publication
publication
publication
- No tags were found...
You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
Türkçe’nin Halk Şairi<br />
Bahtiyar Vahapzade<br />
Metehan TANYILDIZ<br />
Turan Ülküsü ve<br />
Elçibey<br />
Dr. Halit Gökalp KÜÇÜK<br />
İki Beden Tek Yürek:<br />
Resulzade Elçibey<br />
Kerem GÖKER<br />
Türk Dünyası Kültür-Sanat-Edebiyat-Politika-Eğitim Dergisi | Sayı:1 | Yıl:1 | Nisan 2014<br />
www.gokkubbedergisi.com<br />
Bir ananın iki oğlu,<br />
Bir ağacın iki kolu.<br />
O da ulu, bu da ulu<br />
Azerbaycan-Türkiye<br />
Bahtiyar Vahapzade<br />
Dr. Elnur Paşa<br />
ile Hocalı ve<br />
Amerika’da Türklük<br />
Özel Röportajı<br />
Azerbaycan, Ermenistan<br />
ve Aliyev: Bir Dış Politika<br />
Değerlendirmesi<br />
Emre KARTAL<br />
Genel Sekreter<br />
Ahmet Alkan ile<br />
Türk Dünyası<br />
Üzerine Söyleşi
Türk Dünyası Kültür-Sanat-Edebiyat-Politika-Eğitim Dergisi | Sayı:1 | Yıl:1 | Nisan 2014<br />
www.gokkubbedergisi.com<br />
GÖKKUBBE Dergisi<br />
Türk Dünyası Birlik Platformu Adına<br />
İmtiyaz Sahibi<br />
Ahmet ALKAN<br />
Genel Yayın Yönetmeni<br />
Dr. Halit Gökalp KÜÇÜK<br />
Yazı İşleri Müdürü ve Editör<br />
Metin BULUT<br />
Ar-Ge Sorumlusu<br />
Mert ÇAKIR<br />
Dizgi-Grafik-Tasarım<br />
E-posta<br />
turkdunyasibirlik@gmail.com<br />
Yayın Kurulu<br />
Ahmet ALKAN<br />
Dr. Halit Gökalp KÜÇÜK<br />
Metin BULUT<br />
Mert ÇAKIR<br />
Emre KARTAL<br />
Hüseyin Kürşat GEZE<br />
Raşit ACAR<br />
Mertcan ARITÜRK<br />
Ömer Faruk KOCATEPE<br />
Kemal KORKMAZ<br />
Ali Onur KARA<br />
Tuğrul BATMAZ<br />
Yunus TOPAL<br />
Cenk TAŞKIN<br />
Burak Kazım MIRIK<br />
Ahmet ÖZTÜRK<br />
Kadir CELEP<br />
Ahmet KÖSE<br />
Oğuzhan METİN<br />
Görüş ve önerileriniz için<br />
turkdunyasibirlik@gmail.com<br />
Dergimizde yayımlanan makaleler kaynak gösterilmek şartıyla iktibas edilebilir.<br />
Gönderilen yazılar yayımlansın veya yayımlanmasın iade edilmez.<br />
Yayımlanan tüm yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.<br />
TÜRK DÜNYASI BİRLİK PLATFORMU<br />
YAYIN ORGANIDIR<br />
www.turkdunyasibirlik.org
SUNUŞ<br />
Ahmet ALKAN<br />
Türk Dünyası Birlik Platformu Genel Sekreteri<br />
Değerli Gökkubbe okuyucuları ve Turan ülküsüne gönül veren ülküdaşlar,<br />
Türk Dünyası Birlik Platformu olarak faaliyete başladığımız ilk gün yapmaya planladıklarımızdan birisi<br />
olan dergi projemizi hayata geçirmenin gururunu yaşıyoruz. Bu dergi ile Türk dünyası üzerine kültür,<br />
sanat, edebiyat, fikir ve eğitim konuları kapsayan bir çalışma ortaya koymaya çalıştık.<br />
Türk dünyası üzerine hazırlanan birçok yayın olmasına rağmen birçok konuyu kapsayan bir dergi<br />
ihtiyacının olduğunu düşünerek böyle bir girişimde bulunduk. Bu sayede yayın hayatına katkıda<br />
bulunarak Türk dünyasını anlatmak için önemli bir adım olacaktır. Kültürel manada Türklüğe katkıda<br />
bulunmak büyük Türk Birliği ve Turan ülkümüze giden yolda fikirlerin gelişmesine ve uygulanma alanı<br />
açacaktır.<br />
Büyük Turan ülkümüzü yıllardır fikirler ışığında geliştirmek ve hedefe varmak için çeşitli girişimlerde<br />
bulunulmuştur. Bizlerde bu çağın gençleri olarak mazimizi iyi okuyarak, bugün şartlarında çalışmalara<br />
yapıyoruz. Bu çalışmaların hedefini de geleceğe yönelik kısa ve uzun vadeli planlar çerçevesinde hızla<br />
devam ediyoruz. İnanıyoruz ki bu ülküye inanan arkadaşlarımızın ummalı çalışmaları ile bu gelecek<br />
daha parlak olacaktır.<br />
20. yüzyılın başlarında Türkçülük ve Turancılık fikri ile yola çıkan aydınlarımız ve gençlerimiz, Türk<br />
yurtlarının bağımsızlığı ile yine tarihte olduğu üzere büyük bir Türk birliği hedefine varmak için uğraşlar<br />
veriyorlardı. Bu fikrin en büyük adımını atan İsmail Gaspıralı, Kazan’da çıkardığı Tercüman ile “dilde,<br />
fikirde, işte birlik” şiarı ile bütün Türk Dünyasında birlik olmanın önemini vurguladı. Bu birliğin ortak bir<br />
dilde konuşarak sağlanacağının farkında olan Gaspıralı yapmış olduğu yayınla bütün Türklerin ortak<br />
dilini oluşturmuştur.<br />
Türk dünyası için oluşturulan bu ortak dil ile artık fikirler olgunlaşmaya başlamıştır. Türk yurtlarında,<br />
Çarlık Rusya’da devrim olması ile bağımsızlık yolu hızlanmıştı. Birçok Türk aydın ve önder kişi<br />
bağımsız devletlerin kurulması için çalışmalara başlamışlardır. Başkurdistan’da Zeki Velidi Togan,<br />
Azerbaycan’da Mehmet Emin Resulzade, İdil Ural’da Sadri Maksudi Arsal ve daha birçok bölgede<br />
bağımsız Türk devletleri kurmak için mücadele verdiler. Fakat Rusya’nın yeniden güçlenmesi ve dünya<br />
dengelerinin değişmesi Türk yurtlarını yine esarete mahkûm etmiştir.<br />
1990’lı yıllara gelen kadar Türk yurtları Sovyet Rusya’nın zulmü altına asimilasyonlara maruz<br />
bırakılmıştır. Kimliklerinden ve öz benliklerinden uzaklaştırılarak mankurt bir toplum yaratma gayelerine<br />
karşın bölgedeki Türk boyları kendilerini muhafaza etmişlerdir. Yeniden bağımsızlıkları kazanmaları ile<br />
Orta Asya’dan tüm dünyaya yayılan ve gelişen yapıları örnek devletler olmayı başarmışlardır.<br />
İşte bizler bu geçmişi çok iyi okuyarak geleceği planlamalıyız. Bu çalışma ve planlama her alanda<br />
her kişinin inanarak çalışması ile olacağı açıkça ortadadır. Bizlerde her alan bu planlamayı yapmalı ve<br />
çalışmalara başlamalıyız. Ancak bu şekilde büyük Türk birliği varırız ve Turan ülkümüzü gerçekleştirmiş<br />
oluruz. Bu yolda çok çalışmak ve cesurca mücadeleler vermek gerekmektedir. Atsız Beyinde ifade<br />
ettiği üzere “yufka yüreklilerle çetin yollar aşılmaz, çünkü bu yol kutludur, gider Tanrıdağına”<br />
4 | Gökkubbe | Sayı:1 | Yıl:1
EDİTÖRDEN<br />
Metin BULUT<br />
GÖKKUBBE Dergisi Editörü<br />
Türk Dünyası Birlik Platformu Genel Sekreter Yrd.<br />
Kıymetli Gökkubbe okuyucuları,<br />
Türk Dünyası Birlik Platformu olarak, uzun zaman ve uğraşlar sonucunda çıkarttığımız elektronik<br />
dergimiz Gökkubbe’nin ilk sayısı ile karşınızda olmaktan mutluluk duyuyoruz. Platformumuzun<br />
kuruluşundan sonra bir takım yapısal eksiklikler, kurumsallaşamamanın sıkıntılarından dolayı dergimiz<br />
geç bir zamanda hayata geçmiştir. Geç olsun ama güç olmasın diyerek sizlere ulaşmanın mutluluğu<br />
ile şimdiden gelecek sayıların heyecanını duyuyoruz. Dergimiz bundan sonra yayınlanacak olan,<br />
UNESCO’nun da anma ve kutlama yıl dönümü kapsamına aldığı, Dil’de Fikir’de İş’te birliğin ideologu<br />
İsmail Gaspıralı Bey’in ölümünün 100. Yılına binaen Kırım özel sayısı ile yayın hayatına düzenli bir<br />
şekilde devam edecektir.<br />
Gökkubbe dergimizin bu sayısının konusunu Azerbaycan olarak belirledik.<br />
İlk sayımızda Azerbaycan dosya konusunun seçilme sebebi Platformumuzun Azerbaycan Türklüğüne<br />
duyduğu özel sevgi ve muhabbetten kaynaklanmaktadır. Ayrıca İlk sayımız ile Ziya Gökalp’in bize<br />
işaret ettiği; Türk Dünyasında birliğin ilk adımı Oğuz Türklerinin birliğinden geçer sözüne de katkı<br />
sunmayı amaç edindik.<br />
Azerbaycan sayımıza, Platform Genel Sekreterimiz Ahmet Alkan’ın sunuş ile başlıyoruz. Daha<br />
sonra Azerbaycan Türkçesi ile yazılmış ƏLİ BƏY HÜSEYNZADƏ TÜRK DİLİNİN VƏZİFƏYİ-<br />
MƏDƏNİYYƏSİ başlıklı iktibası okuyacağız. Üçüncü olarak, Azerbaycan’ın siyasal hayatı üzerine<br />
bir değerlendirmeyi inceleyeceğiz. Sonraki yazı, Azerbaycan dış politikası üzerine ince elenip sık<br />
dokunarak yazılmış bir yazıyı okuyacağız. Dosyamızın devamında HOCALI SOYKIRIMI ve 20<br />
YANVAR KATLİAM’larını inceleyen yazılarımız olacak. Yazılarımız Azerbaycan edebiyatı üzerine bir<br />
değerlendirme ve Bakü şehri izlenimleri ile devam edecektir.<br />
Ayrıca bu sayımız da Azerbaycan Gençlerinin önde gelen ismi DR. ELNUR PAŞA ile HOCALI<br />
SOYKIRIMI ve Amerika’da TÜRK varlığı üzerine bir röportaj gerçekleştirilmiştir. Bu röportaj dergimizin<br />
en merak edilen yazısı olacağını tahmin ediyor ilginize sunuyoruz. Dosyamızın geri kalanında Mehmet<br />
Emin Resulzade, Ebulfez Elçibey ve Bahtiyar Vahapzade gibi abide şahsiyetler üzerine yazılmış<br />
değerlendirmeleri bulacaksınız.<br />
Büyük bir heyecan ile sizlerin ilgisine sunduğumuz ilk sayımızın hazırlanmasında büyük ÖNEM, emek<br />
ve özen gösteren arkadaşlarımıza teşekkürü bir borç biliyoruz. Umut ediyoruz ki ilk sayımız, Nevruz’un<br />
uğurunu bizlere getirir. İnşallah yeni bir dirilişin… Yeni bir uyanışın… Yeni bir ateşin kıvılcımlarını<br />
platformumuzda yakar. Ve yine umut ediyoruz ki; burada yakılacak ateşin, Rus askerlerinin işgali<br />
altındaki Kırım’ı, Çin zulmü altındaki Doğu Türkistan’ı, Ermenistan işgali altındaki Karabağ’ı ve sözünü<br />
burada geçiremediğimiz zulüm altındaki esir Türklüğün var olduğu bütün diyarları kısacası bütün<br />
TURAN coğrafyasını aydınlatması ümidiyle…<br />
Yıl:1 | Sayı:1 | Gökkubbe |<br />
5
İÇİNDEKİLER<br />
8 10<br />
ƏLİ BƏY<br />
HÜSEYNZADƏ<br />
TÜRK DİLİNİN<br />
VƏZİFƏYİ-<br />
MƏDƏNİYYƏSİ<br />
Oğuzhan METİN<br />
Azerbaycan’da<br />
Siyasal Yaşam<br />
12<br />
Emre KARTAL<br />
Azerbaycan,<br />
Ermenistan ve Aliyev:<br />
Bir Dış Politika<br />
Değerlendirmesi<br />
18<br />
Raşit ACAR<br />
Azerbaycan<br />
Yüreğimde Bir<br />
Şah Damarıdır<br />
38 30 46<br />
Kerem GÖKER<br />
İki Beden Tek Yürek:<br />
Resulzade Elçibey<br />
Dr. Elnur Paşa ile Hocalı<br />
Soykırımı ve Amerika’da Türk<br />
Varlığı Üzerine Röportaj<br />
Genel Sekreter Ahmet Alkan ile<br />
Söyleşi: “Türk Dünyası ve Türk<br />
Dünyası Birlik Platformu”
SAYI:1 NİSAN 2014<br />
20 22 24 43<br />
Ali Bahadır<br />
BORUCU<br />
20 Yanvar (Ocak)<br />
Olayları<br />
Mert ÇAKIR<br />
Azerbaycan<br />
Edebiyatının<br />
Teşekkülü<br />
Ömer Faruk<br />
KOCATEPE<br />
Kadim Coğrafyanın<br />
Köhne Şehri Bakü<br />
Metehan<br />
TANYILDIZ<br />
Türkçe’nin Halk<br />
Şairi Bahtiyar<br />
Vahapzade<br />
54 56<br />
Doç. Dr. Kürşad ZORLU<br />
Türk Birliği’ne Giden Yol...<br />
Dr. Halit Gökalp KÜÇÜK<br />
Turan Ülküsü ve Elçibey<br />
58<br />
62<br />
Bizden Haberler<br />
Tavsiye kitaplar
ƏLİ BƏY HÜSEYNZADƏ<br />
TÜRK DİLİNİN VƏZİFƏYİ-MƏDƏNİYYƏSİ<br />
İKTİBAS<br />
Bir Türk ədibi diyor ki,<br />
Ərəbin dili din və məzhəb dili<br />
oldu, Türk dili isə mədəniyyəticədidə<br />
dili oluyor. Bu sözü bir<br />
az islah edəlim: Ərəb dili din<br />
və məzhəb dili oldu, Fars dili<br />
şeir və ədəb dili oldu, Türk dili<br />
isə dövri-cədid üçün tərəqqi<br />
və mədəniyyət dili oluyor. Bu<br />
həm zamanın, həm də məkanın<br />
iqtizaatındadır. Zamanca<br />
mədəniyyəti-islamiyyənin üçüncü<br />
dövrü, yəni dövri-axiri başlıca<br />
Türk tarixindən ibarət olduğu kibi,<br />
məkanca dəxi bu gün kürreyiərz<br />
üzərində Türk dilindən daha<br />
müntəşir dil yoxdur.<br />
Tulən Mancuriyadan<br />
və Sibiryanın əqsayi-şərqişimalında<br />
cərəyan edən Lena<br />
nəhri sahilindən başlayıb Altay,<br />
Qaraqorum, Pamir, Hindi-kuh,<br />
Qafqaz, Kırım dağlarından<br />
keçərək Balkan dağlarının<br />
müntəhayi-qərbinə qədər, ərzən<br />
Ural dağlarının müntəhayişimalından<br />
Afrikanın səhrayikəbirinə<br />
qədər olan yerlərdə<br />
sakin bulunan əhalinin qismiəzəmi<br />
Türk dili ilə mütəkəllim<br />
bulunuyorlar. Türkün:<br />
Eylər dili Çin səddinədək<br />
hökmünü icra,<br />
Bir ucudur Altay bu yerin, bir<br />
ucu səhra!<br />
İştə böylə vase bir ölkədə<br />
dağınıq bulunan qəbail və əşairin<br />
çoxu hənuz bir hali-nimvəhşətdə<br />
bulunuyorlar. Bunları təriqimədəniyyətə<br />
çıxardacaq vasitə<br />
nə Ərəb, nə Fars, nə Rus və nə<br />
Firəng dilidir. Bu vasitə ancaq<br />
və ancaq Türk dilidir. Bizə<br />
Avropalıların “lisani-ümumi”<br />
deyə icad etdikləri nə volapok və<br />
nə də esperanto lazımdır. Biz öz<br />
müxtəlif şivə və ləhcələrimizi<br />
islah və tövhid ilə özümüzə<br />
məxsus mədəni və ədəbi bir<br />
ümumtürk dili vücudə gətirə<br />
biləriz. Zatən Türk dilinin qəvaidiəsliyyəsi<br />
Avropa üləmasından<br />
Maks Müllerin dəxi isbat etdiyi<br />
vəchlə, fövqəladə müəyyən<br />
və məntiqə müvafiq surətdə<br />
mükəmməl olmaqla bu dil bütün<br />
Asiya üçün bir lisani-ümumi<br />
yerinə keçə bilər. Digər tərəfdən,<br />
mədəniyyətə xidmət üçün Türk<br />
qövmünün fitrətində fövqəladə<br />
bir istedad və zəka vardır. Böylə<br />
olduğu üçün Türklər ülum və<br />
fünuna pək böyük xidmətlərdə<br />
bulunmuşlardır. Ancaq bizim<br />
çoxumuz hənuz bunu bilmiyoruz,<br />
çünki Türklərin özləri tərəfindən<br />
yazılan asarı unudub Türk tarixinə<br />
Türk olmayanların, məsələn: :<br />
Ərəbin, Farsın, Rusun, Firəngin,<br />
Çinlinin gözü ilə baxıyoruz.<br />
Osmanlı Türklərinə gəlincə,<br />
bunlar da sair ətrak haqqında nə<br />
yazmışlarsa, sülalə təəssübü ilə<br />
yazmışlardır. Türklərin zatən<br />
qüsurlarından biri bu olmuşdur<br />
ki, hər yerdə öz nəcib olan Türk<br />
adlarını tərk ilə məşhur bir<br />
hökmdara, məsələn: Cığatay bin<br />
Çingizə, Noqay xana, Özbək xana,<br />
Sultan Osman bin-Ərtoğrula,<br />
Tatar xana nisbətən özlərinə ayrıayrı<br />
adlar taxmışlardır.<br />
Heç bir Alman ya Fransız<br />
özünə İohann Sollyeri, Burbon,<br />
Bonapart demədiyi halda,<br />
Türklərin bu adəti qəribdir. Hər<br />
halda tərk edilməlidir.<br />
İştə Türk olmayanların<br />
Türklər haqqında yazdığı<br />
kitablar qövmiyyət və ya məzhəb<br />
8 | Gökkubbe | Sayı:1 | Yıl:1
təəssübü ilə yazılmış olduğu<br />
kibi, Türk olanların da çoxu sair<br />
Türklərə sülalə təəssübü nəzəri<br />
ilə baxmışlardır. Bu səbəbdən<br />
ümumətrakın bitərəfanə bir tariximədəniyyətini<br />
yazacaq yeni və<br />
ciddən alim bir müvərrixə əşəddüehtiyacımız<br />
vardır.<br />
İçimizdə<br />
bol-bol<br />
“Şahnamə”lər, “İskəndərnamə”lər<br />
oxuyan bulunduğu halda kimsənin<br />
əlində Babur şahın “Tüzüki-<br />
Baburi”sini, Abdullah Hatifinin<br />
“Teymurnamə”sini, Nəcib<br />
Asimin “Türk tarixi”ni<br />
görəməzsiniz.<br />
Fərabiyi, Əbu<br />
Əli ibn-Sinayı<br />
Ərəb; Mollayi-<br />
Rumiyi, Mir<br />
Əlişir Nəvaiyi*<br />
Fars zənn<br />
ediyoruz, Türk<br />
oğlu Türk<br />
olduqlarından<br />
xəbərimiz<br />
yoxdur. Vaqeən<br />
bunlar asarlarını<br />
Ərəbcə və Farsca<br />
yazmışlardır.<br />
Lakin böylə dahilər<br />
yetişdirmək şərəfi<br />
yenə Türklərə racedir.<br />
Zamanımızda Əlimərdan<br />
bəy ancaq Rusca, Əhməd<br />
Rıza ancaq Fransızca yazıyor.<br />
Əhməd bəy Ağayev, İsmayıl bəy<br />
Qasprinski Ruscanı Türkcədən<br />
daha yaxşı yazıyorlar. Abdulla<br />
Cövdətin Fransızca əşarı daha<br />
məşhurdur. Böylə olduğu halda,<br />
bunların vücudu ilə yenə ancaq<br />
Türklər fəxr edə bilirlər.<br />
Türklər Ərəbin, Farsın<br />
ülum və ədəbiyyatlarına rövnəq<br />
verdikləri kibi, Rusun dəxi<br />
ülum və ədəbiyyatına böyük<br />
xidmətlərdə bulunmuşlardır. Rus<br />
üdəba və üləmasının bir çoxu<br />
əcdadları tənəssür etmiş Türk və<br />
Tatarlardan ibarətdir. Bunların<br />
dəxi vücudu Türklərin zəka və<br />
istedadi-fitrilərinə böyük bir dəlil<br />
və bürhan olmaqla ən<br />
məşhurlarının<br />
namlarını burada zikr etmək<br />
istəriz: müvərrixi-şəhir Karamzin,<br />
ədibi-şəhir Turgenev, şairi-şəhir<br />
Derjavin, üdəbadan Radişşev,<br />
Bulqakov, Çomina xanım, elmiiqtisad<br />
üləmasından Toqan<br />
Baranovski və bir çox sairləri<br />
həp Türk və Tatar nəslindən<br />
(bəzisi Tatar xanları nəslindən)<br />
bulunduqları kibi, məşhur şair<br />
Jukovskinin də validəsi Osmanlı<br />
Türklərindəndir. Rusların şairiəzəmi<br />
Puşkini buraya daxil<br />
etmədik, çünki bunun cəddi Türk<br />
olmayıb, Ərəb ya zəncidir.<br />
Bunlardan Derjavin Bəhram<br />
Mirzənin əhfadından olub,<br />
böyük Katerina dövründə Rus<br />
şüərasının sərəfrazı idi.<br />
Bu şairin bir şeirini bən<br />
də vaxtilə Ruscadan<br />
Türkcəyə tərcümə edib<br />
Misirdə çıxan “Türk”<br />
qəzetəsində nəşr<br />
etmiş idim. Nümunə<br />
üçün buraya dəxi<br />
dərc ediyorum:<br />
Zaman bir nəhrdir,<br />
hər an axar,<br />
durmaz,<br />
Güzər eylər bütün<br />
asarı insanın.<br />
M ü l k l ə r ,<br />
məmləkətlər, qövmü<br />
millətlər,<br />
Gedərlər qə’rinə dəryayinisyanın.<br />
Əgər tarix, ya əşarın ahəngi,<br />
Edərsə hifz bir şey adəmiyyətdən.<br />
Rəha bulmaz o da kilki-nəsibindən,<br />
Olur fani dəhanisərmədiyyətdən...<br />
“Füyuzat” jurnalı, 1907,<br />
№9, 140-142<br />
İKTİBAS<br />
Yıl:1 | Sayı:1 | Gökkubbe |<br />
9
AZERBAYCAN’DA<br />
SİYASAL<br />
YAŞAM<br />
Oğuzhan METİN<br />
Ahievran Üniversitesi Türk Dünyası Topluluğu Başkanı<br />
DOSYA: AZERBAYCAN<br />
Devletlerin siyasal geçmişini<br />
incelerken üzerinde<br />
durulması gereken<br />
önemli etkenler vardır. Her yazıda<br />
ve söylemde değinilmeden<br />
geçilmeyen özel jeopolitik konum<br />
bizlere Azerbaycan siyasal<br />
yaşamını anlamada önem arz<br />
etmektedir. Anadolu, Orta Asya,<br />
İran ve Kafkasya’nın ortasında<br />
yer alıyor olması tarihsel olarak<br />
hem Ruslar tarafından hem Batılılar<br />
tarafından bir avantaj olarak<br />
kullanılmış ancak Azerbaycan<br />
tarafından bir avantaja çevrilememiştir.<br />
Ayrıca uygarlıklar<br />
tarihinde önemli yerleri bulunan<br />
Medlerin, Perslerin, Sasanilerin<br />
ve Parthların bölgeyi ele geçirme<br />
çabaları stratejik konumunu<br />
daha iyi kavrayabilmemize yardımcı<br />
olmaktadır.<br />
Siyasal hayatı etkileyen en<br />
önemli etkenlerden birinin de<br />
uluslararası siyasal sistem olduğunu<br />
belirtmekte kuşku yoktur.<br />
Özellikle 20. Ve 21. Yüzyıl Azerbaycan<br />
siyasal yaşamını incelerken<br />
70 yıl süren totaliter Sovyet<br />
rejimini vurgulamak şarttır.<br />
Rusya’da meydana gelen Bolşevik<br />
devrimiyle birlikte Kafkas<br />
ve Orta Asya halklarının özgürlük<br />
taleplerinde bulunduğu bilinen<br />
bir gerçektir. Bolşeviklerin<br />
yayınladığı ihtilal beyannamesi,<br />
Kafkas ve Orta Asya halklarının<br />
bu taleplerini umutlandırmıştır.<br />
Özgürlük talebi Azerbaycan’da<br />
Mehmet Emin Resulzade’nin<br />
liderliğinde ön plana çıkmıştır.<br />
1917’de Moskova’da Rusya<br />
Müslümanları kongresinde<br />
kendi kaderini tayin hakkını<br />
savunması büyük destek görmüş,<br />
1918’de Güney Kafkasya<br />
Federal Demokratik<br />
Cumhuriyeti’nin kurulmasında<br />
önemli rol oynamış ve 28 Mayıs<br />
1918’de Azerbaycan Demokratik<br />
Cumhuriyeti’ni ilan ederek<br />
tarihe ismini kazımıştır. Selfdeterminasyona<br />
dair verdikleri<br />
sözleri hasıraltı eden Bolşevikler<br />
Nisan 1920’de Azerbaycan’ı işgal<br />
ederek Azerbaycan Sovyet<br />
Sosyalist Cumhuriyeti’ni kurdular<br />
ve Azerbaycan bir Sovyet<br />
uydusu olarak tayin edildi.<br />
Sovyetlerin hâkimiyeti (1920-<br />
1992) ile birlikte ülkenin petrol<br />
ve verimli arazileri Bolşevikler<br />
tarafından kullanılmış ve Ruslar<br />
için bu topraklar önemli bir ticaret<br />
merkezi haline dönüşmüştür.<br />
Ayrıca rejim Azerbaycan üzerinde<br />
sosyal ve kültürel alanda da<br />
etkili olmuştur. Kiril alfabesinin<br />
kabul edilmesi, Sovyet rejiminin<br />
İslamiyet’e bakış açısı uygulanan<br />
politikaların anlaşılmasını<br />
kolaylaştırmaktadır.<br />
SB, Michael Gorbaçov’un<br />
1985’te başlattığı “açıklık” ve<br />
“yeniden yapılanma” politikalarıyla<br />
çöküşe geçmiş ve 1991’de<br />
rejim çökmüştür.1992’de Azerbaycan<br />
Sovyet rejimi dönemini<br />
kapatmıştır. Bağımsızlığından<br />
günümüze kadar Azerbaycan<br />
yerleşen totaliter sistemin kalıntılarını<br />
üzerinden atamamış ve<br />
tam anlamıyla demokratik bir<br />
düzene geçememiştir.<br />
1989’dan sonra rejime karşı<br />
muhalif teşkilatların kurulduğu<br />
gözlemlenmektedir. Bu teşkilatlardan<br />
en önemlisi Halk<br />
Cephesi olarak görülmektedir.<br />
Özellikle Sovyet yönetimine<br />
karşı kurulan bu hareket ideolojik<br />
bir ayrım gözetmeksizin<br />
bütün Azer Türkleri’nin birleşmeye<br />
çalıştığı bir çatı vazifesi<br />
görmüştür.1990’da Sovyetlerin<br />
Bakü’de gerçekleştirdiği<br />
10 | Gökkubbe | Sayı:1 | Yıl:1
katliam hareketi kenetlemiştir.<br />
Karabağ Katliamı’ndan sonra<br />
muhalefetin sesi daha çok yükselmiş<br />
ve Sovyet yönetiminin<br />
etkisi tamamen kırılarak 1992<br />
seçimlerine girilmiştir. Seçim<br />
sonuçları ile birlikte Ebulfeyz<br />
ELÇİBEY Cumhurbaşkanı seçilmiştir.<br />
Elçibey’in özellikle Türkiye<br />
ve Batı yanlısı tutumu Rusya<br />
için bir tehdit olarak görülmesi<br />
gecikmemiştir. Rusya bu tehdide!<br />
karşı Suret Hüseyinov tarafından<br />
gerçekleştirilen darbeyle<br />
Elçibey’e yönetimden el çektirmiştir.<br />
Darbe sonrasında Azerbaycan<br />
siyasal hayatı açısından<br />
önem teşkil eden bir isim yönetim<br />
erkini eline almıştır. Eski<br />
Yüksek Sovyet üyesi ve başkan<br />
Haydar Aliyev yürütme görevini<br />
üstlenmiştir.<br />
Bağımsızlığından sonra Azerbaycan<br />
için Sovyetlerin dağılması<br />
ve darbe ile başa geçen<br />
Aliyev önemli görülmektedir. Bu<br />
önem İlham Aliyev’in Haydar<br />
Aliyev’den sonra iş başına geçmesiyle<br />
daha net anlaşılmaktadır.<br />
“Azerbaycan halkının yönetimde<br />
söz sahibi olduğu” söylemleri;<br />
muhalif gösterilerin sert müdahalelerle<br />
bastırılması veya izin<br />
verilmemesi, parti kapatmalar,<br />
muhalif söylemleriyle ön plana<br />
çıkan medya yayınlarının engellenmesiyle<br />
beraber gerçeği yansıttığı<br />
tartışılır bir hale gelmektedir.<br />
Azerbaycan hukuk sisteminde<br />
özgürlükçü hukuk kurullarının<br />
varlığı gözlemlenmekte ancak<br />
yukarıda da belirtilen sorunlarla<br />
uygulanıp uygulanmadığı tartışma<br />
konusu olmaktadır. Gerçekleştirilen<br />
seçimlerin şeffaf ve<br />
demokratik olmadığı uluslararası<br />
siyasal aktörler tarafından<br />
vurgulanmaktadır.<br />
Karabağ Katliamı ülke için Ermeniler<br />
ile gerçekleştirilen çatışmalardan<br />
sadece birisi, halkın<br />
hafızasına yer etmiş en<br />
önemli olaylardan biri olarak<br />
tarihe not düşülmüştür. Katliam<br />
sonrası BM, AGİT ve AB<br />
gibi uluslararası aktörler katliama<br />
ilişkin kararlar almalarına<br />
rağmen Azerbaycan’dan<br />
ve Türk Cumhuriyetleri’nden<br />
önemli bir tepki gelmemiştir.<br />
Bu günlerde yaşanan çatışmalar<br />
Azerbaycan’ın gelişen silahlı<br />
kuvvetleri ile beraber Karabağ<br />
toprakları için bir umut ışığı vermektedir.<br />
Karabağ Katliamı’nın<br />
Azerbaycan da gerçekleştirilen<br />
seçimler içinde önemi büyüktür.<br />
Seçimlerde halkın hafızasında<br />
acı bir yer edinmiş konu siyasiler<br />
tarafından dillendirilmekte ve<br />
çıkarları için kullanılmaktadır.<br />
Tarihsel süreç içerisinde Azerbaycan<br />
toprakları konumu gereği<br />
bölgesel güçler tarafından<br />
ele geçirilmesi gereken bir ülke<br />
durumunda olmuştur. Bu durum<br />
bu topraklarda yaşayanlar<br />
için dezavantaj oluşturmaktadır.<br />
Totaliter sistemden kopamamış<br />
olması Azerbaycan’ın gelişmesinin<br />
önünde en büyük engeldir.<br />
Karabağ sorununun çözümü<br />
için atılacak adımlar hem iç hem<br />
de dış politikada Azerbaycan’ın<br />
statüsünü değiştirecektir.<br />
26 Şubat’ta hayatına hunharca<br />
son verilen kardeşlerimizi saygıyla<br />
ve dualar ile anıyoruz.<br />
DOSYA: AZERBAYCAN<br />
Yıl:1 | Sayı:1 | Gökkubbe |<br />
11
AZERBAYCAN,<br />
ERMENİSTAN VE<br />
ALİYEV:<br />
BİR DIŞ POLİTİKA<br />
DOSYA: AZERBAYCAN<br />
DEĞERLENDİRMESİ<br />
Emre KARTAL<br />
Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Ortadoğu ve Afrika Çalışmaları<br />
12 | Gökkubbe | Sayı:1 | Yıl:1
1991 yılı öncesinde ve özellikle<br />
12 Eylül Darbesi öncesinde<br />
Türkiye’de “dış Türk”<br />
kavramı ya da “Türk Dünyası”<br />
kavramı yalnızca Türk Milliyetçilerinin,<br />
Ülkücülerin sözcük dağarcığında<br />
bulunuyordu. “Esir<br />
Türklere Özgürlük” geceleri düzenlenir,<br />
“Kaf dağının ardındaki”<br />
uzak akrabaya olan muhabbet<br />
dile getirilirdi. Komünizmin sömürdüğü<br />
Türk yurtları için neler<br />
yapılabileceği konuşulurdu. Lakin<br />
demir perdenin varlığı ve Türk<br />
milliyetçilerinin içerideki büyük<br />
ve haklı kavgası Türk Dünyası<br />
ile bağlantıları biraz “duygusal”<br />
hatta tuttu. Sovyetler Birliği’nin<br />
yıkılması ile Türkiye’nin dünya ile<br />
daha entegre hale gelme açılımlarının<br />
yapılması aynı döneme<br />
denk geldi. Bir anda bağımsızlıklarını<br />
kazanmış beş Türk devletiyle<br />
karşı karşıya kaldık. Lakin<br />
rahmetli Başbuğ Alparslan<br />
Türkeş’in irtibat kurma çabaları<br />
ve düzenlenmesini sağladığı<br />
Türk Kurultayları dışında da ciddi<br />
bir çalışma yapılmadı. Malum<br />
diğer cephelere bakıldığında<br />
Turgut Özal’ın “ticari” bakışı vardı.<br />
Biraz biraz da Fethullah Gülen<br />
Cemaati’nin eğitim alanındaki<br />
çalışmaları. Tabi bu çalışmalar<br />
da tartışılabilir. Sonuç olarak<br />
Türk Dünyası’na muhabbet<br />
duyan bir Türk milliyetçisi camia<br />
vardı. Ama “uluslararası ilişkiler<br />
bilimi” çizgisinde gerçekçi politikalar<br />
veya politika önerileri kapsamlı<br />
olarak ortaya konulamadı.<br />
Bu girizgahı yapmamızın sebebi<br />
bu durumun halen devam ettiği<br />
kanaatimizdir. Bu yazıyı yazma<br />
sebebimiz de bu “kaf dağının<br />
ardındaki” uzak akrabalarımızın<br />
ülkesi iken, artık tamamen içli<br />
dışlı olduğumuz arkadaşlarımızın,<br />
ortaklarımızın vesaire bulunduğu<br />
ülke olan Azerbaycan’ın<br />
bugünkü yapısını biraz düşünmek<br />
ve dış politikasını etkileyen<br />
en önemli olaylardan biri olan<br />
Ermeni meselesi bağlamında bir<br />
uluslararası ilişkiler değerlendirmesi<br />
yapmaktır.<br />
Azerbaycan’ın iç ve dış politikasını<br />
“görünende” en çok etkileyen<br />
konu işgal altındaki topraklar<br />
meselesi yani Karabağ meselesidir.<br />
Azerbaycan topraklarının<br />
%20’si bugün Ermenistan<br />
işgali altındadır. Bunun bir işgal<br />
olduğunu yalnızca Azerbaycan<br />
ya da biz Türk milliyetçileri söylemiyoruz.<br />
Birleşmiş Milletler Güvenlik<br />
Konseyi’ne göre bugün<br />
Ermenistan işgalcidir, Avrupa<br />
Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı’na<br />
(AGİT) göre Ermenistan işgalcidir,<br />
Avrupa Birliği’ne göre Ermenistan<br />
işgalcidir ve pek çok<br />
uluslararası örgüt ve ülkeye göre<br />
Karabağ işgal altındadır. Hatta<br />
Ermenistan’ın çekilmesi gerekmektedir.<br />
Aynı şekilde Hocalı…<br />
ABD’nin bazı eyaletleri, Meksika,<br />
Pakistan gibi 7 ülke, İnsan<br />
Hakları İzleme Örgütü, İslam İşbirliği<br />
Konferansı Parlamentolar<br />
Birliği ve pek çok uluslararası<br />
örgüt Hocalı olaylarını soykırım<br />
ya da katliam olarak tanımaktadır.<br />
Pek neden Hocalı için bir<br />
tazminat ya da benzeri bir karar<br />
yoktur? Ermenistan neden<br />
Karabağ’dan çekilmemektedir?<br />
Bu sorular gerçekten cevaplanması<br />
hem zor bir o kadar da<br />
kolaydır. Uluslararası denge,<br />
güç dengesi, büyük güçler vs.<br />
cevaplar vererek geçiştirebiliriz.<br />
Lakin biraz açma ihtiyacı hissediyorum.<br />
Öncelikle şunu bilmekte fayda<br />
var. Karabağ Savaşı’nın en sıkıntılı<br />
zamanlarında doğrudan<br />
Rusya’nın desteğiyle Suret<br />
Hüseynov isimli bir komutan<br />
darbe girişiminde bulunmuş,<br />
Gence’de Azerbaycan’ın demokratik<br />
yollarla seçilmiş cumhurbaşkanı<br />
Ebulfez Elçibey’e<br />
karşı bir isyan başlatmıştır. Rusya<br />
başta olmak üzere pek çok<br />
unsurun baskısıyla Elçibey meselesinin<br />
bir iç savaşa döneceği<br />
endişesiyle iktidardan çekilmeye<br />
karar vermiştir. Elçibey çekilirken<br />
yerine Nahçıvan’dan eski (!)<br />
KGB ajanı ve Sovyet politbüro<br />
üyesi Haydar Aliyev geldi. Aliyev<br />
bir kurtarıcı edasıyla geldi. Sanki<br />
kaybedilen topraklar alınacakmış<br />
gibi geldi ama Elçibey’den<br />
sonra durum daha da kötüye<br />
gitti. Rusya’nın kışkırtmalarıyla<br />
çok önemli mevziler kaybedildi.<br />
Kaybedilemez diye düşünülen<br />
Ağdam, Gubadlı, Ağdere, Cebrail,<br />
Zengilan illeri ve Fuzuli ilinin<br />
bir kısmı Rusya’nın tahrikiyle Ermeniler<br />
tarafından işgal edildi. O<br />
günden bugüne Aliyev iktidarı<br />
Karabağ meselesi için hiçbir şey<br />
yapmadı desek yeridir. Uluslararası<br />
konjonktürün getirdiği<br />
AGİT Minsk grubu çalışmalarına<br />
katılmak ve sadece söylemde<br />
işgale karşı çıkmak Aliyev’in en<br />
büyük icraatları (!) oldu. Ha bir<br />
de AK Parti iktidarının “Ermeni<br />
açılımı” sonrasında Türkiye’ye<br />
verdikleri gazın fiyatını artırdılar.<br />
Aliyev iktidarının son birkaç<br />
yıldır üzerine çok düştüğü bir<br />
mevzu ise Hocalı Soykırımı’dır.<br />
Aliyev ciddi paralar harcayarak<br />
yurt dışında “Hocalı’ya Adalet”<br />
kampanyaları düzenlenmesine<br />
yardımcı olmuş, pek çok<br />
propaganda aracı kullanmıştır.<br />
Reklam kampanyaları, görsel<br />
materyaller, belgeseller, programlar,<br />
konferanslar vs. araçlar<br />
ciddi paralarla Hocalı için kullanılmıştır.<br />
Burada Aliyev’in aslında<br />
önemli bir iş başardığını da<br />
söylemek gerekir. En azından<br />
dünya Hocalı’da olanları sadece<br />
Ermeni gözünden görmüyor artık.<br />
Yalnız propaganda için cid-<br />
DOSYA: AZERBAYCAN<br />
Yıl:1 | Sayı:1 | Gökkubbe |<br />
13
DOSYA: AZERBAYCAN<br />
di paralar harcayan Aliyev’in<br />
Hocalı konusunda çelişkileri<br />
olduğunu görüyoruz. Bugün<br />
ülkemizde “Hocalı’nın katliam<br />
ya da soykırım olarak” tanınması<br />
tartışmaları yapılıyor.<br />
Özellikle MHP’nin bu yönde<br />
TBMM’ye teklifleri var. Kabul<br />
görmese de önemli adımlar.<br />
Türkiye’de bu tartışmalar varken<br />
Azerbaycan ne yapıyor<br />
diye bakmak istiyoruz. Acaba<br />
Azerbaycan bu soykırımın<br />
uluslararası alanda tanınması<br />
için ne yapıyor?<br />
ALİYEV İKTİDARI<br />
HOCALI’YA ADALET GEL-<br />
MESİ İÇİN BAŞVURU YAP-<br />
MIYOR!<br />
Aliyev İktidarı uluslararası<br />
propaganda ve kampanyaların<br />
dışında hiçbir uluslararası<br />
kuruma başvurup Hocalı’da<br />
katliam yapan katillerin cezalandırılması<br />
için ya da faillerin<br />
bulunması için adım atmamıştır.<br />
Uluslararası Adalet<br />
Divanı’na ne bir başvuru yapılmıştır<br />
ne de BM üzerinen<br />
Cenevre Sözleşmesinin gereğinin<br />
yapılması için bir girişimde<br />
bulunulmuştur. Bunun<br />
yanısıra Aliyev iktidarı Hocalı<br />
ve Karabağ savaşlarında tek<br />
rakip olarak hep Ermenistan’ı<br />
görmekte ve göstermektedir.<br />
Bu çok büyük bir yanılgıdır.<br />
Hocalı’nın asıl faili Rusya’dır.<br />
Aliyev İktidarı Millî Bağımsızlık<br />
Ordusu (AMAO) denilen<br />
katliamcı çetenin silahlarını ve<br />
askerî malzemelerini yapan<br />
fabrikanın Ermenistan’da olmadığını<br />
çok iyi biliyor. Masum<br />
Türk evlatlarına karşı<br />
kullanılan mühimmatın hepsi<br />
Sovyet-Rus ordusunda kullanılan<br />
silah ve askeri malzemeydi.<br />
Sovyet-Rus ordusunun<br />
366. Motorlu Atıcı Alayı<br />
da emir almadan Hocalı’ya<br />
baskında yer alamazdı. Millî<br />
Bağımsızlık Ordusu (AMAO)<br />
denilen çeteyi silahlandıran,<br />
askerî malzemeyi temin eden<br />
ve 366. Motorlu Atıcı Alayı’na<br />
saldırıda yer alma emrini veren<br />
yüksek rütbeli Sovyet-Rus askerlerinin<br />
olduğunu açıkça bilmektedir.<br />
Onlar da hükûmet<br />
yöneticilerinin haberi olmadan<br />
hiç bir zaman böyle bir katliamı<br />
yapamazlardı. Hocalı’da<br />
Rusya’nın rolü açık ve nettir.<br />
Ancak bırakın Rusya’ya karşı<br />
bir tavır almayı Rusya’nın<br />
ufakta olsa bir payı olduğunu<br />
ifade dahi edemiyorlar. Bunun<br />
tek sebebi uluslararası denge<br />
değildir. Azerbaycan çok<br />
iyi bir şekilde Kafkaslardaki<br />
etkinliğini kullanarak Batı ile<br />
daha çok yakınlaşmak suretiyle<br />
Rusya’yı bazı konularda<br />
adım atmaya zorlayabilir.<br />
Rusya çıkarları söz konusu<br />
olduğunda çok sert önlemler<br />
alabilecek bir ülkedir. Bunu<br />
bugün Ukrayna’da Kırım’da<br />
görüyoruz. Lakin Kırım’daki<br />
Rus azınlık olmasa Rusya<br />
o kadar rahat olabilir miydi?<br />
Azerbaycan’da öyle bir Rus<br />
azınlık yoktur. Burada mesele<br />
Aliyev iktidarının, iktidarını da<br />
Rusya’ya borçlu olmasıdır.<br />
D E M O K R A S İ<br />
AZERBAYCAN’A ÇOK<br />
UZAK<br />
Her seçimde muhalefeti ezme<br />
politikası güdülmesi, hele ki<br />
son seçimin pek çok uluslararası<br />
gözlemci tarafından<br />
şaibeli olarak gösterilmesi en<br />
bariz anti-demokratiklik uygulamasıdır.<br />
Aliyev muhalefetin<br />
ses çıkarmasına asla izin vermemekte,<br />
meydanlara çıkan<br />
protestocular çok sert bir biçimde<br />
bastırılmakta, muha-<br />
14 | Gökkubbe | Sayı:1 | Yıl:1
lefet liderleri özellikle gençlik liderleri<br />
pek çok iftira ile (genelde<br />
uyuşturucu) karalanmaya çalışılmakta<br />
hatta cezaevine atılmaktadır.<br />
Azerbaycan’da %80’in<br />
altına düşmeyen sandık oranları<br />
demokrasinin niteliğine bir ayna<br />
gibidir. Rüşvetle dönen bir bürokrasi<br />
ve Aliyev Hanedanı’na<br />
destek olan oligarkların oluşturduğu<br />
yapı Azerbaycan’ı bugün<br />
adeta bir modern derebeylik<br />
haline getirmiştir. Bu konu çok<br />
daha detaylı incelenebilir. Ama<br />
konumuz dış politika olduğunu<br />
için bunu sadece yüzeysel<br />
olarak vermeyi seçiyorum. Demokrasinin<br />
olmadığı böyle bir<br />
yapıda iktidarın halka karşı hesap<br />
verme gibi bir durumu da<br />
olmamaktadır. Öyle ki, Aliyev<br />
Karabağ’ın hesabını vermemiştir,<br />
asker intiharlarının hesabını<br />
vermemiştir, yolsuzluk ve rüşvetin<br />
hesabını vermemiştir, gözaltı<br />
ve tutuklamaların hesabını<br />
vermemiştir, gösterişli hayatının<br />
hesabını vermemiştir. Pek çok<br />
madde böyle sayılabilir. Hesap<br />
vermeyen bir iktidar da dış politikada<br />
kendi çıkarlarından başkasını<br />
düşünmez.<br />
ALİYEV HOCALI VURGU-<br />
SUYLA İKTİDARINI MI KO-<br />
RUMAYA ÇALIŞIYOR?<br />
Aliyev bu keyfi yönetiminde son<br />
zamanlarda önemli bir Hocalı<br />
vurgusu yapmaktadır. Burada<br />
asla Rusya’ya tek bir ithamda<br />
dahi bulunulmamaktadır. Buradan<br />
çıkan sonuç şudur: Aliyev<br />
kendisini darbelerle iktidara getiren<br />
ve bugün de iktidarda tutan<br />
Rusya’ya karşı bir tutum sergilemekten<br />
kaçmaktadır. 20 Ocak<br />
Kara Yanvar olaylarının yıldönümünden<br />
iki gün sonra Soçi’de<br />
döneminde Rusya Devlet Başkanı<br />
Medvedev ve Ermenistan<br />
Cumhurbaşkanı Sarkisyan’la<br />
kayak yapan Aliyev’in midesinin<br />
genişliği buradan da görülmektedir.<br />
Azerbaycan’ın gerçek<br />
evladının düşmanıyla eğlence<br />
yapan Aliyev mi yoksa Ermeni<br />
sınır hattını yararak kendini hiçe<br />
sayarak şehit olan Mübariz İbrahimov<br />
ve onun gibi yiğit Azerbaycan<br />
Türkleri midir açıkça<br />
görülmektedir. Aliyev Hocalı’da<br />
Rusların nasıl rolü olduğunu bilmektedir.<br />
Ruslara karşı tutum<br />
sergilemekten kaçınmak için<br />
meselenin üzerine gitmekte ve<br />
propaganda yapmaktadır. Bunun<br />
hedefi olarakta Hocalı meselesinin<br />
en çok gündeme geldiği<br />
ve bilindiği Türkiye çok önem<br />
taşımaktadır. Aliyev Türkiye’ye<br />
“sözde” bağımsız milletvekilleri<br />
göndermekte, Türkiye’de bazı<br />
siyasetçilerin seçim masraflarını<br />
karşılamakta ve bu yolla özellikle<br />
milliyetçi camia üzerinde etki<br />
kurmaya çalışmaktadır. Anti-<br />
Demokratik uygulamaların tavan<br />
DOSYA: AZERBAYCAN<br />
Yıl:1 | Sayı:1 | Gökkubbe |<br />
15
DOSYA: AZERBAYCAN<br />
yaptığı bir ülkenin “bağımsız” bir<br />
milletvekili olup, seçim bölgesinden<br />
çok Türkiye’de olan kişilerin<br />
amaçlarının ne olduğu açıktır.<br />
Kısaca Aliyev Hocalı’nın hesabını<br />
sormayacaktır. Karabağ’ı<br />
kurtarmayacaktır. Onun yerine<br />
kendisi ve yandaşları iktidarın<br />
tadını çıkarmakta şımarık çocukları<br />
Azerbaycan’ın kaynaklarını<br />
Hazar’ın kaynaklarını kumar<br />
masalarında ve marjinal eğlencelerde<br />
harcamaktadır.<br />
ERMENİSTAN: TÜRK DÜŞ-<br />
MANLIĞI ÜZERİNE KURU-<br />
LAN BİR DEVLET<br />
Bir milletin 20-30 yıl gibi bir sürede<br />
nasıl “millet-i sadıka”dan<br />
düşman millete dönüştüğünü<br />
alamak gerçekten güçtür. Osmanlı<br />
toplumunda önemli bir yer<br />
tutan Ermenilerin bir kısmı Rusların<br />
tahrikleriyle isyan etmiş, asli<br />
unsurlarından oldukları devlete<br />
ihanet etmiştir. Ardından tehcir<br />
kararı ve sözde soykırım iddiaları…<br />
Bugün Ermenistan ve Ermeni<br />
kimliği varlığının tamamen<br />
Türk düşmanlığı, sözde soykırım<br />
iddiaları üzerine oturtulmuştur.<br />
Bu durum Ermenistan’ı içten<br />
içe yiyip bitirmektedir. Kağıt<br />
üzerinde 3 Milyon nüfusu olan<br />
Ermenistan’ın ülkede var olan<br />
nüfusu 1-1.5 Milyon kadardır.<br />
Ermenistan kıt kanaat geçinmektedir.<br />
Ancak Ermeni diasporası<br />
denen ve ABD ile Fransa<br />
başta olmak üzere dünyanın pek<br />
çok yerinde yaşayan sermaye<br />
sahibi Ermenilerin durumları çok<br />
iyidir. Bu diaspora Ermenistan’ı<br />
adeta kendi meşruiyetleri ve<br />
menfaatleri için kullanmaktadır.<br />
Bulundukları ülkelerde lobicilik<br />
yaparak, senede bir kere bile<br />
gitmedikleri ülkelerinin sözde<br />
menfaatlerini koruduklarını iddia<br />
etmektedirler. Ancak yaptıkları<br />
sadece Ermenistan’ı kullanarak<br />
kendi varlıklarını sürdürmektir.<br />
Ermenistan bugün bölgede üç<br />
komşusuyla da sorunludur: Türkiye,<br />
Azerbaycan ve Gürcistan.<br />
Bölgede Rus üssü haline gelmiş<br />
ve yalnızlaşmış bir ülkedir. Rusya<br />
ve soykırım iddiaları ortadan<br />
kalkarsa Ermenistan kaç gün<br />
daha yaşar kestirmek güç. Ülke<br />
Sarkisyan gibi bir Türk katilince<br />
yönetildiği sürece ne kadar ileri<br />
gidebilirler bilinmez. Ancak şu<br />
bir gerçek ki, Ermenistan eğer<br />
bağımsız ve eşit bir devlet olmak<br />
istiyorsa, Kafkasların İsrail’i<br />
olmaktan kurtulmak istiyorsa<br />
bunun tek bir yolu vardır: Türk<br />
karşıtlığı üzerine kurulu kimlikten<br />
vazgeçmek. Ermeniler tarihlerinden<br />
kendilerine çok farklı<br />
meşruiyet kaynakları bulabilirler.<br />
16 | Gökkubbe | Sayı:1 | Yıl:1
Bunları çocuklarına anlatarak<br />
milliyetçilik yapabilirler. Hatta<br />
tarihlerinden “millet-i sadıka” oldukları<br />
gerçeğini de bulurlarsa<br />
kimliklerini buna göre yeniden<br />
inşa ederlerse çok şey değişebilir.<br />
Elçiey’in ve Alparslan<br />
Türkeş’in Bakü Ceyhan Petrol<br />
Boru hattını Ermenistan’dan<br />
geçirmek suretiyle teklif ettikleri<br />
anlaşmanın temelinde de<br />
eminim bu vardı. Ermenistan<br />
bir an önce diasporanın ve bazı<br />
menfaatçi siyasetçilerin hamasetinden<br />
ve Türk düşmanlığı<br />
üzerine kurulu dış politikalarından<br />
kurtulması gerekmektedir.<br />
Kafkasya’nın ve çevre bölgelerin<br />
selameti açısından bu önemlidir.<br />
Türklerle arası iyi olan bir Ermenistan<br />
Türkiye ve Azerbaycan’la<br />
açık ticaret yapan bir Ermenistan<br />
diasporadan gelen paralara<br />
bağlı kalmadan çok iyi bir şekilde<br />
kalkınabilir.<br />
SONUÇ YERİNE: İKTİDAR<br />
HIRSI GÜNEY KAFKASYA’YI<br />
GERİYOR<br />
Aliyevlerin kurdukları düzen bir<br />
tarafta, Ermeni diasporasının<br />
düzeni bir tarafta, diğer yandan<br />
da Rusya’nın kukla oynatıcısı<br />
pozundaki siyaseti de eklenince<br />
Kafkasya işin içinden çıkılmaz<br />
bir yer haline geliyor. Bu<br />
en çok Rusya’nın işine geliyor<br />
tabi. Ermenistan ve Azerbaycan<br />
arasındaki sonuçlanmamış<br />
savaşı istediği gibi kullanarak<br />
iki ülkeye de istediğini yaptırıyor.<br />
İktidarlar da iktidardan<br />
düşmemek için buna çanak<br />
tutuyor. Kafkasya’ya huzur ne<br />
zaman gelir bilinmez ancak demokrasi<br />
ve şeffaflıkla geleceği<br />
aşikar. Azerbaycan ne zaman<br />
gerçek bir demokrasiye kavuşur,<br />
aydınları ne zaman Aliyev<br />
korkusu olmadan düşündüklerini<br />
ifade etmeye başlar, ne<br />
zaman Elçibey’in mirası “milliyetçi<br />
demokrasi” yeniden Azadlık<br />
Meydanı’ndan ayağa kalkar<br />
işte o zaman Azerbaycan geleceğe<br />
daha iyi bakabilir, işte o<br />
zaman Hocalı’nın gerçek failleri<br />
için harekete geçilebilir. Ermenistan<br />
için de durum benzerdir.<br />
Ermeniler ne zaman gerçekten<br />
ülkelerine Türk düşmanlığı yapmadan<br />
sahip çıkmaya karar verir.<br />
Gerçek bir demokrasi kurar<br />
ve “Türkiye’den toprak tazminat<br />
alırız” hayali yerine “Türkiye’yle<br />
ticaret yaparız” gerçekliğini kabullenirler,<br />
işte o zaman diasporanın<br />
kapitalist ve zalimce<br />
siyasetinden uzaklaşabilirler.<br />
Ermenistan Karabağ’dan ve diğer<br />
topraklardan makul bir biçimde<br />
çekildiğinde pek bir şey<br />
kaybetmez. Ama Türkiye ve<br />
Azerbaycan’la sınırları serbestçe<br />
açılırsa işte o zaman Ermenistan<br />
çok şey kazanır.<br />
Bu yazdıklarımız idealist bir bakış<br />
açısının ürünü olabilirler. Ancak<br />
gerçekten çok uzak şeyler<br />
değildirler. Türkiye’de özellikle<br />
bilinçli bir dış politika yönetimi<br />
olursa bunun öncülüğü yapılabilir.<br />
Rusya elbette buna karşı<br />
tüm gücünü ortaya koyacaktır.<br />
İşte o zaman da dış politikanın<br />
olmazsa olmazı “denge” illaki<br />
kullanılacaktır. Rusya elinden<br />
geleni ardına koymayacaktır.<br />
Ancak bölge ülkelerinin kararlılığı<br />
Rusya’yı da bir şekilde frenletecektir.<br />
Osetya’da başarılı olan,<br />
Kırım’da başarılı olmanın eşiğinde<br />
olan Rusya’nın bu ilerlemesi<br />
sadece bizim değil başka dünya<br />
güçlerinin de rahatsız olacağı<br />
bir durumdur. Geleceğin en<br />
önemli enerji hatlarının bulunduğu<br />
Kafkasya’da Rusların at koşturmasını<br />
istemeyecek olanlar<br />
yalnızca Türkler olmayacak. İşte<br />
bu yüzden, hem kendi değerlerimizden<br />
ilkelerimizden ve “kızıl<br />
elma”larımızdan vazgeçmeden,<br />
Hocalı’ya adaleti unutmadan,<br />
Karabağ’ı unutmadan, akan kanının<br />
hesabını unutmadan hem<br />
de emperyalizme alet olmadan,<br />
ittifaklar kurma seçeneğini her<br />
zaman akılda tutmak gerekmektedir.<br />
Kafkasya’nın istikrarı<br />
normalleşmiş bir Ermenistan<br />
ve demokrasiyi özümsemiş bir<br />
Azerbaycan’dan geçmektedir.<br />
Hocalı’ya adaletin yolu demokrasiden,<br />
milliyetçilikten, karşıtlıklar<br />
yerine tarihten ve ortaklıklardan<br />
alınan ilhamlardan geçmektedir.<br />
DOSYA: AZERBAYCAN<br />
Yıl:1 | Sayı:1 | Gökkubbe |<br />
17
AZERBAYCAN<br />
YÜREĞİMDE BİR<br />
ŞAH DAMARIDIRRaşit ACAR<br />
Türk Dünyası Birlik Platformu Öğret. Gör. Koordinatörü<br />
DOSYA: AZERBAYCAN<br />
Türkiye’nin kardeş ülkesi,<br />
diğer Türk Dünyası ülkeleriyle<br />
beraber birleşmeyi<br />
bekleyen Azeriler değil Azerbaycan<br />
Türklerinin yurdudur AZER-<br />
BAYCAN. Topraklarında yaşayan<br />
her ferde canı gönülden<br />
gardaşım diyebildiğimiz bir Türk<br />
yurdu Azerbaycan.<br />
Tarih 1992’nin 26 Şubat’ı, yani<br />
22 yıl önce Ermenistan askerleri,<br />
geniş çaplı bir saldırı sonucunda,<br />
Hocalı şehrini işgal<br />
etmiş, sivil halkı, çoluk çocuk,<br />
genç, hasta, ihtiyar, hamile<br />
demeden, organize ve planlı<br />
bir şekilde katletmiştir. 63’ü<br />
çocuk, 106’sı kadın, 70’i yaşlı,<br />
tam 613 kişi işkence edilerek<br />
hayatını kaybetti, 487 kişide sakat<br />
bırakıldı. 1275 kişi ise yine<br />
18 | Gökkubbe | Sayı:1 | Yıl:1
çocuk, kadın, ihtiyar, genç ayrımı<br />
yapılmaksızın esir alınarak,<br />
akıl almaz işkencelere, insanlık<br />
dışı uygulamalara maruz bırakılmıştır.<br />
Bugün hala 155 kişinin<br />
akıbeti bilinmemektedir. Uluslararası<br />
toplumun gözleri önünde<br />
gerçekleştirilen bu soykırımda<br />
katledilen halkın tek suçu Azerbaycan<br />
Türkü olmaları, TÜRK<br />
olmalarıdır. Azerbaycan›da yaşanan<br />
bu olaylar Türk bilincini<br />
kendinde hissetmiş her Türk<br />
evladının yüreğine bir kor düşürdü.<br />
Türkiye›de Hocalı Katliamı<br />
her 26 Şubat günü tarihe sürülmüş<br />
bir leke olarak anılmakta,<br />
Azerbaycan - Türkiye kardeşliği<br />
çok uzak olmadığından hatırlayabileceğimiz<br />
Türkiye- Ermenistan<br />
maçında stada Azerbaycan<br />
bayrağı sokulmaması kararı<br />
Azerbaycan›a karşı kardeşlik<br />
söylemlerimize yakışmayan bir<br />
karar olarak tarihe geçmiştir.<br />
Türkiye›de Azerbaycan hususunda<br />
bilgi sahibi olan genç<br />
neslin Azerbaycan›a sahip çıkmasının<br />
yanında; bir o kadar<br />
da Azerbaycan tarihinden bihaber<br />
genç nesil bulunmaktadır.<br />
Azerbaycan›a gidip herhangi<br />
bir kişiye Türkiye›yi sorsalar;<br />
anlatmaktan mutluluk duyarak<br />
uzunca vakitler Türkiye›yi an-<br />
Karabağ’da Hocalı’da, Doğu<br />
Türkistan’da ve Balkanlar’daki<br />
soykırımlar unutturulmaya çalışılırken<br />
savaş meydanlarında<br />
düşmanına su verebilme hassasiyetini<br />
gösteren Türk milletinin<br />
geçmişinde soykırım olmamıştır.<br />
Türkiye her durumda Türk<br />
Dünyası’na umut olmuş bir ülkedir.<br />
Bu lider ülke Türkiye anlayışını<br />
sürdürebilmek için Türk<br />
gençliği olarak okumayı, araştırmayı,<br />
öğrenmeyi ve öğretmeyi<br />
bir sorumluluk hissederek ülkümüz<br />
doğrultusunda yaşamalıyız.<br />
gereğince Türk milliyetçilerince<br />
bu gün unutturulmamaya çalışılmaktadır.<br />
Türkiye Azerbaycan ile ikili ilişkilerini<br />
önceden beri kardeşlik<br />
ilkesine dayandırarak bu zamanlara<br />
getirmiştir. Ancak daha<br />
latabilir. İşte tam bu hususta<br />
Türkiye›de herhangi birinin de<br />
Azerbaycan›ı anlatabilmesi yaşananlardan<br />
haberdar olunması<br />
için Azerbaycan›ı ve Türk Dünyasını<br />
anlatmak her Türk evladı<br />
için bir görev olmalıdır.<br />
İki devlet bir millet dediğimiz<br />
Azerbaycan’daki soydaşlarımıza<br />
ve tüm dünyada yapılan insanlık<br />
dışı faaliyetlere dur diyebilmek<br />
adına Selam olsun Türk<br />
Dünyasına.<br />
DOSYA: AZERBAYCAN<br />
Yıl:1 | Sayı:1 | Gökkubbe |<br />
19
20 YANVAR<br />
DOSYA: AZERBAYCAN<br />
(OCAK) OLAYLARI<br />
Ali Bahadır BORUCU<br />
SDÜ Türkçe Topluluğu Yönetim Kurulu Başkan Yard.<br />
20 | Gökkubbe | Sayı:1 | Yıl:1
1980′li yıllar Bağımsızlık isteyen<br />
işgal altındaki birçok<br />
ülke için zor yıllar olmuştu.<br />
Sadece Azerbaycan değil, tüm<br />
dünya için Tarihin akışı günümüzü<br />
de belirleyecek şekilde<br />
değişiyordu.<br />
1985 yılında Sovyetler Birliği’nde<br />
başlayan yeniden yapılanma hareketi<br />
elinde tuttuğu Cumhuriyetlerdeki<br />
bağımsızlık isteklerini<br />
artırıyor ve Cumhuriyetlerin bağımsızlık<br />
istemelerine yol açıyordu.<br />
Bu karışık ortamdan fayda-<br />
ğımsızlık hareketlerini de hızlandırmıştı.Başlayan<br />
bu protesto<br />
ve bağımsızlık halk hareketlerini<br />
engellemek için SSBC Bakü’ye<br />
ordu göndermeyi karar almıştı.<br />
Ocak19’u 20’ye bağlayan gece<br />
(Kanlı Ocak, Gara Yanvar) dönemin<br />
Sovyetler Birliği başkanı<br />
Gorbaçov’un emriyle o gece<br />
Bakü kan ağlamıştır.35.000 kişilik<br />
ağır silahlarla donatılmış<br />
Sovyet birlikleri Azerbaycan’ın<br />
başkentini işgale başlamıştır.<br />
Ermenileri korumak bahanesiyle<br />
ğımsızlığa koşulacaktır. Rahmetli<br />
Ebülfez Elçibey o gün<br />
Azatlık Meydanı’ndan şöyle<br />
seslenmiştir; “Bir Kere Yükselen<br />
Bayrak Bir Daha İnmez!”<br />
Gün bağımsızlık günüdür. Her<br />
yerde 3 renkli bayrağımız dalgalanacaktır.<br />
Yaşasın bağımsız<br />
hür Azerbaycan! Ve o günden<br />
sonra bağımsız Azerbaycan’ın<br />
temelleri atılır. Sovyetler ülkeden<br />
çıkarılır. Sınırlar çizilir ve<br />
milli para basılır.Dünya bağımsız<br />
Azerbaycan’ı resmen tanır.<br />
lanan Ermenistan Moskova’nın<br />
da desteğiyle Azerbaycan’dan<br />
toprak talep ediyor, Azerbaycan<br />
topraklarına saldırıyor, Azerbaycan<br />
Türklerinin yaşadığı köylerde<br />
insanları katlediyor, Karabağ<br />
bölgesinde yaşayan Türkleri<br />
göçe zorluyordu.<br />
Ermenilerin bu toprak talepleri ve<br />
etnik arındırmaya yönelik saldırıları<br />
1988 yılında Azerbaycan’da<br />
halk hareketlerinin başlamasına<br />
sebep oldu. Sovyetler Birliği Komünist<br />
Partisi’nin Ermeni saldırılarını<br />
durdurma yolunda adım<br />
atmaması Azerbaycan’daki ba-<br />
Bakü’de Azatlık Meydanı’nı kuşatmışlardır.<br />
Bakü sokaklarında<br />
ki herkesi tehdit olarak gören<br />
Rus askeri 170 kardeşimizi şehit<br />
etmiş, 700’den fazla kardeşimizi<br />
yaralamıştır. Bu katliam<br />
karşısında Dünya her zaman ki<br />
gibi sağırdır, kördür, dilsizdir.<br />
Nasıl olsa akan Türk’ün kanıdır.<br />
Ne önemi var ki… Ateş düştüğü<br />
yeri yakar. Yanan Türk insanının<br />
yüreğidir.<br />
20 Ocak demek Bağımsız Azerbaycan<br />
demektir. Artık bağımsızlık<br />
yolundan dönüş yoktur.<br />
Binlerce şehit verilse dahi ba-<br />
Türkler tarihleri boyunca kendilerine<br />
yapılan insan hakları ihlallerini,<br />
soykırımları, katliamları<br />
unutmamalıdır. Hepimiz Ermeniyiz<br />
diye bağıran tarih bilmezlere<br />
inat ya da Türk yoktur diyenlere<br />
inat yapılanları unutmamalıyız.<br />
Şehitlerimize bakarak tarihi<br />
rolümüzü bir kez daha anlamalıyız.<br />
Yanvar, Hocalı, Karabağ, Doğu<br />
Türkistan ve daha niceleri…<br />
Unutulmayacak, unutturulmayacaktır!<br />
Tüm şehitlerimize Allah<br />
rahmet eylesin. Rahmet ve saygıyla<br />
anıyoruz.<br />
DOSYA: AZERBAYCAN<br />
Yıl:1 | Sayı:1 | Gökkubbe |<br />
21
AZERBAYCAN<br />
EDEBİYATININ<br />
TEŞEKKÜLÜ<br />
Mert ÇAKIR<br />
Akdeniz Üniversitesi Türk Halkbilimi Topluluğu Başkanı<br />
DOSYA: AZERBAYCAN<br />
Azerbaycan edebiyatının<br />
ortaya çıkış meselesi için<br />
ilk öncelikle Azerbaycan<br />
tarihini ele almak önemlidir.<br />
Yaygın bir şekilde bilindiği üzere<br />
Türk milletinin Anadolu’ya geçiş<br />
süreci 1071 Malazgirt savaşı ile<br />
başlamıştır görüşü son derece<br />
yersizdir. Yeni yapılan araştırmalar<br />
neticesinde Türklerin<br />
Azerbaycan ve dolayısıyla Anadolu<br />
bölgesine gelişi İ.Ö 7.yy<br />
kadar dayanmaktadır. Göç dalgasının<br />
başını çeken boy olan<br />
oğuzların yerleşim neticesinde<br />
bir kısmının günümüz İran,<br />
Azerbaycan ve Gürcistan bölgelerinde<br />
kalanlara Azeri. (Burada<br />
bir hususa dikkat edecek<br />
olursak Azeri kelimesinin Türk<br />
boyları isimleri arasında bulunmamaktadır<br />
bu isimlendirme<br />
sonradan Sovyetler tarafından<br />
yapılmıştır.) Anadolu’ya geçenlere<br />
ise Türkiye Türkü (Osmanlı<br />
Türkleri) denmiştir. Coğrafya’nın<br />
farklılaşması üzerine konuşmada<br />
büyük çapta değişiklikler olmamasına<br />
karşı bir takım şive<br />
farklılıkları oluşmuştur. Bu farklılığı<br />
ise geçmişten beridir süre<br />
gelen yön ayrımıyla ifade edilmiş.<br />
Azerbaycan bölgesindeki<br />
konuşulan şiveye Doğu Oğuz,<br />
Anadolu bölgesindeki şiveye ise<br />
Batı Oğuz olarak isimlendirilmiştir.<br />
Doğu Oğuz şivesinin bir kolu<br />
olarak da Türkmenler gösterilebilir.<br />
Bu tanımdan anlaşılacağı üzere<br />
Azerbaycan edebiyatı Çağatay<br />
ve Türkmen edebiyatları ile Türkiye<br />
Türklerinin edebiyatları arasında<br />
kalmış ve bu edebiyatlar<br />
arasında bir g vazifesini üstlenmiştir.<br />
Azerbaycan Türk edebiyatı<br />
19.yy da Rusların Kafkasya ve<br />
Azerbaycan topraklarını işgali ile<br />
iki kola ayrılarak gelişmesini sürdürmüştür.<br />
Bu gün isimlendirme<br />
yapılırken eski SSCB toprakları<br />
içinde kalan bölgedeki edebiyat<br />
için Kuzey Azerbaycan, bu günkü<br />
İran İslam Cumhuriyeti toprakların<br />
da süregelen için Güney<br />
Azerbaycan edebiyatı terimini<br />
kullanmaktayız. Rusların geleneksek<br />
sindirme politikaları neticesinde<br />
bir takım “Azerbaycan<br />
Halkı”, “Azerbaycan Edebiyatı”,<br />
“Azeri” terimlerini empoze etmeye<br />
çalışmışlar ve yer yer başarılı<br />
olmuşlardır. Günümüzde<br />
bu algı değerli Türkolog ve Dil<br />
bilimcilerin araştırmaları neticesinde<br />
kırılmıştır. Bu araştırmacıların<br />
başında Fuad Köprülü’nün<br />
payı çok büyüktür. Yaptığı tanımlama<br />
ile Azerbaycan Türk<br />
Edebiyatı terimini ilk o ortaya<br />
koymuştur.<br />
Azerbaycan da ki Türk Edebiyatı,<br />
bu bölgede Türk unsurunun<br />
tarih sahnesine çıkmasıyla<br />
belirir. Kafkasya ve Azerbaycan<br />
yörelerinde Türk ırkının çeşitli<br />
boylarından insanların takip edilebilen<br />
varlığı başlangıç noktası<br />
biraz münakaşalı olsa da -M.Ö<br />
VII. yy da bu yöreye gelmiş bulunan<br />
Sakalara ve onları takip<br />
eden Hunlarla başlatılabilir. Elbette<br />
ki bu döneme ait yazılı<br />
edebiyat örnekleri ortada yoktur;<br />
ancak, çeşitli sebeplerle kalmış<br />
isimler (şahıs ve yer adları),<br />
arkeolojik buluntular ve bazı mimari<br />
kalıntılar bölgedeki zengin<br />
22 | Gökkubbe | Sayı:1 | Yıl:1
pro-türk kültürünün izlerini<br />
taşımaktadır. Yine kökleri<br />
bu dönemlere kadar inen<br />
sözlü edebiyat örnekleri;<br />
masallar, efsaneler, anonim<br />
şiir parçaları tespit<br />
edilmiştir.<br />
Bilindiği<br />
üzere<br />
Azerbaycan’da VII.<br />
yy.’dan itibaren idarî yapının<br />
Arap hâkimiyetine<br />
geçmesi ile birlikte kültürel<br />
anlamda bir yabancılaşma<br />
eğilimi başlamış, X.<br />
ve XI. yüzyıllarda eserlerin<br />
çoğu Arapça ya da Farsça<br />
olarak kaleme alınmaya<br />
başlanmıştır.<br />
Harzemşahlar, Moğollar<br />
ve ardından Timurluların<br />
Azerbaycan sahalarına<br />
inmeleri ile bölgede artan<br />
Türk nüfusu, XIII. yy’dan<br />
itibaren Azerbaycan’da<br />
hem siyasî, hem de kültürel<br />
anlamda önemli gelişmeler<br />
yaşanmasına neden olur.<br />
Özellikle Türkçeyi resmî devlet<br />
dili olarak kabul eden İlhanlılar<br />
döneminde Türkçe sadece Türk<br />
köylerinde değil, çağın medeniyet<br />
merkezleri sayılan Tebriz,<br />
Şiraz, Hemedan gibi bölgelerde<br />
de büyük rağbet görmeye başlar.<br />
Bu dönem aynı zamanda<br />
Şiirlerinde Hasanoğlu (Pûr Hasan)<br />
mahlasını kullanmış olan<br />
Şeyh İzzeddin’in Türkçeyi edebî<br />
dil olarak kullanma geleneğini<br />
başlattığı dönemdir. Esferayanî<br />
Türkçe Şiirleri tespit edilmiş ilk<br />
Azerî Şair olarak bilinmektedir.<br />
Eserlerinde Azerbaycan Türkçesini<br />
bütün zenginliği ile kullanmış<br />
olan Kadı Burhaneddin (1344-<br />
1398)‟in ardından Türkçenin<br />
genel anlamda edebî dil olarak<br />
işlerlik kazandığı önemli bir<br />
dönem şüphesiz ki Safevîlerin<br />
hâkimiyet yıllarıdır. Safevî Devleti<br />
döneminde (1502-1524) yönetimin<br />
daha çok Türk kökenlilerden<br />
oluşması ve Şah İsmail<br />
Hataî (1486-1526)’nin bireysel<br />
gayretleri, millî kültür kaynaklarının<br />
değerlendirilmesi adına<br />
önemli bir fırsat olmuştur. Yazdığı<br />
Şiirleri ile Türkçecilik cereyanını<br />
da başlatacak olan Hataî<br />
zamanında, Türkçe, resmî dil<br />
kabul edilmiştir.<br />
Azerbaycan Türkçesinin edebiyat<br />
dili olarak geliştirilmesi<br />
adına son derece önemli bir<br />
misyon üstlenmiş olan Fuzûlî<br />
(1494-1556) de yine bu dönemde<br />
yaşamıştır. Safevîler<br />
Devleti’nin yıkılmasından sonra<br />
ortaya çıkan iç karışıklığın ardından<br />
XVIII. yy‟da İran‟a karşı<br />
kuzeyde başlatılan bağımsızlık<br />
hareketleri sonucu Karabağ,<br />
Gence, Şeki, Kuba, Taliş,<br />
Bakû, Nahçıvan, Şirvan,<br />
Hoy gibi bölgelerde hanlıklar<br />
kurulmuştur. Bu süreç<br />
önemli sıkıntılara yol<br />
açmakla birlikte kültürel<br />
çalışmalara millî bir ruh<br />
kazandırması açısından<br />
da oldukça olumlu sonuçlar<br />
doğurmuştur. Pek<br />
çok şair klâsik mazmunları<br />
terk ederek güncel<br />
olaylara yönelmiş, Şakir<br />
Şirvanî, Şirvanlı Ağa Mesih,<br />
Tebrizli Saib, Melik<br />
Beğ Avcı, Vâgıf Hüseyin<br />
Han gibi isimler çalışmalarında<br />
yaşadıkları dönemin<br />
tasvirlerine yönelmişler,<br />
Türkçe yazma eğilimi<br />
artmıştır. Söz konusu<br />
gelişmede Kuba ve Salyan<br />
hâkimi Feth Ali Han,<br />
Abbas Kuli Ağa Bakıhanlı,<br />
Hurşid Banu Hanım, (Natevan)<br />
gibi sanatçı tabiatlı<br />
hanların da önemli rolleri<br />
olmuştur.<br />
Kaynakça<br />
Köprülüzade Mehmed Fuad, “Azerî<br />
Edebiyatı’nın Tekâmülü”, İslâm Ansiklopedisi,<br />
c.II, MEB., İstanbul 1961.<br />
Ahmet Caferoğlu, “Azerbaycan Edebiyatı”,<br />
Türk Dünyası El Kitabı, TKAE,<br />
Ayyıldız Matb., Ankara 1976.<br />
Azerbaycan Türk Edebiyatı (Türkiye<br />
Dışındaki Türk Edebiyatları Antolojisi),<br />
c..IV, KBY., Ankara 1993.<br />
Ali Erol, ‘’MODERN AZERBAYCAN<br />
EDEBİYATI’NIN DÖNEMLERE GÖRE<br />
TASNİFİ ÜZERİNE’’, Türk Dünyası İncelemeleri<br />
Dergisi / Journal of Turkish<br />
World Studies, Cilt: V, Sayı 1, Sayfa:<br />
53-57, İZMİR 2005.<br />
Yavuz Akpınar, “Azeri Edebiyatı Araştırmaları”,<br />
Dergâh yay, İstanbul 1994.<br />
Yavuz Akpınar, Ferruh Ağca, ‘’ÇAĞ-<br />
DAŞ TÜRK EDEBİYATLARI-I’’ AÇI-<br />
KÖĞRETİM FAKÜLTESİ YAYINI NO:<br />
1683<br />
DOSYA: AZERBAYCAN<br />
Yıl:1 | Sayı:1 | Gökkubbe | 23
KADİM<br />
COĞRAFYANIN<br />
KÖHNE ŞEHRİ<br />
BAKÜ<br />
Bir milletik, iki dövlet<br />
Eyni arzu, eyni niyyet.<br />
Her ikisi cümhuriyyet<br />
Azerbaycan-Türkiye.<br />
Ömer Faruk KOCATEPE<br />
Giresun Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü<br />
Bextiyar Vahabzade/Bahtiyar Vahabzade<br />
DOSYA: AZERBAYCAN<br />
Azerbaycan, Resmî adı<br />
Azerbaycan Cumhuriyetidir.<br />
Avrupa ve<br />
Asya kıtaları arasında, Güney<br />
Kafkasya’da yer alır. Komşuları;<br />
kuzeyde Rusya ve Gürcistan,<br />
batısında Ermenistan, güneyinde<br />
İran güney batısın da Türkiye<br />
yer alır. Ayrıca doğuda Hazar<br />
Denizi’ne kıyısı vardır. Başkenti<br />
Bakü’dür.<br />
Rusya’nın 19. yüzyılda hız kazanan<br />
sömürgecilik faaliyetlerinden<br />
nasibini alan Azerbaycan,<br />
1917’deki Bolşevik devriminden<br />
sonra Bolşeviklerin selfdeterminasyon<br />
hakkını desteklemesi<br />
sonucunda Azerbaycan<br />
Demokratik Cumhuriyeti adıyla<br />
Azerbaycan tarihinde yerini<br />
almıştır. Ancak Azerbaycan,<br />
24 | Gökkubbe | Sayı:1 | Yıl:1
Bolşeviklerin verdikleri sözü<br />
unutarak 1920’de ülkeyi işgaliyle<br />
SSCB’nin bir parçası haline<br />
gelmişti.<br />
Uzun süren komünizm dönemin<br />
parçası olarak varlığını sürdüren<br />
Azerbaycan, 1991’de bağımsızlığını<br />
ilan etti. Bağımsızlık,<br />
Azerbaycan’ın 1918’de de elde<br />
ettiği, ancak Kızıl Ordu’nun müdahalesiyle<br />
kaybettiği bir haktı.<br />
Azerbaycan’ı ilk tanıyan ülke ise<br />
Türkiye olmuştur. Resulzade’nin<br />
mirası, Elçibey’in emaneti genç<br />
bir cumhuriyet olan Azerbaycan,<br />
o dönemdeki bağımsızlık<br />
ruhunun tekrar canlanmasıyla<br />
ülke yeni bir sürece girdi.<br />
Azerbaycan, coğrafi konumu,<br />
doğal kaynakları<br />
ve siyasi önemi açısından<br />
Avrasya’nın jeopolitik ve<br />
jeoekonomik merkezlerinden<br />
biridir. Günümüze değin bir taraftan<br />
komünist dönemden kalma<br />
ekonomik, siyasi ve sosyal<br />
maktadır. 1994’te ABD ile imzalanan<br />
Yüzyılın Anlaşması ve<br />
2005’te faaliyete geçen Bakü-<br />
Ceyhan Petrol Boru Hattı, ülke<br />
üzerindeki ABD etkisinin en somut<br />
örnekleridir.<br />
Azerbaycan tarihi zenginliği,<br />
bize benzeyen ama farklılıkları<br />
da olan kültürü, lezzetli yemekleri,<br />
uygun fiyatları, kardeşçe ve<br />
yardımsever halkıyla Türkler için<br />
gezmeye değer bir ülke. 2013<br />
yılında bir toplantıya katılmak<br />
üzere gittiğim Azerbaycan’dan<br />
yediğim içtiğim bende kalmak<br />
üzere bazı gözlemlerimi paylaşmak<br />
istiyorum.<br />
Küçüklükten beri hayalini kurduğumuz,<br />
“Bir Millet İki Devlet”<br />
olarak andığımız, canımız, gardaşımız<br />
Azerbaycan’a gitmek<br />
artık hayal değildi. Uçak biletlerinin<br />
pahalı olması, malumunuz<br />
bizim de öğrenci olmamız nedeniyle<br />
karayolunu tercih etmek<br />
zorunda kaldık. Ankara’dan<br />
sorunlarla mücadele etmeye<br />
çalışırken; diğer taraftan uluslararası<br />
toplumda kendisine bir<br />
yer edinmeye çalışıyor. Zengin<br />
petrol kaynakları üzerinde<br />
bulunan Azerbaycan, bölgede<br />
büyük güçlerin rekabeti arasında<br />
kalmaktadır, bilhassa bölgedeki<br />
enerji kaynaklarından<br />
faydalanmak için Rusya ile nüfuz<br />
mücadelesi içerisinde olan<br />
ABD’nin ilgi alanına girmektedir.<br />
Türkiye’nin de aracılığıyla başta<br />
ABD olmak üzere Batı ülkeleri<br />
ile ilişkilerini geliştirmeye çalış-<br />
başlayan yolculuğumuz, Karadeniz<br />
sahil şeridinden, Sarp<br />
sınır kapısını geçişimiz ile şiirin<br />
Batum’un bizi karşılaması ile<br />
devam ediyordu. Türkiye - Gürcistan<br />
sınırına geçtikten sonra<br />
dar ve bir o kadarda bozuk olan<br />
DOSYA: AZERBAYCAN<br />
Yıl:1 | Sayı:1 | Gökkubbe | 25
yollardan kaptanın da hoş sohbeti<br />
ile Tiflis’e doğru yol alıyorduk.<br />
Akşam saatlerinde Tiflis’e<br />
varmıştık. Gece Tiflis çok güzel<br />
görünüyordu, hele birde boydan<br />
boya geçen Kura Nehri, inci<br />
gerdanlık gibi köprülerle süslü<br />
başkenti daha güzel yapıyordu.<br />
Yolumuza hız kesmeden devam<br />
ederken Kırmızı Köprü Sınır Kapısın<br />
da<br />
(Azerbaycan-Gürcistan) kendimizi<br />
buluyoruz. Otobüsten inip<br />
ata topraklarına doğru bakmak,<br />
yol boyunca bütün evlerin çatısında<br />
gördüğümüz haç işaretinin<br />
yerini hilalin alması, gözlerimizde<br />
oluşan birkaç damla yaşın<br />
ve gönlümüzde ki ferahlığın tarifi<br />
yaşanmadan anlatılmaz. Kırmızı<br />
köprü sınır kapısını geçtikten<br />
sonra içimizde oluşan güven<br />
ve gardaş duygusunun vermiş<br />
olduğu rahatlama ile yolumuza<br />
devam ediyoruz. Yolumuzun<br />
belli bölümlerinde karşımıza çıkan<br />
“Yahşi Yol” (İyi Yolculuklar)<br />
yazısı yüzümüzde oluşan tebessümle<br />
yola revan oluyorduk.<br />
İstikametimiz Bakü olmasından<br />
dolayı Azerbaycan’ın ikinci büyük<br />
şehri olan Gence’yi transit<br />
geçerek yaklaşık 7 saat sonra<br />
Bakü’ye ulaşıyoruz. Gece saatlerinde<br />
vardığımız Bakü’de<br />
konaklayacağımız OLIMPIK<br />
HOTEL NOVXANI’nın yolunu<br />
tutuyoruz. Şehre biraz uzak olmasına<br />
rağmen gayet konforlu<br />
ve rahat olan otelin çalışanların<br />
müşteri memnuniyeti için çabaları<br />
o kadar iyi ki, bu sayede, otelin<br />
‘mütevazi’ koşullarını unutup,<br />
kendinizi çok özel hissedebiliyorsunuz.<br />
Sabahın erken saatleriyle<br />
başlayan yoğun tempolu<br />
toplantımız, üç günün ardından<br />
son buluyordu. Her geçen gün<br />
artan heyecanımızın sonuna<br />
gelmiştik. Şimdi sıra yılardır arzusunu<br />
çektiğimiz Kafkasya’nın<br />
incisi Bakü’yü gezmeye gelmişti.<br />
Bakü:<br />
Bakü, kelime manasıyla<br />
“Rüzgârlar şehri” demektir. Adını<br />
da aldığı gibi; hırçın deniz Hazardan<br />
esen deli rüzgâr, sıcak<br />
yaz günlerinin ilacı oluyor. Yeni<br />
ile eskinin iç içe geçtiği, doğu ile<br />
batının kucaklaştığı, zengin ile<br />
fakirin bir arada yaşadığı yahşi<br />
bir başka deyişle bayın bir şehir.<br />
Otelden ayrılıp şehir merkezine<br />
doğru ilerlerken, İstanbul trafiğini<br />
aratmayan bir curcuna eşliğinde<br />
çevrede ki tarihi binaların<br />
enfes seyriyle, Sovyet tipi evlerin<br />
varlığı ve tarihi binaların arasında<br />
yükselen modern binalar bizlere<br />
yeni Bakü’yü anlatıyordu. Zengin<br />
ile fakirin yaşadığı şehri daha<br />
anlamlı hale getiren sokaklarda<br />
ki arabaları varlığı. Kimi yerlerde<br />
bizlerde ki gibi eski serçe arabalar,<br />
kimi yerde ise Mercedes,<br />
BMW’nin son model arabaları<br />
Bakü caddelerini süslüyordu.<br />
Diğer bir dikkatimizi çeken ayrıntı<br />
ise İngiliz tipi London taksilerin<br />
varlığı, Bakü sokaklarının<br />
çehresini değiştiriyordu.<br />
Malum Azerbaycan Türkçesi<br />
bize çok benzediği için anlaşmak<br />
çok kolay. Özellikle<br />
Azerbaycan Türkleri bizi, bizim<br />
onları anladığımızdan daha da<br />
iyi anlayabiliyor. Türkçeye olan<br />
ilgi alakaları ve belki de son dö-<br />
DOSYA: AZERBAYCAN<br />
26 | Gökkubbe | Sayı:1 | Yıl:1
nemlerde sürekli Türk dizilerini<br />
televizyonlardan izlemeleri sebebiyle.<br />
Azerbaycan’da ayrıca<br />
Rusça ile de iletişim mümkün.<br />
Hazar kıyısın da Bakü Bulvarı,<br />
modern Bakü’nün tüm izlerini<br />
yansıtmaktadır. Şehrin en canlı<br />
ve kalabalık yerlerinden olan<br />
Bakü Bulvarı, hafta sonlarında<br />
yoğun olarak gençlerin ve halkın<br />
zamanını geçirmek için akın<br />
ettiği yerlerin başında gelmektedir.<br />
Hazar denizi manzarasıyla<br />
uzun bir şeride sahip olan Bakü<br />
Bulvarından, Şehitler Hıyabanı<br />
doğru çıkarken tepeden enfes<br />
Hazar Denizi manzarası ve eşliğinde<br />
Hazar Denizi’nin kıyısın<br />
da bulunan Azerbaycan Bayrağı<br />
ise dünyanın en büyük bayrak<br />
direği olma özelliğiyle dosta<br />
güven, düşmana korku verecek<br />
edada Bakü semalarını süslüyor.<br />
(2009’da Guinness Rekorlar<br />
Kitabı’na girdi.)<br />
Başqasını istemem de, éy Türk,<br />
Çabuk sen gel, sen,<br />
Beklemeqten yoruldum, éh,<br />
İşte géç kaldın neden<br />
Şehitler Hıyabanına vardığımızda<br />
ise o şanlı ecdadımızın ruhu<br />
bizleri karşılıyor. 1918 senesinde<br />
Bakü uğruna savaşlarda şehit<br />
düşmüş Azerbaycanlı ve Türk<br />
askerlerinin gömüldükleri yer<br />
olan şehitler hıyabanının hemen<br />
yanında ise 20 Ocak 1990’da<br />
şehit olan Azerbaycanlı kardeşlerimizin<br />
mezarı bulunmaktadır.<br />
Buradan biraz daha ilerleyip<br />
Türkiye Diyanet Vakfı tarafından<br />
yaptırılan Şehitlik Camii’ne doğru<br />
ilerlerseniz 1918’deki Kafkas<br />
Harekâtı’nda önce Bakü’ye girerek<br />
Azerbaycan’ı, onu müteakiben<br />
Karabağ ve Dağıstan’ı<br />
düşman işgalinden kurtaran<br />
1130 Türk şehidinin anısına<br />
1999’da dikilen anıt mezarları<br />
görebilirsiniz.<br />
İstikametimize eski Bakü şehri<br />
ile devam ediyoruz. Tarihi<br />
surlarla çevrili olan bu bölge<br />
Bakü’nün ilk kurulduğu alan.<br />
Bura da eski Bakü mimarisini ve<br />
şehrin geçmişini yansıtan çok<br />
sayıda bina mevcut. İçerisinde<br />
birçok hediyelik eşyanın satıldığı<br />
mekânlarında bulunduğu,<br />
alışverişinizi rahatlıkla yapabileceğiniz<br />
yerler mevcut. Daracık<br />
ve karışık sokaklarda yönünüzü<br />
kaybederek keşfedebilmenin<br />
zevkini yaşamanızı tavsiye<br />
ederim. Bakü’nün önemli simgelerinden<br />
bir tanesi olan Kız<br />
Kalesi de yine İçeri Şehir’in<br />
denize bakan yönünde, eşsiz<br />
DOSYA: AZERBAYCAN<br />
Yıl:1 | Sayı:1 | Gökkubbe | 27
DOSYA: AZERBAYCAN<br />
mimarisiyle tarihi yeniden yaşatan,<br />
yıllara meydan okuyan heybetli<br />
duruşuyla bizleri karşılıyor.<br />
İçeri Şehir’de ayrıca çok sayıda<br />
camii, tarihi yapı, hamam,<br />
müze de görülebilir. Akşam<br />
olduğunda şehrin en hareketli<br />
bölgesi Nizami Caddesi ve Targovi<br />
Meydanı. Nizami caddesi<br />
adını Azerbaycan’ın ünlü klasik<br />
şairi Nizami Gencevi’den almıştır.<br />
Şehir merkezinde büyük bir<br />
yaya ve alışveriş caddesi olan<br />
burası, Bakü’nün en önemli<br />
caddelerinden birisidir. Azerbaycan<br />
mutfağını keşfetmek,<br />
Azerbaycan’a gitmek için en<br />
önemli sebep olabilir. Bu cadde<br />
de birçok farklı lezzetlerini<br />
sunan mekânlar yol boyunca<br />
hizmet vermektedir. Azerbaycan<br />
yemekleri, Türkiye’deki<br />
etlere göre çok daha doğal ve<br />
yağlı olan Azerbaycan mutfağı<br />
yöresel usuller ile hazırlanan<br />
menüler et severler için enfes bir<br />
ziyafet sunuyor. Ayrıca; Azerbaycan<br />
mutfağının en tanınmış<br />
ve kesinlikle tatmanız gereken<br />
yemeklerinden bazıları ise; Azeri<br />
pilavı, Tike kebabı, Lüle kebabı,<br />
Düşbere ve Bakü baklavası…<br />
Azerbaycan Türkleri de en az<br />
bizim kadar çaya düşkün bir<br />
millet, yalnız çay içme usulleri<br />
bizlerden biraz faklı. Çayı bizler<br />
gibi şekerle içmiyorlar, çayın<br />
yanına getirilen mürebbe dedikleri<br />
reçel türünde bir tatlı ile<br />
ikram ediyorlar. Azerbaycan’ın<br />
bağımsızlığının simgesi olan,<br />
neredeyse sanal ortamda her<br />
defa karşımıza çıkan o meşhur<br />
fotoğrafların çekildiği Dom<br />
Soviet’e uzanalım. Azadlık<br />
Meydanı’nda bulunan devasa<br />
yapı şehrin merkezi konumundadır.<br />
Meydan doğrudan Hazar<br />
Denizi’ne bakmaktadır. Eski adı<br />
“Lenin Meydanı” olan meydanın<br />
adı 1990’larda Azadlık Meydanı<br />
olarak değiştirilmiştir.<br />
Şu anda çeşitli bakanlıkların bulunduğu<br />
bir hükümet binası durumunda<br />
görkemli yapısı ile göz<br />
kamaştırıyor.<br />
Azerbaycan’dan ayrılmadan<br />
önce son olarak da devlet<br />
adamları, yazar ve sanatçılar<br />
gibi tanınmış şahsiyetlerin defnedildiği<br />
mezarlığın yani; Fahri<br />
Hıyaban’ın ziyaret etmek için<br />
yola koyulduk. Buraya gömülenler<br />
esasen Sovyet döneminde<br />
ve bağımsızlık yıllarında yüksek<br />
devlet görevlerinde bulunmuş<br />
şahıslar, ekonominin çeşitli<br />
dallarında çalışarak farklılıklara<br />
imza atmış insanlar, tanınmış<br />
bilim, edebiyat, kültür, güzel sanatlar<br />
dallarında üstün başarılar<br />
elde etmiş şahıslar, ikinci dünya<br />
savaşı zamanı Alman faşistlerine<br />
karşı savaşarak Sovyetler Birliği<br />
28 | Gökkubbe | Sayı:1 | Yıl:1
Kahramanı unvanını kazanmış<br />
insanlardır. Mezarlıktan içeri<br />
girince, Türkiye’den çok farklı<br />
bir mimari bizi karşılıyor. Mezar<br />
taşlarında bulunan resimler ve<br />
heykeller Türkiye’nin kültüründen<br />
çok uzak, şaşkınlığımız ile<br />
ziyaretimize başlıyoruz. İlk olarak<br />
büyük devlet adamı, Ömrünü<br />
Türklüğe adamış olan Azerbaycan<br />
eski Cumhurbaşkanı,<br />
Azadlık Beği Ebulfez Elçibey’in<br />
kabrini ziyaret ediyoruz. Boğazımızda<br />
düğümle, gözümüzde<br />
yaşla, göğsümüzde sancı ile<br />
beyimize vefa borcumuzu ödemeye<br />
çalışıyoruz. Boğazımda<br />
dizilen kelimeler ile yutkuna yutkuna<br />
selam vererek beyimize<br />
veda ediyoruz. Azerbaycan’ın<br />
üçüncü cumhurbaşkanı Haydar<br />
Aliyev’in kabrini de ziyaret<br />
ettikten sonra, Azerbaycan<br />
edebiyatının büyük ismi, Türk<br />
dünyasının usta yazarı Bahtiyar<br />
Vahapzade’nin kabrini de<br />
ziyaret edip, kabristanın cümle<br />
âlemine selam verip başımız<br />
önde, yüreğimizde ki burukluk<br />
ile hıyabandan ayrılıyoruz.<br />
Her sayılı gün gibi, Azerbaycan<br />
günleri bitiyor, dönüş günü gelip<br />
çatıyor. Bir haftalık Azerbaycan<br />
ziyaretimiz sonrasında her şeyi<br />
bana aşina bu kente veda etme<br />
vakti gelmişti. Ne tez geçti, nasıl<br />
bitti o güzel bir hafta hala anlayabilmiş<br />
değilim. Sanki yıllardır<br />
orada yaşamış gibicesine zor<br />
oluyordu. Hayatın neresinde yer<br />
alırsa alsın bütün şehirler; terk<br />
edilirken bir şeyleri kopartır, her<br />
gidiş hele hele ki bu gidiş Bakü<br />
ise; vedası, vebali büyük oluyor.<br />
Ardında, bir daha kim bilir ne<br />
zaman görüşeceğimiz bir dolu<br />
güzel insan, iyi dost bırakarak,<br />
birbirinden değerli birçok anı biriktirerek…<br />
Gözle meni [bekle beni] Azerbaycan,<br />
bir gün yene düşeceğim<br />
torpağına..<br />
DOSYA: AZERBAYCAN<br />
Yıl:1 | Sayı:1 | Gökkubbe | 29
AZERBAYCAN GENÇLERİNİN ÖNDE GELEN İSMİ<br />
DR. ELNUR PAŞA İLE<br />
HOCALI SOYKIRIMI VE<br />
AMERİKA’DA<br />
DOSYA: AZERBAYCAN<br />
TÜRK VARLIĞI<br />
ÜZERİNE RÖPORTAJ<br />
30 | Gökkubbe | Sayı:1 | Yıl:1
Şubat 1992’ de Ermenistan’ ın Azerbaycan’ ın Yukarı Karabağ bölgesine bağlı Hocalı kasabasında<br />
çocuk, yaşlı, kadın demeden gerçekleştirdiği katliam sonucu 613 Azerbaycanlı hayatını<br />
kaybetmişti. Yüzlerce insanı çok ağır işkencelerden geçirerek öldüren Ermeniler bununla da<br />
yetinmeyip cesetlerin çeşitli uzuvlarını parçalamış ve birçoğunu yakmışlardı. İşte insanın tüylerini<br />
ürperten tüm bu acı gerçekleri, Türk’e karşı düşmanlığın en büyük misallerinden biri olan bu<br />
vahşeti ve olayların arka planını Elnur Paşa ile değerlendirdik. Ayrıca kendisinin ABD yaşaması<br />
hasebiyle ABD’de Türklerin durumunu da konuştuk.<br />
Sayın Elnur Paşa öncelikle bize fırsat verdiğiniz için çok teşekkür ederiz.<br />
Metin BULUT<br />
GÖKKUBBE Dergisi Editörü<br />
Türk Dünyası Birlik Platformu Genel Sekreter Yrd.<br />
Siz genç yaşta hem sivil<br />
toplum kuruluşlarındaki<br />
hem gençlik çalışmalarındaki<br />
başarılarınız ile sadece<br />
Azerbaycan gençleri için değil<br />
bölge gençleri ve Türk dünyasındaki<br />
genç kardeşlerimiz için<br />
örneksiniz.<br />
- Biraz kendinizden bahseder<br />
misiniz? Kimdir Elnur Paşa?<br />
1981 Zengilan doğumluyum. Şu<br />
an doğduğum kasaba Ermeni<br />
işgal altındadır. Azerbaycan’da<br />
eğitim hayatımı sürdürdüm.<br />
Üniversiteyi Bakü’de Garp<br />
Üniversitesi’nde okudum. Siyasal<br />
Bilimler Fakültesi’ni bitirdim.<br />
Ardından Azerbaycan Cumhurbaşkanlığına<br />
bağlı Devlet Yönetim<br />
Akademisi’nde Uluslararası<br />
İlişkiler yüksek lisansı yaptım.<br />
Mezun olduktan sonra eğitim<br />
hayatıma devam etmek için soydaş<br />
ülkemiz Türkiye’ye geldim.<br />
Ankara’da Gazi Üniversitesi’nde<br />
Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde<br />
doktora çalışmamı yaptım.<br />
Azerbaycan’da Etnik Grupların<br />
Dış Politikaya Etkisi isimli<br />
tezimle doktor ünvanı aldım.<br />
Bu süreç içerisinde Ankara’da<br />
Azerbaycanlı öğrencilerin teşkilatlanması<br />
için çalıştım ve<br />
Azerbaycan Talebe ve Mezunlar<br />
Birliği’nin kurucu başkanlığını<br />
yaptım. Aynı zamanda Ülkü<br />
Ocakları Genel Merkezi’nde de<br />
Türk Dünyası Birim başkanlığı<br />
yaptım. Ankara’da bulunduğum<br />
sürece elimziden geldiğince<br />
Türk Dünyası meseleleri ile ilgili<br />
çalışmalar yapmaya çalıştık.<br />
Doktoramı bitirdikten sonra ise<br />
Amerika Birleşik Devletleri’ne<br />
yerleştim. Şu an Los Angeles’ta<br />
ikamet etmekteyim. Burada da<br />
çalışmalarıma devam etmekteyim.<br />
- Azerbaycan ve Ermenistan<br />
arasındaki sorunlar ve çatışmalar<br />
ne zaman başladı. Bu<br />
sorun ve çatışmaların temeli<br />
neye dayanıyor?<br />
Aslında bu sorunu salt Azerbaycan<br />
Ermenistan sorunu olarak<br />
görmek yanlıştır. Tarihi sürece<br />
baktığımızda Rusya, İran, Osmanlı<br />
Devleti, İngiltere, Birleşmiş<br />
Milletler, Türkiye bu meselenin<br />
en belirgin taraflarıdır.<br />
Anadolu’daki Ermeni meselesiyle<br />
Azerbaycan’daki Ermeni<br />
meselesi ayrı değildir. Tarihi<br />
olarak baktığımızda olayların<br />
başı Türkmençay Antlaşmasına<br />
kadar gidiyor. İran ve Rusya<br />
arasında paylaşılan Azerbaycan<br />
topraklarında Ruslar bir<br />
etnik siyaset gütmeye başlıyorlar.<br />
Yaşadıkları bölgedeler<br />
hep azınlıkta bulunan Ermeniler<br />
farklı bölgelerden toplanarak<br />
bugünkü Ermenistan ve Azerbaycan<br />
topraklarına getirilmeye<br />
başlanıyorlar. Bugün Ermenistan<br />
denen topraklar o günlerde<br />
tamamına yakını Müslümanlarla<br />
çoğunlukla da Türklerle meskundu.<br />
Ermeniler özellikle Karabağ,<br />
Revan gibi yerlere yerleştiriliyorlar.<br />
Bugün Erivan yani<br />
Ermenistan’ın başkenti olan yer<br />
bizim Revan türkülerimize konu<br />
olacak kadar Türk o dönemlerde.<br />
Ermeni göçü Hıristiyan bir<br />
azınlık sayesinde bölgede Rusların<br />
hakimiyetlerini güçlendirme<br />
politikasıydı. Bu politika Sovyetler<br />
Birliği’nde de devam etti.<br />
Aynı dönemlerde Anadolu’da<br />
yine Ruslar ve başka Batılı devletlerce<br />
Ermeniler kışkırtılıyor ve<br />
Türk ve Müslüman nüfusa karşı<br />
saldırılar düzenleniyordu. Stalin<br />
dönemindeki milletler siyaseti<br />
Ermenilerin elini daha da güçlendirdi.<br />
Karabağ’ın Azerbaycan’a<br />
DOSYA: AZERBAYCAN<br />
Yıl:1 | Sayı:1 | Gökkubbe |<br />
31
DOSYA: AZERBAYCAN<br />
bağlanması da aynı dönemde<br />
olmuştur. Stalin gibi bir diktatör<br />
bile Karabağ’ın Türk olduğunu<br />
görmüş ve Azerbaycan’a bağlamıştır.<br />
Bu tarihi arkaplan ilerleyen<br />
süreçte Türklerle Ermeniler<br />
arasındaki çatışmaları derinleştirmiştir.<br />
1910 ve 20lerde Anadolu’daki<br />
çatışmaları unutmamak<br />
lazım. Ve de sözde soykırım<br />
iddialarını. Bunlar tamamen<br />
Azerbaycan meselesiyle bağlantılıdır.<br />
SSCB’nin zayıflamasıyla<br />
Ermeniler daha da saldırgan<br />
hale gelmişlerdir. Karabağ savaşı<br />
ve sonrasındaki katliamlar<br />
da böyle başlamıştır. Kısaca temelinde<br />
Rusların politikaları var.<br />
Zaten katliamların çoğunda da<br />
Rus parmağı var.<br />
- 25 Şubat 1992’ de Hocalı’da<br />
neler oldu?<br />
Hocalı kelimelerle tarif edilemeyecek<br />
bir vahşetin adı olmuştur.<br />
25 Şubat 1992’de gece vakti<br />
Rus birliklerinin de desteğiyle<br />
2000 kadar Ermeni milis Hocalı<br />
kasabasına girmiş ve insanlık<br />
dışı işkencelerin de yer aldığı<br />
yöntemlerle resmi rakamlara<br />
göre 613 Azerbaycan Türk’ünü<br />
şehit etmiştir. Bunların bilindiği<br />
gibi pek çoğu yaşlı kadın ve<br />
çocuktur. Hocalı’da Ermenilerin<br />
kendi anlatımları ve anılardan<br />
okuduğumuz kadarıyla<br />
bir intikam hareketi ve katliam<br />
yapmayı en baştan amaçlayan<br />
bir hareket vardı. Ermeniler anılarında<br />
bu vahşetten aldıkları<br />
zevki anlatmışlardır. Kadınlar<br />
çocuklar insanlar katledilmiştir.<br />
Karabağ’ın diğer bölgelerinde<br />
ve Hocalı’da yapılan katliamların<br />
komutanlarından biri de Ermenistan<br />
Cumhurbaşkanı Serj<br />
Sarkisyan’dır. Hocalı kasabasında<br />
25-26 Şubat 1992’de<br />
olanlar uluslararası hukuka göre<br />
açıkça soykırımdır.<br />
- Ermeniler’ in Hocalı’ da bu<br />
derece şiddetli bir katliama<br />
imza atmalarının arkasında<br />
ne yatıyor sizce? Siz bu olayı<br />
insanlık tarihi açısından nasıl<br />
değerlendiriyorsunuz?<br />
Bu olayı insanlık tarihi içinde<br />
değerlendirmek aslında insanlığa<br />
bir hakarettir. Hepimiz<br />
okumuşuzdur, katliama katılan<br />
Ermenilerin anılarını. Hamile bir<br />
kadının uzuvlarını keserek öldüren<br />
bir teröristi ve onun gibi<br />
yüzlerce katili o psikolojiyi belki<br />
Hitler’in toplama kampları bile<br />
görmemiştir. Ermenistan devletini<br />
kuran bu katil irade terörist<br />
bir zihniyetin tezahürüdür. Ermenistan<br />
bence Kafkasya’nın<br />
İsrail’idir. Nasıl İsrail’in Filistin’de<br />
yaptıklarını anlayamıyorsak, Ermenilerin<br />
Karabağ’da yapıklarını<br />
da anlayamayız diye düşünüyo-<br />
32 | Gökkubbe | Sayı:1 | Yıl:1
um. Ermeniler Karabağ savaşı<br />
sırasında Ruslarca şımartılmıştı.<br />
Uluslararası kamuoyunun sessizliğinden<br />
de faydalandılar ve<br />
Türklere olan kinlerini her fırsatta<br />
boşalttılar. Hocalı kasabasına<br />
günler sonra gidilebildi.<br />
Her yer ceset doluydu ve insan<br />
vicdanının almayacağı katliamlar<br />
yapılmıştı. Ben insan olarak<br />
Ermenilerin Hocalı’da yaptıklarını<br />
anlayamıyorum, insanlık<br />
tarihinde de bu olayın Hitler’in<br />
toplama kampları kadar büyük<br />
bir leke olduğu düşünüyorum.<br />
O katliamı yapan milisler insan<br />
olamazlar.<br />
- 1995’ te Srebrenitsa’da 8<br />
bin Bosna’lı Müslüman, Sırplar<br />
tarafından katledilmişti.<br />
Srebrenitsa’nın failleri yakalandılar<br />
ve yargılandılar. Hocalı’<br />
nın failleri bu gün yaptıklarını<br />
itiraf etmelerine ve<br />
olaylara ait fotoğrafların, belgelerin<br />
mevcut olmasına rağmen<br />
neden hala cezalandırılmıyorlar?<br />
Srebrenitsa da Hocalı gibi insanlığın<br />
olmadığı bir katliamdır.<br />
Sırpların oradaki durumu Ermenilerin<br />
Hocalı’daki durumuyla örtüşmektedir.<br />
Katil ve cani bir ruh<br />
hali… Srebrenitsa’nın pek çok<br />
katili ceza aldı doğrudur. Ancak<br />
orada da adalet henüz tecelli<br />
etmedi. Çünkü Srebrenitsa’nın<br />
asıl katilleri Avrupa’nın ortasında<br />
yapılan soykırıma göz yuman üç<br />
maymunu oynayan Avrupa Birlği,<br />
ABD gibi Batılı güçlerdir. Aynı<br />
güçler sorunuzun da cevabıdır<br />
bence. Fark şuydu Srebrenitsa<br />
Avrupa’nın dibindeydi ve Sırplar<br />
da Ruslara yakındı. İki açıdan<br />
Avrupalılar geleceğe yönelik<br />
bir set çekmek istediler. Batılılar<br />
için Avrupa’nın göbeğinde<br />
terörist bir devlete ihtiyaç yoktu.<br />
Failleri cezalandırdılar. Ama<br />
Kafkasya için bu geçerli değil.<br />
Batılılar Rusya ile bu iş için didişmek<br />
istemiyorlar. Rusya ve<br />
Ermenistan ise olayları örtpas<br />
ediyor. Azerbaycan bile bugün<br />
propagandanın dışında bir şey<br />
yapamıyor. Rusya baskısı var.<br />
Azerbaycan’ın hem iç siyasetinde<br />
hem dış siyasetinde Rusya<br />
büyük bir etken. Azerbaycan<br />
DOSYA: AZERBAYCAN<br />
Yıl:1 | Sayı:1 | Gökkubbe | 33
DOSYA: AZERBAYCAN<br />
bugün uluslararası mahkemelere<br />
başvurup ciddi bir yargılama<br />
dahi yapamıyor. Bırakın başkasını<br />
Azerbaycan dahi bir girişimde<br />
bulunamıyor. Bütün dünya<br />
Ermenistan’ın işgalci olduğunu<br />
söylemesine rağmen Ermenistan<br />
Karabağ’dan çekilmiyor.<br />
- Sarkisyan “Hocalı’ dan<br />
önce, Azerbaycanlılar bizim<br />
şaka yaptığımızı sanıyordu.<br />
Ermenilerin sivil topluma karşı<br />
el kaldıramayacaklarını sanıyorlardı.<br />
Biz bunu kırmayı<br />
başardık” dedi. Ermenistan’<br />
da düzenlenen bir yarışmada<br />
öğrencilere “Karabağ’ ı<br />
biz aldık, Ağrı’ yı size bıraktık”<br />
şeklinde açıklamalarda<br />
bulunmuştu. Sarkisyan’ ın bu<br />
açıklamalarını nasıl okumak<br />
lazım?<br />
İlk soruda söylemiştim. Azerbaycan’daki<br />
Ermeni sorunuyla<br />
Anadolu’daki Ermeni sorunu<br />
farklı değildir. Ermenilerin<br />
ve emperyalist devletlerin bu<br />
coğrafyada iki hayali var. Biri<br />
Büyük Ermenistan diğer ise<br />
Bağımsız Kürdistan. Ermeniler<br />
Azerbaycan’dan sonra<br />
Türkiye’den de sözde soykırım<br />
iddialarıyla toprak almak<br />
istiyorlar. Ermeniler bu hedefe<br />
giderken hiçbir değer tanımıyorlar.<br />
Demin de ifade ettiğim<br />
gibi Ermenistan devleti ve onların<br />
yöneticileri bir terörist yapılanma<br />
olarak dizayn edilmiş<br />
Kafkasya’nın İsrail’idir. İşgallerde<br />
ve katliamlarda bizzat komutanlık<br />
yapmış olan Sarkisyan da<br />
kendi yaptığı vahşetleri gençliğine<br />
miras bırakıyor.<br />
- İran ve Rusya, Karabağ sorununda<br />
nasıl bir pozisyon<br />
aldı?<br />
Rusya zaten Ermenistan’ın arkasındaki<br />
güç. Ermenistan’ın<br />
kuklacısı. Hocalı ve diğer illerin<br />
işgalindeki gibi Rusların açık<br />
desteği vardır. Ruslar doğrudan<br />
Ermeniler desteklemektedirler.<br />
Kafkasya’daki bu çatışma üzerinden<br />
kendisine müdahale alanı<br />
yaratmaktadır. İran’a gelince.<br />
İran ayrıca incelenmesi gereken<br />
bir ülke bu konuda. Sözde İslam<br />
Cumhuriyeti. Ama Karabağ’da<br />
mezhep olarakta büyük çoğunluğu<br />
Şii olan Azerbaycan<br />
Türkleri’ni değil Ermenistan’ı<br />
desteklediler. İran’ın Fars rejiminin<br />
Türk korkusu malum.<br />
Güney Azerbaycan’daki Türk<br />
varlığından korkuyorlar. Bunun<br />
34 | Gökkubbe | Sayı:1 | Yıl:1
için Azerbaycan’ın güçlü olmasını<br />
istemiyorlar. Ulusal çıkar dedim<br />
ya. Herkes kendi ulusal çıkarını<br />
düşünüyor. İran Karabağ<br />
savaşında kimi zaman kayıtsız<br />
kaldı kimi zaman da açıkça Ermenileri<br />
destekledi. Ama kendilerine<br />
sorarsan sanki Karabağ<br />
savaşını İran yönetmiş gibi anlatırlar.<br />
Devrim muhafızlarının<br />
Karabağ’da savaştığını Ermenilere<br />
karşı söyleyenler var. Ben<br />
duymadım, görmedim, okumadım.<br />
- Pakistan ve Meksika’ nın<br />
Ermenistan’ nın Hocalı’ da<br />
yaptıklarını soykırım olarak<br />
tanımalarına rağmen Türkiye<br />
ve diğer Türk Cumhuriyetleri’<br />
nin bunu soykırım olarak<br />
henüz tanımamış olmalarını<br />
nasıl değerlendiriyorsunuz?<br />
Türk diplomasisi Karabağ sorunu<br />
ile ilgili nasıl bir politika<br />
izledi, izliyor ve izleyecek?<br />
Türk Cumhuriyetleri Rusya’dan<br />
korkuyor. Bu açık. Mesela Kazakistan…<br />
Nüfusunun büyük<br />
bir bölümü Rus. Rusya karşıtı<br />
bu gibi politikalara taraf olurlarsa<br />
direnemezler. Türkiye ise dış<br />
politikada zaten kendi öz değerlerine<br />
göre politika üreten bir<br />
ülke değil hemen hemen. Yönetici<br />
kadroları iktidarları Türklük<br />
bilincinden bihaber oldukları için<br />
bu konuya duygusal yaklaşamıyorlar.<br />
Mesela AKP… Filistin<br />
Mısır Suriye için atıp tuttuklarının<br />
yarısını Hocalı için Karabağ için<br />
veya Doğu Türkistan için yapmıyorlar.<br />
Geçtiğimiz günlerde bu<br />
Kırım hadiseleriyle ilgili yandaş<br />
bir gazeteci dedi ki “Kırım’daki<br />
Tatarlar için Rusya ile yaptığımız<br />
38 milyar dolarlık ticaretten olamayız”<br />
… Yönetici zihniyeti işte<br />
bu. Türkiye Batı siyasetin entegre<br />
olmaktan kurtulmadıkça,<br />
kendi öz siyasetini üretmedikçe<br />
bu olaylara hep çelişkili kalır.<br />
Aliyev’in propagandalarına her<br />
zaman destek veriyor Türkiye<br />
ama o kadar sadece. Türkiye’de<br />
milliyetçiler ve Ülkücü Hareket<br />
dışında da zaten bu meseleyi<br />
ele alan sivil toplum yok. Türkiye<br />
bu siyasetine devam eder.<br />
Umarım Türkiye’de milliyetçi bir<br />
iktidar olur. O zaman belki bir<br />
şeyler değişir. Dış baskıya rağmen<br />
Türkiye Azerbaycan için<br />
somut adımlar atar. Tabi burada<br />
Azerbaycan devletinin yöneticileri<br />
de suçludur. Azerbaycan<br />
daha kendisi resmi olarak AGİT<br />
DOSYA: AZERBAYCAN<br />
Yıl:1 | Sayı:1 | Gökkubbe | 35
Minsk grubu dışında bir adım<br />
atmamıştır. Azerbaycan bile yeterli<br />
girişimlerde bulunmazken<br />
bunu başkalarından beklemek<br />
pekte doğru olmaz.<br />
- Sayın Paşa, Hocalı ve<br />
Karabağ’dan biraz uzaklaşırsak,<br />
siz şu an Amerika’da yaşıyorsunuz.<br />
Bize Amerika’da<br />
Azerbaycan Türklerinin durumundan<br />
lobilerinden sivil<br />
toplum kuruluşlarından kısaca<br />
bahseder misiniz?<br />
Bugün ABD’de yaklaşık 1 milyon<br />
Azerbaycan Türk’ü yaşamaktadır.<br />
Durum maalesef pek iç açıcı<br />
değildir. Görmek istediğimiz<br />
tablolar pek yoktur. Haihazırda<br />
Azerbaycan Türkleri’nin kurduğu<br />
dernekler yani sivil toplum<br />
kuruluşları vardır. Ancak bunlar<br />
ülke meseleleri Azerbaycan’ın<br />
sorunları hakkında çok daha<br />
aktif olabilirler. Aynı zamanda<br />
dernekler arasında da sorunlar<br />
vardır. Bir araya gelme noktasında<br />
sorun yaşamaktadırlar.<br />
Dernek başkanları birbirleriyle<br />
pek anlaşamamaktadır. Bu konuda<br />
Yahudi ve Ermeni diasporasından<br />
bile bir şey öğrenmeliyiz.<br />
Gerçekten kendi hedefleri<br />
açısından aktif çalışmaktadırlar.<br />
Burada en önemli nokta bir çatı<br />
altında birleşebilmek olmalıdır.<br />
Umarım gelecekte bunu başarabiliriz.<br />
Çok iş yapmak isteyen<br />
kuruluşlar vardır. Azerbaycan<br />
davası bütün şahıslardan üstündür.<br />
Bu konuda Azerbaycan<br />
diasporasını bir kere daha<br />
düşünmeye ve daha özverili olmaya<br />
çağırıyorum. Burada bu<br />
durumu tetikleyen başka unsurlarda<br />
vardır. Sadece kurum<br />
ve kişileri suçlamayalım. Yeterli<br />
dayanışma olmadığı için istenen<br />
noktaya gelinememektedir. Bu<br />
en çokta ekonomik sıkıntılarda<br />
ortaya çıkmaktadır. İşin içeri-<br />
DOSYA: AZERBAYCAN<br />
36 | Gökkubbe | Sayı:1 | Yıl:1
sinde ekonomik sıkıntılar vardır.<br />
Eğer ABD’deki Azerbaycan<br />
dernekleri bir federasyon altında<br />
toplanıp birlikte faaliyet altında<br />
bulunsalar sanırım çok daha verimli<br />
olacaktır. Buna örnek Türkiye<br />
Cumhuriyeti vatandaşlarının<br />
oluşturduğu Türk Amerikan<br />
Dernekleri Federasyonu verilebilir.<br />
Bu yapı örnek alınabilir.<br />
Amerika’da Türkler Amerikan<br />
siyasetini etki edebilecek<br />
güce ulaşabilir mi? Ortak bir<br />
Azerbaycan – Türkiye lobisi<br />
kurulabilir mi?<br />
Amerika’daki Türkler Amerikan<br />
siyasetine etki edebilecek bir<br />
durumda değildir. Aslında hem<br />
Türkler hem de Müslümanlar<br />
açısından yapılabilecek çok işler<br />
vardır. Bunun için çalışıp<br />
çabalayan kişi ve kuruluşların<br />
varlığını da göz ardı edemeyiz.<br />
Gerçekten bir şeyler yapılmaya<br />
çalışılıyor. Burada bence bir<br />
sorun da Türk insanının gittiği<br />
yerde diaspora olma yada bir<br />
sivil toplum gücü haline gelme<br />
noktasında isteksiz olması ve ilgisiz<br />
olmasında da vardır. Fakat<br />
tüm bu olumsuzluklara rağmen<br />
bazı derneklerimizin çalışmaları<br />
takdire şayandır. Hem bireysel<br />
hem de dernekler olarak Türkler<br />
bu işlerle daha çok ilgilenir<br />
ve daha çok çabalarlarsa ABD<br />
siyasetinde etkin olmamamızın<br />
hiçbir engeli yoktur. Bazı yerlerde<br />
yerel siyasette Türkler yer almaya<br />
başlamıştır. Özellikle New<br />
Jersey ve New York çevresinde<br />
yerel yönetimlerle Türkler ilişki<br />
içerisindedir. Etki alanı kurmaya<br />
çalışmaktadırlar. Ancak federal<br />
boyutta güçsüz durumdayız.<br />
Burada sevindirici olan şey,<br />
Azerbaycan dernekleri ile Türkiye<br />
dernekleri birbirlerine destek<br />
olmaktadırlar. Birbirlerinin faaliyetlerine<br />
katılmaktadırlar. Karşılıklı<br />
olarak ilgi içerisindedirler.<br />
Örnek olarak bu 26 Şubat’ta<br />
Türkiye’li soydaşlarımız Azerbaycan<br />
derneklerinin New<br />
York’taki Birleşmiş Milletler ofisi<br />
önündeki ve Ermenistan’ın BM<br />
Temsilciliği önündeki protestoya<br />
ciddi bir katılımla destek verdiler.<br />
Aynı zamanda Azerbaycan<br />
dernekleri de Türkiye’nin<br />
önemli günlerinde Azerbaycanlı<br />
soydaşlarının yanında onları<br />
yalnız bırakmamaktadır. Karılıklı<br />
olarak imkan dahilinde birbirlerini<br />
desteklemektedirler.<br />
Bu işi yorulmadan durmadan<br />
devam ettirebilir ve kendi ülkelerimizden<br />
de yeterince destek<br />
alabilirsek Türkiye-Azerbaycan<br />
lobisinin kurulması için hiçbir<br />
engel yoktur. Özellikle Amerika<br />
Ülkü Ocakları Azerbaycan dernekleri<br />
konusunda ve diğer Türk<br />
topluluklarıyla ilgili meselelerde<br />
her zaman destek olmaktadır.<br />
Özel günlerde her zaman faaliyetlere<br />
katılmaktadırlar. Doğu<br />
Türkistan meselesiyle ilgili yapılan<br />
her eyleme, Hocalı veya<br />
Azerbaycan’ın diğer meseleleri<br />
hakkındaki eylemlerde her zaman<br />
yer almaktadırlar. Son zamanlarda<br />
Kırım meselesiyle ilgili<br />
yapılan protestolarda yer almış,<br />
hem Kırım diasporasıyla hem de<br />
bireysel olarak Kırımlılarla Amerika<br />
Ülkü Ocakları bire bir temasta<br />
olmuşlardır. Bu noktada<br />
Amerika Türk-İslam Ülkü Ocakları<br />
Başkanı Adil Yiğiter’i tebrik<br />
ediyor ve başarılarının devamını<br />
diliyorum. Kendisi ve yönetimi<br />
kısa sürede pek çok iş yaptı ve<br />
başarılı oldu. Amerika’da Ülkücü<br />
Hareket’in var olmasından<br />
ve Ülkü Ocakları’mızın her alanda<br />
kendini göstermesinden gurur<br />
duyuyorum.<br />
- Sayın Elnur Paşa, söyleşimizi<br />
cevapladığınız için ve verdiğiniz<br />
bilgiler için çok teşekkür<br />
ederiz.<br />
DOSYA: AZERBAYCAN<br />
Yıl:1 | Sayı:1 | Gökkubbe | 37
İKİ BEDEN TEK<br />
YÜREK:<br />
RESULZADE<br />
PORTRELER<br />
ELÇİBEY<br />
Kerem GÖKER<br />
Cumhuriyet Üni. Türk Dünyası Araştır. Top. Başkanı<br />
38 | Gökkubbe | Sayı:1 | Yıl:1
Milli Kültür esasına dayanması<br />
ve milli demokratik<br />
Türk devletçiliği<br />
temeli üzerine kurulması<br />
itibariyle Azerbaycan ilk Türk<br />
Devleti ve ilk Müslüman Türk<br />
Cumhuriyetidir. Yıkıcı ve çökertici<br />
entarnasyonalist ve kozmopolit<br />
fikirlerin önüne ancak milli<br />
bünyeyi kuvvetlendirmek ve<br />
sağlamlaştırmak suretiyle geçilebilir.<br />
Milletçilik fikri, en tabii,<br />
en medeni ve en ileri bir fikirdir.<br />
İlim ve kültürün gelişmesini ve<br />
yayılmasını engellemek şöyle<br />
dursun, bu gelişme ve yayılmanın<br />
en müessir ve en kuvvetli bir<br />
amilidir. Hem de insanlık kültürünün<br />
en tabii, en normal inkişaf<br />
yoludur. Ey gençlik! Senin<br />
uhdende büyük bir vazife var.<br />
Senden evvelki nesil yoktan<br />
bir bayrak, mukaddes bir ideal<br />
remzi yarattı. Onu bin müşkülatla<br />
yücelterek dedi ki:” Bir<br />
kere yükselen bayrak bir daha<br />
inmez” Elbette ki sen onun ümidini<br />
kırmayacak bu gün parlamento<br />
binası üzerinden Azerilerin<br />
yanık yüreklerine inmiş bu<br />
bayrağı tekrar o bina üzerine dikecek<br />
ve bu yolda ya gazi veya<br />
şehit olacaksın”<br />
Mehmed Emin RESULZADE<br />
Azerbaycan Türkleri ve Türk<br />
Dünyasının şüphesiz en büyük<br />
değerlerinden olan yılmaz ülkü<br />
eri Mehmed Emin RESULZA-<br />
DE 31 Ocak 1884 tarihinde<br />
Bakü’de dünyaya geldi. Annesi<br />
Ziynet Hanım babası Hacı<br />
Molla Ali Ekber Efendi’dir. Ailesinden<br />
milli ve manevi terbiye<br />
alarak yetişen Resulzade<br />
okul çağına geldiğinde,<br />
babası Ali Ekber Bey oğlunun<br />
yalnızca din alanında değil diğer<br />
çağdaş bilimler alanında<br />
da yetişmesi için dönemin ünlü<br />
eğitimcisi Ganizade’nin müdür<br />
olduğu Rus-Müslüman okuluna<br />
kaydettirdi. Bu ilk eğitimin<br />
ardından eğitimini Bakü Teknik<br />
Okulu’nda Rusça sürdüren<br />
Mehmed Emin, milli ve manevi<br />
meselelere olan yatkınlığı ve Rus<br />
esaretine karşı düşüncelerinden<br />
dolayı okulu yarıda bırakmak<br />
zorunda kaldı.1903’te ilk makalesi<br />
“Şark-i Rus” gazetesinde<br />
yayınlanan Resulzade, 1904 yılının<br />
sonlarında Bakü’ de Müslüman<br />
gençlerle birlikte Ümmet<br />
Cemiyeti’ni kurar ve örneklerine<br />
ulaşılamasa da cemiyetle aynı<br />
adı taşıyan bir yayın organında<br />
yazılarını yayınlamış olduğu bilinir.<br />
1905’te<br />
başlayan<br />
Rus-Japon<br />
savaşında<br />
Rusların aldığı<br />
yenilgi,<br />
çarlık yönetiminin<br />
gücünü<br />
sarstı<br />
ve özgür bir<br />
düşünce<br />
ortamının<br />
meydana<br />
gelmesini<br />
sağladı.<br />
Sınırlı da<br />
olsa bu<br />
özgürlük<br />
ortamında<br />
diğer<br />
fikir adamları gibi Mehmed Emin<br />
RESULZADE de kendi fikirlerini<br />
yaşayabilecek bir zemin buldu ve<br />
Zerdablı Hasan Bey, Ali Merdan<br />
Topçubaşı, Ahmet Ağaoğlu, Ali<br />
Hüseyinzade gibi Azerbaycan’ın<br />
özgürlüğüne gönül vermiş şahsiyetlerin<br />
oluşturduğu topluluğa<br />
dâhil oldu. Mehmed Emin Bey<br />
özellikle Ali Hüseyinzade tarafından<br />
ortaya konulan “ Türkleşmek<br />
İslamlaşmak ve Muasırlaşmak”<br />
fikrinden çok etkilenmiştir<br />
ve canlanan basın dünyasında<br />
kendisi de önde gelen düşünür<br />
ve yazarlar arasında yer aldı.<br />
Tiflis’te yayınlanan Şark-i Rus,<br />
fikirlerinden etkilendiği Hüzeyinzade<br />
Ali Bey’in Hayat ve Füyuzat,<br />
Ahmet Ağaoğlu’nun İrşat<br />
ve Terakki gazetelerinde yazdı.<br />
Bakü’de haftalık Tekamül ve<br />
PORTRELER<br />
Yıl:1 | Sayı:1 | Gökkubbe | 39
PORTRELER<br />
Yoldaş adlı dergileri yayınladı.<br />
1906’da yayınlanmaya başlanan<br />
Tekamül’ün programını<br />
anlattığı makalede “Milletlerin,<br />
kavimlerin, toplulukların, sınıfların<br />
ve şahısların hukukta ve<br />
seçtikleri yolda hür ve eşit olmalarını<br />
ve her türlü saldırıdan<br />
korunmalarını” savundu. Bu<br />
ifadeleriyle devrinin eşitlikçi, özgürlükçü,<br />
inkılapçı ve milliyetçi<br />
fikirlerini ortaya koyan Resulzade,<br />
Azerbaycan’ın bağımsızlığı<br />
mücadelesini bu fikirlerin ışığı altında<br />
sürdürdü ve bu genç fikir<br />
adamı düşüncelerini “İnsanlara<br />
hürriyet, miletlere istiklal” diye<br />
ifade ettiği milli bir ülkü haline<br />
getirdi. Çarlık yönetimi yeniden<br />
gücü ele geçirmesiyle birlikte<br />
zayıf düştüğü dönemdeki özgürlükçü<br />
çalışmaların etkisini ortadan<br />
kaldırma çabasına girmişti.<br />
Birçok aydının öldürüldüğü<br />
yahut hapsedildiği bu dönemde<br />
Resulzade 1908’in sonlarında<br />
Rus tehdidinden kurtulmak için<br />
siyasi ortamını yakından tanıdığı<br />
İran’a geçerek burada Tebriz<br />
Türklerinin meşrutiyet hareketlerine<br />
katkı sağlamakla birlikte<br />
İran Demokrat Partisini kurdu<br />
ve İran Nev adlı bir gazete çıkardı.<br />
Rus yönetimine ağır eleştiriler<br />
içeren yazılar yazılmasından<br />
rahatsız olan Rus yönetiminin<br />
İran’a baskıları sonucu ülkeden<br />
ayrıldıktan sonra 1911 yılında<br />
İstanbul’a geldi. Bu yıllar Osmanlı<br />
Devleti’nin son demlerini<br />
yaşadığı bir dönem olmasına<br />
rağmen Mehmet Emin RESUL-<br />
ZADE Osmanlı Devleti’nin son<br />
döneminde canlanan Türkçülük<br />
hareketlerinin merkezi olan Türk<br />
Ocakları’nın bir parçası oldu. Bu<br />
sayede Yusuf Akçura Ahmet<br />
Ağaolu ve Ziya Gökalp gibi isimlerle<br />
birlikte faaliyetlerine kaldığı<br />
yerden devam etme imkanı bularak<br />
‘Türk Yurdu’ dergisinde<br />
yazılarını yayınladı. İran Türkleri<br />
adlı makaleleri ile Anadolu dışında<br />
Türkçe konuşan insanların<br />
var olduğunu Türk kamuoyuna<br />
duyurdu. 1913 yılında<br />
Rusya ‘da ilan edilen genel af<br />
sayesinde tekrar Azerbaycan’a<br />
dönme fırsatı bulan Resulzade<br />
İstanbul’da bulunduğu dönemde<br />
amcasının oğlu vasıtasıyla<br />
kurdurduğu Musavat Partisi’nde<br />
siyasi faaliyetlere başladı.1915<br />
yılından sonra yayınlamaya<br />
başladığı ‘Açık Söz’ gazetesiyle<br />
halkına unutturulmak istenen<br />
milli şuuru hatırlatmak istedi.<br />
Bu faaliyetleriyle kendi halkına<br />
‘Sen Türk’sün’ derken dünyaya<br />
veya Rusya’ya da ‘Biz Türk’üz’<br />
vurgusunu yapar. Mehmet<br />
Emin Bey 1917 yılında Musavat<br />
Partisi’nin genel başkanlığına<br />
seçilir. Rusyanın Birinci Dünya<br />
Savaşı ve Şubat-Ekim Devriminin<br />
etkisiyle zayıflaması sonucu,<br />
Rusya Müslümanlarının faaliyetlerine<br />
ve Maverayı Kafkasya<br />
Şeyh hükümetine katılarak<br />
etkili rol oynadı. Fakat Gürcü<br />
ve Ermenilerin kendi bağımsızlığını<br />
ilan etmeleri sonucu 1918<br />
yılında Azerbaycan da bağımsızlığını<br />
ilan etti. Fakat Ruslarla<br />
işbirliği yapan Ermeniler tarafından<br />
Bakü işgal edildi. Osmanlı<br />
ordularının da yardımıyla Bakü<br />
işgalden kurtuldu ve 15 Eylül<br />
1918’de Bakü başkent ilan<br />
edildi. 28 Mayıs 1918 yılında<br />
Tiflis’te ‘Azerbaycan Misak-ı<br />
Milli’si’ ilan edilerek Azerbaycan<br />
Milli Şurası’nın başkanlığına<br />
Resulzade seçildi. Böylelikle ilk<br />
Müslüman Türk cumhuriyeti<br />
olan ‘Bağımsız Azerbaycan’<br />
ilan edildi. Ancak bu cumhuriyetin<br />
varlığı 2 yıl devam edebildi.<br />
Cumhuriyetin yıkılışından<br />
sonra bir müddet Şamahı bölgesinde<br />
saklanan Resulzade<br />
Rus polisi tarafından tutuklandı<br />
fakat bir süre Moskova’da tutuklu<br />
kaldıktan sonra İstanbul’a<br />
geri dönmeyi başardı. 2.Dünya<br />
Savaşı sırasında Almanya<br />
Kafkas halklarını Rusya’ya karşı<br />
ayaklandırmayı amaçlayarak<br />
Resulzade ile birlikte diğer<br />
Kafkas liderlerini Almanya’ya<br />
davet etti. Resulzade burada<br />
üç yıl kaldı. Almanya’da kaldığı<br />
süre içerisinde ‘İstiklal’ ve<br />
‘Kurtuluş’ dergilerini yayınladı.1947<br />
yılında tekrar Türkiye’ye<br />
dönen Mehmet Emin Bey 6<br />
Mart 1955’te uçmağa vardı.<br />
Bedeni, ömrünü verdiği üç renkli<br />
ay-yıldızlı bayrağın indirilmiş olmasının<br />
yasıyla terketti acunu<br />
Resulzade’nin. Ancak ruhu yıllar<br />
sonra kendisinden bir derya<br />
olarak bahseden yine bir Türk<br />
yolbaşçısının doğuşuyla beden<br />
buldu.Ve bir kere yükselen bayrak<br />
hala mavi göklerde hürce<br />
dalgalanmakta...<br />
‘’Sevgim - Millete! Vurgunluğum<br />
- Azadlığa ve adalete! itaatim -<br />
Hocalarıma! Borcum - arıma<br />
ve meslektaşlarıma! Nefretim -<br />
Yalancılara ve ikiyüzlülere!”<br />
Ebulfez ELÇİBEY<br />
Anne tarafı Anadolu’dan gelen<br />
Elçibey’in baba tarafı ise<br />
40 | Gökkubbe | Sayı:1 | Yıl:1
İran’ın kuzeyi olan Güney<br />
Azerbaycan’dan gelmektedir.<br />
Azerbaycan’ın Ordubat bölgesinin<br />
Keleki Köyünün Halil<br />
Yurdu Yaylasında 1938 yılı Haziran<br />
ayında dünyaya gelen Elçibey,<br />
babası Aliyev Kadirkulu<br />
Merdanoğlu’nu Rus-Alman savaşında<br />
kaybettikten sonra aile<br />
terbiyesini annesi Mehri Nisa<br />
Hanım’dan alır.<br />
Eğitim-öğrenimine Unus ilkokulunda<br />
başlayan Elçibey yedi<br />
yıl süreli ilk eğitiminin ardından<br />
Ordubat şehrinde M.T. Kutsi I<br />
nolu ortaokulunda okudu. Yedi<br />
yıllık ilköğrenimini tamamlayıncaya<br />
kadar en büyük arzusu<br />
doktor olmaktı. Öğrenimine<br />
başladığında tarih bilimine ilgi<br />
duydu. Toplumu anlamak onun<br />
için çok önemliydi. Bu yüzden<br />
Marks’ın Kapital’ini okudu. Ruslar<br />
Kapital’i kendilerine yapılan<br />
propaganda da dünyanın şaheseri<br />
olarak tanıtmıştılar. Fakat<br />
Elçibey Kapital’i hiçbir zaman<br />
bir şaheser olarak görmedi ve<br />
tesirinde kalmadı.<br />
Elçibey küçük yaşlardan beri<br />
oruç tutardı. Fakat bunu okulda<br />
gizlemek zorunda kalırdı.<br />
9.-10. sınıflarda iken Mir Cafer<br />
Bağırov’u savunduğu için birkaç<br />
defa öğretmenler odasına<br />
çağrılıp bu düşüncelerinden<br />
vazgeçmesi istendi.10. sınıf öğrencisi<br />
iken, Azerbaycan Devlet<br />
Üniversitesi’nde Şarkşünaslık<br />
(Doğu ilimleri) Fakültesi açılacağını<br />
öğrendi. Nizami, Hakanı,<br />
Fuzuli ve diğer büyük Türk şairlerini<br />
daha doğru anlamak amacı<br />
ile söz konusu fakülte sınavlarına<br />
hazırlandı. 1957 yılında Azerbaycan<br />
Devlet Üniversitesi’nin<br />
Şarkşünaslık Bölümüne Arap<br />
Filolojisi uzmanlığına girdi. Üniversitenin<br />
II. ve III. sınıflarında<br />
okurken tarihi-siyasi konulara<br />
daha çok ilgi duymaya başladı.<br />
Birkaç öğrenci gönüldaşı ile birlikte<br />
milli siyasi konularda ateşli<br />
tartışmalara başladı. Tüm bunlar<br />
sonucunda Elçibey ve gönüldaşlarının<br />
kafasında oluşan tek<br />
bir cümle vardı:’’halkımız köle,<br />
vatanımız ise sömürgedir.’’<br />
Elçibey,Alim Hasayev, Malik<br />
Mahmudov, Rüstem Eminov,<br />
Mehdi Ağalarov, Rafık Ismailov,<br />
Abbas Musayev ve Zakir Memedov<br />
ile birlikte azatlık uğrunda<br />
mücadele etmenin profesyonel<br />
yolarını aramaya başladı.<br />
1963-1964 yıllarında Mısır’da<br />
tercüman olarak çalışan Elçibey,<br />
siyasiler ile ilişkileri sonucu<br />
çok önemli kazanımlar<br />
elde etmiş bir ara Türkiye ve<br />
Abd büyükelçiliklerine gidip<br />
halkının özgürlüğü için birileriyle<br />
irtibata geçmek istese<br />
de bu irtibata Ruslar tarafından<br />
vakıf olunması<br />
halinde Azerbaycan<br />
Türkleri’ne zararı dokunacağını<br />
düşündüğünden<br />
böyle bir<br />
girişimde bulunmadı.<br />
Bakü’ye<br />
döndüğünde<br />
DTK (Devlet<br />
Güvenlik Komitesi<br />
KGB)<br />
Kruşçev<br />
ile ilgili<br />
sözlerinden<br />
ötürü<br />
Elçibey’i cezalandırdı. Mısır’dan<br />
döndükten sonra Elçibey, Malik<br />
Mahmudov, Alim Hasayev ve<br />
Rafik Ismailov ile birkaç kez görüşüp<br />
dörtlü bir grup oluşturdular.<br />
Her biri 3 kişi seçmeli, bu üçlü<br />
gruplardan her biri 5 kişiyi gruba<br />
celb etmeliydi. Bir süre geçtiyse<br />
de teşkilatı istedikleri ölçüde<br />
kuramadılar. Tecrübesizliklerinin<br />
yanı sıra DTK’nın onları sürekli<br />
izlemesi de teşkilatı kuramamalarında<br />
büyük etkendi. İstedikleri<br />
teşkilatı oluşturamayınca, her<br />
biri ferdi çalışmaya ve daha çok<br />
propaganda faaliyetine başladı.<br />
Elçibey bütün gücü ile üniversite<br />
PORTRELER<br />
Yıl:1 | Sayı:1 | Gökkubbe |<br />
41
PORTRELER<br />
ve doktora öğrencileri arasında<br />
milli şuurun canlanması yönünde<br />
propaganda yapıyordu. Hiç<br />
kimseye hesap vermediği gibi<br />
bazı konuları yakın dostlarından<br />
da gizliyordu. Üçlü, beşli, yedili<br />
ve dokuzlu olmak üzere gruplar<br />
oluşturuyordu. Her grup ile de<br />
yalnızca kendisi meşgul oluyordu.<br />
Bu süreç uzun bir süre ve<br />
güç istiyordu.<br />
1969 yılında Tolunoğulları Devleti<br />
(IX. yüzyıl) adlı doktora tezini<br />
yazdı.<br />
1971-74 yıllarında üniversitede<br />
artık öğrenci hareketleri görülmeye<br />
başlandı. Amacı<br />
geleceğe hazırlanmaktı.<br />
DTK, bir teşkilatın faaliyet<br />
gösterdiğini biliyor,<br />
ancak bütün çabalarına<br />
rağmen ortaya<br />
çıkaramıyordu.<br />
Ancak Elçibey bir<br />
süre sonra DTK tarafından<br />
tutuklandı.<br />
Ocak 1975 Temmuz<br />
1976 arasında<br />
hapis yattı. Aralık<br />
1976’dan itibaren<br />
Azerbaycan ilimler<br />
Akademisi Salman<br />
Mümtaz Elyazmalar Enstitüsün<br />
‘de çalıştı. Ebülfez<br />
ELÇlBEY mahkûmiyetinden<br />
sonra göreve başladığı El Yazmaları<br />
Enstitüsü’nde de halkını<br />
azadlık uğruna örgütleme<br />
çalışmalarını aralıksız devam<br />
ettirdi. 1988 yılında başlayan<br />
ermeni saldırı ve provokasyonlarına<br />
karşı ilk direniş hareketini;<br />
Kasım 1988’de “Meydan<br />
Mitingleri’ni düzenleyerek başlattı.16<br />
Haziran 1989’da Azerbaycan<br />
Halk Cephesi’ni resmen<br />
kurarak başkanı seçildi.<br />
Kızılordu’nun 20 Ocak 1990’da<br />
Bakü’de hayata geçirdiği katliama<br />
kadar çalışmalarını sürdürdü.<br />
Katliamın ardından dağılma<br />
sürecine giren Sovyetler Birliği<br />
ve Azerbaycan’da siyasi istikrar<br />
tamamen sarsıldı.<br />
ELÇlBEY önderliğindeki Azerbaycan<br />
Halk Cephesi, Azerbaycan<br />
Türklerinin bağımsızlık<br />
taleplerini açıkça dile getirdiler.<br />
Üç renkli ay- yıldızlı bayrak<br />
Parlamento binasına asıldı.<br />
Aralıksız sürdürülen çalışmalar<br />
sonucu Azerbaycan Cumhuriyeti<br />
18 Ekim 1991’de bağımsızlığını<br />
ilan etti.<br />
ELÇİBEY, Parlamentonun aldığı<br />
karar gereği 7 Haziran<br />
1992’de yapılan ilk demokratik<br />
seçimler sonucu Azerbaycan<br />
Cumhuriyeti’nin Devlet Başkanı<br />
seçildi. Göreve başladığı ilk günden<br />
itibaren ülkede insan hakları<br />
ve hukukun üstünlüğüne saygılı<br />
demokratik devlet yapısını oluşturmaya<br />
çalıştı. Rus ordularını<br />
Azerbaycan Cumhuriyeti’nden<br />
çıkardı. Devletin resmi dilinin<br />
Türkçe olduğunu ilan etti. Latin<br />
alfabesini uygulamaya koydu.<br />
Ermeni saldırı ve işgallerine<br />
Azerbaycan Halk Cephesi taraftarlarından<br />
oluşan gönüllü birliklerle<br />
karşı koydu. Ancak<br />
4 Haziran 1993’de maruz<br />
kaldığı darbe sonucu<br />
Bakü’den ayrılarak<br />
Nahçıvan’ın Keleki köyüne<br />
gitti. 4 yıl süreyle<br />
kaldığı Keleki’den<br />
31 Ekim 1997’de<br />
Bakü’ye dönerek<br />
1995 yılında partiye<br />
dönüştürülen Azerbaycan<br />
Halk Cephesi<br />
Partisi’nin Genel<br />
Başkanı olarak siyasi<br />
çalışmalarını devam<br />
ettirdi. Bu süreçte kurduğu<br />
ve başkanı olduğu<br />
Bütöv Azerbaycan Birliği<br />
adlı teşkilatla da büyük ideallerini<br />
hayata geçirme çalışmalarını<br />
yürüttü.<br />
Ebülfez ELÇlBEY uzun süre devam<br />
eden rahatsızlığının şiddetlenmesi<br />
üzerine tedavi görmek<br />
amacıyla 7 Temmuz 2000’de<br />
geldiği Türkiye’de 22 Ağustos<br />
2000 Salı günü uçmağa vardı.<br />
42 | Gökkubbe | Sayı:1 | Yıl:1
TÜRKÇE’NİN<br />
HALK ŞAİRİ<br />
BAHTİYAR<br />
VAHAPZADE<br />
Metehan TANYILDIZ<br />
SDÜ Türkçe Topluluğu Başkan Yardımcısı<br />
Aynı dine mensup, aynı<br />
dili konuşan ve aynı<br />
kökten gelen iki devlet<br />
Azerbaycan ve Türkiye ilişkileri<br />
geçmişte olduğu gibi bu günde<br />
oldukça fazla önem arz etmektedir.<br />
Bu iki ülke arasında ki ilişkiler<br />
zaman zaman karmaşık bir<br />
hal alsa da milletin birbirlerine<br />
karşı beslediği muhabbet nesilden<br />
nesile “Bir Millet, İki Devlet”<br />
diye aktarılmış ve aktarılacaktır.<br />
Şüphesiz ki bu muhabbeti insanlara<br />
en güzel şekilde aktaracak<br />
ve hissettirecek olan şairlerdir.<br />
Azerbaycan ile Türkiye arasında<br />
geliş gidişlerin kapatıldığı<br />
dönemde bir çok şair “kardeşlerine”<br />
karşı özlemi ve hassasiyeti<br />
dile getirmiş ve bu hasret ile yetişmişlerdir.<br />
Uzun yıllar mısralarda<br />
bu ateşi dindirmeye çalışan<br />
vefalı kişiler üstlerinde bulunan<br />
baskılara rağmen susmamışlar<br />
ve mücadelenin halkın damarlarına<br />
kadar hissedilmesinde<br />
önemli rol oynamışlardır.<br />
Sözünü ettiğim şairler arasında<br />
öyle birisi var ki hem mısraları<br />
hem davası adına bıkmaz usanmaz<br />
mücadelesi ile ‘’Halk Şairi’’<br />
olarak iki ülke insanının kalbinde<br />
taht kurmuş Bahtiyar Vahabzade...<br />
O, Yıllarca hürriyete aşık<br />
kalmış bir milletin son zinciri.<br />
Azerbaycan halkının azatlık davasını<br />
güden, kendi özdeyimiyle<br />
“haksızlık karşısında susup<br />
dinmeyen” Büyük Şair. Demir<br />
perdenin daha aralanmadığı yıllarda<br />
peşine düştüğü siyasi davası<br />
ile içinde bir “hülya” beslemeye<br />
başlayan, perdeler kalkıp<br />
oyunun yeni bir sahnesi başladığında<br />
ise avuçlarında kalbindeki<br />
hülyanın kırıkları kalan, bu<br />
yönüyle gönül adamlığı siyaset<br />
adamlığını aşan hassas kişilik.<br />
Sovyet Rusya döneminde Azerbaycan<br />
ile Türkiye arasında sınırlar<br />
kapatılmış ve o günlerde<br />
çocuk yaşta olan bu gönül adamı<br />
büyüklerinden sürekli Türkiye<br />
hasreti dinlemiş ve bu hasret ile<br />
PORTRELER<br />
Yıl:1 | Sayı:1 | Gökkubbe | 43
üyümüştür. Öyle ki uzun yıllar<br />
sonra hayalini kurduğu, hasretini<br />
yüreğinde emzirdiği ülkeye<br />
gitmek için bir şans bulduğunda<br />
bizim tarafımızdan zor anlaşılacak<br />
duygulara bürünmüş ve o<br />
anı şu şekilde anlatmıştır. ‘’Dedemin,<br />
babamın ve amcalarımın<br />
ağzından Türkiye hiç düşmezdi.<br />
Ben şimdi soyumdan gelen<br />
arzuların hayallerin ülkesi olan<br />
Türkiye’ye gidiyorum. Sabah<br />
erkenden kalkıp tıraş oldum.<br />
Otuz beş yıldır hasretini çektiğim,<br />
ismini zaman zaman andığımda<br />
bütün bedenimi titreten,<br />
koluma kuvvet, ayağıma takat,<br />
gözlerime ışık veren bir şehre,<br />
İstanbul’a gidiyorum. Ümitlerim,<br />
bayrağım, kaybettiğim tarihim,<br />
geçmişim, ana dilim, şerefim<br />
hepsi sendedir; önünde boyun<br />
eğdiğim, zorla elimden alınan<br />
adımın sahibi, namusumun, izzet<br />
ve şerefimin koruyucusu,<br />
gören gözüm, vuran kolum, düşünen<br />
beynim, yardımcım, dayanağım<br />
sensin.<br />
Kamaranın penceresinden bakıyorum<br />
uzakta fener yanıp sönüyor.<br />
Allah’ım! İlk defa Türk<br />
ışığı görüyorum. O ışıkta benim<br />
arzularım yanıyor. Ey fener, sen<br />
sana tarih boyu düşman olan<br />
bir milletin gemisine yol gösteriyorsun.<br />
O geminin içinde sana<br />
can vermeye hazır birisi var.”<br />
Bahsedilmesi ve zihinlerde Türkiye<br />
Sevdası adına bulunması<br />
gereken bir diğer olay ise Bahtiyar<br />
Vahabzade’nin Kimlik kontrolünden<br />
sonra hissettikleridir.<br />
Türkiye Cumhuriyeti yazılı mührünü<br />
gören Büyük Üstad duygulanır<br />
ve ardından şu sözleri<br />
sarfeder. “Ben sana kurban olayım.<br />
Ey Benim Cumhuriyetim!<br />
Ey benim benden uzak vatanım!<br />
Benim için yanan ve bana elini<br />
uzatamayan vatanım! İzin belgesinin<br />
üzerindeki mührü döne<br />
döne öpüyorum. Otuz beş yıldır<br />
vesikamın üzerinde Rus dilinde<br />
yazılı ifadeler vardı, ilk defa şimdi<br />
kendi dilimde yazılı bir ibare<br />
var kimliğimde. Ömründe sadece<br />
on saat benim kim olduğumu<br />
gösteren vesika ise ilk defa<br />
kendi dilimdeydi. Ben ancak<br />
şimdi ben oldum.”<br />
PORTRELER<br />
Marmara depremine ve ülkemizin<br />
başına gelen büyük afetlere<br />
veya üzücü haberlere karşı derin<br />
bir hassiyet taşıyan ve bu hassasiyetini<br />
mısraları ile paylaşan<br />
Bahtiyar Vahabzade aynı hassasiyetin<br />
Türk aydınları tarafından<br />
gösterilmesine de çok fazla<br />
seviniyor ve bunu her fırsatta<br />
dile getiriyordu. Yavuz Bülent<br />
Bakiler ile aralarında ki dostlukta<br />
Bahtiyar Vahabzade’nin ‘’Ben,<br />
çilesi çekilmemiş bir Türkmen /<br />
Ben, her sabah ciğerinden kurşun<br />
yiyen bir yetim, /Çaresizlikler<br />
içinde sizi düşünüyorum, /<br />
Ey esir insanlar diyarında /Be-<br />
44 | Gökkubbe | Sayı:1 | Yıl:1
nim esir milletim, /Ve Ey Kafkas<br />
dağları ardında /Bayraksız<br />
memleketim.’’ mısralarını okuduktan<br />
sonra Yavuz Bülent Bakiler<br />
hakkında ‘’Benim kalbimden<br />
haber verdi, arzumun aksisedası<br />
oldu’’ sözlerinden sonra<br />
başlamıştır.<br />
Mehmet Akif Ersoy’u Türk ruhunun,<br />
Türk tarihinin, Türk medeniyetinin<br />
tecellisi olarak gören<br />
ve bununla da iftihar eden şair<br />
özellikle İstiklal Marşı ve Çanakkale<br />
Şehitlerine şiirlerine derinden<br />
hayranlık duyar... Öyle ki<br />
“Çanakkale Şehitlerine” şiirinin<br />
‘’Sana dar gelmeyecek makberi<br />
kimler kazsın, /”Gömelim gel<br />
seni tarihe” desem sığmazsın. /<br />
Herc ü merc ettiğin edvara da<br />
yetmez o kitap. /Seni ancak<br />
ebediyetler eder istiab.’’ dizelerinde<br />
kendini tutamayıp gözyaşı<br />
döktüğüne birçok kez şahit<br />
olunmuştur. Bu olay iki ülke<br />
insanı arasında ki bitmeyecek<br />
sevginin ve muhabbetin göstergesi<br />
olmakla birlikte bu iki ülke<br />
insanının birbirini anladığı kadar<br />
Dünya’ da hiç bir ülkenin başka<br />
bir ülkeyi bu kadar anlamasının<br />
mümkün olmadığının da açık bir<br />
göstergesidir...<br />
ardından yükselmenin Türkiye<br />
ardınca olacağının bilincinde<br />
olup ve kardeşlerine bu yükselmede<br />
gece gündüz mısralarıyla,<br />
sözleriyle, muhabbeti ve dualarıyla<br />
desteğini hiç esirgememiştir.<br />
13 Şubat 2009 yılında hayata<br />
gözlerini yuman, Türk Dünya’sını<br />
yetim bırakan Şair’in 1980<br />
yılında kaleme aldığı bir şiirinde<br />
“yaşaya yaşaya yaşamayan var”<br />
dizesi ile dava adabını ve dava<br />
aşkını gönüllere kazınmış; nesilden<br />
nesile büyüyerek devam<br />
etmesinde büyük rol oynamıştır.<br />
Hakkında ciltler dolusu kitap<br />
yazılabilecek Büyük Şair’in<br />
Türk devletlerini bir bütün olarak<br />
görüp kardeşleri hakkında<br />
ki hissiyatlarına hiç bir insanın<br />
heybesinde ki kelimelerin yeterli<br />
gelemeyeceğini bilmenizi ister<br />
ve son olarak Türk Milleti adına<br />
Büyük Halk Şairi’nin ruhunun<br />
şad ve mekânının cennet olmasını<br />
dilerim.<br />
“Esaret odunda bişdi neslimiz, /<br />
Azadlık eşkine yandık, yahıldık.<br />
/Çatıb azadlığa, bu mebedde<br />
biz, /Şükür namazını kıblesiz<br />
kıldık.” dizeleriyle yıllarca Azerbaycan<br />
adına verdiği azatlık<br />
mücadelesini anlatan Bahtiyar<br />
Vahabzade, Bütün Türk Devletlerinde<br />
olduğu gibi bağımsızlığın<br />
PORTRELER<br />
Yıl:1 | Sayı:1 | Gökkubbe | 45
TÜRK DÜNYASI BİRLİK PLATFORMU<br />
GENEL SEKRETERİ<br />
AHMET ALKAN İLE SÖYLEŞİ:<br />
“TÜRK DÜNYASI<br />
VE TÜRK DÜNYASI<br />
BİRLİK PLATFORMU”<br />
Mert ÇAKIR<br />
Türk Dünyası Birlik Platformu Ar-Ge Birimi Sorumlusu<br />
Akdeniz Üniversitesi Türk Halkbilimi Topluluğu Başkanı<br />
Bizlere her zaman yakın olan ve bir o kadar da uzaklaştırılan Türk coğrafyasının bir nevi<br />
savunucu olan ve geçmişten günümüze değin yapılan çalışmalar neticesinde kurulan<br />
Türk Dünyası Birlik Platformu Genel Sekreteri Sayın Ahmet ALKAN ile keyifli bir söyleşi<br />
gerçekleştirdik. Platformun işlevlerinin ve gelecek yıllardaki Türk Dünyasında var olabilecek<br />
sorunları ele aldık.<br />
Ahmet Bey bu kısıtlı vaktinizden<br />
ödün vererek<br />
bizleri makamınıza kabul<br />
ettiğiniz için teşekkür ederiz.<br />
M.Çakır: Öncelikle kendinizden<br />
ve kurucusu olduğunuz<br />
Platformun amaçları hakkında<br />
bizleri bilgilendirebilir misiniz?<br />
A.Alkan: 1988 yılında<br />
Antalya’da doğdum. İlk ve orta<br />
eğitimimi Antalya’da tamamladım.<br />
Yüksek eğitimimi Akdeniz<br />
Üniversitesi İ.İ.B.F. İktisat<br />
Bölümü’nde 2012 yılında bitirdim.<br />
Şu an Süleyman Demirel<br />
Üniversitesi Maliye Bölümü’nde<br />
yüksek lisans eğitimimi sürdürmekteyim.<br />
Üniversite yıllarımda<br />
Türklük şuuruna sahip bir<br />
genç olarak Türk Dünyası üzerine<br />
çalışmalar yaptım. Kurucu<br />
üyesi olduğum ve Akdeniz<br />
Üniversitesi’nin en köklü topluluklarından<br />
birisi olan Avrasya<br />
Araştırmaları Topluluğu’nda<br />
2 yıl yönetim kurulu üyeliği ve<br />
46 | Gökkubbe | Sayı:1 | Yıl:1
3 yıl topluluk başkanlığı görevi<br />
yaptım. Avrasya Araştırmaları<br />
Topluluğu’nda Türk Dünyasının<br />
sorunları ve kültürel değerleri<br />
üzerine etkinlikler düzenleyerek<br />
Akdeniz Üniversitesi’nde<br />
Türk kültürünü yaşatarak ve<br />
Türk Dünyasının sorunlarını<br />
dile getirdik. Aynı zamanda<br />
Akdeniz Üniversitesi Öğrenci<br />
Konseyi’nde de çeşitli görevlerde<br />
sorumluluklar aldım. 16-17<br />
Nisan 2011 tarihlerinde Akdeniz<br />
Üniversitesi’nde, Türk Dünyasının<br />
25 farklı ülkesinden öğrencinin<br />
katılımı ile 4. Türk Dünyası<br />
Öğrenci Kurultayı’nı gerçekleştirdik.<br />
Ayrıca 2010 yılından beri<br />
Türk Dünyası Öğrenci Kurultayları<br />
Platformu Genel Sekreterliği<br />
görevini de yürütmekteyim.<br />
Platformumuzun amacı kuruluş<br />
gerekçesinde de belirttiğimiz<br />
üzere, “Türk Dünyası Birlik Platformu;<br />
Türk dil, tarih, kültür ve<br />
sosyal alanlarında ortak çalışma<br />
ve etkinlikler yaparak gençler<br />
arasında ortak fikir ve birlik sağlamak<br />
için çalışmalar yürütme<br />
gayesi ile kurulmuştur. Platform<br />
Türk Dünyası sevgisi ve Türk<br />
Dünyası için çalışma amacı olan<br />
her bireye açıktır. Sadece Üniversitelerde<br />
Türk Dünyası topluluklarını<br />
değil, Türk Dünyası<br />
sevgisi ve Türk dünyası için çalışmak<br />
isteyen her kurum ve bireye<br />
alan oluşturan bir oluşumdur.”<br />
M.Çakır: Türk Dünyası Birlik<br />
Platformu’nun kuruluş amacı<br />
ve serüveni nedir?<br />
A.Alkan: Türk Dünyası Birlik<br />
Platformu yıllardır Türk Dünyası<br />
ve Türklük şuuru ile çalışma<br />
yapan birçok topluluğun bir çatı<br />
altında buluşma istediği ile ortaya<br />
çıkmıştır. Topluluk başkanlığım<br />
dönemimde bunun<br />
girişimlerinde bulunmuştuk.<br />
Bunun ilk adımı olan Türk<br />
Dünyası Öğrenci Kurultayı<br />
gibi uluslararası nitelikteki<br />
bir organizasyonu Akdeniz<br />
Üniversitesi’ne taşıyarak<br />
ülke genelinde<br />
yaygınlaşmasını sağladık.<br />
2012 yılında Türk<br />
Dünyası üzerine çalışma<br />
yapan topluluklardaki<br />
arkadaşlarla<br />
görüşmelerimiz ve istişarelerimiz<br />
sonucu<br />
böyle bir platformun<br />
kurulması kararına<br />
vardık. 15 Aralık<br />
2012 tarihinde Akdeniz<br />
Üniversitesi<br />
Öğrenci Konseyi<br />
organizasyonu ile<br />
düzenlenen toplantıda<br />
platformun<br />
kurulduğunu<br />
açıklayarak<br />
yeni yönetim<br />
kurulunu oluşturduk.<br />
Kuruluş amacımızdaki<br />
en<br />
önemli sebep,<br />
Türk<br />
Dünyası<br />
devletleri<br />
arasında<br />
yapılan anlaşmaların<br />
ve birliklerinde<br />
sadece<br />
devletler<br />
Yıl:1 | Sayı:1 | Gökkubbe | 47
nezdinde kalmayarak geleceğin<br />
teminatı olan gençler arasında<br />
da birlik ve bütün sağlanmaktır.<br />
Bölgesel güç anlamında Türk<br />
Dünyası olgusu, Türk kültürü,<br />
dili, tarihi ve halk bilimi gibi birçok<br />
kavramı kapsamaktadır.<br />
Bu yüzden bu alanlarda ortak<br />
etkinlik alanı oluşturduğumuz<br />
için platformumuzun adını Türk<br />
Dünyası Birlik Platformu olarak<br />
belirlenmiştir. Platform aracılığıyla<br />
Türk gençliği arasında<br />
ortak bir ses oluşturarak Türk<br />
Dünyasının sorunları konusunda<br />
kamuoyu oluşturmak öncelikli<br />
gayemizdir. Türk kültürünün<br />
de yaşatılması ve araştırmaları<br />
yapılması önceliklerimiz arasındadır.<br />
M.Çakır: Peki bu platform<br />
kimlere hitap etmektedir?<br />
A.Alkan: Platformumuz Türklük<br />
şuuruna sahip ve Türk Dünyasında<br />
birlik olma yolunda yani<br />
Turancılık fikrini taşıyan her bireye<br />
ve kuruluşa hitap etmektedir.<br />
Türk Dünyası Birlik Platformunun<br />
oluşumdaki öncü kuruluşlar,<br />
üniversite öğrenci kulüpleri<br />
ve toplulukları, üniversite öğrenci<br />
konseyleri, sivil toplum<br />
kuruluşları ve dernekler, kent<br />
konseyleri gençlik meclisleri,<br />
mesleki alanda çalışan bireyler,<br />
akademik alanda çalışan bireylerdir.<br />
Yine bu alanlarda çalışma<br />
yapanlar platforma üye olabilirler.<br />
M.Çakır: Kuruluşundan günümüze<br />
değin Platformun etkinlikleri<br />
anlatabilir misiniz?<br />
A.Alkan: Türk Dünyası Birlik<br />
Platformu olarak kuruluş çalıştayımızda<br />
yapmayı hedeflediğimiz<br />
konular hakkında uzunca bir etkinlik<br />
ve eylem planı ortaya koyduk.<br />
Fakat bazı iç problemler<br />
nedeniyle bu eylem planını tam<br />
anlamıyla gerçekleştiremedik.<br />
İlk olarak 26 Şubat Hocalı Katliamının<br />
yıldönümünde bütün<br />
üniversiteler 26 Şubat 2013’te<br />
saat 12’de ortak yürüyüş ve<br />
basın açıklaması yaptık. Türkiye<br />
genelinde nerdeyse bütün üniversitelerde<br />
büyük ses getirerek<br />
basında ve kamuoyunda büyük<br />
yankı uyandırdık. Hocalı davasında<br />
Azerbaycan Türklüğünün<br />
haklılığını ifade etme olanağı<br />
oluşturduk. Platformumuza üye<br />
olan birçok üniversitedeki topluluklarımız<br />
Nevruz programları<br />
düzenlediler. Yine 26 Eylül Türk<br />
Dil Bayramı dolayısıyla üniversitelerde<br />
Türk dilinin önemini vur-<br />
48 | Gökkubbe | Sayı:1 | Yıl:1
gulayan etkinlikler gerçekleştirdik.<br />
Yine üyemiz olan öğrenci<br />
topluluklarımız ve sivil toplum<br />
kuruluşlarımız tarafından Türk<br />
Dünyası ile alakalı onlarca etkinlik<br />
gerçekleştirildi.<br />
M.Çakır: Türk dünyasına gelecek<br />
olursak günümüz Türk<br />
coğrafyasının sorunları sizlere<br />
göre nelerdir?<br />
A.Alkan: Türk Dünyası coğrafyası<br />
binlerce yıllık Türk yurdu<br />
olan bu topraklar üzerine onlarca<br />
imparatorluk ve devlet kurularak<br />
Türk hâkimiyeti devam etmiştir.<br />
Rus Çarlığının güçlenmesi<br />
ve Türk devletlerinin zayıflaması<br />
ile Türk yurtları uzun yıllar işgaller<br />
altında kalmıştır. Bu süreçte<br />
asimilasyon politikalarına karşı<br />
direnerek öz benliklerini koruma<br />
mücadelesi vermişlerdir.<br />
Sovyetler Birliği’nin dağılması ile<br />
bağımsızlığını kazananlar Türk<br />
soydaşlarımız yeniden toparlanmaya<br />
başlamıştır. Ama hala bağımsızlığını<br />
kazanamayan özerk<br />
bölgelerdeki Türk yurtlarında<br />
zulümler halen devam etmektedir.<br />
Doğu Türkistan’daki yıllardır<br />
süren Çin zulmü hala devam etmektedir.<br />
Kerkük’teki Türkmenlere<br />
yapılan zulüm ve katliamlar<br />
unutulamaz. Srebrenitsa’daki<br />
soydaşlarımıza yapılan hunharca<br />
katliamlar hala dün gibi aklımızdadır.<br />
1915’te Doğu Anadolu<br />
bölgesinde, Karabağ’da<br />
Hocalı’da Ermenilerin yaptığı<br />
katliamlar unutmuş değiliz. Ve<br />
daha adını saymadığımız birçok<br />
coğrafyada Türklere yapılan<br />
katliamlar, zulümler ve baskılar<br />
devam etmektedir.<br />
Türk Dünyasındaki bağımsız<br />
devletlerin hala düzenli olarak<br />
bir araya getiren ve bütünleştiren<br />
bir birlik tam anlamıyla kurulamamıştır.<br />
1993 yılında kurulan<br />
Türksoy ve 2009 yılında kurulan<br />
Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği<br />
Konseyi kültürel manada<br />
önemli çalışmalar yürütmüştür.<br />
Ama hala siyasi, ticari ve birçok<br />
alanda birliği sağlama konusunda<br />
önemli bir adım atılamamıştır.<br />
Böyle bir birliğin kurulması<br />
ve işlevsel hala getirilmesi durumunda<br />
güçlü Türk Dünyasının<br />
oluşmasını sağlar. Bu sayede<br />
zulüm altındaki Türk yurtları üzerindeki<br />
baskı kalkacaktır. Bütün<br />
Türkülük adına Türk devletleri<br />
bir olmalıdır. Bunu da Türklüğün<br />
hamisi olan Türkiye tarafından<br />
gerçekleştirilmelidir.<br />
Yıl:1 | Sayı:1 | Gökkubbe | 49
M.Çakır: Geçmişten itibaren<br />
Türklerin sadece Anadolu da<br />
yaşayan bir ırk olarak lanse<br />
edilmişti günümüzde sizce bu<br />
algı kırıldı mı?<br />
A.Alkan: Türklerin yeryüzünde<br />
var olduğu günden beri düşmanları<br />
hep olmuştur. O yüzden<br />
yaşadıkları tüm coğrafyalarda istenilmeyen<br />
bir millet olmuşlardır.<br />
Çünkü Türkler yeryüzünün her<br />
daim hak ve hakikatle yöneten<br />
bir millettir. Türkler binlerce yıldır<br />
dünyanın her coğrafyasında yaşamakta<br />
ve varlığını göstermektedir.<br />
Anadolu da Türkleri bin<br />
yıldır varmış gibi göstermekte<br />
yanlış bir olgudur. Türkler Anadolu<br />
gelişi binlerce yıl öncesine<br />
dayanmaktadır. Anadolu’ya ilk<br />
geliş Ön Türkler tarafına yapılmıştır.<br />
Anadolu’ya medeniyetler<br />
beşiği ya da mezarlığı gibi<br />
farklı benzetmeler yapsalar da,<br />
Anadolu’yu gerçekten imar<br />
eden ve medeniyeti getiren millet<br />
Türklerdir. Anadolu tarihten<br />
bu yana bir Türk memleketidir<br />
ve böyle kalacaktır. Çünkü<br />
neresine gitsen bir Türk olgusunu,<br />
mimarisini ve geleneğini<br />
görmekteyiz ve yaşamaktayız.<br />
Türkleri Anadolu yaşayan bir ırk<br />
olarak lanse edenlere bakacak<br />
olursak, bunlar tarihten bu yana<br />
Türklerle hesabı olanlardır. Bunların<br />
tek amacı bu yurdu sömürge<br />
haline getirerek kendi menfaatlerini<br />
tatmin etmektir.<br />
Türkleri Anadolu da yaşayan bir<br />
ırk olarak göstermeye çalışanlar;<br />
Malazgirt Zaferinden rahatsız<br />
olanlardır, Haçlı seferlerinin özlemini<br />
çekenlerdir, İstanbul’un<br />
fethinden ileri derecede rahatsızlık<br />
duyanlardır, Mohaç<br />
Zaferi’nin hala yasını tutanlardır,<br />
Çanakkale imanını yaramayanlardır,<br />
Sakarya’da dersini alanlardır,<br />
90 yıl önce Büyük Taarruzla<br />
Türk’ün tokadını ensesine<br />
yiyenlerdir. Sözde Kürt sorunu<br />
Şark Meselesinin bir parçasıdır.<br />
Hala bu hesabın takipçisi olan<br />
ve Türklüğe küfretmekle görevli<br />
sözde aydınlardır.<br />
M.Çakır: Gelişen Arap Baharı<br />
ve bu bölgede yaşayan Türklere<br />
uygulanan baskı ve sindirme<br />
politikaları hakkında ne<br />
düşünüyorsunuz?<br />
A.Alkan: Küresel güçlerinin<br />
yenidünya düzeni için, yıllardır<br />
bölgede yaptığı oyunlardan<br />
bir yenisi olan Arap Baharı,<br />
Ortadoğu’yu alt üst etti. Müslüman<br />
Arap ülkelerinin liderleri<br />
tek tek darbe yada ayaklanma<br />
ile devrildi ve yerlerine küresel<br />
güçlerin istediği kişiler geldi.<br />
Petrol zengini ülkelerin diktatör<br />
görünümlü liderleri yerine ılımlı<br />
liderler getirmek sömürge düzenini<br />
değiştirmenin yeni şeklidir.<br />
Oysaki bu ülkeler yüzlerce Osmanlı<br />
idaresinde hakla hakkaniyetle<br />
yönetilmiştir. Bu ülkeler<br />
Osmanlı’dan koptuğu günden<br />
beri sömürgeci ve emperyalistler<br />
güçlerin, farklı şekillerde olsa<br />
da görünmeye yönetimleri ile<br />
zulüm ve baskıyla yönetildiler.<br />
Bu ülkelerde yaşayan Türkler<br />
ise o ülkenin sevilmeyen yüzü<br />
olarak tanımlanarak sürekli baskı<br />
altında tutuldular.<br />
Ortadoğu’da birçok ülkelerde<br />
yüzlerce, binlerce Türk yaşamaktadır<br />
ve bunlarda Arap<br />
Baharı’nın etkisi ile daha büyük<br />
zulümler altında ezilmekteler.<br />
Özellikle Suriye’deki Türkmen<br />
soydaşlarımız yıllardır baskı altında<br />
yaşamaları yetmemiş gibi<br />
şimdi yerlerinden yurtlarından<br />
edildiler. Türkmenler bir yanda<br />
Esed güçlerinin, diğer yanda<br />
radikal terörist grupların baskısı<br />
altında kalmıştır. Zaten büyük<br />
bir yoksulluğun pençesinde<br />
kıvranan Türkmenler, Suriye’de<br />
yaşanan savaştan sonra çok<br />
daha acı ve ağır şartlara maruz<br />
kalmıştır. Türkiye’ye gelen Türkmen<br />
soydaşlarımızdan daha<br />
çok diğer Suriyeli vatandaşları<br />
üstün tutup daha çok yardım<br />
etmek ise hükümetin büyük<br />
ayıbıdır. Hükümet her ne kadar<br />
yakalanan tırların Türkmenlere<br />
yardım götürdüğünü söylese de<br />
Türkmenlere ulaşan bir yardım<br />
yoktur.<br />
M.Çakır: Platform olarak bu<br />
konulara nasıl bir yaklaşımda<br />
bulunuyorsunuz?<br />
A.Alkan: Türk Dünyası Birlik<br />
Platformu olarak soydaşlarımızın<br />
bu baskılara maruz kaldıklarını<br />
bizler yıllardır dile getirmekteyiz.<br />
Üniversitelerde ve<br />
sivil toplum kuruluşları aracılığıyla<br />
toplantılar, konferanslar,<br />
paneller, yürüyüşler ve birçok<br />
program gerçekleştirerek Türkmen<br />
soydaşlarımızın sıkıntılarını<br />
dile getirdik. Arap Baharı süreci<br />
başladığı günden bugüne<br />
birçok üniversitede konu hakkında<br />
kamuoyunu bilgilendirmek<br />
amacıyla konferanslar ve<br />
toplantılar düzenlemekteyiz.<br />
Hatay, Osmaniye, Gaziantep<br />
bölgesine göç eden Türkmen<br />
50 | Gökkubbe | Sayı:1 | Yıl:1
soydaşlarımıza düzenlenen yardım<br />
kampanyalarına sivil toplum<br />
kuruluşları aracılığıyla yardımlar<br />
yapmaktayız. Onların yaşadığı<br />
sıkıntıları her ortamda dile getirerek<br />
haklılıklarını ortaya koymaya<br />
çalışıyoruz. Özellikle üniversitelerde<br />
gençlerin bilinçlenmesi<br />
yönünde çalışmalarımızı sürdüreceğiz.<br />
Sorunlarının çözümü<br />
için araştırmalarımız hala sürmektedir.<br />
Ama Türkmen soydaşlarımız<br />
hiçbir yalnız değildir.<br />
M.Çakır: Yüzümüzü Orta<br />
Asya’ya çevirecek olursak<br />
bildiğiniz üzere Türkiye halkı<br />
onlara en yakın ülke olarak<br />
Azerbaycan’ı görmektedirler.<br />
Diğer Türk devletlerinin bu<br />
kadar geri planda kalmasının<br />
nedenleri nelerdir?<br />
A.Alkan: Sovyetlerin dağılması<br />
ile yeni kurulan Türk devletlerinin<br />
kuruluşunda Türkiye’nin<br />
etkin rolleri vardır. Azerbaycan<br />
Türkiye’ye en yakın ülke<br />
olması nedeniyle Türkiye’de<br />
Orta Asya’da tek Türk devleti<br />
Azerbaycan algısı oluşturdu.<br />
Özellikle Azerbaycan’ın kurucu<br />
lideri Ebulfez Elçibey’in sürekli<br />
Türkiye ziyaretleri ve Türk liderlerin<br />
Azerbaycan ziyaretleri,<br />
Azerbaycan’ı daha belirgin hale<br />
getirdiler. Orta Asya’daki diğer<br />
Türk devletleri Sovyet baskısından<br />
kurtulmalarına rağmen<br />
Türkiye’ye karşı temkinli yaklaşımları<br />
ve Türkiye’nin de onlara<br />
çok yakın durmaması ülkeler<br />
arasında bağları güçlendirememiştir.<br />
Bu da Türkiye’de o ülkelerin<br />
varlığını yok sayılmaktadır.<br />
Oysaki o ülkelere gittiğimizde<br />
onlar Türkiye’yi hala büyük<br />
hatta baba olarak görmekteler.<br />
Onlara uzatılacak el güçlü<br />
bir Türk Dünyasını ortaya koyacaktır.<br />
Son yıllarda yapılan<br />
işbirliği anlaşmaları artık bağların<br />
güçlenmesini sağlamıştır.<br />
Bizler üniversitelerdeki öğrenci<br />
toplulukları ve sivil toplum kuruluşları<br />
olarak Türk Dünyasının<br />
tanıtılması amacıyla sürekli olarak<br />
etkinliklerimizi sürdürmekteyiz.<br />
Kamuoyunun bu ülkelerinin<br />
farkına varması için farklı<br />
çalışmalar planlamaktayız.<br />
M.Çakır: Bu sorunlara<br />
karşı<br />
nasıl bir çözüm<br />
uygulanabilir?<br />
A.Alkan:<br />
Türk halklarının<br />
birbirini<br />
tanıması,<br />
kaynaşması<br />
ve kültürel<br />
köprüler kurması<br />
ülkeler<br />
arasındaki işbirliğinin<br />
güçlü<br />
olması ile olacaktır.<br />
Türksoy<br />
teşkilatı<br />
20 yıl<br />
ö n c e<br />
Türk<br />
Kültü-<br />
rünü geliştirmek ve birlik sağlamak<br />
amacıyla kuruldu ve hala<br />
bu alanda çalışmalar yapmaktadır.<br />
Türk Dünyasında birlik kurmak<br />
amacıyla birçok ortak yapı<br />
ortaya konulmasına rağmen<br />
sadece devlet yönetimleri nezdinde<br />
kalan birlikler olmuşlardır.<br />
Halka kadar inemedikleri için<br />
hala bir birliktelik sağlanabilmiş<br />
değildir. Burada bu birlikteliğin<br />
sağlanmasında en önemli unsur<br />
Yıl:1 | Sayı:1 | Gökkubbe |<br />
51
halkımızdır. Örfleri, adetleri, yaşam<br />
biçimleri, dilleri ve kendi öz<br />
kültürlerini bir araya getirip eskiden<br />
olduğu gibi aynı boydan<br />
gelen millet olarak bir bütünlük<br />
sağlanacaktır. Yapılması gereken<br />
en önemli eylem halkların<br />
kaynaştırılmasını sağlamak olacaktır.<br />
Ancak bu sayede bütün<br />
Türkler bir bayrak altında toplanarak<br />
Büyük Türk Birliğini yani<br />
düşlerimizdeki o Turanı gerçekleştirecektir.<br />
Bunun olması<br />
için hiçbir engel yoktur. Bilge<br />
Kağan’ın yüzyıllar önce yaptığı<br />
şu çağrıya uymamız yetecektir;<br />
M.Çakır: Günümüzde kan ağladığı<br />
bilindiği halde tüm dünyanın<br />
sessiz kaldığı bir Türk<br />
coğrafyası bulunmakta: Doğu<br />
Türkistan. Platform olarak<br />
orada yaşanan insanlık suçlarını<br />
duyurmuştunuz. Peki,<br />
medya ve sivil toplum kuruluşlarının<br />
bu vahşete sessiz<br />
kalmalarını sebepleri sizce<br />
nelerdir?<br />
kapatılmakta, kadınlara cinsel<br />
istismarlar yapılmakta, çocukları<br />
kültüründen uzaklaştırmak için<br />
var güçleri ile saldırmaktadırlar.<br />
Hatta Çin çalışmasını yaptığı<br />
nükleer silahları Doğu Türkistan<br />
denemektedir. Bölgedeki soydaşlarımız<br />
bu nükleer atıklardan<br />
fena halde etkilenmektedirler.<br />
Ülkemizde ise bölge duyarlılık<br />
yeterince gösterilmemektedir.<br />
Gerek devlet nezdinde gerekse<br />
sivil toplum kuruluşları olarak<br />
yeterince ilgi, alaka gösterilmemektedir.<br />
Doğu Türkistan’da<br />
yapılanları dile getiren sadece<br />
“Ey Türk! Altta yağız yer delinmedikçe,<br />
üstte mavi gök çökmedikçe<br />
senin ilini ve töreni kim<br />
bozabilir.”<br />
A.Alkan: Doğu Türkistan daha<br />
öncede bahsettiğim üzere Türk<br />
Dünyasının kanayan yarasıdır.<br />
35 milyondan fazla Türk, Ata<br />
yurdumuzda yılladır zulüm altında<br />
ezilmektedirler. Bütün<br />
dünya gözünü kapatmış burayı<br />
görmezden gelmektedir.<br />
Çin bölgedeki Türkleri asimile<br />
etmek için yapmadığı işkence,<br />
zulüm kalmamıştır. Soydaşlarımıza<br />
öz benliğini unutturmak<br />
için neler yapılmıyor ki. Camiler<br />
Türk milliyetçileridir. Her ortamda<br />
bu konuyu sürekli vurgulayan<br />
Türk milliyetçileri, Turancılar<br />
yapılan zulmü dile getirerek tepkisini<br />
koymaktadır. Bizlerde üniversitelerdeki<br />
topluluklarımız ve<br />
sivil toplum kuruluşlarımız ile her<br />
52 | Gökkubbe | Sayı:1 | Yıl:1
yıl Doğu Türkistan’ı haklı davasını<br />
kamuoyuna anlatmak amacıyla<br />
etkinlikler düzenlemekteyiz.<br />
Kamuoyunu Doğu Türkistan<br />
konusunda ilgili hale getirmeye<br />
çalışıyoruz. Bundan sonra sürekli<br />
olarak bu devam edecektir.<br />
M.Çakır: Platform olarak gelecek<br />
tarihlerde ne gibi proje<br />
ve etkinlikler bizleri beklemekte?<br />
Bu vesile ile platforma üye olan<br />
kuruluşlarımıza yaptıkları bu<br />
güzel çalışmalar için ayrı ayrı<br />
teşekkür ederek, daha büyük<br />
çalışmalar yapmalarını diliyorum.<br />
Bütün Türk boylarının tek<br />
bayrak altında birleştiği, Turanın<br />
varolduğu günleri görmek dileğiyle…<br />
Ne Mutlu Türk’üm Diyene!<br />
Bizleri kırmayıp sorularımızı içtenlikle<br />
cevapladığınız için teşekkür<br />
ederiz. Türk Dünyası<br />
Birlik Platformu’nun ileride büyük<br />
başarılara imza atacağına<br />
A.Alkan: Türk Dünyasının güncel<br />
sorunları ve kültürel değerlerini<br />
konu edinen projeler hazırlamaktayız.<br />
Üniversitelerdeki topluluklarımız<br />
sürekli olarak Türk<br />
Dünyasının sorunları üzerine<br />
faaliyetler yürütmektedir. Sivil<br />
toplum kuruluşlarımız ve gençlik<br />
meclislerimizde bu konuda<br />
çalışmalar yürütmektedir. Her<br />
yıl olduğu üzere bu yılda Hocalı<br />
katliamının yıldönümü nedeniyle<br />
yine anma etkinliklerimiz devam<br />
edecek. 21 Mart Nevruz Bayramını<br />
kutlamak amacıyla arkadaşlarımız<br />
ile etkinlik planları hazırlamaktayız.<br />
Türk dili üzerine<br />
çalışmalarımızda hızla devam<br />
etmektedir. Türk Dil Bayramında<br />
Türkçe şenlikleri düzenlemeyi<br />
planlıyoruz. Nisan ve Mayıs<br />
aylarında birkaç üniversitede<br />
Türk Dünyası üzerine öğrenci<br />
kurultayları ve şenlikleri planlamaktayız.<br />
Yine Gökkubbe adında<br />
çıkaracağımız dergi ile Türk<br />
Dünyasını anlatmaya çalışacağız.<br />
Sözde Ermeni soykırımı iddialarının<br />
100. Yılı olacak olan<br />
2015 yılı için Türk milleti olarak<br />
haklılığımız ortaya koymak üzere<br />
çalışmalar yürütmekteyiz.<br />
Daha birçok etkinlik ve projeler<br />
düşünmekteyiz.<br />
inancımız tamdır. Başarılarınızın<br />
devamını dilerim.<br />
Türk Dünyasının o uçsuz bucaksız<br />
sahasında bir başka konuyla<br />
diğer sayımızda sizlerle buluşmak<br />
üzere esenlikle kalınız.<br />
Yıl:1 | Sayı:1 | Gökkubbe | 53
TÜRK BİRLİĞİ’NE<br />
GİDEN YOL...<br />
Doç. Dr. Kürşad ZORLU<br />
Ahi Evran Üniversitesi İ.İ.B.F. İşletme Bölümü Başkanı<br />
Türk Birliği’ne giden yolda ortak düşünmek,<br />
”ortak konuşmak ve bu ortaklığı ‘İş’te birleştirmek...<br />
KÖŞE YAZILARI<br />
Türkçülük ve yenileşme hareketinin<br />
en önemli temsilcilerinden<br />
olan İsmail Gaspıralı’nın “Dilde,<br />
Fikirde, İş’te Birlik” düsturu<br />
Türk Dünyası halklarının odaklanması<br />
gereken bir muhtevaya<br />
sahiptir. Gaspıralı’nın bu yaklaşımı<br />
bugün Türk Cumhuriyetleri<br />
başta olmak üzere tüm soydaş<br />
ve akraba toplulukların işbirliği<br />
süreçlerine zemin oluşturmaktadır.<br />
Vaktiyle bu sözün çok daha<br />
geniş bir coğrafyadaki aydın ve<br />
gazetecileri etkileyerek özellikle<br />
Türkçe’nin ortak kullanımına<br />
öncülük ettiği unutulmamalıdır.<br />
İşte bugün ihtiyacımız olan şey<br />
de budur...<br />
Türk Birliği’ne giden yolda ortak<br />
düşünmek, ortak konuşmak ve<br />
bu ortaklığı ‘İş’te birleştirmek...<br />
Bu kapsamda dikkat edilmesi<br />
gereken hususlardan birisi de<br />
ortaklaşmamızı hızlandıracak<br />
turizm potansiyelinin harekete<br />
geçirilmesidir... Türk Konseyi<br />
Genel Sekreter Yardımcısı Prof.<br />
Dr. Darhan Hıdırali telefonla<br />
arayarak bu konuda yürütmekte<br />
olduğumuz çalışmanın çok<br />
önemli bir boşluğu dolduracağını<br />
ve 2014’te Türkiye’de gerçekleştirilecek<br />
‘Türk Konseyi<br />
Zirvesi’nin ana temasının da turizm<br />
olacağını ifade etti.<br />
Türk Keneşi ve turizm<br />
2009 yılında resmi olarak kurulan<br />
Türk Dili Konuşan Ülkeler<br />
İşbirliği Konseyi ya da kısa adıyla<br />
Türk Konseyi (Keneşi)birden<br />
bire ortaya çıkmadı. Konseyin<br />
1992 yılında başlayan ve bugüne<br />
kadar 10 kez gerçekleştirilen<br />
Türkçe Konuşan Ülkeler Devlet<br />
Başkanları Zirve toplantılarının<br />
bir devamı olduğu söylenebilir.<br />
Bu toplantıların bir görüşme ve<br />
tartışma platformu olmaktan çıkıp<br />
resmi ve kurumsal bir örgüt<br />
niteliğine kavuşması faaliyetlerin<br />
ve olası işbirliği seçeneklerinin<br />
meşruiyeti açısından oldukça<br />
önemlidir. Konseyin üyeleri Türkiye,<br />
Kazakistan, Azerbaycan<br />
ve Kırgızistan’dır.<br />
”<br />
Zirvenin bu yılki ana konusu turizm<br />
olunca Türk Keneşi’nde<br />
de turizm işbirliği çalışma grubu<br />
54 | Gökkubbe | Sayı:1 | Yıl:1
oluşturulmuş. 10 Aralık’ta üye<br />
ülkelerin Bakanlık temsilcilerinin<br />
katıldığı toplantıda şu kararlar<br />
alınmış:<br />
Kırgızistan’ın ulusal bir girişimi<br />
olan “Göçebe Oyunları”nın Türk<br />
Konseyi’nin ortak geleneksel<br />
etkinliği haline getirilmesi ve bu<br />
çerçevede 2014 Mayıs ayında<br />
Issık-Göl’de gerçekleştirilecek<br />
Birinci Göçebe Oyunları’na Türk<br />
Keneşi kapsamında üye ülkelerce<br />
katılım sağlanması... Bu etkinlik<br />
Kırgızların, dolayısıyla Türk<br />
göçebe kültürünün dünyaya tanıtımını<br />
amaçlayan kökbörü, at<br />
yarışı, güreş ve doğancılık gibi<br />
oyunları kapsıyor. Dünya göçebe<br />
oyunlarına Asya’dan 11 ülke,<br />
Rusya Federasyonun’dan ise 8<br />
Cumhuriyet katılacak.<br />
Kültürel turizmin geliştirilmesi<br />
amacıyla Dede Korkut’un<br />
iz bıraktığı yerleri kapsayacak<br />
güzergahlardan müteşekkil bir<br />
ortak turizm paketinin hazırlanması...<br />
Üye ülkeler arasında turistik ziyaretlerin<br />
artırılmasının yanı sıra<br />
tarihi İpek Yolu’nun üzerinde yer<br />
alan ülkelerin tarihi ve kültürel<br />
zenginlikleri ile doğal güzelliklerinin<br />
tanıtımı ve Türk dünyasına<br />
özgü kültürel ve düşünsel<br />
değerlerin, dans ve müziklerin<br />
dünyayla paylaşılması...<br />
Üye ülkelerce Azerbaycan’da<br />
gerçekleştirilecek 13. Uluslararası<br />
Azerbaycan Seyahat ve Turizm<br />
Fuarı’na bir fotoğraf sergisiyle<br />
ortak katılım sağlanması...<br />
Türk Keneşi Turizm Bakanları<br />
Toplantısı’nın 2014 yılının Nisan<br />
ayında Türkiye’de gerçekleştirilmesi<br />
ve söz konusu toplantıda<br />
Turizm Bakanları tarafından ortak<br />
bir işbirliği protokolü imzalanması...<br />
Bu kararların dışında 23-25<br />
Nisan’da Kazakistan’ın Almatı<br />
şehrinde Uluslararası Turizm<br />
Fuarı ve 24-26 Eylül’de Başkent<br />
Astana’da Turizm Sergisi düzenleneceğini<br />
ifade etmek gerekir.<br />
Türk Konseyi’nin çalışmalarını<br />
her zaman olduğu gibi yakından<br />
takip etmeyi sürdüreceğiz...<br />
KÖŞE YAZILARI<br />
Yıl:1 | Sayı:1 | Gökkubbe | 55
TURAN ÜLKÜSÜ<br />
VE ELÇİBEY<br />
Dr. Halit Gökalp KÜÇÜK<br />
Türk Dünyası Birlik Platformu Genel Koordinatörü<br />
KÖŞE YAZILARI<br />
Asıl adı Ebulfez Kadir Güloğlu<br />
Aliyev olan Ebulfez Elçibey 24<br />
Haziran 1938’de Şu an Azerbaycan<br />
Cumhuriyeti’ne bağlı<br />
bir özerk cumhuriyet olan<br />
Nahçıvan’ın Keleki köyünde<br />
doğdu. Babası Güney Azerbaycan<br />
Türklerinden Kadirkulu<br />
Bey ve annesi Anadolu’da doğup<br />
Keleki’ye göç etmiş Mehrinisa<br />
Hanım’dır. Babası 1943<br />
yılında II. Dünya Savaşı‘na katılmış<br />
ve bir daha kendisinden<br />
haber alınamamıştır.Ebulfeyz<br />
Elçibey İlköğrenimini ve liseyi<br />
Nahçıvan’dan zor şartlar altında<br />
tamamlamıştır.<br />
1957-1962 yıllarında Azerbaycan<br />
Devlet Üniversitesi Doğu<br />
Dilleri Enstitüsü, Arapça bölümünde<br />
okumuştur. Öğrencilik<br />
yıllarında Azerbaycan tarihini<br />
ve Azerbaycan inkılâbı tarihini<br />
öğreten dernekler kurmuştur.<br />
1963-1964 yıllarında ise<br />
Mısır›da tercüman olarak çalıştı.<br />
Elçibey, Azerbaycan›ın Rusya<br />
İmparatorluğu içinde bir sömürge<br />
olduğuna ve elbet bir gün<br />
bağımsız, demokratik bir cumhuriyet<br />
olacağına inanmıştır ve<br />
bu hedef ve fikirde ömrünü bu<br />
yola adamıştır.<br />
Siyasi mücadele hayatına 16<br />
Haziran 1989′da Azerbaycan<br />
Halk Cephesi’ni kurarak başlamıştır.Halk<br />
Cephesi hareketi esir<br />
Azerbaycan Türklerinin büyük<br />
ümit kaynağı olmuş, onlara hürriyet,<br />
adalet, bağımsızlık duygularını<br />
aşılamıştır. Kızıl Ordu’nun<br />
20 Ocak 1990′da Bakü’de<br />
hayata geçirdiği katliam sonucunda<br />
Azerbaycan’daki siyasi<br />
baskı rejimi derinden sarsılmış,<br />
dağılma sürecine giren Sovyetler<br />
Birliği yok oluş sürecine<br />
girmiştir. Elçibey, Dağlık Karabağ‘daki<br />
Ermeni ayrılıkçılığına<br />
yol vermemek ve Azerbaycan’ın<br />
Sovyetler ‘den bağımsızlığını<br />
kazanması için çalışmıştır. Sonucunda<br />
Azerbaycan,18 Ekim<br />
1991 de, Sovyetlerin dağılması<br />
sonucu bağımsızlığını ilan etmiştir.<br />
Azerbaycanhalk cephesi,<br />
7 Haziran 1992 deki parlamento<br />
seçimlerini kazanarak aynı<br />
zamanda edebiyatçı olan Prof.<br />
Dr.Ebulfeyz Elçibey Azerbaycan<br />
Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı<br />
seçilmiştir.<br />
Ben Atatürk’ün askeriyim…<br />
Ebulfez Elçibey Anıtkabir’de<br />
Deftere yazdığı nota:<br />
- ”Ey büyük Türk’ün büyük Komutanı!<br />
- Seni ziyaret etmekle özüm ve<br />
bütün milletim adına şeref duydum.<br />
-Senin esgerin.’’ (Kasım 1992)<br />
Elçibey yazdığı bu notta kendisini<br />
“ben Atatürk’ün askeriyim<br />
”diye tabir etmiştir.<br />
Elçibey, “Turan’ın yolu birleşik<br />
Azerbaycan’dan geçer”<br />
diyordu.<br />
Elçibey, Azerbaycan’ın Rusya-<br />
İmparatorluğu içinde bir sömürge<br />
olduğuna ve elbet bir gün<br />
bağımsız, demokratik bir cumhuriyet<br />
olacağına inanmıştır. Siyasi<br />
fikir olarak 1918’de kurulan<br />
Azerbaycan Cumhuriyeti’nin<br />
kurucusu Mehmet Emin<br />
Resulzade‘den etkilenmiştir.<br />
Yaşamı boyunca Kuzey ve Güney<br />
Azerbaycan’ın mutlaka birleşmesi<br />
gerektiği ve Dağıstan‘a,<br />
Gürcistan‘a ve Ermenistan‘a<br />
verilen “Türk toprakları”nın tekrar<br />
Azerbaycan’a geri verilmesini<br />
savunmuştur.<br />
Elçibey’in Rusya’yı rahatsız<br />
eden icraatları…<br />
SSCB’nin dağılmasıyla bağımsızlıklarını<br />
elde eden Türk cumhuriyetleri,<br />
Moskova ekseninde<br />
dış politika yürütmesi nihai bir<br />
durumdu. Rusya elinden çıkan<br />
bu ülkelerde askeri varlığını sürdürerek<br />
birbaskı unsuru kurmak<br />
istiyor, böylece kendisinden<br />
ayrılmış olsalar bile onları<br />
kontrol altında tutmak istiyordu.<br />
Azerbaycan’ı kendi haline bırakmaları,<br />
onlar açısından mümkün<br />
değildi. Çünkü Azerbaycan pet-<br />
56 | Gökkubbe | Sayı:1 | Yıl:1
ol yataklarına bakımından zenginliğe<br />
sahipti, Azerbaycan’ın<br />
jeopolitik konumu Asya ile Avrupa<br />
arasında önemli bir konumdaydı,<br />
ayrıca Türk devletleri<br />
arasında köprü konumundaydı.<br />
Böyle önemli bir coğrafyada<br />
Azerbaycan’ın başına Ebülfez<br />
Elçibey gibi, Türk Milliyetçisi ve<br />
Rusya politikalarına ters bir kişi<br />
geçmişti. Dahası Elçibey Bağımsız<br />
devletler topluluğuna girmeyi<br />
reddediyor, bununla kalmayarak<br />
Rus askerlerini Azerbaycan<br />
topraklarından çıkartıyordu.<br />
Elçibey’in iktidarda kalması,<br />
Rus askeri stratejisinin güney<br />
ayağını boşlukta bırakıyordu.<br />
Azerbaycan’da Türklüğün yaşatılmasını,<br />
yüceltilmesini ve Türk<br />
âleminin tarihi misyonuna uygun<br />
bir mevkie yükseltilmesini<br />
savunan Elçibey, sadece Azerbaycan<br />
Türklerine hedef mesajlar<br />
vermekle kalmıyor, Rusların,<br />
arka bahçeleri gözüyle baktıkları<br />
Türk cumhuriyetlerinde yaşayan<br />
halklar açısından da bir bağımsızlık<br />
uyanışa sebep oluyordu.<br />
Ruslar, Elçibey’den kurtulmak<br />
onu etkisiz hale getirmek için<br />
her türlü yola başvurdular. Öncelikli<br />
olarakAzerbaycan’la ilgili<br />
baskı politikası Karabağ üzerinden<br />
yürütüldü. Ermenistan’daki<br />
Rus askeri güçleri Ermenilere<br />
destek vererek, Azerbaycan<br />
topraklarını (Karabağ) işgal edildi.<br />
Sonucunda Hocalı katliamı<br />
gibi tarihin en büyük katliamını<br />
Ermeniler gerçekleştirdi.<br />
Siyasi oyunların zamanı gelmiştir…<br />
Beklenen olur… Suret Hüseynov<br />
isimli Azeri subay, demokratik<br />
seçimle başa gelmiş bir<br />
Cumhurbaşkanı olan Ebulfez<br />
Elçibey‘e karşı 1993 yılında<br />
Gence’de isyan başlatmıştır.<br />
İç savaş çıkmasından endişe<br />
eden Elçibey gerekli demokratik<br />
duruşu göstererek, başka siyasilerinde<br />
bu mecliste yer alabileceği<br />
söylemiş, gelsinler bu ülkeyi<br />
beraber yönetelim demiştir.<br />
Sonrasında birçok siyasi oyunlar<br />
yaşanmış, Elçibey’in gücü<br />
azaltılmıştır. Yapılan seçimlerde<br />
bu sefer Cumhurbaşkanı koltuğuna<br />
Haydar Aliyev gelmiş ve<br />
Süret Hüseynov‘u Başbakan<br />
atamıştır… Sonrasında Süret<br />
Hüseynov kadere bakın ki 1995<br />
senesinde vatana ihanetten yargılanmış<br />
ve müebbet hapis cezasına<br />
çarptırılmıştır.<br />
Göktürklerden kalma “Bozkurt<br />
İşareti”<br />
Azerbaycanlı Prof. Dr. Hanım<br />
Halilova yazdığı “Ebulfeyz<br />
Elçibey’le bağımsızlığa giden<br />
yol” isimli kitabında rahmetli<br />
Alparslan Türkeş’le Elçibey arasındaki<br />
konuşmayışöyle anlatıyor.’’<br />
Alparslan Türkeş 3 Mayıs<br />
1992’de Azatlık Meydanındadır<br />
ve onu görmeye bir milyon insan<br />
gelir. Bu insanlar hep bir<br />
ağızdan ‘’Azatlık’’ diye bağırarak<br />
bozkurt işareti yapmaktadır.<br />
Alparslan Türkeş, Elçibey’e<br />
bu işaretin ne olduğunu sordu.<br />
Elçibey de kendisine: ‘’Bu bize<br />
Göktürklerden kalma bozkurt<br />
işaretidir’ ’dedi. Rusların simgesi<br />
ayı, Fransızların simgesi<br />
horoz, İngilizlerin aslandır.<br />
Türklerin simgesi de bozkurttur.<br />
Bozkurt, Ergenekon’dan çıkışta<br />
bize yol göstermiştir. Buna göre<br />
özgürlük mücadelesi veren insanlar<br />
bir gün, bir yol göstericinin<br />
kendilerini kurtaracağını ümit<br />
etmektedirler. Alparslan Türkeş,<br />
mitingde yapılan bozkurt işaretini<br />
çok beğendi ve kendisi de<br />
yaptı…<br />
Elçibey’in Vefatı...<br />
Elçibey 22Ağustos 2000’de<br />
62 yaşında kanserden tedavi<br />
gördüğü Ankara‘da hayatını<br />
kaybetmiştir.Bir milyona yakın<br />
insan cenaze törenine katılmıştır.<br />
Rahmetli Ebülfez Elçibey’in<br />
mezarı başkent Bakü’deki Fahri<br />
Hiyaban’da bulunmaktadır.<br />
Ardından…<br />
Onsuz geçen 14. yılı doldurduk.<br />
O Hayatı boyunca, Türk dünyasının<br />
birleşmesi ve kardeşliği<br />
için mücadele etti. Yaşasaydı<br />
Türk dünyası için her şey çok<br />
daha farklı gelişebilirdi. İnşallah<br />
önümüzdeki yıllarda Ebulfeyz<br />
Elçibey gibi; kudreti ve Türk<br />
Dünyasını ileriye götürecek liderleri<br />
bulabiliriz.<br />
MEKÂNI CENNET OLSUN…<br />
KÖŞE YAZILARI<br />
Yıl:1 | Sayı:1 | Gökkubbe | 57
SİVAS’TA ELÇİBEY KÜTÜPHANESİ AÇILDI<br />
Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Türk Dünyası Araştırmaları Topluluğu, Sivas’ın merkezine 70 kilometre<br />
uzaklıkta bulunan kırsal bir alanda köy okulu olan Yıldızeli-Yakacık Çavuşlu Köyü Okuluna 1000 kitaplık<br />
kütüphane kurarak köy çocuklarının hizmetine sundu. Kütüphanenin mobilyalarını yaptıran ve<br />
düzenledikleri kampanya ile 1000 kitap toplayan Türk Dünyası Araştırmaları Topluluğu mobilya ve<br />
kitapları okul idaresinin gösterdiği odaya taşıyarak Ebulfez Elçibey Kütüphanesi kurdu.<br />
HABERLER<br />
SDÜ TARİH TOPLULUĞU’DAN “KIRIM HADİSESİ VE<br />
TÜRK DÜNYASINA BAKIŞ” KONFERANSI<br />
Süleyman Demirel Üniversitesi Tarih Topluluğu tarafından “Kırım Hadisesi ve Türk Dünyasına Bakış”<br />
konulu bir konferans düzenlendi.Hukuk Fakültesi Konferans Salonu’nda gerçekleştirilen konferansı,<br />
İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. İlyas Topsakal verdi.<br />
Doç. Dr. İlyas Topsakal, Türk dünyasının çok büyük bir alanı kapsadığını ve Türklere bir coğrafya<br />
belirlemenin zor olduğunu belirterek “Dünyanın her yerinde Türkler var. Biz Türk tarihini Hunlardan<br />
itibaren başlatırız halbuki son zamanlarda yapılan çalışmalar ve çıkan tüm envanterler, Tarih ilminde<br />
İskitlerin Türk olduğunu gösterdi. Bizler dünyaya medeniyeti tanıtan, ordu kurmayı, yönetmeyi, giyinmeyi,<br />
yemeyi- içmeyi öğreten bir neslin torunlarıyız.” dedi. Türk milletinin geninde ırkçılık kavramının<br />
bulunmadığını savunan Topsakal, Batı kafasıyla tarihi yargılamanın tüm sosyolojik tahlil ve verileri<br />
yanlış çıkaracağını da sözlerine ekleyerek Kırım hadisesi hakkında bilgiler verdi.<br />
58 | Gökkubbe | Sayı:1 | Yıl:1
TÜRKÇE TOPLULUĞU’NDAN EĞİRDİR VE BUCAK’TA ŞİİR DİNLETİSİ<br />
Süleyman Demirel Üniversitesi Türkçe Topluluğu, Çanakkale şehitlerine hitaben hazırlanan “Er Meydanı”<br />
isimli şiir dinletisini sunmaya devam ediyor. Topluluk üyeleri bu kez de Eğirdir Sağlık Hizmetleri<br />
Meslek Yüksekokulu, Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Halk Bilimleri ve Spor Topluluğu ve Bucak<br />
Oğuzhan Kültür Sanat Merkezi’nde öğrencilerle buluştu. Etkinlik, katılımcıların büyük beğenisini topladı.<br />
AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ’NDE NEVRUZ KUTLAMASI<br />
Birçok ülkede coşkulu etkinliklerle kutlanan baharın müjdecisi Nevruz, Akdeniz Üniversitesi’nde<br />
de Öğrenci Konseyi, Türk Halk Bilimi Topluluğu, Avrasya Araştırmaları Topluluğu ve Kafkas<br />
Topluluğu’nun birbirinden renkli etkinlikleri ile kutlandı.<br />
Akdeniz Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. İbrahim Akıncı’nın ve Öğrenci Konseyi Başkanı<br />
Yunus Topal’ın örs üzerinde demir döverek başlattığı Nevruz eğlencesi; Akdeniz Üniversitesi Kafkas<br />
Topluluğu’nun dans gösterisi, yağlı güreş gösterisi, Akdeniz Üniversitesi Folklor Topluluğu’nun gösterisi,<br />
Akdeniz Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Türk Halk Müziği dinletisi, Yörükler Derneği aşık<br />
atışmaları gibi birbirinden renkli etkinliklerle gün boyunca sürdü.<br />
Katılımcıların Nevruz ateşi üzerinden atladığı kutlamalara, Akdeniz Üniversitesi’nde eğitim gören<br />
yabancı öğrencilerin gerçekleştirdiği yöresel danslar damgasını vurdu. Baharın ve eğlencenin keyfini<br />
çıkartan öğrenciler, dans topluluklarının gösterilerine eşlik ederek gönüllerince eğlendiler.<br />
Nevruz kutlaması, öğrencilere pilav ve ayran dağıtımıyla son buldu.<br />
HABERLER<br />
Yıl:1 | Sayı:1 | Gökkubbe | 59
HABERLER<br />
MUĞLA’DA TENZİLE RÜSTEMHANLI İLE “İKİ DEVLET,<br />
TEK MİLLET, HOCALI’YA ADALET” KONFERANSI<br />
Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Türk Dünyası Topluluğu tarafından ATATÜRK Kültür Merkezi A Salonunda<br />
düzenlenen “İki Devlet, Tek Millet, Hocalı’ya Adalet” konferansına Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi<br />
Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Mustafa Işıloğlu, Türk Dünyası Topluluğu Başkanı Selim Öztürk,<br />
Türk Dünyası Topluluğu Koordinatörü Yrd. Doç. Güzine Uzun, Azerbaycan Türk Kadınlar Birliği Başkanı<br />
Tenzile Rüstemhanlı, MHP İl Başkanı Mehmet Korkmaz, MHP Menteşe Belediye Başkan Adayı<br />
Osman Can Yenice ve öğrenciler katıldı.<br />
“HOCALI KATLİAMINDA DÜNYANIN GÖZÜ KÖR İDİ”<br />
Azerbaycan Türk Kadınlar Birliği Başkanı Tenzile Rüstemhanlı, “Ben eğer Kuzey Kıbrıs’ı, Kırım’ı, Güney<br />
Doğu’da ölen 30 bin Türk evladını yüreğimde hissetmiyorsam nasıl derim ben sizin kardeşinizim”<br />
diyerek sözlerine şöyle devam etti.<br />
“2. Dünya Savaşında Ukrayna’da bir kadın faciası yaşanmıştı. Bizim için Almanların orada insanları diri<br />
diri toprağa gömmesi en büyük acı ve faciaydı ama inanın Hocalı’yı yaşayan biri olarak söylüyorum,<br />
Hocalı kadar zalimce yapılmış zalimlikle ikinci bir soykırım yoktur. Hocalı’nın nüfusu 7 bin kişiydi, bu<br />
gün o insanlar yok. Bu gün 673 kişi cesedi bulundu, Bin 500 kişinin nerde olduğu belli değil, 5 binin<br />
üzerinde kişi ise esir düştü. Hocalı’da yaşananlar katliam değil, bir soykırımdı. Hocalı katliamında<br />
Dünyanın gözü ve vicdanı kör idi” dedi.<br />
“TÜRKLÜĞÜNÜZDEN ASLA TAVİZ VERMEYİN”<br />
Rüstemhanlı, “1948 yılında tüm dünya Yahudilere yapılanları soykırım olarak kabul etti. Hocalı’da yapılanlar<br />
onunla aynıdır, Hocalı’da insanlar etnik kimliklerine göre öldürüldüler, Hocalı’da insanlar dini<br />
kimliklerine göre öldürüldüler. Hocalı’dakiler Azerbaycanlı oldukları için değil, Türk oldukları için öldürüldüler.<br />
Eğer biz tarihimizden ders alsaydık, bu gün Karabağ işgal altında olmazdı. Bakın sizlerden bir<br />
şey rica ediyorum, her şeyden taviz verin, ama Türklüğünüzden ve Türkiye’den sakın taviz vermeyin.<br />
Kurtuluş Savaşında tek başınıza savaştınız, yalnız kurttu Türkiye. bugün ise Türkiye’nin arkasında<br />
koca bir Türk Coğrafyası var” dedi.<br />
Konferansın ardından Türk Dünyası Topluluğu Başkanı Selim Öztürk, Türk Dünyası Topluluğu Koordinatörü<br />
Yrd. Doç. Güzine Uzun tarafından Azerbaycan Türk Kadınlar Birliği Başkanı Rüstemhanlı’ya<br />
çiçek ve plâket verildi.<br />
60 | Gökkubbe | Sayı:1 | Yıl:1
RAUF DENKTAŞ İÇİN GİRNE’DE ANMA TÖRENİ<br />
Girne Amerikan Üniversitesi (GAÜ), Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Raif Denktaş için anma töreni düzenledi.<br />
GAÜ Kıbrıs Yerleşkesi Girne Kampüsü Millenium Kompleks Senato Kongre Salonu’nda GAÜ Öğretim<br />
Görevlisi Prof. Dr. Saadettin Yıldız’ın konuşmasıyla başlayan törende, Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf<br />
Raif Denktaş’ın hayatını anlatan belgesel gösterimi yapıldı.<br />
Üniversiteden yapılan açıklamaya göre, halka açık olarak gerçekleşen törene GAÜRektör Yardımcısı<br />
Sadık Ülker, Sağlık Kültür ve Spor Daire Başkanı Türkay Akpınar ile çok sayıda öğrenci ve öğretim<br />
görevlisi katıldı.<br />
GAÜ Eğitim Fakültesi Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Saadettin Yıldız, gerçekleştirmiş olduğu konuşmasında,<br />
“Türkiye için Atatürk neyseKıbrıs içinde Rauf Raif Denktaş odur. Bu kıyaslama size abartılı<br />
görünebilir amaTürkiye de bir var oluş mücadelesi verildi onunda lideri Mustafa Kemal Atatürk idi.<br />
Kıbrıs’ta ki varoluş mücadelesinin lideri de merhum Rauf Raif Denktaş tır” dedi.<br />
GAÜ Öğretim görevlilerinden Latif Akça ise, konuşmasına, Denktaş’ın bir şiiri ile başlayarak, Denktaş<br />
için vatan ve millet kavramlarının değerinden bahsetti.<br />
“Denktaşca” dergisinin ilerlediğini söyleyen Akça, KKTC üniversitelerinin işbirliğinde dergiyi oluşturduklarını<br />
belirtti. Ayrıca, Dentaş’ın anıt mezarının henüz yapılamadığından duyduğu üzüntüyü paylaşan<br />
Akça, öğrencilere, mezun olduktan sonra gidecekleri yerlerde KıbrısTürkünün 90 yıllık mücadelesini<br />
anlatmalarını istedi.<br />
Araştırmacı yazar Harid Fedai ise, Kıbrıs Türk tarihinden bahsederek, milli mücadele günlerinde yaşanan<br />
anılara değindi.<br />
Törenin sonunda Cumhurbaşkanı Rauf Raif Denktaş belgeselinin izlenmesinin ardından, fotoğraf sergisi<br />
gezildi.<br />
HABERLER<br />
Yıl:1 | Sayı:1 | Gökkubbe |<br />
61
TAVSİYE KİTAPLAR<br />
ÖMÜRDEN SAYFALAR<br />
BAHTİYAR VAHAPZADE<br />
Yayım Tarihi: 2000<br />
Yayınevi: Ötüken Yayınevi<br />
Sayfa Sayısı: 304<br />
Bahtiyar Vahapzade, Azerbaycanlı<br />
sanatçıların Türkiye’de en çok tanınanıdır.<br />
Ülkemizdeki bir çok dergide<br />
şiir ve makaleleri ve çeşitli yayınevlerince<br />
ondan fazla kitabı yayınlanır.<br />
Ömürden Sayfalar Vahapzade’nin hatıralarıdır.<br />
İlk bölümde Vahapzade’nin<br />
“Otobiyografim ve “Ömürden Sayfalar<br />
isimli iki yazısı bulunur. Bu yazılarda<br />
yazar çocukluğuyla beraber devrinin<br />
iktisadî, siyasî ve sosyal panoramasını<br />
verir. Ömürden Sayfalar’ın diğer bölümlerinin<br />
başlıkları: “sanat görüşüm,<br />
ana, vatan, dil, din, tarih, edebiyat, seyahat<br />
ve musikidir. Vahapzade’nin ilgi<br />
çekici görüş ve düşüncelerini aksettiren<br />
bu on bölümde, toplam yirmi beş<br />
makale mevcuttur. Vahapzade’yi çeşitli<br />
yönleriyle tanıtan bu kitap, bugüne kadar<br />
sanatçının ülkemizde yayınlanan<br />
en güzel ve en faydalı eseridir.<br />
62 | Gökkubbe | Sayı:1 | Yıl:1<br />
ELÇİBEY İLE BAĞIM-<br />
SIZLIĞA GİDEN YOL<br />
PROF.HANIM HALİLOVA<br />
Yayım Tarihi: 2013<br />
Yayınevi: Töre Devlet Yayınevi<br />
Sayfa Sayısı: 516<br />
Azerbaycan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı<br />
Ebülfez Elçibey’in vefatından<br />
önce dava arkadaşı Prof. Dr. Hanım<br />
Halilova’dan son isteği: “Tarihi yaşayanların<br />
anlatması ve yazması en<br />
doğrusudur. Tarihe yanlış not düşülmemesi<br />
için yaptığımız mücadeleyi<br />
muhakkak bir kitap yazarak anlat;”<br />
olmuştur.<br />
Rus ordusu destekli Ermenilerin,<br />
Azerbaycan topraklarını işgalinde:<br />
“Onlar Şii, biz Sünni’yiz;” diyen<br />
ABD’deki Turgut Özal’ın sonraki tavırlarını;<br />
Süleyman Demirel, Alparslan<br />
Türkeş, Bülent Ecevit, Tansu Çiller<br />
ve Devlet Bahçeli’nin Azerbaycan Bağımsızlık<br />
Hareketi’nin lideri Elçibey’le<br />
olan temaslarını; kimlerin yardımını<br />
görüp, kimlerin yan çizdiğini; kimlerin<br />
ihanetine uğradıklarını; mücadele arkadaşının<br />
kaleminden okuyacaksınız.<br />
ŞEHRİYAR VE BÜTÜN<br />
TÜRKÇE ŞİİRLERİ<br />
DR. YUSUF GEDİKLİ<br />
Yayım Tarihi: 2000<br />
Yayınevi: Ötüken Yayınevi<br />
Sayfa Sayısı: 304<br />
Çağdaş Güney Azerbaycan Edebiyatı’nın<br />
en büyük şairi olan Şehriyar aynı zamanda<br />
bütün zamanların en büyük<br />
şairlerinden biridir. Eser, Şehriyar’ın<br />
en meşhuru “Heyderbaba’ya Selam”<br />
olmak üzere Türkçe yazılmış 92 şiirini<br />
muhtevidir. Eserin girişinde, Şehriyarın<br />
hayatı, sanatı, eserleri ve görüşleri<br />
hakkında makaleler mevcuttur. Heyderbaba,<br />
ildırımlar şahanda Seller, sular<br />
şakghıldayıp ahanda Gızlar ona sef<br />
bağlayıp bahanda Selam olsun şövketüze,<br />
elüze Menim de bir adım gelsin<br />
dilüze.
Yıl:1 | Sayı:1 | Gökkubbe | 63
Şehitler Hıyabanı (Şehitlik)<br />
1918 senesinde Nuri Paşa komutasında, Bakü uğruna savaşlarda şehit düşmüş Azerbaycanlı ve Türk askerlerinin gömüldükleri<br />
yerdir. Bakü’nün Sebail İlçesinde yerleşmektedir. Sovyet döneminde 1924-1990 yıllarında mezarlık lağvedilmiş ve yerinde<br />
Dağüstü Park (eğlence merkezi) yapılmıştır. 1990 yılında Sovyet-Rus askeri birliklerinin Bakü’de sivil ahaliye karşı yapmış<br />
oldukları toplu 20 Ocak katliamından sonra arazi yeniden Şehitler Hıyabanı adlanmaya başlamış ve Ocak katliamı şehitleri de<br />
oraya gömülmüşler. Hıyabanda 20 Ocak katliamının şehitlerinden başka, Karabağ savaşı şehitlerinin bir kısmı da defnedilmiştir.<br />
Şehitler Hıyabanı yurtdışından ülkemize gelen resmi heyetlerin protokol ziyaret yerlerinden biridir.