istiklâl marşı - Türk Ocakları Genel Merkezi
istiklâl marşı - Türk Ocakları Genel Merkezi
istiklâl marşı - Türk Ocakları Genel Merkezi
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
Açıklamalı ST KLÂL MAR I ve GENÇL E H TABE<br />
SMA L ACAR<br />
Açıklamalı<br />
ST KLÂL MAR I<br />
Ve<br />
GENÇL E H TABE<br />
1
2<br />
L VA YAYINEV : 9<br />
Edebiyat Dizisi : 5<br />
smail ACAR<br />
ISBN : 975-9107-05-8<br />
© Alem Basım-Yayım (Mustafa Bayrak). Bu kitabın her türlü telif<br />
hakkı yazarına, bu baskının basım yayım hakkı anla malı olarak<br />
Alem Basım-Yayım’a aittir.<br />
Yayın Yönetmeni : Halil Bayrak<br />
Dizgi : Adem Karanfil<br />
Kapak Tasarım : Abdülbaki Çal<br />
Baskı Yeri - Tarihi : stanbul – 2005<br />
Baskı - Cilt : Kilim Matbaacılık<br />
L VA YAYINEV<br />
Anafartalar cd. No: 92 BALIKES R<br />
Tel: 0 266 243 77 73<br />
Belgegeçer : 0 266 245 17 60
Açıklamalı ST KLÂL MAR I ve GENÇL E H TABE<br />
Açıklamalı<br />
ST KLÂL MAR I<br />
Ve<br />
GENÇL E H TABE<br />
SMA L ACAR<br />
3
4<br />
smail ACAR
Açıklamalı ST KLÂL MAR I ve GENÇL E H TABE<br />
1982 Anayasası<br />
Madde 3:<br />
<strong>Türk</strong>iye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir<br />
bütündür. Dili <strong>Türk</strong>çe’dir. Bayra ı, ekli kanunda belirtilen,<br />
beyaz ay yıldız al bayraktır. Millî mar ı “ stiklâl Mar ı”dır.<br />
Ba kenti Ankara’dır.<br />
<strong>Türk</strong> Ceza Kanunu:<br />
Madde 300:<br />
1) <strong>Türk</strong> Bayra ını yırtarak, yakarak veya sair surette<br />
ve alenen a a ılayan ki i, bir yıldan üç yıla kadar<br />
hapis cezası ile cezalandırılır. Bu hüküm,<br />
anayasada belirlenen beyaz ay yıldızlı al bayrak<br />
özelliklerini ta ıyan ve <strong>Türk</strong>iye Cumhuriyeti<br />
Devleti’nin egemenlik alameti olarak kullanılan<br />
her türlü i aret hakkında uygulanır.<br />
2) stiklal Mar ını alenen a a ılayan ki i, altı aydan<br />
iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.<br />
3) Bu maddede tanımlanan suçların yabancı bir<br />
ülkede bir <strong>Türk</strong> vatanda ı tarafından i lenmesi<br />
halinde, verilecek ceza üçte bir oranında arttırılır.<br />
5
6<br />
smail ACAR
Ç NDEK LER<br />
ÖN SÖZ<br />
Açıklamalı ST KLÂL MAR I ve GENÇL E H TABE<br />
B R NC K TAP<br />
G R<br />
Millî Mar larımız<br />
stiklâl Mar ı’ndan Önce<br />
Resmî Mar Denemeleri<br />
B R NC BÖLÜM<br />
ST KLÂL MAR I’NIN YAZILMASI<br />
Resmî- Millî Mar htiyacı<br />
“<strong>Türk</strong> airlerinin nazar-ı dikkatine”<br />
stiklâl Mar ı Yarı ması Açılıyor<br />
“Burada Duracak Zaman De il”<br />
Mehmet Âkif Millî Mücadele’de<br />
Millî Mar ımızın Yazılma Hikâyesi<br />
stiklâl Mar ı’nı Âkif Yazmalı<br />
“Kürsüden Okuyunuz Hamdullah Bey”<br />
stiklâl Mar ı Meclis Kürsüsünde<br />
“ stiklâl Mar ı” Resmî Mar Oluyor<br />
Mar ’ın T B M M’de Kabulü<br />
Mar ın Kabulünden Sonraki Yazı malar<br />
“Vallahi Almam”<br />
Mehmet Âkif ve Para Ödülü<br />
“O, Milletimin Malıdır”<br />
Âkif Mar ’ı Safahat’a Almıyor<br />
K NC BÖLÜM<br />
YARI MAYA KATILAN D ER RLER<br />
Seçilen Altı iirin Metni<br />
Kâzım Karabekir’in Teklifi<br />
7
8<br />
smail ACAR<br />
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM<br />
ST KLÂL MAR I’NIN BESTELENMES<br />
Beste Çalı maları<br />
Bugünkü Resmî Beste<br />
O. Zeki Üngör’ün Bestesi<br />
Atatürk ve stiklâl Mar ı<br />
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM<br />
ST KLÂL MAR I’NIN ANLAMI<br />
stiklâl Mar ı<br />
Bir Açıklama Denemesi<br />
stiklâl Mar ı’nın Anlamı<br />
stiklal Mar ı’nın Dili<br />
SONUÇ<br />
K NC K TAP<br />
ATATATÜRK- NUTUK<br />
ve<br />
GENÇL E H TEBE’N N ANLAMI<br />
Atatürk ve Nutuk<br />
Atatürk’ün büyük Eseri:<br />
Nutuk<br />
Nutuk Yayınları<br />
Konu ve Anlamca Nutuk<br />
Gençli e Hitabe<br />
Gençli e Hitabe’nin Anlamı<br />
Gençli e Hitabe’nin Dili<br />
Sonuç Yerine<br />
Atatürk Diyor ki<br />
Gençli e Hitabe Sözlü ü<br />
Kaynaklar
Açıklamalı ST KLÂL MAR I ve GENÇL E H TABE<br />
ÖN SÖZ<br />
<strong>Türk</strong> stiklâl Mar ı ve Atatürk’ün Gençli e Hitabesi,<br />
fikir ve kültür hayatımızın temel metinlerindendir. Her iki<br />
metin de, stiklâl Sava ı artlarını, <strong>Türk</strong> milletinin varlı ının<br />
devamını, <strong>Türk</strong> <strong>istiklâl</strong>ini ve <strong>Türk</strong> vatanının bütünlü ünü savunur.<br />
Her ikisi de yakın tarihimizin hatıralarını ya atarak<br />
millî duygularımızın canlı kalmasını sa lar.<br />
Hem stiklâl Mar ı hem Gençli e Hitabe, <strong>Türk</strong> milletini,<br />
varlı ına kastedeceklere kar ı her an uyanık ve dikkatli<br />
olmaya davet eder.<br />
te bu sebeple, iki metin de resmî dairelerde, okullarda<br />
duvarlara, sınıflara asılır. Gençlerimize ezberletilir.<br />
stiklâl Mar ı, “vatanın bütünlü ünün ve milletin <strong>istiklâl</strong>inin<br />
tehlikeye dü tü ü”; stiklâl Sava ı’nın veya di er<br />
adıyla Millî Mücadele’nin henüz ba ladı ı günlerde kaleme<br />
alınmı tır. stiklal Mar ı, “Milletimizin dahilî ve haricî <strong>istiklâl</strong>i<br />
u runda giri ti i mücadeleyi ifade ve terennüm” eden<br />
bir destan metindir. te bundan dolayı, güzel ve heyecanlı<br />
bir iir olmakla beraber, onun edebî olmaktan daha çok tarihî<br />
de eri vardır. O, “tarihîlik” de erini <strong>Türk</strong> milletinin ya amak<br />
için giri ti i <strong>istiklâl</strong> mücadelesini yansıtmak ve o günlerin<br />
hatırasını ya atmaktan almaktadır.<br />
stiklâl Mar ımız, milletimizin, Millî Mücadele’de stilâcılara<br />
kar ı gösterdi i “var olma azmi ve iradesi” ile<br />
“ stiklâle olan inancı”nın ifadesidir. Bu azim, irade ve inanç,<br />
milletimizin hiç kaybetmemesi gereken manevî kuvvet ve<br />
hayat kayna ıdır. stiklâl Mar ımız, i te bu manevî kuvvet ve<br />
hayat kayna ını, her an canlı tutan, ya atan millî de erlerimizin<br />
ba ında gelir.<br />
9
10<br />
smail ACAR<br />
Milletler, millî de erleriyle vardırlar. stiklâl Mar ı,<br />
“tarihîlik” de erinin yanında, millî de erleri de ifade eden<br />
bir “edebî metin”dir stiklâl Mar ı’nda, <strong>Türk</strong> milletinin, <strong>istiklâl</strong>,<br />
hürriyet, vatan, din, hak-adalet, bayrak, kahramanlık,<br />
kendine güven, ebediyen var olma gibi vazgeçemeyece i deerler,<br />
sade bir dille fakat heyecanlı bir edebî üslûpla dile<br />
getirilmi tir.<br />
Kitabı hazırlarken, stiklâl Mar ımızı, sadece metin<br />
olarak yazıldıktan sonraki ekliyle tanıtmayı yeterli bulmadık.<br />
Mar ’ın yazılma ihtiyacı ve yazılma macerası ile beraber,<br />
onun yazıldı ı tarihî günleri bizzat ya ayarak tarih yazanların<br />
millî mar konusunda gösterdikleri hassasiyeti de<br />
yansıtarak, o günlerin havasını daha canlı olarak hissettirmek<br />
istedik. stiklâl Mar ı ile ilgili Meclis tutanaklarına ve hatıralara<br />
fazlaca yer vermemizin sebebi budur.<br />
stiklâl Mar ımızın anlam ve önemini anlatmaya çalı<br />
tı ımız kitapta, stiklâl Mar ımızın dı ında, fakat onunla<br />
ilgili olması bakımından, “resmî-millî mar ” yarı masına<br />
katılan altı iirin metnine de yer vermeyi uygun bulduk. Böylelikle,<br />
hem Âkif’in iiri ( stiklâl Mar ımız) ile bu altı iiri<br />
kar ıla tırma imkânı sa lamı hem de bu konudaki bazı merakları<br />
gidermi olaca ımızı dü ündük. Ayrıca, bu millî mar<br />
adayı iirlerde de, Millî Mücadele havası ve milletimizin<br />
u runa sava tı ı temel de erler yansıtılmaktadır.<br />
Gençli e Hitabe’ye gelince: Gençli e Hitabe, stiklâl<br />
Sava ı kazanılıp, millî ve ça da <strong>Türk</strong>iye Cumhuriyeti kurulduktan<br />
sonra kaleme alınmı tır. Yani Millî Mücadele baarılmı<br />
, mutlu sona ula ılmı tır. Bu sonuç, <strong>Türk</strong> <strong>istiklâl</strong>i ve<br />
<strong>Türk</strong> Cumhuriyeti’dir. Artık bu sonucun ilelebet muhafaza ve<br />
müdafaa edilmesi gerekmektedir. Bu görev <strong>Türk</strong> gençli ine<br />
verilmi tir.
Açıklamalı ST KLÂL MAR I ve GENÇL E H TABE<br />
Gençli e Hitabe, i te bu görevin yerine getirilmesinin<br />
gerekçe ve artlarını tespit ve ifade eden bir vasiyetnâmedir.<br />
Gençli e Hitabe, her ne kadar müstakil bir metin olarak<br />
ele alınabilirse de o, esasen Nutuk adlı büyük eserin bir<br />
parçası ve sonuç bölümüdür. Bu sebeple, Nutuk’un bütünlüü<br />
içinde dü ünülmesi, onu daha anla ılır ve anlamlı hale getirmektedir.<br />
Bundan dolayı Gençli e Hitabe’den önce<br />
Nutuk’u tanıtmayı faydalı bulduk.<br />
stiklâl Mar ı ve Gençli e Hitabe milletimizin ve<br />
devletimizin varlık sebep ve de erlerini ifade eden ve üzerinde<br />
milletçe ittifak edilen iki temel metindir. Bundan dolayı<br />
milletimizin ve Devletimizin bekası için, <strong>istiklâl</strong> Mar ı ve<br />
Gençli e Hitabe’de ifade edilen fikir ve de erlerin yeni nesillere,<br />
gençlerimize gereken önem verilerek anlatılıp ö retilmesi<br />
gerekir.<br />
te bu gaye ile stiklâl Mar ımızı ve Gençli e Hitabe’yi<br />
de erlendirdi imiz iki ayrı kitabı tek kitap (cilt) içinde<br />
bulundurup de erlendirmenin, iki metni beraber dü ünme ve<br />
kitabı kullanma açısından faydalı bulduk.<br />
Bu kitabın, millî kültür ve millî de erler konusunda<br />
hassasiyet gösteren, bu konuları ö renme ihtiyacı duyan meraklı<br />
okuyucularımıza; özellikle de millî uur sahibi olarak<br />
yeti mesini istedi imiz <strong>Türk</strong> gençli ine faydalı olaca ını düünüyoruz.<br />
Atatürk’ün <strong>Türk</strong> <strong>istiklâl</strong>ini <strong>Türk</strong> Cumhuriyetini emanet<br />
etti i gençlere güveniyor, eme imizin bo a gitmeyece ine<br />
inanıyoruz.<br />
Bu vesileyle <strong>Türk</strong> milletine son derece de erli ve güzel<br />
bir Millî Mar hediye eden Millî airimiz Mehmet Âkif’i<br />
ve Cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk ba ta olmak üzere<br />
bütün Millî Mücadele ehit ve kahramanlarını minnet ve rahmetle<br />
anıyor, okuyucuların da anmasını istiyorum.<br />
11
12<br />
smail ACAR<br />
Kitabın hazırlanması için te vik eden Liva Yayınevi<br />
sahibine ve her konuda yardımcı olan emekli edebiyat ö retmeni<br />
e ime ve çalı malarıma destek veren herkese te ekkür<br />
ediyorum.<br />
Çalı mak bizden, ba arı Allah’tandır.<br />
smail ACAR<br />
Ayvalık, Temmuz 2005
Açıklamalı ST KLÂL MAR I ve GENÇL E H TABE<br />
B R NC K TAP<br />
Resmî- Millî Mar ımız<br />
TÜRK ST KLÂL MAR I<br />
13
14<br />
smail ACAR
G R<br />
Açıklamalı ST KLÂL MAR I ve GENÇL E H TABE<br />
Mar ve Millî Mar larımız<br />
Mar , “genel olarak kelime anlamı: ölçülü yürüyü -<br />
lerde kullanılan müzik çe ididir.” Asker, okul, gençlik, yürüyü<br />
, bayrak, konser, dü ün, yas, cenaze vs. gibi çe itleri vardır.<br />
1<br />
Millî mar lar, kendilerine ait devletlerini kurmu hür<br />
milletlerin bayrakları gibi <strong>istiklâl</strong> sembollerindendir.<br />
19. yüzyıla kadar, milletlerin millî duygularını terennüm<br />
eden çe itli mar ları bulunmaktaydı; ancak bu mar lar,<br />
bugünkü anlamda “resmî-millî mar ” durumunda de ildi.<br />
<strong>Türk</strong> tarihinde de özellikle askerî müzik, millî duyguları<br />
terennümde önemli yer tutuyordu. Eski <strong>Türk</strong> sosyal hayatının<br />
aynası diyebilece imiz Dede Korkut Hikâyeleri’nde,<br />
sava ve cenk sahneleri anlatılırken bir çe it askerî bando sayılabilecek<br />
davul ve nakkarelerin çalındı ından bahsedilmektedir.<br />
2<br />
Osmanlı devrinde ise bilhassa 16. yüzyıldan ba layarak<br />
mehter takımlarının varlı ı bilinmektedir.<br />
Osmanlı devri Mehter mar ları, 1826’da Yeniçeri<br />
Oca ı’nın kapatılması sırasında, Yeniçeri kalıntısı veya yeniçeri<br />
unsurlarından sayıldı ı için yok edilmi tir. Bu sebeple<br />
günümüzde, güfte ve bestesi bilinen çok eski Mehter mar -<br />
ları yoktur. Bugün bilinen Mehter mar ları, 20. yüzyıl ba larında<br />
yani sonradan bestelenen mar lardır. Bu, sonradan bes-<br />
1 Etem Üngör,<strong>Türk</strong> Mar ları, Ank. 1966,s.9<br />
2 Muharrem Ergin, Dede Korkut Kitabı -ı, Ank. 1958, s. 152<br />
-Orhan aik Gökyay, Dedem Korkud’un Kitabı,MEB. st. 1973,<br />
s.CCCLXIX<br />
15
16<br />
smail ACAR<br />
telenen mar lar içinde yaygın olarak “Mehter Mar ı” adıyla<br />
bilinen, güftesi Ahmet Muhtar Pa aya, bestesi smail Hakkı<br />
Bey’e (1865-1927) ait olan mar tır. Asıl adı “Mehterhâne-i<br />
Hakanî Harp Mar ı” olan bu güzel mar ımızın güftesi<br />
öyledir:<br />
Gafil ne bilir ne ve-i pür evk-i vegayı<br />
Meydan-ı Celâdetteki envar-ı safayı<br />
Meydan-ı gazâ, a k ile tekbirler alınca<br />
Titretti yine rûy-i zemin ar -ı semayı<br />
Allah yoluna cenk edelim, an alalım an<br />
Kur’an’da zafer vâdediyor Hazret-i Yezdan<br />
Farz eyledi hallâk-ı cihan harb-i cihadı<br />
Hep cenk ile yükselmede ecdâdımın adı<br />
Dünyaları feth eyleyen ecdâdımız elhak<br />
Âdil idi hıfz eyler idi hakk-ı ibâdı<br />
Allah yoluna cenk edelim, an alalım an<br />
Kur’an’da zafer vâdediyor Hazret-i Yezdan 1<br />
Mehter mar larımızın dı ında, millî kahramanlık duygularını<br />
terennüm eden ve genel olarak anonim özellik ta ıyan<br />
mar larımız da vardır. Bunların içinde Sivastopol Mar ı,<br />
Plevne Mar ı, Cezayir Mar ı en tanınmı larıdır.<br />
1 Etem Üngör, a.g.e.,s181.
Açıklamalı ST KLÂL MAR I ve GENÇL E H TABE<br />
stiklâl Mar ı’ndan Önce<br />
Resmî Mar Denemeleri<br />
Yeniçeri Oca ı’nın kaldırılmasından (1826) sonra, 2.<br />
Mahmut (1808-1839), Mehter takımının yerine askerî müzik<br />
veya askerî bando ihtiyacını kar ılamak üzere “Mızıka-yı<br />
Hümayun” okulunu kurdurdu. Batılı anlayı la kurulan bu<br />
okulun ba ına da Guiseppe Donizetti 1 adında bir talyan getirildi.<br />
<strong>Türk</strong>iye’de Batılı veya bugünkü anlamda ilk resmî-<br />
millî mar denemeleri de talya’dan getirilen Donizetti tarafından<br />
yapılmı tır.<br />
Donizetti’nin ilk besteledi i mar , 2. Mahmut için ve<br />
onun adıyla besteledi i “Mahmudiye Mar ı”dır. Donizetti,<br />
daha sonraki yıllarda da, 1. Abdülmecit (1839-1865) için “Mecidiye<br />
Mar ı” bestelemi tir.<br />
2. Abdülhamit devrinde, Mızıka-yı Humayun (bando)<br />
komutanlı ına Necip Pa a getirilmi tir. Donizetti’nin “Mahmudiye”<br />
ve “Mecidiye” mar larından sonra, Padi ahlar adına<br />
resmî mar besteleme anlayı ı sürdürülerek, 2. Abdülhamit<br />
(1876-1909) adına Necip Pa a tarafından “Hamidiye<br />
Mar ı” bestelenmi tir. Bu mar daha sonraki yıllarda “ lk<br />
Me rutiyet Mar ı” olarak da anılmı tır.<br />
kinci Me rutiyet’in ilânından ve 2. Abdülhamid’den<br />
sonra tahta geçen Osmanlı Padi ahı 5. Mehmet Re at zamanında,<br />
kalıcı bir millî mar bestelettirilmesi için te ebbüse<br />
geçilmi tir. Bu çalı malardan olmak üzere Mızıka-yı Humayun<br />
Miralayı, Beethoven’in <strong>Türk</strong> Mar ı’nın devletçe kabu-<br />
1 Sonradan Donizetti Pa a unvanıyla anılan bu talyan, <strong>Türk</strong>iye’de 28 yıl<br />
çalı mı tır.<br />
17
18<br />
smail ACAR<br />
lünü; bazıları da Mecidiye Mar ı’nın kullanılmasını istemi<br />
tir. Tartı malar sonunda yeni bir mar bestelettirilmesine<br />
karar verilmi se de te ebbüs ba arılı olamamı tır. Eski Sultan<br />
Mecit Mar ı, “Mar -ı Sultanî” olarak çalınıp söylenmi<br />
tir.<br />
kinci Me rutiyet devrinde, devrin siyasî - fikrî yapısına<br />
uygun olarak Namık Kemal’in, Tevfik Fikret’in bazı<br />
iirleri bestelenip heyecanlı mar lar olarak söylenmi tir.<br />
Millî Mücadele yıllarında, Meclis’in açılmasından<br />
sonra “Büyük Millet Meclis’i Bandosu” kurulmu tur.<br />
Millî heyecanın doru a çıktı ı Millî Mücadele yıllarında,<br />
kinci Me rutiyet devrinde millî duyguları terennüm<br />
eden pek çok iir, mar olarak bestelenmi tir. Bu heyecanlı<br />
günlerde özellikle ordu içinde bir çe it resmî-millî mar gibi<br />
söylenen bir mar ımız vardır. Bu Mar ın güftesi (sözleri)<br />
Mehmet Âkif’in “Ordunun Duası” adlı iiridir. Ali Rıfat<br />
(Ça atay) tarafından bestelenen bu Mar , <strong>Genel</strong> Kurmay<br />
Ba kanlı ınca da orduda resmî olarak söylenmekte idi.<br />
Mehmet Âkif’in, Ali Rıfat (Ça atay) tarafından<br />
bestelenen “Ordunun Duası” adlı iir metni (mar güftesi)<br />
öyledir:<br />
Ordunun Duası<br />
Yılmam ölümden, yaradana, askerim;<br />
Orduma “gâzi” dedi Peygamberim.<br />
Bir dile im var, ölürüm isterim:<br />
Yurduma tek dü man ayak basmasın.<br />
Âmin! Desin hep birden yi itler,<br />
“Allahu ekber!” gökten ehitler.<br />
Âmin! Âmin! Allahu ekber!
Açıklamalı ST KLÂL MAR I ve GENÇL E H TABE<br />
<strong>Türk</strong> eriyiz, silsilemiz kahraman...<br />
Müslümanız,Hakk’a tapan Müslüman.<br />
Putları Allah tanıyanlar, aman,<br />
Mescidimin boynuna çan asmasın.<br />
Âmin! Desin hep birden yi itler,<br />
“Allahu ekber!” gökten ehitler.<br />
Âmin! Âmin! Allahu ekber!<br />
Millet için etti mi ordum sefer,<br />
Kükremi arslan kesilir her nefer,<br />
Döktü ü kandan gö e vursun zafer,<br />
Topra a bir damlası bo akmasın.<br />
Âmin! Âmin! Desin hep birden yi itler,<br />
“Allahu ekber!” gökten ehitler.<br />
Âmin! Âmin! Allahu ekber! Allahu ekber!<br />
Ey Ulu peygamberimiz nerdesin?<br />
Dinle minaremde öten gür sesin!<br />
Gel, bana yâr ol ki cihan titresin,<br />
Kimse dönüp süngüme bakmasın.<br />
Âmin! Desin hep birden yi itler,<br />
“Allahu ekber!” gökten ehitler.<br />
Âmin! Âmin! Allahu ekber! Allahu ekber!<br />
19<br />
(Safahat, s.554)
20<br />
smail ACAR
Açıklamalı ST KLÂL MAR I ve GENÇL E H TABE<br />
B R NC BÖLÜM<br />
ST KLÂL MAR I’NIN YAZILMASI<br />
21
22<br />
smail ACAR
Açıklamalı ST KLÂL MAR I ve GENÇL E H TABE<br />
Resmî-Millî Mar htiyacı<br />
Millî Mücadele yıllarında, <strong>Türk</strong>iye Büyük Millet<br />
Meclisi Hükümeti kurulduktan sonra, özellikle Batılı devlet<br />
temsilcilerinin Ankara’yı ziyaretleri sırasında, kendi millîresmî<br />
mar ları çalınıp söylenmekte idi. Bu durum, bizde de<br />
bir resmî mar ihtiyacı ortaya çıkardı. Resmî-millî sembol<br />
olacak bir mar teklifi, Millî Mücadele’nin yürütücü gücü<br />
olan ordudan geldi.<br />
23 Nisan 1920’de <strong>Türk</strong>iye Büyük Millet Meclisi<br />
açıldıktan sonra 3 Mayıs 1920’de kurulan ilk TBMM Hükümeti’nde<br />
Edirne Milletvekili Miralay smet ( nönü) Bey,<br />
Erkân-ı Harbiye-i Umumîye Vekili 1 ; Sinop Milletvekili Dr.<br />
Rıza Nur da Umur-ı Maarif Vekili 2 seçilmi lerdi. Millî<br />
Mar konusu, ilk TBMM Hükümeti’nin göreve ba lamasından<br />
birkaç ay sonra gündeme gelmi tir.<br />
Millî mar konusunun gündeme gelmesi, öyle<br />
olmu tur:<br />
Millî Mücadele yürütülürken <strong>Türk</strong>iye Büyük Millet<br />
Meclisi, “ r at Encümeni” adıyla heyetler kurmu tu. Bu heyetler,<br />
halkı Millî Mücadeleye davet ettikleri gibi cepheleri<br />
dola arak askere moral veriyordu. te bu r at Heyeti Üyeleri,<br />
Garp Cephesi Komutanlı ını da yürüten smet ( nönü)<br />
Bey ile görü erek askerin moralini yükseltecek (vatan veya<br />
stiklâl mar ı olacak) bir mar ın yazılıp bestelettirilmesini<br />
istemi lerdi.<br />
1<br />
Bugünkü <strong>Genel</strong> Kurmay Ba kanlı ı, lk TBMM Hükümeti’nin bir<br />
bakanlı ı gibi dü ünülmü tü.<br />
2<br />
Bugünkü “Millî E itim Bakanlı ı” ve “Kültür Bakanlı ı” yerine.<br />
23
24<br />
smail ACAR<br />
“<strong>Türk</strong> airlerinin Nazar-ı Dikkatine”<br />
stiklâl Mar ı Yarı ması Açılıyor<br />
Resmî–Millî mar ihtiyacının duyuldu u i te bu günlerde,<br />
1920 yılı sonbaharında, o zaman Batı Cephesi Komutanı<br />
olan smet Bey, zamanın Millî E itim Bakanı Dr. Rıza<br />
Nur’u ziyaret ederek, kendisine, “millî mar yazdırılıp bestelettirilmesi”<br />
istek veya teklifini iletir. smet nönü’nün söz<br />
konusu teklifini, ziyaret sırasında yanında bulunan Ba yâveri<br />
(daha sonra çi leri Bakanlı ı da yapmı bulunan) ükrü Sökmensüer,<br />
öyle anlatmaktadır:<br />
“1920 yılı sonlarına do ru o zamanki tabiriyle Erkân-ı<br />
Harbiye-i Umûmiye Reisi (<strong>Genel</strong> Kurmay Ba kanı) smet<br />
Bey, Maârif Vekili rahmetli Rıza Nur Bey’i makamında<br />
ziyarete gitmi ti. Ben de Ba yâveri olarak yanında idim. Sayın<br />
nönü, bu ziyareti, millî heyecanı koruyacak, millî azim<br />
ve imanı manevî alanda besleyerek zinde halde tutacak,<br />
‘Marseyyez’ (Fransız resmî-millî mar ı) örne inde bir marın<br />
hazırlanmasını teklif için yapmı tı. stiklâl Mar ı i te bu<br />
te ebbüsün neticesidir.” 1<br />
Resmî-millî mar ( stiklâl Mar ı) yazdırılıp bestelettirilmesi<br />
konusunda, ükrü Sökmensüer’in anlattıklarını do -<br />
rulayan bir ba ka bilgi de, Kâzım Nâmi Duru’nun hatıralarıdır.<br />
O tarihlerde Orta Tedrisat Müdürlü ü 2 görevinde bulunan<br />
Kâzım Nâmi (Duru), hatıralarında, smet nönü ile ilk<br />
kar ıla masını anlatırken, stiklâl Mar ı konusuna da öyle<br />
temas ediyor:<br />
1 Muhiddin Nalbando lu, stiklâl Mar ımızın Tarihi, st. 1964,s.55-56.<br />
2 imdiki Ortaö retim <strong>Genel</strong> Müdürlü ü
Açıklamalı ST KLÂL MAR I ve GENÇL E H TABE<br />
“Birgün Orta Tedrisat Müdürü odasında çalı ıyordum.<br />
Kalpa ımı masamın bir kenarına koymu tum. Kapı<br />
açıldı. çeriye kısa boylu bir Erkân-ı Harbiye Albayı girdi.<br />
Onu görünce, aya a kalktım, kalpa ımı giydim, ‘Buyurunuz’<br />
dedim. Bu zât, ‘Ben, Garp Cephesi Erkân-ı Harbiye Reisi<br />
smet’ dedi. Kendisini masamın önündeki iskemleye buyur<br />
ettim. Oturdu. ‘Beni size Dr. Rıza Nur Bey gönderdi. Orduca<br />
karar verdik, bir stiklâl Mar ı istiyoruz . Bunun güftesini,<br />
bestesini ayrı ayrı müsabakaya korsunuz. Her birini kazanana<br />
be er yüz lira verece iz,’dedi. Emirlerini hemen yapaca<br />
ımı söyledim. O da kalktı, gitti.<br />
Sayın nönü ile ilk erefleni im böyle oldu. Kendilerini<br />
daha önceden tanımıyordum.<br />
Müsabakayı, stanbul da dahil bütün memlekete ilân<br />
ettik.” 1<br />
Zamanın Millî E itim Bakanlı ı adına Kâzım Nâmi<br />
Duru’nun kaleme aldı ı ve hatıralarında bütün memlekete<br />
duyuruldu u bildirilen stiklâl Mar ı yazma yarı ması ile<br />
ilgili genelge veya ilân metni öyledir:<br />
“<strong>Türk</strong> âirlerinin Nazar-ı Dikkatine,<br />
Maarif Vekâleti’nden:<br />
Milletimizin dâhilî ve haricî <strong>istiklâl</strong>i u runda giri -<br />
mi oldu u mücadelâtı ifade ve terennüm için bir stiklâl<br />
Mar ı müsabakaya vaz’edilmi tir. Hür ve me gul 2 memleketlerimizde<br />
bütün erbâb-ı kalemi hizmete davet ederiz.<br />
thaf olunacak âsâr içinden biri, iki ay sonra 23 Kânûn-ı<br />
evvel 336’da Maârif Vekâleti nezdinde bir hey’et-i edebiyye<br />
tarafından intihap olunacaktır. ntihap olunacak eserin<br />
yalnız güftesi için be yüz lira mükâfât vardır. Yine lâakal<br />
1 Kâzım Nâmi Duru, Cumhuriyet Devri Hatıralarım, st. 1958,s.5.<br />
2 me gul: i gal edilmi ,zaptedilmi<br />
25
26<br />
smail ACAR<br />
be yüz lira tahsis edilecek olan beste için bilâhare ayrıca<br />
müsabaka açılacaktır.<br />
Bütün müracaatlar, Ankara’da <strong>Türk</strong>iye Büyük<br />
Millet Meclisi Maârif Vekâleti’dir.”<br />
Bu, genelgeden anla ılaca ı üzere:<br />
1- Millî E itim Bakanlı ı tarafından bütün airlere<br />
açık bir millî mar yarı ması açılmı tır.<br />
2- Millî mar güftesi olarak seçilecek eserde ( iirde),<br />
milletimizin giri ti i <strong>istiklâl</strong> mücadelesini ifade ve<br />
terennüm artı aranılacaktır. (Tek art budur.)<br />
3-Yarı manın süresi, 23 Kânûn-ı evvel 1336 (23 Aralık<br />
1920) günü sona ermek üzere iki aydır. Buna göre yarı -<br />
ma, 23 Ekim 1920’de ba lamı olmaktadır.<br />
4- Millî mar olacak eser, Maârif Vekâleti’nin kuraca<br />
ı bir edebiyat heyeti tarafından seçilecektir.<br />
5- Millî mar güftesi için 500 lira ödül verilecektir.<br />
6-Yarı ma sonunda seçilecek mar güftesi, bestelettirilecektir.<br />
Bestesi için de ayrıca yarı ma açılıp, 500 lira ödül<br />
verilecektir.<br />
Millî E itim Bakanlı ı tarafından <strong>istiklâl</strong> Mar ı yarı -<br />
ması açıldı ını bütün <strong>Türk</strong> airlerine duyuran bu <strong>Genel</strong>ge’nin,<br />
7 Te rin-i sânî 1336 (7 Kasım 1920) günlü Hakimiyeti<br />
Milliye gazetesinde yayımlandı ı tespit edilmi tir. 1<br />
stiklâl Mar ı yarı masına katılan airler, eserlerini<br />
kapalı zarf içinde ve rumuzlu ( ifreli) olarak Bakanlı a gönderme<br />
e ba lamı lardır. Ancak, yarı ma süresinin sona ere-<br />
1<br />
-Yard.Doç.Dr. Halim Serarslan, Hamdullah Suphi Tanrıöver, Ank.1995<br />
,s.129;<br />
- Fevziye Abdullah Tansel, Mehmet Âkif, st.1973,s. 96.
Açıklamalı ST KLÂL MAR I ve GENÇL E H TABE<br />
ce i günlerde, Maârif Vekâleti’nde bir de i iklik olmu tur.<br />
Dr. Rıza Nur’un görevli olarak Moskova’ya gönderilmesi<br />
üzerine, onun yerine TBMM Reisi Mustafa Kemal’in Meclis’e<br />
teklifi ile, Ünlü <strong>Türk</strong> <strong>Ocakları</strong> Ba kanı ve Antalya milletvekili<br />
Hamdullah Suphi (Tanrıöver) 16 Aralık 1920’de<br />
Maârif Vekili seçilmi tir.<br />
Hamdullah Suphi Maârif Vekili (Millî E itim Bakanı)<br />
seçildi inde, r at Heyeti üyesi olarak Ankara dı ında,<br />
Antalya’da bulunmaktaydı. Millî mar yarı ması süresinin<br />
dolmasına da bir hafta kalmı tı. Bu durum kar ısında, Bolu<br />
Milletvekili Tunalı Hilmi Bey, TBMM Ba kanlı ına öyle<br />
bir takrir (yazılı teklif-önerge) verdi:<br />
“Büyük Millet Meclisi Riyaset-i Celilesine,<br />
Maârif Vekâletince müsabakaya vaz’edilmi olan<br />
millî mar bundan dört gün sonra intihap edilecektir. Halbuki<br />
Vekâlet’te tebeddül vâki olmu ve yeni Vekil Hamdullah<br />
Suphi Bey de uzaklarda bulunmu oldu undan müsabaka<br />
müddetinin bir ay daha temdit edilmesi lüzumunun<br />
âcilen Maârif Vekâletine tebli ini teklif ederim.”<br />
Tunalı Hilmi Beyin teklifi, 18 Aralık 1920 günü Meclis’te<br />
kabul edilir. Böylece yarı ma tarihi, bir ay daha uzatılmı<br />
oldu u gibi, Yeni Bakan Hamdullah Suphi’nin konuya<br />
e ilmesi için zaman kazanması sa lanmı tır.<br />
Hamdullah Suphi, millî mar yarı ması üzerinde ciddiyetle<br />
durur. Yarı ma süresi sona erdi inde, yarı maya 724<br />
iirin katıldı ı tespit edilmi tir. 1 Kendisi de bir air ve edebi-<br />
1 stiklâl Mar ı yarı masına katılan iirlerle ilgili bu sayı, E ref Edib’in –<br />
Mehmet Âkif, s.72 - tespitidir. Di er kaynaklar da buradan almı lardır.<br />
Hamdullah Suphi de “700 bu kadar iir toplandı” diyerek bu sayıyı bir<br />
çe it teyit etmektedir.<br />
27
28<br />
smail ACAR<br />
yatçı olan Hamdullah Suphi, gelen iirleri titizlikle inceleyip<br />
de erlendirir; ancak hiç birini millî mar olacak de erde<br />
bulmaz. Yarı maya katılan bu 724 iir içinde, Hamdullah<br />
Suphi’nin yakından tanıdı ı Mehmet Âkif’e ait bir iir yoktur.<br />
Çünkü Mehmet Âkif, dostlarının bütün ısrarlarına<br />
ra men, sonunda para ödülü oldu u için yarı maya katılmamı<br />
tır. Âkif bu günlerde Kastamonu’da bulunmaktadır.<br />
“Burada Duracak Zaman De il”<br />
Mehmet Âkif Millî Mücadele’de<br />
Mehmet Âkif, özellikle 1912’de yayımladı ı kinci<br />
Safahat Süleymaniye Kürsüsünde adlı eserinden itibaren<br />
ortaya koyup savundu u ttihad-ı slâmcı ( slâm Birli i siyaseti)<br />
fikirleri ve idealist ahsiyetiyle, Balkan Sava ı (1912-1913) ve<br />
Birinci Dünya Sava ı (1914-1918) yıllarında, ba ta Müslüman<br />
<strong>Türk</strong> milleti olmak üzere bütün slâm dünyasını uyandırıp,<br />
içine dü tü ü siyasi ve sosyal peri anlıktan kurtarmak için<br />
çalı tı 1 . Resmî görevler üstlenerek Almanya’dan Arabistan’a<br />
kadar seyahatlere katıldı. Bütün emeli, slâm dünyasının lideri<br />
ve merkezi olarak gördü ü Osmanlı-<strong>Türk</strong> Devleti’nin<br />
da ılıp yıkılmasını önlemek; bütün dünya Müslümanları’nı,<br />
siyasi, sosyal, kültürel yönden kalkınıp geli mi ; slâm’ı<br />
olması gerekti i gibi do ru anlayıp hakkıyla ya ayan toplumlar<br />
olarak görmekti. Bunun yolu da din karde li i etrafında<br />
toplanıp birlik olmak ve çalı maktı.<br />
Fakat, bekledikleri olmadı ı gibi, Osmanlı tebaası<br />
Müslüman kavimler de (özellikle Arnavut ve Arap tebaa)<br />
kavmiyetçilik davası güderek (bugüne göre etnik bölücülük yapa-<br />
1 Sema U urcan, Mehmet Âkif’in iirlerinde sava , Ölümünün 50. Yılında<br />
Mehmet Âkif Ersoy, M.Ü. Fen-Ed. Fak. Y. st. 1986.
Açıklamalı ST KLÂL MAR I ve GENÇL E H TABE<br />
rak) Osmanlı Devleti’nin parçalanıp yıkılmasını kolayla tırdılar.<br />
1 Âkif, Birinci Dünya Sava ı içinde görevli olarak gitti<br />
i Arabistan’da slâm Dünyası’nın peri anlı ını ve çökü ünü,<br />
Müslüman Araplar’ın Osmanlı’ya kar ı aldıkları tavrı<br />
bizzat gördü.<br />
Bütün bunların üstüne, Birinci Dünya Sava ı sonunda<br />
Osmanlı Devleti’nin yenilmi olması ve bir de Yahya Kemal’in<br />
ifadesiyle 30 Ekim 1918’de, “ nsan o luna bir eyn 2<br />
olan Mütareke”nin 3 kabul edilmesi, Ümit ve azim dolu<br />
idealist Âkif’te bedbinlik ve ümitsizlik duyguları uyandırdı.<br />
Âkif, kendisinde ümitsizlik ve bedbinlik uyandıran slâm<br />
Dünyası’nı, Yedinci Safahat Gölgeler’e aldı ı “ ark” adlı<br />
iirinde bütün peri anlı ı ve acıklı hali ile tasvir etmi tir.<br />
Ancak, gördüklerine ra men o, kabahati, kusuru veya eksikli<br />
i yine de ba kasına yüklemez; kendisini yetersiz bulur.<br />
1919’da yazdı ı yine Gölgeler’deki “Hüsran” adlı iirinde,<br />
bedbinli iyle beraber çaresizli ini, ba arısızlı ını âdeta inleyerek<br />
haykırır:<br />
1 <strong>Genel</strong> olarak “ ttihad-ı slâmcı” veya “siyasi slâmcı” kategori içinde<br />
sayılan Âkif, esasen bugünkü anlamda <strong>Türk</strong> milleti ve <strong>Türk</strong> milliyetçili i<br />
aleyhtarı sayılmamalıdır. Âkif’in kar ı oldu u “kavmiyetçilik”, Müslüman<br />
Osmanlı-<strong>Türk</strong> Devlet’inin, o günün siyasi-sosyal artları içinde ayrılıkçılık-bölücülük<br />
yapılarak zayıflatılmasıdır. O istiyordu ki Osmanlı<br />
Devleti her kavimden Müslüman tebaası ile Hıristiyan Batı kar ısında<br />
birlik ve bütünlük içinde bulunsun ve güçlü olsun. Osmanlı dı ındaki<br />
Müslümanlar da stiklâllerini kazanarak dayanı ma içinde olsunlar. Bütün<br />
bunlar için, çalı mak ve slâm’ı do ru anlayıp aslî ekliyle ya amak<br />
lâzımdır.<br />
2 eyn: leke, yüz karası.<br />
3 Osmanılı Devleti’nin yenilgiyi kabul edip 30 Ekim 1918’de imzaladı ı<br />
Mondros Ate Kesme Anla ması.<br />
29
30<br />
smail ACAR<br />
Hüsran<br />
Ben böyle bakıp durmayacaktım, dili ba lı,<br />
slâm’ı uyandırmak için haykıracaktım.<br />
Gür hisli, gür imanlı beyinler, co ar ancak,<br />
Ben zaten uzun boylu dü ünmekten uzaktım!<br />
Haykır! Kime,lâkin? Hani sahipleri yurdun?<br />
Ellerdi yatanlar, sa a baktım, sola baktım;<br />
Feryâdımı artık bo arak, na’ ını, tuttum,<br />
Bin parça edip i’rime gömdüm de bıraktım.<br />
Seller gibi, vâdiyi enînim saracakken,<br />
Hiç a lamadan, gizli inen ya gibi aktım.<br />
Yoktur elemimden u sa ır kubbede bir iz;<br />
nler “Safahat”ımdaki Hüsrân bile sessiz!<br />
(Safahat, s. 447)<br />
Mehmet Âkif, “ ark” adlı iirinde tasvir etti i manzaraların<br />
sebep oldu u kötümserli e ve hüsrana ra men, aynı<br />
yıl (1919’da) yayımladı ı “Yeis Yok”, “Azimden Sonra Tevekkül”<br />
adlı iirlerinde yine de “Müslümanlar’ı uyandırma”<br />
ümitleri ta ıdı ını göstermektedir. Onun ümit ve heyecanını<br />
yeniden tazeleyen asıl hareket ise, Millî Mücadele’nin<br />
ba laması olmu tur.<br />
Mütareke’den sonra, yer yer i gallerin ba laması üzerine,<br />
<strong>Türk</strong>iye’nin çe itli bölgelerinde Redd-i lhak veya Müdafaa-yı<br />
Hukuk derneklerinin kurulması; Yunanlılar’ın 15<br />
Mayıs 1919’da zmir’i i gali üzerine, Balıkesir’de toplantıların<br />
yapılıp Ayvalık cephesinde lk kur unun atılması (29<br />
Mayıs 1919) gibi hareketler, Mehmet Âkif’in bekledi i uyanı<br />
ın i aretleri olabilirdi. te bunun için ümit ve heyecanı<br />
tazelendi. Darül Hikmetil slâmiye Ba kâtipli i 1 görevini<br />
sürdürdü ü bu günlerde, ilk fırsatta Balıkesir’e ko tu.<br />
1 10 Mart 1918 tarihli bir kanunla ttihat -Terakki idaresi tarafından<br />
eyhülislâmlı a ba lı olarak kurulan ilmî kurulu .
Açıklamalı ST KLÂL MAR I ve GENÇL E H TABE<br />
Balıkesir’de ba latılan Kuva-yı Millîye hareketini yakından<br />
takip eden Âkif, Balıkesir’e gitme e karar verdi i bir<br />
gün Sebilürre at idarehanesine heyecanlı bir halde gelerek<br />
E ref Edib’e:<br />
“-Haydi hazırlan, gidiyoruz,”dedi.<br />
E ref Edip, onun bu haline bir mana verememi ti.<br />
a kın bir halde:<br />
“Nereye Üstad?” diye sordu.<br />
“Harekât-ı Millîyenin ba ladı ı yere! Artık burada<br />
duramam!” diye cevap verdi.<br />
Mehmet Âkif, 1920 Ocak ayı sonlarına do ru Balıkesir’e<br />
varmı , bir süre burada kalarak konu malar yapmı ,<br />
halkı Kuva-yı Millîye hareketine te vik etmi tir.<br />
Mehmet Âkif’in Balıkesir’e giderek, ba latılan Millî<br />
Mücadele hareketini desteklemesi harekete fiilen katılması,<br />
hayatının dönüm noktalarından biridir. Böylece Âkif,<br />
stanbul Hükümetine kar ı, tercihini ortaya koymu tur. Nitekim,<br />
stanbul’a dönü ünden bir süre sonra, Balıkesir’e<br />
izinsiz giderek Kuva-yı Millîye’yi desteklemesinden dolayı<br />
hakkında soru turma açılmı , Darülhikmeti’l slâmiye’deki<br />
görevinden (3 Mayıs 1920) azledilmi tir.<br />
Mehmet Âkif’in Balıkesir’den stanbul’a döndü ü<br />
günlerde önemli geli meler olmaktadır. 16 Mart 1920’de stanbul<br />
i gal edilir; Ankara’da Meclis açılmak üzeredir. te<br />
bu günlerde Âkif, Ankara’ya geçmeye karar verir. Bir bilgiye<br />
göre, Ankara’dan “halkı ir at için davet” edilir. 1 Bu geli<br />
meler üzerine Ankara’ya hareket etme e karar verdi i bir<br />
gün (1920 Nisan sonları) Sebilürre at müdürü E ref Edib’e<br />
unları söyler:<br />
1 M.E. Er irgil, slâmcı Bir airin Romanı, s.339-340.<br />
31
32<br />
smail ACAR<br />
“Artık burada duracak zaman de ildir. Gidip çalı -<br />
mak lâzım. Bizim tarafımızdan halkı tenvire (aydınlatmaya)<br />
ihtiyaç varmı ; ça ırıyorlar. Mutlaka gitmeliyiz. Ben yarın<br />
Ankara’ya hareket ediyorum. Hiç kimsenin haberi olmasın.<br />
Sen de idarehanenin i lerini derle topla, Sebilürre at<br />
kli esini al, arkamdan gel. Me ihat’takilerle de temas et,<br />
Harekât-ı Milliye aleyhinde bir halt etmesinler.” 1<br />
stanbul’dan yanına 12 ya ındaki o lu Emin’i de alarak<br />
Nisan ayı sonlarında yola çıkan Âkif, 9 Mayıs 1920 günü<br />
Ankara’ya varır; Taceddin Dergâhı’na yerle ir.<br />
Mehmet Âkif’in, E ref Edib’e, “Artık burada duracak<br />
zaman de ildir. Gidip çalı mak lâzım. Bizim tarafımızdan<br />
halkı tenvire ihtiyaç varmı ; ça ırıyorlar. Mutlaka gitmeliyiz.<br />
Ben yarın Ankara’ya hareket ediyorum.” dedi i<br />
günlerde, Ankara’da <strong>Türk</strong>iye Büyük Millet Meclis’i açılmı<br />
tır. Âkif de milletvekili seçtirilecektir. Bunun için, Âkif<br />
henüz Ankara yollarındayken Millî Mücadele’nin Lideri<br />
Mustafa Kemal harekete geçmi ; Konya’daki 12. Kolordu<br />
Komutanı Albay Fahrettin (Altay)Beye, ifreli bir telgraf<br />
göndermi tir. Telgraf metni öyledir: 2<br />
1 E ref Edip, Mehmet Âkif,s.139.<br />
2 Telgraf metni için bak. Dr. Fethi Teveto lu, Gazi Mustafa Kemal- air<br />
Mehmet Âkif, <strong>Türk</strong> Yurdu-Âkif Özel sayısı, Aralık-1987.
Açıklamalı ST KLÂL MAR I ve GENÇL E H TABE<br />
ifre – Telgraf,<br />
Konya’da 12. Kolordu Kumandanı Fahrettin<br />
Beyefendiye,<br />
Ankara 29.4. 1336 (1920)<br />
stifasında musır bulunan Burdur Livası BMM azası<br />
ve ahz-ı asker reisi Miralay smail Beyefendi’nin yerine,<br />
liva-yı mezkur BMM âzâlı ına, Ankara’da bulunan air<br />
Mehmet Âkif Beyefendi’nin intihabının temin ve neticenin<br />
i ’ar buyurulmasını rica ederim.<br />
BMM Reisi<br />
Mustafa Kemal<br />
Söz konusu telgraf, Mehmet Âkif’in Ankara’ya gelece<br />
inin, Mustafa Kemal tarafından bilindi ini göstermektedir.<br />
Mehmet Âkif, Ankara’ya geçme e karar verdi i veya<br />
Ankara’dan ça rıldı ı günlerde, “Safahat”ın ilk be kitabını<br />
yayımlamı , ünlü ve sevilen bir ahsiyetti. Halkı Millî Mücadele’ye<br />
te vik etmek veya Millî Mücadele’ye kar ı yer yer<br />
ortaya çıkan isyan hareketlerini önlemek için Âkif gibi, milletin<br />
ruhunu bilen ve sevilen ahsiyetlere ihtiyaç vardı. Halkı<br />
aydınlatmak ve Millî Mücadele’ye te vik için Meclis’te<br />
“Heyet-i r adiyeler” kurulmu tur. 1 Âkif, Ankara’ya varmasından<br />
kısa bir süre sonra, görevli olarak E ki ehir ve civarına<br />
gider.<br />
E ki ehir’den Ankara’ya dönen Âkif, milletvekili seçilece<br />
i Burdurlular tarafından Burdur’a davet edilir. O lu<br />
Emin’le beraber Burdur’a gider. Burada halka çe itli konu -<br />
1 “ r at Heyeti” adıyla halkı aydınlatma çalı maları, Me rutiyet devrinde<br />
de 1913’te ttihat Terakki daresi tarafından kurulan, Müdafaa-yı Milliye<br />
Cemiyeti tarafından yapılmı tır. Âkif, bu çalı malarda da birinci derecede<br />
görev almı tır.<br />
33
34<br />
smail ACAR<br />
malar yapar. Burdur’dan Antalya’ya geçer. Büyük ihtimalle,<br />
Antalya dönü ünde veya bu günlerde Burdur Milletvekili<br />
olarak Meclis’e girer. Âkif’in, “Konya isyanı dönü ünde<br />
milletvekili seçildi i” eklindeki bilgi yanlı olmalıdır. Çünkü<br />
Âkif, 4 Haziran 1920’de Milletvekili olarak Meclis’e katılmı<br />
tır. 1 Konya’ya gidi i daha sonradır.<br />
Âkif’in, TBMM’ne birkaç ki i ile birlikte Konya’ya<br />
gönderilmesi teklifini yapan Hamdullah Suphi’dir. Hamdullah<br />
Suphi, 19 Mayıs 1920 günü Meclis’te yaptı ı konu mada,<br />
“Mehmet Âkif Bey gibi bütün memlekette büyük hürmet kazanan<br />
bir büyük adamı hemen Meclis-i âliniz arasından intihap<br />
edilecek bir iki zat ile beraber oraya yollasak” teklifini<br />
yapar. Meclis’te kabul edilen bu tekliften sonra, Hamdullah<br />
Suphi, Mehmet Âkif ve birkaç milletvekili, Haziran ortalarında<br />
Konya’ya gider. 2<br />
Mehmet Âkif, sözünü etti imiz gibi, Ankara’ya varıından<br />
hemen sonra, Eski ehir, Burdur, Antalya, Afyon,<br />
Konya ve çevrelerinde de halkı aydınlatmak, Millî Mücadele’yi<br />
desteklemelerini sa lamak üzere dola ır. En son, isyan<br />
sebebiyle gitti i Konya çevresinden Ankara’ya döner.<br />
Bir süre Ankara’da kalır. 1920 Ekim sonlarına do ru, Sebilürre<br />
at yayın müdürü E ref Edib’ten Kastamonu’ya geldi i<br />
haberini alır. Haber üzerine Kastamonu’ya hareket eder.<br />
Kastamonu’da yayımlanan Açık Söz gazetesi, 21 Ekim 1920<br />
günü, “Büyük slâm airi, edîb-i a’zam Mehmed Âkif Beyefendi”nin<br />
“iki gün önce” ehre geldi ini duyurur.<br />
1 Âkif’in Milletvekili mazbatası aldı ı tarih için bak. Dr. Zeki Çevik,<br />
Millî Mücadele’de Müdafaa-i Hukuk’tan Halk Fırkasına Geçi , Ank.<br />
2003, AAM. Yay. S.<br />
2 Yard. Doç. Dr. Halim Serarslan, Hamdullah Suphi Tanrıöver,<br />
Ank.1995, s. 95.
Açıklamalı ST KLÂL MAR I ve GENÇL E H TABE<br />
Kastamonu’da üç ay kadar kalan Âkif, E ref Edib’le<br />
beraber burada Sebilürre ad’ı üç sayı yayımlar. Kastamonu<br />
ve çevresinde halkı ir ada devam eder. Kastamonu’ya geliinden<br />
sonraki ilk Cuma günü Nasrullah Camii’nde yaptı ı<br />
ünlü konu ma, bütün memlekette büyük yankı yapar. Konu -<br />
ma metni, 25 Kasım 1920 günlü Sebilürre ad’da basılarak<br />
bütün illere da ıtılır. 1<br />
Millî Mar ımızın yazılma Hikâyesi<br />
stiklâl Mar ı’nı Âkif Yazmalı<br />
Mehmet Âkif, Kastamonu’da E ref Edib’le beraber<br />
bir taraftan Sebilürre ad’ı yayımlayıp bir taraftan da halkı<br />
aydınlatma çalı malarını sürdürdü ü günlerde, Ankara’da<br />
Maârif Vekâleti, “milletimizin giri ti i stiklâl mücadelesini<br />
ifade ve terennüm edecek bir stiklâl Mar ı müsabakası”<br />
açmı , gazetelere verilen ilânlarla bütün <strong>Türk</strong> airlerine duyurulmu<br />
tu (25 Ekim 1920?). lânda, yarı ma süresinin iki ay<br />
oldu u ve 23 Aralık 1920’de sona erece i bildiriliyordu. Ancak,<br />
Dr. Rıza Nur’un Bakanlıktan ayrılıp yerine Hamdullah<br />
Suphi’nin seçilmesi yani Bakan de i ikli i sebebiyle yarı -<br />
manın süresi bir ay daha uzatılmı tı.<br />
stiklâl Mar ı yarı ması açısından bütün bu geli meler<br />
olurken Âkif, belirtti imiz gibi Kastamonu’dadır; fakat<br />
yarı madan haberi vardır. 2 Ancak yarı maya “içinde para<br />
söz konusu oldu u için” ısrarlara ra men katılmamaktadır.<br />
1 Yard. Doç. Dr. Abdullah Uçman, “Mehmet Âkif ve Millî Mücadele”<br />
,Ölümünün 50.Yılında Mehmet Âkif, Marmara. Ünv. yay., st 1986,<br />
içinde,s.23.<br />
2 Yarı ma ilânı, Kastamonu’da Açık Söz gazetesinin 11 Kasım 1920<br />
günkü nüshasında da haber olarak verilmi tir.<br />
35
36<br />
smail ACAR<br />
Maârif Vekili (Millî E itim Bakanı) Hamdullah Suphi<br />
ise, millî mar konusunun sürüncemede kalmasını istemez.<br />
lk iki aylık ilân süresi içinde, yarı maya katılan 724<br />
iiri titizlikle inceler, iirlerin hiç birini millî mar olacak deerde<br />
bulmaz. Tabii bu iirlerin içinde Âkif’in iiri yoktur.<br />
Hamdullah Suphi, istenilen mar ın Âkif tarafından yazılabilece<br />
ini dü ünür; Âkif’e mar ı yazdırmanın yollarını arar. -<br />
te bu günlerde (5 ubat 1920), Meclis’te Mehmet Âkif’in yakın<br />
dostu Karesi (Balıkesir) Milletvekili Hasan Basri (Çantay)<br />
Beyi bulup, Âkif’in ikna edilmesine yardımcı olmasını<br />
ister.<br />
Hasan Basri Çantay, Maârif Vekili Hamdullah Suphi<br />
ile aralarında geçen görü meyi öyle naklediyor:<br />
“Meclis salonlarında Vekil Hamdullah Suphi ile karıla<br />
tım. Yanıma gelerek beni bir tarafa çekti. Ve:<br />
-‘Basri Bey’ dedi.<br />
-‘Biliyorsunuz ki bir stiklâl Mar ı yazılabilmesi için<br />
açmı oldu umuz müsabakaya 700 bu kadar iir geldi. Fakat,<br />
bunların içinde mar olabilecek kudrette bir iir bulamadık.<br />
Böyle bir iiri ancak Âkif Bey yazabilir. Sizin de yakın<br />
arkada ınız olması hasebiyle kendisine rica ederseniz<br />
müsbet bir tesir husule gelir zannederim.”<br />
“Cevap verdim:<br />
- Âkif Bey müsabaka eklini ve ikramiyeyi kabul etmiyor.<br />
E er bir çare ve bir ekil bulursanız yazdırmaya<br />
çalı ırım.<br />
Dü ündü, ‘dur’ dedi.<br />
- Ben kendisine bir tezkire yazayım. Arzusuna tâbi<br />
olaca ımızı bildireyim. Fakat tezkireyi kendisine siz veriniz...<br />
Ben de muvafık gördüm. Yarım saat sonra u tezkireyi<br />
getirip bana verdi.”
Açıklamalı ST KLÂL MAR I ve GENÇL E H TABE<br />
Hasan Basri Çantay, Muhiddin Nalbando lu ile yaptı<br />
ı konu mada da tezkire konusunda u ifadeleri kullanıyor:<br />
“- Mademki öyle dü ünüyorsunuz, Âkif bey’e hitaben<br />
Vekâlet eliyle bir tezkere yazınız, ben de kendileri nezdinde<br />
te ebbüse geçeyim! Dedim.”<br />
Hasan Basri Çantay’ın, Maârif Vekili Hamdullah<br />
Suphi’nin Mehmet Âkif’e hitaben yazdı ını bildirdi i, “Tezkire”<br />
(resmî mektup ) metni öyledir 1 :<br />
“Pek aziz ve muhterem efendim,<br />
stiklâl Mar ı için açılan müsâbakaya i tirak buyurmamalarındaki<br />
sebebin izalesi için pek çok tedbirler vardır.<br />
Zât-ı üstâdânelerinin matlup iiri vücuda getirmeleri maksadın<br />
husûlü için son çare olarak kalmı tır. Asîl endi enizin<br />
icap etti i ne varsa hepsini yaparız. Memleketi bu<br />
müessir telkin ve tehyîc vâsıtasından mahrûm bırakmamanızı<br />
reca ve bu vesile ile en derin hürmet ve muhabbetimi<br />
arz ve tekrar eylerim efendim.<br />
5 ubat 1337 (1921)<br />
Umur-ı Maârif Vekili<br />
Hamdullah Suphi”<br />
Hasan Basri Çantay, bu “Tezkere”yi Âkif’e gösterip<br />
göstermeme konusunda çeli kili bilgiler vermektedir. Ancak<br />
Âkif’in bundan haberdâr oldu u muhakkaktır. Ba ka kaynaklarda,<br />
Hamdullah Suphi’nin Âkif’i Taceddin Dergâhı’ında<br />
ziyaret etti i belirtilmektedir. Ayrıca Hamdullah<br />
1 Konu malar ve metin için bak.<br />
-Hasan Basri Çantay, Âkifnâme (Mehmet Âkif), st. 1966, s.62;<br />
- Muhddin Nalbando lu, stiklâl Mar ımızın Tarihi, st. 1964, 65-68.<br />
37
38<br />
smail ACAR<br />
Suphi Meclis konu malarında, Mar hakkında bilgi verirken,<br />
“Âkif’e Müracaat etti ini” ifade etmektedir.<br />
“Tezkere” meselesinden sonra, Hasan Basri Bey sorumluluk<br />
altına girmi tir. Âkif’i ikna edecek bir çare dü ünür.<br />
Buldu u çareyi ve ikna etmek için aralarında geçen konu<br />
maları yine Hasan Basri Çantay, öyle anlatıyor:<br />
“Meclis’te Âkif ile yan yana oturuyoruz. Çantamdan<br />
bir kâ ıt parçası çıkardım. Ciddî ve dü ünceli bir tavır ile sıranın<br />
üstüne kapandım, gûya bir ey yazmaya hazırlanmı -<br />
tım. Üstâd ile konu uyoruz:<br />
-Neye dü ünüyorsun Basri?<br />
-Mâni olma i im var!<br />
-Peki. Bir ey mi yazacaksın?<br />
-Evet.<br />
-Ben mâni olacaksam kalkayım.<br />
-Hayır, hiç olmazsa ilhamından ruhuma bir ey sıçrar.<br />
-Anlamadım.<br />
- iir yazaca ım da...<br />
-Ne iiri?<br />
-Ne iiri olacak. stiklâl iiri! Artık onu yazmak bize<br />
dü tü.<br />
-Gelen iirler ne olmu ?<br />
-Be enilmemi .<br />
-(Kemâl-i teessürle:) Yâ!<br />
-Üstâd, bu mar ı biz yazaca ız.<br />
-Yazalım , amma erâiti berbad!<br />
-Hayır erâit filân yok. Siz yazarsanız müsabaka ekli<br />
kalkacak.<br />
-Olmaz, kaldırılamaz, ilân edildi.
Açıklamalı ST KLÂL MAR I ve GENÇL E H TABE<br />
-Canım, Vekâlet buna bir ekil bulacak. Sizin marınız<br />
yine resmen Meclis’te kabûl edilecek, güne varken yıldızı<br />
kim arar?<br />
-Peki, bir de ikramiye vardı?<br />
-Tabiî alacaksınız!<br />
-Vallâhi almam.<br />
-Yahu, lâtife ediyorum,onu da bir hayır müessesesine<br />
veririz. Siz bunları dü ünmeyin!<br />
-Vekâlet kabûl edecek mi ya?<br />
-Ben Hamdullah Suphi Beyle görü tüm. Mutabık kaldık.<br />
Hattâ sizin nâmınıza söz bile verdim!<br />
-Söz mü verdiniz, söz mü verdiniz?<br />
-Evet!<br />
-Peki ne yapaca ız?<br />
-Yazaca ız!<br />
Tekrar tekrar, ‘Söz verdin mi?’ diye sorduktan sonra<br />
ve benden aynı cevabı aldıktan sonra, elimdeki kâ ıda sarıldı,<br />
kalemini eline aldı. Benim daldı ım yapma hayâle imdi<br />
gerçekten o dalmı tı.” 1<br />
Hamdullah Suphi’nin gayreti ve Hasan Basri Çantay’ın<br />
tavassut ve teklifi ile Âkif, stiklâl Mar ı’nı yazmayı<br />
kabûl ediyor ve yazıyor.<br />
Mehmet Âkif, ölümünden altı ay kadar önce, Ferudun<br />
Kandemir’in,<br />
“- stiklâl Mar ’nı nasıl yazdınız?” sorusu üzerine,<br />
yava ça yata ından do ruluyor, yastıklara yaslanıyor, sesi<br />
birden canlanıyor ve öyle konu uyor:<br />
“Do acaktır sana va’detti i günler Hakk’ın!...<br />
Kim bilir, belki yarın... belki yarından da yakın.<br />
1 H.Basri Çantay, a.g.e.,s.63<br />
39
40<br />
smail ACAR<br />
Bu, ümitle, imanla yazılır. O zamanı dü ünün... manım<br />
olmasaydı yazabilir miydim? Zaten ben, ba ka türlü<br />
dü ünüp, ba ka türlü yazanlardan de ilim. Bu, elimden gelmez.<br />
çimde ne varsa, bütün duygularım yazılarımdadır... u<br />
var ki, stiklâl Mar ı’nın iir olmak üzere bir kıymeti yoktur;<br />
ancak tarihî de eri vardır.<br />
Binbir fecâyi kar ısında bunalan ruhların ızdıraplar<br />
içinde halâs 1 dakikalarını bekledi i bir zamanda yazılan o<br />
mar , o günlerin kıymetli bir hatırasıdır. O iir, milletin o<br />
günkü heyecanının bir ifadesidir.”<br />
Âkif, stiklâl Mar ı’nı -ve Ankara’da yazdı ı di er iirlerini-<br />
Ankara’da bulundu u sürece kaldı ı Taceddin Dergâhı’nda 2<br />
yazmı tır. Dergâh’ta kendisiyle beraber kalan dostu E ref<br />
Edib, Âkif’in stiklâl Mar ı yazma çalı malarını, öyle anlatıyor:<br />
“Taceddin Dergâhı’nda Mar ’ı yazarken çok zaman<br />
‘isti rakla’ kendinden geçerek ulvî bir âleme daldı ı,<br />
mâverâdan bir ses bekler gibi oldu u demler vardı:<br />
-Yüzlerce asır <strong>Türk</strong> milletiyle beraber ya ayacak olan<br />
bu mar ı ne vakit okusam, Taceddin Dergâhı’nda Üstâd’ın<br />
bu iiri yazarken dü ündü ü zamanları hatırlarım:<br />
Odanın bir tarafına çekilmi , elinde ufak bir kâ ıt...<br />
Tefekküre dalmı ... Ara sıra bir kelime yazıyor... Bazen yazdı<br />
ını çiziyor... Sonra tekrar yazıyor... Bazen saatlerce dü ünüyor...<br />
Bazen bir beyit üzerinde günlerce u ra tı ı olurdu.”<br />
1 halâs: kurtulu ,kurtulma.<br />
2 Taceddin Dergâh’ı, Taceddin-i Veli’nin bir zamanlar dergâh olarak<br />
kullandı ı, torunlarından Taceddin Efendi’nin Âkif’in ikametine verdi i<br />
tek katlı bahçeli bina. imdi Hacettepe Ünv. sınırları içindedir. 1973’te<br />
“Mehmet Âkif Müzesi” haline getirilmi se de gerekli ilgiden mahrumdur.<br />
stiklâl Mar ımız bu binanın bir odasında yazılmı tır.
Açıklamalı ST KLÂL MAR I ve GENÇL E H TABE<br />
Cemal Kutay da, olayın ahidi olan bir zattan,<br />
Âkif’in, Mar ’ı yazdı ı günlere dair dinledi i bir hatırayı<br />
öyle naklediyor:<br />
“Ankara’nın Siraceddin Mahallesi’ndeki Ta Medresenin<br />
me rutası olan tek katlı yapının (Taceddin Dergâhı)<br />
üçüncü odasında stiklâl Mar ı’nı yazma a ba lar. Bir gece<br />
birden uyanmı ; kâ ıt aramı ... Yok... Halbuki ilham heyecanlı<br />
ba rından bir pınar gibi akıyor... Elinde kur un kalem,<br />
yer yata ının sa ındaki duvara dönmü :<br />
Ben ezelden beridir hür ya adım, hür ya arım;<br />
Hangi çılgın, bana zincir vuracakmı ? a arım!<br />
Kükremi sel gibiyim; bendimi çi ner, a arım;<br />
Yırtarım da ları, enginlere sı mam, ta arım.<br />
Sabah namazına kalkan oda kom usu Hafız Bekir<br />
Efendi (Konya Mebusu), Mehmet Âkif’i elinde çakısı, duvardaki<br />
kıtayı silerken görmü .” 1<br />
stiklâl Mar ı’nı yazdı ı günlerde Meclis’e de devam<br />
eden Âkif, Hasan Basri Bey’in bildirdi ine göre burada da<br />
kendinden geçer bir halde çalı malarını sürdürmü tür.<br />
Mehmet Âkif, stiklâl Mar ı’nı inanılmaz derecede<br />
kısa bir zamanda yazmı tır. Bunda, kendisine “48 saat süremiz<br />
kaldı” diyen Hasan Basri Bey’in payı elbette büyüktür.<br />
stiklâl Mar ımız, 5 ubat-17 ubat 1921 günleri arasında<br />
yazılmı tır. stiklâl Mar ı’nı ortalama 10 gün içinde yazan<br />
Âkif, metni ( iiri) imzasız olarak, Maârif Vekâleti’ne göndermi<br />
tir. iir, yine Âkif tarafından 17 ubat’ta Sebilürread’da,<br />
“Kahraman ordumuza” ithafıyla yayımlanmı tır.<br />
Âkif’in, kendi el yazısıyla yazıp Kastamonu’da yayımlanan<br />
1 Cemal Kutay, <strong>Türk</strong>iye stiklâl ve Hürriyet Mücadeleleri Tarihi, C.4’ten<br />
Naklen M. Nalbando lu, a.g.e.,s.78.<br />
41
42<br />
smail ACAR<br />
Açık Söz gazetesine gönderdi i bir nüsha da 21 ubat<br />
1921’de yayımlanmı tır.<br />
Mehmet Âkif’in millî mar adayı iirini yazıp tamamladı<br />
ı, Ankara’da kısa sürede duyulunca, yarı maya katılan<br />
bazı iirler geri çekilmi tir.<br />
Mehmet Âkif’in “ stiklâl Mar ı” iirini Bakanlı a<br />
göndermesinden sonra, Meclis’te bu konu için kurulan Edebiyat<br />
Heyeti’nce, Âkif’inki de dahil üç eser seçilerek Bakan<br />
Hamdullah Suphi tarafından, cephede askerlere okunmak<br />
üzere ordu komutanlıklarına gönderilmi ; be enilen eserin<br />
bildirilmesi istenmi tir.<br />
Millî E itim Bakanı Hamdullah Suphi, askerlerden<br />
gelen mektuplardan edindi i kanaati ve verdi i kararı öyle<br />
açıklıyor:<br />
“Âkif’in stiklâl Mar ı cephelerde neferlere okunmu<br />
ve kısa zaman zarfında gönderilen sitayi kâr mektuplardan<br />
edindi im intiba, bu eserin aradı ımız eser oldu una olan<br />
kanaatimi kuvvetlendirdi. Bunun üzerine karar verdim:<br />
Meclis’te önce Âkif Bey’in iirini okuyacaktım.” 1<br />
Kendisi de bir edebiyatçı olan Maârif Vekili Hamdullah<br />
Suphi, aradı ı millî mar olacak eseri buldu una kanaat<br />
getirince hemen harekete geçer, Bakanlıkça kurulan<br />
Edebî Heyetin seçti i yedi iir Meclis’e gönderilir. TBMM<br />
nin 26 ubat 1921’deki birle iminde, seçilen iirlerin basılarak<br />
Meclis üyelerine da ıtılmasına karar verilir. Birkaç gün<br />
sonra da Meclis’te görü ülecektir.<br />
1 Muhuddin Nalbando lu, stiklâl Mar ımızın Tarihi, st. 1964, s. 105.
Açıklamalı ST KLÂL MAR I ve GENÇL E H TABE<br />
“Kürsüden okuyunuz Hamdullah Bey”<br />
“ stiklâl Mar ı” Meclis Kürsüsünde<br />
Meclisin 26 ubat 1921’deki birle iminde bastırılarak<br />
milletvekillerine birer nüshasının da ıtılmasına karar verilen<br />
millî mar adayı eserlerin, kürsüden okunup görü ülmesi,<br />
Meclis’in 1 Mart 1337 (12 Mart 1921) günü yapılan kinci<br />
toplantı dönemi ikinci oturumunda, Karesi Mebusu Hasan<br />
Basri Bey ve Maârif Vekili Hamdullah Suphi Bey in<br />
verdikleri takrirle (yazılı teklif) gündeme alınmı tır. Tarihî<br />
günlerinden birini ya ayan Meclis’te, Ba kanlık kürsüsünde<br />
Mustafa Kemal bulunmaktadır. Mustafa Kemal, bir yıllık<br />
geli meleri de erlendiren açılı konu masını yapar. O gün<br />
Meclis’te, Birinci nönü Zaferi’nin kahramanı olarak Batı<br />
Cephesi Komutanı Miralay smet ( nönü) Bey de bulunmaktadır.<br />
Millî Mar görü melerinden önce, nönü Zaferini ve<br />
artık “pa a” olan Miralay smet Bey’i kutlamak için heyecanlı<br />
konu malar yapılmı tır. Bazı milletvekillerinin heyecanlı<br />
konu malarından sonra sıra gündemdeki stiklâl Mar ı<br />
teklifine gelmi tir. Kürsüde oturum Ba kanı, TBMM Ba -<br />
kanı Mustafa Kemal’dir ve kendisinden “Reis Pa a” olarak<br />
bahsedilmektedir:<br />
Meclis’teki stiklal Mar ı görü melerini o günün<br />
Meclis Zabıtlarından takip edelim :<br />
“Reis Pa a -Efendim! ki takrir vardır, arkada lardan<br />
Basri Beyin, Hamdullah Suphi Beyefendinin stiklâl<br />
Mar ının kürsüden okunmasına dair teklifleri var.<br />
Muhiddin Baha B. (Bursa) -Hangi stiklâl Mar ı,<br />
Basri Bey söylerler mi?<br />
Besim Atalay Bey (Kütahya) -Daha kabul edilmedi<br />
efendim, bir encümen te ekkül edecekti.<br />
43
44<br />
smail ACAR<br />
Hasan Basri B. (Karesi) -Maarif Vekâletince yedi tanesi<br />
intihap edilmi , bunlardan herhangi birisi okunsun.<br />
Reis Pa a -Maarif Vekâletince intihap edilmi olanlardan<br />
birisinin kıraatı tensip ediliyor.<br />
Muhiddin Baha B. (Bursa) -Hamdullah Suphi Bey,<br />
Basri Bey hangisini isterlerse okusunlar<br />
Reis Pa a -Efendim Basri Beyin bu teklifini kabul buyuranlar<br />
lûtfen ellerini kaldırsın... Kabul olunmu tur efendim.<br />
Reis -Hamdullah Suphi Beyefendi buyurun. ( imdi gelir<br />
sesleri). Maateessüf bu dakika için tehir ediyoruz. Geldikleri<br />
zaman söyleriz.”<br />
Bu arada, Karesi milletvekili Abdülgafur Efendi’nin<br />
celse sonunda bir dua okumasını isteyen bir teklif görü ülür.<br />
Hamdullah Suphi Bey de salona gelmi tir.<br />
“Reis Mustafa Kemal Pa a’nın i aretiyle, Maârif<br />
Vekili Hamdullah Suphi kürsüye ça ırılır:<br />
Reis Pa a - stiklâl Mar larından bir tanesinin kürsüden<br />
okunmasına Hayat-i Celile karar vermi ti.<br />
Hamdullah Suphi Bey (Antalya) -Arkada lar, hatırlarsınız<br />
Maârif Vekâleti son mücadelemizin rûhunu terennüm<br />
edecek bir mar için airlerimize müracaat etmi tir.<br />
Bir çok iirler geldi. Arada yedi tanesi en fazla evsafı haiz<br />
görülmü ve ayrılmı tır.<br />
Salih Ef. (Erzurum) - simleri nedir?<br />
Hamdullah Suphi B. -Ayrıca arz edilecektir. Yalnız<br />
Vekâlet yapmı oldu u tetkikâtta fevkalâde kuvvetli bir iir<br />
aramak lüzumunu hissetti i için ben ahsen Mehmet Âkif<br />
Beyefendi’ye müracaât ettim ve kendilerinin de bir iir yazmalarını<br />
rica ettim. Kendileri çok asil bir endi e ile tereddüt
Açıklamalı ST KLÂL MAR I ve GENÇL E H TABE<br />
gösterdiler. Bilirsiniz ki bu iirler için bir ikramiye vâdedilmi<br />
tir. Halbuki bunu kendi isimlerine takrip etmek arzusunda<br />
bulunmadıklarını ve bundan çekindiklerini izhar ettiler.<br />
Ben ahsen müracaât ettim, lâzım gelen tedâbiri alırız ve<br />
icabeden ilânı yaparız dedim. Bu artla büyük dinî airimiz<br />
bize fevkalâde nefis bir iir gönderdiler. Di er altı iirle<br />
birlikte nazar-ı tetkikinize arz edece iz.<br />
ntihap size aittir. Arkada lar reyimi ihsas ediyorum.<br />
Be enmek, takdir etmek hususunda hâiz-i hürriyetim. ntihabımı<br />
yapmı ım, fakat sizin intihabınız benim intihabımı<br />
nakzedebilir. Arkada lar bu size aittir efendim.”<br />
(Ünlü Hatip Hamdullah Suphi, Maârif Vekili sıfatıyla, Reis<br />
Mustafa Kemal tarafından davet edildi i Meclis kürsüsünden, stiklâl<br />
Mar ı için Mehmet Âkif’e ahsen müracaat etti ini; Âkif’in Mar olması<br />
için yazdı ı iiri, kendi adına çok be enip kararını verdi ini açıklar.<br />
Sonra da seçilen yedi iirden ilk olarak Âkif’in “ stiklâl Mar ı” adlı,<br />
imdiki resmî-millî mar ımızı okumaya ba lar.)<br />
stiklâl Mar ı<br />
1<br />
Korkma! Sönmez bu afaklarda yüzen al sancak<br />
( iddetli alkı lar)<br />
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.<br />
O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak<br />
O benimdir, o benim milletimindir ancak.<br />
2<br />
Çatma; kurban olayım çehreni, ey nazlı hilâl,<br />
Kahraman ırkıma bir gül! Ne bu iddet, bu celâl?<br />
Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helâl...<br />
Hakkıdır, Hakk’a tapan , milletimin <strong>istiklâl</strong>.<br />
(Alkı lar)<br />
45
46<br />
smail ACAR<br />
3<br />
Ben ezelden beridir hür ya adım, hür ya arım,<br />
Hangi çılgın bana zincir vuracakmı ? a arım!<br />
Kükremi sel gibiyim; bendimi çi ner a arım;<br />
Yırtarım da ları, enginlere sı mam, ta arım.<br />
( iddetli alkı lar)<br />
4<br />
Garbın âfâkını sarmı sa çelik zırhlı duvar;<br />
Benim iman dolu gö süm gibi serhaddim var.<br />
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı bo ar,<br />
“Medeniyyet!” dedi in tek di i kalmı canavar?<br />
( iddetli alkı lar)<br />
5<br />
Arkada ! Yurduma alçakları u ratma , sakın.<br />
Siper et gövdeni, dursun bu hayasızca akın.<br />
Do acaktır sana va’detti i günler Hakk’ın.<br />
Kim bilir belki yarın... belki yarından da yakın<br />
(Alkı lar)<br />
6<br />
Bastı ın yerleri “toprak!” diyerek geçme, tanı:<br />
Dü ün altındaki binlerce kefensiz yatanı.<br />
Sen ehid o lusun, incitme, yazıktır, atanı;<br />
Verme, dünyaları alsan da, bu cennet vatanı<br />
(Alkı lar)<br />
7<br />
Kim bu cennet vatanın u runa olmaz ki fedâ?<br />
(Alkı lar)<br />
üheda, fı kıracak, topra ı sıksan üheda!<br />
Canı, cananı, bütün varımı alsın da Hüdâ,<br />
Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüdâ.<br />
( n allâh sadaları)
Açıklamalı ST KLÂL MAR I ve GENÇL E H TABE<br />
8<br />
Ruhumun senden, ilâhi udur ancak emeli,<br />
De mesin ma’bedimin gö süne nâ-mahrem eli,<br />
Bu ezanlar -ki ahadetleri dinin temeli-<br />
Ebedî yurdumun üstünde benim inlemeli.<br />
9<br />
O zaman vecd ile bin secde eder -varsa- ta ım,<br />
Her cerihamdan, ilâhî bo anıp kanlı ya ım,<br />
Fı kırır ruh-u mücerret gibi yerden na’ ım;<br />
O zaman yükselerek ar a de er, belki, ba ım.<br />
(Alkı lar)<br />
10<br />
Dalgalan sen de afaklar gibi ey anlı hilâl!<br />
Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helâl.<br />
Ebediyyen sana yok, ırkıma yok izmihlâl:<br />
Hakkıdır, hür ya amı bayra ımın hürriyet;<br />
Hakkıdır; Hakk’a tapan milletimin stiklâl.<br />
(Sürekli alkı lar)<br />
Millî Mar ı, Meclis kürsüsünden heyecanla okuyan<br />
Maarif Vekili Hamdullah Suphi, edebiyatçı oldu u gibi devrin<br />
en ünlü bir hatibiydi. Zaten güzel olan iiri fevkalâde güzel<br />
okumu tu. Meclis heyecan ve alkı tufanı ile co mu tu.<br />
Bu heyecan ve co kunlu u anlatmak için, “Meclis’in, ‘Cumhuriyet’<br />
kelimesinden sonra en çok alkı ladı ı ‘ stiklâl<br />
Mar ı olmu tur” denilmektedir.<br />
Hamdullah Suphi, Mar ’ı okumasını, alkı lar ve göz<br />
ya ları içinde bitirirken, Nafia Vekili smail Fazıl Pa a, tekrar<br />
okunması için Maclis sıralarından haykırarak teklif ediyor.<br />
stek Üzerine Mar , ilkinden sonra üç defa daha okunuyor.<br />
Hamdullah Suphi okurken, Reis Mustafa Kemal dahil<br />
bütün milletvekilleri aya a kalkıp adeta elleri patlayıncaya<br />
kadar alkı lıyorlar.<br />
47
48<br />
smail ACAR<br />
O günleri ya ayanlardan Kâzım Nâmi (Duru), Meclis’te<br />
Âkif’in iirinden sonra, Hamdullah Suphi’nin di er altı<br />
iiri de okumak istedi ini, fakat Meclis’in kabul etmedi ini,<br />
bildirmektedir.<br />
Hamdullah Suphi, stiklâl Mar ı’nı Meclis kürsüsünden<br />
okuyu uyla ilgili hatıralarını öyle anlatmaktadır:<br />
“Mar ı, önce Meclis riyaset kürsüsünün altında,<br />
Meclis sıralarının hemen bitti i yerden okumu tum. Rahmetli<br />
Fazıl Pa a, Mar ’ın yeniden okunmasını ba ırarak teklif<br />
eden sözlerini:<br />
“-Kürsüden okuyunuz Hamdullah Bey; kürsüden!”<br />
diye bitiriyordu. Bu istekler tevali ettikçe (ard arda geldikçe),<br />
Meclis Reisi Gazi Mustafa Kemal Pa a tarafından mükerreren<br />
(tekrar tekrar) kürsüye davet edildim ki hayatımda bir<br />
mazhariyettir.”<br />
“- O gün pek heyecanlıydım. Âkif’in o ölmez eserini<br />
Büyük Millet Meclisi’nden ben okudum. Meclis tarafından<br />
büyük tezahüratla kar ılandı. Alkı landı; defalarca alkı landı.<br />
Meclis manzumeyi ayakta dinledi i gibi, Atatütürk de<br />
aya a kalkmı alkı lıyordu; herkes heyecan içindeydi.” 1<br />
stiklâl Mar ı’nın, metin olarak güzel oldu u kadar,<br />
Meclis’te, özellikle Hamdullah Suphi tarafından da bir o kadar<br />
güzel okunması, büyük tesir uyandırmı tı. Ertesi günü,<br />
Âkif’in Hamdullah Suphi’ye,“Öyle bir güzel okudun ki ben<br />
bile be endim.” dedi i hatıralarda bildirilmektedir.<br />
Yine Mar ’ın Meclis’te kabul edilmesinden sonra,<br />
Âkif, Hamdullah Suphi ile kar ıla ınca öyle diyecektir:<br />
“- Ben biraz güzel yazdım mı bilmem. Fakat sen, çok<br />
güzel okudun, onu bilirim.” 2<br />
1<br />
Hamdullah Suphi’nin anlattıkları için bak, M. Nalbando lu, a.g.e.,s.119<br />
2<br />
Mar ’ın Meclis’te okunması ve uyandırdı ı tesirler için bak. Muhiddin<br />
Nalbando lu, a.g.e. ,s. 118-121.
Açıklamalı ST KLÂL MAR I ve GENÇL E H TABE<br />
stiklâl Mar ı Resmî Mar oluyor<br />
Mar ’ın T B M M’de Kabulü<br />
stiklâl Mar ’ı 1 Mart 1921’de Meclis’te okunmasından<br />
sonra, <strong>Türk</strong>iye Büyük Millet Meclisi’nin 12 Mart 1337<br />
(1921) Cumartesi günü ö leden sonraki ikinci birle iminde,<br />
müzakere edilerek resmî mar olarak kabul edilmi tir.<br />
Müzakereler sırasında, okundu u günkü havadan farklı olarak,<br />
15 civarında milletvekili, çe itli bahanelerle Mar ın kabulüne<br />
muhalefet etmi tir. Ba kanlı ını “Reis-i Sâni” (2.<br />
Ba kan) Dr. Adnan (Adıvar)’ın yaptı ı oturumda, muhalif<br />
Milletvekillerine kar ı, Maârif Vekili Hamdullah Suphi, üç<br />
defa kürsüye gelip açıklama yapmak ve cevap vermek durumunda<br />
kalır.<br />
Oturum ba ladı ında Ba kan Dr. Adnan (Adıvar),<br />
Maarif Vekili Hamdullah Suphi’yi kürsüye davet eder<br />
Görü meleri, Meclis zabıtlarından takip edelim:<br />
“Maarif Vekili Hamdullah Suphi B. -Arkada lar, stiklâl<br />
mar ları hakkında Vekâlet tarafından vâki olan davet<br />
üzerine ne kadar mar elimize geçmi ise bunları bir ‘encümen’<br />
marifetiyle tetkik ettirdik. Neticeyi Heyet-i Celileniz’e<br />
arz ettik. Bunları görmek arzu buyurdunuz; matbu<br />
olarak tevzi edildi efendim.<br />
Bir nokta üzerine nazar-ı dikkatinizi celbetmek isterim.<br />
Bu <strong>istiklâl</strong> mar ları,taraf-ı âlinizden tetkik edildikten<br />
sonra intihabınız hangi iir üzerinde temerküz ederse ikinci<br />
bir muamele daha yapılacaktır. Bestekârlara yollıyaca ız,<br />
bestekârlar dahi bize muhtelif besteler yollıyacaklardır. Onlar<br />
arasında bir intihap daha yapılacaktır.<br />
49
50<br />
smail ACAR<br />
Anadolu mücadelesi uzun müddetten beri devam ediyor.<br />
Bunu ifade etmek, bunun ruhunu söyletmek üzere yazılmı<br />
olan bu iirler, ne kadar evvel bir karara iktiran ederse<br />
üphesiz ki biz daha fazla müstefit oluruz.<br />
Heyet-i Celileniz’den istirham ediyorum. iirler mütâlâa<br />
edilmi tir. Bunu bir heyete mi, bir encümene mi verirsiniz?<br />
Heyet-i Umûmiye’ce bir karar mı raptedersiniz? Ne<br />
arzu ederseniz yapınız.<br />
Reis -Maârif Vekâleti, bu stiklâl Mar ı’nın bugün<br />
ruznâmeye alınarak müzakeresini arzu ediyor. Bugün müzakeresini<br />
kabul edenler lûtfen el kaldırsın. Kabul edildi efendim.”<br />
Yukarıdaki ifadelerden de anla ıldı ı gibi, Bakanın<br />
iste i ve oturum ba kanının oylaması ile <strong>istiklâl</strong> mar ı konusunun<br />
gündeme alınıp görü ülmesi kabul edilmi tir.<br />
Söz alan Bursa Milletvekili Muhittin Baha Bey, kendisinin<br />
ve Kemalettin Kâmi’nin 1 katıldıkları mar yarı masından<br />
çekildi ini beyan etmi tir.<br />
“Besim Atalay B. (Kütahya) – (...) Dünyada o iirlerdir<br />
ki halk arasında ya ar. Ya yüksek ve bediî bir histen<br />
do ar, ya muhrik bir heyecandan do ar. Böyle olmayıp da<br />
ısmarlama tarikiyle yazılırsa bu iirler ya amaz.(...)<br />
‘Marseyyez’in nasıl söylendi ini bilirsiniz. nkılâb-ı<br />
Kebir 2 esnasında silahını almı ko an bir gencin söyledi i<br />
iir birden bire taammüm etmi tir. Evvelâ bu gibi iirleri<br />
memleketin mâruz kaldı ı felâketlere -a layarak, titreyerek-<br />
evvelâ güftesi de il bestesi söylenir. Ismarlama iirlere verilecek<br />
memleketin parası yoktur.”<br />
1 Bingöl Çobanları, Gurbet vb güzel iirleri bulunan Kemalettin Kamu<br />
2 1789 Büyük Fransız htilâli.
Açıklamalı ST KLÂL MAR I ve GENÇL E H TABE<br />
stiklâl Mar ı konusunda, Bakanlı ın veya Hamdullah<br />
Suphi’nin yaptıklarına ve takip etti i usule muhalefet<br />
eden milletvekillerinden Besim Atalay’ın, “millî mar ların<br />
kendili inden do ması gerekti ini; ısmarlama yoluyla yazılamayaca<br />
ını; memleketin ısmarlama iirlere verilecek parasının<br />
olmadı ını” söylemesi üzerine, Hamdullah Suphi,<br />
söz alarak öyle konu ur:<br />
“Hamdullah Suphi B. (Antalya) -Arkada lar, bir hata<br />
üzerine, bir galat-ı rüyet üzerine dikkat-i âlinizi celbetmek<br />
isterim. Bilhassa para meselesi ile bu iirler arasında bir<br />
münasebet bulmak, gayet yanlı bir nokta-i nazardır.<br />
Memleketin kuvâ-yı maddiyesi ve mâneviyesi vardır.<br />
htilâs-ı vatan 1 mücadelesini yapan milletin vekilleri, onun<br />
vekillerinin vekilleri, halkın heyecanını ifade etmek üzere<br />
memleketin airlerine müracaat etmi tir. Bu airler ilk defa<br />
iirlerini yazmamı tır. Arkada lar bize iirlerini yollıyan airler,<br />
seneler arasında bütün memleketin kederlerini, ıstıralarını,<br />
bütün mefahirini söyleyen iirler yazmı lardır. Demek<br />
para mukabilinde iir mevzuubahis de ildir. Biz halkın<br />
ruhunu, heyecanını ifade eden iirler yazmaları için airlerimize<br />
müracaat ettik. Hiç birisi para hakkında bir ey<br />
söylememi tir. Geçen defa i aret etti im üzere nazar-ı dikkatinizi<br />
celbediyorum: Mehmet Âkif Bey -ki bu, airler arasında<br />
para meselesinden kaçınan arkada larımızdan birisidir-<br />
zaten senelerden beri en yüksek ve en ilâhî bir belâgatle<br />
yazmı tır. Yeniden yazmaktan çekinmesi; bazılarının<br />
hatırına para gelir, diye korkmasındandır ve ona binaen<br />
yazmamı tır. Ben gelen iirleri okuduktan sonra, bu i te vazifedâr<br />
etti iniz bir arkada ınız sıfatıyla, arzu ettim ki, bir<br />
kuvvetli iir daha bulunsun ve kendilerine müracaat ettim.<br />
1 htilâs-ı vatan: vatanın kurtulu u, kurtarılması.<br />
51
52<br />
smail ACAR<br />
Bunun üzerine kendileri de bir iir yazdılar ve gönderdiler.<br />
Besim Atalay Bey’in ‘halk iirlerinin -bilhassa büyük vakayii<br />
milliyeye taallûk eden iirlerin- bir sipari -i mahsus üzerine<br />
do madı ı’ sözü gayet vârittir. (...) airlerimize müracaat<br />
ettik ve bize çok güzel iirler yazdılar. Bu iirler arasında intihap<br />
1 hakkı Heyet-i Celileniz’e aittir. iirleri okuyunz. Ben<br />
istirham ediyorum ki bir an evvel bu iirin bestelenmesi için<br />
bir karar ittihaz ediniz ve bütün milletin lisanına geçmesi<br />
için istical 2 buyurunuz; bir karar veriniz, tebli ediniz; ben<br />
de vazifemin ikinci kısmına geçeyim.”<br />
Millî E itim Bakanı, iirlerin yazılmasında airlerin<br />
para meselesini dü ünmediklerini asıl meselenin bir an önce<br />
milletin bir millî mar a kavu ması oldu unu belirterek, Meclis<br />
üyelerinden mar için acele olarak bir seçim yapmalarını<br />
ister.<br />
Söz alan Kastamonu milletvekili Dr. Suat Bey, “(...)<br />
Bu meselede, bunların içinde yazmı oldu u mar ların en<br />
güzeli ‘ stiklâl Mar ı’dır ve bundan evvel de Meclis’te büyük<br />
bir vecd uyandırmı tır. Onun için dûrudiraz mütalaa etmeksizin<br />
bunun tasvip edilmesini teklif ederim.” diyerek, uzun<br />
uzadıya mütalâa edilmeden Âkif’in iirinin kabul edilmesini<br />
teklif eder.<br />
Millî E itim Bakanı’ndan sonra, söz alan bazı milletvekileri<br />
içinde, en dikkat çekici, muhalif konu maları ile Bolu<br />
Milletvekili Tunalı Hilmi Bey olmu tur. Tunalı Hilmi<br />
Bey, “Katiyyen Hamdullah Suphi Bey’in isticaline i tirak<br />
edemem. (Biz ederiz sesleri) Bir kere bu Mar , halkın ruhundan<br />
do an bir mar de ildir Besim Atalay Beyin hakkı vardır.,”<br />
dedikten sonra, “Arkada lar ısrar ediyorum, bir encümen-i<br />
1 ntihap: seçim ,seçme.<br />
2 stical: acele etme, çabukla masını isteme.
Açıklamalı ST KLÂL MAR I ve GENÇL E H TABE<br />
mahsus-u edebî te kil edilmelidir ve intihap onun reyine bırakılmalıdır.”<br />
diyerek konu masını bitirir. Hilmi Bey’in konu<br />
ması sırasında, miletvekilleri arasında, sata malar, gürültüler,<br />
hayır sesleri duyulmu tur.<br />
Konu malarından da anla ılaca ı gibi, muhalif guruptan<br />
Tunalı Hilmi Bey, Mar ’ın Meclis’te seçilerek karar verilmesini<br />
istemedi i gibi, Besim Atalay Bey’e de hak verir.<br />
stiklâl Mar ı’nın Meclis’te görü ülerek, seçilmesine<br />
Meclis’çe karar verilip verilmemesi konusunda lehte ve<br />
aleyhte söz alan milletvekillerinden sonra, Hamdullah Suphi,<br />
tekrar söz alır:<br />
“Maârif Vekili Hamdullah Suphi B. -Arkada lar,<br />
Refik evket Bey’in sözünü tekrar ediyorum. Bu iirler mevzuubahis<br />
oldu u vakit lüzumsuz yere, hattâ arzumuz hilâfında<br />
iirler yazmı olan arkada larımız için böyle bir söz,<br />
buradan çıkmamalıdır. Bahusus ki, arkada lar, ‘ısmarlama’<br />
sözü ve ‘halka tercüman olmaz’ sözü yanlı tır. Çünkü halkın<br />
mümessilleri olan sizlerin huzurunda okunan iirin<br />
Hey’et-i âliyeniz üzerindeki âzamî tesirine bendeniz de ahit<br />
oldum. E er halk üzerine olan tesirini anlamak için kendi<br />
kalbimizden ba ka miyarınız varsa o ba kadır. E er halkın<br />
teessürünü kendimiz anlayacak olursak, halkın kalbini de anlamı<br />
oluruz. imdi arkada lar, bendeniz diyece im ki: Yeni<br />
bir encümen-i edebîye havâle ederek bir fayda mutasavver<br />
olabilir. E er encümen kararını verip bitirecek ise. Fakat<br />
zannediyorum Meclisiniz’in verdi i karar ve ısrar etti i nokta,<br />
kendisinin bu i i halletmesidir. O halde encümenden çıkıp<br />
yine Hey’etiniz’e gelecektir. Yine bu vaziyet hasıl olacaktır.<br />
O halde burada yedi tane iir vardır. Riyaset, bunları ayrı<br />
ayrı reye vaz’etsin, hangisi tarafınızdan mazhar-ı takdir<br />
olursa onu kabul edersiniz. (Do ru sesleri)”<br />
53
54<br />
smail ACAR<br />
Maârif Vekili Hamdullah Suphi’nin bu konu masından<br />
sonra, Meclis Oturum Ba kanı, stiklâl Mar ı ile ilgili<br />
görü melerin yeterli oldu u eklindeki bir teklifi oylamaya<br />
sunar, görü meler yeterli bulunur:<br />
“Reis -Efendim müzâkerenin kifayetine dâir takrirler<br />
vardır. Müzâkerenin kifâyetini reye koyaca ım. Kâfi görenler<br />
lûtfen el kaldırsın... Kabul edildi.”<br />
Böylece, Meclis’te stiklâl Mar ı üzerine açılan görü<br />
meler sona erer. Bundan sonra sıra “kabul” oylamasına<br />
gelmi tir.<br />
Üstü kapalı olarak Âkif’in eserine ve Mar ’ın Meclis<br />
tarafından seçilmesine muhalif milletvekillerinden bazıları,<br />
Mar ’ın bir komisyon tarafından seçilmesine dair takrir verir.<br />
Bunlardan Tunalı Hilmi Beyin teklifi öyledir:<br />
Riyaset-i Celileye<br />
stiklâl mar ının ubelerce te kil edilecek bir encümen-i<br />
mahsus tarafından tetkik ve tasdik olunmasını teklif<br />
ederim. 12 Mart 1337<br />
Bolu Mebusu<br />
Tunalı Hilmi<br />
Bu takrir oylamaya sunulmu ve reddedilmi tir.<br />
Az sayıdaki muhalif milletvekiline kar ılık, ba ta<br />
Maârif Vekili Hamdullah Suphi ve Karesi Mebusu Hasan<br />
Basri Bey olmak üzere, Mar ’ın Meclis’te geciktirilmeden<br />
oylanmasını isteyen ve Âkif’in iirini destekleyen guruptan<br />
da birkaç milletvekili ayrı ayrı takrir verirler.
Açıklamalı ST KLÂL MAR I ve GENÇL E H TABE<br />
Karesi Mebusu Hasan Basri Beyin takriri öyledir:<br />
“Riyaset-i Celileye<br />
Bütün Meclis’in ve halkın takdiratını celbeden<br />
Mehmet Âkif Beyefendinin iirinin tercihan kabulünü teklif<br />
ederim.” 12 Mart 1337<br />
Karesi Mebusu<br />
H. BASR<br />
Bundan sonrasını yine Meclis Zabıtlarından takip<br />
edelim:<br />
Reis -Müzakere bitmi tir. Maârif Vekâleti’nin teklifi<br />
vardır: “Her mar ı ayrı reye koyunuz.” diye teklif etmi lerdi.<br />
Her mar ın ayrı ayrı reye vazını kabul buyuranlar lûtfen el<br />
kaldırsın. (kabul edildi.) O halde, bu takrirleri reye koyacaız.<br />
Basri Beyin takririni reye koyuyorum. (Basri Beyin takriri<br />
tekrar okundu.)<br />
Reis -Basri Beyin takririni kabul buyuranlar lûtfen el<br />
kaldırsın. (Kabul edildi efendim) 1 (Gürültüler ve “red” sadaları.)<br />
Refik evket B (Saruhan) -Reis Bey’Memet Âkif Bey<br />
in iirinin aleyhinde bulunalar da ellerini kaldırsın ki ona<br />
göre muhaliflerin miktarı anla ılsın. (“Muvafıktır, Anla ılsın” sadaları)<br />
Reis -Bu takriri kabul edenler, yani Mehmet Âkif Beyefendi<br />
tarafından yazılan Mar ’ın “ stiklal Mar ı” olmak<br />
üzere tanınmasını kabul edenler lûtfen el kaldırsın. “Ekseriyet-i<br />
azime ile kabul edildi.”<br />
1 Oturum Ba kanı Dr. Adnan (Adıvar)’ın Âkif lehindeki 6 takrir içinden<br />
özellikle, Hasan Basri Beyin takririni oylamaya sunması, Âkif’le yakın<br />
dostlu undan dolayı bir incelik göstergesi olarak yorumlanmı tır.<br />
55
56<br />
smail ACAR<br />
Müfid Efendi (Kır ehir) -Reis Bey yalnız bir ey arz<br />
edece im. Hamdullah Suphi Bey’in, bu Mar ’ı bu kürsüden<br />
bir daha okumasını rica ediyorum. (Gürültüler)<br />
Refik Bey (Konya) -Milletin Ruhuna tercüman olan<br />
i bu “ stiklâl Mar ı”nın ayakta okunmasını teklif ediyorum.<br />
Reis -Müsaade buyurunuz Efendim. Heyet-i Muhtereme<br />
bu Mar ’ı kabul etti inden, tabiî, ‘resmî bir stiklâl Marı’<br />
olarak tanınmı tır. Binaenaleyh ayakta dinlememiz icabeder.<br />
Buyurunuz efendiler.<br />
(Hamdullah Suphi Bey, stiklâl Mar ı’nı kürsüden<br />
okudu. Âzâ-yı Kiram sürekli alkı lar arasında ayakta dinlediler.)<br />
1<br />
stiklâl Mar ı’nın “Resmî-Millî Mar ” olarak, “ekseriyet-i<br />
azime ile kabul edildi i” 12 Mart 1337 (1921) günlü<br />
oturumda, görü meler sırasında, Mehmet Âkif’in ve eserinin<br />
lehinde konu anların kar ısında az sayıda milletvekili de,<br />
-“para ile ısmarlama iir yazdırıldı ı”;<br />
-“millî mar ların, halkın hissiyatından ve kendili<br />
inden do du u;<br />
-“Ismarlama iirlere verilecek memleketin parası olmadı<br />
ı”;<br />
-“Mar ın Meclis yerine, kurulacak bir edebî encümence<br />
kabul edilmesi gerekti i”;<br />
1 stiklâl Mar ı ile ilgili Meclis zabıtları (tutanakları) için bak.<br />
- Muhiddin Nalbando lu, stiklâl Mar ımızın Tarihi, st. 1964.<br />
-Fethi Teveto lu, <strong>Türk</strong> Kültürü dergisi, Hamdullah Suphi Tanrıöver<br />
Özel sayısı, Temmuz 1966.<br />
-Be ir Ayvazo lu, stiklâl Mar ı -Tarihi ve Manası-, Tercüman y. st.<br />
1986.<br />
-Yard. Doç Dr. Halim Serarslan, Hamdullah Suphi Tanrıöver, T.K. Ar.<br />
Enst., Ank. 1995.
Açıklamalı ST KLÂL MAR I ve GENÇL E H TABE<br />
-“Maârif Vekili Hamdullah Suphi Bey’in konuyu aceleye<br />
getirdi i”<br />
eklinde gerekçe ve iddialarla stiklâl Mar ı’nın kabulüne<br />
muhalefet etmi lerdir.<br />
Muhalif milletvekillerinden Besim Atalay, daha sonraki<br />
bir yazısında, Muhalif milletvekili sayısının kendisiyle<br />
birlikte on be ki i oldu unu belirtmi tir. Muhaliflerin en<br />
dikkati çekeni ise Bolu Milletvekili Tunalı Himi Bey’dir.<br />
<strong>Türk</strong>iye Büyük Millet Meclisi’nde Mehmet Âkif’in<br />
“ stiklâl Mar ı” adlı iirinin “eksriyet-i azime 1 ile kabul<br />
edildi i” 12 Mart 1337 günkü oturumda, görü meler sırasında<br />
18 (on sekiz) milletvekili söz almı ; lehte aleyhte 11 (on<br />
bir) milletvekili de Meclis Ba kanlı ına “takrir” vermi tir.<br />
stiklâl Mar ı kabulü görü melerine, kendisi de Burdur<br />
milletvekili ve Meclis Maârif Komüsyonu Ba kanı olan<br />
Âkif de katılmı tır. Ancak Mar ’ın oylanaca ı sırada (12.3.<br />
1337, Cumartesi, saat 17.45), “heyecanından ve mahcubiyetinden<br />
Meclis’de duramamı , salona çıkmı tır.”<br />
Mar ’ın Kabulünden Sonraki Yazı malar<br />
Mehmet Âkif’in “ stiklâl Mar ı” adlı iirinin, <strong>Türk</strong>iye<br />
Büyük Millet Meclisi’nde yapılan oylamada, “ekseriyet-i<br />
azime” ile <strong>Türk</strong> milletinin ve devletinin remî-millî mar ı<br />
olarak kabul edilmesinden sonra, bazı yazı malar olmu tur.<br />
Mar ’ın kabulünden bir gün sonra, <strong>Türk</strong>iye Büyük Millet<br />
Meclisi Ba kanlı ı, kinci Ba kanı 2 Mustafa Adnan (Adıvar)<br />
imzasıyla, Millî E itim Bakanlı ına bir yazı gönderilmi tir.<br />
lgili yazıda, “tasdikli sureti ekli stiklâl Mar ı’nın kabul<br />
1 Ekseriyet-i âzime: büyük ,ezici ço unluk.<br />
2 Asıl Birinci Ba kan, Mustafa Kemal’dir.<br />
57
58<br />
smail ACAR<br />
edildi i” belirtilerek, “bestesi için gerekenin yapılması”<br />
istenmektedir.<br />
Yazı metni öyledir:<br />
<strong>Türk</strong>iye Büyük Millet Meclisi<br />
Ba Kitabeti<br />
Zabıt Kalemi<br />
Adet: 36 / 78<br />
Ankara,13.3.1337<br />
Maârif Vekâleti Celilesine,<br />
12 / 83 -13 numara ve 20.2.1337 tarihli tezkere cevabıdır.<br />
Heyet-i Umûmiyece 12.3.1337 tarihli altıncı ictimada ekseriyet-i<br />
azime ile kabul edilen stiklâl Mar ı’nın suret-i musaddakası<br />
leffen irsal kılındı. Bestesi için muktezi muamelenin ifası rica olunur.<br />
Büyük Millet Meclisi Reis-i Sânisi<br />
Mustafa Adnan<br />
Meclis Ba kanlı ı aynı gün, stiklâl Mar ı ile ilgili<br />
olarak, Ba bakanlı a ve Millî Savunma Bakanlı ına da birer<br />
yazı göndererek, Mar ’ın kabulünü ve metnini göndermi<br />
tir.<br />
O tarihte “ cra Vekilleri Heyeti Reisi” 1 ve “Müdaffai<br />
Milliye Vekili” Fevzi (çakmak) Pa adır. Ba bakan ve Millî<br />
Savun-ma Bakanı Fevzi Pa a da, Mar güftesini, 2 25 Mart<br />
1337 (1921) günlü bir genelge ile <strong>Genel</strong> Kurmay<br />
Ba kanlı ına ve bütün Bakanlıklara duyurur.<br />
1 “ cra Vekilleri Heyeti”, Cumhuriyet’in ilânından önce, TBMM<br />
Hükümeti’nin adıdır. Hükümet Ba kanı da cra Vekilleri Heyeti Reisi<br />
yani Ba bakandır.<br />
2 güfte: söz, Mar ’ın bestelenmemi haldeki sözleri,
Açıklamalı ST KLÂL MAR I ve GENÇL E H TABE<br />
Millî E itim Bakanlı ına yazılan genelge metni<br />
öyledir: 1<br />
<strong>Türk</strong>iye Büyük Millet Meclisi<br />
Ankara:25.3.1337<br />
cra Vekilleri Heyeti Riyaseti<br />
Kalem-i Mahsus Müdüriyeti<br />
Adet: 6 - 256<br />
Maârif Vekâletine<br />
1- <strong>Türk</strong>iye Büyük Millet Meclisinin 12.3.1337 tarihli altıncı<br />
ictima-i umûmiyesinde ekseriyet-i azime ile kabul edildi i ve bestesi<br />
için muamele-i muktezisinin ifası Maârif Vekâlet-i Celilesine yazıldı ı,<br />
Meclis-i mü arünileyh Riyaset-i Celilesinin 13.3.1337 tarih ve zabıt<br />
kalemi 37 / 79 numaralı tezkeresinde i ’ar buyurulan stiklâl Mar ı’nın<br />
suret-i musaddakası leffen isrsal kılınmı tır efendim.<br />
2- Bilumum Vekâletlere yazılmı tır.<br />
cra Vekilleri Hey’et-i Reisi<br />
ve<br />
Müdafa-i Milliye Vekili<br />
Mustafa Fevzi<br />
Yukarıda metinlerini verdi imiz her iki yazıda da,<br />
“ekseriyet-i azime” ile kabul edilen Mar güftesinin bestelenmesinin<br />
istendi i; hem Meclis Ba kanlı ı hem de Ba bakanlık<br />
yazısında bu görevin Millî E itim Bakanlı ına verildi<br />
i belirtilmektedir.<br />
Bundan sonra sıra Mar ’ın bestelenmesine gelmi tir.<br />
1 stiklâl Mar ı yazı ma metinleri için Bak. Dr. Mehmet Önder, stiklâl<br />
Mar ı Belgeleri, <strong>Türk</strong> Edebiyatı Mehmed Âkif Anıt Sayısı,Aralık 1986.<br />
(M.E.B. Ar ivi, stiklâl Mar ı Dosyası’ndan )<br />
59
60<br />
smail ACAR<br />
“Vallahi Almam”<br />
Mehmet Âkif ve Para Ödülü<br />
stiklâl Mar ı yazma yarı masına para ödülü meselesinin,<br />
Hamdullah Suphi ve Hasan Basri Çantay’ın<br />
gayretleriyle a ılmasından sonra, katılmayı kabul eden Âkif,<br />
büyük bir istek ve heyecanla mar güftesi olarak stiklâl<br />
Mar ı iirini yazmı ; nihayet heyecanlı görü melerden sonra<br />
Mar kabul edilmi tir. Âkif’in, stiklâl Mar ı’nı yazma<br />
çalı maları sırasında Niza-meddin Nazif’e, “Fakat, bugünkü<br />
isyanı en iyi ben ifadelendirmek istiyorum. Bunun için<br />
bilemezsin, içimde ne büyük bir istek var.” dedi i<br />
bilinmektedir.<br />
te bu istek ve heyecanla yazdı ı iirin, resmî-millî<br />
mar olarak kabul edilmesini, heyecanla fakat tevazu içinde<br />
kar ılamı tır. Kabulden sonra, kendisini sevenler, milletvekilleri<br />
kaldı ı Tâceddin Dergâhı’na akın ederek tebrik etmi -<br />
lerdir. Ayrıca o günlerde, dostları Dergâh’ta samimi bir kutlama<br />
merasimi de düzenlenmi lerdir.<br />
Mar yarı masına konulan 500 (be yüz) lira para<br />
ödülüne gelince:<br />
Devlet bütçesinden, stiklâl Mar ı yarı ması için ayrılan<br />
500 liranın, bütçeden çıkı ının yapılması gerekmektedir.<br />
Bunun için de yarı mayı kazanan Mehmet Âkif’in, usulen bu<br />
parayı alması gerekmektedir. Bu konuda, Âkif’in dostu ve o<br />
zaman Meclis’te Zabıt Kâtibi olan Mahir z, hatıralarında,<br />
“Mar ’ın kabulünden sonra Meclis muhâsebecisi<br />
Necmeddin Bey, kanunen müsabakayı kazanana verilecek<br />
olan be yüz lira nakdî mükâfatı getirdi ise de Âkif Bey,<br />
“Ben müsabakaya girmedim, bu para bana aid de ildir.”<br />
diye reddetti. Fakat Muhasebecinin: “Kanun metninde mü-
Açıklamalı ST KLÂL MAR I ve GENÇL E H TABE<br />
kâfatın kazanana verilece i yazılıdır. Sizin mar ınız kabul<br />
edilmi tir, bu para sizindir; Meclis kasasında kalamaz. Siz,<br />
usûlen tesellüm edin, sonra istedi inizi yaparsınız.” diye ısrar<br />
etmesi üzerine, parayı aldı ını” sonra da “yaralı gazilere<br />
ba ı ladı ını” bildirmektedir. 1<br />
Ancak Mahir z’in, 500 lira tutarındaki <strong>istiklâl</strong> Mar ı<br />
ödülünün, ba ı landı ı yer veya kurum konusundaki bilgi,<br />
yanlı bir hatırlamadır. Çünkü Âkif, usûlen kabul edip aldı ı<br />
bu parayı, “Darü’l Mesaî” adlı bir derne e ba ı lamı tır. Bu<br />
konuda, Mehmet Âkif’in ba yazarlı ını yaptı ı ve kendisinin<br />
yayın organı sayılan Sebilürre ad dergisinin, Mar ’ın kabulünden<br />
dokuz gün sonra (21 Mart 1921’de) yayımlanan ilk<br />
sayısında çıkan “ stiklâl Mar ı” ba lıklı açıklama ve te ekkür<br />
yazısında, kesin bilgi verilmektedir:<br />
“ stiklâl Mar ı için muhassas 2 500 lira, Mehmet Âkif<br />
Beyefendi tarafından fakir çocuk ve kadınlara örgü ö retmek,<br />
bir ma’î et temin etmek emel-i hayrperveriyle te ekkül<br />
etmek üzere olan “Dâru’l-Mesâî”ye teberru olunmu tur.<br />
Öteden beri hayatını ictimaî, dinî tekemmülâtımıza hasr ile<br />
bu vâdide millete lâyemut ve pek kıymetli iirler, eserler ihdâ<br />
eylemi olan mü arünileyh hakkında Büyük Millet<br />
Meclisi’nin gösterdi i takdirât-ıkadir- inasâneye te ekkürler<br />
eder ve avn-i lâhî ile yakında tam bir halâs ve <strong>istiklâl</strong> zamanlarının<br />
hulûlünü temenni eyleriz” 3<br />
Mehmet Âkif’in, ba ı ladı ı para, o günün <strong>Türk</strong>iyesi’nde<br />
satın alma gücü bakımından yüksek bir de er ifade<br />
1 Mahir z, Yılların zi, st. 1975,s.129.<br />
2 muhassas: tahsis ve tayin edilmi , birine ait, ayrılmı .<br />
3 M. Ertu rul Düzda , Mehmed Âkif Hakkında Ara tırmalar-1, M.Ü. lh.<br />
Fak. Vak. Yay. st.1989,s.118.<br />
61
62<br />
smail ACAR<br />
etmektedir. Kâzım Nâmi Duru’ya göre o günlerde,“140 lira<br />
ile Ankara’da bir çiftlik almak kabildi.”<br />
Mehmet Âkif’in, o günlere göre yüksek bir meblâ<br />
olan 500 liralık nakdî stiklâl Mar ı ödülünü, almayıp ba ı -<br />
ladı ı günlerdeki mâlî durumunu, yakın dostu E ref Edib<br />
Bey öyle anlatıyor:<br />
“O günlerde büyük ihtiyaç içinde idi: Meclis stiklâl<br />
Mar ı’nı alkı lar ve göz ya ları arasında kabul ederken de,<br />
cebinde Zonguldak milletvekili Hayri’den borç olarak aldı<br />
ı iki lirası vardı. Ve sırtında bir pardüsü dahi yoktu.<br />
Ankara’da ceketle gezer, pek so uk ve ya murlu havalarda<br />
bazen Baytar efik (Kolaylı) Bey’in mu ambasını<br />
ödünç giyer ve Meclis’e öyle giderdi. efik Bey bir gün onun<br />
bu haline telmihle:<br />
-Âkif Bey, u mükâfatı reddetmeyip de kendine bir<br />
mu amba veyahut bir palto alsaydın daha iyi olmaz mıydı?<br />
diyece i olur. Onun bu sözüne yalnız cevap vermemekle kalmaz,<br />
tamam iki ay onunla konu maz da.”
Açıklamalı ST KLÂL MAR I ve GENÇL E H TABE<br />
“O, Milletimin Malıdır”<br />
Âkif Mar ’ı Safahat’a Almıyor<br />
Mehmet Âkif, “ stiklâl Mar ı” adlı iirini, iirlerini<br />
toplandı ı külliyat demek olan ünlü eseri Safahat’a yani Safahat’ı<br />
meydana getiren iir kitaplarının hiç birine dahil edip<br />
almıyor. Kısaca kendi iirleri içine koymuyor.<br />
Dostlarından Mithat Cemal Kuntay’ın,<br />
“- stiklâl Mar ı’nı niçin Safahat’a koymadınız?” sorusuna<br />
öyle cevap vermi tir:<br />
“-Onu millete hediye ettim. Artık o, milletindir. Benimle<br />
alâkası kesilmi tir. Zaten o milletin eseri, milletin malıdır.<br />
Ben yalnız gördü ümü yazdım.”<br />
Ölümünden bir süre önce, Ni anta ı sa lık yurdundaki<br />
odasında hasta yatarken aralarında Hakkı Tarık Us’un<br />
da bulundu u bir gurup kendisini Ziyarete gelir. Sohbet sırasında,<br />
söz stiklâl Mar ı’na gelir. Misafirlerden biri,<br />
-Acaba yeniden yazılsa daha iyi olmaz mı? diyecek<br />
olur.<br />
Yata ında bitkin bir halde yatan air, birdenbire<br />
ba ını kaldırır ve öyle cevap verir:<br />
“- Allah bir daha bu millete bir stiklâl Mar ı<br />
yazdırmasın!...” (16 Haziran 1936)<br />
63
64<br />
smail ACAR
Açıklamalı ST KLÂL MAR I ve GENÇL E H TABE<br />
K NC BÖLÜM<br />
YARI MAYA KATILAN D ER RLER<br />
65
66<br />
smail ACAR
Açıklamalı ST KLÂL MAR I ve GENÇL E H TABE<br />
Seçilen Altı iirin metni<br />
stiklâl Mar ı veya millî mar yarı masına, yedi yüz<br />
(700) civarında, bir bilgiye göre yedi yüz yirmi dört (724) iir<br />
katılmı tır. Millî E itim Bakanlı ının kurdu u komisyon<br />
bunlardan Âkif’in iiri ile birlikte yedisini seçerek Millî E itim<br />
Bakanlı ına teslim etmi tir. Bakanlık, bu yedi iiri, deerlendirmeleri<br />
için bastırıp ço altarak Milletvekillerine daıtmı<br />
; daha sonra da, Meclis <strong>Genel</strong> Kurulu’nda görü ülmek<br />
üzere Meclis Ba kanlı ına sevk etmi tir. Seçilen yedi iirin,<br />
zamanın Millî E itim Bakanı Hamdullah Suphi’nin teklifi<br />
ile, 1 Mart 1921 günü, Meclis’te okunması gündeme alınmı -<br />
tır.<br />
Hamdullah Suphi, daha önceden, Meclis’te ilk olarak<br />
Mehmet Âkif’in stiklâl Mar ı iirini okumaya karar vermi<br />
tir. Çünkü, bu iirin Mar seçilmesini istemektedir. Meclis<br />
Ba kanı Mustafa Kemal tarafından iirleri okumak için<br />
Kürsüye davet edildi inde, okumaya Âkif’in iirinden ba lar.<br />
iir büyük bir heyecanla kar ılanır. Bu heyecan dalgasından<br />
sonra, Meclis’te di er iirlerin okunması istenmez.<br />
12 Mart 1337 (1921) günü yapılan toplantıda da Âkif’<br />
in iiri, “ekseriyet-i azime” ile kabul edilir.<br />
Ancak, stiklâl Mar ı söz konusu oldu u zaman, sadece<br />
Âkif’in iiri ile ilgili bilgiler verilir. Yarı maya katılıp<br />
seçildi i bilinen altı iirden ise bahsedilmez. Halbuki bu iir<br />
sahipleri de eserlerinde Millî Mücadele’yi ve onun ruhunu<br />
anlatmaya çalı mı lardır.<br />
Hem Âkif’in eseri, (bugünkü stiklâl Mar ımız) ile<br />
kar ıla tırma imkânı sa lamı olmak hem de en azından me-<br />
67
68<br />
smail ACAR<br />
rakımızı gidermek için, seçilen altı (6) iir metnini de buraya<br />
almayı uygun gördük. 1<br />
-1-<br />
<strong>Türk</strong>’ün evvelce büyük pederi<br />
Çekti sanca a hilâl-i seheri<br />
Kanımızla boyadık bahr ü beri<br />
Böyle aldık bu güzel ülkeleri<br />
leri, ar ileri, ar ileri<br />
Geri kalsın vatanın kahbeleri<br />
Seni ihyâ için ey nâmı büyük<br />
Vatanım u runa öldük öldük<br />
Ne büyük kaldı bu yolda ne küçük,<br />
Siper oldu sana da lar gibi <strong>Türk</strong><br />
Yürü ey milletin efrâdı yürü<br />
Ak süt emmi vatan evlâdı yürü<br />
Vatan evlâdını kurban edeli,<br />
Milletin hür ya amaktır emeli.<br />
Veremez kimseye bir Çamlıbel’i<br />
Ba lanır mı acaba <strong>Türk</strong>’ün eli?<br />
leri, ar ileri, ar ileri<br />
Çi nenir çünkü kalan yolda geri.<br />
Hüseyi Suad<br />
1 iirler için bak. Hasan Basri Çantay, Âkifnâme, st.1966,s.73-77;Be ir<br />
Ayvazo lu, stiklâl Mar ı, st. 1986, s.29-33.; M. Ertu rul Düzda ,<br />
Mehmed Âkif Hakkında Ara tırmalar-1, st. 1989,s.126-131.
Açıklamalı ST KLÂL MAR I ve GENÇL E H TABE<br />
-2-<br />
stiklâl <strong>Türk</strong>üsü<br />
Millet a kı, din a kı, vatan a kı uyansın<br />
Yurduma göz dikenler al kanlara boyansın<br />
Ya ben ya onlar diyen silahına dayansın<br />
<strong>Türk</strong> o ludur bu millet<br />
<strong>Türk</strong>’ündür bu memleket<br />
<strong>Türk</strong> o ludur bu millet<br />
<strong>Türk</strong>’ündür bu memleket<br />
Dü man gözü tutamaz yanar da lar ba ını,<br />
Ba rımızda saklarız Vatanın her ta ını<br />
Yurdumuza yan bakan döker gözün ya ını<br />
<strong>Türk</strong> o ludur bu millet<br />
<strong>Türk</strong>’ündür bu memleket<br />
<strong>Türk</strong> o ludur bu millet<br />
<strong>Türk</strong>’ündür bu memleket<br />
Can veririz her zaman hürriyetin yoluna<br />
“Ya gâzi ya ehid”lik ne devlettir kuluna<br />
Ata emanet etmi namusunu o luna.<br />
Bize <strong>Türk</strong> o lu derler<br />
Hep bizimdir bu yerler.<br />
Ankara, A. S.<br />
69
70<br />
-3-<br />
stiklâl Mar ı<br />
Göz ya ına vedâ et,<br />
Ey güzel Anadolu!<br />
Hakkını korur elbet,<br />
<strong>Türk</strong>’ün bükülmez kolu.<br />
Cenk ederiz genç, koca<br />
Bugün de il, yarın da<br />
Yâdımız a ladıkça<br />
zmir ezanlarında.<br />
Hak yolunda kan olur,<br />
Dünyalara ta arız;<br />
Ya erefle vurulur,<br />
Ya efendi ya arız.<br />
Her gün yeni bir hile<br />
Arkasında satıldık;<br />
Her gün yeni bir dille<br />
Yurdumuzdan atıldık.<br />
Yeter, ey kâbemizi<br />
Elimizden alanlar,<br />
Alıkoyamaz bizi<br />
Yolumuzdan yalanlar.<br />
Biz bu yolda sel olur<br />
Dünyalara ta arız<br />
Ya erefle vurulur,<br />
Ya efendi ya arız.<br />
smail ACAR
Açıklamalı ST KLÂL MAR I ve GENÇL E H TABE<br />
Hangi alçak el alır,<br />
El zinciri boynuna?<br />
Kim Yunanı bırakır;<br />
<strong>Türk</strong> kızının koynuna?<br />
Biz ki <strong>Türk</strong>üz, muhakkak<br />
Her milletten uluyuz<br />
Yeryüzünde biz ancak<br />
Yurdumuzun kuluyuz.<br />
Yurt yolunda kan olur<br />
Dünyalara ta arız;<br />
Ya erefle vurulur,<br />
Ya efendi ya arız.<br />
Matbuat Müdüriyyyet-i Umumiyyesi<br />
Muharrirlerinden<br />
Kemaleddin Kâmi<br />
71
72<br />
smail ACAR<br />
-4-<br />
“Ey Müslüman, ey <strong>Türk</strong> o lu<br />
Açıldı <strong>istiklâl</strong> yolu,<br />
Benim son günlerimdir;<br />
Diyor bize Anadolu.<br />
Çek sanca ı <strong>Türk</strong> ordusu;<br />
Olmaz <strong>Türk</strong>’ün can korkusu;<br />
Esârete dayanır mı;<br />
<strong>Türk</strong> vatanı, <strong>Türk</strong> nâmusu?<br />
Bu son sava bize farzdır,<br />
Fırsatımız gâyet azdır;<br />
Muzaffer ol da ey millet<br />
Altın ile tarih yazdır.<br />
Birle elim özümüzden,<br />
Hem silelim bu lekeyi,<br />
Tarihteki yüzümüzden. Merzifon dadisi Hat Muallimi<br />
skender Hâkî
Açıklamalı ST KLÂL MAR I ve GENÇL E H TABE<br />
-5-<br />
Altı bin yıl efendilik yapdın,<br />
“Kahraman <strong>Türk</strong>” idi cihanda adın.<br />
Bir ate ten siperdin slâm’a,<br />
Sönmeyen bir güne gibi ya adın.<br />
Ey büyük ünlü milletim ileri!<br />
Hasmına çi netme ko bu anlı yeri!<br />
Dü manın bir cihansa, dostun Hak,<br />
Hakkın elbette müstakil ya amak.<br />
Atıl, ez, vur senindir <strong>istiklâl</strong>,<br />
Ebedî parlasın u al bayrak...<br />
Ey benim anlı milletim ileri!<br />
Ele çi netme ko bu ülkeleri!...<br />
73<br />
23 Kânunisânî 1337<br />
M.
74<br />
smail ACAR<br />
-6-<br />
Yıllarca altı cebhede ate le kanlara;<br />
<strong>Türk</strong>’ün hilâl ü dinine dü man olanlara;<br />
Ceddin o; Yıldırım gibi saldın zaman zaman<br />
Yüksek ba ın e ilmedi bir an cihanlara,<br />
Ey kahramanlar ordusu, ey yıldırım- itâb,<br />
Göster cihan-ı ma ribe bin anlı inkılâb!<br />
Ey mazi-i havârikı bin dâstân olan;<br />
Garbın zalâm-ı zulmüne yüz yıl kılıç salan,<br />
Arslan yürekli ordu;demir giy, silah ku an!<br />
Zira hudûdu kapladı ate le, kan, duman.<br />
Ey kahramanlar ordusu, ey yıldırım- itab!<br />
Göster cihan-ı ma ribe bin anlı inkılâb!<br />
Arslan mücahid ordusu; ey hâris-i salâh<br />
Destinde seyf-i hak gibi pek anlı bir silâh.<br />
Açtın semâ-yı millete pürnûr bir sabah.<br />
Âtî bizim... Bizim artık vatan, zafer, felâh.<br />
Ey kahraman ordusu, ey yıldırım- itâb,<br />
Göster cihan-ı ma ribe bin anlı inkılâb!<br />
Mehmed Muhsin
Açıklamalı ST KLÂL MAR I ve GENÇL E H TABE<br />
Kâzım Karabekir’in Teklifi<br />
stiklâl Mar ı yarı masına katılıp, Meclis’e sunulan<br />
yedi eserin dı ında, bir stiklâl mar ı adayı iirden daha bahsetmek<br />
istiyoruz:<br />
stiklâl Sava ı’nın ünlü pa ası, Do u Cephesi Komutanı<br />
Kâzım Karabekir Pa a da bilindi i gibi stiklâl Mar ı<br />
yarı masına katılmı tır. Ancak Pa a, yarı maya katılmakla<br />
kalmamı ; Meclis’in Âkif’in iirini resmî Mar olarak seçip<br />
ilân etmesinden bir buçuk yıl (18 ay) sonra, zamanın Ba bakanı<br />
Rauf Orbay’a 26.7.1338 (1922)’de Sarıkamı ’tan yazdı ı<br />
mektupta, Âkif’in iirinin Millî mar olmaya uygun olmadıını<br />
belirtip uzun uzun tenkit eder. sonra da, seçimin iptal<br />
edilmesini isteyip onun yerine güftesi ve bestesi kendisine ait<br />
bir eserin seçilmesini “istirham” eder.<br />
Kâzım Karabekir’in, Mehmet Âkif’in iirini iptal ettirip,<br />
Ba bakandan stiklâl mar ı seçilmesini, “istirham ederek”<br />
istedi i kendi iiri öyledir:<br />
“Ya <strong>istiklâl</strong> Ya ölüm<br />
Ya <strong>istiklâl</strong> Ya ölüm<br />
Vatanım milletim sanca ım evim<br />
stiklâlsiz yoktur yerim<br />
Zincir vurdurur mu <strong>Türk</strong>ler boynuna<br />
Varlı ı fedâdır vatan yoluna<br />
Biz tarihin <strong>Türk</strong> dedi i yılmaz milletiz<br />
Hür ya ar hür ölür nurlu ümmetiz.”<br />
75
76<br />
smail ACAR
Açıklamalı ST KLÂL MAR I ve GENÇL E H TABE<br />
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM<br />
ST KLÂL MAR I’NIN BESTELENMES<br />
77
78<br />
smail ACAR
Açıklamalı ST KLÂL MAR I ve GENÇL E H TABE<br />
Beste Çalı maları<br />
Mehmet Âkif’in yazdı ı stiklâl Mar ı adlı iir Meclis’te<br />
Resmî-Millî Mar güftesi olarak kabul edidikten sonra<br />
sıra bestelenmesine gelmi tir. Mar ’ın Meclis’teki görü meleri<br />
sırasında Maârif Vekili Hamdullah Suphi, “seçilen iirin<br />
bestekârlara gönderilerek bir beste yarı ması açılaca ını”<br />
belirtmi ti. Hattâ bu konuda Meclis’in acele karar vermesini<br />
de istemi ti.<br />
<strong>Türk</strong>iye Büyük Millet Meclisi, stiklâl Mar ı’nın bestelettirilmesi<br />
yetkisini Millî E itim Bakanlı ına bırakmı ;<br />
Bakanlık da bir beste yarı ması açmı tır. Yarı ma sonunda<br />
be enilip seçilen eser sahibine, 500 lira ödül verilece i de<br />
daha önce duyurulmu tu. 1<br />
Beste yarı ması, Hamdullah Suphi’nin Bakanlı ı sırasında<br />
açılmı ; bestecilere Mayıs 1922’ye kadar süre verilmi -<br />
ti. Ancak Mar bestesi yarı masının süresi sona ermeden<br />
Hamdullah Suphi, 12 Kasım 1921’de Millî E itim Bakanlıından<br />
ayrıldı. Yerine Karesi (Balıkesir) milletvekili Vehbi<br />
Bolak Millî E itim Bakanı seçildi. Mar beste yarı masının<br />
sona erdi inde Bakanlı a 55 beste gelmi ti. 2 Yarı maya genel<br />
olarak müzik ö retmeni bestekârlar katılmı tı. Bunların<br />
içinde, tanınmı isimlerden bazıları unlardır: Ali Rıfat (Çaatay),<br />
Ahmet Yekta (Madran), smail Zühtü, M. Zâti (Arca),<br />
Rauf (Yekta), Sadettin Kaynak, Osman Zeki (Üngör), Hüse-<br />
1 O tarihte Bakanlı ın bu i lerle u ra acak yeterli kadrosu<br />
bulunmadı ından, beste yarı masının Bakanlık aracılı ı ile Hilâl-i Ahmer<br />
Cemiyeti (Kızılay) <strong>Genel</strong> <strong>Merkezi</strong> tarafından açılmasına; 500 liralık<br />
ödülün de bu Cemiyet tarafından ödenmesine karar verilmi tir.<br />
2 M. Nalbando lu’na göre 22; B. Ayvazo lu’na göre 24 beste yarı maya<br />
katılmı tır.<br />
79
80<br />
smail ACAR<br />
yin Sadettin (Arel), Lemi (Atlı), Suphi (Ezgi), smaik Hakkı,<br />
Hasan Basri (Çantay).<br />
Vehbi Bolak’ın Millî E itim Bakanlı ı döneminde,<br />
yarı maya katılan besteleri de erlendirip seçimi yapacak yeterli<br />
jüri üyesi bulunamayaca ı gerekçesi ile seçimin “Paris<br />
Müzik Akademisi”nde yaptırılması teklifi ortaya atılır. Karesi<br />
(Balıkesir) Milletvekili ve Maârif Vekili Vehbi Bolak, konu<br />
ile ilgili olarak “Telif ve Tercüme Kurulu Ba kanlı ına”,<br />
9 Haziran 1922 günü bir yazı yazar. Paris’e gönderilecek<br />
bestelerin seçilmesini isteyen Bakanlık yazısı metni öyledir:<br />
Maârif Vekâleti<br />
Kalem-i Mahsus Müdüriyeti Ankara:9.6.1338<br />
Telif Tercüme Hey’eti Riyaset-i Âlisine<br />
Avrupa’ya gönderilmesi takarrür eden stiklâl Mar ı bestelerinden<br />
hangisinin Paris’e irsali muvafık olaca ının tetkik buyurularak<br />
mezkûr bestelerden tefriki hususunda karar verilmesini rica ederim.<br />
Maârif Vekili<br />
Vehbi Bolak<br />
Millî mar bestesinin Paris’te seçtirilece i haberi kısa<br />
sürede duyulur. Bu fikre, pek çok milletvekili iddetle kar ı<br />
çıkar. Mar bestesinin Paris’te seçtirilmesi fikrine kar ı çıkanlardan<br />
birisi de ark Cephesi Komutanı Kâzım Karabekir<br />
Pa a dır. Kâzım Karabekir, Mar ’ın bestesinin Paris’te<br />
seçilmesi fikrine kar ı çıkı ını, stiklâl Harbimiz adlı eserinde<br />
öyle anlatır:<br />
“Millet Meclisi Âkif Bey’in yaptı ı ilâhi gibi iiri alkı<br />
larla stiklâl Mar diye kabul etti. Bestesi için de Paris’te<br />
müsabaka yapılaca ını haber alınca bunun muvafık olmadıını<br />
Erkânı-ı Harbiye-i Umumiye Riyasetine yazdım."
Açıklamalı ST KLÂL MAR I ve GENÇL E H TABE<br />
Kâzım Karabekir, esasen Mehmet Âkif’in eserinin<br />
seçilmesine de muhaliftir. Çünkü kendisi de mar yarı masına<br />
iddialı olarak katılmı tır. Hatta bu arada 26.7.1338 (1922)<br />
de Sarıkamı ’tan Heyet-i Vekile Reisi (Ba bakan) Rauf (Orbay)<br />
Bey’e, Âkif’in iirinin iptal edilmesini, güftesi ve bestesi<br />
kendisine ait bir mar ın kabul edilmesini isteyen bir mektup<br />
yazmı tır. 1<br />
stiklâl Mar ı bestesinin Paris’te seçtirilmesine milletvekillerinin<br />
iddetle kar ı çıkmaları üzerine Millî E itim<br />
Bakanlı ı bu fikirden vazgeçmi tir.<br />
stiklâl Mar ı’nın bestelenmesinin söz konusu oldu u<br />
günlerde, stiklâl Sava ı bütün iddetiyle sürüyordu. Ankara<br />
heyecan içindeydi. Biraz da bu olumsuz sebeplerle beste ile<br />
gerekti i gibi ilgilenilememi tir. Fakat her eye ra men Millî<br />
E itim Bakanlı ının açtı ı beste yarı masına, yukarıda da<br />
belirtti imiz gibi çok sayıda besteci katılmı tır. O günün<br />
artlarında bu bile bir ba arıdır.<br />
stiklâl Mar ı’nın bestelenmesi için açılan yarı ma<br />
sürüncemede kalıp sonuçlandırılamamı tır. Bu durumda bestekârlar,<br />
bestelerini kendi çevrelerinde yaymak için çalı ınca,<br />
bir süre de i ik bestelerin çalınıp söylenmesi gibi bir durum<br />
ortaya çıkmı tır. Bu durumu, “<strong>Türk</strong> Mar ları” adlı de erli<br />
eserinde Etem Üngör öyle anlatmaktadır:<br />
“O sıralarda Edirne’de müzik ö retmeni bulunan<br />
Ahmet Yekta Madran, kendi mar ını Edirne havalisinde yaymaya<br />
ve söyletmeye ba lamı tır. zmir’de müzik ö retmeni<br />
bulunan smail Zühtü de kendi mar ını zmir ve havalisi ile<br />
Eski ehir’de yaymakta idi. Ankara’da da Zeki Üngör’ün<br />
mar ı söylenmekte olup stanbul’da ise iki mar söylenip yayılmakta<br />
idi. Bunlardan stanbul tarafında (Avrupa tarafı) Zâti<br />
1 Kazım Karabekir’in mektubu için bak. Muhiddin Nalbando lu, stiklâl<br />
Mar ımızın Tarihi, st. 1964. S.146-147.<br />
81
82<br />
smail ACAR<br />
Arca’nın, Kadıköy tarafında ise Ali Rıfat Ça atay’ın bestesi<br />
söylenmekte idi.<br />
Bu durum birkaç yıl böyle devam etmi ve 1924’te<br />
Ankara’da Maârif Vekâleti’nde toplanan bir kurul Ali Rıfat<br />
Ça atay’ın mar ını resmî mar olarak kabul ederek, ilgili<br />
kurullar ile bütün okullara bildirmi tir.<br />
Bu mar 1924’ten 1930 yıllarına kadar çalınıp söylendikten<br />
sonra, 1930 sıralarında yeni bir emirle Riyaset-i Cumhur<br />
Orkestrası efi Zeki Üngör’ün bestesi millî mar olarak<br />
kabul edilmi tir.” 1<br />
stiklâl Mar ı bestesinin seçilip kesinle tirilmesi bir<br />
süre daha mümkün olmadı. Ancak, stiklâl Sava ı’nın kesin<br />
olarak kazanılmasından sonra (Mudanya Mütarekesi, 11 Ekim<br />
1922), stanbul ile ba lantı sa lanınca, bestelerin stanbul’da<br />
kurulacak bir komisyona seçtirilmesi fikri a ırlık kazandı.<br />
Bu karar üzerine Bakanlı a gelen besteler, stanbul Millî<br />
E itim Müdürlü üne gönderildi. Bakanlı ın 12 ubat 1923’te<br />
stanbul Millî E itim Müdürlü üne gönderdi i bir yazıda,<br />
“gönderilen mar bestelerinin Musikî Encümeni Reisi Ziya<br />
Pa a’nın ba kanlı ında kurulacak bir komisyona incelettirilip<br />
uygun görülecek bestenin stiklâl Mar ı olarak seçilmesi”<br />
isteniyordu.<br />
stanbul’daki komisyon, beste seçimi çalı malarını 12<br />
Temmuz 1923’te tamamlayıp, sonucu bir raporla Millî E itim<br />
Müdürlü üne bildirmi tir. Bu rapora göre, ark Musikîsi<br />
Reisi Ali Rıfat (Ça atay)’ın bestesi, stiklâl Mar ı olarak kabul<br />
edilmi tir.<br />
stanbul Millî E itim Müdürlü ü, Ali Rıfat (Ça atay)<br />
ın bestesinin birinci seçildi ini öyle bir yazı ile Millî E itim<br />
Bakanlı ına bildirmi tir:<br />
1 Etem Üngör, <strong>Türk</strong> Mar ları, <strong>Türk</strong> Kül. Ar . Enst. Yay. Ank.1966. s.
Açıklamalı ST KLÂL MAR I ve GENÇL E H TABE<br />
<strong>Türk</strong>iye Büyük Millet Meclisi<br />
Hükümeti<br />
stanbul Vilâyeti stanbul: 19Temmuz 1339<br />
Maârif Müdüriyeti<br />
Maârif Vekâleti Celilesine<br />
12 ubat 1339 tarihli ve 1722 / 230 numaralı tezkere-i âliye-i<br />
vekâletpenahileri cevabıdır.<br />
Burdur Meb’usu Âkif Bey tarafından tanzim olunan stiklâl<br />
ne ide ini mar olmak üzere bestelemi olan zevâtın bera-yı tetkik tevdi<br />
olunan elli be adet mar bestelerinin Encümen-i Musikî Reisi Ziya<br />
Pa a Hazretlerinin riyaseti altında stanbul’da Mevcut musiki inasânından<br />
te kil edilen komisyon tarafından icra kılınan tetkik neticesinde<br />
ark Musikisi Cemiyeti Reisi Ali Rıfat Beyefndinin tertip ettikleri Mar ın<br />
resmî ve millî mar ların tanziminde nazar-ı dikkate alınması lâzım gelen<br />
bütün evsafı câmi oldu u anla ılmasına binaen sairlerine tercihan<br />
birinci derecede kabul edilmi , ayrıca Rauf Yekta ve Zâti ve Muallim<br />
Kâzım ve Doktor Suphi beylerin besteleri dahi bidderece intihap<br />
olunarak mütebaki di er bestelerin ayan-ı intihap görülmemi oldu u<br />
12 Temmuz 1339 tarihli mezkûr Komisyon mazbatasında bildirilmi<br />
oldu u arz ve mezkûr mazbata ile beraber mar besteleri leffen takdim<br />
kılınmı tır efendim.<br />
stanbul Maârif Müdürü<br />
( mza)<br />
Millî E itim Bakanlı ı, stanbul Millî E itim Müdürlü<br />
ünden gelen komisyon raporuna göre, Ali Rıfat (Ça atay)<br />
ın bestesini, resmî mar olarak kabul edip, Bakanlıklara ve<br />
okullara duyurmu tur. Millî Mar ımızın bugünkü O. Zeki<br />
Üngör bestesi, stanbul komisyonunda, ilk be dereceye girememi<br />
tir.<br />
Millî E itim Bakanlı ının, Ali Rıfat (Ça atay)’ın stiklâl<br />
Mar ı bestesini kabul etmesi, müzik çevrelerinde ho<br />
kar ılanmadı ve itirazlar ba ladı. tirazlar, “Ali Rıfat (Ça atay)’ın<br />
Batı musikisini bilmedi i, dolayısıyla bestesinin Armoni<br />
bilgi ve kurallarına uymadı ı” noktasında toplanıyor-<br />
83
84<br />
smail ACAR<br />
du. lk itiraz eden Zâti (arca) oldu. zmir’de müzik ö retmenli<br />
i yapan Zâti (Arca), 27 Temmuz 1923’de zmir’e gelen<br />
Atatürk’ü, “ stanbul Darü’l Bedayi sanatkârları ile birlikte”<br />
ziyaret ederek, “ stanbul’da alınan kararın kaldırılmasını”;<br />
“yarı maya gönderilen mar ların Viyana Konservatuarına<br />
gönderilerek seçilmesini” istemi tir.<br />
zmir Kız ve Erkek Lisesi Müzik Ö retmeni smail<br />
Zühtü’de Zâti Arca ile aynı görü teydi. Atatürk, itirazları<br />
dikkate aldı. zmir dönü ünde, <strong>Genel</strong> Kurmay Ba kanı Fevzi<br />
Pa a (Çakmak) ve Millî E itim Bakanı ile görü tü. Büyük<br />
ihtimalle, Mart 1924’te Ali Rıfat (Ça atay) bestesi hakkında<br />
verilen karar iptal edildi. Fakat yerine, kısa sürede resmî bir<br />
beste de konulamadı.<br />
Bugünkü Resmî Beste<br />
O. Zeki Üngör’ün Bestesi<br />
Ali Rıfat (Ça atay) bestesinin seçimi ile ilgili kararın<br />
iptal edildi i, yerine yeni bestenin de henüz seçilmedi i günlerde,<br />
“ stanbul Mızıka-i Hümayun efi Osman Zeki (Üngör),<br />
Atatürk’ün daveti üzerine Ankara’ya gelerek, Cumhurba<br />
kanlı ı Orkestra efi” olmu tur. Ankara’ya geldikten<br />
bir iki hafta sonra, 11 Mart 1924’te Atatürk’ün e i Lâtife<br />
Hanımın himayelerinde, Rumeli Göçmenleri yararına ilk<br />
konserini veren Osman Zeki (Üngör), aynı konser gecesinde,<br />
yarı maya katıldı ı stiklâl Mar ı bestesini de çalmı ;<br />
Atatürk ve Lâtife Hanım, mar ı çok be enmi lerdir.<br />
Ancak, stiklâl Mar ı bestesi konusu, 1924-1930 yılları<br />
arasında belirsizli ini korumu , 1930’da, O.Zeki Üngör’ün<br />
bestesi resmî olarak kabul edilmi tir.
Açıklamalı ST KLÂL MAR I ve GENÇL E H TABE<br />
stiklâl Mar ımızın bugünkü bestesi, 1930’dan bu<br />
yana çalınıp söylenen Osman Zeki Üngör bestesidir.<br />
stiklâl Mar ımızın bugünkü bestesi, sonradan pek<br />
çok tenkit edilmi tir. Osman Zeki Üngör’ün stiklâl Mar ı<br />
bestesine yöneltilen tekitler, özetle u noktalarda toplanmaktadır:<br />
- Osman Zeki Üngör, eseri önce sözsüz bestelemi<br />
sonra Âkif’in iirine giydirilmi tir. Yani beste sözlere uygun<br />
de ildir.<br />
- stiklâl Mar ı’na giydirilen beste önce, son Osmanlı<br />
Padi ahı Mehmet Vahdettin için bestelenmi tir.<br />
-“Mar ın kompozitör Edgar Menas efendi tarafından<br />
armonize edildi i” ileri sürülmü tür.<br />
-“Bestenin ilk bölümündeki ön ölçünün, ‘Karmen Silva’<br />
adlı yabancı bir arkıdan transpozisyon suretiyle alındıı”<br />
söylenmi tir.<br />
Osman Zeki Üngör, tenkitlere, “Mar ın kendisi tarafından,<br />
ordularımızın zmir’e giri inden birkaç gün sonra, o<br />
günlerin zafer heyecanı ile bestelendi i” eklinde cevap vermi<br />
tir. Edgar Menas Efendi de, “Osman Zeki Üngör’ün<br />
bestesi üzerinde yardımı oldu unu, bestenin Âkif’in eseri için<br />
yapıldı ını” söyleyerek, yapılan tenkitleri, “insafsız bulduunu”<br />
belirtmi tir. 1<br />
1 Osman Zeki Üngör bestesinin tenkitleri ve cevaplar konusunda, bak. -<br />
M. Nalbando lu, a.g.e.,s.153-161;<br />
-Etem Üngör, <strong>Türk</strong> Mar ları,s.165.;<br />
85
86<br />
smail ACAR<br />
Atatürk ve stiklâl Mar ı<br />
stiklâl Mar ımızın <strong>Türk</strong>iye Büyük Millet Meclisinde<br />
Maârif Vekili ve Ünlü Hatip Hamdullah Suphi tarafından<br />
1 Mart 1337 (12 Mart 1921)’de okundu u zaman Meclis<br />
Ba kanlık Kürsüsünde Mustafa Kemal oturmakta idi.<br />
Mar ’ın ve oku-nu un be enilmesi üzerine, üç defa daha<br />
Hamdullah Suphi’ yi kürsüye davet eden Mustafa Kemal’di<br />
ve Mar ı ayakta alkı lamı tı.<br />
stiklâl Mar ı iiri, mar güftesi olarak, beste açısından<br />
uzundu. iirin bestelenecek kısımlarını seçip, bestekârlara<br />
duyurmak için bir heyet kurulmu tur. te bu Heyet<br />
in çalı maları sırasında, Mustafa Kemal (Atatürk), çalı malarla<br />
yakından ilgilenmi tir. Bu konuda heyette bulunanlardan<br />
smail Habip (Sevük) u bilgileri vermektedir:<br />
“Bu devre Ankara’da yetkili ahsiyetlerden bir heyet<br />
kurularak stiklâl Mar ı’nın bestelenecek bazı parçalarını<br />
seçerek bir müsabaka ilân etmi ti. Heyet’in çalı malarını<br />
takip eden Atatürk, bu seçimi be enmedi ve dedi ki: ‘ stiklâl<br />
Mar ı’nın uzun olmaması noktasında mutabıkız. Söylendi<br />
i ve çalındı ı zaman herkesi uzun uzun ayakta tutması<br />
elbette do ru olamaz.. Ancak bu Mar ’ın stiklâl Davamızı<br />
anlatı ı cihetinden büyük bir manası vardır. Benim<br />
en sevdi im parçası da budur. Siz ise bu parçayı Mar ’tan<br />
çıkarmaya karar vermi siniz.:<br />
Hakkıdır, hür ya amı bayra ımın hürriyet,<br />
Hakkıdır, Hakka tapan milletimin stiklâl.
Açıklamalı ST KLÂL MAR I ve GENÇL E H TABE<br />
Benim bu milletten daima hatırlamasını istedi im<br />
vecizeleri i te bunlardır.” 1<br />
Zaman zaman, stiklâl Mar ı, “Âkif gibi dindâr bir<br />
air” tarafından yazılmı olmasından dolayı, Atatürk’ün<br />
ölümünden sonra, bazı kesimlerce “hor görülmeye” ba lanmı<br />
hatta “de i tirilmesi” istenmi tir. Muhiddin Nalbando -<br />
lu’nun belirtti ine göre, “42 yılda 21 defa de i tirilmek istenmi<br />
tir.” 2<br />
Halbuki, stiklâl Mar ı, 1921’de Meclis’te Hamdullah<br />
Suphi tarafından 4 defa okunurken, Hamdullah Suphi’yi kürsüye<br />
davet eden Meclis Ba kanı Atatürk’tür. Hamdullah<br />
Suphi’nin söyledi ine göre, o da mar ı ayakta elleri patlayıncaya<br />
kadar alkı lamı tır. Ayrıca Mar , 1921’de kabul edildiine<br />
göre, Atatürk bu mar ı, 1938’de ölümüne kadar 17 yıl<br />
söylemi ve dinlemi tir. Fakat bu süre içinde Mar aleyhinde<br />
bir ifadesi yoktur.<br />
Millî mar yarı ması açıldı ı zaman tek art, “millî<br />
Mücadelenin ruhunu ifade ve terennüm etmesi”dir. Âkif’in<br />
eseri, bu ruhu en iyi yansıttı ı için seçilmi tir. Bu sebeple,<br />
stiklâl Mar ı’na, ta ıdı ı anlam ve de erlere kar ı olmak,<br />
aslında Millî Mücadele veya di er adıyla stiklâl Sava ı ile<br />
giri ilen hürriyet ve <strong>istiklâl</strong> davamıza, ve Mar ’ın ifade etti i<br />
de erlere kar ı olmaktır.<br />
Son yıllarda (özellikle 28 ubat 1997’den sonra) bazı kesimlerce,<br />
“Onuncu Yıl Mar ı”nın olur olmaz yerde hatta<br />
aya a kalkarak söylenmesi, ön plâna çıkarılması da, bize göre,<br />
stiklâl Mar ı’na alternatif gibi dü ünülmesindendir.<br />
Halbuki, Faruk Nafiz ve Behçet Kemal tarafından yazılan<br />
“Onuncu Yıl Mar ı” da, <strong>Türk</strong>lük ve <strong>Türk</strong>iye Cumhuri-<br />
1 Muhiddin Nalbano lu, a.g.e., s. 149. (1921’den 1963’e)<br />
2 A.g.e.,s.56.<br />
87
88<br />
smail ACAR<br />
yeti’ne ba lılık duygularını ifade etmektedir. Bu sebeple,<br />
Onuncu Yıl Mar ı’nı, stiklâl Mar ı’na alternatif gibi görmek<br />
veya öyle zannetmek, stiklâl Mar ında ifade edilen millîmanevî<br />
de erleri anlamamak demektir.<br />
***
Açıklamalı ST KLÂL MAR I ve GENÇL E H TABE<br />
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM<br />
ST KLÂL MAR I’NIN AÇIKLAMASI<br />
89
90<br />
smail ACAR
Açıklamalı ST KLÂL MAR I ve GENÇL E H TABE<br />
stiklâl Mar ı<br />
-Kahraman Ordumuza-<br />
Korkma! Sönmez bu afaklarda yüzen al sancak;<br />
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.<br />
O, benim milletimin yıldızıdır, parlayacak,<br />
O, benimdir; o, benim milletimindir ancak!<br />
Çatma, kurban olayım, çehreni ey nazlı hilâl,<br />
Kahraman ırkıma bir gül! Ne bu iddet, bu celâl?<br />
Sana olmaz, dökülen kanlarımız sonra helâl.<br />
Hakkıdır, Hakk’a tapan milletimin stiklâl.<br />
Ben ezelden beridir hür ya adım, hür ya arım;<br />
Hangi çılgın, bana zincir vuracakmı ? a arım.<br />
Kükremi sel gibiyim, bendimi çi ner, a arım.<br />
Yırtarım da ları, enginlere sı mam, ta arım.<br />
Garb’ın âfâkını sarmı sa çelik zırhlı duvar;<br />
Benim, iman dolu gö süm gibi, serhaddim var.<br />
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı bo ar,<br />
“Medeniyyet” dedi in tek di i kalmı canavar?<br />
Arkada , yurduma alçakları u ratma sakın;<br />
Siper et gövdeni, dursun bu hayasızca akın.<br />
Do acaktır sana va’detti i günler Hakk’ın,<br />
Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın.<br />
91
92<br />
smail ACAR<br />
Bastı ın yerleri “toprak” diyerek geçme, tanı!<br />
Dü ün altındaki binlerce kefensiz yatanı.<br />
Sen ehîd o lusun, incitme yazıktır atanı,<br />
Verme, dünyaları alsan da bu cennet vatanı.<br />
Ruhumun senden, lâhî udur ancak emeli:<br />
De mesin mâbedimin gö süne nâ-mahrem eli,<br />
Bu ezanlar - ki ahadetleri dînin temeli –<br />
Ebedî yurdumun üstünde benim inlemeli.<br />
O zaman vecd ile bin secde eder -varsa- ta ım:<br />
Her cerihamdan, lâhî, bo anıp kanlı ya ım,<br />
Fı kırır, ruh-u mücerret gibi yerden na’ ım;<br />
O zaman yükselerek ar a de er, belki ba ım!<br />
Dalgalan sen de afaklar gibi ey anlı hilâl!<br />
Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helâl!<br />
Ebediyyen sana yok, ırkıma yok izmihlâl:<br />
Hakkıdır, hür ya amı bayra ımın hürriyet;<br />
Hakkıdır, Hakk’a tapan milletimin stiklâl.<br />
(17 ubat 1921)<br />
Mehmet Âkif Ersoy
Açıklamalı ST KLÂL MAR I ve GENÇL E H TABE<br />
Bir Açıklama Denemesi<br />
stiklâl Mar ı’nın Anlamı<br />
1<br />
“Korkma! Sönmez bu afaklarda yüzen al sancak;<br />
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.<br />
O, benim milletimin yıldızıdır, parlayacak<br />
O, benimdir; o, benim milletimindir ancak!”<br />
“Korkma! Bu afaklarda yüzen al sancak, yurdumun<br />
üstünde tüten en son ocak sönmeden sönmez. O (bu afaklarda<br />
yüzen al sancak), benim milletimin yıldızıdır; (Onun için) parlayacak.<br />
O (al sancak), sadece benim milletimindir. (Ba kasının<br />
olamaz).”<br />
Millî Mar veya stiklâl Mar ı yarı ması açıldı ını<br />
duyuran ilânda, “Milletimizin dahilî ve haricî stiklâli u -<br />
runda giri ti i mücadeleyi ifade ve terennüm için bir stiklâl<br />
Mar ı müsabakaya va’zedilmi tir.” denilmektedir. Bu<br />
cümlede, stiklâl Mar ı olması için yazılacak iirde aranılacak<br />
tek art ve özellik belirtilmi tir. Mehmet Âkif’in iiri,<br />
aranan bu art ve özelli e sahip en iyi iir oldu u için,<br />
TBMM tarafından Resmî-Millî Mar olarak seçilip kabul<br />
edilmi tir.<br />
stiklâl Mar ı yarı masının açıldı ı ve Âkif’in iirini<br />
yazdı ı ( ubat 1921) günlerde, stanbul i gal altındaydı. Yunan<br />
gal kuvvetleri, Ege ve Marmara bölgelerinde bir çok yeri<br />
i gal etmi ti. stiklâl Sava ı (Millî Mücadele) bütün iddetiyle<br />
devam ediyordu. Milletimiz, Balkan Sava ı, arkasından<br />
Birinci Dünya Sava ı felâketlerini ya amı ; altı asırlık Osmanlı<br />
Devleti’in yıkılı ına ahit olmu tu. imdi de vatanın<br />
bazı bölgeleri i gal altındaydı. Fakirlik, yorgunluk hatta<br />
ümitsizlik kol geziyordu.<br />
93
94<br />
smail ACAR<br />
Millî Mar ımızın airi Âkif, i te böyle bir hava içindeki<br />
<strong>Türk</strong> milletine, “Korkma!” diye hitap ediyor. O günün<br />
tarihî artlarında milletimiz, ister istemez endi e ve karamsarlık<br />
duyguları içindedir. aire göre, bu artlarda önce milletimizin<br />
ümitsizlik ve karamsarlık duygularından kurtulması<br />
gerekir. Çünkü milletleri, maddî sıkıntılar de il, yeis ve<br />
ümitsizlik yıkar. Dindâr bir ahsiyet olan Âkif, slâm dininin<br />
ümitsizlik ve karamsarlı ı yasakladı ını bildi i ve buna<br />
inandı ı için milletimize ümit a ılamak ve manevî kuvvet telkin<br />
etmek, moral deste i vermek için, iirine, “Korkma!” hitabıyla<br />
ba lamaktadır. Bu hitapta, bir “güven duygusu” ve<br />
“kesinlik” vardır. Burada “korkmak” fiili, “yüreksizlik, cesaretsizlik<br />
veya ödleklik” de il; “endi e etmeye gerek yok“<br />
anlamındadır.<br />
Birinci kıtada, <strong>Türk</strong> milletine hitap eden air, <strong>Türk</strong><br />
milletinin sembolü olan “al sancak” üzerinde durmaktadır.<br />
“Al sancak”, <strong>Türk</strong> milletini ve onun <strong>istiklâl</strong>ini temsil eden;<br />
rengini, vatan için dökülen kanımızdan; varlık gücünü, <strong>Türk</strong><br />
evinde tüten oca ın alevinden alan al bayra ımızdır.<br />
Bu kıtada “ afak” ile “al sancak” ve “<strong>Türk</strong> evinde<br />
tüten ocak alevi” arasında ilgi kurulmaktadır. lk mısradaki<br />
“ afak”, güne battıktan sonra batı ufkunda kalan bayrak<br />
rengindeki ak am kızıllı ıdır. Ak am kızıllı ı olan “ afak”,<br />
gittikçe sönerek yerini karanlı a, geceye bırakır. Âkif i te bu<br />
noktada, renk ve ufuklarda dalgalanma bakımından ak am<br />
kızıllı ına yani afa a benzeyen “al sancak”ın da sönebilece<br />
inin dü ünülmesi ihtimalini; belki bunun da millette,<br />
endi e, ümitsizlik ve nihayet yok olma duygusu uyandıracaını<br />
dü ünerek, “Korkma!”, “Bu afaklarda yüzen al sancak”,<br />
“ak am kızıllı ının ( afa ın) söndü ü gibi sönecek deildir.”<br />
diyor.
Açıklamalı ST KLÂL MAR I ve GENÇL E H TABE<br />
Çünkü, biraz sonra sönerek yerini, gecenin karanlı ına<br />
bırakacak “ afak”ın arkasında, kendisini feda edecek bir<br />
millet yoktur. Halbuki, “al sancak”ın arkasında, ona kendisini<br />
adamı bir <strong>Türk</strong> milleti vardır. te bundan dolayı, korkup<br />
endi e etmek yersizdir. Zira, bir tek <strong>Türk</strong> evi, <strong>Türk</strong> oca ı<br />
var oldu u sürece, al sancak sönmez. Onun sönmesi için<br />
yeryüzünde bir tek <strong>Türk</strong> kalmaması gerekir. Bu da mümkün<br />
de ildir.<br />
Özetlersek: air, “Ey <strong>Türk</strong> milleti! artlar ne kadar<br />
kötü olursa olsun, afa ın sönmesine benzeterek veya bakarak,<br />
onun gibi ufuklarda yüzüp dalgalanan bayra ımızın da<br />
sönece ini, indirilip esir edilece ini dü ünüp endi e etme;<br />
çünkü, bayra ımız (al sancak), varlı ını, <strong>Türk</strong> milletinden ve<br />
<strong>Türk</strong> ailesinden almaktadır. Yeryüzünden en son <strong>Türk</strong> ailesi<br />
veya ferdi yok olmadı ı sürece, bayrak dalgalanır; gönderden<br />
indirilemez” diyor.<br />
<strong>Türk</strong> milletinin, <strong>Türk</strong> <strong>istiklâl</strong>inin sembolü olan bayraımızın<br />
al renginden sonraki özelli i “yıldız”ıdır. Yıldız,<br />
“kader, baht, talih” anlamlarına da gelir. Halk arasında, herkesin<br />
gökte bir yıldızı oldu una inanılır. nsan, yıldızıyla beraber<br />
do ar, yıldızı söndü ü zaman da ölür veya öldü ü zaman<br />
yıldızı da söner. “Yıldız kayması” deyimi, “bir insanın<br />
ölümüne i aret”tir. Yine “yıldızı parlamak” deyimi de,<br />
“bahtı, talihi açılmak” anlamında kullanılır.<br />
air, ilk kıtanın üçüncü-dördüncü mısralarında, bayra<br />
ımızdaki yıldızla gökteki yıldızı birle tirir. Gökteki yıldıza<br />
kimsenin eli dokunamayaca ı gibi, <strong>Türk</strong> milletinin sembolü<br />
olan bayraktaki yıldıza da kimse dokunamaz, el süremez.<br />
Yıldızların geçici olarak kara bulutlar arkasında kaldı ı<br />
gibi, milletimizin yıldızı da ya anan artlar dolayısıyla bulutlar<br />
arkasında kalan yıldızlar durumuna dü mü tür. Bu durum<br />
geçicidir. Sonunda bulutlar da ılacak o yine parlayacak ve<br />
95
96<br />
smail ACAR<br />
parlamaya devam edecektir. Milletimiz, zorlukları a acaktır.<br />
Çünkü o bayrak ve bayraktaki yıldız, <strong>Türk</strong> milletine aittir.<br />
Onun için <strong>Türk</strong> milletinden ba kasına boyun e mez.<br />
Bütün bunlardan dolayı, <strong>Türk</strong> milleti, <strong>istiklâl</strong>ini kaybetme<br />
ve yok olma endi esi ta ımamalıdır.<br />
air, bu kıtada, “Tür milletinin <strong>istiklâl</strong>ini kaybetmeyece<br />
i” ve “<strong>Türk</strong> milletinin ölmezli i” fikrini i lemektedir.<br />
Mehmet Âkif, milletimizin <strong>istiklâl</strong>siz ya amayaca ı<br />
fikrini, daha Millî Mücadele’nin ba ında, Sebilürre at dergisindeki<br />
bir yazısında da öyle ifade etmi ti:<br />
“<strong>Türk</strong>ler’in yirmi be asırdan beri <strong>istiklâl</strong>lerini muhafaza<br />
etmi bir millet oldukları tarihen müsbet bir hakikattir.<br />
Halbuki Avrupa’da bile <strong>istiklâl</strong>inin kayna ı bu kadar<br />
eski zamanlara dayanan millet yoktur. Tarih de gösteriyor ki<br />
<strong>Türk</strong>ler <strong>istiklâl</strong>siz ya ayamazlar.”(21 A ustos 1919)<br />
2<br />
“Çatma, kurban olayım , çehreni ey nazlı hilâl,<br />
Kahraman ırkıma bir gül! Ne bu iddet, bu celâl?<br />
Sana olmaz, dökülen kanlarımız sonra helâl.<br />
Hakkıdır, Hakk’a tapan milletimin <strong>istiklâl</strong>.”<br />
“Ey nazlı hilâl! Kurban olayım, çehreni çatma. Bu<br />
iddet ve celâl nedir? Dökülen kanlarımız sonra sana helâl<br />
olmaz. stiklâl, Hakk’a tapan milletimin hakkıdır.”<br />
kinci kıtada hitap edilen bayra ımızdır. Bayra ımızın,<br />
“al renk” ve “yıldız”dan sonraki özelli i, “hilâl”dir.<br />
Hilâl, <strong>Türk</strong> edebiyatında, sevgilinin güzel ka ları için” dolayısıyla<br />
sevgili için benzetme unsuru olarak kullanılır. Kısaca<br />
hilâl, sevgiliye benzetilir. Hilâl, ayrıca, slâmiyet’in sembolüdür.<br />
air, <strong>Türk</strong> bayra ındaki sevgiliyi temsil eden hilâl’e<br />
(dolayısıyla bayra a) sesleniyor. <strong>Türk</strong> bayra ı yahut hilâl
Açıklamalı ST KLÂL MAR I ve GENÇL E H TABE<br />
(sevgili), kar ı kar ıya bulundu u tehlikelerden dolayı, milletimize<br />
ka larını çatmı tır. Â ı ından gerekli ilgiyi görmeyen<br />
sevgili gibi, bayrak da milletimizden gerekenin yapılmasını<br />
bekledi i, içinde bulundu u durumdan ikâyetçi oldu u<br />
için öfkeli ve ka larını çatmı tır. Milletimize kızmı ve azarlar<br />
gibi bakmaktadır.<br />
Hilâl’in bu tavrı kar ısında air, ona milletimize gülmesi,<br />
güler yüz göstermesi için yalvarıyor. Çünkü, kahraman<br />
<strong>Türk</strong> milleti, hiâl’in gülmesi (göklerde dalgalanması) için<br />
pek çok kan dökmü , can vermi ; onun kendisine gülmesini<br />
hak etmi tir. te bunun için air, hilâle, “Bütün bunlara karılık,<br />
ka çatar, u runda yapılan fedâkârlıkları takdir etmezsen,<br />
dökülen kanlarımız sana helâl olmaz.” diyor.<br />
Bayra ın gülmesi (dalgalanması), <strong>istiklâl</strong>i temsil<br />
eder; <strong>istiklâl</strong>i i aret eder.<br />
Bu kıtanın son mısraındaki “Hak” kelimesi, “Allah”,<br />
“adalet” “hakikat” ve “pay” anlamlarına gelmektedir. air,<br />
“Hakk’a tapma” ile “<strong>istiklâl</strong>” arasında bir sebep-sonuç<br />
ba ı kuruyor. Allah’a iman edip tapan <strong>Türk</strong> milleti, bunun<br />
kar ılı ında (Hakk’a taptı ı için) <strong>istiklâl</strong>i hak etmi tir.<br />
Allah, yarattı ı bütün varlıklara ya ama hakkını kendisi<br />
vermi tir. nsanlar do u tan bu hakka sahiptirler.<br />
Allah âdildir. Herkesin hakkını, (bir çalı ma ve fedâkârlık<br />
kar ılı ı elde etti i payını) verir. <strong>Türk</strong> milleti de “hilâl<br />
için” yani <strong>istiklâl</strong> ve inandı ı din ( slâmiyet) için pek çok fedâkârlık<br />
yapmı tır. Bütün bunlardan sonra, Allah’ın adaleti<br />
elbette tecelli edecek, hakikat ortaya çıkacak, hak yerini-sahibini<br />
bulacaktır. Yani <strong>Türk</strong> milleti, hak etti i <strong>istiklâl</strong>e kavuacaktır.<br />
Bu mısrada, “hilâlin gülmesi”, “dökülen kanların helâl<br />
olması”, milletin <strong>istiklâl</strong>e kavu ması yani bir hakkın teslim<br />
edilmesi ile Allah’ın adaletinin tecelli etmesi arasında sı-<br />
97
98<br />
smail ACAR<br />
kı bir ili ki kurulmu tur. <strong>Türk</strong> milleti Hakk’a inandı ına göre,<br />
Allah’ın adaleti tecelli edecek, hakikat mutlaka ortaya çıkacaktır.<br />
3<br />
“Ben ezelden beridir hür ya adım, hür ya arım;<br />
Hangi çılgın bana zincir vuracakmı ? a arım.<br />
Kükremi sel gibiyim, bendimi çi ner a arım.<br />
Yırtarım da ları, enginlere sı mam, ta arım.”<br />
“Ben insanlı ın yaratıldı ı, tarihin var oldu u zamandan<br />
bu yana hür ya amı , bundan sonra da hür ya amaya devam<br />
edecek bir milletim. Benim hürriyetimi yok ederek beni<br />
esir etmeye çalı an, hatta bunu hayal eden, mutlaka aklını<br />
kaybetmi çılgın olmalı. Ben, esir edilmek istendi im zaman,<br />
engel tanımayan co kun sellerin engelleri-setleri yıktı ı gibi<br />
engelleri yıkar geçerim. Hürriyetim söz konusu oldu u zaman,<br />
maddî bir engel tanımam. Hepsini yıkar, a arım. Çünkü<br />
ben var oldu umdan beri hür ya amaya alı mı ım.”<br />
Bu kıtada, <strong>Türk</strong> milleti konu turulmaktadır. airin<br />
“ben” zamiriyle kastetti i, kendisi de il “<strong>Türk</strong> milleti”dir.<br />
<strong>Türk</strong> milleti gerçekten, insanlık tarihi boyunca hür ve müstakil<br />
ya amı tır. Hürriyet ve <strong>istiklâl</strong>ine engel olmak isteyenlere<br />
kar ı engel tanımamı tır. Dolayısıyla son Millî Mücadele’de<br />
de tanımayacaktır. Nitekim tanımamı tır. stiklâl Savaı’nın<br />
parolası, Atatürk’ün ifadesiyle “ya <strong>istiklâl</strong> ya ölüm”<br />
dür.<br />
iirdeki, “da ları yırtma” motifi, ayrıca <strong>Türk</strong> destanlarını<br />
ça rı tırmaktadır. <strong>Türk</strong> Ergenekon destanında, hürriyet<br />
için demir da eritilir.<br />
Mehmet Âkif, devrinin kültürlü insanlarından biridir.<br />
<strong>Türk</strong> ve slâm tarihini iyi bildi i gibi, <strong>Türk</strong> milletinin karakterini<br />
de bilir. Daha stiklâl Sava ı’nın ba ında, A ustos
Açıklamalı ST KLÂL MAR I ve GENÇL E H TABE<br />
1919’da kaleme aldı ı bir yazıda, “Tarih de gösteriyor ki<br />
<strong>Türk</strong>ler <strong>istiklâl</strong>siz ya ayamaz” demi tir.<br />
4<br />
“Garbı âfâkını sarmı sa çelik zırhlı duvar,<br />
Benim iman dolu gö süm gibi serhaddim var.<br />
Ulusun, Korkma! Nasıl böyle bir imânı bo ar,<br />
‘Medeniyyet’ dedi in tek di i kalmı canavar?<br />
“Batı’nın ufuklarını çelik zırhlı duvar sarmı sa, benim<br />
de (ona kar ılık) iman dolu gö süm gibi serhaddim var.<br />
Ulusun, korkma! ‘medeniyyet’ dedi in tek di i kalmı canavar,<br />
böyle bir imanı nasıl bo abilir?”<br />
Bu kıtada, sava an iki taraf, gücünü sadece maddî üstünlük<br />
ifade eden “teknik”ten alan Batı ile gücünü manevî<br />
kuvvet olan “iman” dan alan <strong>Türk</strong> milleti kar ıla tırılmaktadır.<br />
Sömürgeci ve saldırgan Batı, çelik zırhlı duvarlardan kurdu<br />
u üstünlü ü ile <strong>Türk</strong>iye’ye, <strong>Türk</strong> milletine saldırmı tır. <strong>Türk</strong><br />
milletinin, belki Batılılar gibi geli mi teknik gücü yoktur. Ama bu<br />
maddeye dayanan teknik güce kar ı, ondan daha kuvvetli olan<br />
iman dolu gö üslerle korunan sınırları vardır.<br />
air, Teknik üstünlü e sahip Batı’nın saldırısına u -<br />
rayan <strong>Türk</strong> milletine seslenerek, “sahip olunan iman gücünün<br />
maddî güçten daha üstün oldu unu; bu sebeple korkulup<br />
ürkülecek bir durum olmadı ını” söylüyor.<br />
Mehmet Âkif, manevî gücün maddî güçten üstün oldu<br />
una inanır. <strong>Türk</strong> milleti de manevî güce sahiptir. <strong>Türk</strong><br />
milleti manevî gücünü, Allah’a iman etmi olmaktan alır. Zira<br />
Allah, Kur’an’da “inananların üstün oldu unu” bildirmektedir.<br />
Maddî-teknik güç ve üstünlükten ba ka bir insanî deer<br />
ta ımayan ve tanımayan Batı Medeniyeti, Âkif’e göre,<br />
99
100<br />
smail ACAR<br />
“tek di i kalmı canavar”dır. Bu tek di i kalmı ihtiyar canavarın<br />
uluması, sarsılmaz bir manevî iman gücüne sahip<br />
<strong>Türk</strong> milletini korkutamaz, korkutmamalıdır.<br />
Bu kıtada, Âkif’in Batı medeniyetini “tek di i kalmı<br />
canavara” benzetmesi, Batının, “medeniyet” maskesi altında<br />
saldırgan-sömürgeci halini a a ılamak içindir. Bunun gerçek<br />
medeniyet ile ilgisi yoktur. Böyle bir benzetme yaptı ı<br />
için onu, “medeniyet-ilim-teknik dü manı” zannetmek yanlı<br />
tır. Çünkü Âkif, Batı’da geli en ve insanlı a hizmet eden<br />
gerçek ilim ve sanatı takdir etmekte; tez elden alınmasını istemektedir.<br />
Altıncı Safahat Âsım’da öyle diyor:<br />
“Alınız ilmini Garbın, alınız sanatını.<br />
Veriniz hem de sa’yinize son süratini.”<br />
stiklâl Mar ımızın bu dördüncü kıtasında, “canavar”<br />
kelimesiyle beraber kullanılan “ulusun” kelimesi de<br />
zaman zaman yanlı anla ılmaktadır. Buradaki ulusun” kelimesinin<br />
“ulu: büyük, yüce” kelimesiyle bir ilgisi yoktur. Burada<br />
söz konusu, “ulu-mak: havlamak, ürümek“ anlamındaki<br />
fiildir. Sadece maddî güce (de ere) dayanan Batı’nın saldırısını,<br />
ya lı canavarın ulumasına benzeten Mehmet Âkif, “Bırakın<br />
istedi i kadar ulusun, onun uluması bize bir zarar veremez.”<br />
demektedir.
Açıklamalı ST KLÂL MAR I ve GENÇL E H TABE<br />
5<br />
“Arkada , yurduma alçakları u ratma sakın;<br />
Siper et gövdeni, dursun bu hayasızca akın.<br />
Do acaktır sana va’detti i günler Hakk’ın,<br />
Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın.”<br />
101<br />
“Arkada , yurduma alçakları sakın u ratma. Gövdeni<br />
siper et; bu hayasızca akın dursun. Hakk’ın sana va’detti i<br />
günler, kim bilir belki yarın, belki yarından da yakın (bir zamanda)<br />
do acaktır.”<br />
Bu kıtada, “arkada !” hitabıyla tek tek, dü manla sava<br />
an askerlere veya vatana sahip çıkması gereken her <strong>Türk</strong><br />
e seslenilmekte; tek tek, sorumlu herkes vatan savunmasına<br />
ça rılarak vatan görevi hatırlatılmaktadır. Di er taraftan vatan<br />
savunmasına ça ırılanlara, zaferin çok yakın oldu u müjdesi<br />
verilmektedir.<br />
Bütün <strong>Türk</strong> tarihinde oldu u gibi, özellikle <strong>Türk</strong>- slâm<br />
tarihinde vatan savunması, mukaddestir. Çünkü vatan<br />
sevgisi imandandır. Vatan savunması, dinin ve mukaddes<br />
de erlerin savunulması demektir. Vatanı, alçakların utanmazca<br />
saldırılarına kar ı korumak için, vatan savunmasına<br />
katılıp gö sünü siper edenlere, (dü manla sava anlara) Allah,<br />
Kur’an’ın bir çok ayetinde, mükâfat veya zafer vadetmektedir:<br />
“Kim Allah yolunda sava ır da ölürse, yahut dü manına<br />
üstün gelirse ona pek büyük bir mükâfat verece iz.” 1<br />
Bütün <strong>Türk</strong>- slâm tarihinde oldu u gibi, fakat özellikle<br />
Çanakkale ve stiklâl Sava ı’nda dinî inancın büyük rolü<br />
olmu tur. Çünkü slâm dininde gazilik ve ehitlik, en üstün<br />
de erlerdendir.<br />
1 Nisâ Sûresi, a: 74
102<br />
smail ACAR<br />
Bu kıtadaki:<br />
“Do acaktır sana va’detti i günler Hakk’ın,<br />
Kim bilir, belki yarın... belki yarından da yakın.”<br />
Mısraları, stiklâl Mar ı’nın, zaferin kazanılaca ı<br />
ümit ve inancının derecesini göstermesi bakımından en dikkate<br />
de er mısralarıdır. nanmı bir Müslüman olan Âkif, stiklâl<br />
Sava ı’nın kazanılaca ına bütün imanıyla inanmı tır.<br />
Bundan dolayı son derece ümitlidir. Millete de bu ümidini<br />
haykırmaktadır. Bunun dayana ı da, herhalde “... Sakın Allah’ın<br />
inayetinden ümidinizi kesmeyiniz. Zira kâfirlerden<br />
ba kası Allah’ın inayetinden ümidini kesmez.” 1 ayeti olmalıdır.<br />
Mehmet Âkif, Birinci dünya Sava ı sonlarında bir ara<br />
ümitsizli e kapılıp, karamsarlık duygularına kapılmı tı; fakat<br />
Millî Mücadele’deki birlik ve azim onu tekrar ümitlendirip<br />
evklendirdi. Ankara’da 1921’de yazdı ı “Süleyman<br />
Nazif’e” ba lıklı iirinde de bunu açıkça görüyoruz. Bu<br />
iirinde stiklâl Mar ı’ndaki ümit ve inancı görüyoruz:<br />
“Garb’ın ebedî gayzı ederken seni meyûs,<br />
‘ slâm’a göz açtırmayacak, dersen, o kâbus’<br />
Mâdem ki Hakk’ın bize va’detti i haktır.<br />
ark’ın ezelî fecri yakındır, do acaktır.” 2<br />
Mehmet Âkif, daha sonra (1936), hasta yata ındayken,<br />
“ stiklâl Mar ı’nı nasıl yazdınız?” sorusuna verdi i cevapta<br />
öyle demi tir:<br />
“Ankara... Ya Rabbi ne heyecanlı, helecanlı günler<br />
geçirmi tik... Hele Bursa’nın dü tü ü gün... Ya Sakarya gün-<br />
1 Yusuf Sûresi, a: 87<br />
2 Safahat,(Gölgeler),s.472.
Açıklamalı ST KLÂL MAR I ve GENÇL E H TABE<br />
103<br />
leri... Fakat bir gün bile ümidimizi kaybetmedik, asla ye’se<br />
dü medik. Zaten ba ka türlü çalı ılabilir miydi? Ne topumuz<br />
vardı, ne tüfe imiz... Fakat imanımız büyüktü:<br />
Do acaktır sana va’detti i günler Hakk’ın;<br />
Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın...<br />
Bu ümitle, imanla yazılır. O zamanı dü ünün imanım<br />
olmasaydı yazabilir miydim?”<br />
6<br />
“Bastı ın yerleri toprak “diyerek” geçme, tanı!<br />
Dü ün altındaki binlerce kefensiz yatanı.<br />
Sen ehîd o lusun, incitme yazıktır atanı,<br />
Verme, dünyaları alsan da bu cennet vatanı.”<br />
“Bastı ın yerleri, ‘toprak’ diyerek geçme, tanı. (Bu<br />
topra ın) altındaki binlerce kefensiz yatanı ( ehitleri) dü ün.<br />
Sen ehit o lusun; (o lu oldu un) atanı incitme yazıktır.<br />
(kar ılı ında) dünyaları alsan da bu cennet (gibi) vatanı verme.”<br />
Bu kıtada “vatan” ve “Vatanın özellikleri” söz konusudur.<br />
air, daha önceki kıtada “arkada ” diye hitap ederek,<br />
vatan savunmasına davet ettiklerine, “tek tek her<br />
<strong>Türk</strong>’e”, “her <strong>Türk</strong> askerine”, özellikle “her <strong>Türk</strong> gencine”<br />
sesleniyor.<br />
Vatan, “sıradan ve sadece üzerinde ya anan toprak”<br />
de ildir. “Vatan u runda ölenlerin kanıyla sulanmı ; u runda<br />
ölünen yerdir.”<br />
Vatan, “da ı ta ı ehit gövdesiyle dolu olan yerdir.”<br />
Vatan, “yeryüzünde hiçbir co rafyaya (yere) de i ilemeyecek<br />
kadar güzel bir yerdir; yeryüzünün cennetidir.”
104<br />
smail ACAR<br />
Vatan, “Millî kültürün sergilendi i, millet hatıralarının<br />
ve Allah’ın son dini slâm’ın ya andı ı yerdir.”<br />
Kısacası vatan, “tarih, din ve milletin kayna tı ı<br />
yerdir.”<br />
Mehmet Âkif, “vatanı vatan yapan özellikleri” stiklâl<br />
Mar ı’ndan ba ka di er iirlerinde de dile getirmi tir:<br />
“Enbiya yurdu bu toprak, ühedâ burcu bu yer.<br />
Bir yıkık türbesinin üstünde Mevlâ titrer,<br />
Dı ı ba tan ba a bir nesl-i kerîmin yâdı.<br />
çi boydan boya milyonla ehîd ecsâdı.” 1<br />
Üzerinde ya adı ımız yer, herhangi bir co rafya parçası,<br />
sıradan toprak de ildir. Onu vatan yapan, ta ıdı ı maddî<br />
de eri de il manevî de eridir. Vatan üzerinde ya ayıp gezerken,<br />
onu bize emanet eden, miras bırakan atalarımızı, ehitleri<br />
hatırlamalıyız. Ancak böyle olursa, ehit atalarımıza<br />
lâyık oluruz. E er hatırlayıp dü ünmezsek onları incitmi<br />
oluruz.<br />
Di er taraftan, <strong>Türk</strong>- slâm vatanı (<strong>Türk</strong>iye), co rafyaların<br />
en güzeli, adeta yeryüzünün Cennetidir. Böyle bir vatan<br />
dünyadaki hiçbir de ere de i ilmez.<br />
Ayrıca eski <strong>Türk</strong> destanlarında da vatanın en küçük<br />
bir ta ı bile dü mana verilirse u ursuzluk getirece i inancı<br />
vardır. “Göç Destanı” bunu anlatır.<br />
1 Safahat (Süleymaniye Kürsüsünde),s. 180.
Açıklamalı ST KLÂL MAR I ve GENÇL E H TABE<br />
7<br />
“Kim bu cennet vatanın u runa olmaz ki fedâ?<br />
ühedâ fı kıracak topra ı sıksan ühedâ!<br />
Cânı, cânânı, bütün varımı alsın da Hüdâ,<br />
Etmesin tek, vatanımdan beni dünyada cüdâ.”<br />
105<br />
Bu kıtada da “vatan” kavramı söz konusu olmakla<br />
beraber, önceki kıtalarda oldu u gibi birilerine seslenme, hitap<br />
etme söz konusu de ildir. Bu kıtada air, daha önce vatanla<br />
ilgili söylediklerini de dü ünerek kendi içine dönüyor.<br />
Âdeta, kendi kendine konu uyor:<br />
“vatanın de erini hatırlatma a lüzum varmı ki bunları<br />
anlatıyorum. çimizde vatanın de erini bilmeyen, ona<br />
canını fedâ etmeyecek olan kim olabilir? Ona herkes canını<br />
fedâ eder.”<br />
“Topra ı sıksan ehit fı kıracak (olan) bu cennet vatanın<br />
u runa kim fedâ olmaz ki... ( imdiye kadar oldu u gibi<br />
bundan sonra da herkes bu vatan için canını verip ehit<br />
olur.)”<br />
air daha sonra da, “Canımı, cânânımı, bütün varımı<br />
(her eyimi) alsın (razıyım); yeter ki, beni dünyada vatanımdan<br />
ayırmasın.” diye, çok sevdi i, derin bir imanla ba lı<br />
oldu u Allah’a dua edip niyazda bulunuyor. 1<br />
Bu kıtada, “tek” kelimesi, “bir tane, e siz” anlamından<br />
çok, “yeter ki, yalnız, sadece” anlamındadır.<br />
1 M. Âkif, kaderin bir cilvesi olarak, bu mısraları yazdıktan ortalama dört<br />
yıl sonra (1925) çe itli sebeplerden Mısır’a gitmi tir. On bir yıl,<br />
vatanından ayrı kaldı ı Mısır’da rahatsızlanınca, “Buralarda<br />
vatanımdan uzakta ölüp kalmaktan korkuyorum.” diyerek, <strong>Türk</strong>iye’ye<br />
gelmi ve stanbul’da ölmü tür. (1936).
106<br />
smail ACAR<br />
8<br />
Ruhumun senden lâhî, udur ancak emeli:<br />
De mesin mâbedimin gö süne nâ-mahrem eli,<br />
Bu ezanlar -ki ahadetleri dinin temeli-<br />
Ebedî yurdumun üstünde benim inlemeli.”<br />
“ lâhî! Ruhumun senden emeli ancak (sadece) udur:<br />
Mabedimin gö süne nâ-mahrem (yabancı) eli de mesin (ve)<br />
ahadetleri dinin temeli olan ezanlar, benim yurdumun üstünde<br />
ebedî inlesin.”<br />
Bu kıtada, “din- slâmiyet” söz konusudur. air, din,<br />
vatan, <strong>istiklâl</strong> kavramlarını birle tiriyor. Mâbedin ve dinin<br />
varlı ı, yabancı elinden korunmu olması, vatanın <strong>istiklâl</strong>ine<br />
delâlet ediyor.<br />
Yedinci kıtada (önceki), vatan için ehit olma söz konusu<br />
edilmi ti. Bu kıtada da onun devamı olarak, ehitlik -<br />
din - vatan arasında ili ki kurulmu tur.<br />
air, “cennet vatanın u runda fedâ olan” ehitlerin<br />
dilinden Allah’a yakarmaktadır. ehitlerin tek dile i, ibadet<br />
yeri olan camilere yabancıların el sürmemesi; ahadetleri slâm<br />
dininin temeli olan ezan seslerinin yurdumuzun üstünde<br />
ebediyen susmaması, ezanın okunmaya devam etmesidir<br />
Bu kıtada geçen “nâ-mahrem” kelimesi, zaman zaman<br />
yanlı anlamalara sebep olmaktadır.<br />
Nâ-mahrem: “ er’î, dinî bakımdan mahrem (haram) olmayan,<br />
evlenmeleri dini yönden mümkün olan yani bir kadının evlenmesi mümkün<br />
olan, nikâh dü en erkek. yabancı.” Mahrem ise: “haram”, “gizli”,<br />
“evlenilmesi dinî bakımdan uygun olmayan, aralarında nikâh yasa ı bulunan,<br />
bu sebeple kendisinden kaçılmasına gerek olmayan” demektir.<br />
Buna göre meselâ bir kadına, erkek karde i “mahrem”; yakın<br />
akrabası vb. olmayan, dinî ölçülere göre kendisiyle evlenmesi<br />
mümkün olan (aralarında nikâh yapılabilecek olan)<br />
herhangi bir erkek ise “nâ-mahrem” yani “yabancı”dır. Fakat,<br />
nikâhlanıp evlenilen kadın, kocasının mahremidir, gizli-
Açıklamalı ST KLÂL MAR I ve GENÇL E H TABE<br />
107<br />
liklerine ortak olandır.<br />
stiklâl Mar ı’nın bu kıtasında, yukarıda izah etti imiz<br />
slâmî anlayı tan hareketle, slâm dininden olmayanların,<br />
yabancıların Müslüman’ın ibadet yeri olan camilere el<br />
sürmemeleri dilek ve niyazı söz konusudur. Müslüman olmayanların<br />
camilere el sürmesi, nikâhlı kadına ba kalarının<br />
sarkıntılık etmesine benzetilmektedir.<br />
Sekizinci kıtada, dikkat çeken bir ba ka husus da,<br />
“ ahadetleri dinin temeli olan ezan” ifadesidir. “ ahadet”<br />
kelimesinin “ ahitlik” anlamı yanında slâmî bir terim olarak<br />
da bir anlamı vardır. Namaz vakitlerinde, namaza ve ibadete<br />
davet demek olan ezanın sözleri içinde, bir kimsenin<br />
Müslüman olabilmesi için kalbiyle inanıp kabul etmesi (ve<br />
diliyle söylemesi) gereken ve Müslümanlarca “ ahadet” veya<br />
“Kelime-i ahadet” diye adlandırılan cümleler yer almaktadır.<br />
Bu,“Müslüman olmanın temel artı olan ahadet”<br />
cümleleri öyledir:<br />
“E hedü en lâ ilâhe illallah”<br />
“E hedü enne Muhammeden resûlullah”<br />
Bu cümlelerin anlamı, “Allah’tan ba ka tapılacak<br />
ilâh (tanrı) olmadı ına; Hazret-i Muhammed’in Allah’ın<br />
elçisi (peygamberi) oldu una ahitlik ederim.” demektir.<br />
“Ezan”, islâm dininin sembolüdür. Müslüman memleketinde<br />
namaz vakitlerinde günde be defa okunur. Ezanın<br />
okunması, slamiyet’in ya aması, Müslüman <strong>Türk</strong> milletinin<br />
<strong>istiklâl</strong>i demektir.<br />
te bu sebepten ehitlerin, (tabiî airin ve bütün Müslüman<br />
<strong>Türk</strong> milletinin,) Allah’tan niyazı, ezanın sonsuza kadar<br />
susmamasıdır. Böylece ezan, slâm’ın yanında, <strong>istiklâl</strong>in de<br />
i areti, sembolü olmaktadır.
108<br />
smail ACAR<br />
9<br />
“O zaman vecd ile bin secde eder -varsa- ta ım:<br />
Her cerihamdan, lâhî, bo anıp kanlı ya ım,<br />
Fı kırır, rûh-u mücerred gibi yerden na’ ım.<br />
O zaman yükselerek ar a de er, belki ba ım.”<br />
“O zaman, (mezar) ta ım (hâlâ duruyorsa) varsa,<br />
vecd ile bin secde eder. Na’ ım yerden bir mücerret ruh gibi<br />
fı kırır. O zaman (da) ba ım belki yükselerek ar a de er.”<br />
Bu dokuzuncu kıta, önceki (sekizinci) kıtanın devamı<br />
durumundadır. Önceki kıtada, ehitlerin, “camilere yabancı<br />
elinin de memesi, ezanın susmaması” dile i ifade edilmi ti.<br />
te bu dile in kabul edilip yerine geldi i; ehitlerin canlarını<br />
fedâ etme sebebi olan dileklerinin gerçekle ti i zamandan “o<br />
zaman” diye bahsedilmektedir.<br />
Bu kıtada da ehitler konu maktadır. Dileklerinin kabul<br />
edilip yerine gelmesi durumunda ehitler, duyacakları<br />
mutlulu u ve ruh co kunlu unu ifade etmektedirler. Mabetlere<br />
(camilere) dü man ayakları basmadı ı, ezanların susmadı<br />
ı zaman ehit, Allah’a duyaca ı minnet ve ükran duygularını<br />
öyle ifade ediyor:<br />
“E er yeryüzünde mezar ta ım varsa veya hâlâ duruyorsa,<br />
duydu um iman co kunlu u içinde, kendimden geçerek<br />
sana bin secde ederim. Ey Allah’ım, her yaramdan kanlı<br />
kanlı ya lar bo anıp, cesedim bu sevinçle cisimden, maddî<br />
varlı ından soyunmu ayrılmı ruh gibi yerden fı kırır. te o<br />
zaman duydu um mutlulukla ba ım manevî gö ün en üst katı<br />
olan ‘ar ’a kadar yükselir.”<br />
slâm dini inancına göre, Allah yolunda, slâmiyet u -<br />
runa canını fedâ eden Müslüman ehittir. ehitler, do rudan<br />
do ruya cennetle ödüllendirildikleri için, gidecekleri yer cennettir.<br />
ehitler için ölü veya öldü denilmez. ehitler, kefensiz<br />
olarak gömülürler. slâm inancında ehitlik en üstün de er-
Açıklamalı ST KLÂL MAR I ve GENÇL E H TABE<br />
109<br />
lerdendir. Kur’an-ı Kerim’de, ehitler için, “Allah yolunda<br />
öldürülenleri sakın ölü sanmayın! Bilâkis onlar diridirler;<br />
Allah’ın lütuf ve kereminden kendilerine verdikleri ile sevinçli<br />
bir halde Rableri yanında rızıklara mazhar olmaktadırlar.”<br />
1 denilmektedir.<br />
ehitler, cennete girdikleri, Allah’ın rızıklarına mazhar<br />
oldukları halde, yine de onlara asıl mutlulu u u runa<br />
öldükleri dinin ve onun sembolü olan ezanın, hür vatan<br />
üzerinde okunmaya devam etmesi verecektir. Çünkü onlar,<br />
“ ahadetleri dinin temeli olan ezanın okunması” için ehit<br />
olmu lardır.<br />
10<br />
“Dalgalan sen de afaklar gibi ey anlı hilâl!<br />
Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helâl.<br />
Ebediyyen sana yok, ırkıma yok izmihlâl:<br />
Hakkıdır, hür ya amı bayra ımın hürriyet,<br />
Hakkıdır, Hakk’a tapan milletimin <strong>istiklâl</strong>.”<br />
“Ey anlı hilâl! Sen de afaklar gibi dalgalan. Dökülen<br />
kanlarımın artık hepsi helâl olsun. (Çünkü) ebediyyen sana da milletime<br />
de esaret ve ölüm yok. Hürriyet, hür ya amı bayra ımın<br />
hakkıdır. stiklâl (de) Hakk’a tapan milletimin hakkıdır.”<br />
Bütün iir boyunca ortaya konulan fikir ve inançların<br />
bir özeti ve sonucu olan bu kıtada, air, yine hilâle (bayra a)<br />
seslenerek öyle diyor:<br />
“Ey anlı hilâl! te görüyorsun ki kahraman milletimin<br />
evlâtları senin için canını verdi; dinini, vatanını <strong>istiklâl</strong>ini<br />
kurtardı. Dü man mabetlerimize girip ezanı susturamadı.<br />
Hür vatanımızın üstünde ezanlar okunmaya devam etmektedir.<br />
Bu durumda sen de artık, ne e ile, sabah vaktinin kızıllı<br />
ı olan afaklar gibi dalgalan. Senin için dökülen kan-<br />
1 Âl-i mran sûresi, a. 169. Ayrıca bak. Bakara, 154.
110<br />
smail ACAR<br />
larımız helâl olsun. Bundan sonra sana ve kahraman milletime<br />
dünya durdukça esaret, çökü ve ölüm yoktur. Bütün<br />
bu fedâkârlıklardan sonra, hürriyet, hür ya amı bayra ımın<br />
hakkı oldu u gibi; Allah’a inanıp, haktan ayrılmayan milletimin<br />
de <strong>istiklâl</strong> hakkıdır.”<br />
Bu kıtadaki “ afak” kelimesi, birinci kıtadakinin aksine,<br />
“sabahleyin güne do arken do u ufkunda beliren kızıllık”<br />
anlamındadır. Ak amki afa ın arkası karanlık gece<br />
oldu u halde, sabahki do u ufkunda beliren kızıllı ın arkası<br />
aydınlıktır.<br />
stiklâl Mar ı yazıldı ı zaman ( ubat-1921), henüz stiklâl<br />
sava ı kazanılmamı yani sona ermemi tir. Ancak,<br />
Mehmet Âkif, Müslüman <strong>Türk</strong> milletinin, haklı <strong>istiklâl</strong> davasında,<br />
Allah’a inancı ve gösterdi i fedâkarlıklarla mutlaka<br />
kurtulu a eri ece inden emindir:<br />
“Do acaktır sana va’detti i günler Hakk’ın,<br />
Kik bilir, belki yarın... belki yarından da yakın.”<br />
Çünkü,<br />
“Hakkıdır, hür ya amı bayra ımın hürriyet,<br />
Hakkıdır, Hakk’a tapan milletimin <strong>istiklâl</strong>”<br />
***
Açıklamalı ST KLÂL MAR I ve GENÇL E H TABE<br />
stiklâl Mar ı’nın Dili<br />
111<br />
Resmî-Millî Mar ımız, 10 kıta, 41 mısradan meydana<br />
gelir. Son kıta, 5 mısradır.<br />
Mehmet Âkif, stiklâl Mar ı adlı iirini, aruz vezniyle<br />
yazmı tır. Bu vezin öyledir:<br />
Hak-kı-dır Hak/ ka-ta-pan-mil/le-ti-min-is/ tik-lâl.<br />
Fâ- i- lâ – tün / fe –i- lâ – tün/ fe– i– lâ– tün/ fa’- lün<br />
(fe-i-lâ-tün)<br />
stiklâl Mar ı’nda kullanılan isim ve fiil çekimlerinde,<br />
teklik 1. ahıs “ben” hakimdir. iirdeki “ben”zamiri, air<br />
Mehmet Âkif’in ahsında <strong>Türk</strong> milletini temsil etmektedir.<br />
Zengin bir kelime ve deyim kadrosunun kullanıldı ı<br />
görülen iirde, toplam 256 kelime bulunmaktadır. Deyimlerin<br />
sayısı ise 11’dir:<br />
Bendini çi nemek,<br />
Ba ı ar a de mek,<br />
Çehre çatmak,<br />
Da ları yırtmak,<br />
Enginlere sı mamak,<br />
Gövdesini siper etmek,<br />
Helâl olmak, (iki defa kullanılmı )<br />
Kefensiz yatmak,<br />
Oca ı sönmek,<br />
afaklarda yüzmek,<br />
U runa fedâ olmak,<br />
<strong>Türk</strong> milletine, bayra a ve Allah’a olmak üzere iir<br />
boyunca, 7 yerde hitap unsuru kullanılmı tır.
112<br />
smail ACAR<br />
iirde kullanılan fiillerin sayısı ise, 60’tır. Bu kadar<br />
fiilin kullanılması, airin ve iirin hareketlili ini gösterir.<br />
stiklâl Mar ı’nda Mehmet Âkif’in, bazı duyguları<br />
kuvvetli olarak belirtmek amacıyla kullandı ı benzetmeler,<br />
<strong>Türk</strong> milletinin veya halkın dil zevkine uygundur ve iiri<br />
okuyanda, süslü yapmacıklık duygusu uyandırmamaktadır:<br />
<strong>Türk</strong> milleti – kükremi sel<br />
man dolu gö üs – serhat<br />
Medeniyet – tek di i kalmı canavar<br />
Vatan – cennet<br />
Hilâl – afak vb.<br />
<strong>Genel</strong>likle konu ma ve hitabet havasının hakim olduu<br />
stiklâl Mar ımızın dili, Genç Kalemler ve Millî Edebiyat<br />
devrinin sade <strong>Türk</strong>çe, Ziya Gökalp’ın ifadesiyle “<strong>Türk</strong>çele -<br />
mi <strong>Türk</strong>çe” anlayı ına uygundur. Söz dizimi bakımından<br />
sa lam bir cümle yapısının bulundu u iirde, Farsça tamlama<br />
ekli olarak bir tek “ruh-u mücerret” kullanılmı tır.<br />
iirde kullanılan, toplam 156 kelimenin kökenlerine<br />
göre da ılımı da öyledir: 1<br />
<strong>Türk</strong>çe kökenli: 182 kelime, oranı % 71.2<br />
Arapça kökenli: 63 kelime, oranı % 24.6<br />
Farsça kökenli: 11 kelime, oranı % 4.2<br />
Di er iirlerinde genellikle nesre yakla an bir ekil<br />
kullanan Mehmet Âkif, stiklâl Mar ı’nda her kıtanın mısralarını<br />
kendi içlerinde kafiyelendirmi tir. Sa lam bir kafiye<br />
yapısıyla iire kuvvetli bir ahenk kazandırmı tır.<br />
1 stiklâl Mar ı’nın Dili Üzerine Bir nceleme, <strong>Türk</strong> Dili, Nisan 1999,<br />
Sayı:568.
Açıklamalı ST KLÂL MAR I ve GENÇL E H TABE<br />
113<br />
SONUÇ<br />
stiklâl Mar ımızla ilgili son de erlendirme olarak,<br />
metin tahlili sahasının büyük üstadı Rahmetli Prof. Dr. Mehmet<br />
Kaplan’ın, stiklâl Mar ı’nı tahlil etti i bir yazısından<br />
kısa bir paragrafı aynen aktarıyoruz.<br />
“ stiklâl Mar ı bir bütün olarak, stiklâl Sava ı’nın<br />
mânasına, <strong>Türk</strong> halkının ruhuna uygun ve bir milleti ya atan<br />
temel kıymetleri heyecanlı olmakla beraber sade ve açık bir<br />
üslûpla anlatan güzel bir iirdir. Böyle bir iiri ancak o büyük<br />
tarihî günleri ya ayan, Âkif’in mizaç ve karakterinde bir<br />
air yazabilirdi. O, bizim için stiklâl Sava ı’nın hatırasına<br />
sımsıkı ba lı ve do rudan do ruya onun mahsulü olan tarihî<br />
bir eserdir. Onu bayra ımız gibi millî ruhun mukaddes bir<br />
sembolü olarak hiç bozmadan ebediyete kadar muhafaza<br />
edelim ve üzerine titreyelim.” 1<br />
Prof. Dr. Mehmet Kaplan<br />
1 Prof Dr. Mehmet Kaplan’ın, Muhiddin Nalbando lu’nun, “ stiklâl<br />
Mar ımızın Tarihi, st.1964” adlı eseri için yazıldı ını belirtti i,” stiklâl<br />
Mar ı Üzerine Bir Tahlil Denemesi” ba lıklı yazısı; M. Nalbando lu,<br />
a.g.e.,s. 200.
114<br />
siyle:<br />
smail ACAR<br />
Temennî:<br />
Allah’tan bu konudaki son niyazımız, Âkif’in ifade-<br />
“Allah bu millete bir daha bir stiklâl Mar ı yazdırmasın.”<br />
***
Açıklamalı ST KLÂL MAR I ve GENÇL E H TABE<br />
K NC K TAP<br />
ATATÜRK - NUTUK<br />
ve<br />
GENÇL E H TABE’N N ANLAMI<br />
115
116<br />
smail ACAR
Açıklamalı ST KLÂL MAR I ve GENÇL E H TABE<br />
Atatürk’ün Büyük Eseri:<br />
NUTUK<br />
117<br />
<strong>Türk</strong>iye Cumhuriyeti’nin kurcusu Mustafa Kemal<br />
Atatürk’ün büyük, büyük oldu u kadar da önemli ve ünlü<br />
eseri, “Nutuk” adını ta ımaktadır. Nutuk, Atatürk’ün, Cumhuriyet<br />
Halk Partisi’nin 1 15 Ekim 1927 Cumartesi günü toplanan<br />
ve 23 Ekim 1927 Pazar gününe kadar devam eden kinci<br />
Büyük Kongresi’nde 2 yaptı ı “uzun ve teferruatlı” konu -<br />
masının kitapla tırılmasından meydana gelen bir eserdir.<br />
Atatürk, Cumhuriyet Halk Partisi’nin kinci Büyük<br />
Kongresi’nin ilk altı günüde (15-20 Ekim 1927), be gün<br />
altı ar (6’ ar) saat, son günü de altı saat otuz üç dakika (6 saat,<br />
33 dakika) olmak üzere toplam 36 saat 33 dakika konu -<br />
mu tur. Bu konu ma, dünya hitabet tarihinde e ine az rastlanacak<br />
uzunluktadır.<br />
Büyük eseri Nutuk’u meydana getiren ünlü konu ma<br />
metnini, yakın çevresinin bildirdi ine göre, Atatürk bizzat<br />
kendisi kaleme almı tır. Nutuk metninin hazırlanmasına 1927<br />
yılının ilk yarısında ba landı ı bilinmektedir.<br />
Nutuk, Atatürk tarafından konu manın yapıldı ı yıl<br />
(1927) eski harflerle 543 büyük boy kitap sayfasından meydana<br />
gelen gerçekten hacimli bir eser olarak bastırılmı tır. Ayrıca,<br />
266 sayfa tutan vesikalar cildi de vardır. Eserine<br />
1 O zamanki adı,Cumhuriyet Halk Fırkası’dır.<br />
2 Cumhuriyet Halk Fırkası’nın Birinci Kongresi olarak 4-11 Eylül<br />
1919’da toplanan “Sivas Kongresi kabul edilir. Atatürk, 3.Büyük Kongre<br />
açılı konu masında (10.5.1931),”Birinci Umumî Kongremiz, 12 yıl<br />
evvel, Sivas’ta bir mektep dairesinde yapılmı tı.” diyor.
118<br />
smail ACAR<br />
“Nutuk” adını bizzat Atatürk vermi tir. 1<br />
“Söylev” adı, Atatürk’ün ölümünden sonra Atatürk<br />
ün bu ünlü tarihî eserine ba kalarının verdi i isimdir. Atatürk’le<br />
bir ilgisi yoktur.<br />
Nutuk Yayınları<br />
lk baskısı, eski harflerle (Arap Harfli Alfabe ) 1927’de<br />
yapılan Nutuk, Harf nkılâbı’ndan (3 Kasım1928) sonra, Atatürk’ün<br />
sa lı ında Yeni <strong>Türk</strong> Alfabesi (Lâtin Harfi Alfabe)<br />
ile ilk defa 1934’te Millî E itim Bakanlı ı tarafından üç cilt<br />
olarak yine “Nutuk” adıyla bastırılmı tır. Atatürk’ün sa lıında<br />
son olarak, Cumhuriyet’in on be inci yıl dönümü dolayısıyla<br />
1938’de sadece metin kısmı tek cilt halinde basılmı<br />
tır.<br />
Atatürk’ün ölümünden sonra ise, Millî E itim Bakanlı<br />
ı tarafından 1960’ta “<strong>Türk</strong> nkılâp Tarihi Enstitüsü Yayınları”<br />
arasında yine “Nutuk “ adıyla, küçük boy üç cilt olarak<br />
yayımlanmı tır. lk iki cildi metin üçüncü cildi de Vesikalar<br />
olarak tertiplenen bu baskıda,<br />
1.Cilt, (423 sayfa) 1919-1920, <strong>Türk</strong>iye Büyük Millet<br />
Meclisi’nin açılı ına kadar olan dönemi, 2.Cilt ise, (465 sayfa)<br />
1920-1927, Meclis’in açılı ından 1927’ye kadar geçen dönemi,<br />
kapsar.<br />
Atatürk’ün sa lı ında “Nutuk” adıyla üç ayrı baskısı<br />
yapılan eser, Atatürk’ün ölümünden, özellikle 1960’tan sonra<br />
de i ik kurumlarca da bastırılmı tır. Bu de i ik baskıların<br />
1 Nutuk’un Arap Harfli ilk baskısı üzerinde, konu ma yılı olan 1927<br />
tarihi vardır. Ancak, kitap halinde yayınının Temmuz 1928 oldu u, bazı<br />
belgelerden anla ılmaktadır. Bak. Nutuk, Prof.Dr. Z. Korkmaz, 2004<br />
baskısı, önsöz.
Açıklamalı ST KLÂL MAR I ve GENÇL E H TABE<br />
119<br />
içinde, asıl metne ba lı kalınarak basılanlar oldu u gibi,<br />
“sadele tirme” hatta “Öztürkçele tirme!” adı altında, üslûp<br />
ve anlam bakımından aslından belki tanınmayacak kadar<br />
uzakla tırılanlar da vardır. “Nutuk” adının “Söylev”e çevrilen<br />
baskıları genellikle böyledir. Atatürk, eserinin adını “Nutuk”<br />
olarak koymu tur. Onu de i tirme e kimsenin hakkı olmamalıdır.<br />
Atatürk’ün bu büyük ve tarihî de er ta ıyan eseri, orjinal<br />
haliyle, dil, üslûp ve hitabet özellikleriyle fevkalâde bir<br />
eserdir. Ancak, özellikle 1960’lı yıllardan sonra <strong>Türk</strong>çe’nin,<br />
özle tirmecilik, tasfiyecilik anlayı ıyla hızlı bir de i ime tâbi<br />
tutulması, yeni nesillerde kültür kopuklu una sebep olmu -<br />
tur. Bunun sonucu olarak, Genç Kalemler ve Millî Edebiyat<br />
devrinden itibaren 1950’li-1960’lı yıllara kadar kendi yolunda<br />
tabiî olarak geli ip olgunla an sade ve güzel <strong>Türk</strong>çe ile yazılan<br />
eserlerimiz, yeni nesiller ve gençler tarafından anla ılamaz<br />
hale gelmi tir. Bugünün gençleri, Ömer Seyfettin, Ziya<br />
Gökalp, Mehmet Âkif, Yahya Kemal, Halide Edip, Yakup<br />
Kadri, Faruk Nafiz, Peyami Safa, Ahmet Hamdi Tanpınar,<br />
Hatta Cahit Sıtkı ve Necip Fazıl vd gibi fikir ve sanat zirvelerinin<br />
eserlerini do rudan anlayamaz duruma gelmi lerdir.<br />
Zaten <strong>Türk</strong>çe üzerinde oynanan “Özle tirmecilik-tasfiyecilik”<br />
oyununun gayesi de budur. Bu oyunun gerçek adı ve niyeti,<br />
“kültür ihtilâli”dir. te Atatürk’ün büyük eseri Nutuk<br />
da bu oyundan nasibini fazlasıyla almı tır. Nutuk’un son bölümü<br />
ve dil, anlam ve üslûp yönüyle <strong>Türk</strong>çe’nin hitabet<br />
aheseri olan “Gençli e Hitabe” bile bu dil katliamından<br />
kurtulamamı tır.<br />
Son yıllarda, Nutuk’un güzel ve güvenilir bir dille sadele<br />
tirmesini yapan dilcimiz Prof Dr. Zeynep Korkmaz, dil<br />
ve üslûbu adeta bozularak yayınlanan Nutuk baskıları için u<br />
de erlendirmeyi yapıyor:
120<br />
smail ACAR<br />
“Ya eserin aslına kelimesi kelimesine ba lı kalan bir<br />
aktarma yapıldı ı ve kelime kadrosu bakımından da eski ekiller<br />
a ırlıkta oldu u için, eserde bugünkü dil örgüsüne ve<br />
üslûp zevkine ters dü en, dolayısıyla metnin anla ılmasını<br />
güçle tiren bazı tıkanmalar ortaya çıkmı tır. Yahut da eserin<br />
aslındaki cümleleri, anlamlarını bozacak ekilde kısaltıp<br />
parçalama ve herkesçe bilinen kelimelere bile yakı ıksız yeni<br />
yeni kar ılıklar arama gayreti yüzünden, Atatürk’ün birle -<br />
tirici ve bütünle tirici kültür dili anlayı ına ters dü en ve<br />
özünden koparak Osmanlıcası kadar anla ılmaz duruma gelmi<br />
bulunan, a ırı dil yapısında Söylev metinleri ortaya çıkmı<br />
tır.” 1<br />
Dilimizin içine sürüklendi i bu hızlı de i me sonucunda,<br />
Atatürk’ün eserinin yeni nesiller tarafından orijinal<br />
haliyle anla ılması imkânı da kalmamı tır. Bu durumda,<br />
onun, dil, anlam ve üslûp bakımından ruhuna sadık kalarak,<br />
yeni nesiller için sadele tirilmesi kaçınılmaz olmu tur. Nutuk,<br />
i te bu anlayı ve gerekçe ile Prof Dr. Zeynep Korkmaz<br />
tarafından günümüzün ortak <strong>Türk</strong>çesi dilebilece imiz bir dille<br />
sadele tirilerek Atatürk Ara tırma <strong>Merkezi</strong> tarafından tek<br />
cilt olarak yayımlanmı tır. 2<br />
Bugünün gençlerinin okuyabilecekleri, en güvenilir<br />
yayın bizce budur.<br />
1 Nutuk, Bak. Dip not-2, Prof.Dr. Zeynep Korkmaz, Önsöz, s xxııı.<br />
2 Kemal Atatürk, Nutuk 1919-1927, “Bügünkü Dille Yayına Hazırlayan<br />
Prof. Dr. Zeynep Korkmaz, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek<br />
Kurumu – Atatürk Ara tırma <strong>Merkezi</strong>, Ank.1990.
Açıklamalı ST KLÂL MAR I ve GENÇL E H TABE<br />
Konu ve Anlamca Nutuk<br />
121<br />
Nutuk, genel olarak 19 Mayıs 1919’dan 1927’ye kadar<br />
<strong>Türk</strong> milletinin ya adı ı stiklâl Sava ı’nı ve Yeni <strong>Türk</strong><br />
Devleti <strong>Türk</strong>iye Cumhuriyeti’nin kurulu yıllarını kapsayan<br />
dokuz yıllık bir tarih dilimini kapsar. Ancak, 1926-1927 yıllarındaki<br />
olaylardan pek bahsedilmedi ine göre esas itibariyle,<br />
1925 yılı sonlarına kadar ya ananları kapsar.<br />
Atatürk’ün ünlü eseri Nutuk, stiklâl Sava ı ve Cumhuriyet’in<br />
kurulu yıllarının yani inkılâp tarihimizin birinci<br />
elden kayna ıdır. Böyle olmakla beraber, ya anan büyük tarihi<br />
olayları zaman sırasına göre anlatıp de erlendiren bir tarih<br />
kitabı olmadı ı gibi, bir hatıra kitabı da de ildir. Nutuk,<br />
tarihi yapan ile yazanın aynı ahsiyette birle ti i, askerîsiyasî-sosyal<br />
bir projenin safha safha uygulamaya konuluunun,<br />
millete ve tarihe sunulmu raporudur.<br />
Nutuk’ta zaman içinde uygulamaya konulu u anlatılan<br />
askerî-siyasî-sosyal proje, çöken çok kavimli Osmanlı<br />
<strong>Türk</strong> Devleti’nin (Osmanlı mparatorlu u) yerine, gal edilmi<br />
vatanı kurtarıp, millet hakimiyetine dayanan yeni bir<br />
<strong>Türk</strong> Devleti (<strong>Türk</strong>iye Cumhuriyeti) kurma projesidir.<br />
Konu masına, “1919 senesi Mayısının 19 uncu günü<br />
Samsuna çıktım. cümlesi ile ba layan Atatürk, önce uygulamaya<br />
koymayı dü ündü ü projesinin gerekçesini ve hedefini<br />
ortaya koyar. Bu sebeple, memleketin ve milletin genel durumunu<br />
tasvir ederek mevcut artları tespit eder. Bu artlarda<br />
uygulamaya konulacak kararı verir:<br />
“Gerçekte içinde bulundu umuz o tarihte, Osmanlı<br />
Devleti’nin temelleri çökmü , ömrü tamamlanmı tı. Osmanlı<br />
memleketleri tamamen parçalanmı tı. Ortada bir avuç <strong>Türk</strong>
122<br />
smail ACAR<br />
ün barındı ı bir ata yurdu kalmı tı. Son mesele bunun da<br />
taksimini sa lamaya çalı maktan ibaretti. Osmanlı Devleti,<br />
onun <strong>istiklâl</strong>i,padi ah, halife, hükûmet, bunların hepsi anlamı<br />
kalmamı birtakım bo sözlerden ibaretti.”<br />
“Efendiler, bu durum kar ısında bir tek karar vardı.<br />
O da millî hakimiyete dayanan, kayıtsız artsız, ba ımsız<br />
yeni bir <strong>Türk</strong> devleti kurmak!<br />
te daha stanbul’dan çıkmadan önce dü ündü ümüz<br />
ve Samsun’da Anadolu topraklarına ayak basar basmaz uygulamasına<br />
ba ladı ımız karar, bu karar olmu tur.” 1<br />
Atatürk’e göre, 1919’daki artlarda, <strong>Türk</strong> milleti için<br />
uygulamaya konulacak en uygun proje veya tek çıkar yol,<br />
“Millî hakimiyete dayanan, kayıtsız artsız, ba ımsız yeni bir<br />
<strong>Türk</strong> Devleti kurmak”tır. <strong>Türk</strong> milleti için ba ka bir yol, bir<br />
seçenek daha uygun bir proje bulunup uygulamaya konulamaz<br />
mıydı? Proje sahibi, bu sorunun cevabını eserinde, öyle<br />
bir muhakeme mantık yürüterek vermektedir:<br />
“Esas, (temel ilke), <strong>Türk</strong> milletinin haysiyetli ve erefli<br />
bir millet olarak ya amasıdır. Bu temel ilke ancak tam<br />
<strong>istiklâl</strong>e sahip olmakla gerçekle tirilebilir. Ne kadar zengin<br />
ve bolluk içinde olursa olsun, <strong>istiklâl</strong>den yoksun bir millet,<br />
medenî insanlık dünyası kar ısında u ak olmak mevkiinden<br />
yüksek bir muameleye lâyık görülemez.<br />
(...)<br />
Halbuki <strong>Türk</strong>’ün haysiyeti, gururu ve kabiliyeti çok<br />
yüksek ve büyüktür. Böyle bir millet, esir ya amaktansa yok<br />
olsun daha iyidir.<br />
O halde, ya <strong>istiklâl</strong> ya ölüm!” 2<br />
1 Nutuk, Atatürk Ara tırma <strong>Merkezi</strong>, Ank. 2004, s. 9.<br />
2 Nutk, s. 10.
Açıklamalı ST KLÂL MAR I ve GENÇL E H TABE<br />
123<br />
Atatürk, <strong>Türk</strong> milleti için uygulamaya karar verdi i<br />
projesini, hareketinin ba langıcında bütün hatları ile ortaya<br />
koyup açıklamadı ı gibi, bunu do ru da bulmamı tır. Nutuk<br />
ta, devrin artlarından çıkardı ı uygulama metodunu öyle<br />
açıklıyor:<br />
“Bu önemli kararın bütün gerek ve zaruretlerini daha<br />
ilk günden açı a vurup ifade etmek, elbette isabetli olmazdı.<br />
Uygulamayı birtakım safhalara ayırmak, olaylardan ve<br />
olayların akı ından yararlanarak milletin duygu ve dü üncelerini<br />
hazırlamak ve basamak basamak ilerleyerek hedefe<br />
ula maya çalı mak gerekiyordu. Nitekim öyle olmu tur.<br />
E er dokuz yıllık faaliyetimiz ve yaptıklarımız bir mantık silsilesi<br />
ile gözden geçirilirse, ilk günden bu güne kadar takip<br />
etti imiz genel do rultunun, ilk kararın çizdi i yoldan ve<br />
yöneldi i hedeften asla sapmamı oldu u kendili inden<br />
anla ılır.” 1<br />
Atatürk, eserinin ilk sayfalarında, “dokuz yıllık” zaman<br />
dilimi içinde uygulamaya koydu u ve uygulamayı baardı<br />
ı projesini, anlatıyor. Projesini ortaya çıkaran tarihî<br />
artları, Projesinin hedefini, dayandı ı mantık ve gerekçesini,<br />
uygulama metodunu açıklıyor.<br />
“1919 senesi Mayısı’nın 19 uncu günü Samsuna çıktım.”<br />
Cümlesi ile ba layan Nutuk’ta Atatürk, “millî hakimiyete<br />
dayanan kayıtsız artsız, ba ımsız yeni bir <strong>Türk</strong> devleti<br />
kurmak” için takip etti i politikayı, uyguladı ı metodu açıkladıktan<br />
sonra, uygulama sırasında kar ıla tı ı olayları, zorlukları,<br />
çatı maları, olayların içinde bulunan ahıslarla beraber<br />
anlatır. Nutukta anlatılan tarihî- askerî-siyasî olaylar, genel<br />
olarak u konuları kapsar: ç ve dı politika konuları, düzenlenen<br />
miting ve kongreler, stiklâl Sava ı’nın çe itli saf-<br />
1 Nutuk, s. 11.
124<br />
smail ACAR<br />
haları, Ankara- stanbul ili kileri, <strong>Türk</strong>iye Büyük Millet Meclisi’nin<br />
açılı ı, Lozan görü meleri ve Anla manın esasları,<br />
Cumhuriyet’in ilânı ve Devletimizin kurulu artları, Halifeli<br />
in kaldırılması, Cumhuriyet’e kar ı olanların tutumları,<br />
kurulması ba arılan millî hakimiyete dayalı <strong>Türk</strong> Devleti<br />
nin <strong>Türk</strong> gençli ine emanet edilmesi.<br />
“Nutuk bir tarih veya hatıra kitabı de ildir.” demi -<br />
tik. Bu do rudur. Ancak, Atatürk, uygulamaya koydu u<br />
“dokuz yıllık faaliyetini ve yaptıklarını”, vesikalar ve di er<br />
bilgi ve belgeler ı ı ında veya onlara dayanarak anlatır. Anlattı<br />
ı olayların de erlendirmesini ise elbette, kendi konumuna<br />
göre yapar. Atatürk’ün, Nutuk adlı eserini meydana getiren<br />
konu ması ile gayesi, bir stiklâl Sava ı veya Cumhuriyet<br />
tarihi yazmak de ildir. Ancak, anlattıklarının, “inkılâbımızın<br />
incelenmesinde tarihe yardımcı” olaca ını da belirtir.<br />
1<br />
Atatürk, konu masının (eserinin) ba larında <strong>Türk</strong><br />
milleti için seçti i hedefi ve hedefinin mantıkî gerekçesini<br />
ve metodunu, konu masını tamamlarken (eserini bitirirken)<br />
bir daha özetleyerek tekrarlar:<br />
“Görülüyor ki biz her vasıtadan yalnız ve ancak bir<br />
temel görü e dayanarak (yalnız bir nokta-i nazardan) faydalanırız.<br />
O görü (nokta-i nazar) udur: <strong>Türk</strong> milletini medenî<br />
dünyada, layık oldu u mevkie yükseltmek, <strong>Türk</strong>iye<br />
Cumhuriyeti’ni sarsılmaz temelleri üzerinde her gün daha<br />
çok güçlendirmek...” 2<br />
Atatürk, Nutuk’ta, kurdu u <strong>Türk</strong>iye Cumhuriyetini,<br />
ula tı ı sonucu, <strong>Türk</strong> gençli ine emanet etmeden önce, altı<br />
gün ba ka bir ifadeyle, 36 saat 33 dakika süren tarihî konu -<br />
1 Nutuk, s.297.<br />
2 Nutuk, s. 606.
Açıklamalı ST KLÂL MAR I ve GENÇL E H TABE<br />
125<br />
masında neyi anlatmak istedi ini; “uzun ve teferruatlı konu -<br />
ması”nın asıl gayesini u cümlelerle ifade ediyor:<br />
“Efendiler, bu nutkumla, millî varlı ı sona ermi<br />
sayılan büyük bir milletin, <strong>istiklâl</strong>ini nasıl kazandı ını; ilim<br />
ve tekni in en son esaslarına dayanan millî ve ça da bir<br />
devleti nasıl kurdu unu anlatmaya çalı tım.” 1<br />
Atatürk’ün Nutuk adlı eserini meydana getiren, ünlü<br />
konu masını niçin yaptı ını ve gayesini özetleyerek tekrarlayan<br />
yukarıdaki cümleler, <strong>Türk</strong>iye Cumhuriyeti’nin iki temel<br />
özelli ini de belirtmesi bakımından son derece önemlidir.<br />
Atatürk, “dokuz yıllık faaliyet ve çal ma” ile kurduu,<br />
-kendi ifadesiyle- “hakimiyet-i milliyeye müstenit, bilâkayd<br />
ü art müstakil yeni <strong>Türk</strong> Devleti”nin iki temel özelliini<br />
öyle tespit ediyor:<br />
“ lim ve fennin en son esaslarına müstenit , millî ve<br />
asrî bir devlet.”<br />
Nutuk, i te bu “millî” ve “asrî” <strong>Türk</strong> devleti <strong>Türk</strong>iye<br />
Cumhuriyeti’nin kurulu mücadelesini, kurulu felsefesini,<br />
Cumhuriyet’in ilelebed ya atılması için <strong>Türk</strong> milletinin<br />
nasıl hareket etmesi gerekti ini, bizzat kurucusunun a zından<br />
anlatan bir eserdir.<br />
Bu özelli iyle Nutuk, Atatürk gibi bir devlet kurucunun,<br />
<strong>Türk</strong> milletine ve insanlık tarihine sundu u bir rapordur.<br />
Sonuç olarak Nutuk, “tarihten edinilen tecrübelerin<br />
bir ibret tablosu halinde millete mal edilmesi gelene ine<br />
uyularak ve o gün ula ılan ba arının, ‘asırlardan beri çekilen<br />
millî felâketlerin yarattı ı uyanıklı ın sonucu ve bu aziz<br />
vatanı her kö esini sulayan kanların bedeli’ oldu una i aret<br />
edilerek bu sonucun özlü bir hitabe ile <strong>Türk</strong> gençli ine<br />
emanet edildi i bir eserdir.”<br />
1 Nutuk, s. 607
126<br />
smail ACAR
Açıklamalı ST KLÂL MAR I ve GENÇL E H TABE<br />
Gençli e Hitabe<br />
127<br />
Ey <strong>Türk</strong> gençli i! Birinci vazifen, <strong>Türk</strong> <strong>istiklâl</strong>ini,<br />
<strong>Türk</strong> Cumhuriyeti’ni, ilelebet muhafaza ve müdafaa<br />
etmektir.<br />
Mevcudiyetinin ve istikbâlinin yegâne temeli budur.<br />
Bu temel, senin en kıymetli hazinendir. stikbalde dahi, seni<br />
bu hazineden mahrum etmek isteyecek dahilî ve haricî<br />
bedhahların olacaktır. Bir gün, <strong>istiklâl</strong> ve Cumhuriyet’i<br />
müdafaa mecburiyetine dü ersen, vazifeye atılmak için,<br />
içinde bulunaca ın vaziyetin imkân ve erâitini dü ünmeyeceksin!<br />
Bu imkân ve erâit, çok nâmüsait bir mahiyette<br />
tezahür edebilir. stiklâl ve Cumhuriyet’ine kastedecek dü -<br />
manlar, bütün dünyada emsali görülmemi bir galibiyetin<br />
mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün<br />
kaleleri zaptedilmi , bütün tersanelerine girilmi , bütün orduları<br />
da ıtılmı ve memleketin her kö esi, bilfiil i gal edilmi<br />
olabilir. Bütün bu erâitten daha elîm ve daha vahim<br />
olmak üzere, memleketin dahilinde iktidara sahip olanlar,<br />
gaflet, dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Millet,<br />
fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap dü mü olabilir.<br />
Ey <strong>Türk</strong> istikbalinin evlâdı! te, bu ahval ve erâit<br />
içinde dahi vazifen, <strong>Türk</strong> <strong>istiklâl</strong> ve Cumhuriyeti’ni kurtarmaktır!<br />
Muhtaç oldu un kudret, damarlarındaki asil kanda<br />
mevcuttur.<br />
20 Ekim 1927
128<br />
smail ACAR<br />
Gençli e Hitabe’nin Anlamı<br />
Atatürk’ün “Gençli e Hitabe” adıyla bilinen konu -<br />
ması, yukarıda tanıttı ımız Nutuk adlı ünlü tarihî büyük eserinin<br />
sonunda yer alır. Yani, 15 Ekim’den 20 Ekim 1927’ye<br />
kadar süren konu masının son paragrafı veya sonuç bölümüdür.<br />
Gençli e Hitabe, belki okullarda, resmî dairelerde müstakil<br />
olarak çerçevelenip duvarlara asıldı ı için, Nutuk’tan<br />
ayrı bir metin gibi de erlendirilmekte veya öyle zannedilmektedir.<br />
Gençli e Hitabe, müstakil bir metin olarak de erlendirildi<br />
inde de kendi içinde mutlaka önemli bir anlam ifade<br />
etmektedir. Ancak, onun anlamını ve ta ıdı ı de eri daha iyi<br />
anlayabilmek için, Nutuk’un bütünlü ü içinde dü ünmek gerekir.<br />
Çünkü, Gençli e Hitabe bir sonuçtur.<br />
Gençli e Hitabe, Nutuk’un “<strong>Türk</strong> Gençli ine Bıraktı<br />
ım Emanet” ba lı ını ta ıyan bölümünde yer almaktadır.<br />
Bu bölümde Hitabe’den önce Nutuk’u özetleyen u cümleler<br />
bulunmaktadır:<br />
“Muhterem Efendiler, sizi günlerce i gal eden uzun<br />
ve teferruatlı beyanatım, en nihayet mazi olmu bir devrin<br />
hikâyesidir. Bunda milletim için ve gelecekteki evlâtlarımız<br />
için dikkat ve uyanıklık sa layabilecek bazı noktaları belirtebilmi<br />
isem, kendimi bahtiyar sayaca ım.<br />
Efendiler, bu beyanatımla, millî varlı ı sona ermi<br />
sayılan büyük bir milletin <strong>istiklâl</strong>ini nasıl kazandı ını, ilim<br />
ve tekni in en son esaslarına dayanan millî ve ça da bir<br />
devleti nasıl kurdu unu anlatmaya çalı tım.
Açıklamalı ST KLÂL MAR I ve GENÇL E H TABE<br />
129<br />
Bugün ula tı ımız sonuç, asırlardan beri çekilen<br />
millî felâketlerin yarattı ı uyanıklı ın eseri ve bu aziz vatanın<br />
her kö esini sulayan kanların bedelidir.<br />
Bu sonucu, <strong>Türk</strong> gençli ine emanet ediyorum.” 1<br />
Bu cümlelerden sonra, “Ey <strong>Türk</strong> gençli i!” diye ba -<br />
layan Hitabe ba lar.<br />
Atatürk’ün “fikir babam” dedi i Ziya Gökalp, <strong>Türk</strong><br />
milliyetçili inin fikir teorisini ve uygulama plânlarını ortaya<br />
koydu u ünlü eseri <strong>Türk</strong>çülü ün Esasları’nı (1923) öyle<br />
bitiriyordu:<br />
“Ey bugünün <strong>Türk</strong> genci! Bütün bu i lerin yapılması,<br />
asırlardan beri seni bekliyor.”<br />
<strong>Türk</strong>iye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal<br />
Atatürk de, “millî hakimiyete dayanan, kayıtsız artsız,<br />
ba ımsız yeni <strong>Türk</strong> Devletini” nasıl kurdu unu anlattı ı<br />
eserini (Nutuk), öyle bitiriyor:<br />
“Bu neticeyi (sonucu), <strong>Türk</strong> gençli ine emanet ediyorum.”<br />
Ziya Gökalp, <strong>Türk</strong> gençli ini göreve ça ırıyordu.<br />
Atatürk ise <strong>Türk</strong> gençli ini, kurmayı ba ardı ı millî ve ça -<br />
da <strong>Türk</strong> Devletini, “ilelebed muhafaza ve müdafaa”ya, yani<br />
elde edilen sonucu “korumaya” ça ırmaktadır 2 .<br />
Atatürk’ün <strong>Türk</strong> gençli ine korunması için emanet<br />
etti i “netice” (sonuç), “<strong>Türk</strong> <strong>istiklâl</strong>i” ve “<strong>Türk</strong> Cumhu-<br />
1 Nutuk, s.607.<br />
2 Taha Parla, <strong>Türk</strong>iye’de Siyasal Kültürün Kaynakları-C.1,Atattürk’ün<br />
Nutuk’u, leti im y. st.1994, s.161.
130<br />
smail ACAR<br />
riyeti”dir. Gençli e Hitabe, “<strong>Türk</strong> <strong>istiklâl</strong>i” ve “<strong>Türk</strong> Cumhuriyeti”<br />
kavramları üzerine kurulmu bir metindir. Atatürk,<br />
ısrarla bu iki kavram üzerinde durarak bu iki kavramın “muhafaza”<br />
ve “müdafaa” edilmesini istemektedir. Çünkü, bu<br />
iki kavram, “asırlardan beri çekilen millî felâketlerin yarattı<br />
ı uyanıklı ın eseri ve bu aziz vatanın her kö esini sulayan<br />
kanların bedelidir.” Yani kolayca elde edilmemi tir. stiklâl<br />
Sava ı da bu kavramlar veya de erler için yapılmı tır. Zaten<br />
Nutuk, ba tan sona, bunlara nasıl ula ıldı ını, stiklâl ve<br />
Cumhuriyet’in nasıl elde edildi ini anlatmaktadır.<br />
“<strong>Türk</strong> <strong>istiklâl</strong>i” ve “<strong>Türk</strong> Cumhuriyeti”, <strong>Türk</strong> milletinin<br />
dolayısıyla <strong>Türk</strong> gençli inin var olma ve var kalma sebebidir.<br />
Bu kavram veya de erler olmadan <strong>Türk</strong> milletinin<br />
ya aması, dünya üzerinde böyle bir milletin bulunması mümkün<br />
de ildir. Atatürk’ün, <strong>Türk</strong> gençli inden “ilelebed” (dünya<br />
durdukça-ebediyen-sonsuza kadar) korumasını ve gerekti inde<br />
de savunmasını istemesinin sebep ve gerekçesi budur.<br />
“Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur.”<br />
cümlesi, onun gerekçesini belirtir. Bu cümledeki “yegâne<br />
temel” ifadesi, ısrarın önemini anlatır. Çünkü <strong>Türk</strong><br />
milletinin var olması ve var kalması, yani sonsuza kadar yaaması<br />
için ba ka bir yol, ba ka bir seçenek yoktur.<br />
Burada hemen aklımıza bir soru gelmektedir veya<br />
gelmelidir. “Bir milletin <strong>istiklâl</strong>i, dolayısıyla da istikbali nasıl<br />
korunur, korunabilir?” Korunacak olan <strong>istiklâl</strong>, milletin<br />
özel olarak da <strong>Türk</strong> milletinindir. Milletin <strong>istiklâl</strong>inin korunması,<br />
stiklâl Sava ı’nda oldu u gibi, her zaman silahlı savunma<br />
ile olmaz. Savunma son çaredir. Savunma mecburiyeti<br />
olmadan önce, korunma- muhafaza söz konusudur. Burada<br />
önce muhafazası söz konusu olan varlık, <strong>Türk</strong> milletidir.<br />
Millet, bir kültür birli idir. Dünya insanlı ını milletler<br />
toplulu u haline getiren ve öyle ya atan özel kültürleridir.
Açıklamalı ST KLÂL MAR I ve GENÇL E H TABE<br />
131<br />
nsanları millet dedi imiz sosyolojik topluluk haline getiren,<br />
“millî kültür”leridir. O halde, millet varlı ını korumanın en<br />
tabiî yolu, millî kültürü korumak ve ya atmaktır.<br />
te bu sebep ve gerekçeden dolayı Atatürk, millî<br />
kültürcüdür. 1933’te Cumhuriyet’in onuncu kurulu yılında<br />
yaptı ı konu mada, özel adıyla “Onuncu Yıl Nutku”nda,<br />
kurup bize emanet bıraktı ı Cumhuriyetten, “temeli <strong>Türk</strong><br />
kahramanlı ı ve yüksek <strong>Türk</strong> kültürü olan <strong>Türk</strong>iye Cumhuriyeti”<br />
diye bahseder.<br />
“<strong>Türk</strong>iye Cumhuriyeti’nin temeli kültürdür.”<br />
“Millî kültürün her çı ırda açılarak yükselmesini,<br />
<strong>Türk</strong>iye Cumhuriyeti’nin temel dire i olarak kabul ediyoruz”<br />
“Millî kültürümüzü, muasır medeniyet seviyesinin üstüne<br />
çıkaraca ız.”<br />
“Biz do rudan do ruya milliyetperveriz ve <strong>Türk</strong><br />
milliyetçisiyiz; Cumhuriyetimizin dayana ı <strong>Türk</strong> toplulu udur.<br />
Bu toplulu un fertleri ne kadar <strong>Türk</strong> kültürüyle dolu<br />
olursa, o toplulu a dayanan Cumhuriyet de o kadar kuvvetli<br />
olur.”<br />
vb sözleri, Atatürk’ün <strong>Türk</strong> <strong>istiklâl</strong>inin ve <strong>Türk</strong> Cumhuriyeti’nin<br />
korunması için gösterdi i yoldur. <strong>Türk</strong> <strong>istiklâl</strong>ini<br />
ve <strong>Türk</strong> Cumhuriyeti’ni emanet etti i <strong>Türk</strong> gençli i, emaneti<br />
korumak veya koruyabilmek için millî kültür unsurları ile<br />
donatılmı , millî uur sahibi olarak yeti meli, yeti tirilmelidir.<br />
Atatürk, ça da medeniyetin ortak insanlık de erlerine<br />
sahip olunmasını istemekle beraber, kozmopolit veya millî<br />
kültür ve de erleri hor gören veya reddeden bir hümanist deildir.<br />
O, dünya görü ünü, <strong>Türk</strong> milleti varlı ına göre ekillendirmi<br />
bir <strong>Türk</strong> milliyetçisidir. Nutuk’ta, “Biz her vasıtadan<br />
ancak ve yalnız bir tek temel görü e dayanarak yararlanırız.<br />
O görü udur: <strong>Türk</strong> milletini medenî dünyada,
132<br />
smail ACAR<br />
lâyık oldu u mevkie yükseltmek, <strong>Türk</strong>iye Cumhuriyeti’ni sarsılmaz<br />
temelleri üzerinde her gün daha çok güçlendirmek...”<br />
deyi i bunun ifadesidir. Yani Atatürk, her eyi <strong>Türk</strong> milleti<br />
açısından ve <strong>Türk</strong> milletine göre de erlendirir. Çünkü ona<br />
göre, “Esas olan, <strong>Türk</strong> milletinin haysiyetli ve erefli bir<br />
millet olarak ya amasıdır.”<br />
Üzerinde durdu umuz Gençli e Hitabe’de de görüldü<br />
ü gibi, hedef kitle “<strong>Türk</strong> gençli i”dir. Bu Atatürk’ün fikir<br />
sistemindeki “cemiyet birimi” tercihidir. Öyle olmasaydı,<br />
“ey dünya geçli i” veya “ey i çi gençli i” veya “ey slâm<br />
gençli i” vs. gibi bir hitap kullanırdı. te bundan dolayı,<br />
Atatürk, <strong>Türk</strong> milliyetçisidir. Büyük <strong>Türk</strong> Milliyetçisi fikir<br />
adamımız Ziya Gökalp'’n ifadesiyle de, "<strong>Türk</strong> milliyetçiliinin<br />
en büyük adamıdır.” Çünkü, yine Z.Gökalp’a göre,<br />
<strong>Türk</strong>iye Cumhuriyetini kurmakla, “<strong>Türk</strong> milliyetçili ine resmiyet<br />
kazandırıp onu fiilen tatbik” etmi tir.<br />
Atatürk milliyetçili i öyle anlar ve tarif eder: “<strong>Türk</strong><br />
milliyetçili i, bütün muasır milletlerle bir ahenkte yürümekle<br />
beraber, <strong>Türk</strong> içtimaî heyetinin hususi seciyesini ve ba lıba<br />
ına müstakil hüviyetini mahfuz tutmayı esas sayar;” bu<br />
itibarla millî olmayan cereyanların memlekete girmesini ve<br />
yayılmasını istemez.” 1<br />
Bu tarifte de dikkat edilirse, <strong>Türk</strong> sosyal yapısını koruma,<br />
esas alınmı tır.<br />
Atatürk, <strong>Türk</strong> stiklâlini ve <strong>Türk</strong> Cumhuriyeti’ni<br />
emanet etti i ve sonsuza kadar korumayı birinci görev olarak<br />
verdi i <strong>Türk</strong> gençlerinin nasıl yeti tirilmesi gerekti i konusunu<br />
da çok açık belirtmi tir:<br />
“Yeti ecek çocuklarımıza ve gençlerimize, görecekleri<br />
tahsilin sınırı ne olursa olsun, en evvel ve her eyden<br />
1 <strong>Türk</strong> Tarihi Tetkik Cemiyeti-Tarih 1V, <strong>Türk</strong>iye Cümhuriyeti, Maarif<br />
Vekâleti Y., Devlet Mat. st. 1931, s. 182.
Açıklamalı ST KLÂL MAR I ve GENÇL E H TABE<br />
133<br />
evvel, <strong>Türk</strong>iye’nin <strong>istiklâl</strong>ine, kendi benli ine ve millî geleneklerine<br />
dü man olan bütün unsurlarla mücadele etmek lüzumu<br />
ö retilmelidir. Dünyanın milletler arası durumuna göre,<br />
böyle bir mücadelenin gerektirdi i ruhî unsurlarla donatılmayan<br />
fertlere ve bu mahiyette fertlerden meydana gelen<br />
toplumlara hayat ve <strong>istiklâl</strong> hakkı yoktur.” 1<br />
Birinci vazife olarak, “<strong>Türk</strong> <strong>istiklâl</strong>ini ve <strong>Türk</strong><br />
Cumhuriyeti’ni ilelebed muhafaza ve müdafaa” sorumluluu<br />
yüklenen gençli in bunu yerine getirebilmesi için, <strong>Türk</strong><br />
olmaktan gurur duyan, <strong>Türk</strong> kültürüne sahip çıkan kısaca,<br />
<strong>Türk</strong> millî uuruna sahip bir gençlik olması gerekir. Atatürk’ün<br />
istedi i gençlik, millî kimlik ve millî duygulardan<br />
soyunmu , kendisini dünyalı (!) hisseden kozmopolit bir<br />
gençlik de ildir. Sözün tam anlamı ile “<strong>Türk</strong>’ün gençlii”dir.<br />
Atatürk, “<strong>Türk</strong> <strong>istiklâl</strong>i” ile birlikte (aynı de erde olmak<br />
üzere) “<strong>Türk</strong> Cumhuriyeti”nin de, <strong>Türk</strong> milletinin ve<br />
gençli inin varlık sebebi olarak korunmasını ve savunmasını<br />
istiyor. Çünkü, “Cumhuriyet, ‘millî irade’ye dayanan rejimdir.<br />
Atatürk, stiklâl Sava ını millî iradeye dayanmak suretiyle<br />
kazanmı ve ona tam ekil vermek için ‘Cumhuriyet’ rejimini<br />
kabul etmi tir. Padi ahlık ile Cumhuriyet arasındaki<br />
fark, birincisinin ‘ferdî irade’ye, ikincisinin (Cumhuriyet’in)<br />
ise, ‘millî irade’ye dayanmasıdır. Buna göre Atatürk, ‘milletin<br />
mevcudiyeti’ için <strong>istiklâl</strong> ile beraber Cumhuriyetin de zarurî<br />
oldu una inanıyor.” 2<br />
1 Atatürk’ün çe itli konulardaki görü leri için, bak.Utkan Kocatürk,<br />
Atatürk’ün fikir ve Dü ünceleri, Anka. 1984. (eserin de i ik baskıları<br />
vardır.)<br />
2 Prof.Dr. Mehmet Kaplan, Atatürk’ün Gençli e Hitabesi,Millî Kültür,<br />
A ustos 1982, Sayı,35.
134<br />
smail ACAR<br />
<strong>Türk</strong> milletinin ve gençli in “mevcudiyetinin ve istikbalinin<br />
yegâne temeli” olan “<strong>Türk</strong> stiklâl ve Cumhuriyeti”,<br />
her zaman iç ve dı tehlikelere açıktır. “Hazine”nin her zaman<br />
hırsızın veya dü manın ilgisini çekti i gibi, <strong>Türk</strong> milleti<br />
ve onun üzerinde ya adı ı vatan co rafyası, dü manların daha<br />
do rusu sömürgeci-emperyalistlerin ilgisini çekecektir.<br />
Tarihte oldu u gibi bundan sonra, gelecekte de <strong>Türk</strong> milletinin<br />
kötülü ünü isteyenler, memleketi i gal ve istilâ etmek isteyenler<br />
olacaktır; olması mümkündür.<br />
E er, “günün birinde, <strong>Türk</strong> <strong>istiklâl</strong> ve Cumhuriyeti<br />
herhangi bir sebeple tehlikeye dü erse, onu savunmak için,<br />
uygun imkân ve art bekleme; derhal vazifeye atıl” diyen<br />
Atatürk, bundan sonra, kar ıla ılabilecek tehlikeleri canlı bir<br />
ekilde sıralıyor:<br />
a) stiklâl ve Cumhuriyet’e kastedecek dü manlar,<br />
dünyada benzeri görülmemi bir zaferin temsilcisi olabilirler.<br />
(Birinci Dünya Sava ı’nda böyle olmu tu)<br />
b) Zorla veya çe itli oyunlarla, vatanımızın bütün<br />
stratejik yerleri zaptedilebilir; orduları da ıtılıp memleketin<br />
her kö esi fiilen i gal edilmi olabilir. ( stiklâl Sava ı öncesi<br />
böyle bir durumla kar ıla mı tık.)<br />
c) Bütün bunlardan daha kötü ve tehlikeli olarak, ülkeyi<br />
idare edenler, gaflet, dalâlet ve hattâ hıyanet içinde<br />
olabilirler. Ayrıca bu idareciler, ahsi çıkarları için dü manla<br />
i birli i yapabilirler.<br />
d) Memleket i gal edilir, idareciler dü manla i birli i<br />
yaparken, millet, bu olanlardan dolayı peri an ve yorgunbitkin<br />
olabilir. Yani olanlara kar ı bir ey yapacak durumda<br />
olmayabilir.
Açıklamalı ST KLÂL MAR I ve GENÇL E H TABE<br />
135<br />
Atatürk, memleketin, stiklâl ve Cumhuriyet’in kar ıla<br />
abilece i ihtimalleri açık seçik sıralıyor. Bu sıraladıkları<br />
içinde, memleketi yönetenlerin gaflet ve dalâlet içinde bulunabileceklerini<br />
söylemekle beraber; aynı derecede hain olabileceklerine<br />
ihtimal vermiyor. Çünkü bu çok a ır bir ithamdır.<br />
Bunlar bizim içimizden çıkan, bizim yöneticilerimizdir.<br />
te bundan dolayı, “gaflet, dalâlet, hıyanet içinde bulunabilirler”<br />
demiyor. “Gaflet ve dalâlet” ten sonra “hattâ” edatını<br />
kullanıyor ve demek istiyor ki, “Biz yöneticilerimizin hain<br />
olaca ını dü ünmek istemeyiz, buna ihtimal de vermeyiz;<br />
ama yine de ihtimaller içinde en kötüsü olarak hatırlatmak<br />
gerekir.”<br />
Atatürk, Gençli e Hitabe’nin sonunda <strong>Türk</strong> gençli ine,<br />
“ artlar ne kadar kötü olursa olsun, var olmak ve var<br />
kalmak istiyorsan, verilen birinci vazifeyi yerine getirip,<br />
<strong>Türk</strong> <strong>istiklâl</strong> ve Cumhuriyeti’ni kurtarmak, senin için tek<br />
çıkar yoldur” , diyor.<br />
Nutuk ve dolayısıyla Gençli e Hitabe, u cümle ile<br />
bitiriliyor:<br />
“Muhtaç oldu un kudret, damarlarındaki asil kanda<br />
mevcuttur.”<br />
Bu cümlede, millete güven duygusu vardır. <strong>Türk</strong><br />
gençli inin var olmak ve var kalmak için dayanaca ı kuvvet<br />
kayna ının yine kendi varlı ında bulundu u ifade edilerek,<br />
millete ve gençli e “kendine inanma ve güvenme duygusu”<br />
verilmektedir.<br />
Çünkü Atatürk kendisi de, Millî Mücadele’ye böyle<br />
bir kuvvet kayna ından güç alarak ba ladı ını öyle anlatıyor:<br />
“Ben 1919 Mayısında Samsun’a çıktı ım gün, elimde<br />
maddî hiçbir kuvvet yoktu. Yalnız büyük <strong>Türk</strong> milletinin asa-
136<br />
smail ACAR<br />
letinden do an ve benim vicdanımı dolduran yüksek ve manevî<br />
bir kuvvet vardı. te bu millî kuvvete, bu <strong>Türk</strong> milletine<br />
güvenerek i e ba ladım.” 1<br />
“Ey <strong>Türk</strong> stikbalinin evlâdı!<br />
Muhtaç oldu un kudret, damarlarındaki asil kanda<br />
mevcuttur. “<br />
Ba ka yerden kuvvet, destek, yardım arama; kuvvetin<br />
kayna ı kendine, milletine güvenmektir.<br />
Gençli e Hitabe’nin Dili<br />
Atatürk’ün Gençli e Hitabesi, dil ve üslûp yönünden<br />
<strong>Türk</strong>çe’nin güzel örneklerinden birisidir. Gerek kelime<br />
seçimi, cümle ve paragraf yapısı bakımından gerekse kavramlar<br />
arasında ba lantı kurması bakımından dikkat çekici<br />
özellikleri vardır. nsanda mensur iir duygusu da uyandıran<br />
heyecanlı bir ses tonuna ve tesir gücüne sahiptir.<br />
Hitaptan sonra gelen ilk cümlede, “<strong>istiklâl</strong>” ve “Cumhuriyet”<br />
kelimeleri ile “muhafaza” ve “müdafaa” kelimeleri ifade<br />
ettikleri kavramlar bakımından tam bir mantık sırası ile<br />
kullanılmı lardır. Öncelik-sonralık açısından “ stiklâl”, rejim<br />
veya devlet ekli olan “cumhuriyet”ten önce geldi i gibi;<br />
“muhafaza” da “müdafaa”dan önce gelir.<br />
Yine ilk cümlede, “<strong>Türk</strong>” kelimesinin iki defa tekrarı,<br />
hem kavramların önemine dikkat çekmekte hem de hitabetin<br />
tesir gücünü attırmaktadır. Muhafaza ve müdafaa kelimeleri<br />
de arka akaya kullanılarak anlam ve ses yönünden ifadeyi<br />
kuvvetlendirmektedir.<br />
1 Atatürk, Söylev ve Demeçler, C.2,s. 284.
Açıklamalı ST KLÂL MAR I ve GENÇL E H TABE<br />
137<br />
stiklâl ve istikbal kelimelerinin ses ve kavram özelliklerinde<br />
de ustaca faydalanılmı tır.<br />
Fakat bütün metin içinde, gerek ses özelli i gerek<br />
mantık ve anlam sırası yönünden en tesirli ifade, “gaflet ve<br />
dalâlet ve hattâ hıyanet” kelimelerinin seçimidir. Burada<br />
Atatürk’ün dili kullanma ve hitabet gücü yakalanması zor bir<br />
örnektir. Gaflet, dalâlet, hıyanet kelimelerinin arka arkaya<br />
getirilmesi, i lenebilecek kötü fiiller arasında gittikçe artan<br />
bir derecelemeyi belirtti i gibi; bu kavramlara kar ı anlatılmak<br />
istenen nefret duygusunu da kuvvetlendirmektedir. Bu<br />
ifadelerde dikkat çeken bir incelik de, “hıyanet”ten önce<br />
kullanılan “hattâ” edatıdır. Bu edatla Atatürk, hem “dalâlet”<br />
ile “hıyanet” kavramları arasındaki anlam uzaklı ını,<br />
kötülük bakımından derece farkını belirtmekte hem de yöneticilere<br />
“hıyanet” sıfatını yakı tıramadı ını belirtmektedir.<br />
Kavramları “hattâ”sız sıralasaydı, hıyanet sıradan normal<br />
bir durum gibi dü ünülmü olurdu. Halbuki bu ekliyle cümleye,<br />
“olmazya”, “Biz yöneticileri hain olaca ını dü ünmek<br />
istemeyiz, ama... yine de uzak bir ihtimal olarak göz önünde<br />
bulundurmak gerekir.” anlamları yüklenmi tir.<br />
Metinde cümle içi ve sonlarında tekrarlanan sıfat fiil<br />
ekleri ve fiil çekimleri ile de ahenk sa lanarak anlama kuvvet<br />
kazandırılmı tır.<br />
Cümleler, genellikle kısa ve kesin ifadelidir. Ancak<br />
gelecekte olma ihtimali belirten cümleler de anlatılmak istenen<br />
mesaja uygun kurulmu tur.<br />
Gençli e Hitabe, kelimelerin seçiminde oldu u gibi,<br />
cümlelerin sıralanı ı ve paragraf düzeni bakımından da mükemmel<br />
bir metindir. lk cümle, asıl fikrin veya paragraf<br />
mesajının tam olarak ortaya konuldu u “temel cümle”dir.<br />
Di er cümleler, anlam yönüyle zincirleme olarak hep ilk<br />
cümleye ba lıdır. Ayrıca her cümle, kendisinden önceki
138<br />
smail ACAR<br />
cümleye ba lanmı tır. Bu bakımdan, cümlelerde hiçbir kelimenin<br />
yeri de i tirilemeyece i gibi, cümlelerin yeri de dei<br />
tirilemez.<br />
Gençli e Hitabede, bütün Nutuk’ta oldu u gibi, Millî<br />
edebiyat devrinin ortak dili kullanılmı tır.<br />
**<br />
Nutuk ve Gençli e Hitabe’den anla ılaca ı gibi,<br />
“Atatürk büyük bir hatiptir. Namık Kemal’in, Abdülhak Hâmid’in,<br />
Tevfik Fikret’in ve Ziya Gökalp’ın eserleri ile beslenmi<br />
tir. Tesirli kelimeleri seçmesini çok iyi bilir ve onları<br />
yerli yerinde kullanır. Fransız yazarı Buffon: Üslûp insanın<br />
tâ kendisidir demi tir. Kullanılan kelimeler seslerine varıncaya<br />
kadar, onu kullanan ahsiyetin, zevk, kültür ve mizacını<br />
gösterir. Bundan dolayı, Nutuk’u aslından okumak ve anlamaya<br />
çalı mak, bizi Atatürk’e daha çok yakla tırır. Zira her<br />
kelime ve cümle onun a zından ve kaleminden çıkmı tır.” 1<br />
1 Prof. Dr. Mehmet Kaplan, Atatürk’ün Gençli e hitabesi, Millî Kültür,<br />
A ustos 1982.
Açıklamalı ST KLÂL MAR I ve GENÇL E H TABE<br />
Sonuç Yerine<br />
Atatürk Diyor ki<br />
139<br />
“Benim hayatta yegâne fahrim, servetim, <strong>Türk</strong>lükten<br />
ba ka bir ey de ildir.”<br />
Mahmu Esat Bozkurt,<br />
Yakınlarından Hatıralar, ist. 1955,s.95<br />
“Biz do rudan do ruya milliyetperveriz ve <strong>Türk</strong><br />
milliyetçisiyiz.”<br />
Utkan Kocatürk,<br />
Atatürk’ün Fikir ve Dü ünceleri, Ank.1984.<br />
“<strong>Türk</strong>iye Cumhuriyeti’ni kuran <strong>Türk</strong>iye halkına<br />
<strong>Türk</strong> milleti denir.” Afet nan<br />
Medenî Bilgiler, s.18<br />
“Bu memleket tarihte <strong>Türk</strong>’tü, bugün <strong>Türk</strong>’tür ve<br />
ebediyen <strong>Türk</strong> kalacaktır.”<br />
Taha Toros,<br />
Atatürk’ün Adana Seyahatleri,1981,s.31<br />
“Benim için dünyada en büyük mevki ve mükâfat,<br />
milletin bir ferdi olarak ya amaktır. E er Cenâbıhak beni<br />
bunda muvaffak etmi se, ükür ve hamdlar ederim. Bugün<br />
oldu u gibi ömrümün nihayetine kadar milletin hâdimi<br />
olmakla iftihar edece im.”<br />
Söylev ve Demeçler,C.11,s.129<br />
“Milletimiz dil ve din gibi iki kuvvetli fazilete sahiptir.<br />
Bu faziletleri hiçbir kuvvet, milletimizin kalp ve vicdanından<br />
çekip alamamı tır, alamaz.”<br />
Söylev ve Demeçler,s.66-67.
140<br />
smail ACAR<br />
“...Anladık ki, kabahatimiz kendimizi unutmaklı ımızmı<br />
. Dünyanın bize hürmet göstermesini istiyorsak, evvelâ<br />
bizim kendi benli imize ve milliyetimize bu hürmeti<br />
hissen, fikren, fiilen bütün ef’al ve harekâtımızla gösterelim:<br />
Bilelim ki millî benli ini bulmayan milletler, ba ka<br />
milletlerin ikârıdır.<br />
Mevcudiyet-i milliyemize dü man olanlarla dost olmayalım.<br />
Böylelerine kar ı bir <strong>Türk</strong> airinin dedi i gibi, (Kar ı duvardaki<br />
levhayı i aret ederek)<br />
“<strong>Türk</strong>üm ve dü manım sana, kalsam da bir ki i”<br />
diyelim. Dü manlarımıza bu hakikati ifade etti imiz gün,<br />
kanaatimize, mefkûremize, istikbalimize yan bakan her ferdi<br />
dü man telâkki etti imiz gün, millî benli e uzanacak her<br />
eli iddetle kırdı ımız, milletin önüne dikilecek her engeli<br />
derhal devirdi imiz gün, gerçek kurtulu a eri ece iz. Ve<br />
sizler gibi münevver, azimli, imanlı gençler sayesinde bu<br />
kurtulu a eri ece imize emin olabiliriz.”<br />
20 Mart 1923<br />
Konya <strong>Türk</strong> Oca ı’ndaki Konu ma’dan<br />
(Söylev ve Demeçler,C.2,s.143)<br />
***
Açıklamalı ST KLÂL MAR I ve GENÇL E H TABE<br />
Gençli e Hitabe Sözlü ü<br />
ahval: Haller, durumlar<br />
bedhah: kötülü ünü isteyen<br />
bilfiil: fiilen, fiilî olarak<br />
bîtap: bitkin, güçsüz<br />
cebren: zorla, zor kullanarak<br />
dahilî: iç, içeriyle ilgili<br />
dalâlet: do ru yoldan sapma,sapıtma<br />
elîm: acıklı<br />
fakr ü zaruret: fakirlik ve ihtiyaç<br />
gaflet:olan bitenin farkında olmama<br />
haricî: dı ,dı arıyla ilgili<br />
ilelebet: sonsuza kadar<br />
istikbal:gelecek<br />
mahrum etmek: yoksun bırakmak<br />
mevcudiyet: varlık<br />
mümessil: temsilci<br />
müstevli: istilâcı, memleketi i gal edenler<br />
nâmüsait: elveri siz, uygun olmayan<br />
erâit: artlar<br />
tevhit: bir, birle tirme<br />
tezahür etmek: görünmek, ortaya çıkmak<br />
vahîm: korkunç<br />
yegâne: biricik<br />
141
142<br />
Birinci Kitap<br />
KAYNAKLAR<br />
smail ACAR<br />
Acar, smail, Safahatta Seyahat, Liva Yayınevi, Blk.<br />
2005.<br />
Ayvazo lu, Be ir, stiklâl Mar ı –Tarihi ve Manası-<br />
Tercüman y., Aile ve Kültür kitaplı ı, st. 1986.<br />
Banarlı, Nihat Sami, Kültür Köprüsü, Kubbealtı<br />
Ne ., st. 1985.<br />
Çantay, Hasan Basri, Âkifnâme, stanbul, tarihsiz.<br />
Düzda , M. Ertu rul, Mehmed Âkif Hakkında<br />
Ara tımalar-1, M.Ü. lâhiyat Fakültesi Vakfı Mehmet Âkif<br />
Ara tırmaları <strong>Merkezi</strong>, 2. Baskı, st. 1989.<br />
Ersoy, Mehmed Âkif, Safahat, nkılâp ve Aka<br />
Kitabevleri, 18. baskı, st. 1984.<br />
Kaplan, Prof.Dr. Mehmet, stiklâl Mar ı’nın Tahlili,<br />
<strong>Türk</strong> Edebiyatı dergisi, Mehmed Âkif Anıt Sayısı, Aralık<br />
1986, Sayı:158.<br />
Nalbando lu, Muhiddin, stiklâl Mar ımızın Tarihi,<br />
Cem Yayınları, st. 1964.<br />
Öksüz, Ahmet, Açıklamalı stiklâl Mar ı, Fatih<br />
ABC Kitabevi, st. 1982.<br />
Önder, Dr. Mehmet, stiklâl Mar ı Belgeleri, <strong>Türk</strong><br />
Edebiyatı dergisi, Mehmed Âkif Anıt Sayısı, Aralık,1986,<br />
sayı:158.<br />
Seraslan, Yard. Doç. Dr. Halim, Hamdullah Suphi<br />
Tanrıöver, <strong>Türk</strong> Kültürünü Ara tırma Enst., Ank. 1995.<br />
Tansel, Fevziye Abdullah, Mehmed Akif Ersoy,<br />
rfan yayınevi, kinci basım, st.1973.
Açıklamalı ST KLÂL MAR I ve GENÇL E H TABE<br />
143<br />
Teveto lu, Dr. Fethi, Hamdullah Suphi Tanrıöver<br />
ve stiklâl Mar ımız, <strong>Türk</strong> Kültürü dergisi, Temmuz, 1966,<br />
Sayı:45.<br />
Teveto lu, Dr. Fethi, Gazi Mustafa Kemal- air<br />
Mehmed Âkif, <strong>Türk</strong> Yurdu, Âkif Özel Sayısı, Aralık 1987.<br />
Üngör, Etem, <strong>Türk</strong> Mar ları, <strong>Türk</strong> Kültürünü<br />
Ara tırma Enstitüsü ya., Ank. 1966.<br />
kinci Kitap<br />
KAYNAKLAR<br />
Kemal Atatürk, Nutuk 1919-1927, AAM y. Ank.<br />
2004. (Bugünkü Dille Yay. Haz. Prof.Dr. Zeynep Korkmaz)<br />
Kemal Atatürk, Nutuk, C.1,1919-1920, <strong>Türk</strong><br />
Devrim Tarihi Enstitüsü y., st. 1963. (sadele tirilmemi metin)<br />
Kemal Atatürk, Nutuk, C.11, 1920-1927 ,<strong>Türk</strong><br />
Devrim Tarihi Enstitüsü, st.1970. (sadele tirilmemi metin)<br />
Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, 1-11, (!906-!938),<br />
<strong>Türk</strong> nkılâp Tarihi Enstitüsü y.,3.bas. Ank.1981.<br />
Taha Parla, <strong>Türk</strong>iye’de Siyasi Kültürün Kaynakları,<br />
C.1, Atatürk’ün Nutuk’u , leti im y. , st. 1994.<br />
Zeynep Korkmaz, (Prof.Dr.), <strong>Türk</strong> Dili Üzerine<br />
Ara tırmalar, C. 11, TDK y. Ank. 1995. (Gençli e Hitabe<br />
Üzerine adlı makale)<br />
Mehmet Kaplan (Prof. Dr.), Atatürk’ün Gençli e<br />
Hitabesi-Tahlil-, Millî Kültür, A ustos 1982.<br />
Utkan Kocatürk, Atatürk’ün Fikir ve Dü ünceleri,<br />
Ank. 1984.