15.09.2022 Views

Prizma 9

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.


Entreprenörer ser ljuset dar vi vanliga inte ser ett dugg.

Entreprenörer fınns i bade privat och offentlig sektor, med vitt skilda politiska

askadningar. Det gemensamma för er ar att ni har en otrolig drivkraft och

brinner för ert arbete.

Nu har ni fatt en egen tidning som handlar om att aga, driva och utveckla

företag. Ni har ju en standig lust att vilja utvecklas och var ambition ar att bli

en naturlig samlingsplats för entreprenörer. Las om andra flitiga entreprenörer,

stora som sına i nya tidningen Entreprenör.

Det ar val lite annat kul ocksa, inte bara jobb.

För prenumeration ring 08-7626141 eller www.entreprenor.se/prenumeration

]JUl lJJıı@j

Svenskt Naringslivs nya tidning.


Dilek Yaraş

Chefredaktör

pa turkiska

Nahid Ayazi

Chefredaktör

pa persiska

Bijan Fahimi

Vd

Hamdi A. Hassan

Chefredaktör

pa arabiska

Fotograf

Muammer Özer

Omslagsbild

Hans G Engström/Pressensbild

lllustration

Hamdi Özyurt

Grafisk formgivning

Dilek Yaraş

Korrektur

Hamdi Özyurt

Översattning

Dilek Yaras

Nurdan Haznedaroğlu

Ekonomi

Sven Hansson

Tryck

Grafiska

ııunkten

l'riznıa Sveriges

största flersprakiga tidning

pa arabiska, persiska och turkiska

Prizma ar fackligt, partipolitisk

och religiöst obunden tidning.

Utgiven av Veritas AB

Ansvarig utgivare

Dilek Yaraş

Adress

Box 242 82,104 51 Stockholm

Tel: 08-450 26 88

Fax: 08-555 165 36

e-mail: prizma @chello.se

ISSN:1 403-9265

©Prizma

KIYMAYIN

FADiME LE RE

Prizma' nın önceki sayılarında bir grup genç kızımızla yaptığımız bir

röportajda kızlarımız, ''Aüe İs veçlİ bİr er evlenmenkabul

ede mi?" diye sorduğumuzda gülmüşlerdi bize ve "Şaka m1

yaunuz? Bi daa kedi köiz ya da akrabala

başksıy evlemiy " demişlerdi.

Kızlarımız, ergenlik çağına girdikleri andan itibaren, beraber büyüdükleri,

aynı ana okuluna, ilkokula gittikleri erkek arkadaşlarını, hatta akrabalarını

sokakta görünce başlarını çeviriyorlar, selam vermeye bile çekiniyorlar.

Çünkü; dedikodu yapılmasından ve adlarının çıkmasından korkuyorlar.

Bu derece gerilik, bırakın İsveç' i Türkiye' deki küçük kasabalarımızda bile

görülmüyor artık. Sonra da bazılarımız kalkıp İsveçlilere kızıyoruz, ayıbımızı

yüzümüze vuryorlar diye. Hadi İsveçlileri kandırdık diyelim; peki kendimizi

daha ne kadar kandıracağız? Bu süreç içerisinde yitip giden çocuklarımızı

nasıl geri getireceğiz?

Hiçbir hastalık teşhis yapılmadan tedavi edilemez. Ama, en ölümcül

hastalıkların bile doğru teşhis ve tedaviyle iyileşme umudu vardır. Fadime'yi

öldüren ve onun gibi binlerce fidanımızın yaşamla ölümün o ince sınırında

korkuyla nefes alıp vermesine sebep olan hastalıklı düşüncelerimizi biran

evvel teşhis ve tedavi etmeliyiz.

Hayatının baharındaki Fadime Şahindal çağdışı, hastalıklı bir törenin

kurbanı oldu. Hem de İsveç gibi bir ülkede ve de 2002 yılında.

Bu toplumsal bir cinayettir ve bu cinayette hepimiz suç ortağıyız. Yani,

bu olaylara dur demeyen, sessiz kalan, tepki göstermeyen, hatta kışkırtanlar.

Fadime'nin kanı az veya çok hepimizin eline bulaştı. Fadime'nin babası

sadece tetiği çekti ve töre iki kurban yarattı. Fadime ve babası.

Fadime İsveçli bir kız olmaya çalışmıyordu. O, kendisi olarak, yirmi

birinci yüzyılın çağdaş bir genç kızı olarak yaşamak istiyordu sadece. Onun,

herhangi çağdaş bir Küıt, Türk veya ne bileyim Arap kadınından farkı yoktu.

Fadime'yi geri getiremeyiz ama, yeni kurbanlar verilmesini önleyebiliriz.

Bunun için de, gençlerimize güvenmeli ve onları sevmeliyiz. Değer mi

başkaları ne diyecek diye o en sevgili varlıklarımızı kara topraklara vermeye?

Sevginin yolu hayattan geçer, ölümden değil!

Vakit geç olmadan toplumsal bir uzlaşmayla bu olaylara, şiddete, baskıya

tavır almalıyız. En önemlisi de dedikodu denen kötülük kaynağını kurutmalıyız.

Düşünmeden sarfettiğimiz ufak bir sözün, yorumun, yargının bir

genç kızın ya da kadının hayatını söndürebileceğinin farkında olmalıyız.

Bu gidişe tepki göstermedikçe, dur demedikçe, sessiz kaldıkça biz de bu

cinayetlerin ağır sorumluluğunu paylaşmaktan kurtulamayız.

Çağdışı törelerin daha fazla can almasını önlemek için sadece bireysel

tepkilerle de yetinmemeliyiz. Bu konuda, göçmen demek ve federasyonlarının

da acilen gaflet uykusundan uyanıp Üzerlerine düşen sorumluluklarını yerine

getirmeleri gerekir.

3


ınnehill

Fadime's blod pa allas vara hander.

Hon som blev ett offer för ett sa

kallat hedersmord, försökte inte vara

en svensk flicka. Hon försökte leva

som vilken turkisk, kurdisk eller

svensk modern kvinna som helst.

AvDilekYaras. Sidan 3

"Det sags att allt förandras sa fort

numera. Att det tarvar sa mycket

mer arbete att vara minister eller vd

ivar moderna varld. Men varför sager

de da sanıma saker ar efter ar?".

AvMalihnSiwe. Sidan 5

Fadime Sahindal fran Turkiet har

mördats av sin egen pappa.

Var det ett hedersmord eller bara en

sjuk manniskas brutala handling?

Sidan 6

"Hedersmord" i Turkiet. Tidningsurklipp

ur turkiska tidningar ar 2000.

Vad skriver och hur reagerar den

turkiska pressen pa "hedersmord".

Sidan 8

Fadime visste vad karlek ar. Hennes

pappa vet vad hat och vald ar.

Fadimes hjarta var fullt med karlek,

pappans med hat. Att alska var att

vara hora,att mörda var ett reningsbad.

AvNilGünfrfnlstanbul. Sidan 9

lnvandrare, den svenska filmens

och tv:ns heliga kor. Filmer om

invandrare eller med invandrare ligger

ofta i ett kansligt gransland mellan

rasism och omvand rasism.

AvMuammerÖzer{. Sidan 10

Sveriges invandringspolitik.

Bristen inom visa yrkeskategorier

och Sveriges langiktiga arbetskraftsbehov

förde debatten om arbetskraftinvandring

pa dagordning

AvBijoanFahimi. Sidan 12

lntegrationstanten.

AvHamdiÖzyurt. Sidan 15

Barnsidor. Sagotanten Astrid Lindgren

ar död. Sidan 16

Barnteater i Haninge. Haninge

Turkiska Kultur Förening startade

Barnteaterprojektet förra aret. Nu

har barnteatern "Kalabalik " 65 barn

fran olika nationaliteter under Fikret

Cesmelis ledning. Sidan 18

Nar hamtas barn av socialen?

Vad ar barnmisshandel? Hur ska

man uppfostra barn nar det ar

förbjudet att sla?

AvOorotheeSiman. Sidan 19

lnformation fran ESF- radet.

Nu kan aven sma företagare och

föreningar söka ekonomiskt stöd

fran Svenska ESF-radet. Sidan 22

Sök bidrag för utveckling av ditt

företag. lnbjudan till informationsmöte

om stöd till analys och kompetensutveckling.

Sidan 23

lnformation fran Stockholms

stad. Lönar det sig att köpa bostad i

Sverige? Vad ska man tanka pa nar

man köper sin bostadsratt? Sidan 26

Valfrihet inom hemtjansten.

lnformation fran Stockholmsstad.

Prenumerations kupong. Sidan 28

Svar till Göran Skytte. 1 förra numret

av Prizma fragade Göran Skytte

"Nar man blir svensk?". Hasan

Fehmi Mavi som ar ordförande till

Haninge Turkiska Kultur Föreningen

svarar pa Skyttes fraga och krönika

ur en annan vinkel. Sidan 29

İÇİNDEKİLER

3 Kıymayın Fadimelere

7 Fadime Şahindal'ın trajik ölümü

9 Türk basınında "namus ve töre"

cinayetleri

10 Sevgi düşmanı töreler

11 İsveç filmlerinin kutsal inekleri

13 İsveç'in göçmen politikası

15 Entegrasyon teyze

16 Çocuk sayfaları

18 Haninge'de çocuk tiyatrosu

19 Çocuk ne zaman aileden alınır?

20 AB Sosyal Fonu'ndan para almak

24 Kısa haberler

26 Ev sahibi olmak ya da olmamak

27 Ev hizmetinde seçme özgürlüğü,

abone kuponu

28 Serbest kürsü


KONUK YAZAR

DEĞİŞMEYEN

GERÇEKLER

Günümüzde her şeyin çok değiştiği iddia ediliyor ve

deniyor ki:ì "Artık bakan, ya da şirket yöneticisi

olmak e»skiye» kıyasla çok daha' fazla çalışmayı

gerektiriyor." Madem öyle, neden bu insanlar hep aynı şeyleri

yı il arca tekrarlayıp duruyorlar?

"ĢSağ~lıÍk Hizmetleri,Ö Sigorta KasasıÍ,Ö İËşğ ve İËşğçÈi B³ulma

Kurumu birbirleriyle işğbirliğ~i yapmalıÍ; böÉylece hastalık

yapanların sayısında azalma olacaktır."Ð Politikacıların

hepsi bunu çeşitli şekillerde, son on beş yıldır söyleyip

durdular. Başlangıçta ödenceli hastalık günleri göreceli olarak

azaldı. Ama sonra ne oldu? Yĺıllar boyu, artış üzerine

artış. Geçtiğimiz yılın son dokuzÆ ayındaki uzun süreli

hastalık yapanların sayısı 1Ÿ999 yılına göre yüzde yirmŏi beş

dah¼a fėa«zlaydı.

''Aslında en iyi yöte hastaın

kendi hastalıı kendisinin

teis etmese dalı sa

idoloin detiesi ve

do hasta ''Ne kada

süreli raor istiun?'' di

"Mültecilerin en uzun bekleme süresinin üçÈ aya

indirilmesi gerekiyor." Aynı parti birliği, sorumsuz

açıklamalarıyla Şilili göçmenlePi_n zamanını harcadı.

"ÐSFķl'Ònin (YabancıÍlar İËçÈin İËsveçÈçÈe Eğ~itimi) kalitesinin

yükseltilmesi gerekiyor."ÐBu girişim, "akćademisenlezÁ

okumazÁyazmzdazÁbJ/meyenleĕriijzÁayzÁssız©nıflaraIJzÁkoakzÁfaçydalızÁ

dezÁ"düşünce»siyle» aynı zamana denkã geldi.

"ĢB³öÉlgenin yararlanma olanaklarıÍnı gelişğtirmeliyiz."Ð

KökleriĄ muh¼temelen 180ĩ0ĩ'Ó1ere uzÆanan bu maddþe, hala birçok

bölgenin kalkınma planında vardır.

"ĢTkurizme öÉnem vermeliyiz. B³u geleceğ~in branşğıÍdır.

İËsveçÈ bu konuda diğ~er ülkelerin gerisindedir."ġ Evet, en

az 20 yıl!Ġ

"ĢB³ilgi toplumu olacağ~ız. Düşük ücretle rekabet yapmayacağ~ız."Ð

neden bu insanlar gün be gün, yıl be yıl aynı şeyleri

söyleyip duruyorlar? NVe söyleyebilirizÆ ki? Sadece söyleniş

tarihi ötekilerden daha yeni, ama fikir olarak aynı eskilikte.

B²u kadþar yeter!Ġ

Aslında dah¼a biĄr sürü "değişmeyen gerçekler" var. Ama

bunların hepsini birden burada okĈumak dayanılmaz bir eziyet

olurdu. Sözel işkence!Ġ

Bütün bu sıkıntılardan kurtulabilmek için birkaç öneri:ì

Sağl hizetl sigortalar vĵs .ŵ.ŵ.ŵ HiĄç kolay değil. B²u

alanda yapılacak en basit iş hastalık sigortalarının koşullarını

esnetme»ktiĄr.

Daha uzun ödencesiz hastalık dönemi, daha düşük hastalık

parası. .. Aslında en iyi yöntem hastanın kendi hastalığını

kendisinin teşhis etmesine dayalı sağlık ideolojisinin

değiştirilmesi ve doktorların hastaya ''NezÁkadarzÁsürzliĖzÁraorzÁ

istirsun?"zÁdiye sormaktan vazgeçirilmesidir.

İl baş©vurularının incelenmes Yĺüksek maaş ödeyerek

kaliteli personel çalıştırılmalı. Ayrıca, resmi makamları

da sıkJ bir şekilde denetlemeli. Gïöçmen B²ürosu, ya da Mülteci

B²ürosu - ismi her neyse, ikizÁ dezÁ aynızÁka1yzÁç1kar- ,

dosyaların en ufak yığılmasında ya yeni denetçiler ayarlanmalı,

ya da personeli hızlandınxnŒalı.

SFšIŪ müdürle dil eğe çaası¦: Onlardan

öğrencilerinin hangi dilleri bildiklerini, o dili nasıl

öğrendiklerini ve hangi metodun kendileri için en iyi olduğunu

sorup öğrendikten sonra kʼnursãlarıÌnŘıÌ ona göre düzenle»meleri

taleb edilmeli. Öğretmenler seviye tabloları yapmalı ve her

öğrenci yeteneğine göre gruplara ayrılmalı.

BŊölgesel kaynaklar: NÛe ağaç ne demir, ne de gıdalar doğal

değiller. Gevezeliği bırakıp özgür düşünmeli.

Turizm: Tamamen boşvermeli. Alpler bizÆim tepelerden

yüksek, Akdeniz'Óin suyu daha sıcak, Tayland daha ucuzÆ.

Amerika ve Kanada'Ónın hem vahşi doğası var hem de ana

dilleri İngilizce. Tek gurur kaynağımız olan JðukkasjaªrviĄ 'Ódþe»käi

B²uzÆdþan Otel, güzÆel bir fiĪkir, ama benzersiz bir doğal ŋgüzellik

değil.

Üct{ polsı¦: Batı Avrupa normlarına göre ücretlerimiz

düşük. İsveç kronuyla İngiltere'Óde ne satın alınır ki?

EğŜ: YĹeterlilik barajÈını yükseltelim ve faydası olup

olmayacağını görelim.

Malin Siwe

Gateci

(Fanstiinen)

5


Fadime Şahindal'ın

kendi ağzından hayat hikayesi*

*Öeden kısa bir sür önce Radda Bamen'de yatığı konuşmadan alıntı.

İsVEç'E BEN YEDİ YAŞINDAYKEN GÖÇTÜK. Başlangıçta herşey

güzeldi. Ama yaşım ilerledikçe ailem yasaklar koymaya

başladı. Bu yasakların farkına ilk olarak okuldaki İsveçli

arkadaşlarımla oynamama ve okul sonrası faaliyetlere

katılmama izin verilmeyince vardım.

Okuldan saatlerinin dışında evde anneme yardım edip

terbiyeli bir kız olarak yetişecektim. Ailem okuma yazmayı

öğrencek ve onların İsveç toplumuyla bağlantısını sağlayacak

kadar eğitim almam yeterliydi. Çünkü, insanın kocasına ve

çocuklarına bakması için eğitime gereksinmesi yoktu.

Ergenlik çağına geldiğimde beni Türkiye'ye götürmek ve

orada aynı ablalarımın yaptığı gibi kuzenlerimden biriyle

evlendir§mek istediler.

Ben buna karşı çıktım. Çünkü böyle önemli bir karar için

çok küçüktüm. Ayrıca, hayatı kiminle paylaşacağıma kendim

karar ver§mek istiyordum. Ailemin görüşüne göreyse, aile ve

akrabalar herşeyden önce gelirdi ve insan kendinden önce

ailesini düşünmeliydi.

BEN, AİLEMDEN FARKLI OLARAK VE AİLEME RAĞMEN, İSVEÇ

TOPLUMUNUN BİR PARÇASI OLARAK YAŞIYORDUM. Hergün İsveç

okuluna gidiyordum, İsveç yemeği yiyordum, arkadaşlarım

İsveçliydi ve İsveç televizyonunu seyrediyordum.

Doğal olarak, bu toplumun değer yargılarından etkilendim

ve ailemin beklentilerini kabul etmeyeceğimi gösterebilmek

amacıyla sınırlarımı genişletmeye başladım. Bunu da, İsveçli

arkadaşlarımla gör§üşmeyi sürdürerek, onlarla kafelere gizderek

ve eve belirlenen saatten daha geç gelerek yaptım.

Kendi hayatımın kurallarını kendim koymak, kendi

ayaklarımın üstünde durmak ve yaşantımın, yaptıklarımın

sorumluluğunu almak istiyordum. Başkalarının benim adıma

karar vermesini, benim için düşünmesini, benim yerime

"HEM KENDi HAYiNi YAŞAMAK HEM DE AİLESİYLE BİRLİKTE

OLABİLMEK HANGİ KÜLTÜRDEN GELİRSE GELSİN HER GENÇ KIZIN

VE KADININ EN DOĞAL HAKKıDıR." Fadie Şahindal.


hareket etmesini istemiyordum. Ayrıca, bireysel gelişimim

ve öğrenimim benim için çok önemliydi.

BuĘ İSTEKLER AİLEM İÇİN ÇOK ÜRKÜTÜCÜYDÜ. Onların,

İsveçlilerin kültürden ve ahlaki değerlerden yoksun bir

toplum olduğunu tek bildiklerinin, içki içmek, dans etmek ve

önüne gelenle yatmak olup aile hayatına hiç saygısı olmayan

insanlar olduklarını düşünüyorlardı ama onların bu

düşünceleri sadece kulaktan dolma önyargılardan ibaretti

çünkü hiç bir İsveçliyle uzak ya da yakın herhangi bir ilişkileri

yoktu.

Başlangıçta aileden gelen Kürt gelenekleri ile İsveç

toplumunun benden olan beklentilerini dengŊelemeye çalıştım.

Ama, bir gençkız olarak, bu iki yüzlü haya¨t ve her iki toplumun

da beklentilerine karşılık verme zorunluluğu beni

şaşırtıyor ve çaresizleştiriyordu.

BİR GÜN, HİÇ OLMAMASI GEREKEN OLDU. Bir İsveçli ile

tanıştım. Patrick. Patrik ve ben birbirimize sevdalandık.

Başlangıçta bunun bana neler getireceğinden çok korkuyordum

ve Patţrick'e de ilişkimizin ona nelere mal olabileceğini

açıkladım.

HER NE PAHASINA OLURSA OLSUN AİLEMİN BU İLİŞKİDEN HABERİ

OLMAMALIYDI.

İlişkimizi dört duvar arasında yaşamaya, her an yakalanma

korkusu içinde olmaya mahkum olmamıza rağmen beraber

olmaya başladık.

Bir yıl sonra, bu kaç göçten, dört duvar arasında buluşmaktan

sıkılmaya ve tedbiri elden bırakmaya başladık ve ailemin

bizi görmeyeceğini sandığımız yerlere gitmeye başladık.

SONUNDA BABAMA YAKALANDIK. Tabii ki, öfkĬeden çıldırdı

ve hem beni, hem de Patrick'i dövdü. Onun bu davranışı benim

için çok doğaldı. Bir baba ve aile reisi½ olarak hepimizin

namusunu korumak onun göreviydi. Sülaledeki bütün

kadınların hareketleri½ni kontrol etmesi ve kızlarının bekaretini

evlendirene kadar koruması gerekiyordu.

Benim bu ilişkim ailem için, benim geleneksel bir evlilik

yapamayacağım, yani bir Kürtle evlenemeyeceğim anlamına

geliyordu.

Bütün aileyi rezil etmiştim. Sülalemde daha önce hiç

kimsenin yapmadığı affĥedËilmez birşey yapmıştım. Dünyayı

başlarına yıkmıştım.

Onların gözünde "teli bir Kü k1zı " ndan İsveç 'te

yaşadığı için kendini birşey sa"nan asi bir orospuya

dönüşmüştüm. Çevreye karşı namuslarını korumak için

benimle başedebilecekâlerini kanıtlamak zorundaydılar. Benim

bu hareketim cezalandırılmalıydı ve ben bunu kanımla

ödeyecektim.

YALNIZ VE TERKEDİLMİŞ BİR DURUMDA UPPSALA'YI

TERKET MEK ZORUNDA KALDIM, yoksa beni sağ bırakmayacaklardı.

Sundsvall'a kaçtım. Ailem izimi hemen buldu.

Erkek akrabalarım sürekli telefo nla tehdit etmeye başladılar.

Ellerinden kaçamayacağımı söylüyorlardı. Beni öldürme

görevi erkek kardeşime verilmişti.

Bu iş için onun seçilmesi çok doğaldı. Çünkü, yaşı küçük

olduğu iăçiăn ağır biăr ceza yemezdi. Ayrıca aiăleniăn tekć oğlu

olarak kız kardeşlerinin örf ve adetlere uygun yaşamasını

sağlamak onun göreviydi.

TEHDİTLER GÜN GEÇTİKÇE ÇOĞALMAYA BAŞLADI. Ben

yaşadıklarıma sahip çıktıkça, onlardan merhamet dilenmedikçe

duÃrum daha da kötüye gitti.

Sonunda dayanamadım ve polisten yardım istemeye karar

verdim. Fakat, dehşetle polisin beni ciddiye almadığını gördüm.

Onlara göre ben masal anlatıyordum. Verdikleri tek akıl,

aileme gidip beni öldürmekle tehdit etmemelerini ve İsveç

kanunlarına uymalarını söylemekti. İçinde bulunduğumun

durumun ciddiyetini hiç anlamadıkları için benimle dalga

geçerek "Ne bekun ki bizden ? Gece gündü sana

bekçilik edecek haliiz yok ya!" dediler. Çaresizlik ve

umutsuzluk içinde çıktım karakoldan.

SoN ÇARE OLARAK MEDYADAN MEDET UMDUM. NÛiyetim, bu

problemi kamuoyunun tartışmasına açmak, dolayısıyla

dikkatlerin ailemin üzerine çevrilmesini ve bu tepkinin onları

kararlarından caydırmasını sağlamaktı.

Göçmen kızların İsveç 'te yaşadıkları baskıyı açık açık

anlatmayı tercih ettim. Baskı altında, her an öldürülme

tehlikesi içinde yaşayan, korku ve çaresizlikten ailelerinin

her isteğine boyun eğen kızların sesi oldum.

Sonunda, kardeşimi ve babamı polise şikayet etmem

mahkemeyle sonuçlandı. Babam tehditden, kardeşim de tehdit

ve dayaktan ceza yediler.

Kalbim paramparça öğrenim gördüğüm Sundsvall'a geri

döndüm. Bedenen ve ruhen tükenmiştim, huzurdan başka

birşey istemiyordum. Bundan böyle asla ailemle ve

akrabalarımla ilişki kuramayacağım içimi acıtıyordu.

ANNEMİ ÇOK ÖZLÜYORDUM, eskisi gibi onun kucağına

sığınmaktan başka hiçbirşey istemiyordum ama bunun

imkansız olduğunu biliyordum.

Bir anne olarakć, beni terbiyeli ve uysal bir kız olarak

yetiştirmek onun göreviydi. Dolayısıyla da benim böyle kötü

bir kız olmam onun suçu olarak görülüyordu. Benim tarafıńmda

yer alırsa durumu iyice zorlaşacaktı. KOendisi de yakınıyordu

bu durumdan.

Şimdi Östersund'da oturuyorum ve orada Sosyoloji öğrenimi

görüyorum. Amacım benim gibi sorunları olan çaresiz kızlara

yardım edebilmek.

ÜLANLARDAN ÖTÜRÜ İÇİMDE NE ÖFKE NE DE NEFRET VAR.

Bunun kime ne faġydası olacak ki? Ailem kızını ve namusunu

kaybetti ben ise en sevdiğim yakınlarımı.

Hem kendi hayatını yaşamak hem de ailesiyle birlikte

olabilmek hangi kültÂürden gelirse gelsin her genç kızın ve

kadının en doğal hakkıdır.

HAYAT HİKAYEMİ SİZLERLE DİĞER GÖÇMEN KIZLARA BİR

FAYDASI OLUR UMUDUYLA PAYLAŞTIM.

Hiç OLMAZSA ONLAR

BENİM YAŞADIKLARIMI YAŞAMASINLAR.

7


8

Kadıköy'de, tren yolunun kenarında bulunan genç kız cesedinin,

Diyarbakırlı Çimen' e ait olduğu ortaya çıktı.

Talihsiz kız tecavüze uğramış ve hamile kalmıştı.

Haber çok geçmeden yayıldı. 'Aile meclisi' toplandı;Ú önce

55 yaşındaki tecavüzcüyü sonra da Çimen'i öldürdüler.

Henüz l 8 yaşındayken hayata veda eden Çimen' in annesi

sorguya alındı. Korktuğu için ilk başta konuşmak istemeyen

gözüyaşlı anne, birkaç gün içinde "aile meclisi", "töre" ve

"infaz" kelimelerinin sıkça geçtiği akıl almaz öyküyü

anlatıverdi. Biricik kızı Çimen Candan, başına "o felaket"

gelene kadar ne sokağa adım atmıştı, ne de babasından,

ağabeyinden başka bir erkek tanımıştı. Ona göz koyan eski

evsahipleri, 55 yaşındaki Şehmuz Keleş'ti.

Çimen, "orada" doğup büyüyen her genç kız gibi, töreden

haberdar olduğu için saklamıştı yaşadıklarını. Çünkü,

ailesinin kendisini suçlayacağını biliyordu.

Çimen, bir gün evde bayılıp kalınca anne RadifeĂ CĴandan,

onu doktora götürdü ve kızının 5 aylık hamile olduğunu

öğrendi. Haber, çok zaman geçmeden tüm Candan ailesi'ne

yayıldı. Artık, "aile meclisini" toplama, "kararı" alma

zamanı yaklaşmaktaydı.

İstanbul'dan Çimen'i öldürmeye gelen silahlı 2 "aile büyüğü"

Diyarbakır'da yakalanıp tutuklanınca, anne Radife

Candan "fıŀrsat bu fırsat" diyerek kızını saklamaya karar

verdi. E´n iyi yer, İstanbul'da oturan kız kardeşinin eviydi.

Koskoca şehirde bulamazlardı Çimen'i, yok edemezlerdi.

Çimen CĴandan, bir hastanede "oğlunu" doğurduktan sonra

yakalandı ölüme. Henüz çocuğunu basamamıştı bağrına,

öpüp koklayamamıştı. Ama izini bulan 2 yakını onu, minik

yavrusundan koparıp aldı.

Çimen Candan, kimsenin duymadığı, görıènŒediği bir anda ve

yerde başından vuruldu;Ú akan kamċyla törenin susuzluğu

giderildi. Cesedi ise Kadıköy'deki tren yolunun kenarına

atıldı sonra ... Küçük oğlu ise tanımadığı, bilmediği bir

aileye evlatlık olarak verildi.

Cinayete töre indirimi 12zÁHaºziranzÁ2001/SabahzÁ

Kendisinden çok yaşlı bir adamla zorla evlendirdikleri

henüz 15 yaşındaki kızkardeşlerini evden kaçtığı için

acımasızca öldüren 3 kardeş, TCK'nın çağdışı kalmış bir

maddesi gereği yok denecek kadar az ceza aldı.

Mahkeme, 3 sanık kardeşi önce TCK'nın 449. maddesi

uyarınca kızkardeşlerini öldürmekten ömürboyu hapis

cezasına çarptırdı. Ancak, NÛaime Salman'ın birçok kez

evden kaçıp fu¡huş iddasıyla yakalanıènŕasımċ TCĴK'nın 51/2.

maddesinde belirtilen ağır tahrik indirimine gerekçe yaptı.

Töre cinayetlerine ceza

indirimine son

Hüet - OyazÁARMUTÇUzÁ

'ÑE´vden kaçtı, fuĻhuş yapıyor" diye aile meclisinde alınan

kararla, karılarını, kız kardeşlerini öldürüp "NÜamusumĭu

temizledim, töre böyle" diyen ve birkaç yıl hapis yatıp

kurtulan katillere süper ceza indirimi kňaldırılıyočr.

''Yeni tasarıda , çağdışı

olan bu hükmü kaldırdık .

TCK' nın mevcut 462 .

maddesine göre , ceza dibine

kadar indiriliyordu . Kız

kardeşini zina halinde

öldüren bir sanık üç beş

yılla kurtuluyordu . ''

Or Prof. Dr. Sulhi Dönmezr (Yeni Tü Ce

Kanunu'nu hazrlayan komisyonun başkanı )

Mevcut Türk Ceza Kanunu'nun (űTgCK)Ĥ 'ÑAğır tahrik'

dükümleri ile 462. nŔi{addesindeki, 'ÑNSamus cinayeti'

işleyenlerin yararlandırıldığı, idam cezasını bile 5 yıl hapse

indiren hükümler artık tarihe karışıyor. Yeni TCK'da, 'ÑTöre

indirimi' ve 'Ñfu¡huş iskontosu' yok.

Son olarak, 15 yaşındaki kız kardeşleri NÛayime Salman'ı,

"ů 5 kez evden kaçtı, bĽuČndan aileye hayır gelmĮez" diyeê

viyadükten atarak öldüren 3 erkek kardeşe, yargılandıkları

İstanbul 3. Ağır Ceza Mahkemesi'nde, "ůFuhluş ve ağır

tahrik" gerekçesiyle ceza indirimi yapılmıştı.

ÇAĞDIŞI UYGULAMA

YĹeni TCK'yı hazırlayan komisyonun başkanı olan OrdÄ.

Prof.Ę Dr. Sulhi Dönmezer, töre indirimini kaldırdıklarını

açıkladı.Ĩ Dönmezer,Õ şu değerlendirmeyi yapśtı:

"ůYôeni tasarıda, çağdışı olan bu hükmü kaldırdık. TCK'nın

mevcut 462. maddesine göre, ceza dibine kadar indiriliyor.

Kız kardeşini zina halinde öldüren bir samċk üç beş yılla

kurtuluyordu. Ama şu andaki tasarıda biz sadece tahárik

indirimi getirdik. Bu suçlar da genel adam öldürme

hükümlerine tabi olacak. Hakim, takdir hakkını kullanarak,

tahrik indirimi yapacak."


ı

••

:Ni[Çjün

İstanbu/'dan yar

Sevgi

Düşmanı

TORELER

Fîadime sevÄmeyi biliyordu. Babası nefrĸeti ve şiddeti.

Fadime'nin gözlerini sevgi bürümüştü. Babasının gözlerini

kan. SevÄmek orospuluktu, cinayet ise namus sabüunu.

Sevmeyi vÄe affĤetmeyi büilen Fîadime, kendisini dövÄen ve tehdit

eden babasını hala sevdiğini söylüyordu. Çünkü sevginin

doğası affedici ve yaratıcıdır. SevÄgisiz baba ise tek bir şeyi

biliyordu: YĹok etmeyi. O kızını reddetti. O kızını dövdü. O

kızını aşağıladı. O kızını yok etti. Kendi içindeki sevme

potansiyelini de katlettiğini bilmeden. Baba'nın kendisi de

bir kurban.Töre denilen gaddarlığın kĈurbanı ve uygulayıcısı.

Kadınm cinselliğini ipotek altına almayı hedefĔleyen ve örfĒ,

adet, gelenek, töre adı altında cahil beyinlere şırınga edilen

akıl ve yürek dışı kurallar, neden hala hükmünü sürdürüyor?

Sevmeyi bilmeyen, insan olmayı bilmeyen, yaşamın renklerini

ve zenginliğini göremeyen gözlerin, düşünmeyen beyinlerin,

sevmeyi tatmamış yüreklerin ürünü

törelerin savunucusu da uygulayıcısı da

yine aynı kafaĠlar oluyor.

Baba'nın "töre" adı altında işlediği

cinayeti, sadece " erkek egemen zihniyet"

diye açıklayan ve htıĊş gören zihniyet

de en az Baba kadar suçlu.

Ateşe elinizi değdirdiğinizde, atô-eşin

yakacağını bilmemeniz, elinizin yanmasını

engellemiyor. Baba'nın cehaleti ve

törelerin kurbanı olması, onun bir katil

o¦lduğu ve suç işlediği gerçeğini

değiştinnŒiyor.

YÝaşam yanlısı olmayan her töre, sevgisizliğin

ürünüdür. Veó b»uà tür töreler, J

vı 0

sevgisiz insanlar sayesinde asırlarca var- tiā

'

lığını sürdürŝür. Üretmeyen, yaşama kat-

:>

kısı olmayan insan, olmayan gücünü,

gücü yettiği insanların üzerinde hakimiyet

kurarak göster§mŌeye çalışır. Onlara

kendi yaşamlarını kendi seçimleri doğrultusunda

sürdürme izni ver§mōeyerek.

FADİME KENDİSİ OLMA

ARZUSUNUN BEDELİNİ

Kendi yaşamını denetlemekten aciz

babalar, ağabeyler güçlerinin yettiği HAYIYLA ÖDEDİ.

kadın ve çocukların üzerinde güç

gösterisine girişir.

Baba'nın gittiği kahvede, "seninzÁkızÁyinezÁtevizyojndaÝ"zÁdiye

onun içinde patlamaya hazır şiddeti kışkırtan kişiler de en az

Baba kadar suçlu. Bu suç işbirliğinden, "NezÁyapmalım,zÁİzsveçliĖzÁ

erzÁdÙeOzÁkalannızÁk1zlzbzÁ ölz}dar"zÁdiye ilkel bir

mazeretle kÞurtulamazlar. Vicdan, öyle kendini haklı çıkararak

kolayca susturulamaz. Kişinin kendini kandırmasının bedeli,

yaşamdan haz almaktan vazgeçmek, yaşamak yerine sadece

varolmayı kabul etmektir. Sadece varolmayı yaşam sanmak

kişiyi büöcekleştirir.

Kanlı töreler hala ayakta ve can almaya devam ediyor. ÇünkĈü

insan olmayı becerememiş yaratıklar töreleri savunmaya

devam ediyor.

"BirzÁinsanmzÁnezÁkadarzÁtabusuzÁvaazÁozÁkadarzÁmutsuz"zÁdemiş

Lòao Tzuà 2500 yıl önce.

Fîadþime'nin hazin ölümü içinizi ne kadar yaktı? Sadece üzülüp

geçtiniz mi, yoksa içinizde isyan duyguları mı kabardı? Sizin

ne kadar tabularınız var? Siz kendi yaşamınızda ne kadar

mutlusunuz?

Örfē, adet ve gelenekler mi, yoksa sevgi mi yaşamınızı

yönlendiriyor? YĹaşıyor ve yaşatıyor musunuz?

YaÞşamıyor ve sadece varoluyor, sahibi olduğunuzu sandığmız

aile fertÏlerinin yaşamalarını da engelliyor musunuz? Kendi

yaşanmamış hayatınızm acısmı onlardan mı çıkarıyorsunuz?

Fîadime, yaşamınızda sadece bu soruların yanıtını sorgulamanıza

bile neden olabildiyse, ruhu insanlığa bir katkı yapmış

olmaktan dolayı huzur içinde olacaktır.

O, kendisi olma arzusunun bedelini hayatıyla

ödedi. Siz kendiniz olamamanın bedelini

neyle ödediğinizi sanıyorsunuz?

Sözü ünlü LPübnaÞnlı düşünür Halil Cib¼raÞn'ın

sözleriyle bitirelim.

"Si di biiz evltl

geek si değildir.

Onlar kendini özleyen Hayat'ın oğulları ve

kızlarıdır. Sizler aracı lığıyla dünyaya gelmiştir,

ama sizden değildirler. Sizlerin yanındadırlar,

ama sizlerin malı değildirler.

OnlaraÞ sevÄginizi vÄerebüilirsiniz, ama düşüncelerinizi

asla. Çünkßü onların kendi düşünceleri

vardır.

Onların bedenlerini kontrol edebilirsiniz,

ama ruhlarını asla. Çünkü onların ruhları

geleceğin sarayında oturur ve sizler, düşlerinizde

bile orayı ziyaret edemezsiniz.

Kendinizi onlara benzetmeye çalışabilirsiniz,

ama onları kendinize benzetmeye

çalışmayın sakın!Ġ

Çünkü Hat ne ge gı ne

de geçm ilgilenir. "

9


SİNEMA -TV

MuammerÖzer

İSVEÇ FİLMLERİNİN

• •

KUTSAL iNEKLERi

I

'' GÖÇMENLER''

neğªin Hintliler içęin kutsal

olduğªunu hŅerkes bilir.¯ İnekler

şehŅirlerde,ų köěyl¿erde insanların

vĘe trafāiğªin içęinde yaşarlar.¯ Herkes

onlara saygńı gńöěsterir,ų onları korur

vĘe besler.¯ Bu inekler,ų canları nereye

isterse oraya dışkılarlar.¯

Canları isterse caddenin ortÎasında

yatarak yoğªun tarafāiğªi aksatabilirler.¯

Birkaçę yıl öěnce gńazŨetede bir hŅaber

okumuştum: Seon hŅızŨla gńiden vĘe

tıka basa insan dol¿u bir yolcu

treninin öěnüne aniden bu kutsal

inekl¿erden biri fāırlamış.¯ MQakinist

ineğªi ezŨmemek içęin aniden fāren

yapınca tren raydan çęıkmış vĘe

yüzŨlerce yol¿cu öělmüş.¯ Hindu

yol¿cular kutsal ineğªi incitmemek

uğªruna canlarını fāeda etmişlerdi.

İsveç televizyon ve sineması, ırkçılık

foijbisi nedeniyle göçmenleri kutsal

varlıklaļr haline dönüştürdü. Televizyon

ve sinemanın göçmenlere bakış açısı

göçmenlerin gerçeğini yansıtmıyor.

Kutsalālaştırılan göçmenler genellikle

zavallı ve çaresiz, bazen de sevimli ve

mutlu mülteciler olarak gösteriliyor

filmlerde. Gïöçmenler kusursuz,

sevecen insanlar olarak gösterilirken,

İsveçliler genellikle ırkçı, serseriler

olarak tanıtılıyor. İsveçli ve göçmen

filmcilerin yıllar boyunca göçmenleri

korumak ve ırkçılığı azdırmamak adına

yarattıkları şablonlar bunlar. İsveç

filmlerindeki bu tabular yıkılmalı;

gerek göçmenler, gerekse İsveçliler

gerçek hayatta olduğu gibi, iyi ve kötü

yanlarıyla gösterilmeli.

Göçmenler üzerine yapılan İsveç

filmleri genellikle klişeler ve kaba

şablonlarla dolu. Bu filmlerde göçmenler

etiyle, kanıyla sahici insanlar olarak

değil, psikolojik derinliği olmayan

yüzeysel insanlar olýarak gösteriliyorlar.

Göçmen ve İsveçli filmcilerin göçmenleri

kutsal inek gibi göstermelerinin

nedeni, filmlerinin ırkçılıkla damgalanmaması

ve toplumdaki ayırımcı

görüşleri uyandırmamak, ama göçmenleri

günahıyla sevabıyla, oldukları

gibi göstermemek de ayrımcılık

değilmidir ki?

Hollywood fi£lmleri£nde beyaz ve

siyah kötüler ile beyaz ve siyah

kahramanlar yan yana. FĶilmin zenci

kahramanı, siyah bir katili öldürdüğü

zaman hiç kimse bu filmin ırkçılığı beslediğini

düşünmüyor. Gïöçmenler ve

siyahlar Amerikan filmlerinde kutsallaştırılmıyor.

Onlar da sevaplarıyla günahlarıyla

diğer bütün insanlar gibi.

İsveç 'teki ilk uzun filmim Parçalanma

'yı (ģSplittring)ĥ 1984 yılında yapmıştım.

İsveç'te yaşayan bir Türk ailesinin

parçalanmasını anlatıyordu. Bu

fiĦlmde ne göçmenlþer, ne de İsveçli£ler

kutsaldılar. Bijaşroldeki göçmenler tanınmış

İsveçli oyuncular tarafĄından oynananmıştı

ve bu kaļrakterler ikinci, üçüncü

kuşak göçmenler gibi mükemmel İsveççe

konuşuyorlardı.

Gïöçmenleri£n koruyucu melekleri£, filmin

göçmenleri negatif, İsveçlileri ise

pozitif gösterdiğini iddia ederek filĀme

saldırdılar. Onlara göre bu fi£lm,

göçmenlere karşı mevcut önyargıları

kuvvetlendirirdi ve ırkçılığı teşvik

ederdi. Gïöçmen karakterleri İsveçli

_oyuncuların oynamaları ve mükemmel

İsveççe konuşmaları da yanlıştı onlara

göre.

Göçmenler hakkında yapılan filmler

genelli£kle "V}i£ngar av glas" ve "Jðalla,

SON YILLARDA

YAPILAN

"VıNGAR AV GLAS"

VE "JALLA, JALLA"

FİLMLERİNDE

GÖÇMENLER KUTSAL

İNEK, İSVEÇLİLER IRKÇI,

SERSERİ ŞABLONUNDAN

OLDUKÇA UZAKLAŞILMIŞ.

OEVKINO PID

SPLITTRING

Regl Muammer Özer

DlSTR. DEVKINO


Düğünden kı kaçırma sahnesi ''Jall! Jalla!"

jalla"da olduğu gibi, kuşak çatışmalarını

ve evlilik sorunlarını anlatıyor.

İsveç'­ e üçüncü dünyÅa ülkelerinden göç

eden göçmenler, kendi üÊlkelerinde de

genellikle aynäı problemlerle karşı karşıyalar.

O ülkelerde de benzer konularda

her yıl yüzlerce film yapılıyor. Çatışma

yüklü Romeo-Jñuliet öyküósü (űVµingar

av glas ve Jñalla,jalla filmlerinde olduğu

gibi)Ĥ göçmenlerle ilgili filmlerde de

sakız gibi çiğnenip duruyor.

" İ svEÇ 1 TEKİ İLK. uzuN

FİLMİM PARÇALANMA 1 YI

(SPLITTRING) 1984

YILINDA YAPMIŞTIM.

İ SVEÇ 1 TE YAŞAYN BİR

TüRK AİLESİNİN

PARÇALANMASINI

ANLATIYORDU. Bu FİLMDE

NE GÖÇMENLER, NE DE

İ SVEÇLİLER KUTSALDILAR."

Romeo ve Jðuliet'­in İsveçli göçmen

versiyonları genellikle Hollywood

filmleri gibi mutlu sonla biterken, bu

tür fiàlmlerin geri kalmış ülkelerde

yapılanları ise acıklı sonla, mezarlıkta

biter genellikle.Göçmenlerle ilgili

konular, olayÅın psikolojik ve sosyolojik

boyutlarına değinilmeden Romeo Jñuliet

masallarına dönüştürülerek ticarileştñiriliyor.

MaaleŁseŁfď bu tür« filmler göçmenlerin

insancıl, toplumsal ve göçmenlik

sorunlarını da hasıraltı ediyor.

Göçmenler üzerine yapılan İsveç

filmlerinde İsveçliler sürekli aptal,

soğuk, hastalıklı, pis, iğrenç, kötü ve

ırkçı olara¥k göstòeßriliyÅor. Çok beğenilen

"Det nya landet" de bu tip filmlerden

biri aslında. Ama bu fiàlmde şablon

tipler ve kodlar oldukça rafiàne bir

şekilde kullanıldığı için fałzla göze

batmıyor ve kabalaşmıyor. "Det nya

landet" filminde İsveç, göçmen düşmanı,

anti hümanäist, ceheßnnem gibi bir

ülke; İsveçliler, kötü ve hastalıklı aptallar

olarak gösterilirken; mülteciler,

hayat dolu, insancıl, nereßdeŁyÅse mükemmel

bireyÅler olarak gösteriliyÅor. Göçmenleri

korumak uğruna İsveç'­i ve

İsveçlileri karalamakla hiçbir yere

varılamaz.

Günümüz İsveç'­ inde güvenli

mağçaralarında yaşayan rasistler¬, göçmenlere

ve homoseksüellere her fıŃrsatta

saldırıyorlar. İsveç sineması, şimdilik

ırkçılardan arınmış durumda. Ama,

göçmenler hakkında yapılan filmler

genellikle ırkçılığın ince sınırında

geziniyorlar. Bu filmlerde "ideßal-kutsal"

göçmen tipi yaratılarak göçmen

seyÅircinin kendini İsveçlilerdeŁn üstün,

veya onların seviyesinde hissetmesi sağlanma

ya çalışılıyor. İsveçliden çok

göçmenlerin rol aldığçı bu filmer, 1Ù97ë3

yılında yapılan " Jñag heter Stelios" dan

2000 yılında yapılan "Det nya landet"e

kadar göçmenler hepś kusursuz, kutsal

inäekler gibi gösteßrilirken, İsveçliler

karalanmıştır.

GöÇMENLER ÜZERİNE

YAPILAN İ SVEÇ

FİLMLERİNDE

İ svEÇLİLER süREKLi

APTAL, SOĞUK, HAS­

TALIKLI, PİS, İĞRENÇ,

KÖTÜ VE IRKÇI OLA­

RAK GÖSTERİLİYOR.

Bu tip filmleßr "omvant rasism" denilen

İsveçlilere yönelik ırkçılığın

kapılarını açĚıyorlar. NÛeyse ki, son

yıllarda yapılan "Vµingar av glas" ve

"Jñalla, jalla" filmlerinde göçmenler

kutsal inek, İsveçliler ırkçı, serseri

şablonundan oldukça uzaklaşılmış.

Demokratik, gelişmiş toplumlarda

tabulara ve kutsal ineklere yer yoktur.

11


İsveç'in

goçmen

■■

pol itikası

genişletilmeli

B

Bņijan FŞahimi

azı meslek gruplarındaki uzun vadeli işgücü

gereksinmesi geçen yılın belli başlı tartışma

konularından biriydi. Çoğunluk tam anlamıyla serbest

bir iç ve dış göçün, uzun vadeli bir vizyon olduğunun

bilincinde.

Ülkeler arasında büyük sınıf fałrklarının bulunduğu

günümüz koşullarında, hiçbir kurala bağlı olmayan bir

göçmen politikası gerçekçi değil elbette, ama buna karşın

Avrupa'nın ve İsveç'in sınırlarını emek göçü için açması

gerektiğine dair de genel bir kanı var. Sorun, bu açıklığın ne

kadar geniş olacağı ve ne şekilde organize edileceği ...

Tarihsel geçmiş

18.yy'ın ikinci yanŖsından 19.yy'ın başlarına kadar İsveç'e

göç prensipte serbestti. Sabıka kaydı olmamak koşuluyla,Õ her

isteyen İsveç' e serbest giriş, yerleşme ve herhangi bir

işyerinde namŐusuyla geçimini sağlama h¼akkına sahipti.

İkinci dünya savaşı sırasında ve sonrasında İsveç'e olan

göç en çok Baltık ülkelerini kapsıyordu.

İsveç endüstrisinin gelişmesiyle orantılı olarak, daha fałzla

emek göçüne gereksinme doğdu ve başta Güney Avrupa' dan

olmak üÊzere üÊlkeye göçmen girişi arttı.Ĩ 1 97ë0'li yılların başlarında

ise işçi sendikalarından gelen baskılar nedeniyle işçi

göçüne sm¥ırlamalar getirildi ve pratikte Kuzey Ülkeleri

dışm¥daki ülkelerin vatandaşlarının İsveç'te işçi olarak

çalışması imkansız hale geldi.

Bugün bu sınırlar AB üyeleri için açılmış durumda, ama

Avįrupa dışındaki ülkeler için getirilen sınırlandım1őalar çok

çetin. Günümüzde AB dışmdan gelen bir kişinin İsveç'te

çalışma izni almas11111 en çok görülen şekli sığmmacılık.

AB dışm¥daki bir ülkenin vatandaşının burada çalışma ve

otur§ma iznini daha ülkesinde iken başvurup alması gerekiyorÀ.

Eğer bu insan İsveç'e geldikten sonra izin başvurusunda

bulunursa, başvurusu Göçmen Dairesi tarafĉmňdan sırf bu

nedenle, değerlendirilmeye bile almmadan reddedilir.

12ĭ

Hızlı yaşlanma tehdidi

Avrupa nüfu¡su çok hızlı bir biçimde yaşlanıyor. Aşağıdaki

çizelgede AB sınırları içinde kalan nüfċus yoğunluğu

dağılımındaki değişĞiklikleri açıkça görebilirsiniz. Bu çizelge

emeklilik yaşı üstündeki insanların(ģ 65 ve üzeri)Ĥ çalışır

durumdaki insanlara (ģ20-64 yaş arası)ĥ olan oranını

göstermektedir.

Yôine bu çizelgeye göre AB smırlanŖ içinde 2050'li yıllarda

potansiyel olarak çalışma yaşmda olan her iki kişiye bir emekli

düşüyor. Birleşmiş MillĂetler'in dünyadaki nŗüfu¡s yoğunluğunu

ölçen birimi, (ģUNTFPA)Ĥ "AvrupazÁ'dnüfuszÁyaşzÁorlaınz±ass1111zÁ

205zÁyJ!ız¢nazÁkadazÁbÕugünk]üzzÁseOviedezÁtutabLileOk]zÁiçzÁyız¡ldzÁ

yaklaşıkzÁ lzÁ milzÁ 600zÁ binzÁ k1;51JizÁ birþzÁnüfusazÁgemezÁ

vardr.ızÁ"diyor.

İsveç 'teki durum da yukarıda anlatılandan daha iyi değildir.

AB sınırları içindeki emekli nüfusun

çalışan nüfusa oranı

Yıl 2000 201 O 2020 2030 2040 2050

Oran 26,7 29,8 35, 1 43,8 52,4 53,4

Uzun vadede bu durum, genç kuşaklarm gelecekte yaşlı

nüfu¡sun bakımmı üstlenmŐesi durumunu getirir. İnsan ömrünün

uzaması, buna karşın emeklilik yaşınm¥ aynı kalmŐası ile

birlikte dayanılmaz bir durum ortÂaya çıkacaktır. Bu problemin

en önemli çözümlerinden biri de İsveç'in ve diğer Avrupa

ülkelerinin daha açık bir emek göçü politikası izlemesidir.

Erkek nüfusu

350 300 250 200 150 100 50 O

Erkek nüfusu

350 300 250 200 150 100 50 O

İsveç 2000

85+

80-84

75-79

65-69

60-64

55-59

50-54

45-49

40-4-

35-39

30-34

25-29

20-24

15-19

1().-14

5.9

0-4

Nüfus yoğunluğu (binli)

İsveç 2050

85+

80-84

75-79

65-69

60-64

55-59

50-54

45-49

40-44

35-39

30-34

25-29

20-24

1S-19

10-14

5.9

0-4

Nüfus yoğunluğu (binli)

Kadın nüfusu

O 50 100 150 200 250 300 350

Kadın nüfusu

O 50 100 150 200 250 300 350

Kaynak: US. Census Bureau, lnternational Data Base


Emek göçü

Emek göçüne karşı öne sürülen tezlerden başta geleni "Biz

önce başımızdaki göçmenlerle yeterince ilgilenelim" dir©. Bu

tez eski düşünce biçimlerinden doğan alışkanlıklardan

kaynaklanmaktadır.

Yôapılan en önemli yanlışlardan biri politik göçmenlerle

ekonomik göçmenlerin karşı karşıya bıra¡kılmasıdır. Bence;Ú

emek göçüÊne karş«ı o¦lan bĽakış« açımızı değiş«tirerek sınırların

çalışmak için gelenlere açılmasını desteklememiz hem politik

göçmenlerin, hem de şu anda işsiz olan göçmenlerin

durumlarına pozitif kÜatkı sağlayacaktır.

"Günümüz İsveçlrin çou,

göçenlerle mülci biririne

karıştırıyor ve göçen dece

de akırına genel işsiz

ve toplusal sorular geliyor. "

Günümüzde İsveçlilerin çoğu,Ħ göçmenlerle mültecileri

birbirine karıştırıyor ve göçmen deyince de akıllarına genellikle

işsizlik ve toplumsal sorunlar geliyor. İsveç, kapılarını

bu yazıda bahsettiğimiz türden bir göçe açacak olsaydı, bu,

göçmenlere olan genel bakış açısında da olumlu bir değişme

sağlardı. E´mek göçünün serbest bırakılmasıyla göçmenler

kalifiye işgücü, vergi geliri ve toplumsal refah kelimeleriyle

beraber anılacaktır. Bu bakış açısı buraya sığınmacı olarak

gelmiş, veya gelecek olan insanlara yansıyŌacaktır.

.

Diğer bir yanlış da insanların "kolay değiştirilebilir"

olduğu düşüncesidir. Halbuki iş piyasası gün geçtikçe daháa

çok uzmanlık alanlarına ayrılmakta ląe bireyler bu gelişmede

çok önemli bir yer tutmaktadır. Şirketler, işçi açığı olan her

iş alanını, sırf işsiz ve göçmendir diye vasıfsız insanlarla

doldurnÉrªnrzlar. Bazı mesleklerdeki işgücü ihtiyacı, ülkedeki

yōüksek iş«sizliğk oranına rağmen giderilemeyebilir. Bu durumu

bilgisayar branşıns daki insan kaynakları açığıyla

örnekleyebiliriz. Bir yandan yüz binlerce insan işsiz

dolaşırken, öte yandan bilgisayar branşındaki maaşlar

akılalmaz boyutlara ulaştı.

Bunun gibi aşırı uçlara v¨aran başka örnekler de var.

ÖrnÊeğin, politik kararlarla yönlendirilen sağlık personeli

sorunu:ì İsveç'te eşit eğitim ve birikime sahip çok sayıda

göçmen işsiz gezerken, aynı niteliklerdeki personeli yŧurt

dışından ithal ettilerÀ. Bunun gibi yanlış uygulamalara rağmen

ben, háer firmanın kendisi için gerekli olan elemanı en iyi

kendisinin bulacağına inanıyorum. Bir firma gereksinim

duyduğu elemanın ülkede yaşayan İsveçliler ve göçmenler

arasında bulunmadığına inamċyorsa, o fınn~anın değerlendirmesine

güven duymalıyız.

Zaten oldukça karışık v¨e pahalı bir işlem olan yuŘrt dışından

personel alımı, genellikle fiàrma ihtiyacını yurt içinden

karşılayamadığı durumlarda gündeme gelir. Bu nedenle yurt

dışından işçi alımı piyasa durumuna bağlıdır. Bütüćn bu masraf

ve zorlukʼnlara kʼnarşıÌnŘ,Õ bĽir fiĩrma yurt dıÌşıÌnŘdanŘ eleman getirmekʼn

istiyorsa, bu o alanda gerçekten de insan kaynakları sıkıntısı

var demektir. Bu konuda takınacağımız esnek bir tavırla,

şirketlerin daháa hızlı gelişmesine ve aynı zamanda, işsiz birçok

göçmene iş kapısı açılmasına yardımcı olmuş oluruz.

Daha önce sözŦünü ettiğimiz gibi, gelecekte hem İsveç'te

hem de Aıvťrupa genelinde büyük bir iş gücü açığı bizi bekliyor.

Bu nedenle,Ħ burada anlattığımız göç çeş«idi,Ħ bugün varolan

işgücü ile rekabet edemez. Tiam tersi, piyasadaki boşlukları

doldurur ve refah oranının artmasını sağlar.

Beyin göçü

Daha açık bĽir göç politikasından yararlanacak olan sadece

Avrupa değildir. Üçüncü dünya ülkelerindeki nüfuľs yoğunluğu

oranını analiz edecek olursak, manzaranın Avrupa

ülkelerinden çok farklı olduğunu görürüz.

On dördüncü sayfada Kuzey Afrķika, Ortadoğu ve Orta

Amerika'ya ait tipik nüfu¡s çizelgelerini görüyorsunuz.

Bu çizelgelerde, kısa yaşam süresi ve yüksek doğum oranı

genç işgücü fazlası doğurmaktadır. Bu ülkelerde yaşam standaı11Ŷarının

düşüklüğü ve alım gücünün azlığı, gençler arasındaki

yüksek işsizlik oranının en önemli nedenlerindendir.

Çizelgelerde de açıkça görüldüÊğü gibi, gerek Aıvťrupa gerekse

üçüncü dünya ülkeleri önümüzdeki 20-30 yıl boyunca üçüncü

dünyadan AvIJrupa'ya yaşanacak bir nüfu¡s taşınmasından

kazançlı çıkacaklardır.

E´mek göçüne karşı öne sürülen bir diğer görüş ise gelişmiş

ülkelerin geri kalmış ülkelerde beyin göçüne sebep olacağı

ve bu nedenle o ülkelerin ilerlemesinin engelleneceğidir. Bu

görüşün temel kaynaklarından biri de ' 'insan/annzÁ anaywt/arıķnazÁhizĀetzÁetme/eiô"zÁgerektiği

düşüncesidir. Halbuki,

insanın kendisini anayurdunun gelişimine adaması, ya da

şansını geçici veya sürekli olarak başka diyarlarda denemek

istemesi kendisine kalmış birşeydir.

Ayrıca, pekçok ülkede baskı, kaos, sosyal elverişsizlik gibi

nedenlerden ötürü yüksek eğitim ve birikime sahip bireylerin

yetenekleri hakettiği değeri bulamıyor. Bu insanların bilgi ve

birikimlerinin yok olmayıp değerlendirilmesi çok daha iyi.

'Zaten ol karışık ve pahalı

bir işlem oln yurt dıından

personel alımı,

genel firma, ihtiyacını yurt

içden karşılmadı

dulard gündee gelir. "

1Ź3


600

AB DIŞINDAKI ÜLKELERİ N YAŞ

ORANINA GÖRE NÜFÜS

YOĞUNLUĞU

Erkek nüfus Tunus 2000

ısu+

75-79

65-69

60-64

55-59

50-54

45-49

40-44

35-39

30-34

25-29

20-24

15-19

10-14

5-9

0-4

Kadın nüfus

500 400 300 200 100 o O 100 200 300 400 500 600

İşgücü göçüne karşı olanların fark

edemedikleri bir diğer fayda ise,

gelişmemiş ülkelerden Avrupa'ya olan

işgücü göçü artışının bu ülkelerdeki

insan haklarına olan katkısıdır. DışĞarıya

göç eden bu insanların doğal olarak

içine girdikleri uluslararası bir iletişim

ağı, onların ülkelerindeki ekonomik

gelişime de olumlu katkılar sağlar.

Dışaļrı göç edenler genellikle ülkelerinde

bıraktıkları yakınlarının geçimine

Gecekt

hem İs veç'te hem de

A vrupa genelide

büy bir işcü

ihtiyacı bi bekr.

2,5

1,4

14

Erkek nüfus

2,0 1,5 1 ,0

Erkek nüfus

1,2 1,0 0,8 0,6

Nüfus yoğunluğu (binli)

0,5

Irak 2000

0,0

80+

75-79

65-69

60-64

55-59

50-54

45-49

40-44

35-39

30-34

25-29

20-24

15-19

10-14

5-9

0-4

0,0 0,5 1,0

Nüfus yoğunluğu (milyonlu)

Guatemala 2000

80+

75-79

65-69

60-64

55-S9

50-54

45-49

40-44

3S-39

30-34

2S-29

20-24

l S-19

10-14

5-9

0-4

1,5

Kadın nüfus

2,0 2,5

Kadın nüfus

0,4 0,2 0,0 0,0 0,2 0,4 0,6 0,8 1,0 1,2 1,4

Nüfus yoğunluğu (milyonlu)

Kaynak: US. Census Bureau, lnternatio

katkıda bulunurlar. Bunun için 60 ve

7ë0'li yıllarda İsveç'e göç eden

Yunanları ve İtalyanları örnek olarak

gösterebiliriz. Bunların birçoğu bir süre

sonra ülkelerine geri döndüler ve

İsveç'te edindikleri bilgi, birikim ve

sermaye ile çeşitli işler kurdular. Kısacası

İsveç'in ve AB'nin, üçüncü dünya

ülkelerinden gelen göçe karşı kurallarını

genişletmelerinin pekçok faydası vardır.

Artan göç oranı gelecekteï İsveç'in

refahında çok değerli bir rol oynayacaktır.

Daha açık bir göç politikası binlerce

insanın hayatında yeni bir şans

. kapısı açacaktır. NÛe yazık ki gelecekte

de hala politik göç olacaktır, ama İsveç

bir devlet olarak, mültecilerin yanı sıra

ülkeye gelmek isteyen, ya da gelmiş olan

işçi ve işveren göçüne karşı daha esnek

bir politika izlediği zaman çok şey

kazanacaktır.

Bu konudaki görüşlerinizi

"Serbest Kürsü"

köşemizde yayınlanmak

üzere

"Prizma -Serbest Kürsü­

Box 242 82,

104 51 Stockholm "

adresine gönderin.

Redan


ENTEGRASYON TEYZE

('

PuYDUN MU

KOŞU?!,

20f0 YI GELİN­

DİDE İSVEÇ'TE GEN

KALMIYACAKIŞ, NÜFUSUN

YARIDAN FAZLASI YAŞULAR-

DAN OLUŞACAKMIŞ,

O ZAMAN Kİ

BAKACAK Bİ?!,

BOER!

O ZAMANA KADAR

Btz MEMLEKETE

DÖ.

ORDA GEN BOL

NASILSA!

"

15


Hazırlayan: Tuna Özer

Pippi Liıngstrump öksüz kaldı

Pippi Langstrump'un yaratıcısı "Masalcı Teyze" Astrid Lindgren 28 Ocak'ta, 94 yaşında,

Stockholm, Dalagatan'daki evinde hayata gözlerini yumdu. Astrid Lindgren'in anısına

Pippi'nin en sevilen serüvenlerinden birini Gürhan Uçkan'ın çevirisiyle yayınlıyoruz.

Bu küçük şehirde kısa zamanda

Hoplazıpla Villasında dokuz yaşında

bir kız çocuğunun yalnız yaşadığı

haberi yayıldı. Şehrin teyzeleri,

amcaları böyle bir şeyin asla doğru

olmadığını düşündüler. Bütün

çocukların onlara şunu yap, bunu

yapma diyen bir yetişkine ihtiyacı

vardı. Çocuklar okula gitmeli ve

çarpım cetvelini öğrenmeliydiler. Bu

nedenle teyzeler ve amcalar Hoplazıpla

Villasındaki küçük kızın derhal

bir çocukevine gönderilmesine

karar verdiler.

Güzel bir gün, Pippi, Tommy'le Annika'yı kahve

içmeye ve zencefilli çörek yemeğe davet etmişti.

verandanın merdivenlerine kahve sofrasını kurdu.

Hava güneşli ve güzeldi. Pippi'nin bahçesindeki

çiçekler güzel kokuyordu. Bay Nilsson, verandanın

direkleri-ne tırmanıp duruyordu. At arada bir burnunu

uzatıp çörek istiyordu.

"Her şeye rağmen yaşamak ne kadar güzel," dedi

Pippi ve bacaklarını olabildiğince uzattı.

Tam o sırada bahçe kapısından içeri iki üniformalı

polis girdi.

'Oooo!" dedi Pippi, "Bu gün benim şanslı günüm

olmalı. Polisler en sevdiğim şeylerdir. Ravent

kreminden sonra." Ve yerinden kalkıp bütün yüzünü

kaplayan bir gülümsemeyle polsilere doğru yürüdü.

"Hoplazıpla Villası'na taşınmış olan küçük kız bu

mu?" diye sordu polislerden biri ötekine.

"Tam tersi," dedi Pippi. "Bu şehrin öbür ucunda,

üçüncü katta oturan küçük bir canavar."

Polislerle biraz şakalaşmayı istediği için bu yanıtı

vermişti. Ama onların hiç hoşuna gitmemişti bu

sözler. Ona, aklınca onlarla dalga mı geçtiğini

sordular.

1Ź6

Bu şehirde oturan iyi kalpli insanlar

araya girmiş ve onun ıçın çocuk

evinde yer bulmuşlardı, bunu

söylediler.

"Benim zaten çocukevinde yerim var,"

dedi Pippi.

" Ne diyorsun? Oldu mu o iş? " diye

sordu polislerden biri.

"Burada," dedi, Pippi gururlu bir

şekilde. Ben bir çocuğum, burası da

benim evim. o zman ona çocuk evi

denir ve bana burada yer var. çok yer

var."

"Yavrum." dedi polis gülümseyerek.

"anlamıyorsun. Gerçek bir çocukevinde

oturman gerek. Birisi sana bakmalı."

"Çocukevine at da getirilebilir mi?" diye sordu

Pippi."Hayır, öyle şey olur mu?!"

" Ben de zaten pek sanmamıştım," dedi Pippi üzgün

bir sesle, "Peki, ya maymun?"

"Tabii ki hayır, hak verirsin sanırım."

"Öyleyse, " dedi Pippi, "siz çocukevinize başka

yerden çocuk bulun. Ben oraya gitmiyorum."

"Evet ama, okula gitmen gerektiğini kabul etmelisin."

"Okula neden gitmek zorundadır insan?"

"Bilgi edinmek.öürenmek için."

"Ne gibi "şeyleri öğrenmek için." diye merak etti

Pippi.

"Her şeyi," dedi polis, "bir dolu yararlı şeyi. Örneğin

çarpım cetvelini."

" ... pım cetveli olmadan dokuz yıldır gayet iyi idare

ediyorum," dedi Pippi. "Ve bundan sonra da idare

ederim."

"Evet;ama senin için bilgisizlik ne kadar sıkıcı bir

şey olmayacak mı? Hele bir düşün bakalım, ileride

sen büyüyünce biri gelip sana Portekiz'in başkenti

nedir diye sorarsa ne yapacaksın?"

"Bal gibi yanıt verebilirim," dedi. "Şöyle derim: Eğer

Portekiz'in başkentinin adını ille de öğrenmek


istiyorsan, otur Portekiz'e bir mektup yazıp sor."

"Peki ama bunu bilmemek tatsız bir şey değil mi

senin için?"'

"Olabilir, " dedi Pippi," Bazen geceleri uykusuz kalıp

kafa patlatırım o zaman: Yahu Portekiz'in

başkentinin adı neydi? İnsan her zaman eğlenemez

ki," dedi ve ellerinin üzerine dikildi. "Ayrıca ben zaten

Lizbon'da bulunmuştum, babamla," diye devam etti.

Ellerii üzerinde başaşağı dururken de konuşabildiğini

gösteriyordu.

Ama, polislerden biri ona, kararlı bir sesle öyle her

aklına eseni yapamayacağını söyledi. Hemen toparlanıp

doğru çocuk evine.

Pippi'ye yaklaştı ve kolundan tuttu. Ancak Pippi derhal

kolunu kurtardı, adama eliyle hafifçe vurdu ve

"Elim sende!"dedi. Aynı anda bir zıplayışta verandanın

damına çıktı.

Hemen sonra da verandanın üzerinden bal-kona

tırandı. Polislerin aynı yolla tırmanmak pek işlerine

gelmedi. Ama onlar daha balkona varmadan Pippi

dama çıkmıştı bile. Önce damın tepe ucunda durdu.

Sonra da bacaya çıktı. Aşağıya baktı. Balkonda

kalan polisler çaresizlik içinde başlarını kaşıyorlardı.

Çimenlerde duran Tommy'le Annika ise başını

kaldırmış Pippi'ye bakıyordu.

"Ama ne zevkli elim sende oynamak." diye bağırdı

Pippi.

"Ne iyi ettiniz de geldiniz. Bugün benim gerçekten

şanslı günüm, besbelli."

Polisler, bir süre düşündükten sonra aşağı inip bir

merdiven buldular. Merdiveni evin yan duvarına

dayayarak çatıya tırmanmaya başladılar. Böylelikle

Pippi'yi aşağıya indirmeyi düşünüyorlardı. Çatının

kernarına çıktıkları zaman biraz ürkmüş gibiydiler.

Pippi'ye yaklaşmak için denge kurmaya çalışıyorlard ı.

"Korkmayın," dedi Pippi. "Korkacak birşey yok. Çok

neşeli.'

Polisler Pippi'ye iki adım kala.na kadar yaklaşınca

Pippi bacadan atladı, damın öbür ucuna koştu.

evden iki metre uzakta bir ağaç vardı.

" Şimdi dalışa geçiyorum, " diye bağırdı Pippi ve

ağacın tam tepesine, en yeşil yerine uçtu. Sonra da

dala sarılıp sallandı ve bir an sonra yere atladı­

Ardından evin öbür yanına koştu ve merdiveni çekti.

Kızın uçması polisleri zaten şaşırtmıştı. Ama damdan

aşağı doğru dengeyi koruyarak geri geri yaklaşıp

merdivenin üst basamağını bulmaya çalıştıkları

zaman daha çok şaşırdılar hem de kızdılar. Öfkeyle

Pippi'ye seslenip derhal merdiveni geri getirmesini

söylediler. Yoksa görürdü gününü.

"Neden bu kadar kızıyorsunuz ki?" dedi Pippi sitemli

bir sesle. "Şunun şurası birazc ık elim sende

oynuyoruz. İnsan bunun için bozuşur mu?"

Polisler bir süre düşündükten sonra birisi, rica dolu

sesle konuştu:

"Peki, peki, lütfen getirip merdiveni dayar mısın?

İnmemiz gerek."

"Neden getirmiyeyim? Sonra oturur hep birlikte

kahve içeriz."

Ama polisler içten pazarlıklıydılar. Yere iner inmez

Pippi'ye doğru koşup, "Şimdi gününü görürsün

bacaksız!" dediler. O zaman Pippi şöyle yanıt

verdi."Anlaşıldı,artık sizinle oynayacak vaktim

kalmadı. Pek neşeliydi ama, ne yapalım."

Ve ardından polisleri kemerlerinden yakaladı, havaya

kaldırdı, bahçeyi boydan boya geçirtti ve kapıdan

sokağa çıktı. Ardı ndan onları oracığa koydu.

Polislerin toparlanıp kıpırdamaları biraz zaman aldı.

"Biraz bekleyin," diye bağırdı Pippi ve mutfağa koştu.

Eline iki adet kalp şeklinde zencefilli çörek alarak

geri geldi. Dostane bir şekilde konuştu:

"Tadına bakar mısınız? Biraz yanık ama, pek fark

etmez."

Ardından, gözlerini şaşkınlıkla kocaman açmış olan

Tommy'le Annika'nın yanına gitti.

Polisler ise derhal şehir merkezine gittiler, oradaki

teyzelere amcalara Pippi'nin çocuk evi için pek

uygun olmadığını söylediler. Dam maceralarından

söz etmemeyi yeğlediler.

Teyzeler ve amcalar, Pippi'nin Hoplazıpla Villası'nda

kalmasının daha uygun olduğuna karar verdiler. Ve

eğer kendisi istiyorsa, okul işini kendi hallederdi.

Pippi, Tommy ve Annika o öğleden sonrayı pek keyifli

geçirdi. Yarım kalan kahve sefasını sürdürdüler. Pippi

on dördüncü çöreği de yedikten sonra konuştu:

"Bunlar, benim demek istedeğim polislere benzemiyorlar.

Hiç ilgisi yok! Çeneleri düşmüş, yok çocukeviydi,

yok 'pım cetveliydi", yok Lizbon'du vır vır

ötüyorlardı."

Ardından atı havaya kaldırıp dışarı çıkarttı. Üçü de

ata bindi. Annika önce korkup binmek istemedi ama

Tommy'le Pippi'nin nasıl keyifle bindiğini görünce

yanaştı ve Pippi onu kaldırıp atın sırtına oturttu.

At, bahçeyi dört dönmekteydi. Tommy şarkıya

başladı: "İsveçli bindi ata, at gidiyor dört nala!"

Akşam Tommy ve Annika yataklarına yatınca Tommy

seslendi:

"Annika, Pippi'nin buraya taşınması ne iyi oldu, değil

"? . "

"Hem de nasıl," diye yanıt verdi Annika.

"Eskiden neler oynardık, artık hatırlamıyorum bile, }

,

yani Pippi gelmeden önce. Sen hatırlıyor·

musun?"

"Hııı, kroket filan oynuyorduk,"dedi Annika. "Ama

Pippi'yle olmak daha zevkli, yani. Ve at, şu bu da

var!"


Haninge'de çocuk tiyatrosu

18

S

tockholm/Haninge Belediyesi 'ndeki Jðordbromalm

okulunun konfeĂrans salonunda, 1Ù9 Eylül 2001Ù tari

hinden itibaren Haninge Türk Kültür Derneği'nin

başlattığı bir proje çerçevesinde 7ë-1Ù2 yaş arasındaki

çocuklardan oluşan, çocuk tiyatrosunun yönetmeni Fikret

Çeşmeli ile, çalışmaları üzerine sohbet ettik.

Müzisyen ve tiyatro sanatçısı Çeşmeli, ço¦cukluŤğçuŤndan beri

tiyatro ve müzikle iç içe. 1Ù97ë0'lerde zamanın çocuk tiyatïrosu

"Keloğlan" da rol alan sanatçı, şu sıralar yukarıda sözünü

ettiğimiz tiyatronun yönetmenliğini yapıyor. Bunun yanısıra,

U|ppsala Şehir Tiyatrosu'nda 1Ù Şubatta ilk gösterimi yapılan,

William Shakespeare'nin "Venedik Taciri" adlı oyununda

bir Türk prensini oynuÃyor. Bu oyŧundan dolayı, tiyatro grubunu

dört aylığına onun "SvenskamŎa" isimli müzik grubundan

arkadaşı Vµladimir Dikňanskňi çalıştırıyor.Ĩ Çeşmeli ise,Õ tiyatro

grubuyla olan ilişkisini koparmamak için, boş günü olan

Pazartesi günleri çalıştırıyor grubu.

- Çaalarınız nasıl başldı?

- Haninge'de bir Türk derneğimiz var. Derneğimizin

başkanlığını yapan Hasan Fehmi Mĸavi ile trende, ya da Haninge

Centrum' da karşılaştığımız zaman, bana dernekte

çocuklar için birşeyler yapmakň istediğini söyledi.ħ Tiyatro¦,Õ

saz grubu, spor vs. Ben ona tiyatro konusunda yardımcı

olabileceğimi söyledim ve böylece tiyatroda karar kıldık. O

bana yardımcı olacak, demŎek kanalıyla Türk çocuklarını

toplayacak ve perdemizi

açacaktık.

- Bu kadar çok

çocuğun baş©vurusunu

nasıl sadınuz?

- Çocuklar konusunda

Başkan' dan pek bir destek

ve yardım görmeyince

ben, tiyatromuzla ilgili

bilgiler vermek için,

Handen'deki RuÃnstens ve

Lòunda okullarına giderek

tiyatromuzu tanıttım ve

bu turlarım sayesinde 80

çocuk tiyatro çalışmalarımıza

başvurdu. Çocukların çoğunluğu İsveçli ve diğer

ülkelerden olduğu için de tiyatromuzun adını "Kalabalık"

koyduk. Bu kadar kalabalığa ancak bu ad yakışırdı.

- Bu kalabalığın içde kaç Tü çocuğ var?

- Vallahi Hocam, ilk başta üç-dört Türk çocuğu vardı. Daha

sonra nedense üçü birden yok oldu. Kalan bir tÂanesine de

gözüm gibi bakıyorum, o benim ve tiyatromuzun nazar

boncuğu.

-ØKursr ücrets mi?

- Ben bedava yapılan hatta üste para verilen etkinliklere

karşıyım. Çünkü o zaman bu etkinliğin kıymeti bilinmiyor.

Bizim kursumuzda da sembolik bir ücret alıyoruz. 80 üye

adayının tam 66'sı yüzer kron ödeyerek tiyatromuza üye

- Prnin arksında başka hang kurr var?

-Bu proje ekonomik desteğini Stockholm Büyükşehir

Belediyesi'nin Jðordbro yatırımından aldı. Projenin

organizasyonunu Haninge Belediyesi, genel sorumluluğunu

ise ABF üstlendi.

- Bu gövi te başınıza

yüt{ebilecek mi?

- İmkansız hocam, hala

tiyatromuza katılmak için

evime telefoĵn ediyorlar.

Ben onları kabul edemediğim

ıçın kuyrukta

bekletiyorum, bana yardım

edecek birini bulana kadar.

Bu yüzden,Õ 2002 yılı için

hazırladığım projede yarım

gün çalışabilecek iki

tiyatro öğretmeni önerim de var.

- Dœerneğ ne gii yardları oldu bu prode?

- Gerçeği söylemek gerekirse, yalnızca projeyi yazıp ilgili

makamlara bırakÚmak yetmiyor. Asıl önemli olan, projeyi

haļyata geçirmek, yürütebilmek. Aslında dernek yalnızca Türk

çocukları ile bir grup kĈuđrmamı istiyordu benden. Ben ise,Ħ

herkese yönelik bir çalışma olsun istedim. Çok üzücüdür,

derneğin kanalı ile bir tane bile Türk çocuğu gelmedi. Bu

proje şu an Haninge DemŎeği'nin kapasitesini kat kat aştı,

işte bu yüzden ana sorumlu olarak ABF'i devreye soktuk.

- Geťceğ yönelik planlar.è ..

- "Kalabalık Tiyatro" sunun ileride çocuk veð gençlere

yönelik tıpkı "Vµar teater" gibi bir tiyatro okulu olarak

etkinliklerini yürütmesini arzu ediyorum .... Çünkü tiyatro

gençlere ve çocuklara özgüven verir, dili kullanma yeteneği

geliştirmelerini sağlĄar ve kişilik kazandırır.

Ben kişiliğimi tiyatroda buldum. Mĸüziğimle geliştirdim.

YÝaşadığım ülkenin kültüründen alıntılarla daha zengin bir

kültür dağarcığım oldu. Benim kültürümden farklı bir kültüre

sahip olan İsveç'te kendimi, ülkemin zengin kültürünü,

tiyatrom ve sazımla kabul ettirdim. Hiç dışlanmadım, tam

tersi alkışlandım, ödüllendirildim.Ĩ

Bizim kültürümüzün Don Kişot'luğunu yapan Fikret

Çeşmeli 'nin, çocukluğundan bu yana pizzacılıkla ve

restorancılıkla uğraşmak yerine, bir kültür insanı olma

yolunda verdiği çaba ve savaşım, başlı başına ele alınması

gereken bir konu aslında.

Siz de çocuklarımızın, gençlerimizin

özgüvenlerini arttırmalarını istiyorsanız, bu

güzel kültür hareketinin bir kopyasını kendi

yaşadığınız bölgede başlatmanızı öneriyorum.

Röportaj ve fotoflar

Kenan Gündodu


Dorothee Sian

ÇOCUK

NE ZAMAN

AİLEDEN ALINIR

uzun zamandır huzursuz, hatta huysuzdu. Fîakat

ır türlü derdinin ne olduğunu söylemek istemiyordu.

nnesi bıkmıştı bu durumdan. Onun kavga ve

dövüşlerine artık bir son vermesini istiyordu.

Bir gün eve geldiğinde kızkardeşiylfČ kavga edip onu

döv¨dü. Daha da sinirleÿnipś anneÿsineÿ "aptĔal" v¨eÿ "iğçrençĚ"

diyecek kadar acımasızlaştı. Oğluna söz geçiremeyen anne,

sonunda dayanamayarak Ali'nin arkasına bir şaplak indirdi

ve onu odasına attı. Ali odasından, "Şimdi polisi arayıp seni

şikayet edeceğim" diye bağırıyordu.

Anne, İsveç'te çocukları dövmenin yasak olduğuna dair bir

kanŗun olduğunu başkalarından da duymuştu. "Çok saçma"

diye düşündü, "O zaman çocuklarımıza nasıl terbiye veıiriz?"

Kendini çĚareÿsiz, şĞaşkın ve güçsüz hissetti.

Ali okulda öğretmenine de söyledi dayak yediğini.

Öğretmen zaten Ali'nin evinde iyi gitmeyen birşeyler

olduğunu hissediyordu.

Öğretmen anneyle konuştuğunda Ali 'nin konsantrasyon

problemi olduğunu ve dersleri takip etmekte zorluk çektiğini

söyleyerek dayak olayını sordu. İsveççesi yetersiz olan kadın,

evdeki problemleri anlatmakta güçlük çekiyordu. Fakat

öğretîmen de, kadın da düzgün gitĔmeyen birşĞeylerin olduğçuŧnu

biliyorlardı.

On dört gün sonra okuldan yeni bir çağrı geldi. Okul

psikoloğu ve öğretmen bir toplantı yapacaklardı, tercüman

da ayarlanmıştı.

O toplantıda Ali'nin annesi ve öğretmeni tercüman

eşliğinde sık sık buluşmaya, Ali'nin okuldaki ve evdeki

durumuna en iyi çareyi bulmaya karar verdiler.

Aslında insanın kontrolü kaybedip sinirlenmesi o kadar

da anoıèmʼnal değildi. ÇocukÙ sınırlanŖ öğrenmeliydi. Fakat kaba

kuvvet kullanarak kontrolü kaybetmemek önemliydi.

Bazıları İsveç'te çocuk yetiştirmenin mümkün olmadığını,

İsveçlilerini çocuklarına terbiye vermediğini düşünüyorlar.

Bu doğru değil. Tanbii ki çocuklar terbiye edilecek, fčakat bunun

tek yolu kaba kuvvet ve şiddet uygulamak değildir. Çocuk

yetiştirmek sevgi göstermek ve sınır koymak ister.

Şit nedi?

Çocuğun bakımını ihmal etmek, yemek vermemek, sık sık

dayağa başvurmak, vücudunda sigara söndürmek, kolunu

bükmek gibi davranışlar fiziksel şiddet kapsamına girer. Sevgi

göstermemek, aşağılamak, izole etmek gibi davranışlar ise

psikolojik şiddettir.

Bu tip davranışlar nedeniyle de çocuklar ailelerinden alınabilirler.

Bu, hem aile hem de çocuk için çok zor bir durumdur.

Çocuğun aileden alınma nedeni okuldaki uyumsuzluğu ile

ilgili ise, ana-baba ve çocuk ile okul hemşiresi veya öğretmen

tarafĀından yapılan toplantılarda evdeki zor duruÖmun çocuğu

ne kadar etkilediğine bakıp evden uzun süreli, veya kısa süreli

alınıp alınmayacağına karar verilir.

Çocuğun aileden uzaklaştırılmasında en çĚok rastlanan

nedenlerden biri ise, uyuşturucu veya ağır hastalıklar yüzünden

çocuklarına bakamayacak durumda olan ana-babaların,

kendi istekleriyle çocuklarını başka ailelerin yanına

yerleştirmeleridir.

Çocuklar 1Ÿ2- 1Ÿ3 yaşlarına geldiklerinde onların neler

yaptığını, başlarına nelerin geldiğini bilmek çok zorlaşır. Bu

sadece göçmen ana-babalar için değil, İsveçliler için de

böyledir. Bu yaşlardaki çocuklar aileden uzaklaşırlar,

arkadaşĞlarını herkestĔen fĎazla önemserler.

Bu durumda ana-babalar aşırı baskı uygulamamak şartıyla

kontrolü elde tutmalıdırlar. Çünkü çocuğu hiç kontrol etmeden

başıboş bırakmak da hoş olmayan durumlara yol açabilir;

Çocuğun bazı rutinleri ve kuralları sevgi ve hoşgörü

çerçevesinde öğrenmesi ve bunların herkesin mutluluğu için

ge-rekli olduğunu bilmesi çok önemlidir.

B²azen mutĔlu ve sevgʼni dolu ailelerde de bazı pśroblemlerle

karşılaşılabilir. Ama polis ve Sosyal Hizmetler Bürosu çocuğu

çok önemli bir problem olmadıkça aileden almaz.

1Ź9


AB SOSYAL FONU'NDAN

ENFORMASYON

AVRUPA

SOSYAL

FONU'NDAN

PARA

ALMANIN

YOLLARI

B

ir değiş im toplumunda

yaş ıyoruz. Hızla ilerleyen

teknoloji, her meslek dalında

mantar gibi rakiplerin bitmesine

neden oluyor. Bu durum, şirketlere ve

şirketlerin bünyesinde çalış an

insanlara yeni beceriler geliştirmeyi

dayatıyor. Günümüzün iş dü nyasında

sü rekli yeterlilik eğitimi, şirketlerin

varlığını sürdü rebilmesi için bir

zorunluluk haline gelmiş durumda.

Küçük iş letmelerin, dış dü nyadaki

gelişmelere ayak uydurmalarına

yardımcı olacak bu eğitimlere yatırım

yapacak gü cü olmuyor genellikle.

Siz de işletmenizin gelişimi için gerek

kendinizin, gerekse elemanlarınızın

yeterlilik eğitimine yatırım yapmak

istiyo¦rsanız, İsv¨eç Avıruēpa Fo¦nuĒ (ESF­

Ri\det)ĥ 'Ñna başvurabilirsiniz. Bu fo nun,

kurum ve kuruluşların yeterlilik eğitimi

için kullanılmak üzere kaynakları v¨ar.

Bu konuda daha geniş bilgi almak için

kurumun genel müdürü Anne-Mĸarie

Qóv¨arfo rt ile görüştük.

"Aıvťrupa Sosyal Fonu'nun 'Vµaúxtkraft

mi\l 3'deki amacı, bireyin iş hayatındaki

konumuna, gelişimine yardımcı olmak

ve yeni iş alanları açmaktır. Bu proje

aracılığıyla şirketlerdeki yeterlilik

eğitimi için ekonomik destek alınabilir"

diyor Anne-Mĸarie Qóvarfo rt .


Gelecek analizi

Personeli mesleki gelişimlere

hazırlamak için, hangi tür eğitime gerek

olduğunu bilmek işletmeler açısından

zor olabilir.

-Bir işletme bizden yeterlilik eğitimi

için ekonomik yardım istediği zaman

ona, şirketin içinde bulunduğu durumun

analizini yapmasm¥ı şart koşuyoruz.

Şirket yöneticilerinin "NÜe yapabiliriz?

NÜe istiyoruz? Bugün nŗeredeyiz, yarın

nerede olmak istiyoruz?" gibi sorulara

verdikleri yanıtlarla onları bekleyen riskli

durumların ve aynı zamanda ellerindeki

olanakların tespiti yapılabilir.

Örneğin;Ú şirketin daha efeĂktif olabilmesi

için orÀganizasyon değişikliğine gitmesi

gerekebilir. Bazı durumlarda ise, işletmenin

bir tek kişiye bağımlı olduğu ve

o kişi işi bıraktığında, ya da uzun süreli

hasta olduğunda şirketin çok zor durumda

kalacağı ortaya çıkabilir.

Küçük işletmeler bu analizi yapmak

için Avťrupa Fonu'ndan para yardımı

alabilirler. Başvuru fo rmunda ayrıntılı

bir tahmini bütçe yapılır.Yôardımı

alabilmek için, proje masraflıarının

faĞturasm¥ı, fiħşini saklayıp düzenli bir

bilanço sunmńak çok önemli.

Peonel anal katıalı

-Analiz kurumda, işveren ve personelin

ortak çalışmasıyla yapılmalı. Biz

yardımı verirken personel katılımmı şart

koşuyoruz. "ÏNÜeyi daha farklı

yapabiliriz? NÜeyi tamaıètıĉlamalıyız?"

gibi sorulara, o fćırıènada çalışan herkes

cevap verebilmeli. İşverenin, elemanlarının

bilgi birikimini değerlendirmŅesini

istiyoruz, diyor Qóvarfort.

Yapılan analiz, işyerindeki personelin

yeterlilik eğitiminde kĈullanılacak bir

eylem planıyla sonuçlandıktan sonra

şirket, yeterlilik eğitim prÀojesi için

yardım isteyebilir.

- Çalışanlardan birinin, başka bir

çalışma ortammda, örneğin bir firıènţada

çalışarak, piyasadaki yeni ürünler

hakkında bilgi sahibi olması gerekebilir.

Bu bazen bir dil kursu, ya da başka

bir meslek kuŤrsuŤ d¸a olabilir. Her şey

personelin kendisini işyerinde daha

güvende veí yňetÂerli hissetmesi içindir.

Avrupa Fonu'nun, önüne gelen h¼er proje

başvurusunu kabul etmediğini de

belirtÂen Qóvarfort;Ú

-Sadece işveren tarafĀından hazırlanan,

personelin düşüncelerinin değerlendirilmediğini

tespit ettiğimiz projeleri

kabul etmiyoruz. Ortak katılım,

başvurunun tarafıŁmızdan onayı için bir

ön koşul. Güven vermeyen, örneğin büyük

vergi borçları olan şirketlerin

başvurularını reddediyoruz, diyor.

ileti ağrı

Dernek ve küçük fĊirmalar bir meslek

grubuna katılmanın avantajlarım yaşarlar

sıklıkla, diyor Anne-Marie:

• -Örneğin Vµisby'deki restaurant

sahipleri biraraya gelerek Visby'i nasıl

çekici bir turizm bölgesi haline getireceklerine

dair bir analiz yaptılar.

Genellikle turistler her gün aynı yerde

yemek yemekten hoşlanmıyorlar,

değişik yerleri ve tatlanŖ denemek istiyorlar.

Restaurant sahiplerinin aynı

özelliklerle birbirleriyle yarışmak yerine

birbirlerini tamŐamlamak istemeleri

çok mantıklı bir fikirdi.Onlar bu fiĨkre

aralarında kurdukları meslek birÀliği

vasıtasıyla vardılar.

İletişim ağlarının çeşitli şekilleri var.

Bunlar, aynı meslek grupları arasmda

olabileceği gibi değişik branşlar arasmņda

da olabiliyor. Bu da kurum ve kuruluşların

birbirleri ile azami ölçüde bilgi

alışverişinde bulunmalarını sağlıyor.

J-:-; J..!

• t .. 1 1

' ,t

-

Fonun her türlü hizmetine

dair yazılı belgeleri şimdilik

İsveççe, fakat yazılanları

anlamakta güçlük

çekiyorsanız bu konuda da

yardım almanız mümkün.

Avrupa Sosyal Fonu'nun da

tıpkı diğer kurumlarda

olduğu gibi gereksinim

duyana tercüman sağlama

yükümlülüğü var.

AVRUPA

SOSYAL

FONU

"Vaxtraft Mal 3" programı

40° yıl önce kurulan Aívrupa Sosyal

Fķonu,® Aímsterdam'Òda yapılan uluslarası

anlaşmadan sonra,® Aívrupa B³irliği'Ònin

"ġiş hayatı"ġ konularıyla ilgili en

önemli organlarından biri haline gelmiştir.

İËsveçÇ Aívrupa Sosyal Fķonu,® Aívrupa

Sosyal Fķonu'Ònun merkez program

ını İËsveçÇ'te uygulamakla yü|kü|mlü|dü|r.

B³u "ÐVaxtkrafĈt Mal 3"ġ programı

içÇin de geçÇerlidir.

P]rogramın amacı,® bireylerin iş

hayatındaki konumunu gü|çÇlendirerek,®

ekonomik gelişime ve işsizlik sorunun

çÇözü|mü|ne katkıda bulunmaktır. B³u

program,® işleyişin kalitesini ve geniş

kesimlere daha etkin bir şekilde

ulaşmasını sağlamak amacıyla,®

değ~işik kurum ve kuruluşlarla ortak

çÇalışmalar yapılarak yü|rü|tü|lmektedir.×

İş için pr

Resmi ve özel kuĐrum ve kuruluşlar uzun

süre iş piyasasmŇın dışm¥da kalmış

insanların iş piyasasına yeniden

kazanımı için yeni metod ve biçim

geliştinne prÀojeleri için de para yardımı

isteyebi 1Ŷ irler.

-Örneğin iş başvurularr§nın, iş

mülakatlanŤnm¥ nasıl yapıldığına dair

eğitim programı hazırlayabilirlerÀ. Uzun

süre işsiz olan biri, iş h¼ayatında geçerli

olan gizli kodları ve söylenmeyen

kuralları bilme ihtiyacı içindedir.

- Yôine bu çerçevede iş rotasyonu denilenŗ

bir uygulamada vardır. Örneğin, iş

yerinizde bir eleman 1 O[ haftalığına bir

eğitim programma katıldıysa ve onun

yeri boşsa, bu elemanın yerine bu süre

içinde işsiz bir kişiyi alabilirsiniz.

Firma bu durumda h¼em kendi elemam

için Vaúxkraft Mal 3 'Óden hem de yerine

alacağı geçici elemanm maaşınm bir

bölümü için iş ve işçi bulma kurumundan

yardım alabilir.

2ĭ1


Entesyona dete

KİMLER, NASIL YARDIM ALABİLİR?

Avrupa Sosyal FĶonu, entegrasyon,

çeşitlilik ve eşitlikle ilgili projelere

ekonomik destek v¨eriyor:

- Lòinköping'­deki Boşnak derneği bir

proje yürütüyor. B projede göçmenler

İsveççelerini geliştirmek ve bir iş

yerinde staj® yapma olanağı buluyorlar.

Göçmenlerin iş dünyasında yer almaları

için genellikle ekstra yatırımlar

gerekiyor. En çok da İsveç kültürünün

çĚok uzağçında bulunan göçmen kadınlar

için.

-Göçmen dernekleri böyle projeler için

insiyatifıł ele almalılar. Bi½z insiyatif

sahiplerine işbirliği yapacakları kurum

ve kuruluşlar konusunda bilgi

verebiliriz.

- Avrupa Sosyal FĶonu'­nun "Vµaúxtkraft

mal 3" projesi içinde desteklediği diğer

bir alan da bölgesel gelişme projÆeleri.

Bu alanda göçmen derneklerinin de aktif

olması için olanaklar var

-Bunu daha iyi açıklayabilmek için

bizden yardım almayan ama yine de bu

bölgesel gelişme çerçevesine uyan bir

projeyi örnek olarak gösterebilirim: Bir

spor derneğinin spor sahasında

bölgesindeki yol işçileri için gerekli olan

geçici barınma sorununu çözme olanağı

vardı. Bu geçici barınaklara olan talep

öyle bir arttı ki, dernäekÝ kısa zaman

içinde hem bir kafeterya açtı hem de bir

kamp yeri haline geldi. Bu durum

bölgesel gelişmeye çok iyi bir örnek

oluşturuĔyor, diyor Qóvarfo rt.

Mümel İs veççe ye

ge yo

FĶonun her türlü hizmeti½ne dair yazılı

belgeleri şimdilik İsveççe, fałkat yazılanları

anlamakta güçlük çekiyorsanız

bu konuda da yardım almanız

müÊmküÊn. Avrupa Sosyal Fonu'­nun da

tıpkı diğer kurumlarda olduğu gibi gereksinim

duyana tercüman sağlama

yükümlülüğü var.

Başvuru ve yürütme belgelerindeki

en önemli, hatta tek koşul verilen bilgilerin

tam olması. Yĺani banka hesap numarası,

adresler, organizasyon numarası

gibi bilgilerin eksiksiz olması.

Yĺürütme planı içinä yararlanabileceğiniz

materyal çok. İşsveççe olanä materyallerdeki

bilgiler size karışık geliyorsa

fonun danışma servi½si½ne telefon

edebilirsiniz ve oradan konunuza en

uygun olan kişi veya kişilere

ulaşabilirsiniz.

22

1- İş analizi ve iletişim ağı

Kim: Öũzel ve resmi iş yerleri.×

Ne için: Yõeterlilik ve iş analizi (5į0'éden az personelli

iş yerleri) ve iletişim ağına katılım.

Ne kadar: Yõardım kapsamındaki giderlerin yü}zde

5į0'éye kadarı.P^ersonel sayısına göre bir tavan

miktarı var.×

2- Meslek içi eğitim

Kim: Öũzel ve resmi işyerleri.

Ne için: İŬşveren ve personelin birlikte çalışmasıyla

ortaya çıkan meslek içi yeterlilik geliştirme eğitimi

Ne kadar: En fazla 400 bin koron, en az 5į bin

kron. Yõard ım miktarı, firmanın proj¾eye kendi

katkısına bağlı. Öũrneğin, böyle bir proj¾eye 100 bin

kron yatıran firma, giderlerinin en fazla yü}zde 40'éını

Va¢xĽtkraft MRa£l 3'Òden alır.

3- İş olanakları, rotasyon ve girişimcilik

Kim: Kurum ve kuruluşlar.

Ne için: İŬş piyasasındaki uzun sü}reli işsizler.

Ne Kadar: Kural olarak yardım kapsamına giren

giderlerin yü}zde 5į0'ési fon tarafından karşılanır.

Dĵiğer giderler iş ve işçi bulmu kurumu gibi

kurumların desteğiyle karşılanır.

4- Entegrasyon, çeşitlilik ve eşitlik

Kim: Öũzel kuruluşlar, şirketler, resmi kurumlar.

Ne için: Göçmen kökenli, ya da sakat işsizlere

yönelik proj¾eler ve eşitlik proj¾eleri.

Ne kadar: En fazla 100 bin kron.

5- Yerel gelişme

Kim: Dĵernekler, kooperatifler ve sınırlı ekonomik

kaynaklara sahip diğer gruplarş.×

Ne için: Yõeterlilik gelişimi ve program kapsamı

içinde kalan konularda ön araştırmalar yapmak.

Ne kadar: En fazla 20 bin kron.

ALTIN ÖĞÜTLER

*Ô Avijrşupa Sosyal FonČu'énČunČ (ESF-rşa¤dÉet) inČterşnČet

sayfasındaki (www.esf.se), bulunduğunuz bölgeyle

ilgili bilgilere bakın.× Çü}nkü}, her bölgenin

kendine özgü} bir çalışma biçimi var.

*Ô Dĵaha ayrıntılı bilgi almak, ya da doğru kişiye

ulaşmak için fonun danışma serv×isine telefon edin:

Tjel: 08-579 17 100

*Ô Sfü}rekli olarak dü}zenlenen enformasyon

toplantıları na katı I ın.

*Ô Fikrinizi bölgenizdeki fon temsilcÂiliğiyle tartışın.

*Ô Çalışanların meslek içi gelişimine yönelik bir

proj¾eniz varsa; başvurunuzŧun arkasında personelin

de bulunmasını sağlayın. Dĵiğer tip proj¾eler için

de İŬş ve İŬşçi Bulmu Kurumu gibi bir kuruluşun fikrini

almakta yarar var.×

*Ô Yõardımı alabilmek için, proj¾e masraflarının

faturasını.fişini saklayıp dü}zenli bir bilanço

sunmanız çok önemli.

İYİ BiR FİKİR BAŞARILI BİR PROJENİN

İLK ADIMIDIR

AY RINTILI BİLGİ ALMAK, YA DA DOĞRU

KİŞİYE ULAŞMAK İÇİN FON'UN DANIŞMA

SERVİSİNİ 08-579 17 100 ARAYIN

BAŞVURUYU PERSONELİNİZİN FİKİRLERİNİ

ALARAK HAZIRLAMALISINIZ.

PARAYI ALMAK İÇİN MASRAF

KAYITLARININ TUTULMASI ÇOK ÖNEMLİ

11ustration: Hamdi Özvurt


Sök bidrag för utveckling

av ditt företag!

VaxtkrĎaft Maøl 3 ger stöd till verksamłhpets- och kompetensanalyserĎ

paø företag och arbetsplatser d¸arĎ anstalld¸a och

ledning gemensamt tar frŃam en handlingsplan för frŃamtiden.

Vissa företag och arbetsplatser valjÄer att anlita konsulter

som stö{d i analysarbetet med¸an and¸rĎa lö{ser uppgiftĹen utan

hjualp utifrĶaøn. Ersattning för kostnad¸emŀa att genomföra analysen

betalas ut i efterhand.

Analysen ar en genomľgaøng av verksamhetens starka och

svaga sidor, av mö{jligheterĎ och hot. AnŠalysen talar om

hur förutsattningarnÈa för verksamheten ser ut idag och

hur de kan komma att se ut i frŃamtiden. U{tifrŃaøn denna kan

man faĝtta beslut om vilken form av kompetensutveckling

somĿ kćr¥avs för att mö{ta morgondagen.

Egenföretagare

F ö{retag som saknar anstallda gö{r sin analys tillsammans

med¸ andra företagare i natverksform. Genom att gö{ra analysen

tillsammans ges ett bra tillfüĿlle att reflİektera ö{ver

den egna verksamheten. Ett sarskilt projÅ ekt har sj ö{satts

för att stö{tta egenföretagare i detta arbete.

11

Europeiska Socialfonden Stockholm

V~ax°tí krïaftĺ mal 3

Informationsmöte

om

stöd till anal ys och kompetens utveckling

Tidag 19 mars kl 19.ã 00,

Strgata|n 19, Niiringslivets} hu~s

Tordag 4Ĕ april kl 19.ä 00,Ì

St rg

ta|n 19Ģ, Niiringslivets} hu~s

AnŔma.­aùnŔ sŠeºnšaùsŠtĕ tĕrďeº dÈaùgŇaùrď fąörďeº rďeºsŠpeºk×tĕiņvĮeº iņnŔfoĴrďmaùtĕiņonŔsŠtĕiņlŋlŋfĆalŋlŋeº.

.

□ Ja, jag kommer garna till informationskvallen.

(Markeradetalternativsomduarintressera~dav)

OYBS! EnŢb¹arŞt förŞ förŞetagňarŞe i Stoc¿khëolÿmŁ!

Rduantage Swaden bl

[l[N f,YA r.<:o.,s 0\/E =ı EONOM I I, -

r --------------------------------------7

D 19 mars

D 4 april

Frankeras ej

Mottagaren

Betalar

porto

Namn:

_

_ _ _ _ _ _ _

Företag: _________ Affarsomrade: ________

Adress:

Postnummer: __ Ort: _____ _____

e-mail:

Advantage Sweden

Svarspost

1Ĭ22 31Ĭ0° 70°0°

1Ĭ1Ĭ OZ 0°5 StŢockholm

telefon: _ _ _ _ ___ mobil: ______ _____

SkikckasvarstalonggenperĐ postŢ el¿lerĐ faxa tŢill¿ 08-5Į5Į5Į 165Į 36

Du kan svarĐa aven perĐ e-mail: info@vĘerĐitŢas.se

L--------------------------------------


1

kısa ... kısa ... kısa ... kısa ... kısa ... kısa ... kısa ... kısa ... kısa ... kısa ... kısa ... kısa ... kısa ... kısa ... kısa ... k

İsveç'te yeni uygulamalar

- Doğumla birlikte devlet tarafĀından

verilen ebeveyn parası 30 gün daha

uzatılarak 480 güne çıkasrıldı.

- Maaşlardaki gelir vergisi birkaç yüz

kron indirildi.

- Servet vergisinin serbest miktarı yalnız

yaşayanlar için 1,5 milyona, ortak

vergi ödeyenler içinse 2 milyona

yükseltildi.

- Elektrikteki enerjÀi vergisi kWh başına

1, 7İ öre yŧükseltildi.

- Kitap ve dergilerin katma değer vergisi

yüzde 25'den 6'ya düşürüldü.

- Kira yardımının evin gelirlerine olan

oranı yüzde 90'dan 91 'e çıkarılırken

kira yardımından pay alan çocukların

yaş sınırı ise 18'den 20'ye çıkarıldı.

- Emeklilere vergi indirimi yapıldı.YÝıllık

geliri 135 bin kronun altında olan

emekliler yılda. !¬ 320 kron daha az vergi

ödeyecekler. Gelir yükseldikçe vergi

indirimi düşerken, yıllık geliri 245 bin

kronun üstünde olan emeklilere herhangi

bir indirim yok.

- Teolevizyon vergisi 1 Ocak'tan itibaren

7İ2 krðon yŧükseltilerek yıllık 17İ40 krona

çıkarıldı.

- Öğrenci kredilerinin fağizi yüzde 3 'e

indirildi.

Eğitim desteği

Hükümet, İsveç'in küçük yerleşim

bölgelerindeki nüfu¡s seyrekliğine çare

olarak büu bölgelerdeki yüksek eğitim

kuruÃmlarını destekleme kararı aldı. 3 yıl

sürecek olan bu proje çerçevesinde bu

bölgelerdeki yüksek eğitim kur­uĕmlarına

150 milyon dağıtılacak.

Bu desteğin öncelikle belediyeler, üniversite

ve yüksek okullar ile valiliklerin

arasındaki işbirliğini harekete geçireceği

umuluyor.

Pernilla Nordtröm / ENTREPRENÖR

Emekliliğe ilgi yok

LòO 'nun göçmenleri yeni emeklilik

sistemŋi hakkında bilgilendirmek

amacıyla düzenlediği seminer, başvuru

sayısının çok az olması nedeniyle iptaÞl

edildi. Göçmenlerin kendi hakları ile

ilgili böyle bir konuya bu kadar ilgisiz

kalmalarından derin üzũüntóü duyduğunu

bildiren LòO'nun entegrasyon sorumlusu

Maraia-Paz Acchiardo; "ÏHepimizi

ilgilendiren ortak sorunlarımız

var ve bu sorunlara ilgi gösterip,

berebarce çözüm aramalayız. " dedi.

24

Medborgarhuset'te

Türkiye değerlendirmesi

Şubat ayının son hafđtası, Stockho¦lm'deki

Medbo¦rgarhuset'te, Türk

İsveç Dayanışma Derneği tarafĀından

düzenlenen "21. YÊüzyılınzÁ BaşındazÁ

DünzzÁvezÁTü"zÁkonulu toplantıya

sol hareketinin tanınmış liderlerinden

Mihri Belli ve İstanbul'dan gelen iksatÇJzp-yaHzarzÁSungur

Savran konuşmacı

o !¬arak katıldı !¬ar.

Toplantıda, 11 Eylül sonrası

Amerika'nın Ortţadoğu ve Afganistan'a

yönelik politikasında Türkiye'nin

rolünün yanısıra, Amerika'nın İran-Irak

gibi ülkeleri "terörist ülkeler" olarak

niteleyip, saldırma planları yapması ve

böyle bir durumda Kürtlerin Türkiye ve

Ortadoğu' daki durumu da tartıÌşıldıÌ.ħ

Konuşmacılardan Sungur Savran,

Türkiye' deki son ekonomik krizin İzmit

depremine benzer bir sarsmtı yarattığını

söyledi. İşçi hareketinin bu duruma

yeterince tepki göstermemesini eleştiren

Savran, Arjantin' de yaşanan ekonomik

krizle patlayan toplumsal olayları örnek

göstererek, önümüzdeki gün !¬erde

benzeri olayların Türkiye'de de yaşanabileceğini

söyledi.

Sunur Savrn(Solda) ve Mihri Bell

Türk-İsveç Danışma Derneğinin

aracılığıy Stockolm 'de birara

geldr.

Konuşmacıların, Amerika 'nın,

Afganistan ve Ortadoğu 'daki mazlum

ülkeler üzerindeki saldırgan politikasını

seıi bir dille eleştirirken, bölgede en az

AmerikaÞ kadar büyük bir tehlike

oluşturan Afganistan'daki Taliban

yönetimine ve Ortadoğu 'daki şeriatçı

akımlara karşı harhangi bir eleştiri

getirmemeleri dikkat çekiciydi.

Türkiye'deki liselerde

bekaret kontrolüne son

Milli Eğitim Bakanlığı liseli müdürlere

kuşkulandıkları kız öğrenciyi bekaret

kontrolü için zorla doktora sevk yetkisi

veren "Ïiffģetsizliği"Ï suç o !¬maktan

çıkaran yönetmelik değişik 1Ŷ iğini

tamamladı.

YÝürürlülük tarihi 31 Ocak 1995

olan yönetmeliğin 17İ. maddesine göre

kız öğrencilere okuldan atılma cezası

getiren "iffetsizliği tespit edilmiş olmak"

hükmüne göre okuÃl müdürleri

18 yaşın altındaki kız öğrencileri zorla

doktora bekaret kontţrolüne gönderebiliyorlardı.

Kontrol sonucu öğrencinin cinsel

ilişkide bulduğu saptanırsa, okuldan

atılma cezası veriliyordu.

Bu hüküm yerini geçtiğimiz günlerde

resmi gazetede yayınlanan bir haberle

"ÏToplumun ortak değerleriyle

bağdaşmayan ve eğitim ortamını

olumsuz yönde etkileyen davranışlarda

bulunmak" olarak değiştirildi.

Türbana ceza

MilĆli E´ğitim Bakanlığmın yönetmelikte

yaptığı bir başka değişiklik de "türban

için "ayrımcılığı körükleyici sembol"

tanımlaması getirmesi.Buna göre

türban takan öğrenciye öngör(ilen ceza:ì

Okuldan kısa süreli uzaklaştırınua.

YÝeni yönetmelikte "Ïkişileri veya

. grupları, dil, din, mezhep, ırk, cinsiyet,

siyasi düşünce,felsefı inançlarına göre

ayırmayı,kınamayı,kötţülemeyi,amaçlayan

davranışlarda bulunmak veya

ayrımcılığı körükleyen semboller taşımak"

okuldan kısa süreli uzaklaştırınŒa

cezŨasıgerektirecek davranışlar arasına

alındı.

Ev için borçlanmaya dikkat

Dagens NÜyheter'in haberine göre gün

geçtikce daha çok aile ev satın almak

için borca giriyor.Förening Spar Bank'ın

ekonomistlerine göre özellćikle çocuklu

ailelerin ev için borçlanmadan önce çok

iyi düşünmeleri ve dikkìatli olmaları gerekiyor.'

'FaizzÁvasatzÁbiryüzkselizÁ

bılz®zÁortazÁhallzÁaılz¯zÁçokzÁzozerzÁduundazÁ

blbÖil:zÁ"Îdiyen ekonomi uzmanları

çocuklu ailelere ev için borçlanmakta

acele etmemelerini öneriyorlar.


. kısa ... kısa ... kısa ... kısa ... kısa ... kıs

İsveç Türk İşçi Dernekleri

Federasyonu bünyesinde

"Kadın Komitesi" kuruldu

Antour ile ReseCentrum birleştiler

11 Eylül 20ĩ0ĩ1 'de AmerikÍa'ya karşı

yapılan terörist saldınŖ, ekonomik alanda

en çok seyahat acentalarını vurdu.

Bijirçok büyük havayolu şirketi ya iflĭas

etti, ya da iflasın eşiğine geldi. Seyahat

acentaları da bu olumsuz gelişmeden

paylarına düşeni aldılar ve varlıklarımċ

sürdürebilmek için yeni çözüm arayışları

içine girdiler. Durum İsveç'te Türkiye'ye

ağırlıklı iş yapan seyahatĔ acentaları

için de çok farklı değil.

Aıntour Seyahat Acentasının sahibi

Ahmet Aksetæ ile ReseCentrum'un sahibi

Emin Dinler, bu soruna en iyi çözümün

birleşmekte olduğunu gördüler ve müşteri

!Ůerine Mart ayının ilk haftçasından

itibaren, ReseCentrum'un Scveavagen'deki

yŀerinde beraberce hmizmet

vermeye karar verdiler. •

THYÝ ile anlaşmalı çalışan şirketlerin

çoğalmasmm, zaten geniş olmayan pazarı

iyice daralttığmı ve Türkiye a§Jrlıklı

çalışan seyahat acentalarını çok zor

duruma soktuğunu belirten Antočur

seyahat acentasının sahibi Ahmet Akse!¬;

"BizzÁIATAzÁ (DünyzÁHaºv}azÁ YÊollzÁ

B>irzÁ üyesizÁ olarak,zÁ dünyanmzÁherzÁ

yerinhezÁuçakzÁbiletwizÁsratwmazÁ hakkımızzÁ

olēmasınazÁraenzÁsenelerdzÁ TürkiyezÁyezÁ

ağırlıkzÁ vennı;,tikĈ.zÁ TüezÁ'ninzÁ

tazÁseferlerlezÁ uçanzÁmüştezÁbell­

dızÁvezÁpmekzÁdeez.zÁB¯ıızµzÁpazarzÁbuzÁkadØarzÁ

çokzÁbözwlününcezÁAntourĮzÁzorzÁ durumazÁ

düştü.zÁ GiderplerpimizzÁsabitzÁkalcırken,zÁ

geliıfeizzÁdümezÁoldzÁ BuzÁdurum­

dazÁçözzüzmzÁaÍraşmazÁgirþdikzÁvezÁsamızndazÁ

RÁeseCentrumzÁ ilezÁ bireşmeyezÁ kararzÁ

verdıkĈ.zÁKesinhliklezÁifasrzÁyazÁdazÁkapanhmazÁ

gibizÁbirzÁdØurumumuzzÁyok.zÁ Ta mzÁtwersri,zÁikizÁ

şirketzÁbırleşerekzÁmüşterıiõnizzÁdahazÁ

dazÁ iyizÁ vezÁ genişzÁ kapmsamlcızÁ hizmetzÁ

v}eımeyizÁ hedeflıyoruz.zÁ ReseÞCentrumzÁ

bLizzÁçokzÁdÙahazÁfazlazÁdüzÁaçıkz­zÁbirzÁ

ş1iökąetzÁ B¯izzÁ TükąiyezÁ uzmzcanlığzızmızzÁ

RÁeseCentrumzÁ'unzÁ düzÁ açılımıyz´zÁ

bi÷rleşincezÁ eskisindeßnzÁ deßzÁ güçlüzÁ

olacağzız. "zÁdiyor.

ReseCĴentrum'un sahibi E´mįin Dinler

de, Akse!¬ gibi düşünüyočr ve '' 11zÁEylzÁ

olaylarındanzÁ sonrazÁ sektözxrzÁ ep eyzÁ

sarsıntıyazÁ uğzrad1,zÁ rekabetzÁgüçleşti.zÁ

B>aktvızkzÁkĆosskoħcazÁhazÁvazÁyoħllzÁşiıketlriijzÁ

birleşıyor,zÁ 'bizzÁniyezÁbirlbeşmeyelcıiön'zÁ

diyezÁ düşündükzÁ v}ezÁ AntourzÁ'lazÁ ortakzÁ

çalışmayazÁ kararzÁ verdik.zÁ AmaçzÁ

müşteezÁenzÁiyzÁhizĀetizÁ vennek.zÁ BenzÁ

özybürzÁ TüzÁseyhatzÁacentalanmzÁdazÁ

bıifeşmeyezÁ daÝvetzÁedızÁ SÂonuçtazÁ

hepĪimi[zzÁ aymzÁ gemideÞyiz.zÁ EskidenzÁ

seyahatzÁacentvalarızÁ sahipĪlerizÁ birÿbirÿ­

lezÁ kĆonuşmuyn11şzÁ bıle.zÁAmazÁ

aÍrtıkzÁbirzÁarazÁyaÎzÁgelipzÁ oĦrtkzÁsoĦrunlarĭızmızazÁ

ortakzÁ çözümlerzÁaramayazÁ başladık.zÁ

BiiızÁ bLıifeşmemizzÁmüşteezÁ bi[rzÁ

zararızÁ yok,zÁ çünküzÁ fiatlbarzÁ zatenzÁ

herzÁüzçzÁaşağzÁ bÕeşzÁyukarızÁ ay,zÁenzÁ

fazlzÁ 40-50zÁkrnlukćzÁbirzÁfarkzÁoluyoı:zÁ

B>irleşi÷ncezÁ masraflarĮzÁ vezÁ işlerzÁ

bölbündüğüzÁ içi[nzÁ müşteriezÁ dahazÁfaçzlzÁ

vazÁayınz°nazÁvezÁiyizÁservizÁvennezÁimkamzÁ

douyojı:zÁ Ayca,zÁ Antalya,zÁ AnkaHraIJzÁ vezÁ

KonyazÁ'yazÁ diektzÁ uçakzÁ seferplerizÁ

pĩlanlanğmızzÁdazÁ vaÎr.zÁ "diyor.

Gerek Akse!Ů gerekse Dinler, Türkiye

yolcularına uçak biletlerini ayırtmakta

acele etmelerini önererek yaz sezonu

yaklaşmca biletlerin hızla tükendiğini

belirtiyor ve "bÖirazzÁdahazÁdüiineyıiõn "zÁ

diyerek yer ayırŝtèmayı erŝteleyen müşterilerin

açıkta kaldığını vurguluyorlar.

Federasyon yönetim kuruluna girdikten

sonra ilk akıllarına gelenin bir kadın

komitesi kurmak olduğunu belirten

Asuman Bijeyhan; "B²ugün nerdeyse

háiçbir derneğe kadın girememekte ve

derneklerimiz, sadece erkeklerin kullandıkları

kahvehaneler durumundadır.

Biz bütün derneklere 2 kadın

göndermeleri için mektup yollamıştık,

çok az dernekten kadın temsilci geldi.

Ama yine de 30 kadmı bir araya getirmeyi

başardık.

Toplantımızda İsveç 'te yaşayan Türkiyeli

kadınların yaşadıkları sıkmtıları ve

onların isteklerini konuştuk. Sağlık kočnusu

üzerine bµüyük istek vardı.ħ Düzenlediğimiz

ilk seminer, Türkçe bilen bir

doktor tarafĀından sağık konusu üzerine

oldu.

Daha sonra komiteyi oluşturacak

arkadaşları seçtik. Bijen federasyonun

yönetim kurulu üyesi ve kadın

sorumlusu olduğumdan, direkt olarak

baş«kanlık görevini almak zorunda

kaldım. Selver Ahmed arkadaş da

yönetim kurulu üyesi olduğu için,

očtomatik olarak komitede yer aldı.Onun

dışında Skarháolmen Demİeği'nden Figen

Özay, Ruhiye Fırat, dışarıdan katılan

Selmin Pek ve SIOS (űİsveç Göçmen

Federasyonları Birliği)ĥ kadın kolu

yönetim kurulu üyesi arkadaş«ımız Meral

Akgün'den oluştu kadın komitemiz.

En kısa zamanda Malmö ve Göteborg'daki

derneklerle de ilişkilerimizi

geliştirip, çalışmalarımızı daha geniş bir

alana yaymak istiyoruz. Zaten komite

tüm İsveç çapmda çalışacak" diyor.

Değerli

Prizma Okuyucuları!

Bölgenizdeki ilginç

olayları bize iletin

dergimizde yayınlayalım.

Tel: 08-450 26 88

Faks: 08-555 165 36

e-mail: prizma@chello.se

'Rdaksiyon

2ĭ5


STOCKHOLMS

STADSHUSAB

ENFORMASYON

G

iderek daha fazla sayıda Stockholmlü

oturduğu evin sahibi olmayı seçiyor.

Stockholm'deki ev sıkıntısı ev sahibi

olma konusunu gündemin başına yerleştirdi.

Özellikle şehrin merkezinde yaşayan pek çok

kiracı oturduğu daireyi satın alarak ev sahibi oldu.

Stockholm Büyük Şehir Belediye meclisi üyeleri ev sahibi

olma fĕırsatını, Familjebostaúder, Svenska Bostaúder ya da

Stockholmshem 'e ait dairelerde oturan kiracı !Ůara da sunmaya

karar verdiler. Doğal olarak otuęr®duğu daireyi satın alma

olanağını değerlendirip değerlendirmemek tamamen kiracının

özgür seçimine bağlıdır. İnsanın dairesini satın alıp almayacağına

kćarar verebilmesi için kćiracılık ile evsahipliği

arasındaki farkları çok iyi bilmesi gerekir.

AparŝtÂman sakinlerinin birleşip dernek kurarak (Bostadsforenin

içinde oturdukları apartmana sahip olmaları İsveç

için tipik olup bunun karşılığı başka ülkelerde de vardır. Bu

sistemin Türkiyedeki benzeri kooperatif evleridir. Bunun için

de bu yazıda konun daha iyi anlaşılması amacıyla kavram

olarak "dernek " yerine "kooperatif" kelimesini

kullanıyoruz.

Kiracılık ile ev sahipliği

arasındaki farklar

Stockholm 'de son yıllarda baş gösteren ev sıkıntısâı emlak

fiyatlarının oldukça fazla yükselmesine yol açmıştır.

Ev satın almak doğal olarak için de risk de bulunan bir yatırımdır.

Emlak fiyatları düşebilir, ya da bankadan alınan ev

káredisinin faizleri yükselebilir.

Dairenizde kiracı olarak oturuyorsanız, dairenin emlak

değerinin artmasının size hiç bir faydası olmaz. Ama toptan

para ödemediğiniz için paranızı kaybetme riskiniz de yoktÂur.

Fakat, dairenizi başkasına devredemez, satamaz ya da

yakınlarınıza miras olarak bırakamazsınız. Sadece, başka bir

kiralık daire ile değiştirme hakkınız vardır.

Kiracıların dairelerini satın almak amacıyla kurdukları

kooperatifin kar amacı yoktur. Daire sahipleri kooperatifeĂ

sadece masrafların karşılığı olan bir üyelik aidatı öderler.

Daireye sahip olmak belli bir ölçüde özgürlük içerir. Dairenin

sahibi evin planına kendisi karar verebilir. Bu özgürlük

beraberinde dairenin ve apartmanın bakımı sorumluluğunu

da getirir. Apartman iyi bakılırsa bu dairenin fiàyatının

artmasını sağlar.

Apartmandaki her türlü onarım ve bakım işi, bahçenin

bakımı, temizlik, ortak yaşam alanı düzenlenmesi gibi konular

daire sahiplerinin ortak sorumluluk alanına girer.

"KİRALIK DAİRE BAŞKASINA DEVREDİLEMEZ,

SATILAMAZ VE MİRAS BIRAKILAMAZ, SADECE BAŞKA

. . . . . . . . . ''

BiR KIRALIK DAiRE iLE DEGIŞTIRILEBILIR.


"ÜÇ TE iKi ÇOĞUN LUK

SAĞ LANSA BİLE HİÇKİMSE

OTURDUĞU DAİREYİ SATIN

ALMAY ZORLANAMAZ. "

Sorumluluk ve özgürlük, kiralık

daire ile satılık daireyi birbirinden

ayıran en önemli hususlardır. Daire size

aitse, tuvalet tıkanıklığı, duvar

kağıtlarının değiştirilmesi gibi işlemler

sizin sorumluluğunuzdadır. Ki½ralık

dairede ise bu gibi konular ev sahibinin

sorumluluğunda olup ödediğiniz kiraya

dahildir.

Kooperatif

nasıl kurulur

Son yıllarda özel şirket ya da şahısların

sahibi oldukları daireleri içinde oturan

kiracılarına satmaları giderek daha sık

görülür oldu. StockÌhkolm Kent Merkezi

'nin kararıyla birlikte bundan böyle

belediyeye bağlı Svenska Bostiider,

FamiljÃebostiider ve Stockholmshem

gibi şirketler de apartmanlarındaki

kiralık daireleri satış«a çıkarabilecekler.

Bu konuda daha da

ayrıntılı bilgi almak

ya da bilgilendirme

toplantılarımıza

katılmak istiyorsanız

08- 562 114 10

numaralı telefonu

arayın.

Türkçe bilgi içhı ise

08- 562 11413

numara! ı telefonu

arayın ve aklınıza

takılan her türlü soruyu

bize sorun.

Apartman sakinlerinin dairelerini

satın almak üzere biraraya gelip kooperatif

kurabilmesi için aynı apar§tmanda

oturan kiracıların üçte ikisinin

katılımı gerekmektedir.ħ

Kooperatifin kuruluş kararı, komşular

arasındaki uzun tartışmalardan, bütçe

dökümlerinden;Ú bankalarla, hukukçularla,

bina yöneticileriyle ve emlak

danışmanlarıyla yapılan görüşmelerden

sonra alınır.

Ama, üçte iki çoğunluk sağlansa bile

hiçkimse oturduğu daireyi satın almaya

zorlanamaz. E´ğer kiracı eskisi gibi dairede

kiracı olarak oturmak isterse kirayı

yeni ev sahibine yani kooperatifeĂ

öder. Kooperatifiàn, kiralık daireler

üzerindeki sorumluluğu belediyenin ya

da diğer ev sahiplerinin sorumluluğu ile

aynıdır.

2002 yılınının bahar ayları boyunca

Stockholm'ün varoşlamŎı da kapsayan

geniş bir bilgilendirme kampanyası

başlatılmıştır. Bu kampanyanın amacı,

kiracıları daire satın alımı konusunda

enine boyuna bilgilendir§mektir.

OTURDUĞUNUZ DAİREYE SAHİP

OLMAK YA DA

OLMAMAK

Ucuzluk

Kooperatif, apartmanın bakımını üstlenerek aylık

masrafları çok düşük bir düzeyde tutabilir.

Yatırım

Başkasına kira ödemek yerine kendi malınıza yatırım

yapmış olursunuz. Ev sahibi olmak uzun vadede çok

karlı bir yatırımdır.

Daha geniş özgürlük

Dairenizi ne zaman isterseniz satabilir, başkasına

devredebilir, ya da miras olarak yakınlarınıza bırakabilirsiniz.

Apartmanın bakımı, hangi masrafların ne

zaman, nasıl yapılacağı ve ne kadara mal olabileceği

gibi konularda komşularınızla beraber kendiniz karar

verebilirsiniz.Yapacağınız değişikliklerle dairenizin

standardını yükselterek emlak değerini arttırabilirsiniz.

Yenilenen ilişkiler

Apartmandaki ortak sorumlulukla beraber komşular

arasındaki ilişkiler daha samimi bir hale gelir.

Paranızı mülke bağlamazsınız

Ev sahibi olmak için toplu para gerekmektedir. Kiracı

olarak kalınca biriktirdiğiniz parayı mülke bağlamayıp

başka bir alana yatırım yapabilirsiniz.

Daha az sorumluluk

Hem dairenin hem de apartmanın onarım işleri ev

sahibinin sorumluluğundadır ve bu kiraya dahildir.

Daire değiştirme olanakları

Kiracı hakları yasalarla korunma altındadır. Taşınmak

istediğinizde,dairenizi değiştirmek, -deticek dair

kendiiz bulası koşulu- oldukça kolaydır.

AYRINTILI BİLGİ

İsveççe: 08- 562 114 10

Türkçe : 08- 562 114 13

9.00 - 18.00

(diğer saatlerde telesekreter)

Ziyaret adresi:Tenstagangen 14

Pazartesi-Çarşamba:9.00-13.00

Cuma:13.00-17 .00

2ĭ7


Ev Hizmeti'nde seçme özgürlüğü

1 O\cak 20°0°2 tarihinden itibaren,Ö tüm Stockholm'Òde verilen ev

hizmetlerinde (hemtjÇa©nst),Ö seçÈme öÉzgürlüğ~ü bulunmaktadır. Ev hizmeti

alma ihtiyacı saptanmış olan emekliler ve fĖizŪiksel engelliler,Ö

belediyenin ve öÉzel sektöÉrün sunduğ~u bu hizmeti,Ö kimden alacaklarıÍna

bundan böÉyle kendileri karar verebilecekler.

Belediyemiz, Stockholmlülere çok çeşitlilik ve

daha fazla seçme olanağı sunarak, yaşlıların ve

sakatların gereksinmelerini en iyi biçimde

karşı lamayı hedeflemektedir.

Kimlerin ev hizmeti alabileceğine ilişkin koşullar

değişmemiştir. Sözkonusu olan başvuruyu,

bulunduğunuz bölgenin yerel yönetimine

(stadsdelsförvaltning) yapacaksınız. Konuyla

ilgili bir görevli, (handliiggare) size hangi

hizmetin verileceğine dair kararla birlikte, bu

hizmeti size verecek özel şirket ya da kamu kuruluşları

arasından seçim yapabileceğiniz bir

liste de verecektir. Ücretin kendi ödeyeceğiniz

kısmı, kamu, ya da özel sektör kuruluşunu seçmiş

olmanıza bağlı olarak değişmez.

Halen size verilen ev hizmetinden memnunsanız,

sizin için değişen bir şey olmayacaktır. Kendilerine verilen ev hizmetinden memnun

olmayanlar, ya da ilk defa başvuru yapacak olanlar ise belediyenin onayladığı herhangi bir

kurum ya da kuruluşu seçebilirler. Belediyemiz, değişik şirketleri sistemli olarak deneyerek,

aralarından işbirliği yapacağı şirketleri seçecektir. Özellikle küçük işletmeciler ve göçmen

girişimciler teşvik edilip, desteklenecektir.

Burada temel amaç, ne tür bir hizmet alacağınıza kendinizin karar verebileceği bir olanak

yaratmaktır. Belediyemiz tarafından onaylanan her şirket, bireysel ihtiyaçlarınıza; dil, din,

kültür ve etnik kökene yönelik isteklerinize gereken ilgi ve saygıyı göstermekle yükümlüdür.

PRlZMA'ya abone oldunuz mu?

ÜCRETSİZDİR!

VILL DU HA PRJZMA 1

BREVLADAN VARJE MANAD?

O Ja tack. Jag vill fa PRiZMA pa sanıma sprak och till

sanıma adress aven i fortsattningen.

O Jag har fatt PRiZMA pa »tel• sprak.

Jag vill ha tidningen pa:

O arabiska O turkiska O persiska

O Jag har inte fatt tidningen hem.

Nanın

Jag vill ha en kostnadsfri prenumeration till:

Adress ____________ _

Postadress ___________ _

Telefon _____ E-post _____ _

GE BORT EN KOSTNADSFRI

PRENUMERATION

AV PRlZMA TILL EN VAN!

O Ja tack. Skicka PRiZMA till:

Nanın

Adress _____________

Postadress ____________

Telefon _____________

E-post _____________

O arabiska O turkiska O persiska

l'RlZMA

SVARSPOST

122 310 700

11 O 05 STOCKHOLM

O Nej tack. Jag vill inle ha PRiZMA i fortsattningen.

---------------------------------------- ------------------1


SERBEST KÜRSÜ

Göran Skytte'ye yanıt

Hasan Fehmi Mavi

Hanine Tü Kü

Derneği Başkanı

İsveçl Amerika ya göçüyle

Tü Avnıpa ya göçü farklı tai

koul ve tamamen farkli ekomik,

sisi ve sosl ortamda yaşadı iç

farklı nidirler.

P

rizma Dergisi 'nin Ocak 2002 sayısında, Göran

Skytte 'nin göçmenler açısından olumluluk görüntüsü

veren yazısı; özünde sık sık karşılaştığımız temel

ilkesel bir yanlışı da birlikte yansıtıyor.

Şöyle ki: yazar; • .. YalmzzÁburdazÁönemlizÁbıiz¬ farkızÁdazÁ

belıemizzÁgerekiy01:zÁ ZamanĞmėdazÁ AmeıziôkazÁ'yazÁgöçzÁ edenzÁ

İs veçli/er kendizÁbaşlanmėzÁçareleĕıinezÁbakmakzÁzojrundalar.ızÁ

BuzÁdurumzÁ onlarızÁ dahazÁ dazÁgüçlüzÁkılēıyord.zÁ SÂonzÁYJllrdazÁ

İs veç'ezÁgöçzÁ edenzÁgöçmenĞlezÁisezÁ buradazÁmültecizÁkampĩlarıķ,zÁ

aGnaGdiYlzÁ eğziYtimlerizÁ vezÁ ek]oĥnoĥmikzÁ yaGrdızmzÁ sĹiYsĹtemiylezÁ

karĭşzılaş1z»ı:zÁBuzÁon/anğzÁdahazÁgüçlüzÁdeJ,zÁ tvaHmzÁteezÁdahazÁ

zafzÁbirzÁhalezÁgetiiiyo1:."zÁdiyerek birçoklarının da düştüğü

bir hataya düşüyor. Göç ve göçmen olgusuna tek düze ve soyut

yaklaşıyor. Farklı tarihi süreçlerde, farklı ekonomik, siyasi

ve sosyal koşullarda yaşanan göçlerin değişik nitelikler

taşıdığını göremiyor.

Örneğin; İsveçlilerin Amerika 'ya göçüyle, Türklerin

Avrupa'ya göçü, farklı tarihi koşullarda ve tamamen farklı

ekonomik, siyasi ve sosyal.ortamda yaşandığı için farklı niteliktedirler.

Nasıl?

İlk Avrupa'da kurulan ve 17. yy'ın ortalarına doğru

gelişmeye başlayan kapitalizmle.halk malını mülkünü

kaybederek yoksullaştı. Özellikle Batı Avrupa' da işsizlik dev

boyutlara, patlama noktasında ulaştı. Bu durum da yaygın

ekonomik, siyasal ve toplumsal bunalımlara yol açtı. On

milyonlarca işsiz ve yoksulun sosyal patlamara neden

olacağının bilincinde olan egemen güçler, bunalımdan çıkış

yolunu; yarattıkları işsizler ordusuyla, üzerinde yerli halkın

yaşadığı, zengin yeraltı ve yerüstü kaynaklarına sahip olan

Kuzey Amerika Kıtası'nı işgal etmekte buldular. Önce

organize, silahlı gruplar büyük gemilere doluşturularak; işgal

edilmesi planlanan bölgelere gönderildiler. Oralarda yaşayan

silahsız yerli halkın, haklı olarak, sahip oldukları topraklan

işgalci çapulculardan koruma çabaları; silahla, şiddetle ezildi.

Bir çoğu vahşice katledildi. Sağ kalanlar ana yurtlarından

atıldı. Yerli halktan "temizlenen" topraklara, Avrupa'nın dört

bir yanından para karşılığı getirilen insanlar yerleştirilmeye

başlandı. Milyonlarca işsizi Amerika'ya götünnek için onları

toparlama, taşıma ve orada yerleştirme kumpanyaları

oluşturuldu. Bu kumpanyaların açtığı büyük reklam

kampanyaları sonucu, on milyonlarca insan Amerika'ya

gitmek için başvuruda bulundu. Bunlar peyderpey, uzun bir

zaman diliminde Amerika'ya yollandı. Ve yüz yılı aşan bir

sürede, 30 milyona yakın insan Amerika'ya göç ettirildi.

Amerika'ya göçe neden olan egemen güçlerin torunları:

İkinci Dünya Savaşı 'yla yıkımına neden oldukları Batı

Avrupa'yı, inşa ettirmek için de Türkiye gibi ülkelerden

işgücü olarak milyonlarca insan getirdiler. İşçilerin yaşama

ve çalışma koşullarını da kendileri belirlediler. Varoşlarda

yaşıyarak, Ortaçağ koşullarında en ağır işlerde gece-gündüz

çalışarak, bugünkü Avrupa'nm yaratılmasında en büyük

katkıyı koydular. En küçük insani talepleri söz konusu

olduğunda, utanmadan ''Biz işçi istedik, onlar insan çıktı"

demekten de geri durnıadılar. Bizler bugün hala en küçük

demokratik haklarımızdan yoksun olarak, üçüncü

kuşaklarımızla birlikte modern köleler olarak onların "Modern

Avrupa"sında yaşamımızı sürdürüyoruz ....

Peki, Türkler ve diğerlerinin 1960' lı yıllarda başlayan

ve günümüze kadar da için için Avrupa'ya yönelik işgücü

göçünün, Amerika'ya göçen İsveçlilerle admdan başka

benzer bir yanı var mı? Yok. Bir milyon'u aşkın İsveçlinin

de içinde bulunduğu, 30 milyon insan, Amerika'yı işgal için

göç etti. Oradaki insanların dörtte üçünü katlederek

Amerika'yı işgal ettiler. Ve toplumsal yaşama ilişkin tüm

kuralları kendileri belirlediler. Afrika'dan işgücü olarak

çalıştırmak için getirdikleri insanlarla, yerli halkı, yüzlerce

yıl köle statüsünde acımasızca sömürerek, bugün dünya

insanlığmın başına bela olan Vahşi Batı'yı yarattılar.

Yazımızın sonunu; Göran Skytte'nin "Ne zaman gerçek

bir İsveçli olunur" sözlerine bağlayalım:

Bi İsveç'e gelmemiz nede olan nedenle tüm

dü genelinde ortdan kalkasından sonra! ...

SİZ DE DÜŞÜNCELERİNİZİ ONBİNLERCE

PRİZMA OKUYUCUSU İLE PALAŞMAK

İSTİYORSAN iZ

Prizma

"Serbest Kürsü"

Box 242 82

104 51 Stockholm

ya da

prizma@chello.se adresine bir daktilo sayfasını

geçmeyecek şekilde yazarak bir adet

fotoğrafınızla birlikte bize gönderin. Yazınıza size

ulaşabileceğimiz telefon numarasını eklemeyi

unutmayın.

Redaksiyonumuz, gerekirse gelen yazılarda

kısaltma ve düzeltme yapar ve gelen yazılar

yayınlansın ya da yayınlanmasın iade edilmez.

29


,..,

IATA

ANR w

Resebureau AB

Önemli Duyuru!

Sizlere daha iyi hizmet verebilmek için

ANTOUR Seyahat acentanız ile ReseCentrum

Seyahat acentanız birleşmiştir.

Yeni Antour-ReseCentrum Seyahat Acentanız,

Sveavagen 39 (ReseCentrum) da

04 Mart Pazartesi gününden itibaren

hizmetinizdedir.

Her iki acentanın bütün telefon. fax. e-mail

adresleri aynıdır.

Yalnız ANTOUR'un adresi değişmektedir.

ANTOUR

Tel: 08-24 39 30

Fax: 08-24 39 34

www.antour.se

Sarıız

Emin Dinler & Ahmet Aksel

Filiz Sayın & Elif K.

Rem

Tel: 08-22 22 90

Fax: 08-22 44 90

ww.resecentrum.se

Sveavagen 39, (Box 3245, 103 64 Stockholm)

İsveç'te sizin seyahat acenteniz

Resecentrum i City AB

Sveavagen 39 · 111 34 STOCKHOLM

Telefon: 08-22 22 90 · Telefax: 08-22 44 90

Postgiro: 56 32 94-8 · Bankgiro: 5670-3671

E-mail: info@resecentrum.se

lnternet: ww.resecentrum.se

ww.dinler.com

Emin Dinler

Filiz Sayın

Dinler Hotel Ürgüp ****

Telefon: +90 (0)384 341 3030

Dinler Hotel Alanya ****

Telefon: +90 (0)242 526 2094

l'RlZMA

TURKISH TÜRK HAVA YOLLARI

AIALIN•s

W.lcome To >

AUITRIA

AVUSTURYA HAVA YOLLARI

9 Luftansa ALMAN HAVA voLARı

ANKARA'ya

T. H.Y ile direk

AVUSTURYA HAV YOLLARI ile Viyana aktarmalı

UÇUŞLARIMIZ İLE

HİZMETE

DEVAM EDİYORUZ

Attila Atik

Leyla Demiray-Didar Ünver

Upplandsgatan 1 O, 111 23 Stockholm

Tel: 08-24 00 60

PRİZMA'NIN GÜCÜNDEN YARARLANARAK

ŞİRKETİN-İN GÜCÜNE GÜÇ KATMAK

İSTEYEN İŞYERİ SAHİPLERİ İLANLARINI

PRiZMA'YA VERİYORLAR!

Siz de onbinlerce Prizma

okuyucusunun hizmetinizden

ya da

ürününüzden haberdar olmasını

istiyorsanız

08-450 26 88

no'lu telefondan bizi arayın ve

SİZİN İÇİN

uyguladığımız

özel indirimli ilan

tarifemizden

yararlanarak

şirketinizin gücüne

güç katın.

l'lZMA

?t

I

BiR ,-

C:OCUKLUK '""''·

RÜYASI ...


ldag har Sverige bortat tva miljoner pensionarer fran

mer an hundra olika lander. Vem kan tro att de alla vill

ha det pa samma satt nar de blir aldre och behöver

vard? Nu mer an nagonsin behövs det manga olika

sorters hjalp. Och da behövs det ocksa företagsamma

manniskor som pa olika satt kan bidra med nya ideer

och lösningar. Det ar viktigt med utbildning, sjukvard

och aldreomsorg. Alldeles för viktigt för att inte ta vara

pa all den förnyelsekraft som fınns i företagsamheten.

Företagare ar bra pa valfard. Ocksa.

SVENSKT NARINGSLIV

CONFEDERATION OF SWEDISH ENTERPRISE


Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!