15.09.2022 Views

Prizma 2

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.


icindekiler * ınnehall

Utgiven av: Simurg Media AB

Ansvarig utgivare och chefredaktör

Sahibi ve genel yayın yönetmeni:

Dilek Yaraş

Layout:

Ali Öztürk

PR&Annonsering

Halkla ilişkiler ve reklam

Anna Willen

Omslag/Kapak Foto

Gunnar Bergkrantz, Gonca Yazan

Eti stort tack till:

Mette Grut och Oya Yılmaz Wiberg

Bidrog gjorde i detta numıner:

Gülderen Sonsuz, Gülsen Yılmaz,

Muammer Özer, Sibel Tolunay

Tryck/Baskı: Grafıska Punkten AB

Adress:

PRiZMA

Box 132

101 22 Stockholm

tel: 08/795 35 02

fax:081794 34 02

eınail:

prizma.sinıurg@swipnet.se

ISSN: 1403-9265

4

*

5

*

6-7

*

8

*

9

9

KÜCÜk Bir Ask Öyküsü * En karleksberattelse om

en ung svensk flicka och en turkisk ki!le.

Yasamı askıa kusatmak ...

En dikt om karlek

Siirlerin Siiri - Salah Birsel

Litteratur. En dikt av den berömde poeten Salah Birsel.

Karanlıkların Evliya ceıebisi

Synskadade Osman, en mangsidig manniska, som bland annat

kan mycket om bilmotorer och data.

o Kadınlar Nerede?

Den kanda författaren Sema Kaygusuz om kvinnornas

situation i Turkiet.

Ah Su Erkekler * Pojkar kan uppfostras som flickor.

Vi kan kanske börja med att lara dem att diska.

Kadınsız ya da Erkesiz

* Om kvinnans och familjens betydelse inam islam.

10 Gene Olmak Kalay Değil

* Intervju med Tülin Uygur, som arbetar som expert med

invandrarungdomar.

ıı Geneler Mükemmel Olmak ısterıer

* Ç)m ungdomars behov av förebilder. Av Kevin Leman.

12 ısvec•in Deniz Gülü - Visby

* Hamdi Özyurt, poet, karikatyrtecknare och bosatt pa

Gotland, berattar om Visby.

13 Yağmurla rüzgarın, tarihle c9ğrafyanın

eıeıe vererek yazdığı siir! • Urgüp

* Ett förslag pa resmal i Turkiet: Ürgüp

14 Federasyonda secim vardı

* Turkiska Riksförbundet har haft arsmöte. En intervju

med den nya och med den gamla ordföranden.

15 Erken secim Cözüm Değildir

* Om valet i Turkiet.

16-17Bir cacukluk Rüyası

* En intervju med modeskaparen Senem Yazan, som har

framgangar bade i Sverige oc_h Turkiet.

18 Türkiye AB Ortaklık Anıasması

* En artikel om EU

18 Bilgisayar kösesi * Data - Internet

19 Bihter Öğretmenle Basbasa

* Matrecept. Hushalls ekonomi m.m ...

20-21cacuk Sayfaları

* Bam sidor

22 Okuyucu Sayfası

* Insandarbrev och lasarnas egna dikter

23 Durusay Yazan sorularınızı Yanıtlıyor

* Durusoy Yazan ger svar pa lasarnas fragor.

26 Sağlıklı Yasamın Anahtar Kelimesi

* Rörelsens vikt för manniskaps kropp och halsa.

27 Aman Disıerinize iyi Bakın

* Om nya tandvardsreformen.

28 Mema·nun Müzik Kösesi

* Recension av Turkisk musik som man lyssnar pa i Sverige.

30 Prizma Okuyucularına mektup

Brev till Prizmas lasare.

2 Prizma 2/99


VAR1N1 DEl{lEVCEl{

ZAMAN1M1Z VOl{!

evgiden, insandan yana seçimimizi yapacaksak eğer, gün bu gündür. Yarını

S

bekleyecek kadar zamanımız yok.

İnsanlığın uzak ve yakın tarihi şiddetin hiçbir soruna çözüm getirmediğinin kanıtı.

Kanın kanla yıkanmayacağı, kan davalarının hiçbir yere varamayacağı bu kadar

açıkken, toplumumuzda genel bir kan davası yaratmak isteyenlere karşı uyanık olmalıyız.

Yapmamız gereken şey çok basit aslında.

Hemen şimdi, gönlümüzdeki sevgiyi engelleyen kin ve nefret gibi duygulardan vazgeçerek

savaş çığlıklarına son vermek; ağzından ve kaleminden kan damlayanların dolduruşuna

gelmemek. Bu insanlar(!), kendileri sıcak evlerinde oturup kin ve nefret dolu yazılarını

yazarken, televizyon ekranlarında ölüm kusarken, internette bomba tarifleri verirken,

-belki de en ufak bir böbrek sancıları tuttuğunda doktor doktor dolaşırken-, başkalarını

ölmeye, öldürmeye gönderiyorlar. Böylelerinin, haklarını aradıklarını iddia ettikleri insanları

kendi böbrek sancılarını umursadıkları kadar bile umursadıklarına inanmak olanaksız. Öyle

olsaydı, gencecik insanları intihar ve şiddet eylemlerine teşvik ederler miydi?

İnsan, can aldığında katil olur. Başka bir şey olmaz. Hele kahraman hiç olamaz. İnsanların

can almasını onayladığımızda ise biz de suça katılmış oluruz. Bu kadar basit. Can almaya

teşvik etmek de en az katil olmak kadar büyük bir insanlık suçudur.

Hem de kaypakça işlenmiş birsuç.

Adı üstünde, insan Hakları, bütün insanları kapsar. Irkına, cinsine, inancına bakmaz. Söz konusu

olan, insana, canlıya zarar verilmemesidir. Ana baba hakkı diye bile ayıramazsınız, hele cumaresi

anası, cuma anası diye hiç ayıramazsınız. Cumartesi anasının yüreği cuma anasından, cuma

anasının yüreği cumartesi anasından farklı mı yanar sanıyorsunuz? Evladın sağcısı solcusu,

askeri gerillası olur mu sanıyorsunuz? Ya şiddetin sağı solu!?

Ne zamandan beri düşmanız biribirimize? Aynı topraklarda asırlardır dostça ve birlik

içinde yaşamadık mı biz? Ülkeyi işgal edenlere karşı omuz omuza mücadele vermedik mi biz?

Değişik kültürlere sahip insanların birarada hoşgörü içinde yaşaması Anadolu topraklarının

herkes tarafından bilinen en önemli özelliğidir. Dünyanın başka taraflarında, insanlar kendisinden

farklı diye birbirini kırarken, biz sevgi ve barış içinde yaşamayı başardık çoğu zaman. Doğal o­

larak, bizim burada sözünü ettiğimiz birbirine dostluk ve sevgi bağlarıyla bağlı olan sıradan

insanlar; dirayetsiz hükümetler ve yöneticiler, ya da onların kuyruğuna takılıp gidenler değil.

Anadolu halkının birbiriyle1ıiçbir zaman sorunu olmamıştır. Halk her zaman sevgi ve barıştan

yana olmuştur ve hiç kimsenin bu güzelliğe gölge düşürmeye hakkı yoktur.

Bütün dünyaya örnek olma şansımız varken elalemin maskarası olmak niye? Yardımı,

dayanışmayı birbirimizde arayacağız biz. Yaban ellerde değil. Biz birbirimize yeteriz.Elele

verip birlik olursak en olmaz sanılan şeyleri oldurma gücümüz var bizim. Yeterki seçimimizi

yaşamdan yana yapalım.

Türkiye hepimizin ülkesi ve biz bu güzel ülkede barış içinde kardeşçe yaşayacağız. Ülkeye

zarar vermek isteyen karanlık güçlere, mazlumu ezen zalimlere karşı olacağız, birbirimize

değil.

İster Avrupalı 'ya şirin görünme amacıyla olsun, ister bir takım gerçeklerin idrak edilmesinden

doğan bir iyi niyetle olsun, Türkiye'de bir takım demokratik gelişmeler oluyor. Bizlere

düşen görev, bu gelişmelerin daha da genişletilerek hayata geçmesinin ve sürekliliğinin sağlanmasının

takipçisi olmak. Türk, Kürt, Ermeni, Zaza, Süryani, Çerkez, Laz, Arnavut....demeden

herkesin hak ve özgürlüklerine sahip çıkmak. Aramızdaki birliğin, dostluğun,

sevginin kaybolmasına göz yummamak. Kışkırtmalar ne yönden gelirse gelsin kanmamak.

Güzellikleri farkedelim vakit geç olmadan.

Dilek Yaraş

ncumartesi anasının

yüreği cuma

anasından,

cuma anasının

yüreği

cumartesi

anasından

farklı mı yanar

sanıyorsunuz?"

3 Prizma 2/99


•• •• ••

SK DYKUSU

Ask düsmeye görsün bir kere

yüreğe. Siz yok sansanız da

o artık hep oradadır.

inda, yakışıklı pilot Fatih'i ilk kez Alanya'da gördü.

L "Telefon kulübesinin önünde sıramın gelmesini bekliyordum.

Aniden, birisi çok düzgün bir İngilizce ile nereli

olduğumu sordu. Arkama döndüğümde onu gördüm. Birkaç

kelime ile başlayan sohbetimiz sürdü gitti. Birbirimizden

ayrılamıyorduk ... Çok sonraları Fatih, orada karşılaşmamızın

rastlantı olmadığını, beni daha önce görüp gözüne kestirdiğini

ve telefon kuyruğuna benimle konuşma fırsatı yakalamak

için girdiğini söyledi..."

Linda, Södertalje'de doğmuş ve bütün

hayatı boyunca orada yaşamış. Bizlere

pek yabancı değil yani. Turist olarak

her sene değişik bir ülkeye gidiyormuş

önceleri. Ama, Fatih'le tanıştıktan

sonra diğer ülkelerin yerini Türkiye

almış. Artık her sene, hem de bazen

senede birkaç kez Türk:iye'ye gidiyor.

Hatta bir aralar kısa bir süre de olsa

Türk:iye'de yaşamayı denemiş. Öyle

turist bölgesinde falan da değil. Fatih'

in görev bölgesinde, Balıkesir' de.

"Bir kaç hafta kaldım Balıkesir'de.

Gündüzleri genellikle evde

"Birkaç kelime

ile başlayan

sohbetimiz

sürdü gitti.

Birbirimizden

ayrııamıyorduk."

oturuyordum. Akşam Fatih gelince çıkıyorduk dışarı."

Balıkesirlileri çok sevmiş ve cana yakın bulmuş Linda. Fıııncıyla,

bakkalla ahbap olmuş.

Ayrı dünyalar

Bir yılbaşı tatilinde de Fatih gelmiş İsveç'e. Fatih, İsveç'i oldukça

beğenmiş ama, burada yaşamayı düşünecek kadar değil.

Ayn dünyalar, ayrı ülkefer. Her ne kadar birbirlerini çok sevseler

de, sonunda ilişkilerini sadece arkadaş olarak sürdürmeye karar

vermiş Linda ile Fatih. Yazımızın başında dedik ya, sevgi

kaybolmaz öyle kolay yürekten, sadece biçim değiştirir.

Linda'nın Fatih'e olan sevgisi de Türkiye sevgisine dönüşmüş

zamanla. Şimdilerde ise Türkiye'ye yerleşmeyi bile düşünüyor.

Bir yandan Türkçesini ilerletmeye çalışırken öte yandan da

Türkiye' deki iş yerlerine başvuru mektupları gönderiyor.

Şimdi sanacaksınız ki, Linda'ya Türkiye' den iş teklifleri yağıyor.

İş verenler kuyr. Hayır efendim, Linda lisenin ticaret bölümünü

bitirdiği, bilgisayar kurslarına gittiği, İngilizce bildiği halde

Türk:iye'de iş bulmakta zorlanıyor. Üstelik, başlangıç için maaş

da istemiyor.

Anlıyacağınız, bir tek bizler değiliz ülkenin dilini yeterince

bilmediği için iş bulmakta zorlananlar. Hani, sırbu yüzden morali

bozulan, iş bulamadığı için kendini değersiz hissedenlere moral

olsun, bizden söylemesi. Görüyorsunuz işte bir İsveçli de Türkiye'

de işsiz kalabiliyor. Zaten, Linda da bu durumu çok doğal

karşılıyor, üzülüp bunalıma gireceğine, hani hani Türkçe çalışıyor

ve Türkiye'yedeki iş yerlerine başvuru mektupları göndenneye

devam ediyor.

4 Prizma 2/99


Yasamı askıa

kusatmak!

Arkamızda yaşanmamış o kadar çok

şey bıraktık ki,

yaşam nerede başladı, özlemler ve

çoşkular nerede bitti,

fark etmedik ...

Yaşamı, belki de yaşamadan tükettik

usulca, sessiz ve sitemsiz ...

Şair olmak kolay değil.

Hele bir de ...

senin duygularını

senden daha iyi ifade edenler oldu mu,

gitmez insanın eli kaleme.

Behçet Necatigil'in bir şiiri düştü dilime

bu aralar, yaşamı ararken bir yerlerde,

yol arkadaşım, sesim oluverdi:

SEVGİLERDE

Sevgileri yarınlara bıraktınız

Çekingen, tutuk, saygılı.

Bütün yakınlarınız

Sizi yc:nlış tanıdı.

Bitmeyen işler yüzünden

Siz böyle olsun istemezdiniz

Bir bakış bile yeterken anlatmaya her

şeyi

Kalbinizi dolduran duygular

Kalbinizde kaldı.

Siz geniş zamanlar ,umuyordunuz

Çirkindi dar vakitlerde bir sevgiyi

söylemek.

Yılların telaşlarda bu kadar çabuk

Geçeceği aklınıza gelmezdi.

Gizli bahçenizde

Açan çiçekler vardı.

Gecelerde ve yalnız.

Vermeye az buldunuz

Yahut vakit olmadı

Anılarla sırdaş yaşamak

bize göre değil!

Paylaşmak bugünü ve

kuşatmak yaşamı aşkla,

hiç birşeyi yarınlara ertelemeden

tam da böyle birşey işte istediğim,

anlıyor mu .. .

anlıyorsun .. .

anlıyorsun değil mi?

Onur Candeniz

■ ■ ■ ■ ■

SIIRLER SIIRI

A

Yazdığım şiirler içinde benim

Bir tanesi öyle içten öyle güzel

Jale mutlak siz de beğenirsiniz

J

Bir yeri var hele bütün yazılanlara bedel

Sizsiniz Jale o satırlarda adı geçen

Beyhan sizsiniz Güzin siz

Siz eskiden benim şiirlerime

Hep birden girerdiniz

Siz ki keskin kokuydunuz dünyadan

Yeşildiniz parlaktınız tizdiniz

Siz aşkın kuvvetiydiniz

On sekizinde ve baharda

Salah Birsel

Siirler ve Sairler oımez

Geçtiğimiz günlerde -seksen yaşında- yaşamını

yitiren büyük "deneme" yazarımız, usta ozan

Salah Birsel; kimsenin ardından gitmedi, kimse

de onu izlemedi. O, yaratıcılığın gerçek ilkesinin

yalnızlık olduğunu bilenlerdendi.

Salah Birsel, ilk şiir kitabı "Dünya İşleri" 1947

yılında yayınlandığında henüz yirmi sekiz

yaşındaydı, ama daha ilk kitabında şair kişiliğini

ortaya koyan olgun bir ürün vermişti.

Bundan beş yıl sonra çıkan "Şiirin İlkeleri" adlı

kitabı ise, şiire ilgi duyan herkesin bugün de

yararlanabileceği temel yapıtlardan biridir.

Salah Birsel, şairliğinin yanı sıra edebiyatın

''günlük'' türünde de ülkemizin en önde gelen

yazarlarından biridir. 1955 yılında yayınladığı

"Günlük', edebiyatımızda yayınlanan ilk günlük

kitabıdır.

Peş peşe yayınlanan deneme kitaplarıyla kendine

özgü bir deneme dili geliştirdi ve yapıtlarıyla yaygın

bir okur kitlesine ulaşmayı başardı. "Kahveler

Kitabı"," Ah Beyoğlu Vah Beyoğlu" gibi kitapları

deneme türünün başyapıtları arasında sayılmaktadır.

Deneme yazarı olarak bu denli ünlenmesi, onun

şair kişiliğinin gölgede kalmasına neden olmuştu

ama, ömrünün son yıllarında yeniden yoğun bir

biçimde ilk uğraşı olan şiire dönerek, şiir dünyamıza

da birbirinden güzel şiir kitapları armağan etti . .&

Durusoy Yazan

5 Prizma 2/99


Karanı

Siz hic; araba motoru

tamir ettiniz mi?

Bilgisayarda cizimler

yaptınız mı? Avrupa•yı

doıastınız mı?

Gözleriniz kapalı!

Osman Güven; 1954 yılında Niğde'nin bir köyünde dünyaya gelir.

Yerinde duramayan, etrafa illallah dedirten yaramaz bir çocuktur

Henüz üç yaşındayken, halk arasında yılancık denilen hasta

yakalanan Osman, ortalama bir yıl süren göz ve baş ağrısı son

görme duyusunu tamamıyla yitirir.

"O günlerdn aklımda tek kalan, şiddetli bir başağrısı ve b

renkler." diyen Osman, ilkokulu Gaziantep'te, ortaokulu is

Ankara' da, görmeyenler için düzenlenmiş devlet okulunda yatılı

olarak okur. Görme duyusu kaybolmuş ama, yaramazlık huyu

kaybolmamış. Eline geçen herşeyi incelemek arzusuyla ya bozar

ya da kırarmış.

"ilkokul üçe giderken okulun elektrik sistemi bozulmuştu.

Herkes bu işi benim yaptığımı düşünmüştü. Masum olduğumu

hiç kimseye kabul ettiremedim. "

Lisenin fen bölümünü başarıyla bitirdikten sonra Türkiye

Petrolleri 'nde telefon santrale ısı olarak iş bulur Osman.

"Santral memurluğu yaptığım sıralard, Avrupa ya çıkmak için

ön araştırma yaptım. Avrupa 'nın çeşitli ülkelerine ve Amerika ya

görmeyenlerle ilgili bilgi almak için mektuplar yazdım. En ayrıntılı

bilgi isveç 'ten gelmişti ve isveç yaşamak için çok cazip bir ülke

"lsveç ly

kı köde

ka iç

girilmesi en

ko

üldi''

gibi görünüyord. Daha sonra,

isveç 'teki yetkililere -Turist olarak

gelsem bana tesislerinizi

gösterir misiniz-diye mektupla

sordum."

İsveçli yetkililer Osman'ın

bu teklifini kabul etmemişler.

Göçmen Dairesinin göçmenlerin

ülkeye kabülüne yönelik

kuralları sıkılaştırmalarının

Osman'ın mektubuna verdikleri

red cevabıyla başladığı

rivayet olunur.

Ama Osman, İsveç'e gelmeye ve burada kalmaya karar

vermiştir bir kere.

"O zamanlar bugünkü gibi sınır kaılarından geri çevrilme

durumları yoktu. Hele isveç iyice kıyıda köşede kaldığı için

girilmesi en kolay ülkelerdendi. 1975 yılında uçakla isveç 'e

geldim. insanlarla az ve bozuk bir ingilizceyle diyalog

kuruyordum. Öyle ki, hava alanındaki görevliler de böyle bir

durumla ilk def karşılaştıklarını söylüyorlardı. .. Tek başına,

gözleri görmeyen, Orta Doğulu bir adam!"

Toprağından koparılmış bitki

Osman, İsveç'e ilk geldiği zamanlarda herşeye hayran olur.

Ama zaman ilerledikçe yalnızlığın ve hayal kırıklığının içine

düşmeye başlar.

"ilk geldiğim yıllarda Türkiye 'de herşeyin bozuk ve ilkel

olduğunu, Avrupa 'da ise insana çok değer verildiğini ve halkın

.t.\'•·\\\ \'\\' \\\\

,

uıı, \\,\\.\\\\.\\ \

çok bilinçli olduğunu düşünürdüm. Aşağı yukarı iki yıl sonra,

Türkiye 'deken batı proagndasının etkisi ile beynimin yıkanmış

durumda olduğunu farkettim. Aslında isveç 'in de Türkiye 'den

pek farkı yoktu. "

Osman'a göre İsveç bizlere pek uygun değil.

"Bizler toprağından koparılmış birer bitki gibiyiz. Yeşerip dal

verebilmemiz için yine o.topraklard olmamız en doğrusudur. .. Ben

bu topluma entegre olamadım. isveç entegrasyona uygun bir

toplum değil. Kaı komşusuyla bile ilişki kuramayan insanlar,

göçmenlerle nasıl uyum içine girebilsin ki? isveç 'in iklimi de,

insanları da çok soğuk. Bu ülkede kendimi çok yalnız hissediyorum.

Türkiye; sosyal ve

sınıfsal farklılıkları

büyük bir ülke ama,

cennet de olsa cehennem

de olsa bizim ülkemiz. "

··ı:eıın ad

intet

a,

ta ve

an"

Bu soğuk ülkede

kendini yalnız hisseden

Osman'ın yalnız

olmadığı dönemler de

olmuş. İki kez evlenmiş.

İki evlilik de ayrılıkla

sonuçlanmış. Çünkü; her iki evliliğinde de eşleri çocuk istemiş

ama, Osman, haksızlıklarn bu kadar çok olduğu bir dünyaya çocuk

getirmek istememiş. Şu sıralarda , yeniden sıcak bir aile yuvası

kurmayı hatta bu sefer bir de çocuk yetiştirmeyi düşünüyor.

Evleneceği kadının karakterinin sağlamlığı ve eğitiminin yüksekliği

önemli Osman için.

6 Prizma 2/99


"İlk gel diğim yıllarda

Tü'de he bozuk ve

ilkel olduğunu, Avra'da ise

in çok de ve

ve halkın çok blllnçll

ol dü"

Kırgız Gelin

Geçtimiz günlerde, Kırgızistan'dan bir talibi çıkar Osman'ın.

Gelin adayıyla İnternet aracılığıyla tanışır ve anlaşırlar. E-mail

değiş tokuşlarıyla derinleşen ilişkide gün gelir karşılaşmaya ve

anlaşırlarsa evlenmeye karar verirler. Osman, büyük heyecanlarla

Rusya'ya uçar. Ama, hayat her zaman beklentilere uymuyor.

Osman'ın vizesi yoktur. İlk uçakla geri gönderilmek üzere

nezarete alımr .... Osman, "Etmeyin eylemeyin kız görmeye geldim

buraya. Hiç olmazsa bir kaç saatliğine salın da kızla buluşayım. "

derse de, polisler nuh der peygamber demezler. Ama, sonunda

Osman'ın ısrarları karşısında pes ederler ve kızı nezarete çağırırlar.

Gelin ve damat adayı çok romantik bir ortamda olmasa da

buluşmuşlardır sonunda. Gel gör ki, yine umduğunu bulamaz.

" Kız hiç kama uygun değildi. Sanki o mektupları başkasına

yazdırmış gibiydi. "

Varsa yoksa teknik

Evli olduğu sıralarda, eşinin ehliyet almasını sağlıyor. Sonra da

elden düşme bir araba satın alıyor. Araba elden düşme olunca

masrafı çok olur, sık sık tamir etmek gerekir. Ne gam, zaten Osman

biraz da bu özelliğinden dolayı elden düşme arabayı tercih

ediyor. Öyle ya, hiç sorun çıkarmayan bir arabayı ne yapsın, ona,

inceleyecek malzeme gerek. Evine aldığı elektronik aletleri de

özellikle eskiciden toplar ki teknik merakını tatmin edebilsin. Satın

aldığı alet ne kadar eski ve bozuksa o kadar iyi Osman için. Bu

tamir işini o kadar ileri götürür ki garajdan çıkmaz olur. Sonunda,

o zamanki eşi '' sen arabayı benden daha çok seviyorsun, bütün

gün garajda arabanın başındasın. "diyerek isyan eder.

Son zamanlarda ise araba motorunun yerini bilgisayar almış.

Bilgisayar konusunda birçok gözü gören insandan daha bilgili.

O kadar ki onun bu özelliğini bilenler başlan bilgisayarlarıyla

derde girdiğinde hemen Osman'a koşuyorlar. Bu arada, hiçbir

görmeyenin yapamadığını yapıyor ve bilgisayarda grafik

sembolleri analiz ederek şekiller çiziyor. Bunu da tamamen kendi

buluşu olan bir okuma sistemiyle gerçekleştiriyor.

İngilizceyi yerinde, yani Londra'daki dil kurslarında öğrenen

Osman bütün Avrupa'yı dolaşmış.

''Farklı kültürleri, değişik coğrafi koşulları yerinde görmek

için seyahat etmeyi severim. Son zamanlarda, eskiden beri çok

merak ettiğim Jaonya ya gittim. Amacım Japon kültürünü ve

teknolojisini incelemekti. Tokyo 'nun kuzeyinde yabancı ülkelerdn

gelenlerin kaldığı bir otelde bir ay kaldım. Avrupa 'dan,

Amerika 'dan gelen insanlarla tanışmak, fikir alış verişinde

bulunmak çok ilginçti. Keza, bir yanda çatal bıçakla, diğer yanda

ise çubuklarla yemek yiyen insanları görmek de çok ilginçti. "

Osman, yaşadıklarını öyle canlı anlatıyor ki, görmeyen gözlerle

bunları yapan bir insan bir de görseydi neler yapardı acaba diye

düşünmeden edemiyorsunuz.

"Görme duyusundan mahrum kalmak insanın yaşamını çok

- zorlaştırıyor ve sınırlıyoı: Ama, bu durum beni aynı zamanda

mücadeleye de teşvik ediyor. İnsanoğlu imkanlara sahip

olduğunda tembelleşiyor, mücadele

etmiyor. "

Osman mücadeleyi o kadar

seviyor ki, bazen kazara tüneldeki

tren yoluna düşse bile,

değnek kullanmayı -onuruna

yediremediği için- kesinlikle

reddediyor.

Kendisini gören insanlarla

kıyasladığında, bakar körlere,

yani görme duyusu olup da bunu

değerlendirmeyi beceremeyen-

''İ

im

sa

olda

te el··

lere kıyasla çok daha iyi durumda olduğunu düşünüyor.

Bu arada, toplumsal sorunlarla çok yakından ilgilenmesi ve

düşüncelerini cesurca ifade etmesinden dolayı da başı derde giriyor

arasıra. Türkiye'de iken aşın sağcıların, İsveç'te ise ırkçıların

saldırısına uğramış birkaç defa.

"İsveç 'te bizim gibi/ere ayrılmış ekonomik imkanlar bir çok

ülkeye nazaran bir hayli yüksek. Ama, görme engellilerin işsizlik

oranı diğer Batı ülkeleriyle karşılaştırınca daha yüksek.

Türkiye 'nin görme özürlüleri İsveç 'teki/erdn daha aktifler. Adam,

hiç bir güvencesi olmadığı için çantasını koluna takıp pazara

gidiyor ve o kalabalığın içinde limon satıyor. Görmeyenlere

yönelik dernekler de var Türkiye 'de ama, hepsi farklı politik

görüşlere sahip oldukları için uyum içinde çalışamıyorlar. "

Son günlerdeki en önemli uğraşlarından biri, on yıl önce

Ankara'da kurduğu ve erkek kardeşinin işlettiği fotoğrafçı

dükkanında yararlanmak üzere fotoğraf dünyasındaki son gelişmeleri

izlemek olan Osman'ın teknik merakı hiç bitmeyecek

gibi görünüyor._.

7 Prizma 2/99


O KADINLAR

NEREDE?

Sema Kaygusuz

Ahmet Hamdi Tanpınar, yanında olmayan kadınlara şiirler

yazmakta ustadır. Yaşamayan, soluk almayan, eti olmayan

"o kadını" düşler bir şiirinde:

"Kimbilir neredesin?

Senindir yine akşamlar

Merdivende ayak sesin,

Rıhtım taşında gölgen var."

Dahabirçokşairinşiirlerindeyaşayankadınlarıdüşündükçe,kendi

kadınlığımındaşiirselbirimgelemolduğuduygusunakapılıyorum.

Aragon,Elsa'nıngözlerinebakarak,kendikadınınıyaratıyor...YahyaKemal,okadını,körfezdekiderinsuların

aksinde,irigüllerin,mehtapışığınınaltındagörüyor.

Görüyorsunuz ya şairlerbenihaksızçıkarmıyor.

Olmayankadınlar,şiirlerdeyaşayadursunlarbir

deolankadınlaradönelim yüzümüzü.

Tam142yılönceNewYork'dabirtekstilfabrikasındaçalışankadınlar,düşükücret,uz{unçalışma

süreleri ve insanonurunaaykırı çalışma

ortamlarınakarşıbaşkaldırdıvedirenişegeçti.8

Mart1857yılındagerçekleşenbuolay,kadınların,

hakaramasavaşınınilkkilometretaşıdır.Ogün

neyazıkki151kadınhayatınıkaybetti.Buolaydan53yılsonra,1910yılında

Kopenhag' da

I

toplanan UluslararasıKadınKonferansında, 8

Martgünü,DünyaKadınlarGünüolarakilan

edildi.Bu gününBirleşmişMilletler'ce , :ı ; ·} ı

benimsenmesiancak1975yılındamümkün

oldu.

142yıl öncesiyle, bugünkıyaslandığında,

alınanyolunazımsanmayacakölçüdeverimli

olduğunudüşünmekbirazsafdilliketmekolur.

Çünkü, sayısal veriler, dünyadakikadın

acılarınındinmediğiniortayakoyuyor.Şuanda

dünyadaki yoksul insanların 1,3milyarı, kadın.Asya, Afrika

ülkelerindekikadınlarınçoğunluğuokuma,yazmabilmiyor.3.

Dünyaülkelerininkadınları, halengelenekselklişelerle,

cinayetlere,yoksulluklara,düşükücretleremaruzkalıyor.

Türkiye'deisekadıntartışmasıgeneTürkiyekarakteristiğine

özgü bir biçimde yol alıyor.Geçtiğimiz yılRefahPartisi'nin

propogandalarıyla,ortalıktadolaşmayabaşlayanşeriatgölgesine,

büyük tepkiler gösterildi.Geneldelaikkadınportresiniortaya

koyansiviltoplumörgütlerindenherbiri,basıntoplantıları,çelenk

koymatörenleri,TVforumlarıdüzenlediler.Bundantam75yıl

önce,ulusçatartışmasınıbitirdiğimizbukonular,büyükpuntolarla

tekrarhayatımızagirdi. Çevremizdeki kimiaydınlar,butartışmalarınkadmkimliğinitekrardirilteceğiniönesürdü.Hiçdeöyle

olmadı,bizdekonularkadınlabaşlar,nedenseheperkeklebiter.

Yasakoyucuların,yargıve yürütme erklerinin çoğunluğunun

erkeklerdenoluştuğunudüşünürsek,dahaiyisinibeklemekhata

olurdu.Sonunda "kadın dövülmeli mi?" gibiçağdışıtartışmaları

dinlememekiçintelevizyonlarımızıkilerekaldırdık.

İçiboşaltılmışTVprogramlarındankaçabilirsiniz ancak,

gerçeklersiziüzmeyedevamediyor."KadınDayanışmaVakfı"

nınyaptığıbiraraştırmayagöre,kadınlar,isterüniversite,ister

lise eğitimigörmüş olsun, istersegecekondudaotursun,

azımsanmayacakorandadayakyemeyedevamediyor.Geneaynı

araştırma,kadmm sürekli küçükdüşürüldüğünü,horlandığmı

doğruluyor.Doğulukadınlarımızındörtteüçüokumayazma

bilmiyor.Bildiğivarsayılanlarıniseeneğitimlisiancakilkokul

mezunu...Çoğunluğunun sağlık sorunu var.Yaşamları ise

tarlalardatükeniyor.

Buyüzyıldakadınerkekeşitliğininbirtekkıstasıvar.Kadın

öğretimüyelerimiznekadarartsada;elisilahtutankadınordu

mensuplarımız, erkekleretaşçıkartacakgüçteolsada; hatta,

belediye otobüsü şoförleri kadın olsa da; iş geliyor

parlamentodakikadınsayısınadayanıyor.Kadın,emeğivegücü

paylaşmaklabirlikte,emeğini,vegücünükorumahaklarınıda

elindetutabilmelidir.Türkiye'de550milletvekilininsadece13'ü

kadın.Kadınmilletvekilioranı yüzde 2,4! LatinAmerika'dan

Afıika'yakadar,birçokülkedeuygulanankadınparlamenter

kotasını,Türkiye'deuygulamaktageçkalmadıkmısizce?Bizim

"alaturkaerkek"taklidiyapankadınpartibaşkanlarınadeğil,

kadınduyarlılığıylakendisini"insanlaştınmş"gerçek

kadın!aragereksinimimizvar.

Benimiçin"8MartDünyaKadınlarGünü"demek,kadınsızbarışın,kadınsızadaletin,kadınsız

sistemlerin topalladığınıtekraranımsamak

demektir.Amaözelgünler,reklamcılarınve

sermayelerin eline düşmeyegörsün,ortalık,

çiçektenhediyedengeçilmiyor.SankiNew

York'dakitekstilişçisikadınlar,kocalarımız,

sevgililerimizbizeözelhediyeleralsınlar

J 11 diyeöldüler!

· t\ ·. ,\

GeçenlerdeCosmopolitanDergisi'nin

j ' i \\

\

arşivlerini karıştırırken karşıma

1 , ''' , : \ '\ \ rengarenk bir sayfa çıktı.Sayfayı

' 1

\ ', okurken yüzümdeyayılanburuk

1

gülümsemeyisize tekrar gönde-

' ·~ ,; · {|11

_

rıyorum.Oburukluk,kendımesak-

, nındir yine ' şamarl . . başlığışö leydi " Kadınlar Giii

-rdivende atK, se i;L: r nü 'nde Ozel Bir Parti Verin,

J Rlhtım taşında ğöJe rı.' Konukları _

nıza Hint Spesiyalleri

'·:, [ ı. .:" Yedirin. "Tştahaçıcı fotoğraflarla

-- -. t ___,;

birlikte,bademlikalamar,domatesve

mozerellakareleri,Thaiusulübalıkyadasusamlıkaridesgibi

nefistariflerverilmiş.Şimdioburukgülümsememinnedenini

açıklayayım.OsayfadaHintkadınlarınınyarattığıbirkültür,bir

akşamüstübrunchındakilezzetgibi gelipgeçicibiröneriden

başkabirşeydeğildi.Amabizleroyeniyemekleritadarken,

Hintkadınlarınınyaşama hakkınm daha anarahmindeyken

almdığınıbilmekzorundayız.Hindistan'dakızçocuğasahip

olmak,aileiçin"felaket" anlamınageliyor.Kızçocuk,özellikle

evliliksırasındaerkeğinailesineverilendrahoma(çeyizparası)

yüzündenparasalyüktenbaşkabirşeyifadeetmiyor.Yıldabeş

binkadın,ülkedekianti-drahomayasasmarağmen,sırfdrahoma

getirmediğiiçinkocanınailesitarafmdanyakılaraköldürülüyor!

Gördüğünüzgibibumanzara,Thaiusülübalıkyemekkadarkeyif

vericideğil.

Evet o şiirlerdeki kadınlar hiç yaşamadı. O kadınlar

nerede, bilmiyorum. Güzellikleriyle, esrarengizlikleriyle hep

suya vuran bir iz gibi dizelerde kaldılar. Ama biz, biz yaşayan

kadınlar, hangi şiire, nasıl gireceğiz? .6

8 Prizma 2/99


KADIN

YA DA ER

Süleyman Duman

Din Himetleri Müşaviri

Ah SU·

erkekler!

Bize iyi davranmıyorlar!

Bizi eziyorlar! Bizi sevmiyorlar!

Bizi değerli bulmuyorlar!

Bizi anlamıyorlar!

En fenası da evdeki bütün işleri

bizim üzerimize yıkıyorlar!

Ne yapsak ne etsek de

değiştirsek onları?

P

eki bu erkekler nereden geldiler bizim hayatı?

Nerede ve kimler tarafından yetiştirildiler? Kim

öğretti onlara bize kötü davranmayı?

Toplumun suçu deyip durduk her zaman, ama birşeyi

göz ardı ettik hep. Bu toplumda kadınlar hiç mi

yoktular? Toplumsal yasaları erkekler yaptı anladık

da, o yasaları yapan erkekleri kim yasa yapacakları

günlere getirdi?

Küçük bir erkeği yetiştiren kadın, o erkeği hayata

hazırlarken kendinin ve kendi cinsi'?den

olan herkesin kaderini

etkileme şansına sahip olduğunun

farkında olsaydı ne

olurdu acaba?

Haydi! Hiç zaman yitirmeden

kendi yazdığımız bu

kaderi değiştirmek için

birşeyler yapalım!

Örneğin; oğullarımızı

olumsuz erkek önyargılarından

uzak birşekilde yetiştirmeye başlayalım.

Kızlarla eşit olduklarını

öğretelim onlara. Kızlarımızdan

beklediğimiz sorumlulukları

esirgemeyelim oğullarımızdan.

Örneğin, bir iş isteyelim oğlumuzdan.

Çoğunlukla bizden ya da kız çocuklarımızdan

beklenen bir iş.

Bugünk bulaşıkları da oğlumuz yıkasın sözgelişi!

NEDEN OLMASIN!

Çizgiler

noktalardan

oluşmuyor muydu?

Kadın ve erkek yer yüzüne gönderilen en eski iki arkadaş ve bir çift.

Doğada her canlıda olduğu gibi biri diğerinden ayrı var olamayan,

yaşayamayan bir ikili. Karşılıklı birbirlerine muhtaç. Bir elmanın

iki yansı sanki. Bu ikili birbirini bütünlüyor ve yaşanu anlamlı kılıyor.

Dişiyi erkeksiz, erkeği kadınsız düşünmek, ikisini birbirinden ayn

anlamaya ve tanımlamaya çalışmak ne kadar anlamsız değil mi?

Kadın ve erkek herşeyden önce insan. İnsan olarak yaratılıştan

getirdiği erdemleri, güzellikleri var. Bunları kazanmak, insanlık şeref

ve haysiyetini yüceltmek dururken, bu harika ikiliyi, bu eşleşmiş

yapıyı ayırarak birbir karşısına koymak bana pek tutarlı gelmiyor.

Kadının annelik gibi yüce ve ayırıcı bir vasfı var. Annelik toplumun

devamına yönelik zor ve ulvi bir görev. İslam geleneğinde, Hz.

Muhammed'in "Cennet anaların ayağı altındadır." hadisi annenin

konumunu en güzel biçimde belirlemektedir. Bizim kültürümüzde

de "Ana gibi yar olmaz.", "Ağlarsa anam ağlar, gayrısı yalan

ağlar." deyişleri ananın durumunu çok veciz bir şekilde ifade

etmektedir. O halde çocukların, annenin yaptığı fedakarlıkları,

kamında taşıyarak çektiği sıkıntıları unutmaması, onu ömür boyu

saygıyla anması gerekmez mi?

Kur'an-ı Kerim'in İsra Suresinin 23-24'üncü ayetlerinde, ana

babaya karşı davranış biçimi şöyle kurala bağlanmış. "Rabbin ancak

kendisine kulluk etmenizi, sonra da ana babaya iyi davranmanızı

emretmiştir. Onlardan biri ya da ikisi birlikte yanında

yaşlanacak olurlarsa sakın onlara "Ujf' bile deme. Onları

azarlama. Onlara güzel söz

söyle. Onlara acıyarak

tevazu kanatlarını indir ve

şöyle de: "Ey Rabbim, onlar

beni küçüklüğümde bakıp

büyüttükleri için sen de

onlara merhamet et". Bizim

de yaşlandığımızda çocuk-

"Kadın annelik

görevini sürdürürken,

dünyadan el etek

çekmiş bir yaşayış

içinde olmamalı

elbette."

larımızdan beklediğimiz sadece bu değil mi?

Kadın annelik görevini sürdürürken, dünyadan el etek çekmiş bir

yaşayış içinde olmamalı elbette. Kadın ailede ve toplumda bir asalak

gibi olamaz veya böyle görülemez. O da hayatta rolünü almak,

toplumsal yaşama katılmak, hayatını kazanınak ve yeteneklerini

geliştirmek durmundadır. Ama herhalde kendine, yaradılışına uygun

mesleklerde. Bunun için de eğitim, hem de iyi bir eğitim şart.

Eğitimsiz başarıya ulaşmak mümkn mü?

Öte yandan kadın cinselliğinin ve estetiğinin bir ticaret aracı olarak

algılanması ve kullanılması da herhalde kadın haklarına vurulan

en büyük darbedir. Bence, bu durum 21 'inci asra girerken uygar

toplumların ortaçağı hatırlatan bir yanı olsa gerek ....

Ailede eşlerin birbirlerine karşı tavır ve davranışları ailedeki

mutluluğun göstergesidir. Burada da esas; iyilik, sevgi, saygı ve

anlayış olmalıdır.

Hz. Muhammed bir hadisinde: "Sizin en hayırlınız eşine karşı

en iyi davranandır." buyurmuştur.

Acaba bu ölçüde iyiliği elde edebiliyor muyuz?

Ne dersiniz?

9 Prizma 2/99


Tülin Uygur; Boğaziçi Üniversitesi

İşletme bölümünden mezun oldu .• .. --

Aynı okulun ekonomi bölümünde

master yaptı. İstanbul Üniversitesi

Siyasal Bilgiler Fakültesinde

doktora eğitimine başlamışken,

1983 yılı Aralık ayında İsveç'e

geldi. 1990 yılından bu yana ise

Rinkeby'de, "Sosyal Hizmet

Uzmanı'' olarak çalışıyor.

Stockholm Üniversitesinin Sosyal

Antropoloji bölümü için,

gençlerimiz ve sorunları hakkında

bir "master" araştırması

hazırlıyor.

KOLAY

OLMAK

.. ■

Riy'de yaya gençl so

iste saptayı bun yu hava

etm fAl/'a de ta ki, beldi

ka mekasının üst noktada

oturan ve ço{Junlu{Ju İsveçli olan

bürtıJ ve bu koul bi ge

sa Tü Uy'un i$

" uytu

sou ço

bü Bi

" Rinkeby etnik kökeni farklı

bir çok grubun bir arada

bulunduğu, sosyal

farklılıkların birbirine

karıştığı bir kenar mahalle

"getto". İnsanların eğitim

durumları, geldikleri çevre iç ku

çok farklı. Dolayısıyla yapılacak

en ufk bir faaliyet için

aileleri ikna etmek, mektup yazmak, gençleri ikna etmek gibi ön

çalışmaları yapmak şart. Üstelik, sadece gençleri ve aileleri ikna

etmek de yetmiyor, işyerindeki şefleri de ikna etmek gerekiyor

Kısacası, bir yandan göçmenlere karşı önyargı dolu bir

sistemde, bir göçmen olarak öneriler, çözümler getiriyorsun, diğer

yandan da gençler ve aileler seni sistemin bir parçası (belediye

görevlisi) olarak görüp gerekli desteği vermiyorlar. "

Tülin, yalnızca Türk gençlerine, özellikle kızlara yönelik

çalışmalar da yapmış.

"Çalışmalara ilk başladığım yıllarda Türk kızları pek

katılmıyordu, ama son zamanlard çok rahat katılıyorlar. Ben,

geç de

gezi etkinliklerine önem veriyorum. Şehir gezileri, kamplar gibi.

Çünkü, gezmek insanların ufkunu genişletir. inanır mısınız,

Stockholm 'de doğmuş büyümüş ama, şehir merkeine adımını

atmamış fazlar bile vardı ... "

Çalışmalarında eğitim konusuna ayn bir önem veriyor Tülin.

Gençleri okumaya teşvik ediyor, okul sorunlarıyla ilgileniyor,

notları iyi olanları ödüllendiriyor.

"Sekiz yıl önce üniversitede okuyan neredeyse tek Rinkeby '/ü

genç yokkn, şimdi kızlarımız da dahil bir çok gencimiz yüksek

öğrenim görmekte. Ben bu gelişmeden gurur duyuyorum. Ama,

daha hızlı bir gelişmeye gerek var, zaman kabetmemeliyiz. "

Tülin'e göre İsveç toplumuyla kaynaşmayı engelleyen

unsurların başında dil sorunu geliyor. Bu temel sorunun yanında

birçok yan sorunlar da var elbette.

" Uyuşturucu sorunu çok büyük. Birçok genç denemek için

kullanıyor. Bunlardn bazıları uyuşturucu bağımlısı olurken,

bazıları da para için böyle bir zehirin satıcısı oluyorlar. Bu sorunu

yaşayan aileler ya utanıp sorunu görmezden geliyorlar ya da

çocuklarını dışlıyorlar.

Gençlerin yetiştirilme

tarzından doğan sorunları da

var. Genelde, erkekler

alabildiğine serbestken fazlar

neredeyse göz açtırılmadan

yetiştiriliyor. Bu da fazları çok

olumsuz etkiliyor. Ayrıca,

parçalanmış aileler sorunu var.

İk evli, yani isveçli kadınlar ile

beraber yaşayıp da, nikahlı

"B di so

da evl İÇ

şit olayı ...

Koea da

no

an

gelişiyor ...

1 O Prizma 2/99


eşini ve çocuklarını dışlayan,

küçümseyen babalar var. Bu tür

parçalanmış ailelerde kadınların

yükü çok ağır. Çevreye

karşı, çocuklara karşı ve

kendi bunalımlarına karşı

savaş veriyorlar. Üstelik, bu

kadınlara verilen destek çok az.

Genellikle, bu tür sorunlu evliliklerin

çocukları da sorun-­

lu oluyor. Buna rağmen, birçok

·ıaooo1ı yı

ge su

gü bütü

so en

ön ilacı

eğ"

aile oğullarının isveçli, Finli sevgilileri olduğunu bile bile onları

Türkiye 'den getirdikleri kızlarla evlendiriyorlar. Nee ki, burada

yetişen gençlerden bazıları birbirleri ile mutlu evlilikler kurmaya

başladı."

Birdiğersorundaevlilikiçişiddetolayı.Babanınanneyi

dövdüğü,ezdiğibirevdebüyüyenerkekçocuklardasaldırganlık,

kızlardaysa"kocadayağınormaldir"anlayışıgelişiyor.

İş piyasası da başlıbaşına büyük bir sorun. Gençlerimiz iş

piyasasında dışlanıyorlar. Meslek eğitimleri olsa dahi iş

bulamıyorlar.

"Bu konuda suç tamamen lsveç sisteminde. Hem sorun tesbiti

aşamasında dürüst değiller, hem de çözüm üretmekte isteksizler.

Gençlerimizin dışlanması daha lise yıllarında başlıyor.

t:ençı ıs

pi

Me

eğ ol

bi ıs

bulamıyorlar ...

Çoğunlukla göçmen gençlerin

ve isveçli gençlerin okullard

ayrı köşeleri var. Aynı

çatı altında, dünyaları ayrı,

değer yargıları ayrı, gelecekleri

ayrı gençler. "

Derdinisöylemeyendermanbulamazdiyerek,hep

sorunlar ve nedenleri

üzerinde durduk. Ya

çözümler....

"2000 'ti yıların eşiğine

geldiğimiz şu günlerd, bütün sorunların en önemli ilacı eğitim.

Her alanda, her seviyede, herke yönelik eğitim ... Ancak eğitim

yolu ile ufkumuzu genişletebilir, toplumsal atılımlar yapabiliriz.

Ayrıca, bu toplumda gençlerin dertlerini anlatabilecekleri,

sağlık sorunlarına çözüm bulabilecekleri kurumlar çok.

Gençlerimiz ruhsal ya da fiziksel herhangi bir sorunları

olduğunda, hiç çekinmeden en yakınlarındaki "ungdomsmottagning"

denilen gençlik polikiniklerine giderek burada aile

problemlerinden tutun cinsel sorunlarına kadar her konuda

yardım alabilirler..

Ayrıca, BRİS, JOURKOM TJEOUREN ... gibi telefn

danışma hatları da gençlere yardım etmek için var olan servisleı'."

Evetgençler,sizleriçin, sizinsorunlarınızadairbirsöyleşi

yaptık.Biliyoruz,gençolmaksanıldığıkadarkolaydeğil.Ama,

unutmayın ki, hayatınızınen güzel dönemlerindenbirini

yaşıyorsunuz.Zamançabuk geçiyor, birbakmışsınızkiyıllar

geçmişvesizçolukçocuğakarışmışsınızbile.İşteogüngelipde

geçmişi düşündüğünüzde "ah keşke..." dememekiçin

gençliğinizindeğeriniçokiyi bilmekvebugünlerinizieniyi

şekilde değerlendirmek zorundasınız. Sorunlardankorkmayın,

sorunlarınolduğuyerdeçözü}mlerdevardır.Yeterkioçözümleri

görmek, bulmak için istekli olun ve birşeyler yapın. Kendi

kaderinizikendinizinçizdiğinizi,yarınınızıbugünküdüşünceve

eylemlerinizlekendinizinoluşturduğunuzu unutmayın!

-■-­

■iu■■■ı

.

OLMAK iSTERLER*

Kevin Leman

Mdonna'nın yüzünde bir sivilce çıktığını düşünebilir

misiniz? Ya da Michael Jackson'un kaldırımda

yürürken takılıp düştüğünü?

Gençlerinkendilerihakkındaiyiduygularasahipolmamasına

şaşmamak gerekir. Bizim dünyamızınonlara gösterdiği

modellerebakın:TomCruise,Michael Jackson, Madonna...Bütünbuörneklerle

gençlerinhemkendilerinihemde

başkalarınıacımasızcaeleştirmelerişaşırtıcıbirşeydeğil.

Ergenlikçağındakilerhatabulmayabayılırlar.Eğerbirgençte

fizikselolarakküçükbirsorunbileolsa,ozamandikkatedin;

hayatızorlaşacaktır.

Gençlerkendifarklılıklarıkonusundaçokhassastırlaramafarklı

olanarkadaşlarınakarşıeleştirelvebazendeacımasızolurlar.

Sizcegençlermükemmeldenazınarazıolmamalarıgerektiği

fikrineneredenkapılmışlardır?

Birkere,hergünçeşitliürünlerinyararlarınıtanıtanmükemmel

modellerlekarşıkarşıyagetirilirler.

Eğergiysilerinizdoğrumarkayıtaşımıyorsaçokbanalsınız.Eğer

doğru içeceğiiçmiyorsanızyakılsınızyadahilkat garibesi,

eğerdoğru müziği dinlemiyorsanız popülergrubagiremez|­

siniz....işteböyledevameder.

Yalnızcabudeğil, yetişkinolduğunuiddiaeden bazılarıda

çocuklarında mükemmeliyetçiliği destekler. Neden

çocuklarımızınherşeydeeniyiolmasıgerektiğinidüşünürüz

ki?

Aynızamandamükemmeliyetçitoplumumuzunhatalarakarşı

pekhoşgörülüolmadığıdadoğrudur.Olumlusözcüklerlemesajı

dahaiyiverebilecek de olsak genellikle olumsuz sözcükler

kullanmayı tercih ederiz. Yavaş yavaş, bir hata bulucular

toplumuhalinegeldikvebuneçocuklarımıznedebizleriçin

iyibirşeydir.

"Hem kendinize hem

de gent tocuğunuza

biraz rahat verin."

Benimdemekistediğimherkesinhatayapabileceği.Amatoplum

olarakmükemmelliküzerineçokdüşünüyorveçocuklarımızn

zihinlerindede mükemmeliyetçikavramlargeliştiriyoruz.

Çocuklarımızdanmükkemmelolmalarınıbeklememeyeyada

onlarımükemmel olmaları gerektiği düşüncesine itmemeye

dikkat etmeliyiz. Bizebeveynler olarak iki önemli gerçeği

bilmelivebunlarıçocuklarımızadaöğretmeliyiz:

1- Kimsemükemmeldeğildir.

2- Herkeshatayapabilir.

Oyüzdenhemkendinizehemdegenççocuğunuzabirazrahat

verın.

* Akıllı Gençler Aptal Seçimler

Kuraldışı Yayınlan

11 Prizma 2/99


iSVEC'iN

. , SBY

DENİZ

••

••

GULU

''S

öl he

yo" dedi Vl

bi kede

"H çı

kaugda

Ana

Ka

Başlangıçta ikimiz de ihtiyatlıydık. Tanışmıyorduk; o yüzden

kaygılıydık, ölçülüydük, tutuktuk. Onunla ne ortak yanımız

olabilirdi ki! Sonra, ikimizi de aynı güneş ısıttı, aynı yağmur

ıslattı, aynı ayaz üşüttü. Sır verir gibi duruşu hoşuma gitti. Kırıp

önyargılar testisini, sevdik birbirimizi.

"Visby'nün evleri kutu gibi, cam gibi..."

Üç bin yüz kilometre karelik cüssesiyle, Baltık'ın soğuk

rahminde bir cenin gibi yatan Gotland

adasının en büyük şehri olan

Visby'nün evleri kutu gibi, cam gibi;

herbiri bir kartpostal sanki, herbiri bir

masal evi. Bahçelerinde serçeler kar

tozlarından kuşburnu seçmekte,

tavşanlar sokulmakta pencerelerine.

Visby kulağıma, en parlak dönemini

bin iki yüz'lü yıllarda yaşadığını

fısıldamıştı bir ara. O yıllarda

tüccarlar, mallarını Gotlandlı yoksul

köylülerden korumak için üç bin altı

yüz metre uzunluğunda bir sur

örmüşler etrafına. Mahzenleri şarapla

dolup dolup taşmış Visby'nün;

deriyle, buğdayla, kumaşla. Ben onun

yalancısıyım.

Tüccarların mallarını koruma işlevini

tam olarak kaç yıl sürdürdüğünü

bilemem ama, tarihin ironisi bu,

şimdilerde surlar koruma altında.

Gölgesi surların yüzüne düşüyor diye

kalemi kırılan eski bir yapının

yıkılışına tanık olmuştum. İki gün

içinde zavallı yapıdan eser

kalmamıştı.

"Bir yüzen bar demirli limanda, adı: Elvis"

Üç yüz yıl Danimarka'nın egemenliğinde kalmış Gotland.

Zengin bir tarihe sahip. Halkın yalnızca yüzde beşi 'nin kiliseye

gitmesine karşın, toplam doksan iki kilisesi var. Bunlardan on

altı tanesi Visby'de. En görkemlisi Sancta Maria'dır.

Mezopotamya'da doğduğumu bile bile, içinde fani sırıtışlı

iskeletler, paslı ok uçları ve Vikinglerin çalıp getirdiği madeni

Arap paraları bulunan müzesini

ikidebir önüme çıkarmasını

saflığına verdim Visby'nin.

Bir yüzen bar demirli limanda,

adı: Elvis. Kül tablalarında, bira

bardaklarında, tuvaletinin aynasında

Elvis'in resmi ...

"Hay di çık kabuğundan

Anadolu kaplumbağası."

Elli sekiz bin Gotlandlı 'nın

Visby'de oturan yirmi bir

bininden biridir Marie. Her yaz,

adayı ziyaret eden yarım milyon

turistten birine bir odasını kiraya

verir. Halkın, dönemin giysileriyle

katıldığı Orta Çağ Haftası

bittikten sonra kent yavaş yavaş

güz rehavetine gömülür.

"Sokaklarda ölüm heyulası yok"

dedi Visby bir keresinde. "Hdi

çık kabuğundan Anadolu

kaplumbağası. Bak kızlar gül

satıyor büyük meydanda; mısra

gibi ince herbiri, papatya gibi

narin."

Bir mül teci bu kadar benimseyebilir

bir ken ti; için de "dağ" geçmeyen türkülerini, taze

bir yaradan sızar gibi gelen sabahlarını, ay yanığı

gecelerini. .. •

12 Prizma 2/99


U

Yağmurla rüzgarın, tarihle

coğrafyanın eıeıe

vererek yazdığı şiir!

•• güp kayalara oyularak yapılmış kiliseleri, evleri,

restoranları ve diskotekleriyle Orta Anadolu'nun önemli

bir turizm merkezi.

1954 yılına kadar Kayseri'ye bağlı bir ilçe olan Ü rgüp daha

sonra Nevşehir'e bağlanmış.

Nevşehir'in doğusunda yer alan ilçenin bilinen en eski adı

Ossiana. Sonralan taşlık ve kayalık yer anlamına gelen "Urkup"

ismini almış. Urkup kelimesi zamanla yumuşayarak " Ü rgüp"

şeklinde günümüze kadar ulaşmış.

Ü rgüp'te turizm hareketi mart ayının ikinci yarısında başlıyor

ve kasım ayının sonuna kadar devam ediyor.Temmuz, ağustos

ayları ise en hareketli aylar. Aynca, Ü rgüp'e çok yakın olan

Erciyes Dağı'nın önemli kayak ve kış turizmi merkezi olması

ve Kayseri'de yeteri kadar konaklama kapasitesinin bulunmaması

kışlan da hareketlendiriyor Ü rgüp'ü.

Vadi yamaçlarından akan yağmur sularının ve daha sonra

rüzgarların aşındınnası sonucu oluşan yarıklar arasında yükselen

peribacaları bölgeye apayrı bir güzellik kazandırıyor.

Yeraltı şehirlerinin yarattığı bölgeye has görüntülerin yanısıra,

bir bölümü kayalara oyularak diğer bölümüyse, yumuşak kesme

taşların zaman içinde sertleşmesi ile uzun yıllar kullanılabilen

taş yapılar bölgeye özgü çok ilginç bir mimari yapı oluşturuyor.

.. A Ü rgp'te her zevke ve her keseye uygun konaklama olanakları

var. isterseniz beş yıldızlı lüks bir otelde, dilerseniz daha ekonomik

pansiyon evlerde konaklayabilirsiniz . .&

Türkiye·ye gittiğinizde, eşinizle beraber

ürgüp'ün en lüks otellerinden olan

"Dinler Otel"de, bir haftalık tatile ne

dersiniz? üstelik, ne zaman gideceğinize

kendiniz karar vereceksiniz.

<1999 yılı içinde olmak koşuluyla>

Öyleyse zaman geçirmeden Prizma•ya

abone olun ve abonelerimiz arasında

yapacağımız çekilişten siz de yararlanın.

13 Prizma 2/99


■DA

SECiM 1 '

, 1

' \ ' ,,

' ' 1

'

'

"Artık yeni

arkadasıarın

gelmesi gerek ...

Y.Pektas

"Yeni bir

ufuk acmak

ıcın geldim ...

O.Öz kanat

Türk İşçi Dernekleri Federasyonunun

eski başkanı Yaşar Pektaş, "On yıldır

görevdeyim. Artık yeni arkadaşların

gelmesi gerek . " dedi ve başkanlık

bayrağını -yine- Osman Özkanat'a teslim

etti. (İster inanın ister inanmayın

Osman'dan başka aday yoktu başkanlık

için. Elalem, "baş ol da istersen soğan

başı ol" diyerek ufacık derneklerin

başkanlığı için bile birbirini yerken,

koskoca Türk İşçi Dernekleri

Federasyonu başkansız kalacaktı

neredeyse. Bu arada kongrenin zar zor

toplanmasını, derneklerin bir kısmının

iflah olmaz ilgisizliğini, bir kısmının ise

başka hesap ya da düşüncelerle kongreyi

protesto etmesini dedikodu olmasın diye

yazmıyoruz. Şimdilik.)

Eskiden dernekler daha mı bir

farklıydı?

Eskiden insanlar dernekçiliği biliyordu,

yöneticiler özveriliydiler. Bugün ise,

derneklere kahveye gelir gibi geliyorlar

ve kağıt oynuyorlar.

"Cenc:llk federasyonunu

kurabilmek ve işler hale

getirebilmek için 500 bin

kron harcadık."

Gençlik federasyonu sizin zamanınızda

kuruldu ...

Geleceğe kadro yetiştirmek için ve ayrıca

hükümetin baskıları nedeni ile böyle

birşey yaptık. Gençlik federasyonunu

kurabilmek ve işler hale getirebilmek için

500 bin kron harcadık.

Sizin bu ayrılığa pek de gönüllü

olmadığınız anlaşılıyor.

Biz, beraber faaliyet yapalım, birbirimize

Yaşar Pektaş

Kulu doğumluyum. Siyasetle uğraşmıs

bir aileden geliyorum. Babam 1960

ihtilalinden sonra Yeni Türkiye

Partisi 'nin ilçe başkanlığını yaptı.

Bir dönem Erzurum Eğitim

Enstitüsünde okuduktan sonra İsveç' e

geldim. Ögretmenlik eğitimimi İsveç 'te

tamamladım. 18 yıldır da öğretmenlik

yapıyorum. Evliyim, 8 ve 19

yaşlarında iki kızım var.

destek çıkalım istedik. Ama, sağdan soldan

bir takım çomaklar sokuldu. Ana

federasyonun yönetimine aday olan ve

seçimi kaybeden insanlar gençlik federasyonunu

kullanarak intikam aldılar.

Gençlerin sorunları nelerdir?

Gençlerin ilgi alanları farklı. Toplumsal

gelişmelere çok duyarsızlar. Gençlerin

aileleri ve dernekler tarafından

yönlendirilmeleri gerekiyor.

Dernekçilikten ekonomik kazanç

sağladınız mı?

Dernekçilik ekonomik çöküşe neden

oluyor. Bu da yetmiyormuş gibi ailemizden

uzak kalıyoruz.

Yeni yönetim hakkında ne

düşünüyorsunuz?

İşleri çok zor. Üye desteği yok, T.C. 'den

sorunları çözme yolunda destek yok.

İsveç hükümeti de artık demokratik kitle

örgütlerini dinlemez bir hale geldi.

İnsanlar, kaprislerini ve kişisel sorunlarını

bir kenara bırakmalı ve toplumun bir

araya gelmesi için çaba harcamalı. Bir

araya gelerek perişan olmaktan

kurtulmamız gerek . ..

Osman Özkanat

1952 yılında Kulu 'da doğdum. Yoksul bir

aileden gelmekteyim. Lise eğitimimi

Konya 'da tamamladım. Türkiye 'deki

siyasi gençlik arasındaki hareketlilik

İsveç 'e gelmeme neden oldu. Lulea 'da

demir çelik fabrikasında çalıştım. Eğitim

fakültesini bitirdim. Evliyim, bir kızım,

bir de oğlum var. Kızım 78, oğlum ise 82

doğumlu.

Osman Özkanat'ın ilk kez 1976 yılında

Huddinge derneği ile başlayan dernekçilik

serüveni 1999 yılında üçüncü kez seçildiği

federasyon başkanlığı ile devam ediyor.

Osman Özkanat'ın yeniden aday olması

ile ilgili olarak söylediği sözler, bu göreve

ilk defa gelmiş birinin heyecanını ve

iddiasını yansıtıyor.

Neden yeniden adaylık?

Geçen dönem dağınıklık vardı, çelişkiler

vardı.Yol açmak, yeni bir ufuk getirmek

için yeniden aday oldum.

14 Prizma 2/99


Dernekler ve federasyon arasında ne

gibi sorunlar var?

Aslında sorunlar kişisel, idelojik sorun

yok. Birey olarak projemiz yok, nasıl

yaşayacağımız hakkında ileriye yönelik

planlarımız yok. Hatta federasyonun da

yok, garip olan da bu zaten.

20 yıldır olması gerekmiyor muydu?

Kesinlikle. Benim de kişisel hatalarım var.

Kavgamızı başka zeminlerde yaptık ve

kendi projelerimizi doğru bir şekilde

anlatamadık.

Kongre de kadın delege yoktu.

Türkiye toplumu erkek toplumudur.

Partilerde olsun, mecliste olsun bu

görünüyor. Bu manzarayı gençlerimizin

değiştirmesi gerekiyor.

Gençlik federasyonu ile ilişkileriniz

nasıl?

Gençlik federasyonu, bizim kan alıp

vereceğimiz bir kurumdur, faaliyetleri

özgürdür ve bizim kurumumuzdur. Ben 22

yaşındayken federasyon başkanı seçildim.Gençlik

federayonu başkanının burada

olması ve oradaki görevi daha genç bir

insana bırakması gerekir.

"Uzun vadede

tasfiye edileceğiz,

istenmiyoruz

acı kcası ."

Federasyonun ileriye yönelik

çalışmaları neler?

Bir bina alarak iki federasyonu aynı çatı

altmda bir araya getirmek istiyoruz. Bunun

dışmda, derneklerle federasyon arasmda ki

sorunları çözmek ve vakıf niteliğinde, 12-

13 kişiden oluşan bir araştırma merkezi

kurmak istiyonız.

Federasyonun genel sorunları neler?

Bi kere bizler tam bağımsız değiliz .• Devletten

para alıyonız ama İsveç'in demokratik

yapısı değişti. Uzun vadede tasfiye

edileceğiz, istenmiyoruz açıkçası.

Aileniz ne diyor bu yoğun dernekçilik

hayatına?

Çocuklar artık büyüdü, itiraz etmiyorlar.

Hem ben şimdi burada resmi olarak çalışıyorum

(Artık federesyon başkanları,

federasyonun maaşlı memuru olarak görev

yapıyor.) dolayısıyla onlar da artık burasını

iş olarak görüyorlar. Ama zamanmda

yıllarca ihmal ettim onları, o boşluğu

doldunnam zor . ..

Röportajlar'

Uğur Dinçer

Saffet Çağlar

Erken secim

....

Değildir!

"Ankara'dan atılan

tohumların

Van'da tutmadığını

görmemiz gerekir artık."

Türkiye sorunlarının temelde hiç bir ideolojik farkları olmayan liderler

sultasındaki mevcut partiler tarafmdan çözülmesi mümkün değildir. Sorunlara

çözümler, halkm yönetime katılmasıyla, devleti yeniden yapılandınnasıyla, kendi

demokratik anayasasını ve öteki temel yasalarını kendisinin yapmasıyla mümkn

olacaktır.

Hiç zaman kaybetmeden demokratik kurallar içinde, tıkanan sistemi değiştirip

yeniden yapılanmaya gidilmelidir.

Ülkemizde vatan için adam öldüren kahramanlardan(!), çetelerden, mafyalardan,

yolsuzluk ve hırsızlık yapanlardan, uyuşturucu tacirlerinden, ihaleye fesat

karıştıranlardan, türbanlı posterlerini duvara asıp önünde resim çektirenlerden,

kaynağı belirsiz akıl almaz servetleri iktidarda iken elde edenlerden geçilmiyor.

Siz istediğiniz kadar demokrasinin vazgeçilmez öğesi seçimlerdir diye erken

seçim yapın. Bu sonucu değiştirmeyecek, sorunlara çözüm getirmeyecektir.

Demokrasi, siyasal sistemler içinde en zor olanıdır. Sistemin tam oturmadığı

ülkelerde bu gibi olumsuzluklar son derece normaldir. Bizdeki siyasal kültür,

bu olumsuzlukları ortadan kaldıracak olgunluğa ulaşamamıştır. Halbuki,

katılımcı demokrasilerde halk, bu yukarıdaki olumsuzlukların hiç birisine izin

vermez.

Çözümler yine demokraside aranmalıdır. Makro bazda bugün partilerin ve

milletvekillerinin seçtiği cumhurbaşkanı ve başbakan yerine, halkm seçtiği ülke

başkanı, yani yarı başkanlık sistemine gidilmelidir. Devleti küçülten ve

vatandaşlarına zarar vermesini önleyen temel hak ve özgürlükleri güvence altına

alan yeni bir anayasa benimsenmeli, yerel yönetim yasaları çıkartılmalı, bunlar

için dünyanm en gelişmiş demokratik ülkeleri örnek almarak katılımcı demokrasi

geliştirilmelidir.

Ankara'dan atılan tohumların Van'da tutmadığını görmemiz gerekir artık.

Sonuç olarak, İsmet Berkan'm da dediği gibi: "Bir gün bu ülkede demokrasi

olacak. Bunu bizim için başkaları yapmayacak, kendimiz kuracağız

demokrasiyi."

Yeter ki önce tartışmaya başlayalım, tepki gösterelim, varlığımızı düşüncelerimizi

belli edelim.

Not: Bu yazının yazıldığı günlerde bu konuların sözü bile edilmiyordu. Bu

günlerde ise, politikacıların çoğu bu doğrultuda konuşuyorlar, bu durum,

sistemin çöktüğüne dair olan görüşlerimizin bir delili olduğu gibi aynı zamanda

aklın yolunun bir olduğunun da bir göstergesidir.

Prizma'nın notu:

Biz dergiyi yayına hazırlarken Türkiye'de seçimler oldu. Bu seçimlerde DSP

birinci, MHP ikinci parti olurken, CHP barajı bile aşamayarak küme düştü.

Bu arada Fazilet, Anap ve DYP'de büyük bir oy ve prestij kaybma uğradılar.

Kısacası, "bu seferlik de kurda kuşa oy verdik" diyor Türkiye Basını.

Hadi hayırlısı! ..

15 Prizma 2/99


üY

Senem Yazan, hem Türkiye'de hem de İsveç'te kendi

yarattığı modellerle büyük bir sük se yarattı.

Başarıya ulaşan yol ise hayallerine olan bağlılığını,

kararlılık ve çalışkanlık ile birleştirmesinden dodu.

Önce hayal etmekle başlarız işe. Sadece kuru hayal yetmez tabii.

Sonra da, bu hayalimize sıkı sıkı tutunmamız gerekir. Hayaliler

sadakat ister çünkü. Hayalinize sadık kalmayı başarabilmişseniz

"Aslında, basa,, doğal bir

sonuç bu öy Ama, başarı

ve ödü de önemli ol

senem'in en sevd is ya

ol Ya çoeu rü

gerçek/estirmesi."

eğer, hele de onu sevgi ve emekle geliştirebilmişseniz

gerçekleşmesi an meselesidir artık.

Bunµn nasıl olabileceğini merak ediyorsanız Senem'in öyküsünü

oku yu n.

Kendini bildi bileli modacı olma hayalleri kuran Senem, 1977

yılında İsveç'te doğdu. 4 yaşındayken ailesiyle birlikte

Türkiye'ye döndü. İlk·, orta ve lise öğrenimini İstanbul' da

tamamladı.

Senem,eğitimini moda alanında sürdürmek istiyordu ama,

Türkiye'de bu alanda doğru dürüst bir okul yoktu. Durum böyle

olunca, 1991 yılında tekrar İsveç'e döndü. Çünkü, onun,

gerçekleştirmesi gereken bir çocukluk rüyası vardı.

Daha Türkıye'deyken, buradaki İsveççe kurslarına başvurur.

" Buraya gelir gelmez, bir hafta içinde İsveççe kurslarına

başladım. Çünkü İsveççeyi tamamen unutmuştum."

Bu kurslara iki dönem katılıp, çocukluğunun ilk çağlarında

öğrendiği İsveççe'yi yeniden hatırladıktan hemen sonra, asıl

·: .. Ama, bir ke ka ve

sonra da isveç'in bi ol

ülkesi oldunu unutmamak

ge ön ol di

ve ha va geçm"

Foto: Annika Sundwall

amacına, yani rüyasına, yönelir yeniden. İki yıl bo yu nca

moda ile ilgili kurslara katılır. Ama Senem 'in asıl arzusu,

İsveç'in moda alanında en önemli okulu olan "Beckmans

16 Prizma 2/99


H51

Foto:

Annika

Sundwall

Designskola" ya girmektir.

Moda okulu deyip geçmeyin sakın, sadece güzel dikiş dikmek

ya da kalıp çıkarmasını bilmek yeterli değil bu okula girmek

için. Aynı zamanda çiziminizin de çok kuvvetli olması,

herşeyden önemlisi de yaratıcı olmanız gerekiyor.

Çok istemesine ve yetenekli olmasına rağmen ilk başvursunda

giremez okula Senem. Yüz başvurudan sadece on beşini

kabul ediyorlar çünkü. Ama, Senem öyle kolay vaz

geçeceklerden değil.

" Daha sonra bir modacının yanında çalışmaya

başladım. Bir sene sonra tekrar başvurdum

okula ve bu sefer başardım. Kısacası üç yıllık

bir uğraştan sonr

bölümüne ulaştım."

Üç yıllık bir öğrenim s ·

diplomalı bir modacı

İnsanın hedefi bö

rastlantılar da (!

doğrultusunda çıkar

Bir iş için Türkiye'ye

"Beymen" mağazası

den "Beymen Acade

ilişir gözüne. Genç ı

bir yarışma yapıl

Birinci olana da, iki yı

yarattığı modelleri

mağazalarda satın

sunulmaktadır. Mesl _

başlayan bir insan i

fena bir fırsat değ

doğrusu. Senem de

farkeder ve heı

başvurur yarışın

Yıllar süren istek, ç

ve eğitim bu yarış

ile semeresini ve

Senem, aynı yarış

ya katılan yüzl

yetenekli genci ge

bırakarak birinci

Senem'in Türki

ki başarısına

holm moda fuı

"Bu benim cocukluk rüyamdı.

Cok uğrastım ve buralara

kadar gelmeyi basardım."

giysilerin görmesi eklenince bütün gözler Senem'e çevrilir. Bu

defile ona İsveç'in en ödüllerinden biri olan "ELLEN" ödülünü

kazandırır.

Tarih, 14 Aralık 1998. Dünyanın en önemli moda dergilerinden

"ELLE" nin yılın genç yeteneklerine verdiği ödüldür bu. Artık

İsveç basını da, Türkiye ve İsveç'te büyük başarı kazanan

yetenekli Türk kızından söz etmektedir.

Daha şimdiden Senem'in ismi bir marka olmuş durumda. Onun

yarattığı kadın giysileri, sadece Türkiye'nin değil İsveç'in de

seçkin mağazalarında satılıyor.

"Bu benim çocukluk rüyamdı. Çok uğraştım ve buralara

kadar gelmeyi başardım."

· Aslında, başarı doğal bir sonuç bu öyküde. Ama, başarı ve

ödüllerden de önemli olan, Senem 'in en sevdiği işi yapıyor

olması. Yani çocukluk rüyasını gerçekleştinnesi. Bir de Senem'in

ağzından dinleyelim bu işin sırrını:

"Öncelikle, insan gerçekten ne istediğine karar vermeli.

Aslında, sadece karar vermek de yetmiyor. Bütün herşeyi

bırakıp ruhunu bu işe yatırmak gerekiyor. Ama, bir kere

karar verdikten sonra da İsveç'in bir olanaklar ülkesi

olduğunu unutmamak gerek. Önemli olan direnmek ve

hayalinizden vazgeçmemek."

Başka söze gerek var mı?

17 Prizma 2/99


8',a

Murat Yiğitbaş

Daha on yıl öncesine kadar bir hayal olan bilgisayar, bugün

hayatımızın vazgeçilmez bir parçası olmuş durumda. Bir çok

şey artık onunla yapılıyor. Alış veriş, banka ödemeleri,

mektuplar, çocukların dersleri, bilgisayarın zengin kullanım

alanlarından sadece bir kaç tanesi.

Herhangi bir ülkede çıkan bir gazeteyi okumak ya da Türkiye'de

yayın yapan Tv-radyo yayınlarını izlemek veya herhangi bir

politikacıya e-mail yollayarak dilek ve görüşlerinizi bildirmek

size ilginç geliyorsa İnternet'i mutlaka denemelisiniz. İnternet,

"lnt ern et aracalığ ıyl a

dünyanın dört köşesinden

yeni arkadasıar edinme,

hatt a belki de hayat

arkadasınızı bulma olanağınız

da var."

sizler için muazzam kapılar aralayacaktır, buna emin olun.

Ayrıca, İnternet aracalığıyla dünyanın dört köşesinden yeni

arkadaşlar edinme, hatta belki de hayat arkadaşınızı bulma

olanağınız da var.

Eğer İnternet bağlantınız yoksa ve böyle bir olanaktan

yararlanmak istiyorsanız her ay abone ücreti ödemenize gerek

yok. İnternet sayfasında ara sıra reklam görmek sizi

sıkmayacaksa Bip-net ideal bir seçenek. (Reklam süresi 2-4

saniye ile sınırlı.) Tek yapacağınız şey Bip-net adresine (BiP

Administration, Storgatan 40, 917 32 DOROTEA)

yollayacağınız bir mektup. Bir kaç gün içerisinde, bir mektupla

Internete bağlanmanız için gerekli bilgiler, 10 MB'lık İnternet

sayfanız için bir alan ve 8 adet e-mail adresi gelecektir. Tabii

bunun için bir modem edinmeniz şart. Ama, modem fiyatları

öyle sanıldığı kadar pahalı değil. İkinci elden bir modemi 200-

300 krona satın alabilirsiniz.Sizin için seçtiğimiz linkler:

www.@zdnet.com. tr

www.turk.net

www.ada.net.tr

www.bip.net

Bilgisayarla ilgili sorularınızı; murat@telia.com ya da

"Prizma, Bilgisayar Köşesi, Box 132, 101 22 Stockholm"

adreslerine yazabilirsiniz.

TÜRıtiY■•AVRUPA

■iRLiii ORTAltLllt

ANLAl■ASI

Türkiye ile AB arasında imzalanan, Ankara Ortaklık

Anlaşması gereğince I 986

yılından itibaren AB üyesi

ülkeler arasındaki serbest

dolaşım hakkından bizim de

yararlanmamız gerekiyordu.

AB bu yükümlülüğünü yerine

getirmediği için bu hakkımızı

kullanamasak da Türkiye ile

AB arasında imzalanan

Ortaklık Anlaşması sayesinde

AB üyesi bir ülkede bizim de

bazı özel haklarımız var.

Örneğin; AB ülkesinin İş ve İşçi Bulma kurumlan, işçi açığını

kendi vatandaşlan ile karşıyalayamadıkları takdirde, AB

üyesi olmayan diğer ülkelerin vatandaşlarına çağrıda

bulunmadan önce o ülkede işsiz olarak kayıtlı Türk işçilerine

öncelik vermek zorundalar.

İsveç'teki bir işyerine davetli olarak geldiyseniz, kurallara

uygun olarak girdiğiniz işinizdeki bir yıllık yasal çalışmadan

sonra aynı işveren nezdinde çalışma izninizi uzattırabilirsiniz.Üç

yıllık yasal çalışmadan sonraysa, aynı iş kolundaki

başka işlere baş vurabilirsiniz.

Dört yıllık yasal çalışmadan sonra da bütün işlere serbestçe

başvurabilirsiniz.Yıllık izinler, analık, iş kazası veya kısa

süreli hastalık nedenleriyle işe gelmediğiniz süreler yasal

çalışma sürenize dahil edilir.

Sizinle birlikte oturmaya hak kazanan aile bireyleriniz, üç

yıl sonra -AB üyesi ülke vatandaşlarının öncelik hakkı

bulunmak kaydıyla- her türlü işe başvurma hakkına, 5 yıl

sonra ise diledikleri her türlü işe serbestçe girme hakkına

sahip olurlar.

Bulunduğunuz ülkye, bir Türk iş çisinin çocuğu olarak ,

aile birleşmesi dışındaki nedenlerle, -örneğin, eğitim amacıyla-gelmiş

olsanız bile, 3 yıl yasal ikamet süresini tamamladıysanız

dilediğiniz her türlü işe başvurabilir ve oturma

izninizin uzatılmasını talep edebilirsiniz. İş başvurunuzu

yaptığınız tarihte anneniz ya da babanızın hala İsveç'te

yaşıyor olması gerekmiyor.

Eğitim amacıyla gelip daha sonra belli bir amaçla (mesleki

becerilerinizi geliştinnek gibi), belli bir süre için işe alınmış

olsanız bile, gerekli yasal süreleri doldurduysanız, oturma

izninizi uzatabilirsiniz.

Uluslar arası kamyon şoförlüğü gibi, çalışma iznine ya da

oturma iznine gerek bulunmadan yapılan bir işte çalışmışsanız,

yasal iş piyasasına dahil olarak çalışmış sayılabilir ve

bundan doğan haklardan yararlanabilirsiniz.

1986 yılından beri, haklarının çiğnendiğini düşünerek

bulundukları üye ülkelerin mahkemelerine başvuran bazı T.C.

vatandaşlarının davaları Avrupa Birliği Adalet Divanına

gönderilmiş ve buradan olumlu sonuçlar alınmış. Örneğin; 3

yıllığına ahçı olarak bir AB ülkesine giden bir TC. vatandaşı,

bu süre sonunda oturma izninin uzatılmasını sağlamış.

Bu konuda daha ayrıntılı bilgi için Çalışma ve Sosyal

Güvenlik Müşavirliğini arayabilirsiniz. (Tel: 08/23 08 40)

18 Prizma 2/99


"kendinize her

konuda ama

her konuda

saygı

duyun .....

k9

Il

o.

.n

BİHTER ÖĞRETMENLE

BAŞBAŞA

Sevgili Hanımlar, hepinizi sevgi ile

selamlıyor ve kucaklıyorum. Beni,

Prizma dergimizin ilk sayısından

tanıyorsunuz.

Yemeklerimi beğendiniz mi? Bundan

sonra da sizlere değişik yemekler ve

daha neler neler sı,macağım. Dikiş mi

istersiniz, nakış mı, ev düzenlemesi,

tipinize göre giyim mi?

Aklınıza sormak istediğiniz ne gelirse

- yazıp sorabilirsiniz.

Şimdi size bir öğüdüm var: Önce kendinizi

sevmekle işe başlayın. Sonra

da, kendinize her konuda ama her

konuda saygı duyun. Kendinizi sevin

ki herkes de sizi sevsin, kendinize

saygı duyun ki herkes size saygı

duysun. İnsan sevilip sayıldığı sürece

yaşamış sayılır.

Kilolu hanımlar için birkaç püf

noktası:

Giysileriniz daima iki parçalı ve koyu

renk olsun. Çok dar ve çok geniş

giysilerden kaçının. Dar sevebilirsiniz

ama,dar bir etek üzerine kalçalarınızı

ve karın kısmınızı kapatacak

uzunlukta yelek veya ceket giyin.

Yakalarınız daima V açıklığında

olsun. Uzun kollu elbiselerinizin

kollan tasmalı olmasın. Etekleriniz,

bilekten 15-20 cm yukarda olsun.

Etek uçları sakın volanlı olmasın.

Geniş çizgili ve büyük desenli

kumaşları seçmeyin.

ZEYTİNYAĞLI KABAK

Malzeme:) kg kabak, 2 diş sarımsak,

l kaşık salça, l demet dere otu, yarım

limonun suyu, 3 kaşık zeytinyağı, 1

baş soğan, tuz.

Yapılılışı: Soğan ve sarımsağı ince

kıyın, zeytinyağı ile biraz kavurun.

Sonra, küçük parmak inceliğinde ve

uzunluğunda kestiğiniz kabakları da

ilave ederek, bir kaç kez daha çevirin.

Salçasını, tuzunu, limonunu azıcık da

su ilave ederek pişmeye bırakın. Servis

tabağına aldıktan sonra üzerine

dereotu serpiştirin. Soğuk olarak servıs

yapın.

CEVİZLİ HAVUÇ

Malzeme: 1kg havuç, 2 yemek kaşığı

sıvı yağ, 1/2 kg süzme yoğurt, 2 diş

sarımsak, 1 avuç ceviz.

Yapılışı: Rendelenmiş havuçları 2

kaşık yağla beraber ateşe koyun ve

hemen tuzunu ilave edin. Ateş çok harlı olmasın. Hafif pişmiş

havucu süzme yoğurtla iyice karıştırın, çukur bir kaba koyun

(kolay çıkması için kabı ıslatın), sonra çukur tabağı servis

tabağına çevirin. Üzerine irice kıyılmış cevizleri yerleştirin.

Dolapta 7-8 saat beklerse daha güzel olur.

PORTAKALLI KEK TATLISI

Malzeme: 3 yumurta, 7 kaşık un, 7 kaşık şeker, 3 portakal,

2 çay kaşığı kabartma tozu, hindistan cevizi.

Yapılışı: Yumurta ve şekeri kar gibi oluncaya kadar çırpın.

Bir portakalın kabuğunun rendesi ve suyunu içine koyun.

Unu ve 2 çay kaşığı kabartma tozunu ilave edip biraz karıştırın.(Fazla

karıştırmayın kabarmaz.) Bu karışımı yağlanmış ve

şekerlenmiş kek kalıbına koyun. Isınmış fırında 175 derecede

25-30 dakika pişirin. Pişerken fırının kapağını açmayın.

Şerbet için: 2 portakal suyunun içine 6 kaşık şeker koyup bir

taşım kaynatın. Ilık şerbeti soğuk kek üzerine her tarafına

gezdirerek dökün. Kekinizi bir gece dolapta beklettikten sonra

afiyetle yiyebilirsiniz. Bu güzel tatlıyı isterseniz hindistan cevizi

rendesi ile de süsleyebilirsiniz

TR

REDOVISNING

Pizzacı mısın?

Restoranın mı var?

Cafetaryan mı var?

ya da iş yerin mi var?

08- 645 4160

10 YILLIK TECRÜBEMİZLE

HİZMETİNİZDEYİZ

19 Prizma 2/99


Merhaba

cocuklar!

Benim adım Tuna. 9 yaşındayım ve ilkokul ikinci

sınıfa gidiyorum. Derslerden arta kalan boş

zamanlarımda bol bol kitap okurum. Doğa ve

hayvanlarla ilgili kitapları çok seviyorum. Tabii

ki, Nintendo ve bilgisayar oyunları oynamayı da

çok seviyorum.

Bundan sonra her ay birlikte olacağız ve

Prizma'da bizlere ayrılan bu sayfayı sizlerle

beraber hazırlayacağız. Bana şiirlerinizi,

anılarınızı ve resimlerinizi gönderin!

Ayrıca, merak ettiğiniz herşeyi bu çocuk

sayfasına yazarak sorabilirsiniz.

Bu sayfaya bir de isim koymamız gerek. Sizce

ne olsun bizim sayfamızın ismi? Bana, en kısa

zamanda isim önerilerinizi gönderin!

Dünyanın en büyük

böceği!

Dünyanın en büyük ve en ağır böceğinin

Afrika'da yaşadığını biliyor muydunuz? Bu

böcek 100 gr ağırlığında. Bir fareden iki üç kere

daha büyük. Uzunluğu ise 1 O ile 15 cm arasında.

Bu böcek öyle güçlüymüş ki, kendisinden 850

kez daha ağır birşeyi bile taşıyabiliyormuş.

23 Nisan cocuk

Bayramınız Kutlu

Olsun!

Atatürk, çocukları çok seven, onlara değer ve

önem veren bir lider olduğu için, 23 Nisan 1920

tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin açılış

sevincini çocuklarla paylaşmak istemiş ve bu

bayramı çocuklara armağan etmişti. Türkiye'de

büyük bir çoşkuyla kutlanan bu bayrama, son

yıllarda çeşitli ülkelerden gelen çocukların da

katılması 23 Nisan'ı dünya çocuklarının ortak

şenliğine dönüştürdü.

Bilmeceler

1- İki kapaklı, çok yapraklı, içinde bilgi saklı.

2- Gölleri var kendi yok, denizi var suyu yok.

Ormanı var dalı yok, yolları var izi yok.

3- Mavi bir çarşafım var, bütün dünyayı kaplar.

4- Çarşıdan aldım bir tane eve geldim bin

tane.

5- Televizyonun karşısındaki çizgili şey nedir?

6- Yelkovan neden akrepten hızlı gider?

7- Mektup alınca hangi balıklar sevinmez?

8- Ağzında tek dişi olan bir çocuk suyu nasıl

içer?

9- Hangi toplu taşıta biletsiz binilir?

1 O- Kargalar yatmadan önce birbirlerine ne

derler?

·,.i.ZfUfSJep fW B/AQq epııe

ZfS,. 'UfSJB/\ BSJfJB/\ pue,{ BU ZIU/Sepe>fv ·oı "BJQSUeS'r

·6 ·eı>ıepJeq f>f !fqe1 B -.eı>ıııeq ueıfewııq ewze,{

ewn>ıo ·L ·eıfı p uısew>ıos deJ>f'r ·g ·eqeq Jfq ueuepıze4

eıfewnıfn ·g ·JeN·t, uzoıf>tQD "[ eJJJeH ·z deJf), · ı

20 Prizma 2/99


Bu öyküyü 1875 yılında doğan Ghanalz yazar James A gg rey

beyazlar tarafından ezilen, hor görülen Afika halkı için

yazmış.

'7çinin biri, bir gün ormanda

',gezinirken bir kartal yavrusu

bulmuş. Çiftliğine dönünce kartal

yavrusunu tavuk kümesine koymuş.

O günden sonra da, kartal

yavrusunu tavuk gibi yetiştirmeyi

başlamış.

Beş yıl sonra, çiftliğe bir kuş bilgini

gelmiş. Bilgin çiftçiye,

Senin kümesindeki kuş tavuk değil,

bir kartal, demiş.

Evet ama, ben onu aynı bir tavuk gibi

yetiştirdim. O artık bir kartal değil,

kocaman bir tavuk, diye yanıtlamış onu

çiftçi.

Olmaz öyle şey! O hala bir kartal ve

göklerde uçmalı, diye ısrar etmiş kuş

bilgini.

Hayır efendim, o artık bir tavuk ve

asla uçamaz, diye diretmiş çiftçi.

Kuş bilgini, kartalı alıp havaya

kaldırmış ve;

Kartal! Sen bir kartalsın. Sen

gökyüzüne aitsin, toprağa değil.

Kanatlarını aç ve uç, demiş kartala.

Kartal, şaşkın şaşkın bir sağına

bakmış, bir soluna; sonra da yerde yem

yiyen tavukları görüp, yere onların yanına

atlayıvermiş.

Demedim mi ben? O artık kartal değil. Bir

tavuk, demiş çiftçi kuş bilginine.

Ama, kuş bilgini kararlıymış.

Hiç de değil. Yarın yeni bir deneme.-;,

yapacağım, demiş.

Ertesi gün, kuş bilgini kartalı evin damına çıkarmış

ve bir önceki günkü gibi;

Kartal! Sen bir kartalsın. Sen gökyüzüne aitsin,

toprağa değil. Kanatlarını aç ve uç, demiş kartala.

Ama, kartal tavukları görür görmez,

aşağı, onların yanına atlamış.

Ben sana demiştim. O bir

kartal değil artık. O bir tavuk,

demiş çiftçi yine.

- Hayır, diye inat etmiş kuş

bilgini ve;

O hala bir kartal ve onun

yüreği hala bir kartal yüreği. Bana

son bir şans daha ver. Yarın onu

uçuracağım, demiş.

Ertesi sabah erkenden uyanmış

kuş bilgini. Kartalı kucağına alıp, en

yakındaki dağın zirvesine çıkmış.

Çevredeki her şey, ağaçlar, çimenler,

taşlar, güneşin yeni doğan ışıkları altında

pırıl pırıl parlıyormuş.

Kuş bilgini kartalı yine havaya kaldırmış ve,

Kartal! Sen bir kartalsın. Sen gökyüzüne aitsin.

Kanatlarını aç ve uç,

iye bağırmış.

Kartal, çevresine

bakınmış. Gerinmiş,

içine yeni bir can gelmiş gibi

titremiş ama ... uçmamış.

O zaman, kuş bilgini kartalın

başını güneşe doğru çevirmiş.

Gözlerine güneş ışığı dolan kartal,

aniden kanatlarını açmış ve gerçek

bir kartal çığlığı atarak havalanmış. Uçmuş,

uçmuş, uçmuş .... ve bir daha da geri

gelmemiş.

Çünkü o; tavuk gibi yetiştirilmesine

rağmen bir kartalmış ve gökyüzüne aitmiş.

Tuna Özer e-mail: tuna.ozer@swipnet.se

21 Prizma 2/99


1

Merhaba Prizma ailesi,

Sizlereyayınhayatına hoş

geldiniz diyorum.Bizler,

İsveç'te ne gibihaklarımız

olduğunubilmiyoruz.Herkes

kulaktan dolmabirşeyler

söylüyor.İsveç'teyeniçıkan

yasaların bizimle ilgili

olanlarınıyazarsanızçok

memnun oluruz. Bizim

insanlarımız,özellikle 1990

yılından sonra, İsveçlilerle

ilişkiyi kesmişdurumdalar.

Prizma'da İsveçlilerle evli

Türklere de yer vererek,

İsveçlilerindostluk,insanlık

kültürü hakkında bilgi

verirsenizçokiyiolur.Böyle

güzel birdergiçıkardığınız

içintekrarteşekkürederim.

Tumba'dan Selma

BütünTürkiyekökenli

insanlarahitapedenböyle

birdergiçıkarmanız

gerçektensevindirici.Daha

kaliteliyayınlartemenni

ediyorveçalışmalarınızda

başarılardiliyorum.

KemalA.

İsveç'te böyle bir dergi

gerçektenlazımdı.Derginin

içindekiyazıları beğendim.

Benimgibiokumayısevenler

mutlaka memnunkalmış­~

lardır. Prizma, İsveç'te

oturantümTürkçebilenleri

birarayatopluyor.

Nedim Bircan

Okuyucu

sayfası

DÜNYA

İnanmaşudünyanınhaline,

Aldatırseniherhaliyle.

Güneşiyakarseni...

Zamanıyaşlandırırseni.

Hele,helevardırya...Ohayali,

Bilmemvarmıbirçaresi.

Umutlandırırseni...

Aydınlığıyla.

Uyutursenikaranlığıyla.

Sakın!Bakmasağınasoluna

Çıkamazsınbayırına.

Hele,helevardıryaodertleri

Alırgötürrseni....

Ayşe Bilir

SOLGUN FOTOĞRAFLAR

Uzattımellerimigeçenyıllarıma

karıştırdımyıllarısayfasayfa

yıllarınsoldurduğubirfotoğraf

hayalmeyalbelirirkendüşüncelerimin

yansımalarında

sisli bulutlarınarasındanparlayan

birbahargüneşigibi

sevecenliklegülümsüyoryıllarınanısına

işte,oradayaşıyorumçocukluğumu

inceörüklüsaçlarım,fıstanımdaalıalmorumor

çiçekaçangüller

veküçükbirkız,kırdakiçiçekaçangülleryerine

topluyorfıstanındakiçiçekleri

gülüyorgözlerigökmavisiaydınlığında

koşuyor,zıplıyor,peşinedüşüyorrenkcümbüşü

kelebeklerin

kırayeniçıkmışakkuzulargibi

sekiyormutlulukrizgarlarıyla

bellitüketmemişömürdenen

kilometretaşlarını

henüzkırılmamışyaşamdaumutları

esmemişruhundaboralar,tayfunlar

tozpembeonagöredünya

dudaklarıdahatanışmamışyanıkıslıklarla

alışmamışgözlerigizlidökülengözyaşlarına

dağılıyorbirdenyaşamdenen

zamanınbulutlan

gerçekler,bizikorkutanyaşamımızıngizi

sarıyortümbenliğimi

ateşkıvılcımlarıkaplıyorbedenimi

vesüzülüyorgözyaşlarımyanaklarıma

solgunfotoğraftakigülenkız

yitipkaybolurkenanılarınsisleriarasında

içimdebirses,susdiyor;sus

ağlamageçmişyıllarına

dalgadalgabirdenizgibikabarırkenyüreğim

güneşyavaşyavaşiniyormordağlarınarkasına

herzamanki gibi

vesütbeyazbirmartıalıpgötürüyorçocukluğumu

solgunfotoğraflarınarasına.

Raziye

BARIŞ ABİYE SAYGILARIMLA

Barışabi,sensizbirgecedahageçiyor.

Gökyüzündekigüvercinlerbile,yas

tutuyor;

ArtıkBarışyok,diyorlar

Biznasıluçarız?

Adamolacakçocuklarinanmıyorlar.

Barışabilerininsonyolculuğunaçıktığına

Vebirdahayattığıuykudan

uyanmıyacağına,

Modaiseşaşkınbakışlarlabakıyor

insanlara

Modanınsokaklarındananlaşılıyorbu

karahaberin

Doğruolduğu.

Barışabi,senokadargüzelbirinsansın

ki

Seninasılkalbimizesığdıracağımızı

bilmiyoruz.

Tekbildiğimizbirşeyvarsaodaseni

Aslaunutmayacağımız,UNUTMAK

KOLAYOLSADA

Deniz Aydeniz

SEVGİ

İçimdefrenleyemediğimkorkunçbirarzu

Birarzukitümisteklerimemeydanokuyan,

Başımdaisecevapsızkalanbintürlüsoru

Ruhummuhtaçbirşeye,gerisihepyalan.

Ahbirbulabilsem,gönlümhuzurdolacak

. Öylebirsevgiki,tümbenliğimisaracak

Baksalargözlerimehepsevgiparlayacak

Gökyüzündeışılışılyıldızlarkadar.

Haykırsaminsanlara:Durun!Dinleyin

beni!...

Fırlatıpatınyüzlerdenosahtemaskeleri

Kazıyıngönlünüzdeninadı,nefretivekini

Sevinbirbiriniziçıkarsızosevgihatırına.

Arayınosevgiyi,göklerdeveheryerde

Bulunonu,hissedinenküçükhücrenizde

Kanmayın,bulunmazosahtesözlerde

Sorunyağanyağmura,kara,esenriizgara.

Yeryüz{üyaşlı,yokluk,suçlarvesavaşlar

Gözlerbulutmisali,döküyorhepyaşlar,

Azınlıkmutlu,çoğunluksaağlayanaçlar!

Ahbirtanıyabilseydikosevgiaskerlerini,

Sorabilseydiknasılbulduonlar,

Mevlana'lar,Yunus'lar....

Kamil Akan

/

22 Prizma 2/99


Durusoy Yazan

sorularınızı

Yanıtlıyor!

durusoy.yazan@swipnet.se

Önceden, İsveç'e turist olarak gelip

de burada evlenen bir kişi

evlendikten sonra tekrar Türkiye'ye_

gidiyordu. Bu kanun değişmiş,

diyorlar, doğru mu? Selma K.

Oturma iznine İsveç içinde başvurmak

için, insanın çok özel gerekçeleri

olmalıdır. Sözgelimi, öne sürülen kanıtlar, nedenler, sığınma hakkı almaya

yetecek durumda olmayabilir de, evlenme nedeniyle oturma iznine buradan

başvurmayı, insancıl nedenlerle haklı gösterebilir.

İsveç'e evlenip gelen birinin sürekli oturma

iznini alması beş yıl olmuş, doğru mu? Selma K.

İsveç'te iki yıl oturma izni (UT) alarak kaldıktan sonra, onun peşinden, sürekli

otunna izni (PUT) alınabilir. Bu iki yıllık süre, beş yıla uzatılmış değildir. Beş

yıllık süre yalnızca yurttaşlık başvurusu için aranan bir koşuldur.

Buraya bir aylık turist vizesiyle gelince

bu vize uzatılabilir mi? Hülya M .

Bir aylık vize ile İsveç'e geldikten sonra, bu sürenin üç ay daha uzatılması için

Devlet Göçmen Dairesi 'ne başvurulabilir. Ama bunun için son derece inandırıcı

gerekçeler öne sürmek gerekir. Çünkü, titizlikle üzerinde durulan temel kurala

göre, her türlü vize başvurusunun İsveç dışından yapılması istenir.

İsveç'te turist olarak bulunan bir kişi

İsveç makamlarında evlenebilir mi? Ayşe M.

Bir Türk yurttaşı vize alarak İsveç'e gelmişse, burada İsveç yasalarına göre

evlenebilir ve yapılan bu evlilik Türkiye'de geçerli olur. Bunun için aranan en

önemli koşul, insanın evleneceği kişinin İsveç'te oturuyor olması ve İsveç

nüfusuna kayıtlı bulunmasıdır. Bu konuda ayrıntılı bilgi alınacak kurum, ilgili

vergi dairesidir. ...

İsveç'te oturma ve çalışma izni almanın evlilik

ya da iltica dışında yolları var mı? Alaaddin Y.

İsveç'te, bir yabancı politik mülteci değilse ve oturma iznine de sahip değilse,

hiç bir koşul altında oturma ve çalışma izni alamaz. Kaçak olarak kaldığı sürenin

uzunluğu da herhangi bir rol oynaq;az.

Öcalan'ın adil bir biçimde yargılanacağını, dünya kamuoyuna nasıl

anlatabiliriz. Herkes D.G.M.'Ieri konuşuyor. Bu konuda bilgi verir

misiniz? D.G.M'lerin kalkması gerçekten de gerekli midir? Abdullah U.

D.G.M'lerinin savcı ve yargıçları, kuruluş yasasına göre Cumhurbaşkanı

tarafından atanır. Bunların üçte biri asker kökenlidir. Böyle bir mahkemenin,

yargının bağımsızlığına, yargıç güvencesine ve doğal yargıç ilkelerine aykırı

olduğuna, Çağdaş Hukukçular Derneği başta olmak üzere birçok kuruluş karşı

çıktığı, hatta Anayasa mahkemesi de bu yönde karar verdiği halde, bu güne

kadar hiç bir sonuç alınamadı. Ama artık bıçak kemiğe dayanmış bulunuyor.

Yargılamanın tarafsız bir mahkeme önünde adil yapıldığı gerçeğine dünya

kamuoyunu inandırmanın en önemli üç koşulunun başında, görevli mahkemenin

tarafsız olması koşulu gelir. Öbür iki koşulu (aleniyet ve savunma hakkı) ne

kadar titizlikle yerine getirirseniz getirin, makeme tarafsız değilse, sonuç

değişmez. Bu açıdan, Türkiye'nin şu günlerde en acil sorunu, tüm olanakları

seferber ederek D.G.M'leri ortadan kaldırmaktır.

Üstelik de, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, 14 Nisan 1997 tarihinde verdiği

bir kararla, D.G.M.'leri, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin, "Bağımsız ve

yansız bir mahkemede yargılanma hakkı" nı düzenleyen 6. Maddesine aykırı

olduğuna karar vermiş ve Türkiye'yi ağır bir para cezasına çarptırmıştır.

KISISEL

iLANLAR

Benim de bir yuvam

olsun!

36 yaşında, 1.65 boyunda, 62 kiloda

şimdiye kadar evlenmemiş bir erkeğim.

Uzun senelerdir İsveç'te yaşamaktayım.

Beni yalnızlıktan kurtaracak bir bayanın

bana sahip çıkmasını istiyorum. Benim de

bir yuvam olsun, senelerdir çektiğim evlilik

özlemim bitsin istiyorum. Çocuksuz

bayanların mektubunu bekliyorum.

Seyit

(Bu ilana vereceğiniz yanıtı, "Seyit"

rumuzuyla Prizma ya gönderin)

Sahibinden

acele satılık triplex villa

Ayvalık Altınova'da denize sıfır, seçkin

muhitte 115112, 5 oda, 3 tuvalet-banyo,

mobilyalı, güneş enerjili, şömineli,

bahçeli. Fiyatı: 75 000 US dolar.

Tel: 08- 855 53 38, 070-565 06 43

NOT:

Kişisel ilanlarınızda, yanıtların hangi

adrese ya da telefon numarasına gelmesini

istediğinizi mutlaka bildirin!

Ayrıca, ilanınızda, isminizin

yayınlanmasını isteyip istemediğinizi de

belirtmeniz gerekiyor.

Dergimizin bu ilanlarda aracı olma

olanağı şimdilik yok.

Restaurang

MERHABA

Güleryüz,

sıcak

dostluklar

ve

lezzetli yemekler ...

Hizmetinizdeyiz!

08- 644 20 60

T .:bana Skanstull

23 Prizma 2/99


Sveriges nationaldag 6 juni

pa Akalla by i Kista, Stockholm.

Kl.13.00-16.00

Fira med oss!

Ur programmet:

13.00 Anis grupp spelar och sjunger persiska sanger

14.00 Folkdansmassan: Trad in i dansen av Per Harling

15.00 Draktparad

15.20 Tal av Kulturchef lngwar Ahman-Eklund

15.30 Sun Light Chorus, dirigent Ase Hagerman

16.00 Avslutning

Medverkande: Akalla Kyrkokör, Dansgrupp,

Nyckelharpsgruppen, Tratakt, Festivalgruppen,

Akalla By mfl.

Festivalföljet dyker upp 12.30.

Vill du deltaga i festivalen ring festivalgeneralen

Alfredo Contreras tel. 070-744 28 61

Redan nu vet vi att deltagare i festivalen bar drakter

fran Estland, Gambia, lran,Korea mfl. Lander.

T-bana Akalla

Varmt vakomna!

Yvonne Tegner

Kultur och Kommunikation

Kista stadsdelsförvaltning

cY.Ho

.

.s r ı, Kısta stadsdelsfön 1 alting

İSVEC'İN İLK KEBAPCISI

İsveç ve Stockholm'ün ilk kebapçısı

olmanın gururunu taşımaktayız.

Yılların bize verdiği tecrübe ile size en

kaliteli ve en lezzetli kebabı

sunmak ana hedefimizdir.

İsveç genelinde günlük dağıtım hizmetimiz,

aksaksız olarak yapılmaktadır.

Siparişleriniz istenilen kilolarda hazırlanır.

Yılların deneyimli, kebap ustalarımızla

hizmetinizde olmaktan gurur duyarız.

Dükkanımızda; Kebap çeşitleri ve

ızgaralarımızla hizmetinizdeyiz.

İZMİR KEBAB

Kebabgrosist

Hötergshallen 29/ A. 111 57 Stockholm

Tel: 08-21 76 03 Fax: 08-21 85 22

Mobil:070-422 82 65

"

KULU

RESEBYRAAB

TÜRK HAVA YOLLARIACENTASI

YAZ SEZONUNDA THY'den

YENİLİKLER!

5 HAZİRANDAN İTİBAREN

PAZARTESİ-CUMARTESİ

GÜNLERİ DEVAMLI <DİREK>

STOCKHOLM-ANKARA-STOCKHOLM

1 HAZİRANDAN İTİBAREN

SALI-ÇARŞAMBA-CUMA-PAZAR GÜNLERİ

STOCKHOLM, İSTANBUL VE

TÜRKİYE'NİN DİGER İLLERİNE

SEFERLER DÜZENLENİYOR!

HÜSNÜ YILDIZ

TEL: 08-760 97 86

070-731 67 66

FAX: 08-760 97 31

(Telefonumuz 24 saat hizmetinizdedir)

24 Prizma 2/99


İsveç'te sizin seyahat acenteniz

Resecentrum i City AB R

Sveavagen 39 · 111 34 STOCKHOLM

Telefon: 08-22 22 90 • Telefax: 08-22 44 90

Postgiro: 56 32 94-8 • Bankgiro: 5670-3671

E-mail:

info@resecentrum.se

Internet: ww.resecentrum.se

ww.dinler.com

Emin Dinler

Filiz Sayın

Türkiye'de sizin otelleriniz

Dinler Hotel Ürgüp ****

Telefon: +90 (0)384 341 3030

Dinler Hotel Alanya ****

Telefon: +90 (0)242 526 2094

HOŞGELDİNİZ!

istikbal

MOBiLY MAGAZASI

RINKEBY CENTRUM

MOBİLYA, ÇEKYAT, FİSKOS MASASI, BEBEK

KARYOLASI, UYKU SETİ, YORGAN,YASTIK,

YATAK ÖRTÜSÜ, NEVRESİM TAKIMLARI,

MASA ÖRTÜLERİ, BEBEK UYKU SETİ

TAÇ İKİZ ORTOPEDİK

. .

YATAK ÇEŞiTLERi

ÖZDİLEK HAVLU

HALI, PERDE ÇEŞİTLERİ, NEVRESİM

TAKIMLARI, YORGAN

SİPARİŞ ÜZERİNE PERDE DİKİLİR

MOBİLYA SİPARİŞİ ALINIR

Tel: 08-36 12 05

Pazartesi- Cuma: 8.00-19.00

Cumartesi- Pazar: 9-00-18.00

Hinderto s rand 28

EFES TAVERNA

M

u

A

T

"Tadı damakta"

Akdeniz sıcaklıgını bizlerle yaşayın.

Cuma. Cumartesi 21.03 arası

Murat li Muzaffer esliginde canlı müzik.

'

Rezervasyonlarınız için bizi arayın.

Ayrıca oryantal dansözl

lif: 08- 21 DO 82 Fax: 08- 21 33 89

Not: Talep olduğu takdirde her ayın ilk pazar günü

"kadınlar matinesi"

M

u

Z

A

F

F

E

R

25 Prizma 2/99


,pr. Seher Korkmaz

Heketsizliğin pek çok hastalık ile

an ilişkisi yıllar boyunca çeşitli

boyutlarda araştırıldı ve tespit

edildi.

Günümüzde yapılan sağlık

harcamalarından yüzde otuz ile ellisi kalp

krizi, yüksek tansiyon, kalp ve damar

hastalıkları, şeker hastalığı gibi hereket

eksikliği ile bağlantılı hastalıklardan

kaynaklanıyor.

Hareketsiz kişilerin kalp ve damar

hastalıklarından birine yakalanma

olasılığı iyi fizik kondisyon sahibi

kişilerden tam beş kat daha fazla.

Dolayısıyla hareketsizlik ve kötü

beslenme alışkanlıkları (yağlı yemekler,

yetersiz sebze ve meyve tüketimi gibi)

kalp damar hastalıklarının artmasına

neden oluyor.

Karamsar tablo bununla da bitmiyor. Tıp

dünyası şeker hastalığının 2000'li yılların

en zor sağlık problemlerinden biri

olacağını konuşuyor.

Şeker hastalarında, vücuttaki besinlerin

kullanılmasını sağlaylayan en önemli hormon

olan insulin, ya az miktarda salınıyor

ya da vücut insuline karşı duyarlılığını

kaybettiğinden bu hormon görevlerini

yerine getiremiyor. Sonuçta ise dengesiz

metabolizma 10-15 yılda körlük, kangren

veya böbrek yetmezliği gibi ciddi sağlık

problemlerine yol açıyor.

Hareketin yararları

Düzenli egzersiz, kan basıncını düşürüyor

ve kan yağları oranlarını damar sertliğini

engelleyecek şekilde değiştiriyor.

Yeterince hareket edenler, yağlı yemek

yeseler bile vücut alınan yağı en iyi

şekilde kullanarak damar sertliği riskini

en aza indiriyor. Egzersizin, kalp

kaslarına giden kan ve dolayısı ile oksijen

miktarını arttırarak kalbi koruduğu da

düşünülüyor.

Şeker hastalığının tedavisi sırasında, insul

in hormonunu ilaç olarak vermek

yeterli değil. Çünkü; vücut kaybettiği insulin

duyarlılığı nedeniyle metabolizmayı

eski dengesine oturtamıyor. Düzenli

egzersiz, insulin duyarlılığını arttırınanın

en etkili yoludur. Üstelik, yapılan

egzersizin etkisi çok kısa zamanda,

yaklaşık bir iki günde ortaya çıkar,

bırakıldığında ise üç ile on gün arasında

kaybolur.

Stres ve hareket

Stres, sağlıklı kişilerde bile kalp ve damar

fonksiyonlarını olumsuz yönde

etkileyerek bazı geçici hastalık

belirtilerine neden olabiliyor.

Araştırmalara göre, kalp krizi geçirenlerin

büyük bir çoğunluğu kriz öncesinde özel

veya iş hayatlarında stresli dönemler

geçirmişler. Düzenli olarak egzersiz

yapan kişilerde ise, vücut fonksiyonları

stresli dönemlerde bile normal seyrini

koruyor. Dolayısı ile stresin olumsuz

etkileri kolayca geçiştirilebiliyor.

Egzersizin insan vücuduna sağladığı

yararlardan bir diğeri de, kişinin kendini

iyi hissetmesine yardımcı olan morfin

benzeri maddelerin salınımını

arttırmasıdır.

Ne sıklıkta ve kaç saat?

Her gün toplam bir saatlik tempolu

yürüyüş ya da 20 dakikalık koşu ile kalp

krizi riski yüzde 30 oranında azaltılabilir.

AMAN

■ • • •

DISLERINIZE IY

BAKIN!

26 Prizma 2/99


Şeker hastalarında ise aynı miktar

egzersiz, riski yüzde 75 azaltır. Görüldüğü

gibi düzenli egzersizin özellikle şeker

hastalarında hiç de azımsanmayacak

etkileri var.

Sağlıklı bir yaşam istiyorsak hiç zaman

yitirmeden kendi koşullarımıza uygun bir

egzersiz biçimi seçip yavaş bir tempo ile

düzenli egzersize başlamalıyız. Önceden

bir hastalığı olanların doktora

danışmalarında büyük yarar var.

Aslında, düzenli egzersiz yapmaya zaman

bulamayan kişilerin bile yapabilecekleri

şeyler var. Asansör yerine merdivenleri

tercih etmek, işe giderken otobüsten bir

durak önce inmek gibi çeşitli fırsatlar

yaratmak bizim elimizde.

Sizlerin bu konuda başka fikirleri,

kendinizin bulduğu egzersiz yöntemle?' 1

varsa bize yazın. Kimbilir be11yv

başkalarına da ilginç ve uygulanabili

gelir.

Düzeltme:

Geçen sayımızda, Doktor Seher Korkmaz

ile yapılan söyleşide bir hata sonucu

Korkmaz'ın uzmanlık alanı olan

"farmakoloji" -eczacılık- olarak

,,

<>

(J

, eczacılık ile ilişkili olsa da,

ezacılık ile aynı anlama gelmemektedir.

Farmakoloji;

hekimlikte ilaçla tedavi

yöntemlerini

eğerlendiren, yeni ve

aha etkili ilaç

elişimini, ilaçların

an etkilerini

anım lama ve

ö n l e m e

yöntemlerini

//aştıran bir

bilimdir.

1999 yılı, İsveç'te diş tedavisi ve

bakımı sisteminde köklü bir

değişikliği de beraberinde getirdi. Bu

değişiklik iki temel noktada toplanabilir.

Birincisi; daha önceki yıllarda "Försak-

"Neyse ki, 19 yasına

kadar gecerli olan

ücretsiz

dis bakımı ve

tedavisi henüz bu

kısıtlamalardan

nasibini almadı ...

ringskassa" tarafından belirlenmiş olan

diş bakım ve tedavi ücretlerinin serbest

bırakılması. Yani, bir diş doktorunun

kendi fiyatlarını belirleyebilmesi. (Bu

durum aynı tedavi için farklı klinklerde

oldukça farklı fiyatlar istenmesi

anlamına geliyor.)

İkinci temel değişiklik ise, devlet

desteğinin bir grup tedaviden (protez

gibi) önemli ölçüde çekilmesi. İsveççesi

ile "Bas tandvard" denilen temel tedavi

grubuna giren tedavilerde (diş çekimi,

dolgular, kanal tedavisi gibi), devlet, tedavi

döneminin başından itibaren belli bir

destekte bulunacak.

Bu destek, 1988'de geçerli olan ve

"Försakringkassa" tarafından belirlenmiş

olan tedavi fiyatlarının yüzde 30'una

karşılık oluyor. Yine "Bas Tandvard" a

giren ilk muayene için 30 yaşından

büyüklere devlet desteği yok. Yani,

muayene ücretini yaşınız 30'u geçmiş ise

tamamen siz ödeyeceksiniz.

Protetik -çeşitli biçimlerde takma diş

yapımı-ise devlet desteğini önemli ölçüde

yitirdi. Tedavi masrafının çoğunu hasta

"Artık diS

sağlığımıza

bakılarak hangi

toplumsal sınıfa ait

olduğumuz kolayca

kestirilebilecek ..."

ödüyor. Artık protez yaptırmak birçok

kişi için bütçeleri zorlayacak.

isvec devleti sosyal

devlet olma

özelliğini

terketme yolunda.

Neyse ki, 19 yaşına kadar geçerli olan

ücretsiz diş bakımı ve tedavisi henüz bu

kısıtlamalardan nasibini almadı.

Aileler, eskiden olduğu gibi, çocuklarının

diş bakımı için devlet kliniklerini (Folktandvard)

ya da özel diş kliniklerini

seçmekte serbestler.

Sistemdeki bu temel değişiklik diğer

birçok alanda da örneklerini gördüğümüz

gibi devlet desteğinin azaltılması

politikasının bir parçası.

İsveç devleti sosyal devlet özelliğini

terketme yolunda. Ağız ve diş sağlığı da

artık İsveçlilerin deyişiyle bir "klass

fraga" olmuş durumda. Yani, artık diş

sağlığımıza bakılarak hangi toplumsal

sınıfa ait olduğumuz kolayca

kestirilebilecek ...

(Ayrıntılı bilgi için tel:08-32 08 06)

27 Prizma 2/99


INTEGRATIONSVERKET

Çalışmalarına 1 Haziran 1998 tarihinde başlayan "Integrationsverket" ;

Toplumu etnik, kültürel farklara bakmaksızın herkese eşit olanaklar sağlanması için yönlendirmek,

kültürel ve etnik çeşitliliğe saygı duyulup özen gösterilmesini sağlamak ve İsveç' e yeni gelen göçmenlerin

bu ülkedeki yeni hayatlarına iyi bir başlangıç yapmalarını gerçekleştirmek ile sorumlu bir kurumdur.

Integrationsverket Box 6044, 600 06 Norrköping

Internet adresi: www.integrationsverket.se

Yeni bir politik uygulama:

Hükümet İsveç'in göçmen politikasından entegrasyon

politikasına geçilmesine karar vermiştir.

Bu karar; İsveç' e gelen insanların bundan böyle, sadece

göçmen oldukları için özel bir takım gereksinmeleri olan

insanlar yerine konulup özel muameleye tabi

tutulmayacağı anlamına geliyor.

Bunun yerine, etnik ve kültürel farklara bakılmaksızın

herkesin eşit hak ve fırsatlara sahip olmasına çalışılacaktır.

Çalışmalarına 1 Haziran 1998 tarihinde başlayan

Entegrasyon Dairesi bu amacı hayata geçirmek üzere

kuruldu.

Entegrasyon Dairesinin genel sorumluluğu; bu yeni politik

karar ve bakış açısının toplumun her kesiminde

uygulanarak hayata geçirilmesidir.

Entegrasyon Dairesi belediyelerle iş birliği yapar:

Belediyelerle mülteci kabülüne dair anlaşmalar yapar.

Mültecilerin bölgelere yerleştirilme çalışmalarına

katılır.

Belediyelere ve il meclislerine yapılacak ekonomik

yardımlara karar verir.

Belediye, kurum ve kuruluşlara yol gösterir, ekonomik

yardımda bulunur.

Ülkeye yeni gelen mültecilerin ve korunmaya ihtiyacı

olan diğer grupların toplum hayatına girişleri için

yapılan çalışmaları izler.

İleriye dönük entegrasyon için:

Entegrasyon Dairesi, İ sveç toplumunu bu yeni entegrasyon

politikasının bakış açısıyla değerlendirir. Bu; entegrasyonu

engelleyen toplumsal alışkanlık ve kuralları tanımlamak

ve değiştirmek anlamına gelmektedir.

Aynı zamanda yabancı düşmanlığı ve ırkçılıkla

mücadele etmek de Entegrasyon Dairesinin görevleri

arasındadır.

Göçmen işçi dernekleri federasyonlarına ve

entegrasyona katkıda bulunan projelere ekonomik olarak

yapılan devlet yardımını da entegrasyon dairesi dağıtır.

Kimler proje yardımı alabilir?

Entegrasyon Dairesi; entegrasyonu teşvik eden ve

kolaylaştıran ya da ayrımcılığa, ırkçılık ve yabancı

düşmanlığına karşı mücadele eden projeleri destekler.

Bu projelerin entegrasyon çalışmalarının gerçekleşmesine

ve bu konuda yeni yöntemler geliştirilmesine

yönelik olması gerekmektedir. Bu proje yardımları, en

başta dernek, kurum ve dini birliklere verilirler.

Toplumsal gelişmenin değerlendirilmesi:

Entegrasyon Dairesi, toplumu ve toplumsal kurumların

çok yönlü yapıyı nasıl yansıttığını, farklı kökenlere sahip

olmanın yaşam koşulları üzrindeki anlam ve etkisini

gözler.

Aynı zamanda, göçmenlerin çoğunlukta olduğu yerleşim

bölgelerinde, toplumun dışında kalınmayı önlemek için

yöntemler geliştirir.

Telefon numarası ve e-mail

adreslerimizi web sayfalarımızda

www .integrationsverket.se

bulabilirsiniz.

Bilgi için tel 011-36 13 60

ya da 011-36 13 58

28 Prizma 2/99


ADI BENDE SAK LI *****

Sezen Aksu

Doğrusu böyle bir albüm

bekliyorduk Sezen' den. Albümdeki

en sevi len parça "Tutuklu".

Bence, bütün parçalar "Tutuklu"

kadar güzel. Selami Şahin'in

ölümsüz parçası "Ben Sevdalı Sen

Belalı" ve Musti'nin parçası "İnce

Mevzu" ile birlikte toplam 12

parça var bu albümde. Amma

velakin, CD'sini alırsanız 2 parça

daha almış oluyorsunuz ve

"Ruhuma Asla" ile bol bol

oynuyorsunuz.

Bence, Sezen bir kere daha

yorumuyla ve şarkılarıyla

kendisine tutuklu yapacak bizleri.

ÇOBAN YILDIZI****

Özcan Deniz

Çoban Yıldızı, Özcan Deniz'in bu

zamana kadar yaptığı en güzel ve

en çok satan albümlerden biri.

Titizlikle seçilen 16 parçadan

dördü kendine, üçü Mahzun

Kırmızıgül'e ait.

Sanatçının televi zy onda yaptığı "tallc show" da çok ilgi gördü. Albümün

çok satmasının sebeplerinden biri de bu olsa gerek.

Bu albümde benim favofim olan "Yaralı" ve "Ayrılık" ın yanı sıra

"Çoban Yıldızı", "İçem", "Gel ha böyle", "Aşkımsm" gibi güzel

parçalar da var.

ONU DÜŞÜNÜRKEN***Çelik

Çelik'in yeni şirketi Polygram'la yaptığı anlaşmadan sonra çıkardığı

albümünde fazla bir değişiklik göremedim. Caz ve nefesli enstrümanlar

ön planda. Kendine özgü yorumu ve değişik sesiyle seslendirdiği on

parçanın söz ve müziği kendine ait. Bu albümünde de Atatürk'e

armağan bir parça var "Onu Düşünürken". Benim favorilerimden

bazıları şöyle; "Veda Etmem", "Yaş Otuz Beş Oldu", "Onu

Düşünürken".

Caz seviyorsanız Çelik'in cd'sini alın ve on birinci

şarkısı "Onu Düşünürken" i dinleyin (Bu şarkı kasetinde

yok.)

DAĞLAR KIZI REYHAN/ATABARI***Kim

Bunlar

Beatles grubundaki gençlere olan benzerlikleri ile

tanman Kim Bunlar grubu, Türk Halk Müziğinin eski

parçalarını yeniden gündeme getirip, aynı melodilerle

rock müziği yapıyor ve bunda da çok başarılı oluyor.Kim

Bunlar'm yaptığı müziği kimileri çok sevdi, kimileri de

sevmedi. "Hayır efendim, Türk Halk Müziğinin eski

türküleri bu şekilde değiştirilemez" diyenlerle, " Ne

kadar güzel olmuş. "diyenlerin tartışmaları televizyon

programlarına bile taşındı. Gelelim albümdeki o eski

türkülere; "Dağlar Kızı Reyhan", "Ata barı", "Yüksek

Yüksek Tepeler", "Kara Basma İz Olur" ...

Bu güzel parçaları, her Pazar günü, saat 15.00 ile

20.00 arası (90.5 Mhz.) Gökkuşağı FM'de

dinleyebilirsiniz!

BARI$ MANCO! CENCLİĞİM SENi

DİNLEYEREK CECTİ. SENİN

SARKILARINI DİNLEYEREK BÜYÜDÜM.

NASIL UNUTURUZ SENİ BİZ? SEN

HER ZAMAN KALBİMİZDE YASADIN

VE YASAYACAKSIN. ALLAH TOPRAĞ·

iNi BOL ETSİN. NUR İCİNDE YAT.

isveç·te son Ayların En tok

Satan Kasetleri

1- Mançoloji - Barış Manço

2- Çoban Yıldızı - Özcan Deniz

3- Yoksun - Ferdi Tayfur

4- Adı Bende Saklı - Sezen Aksu

5- Ham Çökelek - Atilla Taş

6- Detay - Mustafa Sandal

7- Toprak - Yurtseven Kardeşler

8- Nostalji 4-5-6 - Muazzez Ersoy

9- Ölürüm Sana - Tarkan

10- Tek Suçum Seni Sevmek - Murat Göğebakan

Tan Lekopap

Simurg Media AB

SVARSPOST

121350600

110 43

STOCKHOLM

Frankeras ej

Simurg Media

betalar portot

29 Prizma 2/99


• •

CEKILIS

15 Haziran tarihine kadar

dergimize abone olan

okuyucumuıarımız arasında

yapılacak çekilişte:

bir okuyucumuza,

Ürgüp Dinler otel'de

iki kişilik

1 hafta <yarım pansiyonr·

TATİL fırsatı!

Bir okuyucumuza,

istikbal Mobilya'dan çocuk yorganı

Bir okuyucumuza,

istikbal Mobilya'dan yastık.

Kaçırmayın!

Abonelerimize indirim

Restaurang Merhaba

ve

istikbal MObilya'dan

SEVGİLİ PRİZMA

OKUYUCULARI!

Bir derginin okuyucularıyla var olacağının

başından beri bilincindeydik. Sizlere

elimizden gelenin en güzelini sunmak,

hoşlanarak okuyacağınız, sayfalarında

kendinizden birşeyler bulabileceğiniz bir

dergi yapmak tek amacımızdı.

Bu amacımıza ulaştığımızın en büyük kanıtı

sizlerden gelen sayısız telefon ve mektup

oldu. Prizmayı sevdiniz, beğendiniz,

hoşgörüyle karşıladınız ve bu duygularınızı

bizimle paylaştınız. SAĞOLUN!

Sizlerin sevgisine, beğeninize layık olmak

için elimizden gelenin en iyisini yapmaya

devam edeceğimize emin olabilirsiniz.

İkinci sayımız elimizde olmayan

nedenlerden dolayı biraz gecikti. Bunun için

sizlerden özür diliyoruz.

Bilgi, birikim ve yeteneklerinizi

Prizma okuyucularıyla paylaşmaya ne

dersiniz?

Herhangi bir konuda uzmansanız

ve bu uzmanlığınızı Prizma

okuyucularıyla

paylaşmak isterseniz bize yazın.

Redaksiyon ve Halkla İlişkiler

bölümlerinde çalışmak isterseniz

kısa bir özgeçmiş mektubuyla bize

başvurun.

Prizma, hiçbir yerden ekonomik destek

almadan kendi olanaklarıyla çıkan bir dergi.

Tek gelir kaynağımız dergimizde yayınlanan

reklamlar ve abone bedelleri.

Prizma'nın yaşamasına katkıda bulunmak,

derginizin.evinize sürekli olarak gelmesini,

özel çekiliş ve indirimlerden yararlanmayı

istiyorsanız zaman geçirmeden Prizma'ya

abone olun!

PRİZMA'yı elbirliğiyle yaşatalım!

PRlZMA

r-------------------------------------7

1 Prizma'nın abone bedeli 12 sayı için 300 İsveç Kronu'dur. (İsveç dışındaki ülkeler için lO0DM) 1

1 Abonelerimiz, kendilerine göndereceğimiz Prizma Abone Kartı ile özel çekiliş ve indirimlerden yararlanmaya hak kazanırlar.!

1 İki şekilde abone olabilirsiniz. 1. Bu kuponu doldurup bize göndererek. 2. Abone bedelini doğrudan dergimizin postgiro 1

1 hesabına yatırarak. 1

1

1

I Postgiro: Simurg Media AB, 1382890-0 (Postgiro blanketine isminizi ve açık adresinizi yazmayı unutmayın) 1

: .Pṛizma'ya

2 sayı için abone olmak istiyorum. 1

1 ;:'.::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::·.::::·. :

1 Telefon:.................................................................................... 1

L _____________________________________ J

30 Prizma 2/99



Nar det inte racker att

prata rned kompi.sarna •••

Precis nar rnan arpa vag ini vuxenvarlden kanns

de stora fragorna större an nagonsin. Killar, tjejer,

kanslor, karlek ... Allt bara snurrar runt ı huvudet

och ibland kan det vara skönt att kunna prata med

nagon mer erfaren. Oavsett om probleme! ar stort

eller litet, sa finns det vuxna runtomkring som

garna lyssnar pa dig. Hemma, i skolan, pa fritidsgarden

ller pa ungdomsmottagningen. Pa ungdomsmottagningen

ar man van att prata med

ungdomar om personliga fragor.

Dar kan dukan ocksa fa hjalp med preventivmedel

och fragor om sex.

Botvidsgyronaslet Torn8rplatsen 26 • 0S--580 294 63 Tingsvagen17 • 08-967413

08-530624t£55,t£08-530 62434t£

Tumba gymnasium Lej°oïnvtuķtigent£16t£•tt£08-731t£99t£49t£ Blbllotekstorgot8 • 08,.7342159

08-530t£613t£57,t£08-530 613t£55t£

SntĤorvrÿetĥenst£vAt~rdc:enÜl¹rĀalºt£ Romansvagen 6. 8 tr Bromma:

08-530 677 05/06 08-7184010,t£08-718409<0t£ TvutpnÞnßl»anàdel¼t£11,t£6t£tĦrāt£

08-68779290t£

GVoólÀf¢vt{i®tĨg¦enát£2t£•t£08:-622t£6568t£ Esplanaden8b,nb ERnâsėk±ede:Ct£

0176-223632t£

BerĂdgrătitjnãdt£13t£ •tt£08-50816610t£

Bryggarvl:gen 8

FTa~rsĠtīa}tt£

oöBP-6875833t£ TowrggatĬant£9:?at£•t£08-520t£130t£86t£ Mautqnk²f¡orsępülané39t£ •tt£08-6865779t£

MblÂdsomÕmarkransenıtt£

PiarĈkµvtxötg¨enët£41t£ •tt£08;--741t£o÷oøt£2-5t£ SrtitlbyttĭorĉgsĜvty.t£14t£•t£08-532t£573t£56t£ LöttmÖogatĮant£1t£ •tt£08-508t£223t£41t£

Ndorċrat£J[liÎrvt|a:Ft£

K`tİoùck·arvĒögªenìt£3t£ NeytmÙii¯rčstıat£grĎtıtonídt£3,t£ıttIJrt£ ESdvarďdt£GWrĐlÅegsĝg6ngant£tij4t£

08-77845430t£ 08-59129>8t£20/30t£ 08-508t£016t£50,t£08•t508t£015t£40t£

Rktg¤sēvtsed:@t£

Tensıa/Rinkebyı

HXardcmÏog.t£2.1-23t£•t£08-686t£58t£36t£ TuensĔtag3ngcn4ot£•tt£o8û-Sm0803258t£ BolÈlÉmÐorþavttliÍgent£14t£

08•t7988738t£

StĢadsmi«ssi¬onenıtt£

vaıtıngbyı

Svartmangatan 6, 2 tr lndalsbacken 17 • os-soa 05396

08-7878671t£

K]anal¸vtvögent£15,t£3t£tģrt£

AlvsJöı

08-76894t£49t£

Stockholms Skolors

AMrmborsMcigenÝt£8t£•tt£08-99t£56t£64t£

Uxng¥domÑsmÒotĶtagnl½ng:At£

Ogbsoðf'£atorđlÊeg.t£20t£•tt£08-73605t£85t£

HYsĕtħermalm:Bt£

GUamÓl¾azt£lËandsvt}igent£2t£

K^arl¿ayt3gent£119t£•tt£oñe-sĖoòa{ııtoa|t£55t£ 08•t58732530t£

RFSU

OhrĄolÌtnälÁnåghotĩmÔsv.t£39=at£

08-6920700t£

RloôsĘenæg§a}tĪ.ınçt£13t£nèbt£

K_ytrkvötgoõn2t£

08-2815t£49,t£08-2815t£69t£

08-590t£802t£62,t£08-590t£802t£52t£

Sok³arąpýnê:iJck´:Dt£

LANgsĚk-örsěv.t£3t£ •tt£08-659t£29t£30t£

JZörĆnaıtt£

SpktitkrćgAOn:îs.ġvtwSqgent£7t£

SktitmrholÃm×en:Et£ SstorĊg©atįant£13t£•tt£08-551785t£02.t£ 08-57D359t£59t£

lÄdholmØsvtz.t£?L9tıtn"t£08t7101352t£

SöderČUUyJ\e:Gt£

SödermalmÚ:Ht£ Bangat;KmÛ4t£ Nforrgi­rdsĞt¡gent£3t£

St:ItĴt£PjautrlÆsğgoúıtant£19t£•tt£o8-6tĵ6·t56t£25t£ 08wt550t£2lÇ8t£84,t£08t¢550t£225t£51t£ DQ8·t54Dt£638t£76t£

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!