Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
Türkiye<br />
HF<br />
#<br />
83<br />
Salih Demirci<br />
Aslında Kim Kazanacak?<br />
“Şurası kesin ki, içerisinde yaşadığımız dünyada yalnızca futbolda şiddeti<br />
önlemek mümkün değil; onun adı olsa olsa görünmez kılmak olur. Eğer istenen<br />
buysa, bunun yolunu yordamını gösterenlere bakılabilir.”<br />
Geçtiğimiz Salı günü pek çok gazetenin spor<br />
sayfasında bir manifesto yayımlandı. ‘Biz<br />
kazanacağız!’ başlığını taşıyan bildiri, bazı<br />
köşe yazarlarınca da desteklendi. Bilhassa<br />
sosyal medyada ses getirdi, bir süre konuşuldu.<br />
“…Ben utanma duygusunun, medeniyetin,<br />
adaletin, vicdanın tarafında olduğumu<br />
buradan haykırıyorum. Benimle aynı tarafta<br />
olanları ayağa kalkmaya ve haykırmaya davet<br />
ediyorum” gibi hiç kimsenin karşı çıkmayacağı<br />
bir dizi çağrıyı barındırmasıyla karşılık buldu<br />
ve ayrıca imza kampanyasıyla da desteklendi.<br />
Nihayetinde ‘bizler’ ve ‘onlar’ şeklinde iki grup<br />
oluşturarak, bildiriye imza verenleri futbol<br />
ortamının temizlenmesi için mücadeleye<br />
çağırdı.<br />
Fakat söz konusu mücadelenin içeriği,<br />
-yazıdan anlaşıldığı kadarıyla- henüz boş<br />
görünüyor. Pekâlâ aşama aşama düşünülmüş<br />
de olabilir; ancak şiddet temalı haberlerin<br />
futbol gündeminde yeniden yer işgal etmesiyle<br />
yazımı tetiklenen metnin mevcut hali,<br />
amacına ulaşmaktan fazlasıyla uzak. Zira<br />
temel bir problem olarak herhangi bir idealin<br />
savunulmasından ziyade bir dizi temenni<br />
içeriyor. Ülkenin futbol ortamını sanki toplum<br />
hayatından uzakmışçasına konumlandırıyor,<br />
bunun yanı sıra işaret ettiği noktaya doğru<br />
giden herhangi bir yol çizmekten de uzakta<br />
duruyor. Üstelik desteğini açıklayan bazı medya<br />
mensupları tarafından söylem düzeyinden<br />
öteye geçmeyeceği de biliniyor. Bu nedenlerden<br />
ötürü metnin altına imza atmamak için<br />
‘onlar’ grubundan olmak şart değil. Meseleyi<br />
tartışmaya açmak, nispeten daha anlamlı<br />
görünüyor.<br />
İpler daha gergin<br />
Futbolumuzun gündemi, her sezon sonunda<br />
muhakkak şiddete odaklanıyor. Geçen yıl<br />
yaşanan ‘Kadıköy Olayları’nın ardından takip<br />
eden sezonun final derbisi, yine beraberinde<br />
bir dizi şiddet haberini getirdi. Tribünde<br />
görülen muzlar hâlihazırda yeterince önemli<br />
bir olay iken Edirnekapı’da yaşanan cinayet<br />
vakası meseleyi başka bir noktaya taşıdı. Daha<br />
öncesinde ise ‘Sporda Şiddet Yasası’ ortaya<br />
konulmuş, ama hiçbir sonuç alınamamıştı. Her<br />
geçen gün de görüldüğü üzere kanunla gelen<br />
bir iyileşmeden söz etmek mümkün değil.<br />
Nitekim 2012/13 futbol sezonunu farklı<br />
tribünlerden takip etmek, durumun daha da<br />
kötüye gittiğini görmemde bana yardımcı<br />
oldu. Fenerbahçe’nin ve Galatasaray’ın<br />
stadyumlarının hem ev sahibi, hem de<br />
deplasman tribünlerinde izlediğim maçlarda<br />
tribünlerden saçılan en yoğun his, öfkeydi.<br />
Apaçık şekilde doğru olduğu gözlenebilen bir<br />
hakem kararının henüz maçın ilk dakikası<br />
dahi olsa inançla reddedildiği bir ortamın<br />
sağlıklı şeyler üretmesi mümkün olmuyordu.<br />
Hakemler nasılsa stadyumda olduğu kadar<br />
kamuoyunda da yalnızdılar ve her iki statta da<br />
tribünler, geçen yıllara göre çok daha saldırgan<br />
ve tahammülsüzdü.