02.03.2013 Views

istiklâl marşı - Türk Ocakları Genel Merkezi

istiklâl marşı - Türk Ocakları Genel Merkezi

istiklâl marşı - Türk Ocakları Genel Merkezi

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Açıklamalı ST KLÂL MAR I ve GENÇL E H TABE<br />

SMA L ACAR<br />

Açıklamalı<br />

ST KLÂL MAR I<br />

Ve<br />

GENÇL E H TABE<br />

1


2<br />

L VA YAYINEV : 9<br />

Edebiyat Dizisi : 5<br />

smail ACAR<br />

ISBN : 975-9107-05-8<br />

© Alem Basım-Yayım (Mustafa Bayrak). Bu kitabın her türlü telif<br />

hakkı yazarına, bu baskının basım yayım hakkı anla malı olarak<br />

Alem Basım-Yayım’a aittir.<br />

Yayın Yönetmeni : Halil Bayrak<br />

Dizgi : Adem Karanfil<br />

Kapak Tasarım : Abdülbaki Çal<br />

Baskı Yeri - Tarihi : stanbul – 2005<br />

Baskı - Cilt : Kilim Matbaacılık<br />

L VA YAYINEV<br />

Anafartalar cd. No: 92 BALIKES R<br />

Tel: 0 266 243 77 73<br />

Belgegeçer : 0 266 245 17 60


Açıklamalı ST KLÂL MAR I ve GENÇL E H TABE<br />

Açıklamalı<br />

ST KLÂL MAR I<br />

Ve<br />

GENÇL E H TABE<br />

SMA L ACAR<br />

3


4<br />

smail ACAR


Açıklamalı ST KLÂL MAR I ve GENÇL E H TABE<br />

1982 Anayasası<br />

Madde 3:<br />

<strong>Türk</strong>iye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir<br />

bütündür. Dili <strong>Türk</strong>çe’dir. Bayra ı, ekli kanunda belirtilen,<br />

beyaz ay yıldız al bayraktır. Millî mar ı “ stiklâl Mar ı”dır.<br />

Ba kenti Ankara’dır.<br />

<strong>Türk</strong> Ceza Kanunu:<br />

Madde 300:<br />

1) <strong>Türk</strong> Bayra ını yırtarak, yakarak veya sair surette<br />

ve alenen a a ılayan ki i, bir yıldan üç yıla kadar<br />

hapis cezası ile cezalandırılır. Bu hüküm,<br />

anayasada belirlenen beyaz ay yıldızlı al bayrak<br />

özelliklerini ta ıyan ve <strong>Türk</strong>iye Cumhuriyeti<br />

Devleti’nin egemenlik alameti olarak kullanılan<br />

her türlü i aret hakkında uygulanır.<br />

2) stiklal Mar ını alenen a a ılayan ki i, altı aydan<br />

iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.<br />

3) Bu maddede tanımlanan suçların yabancı bir<br />

ülkede bir <strong>Türk</strong> vatanda ı tarafından i lenmesi<br />

halinde, verilecek ceza üçte bir oranında arttırılır.<br />

5


6<br />

smail ACAR


Ç NDEK LER<br />

ÖN SÖZ<br />

Açıklamalı ST KLÂL MAR I ve GENÇL E H TABE<br />

B R NC K TAP<br />

G R<br />

Millî Mar larımız<br />

stiklâl Mar ı’ndan Önce<br />

Resmî Mar Denemeleri<br />

B R NC BÖLÜM<br />

ST KLÂL MAR I’NIN YAZILMASI<br />

Resmî- Millî Mar htiyacı<br />

“<strong>Türk</strong> airlerinin nazar-ı dikkatine”<br />

stiklâl Mar ı Yarı ması Açılıyor<br />

“Burada Duracak Zaman De il”<br />

Mehmet Âkif Millî Mücadele’de<br />

Millî Mar ımızın Yazılma Hikâyesi<br />

stiklâl Mar ı’nı Âkif Yazmalı<br />

“Kürsüden Okuyunuz Hamdullah Bey”<br />

stiklâl Mar ı Meclis Kürsüsünde<br />

“ stiklâl Mar ı” Resmî Mar Oluyor<br />

Mar ’ın T B M M’de Kabulü<br />

Mar ın Kabulünden Sonraki Yazı malar<br />

“Vallahi Almam”<br />

Mehmet Âkif ve Para Ödülü<br />

“O, Milletimin Malıdır”<br />

Âkif Mar ’ı Safahat’a Almıyor<br />

K NC BÖLÜM<br />

YARI MAYA KATILAN D ER RLER<br />

Seçilen Altı iirin Metni<br />

Kâzım Karabekir’in Teklifi<br />

7


8<br />

smail ACAR<br />

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM<br />

ST KLÂL MAR I’NIN BESTELENMES<br />

Beste Çalı maları<br />

Bugünkü Resmî Beste<br />

O. Zeki Üngör’ün Bestesi<br />

Atatürk ve stiklâl Mar ı<br />

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM<br />

ST KLÂL MAR I’NIN ANLAMI<br />

stiklâl Mar ı<br />

Bir Açıklama Denemesi<br />

stiklâl Mar ı’nın Anlamı<br />

stiklal Mar ı’nın Dili<br />

SONUÇ<br />

K NC K TAP<br />

ATATATÜRK- NUTUK<br />

ve<br />

GENÇL E H TEBE’N N ANLAMI<br />

Atatürk ve Nutuk<br />

Atatürk’ün büyük Eseri:<br />

Nutuk<br />

Nutuk Yayınları<br />

Konu ve Anlamca Nutuk<br />

Gençli e Hitabe<br />

Gençli e Hitabe’nin Anlamı<br />

Gençli e Hitabe’nin Dili<br />

Sonuç Yerine<br />

Atatürk Diyor ki<br />

Gençli e Hitabe Sözlü ü<br />

Kaynaklar


Açıklamalı ST KLÂL MAR I ve GENÇL E H TABE<br />

ÖN SÖZ<br />

<strong>Türk</strong> stiklâl Mar ı ve Atatürk’ün Gençli e Hitabesi,<br />

fikir ve kültür hayatımızın temel metinlerindendir. Her iki<br />

metin de, stiklâl Sava ı artlarını, <strong>Türk</strong> milletinin varlı ının<br />

devamını, <strong>Türk</strong> <strong>istiklâl</strong>ini ve <strong>Türk</strong> vatanının bütünlü ünü savunur.<br />

Her ikisi de yakın tarihimizin hatıralarını ya atarak<br />

millî duygularımızın canlı kalmasını sa lar.<br />

Hem stiklâl Mar ı hem Gençli e Hitabe, <strong>Türk</strong> milletini,<br />

varlı ına kastedeceklere kar ı her an uyanık ve dikkatli<br />

olmaya davet eder.<br />

te bu sebeple, iki metin de resmî dairelerde, okullarda<br />

duvarlara, sınıflara asılır. Gençlerimize ezberletilir.<br />

stiklâl Mar ı, “vatanın bütünlü ünün ve milletin <strong>istiklâl</strong>inin<br />

tehlikeye dü tü ü”; stiklâl Sava ı’nın veya di er<br />

adıyla Millî Mücadele’nin henüz ba ladı ı günlerde kaleme<br />

alınmı tır. stiklal Mar ı, “Milletimizin dahilî ve haricî <strong>istiklâl</strong>i<br />

u runda giri ti i mücadeleyi ifade ve terennüm” eden<br />

bir destan metindir. te bundan dolayı, güzel ve heyecanlı<br />

bir iir olmakla beraber, onun edebî olmaktan daha çok tarihî<br />

de eri vardır. O, “tarihîlik” de erini <strong>Türk</strong> milletinin ya amak<br />

için giri ti i <strong>istiklâl</strong> mücadelesini yansıtmak ve o günlerin<br />

hatırasını ya atmaktan almaktadır.<br />

stiklâl Mar ımız, milletimizin, Millî Mücadele’de stilâcılara<br />

kar ı gösterdi i “var olma azmi ve iradesi” ile<br />

“ stiklâle olan inancı”nın ifadesidir. Bu azim, irade ve inanç,<br />

milletimizin hiç kaybetmemesi gereken manevî kuvvet ve<br />

hayat kayna ıdır. stiklâl Mar ımız, i te bu manevî kuvvet ve<br />

hayat kayna ını, her an canlı tutan, ya atan millî de erlerimizin<br />

ba ında gelir.<br />

9


10<br />

smail ACAR<br />

Milletler, millî de erleriyle vardırlar. stiklâl Mar ı,<br />

“tarihîlik” de erinin yanında, millî de erleri de ifade eden<br />

bir “edebî metin”dir stiklâl Mar ı’nda, <strong>Türk</strong> milletinin, <strong>istiklâl</strong>,<br />

hürriyet, vatan, din, hak-adalet, bayrak, kahramanlık,<br />

kendine güven, ebediyen var olma gibi vazgeçemeyece i deerler,<br />

sade bir dille fakat heyecanlı bir edebî üslûpla dile<br />

getirilmi tir.<br />

Kitabı hazırlarken, stiklâl Mar ımızı, sadece metin<br />

olarak yazıldıktan sonraki ekliyle tanıtmayı yeterli bulmadık.<br />

Mar ’ın yazılma ihtiyacı ve yazılma macerası ile beraber,<br />

onun yazıldı ı tarihî günleri bizzat ya ayarak tarih yazanların<br />

millî mar konusunda gösterdikleri hassasiyeti de<br />

yansıtarak, o günlerin havasını daha canlı olarak hissettirmek<br />

istedik. stiklâl Mar ı ile ilgili Meclis tutanaklarına ve hatıralara<br />

fazlaca yer vermemizin sebebi budur.<br />

stiklâl Mar ımızın anlam ve önemini anlatmaya çalı<br />

tı ımız kitapta, stiklâl Mar ımızın dı ında, fakat onunla<br />

ilgili olması bakımından, “resmî-millî mar ” yarı masına<br />

katılan altı iirin metnine de yer vermeyi uygun bulduk. Böylelikle,<br />

hem Âkif’in iiri ( stiklâl Mar ımız) ile bu altı iiri<br />

kar ıla tırma imkânı sa lamı hem de bu konudaki bazı merakları<br />

gidermi olaca ımızı dü ündük. Ayrıca, bu millî mar<br />

adayı iirlerde de, Millî Mücadele havası ve milletimizin<br />

u runa sava tı ı temel de erler yansıtılmaktadır.<br />

Gençli e Hitabe’ye gelince: Gençli e Hitabe, stiklâl<br />

Sava ı kazanılıp, millî ve ça da <strong>Türk</strong>iye Cumhuriyeti kurulduktan<br />

sonra kaleme alınmı tır. Yani Millî Mücadele baarılmı<br />

, mutlu sona ula ılmı tır. Bu sonuç, <strong>Türk</strong> <strong>istiklâl</strong>i ve<br />

<strong>Türk</strong> Cumhuriyeti’dir. Artık bu sonucun ilelebet muhafaza ve<br />

müdafaa edilmesi gerekmektedir. Bu görev <strong>Türk</strong> gençli ine<br />

verilmi tir.


Açıklamalı ST KLÂL MAR I ve GENÇL E H TABE<br />

Gençli e Hitabe, i te bu görevin yerine getirilmesinin<br />

gerekçe ve artlarını tespit ve ifade eden bir vasiyetnâmedir.<br />

Gençli e Hitabe, her ne kadar müstakil bir metin olarak<br />

ele alınabilirse de o, esasen Nutuk adlı büyük eserin bir<br />

parçası ve sonuç bölümüdür. Bu sebeple, Nutuk’un bütünlüü<br />

içinde dü ünülmesi, onu daha anla ılır ve anlamlı hale getirmektedir.<br />

Bundan dolayı Gençli e Hitabe’den önce<br />

Nutuk’u tanıtmayı faydalı bulduk.<br />

stiklâl Mar ı ve Gençli e Hitabe milletimizin ve<br />

devletimizin varlık sebep ve de erlerini ifade eden ve üzerinde<br />

milletçe ittifak edilen iki temel metindir. Bundan dolayı<br />

milletimizin ve Devletimizin bekası için, <strong>istiklâl</strong> Mar ı ve<br />

Gençli e Hitabe’de ifade edilen fikir ve de erlerin yeni nesillere,<br />

gençlerimize gereken önem verilerek anlatılıp ö retilmesi<br />

gerekir.<br />

te bu gaye ile stiklâl Mar ımızı ve Gençli e Hitabe’yi<br />

de erlendirdi imiz iki ayrı kitabı tek kitap (cilt) içinde<br />

bulundurup de erlendirmenin, iki metni beraber dü ünme ve<br />

kitabı kullanma açısından faydalı bulduk.<br />

Bu kitabın, millî kültür ve millî de erler konusunda<br />

hassasiyet gösteren, bu konuları ö renme ihtiyacı duyan meraklı<br />

okuyucularımıza; özellikle de millî uur sahibi olarak<br />

yeti mesini istedi imiz <strong>Türk</strong> gençli ine faydalı olaca ını düünüyoruz.<br />

Atatürk’ün <strong>Türk</strong> <strong>istiklâl</strong>ini <strong>Türk</strong> Cumhuriyetini emanet<br />

etti i gençlere güveniyor, eme imizin bo a gitmeyece ine<br />

inanıyoruz.<br />

Bu vesileyle <strong>Türk</strong> milletine son derece de erli ve güzel<br />

bir Millî Mar hediye eden Millî airimiz Mehmet Âkif’i<br />

ve Cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk ba ta olmak üzere<br />

bütün Millî Mücadele ehit ve kahramanlarını minnet ve rahmetle<br />

anıyor, okuyucuların da anmasını istiyorum.<br />

11


12<br />

smail ACAR<br />

Kitabın hazırlanması için te vik eden Liva Yayınevi<br />

sahibine ve her konuda yardımcı olan emekli edebiyat ö retmeni<br />

e ime ve çalı malarıma destek veren herkese te ekkür<br />

ediyorum.<br />

Çalı mak bizden, ba arı Allah’tandır.<br />

smail ACAR<br />

Ayvalık, Temmuz 2005


Açıklamalı ST KLÂL MAR I ve GENÇL E H TABE<br />

B R NC K TAP<br />

Resmî- Millî Mar ımız<br />

TÜRK ST KLÂL MAR I<br />

13


14<br />

smail ACAR


G R<br />

Açıklamalı ST KLÂL MAR I ve GENÇL E H TABE<br />

Mar ve Millî Mar larımız<br />

Mar , “genel olarak kelime anlamı: ölçülü yürüyü -<br />

lerde kullanılan müzik çe ididir.” Asker, okul, gençlik, yürüyü<br />

, bayrak, konser, dü ün, yas, cenaze vs. gibi çe itleri vardır.<br />

1<br />

Millî mar lar, kendilerine ait devletlerini kurmu hür<br />

milletlerin bayrakları gibi <strong>istiklâl</strong> sembollerindendir.<br />

19. yüzyıla kadar, milletlerin millî duygularını terennüm<br />

eden çe itli mar ları bulunmaktaydı; ancak bu mar lar,<br />

bugünkü anlamda “resmî-millî mar ” durumunda de ildi.<br />

<strong>Türk</strong> tarihinde de özellikle askerî müzik, millî duyguları<br />

terennümde önemli yer tutuyordu. Eski <strong>Türk</strong> sosyal hayatının<br />

aynası diyebilece imiz Dede Korkut Hikâyeleri’nde,<br />

sava ve cenk sahneleri anlatılırken bir çe it askerî bando sayılabilecek<br />

davul ve nakkarelerin çalındı ından bahsedilmektedir.<br />

2<br />

Osmanlı devrinde ise bilhassa 16. yüzyıldan ba layarak<br />

mehter takımlarının varlı ı bilinmektedir.<br />

Osmanlı devri Mehter mar ları, 1826’da Yeniçeri<br />

Oca ı’nın kapatılması sırasında, Yeniçeri kalıntısı veya yeniçeri<br />

unsurlarından sayıldı ı için yok edilmi tir. Bu sebeple<br />

günümüzde, güfte ve bestesi bilinen çok eski Mehter mar -<br />

ları yoktur. Bugün bilinen Mehter mar ları, 20. yüzyıl ba larında<br />

yani sonradan bestelenen mar lardır. Bu, sonradan bes-<br />

1 Etem Üngör,<strong>Türk</strong> Mar ları, Ank. 1966,s.9<br />

2 Muharrem Ergin, Dede Korkut Kitabı -ı, Ank. 1958, s. 152<br />

-Orhan aik Gökyay, Dedem Korkud’un Kitabı,MEB. st. 1973,<br />

s.CCCLXIX<br />

15


16<br />

smail ACAR<br />

telenen mar lar içinde yaygın olarak “Mehter Mar ı” adıyla<br />

bilinen, güftesi Ahmet Muhtar Pa aya, bestesi smail Hakkı<br />

Bey’e (1865-1927) ait olan mar tır. Asıl adı “Mehterhâne-i<br />

Hakanî Harp Mar ı” olan bu güzel mar ımızın güftesi<br />

öyledir:<br />

Gafil ne bilir ne ve-i pür evk-i vegayı<br />

Meydan-ı Celâdetteki envar-ı safayı<br />

Meydan-ı gazâ, a k ile tekbirler alınca<br />

Titretti yine rûy-i zemin ar -ı semayı<br />

Allah yoluna cenk edelim, an alalım an<br />

Kur’an’da zafer vâdediyor Hazret-i Yezdan<br />

Farz eyledi hallâk-ı cihan harb-i cihadı<br />

Hep cenk ile yükselmede ecdâdımın adı<br />

Dünyaları feth eyleyen ecdâdımız elhak<br />

Âdil idi hıfz eyler idi hakk-ı ibâdı<br />

Allah yoluna cenk edelim, an alalım an<br />

Kur’an’da zafer vâdediyor Hazret-i Yezdan 1<br />

Mehter mar larımızın dı ında, millî kahramanlık duygularını<br />

terennüm eden ve genel olarak anonim özellik ta ıyan<br />

mar larımız da vardır. Bunların içinde Sivastopol Mar ı,<br />

Plevne Mar ı, Cezayir Mar ı en tanınmı larıdır.<br />

1 Etem Üngör, a.g.e.,s181.


Açıklamalı ST KLÂL MAR I ve GENÇL E H TABE<br />

stiklâl Mar ı’ndan Önce<br />

Resmî Mar Denemeleri<br />

Yeniçeri Oca ı’nın kaldırılmasından (1826) sonra, 2.<br />

Mahmut (1808-1839), Mehter takımının yerine askerî müzik<br />

veya askerî bando ihtiyacını kar ılamak üzere “Mızıka-yı<br />

Hümayun” okulunu kurdurdu. Batılı anlayı la kurulan bu<br />

okulun ba ına da Guiseppe Donizetti 1 adında bir talyan getirildi.<br />

<strong>Türk</strong>iye’de Batılı veya bugünkü anlamda ilk resmî-<br />

millî mar denemeleri de talya’dan getirilen Donizetti tarafından<br />

yapılmı tır.<br />

Donizetti’nin ilk besteledi i mar , 2. Mahmut için ve<br />

onun adıyla besteledi i “Mahmudiye Mar ı”dır. Donizetti,<br />

daha sonraki yıllarda da, 1. Abdülmecit (1839-1865) için “Mecidiye<br />

Mar ı” bestelemi tir.<br />

2. Abdülhamit devrinde, Mızıka-yı Humayun (bando)<br />

komutanlı ına Necip Pa a getirilmi tir. Donizetti’nin “Mahmudiye”<br />

ve “Mecidiye” mar larından sonra, Padi ahlar adına<br />

resmî mar besteleme anlayı ı sürdürülerek, 2. Abdülhamit<br />

(1876-1909) adına Necip Pa a tarafından “Hamidiye<br />

Mar ı” bestelenmi tir. Bu mar daha sonraki yıllarda “ lk<br />

Me rutiyet Mar ı” olarak da anılmı tır.<br />

kinci Me rutiyet’in ilânından ve 2. Abdülhamid’den<br />

sonra tahta geçen Osmanlı Padi ahı 5. Mehmet Re at zamanında,<br />

kalıcı bir millî mar bestelettirilmesi için te ebbüse<br />

geçilmi tir. Bu çalı malardan olmak üzere Mızıka-yı Humayun<br />

Miralayı, Beethoven’in <strong>Türk</strong> Mar ı’nın devletçe kabu-<br />

1 Sonradan Donizetti Pa a unvanıyla anılan bu talyan, <strong>Türk</strong>iye’de 28 yıl<br />

çalı mı tır.<br />

17


18<br />

smail ACAR<br />

lünü; bazıları da Mecidiye Mar ı’nın kullanılmasını istemi<br />

tir. Tartı malar sonunda yeni bir mar bestelettirilmesine<br />

karar verilmi se de te ebbüs ba arılı olamamı tır. Eski Sultan<br />

Mecit Mar ı, “Mar -ı Sultanî” olarak çalınıp söylenmi<br />

tir.<br />

kinci Me rutiyet devrinde, devrin siyasî - fikrî yapısına<br />

uygun olarak Namık Kemal’in, Tevfik Fikret’in bazı<br />

iirleri bestelenip heyecanlı mar lar olarak söylenmi tir.<br />

Millî Mücadele yıllarında, Meclis’in açılmasından<br />

sonra “Büyük Millet Meclis’i Bandosu” kurulmu tur.<br />

Millî heyecanın doru a çıktı ı Millî Mücadele yıllarında,<br />

kinci Me rutiyet devrinde millî duyguları terennüm<br />

eden pek çok iir, mar olarak bestelenmi tir. Bu heyecanlı<br />

günlerde özellikle ordu içinde bir çe it resmî-millî mar gibi<br />

söylenen bir mar ımız vardır. Bu Mar ın güftesi (sözleri)<br />

Mehmet Âkif’in “Ordunun Duası” adlı iiridir. Ali Rıfat<br />

(Ça atay) tarafından bestelenen bu Mar , <strong>Genel</strong> Kurmay<br />

Ba kanlı ınca da orduda resmî olarak söylenmekte idi.<br />

Mehmet Âkif’in, Ali Rıfat (Ça atay) tarafından<br />

bestelenen “Ordunun Duası” adlı iir metni (mar güftesi)<br />

öyledir:<br />

Ordunun Duası<br />

Yılmam ölümden, yaradana, askerim;<br />

Orduma “gâzi” dedi Peygamberim.<br />

Bir dile im var, ölürüm isterim:<br />

Yurduma tek dü man ayak basmasın.<br />

Âmin! Desin hep birden yi itler,<br />

“Allahu ekber!” gökten ehitler.<br />

Âmin! Âmin! Allahu ekber!


Açıklamalı ST KLÂL MAR I ve GENÇL E H TABE<br />

<strong>Türk</strong> eriyiz, silsilemiz kahraman...<br />

Müslümanız,Hakk’a tapan Müslüman.<br />

Putları Allah tanıyanlar, aman,<br />

Mescidimin boynuna çan asmasın.<br />

Âmin! Desin hep birden yi itler,<br />

“Allahu ekber!” gökten ehitler.<br />

Âmin! Âmin! Allahu ekber!<br />

Millet için etti mi ordum sefer,<br />

Kükremi arslan kesilir her nefer,<br />

Döktü ü kandan gö e vursun zafer,<br />

Topra a bir damlası bo akmasın.<br />

Âmin! Âmin! Desin hep birden yi itler,<br />

“Allahu ekber!” gökten ehitler.<br />

Âmin! Âmin! Allahu ekber! Allahu ekber!<br />

Ey Ulu peygamberimiz nerdesin?<br />

Dinle minaremde öten gür sesin!<br />

Gel, bana yâr ol ki cihan titresin,<br />

Kimse dönüp süngüme bakmasın.<br />

Âmin! Desin hep birden yi itler,<br />

“Allahu ekber!” gökten ehitler.<br />

Âmin! Âmin! Allahu ekber! Allahu ekber!<br />

19<br />

(Safahat, s.554)


20<br />

smail ACAR


Açıklamalı ST KLÂL MAR I ve GENÇL E H TABE<br />

B R NC BÖLÜM<br />

ST KLÂL MAR I’NIN YAZILMASI<br />

21


22<br />

smail ACAR


Açıklamalı ST KLÂL MAR I ve GENÇL E H TABE<br />

Resmî-Millî Mar htiyacı<br />

Millî Mücadele yıllarında, <strong>Türk</strong>iye Büyük Millet<br />

Meclisi Hükümeti kurulduktan sonra, özellikle Batılı devlet<br />

temsilcilerinin Ankara’yı ziyaretleri sırasında, kendi millîresmî<br />

mar ları çalınıp söylenmekte idi. Bu durum, bizde de<br />

bir resmî mar ihtiyacı ortaya çıkardı. Resmî-millî sembol<br />

olacak bir mar teklifi, Millî Mücadele’nin yürütücü gücü<br />

olan ordudan geldi.<br />

23 Nisan 1920’de <strong>Türk</strong>iye Büyük Millet Meclisi<br />

açıldıktan sonra 3 Mayıs 1920’de kurulan ilk TBMM Hükümeti’nde<br />

Edirne Milletvekili Miralay smet ( nönü) Bey,<br />

Erkân-ı Harbiye-i Umumîye Vekili 1 ; Sinop Milletvekili Dr.<br />

Rıza Nur da Umur-ı Maarif Vekili 2 seçilmi lerdi. Millî<br />

Mar konusu, ilk TBMM Hükümeti’nin göreve ba lamasından<br />

birkaç ay sonra gündeme gelmi tir.<br />

Millî mar konusunun gündeme gelmesi, öyle<br />

olmu tur:<br />

Millî Mücadele yürütülürken <strong>Türk</strong>iye Büyük Millet<br />

Meclisi, “ r at Encümeni” adıyla heyetler kurmu tu. Bu heyetler,<br />

halkı Millî Mücadeleye davet ettikleri gibi cepheleri<br />

dola arak askere moral veriyordu. te bu r at Heyeti Üyeleri,<br />

Garp Cephesi Komutanlı ını da yürüten smet ( nönü)<br />

Bey ile görü erek askerin moralini yükseltecek (vatan veya<br />

stiklâl mar ı olacak) bir mar ın yazılıp bestelettirilmesini<br />

istemi lerdi.<br />

1<br />

Bugünkü <strong>Genel</strong> Kurmay Ba kanlı ı, lk TBMM Hükümeti’nin bir<br />

bakanlı ı gibi dü ünülmü tü.<br />

2<br />

Bugünkü “Millî E itim Bakanlı ı” ve “Kültür Bakanlı ı” yerine.<br />

23


24<br />

smail ACAR<br />

“<strong>Türk</strong> airlerinin Nazar-ı Dikkatine”<br />

stiklâl Mar ı Yarı ması Açılıyor<br />

Resmî–Millî mar ihtiyacının duyuldu u i te bu günlerde,<br />

1920 yılı sonbaharında, o zaman Batı Cephesi Komutanı<br />

olan smet Bey, zamanın Millî E itim Bakanı Dr. Rıza<br />

Nur’u ziyaret ederek, kendisine, “millî mar yazdırılıp bestelettirilmesi”<br />

istek veya teklifini iletir. smet nönü’nün söz<br />

konusu teklifini, ziyaret sırasında yanında bulunan Ba yâveri<br />

(daha sonra çi leri Bakanlı ı da yapmı bulunan) ükrü Sökmensüer,<br />

öyle anlatmaktadır:<br />

“1920 yılı sonlarına do ru o zamanki tabiriyle Erkân-ı<br />

Harbiye-i Umûmiye Reisi (<strong>Genel</strong> Kurmay Ba kanı) smet<br />

Bey, Maârif Vekili rahmetli Rıza Nur Bey’i makamında<br />

ziyarete gitmi ti. Ben de Ba yâveri olarak yanında idim. Sayın<br />

nönü, bu ziyareti, millî heyecanı koruyacak, millî azim<br />

ve imanı manevî alanda besleyerek zinde halde tutacak,<br />

‘Marseyyez’ (Fransız resmî-millî mar ı) örne inde bir marın<br />

hazırlanmasını teklif için yapmı tı. stiklâl Mar ı i te bu<br />

te ebbüsün neticesidir.” 1<br />

Resmî-millî mar ( stiklâl Mar ı) yazdırılıp bestelettirilmesi<br />

konusunda, ükrü Sökmensüer’in anlattıklarını do -<br />

rulayan bir ba ka bilgi de, Kâzım Nâmi Duru’nun hatıralarıdır.<br />

O tarihlerde Orta Tedrisat Müdürlü ü 2 görevinde bulunan<br />

Kâzım Nâmi (Duru), hatıralarında, smet nönü ile ilk<br />

kar ıla masını anlatırken, stiklâl Mar ı konusuna da öyle<br />

temas ediyor:<br />

1 Muhiddin Nalbando lu, stiklâl Mar ımızın Tarihi, st. 1964,s.55-56.<br />

2 imdiki Ortaö retim <strong>Genel</strong> Müdürlü ü


Açıklamalı ST KLÂL MAR I ve GENÇL E H TABE<br />

“Birgün Orta Tedrisat Müdürü odasında çalı ıyordum.<br />

Kalpa ımı masamın bir kenarına koymu tum. Kapı<br />

açıldı. çeriye kısa boylu bir Erkân-ı Harbiye Albayı girdi.<br />

Onu görünce, aya a kalktım, kalpa ımı giydim, ‘Buyurunuz’<br />

dedim. Bu zât, ‘Ben, Garp Cephesi Erkân-ı Harbiye Reisi<br />

smet’ dedi. Kendisini masamın önündeki iskemleye buyur<br />

ettim. Oturdu. ‘Beni size Dr. Rıza Nur Bey gönderdi. Orduca<br />

karar verdik, bir stiklâl Mar ı istiyoruz . Bunun güftesini,<br />

bestesini ayrı ayrı müsabakaya korsunuz. Her birini kazanana<br />

be er yüz lira verece iz,’dedi. Emirlerini hemen yapaca<br />

ımı söyledim. O da kalktı, gitti.<br />

Sayın nönü ile ilk erefleni im böyle oldu. Kendilerini<br />

daha önceden tanımıyordum.<br />

Müsabakayı, stanbul da dahil bütün memlekete ilân<br />

ettik.” 1<br />

Zamanın Millî E itim Bakanlı ı adına Kâzım Nâmi<br />

Duru’nun kaleme aldı ı ve hatıralarında bütün memlekete<br />

duyuruldu u bildirilen stiklâl Mar ı yazma yarı ması ile<br />

ilgili genelge veya ilân metni öyledir:<br />

“<strong>Türk</strong> âirlerinin Nazar-ı Dikkatine,<br />

Maarif Vekâleti’nden:<br />

Milletimizin dâhilî ve haricî <strong>istiklâl</strong>i u runda giri -<br />

mi oldu u mücadelâtı ifade ve terennüm için bir stiklâl<br />

Mar ı müsabakaya vaz’edilmi tir. Hür ve me gul 2 memleketlerimizde<br />

bütün erbâb-ı kalemi hizmete davet ederiz.<br />

thaf olunacak âsâr içinden biri, iki ay sonra 23 Kânûn-ı<br />

evvel 336’da Maârif Vekâleti nezdinde bir hey’et-i edebiyye<br />

tarafından intihap olunacaktır. ntihap olunacak eserin<br />

yalnız güftesi için be yüz lira mükâfât vardır. Yine lâakal<br />

1 Kâzım Nâmi Duru, Cumhuriyet Devri Hatıralarım, st. 1958,s.5.<br />

2 me gul: i gal edilmi ,zaptedilmi<br />

25


26<br />

smail ACAR<br />

be yüz lira tahsis edilecek olan beste için bilâhare ayrıca<br />

müsabaka açılacaktır.<br />

Bütün müracaatlar, Ankara’da <strong>Türk</strong>iye Büyük<br />

Millet Meclisi Maârif Vekâleti’dir.”<br />

Bu, genelgeden anla ılaca ı üzere:<br />

1- Millî E itim Bakanlı ı tarafından bütün airlere<br />

açık bir millî mar yarı ması açılmı tır.<br />

2- Millî mar güftesi olarak seçilecek eserde ( iirde),<br />

milletimizin giri ti i <strong>istiklâl</strong> mücadelesini ifade ve<br />

terennüm artı aranılacaktır. (Tek art budur.)<br />

3-Yarı manın süresi, 23 Kânûn-ı evvel 1336 (23 Aralık<br />

1920) günü sona ermek üzere iki aydır. Buna göre yarı -<br />

ma, 23 Ekim 1920’de ba lamı olmaktadır.<br />

4- Millî mar olacak eser, Maârif Vekâleti’nin kuraca<br />

ı bir edebiyat heyeti tarafından seçilecektir.<br />

5- Millî mar güftesi için 500 lira ödül verilecektir.<br />

6-Yarı ma sonunda seçilecek mar güftesi, bestelettirilecektir.<br />

Bestesi için de ayrıca yarı ma açılıp, 500 lira ödül<br />

verilecektir.<br />

Millî E itim Bakanlı ı tarafından <strong>istiklâl</strong> Mar ı yarı -<br />

ması açıldı ını bütün <strong>Türk</strong> airlerine duyuran bu <strong>Genel</strong>ge’nin,<br />

7 Te rin-i sânî 1336 (7 Kasım 1920) günlü Hakimiyeti<br />

Milliye gazetesinde yayımlandı ı tespit edilmi tir. 1<br />

stiklâl Mar ı yarı masına katılan airler, eserlerini<br />

kapalı zarf içinde ve rumuzlu ( ifreli) olarak Bakanlı a gönderme<br />

e ba lamı lardır. Ancak, yarı ma süresinin sona ere-<br />

1<br />

-Yard.Doç.Dr. Halim Serarslan, Hamdullah Suphi Tanrıöver, Ank.1995<br />

,s.129;<br />

- Fevziye Abdullah Tansel, Mehmet Âkif, st.1973,s. 96.


Açıklamalı ST KLÂL MAR I ve GENÇL E H TABE<br />

ce i günlerde, Maârif Vekâleti’nde bir de i iklik olmu tur.<br />

Dr. Rıza Nur’un görevli olarak Moskova’ya gönderilmesi<br />

üzerine, onun yerine TBMM Reisi Mustafa Kemal’in Meclis’e<br />

teklifi ile, Ünlü <strong>Türk</strong> <strong>Ocakları</strong> Ba kanı ve Antalya milletvekili<br />

Hamdullah Suphi (Tanrıöver) 16 Aralık 1920’de<br />

Maârif Vekili seçilmi tir.<br />

Hamdullah Suphi Maârif Vekili (Millî E itim Bakanı)<br />

seçildi inde, r at Heyeti üyesi olarak Ankara dı ında,<br />

Antalya’da bulunmaktaydı. Millî mar yarı ması süresinin<br />

dolmasına da bir hafta kalmı tı. Bu durum kar ısında, Bolu<br />

Milletvekili Tunalı Hilmi Bey, TBMM Ba kanlı ına öyle<br />

bir takrir (yazılı teklif-önerge) verdi:<br />

“Büyük Millet Meclisi Riyaset-i Celilesine,<br />

Maârif Vekâletince müsabakaya vaz’edilmi olan<br />

millî mar bundan dört gün sonra intihap edilecektir. Halbuki<br />

Vekâlet’te tebeddül vâki olmu ve yeni Vekil Hamdullah<br />

Suphi Bey de uzaklarda bulunmu oldu undan müsabaka<br />

müddetinin bir ay daha temdit edilmesi lüzumunun<br />

âcilen Maârif Vekâletine tebli ini teklif ederim.”<br />

Tunalı Hilmi Beyin teklifi, 18 Aralık 1920 günü Meclis’te<br />

kabul edilir. Böylece yarı ma tarihi, bir ay daha uzatılmı<br />

oldu u gibi, Yeni Bakan Hamdullah Suphi’nin konuya<br />

e ilmesi için zaman kazanması sa lanmı tır.<br />

Hamdullah Suphi, millî mar yarı ması üzerinde ciddiyetle<br />

durur. Yarı ma süresi sona erdi inde, yarı maya 724<br />

iirin katıldı ı tespit edilmi tir. 1 Kendisi de bir air ve edebi-<br />

1 stiklâl Mar ı yarı masına katılan iirlerle ilgili bu sayı, E ref Edib’in –<br />

Mehmet Âkif, s.72 - tespitidir. Di er kaynaklar da buradan almı lardır.<br />

Hamdullah Suphi de “700 bu kadar iir toplandı” diyerek bu sayıyı bir<br />

çe it teyit etmektedir.<br />

27


28<br />

smail ACAR<br />

yatçı olan Hamdullah Suphi, gelen iirleri titizlikle inceleyip<br />

de erlendirir; ancak hiç birini millî mar olacak de erde<br />

bulmaz. Yarı maya katılan bu 724 iir içinde, Hamdullah<br />

Suphi’nin yakından tanıdı ı Mehmet Âkif’e ait bir iir yoktur.<br />

Çünkü Mehmet Âkif, dostlarının bütün ısrarlarına<br />

ra men, sonunda para ödülü oldu u için yarı maya katılmamı<br />

tır. Âkif bu günlerde Kastamonu’da bulunmaktadır.<br />

“Burada Duracak Zaman De il”<br />

Mehmet Âkif Millî Mücadele’de<br />

Mehmet Âkif, özellikle 1912’de yayımladı ı kinci<br />

Safahat Süleymaniye Kürsüsünde adlı eserinden itibaren<br />

ortaya koyup savundu u ttihad-ı slâmcı ( slâm Birli i siyaseti)<br />

fikirleri ve idealist ahsiyetiyle, Balkan Sava ı (1912-1913) ve<br />

Birinci Dünya Sava ı (1914-1918) yıllarında, ba ta Müslüman<br />

<strong>Türk</strong> milleti olmak üzere bütün slâm dünyasını uyandırıp,<br />

içine dü tü ü siyasi ve sosyal peri anlıktan kurtarmak için<br />

çalı tı 1 . Resmî görevler üstlenerek Almanya’dan Arabistan’a<br />

kadar seyahatlere katıldı. Bütün emeli, slâm dünyasının lideri<br />

ve merkezi olarak gördü ü Osmanlı-<strong>Türk</strong> Devleti’nin<br />

da ılıp yıkılmasını önlemek; bütün dünya Müslümanları’nı,<br />

siyasi, sosyal, kültürel yönden kalkınıp geli mi ; slâm’ı<br />

olması gerekti i gibi do ru anlayıp hakkıyla ya ayan toplumlar<br />

olarak görmekti. Bunun yolu da din karde li i etrafında<br />

toplanıp birlik olmak ve çalı maktı.<br />

Fakat, bekledikleri olmadı ı gibi, Osmanlı tebaası<br />

Müslüman kavimler de (özellikle Arnavut ve Arap tebaa)<br />

kavmiyetçilik davası güderek (bugüne göre etnik bölücülük yapa-<br />

1 Sema U urcan, Mehmet Âkif’in iirlerinde sava , Ölümünün 50. Yılında<br />

Mehmet Âkif Ersoy, M.Ü. Fen-Ed. Fak. Y. st. 1986.


Açıklamalı ST KLÂL MAR I ve GENÇL E H TABE<br />

rak) Osmanlı Devleti’nin parçalanıp yıkılmasını kolayla tırdılar.<br />

1 Âkif, Birinci Dünya Sava ı içinde görevli olarak gitti<br />

i Arabistan’da slâm Dünyası’nın peri anlı ını ve çökü ünü,<br />

Müslüman Araplar’ın Osmanlı’ya kar ı aldıkları tavrı<br />

bizzat gördü.<br />

Bütün bunların üstüne, Birinci Dünya Sava ı sonunda<br />

Osmanlı Devleti’nin yenilmi olması ve bir de Yahya Kemal’in<br />

ifadesiyle 30 Ekim 1918’de, “ nsan o luna bir eyn 2<br />

olan Mütareke”nin 3 kabul edilmesi, Ümit ve azim dolu<br />

idealist Âkif’te bedbinlik ve ümitsizlik duyguları uyandırdı.<br />

Âkif, kendisinde ümitsizlik ve bedbinlik uyandıran slâm<br />

Dünyası’nı, Yedinci Safahat Gölgeler’e aldı ı “ ark” adlı<br />

iirinde bütün peri anlı ı ve acıklı hali ile tasvir etmi tir.<br />

Ancak, gördüklerine ra men o, kabahati, kusuru veya eksikli<br />

i yine de ba kasına yüklemez; kendisini yetersiz bulur.<br />

1919’da yazdı ı yine Gölgeler’deki “Hüsran” adlı iirinde,<br />

bedbinli iyle beraber çaresizli ini, ba arısızlı ını âdeta inleyerek<br />

haykırır:<br />

1 <strong>Genel</strong> olarak “ ttihad-ı slâmcı” veya “siyasi slâmcı” kategori içinde<br />

sayılan Âkif, esasen bugünkü anlamda <strong>Türk</strong> milleti ve <strong>Türk</strong> milliyetçili i<br />

aleyhtarı sayılmamalıdır. Âkif’in kar ı oldu u “kavmiyetçilik”, Müslüman<br />

Osmanlı-<strong>Türk</strong> Devlet’inin, o günün siyasi-sosyal artları içinde ayrılıkçılık-bölücülük<br />

yapılarak zayıflatılmasıdır. O istiyordu ki Osmanlı<br />

Devleti her kavimden Müslüman tebaası ile Hıristiyan Batı kar ısında<br />

birlik ve bütünlük içinde bulunsun ve güçlü olsun. Osmanlı dı ındaki<br />

Müslümanlar da stiklâllerini kazanarak dayanı ma içinde olsunlar. Bütün<br />

bunlar için, çalı mak ve slâm’ı do ru anlayıp aslî ekliyle ya amak<br />

lâzımdır.<br />

2 eyn: leke, yüz karası.<br />

3 Osmanılı Devleti’nin yenilgiyi kabul edip 30 Ekim 1918’de imzaladı ı<br />

Mondros Ate Kesme Anla ması.<br />

29


30<br />

smail ACAR<br />

Hüsran<br />

Ben böyle bakıp durmayacaktım, dili ba lı,<br />

slâm’ı uyandırmak için haykıracaktım.<br />

Gür hisli, gür imanlı beyinler, co ar ancak,<br />

Ben zaten uzun boylu dü ünmekten uzaktım!<br />

Haykır! Kime,lâkin? Hani sahipleri yurdun?<br />

Ellerdi yatanlar, sa a baktım, sola baktım;<br />

Feryâdımı artık bo arak, na’ ını, tuttum,<br />

Bin parça edip i’rime gömdüm de bıraktım.<br />

Seller gibi, vâdiyi enînim saracakken,<br />

Hiç a lamadan, gizli inen ya gibi aktım.<br />

Yoktur elemimden u sa ır kubbede bir iz;<br />

nler “Safahat”ımdaki Hüsrân bile sessiz!<br />

(Safahat, s. 447)<br />

Mehmet Âkif, “ ark” adlı iirinde tasvir etti i manzaraların<br />

sebep oldu u kötümserli e ve hüsrana ra men, aynı<br />

yıl (1919’da) yayımladı ı “Yeis Yok”, “Azimden Sonra Tevekkül”<br />

adlı iirlerinde yine de “Müslümanlar’ı uyandırma”<br />

ümitleri ta ıdı ını göstermektedir. Onun ümit ve heyecanını<br />

yeniden tazeleyen asıl hareket ise, Millî Mücadele’nin<br />

ba laması olmu tur.<br />

Mütareke’den sonra, yer yer i gallerin ba laması üzerine,<br />

<strong>Türk</strong>iye’nin çe itli bölgelerinde Redd-i lhak veya Müdafaa-yı<br />

Hukuk derneklerinin kurulması; Yunanlılar’ın 15<br />

Mayıs 1919’da zmir’i i gali üzerine, Balıkesir’de toplantıların<br />

yapılıp Ayvalık cephesinde lk kur unun atılması (29<br />

Mayıs 1919) gibi hareketler, Mehmet Âkif’in bekledi i uyanı<br />

ın i aretleri olabilirdi. te bunun için ümit ve heyecanı<br />

tazelendi. Darül Hikmetil slâmiye Ba kâtipli i 1 görevini<br />

sürdürdü ü bu günlerde, ilk fırsatta Balıkesir’e ko tu.<br />

1 10 Mart 1918 tarihli bir kanunla ttihat -Terakki idaresi tarafından<br />

eyhülislâmlı a ba lı olarak kurulan ilmî kurulu .


Açıklamalı ST KLÂL MAR I ve GENÇL E H TABE<br />

Balıkesir’de ba latılan Kuva-yı Millîye hareketini yakından<br />

takip eden Âkif, Balıkesir’e gitme e karar verdi i bir<br />

gün Sebilürre at idarehanesine heyecanlı bir halde gelerek<br />

E ref Edib’e:<br />

“-Haydi hazırlan, gidiyoruz,”dedi.<br />

E ref Edip, onun bu haline bir mana verememi ti.<br />

a kın bir halde:<br />

“Nereye Üstad?” diye sordu.<br />

“Harekât-ı Millîyenin ba ladı ı yere! Artık burada<br />

duramam!” diye cevap verdi.<br />

Mehmet Âkif, 1920 Ocak ayı sonlarına do ru Balıkesir’e<br />

varmı , bir süre burada kalarak konu malar yapmı ,<br />

halkı Kuva-yı Millîye hareketine te vik etmi tir.<br />

Mehmet Âkif’in Balıkesir’e giderek, ba latılan Millî<br />

Mücadele hareketini desteklemesi harekete fiilen katılması,<br />

hayatının dönüm noktalarından biridir. Böylece Âkif,<br />

stanbul Hükümetine kar ı, tercihini ortaya koymu tur. Nitekim,<br />

stanbul’a dönü ünden bir süre sonra, Balıkesir’e<br />

izinsiz giderek Kuva-yı Millîye’yi desteklemesinden dolayı<br />

hakkında soru turma açılmı , Darülhikmeti’l slâmiye’deki<br />

görevinden (3 Mayıs 1920) azledilmi tir.<br />

Mehmet Âkif’in Balıkesir’den stanbul’a döndü ü<br />

günlerde önemli geli meler olmaktadır. 16 Mart 1920’de stanbul<br />

i gal edilir; Ankara’da Meclis açılmak üzeredir. te<br />

bu günlerde Âkif, Ankara’ya geçmeye karar verir. Bir bilgiye<br />

göre, Ankara’dan “halkı ir at için davet” edilir. 1 Bu geli<br />

meler üzerine Ankara’ya hareket etme e karar verdi i bir<br />

gün (1920 Nisan sonları) Sebilürre at müdürü E ref Edib’e<br />

unları söyler:<br />

1 M.E. Er irgil, slâmcı Bir airin Romanı, s.339-340.<br />

31


32<br />

smail ACAR<br />

“Artık burada duracak zaman de ildir. Gidip çalı -<br />

mak lâzım. Bizim tarafımızdan halkı tenvire (aydınlatmaya)<br />

ihtiyaç varmı ; ça ırıyorlar. Mutlaka gitmeliyiz. Ben yarın<br />

Ankara’ya hareket ediyorum. Hiç kimsenin haberi olmasın.<br />

Sen de idarehanenin i lerini derle topla, Sebilürre at<br />

kli esini al, arkamdan gel. Me ihat’takilerle de temas et,<br />

Harekât-ı Milliye aleyhinde bir halt etmesinler.” 1<br />

stanbul’dan yanına 12 ya ındaki o lu Emin’i de alarak<br />

Nisan ayı sonlarında yola çıkan Âkif, 9 Mayıs 1920 günü<br />

Ankara’ya varır; Taceddin Dergâhı’na yerle ir.<br />

Mehmet Âkif’in, E ref Edib’e, “Artık burada duracak<br />

zaman de ildir. Gidip çalı mak lâzım. Bizim tarafımızdan<br />

halkı tenvire ihtiyaç varmı ; ça ırıyorlar. Mutlaka gitmeliyiz.<br />

Ben yarın Ankara’ya hareket ediyorum.” dedi i<br />

günlerde, Ankara’da <strong>Türk</strong>iye Büyük Millet Meclis’i açılmı<br />

tır. Âkif de milletvekili seçtirilecektir. Bunun için, Âkif<br />

henüz Ankara yollarındayken Millî Mücadele’nin Lideri<br />

Mustafa Kemal harekete geçmi ; Konya’daki 12. Kolordu<br />

Komutanı Albay Fahrettin (Altay)Beye, ifreli bir telgraf<br />

göndermi tir. Telgraf metni öyledir: 2<br />

1 E ref Edip, Mehmet Âkif,s.139.<br />

2 Telgraf metni için bak. Dr. Fethi Teveto lu, Gazi Mustafa Kemal- air<br />

Mehmet Âkif, <strong>Türk</strong> Yurdu-Âkif Özel sayısı, Aralık-1987.


Açıklamalı ST KLÂL MAR I ve GENÇL E H TABE<br />

ifre – Telgraf,<br />

Konya’da 12. Kolordu Kumandanı Fahrettin<br />

Beyefendiye,<br />

Ankara 29.4. 1336 (1920)<br />

stifasında musır bulunan Burdur Livası BMM azası<br />

ve ahz-ı asker reisi Miralay smail Beyefendi’nin yerine,<br />

liva-yı mezkur BMM âzâlı ına, Ankara’da bulunan air<br />

Mehmet Âkif Beyefendi’nin intihabının temin ve neticenin<br />

i ’ar buyurulmasını rica ederim.<br />

BMM Reisi<br />

Mustafa Kemal<br />

Söz konusu telgraf, Mehmet Âkif’in Ankara’ya gelece<br />

inin, Mustafa Kemal tarafından bilindi ini göstermektedir.<br />

Mehmet Âkif, Ankara’ya geçme e karar verdi i veya<br />

Ankara’dan ça rıldı ı günlerde, “Safahat”ın ilk be kitabını<br />

yayımlamı , ünlü ve sevilen bir ahsiyetti. Halkı Millî Mücadele’ye<br />

te vik etmek veya Millî Mücadele’ye kar ı yer yer<br />

ortaya çıkan isyan hareketlerini önlemek için Âkif gibi, milletin<br />

ruhunu bilen ve sevilen ahsiyetlere ihtiyaç vardı. Halkı<br />

aydınlatmak ve Millî Mücadele’ye te vik için Meclis’te<br />

“Heyet-i r adiyeler” kurulmu tur. 1 Âkif, Ankara’ya varmasından<br />

kısa bir süre sonra, görevli olarak E ki ehir ve civarına<br />

gider.<br />

E ki ehir’den Ankara’ya dönen Âkif, milletvekili seçilece<br />

i Burdurlular tarafından Burdur’a davet edilir. O lu<br />

Emin’le beraber Burdur’a gider. Burada halka çe itli konu -<br />

1 “ r at Heyeti” adıyla halkı aydınlatma çalı maları, Me rutiyet devrinde<br />

de 1913’te ttihat Terakki daresi tarafından kurulan, Müdafaa-yı Milliye<br />

Cemiyeti tarafından yapılmı tır. Âkif, bu çalı malarda da birinci derecede<br />

görev almı tır.<br />

33


34<br />

smail ACAR<br />

malar yapar. Burdur’dan Antalya’ya geçer. Büyük ihtimalle,<br />

Antalya dönü ünde veya bu günlerde Burdur Milletvekili<br />

olarak Meclis’e girer. Âkif’in, “Konya isyanı dönü ünde<br />

milletvekili seçildi i” eklindeki bilgi yanlı olmalıdır. Çünkü<br />

Âkif, 4 Haziran 1920’de Milletvekili olarak Meclis’e katılmı<br />

tır. 1 Konya’ya gidi i daha sonradır.<br />

Âkif’in, TBMM’ne birkaç ki i ile birlikte Konya’ya<br />

gönderilmesi teklifini yapan Hamdullah Suphi’dir. Hamdullah<br />

Suphi, 19 Mayıs 1920 günü Meclis’te yaptı ı konu mada,<br />

“Mehmet Âkif Bey gibi bütün memlekette büyük hürmet kazanan<br />

bir büyük adamı hemen Meclis-i âliniz arasından intihap<br />

edilecek bir iki zat ile beraber oraya yollasak” teklifini<br />

yapar. Meclis’te kabul edilen bu tekliften sonra, Hamdullah<br />

Suphi, Mehmet Âkif ve birkaç milletvekili, Haziran ortalarında<br />

Konya’ya gider. 2<br />

Mehmet Âkif, sözünü etti imiz gibi, Ankara’ya varıından<br />

hemen sonra, Eski ehir, Burdur, Antalya, Afyon,<br />

Konya ve çevrelerinde de halkı aydınlatmak, Millî Mücadele’yi<br />

desteklemelerini sa lamak üzere dola ır. En son, isyan<br />

sebebiyle gitti i Konya çevresinden Ankara’ya döner.<br />

Bir süre Ankara’da kalır. 1920 Ekim sonlarına do ru, Sebilürre<br />

at yayın müdürü E ref Edib’ten Kastamonu’ya geldi i<br />

haberini alır. Haber üzerine Kastamonu’ya hareket eder.<br />

Kastamonu’da yayımlanan Açık Söz gazetesi, 21 Ekim 1920<br />

günü, “Büyük slâm airi, edîb-i a’zam Mehmed Âkif Beyefendi”nin<br />

“iki gün önce” ehre geldi ini duyurur.<br />

1 Âkif’in Milletvekili mazbatası aldı ı tarih için bak. Dr. Zeki Çevik,<br />

Millî Mücadele’de Müdafaa-i Hukuk’tan Halk Fırkasına Geçi , Ank.<br />

2003, AAM. Yay. S.<br />

2 Yard. Doç. Dr. Halim Serarslan, Hamdullah Suphi Tanrıöver,<br />

Ank.1995, s. 95.


Açıklamalı ST KLÂL MAR I ve GENÇL E H TABE<br />

Kastamonu’da üç ay kadar kalan Âkif, E ref Edib’le<br />

beraber burada Sebilürre ad’ı üç sayı yayımlar. Kastamonu<br />

ve çevresinde halkı ir ada devam eder. Kastamonu’ya geliinden<br />

sonraki ilk Cuma günü Nasrullah Camii’nde yaptı ı<br />

ünlü konu ma, bütün memlekette büyük yankı yapar. Konu -<br />

ma metni, 25 Kasım 1920 günlü Sebilürre ad’da basılarak<br />

bütün illere da ıtılır. 1<br />

Millî Mar ımızın yazılma Hikâyesi<br />

stiklâl Mar ı’nı Âkif Yazmalı<br />

Mehmet Âkif, Kastamonu’da E ref Edib’le beraber<br />

bir taraftan Sebilürre ad’ı yayımlayıp bir taraftan da halkı<br />

aydınlatma çalı malarını sürdürdü ü günlerde, Ankara’da<br />

Maârif Vekâleti, “milletimizin giri ti i stiklâl mücadelesini<br />

ifade ve terennüm edecek bir stiklâl Mar ı müsabakası”<br />

açmı , gazetelere verilen ilânlarla bütün <strong>Türk</strong> airlerine duyurulmu<br />

tu (25 Ekim 1920?). lânda, yarı ma süresinin iki ay<br />

oldu u ve 23 Aralık 1920’de sona erece i bildiriliyordu. Ancak,<br />

Dr. Rıza Nur’un Bakanlıktan ayrılıp yerine Hamdullah<br />

Suphi’nin seçilmesi yani Bakan de i ikli i sebebiyle yarı -<br />

manın süresi bir ay daha uzatılmı tı.<br />

stiklâl Mar ı yarı ması açısından bütün bu geli meler<br />

olurken Âkif, belirtti imiz gibi Kastamonu’dadır; fakat<br />

yarı madan haberi vardır. 2 Ancak yarı maya “içinde para<br />

söz konusu oldu u için” ısrarlara ra men katılmamaktadır.<br />

1 Yard. Doç. Dr. Abdullah Uçman, “Mehmet Âkif ve Millî Mücadele”<br />

,Ölümünün 50.Yılında Mehmet Âkif, Marmara. Ünv. yay., st 1986,<br />

içinde,s.23.<br />

2 Yarı ma ilânı, Kastamonu’da Açık Söz gazetesinin 11 Kasım 1920<br />

günkü nüshasında da haber olarak verilmi tir.<br />

35


36<br />

smail ACAR<br />

Maârif Vekili (Millî E itim Bakanı) Hamdullah Suphi<br />

ise, millî mar konusunun sürüncemede kalmasını istemez.<br />

lk iki aylık ilân süresi içinde, yarı maya katılan 724<br />

iiri titizlikle inceler, iirlerin hiç birini millî mar olacak deerde<br />

bulmaz. Tabii bu iirlerin içinde Âkif’in iiri yoktur.<br />

Hamdullah Suphi, istenilen mar ın Âkif tarafından yazılabilece<br />

ini dü ünür; Âkif’e mar ı yazdırmanın yollarını arar. -<br />

te bu günlerde (5 ubat 1920), Meclis’te Mehmet Âkif’in yakın<br />

dostu Karesi (Balıkesir) Milletvekili Hasan Basri (Çantay)<br />

Beyi bulup, Âkif’in ikna edilmesine yardımcı olmasını<br />

ister.<br />

Hasan Basri Çantay, Maârif Vekili Hamdullah Suphi<br />

ile aralarında geçen görü meyi öyle naklediyor:<br />

“Meclis salonlarında Vekil Hamdullah Suphi ile karıla<br />

tım. Yanıma gelerek beni bir tarafa çekti. Ve:<br />

-‘Basri Bey’ dedi.<br />

-‘Biliyorsunuz ki bir stiklâl Mar ı yazılabilmesi için<br />

açmı oldu umuz müsabakaya 700 bu kadar iir geldi. Fakat,<br />

bunların içinde mar olabilecek kudrette bir iir bulamadık.<br />

Böyle bir iiri ancak Âkif Bey yazabilir. Sizin de yakın<br />

arkada ınız olması hasebiyle kendisine rica ederseniz<br />

müsbet bir tesir husule gelir zannederim.”<br />

“Cevap verdim:<br />

- Âkif Bey müsabaka eklini ve ikramiyeyi kabul etmiyor.<br />

E er bir çare ve bir ekil bulursanız yazdırmaya<br />

çalı ırım.<br />

Dü ündü, ‘dur’ dedi.<br />

- Ben kendisine bir tezkire yazayım. Arzusuna tâbi<br />

olaca ımızı bildireyim. Fakat tezkireyi kendisine siz veriniz...<br />

Ben de muvafık gördüm. Yarım saat sonra u tezkireyi<br />

getirip bana verdi.”


Açıklamalı ST KLÂL MAR I ve GENÇL E H TABE<br />

Hasan Basri Çantay, Muhiddin Nalbando lu ile yaptı<br />

ı konu mada da tezkire konusunda u ifadeleri kullanıyor:<br />

“- Mademki öyle dü ünüyorsunuz, Âkif bey’e hitaben<br />

Vekâlet eliyle bir tezkere yazınız, ben de kendileri nezdinde<br />

te ebbüse geçeyim! Dedim.”<br />

Hasan Basri Çantay’ın, Maârif Vekili Hamdullah<br />

Suphi’nin Mehmet Âkif’e hitaben yazdı ını bildirdi i, “Tezkire”<br />

(resmî mektup ) metni öyledir 1 :<br />

“Pek aziz ve muhterem efendim,<br />

stiklâl Mar ı için açılan müsâbakaya i tirak buyurmamalarındaki<br />

sebebin izalesi için pek çok tedbirler vardır.<br />

Zât-ı üstâdânelerinin matlup iiri vücuda getirmeleri maksadın<br />

husûlü için son çare olarak kalmı tır. Asîl endi enizin<br />

icap etti i ne varsa hepsini yaparız. Memleketi bu<br />

müessir telkin ve tehyîc vâsıtasından mahrûm bırakmamanızı<br />

reca ve bu vesile ile en derin hürmet ve muhabbetimi<br />

arz ve tekrar eylerim efendim.<br />

5 ubat 1337 (1921)<br />

Umur-ı Maârif Vekili<br />

Hamdullah Suphi”<br />

Hasan Basri Çantay, bu “Tezkere”yi Âkif’e gösterip<br />

göstermeme konusunda çeli kili bilgiler vermektedir. Ancak<br />

Âkif’in bundan haberdâr oldu u muhakkaktır. Ba ka kaynaklarda,<br />

Hamdullah Suphi’nin Âkif’i Taceddin Dergâhı’ında<br />

ziyaret etti i belirtilmektedir. Ayrıca Hamdullah<br />

1 Konu malar ve metin için bak.<br />

-Hasan Basri Çantay, Âkifnâme (Mehmet Âkif), st. 1966, s.62;<br />

- Muhddin Nalbando lu, stiklâl Mar ımızın Tarihi, st. 1964, 65-68.<br />

37


38<br />

smail ACAR<br />

Suphi Meclis konu malarında, Mar hakkında bilgi verirken,<br />

“Âkif’e Müracaat etti ini” ifade etmektedir.<br />

“Tezkere” meselesinden sonra, Hasan Basri Bey sorumluluk<br />

altına girmi tir. Âkif’i ikna edecek bir çare dü ünür.<br />

Buldu u çareyi ve ikna etmek için aralarında geçen konu<br />

maları yine Hasan Basri Çantay, öyle anlatıyor:<br />

“Meclis’te Âkif ile yan yana oturuyoruz. Çantamdan<br />

bir kâ ıt parçası çıkardım. Ciddî ve dü ünceli bir tavır ile sıranın<br />

üstüne kapandım, gûya bir ey yazmaya hazırlanmı -<br />

tım. Üstâd ile konu uyoruz:<br />

-Neye dü ünüyorsun Basri?<br />

-Mâni olma i im var!<br />

-Peki. Bir ey mi yazacaksın?<br />

-Evet.<br />

-Ben mâni olacaksam kalkayım.<br />

-Hayır, hiç olmazsa ilhamından ruhuma bir ey sıçrar.<br />

-Anlamadım.<br />

- iir yazaca ım da...<br />

-Ne iiri?<br />

-Ne iiri olacak. stiklâl iiri! Artık onu yazmak bize<br />

dü tü.<br />

-Gelen iirler ne olmu ?<br />

-Be enilmemi .<br />

-(Kemâl-i teessürle:) Yâ!<br />

-Üstâd, bu mar ı biz yazaca ız.<br />

-Yazalım , amma erâiti berbad!<br />

-Hayır erâit filân yok. Siz yazarsanız müsabaka ekli<br />

kalkacak.<br />

-Olmaz, kaldırılamaz, ilân edildi.


Açıklamalı ST KLÂL MAR I ve GENÇL E H TABE<br />

-Canım, Vekâlet buna bir ekil bulacak. Sizin marınız<br />

yine resmen Meclis’te kabûl edilecek, güne varken yıldızı<br />

kim arar?<br />

-Peki, bir de ikramiye vardı?<br />

-Tabiî alacaksınız!<br />

-Vallâhi almam.<br />

-Yahu, lâtife ediyorum,onu da bir hayır müessesesine<br />

veririz. Siz bunları dü ünmeyin!<br />

-Vekâlet kabûl edecek mi ya?<br />

-Ben Hamdullah Suphi Beyle görü tüm. Mutabık kaldık.<br />

Hattâ sizin nâmınıza söz bile verdim!<br />

-Söz mü verdiniz, söz mü verdiniz?<br />

-Evet!<br />

-Peki ne yapaca ız?<br />

-Yazaca ız!<br />

Tekrar tekrar, ‘Söz verdin mi?’ diye sorduktan sonra<br />

ve benden aynı cevabı aldıktan sonra, elimdeki kâ ıda sarıldı,<br />

kalemini eline aldı. Benim daldı ım yapma hayâle imdi<br />

gerçekten o dalmı tı.” 1<br />

Hamdullah Suphi’nin gayreti ve Hasan Basri Çantay’ın<br />

tavassut ve teklifi ile Âkif, stiklâl Mar ı’nı yazmayı<br />

kabûl ediyor ve yazıyor.<br />

Mehmet Âkif, ölümünden altı ay kadar önce, Ferudun<br />

Kandemir’in,<br />

“- stiklâl Mar ’nı nasıl yazdınız?” sorusu üzerine,<br />

yava ça yata ından do ruluyor, yastıklara yaslanıyor, sesi<br />

birden canlanıyor ve öyle konu uyor:<br />

“Do acaktır sana va’detti i günler Hakk’ın!...<br />

Kim bilir, belki yarın... belki yarından da yakın.<br />

1 H.Basri Çantay, a.g.e.,s.63<br />

39


40<br />

smail ACAR<br />

Bu, ümitle, imanla yazılır. O zamanı dü ünün... manım<br />

olmasaydı yazabilir miydim? Zaten ben, ba ka türlü<br />

dü ünüp, ba ka türlü yazanlardan de ilim. Bu, elimden gelmez.<br />

çimde ne varsa, bütün duygularım yazılarımdadır... u<br />

var ki, stiklâl Mar ı’nın iir olmak üzere bir kıymeti yoktur;<br />

ancak tarihî de eri vardır.<br />

Binbir fecâyi kar ısında bunalan ruhların ızdıraplar<br />

içinde halâs 1 dakikalarını bekledi i bir zamanda yazılan o<br />

mar , o günlerin kıymetli bir hatırasıdır. O iir, milletin o<br />

günkü heyecanının bir ifadesidir.”<br />

Âkif, stiklâl Mar ı’nı -ve Ankara’da yazdı ı di er iirlerini-<br />

Ankara’da bulundu u sürece kaldı ı Taceddin Dergâhı’nda 2<br />

yazmı tır. Dergâh’ta kendisiyle beraber kalan dostu E ref<br />

Edib, Âkif’in stiklâl Mar ı yazma çalı malarını, öyle anlatıyor:<br />

“Taceddin Dergâhı’nda Mar ’ı yazarken çok zaman<br />

‘isti rakla’ kendinden geçerek ulvî bir âleme daldı ı,<br />

mâverâdan bir ses bekler gibi oldu u demler vardı:<br />

-Yüzlerce asır <strong>Türk</strong> milletiyle beraber ya ayacak olan<br />

bu mar ı ne vakit okusam, Taceddin Dergâhı’nda Üstâd’ın<br />

bu iiri yazarken dü ündü ü zamanları hatırlarım:<br />

Odanın bir tarafına çekilmi , elinde ufak bir kâ ıt...<br />

Tefekküre dalmı ... Ara sıra bir kelime yazıyor... Bazen yazdı<br />

ını çiziyor... Sonra tekrar yazıyor... Bazen saatlerce dü ünüyor...<br />

Bazen bir beyit üzerinde günlerce u ra tı ı olurdu.”<br />

1 halâs: kurtulu ,kurtulma.<br />

2 Taceddin Dergâh’ı, Taceddin-i Veli’nin bir zamanlar dergâh olarak<br />

kullandı ı, torunlarından Taceddin Efendi’nin Âkif’in ikametine verdi i<br />

tek katlı bahçeli bina. imdi Hacettepe Ünv. sınırları içindedir. 1973’te<br />

“Mehmet Âkif Müzesi” haline getirilmi se de gerekli ilgiden mahrumdur.<br />

stiklâl Mar ımız bu binanın bir odasında yazılmı tır.


Açıklamalı ST KLÂL MAR I ve GENÇL E H TABE<br />

Cemal Kutay da, olayın ahidi olan bir zattan,<br />

Âkif’in, Mar ’ı yazdı ı günlere dair dinledi i bir hatırayı<br />

öyle naklediyor:<br />

“Ankara’nın Siraceddin Mahallesi’ndeki Ta Medresenin<br />

me rutası olan tek katlı yapının (Taceddin Dergâhı)<br />

üçüncü odasında stiklâl Mar ı’nı yazma a ba lar. Bir gece<br />

birden uyanmı ; kâ ıt aramı ... Yok... Halbuki ilham heyecanlı<br />

ba rından bir pınar gibi akıyor... Elinde kur un kalem,<br />

yer yata ının sa ındaki duvara dönmü :<br />

Ben ezelden beridir hür ya adım, hür ya arım;<br />

Hangi çılgın, bana zincir vuracakmı ? a arım!<br />

Kükremi sel gibiyim; bendimi çi ner, a arım;<br />

Yırtarım da ları, enginlere sı mam, ta arım.<br />

Sabah namazına kalkan oda kom usu Hafız Bekir<br />

Efendi (Konya Mebusu), Mehmet Âkif’i elinde çakısı, duvardaki<br />

kıtayı silerken görmü .” 1<br />

stiklâl Mar ı’nı yazdı ı günlerde Meclis’e de devam<br />

eden Âkif, Hasan Basri Bey’in bildirdi ine göre burada da<br />

kendinden geçer bir halde çalı malarını sürdürmü tür.<br />

Mehmet Âkif, stiklâl Mar ı’nı inanılmaz derecede<br />

kısa bir zamanda yazmı tır. Bunda, kendisine “48 saat süremiz<br />

kaldı” diyen Hasan Basri Bey’in payı elbette büyüktür.<br />

stiklâl Mar ımız, 5 ubat-17 ubat 1921 günleri arasında<br />

yazılmı tır. stiklâl Mar ı’nı ortalama 10 gün içinde yazan<br />

Âkif, metni ( iiri) imzasız olarak, Maârif Vekâleti’ne göndermi<br />

tir. iir, yine Âkif tarafından 17 ubat’ta Sebilürread’da,<br />

“Kahraman ordumuza” ithafıyla yayımlanmı tır.<br />

Âkif’in, kendi el yazısıyla yazıp Kastamonu’da yayımlanan<br />

1 Cemal Kutay, <strong>Türk</strong>iye stiklâl ve Hürriyet Mücadeleleri Tarihi, C.4’ten<br />

Naklen M. Nalbando lu, a.g.e.,s.78.<br />

41


42<br />

smail ACAR<br />

Açık Söz gazetesine gönderdi i bir nüsha da 21 ubat<br />

1921’de yayımlanmı tır.<br />

Mehmet Âkif’in millî mar adayı iirini yazıp tamamladı<br />

ı, Ankara’da kısa sürede duyulunca, yarı maya katılan<br />

bazı iirler geri çekilmi tir.<br />

Mehmet Âkif’in “ stiklâl Mar ı” iirini Bakanlı a<br />

göndermesinden sonra, Meclis’te bu konu için kurulan Edebiyat<br />

Heyeti’nce, Âkif’inki de dahil üç eser seçilerek Bakan<br />

Hamdullah Suphi tarafından, cephede askerlere okunmak<br />

üzere ordu komutanlıklarına gönderilmi ; be enilen eserin<br />

bildirilmesi istenmi tir.<br />

Millî E itim Bakanı Hamdullah Suphi, askerlerden<br />

gelen mektuplardan edindi i kanaati ve verdi i kararı öyle<br />

açıklıyor:<br />

“Âkif’in stiklâl Mar ı cephelerde neferlere okunmu<br />

ve kısa zaman zarfında gönderilen sitayi kâr mektuplardan<br />

edindi im intiba, bu eserin aradı ımız eser oldu una olan<br />

kanaatimi kuvvetlendirdi. Bunun üzerine karar verdim:<br />

Meclis’te önce Âkif Bey’in iirini okuyacaktım.” 1<br />

Kendisi de bir edebiyatçı olan Maârif Vekili Hamdullah<br />

Suphi, aradı ı millî mar olacak eseri buldu una kanaat<br />

getirince hemen harekete geçer, Bakanlıkça kurulan<br />

Edebî Heyetin seçti i yedi iir Meclis’e gönderilir. TBMM<br />

nin 26 ubat 1921’deki birle iminde, seçilen iirlerin basılarak<br />

Meclis üyelerine da ıtılmasına karar verilir. Birkaç gün<br />

sonra da Meclis’te görü ülecektir.<br />

1 Muhuddin Nalbando lu, stiklâl Mar ımızın Tarihi, st. 1964, s. 105.


Açıklamalı ST KLÂL MAR I ve GENÇL E H TABE<br />

“Kürsüden okuyunuz Hamdullah Bey”<br />

“ stiklâl Mar ı” Meclis Kürsüsünde<br />

Meclisin 26 ubat 1921’deki birle iminde bastırılarak<br />

milletvekillerine birer nüshasının da ıtılmasına karar verilen<br />

millî mar adayı eserlerin, kürsüden okunup görü ülmesi,<br />

Meclis’in 1 Mart 1337 (12 Mart 1921) günü yapılan kinci<br />

toplantı dönemi ikinci oturumunda, Karesi Mebusu Hasan<br />

Basri Bey ve Maârif Vekili Hamdullah Suphi Bey in<br />

verdikleri takrirle (yazılı teklif) gündeme alınmı tır. Tarihî<br />

günlerinden birini ya ayan Meclis’te, Ba kanlık kürsüsünde<br />

Mustafa Kemal bulunmaktadır. Mustafa Kemal, bir yıllık<br />

geli meleri de erlendiren açılı konu masını yapar. O gün<br />

Meclis’te, Birinci nönü Zaferi’nin kahramanı olarak Batı<br />

Cephesi Komutanı Miralay smet ( nönü) Bey de bulunmaktadır.<br />

Millî Mar görü melerinden önce, nönü Zaferini ve<br />

artık “pa a” olan Miralay smet Bey’i kutlamak için heyecanlı<br />

konu malar yapılmı tır. Bazı milletvekillerinin heyecanlı<br />

konu malarından sonra sıra gündemdeki stiklâl Mar ı<br />

teklifine gelmi tir. Kürsüde oturum Ba kanı, TBMM Ba -<br />

kanı Mustafa Kemal’dir ve kendisinden “Reis Pa a” olarak<br />

bahsedilmektedir:<br />

Meclis’teki stiklal Mar ı görü melerini o günün<br />

Meclis Zabıtlarından takip edelim :<br />

“Reis Pa a -Efendim! ki takrir vardır, arkada lardan<br />

Basri Beyin, Hamdullah Suphi Beyefendinin stiklâl<br />

Mar ının kürsüden okunmasına dair teklifleri var.<br />

Muhiddin Baha B. (Bursa) -Hangi stiklâl Mar ı,<br />

Basri Bey söylerler mi?<br />

Besim Atalay Bey (Kütahya) -Daha kabul edilmedi<br />

efendim, bir encümen te ekkül edecekti.<br />

43


44<br />

smail ACAR<br />

Hasan Basri B. (Karesi) -Maarif Vekâletince yedi tanesi<br />

intihap edilmi , bunlardan herhangi birisi okunsun.<br />

Reis Pa a -Maarif Vekâletince intihap edilmi olanlardan<br />

birisinin kıraatı tensip ediliyor.<br />

Muhiddin Baha B. (Bursa) -Hamdullah Suphi Bey,<br />

Basri Bey hangisini isterlerse okusunlar<br />

Reis Pa a -Efendim Basri Beyin bu teklifini kabul buyuranlar<br />

lûtfen ellerini kaldırsın... Kabul olunmu tur efendim.<br />

Reis -Hamdullah Suphi Beyefendi buyurun. ( imdi gelir<br />

sesleri). Maateessüf bu dakika için tehir ediyoruz. Geldikleri<br />

zaman söyleriz.”<br />

Bu arada, Karesi milletvekili Abdülgafur Efendi’nin<br />

celse sonunda bir dua okumasını isteyen bir teklif görü ülür.<br />

Hamdullah Suphi Bey de salona gelmi tir.<br />

“Reis Mustafa Kemal Pa a’nın i aretiyle, Maârif<br />

Vekili Hamdullah Suphi kürsüye ça ırılır:<br />

Reis Pa a - stiklâl Mar larından bir tanesinin kürsüden<br />

okunmasına Hayat-i Celile karar vermi ti.<br />

Hamdullah Suphi Bey (Antalya) -Arkada lar, hatırlarsınız<br />

Maârif Vekâleti son mücadelemizin rûhunu terennüm<br />

edecek bir mar için airlerimize müracaat etmi tir.<br />

Bir çok iirler geldi. Arada yedi tanesi en fazla evsafı haiz<br />

görülmü ve ayrılmı tır.<br />

Salih Ef. (Erzurum) - simleri nedir?<br />

Hamdullah Suphi B. -Ayrıca arz edilecektir. Yalnız<br />

Vekâlet yapmı oldu u tetkikâtta fevkalâde kuvvetli bir iir<br />

aramak lüzumunu hissetti i için ben ahsen Mehmet Âkif<br />

Beyefendi’ye müracaât ettim ve kendilerinin de bir iir yazmalarını<br />

rica ettim. Kendileri çok asil bir endi e ile tereddüt


Açıklamalı ST KLÂL MAR I ve GENÇL E H TABE<br />

gösterdiler. Bilirsiniz ki bu iirler için bir ikramiye vâdedilmi<br />

tir. Halbuki bunu kendi isimlerine takrip etmek arzusunda<br />

bulunmadıklarını ve bundan çekindiklerini izhar ettiler.<br />

Ben ahsen müracaât ettim, lâzım gelen tedâbiri alırız ve<br />

icabeden ilânı yaparız dedim. Bu artla büyük dinî airimiz<br />

bize fevkalâde nefis bir iir gönderdiler. Di er altı iirle<br />

birlikte nazar-ı tetkikinize arz edece iz.<br />

ntihap size aittir. Arkada lar reyimi ihsas ediyorum.<br />

Be enmek, takdir etmek hususunda hâiz-i hürriyetim. ntihabımı<br />

yapmı ım, fakat sizin intihabınız benim intihabımı<br />

nakzedebilir. Arkada lar bu size aittir efendim.”<br />

(Ünlü Hatip Hamdullah Suphi, Maârif Vekili sıfatıyla, Reis<br />

Mustafa Kemal tarafından davet edildi i Meclis kürsüsünden, stiklâl<br />

Mar ı için Mehmet Âkif’e ahsen müracaat etti ini; Âkif’in Mar olması<br />

için yazdı ı iiri, kendi adına çok be enip kararını verdi ini açıklar.<br />

Sonra da seçilen yedi iirden ilk olarak Âkif’in “ stiklâl Mar ı” adlı,<br />

imdiki resmî-millî mar ımızı okumaya ba lar.)<br />

stiklâl Mar ı<br />

1<br />

Korkma! Sönmez bu afaklarda yüzen al sancak<br />

( iddetli alkı lar)<br />

Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.<br />

O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak<br />

O benimdir, o benim milletimindir ancak.<br />

2<br />

Çatma; kurban olayım çehreni, ey nazlı hilâl,<br />

Kahraman ırkıma bir gül! Ne bu iddet, bu celâl?<br />

Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helâl...<br />

Hakkıdır, Hakk’a tapan , milletimin <strong>istiklâl</strong>.<br />

(Alkı lar)<br />

45


46<br />

smail ACAR<br />

3<br />

Ben ezelden beridir hür ya adım, hür ya arım,<br />

Hangi çılgın bana zincir vuracakmı ? a arım!<br />

Kükremi sel gibiyim; bendimi çi ner a arım;<br />

Yırtarım da ları, enginlere sı mam, ta arım.<br />

( iddetli alkı lar)<br />

4<br />

Garbın âfâkını sarmı sa çelik zırhlı duvar;<br />

Benim iman dolu gö süm gibi serhaddim var.<br />

Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı bo ar,<br />

“Medeniyyet!” dedi in tek di i kalmı canavar?<br />

( iddetli alkı lar)<br />

5<br />

Arkada ! Yurduma alçakları u ratma , sakın.<br />

Siper et gövdeni, dursun bu hayasızca akın.<br />

Do acaktır sana va’detti i günler Hakk’ın.<br />

Kim bilir belki yarın... belki yarından da yakın<br />

(Alkı lar)<br />

6<br />

Bastı ın yerleri “toprak!” diyerek geçme, tanı:<br />

Dü ün altındaki binlerce kefensiz yatanı.<br />

Sen ehid o lusun, incitme, yazıktır, atanı;<br />

Verme, dünyaları alsan da, bu cennet vatanı<br />

(Alkı lar)<br />

7<br />

Kim bu cennet vatanın u runa olmaz ki fedâ?<br />

(Alkı lar)<br />

üheda, fı kıracak, topra ı sıksan üheda!<br />

Canı, cananı, bütün varımı alsın da Hüdâ,<br />

Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüdâ.<br />

( n allâh sadaları)


Açıklamalı ST KLÂL MAR I ve GENÇL E H TABE<br />

8<br />

Ruhumun senden, ilâhi udur ancak emeli,<br />

De mesin ma’bedimin gö süne nâ-mahrem eli,<br />

Bu ezanlar -ki ahadetleri dinin temeli-<br />

Ebedî yurdumun üstünde benim inlemeli.<br />

9<br />

O zaman vecd ile bin secde eder -varsa- ta ım,<br />

Her cerihamdan, ilâhî bo anıp kanlı ya ım,<br />

Fı kırır ruh-u mücerret gibi yerden na’ ım;<br />

O zaman yükselerek ar a de er, belki, ba ım.<br />

(Alkı lar)<br />

10<br />

Dalgalan sen de afaklar gibi ey anlı hilâl!<br />

Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helâl.<br />

Ebediyyen sana yok, ırkıma yok izmihlâl:<br />

Hakkıdır, hür ya amı bayra ımın hürriyet;<br />

Hakkıdır; Hakk’a tapan milletimin stiklâl.<br />

(Sürekli alkı lar)<br />

Millî Mar ı, Meclis kürsüsünden heyecanla okuyan<br />

Maarif Vekili Hamdullah Suphi, edebiyatçı oldu u gibi devrin<br />

en ünlü bir hatibiydi. Zaten güzel olan iiri fevkalâde güzel<br />

okumu tu. Meclis heyecan ve alkı tufanı ile co mu tu.<br />

Bu heyecan ve co kunlu u anlatmak için, “Meclis’in, ‘Cumhuriyet’<br />

kelimesinden sonra en çok alkı ladı ı ‘ stiklâl<br />

Mar ı olmu tur” denilmektedir.<br />

Hamdullah Suphi, Mar ’ı okumasını, alkı lar ve göz<br />

ya ları içinde bitirirken, Nafia Vekili smail Fazıl Pa a, tekrar<br />

okunması için Maclis sıralarından haykırarak teklif ediyor.<br />

stek Üzerine Mar , ilkinden sonra üç defa daha okunuyor.<br />

Hamdullah Suphi okurken, Reis Mustafa Kemal dahil<br />

bütün milletvekilleri aya a kalkıp adeta elleri patlayıncaya<br />

kadar alkı lıyorlar.<br />

47


48<br />

smail ACAR<br />

O günleri ya ayanlardan Kâzım Nâmi (Duru), Meclis’te<br />

Âkif’in iirinden sonra, Hamdullah Suphi’nin di er altı<br />

iiri de okumak istedi ini, fakat Meclis’in kabul etmedi ini,<br />

bildirmektedir.<br />

Hamdullah Suphi, stiklâl Mar ı’nı Meclis kürsüsünden<br />

okuyu uyla ilgili hatıralarını öyle anlatmaktadır:<br />

“Mar ı, önce Meclis riyaset kürsüsünün altında,<br />

Meclis sıralarının hemen bitti i yerden okumu tum. Rahmetli<br />

Fazıl Pa a, Mar ’ın yeniden okunmasını ba ırarak teklif<br />

eden sözlerini:<br />

“-Kürsüden okuyunuz Hamdullah Bey; kürsüden!”<br />

diye bitiriyordu. Bu istekler tevali ettikçe (ard arda geldikçe),<br />

Meclis Reisi Gazi Mustafa Kemal Pa a tarafından mükerreren<br />

(tekrar tekrar) kürsüye davet edildim ki hayatımda bir<br />

mazhariyettir.”<br />

“- O gün pek heyecanlıydım. Âkif’in o ölmez eserini<br />

Büyük Millet Meclisi’nden ben okudum. Meclis tarafından<br />

büyük tezahüratla kar ılandı. Alkı landı; defalarca alkı landı.<br />

Meclis manzumeyi ayakta dinledi i gibi, Atatütürk de<br />

aya a kalkmı alkı lıyordu; herkes heyecan içindeydi.” 1<br />

stiklâl Mar ı’nın, metin olarak güzel oldu u kadar,<br />

Meclis’te, özellikle Hamdullah Suphi tarafından da bir o kadar<br />

güzel okunması, büyük tesir uyandırmı tı. Ertesi günü,<br />

Âkif’in Hamdullah Suphi’ye,“Öyle bir güzel okudun ki ben<br />

bile be endim.” dedi i hatıralarda bildirilmektedir.<br />

Yine Mar ’ın Meclis’te kabul edilmesinden sonra,<br />

Âkif, Hamdullah Suphi ile kar ıla ınca öyle diyecektir:<br />

“- Ben biraz güzel yazdım mı bilmem. Fakat sen, çok<br />

güzel okudun, onu bilirim.” 2<br />

1<br />

Hamdullah Suphi’nin anlattıkları için bak, M. Nalbando lu, a.g.e.,s.119<br />

2<br />

Mar ’ın Meclis’te okunması ve uyandırdı ı tesirler için bak. Muhiddin<br />

Nalbando lu, a.g.e. ,s. 118-121.


Açıklamalı ST KLÂL MAR I ve GENÇL E H TABE<br />

stiklâl Mar ı Resmî Mar oluyor<br />

Mar ’ın T B M M’de Kabulü<br />

stiklâl Mar ’ı 1 Mart 1921’de Meclis’te okunmasından<br />

sonra, <strong>Türk</strong>iye Büyük Millet Meclisi’nin 12 Mart 1337<br />

(1921) Cumartesi günü ö leden sonraki ikinci birle iminde,<br />

müzakere edilerek resmî mar olarak kabul edilmi tir.<br />

Müzakereler sırasında, okundu u günkü havadan farklı olarak,<br />

15 civarında milletvekili, çe itli bahanelerle Mar ın kabulüne<br />

muhalefet etmi tir. Ba kanlı ını “Reis-i Sâni” (2.<br />

Ba kan) Dr. Adnan (Adıvar)’ın yaptı ı oturumda, muhalif<br />

Milletvekillerine kar ı, Maârif Vekili Hamdullah Suphi, üç<br />

defa kürsüye gelip açıklama yapmak ve cevap vermek durumunda<br />

kalır.<br />

Oturum ba ladı ında Ba kan Dr. Adnan (Adıvar),<br />

Maarif Vekili Hamdullah Suphi’yi kürsüye davet eder<br />

Görü meleri, Meclis zabıtlarından takip edelim:<br />

“Maarif Vekili Hamdullah Suphi B. -Arkada lar, stiklâl<br />

mar ları hakkında Vekâlet tarafından vâki olan davet<br />

üzerine ne kadar mar elimize geçmi ise bunları bir ‘encümen’<br />

marifetiyle tetkik ettirdik. Neticeyi Heyet-i Celileniz’e<br />

arz ettik. Bunları görmek arzu buyurdunuz; matbu<br />

olarak tevzi edildi efendim.<br />

Bir nokta üzerine nazar-ı dikkatinizi celbetmek isterim.<br />

Bu <strong>istiklâl</strong> mar ları,taraf-ı âlinizden tetkik edildikten<br />

sonra intihabınız hangi iir üzerinde temerküz ederse ikinci<br />

bir muamele daha yapılacaktır. Bestekârlara yollıyaca ız,<br />

bestekârlar dahi bize muhtelif besteler yollıyacaklardır. Onlar<br />

arasında bir intihap daha yapılacaktır.<br />

49


50<br />

smail ACAR<br />

Anadolu mücadelesi uzun müddetten beri devam ediyor.<br />

Bunu ifade etmek, bunun ruhunu söyletmek üzere yazılmı<br />

olan bu iirler, ne kadar evvel bir karara iktiran ederse<br />

üphesiz ki biz daha fazla müstefit oluruz.<br />

Heyet-i Celileniz’den istirham ediyorum. iirler mütâlâa<br />

edilmi tir. Bunu bir heyete mi, bir encümene mi verirsiniz?<br />

Heyet-i Umûmiye’ce bir karar mı raptedersiniz? Ne<br />

arzu ederseniz yapınız.<br />

Reis -Maârif Vekâleti, bu stiklâl Mar ı’nın bugün<br />

ruznâmeye alınarak müzakeresini arzu ediyor. Bugün müzakeresini<br />

kabul edenler lûtfen el kaldırsın. Kabul edildi efendim.”<br />

Yukarıdaki ifadelerden de anla ıldı ı gibi, Bakanın<br />

iste i ve oturum ba kanının oylaması ile <strong>istiklâl</strong> mar ı konusunun<br />

gündeme alınıp görü ülmesi kabul edilmi tir.<br />

Söz alan Bursa Milletvekili Muhittin Baha Bey, kendisinin<br />

ve Kemalettin Kâmi’nin 1 katıldıkları mar yarı masından<br />

çekildi ini beyan etmi tir.<br />

“Besim Atalay B. (Kütahya) – (...) Dünyada o iirlerdir<br />

ki halk arasında ya ar. Ya yüksek ve bediî bir histen<br />

do ar, ya muhrik bir heyecandan do ar. Böyle olmayıp da<br />

ısmarlama tarikiyle yazılırsa bu iirler ya amaz.(...)<br />

‘Marseyyez’in nasıl söylendi ini bilirsiniz. nkılâb-ı<br />

Kebir 2 esnasında silahını almı ko an bir gencin söyledi i<br />

iir birden bire taammüm etmi tir. Evvelâ bu gibi iirleri<br />

memleketin mâruz kaldı ı felâketlere -a layarak, titreyerek-<br />

evvelâ güftesi de il bestesi söylenir. Ismarlama iirlere verilecek<br />

memleketin parası yoktur.”<br />

1 Bingöl Çobanları, Gurbet vb güzel iirleri bulunan Kemalettin Kamu<br />

2 1789 Büyük Fransız htilâli.


Açıklamalı ST KLÂL MAR I ve GENÇL E H TABE<br />

stiklâl Mar ı konusunda, Bakanlı ın veya Hamdullah<br />

Suphi’nin yaptıklarına ve takip etti i usule muhalefet<br />

eden milletvekillerinden Besim Atalay’ın, “millî mar ların<br />

kendili inden do ması gerekti ini; ısmarlama yoluyla yazılamayaca<br />

ını; memleketin ısmarlama iirlere verilecek parasının<br />

olmadı ını” söylemesi üzerine, Hamdullah Suphi,<br />

söz alarak öyle konu ur:<br />

“Hamdullah Suphi B. (Antalya) -Arkada lar, bir hata<br />

üzerine, bir galat-ı rüyet üzerine dikkat-i âlinizi celbetmek<br />

isterim. Bilhassa para meselesi ile bu iirler arasında bir<br />

münasebet bulmak, gayet yanlı bir nokta-i nazardır.<br />

Memleketin kuvâ-yı maddiyesi ve mâneviyesi vardır.<br />

htilâs-ı vatan 1 mücadelesini yapan milletin vekilleri, onun<br />

vekillerinin vekilleri, halkın heyecanını ifade etmek üzere<br />

memleketin airlerine müracaat etmi tir. Bu airler ilk defa<br />

iirlerini yazmamı tır. Arkada lar bize iirlerini yollıyan airler,<br />

seneler arasında bütün memleketin kederlerini, ıstıralarını,<br />

bütün mefahirini söyleyen iirler yazmı lardır. Demek<br />

para mukabilinde iir mevzuubahis de ildir. Biz halkın<br />

ruhunu, heyecanını ifade eden iirler yazmaları için airlerimize<br />

müracaat ettik. Hiç birisi para hakkında bir ey<br />

söylememi tir. Geçen defa i aret etti im üzere nazar-ı dikkatinizi<br />

celbediyorum: Mehmet Âkif Bey -ki bu, airler arasında<br />

para meselesinden kaçınan arkada larımızdan birisidir-<br />

zaten senelerden beri en yüksek ve en ilâhî bir belâgatle<br />

yazmı tır. Yeniden yazmaktan çekinmesi; bazılarının<br />

hatırına para gelir, diye korkmasındandır ve ona binaen<br />

yazmamı tır. Ben gelen iirleri okuduktan sonra, bu i te vazifedâr<br />

etti iniz bir arkada ınız sıfatıyla, arzu ettim ki, bir<br />

kuvvetli iir daha bulunsun ve kendilerine müracaat ettim.<br />

1 htilâs-ı vatan: vatanın kurtulu u, kurtarılması.<br />

51


52<br />

smail ACAR<br />

Bunun üzerine kendileri de bir iir yazdılar ve gönderdiler.<br />

Besim Atalay Bey’in ‘halk iirlerinin -bilhassa büyük vakayii<br />

milliyeye taallûk eden iirlerin- bir sipari -i mahsus üzerine<br />

do madı ı’ sözü gayet vârittir. (...) airlerimize müracaat<br />

ettik ve bize çok güzel iirler yazdılar. Bu iirler arasında intihap<br />

1 hakkı Heyet-i Celileniz’e aittir. iirleri okuyunz. Ben<br />

istirham ediyorum ki bir an evvel bu iirin bestelenmesi için<br />

bir karar ittihaz ediniz ve bütün milletin lisanına geçmesi<br />

için istical 2 buyurunuz; bir karar veriniz, tebli ediniz; ben<br />

de vazifemin ikinci kısmına geçeyim.”<br />

Millî E itim Bakanı, iirlerin yazılmasında airlerin<br />

para meselesini dü ünmediklerini asıl meselenin bir an önce<br />

milletin bir millî mar a kavu ması oldu unu belirterek, Meclis<br />

üyelerinden mar için acele olarak bir seçim yapmalarını<br />

ister.<br />

Söz alan Kastamonu milletvekili Dr. Suat Bey, “(...)<br />

Bu meselede, bunların içinde yazmı oldu u mar ların en<br />

güzeli ‘ stiklâl Mar ı’dır ve bundan evvel de Meclis’te büyük<br />

bir vecd uyandırmı tır. Onun için dûrudiraz mütalaa etmeksizin<br />

bunun tasvip edilmesini teklif ederim.” diyerek, uzun<br />

uzadıya mütalâa edilmeden Âkif’in iirinin kabul edilmesini<br />

teklif eder.<br />

Millî E itim Bakanı’ndan sonra, söz alan bazı milletvekileri<br />

içinde, en dikkat çekici, muhalif konu maları ile Bolu<br />

Milletvekili Tunalı Hilmi Bey olmu tur. Tunalı Hilmi<br />

Bey, “Katiyyen Hamdullah Suphi Bey’in isticaline i tirak<br />

edemem. (Biz ederiz sesleri) Bir kere bu Mar , halkın ruhundan<br />

do an bir mar de ildir Besim Atalay Beyin hakkı vardır.,”<br />

dedikten sonra, “Arkada lar ısrar ediyorum, bir encümen-i<br />

1 ntihap: seçim ,seçme.<br />

2 stical: acele etme, çabukla masını isteme.


Açıklamalı ST KLÂL MAR I ve GENÇL E H TABE<br />

mahsus-u edebî te kil edilmelidir ve intihap onun reyine bırakılmalıdır.”<br />

diyerek konu masını bitirir. Hilmi Bey’in konu<br />

ması sırasında, miletvekilleri arasında, sata malar, gürültüler,<br />

hayır sesleri duyulmu tur.<br />

Konu malarından da anla ılaca ı gibi, muhalif guruptan<br />

Tunalı Hilmi Bey, Mar ’ın Meclis’te seçilerek karar verilmesini<br />

istemedi i gibi, Besim Atalay Bey’e de hak verir.<br />

stiklâl Mar ı’nın Meclis’te görü ülerek, seçilmesine<br />

Meclis’çe karar verilip verilmemesi konusunda lehte ve<br />

aleyhte söz alan milletvekillerinden sonra, Hamdullah Suphi,<br />

tekrar söz alır:<br />

“Maârif Vekili Hamdullah Suphi B. -Arkada lar,<br />

Refik evket Bey’in sözünü tekrar ediyorum. Bu iirler mevzuubahis<br />

oldu u vakit lüzumsuz yere, hattâ arzumuz hilâfında<br />

iirler yazmı olan arkada larımız için böyle bir söz,<br />

buradan çıkmamalıdır. Bahusus ki, arkada lar, ‘ısmarlama’<br />

sözü ve ‘halka tercüman olmaz’ sözü yanlı tır. Çünkü halkın<br />

mümessilleri olan sizlerin huzurunda okunan iirin<br />

Hey’et-i âliyeniz üzerindeki âzamî tesirine bendeniz de ahit<br />

oldum. E er halk üzerine olan tesirini anlamak için kendi<br />

kalbimizden ba ka miyarınız varsa o ba kadır. E er halkın<br />

teessürünü kendimiz anlayacak olursak, halkın kalbini de anlamı<br />

oluruz. imdi arkada lar, bendeniz diyece im ki: Yeni<br />

bir encümen-i edebîye havâle ederek bir fayda mutasavver<br />

olabilir. E er encümen kararını verip bitirecek ise. Fakat<br />

zannediyorum Meclisiniz’in verdi i karar ve ısrar etti i nokta,<br />

kendisinin bu i i halletmesidir. O halde encümenden çıkıp<br />

yine Hey’etiniz’e gelecektir. Yine bu vaziyet hasıl olacaktır.<br />

O halde burada yedi tane iir vardır. Riyaset, bunları ayrı<br />

ayrı reye vaz’etsin, hangisi tarafınızdan mazhar-ı takdir<br />

olursa onu kabul edersiniz. (Do ru sesleri)”<br />

53


54<br />

smail ACAR<br />

Maârif Vekili Hamdullah Suphi’nin bu konu masından<br />

sonra, Meclis Oturum Ba kanı, stiklâl Mar ı ile ilgili<br />

görü melerin yeterli oldu u eklindeki bir teklifi oylamaya<br />

sunar, görü meler yeterli bulunur:<br />

“Reis -Efendim müzâkerenin kifayetine dâir takrirler<br />

vardır. Müzâkerenin kifâyetini reye koyaca ım. Kâfi görenler<br />

lûtfen el kaldırsın... Kabul edildi.”<br />

Böylece, Meclis’te stiklâl Mar ı üzerine açılan görü<br />

meler sona erer. Bundan sonra sıra “kabul” oylamasına<br />

gelmi tir.<br />

Üstü kapalı olarak Âkif’in eserine ve Mar ’ın Meclis<br />

tarafından seçilmesine muhalif milletvekillerinden bazıları,<br />

Mar ’ın bir komisyon tarafından seçilmesine dair takrir verir.<br />

Bunlardan Tunalı Hilmi Beyin teklifi öyledir:<br />

Riyaset-i Celileye<br />

stiklâl mar ının ubelerce te kil edilecek bir encümen-i<br />

mahsus tarafından tetkik ve tasdik olunmasını teklif<br />

ederim. 12 Mart 1337<br />

Bolu Mebusu<br />

Tunalı Hilmi<br />

Bu takrir oylamaya sunulmu ve reddedilmi tir.<br />

Az sayıdaki muhalif milletvekiline kar ılık, ba ta<br />

Maârif Vekili Hamdullah Suphi ve Karesi Mebusu Hasan<br />

Basri Bey olmak üzere, Mar ’ın Meclis’te geciktirilmeden<br />

oylanmasını isteyen ve Âkif’in iirini destekleyen guruptan<br />

da birkaç milletvekili ayrı ayrı takrir verirler.


Açıklamalı ST KLÂL MAR I ve GENÇL E H TABE<br />

Karesi Mebusu Hasan Basri Beyin takriri öyledir:<br />

“Riyaset-i Celileye<br />

Bütün Meclis’in ve halkın takdiratını celbeden<br />

Mehmet Âkif Beyefendinin iirinin tercihan kabulünü teklif<br />

ederim.” 12 Mart 1337<br />

Karesi Mebusu<br />

H. BASR<br />

Bundan sonrasını yine Meclis Zabıtlarından takip<br />

edelim:<br />

Reis -Müzakere bitmi tir. Maârif Vekâleti’nin teklifi<br />

vardır: “Her mar ı ayrı reye koyunuz.” diye teklif etmi lerdi.<br />

Her mar ın ayrı ayrı reye vazını kabul buyuranlar lûtfen el<br />

kaldırsın. (kabul edildi.) O halde, bu takrirleri reye koyacaız.<br />

Basri Beyin takririni reye koyuyorum. (Basri Beyin takriri<br />

tekrar okundu.)<br />

Reis -Basri Beyin takririni kabul buyuranlar lûtfen el<br />

kaldırsın. (Kabul edildi efendim) 1 (Gürültüler ve “red” sadaları.)<br />

Refik evket B (Saruhan) -Reis Bey’Memet Âkif Bey<br />

in iirinin aleyhinde bulunalar da ellerini kaldırsın ki ona<br />

göre muhaliflerin miktarı anla ılsın. (“Muvafıktır, Anla ılsın” sadaları)<br />

Reis -Bu takriri kabul edenler, yani Mehmet Âkif Beyefendi<br />

tarafından yazılan Mar ’ın “ stiklal Mar ı” olmak<br />

üzere tanınmasını kabul edenler lûtfen el kaldırsın. “Ekseriyet-i<br />

azime ile kabul edildi.”<br />

1 Oturum Ba kanı Dr. Adnan (Adıvar)’ın Âkif lehindeki 6 takrir içinden<br />

özellikle, Hasan Basri Beyin takririni oylamaya sunması, Âkif’le yakın<br />

dostlu undan dolayı bir incelik göstergesi olarak yorumlanmı tır.<br />

55


56<br />

smail ACAR<br />

Müfid Efendi (Kır ehir) -Reis Bey yalnız bir ey arz<br />

edece im. Hamdullah Suphi Bey’in, bu Mar ’ı bu kürsüden<br />

bir daha okumasını rica ediyorum. (Gürültüler)<br />

Refik Bey (Konya) -Milletin Ruhuna tercüman olan<br />

i bu “ stiklâl Mar ı”nın ayakta okunmasını teklif ediyorum.<br />

Reis -Müsaade buyurunuz Efendim. Heyet-i Muhtereme<br />

bu Mar ’ı kabul etti inden, tabiî, ‘resmî bir stiklâl Marı’<br />

olarak tanınmı tır. Binaenaleyh ayakta dinlememiz icabeder.<br />

Buyurunuz efendiler.<br />

(Hamdullah Suphi Bey, stiklâl Mar ı’nı kürsüden<br />

okudu. Âzâ-yı Kiram sürekli alkı lar arasında ayakta dinlediler.)<br />

1<br />

stiklâl Mar ı’nın “Resmî-Millî Mar ” olarak, “ekseriyet-i<br />

azime ile kabul edildi i” 12 Mart 1337 (1921) günlü<br />

oturumda, görü meler sırasında, Mehmet Âkif’in ve eserinin<br />

lehinde konu anların kar ısında az sayıda milletvekili de,<br />

-“para ile ısmarlama iir yazdırıldı ı”;<br />

-“millî mar ların, halkın hissiyatından ve kendili<br />

inden do du u;<br />

-“Ismarlama iirlere verilecek memleketin parası olmadı<br />

ı”;<br />

-“Mar ın Meclis yerine, kurulacak bir edebî encümence<br />

kabul edilmesi gerekti i”;<br />

1 stiklâl Mar ı ile ilgili Meclis zabıtları (tutanakları) için bak.<br />

- Muhiddin Nalbando lu, stiklâl Mar ımızın Tarihi, st. 1964.<br />

-Fethi Teveto lu, <strong>Türk</strong> Kültürü dergisi, Hamdullah Suphi Tanrıöver<br />

Özel sayısı, Temmuz 1966.<br />

-Be ir Ayvazo lu, stiklâl Mar ı -Tarihi ve Manası-, Tercüman y. st.<br />

1986.<br />

-Yard. Doç Dr. Halim Serarslan, Hamdullah Suphi Tanrıöver, T.K. Ar.<br />

Enst., Ank. 1995.


Açıklamalı ST KLÂL MAR I ve GENÇL E H TABE<br />

-“Maârif Vekili Hamdullah Suphi Bey’in konuyu aceleye<br />

getirdi i”<br />

eklinde gerekçe ve iddialarla stiklâl Mar ı’nın kabulüne<br />

muhalefet etmi lerdir.<br />

Muhalif milletvekillerinden Besim Atalay, daha sonraki<br />

bir yazısında, Muhalif milletvekili sayısının kendisiyle<br />

birlikte on be ki i oldu unu belirtmi tir. Muhaliflerin en<br />

dikkati çekeni ise Bolu Milletvekili Tunalı Himi Bey’dir.<br />

<strong>Türk</strong>iye Büyük Millet Meclisi’nde Mehmet Âkif’in<br />

“ stiklâl Mar ı” adlı iirinin “eksriyet-i azime 1 ile kabul<br />

edildi i” 12 Mart 1337 günkü oturumda, görü meler sırasında<br />

18 (on sekiz) milletvekili söz almı ; lehte aleyhte 11 (on<br />

bir) milletvekili de Meclis Ba kanlı ına “takrir” vermi tir.<br />

stiklâl Mar ı kabulü görü melerine, kendisi de Burdur<br />

milletvekili ve Meclis Maârif Komüsyonu Ba kanı olan<br />

Âkif de katılmı tır. Ancak Mar ’ın oylanaca ı sırada (12.3.<br />

1337, Cumartesi, saat 17.45), “heyecanından ve mahcubiyetinden<br />

Meclis’de duramamı , salona çıkmı tır.”<br />

Mar ’ın Kabulünden Sonraki Yazı malar<br />

Mehmet Âkif’in “ stiklâl Mar ı” adlı iirinin, <strong>Türk</strong>iye<br />

Büyük Millet Meclisi’nde yapılan oylamada, “ekseriyet-i<br />

azime” ile <strong>Türk</strong> milletinin ve devletinin remî-millî mar ı<br />

olarak kabul edilmesinden sonra, bazı yazı malar olmu tur.<br />

Mar ’ın kabulünden bir gün sonra, <strong>Türk</strong>iye Büyük Millet<br />

Meclisi Ba kanlı ı, kinci Ba kanı 2 Mustafa Adnan (Adıvar)<br />

imzasıyla, Millî E itim Bakanlı ına bir yazı gönderilmi tir.<br />

lgili yazıda, “tasdikli sureti ekli stiklâl Mar ı’nın kabul<br />

1 Ekseriyet-i âzime: büyük ,ezici ço unluk.<br />

2 Asıl Birinci Ba kan, Mustafa Kemal’dir.<br />

57


58<br />

smail ACAR<br />

edildi i” belirtilerek, “bestesi için gerekenin yapılması”<br />

istenmektedir.<br />

Yazı metni öyledir:<br />

<strong>Türk</strong>iye Büyük Millet Meclisi<br />

Ba Kitabeti<br />

Zabıt Kalemi<br />

Adet: 36 / 78<br />

Ankara,13.3.1337<br />

Maârif Vekâleti Celilesine,<br />

12 / 83 -13 numara ve 20.2.1337 tarihli tezkere cevabıdır.<br />

Heyet-i Umûmiyece 12.3.1337 tarihli altıncı ictimada ekseriyet-i<br />

azime ile kabul edilen stiklâl Mar ı’nın suret-i musaddakası<br />

leffen irsal kılındı. Bestesi için muktezi muamelenin ifası rica olunur.<br />

Büyük Millet Meclisi Reis-i Sânisi<br />

Mustafa Adnan<br />

Meclis Ba kanlı ı aynı gün, stiklâl Mar ı ile ilgili<br />

olarak, Ba bakanlı a ve Millî Savunma Bakanlı ına da birer<br />

yazı göndererek, Mar ’ın kabulünü ve metnini göndermi<br />

tir.<br />

O tarihte “ cra Vekilleri Heyeti Reisi” 1 ve “Müdaffai<br />

Milliye Vekili” Fevzi (çakmak) Pa adır. Ba bakan ve Millî<br />

Savun-ma Bakanı Fevzi Pa a da, Mar güftesini, 2 25 Mart<br />

1337 (1921) günlü bir genelge ile <strong>Genel</strong> Kurmay<br />

Ba kanlı ına ve bütün Bakanlıklara duyurur.<br />

1 “ cra Vekilleri Heyeti”, Cumhuriyet’in ilânından önce, TBMM<br />

Hükümeti’nin adıdır. Hükümet Ba kanı da cra Vekilleri Heyeti Reisi<br />

yani Ba bakandır.<br />

2 güfte: söz, Mar ’ın bestelenmemi haldeki sözleri,


Açıklamalı ST KLÂL MAR I ve GENÇL E H TABE<br />

Millî E itim Bakanlı ına yazılan genelge metni<br />

öyledir: 1<br />

<strong>Türk</strong>iye Büyük Millet Meclisi<br />

Ankara:25.3.1337<br />

cra Vekilleri Heyeti Riyaseti<br />

Kalem-i Mahsus Müdüriyeti<br />

Adet: 6 - 256<br />

Maârif Vekâletine<br />

1- <strong>Türk</strong>iye Büyük Millet Meclisinin 12.3.1337 tarihli altıncı<br />

ictima-i umûmiyesinde ekseriyet-i azime ile kabul edildi i ve bestesi<br />

için muamele-i muktezisinin ifası Maârif Vekâlet-i Celilesine yazıldı ı,<br />

Meclis-i mü arünileyh Riyaset-i Celilesinin 13.3.1337 tarih ve zabıt<br />

kalemi 37 / 79 numaralı tezkeresinde i ’ar buyurulan stiklâl Mar ı’nın<br />

suret-i musaddakası leffen isrsal kılınmı tır efendim.<br />

2- Bilumum Vekâletlere yazılmı tır.<br />

cra Vekilleri Hey’et-i Reisi<br />

ve<br />

Müdafa-i Milliye Vekili<br />

Mustafa Fevzi<br />

Yukarıda metinlerini verdi imiz her iki yazıda da,<br />

“ekseriyet-i azime” ile kabul edilen Mar güftesinin bestelenmesinin<br />

istendi i; hem Meclis Ba kanlı ı hem de Ba bakanlık<br />

yazısında bu görevin Millî E itim Bakanlı ına verildi<br />

i belirtilmektedir.<br />

Bundan sonra sıra Mar ’ın bestelenmesine gelmi tir.<br />

1 stiklâl Mar ı yazı ma metinleri için Bak. Dr. Mehmet Önder, stiklâl<br />

Mar ı Belgeleri, <strong>Türk</strong> Edebiyatı Mehmed Âkif Anıt Sayısı,Aralık 1986.<br />

(M.E.B. Ar ivi, stiklâl Mar ı Dosyası’ndan )<br />

59


60<br />

smail ACAR<br />

“Vallahi Almam”<br />

Mehmet Âkif ve Para Ödülü<br />

stiklâl Mar ı yazma yarı masına para ödülü meselesinin,<br />

Hamdullah Suphi ve Hasan Basri Çantay’ın<br />

gayretleriyle a ılmasından sonra, katılmayı kabul eden Âkif,<br />

büyük bir istek ve heyecanla mar güftesi olarak stiklâl<br />

Mar ı iirini yazmı ; nihayet heyecanlı görü melerden sonra<br />

Mar kabul edilmi tir. Âkif’in, stiklâl Mar ı’nı yazma<br />

çalı maları sırasında Niza-meddin Nazif’e, “Fakat, bugünkü<br />

isyanı en iyi ben ifadelendirmek istiyorum. Bunun için<br />

bilemezsin, içimde ne büyük bir istek var.” dedi i<br />

bilinmektedir.<br />

te bu istek ve heyecanla yazdı ı iirin, resmî-millî<br />

mar olarak kabul edilmesini, heyecanla fakat tevazu içinde<br />

kar ılamı tır. Kabulden sonra, kendisini sevenler, milletvekilleri<br />

kaldı ı Tâceddin Dergâhı’na akın ederek tebrik etmi -<br />

lerdir. Ayrıca o günlerde, dostları Dergâh’ta samimi bir kutlama<br />

merasimi de düzenlenmi lerdir.<br />

Mar yarı masına konulan 500 (be yüz) lira para<br />

ödülüne gelince:<br />

Devlet bütçesinden, stiklâl Mar ı yarı ması için ayrılan<br />

500 liranın, bütçeden çıkı ının yapılması gerekmektedir.<br />

Bunun için de yarı mayı kazanan Mehmet Âkif’in, usulen bu<br />

parayı alması gerekmektedir. Bu konuda, Âkif’in dostu ve o<br />

zaman Meclis’te Zabıt Kâtibi olan Mahir z, hatıralarında,<br />

“Mar ’ın kabulünden sonra Meclis muhâsebecisi<br />

Necmeddin Bey, kanunen müsabakayı kazanana verilecek<br />

olan be yüz lira nakdî mükâfatı getirdi ise de Âkif Bey,<br />

“Ben müsabakaya girmedim, bu para bana aid de ildir.”<br />

diye reddetti. Fakat Muhasebecinin: “Kanun metninde mü-


Açıklamalı ST KLÂL MAR I ve GENÇL E H TABE<br />

kâfatın kazanana verilece i yazılıdır. Sizin mar ınız kabul<br />

edilmi tir, bu para sizindir; Meclis kasasında kalamaz. Siz,<br />

usûlen tesellüm edin, sonra istedi inizi yaparsınız.” diye ısrar<br />

etmesi üzerine, parayı aldı ını” sonra da “yaralı gazilere<br />

ba ı ladı ını” bildirmektedir. 1<br />

Ancak Mahir z’in, 500 lira tutarındaki <strong>istiklâl</strong> Mar ı<br />

ödülünün, ba ı landı ı yer veya kurum konusundaki bilgi,<br />

yanlı bir hatırlamadır. Çünkü Âkif, usûlen kabul edip aldı ı<br />

bu parayı, “Darü’l Mesaî” adlı bir derne e ba ı lamı tır. Bu<br />

konuda, Mehmet Âkif’in ba yazarlı ını yaptı ı ve kendisinin<br />

yayın organı sayılan Sebilürre ad dergisinin, Mar ’ın kabulünden<br />

dokuz gün sonra (21 Mart 1921’de) yayımlanan ilk<br />

sayısında çıkan “ stiklâl Mar ı” ba lıklı açıklama ve te ekkür<br />

yazısında, kesin bilgi verilmektedir:<br />

“ stiklâl Mar ı için muhassas 2 500 lira, Mehmet Âkif<br />

Beyefendi tarafından fakir çocuk ve kadınlara örgü ö retmek,<br />

bir ma’î et temin etmek emel-i hayrperveriyle te ekkül<br />

etmek üzere olan “Dâru’l-Mesâî”ye teberru olunmu tur.<br />

Öteden beri hayatını ictimaî, dinî tekemmülâtımıza hasr ile<br />

bu vâdide millete lâyemut ve pek kıymetli iirler, eserler ihdâ<br />

eylemi olan mü arünileyh hakkında Büyük Millet<br />

Meclisi’nin gösterdi i takdirât-ıkadir- inasâneye te ekkürler<br />

eder ve avn-i lâhî ile yakında tam bir halâs ve <strong>istiklâl</strong> zamanlarının<br />

hulûlünü temenni eyleriz” 3<br />

Mehmet Âkif’in, ba ı ladı ı para, o günün <strong>Türk</strong>iyesi’nde<br />

satın alma gücü bakımından yüksek bir de er ifade<br />

1 Mahir z, Yılların zi, st. 1975,s.129.<br />

2 muhassas: tahsis ve tayin edilmi , birine ait, ayrılmı .<br />

3 M. Ertu rul Düzda , Mehmed Âkif Hakkında Ara tırmalar-1, M.Ü. lh.<br />

Fak. Vak. Yay. st.1989,s.118.<br />

61


62<br />

smail ACAR<br />

etmektedir. Kâzım Nâmi Duru’ya göre o günlerde,“140 lira<br />

ile Ankara’da bir çiftlik almak kabildi.”<br />

Mehmet Âkif’in, o günlere göre yüksek bir meblâ<br />

olan 500 liralık nakdî stiklâl Mar ı ödülünü, almayıp ba ı -<br />

ladı ı günlerdeki mâlî durumunu, yakın dostu E ref Edib<br />

Bey öyle anlatıyor:<br />

“O günlerde büyük ihtiyaç içinde idi: Meclis stiklâl<br />

Mar ı’nı alkı lar ve göz ya ları arasında kabul ederken de,<br />

cebinde Zonguldak milletvekili Hayri’den borç olarak aldı<br />

ı iki lirası vardı. Ve sırtında bir pardüsü dahi yoktu.<br />

Ankara’da ceketle gezer, pek so uk ve ya murlu havalarda<br />

bazen Baytar efik (Kolaylı) Bey’in mu ambasını<br />

ödünç giyer ve Meclis’e öyle giderdi. efik Bey bir gün onun<br />

bu haline telmihle:<br />

-Âkif Bey, u mükâfatı reddetmeyip de kendine bir<br />

mu amba veyahut bir palto alsaydın daha iyi olmaz mıydı?<br />

diyece i olur. Onun bu sözüne yalnız cevap vermemekle kalmaz,<br />

tamam iki ay onunla konu maz da.”


Açıklamalı ST KLÂL MAR I ve GENÇL E H TABE<br />

“O, Milletimin Malıdır”<br />

Âkif Mar ’ı Safahat’a Almıyor<br />

Mehmet Âkif, “ stiklâl Mar ı” adlı iirini, iirlerini<br />

toplandı ı külliyat demek olan ünlü eseri Safahat’a yani Safahat’ı<br />

meydana getiren iir kitaplarının hiç birine dahil edip<br />

almıyor. Kısaca kendi iirleri içine koymuyor.<br />

Dostlarından Mithat Cemal Kuntay’ın,<br />

“- stiklâl Mar ı’nı niçin Safahat’a koymadınız?” sorusuna<br />

öyle cevap vermi tir:<br />

“-Onu millete hediye ettim. Artık o, milletindir. Benimle<br />

alâkası kesilmi tir. Zaten o milletin eseri, milletin malıdır.<br />

Ben yalnız gördü ümü yazdım.”<br />

Ölümünden bir süre önce, Ni anta ı sa lık yurdundaki<br />

odasında hasta yatarken aralarında Hakkı Tarık Us’un<br />

da bulundu u bir gurup kendisini Ziyarete gelir. Sohbet sırasında,<br />

söz stiklâl Mar ı’na gelir. Misafirlerden biri,<br />

-Acaba yeniden yazılsa daha iyi olmaz mı? diyecek<br />

olur.<br />

Yata ında bitkin bir halde yatan air, birdenbire<br />

ba ını kaldırır ve öyle cevap verir:<br />

“- Allah bir daha bu millete bir stiklâl Mar ı<br />

yazdırmasın!...” (16 Haziran 1936)<br />

63


64<br />

smail ACAR


Açıklamalı ST KLÂL MAR I ve GENÇL E H TABE<br />

K NC BÖLÜM<br />

YARI MAYA KATILAN D ER RLER<br />

65


66<br />

smail ACAR


Açıklamalı ST KLÂL MAR I ve GENÇL E H TABE<br />

Seçilen Altı iirin metni<br />

stiklâl Mar ı veya millî mar yarı masına, yedi yüz<br />

(700) civarında, bir bilgiye göre yedi yüz yirmi dört (724) iir<br />

katılmı tır. Millî E itim Bakanlı ının kurdu u komisyon<br />

bunlardan Âkif’in iiri ile birlikte yedisini seçerek Millî E itim<br />

Bakanlı ına teslim etmi tir. Bakanlık, bu yedi iiri, deerlendirmeleri<br />

için bastırıp ço altarak Milletvekillerine daıtmı<br />

; daha sonra da, Meclis <strong>Genel</strong> Kurulu’nda görü ülmek<br />

üzere Meclis Ba kanlı ına sevk etmi tir. Seçilen yedi iirin,<br />

zamanın Millî E itim Bakanı Hamdullah Suphi’nin teklifi<br />

ile, 1 Mart 1921 günü, Meclis’te okunması gündeme alınmı -<br />

tır.<br />

Hamdullah Suphi, daha önceden, Meclis’te ilk olarak<br />

Mehmet Âkif’in stiklâl Mar ı iirini okumaya karar vermi<br />

tir. Çünkü, bu iirin Mar seçilmesini istemektedir. Meclis<br />

Ba kanı Mustafa Kemal tarafından iirleri okumak için<br />

Kürsüye davet edildi inde, okumaya Âkif’in iirinden ba lar.<br />

iir büyük bir heyecanla kar ılanır. Bu heyecan dalgasından<br />

sonra, Meclis’te di er iirlerin okunması istenmez.<br />

12 Mart 1337 (1921) günü yapılan toplantıda da Âkif’<br />

in iiri, “ekseriyet-i azime” ile kabul edilir.<br />

Ancak, stiklâl Mar ı söz konusu oldu u zaman, sadece<br />

Âkif’in iiri ile ilgili bilgiler verilir. Yarı maya katılıp<br />

seçildi i bilinen altı iirden ise bahsedilmez. Halbuki bu iir<br />

sahipleri de eserlerinde Millî Mücadele’yi ve onun ruhunu<br />

anlatmaya çalı mı lardır.<br />

Hem Âkif’in eseri, (bugünkü stiklâl Mar ımız) ile<br />

kar ıla tırma imkânı sa lamı olmak hem de en azından me-<br />

67


68<br />

smail ACAR<br />

rakımızı gidermek için, seçilen altı (6) iir metnini de buraya<br />

almayı uygun gördük. 1<br />

-1-<br />

<strong>Türk</strong>’ün evvelce büyük pederi<br />

Çekti sanca a hilâl-i seheri<br />

Kanımızla boyadık bahr ü beri<br />

Böyle aldık bu güzel ülkeleri<br />

leri, ar ileri, ar ileri<br />

Geri kalsın vatanın kahbeleri<br />

Seni ihyâ için ey nâmı büyük<br />

Vatanım u runa öldük öldük<br />

Ne büyük kaldı bu yolda ne küçük,<br />

Siper oldu sana da lar gibi <strong>Türk</strong><br />

Yürü ey milletin efrâdı yürü<br />

Ak süt emmi vatan evlâdı yürü<br />

Vatan evlâdını kurban edeli,<br />

Milletin hür ya amaktır emeli.<br />

Veremez kimseye bir Çamlıbel’i<br />

Ba lanır mı acaba <strong>Türk</strong>’ün eli?<br />

leri, ar ileri, ar ileri<br />

Çi nenir çünkü kalan yolda geri.<br />

Hüseyi Suad<br />

1 iirler için bak. Hasan Basri Çantay, Âkifnâme, st.1966,s.73-77;Be ir<br />

Ayvazo lu, stiklâl Mar ı, st. 1986, s.29-33.; M. Ertu rul Düzda ,<br />

Mehmed Âkif Hakkında Ara tırmalar-1, st. 1989,s.126-131.


Açıklamalı ST KLÂL MAR I ve GENÇL E H TABE<br />

-2-<br />

stiklâl <strong>Türk</strong>üsü<br />

Millet a kı, din a kı, vatan a kı uyansın<br />

Yurduma göz dikenler al kanlara boyansın<br />

Ya ben ya onlar diyen silahına dayansın<br />

<strong>Türk</strong> o ludur bu millet<br />

<strong>Türk</strong>’ündür bu memleket<br />

<strong>Türk</strong> o ludur bu millet<br />

<strong>Türk</strong>’ündür bu memleket<br />

Dü man gözü tutamaz yanar da lar ba ını,<br />

Ba rımızda saklarız Vatanın her ta ını<br />

Yurdumuza yan bakan döker gözün ya ını<br />

<strong>Türk</strong> o ludur bu millet<br />

<strong>Türk</strong>’ündür bu memleket<br />

<strong>Türk</strong> o ludur bu millet<br />

<strong>Türk</strong>’ündür bu memleket<br />

Can veririz her zaman hürriyetin yoluna<br />

“Ya gâzi ya ehid”lik ne devlettir kuluna<br />

Ata emanet etmi namusunu o luna.<br />

Bize <strong>Türk</strong> o lu derler<br />

Hep bizimdir bu yerler.<br />

Ankara, A. S.<br />

69


70<br />

-3-<br />

stiklâl Mar ı<br />

Göz ya ına vedâ et,<br />

Ey güzel Anadolu!<br />

Hakkını korur elbet,<br />

<strong>Türk</strong>’ün bükülmez kolu.<br />

Cenk ederiz genç, koca<br />

Bugün de il, yarın da<br />

Yâdımız a ladıkça<br />

zmir ezanlarında.<br />

Hak yolunda kan olur,<br />

Dünyalara ta arız;<br />

Ya erefle vurulur,<br />

Ya efendi ya arız.<br />

Her gün yeni bir hile<br />

Arkasında satıldık;<br />

Her gün yeni bir dille<br />

Yurdumuzdan atıldık.<br />

Yeter, ey kâbemizi<br />

Elimizden alanlar,<br />

Alıkoyamaz bizi<br />

Yolumuzdan yalanlar.<br />

Biz bu yolda sel olur<br />

Dünyalara ta arız<br />

Ya erefle vurulur,<br />

Ya efendi ya arız.<br />

smail ACAR


Açıklamalı ST KLÂL MAR I ve GENÇL E H TABE<br />

Hangi alçak el alır,<br />

El zinciri boynuna?<br />

Kim Yunanı bırakır;<br />

<strong>Türk</strong> kızının koynuna?<br />

Biz ki <strong>Türk</strong>üz, muhakkak<br />

Her milletten uluyuz<br />

Yeryüzünde biz ancak<br />

Yurdumuzun kuluyuz.<br />

Yurt yolunda kan olur<br />

Dünyalara ta arız;<br />

Ya erefle vurulur,<br />

Ya efendi ya arız.<br />

Matbuat Müdüriyyyet-i Umumiyyesi<br />

Muharrirlerinden<br />

Kemaleddin Kâmi<br />

71


72<br />

smail ACAR<br />

-4-<br />

“Ey Müslüman, ey <strong>Türk</strong> o lu<br />

Açıldı <strong>istiklâl</strong> yolu,<br />

Benim son günlerimdir;<br />

Diyor bize Anadolu.<br />

Çek sanca ı <strong>Türk</strong> ordusu;<br />

Olmaz <strong>Türk</strong>’ün can korkusu;<br />

Esârete dayanır mı;<br />

<strong>Türk</strong> vatanı, <strong>Türk</strong> nâmusu?<br />

Bu son sava bize farzdır,<br />

Fırsatımız gâyet azdır;<br />

Muzaffer ol da ey millet<br />

Altın ile tarih yazdır.<br />

Birle elim özümüzden,<br />

Hem silelim bu lekeyi,<br />

Tarihteki yüzümüzden. Merzifon dadisi Hat Muallimi<br />

skender Hâkî


Açıklamalı ST KLÂL MAR I ve GENÇL E H TABE<br />

-5-<br />

Altı bin yıl efendilik yapdın,<br />

“Kahraman <strong>Türk</strong>” idi cihanda adın.<br />

Bir ate ten siperdin slâm’a,<br />

Sönmeyen bir güne gibi ya adın.<br />

Ey büyük ünlü milletim ileri!<br />

Hasmına çi netme ko bu anlı yeri!<br />

Dü manın bir cihansa, dostun Hak,<br />

Hakkın elbette müstakil ya amak.<br />

Atıl, ez, vur senindir <strong>istiklâl</strong>,<br />

Ebedî parlasın u al bayrak...<br />

Ey benim anlı milletim ileri!<br />

Ele çi netme ko bu ülkeleri!...<br />

73<br />

23 Kânunisânî 1337<br />

M.


74<br />

smail ACAR<br />

-6-<br />

Yıllarca altı cebhede ate le kanlara;<br />

<strong>Türk</strong>’ün hilâl ü dinine dü man olanlara;<br />

Ceddin o; Yıldırım gibi saldın zaman zaman<br />

Yüksek ba ın e ilmedi bir an cihanlara,<br />

Ey kahramanlar ordusu, ey yıldırım- itâb,<br />

Göster cihan-ı ma ribe bin anlı inkılâb!<br />

Ey mazi-i havârikı bin dâstân olan;<br />

Garbın zalâm-ı zulmüne yüz yıl kılıç salan,<br />

Arslan yürekli ordu;demir giy, silah ku an!<br />

Zira hudûdu kapladı ate le, kan, duman.<br />

Ey kahramanlar ordusu, ey yıldırım- itab!<br />

Göster cihan-ı ma ribe bin anlı inkılâb!<br />

Arslan mücahid ordusu; ey hâris-i salâh<br />

Destinde seyf-i hak gibi pek anlı bir silâh.<br />

Açtın semâ-yı millete pürnûr bir sabah.<br />

Âtî bizim... Bizim artık vatan, zafer, felâh.<br />

Ey kahraman ordusu, ey yıldırım- itâb,<br />

Göster cihan-ı ma ribe bin anlı inkılâb!<br />

Mehmed Muhsin


Açıklamalı ST KLÂL MAR I ve GENÇL E H TABE<br />

Kâzım Karabekir’in Teklifi<br />

stiklâl Mar ı yarı masına katılıp, Meclis’e sunulan<br />

yedi eserin dı ında, bir stiklâl mar ı adayı iirden daha bahsetmek<br />

istiyoruz:<br />

stiklâl Sava ı’nın ünlü pa ası, Do u Cephesi Komutanı<br />

Kâzım Karabekir Pa a da bilindi i gibi stiklâl Mar ı<br />

yarı masına katılmı tır. Ancak Pa a, yarı maya katılmakla<br />

kalmamı ; Meclis’in Âkif’in iirini resmî Mar olarak seçip<br />

ilân etmesinden bir buçuk yıl (18 ay) sonra, zamanın Ba bakanı<br />

Rauf Orbay’a 26.7.1338 (1922)’de Sarıkamı ’tan yazdı ı<br />

mektupta, Âkif’in iirinin Millî mar olmaya uygun olmadıını<br />

belirtip uzun uzun tenkit eder. sonra da, seçimin iptal<br />

edilmesini isteyip onun yerine güftesi ve bestesi kendisine ait<br />

bir eserin seçilmesini “istirham” eder.<br />

Kâzım Karabekir’in, Mehmet Âkif’in iirini iptal ettirip,<br />

Ba bakandan stiklâl mar ı seçilmesini, “istirham ederek”<br />

istedi i kendi iiri öyledir:<br />

“Ya <strong>istiklâl</strong> Ya ölüm<br />

Ya <strong>istiklâl</strong> Ya ölüm<br />

Vatanım milletim sanca ım evim<br />

stiklâlsiz yoktur yerim<br />

Zincir vurdurur mu <strong>Türk</strong>ler boynuna<br />

Varlı ı fedâdır vatan yoluna<br />

Biz tarihin <strong>Türk</strong> dedi i yılmaz milletiz<br />

Hür ya ar hür ölür nurlu ümmetiz.”<br />

75


76<br />

smail ACAR


Açıklamalı ST KLÂL MAR I ve GENÇL E H TABE<br />

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM<br />

ST KLÂL MAR I’NIN BESTELENMES<br />

77


78<br />

smail ACAR


Açıklamalı ST KLÂL MAR I ve GENÇL E H TABE<br />

Beste Çalı maları<br />

Mehmet Âkif’in yazdı ı stiklâl Mar ı adlı iir Meclis’te<br />

Resmî-Millî Mar güftesi olarak kabul edidikten sonra<br />

sıra bestelenmesine gelmi tir. Mar ’ın Meclis’teki görü meleri<br />

sırasında Maârif Vekili Hamdullah Suphi, “seçilen iirin<br />

bestekârlara gönderilerek bir beste yarı ması açılaca ını”<br />

belirtmi ti. Hattâ bu konuda Meclis’in acele karar vermesini<br />

de istemi ti.<br />

<strong>Türk</strong>iye Büyük Millet Meclisi, stiklâl Mar ı’nın bestelettirilmesi<br />

yetkisini Millî E itim Bakanlı ına bırakmı ;<br />

Bakanlık da bir beste yarı ması açmı tır. Yarı ma sonunda<br />

be enilip seçilen eser sahibine, 500 lira ödül verilece i de<br />

daha önce duyurulmu tu. 1<br />

Beste yarı ması, Hamdullah Suphi’nin Bakanlı ı sırasında<br />

açılmı ; bestecilere Mayıs 1922’ye kadar süre verilmi -<br />

ti. Ancak Mar bestesi yarı masının süresi sona ermeden<br />

Hamdullah Suphi, 12 Kasım 1921’de Millî E itim Bakanlıından<br />

ayrıldı. Yerine Karesi (Balıkesir) milletvekili Vehbi<br />

Bolak Millî E itim Bakanı seçildi. Mar beste yarı masının<br />

sona erdi inde Bakanlı a 55 beste gelmi ti. 2 Yarı maya genel<br />

olarak müzik ö retmeni bestekârlar katılmı tı. Bunların<br />

içinde, tanınmı isimlerden bazıları unlardır: Ali Rıfat (Çaatay),<br />

Ahmet Yekta (Madran), smail Zühtü, M. Zâti (Arca),<br />

Rauf (Yekta), Sadettin Kaynak, Osman Zeki (Üngör), Hüse-<br />

1 O tarihte Bakanlı ın bu i lerle u ra acak yeterli kadrosu<br />

bulunmadı ından, beste yarı masının Bakanlık aracılı ı ile Hilâl-i Ahmer<br />

Cemiyeti (Kızılay) <strong>Genel</strong> <strong>Merkezi</strong> tarafından açılmasına; 500 liralık<br />

ödülün de bu Cemiyet tarafından ödenmesine karar verilmi tir.<br />

2 M. Nalbando lu’na göre 22; B. Ayvazo lu’na göre 24 beste yarı maya<br />

katılmı tır.<br />

79


80<br />

smail ACAR<br />

yin Sadettin (Arel), Lemi (Atlı), Suphi (Ezgi), smaik Hakkı,<br />

Hasan Basri (Çantay).<br />

Vehbi Bolak’ın Millî E itim Bakanlı ı döneminde,<br />

yarı maya katılan besteleri de erlendirip seçimi yapacak yeterli<br />

jüri üyesi bulunamayaca ı gerekçesi ile seçimin “Paris<br />

Müzik Akademisi”nde yaptırılması teklifi ortaya atılır. Karesi<br />

(Balıkesir) Milletvekili ve Maârif Vekili Vehbi Bolak, konu<br />

ile ilgili olarak “Telif ve Tercüme Kurulu Ba kanlı ına”,<br />

9 Haziran 1922 günü bir yazı yazar. Paris’e gönderilecek<br />

bestelerin seçilmesini isteyen Bakanlık yazısı metni öyledir:<br />

Maârif Vekâleti<br />

Kalem-i Mahsus Müdüriyeti Ankara:9.6.1338<br />

Telif Tercüme Hey’eti Riyaset-i Âlisine<br />

Avrupa’ya gönderilmesi takarrür eden stiklâl Mar ı bestelerinden<br />

hangisinin Paris’e irsali muvafık olaca ının tetkik buyurularak<br />

mezkûr bestelerden tefriki hususunda karar verilmesini rica ederim.<br />

Maârif Vekili<br />

Vehbi Bolak<br />

Millî mar bestesinin Paris’te seçtirilece i haberi kısa<br />

sürede duyulur. Bu fikre, pek çok milletvekili iddetle kar ı<br />

çıkar. Mar bestesinin Paris’te seçtirilmesi fikrine kar ı çıkanlardan<br />

birisi de ark Cephesi Komutanı Kâzım Karabekir<br />

Pa a dır. Kâzım Karabekir, Mar ’ın bestesinin Paris’te<br />

seçilmesi fikrine kar ı çıkı ını, stiklâl Harbimiz adlı eserinde<br />

öyle anlatır:<br />

“Millet Meclisi Âkif Bey’in yaptı ı ilâhi gibi iiri alkı<br />

larla stiklâl Mar diye kabul etti. Bestesi için de Paris’te<br />

müsabaka yapılaca ını haber alınca bunun muvafık olmadıını<br />

Erkânı-ı Harbiye-i Umumiye Riyasetine yazdım."


Açıklamalı ST KLÂL MAR I ve GENÇL E H TABE<br />

Kâzım Karabekir, esasen Mehmet Âkif’in eserinin<br />

seçilmesine de muhaliftir. Çünkü kendisi de mar yarı masına<br />

iddialı olarak katılmı tır. Hatta bu arada 26.7.1338 (1922)<br />

de Sarıkamı ’tan Heyet-i Vekile Reisi (Ba bakan) Rauf (Orbay)<br />

Bey’e, Âkif’in iirinin iptal edilmesini, güftesi ve bestesi<br />

kendisine ait bir mar ın kabul edilmesini isteyen bir mektup<br />

yazmı tır. 1<br />

stiklâl Mar ı bestesinin Paris’te seçtirilmesine milletvekillerinin<br />

iddetle kar ı çıkmaları üzerine Millî E itim<br />

Bakanlı ı bu fikirden vazgeçmi tir.<br />

stiklâl Mar ı’nın bestelenmesinin söz konusu oldu u<br />

günlerde, stiklâl Sava ı bütün iddetiyle sürüyordu. Ankara<br />

heyecan içindeydi. Biraz da bu olumsuz sebeplerle beste ile<br />

gerekti i gibi ilgilenilememi tir. Fakat her eye ra men Millî<br />

E itim Bakanlı ının açtı ı beste yarı masına, yukarıda da<br />

belirtti imiz gibi çok sayıda besteci katılmı tır. O günün<br />

artlarında bu bile bir ba arıdır.<br />

stiklâl Mar ı’nın bestelenmesi için açılan yarı ma<br />

sürüncemede kalıp sonuçlandırılamamı tır. Bu durumda bestekârlar,<br />

bestelerini kendi çevrelerinde yaymak için çalı ınca,<br />

bir süre de i ik bestelerin çalınıp söylenmesi gibi bir durum<br />

ortaya çıkmı tır. Bu durumu, “<strong>Türk</strong> Mar ları” adlı de erli<br />

eserinde Etem Üngör öyle anlatmaktadır:<br />

“O sıralarda Edirne’de müzik ö retmeni bulunan<br />

Ahmet Yekta Madran, kendi mar ını Edirne havalisinde yaymaya<br />

ve söyletmeye ba lamı tır. zmir’de müzik ö retmeni<br />

bulunan smail Zühtü de kendi mar ını zmir ve havalisi ile<br />

Eski ehir’de yaymakta idi. Ankara’da da Zeki Üngör’ün<br />

mar ı söylenmekte olup stanbul’da ise iki mar söylenip yayılmakta<br />

idi. Bunlardan stanbul tarafında (Avrupa tarafı) Zâti<br />

1 Kazım Karabekir’in mektubu için bak. Muhiddin Nalbando lu, stiklâl<br />

Mar ımızın Tarihi, st. 1964. S.146-147.<br />

81


82<br />

smail ACAR<br />

Arca’nın, Kadıköy tarafında ise Ali Rıfat Ça atay’ın bestesi<br />

söylenmekte idi.<br />

Bu durum birkaç yıl böyle devam etmi ve 1924’te<br />

Ankara’da Maârif Vekâleti’nde toplanan bir kurul Ali Rıfat<br />

Ça atay’ın mar ını resmî mar olarak kabul ederek, ilgili<br />

kurullar ile bütün okullara bildirmi tir.<br />

Bu mar 1924’ten 1930 yıllarına kadar çalınıp söylendikten<br />

sonra, 1930 sıralarında yeni bir emirle Riyaset-i Cumhur<br />

Orkestrası efi Zeki Üngör’ün bestesi millî mar olarak<br />

kabul edilmi tir.” 1<br />

stiklâl Mar ı bestesinin seçilip kesinle tirilmesi bir<br />

süre daha mümkün olmadı. Ancak, stiklâl Sava ı’nın kesin<br />

olarak kazanılmasından sonra (Mudanya Mütarekesi, 11 Ekim<br />

1922), stanbul ile ba lantı sa lanınca, bestelerin stanbul’da<br />

kurulacak bir komisyona seçtirilmesi fikri a ırlık kazandı.<br />

Bu karar üzerine Bakanlı a gelen besteler, stanbul Millî<br />

E itim Müdürlü üne gönderildi. Bakanlı ın 12 ubat 1923’te<br />

stanbul Millî E itim Müdürlü üne gönderdi i bir yazıda,<br />

“gönderilen mar bestelerinin Musikî Encümeni Reisi Ziya<br />

Pa a’nın ba kanlı ında kurulacak bir komisyona incelettirilip<br />

uygun görülecek bestenin stiklâl Mar ı olarak seçilmesi”<br />

isteniyordu.<br />

stanbul’daki komisyon, beste seçimi çalı malarını 12<br />

Temmuz 1923’te tamamlayıp, sonucu bir raporla Millî E itim<br />

Müdürlü üne bildirmi tir. Bu rapora göre, ark Musikîsi<br />

Reisi Ali Rıfat (Ça atay)’ın bestesi, stiklâl Mar ı olarak kabul<br />

edilmi tir.<br />

stanbul Millî E itim Müdürlü ü, Ali Rıfat (Ça atay)<br />

ın bestesinin birinci seçildi ini öyle bir yazı ile Millî E itim<br />

Bakanlı ına bildirmi tir:<br />

1 Etem Üngör, <strong>Türk</strong> Mar ları, <strong>Türk</strong> Kül. Ar . Enst. Yay. Ank.1966. s.


Açıklamalı ST KLÂL MAR I ve GENÇL E H TABE<br />

<strong>Türk</strong>iye Büyük Millet Meclisi<br />

Hükümeti<br />

stanbul Vilâyeti stanbul: 19Temmuz 1339<br />

Maârif Müdüriyeti<br />

Maârif Vekâleti Celilesine<br />

12 ubat 1339 tarihli ve 1722 / 230 numaralı tezkere-i âliye-i<br />

vekâletpenahileri cevabıdır.<br />

Burdur Meb’usu Âkif Bey tarafından tanzim olunan stiklâl<br />

ne ide ini mar olmak üzere bestelemi olan zevâtın bera-yı tetkik tevdi<br />

olunan elli be adet mar bestelerinin Encümen-i Musikî Reisi Ziya<br />

Pa a Hazretlerinin riyaseti altında stanbul’da Mevcut musiki inasânından<br />

te kil edilen komisyon tarafından icra kılınan tetkik neticesinde<br />

ark Musikisi Cemiyeti Reisi Ali Rıfat Beyefndinin tertip ettikleri Mar ın<br />

resmî ve millî mar ların tanziminde nazar-ı dikkate alınması lâzım gelen<br />

bütün evsafı câmi oldu u anla ılmasına binaen sairlerine tercihan<br />

birinci derecede kabul edilmi , ayrıca Rauf Yekta ve Zâti ve Muallim<br />

Kâzım ve Doktor Suphi beylerin besteleri dahi bidderece intihap<br />

olunarak mütebaki di er bestelerin ayan-ı intihap görülmemi oldu u<br />

12 Temmuz 1339 tarihli mezkûr Komisyon mazbatasında bildirilmi<br />

oldu u arz ve mezkûr mazbata ile beraber mar besteleri leffen takdim<br />

kılınmı tır efendim.<br />

stanbul Maârif Müdürü<br />

( mza)<br />

Millî E itim Bakanlı ı, stanbul Millî E itim Müdürlü<br />

ünden gelen komisyon raporuna göre, Ali Rıfat (Ça atay)<br />

ın bestesini, resmî mar olarak kabul edip, Bakanlıklara ve<br />

okullara duyurmu tur. Millî Mar ımızın bugünkü O. Zeki<br />

Üngör bestesi, stanbul komisyonunda, ilk be dereceye girememi<br />

tir.<br />

Millî E itim Bakanlı ının, Ali Rıfat (Ça atay)’ın stiklâl<br />

Mar ı bestesini kabul etmesi, müzik çevrelerinde ho<br />

kar ılanmadı ve itirazlar ba ladı. tirazlar, “Ali Rıfat (Ça atay)’ın<br />

Batı musikisini bilmedi i, dolayısıyla bestesinin Armoni<br />

bilgi ve kurallarına uymadı ı” noktasında toplanıyor-<br />

83


84<br />

smail ACAR<br />

du. lk itiraz eden Zâti (arca) oldu. zmir’de müzik ö retmenli<br />

i yapan Zâti (Arca), 27 Temmuz 1923’de zmir’e gelen<br />

Atatürk’ü, “ stanbul Darü’l Bedayi sanatkârları ile birlikte”<br />

ziyaret ederek, “ stanbul’da alınan kararın kaldırılmasını”;<br />

“yarı maya gönderilen mar ların Viyana Konservatuarına<br />

gönderilerek seçilmesini” istemi tir.<br />

zmir Kız ve Erkek Lisesi Müzik Ö retmeni smail<br />

Zühtü’de Zâti Arca ile aynı görü teydi. Atatürk, itirazları<br />

dikkate aldı. zmir dönü ünde, <strong>Genel</strong> Kurmay Ba kanı Fevzi<br />

Pa a (Çakmak) ve Millî E itim Bakanı ile görü tü. Büyük<br />

ihtimalle, Mart 1924’te Ali Rıfat (Ça atay) bestesi hakkında<br />

verilen karar iptal edildi. Fakat yerine, kısa sürede resmî bir<br />

beste de konulamadı.<br />

Bugünkü Resmî Beste<br />

O. Zeki Üngör’ün Bestesi<br />

Ali Rıfat (Ça atay) bestesinin seçimi ile ilgili kararın<br />

iptal edildi i, yerine yeni bestenin de henüz seçilmedi i günlerde,<br />

“ stanbul Mızıka-i Hümayun efi Osman Zeki (Üngör),<br />

Atatürk’ün daveti üzerine Ankara’ya gelerek, Cumhurba<br />

kanlı ı Orkestra efi” olmu tur. Ankara’ya geldikten<br />

bir iki hafta sonra, 11 Mart 1924’te Atatürk’ün e i Lâtife<br />

Hanımın himayelerinde, Rumeli Göçmenleri yararına ilk<br />

konserini veren Osman Zeki (Üngör), aynı konser gecesinde,<br />

yarı maya katıldı ı stiklâl Mar ı bestesini de çalmı ;<br />

Atatürk ve Lâtife Hanım, mar ı çok be enmi lerdir.<br />

Ancak, stiklâl Mar ı bestesi konusu, 1924-1930 yılları<br />

arasında belirsizli ini korumu , 1930’da, O.Zeki Üngör’ün<br />

bestesi resmî olarak kabul edilmi tir.


Açıklamalı ST KLÂL MAR I ve GENÇL E H TABE<br />

stiklâl Mar ımızın bugünkü bestesi, 1930’dan bu<br />

yana çalınıp söylenen Osman Zeki Üngör bestesidir.<br />

stiklâl Mar ımızın bugünkü bestesi, sonradan pek<br />

çok tenkit edilmi tir. Osman Zeki Üngör’ün stiklâl Mar ı<br />

bestesine yöneltilen tekitler, özetle u noktalarda toplanmaktadır:<br />

- Osman Zeki Üngör, eseri önce sözsüz bestelemi<br />

sonra Âkif’in iirine giydirilmi tir. Yani beste sözlere uygun<br />

de ildir.<br />

- stiklâl Mar ı’na giydirilen beste önce, son Osmanlı<br />

Padi ahı Mehmet Vahdettin için bestelenmi tir.<br />

-“Mar ın kompozitör Edgar Menas efendi tarafından<br />

armonize edildi i” ileri sürülmü tür.<br />

-“Bestenin ilk bölümündeki ön ölçünün, ‘Karmen Silva’<br />

adlı yabancı bir arkıdan transpozisyon suretiyle alındıı”<br />

söylenmi tir.<br />

Osman Zeki Üngör, tenkitlere, “Mar ın kendisi tarafından,<br />

ordularımızın zmir’e giri inden birkaç gün sonra, o<br />

günlerin zafer heyecanı ile bestelendi i” eklinde cevap vermi<br />

tir. Edgar Menas Efendi de, “Osman Zeki Üngör’ün<br />

bestesi üzerinde yardımı oldu unu, bestenin Âkif’in eseri için<br />

yapıldı ını” söyleyerek, yapılan tenkitleri, “insafsız bulduunu”<br />

belirtmi tir. 1<br />

1 Osman Zeki Üngör bestesinin tenkitleri ve cevaplar konusunda, bak. -<br />

M. Nalbando lu, a.g.e.,s.153-161;<br />

-Etem Üngör, <strong>Türk</strong> Mar ları,s.165.;<br />

85


86<br />

smail ACAR<br />

Atatürk ve stiklâl Mar ı<br />

stiklâl Mar ımızın <strong>Türk</strong>iye Büyük Millet Meclisinde<br />

Maârif Vekili ve Ünlü Hatip Hamdullah Suphi tarafından<br />

1 Mart 1337 (12 Mart 1921)’de okundu u zaman Meclis<br />

Ba kanlık Kürsüsünde Mustafa Kemal oturmakta idi.<br />

Mar ’ın ve oku-nu un be enilmesi üzerine, üç defa daha<br />

Hamdullah Suphi’ yi kürsüye davet eden Mustafa Kemal’di<br />

ve Mar ı ayakta alkı lamı tı.<br />

stiklâl Mar ı iiri, mar güftesi olarak, beste açısından<br />

uzundu. iirin bestelenecek kısımlarını seçip, bestekârlara<br />

duyurmak için bir heyet kurulmu tur. te bu Heyet<br />

in çalı maları sırasında, Mustafa Kemal (Atatürk), çalı malarla<br />

yakından ilgilenmi tir. Bu konuda heyette bulunanlardan<br />

smail Habip (Sevük) u bilgileri vermektedir:<br />

“Bu devre Ankara’da yetkili ahsiyetlerden bir heyet<br />

kurularak stiklâl Mar ı’nın bestelenecek bazı parçalarını<br />

seçerek bir müsabaka ilân etmi ti. Heyet’in çalı malarını<br />

takip eden Atatürk, bu seçimi be enmedi ve dedi ki: ‘ stiklâl<br />

Mar ı’nın uzun olmaması noktasında mutabıkız. Söylendi<br />

i ve çalındı ı zaman herkesi uzun uzun ayakta tutması<br />

elbette do ru olamaz.. Ancak bu Mar ’ın stiklâl Davamızı<br />

anlatı ı cihetinden büyük bir manası vardır. Benim<br />

en sevdi im parçası da budur. Siz ise bu parçayı Mar ’tan<br />

çıkarmaya karar vermi siniz.:<br />

Hakkıdır, hür ya amı bayra ımın hürriyet,<br />

Hakkıdır, Hakka tapan milletimin stiklâl.


Açıklamalı ST KLÂL MAR I ve GENÇL E H TABE<br />

Benim bu milletten daima hatırlamasını istedi im<br />

vecizeleri i te bunlardır.” 1<br />

Zaman zaman, stiklâl Mar ı, “Âkif gibi dindâr bir<br />

air” tarafından yazılmı olmasından dolayı, Atatürk’ün<br />

ölümünden sonra, bazı kesimlerce “hor görülmeye” ba lanmı<br />

hatta “de i tirilmesi” istenmi tir. Muhiddin Nalbando -<br />

lu’nun belirtti ine göre, “42 yılda 21 defa de i tirilmek istenmi<br />

tir.” 2<br />

Halbuki, stiklâl Mar ı, 1921’de Meclis’te Hamdullah<br />

Suphi tarafından 4 defa okunurken, Hamdullah Suphi’yi kürsüye<br />

davet eden Meclis Ba kanı Atatürk’tür. Hamdullah<br />

Suphi’nin söyledi ine göre, o da mar ı ayakta elleri patlayıncaya<br />

kadar alkı lamı tır. Ayrıca Mar , 1921’de kabul edildiine<br />

göre, Atatürk bu mar ı, 1938’de ölümüne kadar 17 yıl<br />

söylemi ve dinlemi tir. Fakat bu süre içinde Mar aleyhinde<br />

bir ifadesi yoktur.<br />

Millî mar yarı ması açıldı ı zaman tek art, “millî<br />

Mücadelenin ruhunu ifade ve terennüm etmesi”dir. Âkif’in<br />

eseri, bu ruhu en iyi yansıttı ı için seçilmi tir. Bu sebeple,<br />

stiklâl Mar ı’na, ta ıdı ı anlam ve de erlere kar ı olmak,<br />

aslında Millî Mücadele veya di er adıyla stiklâl Sava ı ile<br />

giri ilen hürriyet ve <strong>istiklâl</strong> davamıza, ve Mar ’ın ifade etti i<br />

de erlere kar ı olmaktır.<br />

Son yıllarda (özellikle 28 ubat 1997’den sonra) bazı kesimlerce,<br />

“Onuncu Yıl Mar ı”nın olur olmaz yerde hatta<br />

aya a kalkarak söylenmesi, ön plâna çıkarılması da, bize göre,<br />

stiklâl Mar ı’na alternatif gibi dü ünülmesindendir.<br />

Halbuki, Faruk Nafiz ve Behçet Kemal tarafından yazılan<br />

“Onuncu Yıl Mar ı” da, <strong>Türk</strong>lük ve <strong>Türk</strong>iye Cumhuri-<br />

1 Muhiddin Nalbano lu, a.g.e., s. 149. (1921’den 1963’e)<br />

2 A.g.e.,s.56.<br />

87


88<br />

smail ACAR<br />

yeti’ne ba lılık duygularını ifade etmektedir. Bu sebeple,<br />

Onuncu Yıl Mar ı’nı, stiklâl Mar ı’na alternatif gibi görmek<br />

veya öyle zannetmek, stiklâl Mar ında ifade edilen millîmanevî<br />

de erleri anlamamak demektir.<br />

***


Açıklamalı ST KLÂL MAR I ve GENÇL E H TABE<br />

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM<br />

ST KLÂL MAR I’NIN AÇIKLAMASI<br />

89


90<br />

smail ACAR


Açıklamalı ST KLÂL MAR I ve GENÇL E H TABE<br />

stiklâl Mar ı<br />

-Kahraman Ordumuza-<br />

Korkma! Sönmez bu afaklarda yüzen al sancak;<br />

Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.<br />

O, benim milletimin yıldızıdır, parlayacak,<br />

O, benimdir; o, benim milletimindir ancak!<br />

Çatma, kurban olayım, çehreni ey nazlı hilâl,<br />

Kahraman ırkıma bir gül! Ne bu iddet, bu celâl?<br />

Sana olmaz, dökülen kanlarımız sonra helâl.<br />

Hakkıdır, Hakk’a tapan milletimin stiklâl.<br />

Ben ezelden beridir hür ya adım, hür ya arım;<br />

Hangi çılgın, bana zincir vuracakmı ? a arım.<br />

Kükremi sel gibiyim, bendimi çi ner, a arım.<br />

Yırtarım da ları, enginlere sı mam, ta arım.<br />

Garb’ın âfâkını sarmı sa çelik zırhlı duvar;<br />

Benim, iman dolu gö süm gibi, serhaddim var.<br />

Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı bo ar,<br />

“Medeniyyet” dedi in tek di i kalmı canavar?<br />

Arkada , yurduma alçakları u ratma sakın;<br />

Siper et gövdeni, dursun bu hayasızca akın.<br />

Do acaktır sana va’detti i günler Hakk’ın,<br />

Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın.<br />

91


92<br />

smail ACAR<br />

Bastı ın yerleri “toprak” diyerek geçme, tanı!<br />

Dü ün altındaki binlerce kefensiz yatanı.<br />

Sen ehîd o lusun, incitme yazıktır atanı,<br />

Verme, dünyaları alsan da bu cennet vatanı.<br />

Ruhumun senden, lâhî udur ancak emeli:<br />

De mesin mâbedimin gö süne nâ-mahrem eli,<br />

Bu ezanlar - ki ahadetleri dînin temeli –<br />

Ebedî yurdumun üstünde benim inlemeli.<br />

O zaman vecd ile bin secde eder -varsa- ta ım:<br />

Her cerihamdan, lâhî, bo anıp kanlı ya ım,<br />

Fı kırır, ruh-u mücerret gibi yerden na’ ım;<br />

O zaman yükselerek ar a de er, belki ba ım!<br />

Dalgalan sen de afaklar gibi ey anlı hilâl!<br />

Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helâl!<br />

Ebediyyen sana yok, ırkıma yok izmihlâl:<br />

Hakkıdır, hür ya amı bayra ımın hürriyet;<br />

Hakkıdır, Hakk’a tapan milletimin stiklâl.<br />

(17 ubat 1921)<br />

Mehmet Âkif Ersoy


Açıklamalı ST KLÂL MAR I ve GENÇL E H TABE<br />

Bir Açıklama Denemesi<br />

stiklâl Mar ı’nın Anlamı<br />

1<br />

“Korkma! Sönmez bu afaklarda yüzen al sancak;<br />

Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.<br />

O, benim milletimin yıldızıdır, parlayacak<br />

O, benimdir; o, benim milletimindir ancak!”<br />

“Korkma! Bu afaklarda yüzen al sancak, yurdumun<br />

üstünde tüten en son ocak sönmeden sönmez. O (bu afaklarda<br />

yüzen al sancak), benim milletimin yıldızıdır; (Onun için) parlayacak.<br />

O (al sancak), sadece benim milletimindir. (Ba kasının<br />

olamaz).”<br />

Millî Mar veya stiklâl Mar ı yarı ması açıldı ını<br />

duyuran ilânda, “Milletimizin dahilî ve haricî stiklâli u -<br />

runda giri ti i mücadeleyi ifade ve terennüm için bir stiklâl<br />

Mar ı müsabakaya va’zedilmi tir.” denilmektedir. Bu<br />

cümlede, stiklâl Mar ı olması için yazılacak iirde aranılacak<br />

tek art ve özellik belirtilmi tir. Mehmet Âkif’in iiri,<br />

aranan bu art ve özelli e sahip en iyi iir oldu u için,<br />

TBMM tarafından Resmî-Millî Mar olarak seçilip kabul<br />

edilmi tir.<br />

stiklâl Mar ı yarı masının açıldı ı ve Âkif’in iirini<br />

yazdı ı ( ubat 1921) günlerde, stanbul i gal altındaydı. Yunan<br />

gal kuvvetleri, Ege ve Marmara bölgelerinde bir çok yeri<br />

i gal etmi ti. stiklâl Sava ı (Millî Mücadele) bütün iddetiyle<br />

devam ediyordu. Milletimiz, Balkan Sava ı, arkasından<br />

Birinci Dünya Sava ı felâketlerini ya amı ; altı asırlık Osmanlı<br />

Devleti’in yıkılı ına ahit olmu tu. imdi de vatanın<br />

bazı bölgeleri i gal altındaydı. Fakirlik, yorgunluk hatta<br />

ümitsizlik kol geziyordu.<br />

93


94<br />

smail ACAR<br />

Millî Mar ımızın airi Âkif, i te böyle bir hava içindeki<br />

<strong>Türk</strong> milletine, “Korkma!” diye hitap ediyor. O günün<br />

tarihî artlarında milletimiz, ister istemez endi e ve karamsarlık<br />

duyguları içindedir. aire göre, bu artlarda önce milletimizin<br />

ümitsizlik ve karamsarlık duygularından kurtulması<br />

gerekir. Çünkü milletleri, maddî sıkıntılar de il, yeis ve<br />

ümitsizlik yıkar. Dindâr bir ahsiyet olan Âkif, slâm dininin<br />

ümitsizlik ve karamsarlı ı yasakladı ını bildi i ve buna<br />

inandı ı için milletimize ümit a ılamak ve manevî kuvvet telkin<br />

etmek, moral deste i vermek için, iirine, “Korkma!” hitabıyla<br />

ba lamaktadır. Bu hitapta, bir “güven duygusu” ve<br />

“kesinlik” vardır. Burada “korkmak” fiili, “yüreksizlik, cesaretsizlik<br />

veya ödleklik” de il; “endi e etmeye gerek yok“<br />

anlamındadır.<br />

Birinci kıtada, <strong>Türk</strong> milletine hitap eden air, <strong>Türk</strong><br />

milletinin sembolü olan “al sancak” üzerinde durmaktadır.<br />

“Al sancak”, <strong>Türk</strong> milletini ve onun <strong>istiklâl</strong>ini temsil eden;<br />

rengini, vatan için dökülen kanımızdan; varlık gücünü, <strong>Türk</strong><br />

evinde tüten oca ın alevinden alan al bayra ımızdır.<br />

Bu kıtada “ afak” ile “al sancak” ve “<strong>Türk</strong> evinde<br />

tüten ocak alevi” arasında ilgi kurulmaktadır. lk mısradaki<br />

“ afak”, güne battıktan sonra batı ufkunda kalan bayrak<br />

rengindeki ak am kızıllı ıdır. Ak am kızıllı ı olan “ afak”,<br />

gittikçe sönerek yerini karanlı a, geceye bırakır. Âkif i te bu<br />

noktada, renk ve ufuklarda dalgalanma bakımından ak am<br />

kızıllı ına yani afa a benzeyen “al sancak”ın da sönebilece<br />

inin dü ünülmesi ihtimalini; belki bunun da millette,<br />

endi e, ümitsizlik ve nihayet yok olma duygusu uyandıracaını<br />

dü ünerek, “Korkma!”, “Bu afaklarda yüzen al sancak”,<br />

“ak am kızıllı ının ( afa ın) söndü ü gibi sönecek deildir.”<br />

diyor.


Açıklamalı ST KLÂL MAR I ve GENÇL E H TABE<br />

Çünkü, biraz sonra sönerek yerini, gecenin karanlı ına<br />

bırakacak “ afak”ın arkasında, kendisini feda edecek bir<br />

millet yoktur. Halbuki, “al sancak”ın arkasında, ona kendisini<br />

adamı bir <strong>Türk</strong> milleti vardır. te bundan dolayı, korkup<br />

endi e etmek yersizdir. Zira, bir tek <strong>Türk</strong> evi, <strong>Türk</strong> oca ı<br />

var oldu u sürece, al sancak sönmez. Onun sönmesi için<br />

yeryüzünde bir tek <strong>Türk</strong> kalmaması gerekir. Bu da mümkün<br />

de ildir.<br />

Özetlersek: air, “Ey <strong>Türk</strong> milleti! artlar ne kadar<br />

kötü olursa olsun, afa ın sönmesine benzeterek veya bakarak,<br />

onun gibi ufuklarda yüzüp dalgalanan bayra ımızın da<br />

sönece ini, indirilip esir edilece ini dü ünüp endi e etme;<br />

çünkü, bayra ımız (al sancak), varlı ını, <strong>Türk</strong> milletinden ve<br />

<strong>Türk</strong> ailesinden almaktadır. Yeryüzünden en son <strong>Türk</strong> ailesi<br />

veya ferdi yok olmadı ı sürece, bayrak dalgalanır; gönderden<br />

indirilemez” diyor.<br />

<strong>Türk</strong> milletinin, <strong>Türk</strong> <strong>istiklâl</strong>inin sembolü olan bayraımızın<br />

al renginden sonraki özelli i “yıldız”ıdır. Yıldız,<br />

“kader, baht, talih” anlamlarına da gelir. Halk arasında, herkesin<br />

gökte bir yıldızı oldu una inanılır. nsan, yıldızıyla beraber<br />

do ar, yıldızı söndü ü zaman da ölür veya öldü ü zaman<br />

yıldızı da söner. “Yıldız kayması” deyimi, “bir insanın<br />

ölümüne i aret”tir. Yine “yıldızı parlamak” deyimi de,<br />

“bahtı, talihi açılmak” anlamında kullanılır.<br />

air, ilk kıtanın üçüncü-dördüncü mısralarında, bayra<br />

ımızdaki yıldızla gökteki yıldızı birle tirir. Gökteki yıldıza<br />

kimsenin eli dokunamayaca ı gibi, <strong>Türk</strong> milletinin sembolü<br />

olan bayraktaki yıldıza da kimse dokunamaz, el süremez.<br />

Yıldızların geçici olarak kara bulutlar arkasında kaldı ı<br />

gibi, milletimizin yıldızı da ya anan artlar dolayısıyla bulutlar<br />

arkasında kalan yıldızlar durumuna dü mü tür. Bu durum<br />

geçicidir. Sonunda bulutlar da ılacak o yine parlayacak ve<br />

95


96<br />

smail ACAR<br />

parlamaya devam edecektir. Milletimiz, zorlukları a acaktır.<br />

Çünkü o bayrak ve bayraktaki yıldız, <strong>Türk</strong> milletine aittir.<br />

Onun için <strong>Türk</strong> milletinden ba kasına boyun e mez.<br />

Bütün bunlardan dolayı, <strong>Türk</strong> milleti, <strong>istiklâl</strong>ini kaybetme<br />

ve yok olma endi esi ta ımamalıdır.<br />

air, bu kıtada, “Tür milletinin <strong>istiklâl</strong>ini kaybetmeyece<br />

i” ve “<strong>Türk</strong> milletinin ölmezli i” fikrini i lemektedir.<br />

Mehmet Âkif, milletimizin <strong>istiklâl</strong>siz ya amayaca ı<br />

fikrini, daha Millî Mücadele’nin ba ında, Sebilürre at dergisindeki<br />

bir yazısında da öyle ifade etmi ti:<br />

“<strong>Türk</strong>ler’in yirmi be asırdan beri <strong>istiklâl</strong>lerini muhafaza<br />

etmi bir millet oldukları tarihen müsbet bir hakikattir.<br />

Halbuki Avrupa’da bile <strong>istiklâl</strong>inin kayna ı bu kadar<br />

eski zamanlara dayanan millet yoktur. Tarih de gösteriyor ki<br />

<strong>Türk</strong>ler <strong>istiklâl</strong>siz ya ayamazlar.”(21 A ustos 1919)<br />

2<br />

“Çatma, kurban olayım , çehreni ey nazlı hilâl,<br />

Kahraman ırkıma bir gül! Ne bu iddet, bu celâl?<br />

Sana olmaz, dökülen kanlarımız sonra helâl.<br />

Hakkıdır, Hakk’a tapan milletimin <strong>istiklâl</strong>.”<br />

“Ey nazlı hilâl! Kurban olayım, çehreni çatma. Bu<br />

iddet ve celâl nedir? Dökülen kanlarımız sonra sana helâl<br />

olmaz. stiklâl, Hakk’a tapan milletimin hakkıdır.”<br />

kinci kıtada hitap edilen bayra ımızdır. Bayra ımızın,<br />

“al renk” ve “yıldız”dan sonraki özelli i, “hilâl”dir.<br />

Hilâl, <strong>Türk</strong> edebiyatında, sevgilinin güzel ka ları için” dolayısıyla<br />

sevgili için benzetme unsuru olarak kullanılır. Kısaca<br />

hilâl, sevgiliye benzetilir. Hilâl, ayrıca, slâmiyet’in sembolüdür.<br />

air, <strong>Türk</strong> bayra ındaki sevgiliyi temsil eden hilâl’e<br />

(dolayısıyla bayra a) sesleniyor. <strong>Türk</strong> bayra ı yahut hilâl


Açıklamalı ST KLÂL MAR I ve GENÇL E H TABE<br />

(sevgili), kar ı kar ıya bulundu u tehlikelerden dolayı, milletimize<br />

ka larını çatmı tır. Â ı ından gerekli ilgiyi görmeyen<br />

sevgili gibi, bayrak da milletimizden gerekenin yapılmasını<br />

bekledi i, içinde bulundu u durumdan ikâyetçi oldu u<br />

için öfkeli ve ka larını çatmı tır. Milletimize kızmı ve azarlar<br />

gibi bakmaktadır.<br />

Hilâl’in bu tavrı kar ısında air, ona milletimize gülmesi,<br />

güler yüz göstermesi için yalvarıyor. Çünkü, kahraman<br />

<strong>Türk</strong> milleti, hiâl’in gülmesi (göklerde dalgalanması) için<br />

pek çok kan dökmü , can vermi ; onun kendisine gülmesini<br />

hak etmi tir. te bunun için air, hilâle, “Bütün bunlara karılık,<br />

ka çatar, u runda yapılan fedâkârlıkları takdir etmezsen,<br />

dökülen kanlarımız sana helâl olmaz.” diyor.<br />

Bayra ın gülmesi (dalgalanması), <strong>istiklâl</strong>i temsil<br />

eder; <strong>istiklâl</strong>i i aret eder.<br />

Bu kıtanın son mısraındaki “Hak” kelimesi, “Allah”,<br />

“adalet” “hakikat” ve “pay” anlamlarına gelmektedir. air,<br />

“Hakk’a tapma” ile “<strong>istiklâl</strong>” arasında bir sebep-sonuç<br />

ba ı kuruyor. Allah’a iman edip tapan <strong>Türk</strong> milleti, bunun<br />

kar ılı ında (Hakk’a taptı ı için) <strong>istiklâl</strong>i hak etmi tir.<br />

Allah, yarattı ı bütün varlıklara ya ama hakkını kendisi<br />

vermi tir. nsanlar do u tan bu hakka sahiptirler.<br />

Allah âdildir. Herkesin hakkını, (bir çalı ma ve fedâkârlık<br />

kar ılı ı elde etti i payını) verir. <strong>Türk</strong> milleti de “hilâl<br />

için” yani <strong>istiklâl</strong> ve inandı ı din ( slâmiyet) için pek çok fedâkârlık<br />

yapmı tır. Bütün bunlardan sonra, Allah’ın adaleti<br />

elbette tecelli edecek, hakikat ortaya çıkacak, hak yerini-sahibini<br />

bulacaktır. Yani <strong>Türk</strong> milleti, hak etti i <strong>istiklâl</strong>e kavuacaktır.<br />

Bu mısrada, “hilâlin gülmesi”, “dökülen kanların helâl<br />

olması”, milletin <strong>istiklâl</strong>e kavu ması yani bir hakkın teslim<br />

edilmesi ile Allah’ın adaletinin tecelli etmesi arasında sı-<br />

97


98<br />

smail ACAR<br />

kı bir ili ki kurulmu tur. <strong>Türk</strong> milleti Hakk’a inandı ına göre,<br />

Allah’ın adaleti tecelli edecek, hakikat mutlaka ortaya çıkacaktır.<br />

3<br />

“Ben ezelden beridir hür ya adım, hür ya arım;<br />

Hangi çılgın bana zincir vuracakmı ? a arım.<br />

Kükremi sel gibiyim, bendimi çi ner a arım.<br />

Yırtarım da ları, enginlere sı mam, ta arım.”<br />

“Ben insanlı ın yaratıldı ı, tarihin var oldu u zamandan<br />

bu yana hür ya amı , bundan sonra da hür ya amaya devam<br />

edecek bir milletim. Benim hürriyetimi yok ederek beni<br />

esir etmeye çalı an, hatta bunu hayal eden, mutlaka aklını<br />

kaybetmi çılgın olmalı. Ben, esir edilmek istendi im zaman,<br />

engel tanımayan co kun sellerin engelleri-setleri yıktı ı gibi<br />

engelleri yıkar geçerim. Hürriyetim söz konusu oldu u zaman,<br />

maddî bir engel tanımam. Hepsini yıkar, a arım. Çünkü<br />

ben var oldu umdan beri hür ya amaya alı mı ım.”<br />

Bu kıtada, <strong>Türk</strong> milleti konu turulmaktadır. airin<br />

“ben” zamiriyle kastetti i, kendisi de il “<strong>Türk</strong> milleti”dir.<br />

<strong>Türk</strong> milleti gerçekten, insanlık tarihi boyunca hür ve müstakil<br />

ya amı tır. Hürriyet ve <strong>istiklâl</strong>ine engel olmak isteyenlere<br />

kar ı engel tanımamı tır. Dolayısıyla son Millî Mücadele’de<br />

de tanımayacaktır. Nitekim tanımamı tır. stiklâl Savaı’nın<br />

parolası, Atatürk’ün ifadesiyle “ya <strong>istiklâl</strong> ya ölüm”<br />

dür.<br />

iirdeki, “da ları yırtma” motifi, ayrıca <strong>Türk</strong> destanlarını<br />

ça rı tırmaktadır. <strong>Türk</strong> Ergenekon destanında, hürriyet<br />

için demir da eritilir.<br />

Mehmet Âkif, devrinin kültürlü insanlarından biridir.<br />

<strong>Türk</strong> ve slâm tarihini iyi bildi i gibi, <strong>Türk</strong> milletinin karakterini<br />

de bilir. Daha stiklâl Sava ı’nın ba ında, A ustos


Açıklamalı ST KLÂL MAR I ve GENÇL E H TABE<br />

1919’da kaleme aldı ı bir yazıda, “Tarih de gösteriyor ki<br />

<strong>Türk</strong>ler <strong>istiklâl</strong>siz ya ayamaz” demi tir.<br />

4<br />

“Garbı âfâkını sarmı sa çelik zırhlı duvar,<br />

Benim iman dolu gö süm gibi serhaddim var.<br />

Ulusun, Korkma! Nasıl böyle bir imânı bo ar,<br />

‘Medeniyyet’ dedi in tek di i kalmı canavar?<br />

“Batı’nın ufuklarını çelik zırhlı duvar sarmı sa, benim<br />

de (ona kar ılık) iman dolu gö süm gibi serhaddim var.<br />

Ulusun, korkma! ‘medeniyyet’ dedi in tek di i kalmı canavar,<br />

böyle bir imanı nasıl bo abilir?”<br />

Bu kıtada, sava an iki taraf, gücünü sadece maddî üstünlük<br />

ifade eden “teknik”ten alan Batı ile gücünü manevî<br />

kuvvet olan “iman” dan alan <strong>Türk</strong> milleti kar ıla tırılmaktadır.<br />

Sömürgeci ve saldırgan Batı, çelik zırhlı duvarlardan kurdu<br />

u üstünlü ü ile <strong>Türk</strong>iye’ye, <strong>Türk</strong> milletine saldırmı tır. <strong>Türk</strong><br />

milletinin, belki Batılılar gibi geli mi teknik gücü yoktur. Ama bu<br />

maddeye dayanan teknik güce kar ı, ondan daha kuvvetli olan<br />

iman dolu gö üslerle korunan sınırları vardır.<br />

air, Teknik üstünlü e sahip Batı’nın saldırısına u -<br />

rayan <strong>Türk</strong> milletine seslenerek, “sahip olunan iman gücünün<br />

maddî güçten daha üstün oldu unu; bu sebeple korkulup<br />

ürkülecek bir durum olmadı ını” söylüyor.<br />

Mehmet Âkif, manevî gücün maddî güçten üstün oldu<br />

una inanır. <strong>Türk</strong> milleti de manevî güce sahiptir. <strong>Türk</strong><br />

milleti manevî gücünü, Allah’a iman etmi olmaktan alır. Zira<br />

Allah, Kur’an’da “inananların üstün oldu unu” bildirmektedir.<br />

Maddî-teknik güç ve üstünlükten ba ka bir insanî deer<br />

ta ımayan ve tanımayan Batı Medeniyeti, Âkif’e göre,<br />

99


100<br />

smail ACAR<br />

“tek di i kalmı canavar”dır. Bu tek di i kalmı ihtiyar canavarın<br />

uluması, sarsılmaz bir manevî iman gücüne sahip<br />

<strong>Türk</strong> milletini korkutamaz, korkutmamalıdır.<br />

Bu kıtada, Âkif’in Batı medeniyetini “tek di i kalmı<br />

canavara” benzetmesi, Batının, “medeniyet” maskesi altında<br />

saldırgan-sömürgeci halini a a ılamak içindir. Bunun gerçek<br />

medeniyet ile ilgisi yoktur. Böyle bir benzetme yaptı ı<br />

için onu, “medeniyet-ilim-teknik dü manı” zannetmek yanlı<br />

tır. Çünkü Âkif, Batı’da geli en ve insanlı a hizmet eden<br />

gerçek ilim ve sanatı takdir etmekte; tez elden alınmasını istemektedir.<br />

Altıncı Safahat Âsım’da öyle diyor:<br />

“Alınız ilmini Garbın, alınız sanatını.<br />

Veriniz hem de sa’yinize son süratini.”<br />

stiklâl Mar ımızın bu dördüncü kıtasında, “canavar”<br />

kelimesiyle beraber kullanılan “ulusun” kelimesi de<br />

zaman zaman yanlı anla ılmaktadır. Buradaki ulusun” kelimesinin<br />

“ulu: büyük, yüce” kelimesiyle bir ilgisi yoktur. Burada<br />

söz konusu, “ulu-mak: havlamak, ürümek“ anlamındaki<br />

fiildir. Sadece maddî güce (de ere) dayanan Batı’nın saldırısını,<br />

ya lı canavarın ulumasına benzeten Mehmet Âkif, “Bırakın<br />

istedi i kadar ulusun, onun uluması bize bir zarar veremez.”<br />

demektedir.


Açıklamalı ST KLÂL MAR I ve GENÇL E H TABE<br />

5<br />

“Arkada , yurduma alçakları u ratma sakın;<br />

Siper et gövdeni, dursun bu hayasızca akın.<br />

Do acaktır sana va’detti i günler Hakk’ın,<br />

Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın.”<br />

101<br />

“Arkada , yurduma alçakları sakın u ratma. Gövdeni<br />

siper et; bu hayasızca akın dursun. Hakk’ın sana va’detti i<br />

günler, kim bilir belki yarın, belki yarından da yakın (bir zamanda)<br />

do acaktır.”<br />

Bu kıtada, “arkada !” hitabıyla tek tek, dü manla sava<br />

an askerlere veya vatana sahip çıkması gereken her <strong>Türk</strong><br />

e seslenilmekte; tek tek, sorumlu herkes vatan savunmasına<br />

ça rılarak vatan görevi hatırlatılmaktadır. Di er taraftan vatan<br />

savunmasına ça ırılanlara, zaferin çok yakın oldu u müjdesi<br />

verilmektedir.<br />

Bütün <strong>Türk</strong> tarihinde oldu u gibi, özellikle <strong>Türk</strong>- slâm<br />

tarihinde vatan savunması, mukaddestir. Çünkü vatan<br />

sevgisi imandandır. Vatan savunması, dinin ve mukaddes<br />

de erlerin savunulması demektir. Vatanı, alçakların utanmazca<br />

saldırılarına kar ı korumak için, vatan savunmasına<br />

katılıp gö sünü siper edenlere, (dü manla sava anlara) Allah,<br />

Kur’an’ın bir çok ayetinde, mükâfat veya zafer vadetmektedir:<br />

“Kim Allah yolunda sava ır da ölürse, yahut dü manına<br />

üstün gelirse ona pek büyük bir mükâfat verece iz.” 1<br />

Bütün <strong>Türk</strong>- slâm tarihinde oldu u gibi, fakat özellikle<br />

Çanakkale ve stiklâl Sava ı’nda dinî inancın büyük rolü<br />

olmu tur. Çünkü slâm dininde gazilik ve ehitlik, en üstün<br />

de erlerdendir.<br />

1 Nisâ Sûresi, a: 74


102<br />

smail ACAR<br />

Bu kıtadaki:<br />

“Do acaktır sana va’detti i günler Hakk’ın,<br />

Kim bilir, belki yarın... belki yarından da yakın.”<br />

Mısraları, stiklâl Mar ı’nın, zaferin kazanılaca ı<br />

ümit ve inancının derecesini göstermesi bakımından en dikkate<br />

de er mısralarıdır. nanmı bir Müslüman olan Âkif, stiklâl<br />

Sava ı’nın kazanılaca ına bütün imanıyla inanmı tır.<br />

Bundan dolayı son derece ümitlidir. Millete de bu ümidini<br />

haykırmaktadır. Bunun dayana ı da, herhalde “... Sakın Allah’ın<br />

inayetinden ümidinizi kesmeyiniz. Zira kâfirlerden<br />

ba kası Allah’ın inayetinden ümidini kesmez.” 1 ayeti olmalıdır.<br />

Mehmet Âkif, Birinci dünya Sava ı sonlarında bir ara<br />

ümitsizli e kapılıp, karamsarlık duygularına kapılmı tı; fakat<br />

Millî Mücadele’deki birlik ve azim onu tekrar ümitlendirip<br />

evklendirdi. Ankara’da 1921’de yazdı ı “Süleyman<br />

Nazif’e” ba lıklı iirinde de bunu açıkça görüyoruz. Bu<br />

iirinde stiklâl Mar ı’ndaki ümit ve inancı görüyoruz:<br />

“Garb’ın ebedî gayzı ederken seni meyûs,<br />

‘ slâm’a göz açtırmayacak, dersen, o kâbus’<br />

Mâdem ki Hakk’ın bize va’detti i haktır.<br />

ark’ın ezelî fecri yakındır, do acaktır.” 2<br />

Mehmet Âkif, daha sonra (1936), hasta yata ındayken,<br />

“ stiklâl Mar ı’nı nasıl yazdınız?” sorusuna verdi i cevapta<br />

öyle demi tir:<br />

“Ankara... Ya Rabbi ne heyecanlı, helecanlı günler<br />

geçirmi tik... Hele Bursa’nın dü tü ü gün... Ya Sakarya gün-<br />

1 Yusuf Sûresi, a: 87<br />

2 Safahat,(Gölgeler),s.472.


Açıklamalı ST KLÂL MAR I ve GENÇL E H TABE<br />

103<br />

leri... Fakat bir gün bile ümidimizi kaybetmedik, asla ye’se<br />

dü medik. Zaten ba ka türlü çalı ılabilir miydi? Ne topumuz<br />

vardı, ne tüfe imiz... Fakat imanımız büyüktü:<br />

Do acaktır sana va’detti i günler Hakk’ın;<br />

Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın...<br />

Bu ümitle, imanla yazılır. O zamanı dü ünün imanım<br />

olmasaydı yazabilir miydim?”<br />

6<br />

“Bastı ın yerleri toprak “diyerek” geçme, tanı!<br />

Dü ün altındaki binlerce kefensiz yatanı.<br />

Sen ehîd o lusun, incitme yazıktır atanı,<br />

Verme, dünyaları alsan da bu cennet vatanı.”<br />

“Bastı ın yerleri, ‘toprak’ diyerek geçme, tanı. (Bu<br />

topra ın) altındaki binlerce kefensiz yatanı ( ehitleri) dü ün.<br />

Sen ehit o lusun; (o lu oldu un) atanı incitme yazıktır.<br />

(kar ılı ında) dünyaları alsan da bu cennet (gibi) vatanı verme.”<br />

Bu kıtada “vatan” ve “Vatanın özellikleri” söz konusudur.<br />

air, daha önceki kıtada “arkada ” diye hitap ederek,<br />

vatan savunmasına davet ettiklerine, “tek tek her<br />

<strong>Türk</strong>’e”, “her <strong>Türk</strong> askerine”, özellikle “her <strong>Türk</strong> gencine”<br />

sesleniyor.<br />

Vatan, “sıradan ve sadece üzerinde ya anan toprak”<br />

de ildir. “Vatan u runda ölenlerin kanıyla sulanmı ; u runda<br />

ölünen yerdir.”<br />

Vatan, “da ı ta ı ehit gövdesiyle dolu olan yerdir.”<br />

Vatan, “yeryüzünde hiçbir co rafyaya (yere) de i ilemeyecek<br />

kadar güzel bir yerdir; yeryüzünün cennetidir.”


104<br />

smail ACAR<br />

Vatan, “Millî kültürün sergilendi i, millet hatıralarının<br />

ve Allah’ın son dini slâm’ın ya andı ı yerdir.”<br />

Kısacası vatan, “tarih, din ve milletin kayna tı ı<br />

yerdir.”<br />

Mehmet Âkif, “vatanı vatan yapan özellikleri” stiklâl<br />

Mar ı’ndan ba ka di er iirlerinde de dile getirmi tir:<br />

“Enbiya yurdu bu toprak, ühedâ burcu bu yer.<br />

Bir yıkık türbesinin üstünde Mevlâ titrer,<br />

Dı ı ba tan ba a bir nesl-i kerîmin yâdı.<br />

çi boydan boya milyonla ehîd ecsâdı.” 1<br />

Üzerinde ya adı ımız yer, herhangi bir co rafya parçası,<br />

sıradan toprak de ildir. Onu vatan yapan, ta ıdı ı maddî<br />

de eri de il manevî de eridir. Vatan üzerinde ya ayıp gezerken,<br />

onu bize emanet eden, miras bırakan atalarımızı, ehitleri<br />

hatırlamalıyız. Ancak böyle olursa, ehit atalarımıza<br />

lâyık oluruz. E er hatırlayıp dü ünmezsek onları incitmi<br />

oluruz.<br />

Di er taraftan, <strong>Türk</strong>- slâm vatanı (<strong>Türk</strong>iye), co rafyaların<br />

en güzeli, adeta yeryüzünün Cennetidir. Böyle bir vatan<br />

dünyadaki hiçbir de ere de i ilmez.<br />

Ayrıca eski <strong>Türk</strong> destanlarında da vatanın en küçük<br />

bir ta ı bile dü mana verilirse u ursuzluk getirece i inancı<br />

vardır. “Göç Destanı” bunu anlatır.<br />

1 Safahat (Süleymaniye Kürsüsünde),s. 180.


Açıklamalı ST KLÂL MAR I ve GENÇL E H TABE<br />

7<br />

“Kim bu cennet vatanın u runa olmaz ki fedâ?<br />

ühedâ fı kıracak topra ı sıksan ühedâ!<br />

Cânı, cânânı, bütün varımı alsın da Hüdâ,<br />

Etmesin tek, vatanımdan beni dünyada cüdâ.”<br />

105<br />

Bu kıtada da “vatan” kavramı söz konusu olmakla<br />

beraber, önceki kıtalarda oldu u gibi birilerine seslenme, hitap<br />

etme söz konusu de ildir. Bu kıtada air, daha önce vatanla<br />

ilgili söylediklerini de dü ünerek kendi içine dönüyor.<br />

Âdeta, kendi kendine konu uyor:<br />

“vatanın de erini hatırlatma a lüzum varmı ki bunları<br />

anlatıyorum. çimizde vatanın de erini bilmeyen, ona<br />

canını fedâ etmeyecek olan kim olabilir? Ona herkes canını<br />

fedâ eder.”<br />

“Topra ı sıksan ehit fı kıracak (olan) bu cennet vatanın<br />

u runa kim fedâ olmaz ki... ( imdiye kadar oldu u gibi<br />

bundan sonra da herkes bu vatan için canını verip ehit<br />

olur.)”<br />

air daha sonra da, “Canımı, cânânımı, bütün varımı<br />

(her eyimi) alsın (razıyım); yeter ki, beni dünyada vatanımdan<br />

ayırmasın.” diye, çok sevdi i, derin bir imanla ba lı<br />

oldu u Allah’a dua edip niyazda bulunuyor. 1<br />

Bu kıtada, “tek” kelimesi, “bir tane, e siz” anlamından<br />

çok, “yeter ki, yalnız, sadece” anlamındadır.<br />

1 M. Âkif, kaderin bir cilvesi olarak, bu mısraları yazdıktan ortalama dört<br />

yıl sonra (1925) çe itli sebeplerden Mısır’a gitmi tir. On bir yıl,<br />

vatanından ayrı kaldı ı Mısır’da rahatsızlanınca, “Buralarda<br />

vatanımdan uzakta ölüp kalmaktan korkuyorum.” diyerek, <strong>Türk</strong>iye’ye<br />

gelmi ve stanbul’da ölmü tür. (1936).


106<br />

smail ACAR<br />

8<br />

Ruhumun senden lâhî, udur ancak emeli:<br />

De mesin mâbedimin gö süne nâ-mahrem eli,<br />

Bu ezanlar -ki ahadetleri dinin temeli-<br />

Ebedî yurdumun üstünde benim inlemeli.”<br />

“ lâhî! Ruhumun senden emeli ancak (sadece) udur:<br />

Mabedimin gö süne nâ-mahrem (yabancı) eli de mesin (ve)<br />

ahadetleri dinin temeli olan ezanlar, benim yurdumun üstünde<br />

ebedî inlesin.”<br />

Bu kıtada, “din- slâmiyet” söz konusudur. air, din,<br />

vatan, <strong>istiklâl</strong> kavramlarını birle tiriyor. Mâbedin ve dinin<br />

varlı ı, yabancı elinden korunmu olması, vatanın <strong>istiklâl</strong>ine<br />

delâlet ediyor.<br />

Yedinci kıtada (önceki), vatan için ehit olma söz konusu<br />

edilmi ti. Bu kıtada da onun devamı olarak, ehitlik -<br />

din - vatan arasında ili ki kurulmu tur.<br />

air, “cennet vatanın u runda fedâ olan” ehitlerin<br />

dilinden Allah’a yakarmaktadır. ehitlerin tek dile i, ibadet<br />

yeri olan camilere yabancıların el sürmemesi; ahadetleri slâm<br />

dininin temeli olan ezan seslerinin yurdumuzun üstünde<br />

ebediyen susmaması, ezanın okunmaya devam etmesidir<br />

Bu kıtada geçen “nâ-mahrem” kelimesi, zaman zaman<br />

yanlı anlamalara sebep olmaktadır.<br />

Nâ-mahrem: “ er’î, dinî bakımdan mahrem (haram) olmayan,<br />

evlenmeleri dini yönden mümkün olan yani bir kadının evlenmesi mümkün<br />

olan, nikâh dü en erkek. yabancı.” Mahrem ise: “haram”, “gizli”,<br />

“evlenilmesi dinî bakımdan uygun olmayan, aralarında nikâh yasa ı bulunan,<br />

bu sebeple kendisinden kaçılmasına gerek olmayan” demektir.<br />

Buna göre meselâ bir kadına, erkek karde i “mahrem”; yakın<br />

akrabası vb. olmayan, dinî ölçülere göre kendisiyle evlenmesi<br />

mümkün olan (aralarında nikâh yapılabilecek olan)<br />

herhangi bir erkek ise “nâ-mahrem” yani “yabancı”dır. Fakat,<br />

nikâhlanıp evlenilen kadın, kocasının mahremidir, gizli-


Açıklamalı ST KLÂL MAR I ve GENÇL E H TABE<br />

107<br />

liklerine ortak olandır.<br />

stiklâl Mar ı’nın bu kıtasında, yukarıda izah etti imiz<br />

slâmî anlayı tan hareketle, slâm dininden olmayanların,<br />

yabancıların Müslüman’ın ibadet yeri olan camilere el<br />

sürmemeleri dilek ve niyazı söz konusudur. Müslüman olmayanların<br />

camilere el sürmesi, nikâhlı kadına ba kalarının<br />

sarkıntılık etmesine benzetilmektedir.<br />

Sekizinci kıtada, dikkat çeken bir ba ka husus da,<br />

“ ahadetleri dinin temeli olan ezan” ifadesidir. “ ahadet”<br />

kelimesinin “ ahitlik” anlamı yanında slâmî bir terim olarak<br />

da bir anlamı vardır. Namaz vakitlerinde, namaza ve ibadete<br />

davet demek olan ezanın sözleri içinde, bir kimsenin<br />

Müslüman olabilmesi için kalbiyle inanıp kabul etmesi (ve<br />

diliyle söylemesi) gereken ve Müslümanlarca “ ahadet” veya<br />

“Kelime-i ahadet” diye adlandırılan cümleler yer almaktadır.<br />

Bu,“Müslüman olmanın temel artı olan ahadet”<br />

cümleleri öyledir:<br />

“E hedü en lâ ilâhe illallah”<br />

“E hedü enne Muhammeden resûlullah”<br />

Bu cümlelerin anlamı, “Allah’tan ba ka tapılacak<br />

ilâh (tanrı) olmadı ına; Hazret-i Muhammed’in Allah’ın<br />

elçisi (peygamberi) oldu una ahitlik ederim.” demektir.<br />

“Ezan”, islâm dininin sembolüdür. Müslüman memleketinde<br />

namaz vakitlerinde günde be defa okunur. Ezanın<br />

okunması, slamiyet’in ya aması, Müslüman <strong>Türk</strong> milletinin<br />

<strong>istiklâl</strong>i demektir.<br />

te bu sebepten ehitlerin, (tabiî airin ve bütün Müslüman<br />

<strong>Türk</strong> milletinin,) Allah’tan niyazı, ezanın sonsuza kadar<br />

susmamasıdır. Böylece ezan, slâm’ın yanında, <strong>istiklâl</strong>in de<br />

i areti, sembolü olmaktadır.


108<br />

smail ACAR<br />

9<br />

“O zaman vecd ile bin secde eder -varsa- ta ım:<br />

Her cerihamdan, lâhî, bo anıp kanlı ya ım,<br />

Fı kırır, rûh-u mücerred gibi yerden na’ ım.<br />

O zaman yükselerek ar a de er, belki ba ım.”<br />

“O zaman, (mezar) ta ım (hâlâ duruyorsa) varsa,<br />

vecd ile bin secde eder. Na’ ım yerden bir mücerret ruh gibi<br />

fı kırır. O zaman (da) ba ım belki yükselerek ar a de er.”<br />

Bu dokuzuncu kıta, önceki (sekizinci) kıtanın devamı<br />

durumundadır. Önceki kıtada, ehitlerin, “camilere yabancı<br />

elinin de memesi, ezanın susmaması” dile i ifade edilmi ti.<br />

te bu dile in kabul edilip yerine geldi i; ehitlerin canlarını<br />

fedâ etme sebebi olan dileklerinin gerçekle ti i zamandan “o<br />

zaman” diye bahsedilmektedir.<br />

Bu kıtada da ehitler konu maktadır. Dileklerinin kabul<br />

edilip yerine gelmesi durumunda ehitler, duyacakları<br />

mutlulu u ve ruh co kunlu unu ifade etmektedirler. Mabetlere<br />

(camilere) dü man ayakları basmadı ı, ezanların susmadı<br />

ı zaman ehit, Allah’a duyaca ı minnet ve ükran duygularını<br />

öyle ifade ediyor:<br />

“E er yeryüzünde mezar ta ım varsa veya hâlâ duruyorsa,<br />

duydu um iman co kunlu u içinde, kendimden geçerek<br />

sana bin secde ederim. Ey Allah’ım, her yaramdan kanlı<br />

kanlı ya lar bo anıp, cesedim bu sevinçle cisimden, maddî<br />

varlı ından soyunmu ayrılmı ruh gibi yerden fı kırır. te o<br />

zaman duydu um mutlulukla ba ım manevî gö ün en üst katı<br />

olan ‘ar ’a kadar yükselir.”<br />

slâm dini inancına göre, Allah yolunda, slâmiyet u -<br />

runa canını fedâ eden Müslüman ehittir. ehitler, do rudan<br />

do ruya cennetle ödüllendirildikleri için, gidecekleri yer cennettir.<br />

ehitler için ölü veya öldü denilmez. ehitler, kefensiz<br />

olarak gömülürler. slâm inancında ehitlik en üstün de er-


Açıklamalı ST KLÂL MAR I ve GENÇL E H TABE<br />

109<br />

lerdendir. Kur’an-ı Kerim’de, ehitler için, “Allah yolunda<br />

öldürülenleri sakın ölü sanmayın! Bilâkis onlar diridirler;<br />

Allah’ın lütuf ve kereminden kendilerine verdikleri ile sevinçli<br />

bir halde Rableri yanında rızıklara mazhar olmaktadırlar.”<br />

1 denilmektedir.<br />

ehitler, cennete girdikleri, Allah’ın rızıklarına mazhar<br />

oldukları halde, yine de onlara asıl mutlulu u u runa<br />

öldükleri dinin ve onun sembolü olan ezanın, hür vatan<br />

üzerinde okunmaya devam etmesi verecektir. Çünkü onlar,<br />

“ ahadetleri dinin temeli olan ezanın okunması” için ehit<br />

olmu lardır.<br />

10<br />

“Dalgalan sen de afaklar gibi ey anlı hilâl!<br />

Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helâl.<br />

Ebediyyen sana yok, ırkıma yok izmihlâl:<br />

Hakkıdır, hür ya amı bayra ımın hürriyet,<br />

Hakkıdır, Hakk’a tapan milletimin <strong>istiklâl</strong>.”<br />

“Ey anlı hilâl! Sen de afaklar gibi dalgalan. Dökülen<br />

kanlarımın artık hepsi helâl olsun. (Çünkü) ebediyyen sana da milletime<br />

de esaret ve ölüm yok. Hürriyet, hür ya amı bayra ımın<br />

hakkıdır. stiklâl (de) Hakk’a tapan milletimin hakkıdır.”<br />

Bütün iir boyunca ortaya konulan fikir ve inançların<br />

bir özeti ve sonucu olan bu kıtada, air, yine hilâle (bayra a)<br />

seslenerek öyle diyor:<br />

“Ey anlı hilâl! te görüyorsun ki kahraman milletimin<br />

evlâtları senin için canını verdi; dinini, vatanını <strong>istiklâl</strong>ini<br />

kurtardı. Dü man mabetlerimize girip ezanı susturamadı.<br />

Hür vatanımızın üstünde ezanlar okunmaya devam etmektedir.<br />

Bu durumda sen de artık, ne e ile, sabah vaktinin kızıllı<br />

ı olan afaklar gibi dalgalan. Senin için dökülen kan-<br />

1 Âl-i mran sûresi, a. 169. Ayrıca bak. Bakara, 154.


110<br />

smail ACAR<br />

larımız helâl olsun. Bundan sonra sana ve kahraman milletime<br />

dünya durdukça esaret, çökü ve ölüm yoktur. Bütün<br />

bu fedâkârlıklardan sonra, hürriyet, hür ya amı bayra ımın<br />

hakkı oldu u gibi; Allah’a inanıp, haktan ayrılmayan milletimin<br />

de <strong>istiklâl</strong> hakkıdır.”<br />

Bu kıtadaki “ afak” kelimesi, birinci kıtadakinin aksine,<br />

“sabahleyin güne do arken do u ufkunda beliren kızıllık”<br />

anlamındadır. Ak amki afa ın arkası karanlık gece<br />

oldu u halde, sabahki do u ufkunda beliren kızıllı ın arkası<br />

aydınlıktır.<br />

stiklâl Mar ı yazıldı ı zaman ( ubat-1921), henüz stiklâl<br />

sava ı kazanılmamı yani sona ermemi tir. Ancak,<br />

Mehmet Âkif, Müslüman <strong>Türk</strong> milletinin, haklı <strong>istiklâl</strong> davasında,<br />

Allah’a inancı ve gösterdi i fedâkarlıklarla mutlaka<br />

kurtulu a eri ece inden emindir:<br />

“Do acaktır sana va’detti i günler Hakk’ın,<br />

Kik bilir, belki yarın... belki yarından da yakın.”<br />

Çünkü,<br />

“Hakkıdır, hür ya amı bayra ımın hürriyet,<br />

Hakkıdır, Hakk’a tapan milletimin <strong>istiklâl</strong>”<br />

***


Açıklamalı ST KLÂL MAR I ve GENÇL E H TABE<br />

stiklâl Mar ı’nın Dili<br />

111<br />

Resmî-Millî Mar ımız, 10 kıta, 41 mısradan meydana<br />

gelir. Son kıta, 5 mısradır.<br />

Mehmet Âkif, stiklâl Mar ı adlı iirini, aruz vezniyle<br />

yazmı tır. Bu vezin öyledir:<br />

Hak-kı-dır Hak/ ka-ta-pan-mil/le-ti-min-is/ tik-lâl.<br />

Fâ- i- lâ – tün / fe –i- lâ – tün/ fe– i– lâ– tün/ fa’- lün<br />

(fe-i-lâ-tün)<br />

stiklâl Mar ı’nda kullanılan isim ve fiil çekimlerinde,<br />

teklik 1. ahıs “ben” hakimdir. iirdeki “ben”zamiri, air<br />

Mehmet Âkif’in ahsında <strong>Türk</strong> milletini temsil etmektedir.<br />

Zengin bir kelime ve deyim kadrosunun kullanıldı ı<br />

görülen iirde, toplam 256 kelime bulunmaktadır. Deyimlerin<br />

sayısı ise 11’dir:<br />

Bendini çi nemek,<br />

Ba ı ar a de mek,<br />

Çehre çatmak,<br />

Da ları yırtmak,<br />

Enginlere sı mamak,<br />

Gövdesini siper etmek,<br />

Helâl olmak, (iki defa kullanılmı )<br />

Kefensiz yatmak,<br />

Oca ı sönmek,<br />

afaklarda yüzmek,<br />

U runa fedâ olmak,<br />

<strong>Türk</strong> milletine, bayra a ve Allah’a olmak üzere iir<br />

boyunca, 7 yerde hitap unsuru kullanılmı tır.


112<br />

smail ACAR<br />

iirde kullanılan fiillerin sayısı ise, 60’tır. Bu kadar<br />

fiilin kullanılması, airin ve iirin hareketlili ini gösterir.<br />

stiklâl Mar ı’nda Mehmet Âkif’in, bazı duyguları<br />

kuvvetli olarak belirtmek amacıyla kullandı ı benzetmeler,<br />

<strong>Türk</strong> milletinin veya halkın dil zevkine uygundur ve iiri<br />

okuyanda, süslü yapmacıklık duygusu uyandırmamaktadır:<br />

<strong>Türk</strong> milleti – kükremi sel<br />

man dolu gö üs – serhat<br />

Medeniyet – tek di i kalmı canavar<br />

Vatan – cennet<br />

Hilâl – afak vb.<br />

<strong>Genel</strong>likle konu ma ve hitabet havasının hakim olduu<br />

stiklâl Mar ımızın dili, Genç Kalemler ve Millî Edebiyat<br />

devrinin sade <strong>Türk</strong>çe, Ziya Gökalp’ın ifadesiyle “<strong>Türk</strong>çele -<br />

mi <strong>Türk</strong>çe” anlayı ına uygundur. Söz dizimi bakımından<br />

sa lam bir cümle yapısının bulundu u iirde, Farsça tamlama<br />

ekli olarak bir tek “ruh-u mücerret” kullanılmı tır.<br />

iirde kullanılan, toplam 156 kelimenin kökenlerine<br />

göre da ılımı da öyledir: 1<br />

<strong>Türk</strong>çe kökenli: 182 kelime, oranı % 71.2<br />

Arapça kökenli: 63 kelime, oranı % 24.6<br />

Farsça kökenli: 11 kelime, oranı % 4.2<br />

Di er iirlerinde genellikle nesre yakla an bir ekil<br />

kullanan Mehmet Âkif, stiklâl Mar ı’nda her kıtanın mısralarını<br />

kendi içlerinde kafiyelendirmi tir. Sa lam bir kafiye<br />

yapısıyla iire kuvvetli bir ahenk kazandırmı tır.<br />

1 stiklâl Mar ı’nın Dili Üzerine Bir nceleme, <strong>Türk</strong> Dili, Nisan 1999,<br />

Sayı:568.


Açıklamalı ST KLÂL MAR I ve GENÇL E H TABE<br />

113<br />

SONUÇ<br />

stiklâl Mar ımızla ilgili son de erlendirme olarak,<br />

metin tahlili sahasının büyük üstadı Rahmetli Prof. Dr. Mehmet<br />

Kaplan’ın, stiklâl Mar ı’nı tahlil etti i bir yazısından<br />

kısa bir paragrafı aynen aktarıyoruz.<br />

“ stiklâl Mar ı bir bütün olarak, stiklâl Sava ı’nın<br />

mânasına, <strong>Türk</strong> halkının ruhuna uygun ve bir milleti ya atan<br />

temel kıymetleri heyecanlı olmakla beraber sade ve açık bir<br />

üslûpla anlatan güzel bir iirdir. Böyle bir iiri ancak o büyük<br />

tarihî günleri ya ayan, Âkif’in mizaç ve karakterinde bir<br />

air yazabilirdi. O, bizim için stiklâl Sava ı’nın hatırasına<br />

sımsıkı ba lı ve do rudan do ruya onun mahsulü olan tarihî<br />

bir eserdir. Onu bayra ımız gibi millî ruhun mukaddes bir<br />

sembolü olarak hiç bozmadan ebediyete kadar muhafaza<br />

edelim ve üzerine titreyelim.” 1<br />

Prof. Dr. Mehmet Kaplan<br />

1 Prof Dr. Mehmet Kaplan’ın, Muhiddin Nalbando lu’nun, “ stiklâl<br />

Mar ımızın Tarihi, st.1964” adlı eseri için yazıldı ını belirtti i,” stiklâl<br />

Mar ı Üzerine Bir Tahlil Denemesi” ba lıklı yazısı; M. Nalbando lu,<br />

a.g.e.,s. 200.


114<br />

siyle:<br />

smail ACAR<br />

Temennî:<br />

Allah’tan bu konudaki son niyazımız, Âkif’in ifade-<br />

“Allah bu millete bir daha bir stiklâl Mar ı yazdırmasın.”<br />

***


Açıklamalı ST KLÂL MAR I ve GENÇL E H TABE<br />

K NC K TAP<br />

ATATÜRK - NUTUK<br />

ve<br />

GENÇL E H TABE’N N ANLAMI<br />

115


116<br />

smail ACAR


Açıklamalı ST KLÂL MAR I ve GENÇL E H TABE<br />

Atatürk’ün Büyük Eseri:<br />

NUTUK<br />

117<br />

<strong>Türk</strong>iye Cumhuriyeti’nin kurcusu Mustafa Kemal<br />

Atatürk’ün büyük, büyük oldu u kadar da önemli ve ünlü<br />

eseri, “Nutuk” adını ta ımaktadır. Nutuk, Atatürk’ün, Cumhuriyet<br />

Halk Partisi’nin 1 15 Ekim 1927 Cumartesi günü toplanan<br />

ve 23 Ekim 1927 Pazar gününe kadar devam eden kinci<br />

Büyük Kongresi’nde 2 yaptı ı “uzun ve teferruatlı” konu -<br />

masının kitapla tırılmasından meydana gelen bir eserdir.<br />

Atatürk, Cumhuriyet Halk Partisi’nin kinci Büyük<br />

Kongresi’nin ilk altı günüde (15-20 Ekim 1927), be gün<br />

altı ar (6’ ar) saat, son günü de altı saat otuz üç dakika (6 saat,<br />

33 dakika) olmak üzere toplam 36 saat 33 dakika konu -<br />

mu tur. Bu konu ma, dünya hitabet tarihinde e ine az rastlanacak<br />

uzunluktadır.<br />

Büyük eseri Nutuk’u meydana getiren ünlü konu ma<br />

metnini, yakın çevresinin bildirdi ine göre, Atatürk bizzat<br />

kendisi kaleme almı tır. Nutuk metninin hazırlanmasına 1927<br />

yılının ilk yarısında ba landı ı bilinmektedir.<br />

Nutuk, Atatürk tarafından konu manın yapıldı ı yıl<br />

(1927) eski harflerle 543 büyük boy kitap sayfasından meydana<br />

gelen gerçekten hacimli bir eser olarak bastırılmı tır. Ayrıca,<br />

266 sayfa tutan vesikalar cildi de vardır. Eserine<br />

1 O zamanki adı,Cumhuriyet Halk Fırkası’dır.<br />

2 Cumhuriyet Halk Fırkası’nın Birinci Kongresi olarak 4-11 Eylül<br />

1919’da toplanan “Sivas Kongresi kabul edilir. Atatürk, 3.Büyük Kongre<br />

açılı konu masında (10.5.1931),”Birinci Umumî Kongremiz, 12 yıl<br />

evvel, Sivas’ta bir mektep dairesinde yapılmı tı.” diyor.


118<br />

smail ACAR<br />

“Nutuk” adını bizzat Atatürk vermi tir. 1<br />

“Söylev” adı, Atatürk’ün ölümünden sonra Atatürk<br />

ün bu ünlü tarihî eserine ba kalarının verdi i isimdir. Atatürk’le<br />

bir ilgisi yoktur.<br />

Nutuk Yayınları<br />

lk baskısı, eski harflerle (Arap Harfli Alfabe ) 1927’de<br />

yapılan Nutuk, Harf nkılâbı’ndan (3 Kasım1928) sonra, Atatürk’ün<br />

sa lı ında Yeni <strong>Türk</strong> Alfabesi (Lâtin Harfi Alfabe)<br />

ile ilk defa 1934’te Millî E itim Bakanlı ı tarafından üç cilt<br />

olarak yine “Nutuk” adıyla bastırılmı tır. Atatürk’ün sa lıında<br />

son olarak, Cumhuriyet’in on be inci yıl dönümü dolayısıyla<br />

1938’de sadece metin kısmı tek cilt halinde basılmı<br />

tır.<br />

Atatürk’ün ölümünden sonra ise, Millî E itim Bakanlı<br />

ı tarafından 1960’ta “<strong>Türk</strong> nkılâp Tarihi Enstitüsü Yayınları”<br />

arasında yine “Nutuk “ adıyla, küçük boy üç cilt olarak<br />

yayımlanmı tır. lk iki cildi metin üçüncü cildi de Vesikalar<br />

olarak tertiplenen bu baskıda,<br />

1.Cilt, (423 sayfa) 1919-1920, <strong>Türk</strong>iye Büyük Millet<br />

Meclisi’nin açılı ına kadar olan dönemi, 2.Cilt ise, (465 sayfa)<br />

1920-1927, Meclis’in açılı ından 1927’ye kadar geçen dönemi,<br />

kapsar.<br />

Atatürk’ün sa lı ında “Nutuk” adıyla üç ayrı baskısı<br />

yapılan eser, Atatürk’ün ölümünden, özellikle 1960’tan sonra<br />

de i ik kurumlarca da bastırılmı tır. Bu de i ik baskıların<br />

1 Nutuk’un Arap Harfli ilk baskısı üzerinde, konu ma yılı olan 1927<br />

tarihi vardır. Ancak, kitap halinde yayınının Temmuz 1928 oldu u, bazı<br />

belgelerden anla ılmaktadır. Bak. Nutuk, Prof.Dr. Z. Korkmaz, 2004<br />

baskısı, önsöz.


Açıklamalı ST KLÂL MAR I ve GENÇL E H TABE<br />

119<br />

içinde, asıl metne ba lı kalınarak basılanlar oldu u gibi,<br />

“sadele tirme” hatta “Öztürkçele tirme!” adı altında, üslûp<br />

ve anlam bakımından aslından belki tanınmayacak kadar<br />

uzakla tırılanlar da vardır. “Nutuk” adının “Söylev”e çevrilen<br />

baskıları genellikle böyledir. Atatürk, eserinin adını “Nutuk”<br />

olarak koymu tur. Onu de i tirme e kimsenin hakkı olmamalıdır.<br />

Atatürk’ün bu büyük ve tarihî de er ta ıyan eseri, orjinal<br />

haliyle, dil, üslûp ve hitabet özellikleriyle fevkalâde bir<br />

eserdir. Ancak, özellikle 1960’lı yıllardan sonra <strong>Türk</strong>çe’nin,<br />

özle tirmecilik, tasfiyecilik anlayı ıyla hızlı bir de i ime tâbi<br />

tutulması, yeni nesillerde kültür kopuklu una sebep olmu -<br />

tur. Bunun sonucu olarak, Genç Kalemler ve Millî Edebiyat<br />

devrinden itibaren 1950’li-1960’lı yıllara kadar kendi yolunda<br />

tabiî olarak geli ip olgunla an sade ve güzel <strong>Türk</strong>çe ile yazılan<br />

eserlerimiz, yeni nesiller ve gençler tarafından anla ılamaz<br />

hale gelmi tir. Bugünün gençleri, Ömer Seyfettin, Ziya<br />

Gökalp, Mehmet Âkif, Yahya Kemal, Halide Edip, Yakup<br />

Kadri, Faruk Nafiz, Peyami Safa, Ahmet Hamdi Tanpınar,<br />

Hatta Cahit Sıtkı ve Necip Fazıl vd gibi fikir ve sanat zirvelerinin<br />

eserlerini do rudan anlayamaz duruma gelmi lerdir.<br />

Zaten <strong>Türk</strong>çe üzerinde oynanan “Özle tirmecilik-tasfiyecilik”<br />

oyununun gayesi de budur. Bu oyunun gerçek adı ve niyeti,<br />

“kültür ihtilâli”dir. te Atatürk’ün büyük eseri Nutuk<br />

da bu oyundan nasibini fazlasıyla almı tır. Nutuk’un son bölümü<br />

ve dil, anlam ve üslûp yönüyle <strong>Türk</strong>çe’nin hitabet<br />

aheseri olan “Gençli e Hitabe” bile bu dil katliamından<br />

kurtulamamı tır.<br />

Son yıllarda, Nutuk’un güzel ve güvenilir bir dille sadele<br />

tirmesini yapan dilcimiz Prof Dr. Zeynep Korkmaz, dil<br />

ve üslûbu adeta bozularak yayınlanan Nutuk baskıları için u<br />

de erlendirmeyi yapıyor:


120<br />

smail ACAR<br />

“Ya eserin aslına kelimesi kelimesine ba lı kalan bir<br />

aktarma yapıldı ı ve kelime kadrosu bakımından da eski ekiller<br />

a ırlıkta oldu u için, eserde bugünkü dil örgüsüne ve<br />

üslûp zevkine ters dü en, dolayısıyla metnin anla ılmasını<br />

güçle tiren bazı tıkanmalar ortaya çıkmı tır. Yahut da eserin<br />

aslındaki cümleleri, anlamlarını bozacak ekilde kısaltıp<br />

parçalama ve herkesçe bilinen kelimelere bile yakı ıksız yeni<br />

yeni kar ılıklar arama gayreti yüzünden, Atatürk’ün birle -<br />

tirici ve bütünle tirici kültür dili anlayı ına ters dü en ve<br />

özünden koparak Osmanlıcası kadar anla ılmaz duruma gelmi<br />

bulunan, a ırı dil yapısında Söylev metinleri ortaya çıkmı<br />

tır.” 1<br />

Dilimizin içine sürüklendi i bu hızlı de i me sonucunda,<br />

Atatürk’ün eserinin yeni nesiller tarafından orijinal<br />

haliyle anla ılması imkânı da kalmamı tır. Bu durumda,<br />

onun, dil, anlam ve üslûp bakımından ruhuna sadık kalarak,<br />

yeni nesiller için sadele tirilmesi kaçınılmaz olmu tur. Nutuk,<br />

i te bu anlayı ve gerekçe ile Prof Dr. Zeynep Korkmaz<br />

tarafından günümüzün ortak <strong>Türk</strong>çesi dilebilece imiz bir dille<br />

sadele tirilerek Atatürk Ara tırma <strong>Merkezi</strong> tarafından tek<br />

cilt olarak yayımlanmı tır. 2<br />

Bugünün gençlerinin okuyabilecekleri, en güvenilir<br />

yayın bizce budur.<br />

1 Nutuk, Bak. Dip not-2, Prof.Dr. Zeynep Korkmaz, Önsöz, s xxııı.<br />

2 Kemal Atatürk, Nutuk 1919-1927, “Bügünkü Dille Yayına Hazırlayan<br />

Prof. Dr. Zeynep Korkmaz, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek<br />

Kurumu – Atatürk Ara tırma <strong>Merkezi</strong>, Ank.1990.


Açıklamalı ST KLÂL MAR I ve GENÇL E H TABE<br />

Konu ve Anlamca Nutuk<br />

121<br />

Nutuk, genel olarak 19 Mayıs 1919’dan 1927’ye kadar<br />

<strong>Türk</strong> milletinin ya adı ı stiklâl Sava ı’nı ve Yeni <strong>Türk</strong><br />

Devleti <strong>Türk</strong>iye Cumhuriyeti’nin kurulu yıllarını kapsayan<br />

dokuz yıllık bir tarih dilimini kapsar. Ancak, 1926-1927 yıllarındaki<br />

olaylardan pek bahsedilmedi ine göre esas itibariyle,<br />

1925 yılı sonlarına kadar ya ananları kapsar.<br />

Atatürk’ün ünlü eseri Nutuk, stiklâl Sava ı ve Cumhuriyet’in<br />

kurulu yıllarının yani inkılâp tarihimizin birinci<br />

elden kayna ıdır. Böyle olmakla beraber, ya anan büyük tarihi<br />

olayları zaman sırasına göre anlatıp de erlendiren bir tarih<br />

kitabı olmadı ı gibi, bir hatıra kitabı da de ildir. Nutuk,<br />

tarihi yapan ile yazanın aynı ahsiyette birle ti i, askerîsiyasî-sosyal<br />

bir projenin safha safha uygulamaya konuluunun,<br />

millete ve tarihe sunulmu raporudur.<br />

Nutuk’ta zaman içinde uygulamaya konulu u anlatılan<br />

askerî-siyasî-sosyal proje, çöken çok kavimli Osmanlı<br />

<strong>Türk</strong> Devleti’nin (Osmanlı mparatorlu u) yerine, gal edilmi<br />

vatanı kurtarıp, millet hakimiyetine dayanan yeni bir<br />

<strong>Türk</strong> Devleti (<strong>Türk</strong>iye Cumhuriyeti) kurma projesidir.<br />

Konu masına, “1919 senesi Mayısının 19 uncu günü<br />

Samsuna çıktım. cümlesi ile ba layan Atatürk, önce uygulamaya<br />

koymayı dü ündü ü projesinin gerekçesini ve hedefini<br />

ortaya koyar. Bu sebeple, memleketin ve milletin genel durumunu<br />

tasvir ederek mevcut artları tespit eder. Bu artlarda<br />

uygulamaya konulacak kararı verir:<br />

“Gerçekte içinde bulundu umuz o tarihte, Osmanlı<br />

Devleti’nin temelleri çökmü , ömrü tamamlanmı tı. Osmanlı<br />

memleketleri tamamen parçalanmı tı. Ortada bir avuç <strong>Türk</strong>


122<br />

smail ACAR<br />

ün barındı ı bir ata yurdu kalmı tı. Son mesele bunun da<br />

taksimini sa lamaya çalı maktan ibaretti. Osmanlı Devleti,<br />

onun <strong>istiklâl</strong>i,padi ah, halife, hükûmet, bunların hepsi anlamı<br />

kalmamı birtakım bo sözlerden ibaretti.”<br />

“Efendiler, bu durum kar ısında bir tek karar vardı.<br />

O da millî hakimiyete dayanan, kayıtsız artsız, ba ımsız<br />

yeni bir <strong>Türk</strong> devleti kurmak!<br />

te daha stanbul’dan çıkmadan önce dü ündü ümüz<br />

ve Samsun’da Anadolu topraklarına ayak basar basmaz uygulamasına<br />

ba ladı ımız karar, bu karar olmu tur.” 1<br />

Atatürk’e göre, 1919’daki artlarda, <strong>Türk</strong> milleti için<br />

uygulamaya konulacak en uygun proje veya tek çıkar yol,<br />

“Millî hakimiyete dayanan, kayıtsız artsız, ba ımsız yeni bir<br />

<strong>Türk</strong> Devleti kurmak”tır. <strong>Türk</strong> milleti için ba ka bir yol, bir<br />

seçenek daha uygun bir proje bulunup uygulamaya konulamaz<br />

mıydı? Proje sahibi, bu sorunun cevabını eserinde, öyle<br />

bir muhakeme mantık yürüterek vermektedir:<br />

“Esas, (temel ilke), <strong>Türk</strong> milletinin haysiyetli ve erefli<br />

bir millet olarak ya amasıdır. Bu temel ilke ancak tam<br />

<strong>istiklâl</strong>e sahip olmakla gerçekle tirilebilir. Ne kadar zengin<br />

ve bolluk içinde olursa olsun, <strong>istiklâl</strong>den yoksun bir millet,<br />

medenî insanlık dünyası kar ısında u ak olmak mevkiinden<br />

yüksek bir muameleye lâyık görülemez.<br />

(...)<br />

Halbuki <strong>Türk</strong>’ün haysiyeti, gururu ve kabiliyeti çok<br />

yüksek ve büyüktür. Böyle bir millet, esir ya amaktansa yok<br />

olsun daha iyidir.<br />

O halde, ya <strong>istiklâl</strong> ya ölüm!” 2<br />

1 Nutuk, Atatürk Ara tırma <strong>Merkezi</strong>, Ank. 2004, s. 9.<br />

2 Nutk, s. 10.


Açıklamalı ST KLÂL MAR I ve GENÇL E H TABE<br />

123<br />

Atatürk, <strong>Türk</strong> milleti için uygulamaya karar verdi i<br />

projesini, hareketinin ba langıcında bütün hatları ile ortaya<br />

koyup açıklamadı ı gibi, bunu do ru da bulmamı tır. Nutuk<br />

ta, devrin artlarından çıkardı ı uygulama metodunu öyle<br />

açıklıyor:<br />

“Bu önemli kararın bütün gerek ve zaruretlerini daha<br />

ilk günden açı a vurup ifade etmek, elbette isabetli olmazdı.<br />

Uygulamayı birtakım safhalara ayırmak, olaylardan ve<br />

olayların akı ından yararlanarak milletin duygu ve dü üncelerini<br />

hazırlamak ve basamak basamak ilerleyerek hedefe<br />

ula maya çalı mak gerekiyordu. Nitekim öyle olmu tur.<br />

E er dokuz yıllık faaliyetimiz ve yaptıklarımız bir mantık silsilesi<br />

ile gözden geçirilirse, ilk günden bu güne kadar takip<br />

etti imiz genel do rultunun, ilk kararın çizdi i yoldan ve<br />

yöneldi i hedeften asla sapmamı oldu u kendili inden<br />

anla ılır.” 1<br />

Atatürk, eserinin ilk sayfalarında, “dokuz yıllık” zaman<br />

dilimi içinde uygulamaya koydu u ve uygulamayı baardı<br />

ı projesini, anlatıyor. Projesini ortaya çıkaran tarihî<br />

artları, Projesinin hedefini, dayandı ı mantık ve gerekçesini,<br />

uygulama metodunu açıklıyor.<br />

“1919 senesi Mayısı’nın 19 uncu günü Samsuna çıktım.”<br />

Cümlesi ile ba layan Nutuk’ta Atatürk, “millî hakimiyete<br />

dayanan kayıtsız artsız, ba ımsız yeni bir <strong>Türk</strong> devleti<br />

kurmak” için takip etti i politikayı, uyguladı ı metodu açıkladıktan<br />

sonra, uygulama sırasında kar ıla tı ı olayları, zorlukları,<br />

çatı maları, olayların içinde bulunan ahıslarla beraber<br />

anlatır. Nutukta anlatılan tarihî- askerî-siyasî olaylar, genel<br />

olarak u konuları kapsar: ç ve dı politika konuları, düzenlenen<br />

miting ve kongreler, stiklâl Sava ı’nın çe itli saf-<br />

1 Nutuk, s. 11.


124<br />

smail ACAR<br />

haları, Ankara- stanbul ili kileri, <strong>Türk</strong>iye Büyük Millet Meclisi’nin<br />

açılı ı, Lozan görü meleri ve Anla manın esasları,<br />

Cumhuriyet’in ilânı ve Devletimizin kurulu artları, Halifeli<br />

in kaldırılması, Cumhuriyet’e kar ı olanların tutumları,<br />

kurulması ba arılan millî hakimiyete dayalı <strong>Türk</strong> Devleti<br />

nin <strong>Türk</strong> gençli ine emanet edilmesi.<br />

“Nutuk bir tarih veya hatıra kitabı de ildir.” demi -<br />

tik. Bu do rudur. Ancak, Atatürk, uygulamaya koydu u<br />

“dokuz yıllık faaliyetini ve yaptıklarını”, vesikalar ve di er<br />

bilgi ve belgeler ı ı ında veya onlara dayanarak anlatır. Anlattı<br />

ı olayların de erlendirmesini ise elbette, kendi konumuna<br />

göre yapar. Atatürk’ün, Nutuk adlı eserini meydana getiren<br />

konu ması ile gayesi, bir stiklâl Sava ı veya Cumhuriyet<br />

tarihi yazmak de ildir. Ancak, anlattıklarının, “inkılâbımızın<br />

incelenmesinde tarihe yardımcı” olaca ını da belirtir.<br />

1<br />

Atatürk, konu masının (eserinin) ba larında <strong>Türk</strong><br />

milleti için seçti i hedefi ve hedefinin mantıkî gerekçesini<br />

ve metodunu, konu masını tamamlarken (eserini bitirirken)<br />

bir daha özetleyerek tekrarlar:<br />

“Görülüyor ki biz her vasıtadan yalnız ve ancak bir<br />

temel görü e dayanarak (yalnız bir nokta-i nazardan) faydalanırız.<br />

O görü (nokta-i nazar) udur: <strong>Türk</strong> milletini medenî<br />

dünyada, layık oldu u mevkie yükseltmek, <strong>Türk</strong>iye<br />

Cumhuriyeti’ni sarsılmaz temelleri üzerinde her gün daha<br />

çok güçlendirmek...” 2<br />

Atatürk, Nutuk’ta, kurdu u <strong>Türk</strong>iye Cumhuriyetini,<br />

ula tı ı sonucu, <strong>Türk</strong> gençli ine emanet etmeden önce, altı<br />

gün ba ka bir ifadeyle, 36 saat 33 dakika süren tarihî konu -<br />

1 Nutuk, s.297.<br />

2 Nutuk, s. 606.


Açıklamalı ST KLÂL MAR I ve GENÇL E H TABE<br />

125<br />

masında neyi anlatmak istedi ini; “uzun ve teferruatlı konu -<br />

ması”nın asıl gayesini u cümlelerle ifade ediyor:<br />

“Efendiler, bu nutkumla, millî varlı ı sona ermi<br />

sayılan büyük bir milletin, <strong>istiklâl</strong>ini nasıl kazandı ını; ilim<br />

ve tekni in en son esaslarına dayanan millî ve ça da bir<br />

devleti nasıl kurdu unu anlatmaya çalı tım.” 1<br />

Atatürk’ün Nutuk adlı eserini meydana getiren, ünlü<br />

konu masını niçin yaptı ını ve gayesini özetleyerek tekrarlayan<br />

yukarıdaki cümleler, <strong>Türk</strong>iye Cumhuriyeti’nin iki temel<br />

özelli ini de belirtmesi bakımından son derece önemlidir.<br />

Atatürk, “dokuz yıllık faaliyet ve çal ma” ile kurduu,<br />

-kendi ifadesiyle- “hakimiyet-i milliyeye müstenit, bilâkayd<br />

ü art müstakil yeni <strong>Türk</strong> Devleti”nin iki temel özelliini<br />

öyle tespit ediyor:<br />

“ lim ve fennin en son esaslarına müstenit , millî ve<br />

asrî bir devlet.”<br />

Nutuk, i te bu “millî” ve “asrî” <strong>Türk</strong> devleti <strong>Türk</strong>iye<br />

Cumhuriyeti’nin kurulu mücadelesini, kurulu felsefesini,<br />

Cumhuriyet’in ilelebed ya atılması için <strong>Türk</strong> milletinin<br />

nasıl hareket etmesi gerekti ini, bizzat kurucusunun a zından<br />

anlatan bir eserdir.<br />

Bu özelli iyle Nutuk, Atatürk gibi bir devlet kurucunun,<br />

<strong>Türk</strong> milletine ve insanlık tarihine sundu u bir rapordur.<br />

Sonuç olarak Nutuk, “tarihten edinilen tecrübelerin<br />

bir ibret tablosu halinde millete mal edilmesi gelene ine<br />

uyularak ve o gün ula ılan ba arının, ‘asırlardan beri çekilen<br />

millî felâketlerin yarattı ı uyanıklı ın sonucu ve bu aziz<br />

vatanı her kö esini sulayan kanların bedeli’ oldu una i aret<br />

edilerek bu sonucun özlü bir hitabe ile <strong>Türk</strong> gençli ine<br />

emanet edildi i bir eserdir.”<br />

1 Nutuk, s. 607


126<br />

smail ACAR


Açıklamalı ST KLÂL MAR I ve GENÇL E H TABE<br />

Gençli e Hitabe<br />

127<br />

Ey <strong>Türk</strong> gençli i! Birinci vazifen, <strong>Türk</strong> <strong>istiklâl</strong>ini,<br />

<strong>Türk</strong> Cumhuriyeti’ni, ilelebet muhafaza ve müdafaa<br />

etmektir.<br />

Mevcudiyetinin ve istikbâlinin yegâne temeli budur.<br />

Bu temel, senin en kıymetli hazinendir. stikbalde dahi, seni<br />

bu hazineden mahrum etmek isteyecek dahilî ve haricî<br />

bedhahların olacaktır. Bir gün, <strong>istiklâl</strong> ve Cumhuriyet’i<br />

müdafaa mecburiyetine dü ersen, vazifeye atılmak için,<br />

içinde bulunaca ın vaziyetin imkân ve erâitini dü ünmeyeceksin!<br />

Bu imkân ve erâit, çok nâmüsait bir mahiyette<br />

tezahür edebilir. stiklâl ve Cumhuriyet’ine kastedecek dü -<br />

manlar, bütün dünyada emsali görülmemi bir galibiyetin<br />

mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün<br />

kaleleri zaptedilmi , bütün tersanelerine girilmi , bütün orduları<br />

da ıtılmı ve memleketin her kö esi, bilfiil i gal edilmi<br />

olabilir. Bütün bu erâitten daha elîm ve daha vahim<br />

olmak üzere, memleketin dahilinde iktidara sahip olanlar,<br />

gaflet, dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Millet,<br />

fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap dü mü olabilir.<br />

Ey <strong>Türk</strong> istikbalinin evlâdı! te, bu ahval ve erâit<br />

içinde dahi vazifen, <strong>Türk</strong> <strong>istiklâl</strong> ve Cumhuriyeti’ni kurtarmaktır!<br />

Muhtaç oldu un kudret, damarlarındaki asil kanda<br />

mevcuttur.<br />

20 Ekim 1927


128<br />

smail ACAR<br />

Gençli e Hitabe’nin Anlamı<br />

Atatürk’ün “Gençli e Hitabe” adıyla bilinen konu -<br />

ması, yukarıda tanıttı ımız Nutuk adlı ünlü tarihî büyük eserinin<br />

sonunda yer alır. Yani, 15 Ekim’den 20 Ekim 1927’ye<br />

kadar süren konu masının son paragrafı veya sonuç bölümüdür.<br />

Gençli e Hitabe, belki okullarda, resmî dairelerde müstakil<br />

olarak çerçevelenip duvarlara asıldı ı için, Nutuk’tan<br />

ayrı bir metin gibi de erlendirilmekte veya öyle zannedilmektedir.<br />

Gençli e Hitabe, müstakil bir metin olarak de erlendirildi<br />

inde de kendi içinde mutlaka önemli bir anlam ifade<br />

etmektedir. Ancak, onun anlamını ve ta ıdı ı de eri daha iyi<br />

anlayabilmek için, Nutuk’un bütünlü ü içinde dü ünmek gerekir.<br />

Çünkü, Gençli e Hitabe bir sonuçtur.<br />

Gençli e Hitabe, Nutuk’un “<strong>Türk</strong> Gençli ine Bıraktı<br />

ım Emanet” ba lı ını ta ıyan bölümünde yer almaktadır.<br />

Bu bölümde Hitabe’den önce Nutuk’u özetleyen u cümleler<br />

bulunmaktadır:<br />

“Muhterem Efendiler, sizi günlerce i gal eden uzun<br />

ve teferruatlı beyanatım, en nihayet mazi olmu bir devrin<br />

hikâyesidir. Bunda milletim için ve gelecekteki evlâtlarımız<br />

için dikkat ve uyanıklık sa layabilecek bazı noktaları belirtebilmi<br />

isem, kendimi bahtiyar sayaca ım.<br />

Efendiler, bu beyanatımla, millî varlı ı sona ermi<br />

sayılan büyük bir milletin <strong>istiklâl</strong>ini nasıl kazandı ını, ilim<br />

ve tekni in en son esaslarına dayanan millî ve ça da bir<br />

devleti nasıl kurdu unu anlatmaya çalı tım.


Açıklamalı ST KLÂL MAR I ve GENÇL E H TABE<br />

129<br />

Bugün ula tı ımız sonuç, asırlardan beri çekilen<br />

millî felâketlerin yarattı ı uyanıklı ın eseri ve bu aziz vatanın<br />

her kö esini sulayan kanların bedelidir.<br />

Bu sonucu, <strong>Türk</strong> gençli ine emanet ediyorum.” 1<br />

Bu cümlelerden sonra, “Ey <strong>Türk</strong> gençli i!” diye ba -<br />

layan Hitabe ba lar.<br />

Atatürk’ün “fikir babam” dedi i Ziya Gökalp, <strong>Türk</strong><br />

milliyetçili inin fikir teorisini ve uygulama plânlarını ortaya<br />

koydu u ünlü eseri <strong>Türk</strong>çülü ün Esasları’nı (1923) öyle<br />

bitiriyordu:<br />

“Ey bugünün <strong>Türk</strong> genci! Bütün bu i lerin yapılması,<br />

asırlardan beri seni bekliyor.”<br />

<strong>Türk</strong>iye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal<br />

Atatürk de, “millî hakimiyete dayanan, kayıtsız artsız,<br />

ba ımsız yeni <strong>Türk</strong> Devletini” nasıl kurdu unu anlattı ı<br />

eserini (Nutuk), öyle bitiriyor:<br />

“Bu neticeyi (sonucu), <strong>Türk</strong> gençli ine emanet ediyorum.”<br />

Ziya Gökalp, <strong>Türk</strong> gençli ini göreve ça ırıyordu.<br />

Atatürk ise <strong>Türk</strong> gençli ini, kurmayı ba ardı ı millî ve ça -<br />

da <strong>Türk</strong> Devletini, “ilelebed muhafaza ve müdafaa”ya, yani<br />

elde edilen sonucu “korumaya” ça ırmaktadır 2 .<br />

Atatürk’ün <strong>Türk</strong> gençli ine korunması için emanet<br />

etti i “netice” (sonuç), “<strong>Türk</strong> <strong>istiklâl</strong>i” ve “<strong>Türk</strong> Cumhu-<br />

1 Nutuk, s.607.<br />

2 Taha Parla, <strong>Türk</strong>iye’de Siyasal Kültürün Kaynakları-C.1,Atattürk’ün<br />

Nutuk’u, leti im y. st.1994, s.161.


130<br />

smail ACAR<br />

riyeti”dir. Gençli e Hitabe, “<strong>Türk</strong> <strong>istiklâl</strong>i” ve “<strong>Türk</strong> Cumhuriyeti”<br />

kavramları üzerine kurulmu bir metindir. Atatürk,<br />

ısrarla bu iki kavram üzerinde durarak bu iki kavramın “muhafaza”<br />

ve “müdafaa” edilmesini istemektedir. Çünkü, bu<br />

iki kavram, “asırlardan beri çekilen millî felâketlerin yarattı<br />

ı uyanıklı ın eseri ve bu aziz vatanın her kö esini sulayan<br />

kanların bedelidir.” Yani kolayca elde edilmemi tir. stiklâl<br />

Sava ı da bu kavramlar veya de erler için yapılmı tır. Zaten<br />

Nutuk, ba tan sona, bunlara nasıl ula ıldı ını, stiklâl ve<br />

Cumhuriyet’in nasıl elde edildi ini anlatmaktadır.<br />

“<strong>Türk</strong> <strong>istiklâl</strong>i” ve “<strong>Türk</strong> Cumhuriyeti”, <strong>Türk</strong> milletinin<br />

dolayısıyla <strong>Türk</strong> gençli inin var olma ve var kalma sebebidir.<br />

Bu kavram veya de erler olmadan <strong>Türk</strong> milletinin<br />

ya aması, dünya üzerinde böyle bir milletin bulunması mümkün<br />

de ildir. Atatürk’ün, <strong>Türk</strong> gençli inden “ilelebed” (dünya<br />

durdukça-ebediyen-sonsuza kadar) korumasını ve gerekti inde<br />

de savunmasını istemesinin sebep ve gerekçesi budur.<br />

“Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur.”<br />

cümlesi, onun gerekçesini belirtir. Bu cümledeki “yegâne<br />

temel” ifadesi, ısrarın önemini anlatır. Çünkü <strong>Türk</strong><br />

milletinin var olması ve var kalması, yani sonsuza kadar yaaması<br />

için ba ka bir yol, ba ka bir seçenek yoktur.<br />

Burada hemen aklımıza bir soru gelmektedir veya<br />

gelmelidir. “Bir milletin <strong>istiklâl</strong>i, dolayısıyla da istikbali nasıl<br />

korunur, korunabilir?” Korunacak olan <strong>istiklâl</strong>, milletin<br />

özel olarak da <strong>Türk</strong> milletinindir. Milletin <strong>istiklâl</strong>inin korunması,<br />

stiklâl Sava ı’nda oldu u gibi, her zaman silahlı savunma<br />

ile olmaz. Savunma son çaredir. Savunma mecburiyeti<br />

olmadan önce, korunma- muhafaza söz konusudur. Burada<br />

önce muhafazası söz konusu olan varlık, <strong>Türk</strong> milletidir.<br />

Millet, bir kültür birli idir. Dünya insanlı ını milletler<br />

toplulu u haline getiren ve öyle ya atan özel kültürleridir.


Açıklamalı ST KLÂL MAR I ve GENÇL E H TABE<br />

131<br />

nsanları millet dedi imiz sosyolojik topluluk haline getiren,<br />

“millî kültür”leridir. O halde, millet varlı ını korumanın en<br />

tabiî yolu, millî kültürü korumak ve ya atmaktır.<br />

te bu sebep ve gerekçeden dolayı Atatürk, millî<br />

kültürcüdür. 1933’te Cumhuriyet’in onuncu kurulu yılında<br />

yaptı ı konu mada, özel adıyla “Onuncu Yıl Nutku”nda,<br />

kurup bize emanet bıraktı ı Cumhuriyetten, “temeli <strong>Türk</strong><br />

kahramanlı ı ve yüksek <strong>Türk</strong> kültürü olan <strong>Türk</strong>iye Cumhuriyeti”<br />

diye bahseder.<br />

“<strong>Türk</strong>iye Cumhuriyeti’nin temeli kültürdür.”<br />

“Millî kültürün her çı ırda açılarak yükselmesini,<br />

<strong>Türk</strong>iye Cumhuriyeti’nin temel dire i olarak kabul ediyoruz”<br />

“Millî kültürümüzü, muasır medeniyet seviyesinin üstüne<br />

çıkaraca ız.”<br />

“Biz do rudan do ruya milliyetperveriz ve <strong>Türk</strong><br />

milliyetçisiyiz; Cumhuriyetimizin dayana ı <strong>Türk</strong> toplulu udur.<br />

Bu toplulu un fertleri ne kadar <strong>Türk</strong> kültürüyle dolu<br />

olursa, o toplulu a dayanan Cumhuriyet de o kadar kuvvetli<br />

olur.”<br />

vb sözleri, Atatürk’ün <strong>Türk</strong> <strong>istiklâl</strong>inin ve <strong>Türk</strong> Cumhuriyeti’nin<br />

korunması için gösterdi i yoldur. <strong>Türk</strong> <strong>istiklâl</strong>ini<br />

ve <strong>Türk</strong> Cumhuriyeti’ni emanet etti i <strong>Türk</strong> gençli i, emaneti<br />

korumak veya koruyabilmek için millî kültür unsurları ile<br />

donatılmı , millî uur sahibi olarak yeti meli, yeti tirilmelidir.<br />

Atatürk, ça da medeniyetin ortak insanlık de erlerine<br />

sahip olunmasını istemekle beraber, kozmopolit veya millî<br />

kültür ve de erleri hor gören veya reddeden bir hümanist deildir.<br />

O, dünya görü ünü, <strong>Türk</strong> milleti varlı ına göre ekillendirmi<br />

bir <strong>Türk</strong> milliyetçisidir. Nutuk’ta, “Biz her vasıtadan<br />

ancak ve yalnız bir tek temel görü e dayanarak yararlanırız.<br />

O görü udur: <strong>Türk</strong> milletini medenî dünyada,


132<br />

smail ACAR<br />

lâyık oldu u mevkie yükseltmek, <strong>Türk</strong>iye Cumhuriyeti’ni sarsılmaz<br />

temelleri üzerinde her gün daha çok güçlendirmek...”<br />

deyi i bunun ifadesidir. Yani Atatürk, her eyi <strong>Türk</strong> milleti<br />

açısından ve <strong>Türk</strong> milletine göre de erlendirir. Çünkü ona<br />

göre, “Esas olan, <strong>Türk</strong> milletinin haysiyetli ve erefli bir<br />

millet olarak ya amasıdır.”<br />

Üzerinde durdu umuz Gençli e Hitabe’de de görüldü<br />

ü gibi, hedef kitle “<strong>Türk</strong> gençli i”dir. Bu Atatürk’ün fikir<br />

sistemindeki “cemiyet birimi” tercihidir. Öyle olmasaydı,<br />

“ey dünya geçli i” veya “ey i çi gençli i” veya “ey slâm<br />

gençli i” vs. gibi bir hitap kullanırdı. te bundan dolayı,<br />

Atatürk, <strong>Türk</strong> milliyetçisidir. Büyük <strong>Türk</strong> Milliyetçisi fikir<br />

adamımız Ziya Gökalp'’n ifadesiyle de, "<strong>Türk</strong> milliyetçiliinin<br />

en büyük adamıdır.” Çünkü, yine Z.Gökalp’a göre,<br />

<strong>Türk</strong>iye Cumhuriyetini kurmakla, “<strong>Türk</strong> milliyetçili ine resmiyet<br />

kazandırıp onu fiilen tatbik” etmi tir.<br />

Atatürk milliyetçili i öyle anlar ve tarif eder: “<strong>Türk</strong><br />

milliyetçili i, bütün muasır milletlerle bir ahenkte yürümekle<br />

beraber, <strong>Türk</strong> içtimaî heyetinin hususi seciyesini ve ba lıba<br />

ına müstakil hüviyetini mahfuz tutmayı esas sayar;” bu<br />

itibarla millî olmayan cereyanların memlekete girmesini ve<br />

yayılmasını istemez.” 1<br />

Bu tarifte de dikkat edilirse, <strong>Türk</strong> sosyal yapısını koruma,<br />

esas alınmı tır.<br />

Atatürk, <strong>Türk</strong> stiklâlini ve <strong>Türk</strong> Cumhuriyeti’ni<br />

emanet etti i ve sonsuza kadar korumayı birinci görev olarak<br />

verdi i <strong>Türk</strong> gençlerinin nasıl yeti tirilmesi gerekti i konusunu<br />

da çok açık belirtmi tir:<br />

“Yeti ecek çocuklarımıza ve gençlerimize, görecekleri<br />

tahsilin sınırı ne olursa olsun, en evvel ve her eyden<br />

1 <strong>Türk</strong> Tarihi Tetkik Cemiyeti-Tarih 1V, <strong>Türk</strong>iye Cümhuriyeti, Maarif<br />

Vekâleti Y., Devlet Mat. st. 1931, s. 182.


Açıklamalı ST KLÂL MAR I ve GENÇL E H TABE<br />

133<br />

evvel, <strong>Türk</strong>iye’nin <strong>istiklâl</strong>ine, kendi benli ine ve millî geleneklerine<br />

dü man olan bütün unsurlarla mücadele etmek lüzumu<br />

ö retilmelidir. Dünyanın milletler arası durumuna göre,<br />

böyle bir mücadelenin gerektirdi i ruhî unsurlarla donatılmayan<br />

fertlere ve bu mahiyette fertlerden meydana gelen<br />

toplumlara hayat ve <strong>istiklâl</strong> hakkı yoktur.” 1<br />

Birinci vazife olarak, “<strong>Türk</strong> <strong>istiklâl</strong>ini ve <strong>Türk</strong><br />

Cumhuriyeti’ni ilelebed muhafaza ve müdafaa” sorumluluu<br />

yüklenen gençli in bunu yerine getirebilmesi için, <strong>Türk</strong><br />

olmaktan gurur duyan, <strong>Türk</strong> kültürüne sahip çıkan kısaca,<br />

<strong>Türk</strong> millî uuruna sahip bir gençlik olması gerekir. Atatürk’ün<br />

istedi i gençlik, millî kimlik ve millî duygulardan<br />

soyunmu , kendisini dünyalı (!) hisseden kozmopolit bir<br />

gençlik de ildir. Sözün tam anlamı ile “<strong>Türk</strong>’ün gençlii”dir.<br />

Atatürk, “<strong>Türk</strong> <strong>istiklâl</strong>i” ile birlikte (aynı de erde olmak<br />

üzere) “<strong>Türk</strong> Cumhuriyeti”nin de, <strong>Türk</strong> milletinin ve<br />

gençli inin varlık sebebi olarak korunmasını ve savunmasını<br />

istiyor. Çünkü, “Cumhuriyet, ‘millî irade’ye dayanan rejimdir.<br />

Atatürk, stiklâl Sava ını millî iradeye dayanmak suretiyle<br />

kazanmı ve ona tam ekil vermek için ‘Cumhuriyet’ rejimini<br />

kabul etmi tir. Padi ahlık ile Cumhuriyet arasındaki<br />

fark, birincisinin ‘ferdî irade’ye, ikincisinin (Cumhuriyet’in)<br />

ise, ‘millî irade’ye dayanmasıdır. Buna göre Atatürk, ‘milletin<br />

mevcudiyeti’ için <strong>istiklâl</strong> ile beraber Cumhuriyetin de zarurî<br />

oldu una inanıyor.” 2<br />

1 Atatürk’ün çe itli konulardaki görü leri için, bak.Utkan Kocatürk,<br />

Atatürk’ün fikir ve Dü ünceleri, Anka. 1984. (eserin de i ik baskıları<br />

vardır.)<br />

2 Prof.Dr. Mehmet Kaplan, Atatürk’ün Gençli e Hitabesi,Millî Kültür,<br />

A ustos 1982, Sayı,35.


134<br />

smail ACAR<br />

<strong>Türk</strong> milletinin ve gençli in “mevcudiyetinin ve istikbalinin<br />

yegâne temeli” olan “<strong>Türk</strong> stiklâl ve Cumhuriyeti”,<br />

her zaman iç ve dı tehlikelere açıktır. “Hazine”nin her zaman<br />

hırsızın veya dü manın ilgisini çekti i gibi, <strong>Türk</strong> milleti<br />

ve onun üzerinde ya adı ı vatan co rafyası, dü manların daha<br />

do rusu sömürgeci-emperyalistlerin ilgisini çekecektir.<br />

Tarihte oldu u gibi bundan sonra, gelecekte de <strong>Türk</strong> milletinin<br />

kötülü ünü isteyenler, memleketi i gal ve istilâ etmek isteyenler<br />

olacaktır; olması mümkündür.<br />

E er, “günün birinde, <strong>Türk</strong> <strong>istiklâl</strong> ve Cumhuriyeti<br />

herhangi bir sebeple tehlikeye dü erse, onu savunmak için,<br />

uygun imkân ve art bekleme; derhal vazifeye atıl” diyen<br />

Atatürk, bundan sonra, kar ıla ılabilecek tehlikeleri canlı bir<br />

ekilde sıralıyor:<br />

a) stiklâl ve Cumhuriyet’e kastedecek dü manlar,<br />

dünyada benzeri görülmemi bir zaferin temsilcisi olabilirler.<br />

(Birinci Dünya Sava ı’nda böyle olmu tu)<br />

b) Zorla veya çe itli oyunlarla, vatanımızın bütün<br />

stratejik yerleri zaptedilebilir; orduları da ıtılıp memleketin<br />

her kö esi fiilen i gal edilmi olabilir. ( stiklâl Sava ı öncesi<br />

böyle bir durumla kar ıla mı tık.)<br />

c) Bütün bunlardan daha kötü ve tehlikeli olarak, ülkeyi<br />

idare edenler, gaflet, dalâlet ve hattâ hıyanet içinde<br />

olabilirler. Ayrıca bu idareciler, ahsi çıkarları için dü manla<br />

i birli i yapabilirler.<br />

d) Memleket i gal edilir, idareciler dü manla i birli i<br />

yaparken, millet, bu olanlardan dolayı peri an ve yorgunbitkin<br />

olabilir. Yani olanlara kar ı bir ey yapacak durumda<br />

olmayabilir.


Açıklamalı ST KLÂL MAR I ve GENÇL E H TABE<br />

135<br />

Atatürk, memleketin, stiklâl ve Cumhuriyet’in kar ıla<br />

abilece i ihtimalleri açık seçik sıralıyor. Bu sıraladıkları<br />

içinde, memleketi yönetenlerin gaflet ve dalâlet içinde bulunabileceklerini<br />

söylemekle beraber; aynı derecede hain olabileceklerine<br />

ihtimal vermiyor. Çünkü bu çok a ır bir ithamdır.<br />

Bunlar bizim içimizden çıkan, bizim yöneticilerimizdir.<br />

te bundan dolayı, “gaflet, dalâlet, hıyanet içinde bulunabilirler”<br />

demiyor. “Gaflet ve dalâlet” ten sonra “hattâ” edatını<br />

kullanıyor ve demek istiyor ki, “Biz yöneticilerimizin hain<br />

olaca ını dü ünmek istemeyiz, buna ihtimal de vermeyiz;<br />

ama yine de ihtimaller içinde en kötüsü olarak hatırlatmak<br />

gerekir.”<br />

Atatürk, Gençli e Hitabe’nin sonunda <strong>Türk</strong> gençli ine,<br />

“ artlar ne kadar kötü olursa olsun, var olmak ve var<br />

kalmak istiyorsan, verilen birinci vazifeyi yerine getirip,<br />

<strong>Türk</strong> <strong>istiklâl</strong> ve Cumhuriyeti’ni kurtarmak, senin için tek<br />

çıkar yoldur” , diyor.<br />

Nutuk ve dolayısıyla Gençli e Hitabe, u cümle ile<br />

bitiriliyor:<br />

“Muhtaç oldu un kudret, damarlarındaki asil kanda<br />

mevcuttur.”<br />

Bu cümlede, millete güven duygusu vardır. <strong>Türk</strong><br />

gençli inin var olmak ve var kalmak için dayanaca ı kuvvet<br />

kayna ının yine kendi varlı ında bulundu u ifade edilerek,<br />

millete ve gençli e “kendine inanma ve güvenme duygusu”<br />

verilmektedir.<br />

Çünkü Atatürk kendisi de, Millî Mücadele’ye böyle<br />

bir kuvvet kayna ından güç alarak ba ladı ını öyle anlatıyor:<br />

“Ben 1919 Mayısında Samsun’a çıktı ım gün, elimde<br />

maddî hiçbir kuvvet yoktu. Yalnız büyük <strong>Türk</strong> milletinin asa-


136<br />

smail ACAR<br />

letinden do an ve benim vicdanımı dolduran yüksek ve manevî<br />

bir kuvvet vardı. te bu millî kuvvete, bu <strong>Türk</strong> milletine<br />

güvenerek i e ba ladım.” 1<br />

“Ey <strong>Türk</strong> stikbalinin evlâdı!<br />

Muhtaç oldu un kudret, damarlarındaki asil kanda<br />

mevcuttur. “<br />

Ba ka yerden kuvvet, destek, yardım arama; kuvvetin<br />

kayna ı kendine, milletine güvenmektir.<br />

Gençli e Hitabe’nin Dili<br />

Atatürk’ün Gençli e Hitabesi, dil ve üslûp yönünden<br />

<strong>Türk</strong>çe’nin güzel örneklerinden birisidir. Gerek kelime<br />

seçimi, cümle ve paragraf yapısı bakımından gerekse kavramlar<br />

arasında ba lantı kurması bakımından dikkat çekici<br />

özellikleri vardır. nsanda mensur iir duygusu da uyandıran<br />

heyecanlı bir ses tonuna ve tesir gücüne sahiptir.<br />

Hitaptan sonra gelen ilk cümlede, “<strong>istiklâl</strong>” ve “Cumhuriyet”<br />

kelimeleri ile “muhafaza” ve “müdafaa” kelimeleri ifade<br />

ettikleri kavramlar bakımından tam bir mantık sırası ile<br />

kullanılmı lardır. Öncelik-sonralık açısından “ stiklâl”, rejim<br />

veya devlet ekli olan “cumhuriyet”ten önce geldi i gibi;<br />

“muhafaza” da “müdafaa”dan önce gelir.<br />

Yine ilk cümlede, “<strong>Türk</strong>” kelimesinin iki defa tekrarı,<br />

hem kavramların önemine dikkat çekmekte hem de hitabetin<br />

tesir gücünü attırmaktadır. Muhafaza ve müdafaa kelimeleri<br />

de arka akaya kullanılarak anlam ve ses yönünden ifadeyi<br />

kuvvetlendirmektedir.<br />

1 Atatürk, Söylev ve Demeçler, C.2,s. 284.


Açıklamalı ST KLÂL MAR I ve GENÇL E H TABE<br />

137<br />

stiklâl ve istikbal kelimelerinin ses ve kavram özelliklerinde<br />

de ustaca faydalanılmı tır.<br />

Fakat bütün metin içinde, gerek ses özelli i gerek<br />

mantık ve anlam sırası yönünden en tesirli ifade, “gaflet ve<br />

dalâlet ve hattâ hıyanet” kelimelerinin seçimidir. Burada<br />

Atatürk’ün dili kullanma ve hitabet gücü yakalanması zor bir<br />

örnektir. Gaflet, dalâlet, hıyanet kelimelerinin arka arkaya<br />

getirilmesi, i lenebilecek kötü fiiller arasında gittikçe artan<br />

bir derecelemeyi belirtti i gibi; bu kavramlara kar ı anlatılmak<br />

istenen nefret duygusunu da kuvvetlendirmektedir. Bu<br />

ifadelerde dikkat çeken bir incelik de, “hıyanet”ten önce<br />

kullanılan “hattâ” edatıdır. Bu edatla Atatürk, hem “dalâlet”<br />

ile “hıyanet” kavramları arasındaki anlam uzaklı ını,<br />

kötülük bakımından derece farkını belirtmekte hem de yöneticilere<br />

“hıyanet” sıfatını yakı tıramadı ını belirtmektedir.<br />

Kavramları “hattâ”sız sıralasaydı, hıyanet sıradan normal<br />

bir durum gibi dü ünülmü olurdu. Halbuki bu ekliyle cümleye,<br />

“olmazya”, “Biz yöneticileri hain olaca ını dü ünmek<br />

istemeyiz, ama... yine de uzak bir ihtimal olarak göz önünde<br />

bulundurmak gerekir.” anlamları yüklenmi tir.<br />

Metinde cümle içi ve sonlarında tekrarlanan sıfat fiil<br />

ekleri ve fiil çekimleri ile de ahenk sa lanarak anlama kuvvet<br />

kazandırılmı tır.<br />

Cümleler, genellikle kısa ve kesin ifadelidir. Ancak<br />

gelecekte olma ihtimali belirten cümleler de anlatılmak istenen<br />

mesaja uygun kurulmu tur.<br />

Gençli e Hitabe, kelimelerin seçiminde oldu u gibi,<br />

cümlelerin sıralanı ı ve paragraf düzeni bakımından da mükemmel<br />

bir metindir. lk cümle, asıl fikrin veya paragraf<br />

mesajının tam olarak ortaya konuldu u “temel cümle”dir.<br />

Di er cümleler, anlam yönüyle zincirleme olarak hep ilk<br />

cümleye ba lıdır. Ayrıca her cümle, kendisinden önceki


138<br />

smail ACAR<br />

cümleye ba lanmı tır. Bu bakımdan, cümlelerde hiçbir kelimenin<br />

yeri de i tirilemeyece i gibi, cümlelerin yeri de dei<br />

tirilemez.<br />

Gençli e Hitabede, bütün Nutuk’ta oldu u gibi, Millî<br />

edebiyat devrinin ortak dili kullanılmı tır.<br />

**<br />

Nutuk ve Gençli e Hitabe’den anla ılaca ı gibi,<br />

“Atatürk büyük bir hatiptir. Namık Kemal’in, Abdülhak Hâmid’in,<br />

Tevfik Fikret’in ve Ziya Gökalp’ın eserleri ile beslenmi<br />

tir. Tesirli kelimeleri seçmesini çok iyi bilir ve onları<br />

yerli yerinde kullanır. Fransız yazarı Buffon: Üslûp insanın<br />

tâ kendisidir demi tir. Kullanılan kelimeler seslerine varıncaya<br />

kadar, onu kullanan ahsiyetin, zevk, kültür ve mizacını<br />

gösterir. Bundan dolayı, Nutuk’u aslından okumak ve anlamaya<br />

çalı mak, bizi Atatürk’e daha çok yakla tırır. Zira her<br />

kelime ve cümle onun a zından ve kaleminden çıkmı tır.” 1<br />

1 Prof. Dr. Mehmet Kaplan, Atatürk’ün Gençli e hitabesi, Millî Kültür,<br />

A ustos 1982.


Açıklamalı ST KLÂL MAR I ve GENÇL E H TABE<br />

Sonuç Yerine<br />

Atatürk Diyor ki<br />

139<br />

“Benim hayatta yegâne fahrim, servetim, <strong>Türk</strong>lükten<br />

ba ka bir ey de ildir.”<br />

Mahmu Esat Bozkurt,<br />

Yakınlarından Hatıralar, ist. 1955,s.95<br />

“Biz do rudan do ruya milliyetperveriz ve <strong>Türk</strong><br />

milliyetçisiyiz.”<br />

Utkan Kocatürk,<br />

Atatürk’ün Fikir ve Dü ünceleri, Ank.1984.<br />

“<strong>Türk</strong>iye Cumhuriyeti’ni kuran <strong>Türk</strong>iye halkına<br />

<strong>Türk</strong> milleti denir.” Afet nan<br />

Medenî Bilgiler, s.18<br />

“Bu memleket tarihte <strong>Türk</strong>’tü, bugün <strong>Türk</strong>’tür ve<br />

ebediyen <strong>Türk</strong> kalacaktır.”<br />

Taha Toros,<br />

Atatürk’ün Adana Seyahatleri,1981,s.31<br />

“Benim için dünyada en büyük mevki ve mükâfat,<br />

milletin bir ferdi olarak ya amaktır. E er Cenâbıhak beni<br />

bunda muvaffak etmi se, ükür ve hamdlar ederim. Bugün<br />

oldu u gibi ömrümün nihayetine kadar milletin hâdimi<br />

olmakla iftihar edece im.”<br />

Söylev ve Demeçler,C.11,s.129<br />

“Milletimiz dil ve din gibi iki kuvvetli fazilete sahiptir.<br />

Bu faziletleri hiçbir kuvvet, milletimizin kalp ve vicdanından<br />

çekip alamamı tır, alamaz.”<br />

Söylev ve Demeçler,s.66-67.


140<br />

smail ACAR<br />

“...Anladık ki, kabahatimiz kendimizi unutmaklı ımızmı<br />

. Dünyanın bize hürmet göstermesini istiyorsak, evvelâ<br />

bizim kendi benli imize ve milliyetimize bu hürmeti<br />

hissen, fikren, fiilen bütün ef’al ve harekâtımızla gösterelim:<br />

Bilelim ki millî benli ini bulmayan milletler, ba ka<br />

milletlerin ikârıdır.<br />

Mevcudiyet-i milliyemize dü man olanlarla dost olmayalım.<br />

Böylelerine kar ı bir <strong>Türk</strong> airinin dedi i gibi, (Kar ı duvardaki<br />

levhayı i aret ederek)<br />

“<strong>Türk</strong>üm ve dü manım sana, kalsam da bir ki i”<br />

diyelim. Dü manlarımıza bu hakikati ifade etti imiz gün,<br />

kanaatimize, mefkûremize, istikbalimize yan bakan her ferdi<br />

dü man telâkki etti imiz gün, millî benli e uzanacak her<br />

eli iddetle kırdı ımız, milletin önüne dikilecek her engeli<br />

derhal devirdi imiz gün, gerçek kurtulu a eri ece iz. Ve<br />

sizler gibi münevver, azimli, imanlı gençler sayesinde bu<br />

kurtulu a eri ece imize emin olabiliriz.”<br />

20 Mart 1923<br />

Konya <strong>Türk</strong> Oca ı’ndaki Konu ma’dan<br />

(Söylev ve Demeçler,C.2,s.143)<br />

***


Açıklamalı ST KLÂL MAR I ve GENÇL E H TABE<br />

Gençli e Hitabe Sözlü ü<br />

ahval: Haller, durumlar<br />

bedhah: kötülü ünü isteyen<br />

bilfiil: fiilen, fiilî olarak<br />

bîtap: bitkin, güçsüz<br />

cebren: zorla, zor kullanarak<br />

dahilî: iç, içeriyle ilgili<br />

dalâlet: do ru yoldan sapma,sapıtma<br />

elîm: acıklı<br />

fakr ü zaruret: fakirlik ve ihtiyaç<br />

gaflet:olan bitenin farkında olmama<br />

haricî: dı ,dı arıyla ilgili<br />

ilelebet: sonsuza kadar<br />

istikbal:gelecek<br />

mahrum etmek: yoksun bırakmak<br />

mevcudiyet: varlık<br />

mümessil: temsilci<br />

müstevli: istilâcı, memleketi i gal edenler<br />

nâmüsait: elveri siz, uygun olmayan<br />

erâit: artlar<br />

tevhit: bir, birle tirme<br />

tezahür etmek: görünmek, ortaya çıkmak<br />

vahîm: korkunç<br />

yegâne: biricik<br />

141


142<br />

Birinci Kitap<br />

KAYNAKLAR<br />

smail ACAR<br />

Acar, smail, Safahatta Seyahat, Liva Yayınevi, Blk.<br />

2005.<br />

Ayvazo lu, Be ir, stiklâl Mar ı –Tarihi ve Manası-<br />

Tercüman y., Aile ve Kültür kitaplı ı, st. 1986.<br />

Banarlı, Nihat Sami, Kültür Köprüsü, Kubbealtı<br />

Ne ., st. 1985.<br />

Çantay, Hasan Basri, Âkifnâme, stanbul, tarihsiz.<br />

Düzda , M. Ertu rul, Mehmed Âkif Hakkında<br />

Ara tımalar-1, M.Ü. lâhiyat Fakültesi Vakfı Mehmet Âkif<br />

Ara tırmaları <strong>Merkezi</strong>, 2. Baskı, st. 1989.<br />

Ersoy, Mehmed Âkif, Safahat, nkılâp ve Aka<br />

Kitabevleri, 18. baskı, st. 1984.<br />

Kaplan, Prof.Dr. Mehmet, stiklâl Mar ı’nın Tahlili,<br />

<strong>Türk</strong> Edebiyatı dergisi, Mehmed Âkif Anıt Sayısı, Aralık<br />

1986, Sayı:158.<br />

Nalbando lu, Muhiddin, stiklâl Mar ımızın Tarihi,<br />

Cem Yayınları, st. 1964.<br />

Öksüz, Ahmet, Açıklamalı stiklâl Mar ı, Fatih<br />

ABC Kitabevi, st. 1982.<br />

Önder, Dr. Mehmet, stiklâl Mar ı Belgeleri, <strong>Türk</strong><br />

Edebiyatı dergisi, Mehmed Âkif Anıt Sayısı, Aralık,1986,<br />

sayı:158.<br />

Seraslan, Yard. Doç. Dr. Halim, Hamdullah Suphi<br />

Tanrıöver, <strong>Türk</strong> Kültürünü Ara tırma Enst., Ank. 1995.<br />

Tansel, Fevziye Abdullah, Mehmed Akif Ersoy,<br />

rfan yayınevi, kinci basım, st.1973.


Açıklamalı ST KLÂL MAR I ve GENÇL E H TABE<br />

143<br />

Teveto lu, Dr. Fethi, Hamdullah Suphi Tanrıöver<br />

ve stiklâl Mar ımız, <strong>Türk</strong> Kültürü dergisi, Temmuz, 1966,<br />

Sayı:45.<br />

Teveto lu, Dr. Fethi, Gazi Mustafa Kemal- air<br />

Mehmed Âkif, <strong>Türk</strong> Yurdu, Âkif Özel Sayısı, Aralık 1987.<br />

Üngör, Etem, <strong>Türk</strong> Mar ları, <strong>Türk</strong> Kültürünü<br />

Ara tırma Enstitüsü ya., Ank. 1966.<br />

kinci Kitap<br />

KAYNAKLAR<br />

Kemal Atatürk, Nutuk 1919-1927, AAM y. Ank.<br />

2004. (Bugünkü Dille Yay. Haz. Prof.Dr. Zeynep Korkmaz)<br />

Kemal Atatürk, Nutuk, C.1,1919-1920, <strong>Türk</strong><br />

Devrim Tarihi Enstitüsü y., st. 1963. (sadele tirilmemi metin)<br />

Kemal Atatürk, Nutuk, C.11, 1920-1927 ,<strong>Türk</strong><br />

Devrim Tarihi Enstitüsü, st.1970. (sadele tirilmemi metin)<br />

Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, 1-11, (!906-!938),<br />

<strong>Türk</strong> nkılâp Tarihi Enstitüsü y.,3.bas. Ank.1981.<br />

Taha Parla, <strong>Türk</strong>iye’de Siyasi Kültürün Kaynakları,<br />

C.1, Atatürk’ün Nutuk’u , leti im y. , st. 1994.<br />

Zeynep Korkmaz, (Prof.Dr.), <strong>Türk</strong> Dili Üzerine<br />

Ara tırmalar, C. 11, TDK y. Ank. 1995. (Gençli e Hitabe<br />

Üzerine adlı makale)<br />

Mehmet Kaplan (Prof. Dr.), Atatürk’ün Gençli e<br />

Hitabesi-Tahlil-, Millî Kültür, A ustos 1982.<br />

Utkan Kocatürk, Atatürk’ün Fikir ve Dü ünceleri,<br />

Ank. 1984.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!