İnsan'sız Sinema Olur mu? - Derin Düşünce
İnsan'sız Sinema Olur mu? - Derin Düşünce
İnsan'sız Sinema Olur mu? - Derin Düşünce
You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
İnsan’sız <strong>Sinema</strong> <strong>Olur</strong> <strong>mu</strong>?<br />
Kumları temizleme sahnesi, yönetmenin bu filmi yapmasının amacını gösteren bir metafordur: Yüzü<br />
kumlanan, gözleri görmediği için yolunu bulamayacağı düşünülen yolcunun hakikatini, bunu<br />
anlayamayanlara anlatmak. İştar’ın bakışı, bu yüzden yönetmenin bakışıdır. Onu anlamak kadar -<br />
sadece gözleriyle görmek değil-, yüreğinin gözleriyle görmek, görebildiğini de aktarmak ister. Ama bir<br />
yere kadar yolları aynıdır. Biri anlayandır, diğeri aktaran. İştar’ın yolculuğu da bir noktadan sonra<br />
ayrılır Bab’ Aziz’den. Aradıkları farklıdır, gördükleri farklı, hissettikleri farklı. İştar dedesinin anlattığı<br />
hikayeleri seven, sorular soran ve anlamaya çalışan meraklı, küçük bir çocuktur. Bu yüzden film,<br />
hikayelere, masala ve kelimelere dayanır.<br />
Altı hikaye vardır filmin içinde.<br />
Evvel zaman içinde, zamanımızdan aylar aylar önce…<br />
Ve başlar hikayeler sızmaya filmin içine. Tasavvuf, hikayeler ardından sunulmaya başlanır. Mesnevi<br />
okuyor gibi olursunuz. Bilmiyorsanız metaforlara yüklenen anlamı, içine giremeyeceğiniz bir dünyada<br />
yürüyorsunuzdur artık, sadece görüntülere takıldığınız. Çölde, gece, içi ısıtan en güzel sıcaklık,<br />
kelimelerdir. Bu yüzden film, sessizlikle yol almaz, kelimelerle var olur. Amacı içi ısıtmaktır dolayısıyla<br />
da anlatacak çok öyküsü vardır. İştar’ın içinin ısınması için dinlemesi gerekir, merak etmesi,<br />
yolculuğun sonuna kadar devam etmesi. Film böylece, bu hikayelere yüklediği anlamı da açıklamış<br />
olur.<br />
İlk hikaye: Prens<br />
Bir prens bir atın peşine düşer; gözleri değer ceylanın, prensin ceylan kadar güzel gözlerine ve başlar<br />
yolculuk gizin peşine. Kaybolur Prens çölün gizeminde. Şehir, ışıklarla düşer kaybolanı aramaya.<br />
Aranan bulunur ama bulunan kaybolan değildir. Zahiren odur da batinen o değildir.<br />
Bir suyun kenarında kendi suretini izlemektedir Narkisoss gibi.<br />
Sence suyun dibindeki tezahürünü mü seyrediyor, der Prens’in mabeyncisi. Belki de gördüğü tezahürü<br />
değildir. Yalnızca âşık olmayan kendi tezahürünü görür orada, der derviş. Öyleyse ne görüyor? der<br />
mabeynci. Cevap gelir dervişten, Prens’in bakımını üstlenerek onu yalnız bırakmayan tek insandan:<br />
O şimdi kendi canını seyretmede.<br />
Sonra terk eder herkes Prens’i -yaşlı derviş hariç-, uyandığında dervişten geride sadece hırkası ve<br />
asası kalmıştır. Manevi dünya için maddi dünyadan vazgeçen Prens, dervişin kıyafetlerini giyerek<br />
kaybettiğini aramaya başlar. Prens aslında Bab’ Aziz’in gençliğidir, bir ceylanı -İbrahim Ethem gibi<br />
gözleri bambaşka aleme açmanın simgesidir- takiple başlayan, maddi aleme kapanırken manevi<br />
aleme açılan gözlerin sahibi bir yolcudur o. İştar’a biz birbirimizi uzundur tanıyoruz, derken aslında<br />
Prens hikayesinin kendi hikayesi olduğunu açıklar Bab’ Aziz izleyene.<br />
İkinci Hikaye: Osman<br />
Baba mesleği olan kum taşıyıcılığı yapan Osman, babasının ölümünden sonra bu işi bırakıp kumsuz bir<br />
ülkeye gitmek için para biriktirir. Ayrılmadan önce, en iyi müşterisi Katip’in mektubunu götürmesi<br />
gerekir. Yasak aşkın ulağıdır, gözlerinde şehvet vardır mektubun ulaştığı kadının yanındayken. Kadının<br />
kocasının gelmesiyle kaçarken kuyuya düşer ve farklı bir aleme geçer. Bir saraydadır ve aşık olduğu<br />
Zehra’yı görür orada. Zehra onu çölde yanan ateşe bakmaya gönderdiğinde orada sadece yanan bir<br />
www.derindusunce.org Fikir Platfor<strong>mu</strong><br />
48