas<br />
ayağında, termal su ve birçok hastalığın<br />
şifa kaynağı olan doktor balıklar dünyaya<br />
tanıtıldı. Dünya sağlık turizmi pazarına<br />
açılmaya hazırlanan Sivas’ta düzenlenen<br />
uluslararası toplantıya, 52 ülkeden toplam<br />
300’e yakın delege katıldı.<br />
Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Kongre Salonu'nda<br />
organize edilen toplantıya Sivas<br />
Valisi Davut Gül, Sivas Belediye Başkanı<br />
Sami Aydın, Ticaret Bakanlığı Hizmetler ve<br />
Devlet Yatırımları Daire Başkanı Alperen<br />
Kaçar, Türkiye Sağlık Turizmi Konseyi<br />
(THTC) Kurucu Başkanı Emin Çakmak,<br />
Sivas Ticaret ve Sanayi Odası yöneticileri,<br />
Cumhuriyet Üniversitesi Rektörü Prof. Dr.<br />
Alim Yıldız ile 52 ülkeden gelen sağlık turizmcileri<br />
katıldı. Sivas’ın yerel yönetimlerinin<br />
de kentlerinin turizm potansiyeli hakkında<br />
bilgi sunduğu zirveye, Türk ve Alman basın<br />
mensupları da bir hayli ilgi gösterdi.<br />
Türkiye Sağlık Turizmi Konseyi Kurucu<br />
Başkanı Emin Çakmak...<br />
TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN<br />
MİHENK TAŞI: SİVAS<br />
3. Uluslararası Termal ve Sağlık Turizmi<br />
Zirvesi’nin açılış konuşmasını yapan THTC<br />
Kurucu Başkanı Emin Çakmak, Sivas'ın<br />
artık tüm dünyada görücüye çıkmaya hazır<br />
olduğunu gördüklerini belirterek; "Türkiye<br />
Cumhuriyeti’nin kuruluşunun mihenk taşı<br />
olan Sivas, günümüzde hâlâ şifa dağıtmaya<br />
devam ediyor. Ticaret Bakanlığımızın önemli<br />
destekleri, ORAN Kalkınma Ajansı’nın, Sivas<br />
Sivas Valisi Davut Gül<br />
Belediyesi ve diğer paydaşların katkılarıyla<br />
zirveyi düzenledik. 13 yıldır faaliyette bulunan<br />
THTC’nin Türkiye’de 375 üyesi, 91 ülkede<br />
<strong>16</strong>5 temsilci ofisleri bulunuyor. THTC üyesi<br />
52 ülkenin direktörleri ve ofis temsilcileri,<br />
partner kurumlarıyla bu zirveye katıldı. Konseyimiz<br />
yurtiçi ve yurtdışında 500’e yakın<br />
etkinliğe imza attı" ifadelerini kullandı.<br />
VALİ DAVUT GÜL: SİVAS ŞİFA KAYNAĞI<br />
Konferansta söz alan Sivas Valisi Davut Gül<br />
ise zirvenin önemine vurgu yaparak; "Bu<br />
zirve bu zamana kadar Sivas’ta yapılan en<br />
önemli etkinlik. Sivas'ta son 10 yılda yapılan<br />
otellerin, konaklama tesislerinin sayısı 20'nin<br />
üzerinde. Bu hem Sivas'ın hem de Türkiye'nin<br />
gücü. Tüm bunların yanında Sivas, güvenilir<br />
ve kolay ulaşılabilir bir şehir. Sivas'ın 7 bin<br />
yıllık bir geçmişi, güçlü bir medeniyeti, güçlü<br />
bir tarihi ve birikimi var. Bunu da Sivas'ı<br />
gezdiğinizde ayakta kalan eserleriyle görebilirsiniz.<br />
Sivaslılar da bunun farkında. İnşallah<br />
bu toplantı, kentin turizminin canlanmasına<br />
da vesile olacak. Sivas, nem oranının en az<br />
olduğu ve güneşi en iyi alan şehir. Kaplıcaları<br />
ve doğal güzellikleriyle de şifa kaynağı" dedi.<br />
76 Ekim / Kasım / Aralık | 2018<br />
October / November / December
Termal ve Sağlık Turizmi<br />
Alman Medical Spa Vakfı Başkanı Lutz<br />
Lungwitz, kangal köpeklerini çok sevdi...<br />
LUNGWITZ: SİVAS GELECEK İÇİN<br />
BÜYÜK POTANSİYEL TAŞIYOR<br />
Zirve sonunda değerlendirmede bulunan<br />
Alman Medical Spa Vakfı Başkanı<br />
Lutz Lungwitz; "Sivas gelecek için büyük<br />
potansiyel taşıyor. Almanya’ya döndüğümüzde<br />
Sivas için neler yapabileceğimize<br />
dair Türkiye Sağlık Turizmini Geliştirme<br />
Konseyi Başkanı Emin Çakmak ile çalışmalara<br />
başlayacağız" diyerek, şunları ifade<br />
etti: "Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Almanya<br />
ziyaretinde tartışmalar yaşandı. Ancak<br />
bizim aramızda fikir üretilme tartışmaları<br />
yapılıyor. Almanya’da yaşayan birçok Türk<br />
var. Buralara geldiğim zaman yadırgamıyorum.<br />
10-12 yıl önce THTC ile ilişkilerimiz<br />
başladı ve çok şey öğrendim. Dostluğumuz,<br />
tüm siyasi tartışmaların dışındadır."<br />
SİVAS’I DÜNYAYA DOKTOR<br />
BALIKLAR TANITACAK<br />
Zirve sonucunda yapılan değerlendirmede;<br />
"Sivas’ın en değerli ürünü ve dünya markası<br />
olan ‘doktor’ balıkların sihirli, iyileştirici<br />
yanlarını öne çıkararak şehri tanıtmaya<br />
çalışacağız" kararı öne çıktı. Bu anlamda<br />
Sivas’ta ilk akla gelen merkez Kangal Balıklı<br />
Kaplıca oluyor. Bizler de yolumuzu Sivas’ın<br />
Kangal ilçesine düşürerek, ‘doktor’ balıkların<br />
sihrine yakından şahit olduk. 1988 yılından<br />
bu yana merkezin işletmesini elinde<br />
bulunduran Fuat Ünsal, dergimize tesise<br />
dair şu açıklamalarda bulundu: "Tesisimize<br />
hem Türkiye hem de yurtdışından ilgi yoğun.<br />
Gelenler olumlu etkilerini görerek, her sene<br />
ziyaret etmeye başlıyorlar. Balıklarımız<br />
tam anlamıyla bir tedavi uyguluyor. Suda<br />
yaklaşık 37 derece sıcaklık var, normalde<br />
bilimsel olarak 27 derecenin üzerinde balık<br />
yaşamaması gerekir. Burası bir mucize...<br />
YAN ETKİSİZ, SAĞLIKLI TEDAVİ<br />
Kaplıcalarımızda tedavi iki farklı aşamayla<br />
ilerliyor. Tedavinin yüzde 30’unu selenyumlu<br />
su ile birleşen balıklar yaparken, yüzde 70’i<br />
selenyumlu su sayesinde gerçekleşiyor.<br />
Suya girdiğiniz anda balıklar, yaralı bölgeleri<br />
tespit ederek temizliyor. Kısa sürede cildinize<br />
olan etkilerini görüyorsunuz. Bir sedef<br />
hastasına olan etkileri sadece dört saat<br />
sonra fark ediliyor. Suda bulunan anti septik<br />
mineraller sayesinde bu balıklar, kendilerini<br />
her yıl 8-10 defa yenileyebiliyor. Devletten<br />
bu anlamda destek bekliyoruz. Buradaki<br />
doğal tedavinin teşvik edilmesi gerekiyor.<br />
Buraya gelenlere yan etkisiz, sağlıklı tedavi<br />
sağlıyoruz. Cumhuriyet Üniversitesi’nde<br />
konuyla alakalı çalışmalar yapan çok sayıda<br />
akademisyen bulunuyor. Bu tesisin benzeri<br />
değil Türkiye’de, dünyada dahi yok. Devletimizden<br />
bu anlamda destek bekliyoruz."<br />
ZENGİN TERMAL POTANSİYELİ<br />
Etkinliğin sonunda <strong>TOURMAG</strong> Turizm Dergisi’ne<br />
zirvenin önemi ve sonuçlarına dair<br />
değerlendirmede bulunan Sivas Kültür ve<br />
Turizm İl Müdürü Kadir Pürlü de etkinlikten<br />
çıkan en önemli sonucun Sivas’ın çok zengin<br />
termal potansiyele sahip bir şehir olması<br />
olduğuna vurgu yaparak, şunları söyledi:<br />
"Termaldeki potansiyelimizi dünyaya ilan<br />
etmek, tanıtmak, ardından buraya yatırımcıları<br />
davet ederek ve mevcut tesislerimizi<br />
insanlara açarak, tüm dünyaya Sivas’ın<br />
şifalı sularını tanıtmayı hedefliyoruz.<br />
Tüm bu amaçlarla 3. Uluslararası Termal<br />
ve Sağlık Turizmi Zirvesi dört bölümden<br />
oluştu. Birincisi, şehrimizin tarihi ve kültürel<br />
dokusunu insanlara göstermek oldu.<br />
İkinci gün zirvemizi yaptık ve buradaki<br />
bütün potansiyeli alanında uzman kişilerce<br />
anlatmaya çalıştık. Ardından ise tüm bu<br />
anlatılanları gelen konuklarımıza canlı<br />
olarak gösterdik.<br />
SİVAS'A GELİN,<br />
SİZİ BALIKLARA YEDİRELİM!<br />
Ben şehrin Kültür ve Turizm Müdürü olarak<br />
etkinliğin çok faydalı olduğunu söyleyebilirim.<br />
Bu güzel kaynaşmadan ötürü sizin aracılığınız<br />
ile Türk-Alman basınına teşekkürlerimi<br />
sunuyorum. Zirvede çıkan sonuçları rapor<br />
haline getireceğiz. Bu çalışmaların Sivas’ın<br />
kaderini değiştireceğine inanıyorum. Tüm<br />
dünyaya son kez şunu söylemek isterim;<br />
Sivas şifalı sularıyla, ozanlarıyla, yemekleriyle,<br />
el sanatlarıyla ve her şeyden öte sıcak<br />
insanlarıyla herkesi cezbeden bir şehir. Bu<br />
güzel şehre gelin, şifalı sularından yararlanın,<br />
doktor balıklarını ziyaret edin. Sivas’a gelin,<br />
size balık yedirelim demiyorum; Sivas’a<br />
gelin, sizi balıklara yedirelim diyorum."<br />
İşletmeci Fuat Ünsal...<br />
Sivas Kültür ve Turizm İl Müdürü Kadir Pürlü...<br />
Toplamda üç gün süren programda yerli ve yabancı<br />
misafirlere Sivas’ta şehir turu düzenlendi. Selçuklu<br />
Dönemi’nden kalma tarihi ve değerli yapılar,<br />
tek tek gezdirilerek tanıtıldı. Alman basınının<br />
özellikle büyük ilgi gösterdiği tarihi<br />
yapılar önünde sayısız fotoğraf<br />
çekildi. Cumhuriyet'in temellerinin<br />
atıldığı Sivas’ın bu anlamda da özel<br />
bir yeri olduğu, geziler sırasında<br />
sık sık vurgulandı. Anadolu kültürüne<br />
olan ilgisini etkinlik sırasında<br />
dile getiren Alman gazeteci Christopher<br />
Kubaseck, Sivas’tan bir<br />
ney satın alarak, Sivas Ulu Camii<br />
önünde bizlere mini bir konser<br />
vermeyi ihmal etmedi.<br />
Ekim / Kasım / Aralık | 2018<br />
October / November / December<br />
77
Kültürel Miras<br />
Mostar'ın<br />
asırlık Osmanlı<br />
konakları<br />
CENAY TOPRAKKAYA<br />
Bosna Hersek'in tarihi köprüsüyle ünlü Mostar şehrinde bulunan<br />
asırlık Osmanlı konakları, mimari yapıları ve tarihi dokusuyla<br />
ziyaretçilerini kendine hayran bırakıyor. Her yıl binlerce<br />
turistin ziyaret ettiği Mostar'da görülmesi gereken başlıca<br />
eserler arasında yer alan "Biscevic Evi", "Muslibegovic Evi" ve<br />
"Kajtaz Evi" isimli konaklar, Balkanlar'daki Osmanlı mimarisinin<br />
en önemli eserleri arasında gösteriliyor.<br />
Neretva Irmağı'nın üzerinde Mimar Hayrettin tarafından<br />
1566'da inşa edilen Mostar Köprüsü'nün yanı sıra Karagöz<br />
Bey Camisi ve Karagöz Bey Medresesi gibi önemli Osmanlı<br />
eserlerine ev sahipliği yapan şehirdeki üç konak, ziyaretçilerini<br />
adeta zamanda yolculuğa çıkarıyor. Dış görünümleri son derece<br />
mütevazi, ancak içleri adeta kültürel bir hazine olan bu Osmanlı<br />
konakları, inşa edildikleri dönemdeki yaşama dair birçok detayı<br />
içinde barındırıyor.<br />
BİRÇOK ROMAN VE FİLME İLHAM KAYNAĞI OLAN<br />
BİSCEVİC EVİ<br />
Mostarlı turizmci Mili Bijavica, konuyla ilgili <strong>TOURMAG</strong><br />
Turizm Dergisi'ne yaptığı açıklamada turistlerin en çok şehir<br />
merkezinde bulunan Biscevic Evi'ni ziyaret ettiğini belirterek,<br />
ziyaretçilerin <strong>16</strong>35'te inşa edilen bu evin içinde kahvelerini<br />
yudumlarken zümrüt yeşili Neretva Irmağı manzarasının da<br />
keyfini çıkarabildiğini anlattı. Konağın pencerelerinden süzülen<br />
güneş ışığının birçok roman ve filme ilham kaynağını olduğunu<br />
söyleyen Bijavica, konağın Ahmet ve Zehra isimli bir çifte ait<br />
olduğunu, ancak bu çiftin çocukları olmadığından kuzenlerine<br />
miras kaldığını dile getirdi. Mili Bijavica, turizm acentesi olarak<br />
konağı kendilerinin kullandığını aktararak, konağın zaman içinde<br />
hasar gören bazı kısımlarının da en kısa sürede onarılması<br />
temennisinde bulundu.<br />
ÜÇ ASIRLIK MUSLİBEGOVİC EVİ<br />
Tadzudin Muslibegovic ise şehirdeki bir diğer Osmanlı<br />
konağı olan aile yadigârı Muslibegovic Evi'nin<br />
üç asır önce inşa edildiğini ifade ederek, 1992-1995<br />
yılları arasında yaşanan savaşın ardından evi ziyaret<br />
açtıklarını anlattı. Konağın "haremlik" ve "selamlık"<br />
bölümlerinden oluştuğunu kaydeden Muslibegovic;<br />
"Konak inşa edildiğinde haremlik kapısı yokmuş. Aile,<br />
selamlık kapısından evin içine girip, kendi kısımlarına<br />
ayrılırmış. Bahçe duvarları, evin kadınları içeride<br />
rahatsız olmasın diye yüksek inşa edilmiş" dedi.<br />
UNESCO KORUMASI ALTINDAKİ KAJTAZ EVİ<br />
Mostar'da dört asır önce inşa edilen Kajtaz Evi<br />
de ülkedeki en önemli Osmanlı mirası arasında<br />
gösteriliyor. Aile yadigârı konağı bugüne kadar<br />
kısmen korumayı başaran Adis Kajtaz, evin zaman<br />
içinde hasar gördüğünü ve sadece yarısının ayakta<br />
kalabildiğini söyledi. Kajtaz, konağın simetrik iki<br />
alandan oluştuğunu ve dışarıdan bakıldığında açık<br />
bir kitabı andırdığını belirterek; "Evin arka kısmında<br />
bahçeye açılan bir alan daha vardı, ancak bu alan<br />
savaş zamanında yandı. Konak, dönemin Mostar<br />
Kadısı tarafından inşa edilmiş. Her odada hamam<br />
da yapılmış. Bu, o dönemde insanların temizliğe<br />
ne kadar önem verdiğini gösteriyor. Evde hizmetçi<br />
odaları da mevcut... Bu da evde zengin bir hayat<br />
sürüldüğünün göstergesi... Kajtaz Evi, aynı zamanda<br />
UNESCO koruması altında. Film ve romanlara da<br />
konu olan konak, her yıl çok sayıda turist tarafından<br />
ziyaret ediliyor" açıklamasında bulundu.<br />
Ekim / Kasım / Aralık | 2018<br />
October / November / December<br />
79
Exhitibiton<br />
ACE of M.I.C.E.<br />
Exhibition by<br />
Turkish Airlines<br />
is set to shape event<br />
industry’s future<br />
Istanbul and Turkey remains one of the most important<br />
MICE tourism destinations in the global respect.<br />
According to the ICCA statistics, Istanbul was one of<br />
the top ten cities hosting international conventions<br />
and organizations in 2015. After several unfortunate<br />
events taken place in the last few years in which<br />
successful enough to distort city’s image, Istanbul is<br />
again recovering as it offers magnificent experience<br />
to all of its guests.<br />
Istanbul is also the host city of a MICE industry trade<br />
show, ACE of M.I.C.E. Exhibition by Turkish Airlines.<br />
ACE of M.I.C.E. is the leading event for the meetings,<br />
incentives, conferences and events industry of Turkey<br />
and the surrounding region. The trade show is a B2B<br />
platform where various stakeholders of the industry<br />
gather under the same roof to expand their business<br />
network, discuss the future trends and create route<br />
maps for the industry to deliver better results.<br />
The show has significant importance<br />
in terms of providing a<br />
connection between the global<br />
and regional MICE industry. Every<br />
year, as part of the Hosted Buyer<br />
Programme, 200 international<br />
buyers are being hosted throughout<br />
the 3 day-long show to engage<br />
B2B meetings with the local<br />
providers to do business in Turkey.<br />
Providers of the MICE industry, especially<br />
the ones from the region,<br />
showcase their services to the<br />
buyers from all around the world<br />
in a suitable platform of which<br />
ACE of M.I.C.E. offers every year<br />
and to conduct B2B meetings in a<br />
perfectly designed system.<br />
BRINGING TOGETHER THE<br />
GLOBAL MICE INDUSTRY<br />
For its 2019 edition in Istanbul<br />
from 20-22 February, the trade<br />
show sets itself the ambitious<br />
goal of bringing together the<br />
global MICE industry and introduces<br />
latest innovations on the<br />
event and experience design to<br />
its participants. In 2018, ACE of<br />
M.I.C.E. hosted 617 buyers from 41<br />
countries who came to conduct<br />
B2B meetings with exhibitors. The<br />
programme received a very good<br />
feedback as %87,3 of hosted<br />
buyers said they were satisfied<br />
with the exhibition and find it very<br />
beneficial for their business.<br />
DELIVERS BENEFICIAL<br />
EXPERIENCE FOT ALL<br />
PARTICIPANTS<br />
Volkan Ataman, President of the<br />
Tourism Media Group, said: “Our<br />
relentless effort to organize ACE<br />
of M.I.C.E. Exhibition by Turkish Airlines<br />
perfectly and our ambition<br />
to make this event as the leading<br />
meeting point of the MICE industry<br />
paid off. This is the outcome of<br />
our passion to make Istanbul and<br />
Turkey as top tourism destinations<br />
of the world. We are putting great<br />
effort to make sure ACE of M.I.C.E.<br />
delivers beneficial experience for<br />
all of its participants.”<br />
OFFERING UNIQUE<br />
EXPERIENCES FOR THE GUESTS<br />
ACE of M.I.C.E. is not merely a B2B<br />
platform, as it also has concurrent<br />
features such as the networking<br />
events and the Speakers’ Corner<br />
Programme. Speakers’ Corner<br />
programme is the leading MICE<br />
industry summit that has been<br />
hosting globally known professionals,<br />
futurists and influencers<br />
each and every year to discuss the<br />
present and future trends of the<br />
meeting and event industry. The<br />
exhibition hosts various events<br />
within the 3 day-long program.<br />
Gala Dinner, Bosporus Boat Tour<br />
and the AMEzing Party offer<br />
unique experiences for the guests<br />
to engage in business interactions<br />
and expand their network while<br />
enjoying the events.<br />
Ekim / Kasım / Aralık | 2018<br />
October / November / December<br />
81
Objektifimden<br />
Bu yolun sonunda Bulgaristan var!<br />
BURGAS’ta yine geçtik<br />
dümenin başına,<br />
fakat bu kez karada…<br />
Bize çok yakın ama bizden değil gibi... Elbet<br />
ortak noktalarımız var, yaşayıp görmeli!<br />
Yazı ve Fotoğraflar:<br />
YİĞİT UYGUN<br />
Yeşil bir denizde gidiyorum olabildiğince... Etrafımda<br />
çamlar, akasyalar, çınarlar alabildiğince! Kuşların<br />
sesi ve lastiklerin hışırtısı kulaklarımda... Yol dar mı,<br />
dar! İki araç zor geçer; varsın olsun. Ben de mutlu,<br />
araba da... Motor sesinden anlarım! Nereye mi? Pek<br />
kimsenin gitmediği bir yere; bu kez Bulgar'a! Rotamız<br />
Burgas... Hayırlısı...<br />
"Bulgaristan mı? Hadi canım nereden çıktı, ne<br />
alaka?" diyenleri duyar gibiyim. Haklılar, ben de aynı<br />
görüşte idim. Bu kadar gezen ben, yanı başımızdaki<br />
komşumuzu, Bulgaristan’ı hep atlamışım. Yanılmışım<br />
dostlar... Bulgaristan’ı atlamışım, yazık etmişim! Hiç<br />
ummadığım kadar güzel, ucuz ve keyifli...<br />
Biz Burgas’a dönelim yine, keyif alın... Bulgaristan’ın<br />
dört büyük kentinden biri olan Burgas, bizim<br />
Kırklareli’nin komşusu. Evet, o anlattığım güzel<br />
yollardan geçip, sınır Dereköy... Sadece 85 km sonra<br />
Burgas’tayız. Havalimanı elbette var ama ülkemizden<br />
kolay ulaşım karadan. Pek çok otobüs firmasının<br />
düzenli seferleri var. Fakat kara ulaşımının sıkıntıları<br />
da yok değil. Buradan giderken Bulgar sınırına girdiğinizde<br />
tüm eşyalar didik didik aranıyor. Otobüslerde<br />
durum daha da fena, 50 kişinin bavulları tek tek<br />
indiriliyor! Dönerken de tam tersi. Bulgar bakmıyor,<br />
bizimkiler ise tek tek X-Ray’dan geçiriyor. Neyse,<br />
bunlar keyfinizi kaçırmasın.<br />
Burgas güzel bir yer. Yaklaşık 250 bin nüfuslu kent,<br />
ülkenin en büyük kargo limanı, turizm şüphesiz ikinci<br />
en büyük gelir... Zira plajlar görülmeye değer. Karadeniz’de<br />
öyle mi? Aynen öyle, Karadeniz'de! Tarih mi?<br />
Elbette var, hem de fazlasıyla. '2019 Avrupa Kültür<br />
Başkenti Adayı' nasıl olunur yoksa? 1367'den 1878<br />
Osmanlı-Rus Savaşı'na dek burası Türk hakimiyetinde.<br />
Sonra Bulgar Prensliği ve 1908'den sonra ise,<br />
bağımsız Bulgaristan’ın en önemli kentlerinden…<br />
82 Ekim / Kasım / Aralık | 2018<br />
October / November / December
Objektifimden<br />
Evet, Burgas güzel gerçekten. Genelde<br />
yeşil bir coğrafya, keyifli binalar, güzel<br />
parklar, müthiş plajlar, ötesinde iyi yemek,<br />
iyi şarap… Her şeyden öte, gülümseyen<br />
insanlar... Trafikte saygılı, az olan Türkçeleri<br />
ile size yardımcı, fakat batılı! Kısaca özel...<br />
Ben, bulmayı beklediğimden çok daha fazlasına<br />
tanık oldum. Hani geçmişte var olan<br />
söylentilerde var ya; mafya, uyuşturucu,<br />
hırsızlık, bela... Kaldığım süre içince asla en<br />
ufak bir olaya rastlamadım Burgas'ta. Tam<br />
tersine gecenin çok geç saatlerinde, genç<br />
kızlar tek başlarına sokaklarda son derece<br />
özgür, aileler ise bir o kadar güvenli...<br />
Hadi biraz tarihsel ve turistik yerlere göz<br />
atalım beraberce… Geziler; Aleksandrovska’da<br />
pusuladan başlıyor burada. Bu<br />
cadde, buranın kalbi adeta... Her yönünde,<br />
her tarafında sizi kendisine bağlayacak<br />
mekânların adeta kapısı durumunda. Pusula<br />
yani HUB! (onlar öyle diyor), heykeltıraş<br />
Radostin Damaskov yapımı. Kent 0 noktasında<br />
bu pusulada ve her yöne hareket<br />
buradan. Hadi bakalım...<br />
Öncelikle küçük bir kent olduğundan yürüyün<br />
bence, gerekirse taksi ve otobüs de var tabi.<br />
Taksiler ucuz bize göre aslında. Bulgaristan,<br />
zaten ucuz bize göre. Konudan konuya geçtik<br />
ama iki kişi içkili sağlam bir akşam yemeğini<br />
yarı fiyatına yiyebilirsiniz Burgas'ta, ülkemize<br />
göre (İstanbul ölçülerinde).<br />
Ulaşımdan geldik; nefis bir tren garı ve<br />
hemen etrafında otobüs terminalleri...<br />
Şehrin göbeğinde… Tren garı mutlak<br />
fotoğraflanmalı, gerçekten şık bir bina...<br />
E, fotoğraf deyince de dönelim tarihsele;<br />
Etnografya ve Arkeoloji Müzesi kesin<br />
görülecek ve mutlak çekilecek. Parmaklar<br />
deklanşörden ayrılmıyor, devam ediyoruz.<br />
Methodius Katedrali, tabi ki Petko Zadgorski<br />
Sanat Galerisi, eğer zaman varsa<br />
St. Anastasia Adası!!! Uzaktan fotoğrafı<br />
bile güzel, yaşayın... Hadi saat meydanına<br />
geçelim. "Burası ne?" demeyin, buluşma<br />
yeri ve bir sonraki günün programının yapıldığı<br />
yer... Bogoridi ve Aleksandrovska<br />
caddeleri kesişiminde adeta bir anıt!<br />
Botanik bahçesi kıvamındaki parklar denizle<br />
bütünleşirse, alın size müthiş plajlar,<br />
fakat daha ötesi zevk! Karadeniz kıyısı olmasına<br />
rağmen hemen hiç kar yağmaması,<br />
ısının çok düşmemesi ama bitki kültürünün<br />
yükselmesi, son dalga ekolojik değişimlerden<br />
çok fazla zarar görmemesi, belki<br />
de buranın şansı… Daha ne kadar sürer bu<br />
şans, bilinmez...<br />
Dostlar, Burgas burası... Lezzetler de<br />
keyifli... İnanılmaz köfteler yedik dersem?<br />
Evet, bazıları Kırklareli’nden göçen bir<br />
ailenin bize lütfu... Ama diğerleri... Neyse,<br />
lezzetler fena... Salt et değil tabi, şık deniz<br />
ürünlerinden de tattık epeyce… Sunumlar<br />
çok başarılı, leziz şaraplar eşliğinde...<br />
Burgas’ı anlatmaya devam... Enfes plajlarda<br />
(Central Beach veya North Beach<br />
gibi) gün batımında şık planlar çekebilir,<br />
aynı zamanda lezzetlere tanıklık edebilirsiniz.<br />
"Eğlence hayatı nasıl?" diyenler<br />
var? Bunun için yakındaki Sunny Beach<br />
ve civarına gitmeli. Kumar tutkunlarını da<br />
mutlu edecek bu çaba; sizi köpük banyolu<br />
partilerden, neredeyse 24 saat giden bir<br />
eğlence trenine bindirecek! Fakat dikkat,<br />
aşırıya kaçmayalım...<br />
Peki, buralardaki içki kültürü? Yerel biralar<br />
hoş, şarapçılık da hiç fena değil Bulgaristan’ın<br />
bu bölgelerinde. Ben keyif aldım,<br />
umarım siz de alırsınız. Tüm bu aşamada<br />
genelde sosyal, eğitimli, yemeyi içmeyi<br />
bilen, güleç yüzlü insanlarla bir arada<br />
olacaksınız. Veee ucuza, tabi ülkemize<br />
göre... Gitmeden Leva temin edenler şanslı<br />
olur. Tabi orada da döviz bürolarından da<br />
alabilirsiniz. Ödemeler Leva ile unutmayın.<br />
Geçmişte iki ülke arasında yaşanan<br />
gerginlikler, göçlere zorlamalar tabi ki<br />
unutulamaz. Ancak günümüzde hepsine<br />
sünger çekilmiş durumda. Aşılmış yani...<br />
Farklı bir coğrafya, ilginç bir deniz, tadılası<br />
bir mutfak... Bence deneyin!<br />
Ekim / Kasım / Aralık | 2018<br />
October / November / December<br />
83
Destinasyon<br />
Saklı kalmış yeryüzü cenneti;<br />
MADAGASKAR<br />
CENAY TOPRAKKAYA<br />
Dünyanın dördüncü en büyük adası, Hint Okyanusu<br />
ile Mozambik Kanalı etrafında bulunan, Asya ile<br />
Afrika'yı buluşturan Madagaskar; doğal güzellikler,<br />
endemik biyo-çeşitliliği ve farklı toplum yapısıyla<br />
"yeryüzünün saklı cenneti" olarak biliniyor.<br />
Kara sınırı bulunmayan Madagaskar'ın komşuları<br />
arasında Komor, Mauritius ve Reunion adaları<br />
yer alıyor. Başkent Antananarivo'da yaklaşık 1,5<br />
milyon kişi yaşarken, ülke nüfusunun 25 milyon<br />
civarında olduğu tahmin ediliyor. Madagaskar<br />
ya da halk arasında bilinen ismiyle "Mada", ilk<br />
bakışta diğer ada ülkelerine benzetilse de bitki<br />
örtüsü ve barındırdığı hayvan çeşitliliği açısından<br />
diğerlerinden ayrışıyor.<br />
GENİŞ CANLI ÇEŞİTLİLİĞİ<br />
Sürüngenlerden sivrisineklere, kurbağalardan<br />
kelebeklere geniş canlı çeşitliliğinin olduğu ülkede<br />
biyolojik çeşitliliğin yüzde 80'inin endemik olduğu<br />
biliniyor. Madagaskar denilince ilk akla gelen lemurlar<br />
da bu biyolojik çeşitliliğin önemli bir parçası.<br />
Zira ülke, sadece kendi topraklarında rastlanan<br />
60 lemur türüne ev sahipliği yapıyor. Dünyanın<br />
en büyük kuşları olan ve soyu tükenmekte olan fil<br />
kuşları da sadece Madagaskar’da yaşıyor. Zürafa<br />
böceği, mikro bukalemun, dans eden sifaka, gecko,<br />
domates kurbağası, yassı kertenkele, comet<br />
güvesi, mızrak burunlu yılan, tenrec, fanaloka,<br />
fossa, ındri, siyah lemur, aye-aye ve çok daha fazla<br />
çeşit sadece bu topraklarda...<br />
TURİZMDE REKOR ARTIŞ<br />
Yaklaşık 200 bin canlı türünün bulunduğu Madagaskar;<br />
son yıllarda yapılan yatırımlar, artan<br />
otel sayısı, iyileştirilen altyapı çalışmaları ve yeni<br />
havayolları şirketlerinin de ülkeye sefer başlatmasıyla<br />
turizmde ciddi artış yaşadı. Madagaskar<br />
Turizm Bakanlığı'nın verilerine göre ülkeye gelen<br />
turist sayısı giderek yükseliyor. Öte yandan<br />
ülkeye gelen turistlerin tek aradığı, adanın eşsiz<br />
faunası değil. Madagaskar'ın Mozambik Kanalı<br />
ve Hint Okyanusu'na kıyı kentleri, hem deniz tatili<br />
yapmak isteyenler için iyi bir alternatif hem de<br />
yerel halkın modernizmden uzak hayatını gözlemlemek<br />
için iyi bir seçenek olarak öne çıkıyor.<br />
84 Ekim / Kasım / Aralık | 2018<br />
October / November / December
Destinasyon<br />
HAZİNE ADASI<br />
Doğası ve canlı çeşitliliği nedeniyle "Hazine Adası" benzetmesi<br />
yapılan ülkeye ziyaretçi sayısı artsa da turizmin<br />
gelişmesi için atılması gereken çok fazla adım bulunuyor.<br />
Ülke içi uçuşların en ucuzunun 250-300 dolar arasında<br />
seyretmesi, buna karşılık karayolunun da güvenlik<br />
tehlikesi arz etmesi, turistlerin ülke içindeki hareketini<br />
kısıtlayan faktörlerden. Madagaskar'ın tek şeritli ve bol<br />
virajlı yollarında 100 kilometre yaklaşık 3 saatte alınabilirken,<br />
hava kararınca soygun riski oldukça artıyor. Ancak<br />
hükümet, tıpkı ülkenin genelinde şaşırtıcı şekilde yaygın<br />
olan 4G internet altyapısı gibi yolların da yakın gelecekte<br />
yenileneceği sinyalini veriyor.<br />
NE AFRİKA NE ASYA<br />
Yaklaşık 88 milyon yıl önce Hindistan'dan kara kütlesi<br />
olarak ayrılan Madagaskar, Afrika kıtasının doğu kıyısında<br />
bulunmasına karşın dünyada insanlar tarafından<br />
yerleşilen en son bölgelerden biri. Bu özelliği nedeniyle,<br />
adanın bitki örtüsü ve hayvan çeşitliliğinin tamamen dış<br />
müdahaleden uzak, kendiliğinden geliştiği biliniyor. Hem<br />
Afrika hem de Asya'dan özellikler taşıyan Malgaş halkı ise<br />
kendi arasında çok çeşitlilik gösteriyor. Malgaşlar; Malay,<br />
Endonezya, Hint ve Arap ırklarının karışımından oluşurken,<br />
ne Afrikalılara ne de Asyalılara benziyor. Ülkenin belli<br />
bölgelerinde neredeyse kumral Malgaşlara rastlanırken,<br />
aralarında koyu tenli olmasına karşın çekik ve renkli gözlüler<br />
ise dikkati çekiyor. Malgaş halkı, etrafta her ne kadar<br />
çok fazla turist görmeye alışık olmasa da yabancılara<br />
son derece sıcakkanlı ve misafirperver davranıyor. Sakin,<br />
stresten uzak ve hayatın son derece yavaş ilerlediği ülkede,<br />
halk da bu ritme uyarak yaşamını sürdürüyor.<br />
DÜNYANIN EN GENİŞ<br />
MUTFAKLARINDAN BİRİ<br />
Madagaskar mutfağı, dünyanın en<br />
geniş mutfaklarından biri sayılıyor.<br />
Çünkü hemen hemen her kültürün<br />
etkisi altına girmiş. Madagaskar'da<br />
Afrika, Asya, Orta Asya, Avrupa ve<br />
Hindistan mutfağından pek çok yemek<br />
bulabilirsiniz. Ayrıca birçok yemekleri<br />
de pilav üstü yeniyor. Hatta<br />
onlar için yemek, pilav demek.<br />
güneydeki Ifaty Mercan Kayalıkları<br />
ve Isalo Milli Parkı ideal. Adanın<br />
bozulmamış plajları ve koyları, dalış<br />
meraklılarının favorileri arasında.<br />
Denize girmek için Doğu Madagaskar’da<br />
bulunan ve gün geçtikte<br />
büyüyen bir kumsal şehri olan The<br />
Vanilla Coast’taki Sambava’ya<br />
gidebilirsiniz. Tabii köpekbalıklarına<br />
dikkat etmenizde fayda var.<br />
İSLAMİYET YAYILIYOR<br />
Arapça kaynaklarda, Arap tarihçi El Mesudi'nin adayı 10.<br />
yüzyılda ziyaret ettiği ve 12. yüzyıl itibariyle de adada<br />
Arap ve Endonezyalıların gelmesiyle İslamiyet'in yayıldığı<br />
rivayet ediliyor. Madagaskar, <strong>16</strong>-17. yüzyıllarda Portekizliler<br />
ve Fransızlar tarafından keşfedilince İslamiyet'ten de<br />
uzaklaşmaya başlıyor. Sömürgeciliğin yanı sıra yürütülen<br />
misyonerlik faaliyetleri nedeniyle adadaki Müslüman<br />
nüfus, yüzde 1'lere kadar gerilemiş durumda. Resmi<br />
rakamlara göre, ülkede 2010'da nüfusun yalnızca yüzde<br />
1'inin Müslüman olduğu açıklanmıştı. Ancak son yıllarda<br />
ülkede sayısı artan Müslüman dernekler sayesinde bu<br />
oranın yükseldiğine inanılıyor. İslamiyet'in yayılmasında<br />
Müslüman Malgaşların yanı sıra Türkiye'den her yıl kurban<br />
organizasyonu için adaya gelen sivil toplum örgütleri ve<br />
vakıflar da önemli rol oynuyor.<br />
DALIŞ MERAKLILARI İÇİN İDEAL<br />
Dalış yapmayı seviyorsanız,<br />
Madagaskar size güzel seçenekler<br />
sunabilir. Dalış meraklıları için
Fijet Academy<br />
Türkiye genç<br />
turizm gazetecilerine<br />
ev sahipliği yaptı<br />
CENAY TOPRAKKAYA<br />
Türkiye, Dünya Turizm Yazarları ve Gazetecileri<br />
Federasyonu’nun (FIJET) turizm<br />
basınına yeni gazeteciler kazandırmak<br />
adına düzenlediği organizasyona ev<br />
sahipliği yaptı. Başkanlığını Türkiye’den<br />
Sema Kutlu’nun yürüttüğü FIJET Academy<br />
2018, İzmir’de gerçekleşti. FIJET Academy<br />
"Genç Gazeteciler Eğitim Programı"<br />
başlığı altındaki buluşmaya Bulgaristan,<br />
Bosna Hersek, Fas, Fransa, Hırvatistan,<br />
Romanya, Slovakya, Tunus ve Türkiye’den<br />
turizm gazetecisi olmayı hedefleyen genç<br />
adaylar katıldı.<br />
İZMİR VE ÇEVRESİNİ GEZDİLER<br />
Bir hafta süren eğitim programı kapsamında<br />
organizasyon tarafından Bergama,<br />
Selçuk, Çeşme, Alaçatı, Seferihisar, Foça<br />
ve İzmir kent merkezine geziler de düzenlendi.<br />
Yaşar Üniversitesi kampüsünde, aralarında<br />
<strong>TOURMAG</strong> Turizm Dergisi Yazarı<br />
Dr. Barbaros Kon’un da yer aldığı, alanında<br />
uzman akademisyenler tarafından dersler<br />
verildi. Yaşar Üniversitesi, İzmir Büyükşehir<br />
Belediyesi ve ilçe belediyelerinin<br />
destek verdiği eğitim programını başarıyla<br />
tamamlayan genç turizm gazetecileri,<br />
düzenlenen törende sertifikalarını aldı.<br />
86 Ekim / Kasım / Aralık | 2018<br />
October / November / December
Fijet Academy<br />
yaptığı konuşmada "Bu tür organizasyonlar<br />
ile turizm dünyasına bilgili, donanımlı ve<br />
nitelikli gazeteciler kazandırmayı hedefliyoruz.<br />
Buna sadece Türkiye’nin değil, tüm<br />
dünyanın ihtiyacı var. Nasıl tıp alanında,<br />
mimarlıkta, mühendislikte farklı alanlar<br />
varsa, turizm gazeteciliğinde de olmalı<br />
diye düşünüyoruz" sözleriyle turizm gazeteciliği<br />
alanında ihtisaslaşmanın önemine<br />
dikkat çekti.<br />
İZMİR’E, İZMİRLİLERE TEŞEKKÜR<br />
Organizasyonun sonunda bir teşekkür<br />
mesajı yayınlayan FIJET Academy Başkanı<br />
Sema Kutlu; "FIJET Akademi Genç Gazeteciler<br />
Turizm Eğitim Programı, gerek<br />
akademik gerekse uygulamalı saha eğitimi<br />
açısından bugüne kadar gerçekleşmiş olan<br />
FIJET Academy programları arasında en<br />
başarılılar arasında kendine haklı bir yer<br />
buldu" açıklamasında bulundu. Bu gururu<br />
yaşarken İzmir'in doğasında olan çok<br />
kültürlülük, saygı, sevgi ve barışçıl düşünce<br />
yapısına sahip İzmirlilerin ve İzmirli yöneticilerin<br />
katkısının çok büyük ve değerli<br />
olduğuna değinen Kutlu, şunları ifade etti:<br />
FIJET Academy Başkanı Sema Kutlu... FIJET Başkanı Tijani Haddad...<br />
İZLENİMLERİNİ KENDİ ÜLKELERİNDE<br />
ANLATACAKLAR<br />
İzmir Ticaret Odası’nda düzenlenen<br />
sertifika töreni ve gala yemeğine, eğitim<br />
programına destek veren kurum ve kuruluş<br />
temsilcileriyle turizm sektörünün önde<br />
gelen isimleri katıldı. Eğitim programının<br />
İzmir’de düzenlenmesi için büyük bir çaba<br />
gösterdiklerini ifade eden FIJET Academy<br />
Başkanı Sema Kutlu, genç turizm gazetecilerinin<br />
eğitim programı boyunca İzmir’in<br />
tarihi ve turistik merkezlerini ziyaret etme<br />
şansı bulduğunu, katılımcıların İzmir’e dair<br />
izlenimlerini kendi ülkelerindeki turizm<br />
mecralarında anlatacaklarını söyledi.<br />
DÜNYA İLE ENTEGRASYON İÇİN<br />
BÜYÜK FIRSAT<br />
Dünya Turizm Yazarları ve Gazetecileri<br />
Federasyonu Başkanı (FIJET) ve geçmiş<br />
dönem Tunus Turizm Bakanı Tijani Haddad,<br />
Türkiye ve Tunus’un turizm deneyimi açısından<br />
benzerlikler taşıdığını, turizmin ülke<br />
kalkınması ve dünya ile entegrasyon için<br />
büyük fırsat olduğunu ifade etti.<br />
TÜRKİYE’NİN DEĞİL,<br />
TÜM DÜNYANIN İHTİYACI VAR<br />
FIJET'i ülkemizde temsil eden Türkiye<br />
Turizm Yazarları ve Gazetecileri Derneği<br />
(ATURJET) Başkanı Delal Atamdede ise,<br />
İZMİR SEVDALISI OLARAK TÜRKİYE'DEN<br />
AYRILDILAR<br />
"FIJET Akademi Komitesi olarak programımıza<br />
destek veren onlarca kurum ve<br />
kuruluşa minnettarız. Amacımız, ülkemizi<br />
ve güzel İzmir'imizi en iyi şekilde tanıtmak<br />
ve turizme katkıda bulunmaktı. Bize<br />
destek veren bu yüce gönüllü misafirperver<br />
İzmirliler sayesinde, öğrencilerimizin<br />
her biri şimdi birer İzmir sevdalısı ve İzmir<br />
turizm elçisi olarak ülkemizden ayrıldı.<br />
İnanıyoruz ki Yaşar Üniversitesi'nin başarılı<br />
ev sahipliği, akademik ve lojistik desteği,<br />
bizim ve tüm İzmirlilerin katkısı ile İzmir,<br />
en güzel şekilde tanıtılmış oldu. Programa<br />
katılan tüm öğrenci ve öğretmenlerin güler<br />
yüzle buradan ayrılmaları, bizim için en<br />
büyük ödül oldu."<br />
ATURJET Başkanı Delal Atamdede...<br />
Ekim / Kasım / Aralık | 2018<br />
October / November / December<br />
87
Değerlerimiz<br />
Doya doya Kemeraltı<br />
Tarih ve<br />
Lezzet Turu<br />
Kaybolmak insanın kafasında negatif çağrışım<br />
yapsa da, Kemeraltı’nda kaybolmak keyifli bir şeydir.<br />
Düşünsenize; 14 bin 500 ticarethanenin bulunduğu,<br />
85 bin kişinin yaşadığı, dünyanın en eski ve en büyük<br />
çarşısındasınız. Bir anda kendinizi kaybediyorsunuz,<br />
bilerek ve isteyerek...<br />
SERDAR ÇELENK<br />
Turist Rehberi - Ege<br />
Gastronomi Turizmi<br />
Derneği Başkanı<br />
Gerçekle hayal arasında bir yerdesiniz. Adeta bir<br />
masal denizinde yüzüyorsunuz. Etrafınızı rengârenk<br />
bir dünya çevirmiş. Başınızı sağa çeviriyorsunuz, bir<br />
tenekeci plastik dünyasına karşı savaş veriyor. Sol<br />
yanınızda mis gibi dibek kahvesi kokuları. Bir insan<br />
seline kapılmış gidiyorsunuz, Kemeraltı’nın rengârenk<br />
dünyasında.<br />
70’li yıllarda Kemeraltı Çarşısı...<br />
İzmir’in tarihi kadar eski bu çarşıda, başlangıcından<br />
günümüze kadar kesintisiz bir ticaret süregelmiş.<br />
İzmir’in tarihi Kemeraltı Çarşısı, kapsadığı 270 hektarlık<br />
alanda, 230 değişik iş kolunda, 800 bini aşkın<br />
ürün çeşidinin sunulduğu 14 bin 500 işyeriyle sadece<br />
ülkemizin değil, dünyanın en eski tarihi çarşısı olma<br />
unvanını koruyor. Adeta bir şehir Kemeraltı. Her gün<br />
çalışmak için 85 bin kişinin geldiği bir şehir...<br />
Satıcılarla alıcıların hâlâ sıcak bir ilişki içinde alışveriş<br />
yaptığı Kemeraltı Çarşısı'nda, yapılan ticaretten<br />
öte adeta bir terapi söz konusu. Düğün ve sünnetler<br />
için topluca gidilip alışveriş yapılan, fakat mutlaka<br />
bunun lezzetli bir yemekle taçlandırıldığı bir yer.<br />
Camileri ayrı güzel, hanları ayrı... Yahudi cemaatinin<br />
aktif ibadet edilen havraları da burada, içinde huzur<br />
bulacağınız camiler de... Velhasıl ayrı bir dünyadır<br />
Kemeraltı...<br />
Evde televizyon dizisi izleyeceğinize, gelin birlikte<br />
bir Kemeraltı turu yapalım. Kemeraltı labirentinde<br />
gezerken hem 600 yıldan eskiye giden tarihini soluyalım,<br />
hem de muhteşem esnaf lokantalarında lezzet<br />
avına çıkalım. İzmir’in sembolü Saat Kulesi’nin de<br />
bulunduğu Konak (Atatürk) Meydanı'ndan turumuza<br />
başlayalım. Tarihi Vilayet Konağı, Saat Kulesi, Yalı<br />
88 Ekim / Kasım / Aralık | 2018<br />
October / November / December
Değerlerimiz<br />
(Ayşe Hatun) Camisi, Konak Meydanı'nın<br />
süsleri. II. Abdülhamit’in tahta çıkışının 25.<br />
yılı olan 1901 yılında yapılan saat kulesinin<br />
saatleri, altı günde bir mekanik olarak<br />
kurulmak zorunda.<br />
Artık Kemeraltı’nın arka sokaklarında kaybolma<br />
ve eşsiz lezzetlerini tatma zamanı.<br />
Bir yandan özel yiyeceklerin tadına bakarken,<br />
diğer yandan da onun neden meşhur<br />
olduğunu, nasıl yapıldıklarını öğrenmek,<br />
gizemlerini keşfetmek gerek. İlk durağımız<br />
badem, ceviz ve Antep fıstığı ezmesi yapan<br />
Elgani... Bu tek kişilik fabrikada saf tatların<br />
nasıl imal edildiklerini öğreniyoruz. Birkaç<br />
adım sonra, serpme börek yapımını ustasından<br />
izlerken; otlu-peynirli, kıymalı tül<br />
gibi ince açılmış böreklerin pişmesini sabırsızca<br />
bekliyoruz. Diğer lezzet durakları da<br />
bizi bekliyor. Söğüş, İzmir’e has bir yiyecek.<br />
Adı büyük olan değil, tadı büyük olan Değer<br />
Söğüşcüsü, bizim tadım yapacağımız yer.<br />
Saat kulesini görüp de, onun yıllardır<br />
bakımını yapan saat ustası Feti Pamukoğlu’nu<br />
ziyaret etmeden olur mu? 3. Beyler<br />
Sokağı'ndaki saatçi dükkânına girdiğinizde,<br />
buradan kolay kolay çıkamayacağınızı anlıyorsunuz.<br />
Burası adeta bir saat müzesi...<br />
Fethi Bey çok ilginç bir kişilik... Tüm saatler<br />
adeta onun çocukları gibi...<br />
Beyler Sokağı'ndaki keşfimiz bizi Salepçioğlu<br />
Camii'ine götürüyor. Barok tarzında<br />
yüzyılın başında yapılmış bu cami, kalem<br />
işleri ile ünlü. Bu camiye aşık olacaksınız.<br />
Yola devam... İzmir’in ilk fotoğrafçısı Hamza<br />
Rüstem’in aynı adlı pasajdaki fotoğrafçı<br />
dükkânını ziyaret ediyor ve tarihini öğreniyoruz.<br />
Kendilerinden üst kattaki müze<br />
odalarını açmalarını rica edip, yüzlerce<br />
fotoğraf makinesi ve malzemeyi görme<br />
olanağını buluyoruz.<br />
Biraz susadık galiba. Başdurak’ta köşe başında<br />
gerçek meyvelerden sıkılmış meşhur<br />
karadut şerbetinin tadına varıp, Kestane Pazarı’na<br />
devam ediyoruz. Önünden geçerken<br />
insanların ağzı sulanan meşhur Kemeraltı<br />
Turşucusu Tahsin’de durmadan yürümek<br />
imkânsız. Her türlü meyve ve sebzeden<br />
oluşan turşular, önümüzde adeta bir tablo<br />
gibi duruyor. Fotoğrafçılar iş başına!<br />
Kardeşler Köftecisi, etin kalitesinden ödün<br />
vermeden sunuyor leziz köftelerini. Tabii ki<br />
tadına bakacağız. Birkaç adım ötede Numan<br />
Pide, sipariş verdiğimiz otlu-peynirli ve<br />
kavurmalı kapalı pidelerimizi odun ateşinde<br />
pişirmeye başladı bile. Tadına doyamadınız<br />
değil mi? Ama daha başka lezzetler var<br />
sırada. Abacıoğlu Han bir sonraki durağımız.<br />
Burada size bir sürprizimiz olacak. 250 yıllık<br />
bu handa, Ayşa Boşnak Börekçisi’nin nefis<br />
Boşnak mantısını tadacağız. Tarihi ve pırıl<br />
pırıl bu mekânın üst katını da gezerek tarihi<br />
hissediyoruz. Yola Cafe, Lesmire, Abacıoğlu’nun<br />
diğer keyifli mekânları.<br />
Kemeraltı bir derya, bir hazine. Gezdikçe<br />
daha derinlere inersiniz. Artık cıvıl cıvıl<br />
kaynayan Hisarönü’ne doğru yola çıkma zamanı.<br />
Fakat her türlü yiyeceğin en tazesinin<br />
satıldığı tarihi Havra Sokağı’na uğramadan<br />
olmaz. Fotoğrafçılar için adeta bir cennet.<br />
Kemeraltı dünyanın en büyük AVM'si ise,<br />
Havra Sokağı da onun yiyecek içecek<br />
departmanı. Sebzenin, meyvenin, balığın en<br />
tazesi ve en hesaplısı hep burada oldu.<br />
Yavaş yavaş yönümüzü Hisarönü’ne<br />
çeviriyoruz. Hisarönü yaklaşık 2 bin 400<br />
yıl önce İzmir’in limanının, dolayısı ile merkezinin<br />
olduğu yer. Günümüzden 250 yıl<br />
öncesine kadar da bu konumunu korumuş.<br />
Anadolu’dan gelen malların depolandığı<br />
ve gemilere yüklendiği Kızlarağası Hanı,<br />
bitişiğindeki Hisar Camisi, gezip göreceğimiz<br />
son iki nokta. Eskiden hemen deniz<br />
kenarında olan bu hanın bir yanında liman,<br />
bir yanında da İzmir’in meşhur Ok Kalesi<br />
bulunuyordu. Abbas Usta’nın kuru fasulye<br />
ve pilavını tatmadan, önünde kuyruk eksik<br />
olmayan Hisarönü Şambalicisi’ne uğramadan<br />
turumuzu bitirmiyoruz.<br />
Tarihi hanlar, camilerin güzelliklerini<br />
görme olanağı bulacağımız gezinizi,<br />
Kızlarağası Hanı’nın üst katına çıkmadan<br />
tamamlamayın. Saatlerin nasıl geçtiğini<br />
anlamazsınız burada. Bana göre bir terapi<br />
merkezi burası. Tüm dertlerinizi, tasalarınızı<br />
unuttuğunuz... Kemeraltı’nı gerçekten<br />
gezdiğinizde ise, bu yazıdan çok daha<br />
fazlasını bulacaksınız. Kemeraltı’nı keşfe<br />
çıktığınızda gözünüz de, gönlünüz de, karnınız<br />
da doyacak.<br />
Ekim / Kasım / Aralık | 2018<br />
October / November / December<br />
89
Festival<br />
Dünya kenti Konya,<br />
müzikle gönülleri birleştirdi<br />
World city Konya united the hearts with music<br />
GÖNÜL KURT<br />
Türk-İslam mutasavvıfı ve şairi Mevlana Celaleddin-i<br />
Rumi'nin 811. doğum yıl dönümü etkinlikleri kapsamında,<br />
Konya'da Uluslararası Mistik Müzik Festivali düzenlendi.<br />
Konya Valiliği ile İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü tarafından<br />
bu yıl 15.'si gerçekleştirilen festivale, şimdiye kadar 47<br />
ülkeden 133 grup ile yüzlerce sanatçı katıldı.<br />
Bu yıl ise Özbekistan, Azerbaycan, Afganistan, İran,<br />
Irak-Kerkük, Fas, Lübnan, İspanya ve Türkiye'den sanatçı<br />
ve müzik topluluklarının renk kattığı Uluslararası Konya<br />
Mistik Müzik Festivali, tüm dünyadan mistik müzik severleri<br />
ve müzisyenleri bir araya getirdi. Binlerce yıl önce<br />
barışçı bir toplum oldukları tespit edilen Çatalhöyük halkı,<br />
yüzyıllar önce Tebriz'den yola çıkıp burayı yurt edinen<br />
Mevlana ve günümüzde bu atmosferi yaşamak isteyenler<br />
aynı topraklarda buluştu.<br />
GÖZÜNÜZÜN DEĞDİĞİ HER MESAFEDEN<br />
TARİH FIŞKIRIYOR<br />
<strong>TOURMAG</strong> Turizm Dergisi olarak konuk olduğumuz özel<br />
organizasyonda bir yandan ruhumuzu mistik müziklerle<br />
şenlendirirken, diğer yandan ülkemizin ulvi şehirlerinden<br />
Konya'nın tarihsel değerleri ve kültürel hazinelerini de bir<br />
International Mystic Music Festival was held in Konya<br />
within the scope of 811th birth anniversary activities<br />
of Mevlana Celaleddin-i Rumi, Turkish-Islamic mystic<br />
and poet. Hundreds of artists and 133 groups from 47<br />
countries participated to the festival which organized by<br />
Konya Governorship and Provincial Directorate of Culture<br />
and Tourism this year.<br />
International Konya Mystic Music Festival, which hosted<br />
many artists and music groups from Uzbekistan, Azerbaijan,<br />
Afghanistan, Iran, Iraq Kirkuk, Morocco, Lebanon,<br />
Spain, and Turkey, brought mystical music lovers and<br />
musicians together from all over the world this year. The<br />
people of Çatalhöyük, who were indicated as a peaceful<br />
society thousands of years ago, Mevlana who set off<br />
from Tabriz and come here centuries ago, and those who<br />
want to experience this atmosphere today, met in the<br />
same lands.<br />
EVERYWHERE YOU SEE SMEELS HISTORY<br />
<strong>TOURMAG</strong> Tourism Magazine attended to this special<br />
organization as a guest. On the one hand mystical<br />
music cheer our souls up, on the other hand, we had the<br />
90 Ekim / Kasım / Aralık | 2018<br />
October / November / December
Festival<br />
kez daha inceleme fırsatı bulduk. Anadolu Selçukluları'nın<br />
ve Karamanoğulları Beyliği'nin başkenti, Mevlana'nın<br />
bugün dünyayı 'aşk'a pervane eden felsefesinin oluştuğu<br />
şehir, dünyanın en eski yerleşimlerinden biri, 2012'den bu<br />
yana UNESCO Dünya Miras Listesi'nde olan Çatalhöyük<br />
ve gözünüzün değdiği her mesafede bir başka değerli<br />
tarihi eser... Mevlana Türbesi, Şems-i Tebrizi Türbesi, İnce<br />
Minareli Medrese, Karatay Medresesi ve Alâeddin Camii,<br />
Konya'nın kültürel hazinelerinden sadece birkaçı.<br />
TARİHİ SİLLE KÖYÜ<br />
Kilisesi, tarihi evleri, camileri, kaya yerleşimleri, köprüleriyle<br />
Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı döneminden izler taşıyan,<br />
5 bin yıllık tarihe sahip Sille Köyü, kesinlikle görülmeye değer.<br />
Konya Bilim Merkezi, Kelebekler Vadisi, Ecdad Bahçesi,<br />
Selçuklu Kongre Merkezi ise kentin turizm yelpazesinin<br />
daha yeni ve değerli mekânları. Kongre Merkezi; etkileyici<br />
mimarisi, kapasitesi ve modern salonları ile gelecekte kongre<br />
turizmine değerli hizmetler vermeye aday.<br />
GEZ DÜNYAYI, GÖR KONYA'YI<br />
Konya, bugün konuklarının keşfetmekten büyük keyif aldığı<br />
bir kent... Dolayısıyla, turizm ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik<br />
yatırım ve planlamaların başarılı olduğu aşikâr. O zaman<br />
biz de tekrar edelim; GEZ DÜNYAYI, GÖR KONYA'YI...<br />
opportunity to examine the historical values and cultural<br />
treasures of Konya, one of the divine cities of our country.<br />
Konya, the capital city of Anatolian Seljuks and Karamanid<br />
dynasty, and is the place where Mevlana's philosophy,<br />
which propelled the world to 'love' appeared. One of the<br />
oldest settlements in the world, Çatalhöyük, which has<br />
been on the UNESCO World Heritage List since 2012, and<br />
another valuable historical artifact at every place you<br />
see. Mevlana Tomb, Şems-i Tebrizi Tomb, Ince Minaret<br />
Madrasa, Karatay Madrasa and Alaeddin Mosque are just<br />
a few cultural treasures of Konya.<br />
HISTORICAL SILLE VILLAGE<br />
Sille Village, which has a history of 5 thousand years<br />
with its churches, historical houses, mosques, rock<br />
settlements, bridges, traces of Roman, Byzantine, Seljuk<br />
and Ottoman periods, is definitely worth to see. Konya<br />
Science Center, Butterfly Garden, Ecdad Garden, Selçuklu<br />
Congress Center are the new and valuable places of the<br />
city's tourism range. Congress Center, with its impressive<br />
architecture, capacity and modern halls, will provide<br />
valuable services to the future congress tourism.<br />
TRAVEL THE WORLD, SEE KONYA<br />
Today, Konya is a city where its guests take great pleasure<br />
while discovering it. Therefore, it is obvious that investments<br />
and plans to meet the tourism needs are successful.<br />
Then let us repeat; TRAVEL THE WORLD, SEE KONYA…<br />
Ekim / Kasım / Aralık | 2018<br />
October / November / December<br />
91
Ajanda<br />
Ekim’den Aralık’a,<br />
ajandanız kışın da dopdolu!<br />
PINAR BALTACI<br />
Yaz aylarının olmazsa olmazı olan konserler, tiyatrolar ve festivaller, kış aylarında<br />
da tüm Türkiye’de dolu dizgin devam ediyor. Soğuk havalara inat sokaklar, kültür<br />
merkezleri, salonlar bu kış cıvıl cıvıl olacak. 2018’in son demlerinde sanata<br />
doyacağınız birkaç yol haritasını sizler için derledik, buyurun...<br />
Ekim<br />
ÇAYIN GİZEMLERİ İZMİR<br />
TEA FESTİVAL'DE<br />
Hayatın her alanında dört mevsim<br />
bizlerle olan çayın büyülü ve lezzet<br />
dolu yolculuğu, İzmir Tea Festival 2018<br />
ile devam ediyor. Günlük hayatımızın<br />
vazgeçilmez içeceği olarak asırlardır<br />
bizlere eşlik eden çay; kış çayı, soğuk<br />
çay, beyaz çay, yeşil çay, siyah çay,<br />
oolong, earl grey, matcha çayı, rooibos,<br />
diyet çayı, yasemin çayı, tomucuklu,<br />
bergamotlu ve nicesi... Kısa ya da uzun<br />
mola ve buluşmalarda sohbetlerin<br />
vazgeçilmezi, zarif içecek çayın sayısız<br />
çeşidi ve sunum tekniği, yanına eşlik<br />
eden lezzetleri, festival organizasyonunda<br />
sizleri bekliyor. 19-20 ve 21 Ekim<br />
tarihlerinde İzmir'de gerçekleştirilecek<br />
festival, sürpriz sahne performanslarına<br />
da ev sahipliği yapacak.<br />
KARL HECTOR & THE<br />
MALCOUNS, AKBANK CAZ<br />
FESTİVALİ'NDE<br />
Krautrock’ın deneyselliğini Afrobeat<br />
ve caz ile harmanlayarak funk’a<br />
ustalıkla yediren Karl Hector &<br />
The Malcouns’ın müziği, evrensel<br />
tınılarıyla İstanbul Akbank Caz<br />
Festivali'nde olacak. Grup, Afrika<br />
disasporasından aldıkları ilhamla<br />
şekillendirdikleri Sahara Swing’in<br />
ardından ikinci albümleri Unstraight<br />
Ahead ile çerçevesini daha da genişleterek, Gana ve Mali menşeli Batı Afrika tınılarını Doğu<br />
Afrika caz melodileriyle buluşturdu. Zamansız bir müzik şöleni için festival sahnesinde<br />
yerini alacak grubun, 1960’ların son demlerinde yükselen özgür funk ruhunu Afrobeat ile<br />
buluşturacağı bu performansını kaçırmayın. Karl Hector & The Malcouns, 19 Ekim Cuma<br />
günü Babylon'da...<br />
90'LAR TÜRKÇE POP PARTİ<br />
90'lar Festivali ile geçmişe yolculuk<br />
yapmaya hazır olun. 70’ler,<br />
80’ler, 90’lardan günümüze Türkçe<br />
şarkılarla çocukluk anılarınız, ilk<br />
aşkınız, büyüdüğünüz yer, hayalleriniz,<br />
oyuncaklarınız, kasetler...<br />
Hâlâ içinizde bir yerlerde yaşayan<br />
her şeyi bulacağınız bu festival,<br />
30 Ekim’de Sanat Performance<br />
Açıkhava Sahnesi’nde...<br />
İSKANDİNAV CAZI, TÜRK<br />
MÜZİĞİ İLE BİRLEŞİYOR<br />
İsveçli kontrbascı Kristian Lind,<br />
İskandinav cazı ile Türk müziğini<br />
deneyimleyecek. Ayrıca, Lind’in<br />
bebop’tan klasiğe uzanan<br />
bestelerine de yer verecekler.<br />
Sanatçının “Winter Games” adlı<br />
solo albümünden parçaları, 22<br />
Ekim Pazartesi günü Nardis<br />
Jazz Club’da trio olarak yorumlayacaklar.<br />
94 Ekim / Kasım / Aralık | 2018<br />
October / November / December
Ajanda<br />
Kasım<br />
Aralık<br />
22. İSTANBUL TİYATRO<br />
FESTİVALİ BAŞLIYOR<br />
İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV)<br />
tarafından 22.'si düzenlenen<br />
İstanbul Tiyatro Festivali, 17 Kasım<br />
- 4 Aralık 2018 tarihlerinde şehrin<br />
her iki yakasında tiyatroseverlerle<br />
buluşuyor. 12 uluslararası, 12 yerli<br />
yapımın 18 farklı mekânda izleyici<br />
karşısına çıkacağı 18 günlük tiyatro<br />
maratonu, dünya tiyatrosuna yön<br />
veren uluslararası toplulukların güçlü performanslarından yerli<br />
yapımların merakla beklenen prömiyerleri ve güncel performanslara,<br />
Belçikalı ve Türkiyeli sanatçıların birlikte gerçekleştirdikleri<br />
çalışmalara ve yoğun bir ücretsiz yan etkinlik takvimine<br />
uzanan dolu dolu ve heyecan verici bir program sunuyor.<br />
KİTAP FUARI’NIN ONUR YAZARI<br />
SELİM İLERİ<br />
TÜYAP Tüm Fuarcılık Yapım A.Ş. tarafından<br />
Türkiye Yayıncılar Birliği işbirliğiyle<br />
hazırlanan 37. Uluslararası İstanbul Kitap<br />
Fuarı, 10-18 Kasım 2018 tarihleri arasında<br />
TÜYAP Fuar ve Kongre Merkezi Büyükçekmece’de<br />
düzenlenecek. Selim İleri'nin “Onur Yazarı” olarak<br />
belirlendiği fuarda, yazarın yaşamı ve eserleri üzerine, kendisinin<br />
de katılımıyla çeşitli panel ve söyleşiler düzenlenecek. Fuarın<br />
teması ise “Hayatı Edebiyatla Kuşatmak" olarak belirlendi.<br />
TÜRKİYE’NİN İLK<br />
KOMEDİ FESTİVALİ<br />
ANKARA’DA!<br />
Türkiye’nin ilk komedi festivali<br />
olan Ankara Uluslararası<br />
Komedi Festivali’nin dördüncüsü,<br />
14-25 Kasım 2018 tarihleri arasında düzenlenecek. Çok<br />
alternatifli bir programa sahip festival süresince, yerli ve yabancı<br />
ünlü güldürü sanatçıları çeşitli mekânlarda Ankara seyircisiyle<br />
buluşacak. Programında tiyatrolar, stan- up gösterileri, atölyeler,<br />
müzikaller, çocuk etkinlikleri ve amatör komedyenler için düzenlenen<br />
etkinlikler bulunduran 4. Ankara Komedi Festivali, Başkent<br />
seyircisine kahkaha dolu keyifli bir Kasım ayı vaat ediyor.<br />
ARENA, EFSANE<br />
PİYANİST DAVID<br />
HELFGOTT’U AĞIRLIYOR<br />
Dünyanın en önemli piyanistlerinden<br />
biri olan, hayatı<br />
Oscar ödüllü 'Shine' filmi ile<br />
beyaz perdeye aktarılan David<br />
Helfgott, başka hiçbir yerde<br />
göremeyeceğiniz bir konser deneyimi için Piu Entertainment<br />
organizasyonuyla 9 Kasım'da İstanbul'da! Volkswagen Arena'da<br />
gerçekleşecek 360 derecelik eşsiz sahne deneyimiyle, bir piyano<br />
dehasının performansına her açıdan şahit olacaksınız.<br />
İSTANBUL RESİTALLERİ’NİN<br />
KONUĞU: CLAIRE HUANGCI<br />
10 yaşında "Harika Çocuk" olarak<br />
ABD Başkanı Bill Clinton için özel<br />
bir konserde çalan bol ödüllü<br />
piyanist Claire Huangci, bu kez İstanbul Resitalleri'ne dünyanın<br />
en prestijli uluslararası piyano yarışmalarından 2018 Geza Anda<br />
Zaferi ile konuk oluyor. Son albümü "Chopin Diary" 2017'de yayınlanan<br />
sanatçı, müzik çalışmalarına Almanya'da devam ediyor.<br />
Avrupa, Amerika Birleşik Devletleri ve Asya ülkelerinde konser<br />
ve resitallerini sürdüren Claire Huangci, 15 Aralık’ta İstanbul<br />
Resitalleri’nde.<br />
YİTİK İMPARATORLUĞU<br />
RESMETMEK: BİZANS SANATI<br />
Koç Üniversitesi Anadolu Medeniyetleri<br />
Araştırma Merkezi (ANAMED), “Yitik<br />
İmparatorluğu Resmetmek: İtalyan<br />
Merceğinden Anadolu'daki Bizans<br />
Sanatı, 1960-2000” sergisiyle Bizans<br />
araştırmalarının tarihine ışık tutmayı amaçlıyor. Koç Üniversitesi<br />
ANAMED ve Sapienza Üniversitesi işbirliğiyle hazırlanan sergi,<br />
İtalyan akademisyenler tarafından Anadolu’da yarım asırdır<br />
yürütülen araştırmalara odaklanıyor. ANAMED’de yer alan<br />
Kemerli Galeri’deki sergi, 31 Aralık 2018 tarihine kadar ziyarete<br />
açık olacak.<br />
SEMAZENLER<br />
KONYA’YA ÇAĞIRIYOR<br />
Mevlana, 1273 yılındaki<br />
ölümünden bu yana her<br />
yıl 10 günlük bir festivalle<br />
Konya’da anılıyor. Her yıl 17<br />
Aralık’ta Konya’da Mevlana<br />
ve semazenler anısına<br />
düzenlenen törenlerde, festival süresince zemin etrafında dönen<br />
beyaz elbiseler giymiş erkekler tarafından sema dansı yapılıyor.<br />
Dansçının Allah’a duyulan büyük sevgi ile ilahi birliğe ulaşacağına<br />
inanılan bu dans, bu sene de görülmeye değer.<br />
‘İSTANBUL ARABESQUE<br />
PROJECT’ BU KEZ<br />
BALIKESİR’DE<br />
Arabesk eserleri rock altyapılar,<br />
arabesk vokaller ve doğu<br />
vurmalıları kullanarak yorumlayan<br />
İstanbul Arabesque<br />
Project, kendi bestelerini de<br />
arabesk öğelere bağlı kalarak<br />
yapıyor. Bergen’den Kamuran<br />
Akkor’a, Müslüm Gürses'ten İbrahim Tatlıses’e pek çok arabesk<br />
duayeninin eserlerini seslendiren grup, kendisini izlemeye gelen<br />
müzikseverlere arabeskin kederli değil, keyifli ve eğlenceli<br />
yönünü göstermeyi vaad ediyor. İstanbul Arabesque Project, 21<br />
Aralık'ta Hayal Kahvesi Bandırma sahnesinde olacak.<br />
Ekim / Kasım / Aralık | 2018<br />
October / November / December<br />
95
DAHA FAZLA FIRSAT<br />
DAHA FAZLA TATiL<br />
İNDİRİMLİ TATİL FIRSATLARI İÇİN<br />
HEMEN 444 0 484'Ü ARAYIN!<br />
#dahafazlatatil