Yenilginin İzdüşümleri Mümtaz Kotan Sayfa 95-106 SURİYE
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
kimse ciddi bir özeleştiri yapmadı. Bu tavırları mutlaka tespit etmek<br />
gerekiyor.. <strong>Yenilginin</strong> izdüşümü olarak yakaladığımız en önemli<br />
halkalardan biri budur. Hem PKK olayını, hem de bugün içine<br />
düştüğümüz durumu açıklayabilmek için bu konunun da<br />
aydınlanması zorunludur.<br />
(...)<br />
c) Suriye’nin 1980’ler ve sonrası durumu neydi?<br />
Suriye yalnız Kuzey Kürtleri açısından değil, birçok kişi , kurum ve<br />
devlet açısından da bilinmeyen yönleri ağır basan bir devlettir. Bu<br />
nedenle de kendisine “anti-emperyalistlik” gibi bir takım yaftalar<br />
giydirilen “ilerici, sosyalist, demokrat” bir görünümde sunulmuştur.<br />
Bu da herkesin koşar adım Suriye’ye gitmesine neden olmuştur.<br />
Henüz SSCB dururken, Suriye’nin Ortadoğu’daki konumu o gün için<br />
önemliydi. İsrail ile çatışmanın boyutları da Suriye’nin Sovyetler<br />
yanlısı politika izlemesini gerektiriyordu. Ancak, bölgenin tüm<br />
muhalif güçlerini kendi denetimine almaya çalışan Suriye ile<br />
pazarlıkta, Kuzeyli örgütler kendilerini yem olmaktan kurtaramazdı,<br />
öyle de oldu. Suriye ile ilişki güçlü olanaklara sahip bir Kürt<br />
hareketinin zorunlu koşullardan dolayı kurabileceği taktik bir ilişki<br />
olabilirdi belki.. Bölge devletlerinin çelişki ve çatışmalarının<br />
kullanılabilmesi için böyle bir taktik ilişki küçümsenemez. Ancak,<br />
bunun dışında başka amaçlara matuf ve genişletilerek stratejik<br />
boyutlara ulaştırılmış ilişkiler büyük bağımlılıklar getiren ve son<br />
derece tehlikeli ilişkilerdi. Ve bu tehlikeler birer birer ortaya çıktı.<br />
Sonuçları da ağır oldu.<br />
Şimdi, Suriye’nin o günkü durumunu kısa olarak belirleyelim ve<br />
böylece süreç ve ilişkiler daha iyi anlaşılabilsin..<br />
Fransızların 1946 da Suriye’den çekilmeleri sonrası 1963 yılına kadar<br />
çeşitli “işbirlikçi” iktidarlar Suriye’yi yönettiler. BAAS 1963’te bir<br />
darbe ile iktidarı ele geçirdi. 1970 yılında ise, Hafız Esat yine başka<br />
bir Baas cuntasının savunma bakanı iken yaptığı darbe ile<br />
Baas’çılardan yönetimi aldı. Ölünceye kadar da yönetti. Halen oğlu<br />
yönetimdedir. Hafız ölmeden önce kardeşlerini de tasfiye ederek -ki,<br />
son derece önemli görevlerdeydiler- oğlunu etrafı sağlam bir iktidara<br />
97
98<br />
oturttu..Yani, “ebedi önder” olarak ömrünün sonuna kadar Suriye’yi<br />
sıkıyönetimler, savaş halleri kanunları ile idare etti. Halk Meclisi<br />
denilen, diğer adı ile Meclis El Şeeb’e Esad’ın ve Baas’ın tayin<br />
ettiği adaylar alternatifsiz ve rakipsiz “seçimler”le gelirlerdi. Bu<br />
meclisin ülke yönetimi ve yasaların oluşturulmasındaki rolü<br />
biçimseldi..<br />
Suriye’de yasal varlığı tanınan tek parti BAAS Partisiydi. BAAS,<br />
anti-komünist, anti-demokrat olan ve fanatik Arap milliyetçiliği ile<br />
demagojik çarpık bir sosyalizm sloganları ile hareket eden, daha çok<br />
askeri kadrolara dayanan bir partidir. Bütün diğer örgütlenmeler<br />
BAAS’ın denetiminde çalışan örgütlerdir..<br />
Suriye yönetiminin en önemli özelliklerinden biri de alevi azınlığa<br />
dayanmış olmasıdır. Suriye’nin Akdeniz’e sahil olan Lazkiye kenti ve<br />
çevresinde oturan nüfusun büyük bölümü alevidir. Ayrıca, Esat<br />
ailesi devlet yönetimi yanında önemli yasal ve yasadışı ticari işleri de<br />
denetimlerinde tutmuşlardır..<br />
aa) Ordu ve Polis Örgütü<br />
Suriye kendi gücüyle besleyemeyeceği bir orduya sahipti 79 . Birkaç<br />
başlı bir ordu bulunmaktaydı. Genel kurmaya bağlı düzenli ordunun<br />
yanında Vahdet Xas denilen özel birlikler ve Saray Difa denilen<br />
hızlı savunma birlikleri ayrı birer komutanlıkça yönetilmekteydi 80 .<br />
79 Suriye ordusu o günlerde resmi rakamlara göre 275.000 civarındaydı. Bazı<br />
iddialara göre bu daha da fazladır. Suriye’de askerlik süresi 4-5 yılı bulmaktaydı.<br />
Bunun yaklaşık 3 yılı mecburi, diğeri ise ihtiyati, yani maaşla yapılan askerlik<br />
süresidir. Zorunlu askerliğin yanında orduda kalıcı usta er ve erbaşlar vardır,<br />
bunların çoğunluğu geçim için askerliği seçmişlerdir. Subaylar çok<br />
imtiyazlıdırlar,örneğin bir albayın 4 yada 5 çeşitli marka otomobili vardır. Birçok<br />
orduya ait olanak subay ailelerinin emrindedir.Yani çoğunluğu Baas üyesi olan<br />
subaylar ayrıcalıklı bir kesimdir.<br />
80 1984 yılına kadar Özel birliklerin komutanı Hafızın kardeşi Rıfat Esad idi. Rıfat<br />
Esat daha sonra devlet başkanlığı güvenlik işleri yardımcısı oldu. Hafızın<br />
ölümünden kısa süre önce tasfiyeye uğradığı söylentileri duyuldu ve şimdi sesi<br />
çıkmıyor. (!) Zaten diğer birliklerde de komutanlar Hafız’ın yakınlarıdır. Yönetimin<br />
itibar ettiği ve ayrıcalıklı olan hızlı savunma birlikleri çoğunluğu Kürt ve<br />
Alevilerden oluşmaktadır (Saray Difa). Diğer askeri birliklerden farklı üniforma<br />
giyerler ve herkese karşı terör estirirlerdi.
Suriye’de emniyet ve polis örgütü de birkaç tanedir. Normal<br />
karakollarda günübirlik işleri gören Şurta var ve trafik polisi de buna<br />
dahildir. Emin Dewle denilen emniyet örgütü işbölümü ile siyasi,<br />
mali, kriminal vb.. işlere bakan ve devletin itibar ettiği bir polis<br />
teşkilatıdır. Güçlü bir istihbarat örgütüne de sahiptir. Muhaberat<br />
Askeri (Askeri polis) Suriye devletinin en güçlü örgütüdür, askeri<br />
kadrolardan oluşmaktadır.İstihbarat eylemi yanında infaz eylemi de<br />
yapmaktadır. Örneğin SKDP’liler 1974 yılında tutuklandılar, yaklaşık<br />
10 yıl zindanda kaldılar. Bunlar bu örgüt tarafından<br />
cezalandırılmışlardı. Ayrıca, Müslüman kardeşlere de infaz<br />
uygulamış, tutukladıklarını öldürmüştür. Halk meclisi ve mahkemeler<br />
bu örgütten hesap soramazlar, devlet başkanı yalnız<br />
sorabilir. El/Muhaberattan ve Emin Dewle’den onay almayan bir kişi<br />
ne resmi işe girebilir, ne pasaport çıkarabilir ve ne de üniversiteye<br />
girebilirdi 81 . Şimdi ne kadar değişmiştir, bilemiyoruz.<br />
bb) Basın<br />
Suriye’de özgür basın yoktu. Mevcut üç günlük gazetenin ( o<br />
günlerde böyleydi, büyük bir değişiklik olduğunu sanmıyorum) üçü<br />
de 82 Baas’ın denetiminde çıkarılmaktaydı.. Bunlar dışında yine Baas<br />
denetiminde çıkan bazı dergiler de vardı. Suriye’de satılan diğer<br />
Arapça gazeteler ve Filistin örgütlerinin yayın organları da çok sıkı<br />
sansüre tabi idi..<br />
cc) Ulusal İlerici Cephe<br />
Bu cephenin isminden başka hiçbir etkinliği yoktu. Baas’ın<br />
önderliğinde ülkeyi yönetiyor görünmesi biçimseldi. Cephe içinde<br />
sözde Baas dışında Suriye Komünist partisi ve kukla olan bir Nasırcı<br />
parti de yer alıyordu. Seçimlere demokratik görünüm vermek için<br />
birlikte listeler oluşturulmaktaydı. Bu nedenle SKP’ne bir ya da iki<br />
biçimsel bakanlık da veriliyordu. Hafız Esad’da dünyada görülmemiş<br />
81 Sözünü ettiğimiz bu örgütler çok geniş bir muhbir ağına sahipler, zaten Suriye’de<br />
Kürtler de dahil kimin muhbir olup olmadığı belli değildir. Herkes birbirini<br />
muhbirlikle suçlar ve ilişki de kurar. Her Baas üyesi ve yan kuruluşların aktif<br />
üyeleri aynı zamanda muhbirdirler.Baas üyeleri kalaşnikof ve küçük tabanca<br />
taşırlardı, üniversite öğrencileri tek tip elbise giyme zorundalardı. vb..<br />
82 Çıkan üç gazete: Teşrin (Ekim), Baas, Sewra (Devrim).<br />
99
100<br />
biçimde rakipsiz aday olarak seçim yaptırdı ve seçim sonuçları %99<br />
evet oyu ile kamuoyuna duyuruldu..<br />
dd) Siyasal partiler<br />
1) İktidardaki Baas Partisi,<br />
2) Suriye Komünist Partisi,<br />
Sovyetlerin sıkı takipçisi bir parti idi. Bir ara Kürtler arasında da<br />
etkinliği vardı, ancak 1<strong>95</strong>6 da SKDP’nin kurulması ile etkisini<br />
kaybetti. Bu partinin Genel Sekreteri Halit Bektaş da Kürttü. Esas<br />
görevi Suriye’nin SSCB dostluğunu pekiştirmekti. Tabii antiemperyalist,<br />
anti - siyonistti aynı zamanda.. 1982 ve 1986 da iki kez<br />
bölündü. (...)<br />
Ulusal Cephede yer almasına ve hükümete bakan vermesine karşılık<br />
varlığı yasal değildi. Genel merkezi ve il teşkilatları resmi olarak<br />
yoktu. Yayınları da Baas’çıların sansürüne tabi idi..<br />
3) Nasırcılar,<br />
Kukla bir örgüttü, ulusal cephede biçimsel temsil ediliyordu, o kadar..<br />
4) Suriye Komünist Emek Partisi,<br />
Sürekli Muhaberatın ağır operasyonları ile karşı karşıya kalan, SKP’ni<br />
eleştirerek, radikal Filistin örgütleri ve Lübnan Komünist Partisi ile<br />
ilişkilerden etkilenen bir örgüttü. Tabanı radikal gençlerden<br />
oluşmaktaydı. Suriye hapishanelerinde yüzlerce tutuklu üyesi vardı.<br />
Mevcut iktidara karşı siyasal mücadele verilmesi görüşündeydi.<br />
Merkez yayın organı Lübnan’da çıkmaktaydı. Kürtler için ulusların<br />
kaderlerini tayin ilkesini savunmaktaydı ve Kürtleri kendi içinde<br />
örgütlemeye çalışmaktaydı. Kürdistan genelinde bağımsız bir devleti<br />
öngörüyordu. Marksizm’den etkilenen bazı Kürt gençleri bu partiye<br />
sempati duyuyorlardı. Suriye’deki Kürt ve Arap örgütlerinin tümü bu<br />
partiye kindardırlar. O da diğer örgütleri muhbir gibi görmekteydi..<br />
5) Müslüman kardeşler ( Exwan El Müslim),<br />
İlk Mısır’da kurulmuştu, Suriye’deki varlığı Fransız Manda yönetimi<br />
dönemine dayanıyor. 1978 itibariyle Baas’çılara karşı güçlü eylemler
yapmaktadır. Bu örgütün Türkiye, Irak ve Ürdün tarafından<br />
desteklendiği ortaya çıkmıştır 83 .<br />
Müslüman kardeşlerin Suriye’yi en çok tedirgin eden Eylem türleri<br />
intihar eylemleri ve yüksek patlayıcılarla yapılan sabotajlardı..<br />
Ancak, Suriye’de bu örgüte karşı son derece acımasız davranmıştır.<br />
Örneğin, 1980 öncesi Halep’te askerlerin gerçekleştirdikleri bir<br />
operasyonda, yüzlerce Müslüman kardeşler üyesi katledilip,<br />
buldozerlerle açılan çukurlara gömülmüşlerdir. Suriye Kürtleri<br />
Mevcut yönetimi destekledikleri için Müslüman kardeşler Kürtlere<br />
büyük kin duymaktadırlar.. Bir sloganları var: “Dünya’da Alevilerden<br />
pis mahluk yoktur, Kürtler hariç”.. Bu örgütün Batı Almanya’dan<br />
yönetildiği iddia edilmekteydi..(...)<br />
ee) Suriye Ekonomisi<br />
101<br />
O tarihlerde zengin Arap ülkelerinin güçlü ve sürekli yardımları<br />
Suriye’nin en önemli gelir kaynağıydı. Suriye’nin Lübnan’da<br />
bulundurduğu askeri birliklerinin finansmanı da bu devletler<br />
tarafından karşılanmaktaydı. Sürekli İsrail ile “savaş hali” de bu<br />
devletlerden para sızdırmanın başka yoluydu. Bunun dışında başta<br />
ABD olmak üzere birçok büyük devletten de ( “anti-emperyalist”<br />
olmasına rağmen emperyalistlerden de!) kredi ve yardım almıştır..<br />
Suriye bir tarım ülkesidir. Ağır sanayi gelişmemiştir. En önemli<br />
işletmeleri Tabqa Elektrik santrali ve barajı, Remêlan Petrol<br />
83 Fanatik bir islami örgüt olan Müslüman kardeşler 1981/82 itibariyle devlete karşı<br />
büyük eylemler gerçekleştirdi. Hama ilinde başlattığı bir eylemle yüzlerce Baas’çıyı<br />
öldürdü ve birçok kurumu denetim altına aldı. Hükümet güçleri büyük askeri<br />
birliklerle tank ve uçakların da katıldığı bir operasyon sonucu Hama’yı kuşatarak<br />
ancak şehre girebildiler Ve bu eylemin ardından binlerce insanı kurşuna<br />
dizdiler..Dünya basınına da yansıyan bu olaylarda 15.000 kişinin öldürüldüğü<br />
belirtildi..Bir süre devlete karşı eylemlerini erteledi, 1983/84 yıllarında tekil<br />
eylemleri oldu. 1985/86 da yeniden güçlü eylemlere başladı. 1986 baharında<br />
Halep/Lazkiye demiryolu üzerinde bulunan bir köprüye bomba yerleştirmeleri<br />
sonucu 140 yolcunun ölümü ve demiryolunun işlemez hale gelmesini sağladılar. Bu<br />
eylemde yakalanan Tim elemanlarından ikisinin TC uyruklu çıkması ve Irak ile<br />
Türkiye’de kaldıkları ve buralarda ilişkili oldukları ortaya çıktı.. Bunun üzerine<br />
Acilcilerden ve Apoculardan oluşturulan bir grup, ifadesi alınan TC vatandaşı<br />
iki unsurun Antakya’daki amcalarının köyüne giderek evlerini kundakladılar.
102<br />
işletmesi, Humus ve Tartus petrol arıtma tesisleri. Bunlar devlete ait<br />
tesislerdir. Suriye’de petrolün çıktığı tek alan da Kürdistan’dır 84 .<br />
Suriye’nin hububat deposu da Cezire olarak adlandırılan Haseki ili ve<br />
ilçeleridir. Bu bölge de Kürdistan’a ait topraklardadır. Bunun dışında<br />
Halep, Humus, Hama, Tartus ve Lazkiye bölgelerinde endüstri<br />
bitkileri (pamuk, tütün) yanında sebze ve meyve üretimi de<br />
yapılmaktaydı. Humus ilinde bölge pamuğunu işleyen bir tekstil<br />
fabrikası vardı. Suriye buğday ve pamuk gibi ürünleri ihraç<br />
etmekteydi.<br />
Akdeniz’e açılan uzun sahil şeridine rağmen turistik tesisler ve turizm<br />
gelişmemişti.Şam, Lazkiye ve Tedmur’da bulunan Meridien Oteller<br />
zinciri ise Fransızlara aittir. Bunun dışında Şam ve Halep’te çok az<br />
sayıda kaliteli otel bulunuyordu.<br />
Küçük sanayide özel sektörün yatırımları var. Bu da deterjan, temizlik<br />
malzemeleri, kozmetik bazı ürünler, tekstil ürünleri ve küçük çaplı<br />
montaj alanlarıdır.<br />
Suriye Lübnan hududu kontrol edilemediği için, özellikle generallerin<br />
oluşturduğu şebekeler aracılığı ile Suriye’ye her türlü gümrüksüz mal<br />
girmekteydi. Dış ticaret devletin denetiminde ve devlet eliyle<br />
yapılmaktaydı. Bazı imtiyazlı kişilere de dış ticaret serbestisi<br />
tanınıyordu.<br />
Bankaların tümü devlete aitti. Sarraf denilen para komisyoncuları ise<br />
her türlü para alım ve satımı yapmakta, çeşitli biçimlerde borç para ve<br />
kredi verebilmekteydiler. Bu sarraflar, daha çok piyasa değeri ile<br />
resmi değer arasındaki büyük fark bulunan ve çok ihtiyaç duyulan<br />
döviz kaçakçılığı ile ticarete devletin aldığı bütün sert tedbirlere<br />
rağmen devam etmişlerdir..<br />
Devlete ait tüketim mağazaları ve fırınlar çok fazlaydı. Buralarda<br />
84 TC - Suriye hududu boyunca Kamışlı’nın 20 Km doğusundan, Irak Hududuna<br />
kadar uzanan alan Petrol kuyuları ve tesislerinin bulunduğu alandır..Remêlan<br />
denilen bu bölgedeki petrol tesislerinde çoğunluğu Kürt olan yaklaşık 5000 işçi<br />
çalışmaktadır. Petrol tesislerinin teknik personelinin çoğunluğunu ise, o zaman için<br />
Sovyet ve Bulgar mühendisler oluşturuyordu..
ekmek, çay,şeker pirinç gibi gıda maddeleri satılmaktaydı. Bunlara<br />
devlet desteği vardı 85 .<br />
Suriye ekonomisi 1984 sonrası çok ağır bir bunalıma girdi. Bu<br />
bunalım devam ede geldi. 1984 ortalarında 750 Krş olan bir dolar, l<br />
ay içinde 22 SL’na yükseldi.. Bu bunalımın esas kaynağında zengin<br />
Arap ülkelerinin Suriye’ye verdikleri yardımı kesmeleri duruyor.<br />
Gerekçesi de Suriye’nin Irak ‘a karşı politikasının değiştirilmesini<br />
sağlamaktı. Bu nedenle Suriye’ye açık bir şantaj yapılmıştır.. Ayrıca,<br />
Hafız Esad’ın ölümcül bir hastalığa yakalanmış olduğu haberinin<br />
yayılması da iç bazı karışıklıklara neden olmuştu..<br />
Suriye’nin askeri harcamaları çok yüksekti, sürekli silah altında<br />
tuttuğu yekûnu yüksek bir ordu beslemekte ve almak zorunda olduğu<br />
modern silahlara da çok para yatırmaktaydı. Bu nedenlerle ağır borç<br />
altına girmişti.. Resmi bir bütçe de yayınlamadığı için, ekonomik<br />
olarak rakam belirlemek mümkün olmuyor.. O günlerde Suriye’nin<br />
silah aldığı ülkelerin başında SSCB gelmekteydi.. Ayrıca, Doğu<br />
Bloğu ülkeleri Fransa, İngiltere, Japonya da silah aldığı ülkeler<br />
arasındaydı. Kitlelerde ise, büyük bir yoksulluk vardı, ancak bunu<br />
dile getirme olanakları bulunmuyordu..(...)<br />
ff) Uluslar arası ilişkiler<br />
103<br />
Mısırda C. Abdulnasır’ın Arap milliyetçiliğinin popüler lideri<br />
durumuna gelmesi, Suriye Baas Partisi ve Ordusunda da aynı<br />
eğilimin güçlenmesini sağladı..Hatta 1960’lı yılların başında Mısır ile<br />
Suriye kısa ömürlü de olsa bir birlik oluşturdular. Bu Birleşik Arap<br />
Cumhuriyeti daha çok Mısır’ın gücünden kaynaklanan bir birlikti.<br />
Baas’ın 1963’te darbe ile iktidarı ele geçirmesine kadar Suriye’nin dış<br />
politikası daha çok Fransa ve batı yanlısı idi.. Ancak bölgede İsrail’e<br />
karşı savaşan Mısır ve onun yanında Suriye’nin yer alması (ve daha<br />
sonra Irak’ın da) Baas’ın iktidara gelmesiyle birlikte onu da Mısır<br />
gibi SSCB’ye yaklaştırmıştı..Bu da İsrail’in konumu ve dış<br />
85 Örneğin normal piyasada 350 kuruşa satılan bir kilo şeker bu mağazalarda 85<br />
kuruşa satılabilmekteydi. Tabii bu olanaklardan, ellerinden nüfus cüzdanları alınmış<br />
yaklaşık 200.000 Kürt yararlanamıyordu.. Ve bu devlete ait mağazalardan herhangi<br />
bir şey almak için, birkaç saat eziyet çekmek de gerekiyordu..
104<br />
ilişkilerinden kaynaklanıyordu. Çünkü, İsrail ABD ve diğer<br />
emperyalist devletlerden destek alıyor, bu Arap devletlerini ister<br />
istemez Rusya’ya yaklaştırıyordu. İsrail ile savaşmak SSCB silahlarını<br />
gerektiriyordu ve Suriye dış politikasını bu nedenle Rusya’ya<br />
çevirmişti 86 .<br />
Suriye dış politika konusunda Irak Baas’tan daha avantajlıydı, çünkü,<br />
İsrail’e karşı ‘savaşıyor’du.. Bu nedenle anti-emperyalistliği” ve antisiyonistliği”<br />
tartışma götürmezdi! Enver Sedat’ın Camp-David<br />
antlaşmasını imzalamasından sonra artık Suriye Arap ülkelerinin<br />
“anti-emperyalist ve anti-siyonist” kesiminin lideri durumuna<br />
gelmişti..<br />
İran’da Şahlığın yıkılması ve SSCB’nin Afganistan’a müdahalesi,<br />
1980 sonrası oluşan ABD’nin Ortadoğu politikasının temel<br />
nedenleridir. Orta ve Yakın Doğu’da gerek SSCB’nin ve gerekse<br />
ABD’nin yeni politikalar oluşturmaları dolayısıyla müttefiklerini de<br />
etkilemişti. Her ikisi de yandaşlarıyla daha yakın ilişkiler kurmaya<br />
yönelmişlerdi.. ABD Ortadoğu’da (daha başka ifade ile Basra Körfezi<br />
stratejisinde) birinci derecede görevler yüklediği Türkiye, İsrail,<br />
Pakistan, Mısır, Suudi Arabistan, Ürdün, Kuveyt, Birleşik Arap<br />
Emirlikleri gibi devletlerden oluşan bir blok karşısında, o gün<br />
SSCB’de Başta Suriye olmak üzere Libya, İran ( 1983’e kadar),<br />
Demokratik Yemen, Afganistan, FKÖ ile bölgedeki bazı muhalif olan<br />
güçlere dayalı bloğu oluşturmuştu.. SSCB olmasa bile, bölgede başka<br />
biçimler içinde bloklaşmalar hala sürmektedir..<br />
Yani, Nasıl ki, ABD’nin Ortadoğu’daki politikalarının en önemli<br />
ayağı Türkiye ve İsrail ise, O zamanki SSCB’nin de Suriye ve Libya<br />
86 SSCB’nin bu tür ülkelere ( Mısır, Suriye, Yemen, Irak) bakışı da bu<br />
çerçevedeydi ve dağılıncaya kadar da sürdürdü..Yani ABD’nin Ortadoğu’da<br />
desteklediği devletlere karşı olan devletleri desteklemek. Hatta SSCB bunu<br />
rasyonelleştirmek için bazı teoriler de üretmişti: “Mısır ve Suriye gibi ilerici<br />
demokrat subayların olduğu ülkelerde Komünist Partilerine gerek yoktur. KP’lerin<br />
görevlerini iktidardaki ilerici/demokrat subaylar yerine getirmektedir..” Bu teori<br />
sonucu Mısır Komünist Partisi, SBKP ve Nasır’ın direktifiyle kendini lağvetmişti..<br />
Bunun gibi Irak ve Suriye Komünist partileri de “anti-emperyalist, anti-siyonist” ve<br />
“Devrimci demokrat Baas cuntalarını” desteklemeyi 1991 yılına kadar son 25 yılın<br />
temel taktiği haline getirmişlerdi..
idi. Suriye SSCB ile 25 yıllık siyasi ve askeri dostluk antlaşması<br />
yapmıştı.(1980 başlarında) SSCB Avrupa kapısında en önemli<br />
acentesi olarak Bulgaristan’ı ve Ortadoğu’da da Suriye’yi besliyordu.<br />
Silah vb.. pazarının, siyasal ilişki ve bağlantıların hemen hepsi<br />
buradan planlanıyordu. Gizli yada açık yüksek sayılara varan askeri ve<br />
teknik SSCB personeli ile Suriye resmen “işgal” altındaydı 87 . Ancak,<br />
Suriye hiçbir zaman Fransa, Japonya, ABD ile ilişkilerini de<br />
kesmemiştir. Özellikle ticari ilişkilerini bu adını ettiğimiz devletlerle<br />
geliştirmiş ve sürdürmüştür. Suriye İsrail ilişkilerinin en gergin<br />
olduğu dönemde bile (1981-82) ABD’nin Suriye’ye mali yardımı<br />
olmuştur.(…..)<br />
Mısır’ın İsrail ile anlaşmasından sonra İsrail’e karşı “savaşan” tek<br />
Arap devleti oluşu, Suriye’yi “Red cephesi” denilen Arap<br />
devletlerinin lideri durumuna getirmişti. Ayrıca, Bloksuzlar içinde de<br />
Suriye’nin önemli yeri vardı, orada da kendini yutturmasını iyi<br />
bilmişti! 88 1973 Savaşından bu yana (ki o savaşta toprak kaybetmesine<br />
karşın zafer kazandığı belirtilmektedir) İsrail ile herhangi bir<br />
savaşa girmediği gibi, İsrail’in Lübnan’ı 1982’de işgaline karşı da<br />
tavırsız kalan Suriye, dış politikada batı yanlısı bir politika<br />
uygulayarak kendini korumaya çabalamıştır her zaman..<br />
gg) Suriye’nin Bölge Politikası<br />
105<br />
Suriye bir takım Arap ülkeleri ile iyi ilişkiler sürdürürken, bazı Arap<br />
ve bölge devletlerinin muhalif güçlerini de etkisi altına almayı<br />
87 1984 kışında Hafız, hastalanması ile birbirleriyle anlaşmazlığa düşen kardeşi<br />
Rıfat Esad ile diğer ordu komutanlarını “anlaştırılmaları” için uçağa bindirip<br />
Moskova’ya göndermişti. Diğerleri ile anlaşamayan Rıfat Esad (Cumhurbaşkanlığı<br />
Güvenlik Danışmanıydı) korkusundan Şam’a dönememiş ve yaklaşık bir yıl İsviçre<br />
ve Fransa’da kaldıktan sonra bizzat Mitterand tarafından Şam’a getirilip Ağabeyi<br />
ile barıştırılmıştı!<br />
88 Bu açıdan Libya, Yunanistan, İsveç, Fransa, Hindistan, Pakistan vb.. liderlerinin<br />
oluşturmaya çalıştıkları ve hemen hepsinin siyasi ve fiziki olarak pahalıya ödedikleri<br />
“bloksuzlar” hareketini de “kazasız/belasız” atlatan Suriye’ye, “demokratik” ülke<br />
kılıfını geçirenlerin Kürt Hareketinin ağır yenilgisinde de seslerinin çıkmaması ve<br />
Kürtleri potansiyel suçlu görmelerinin bir nedeni de burada durmaktadır. Bu<br />
konuyu başka bir yerde tartışmak üzere, şunu kısaca belirtelim ki, bloksuzlar içinde<br />
son derece demokrat ve Kürt dostu lider ve hareketler vardı, bunları unutmamak<br />
gerekiyor..
<strong>106</strong><br />
başarmıştı.. Şam, Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerinin muhalif<br />
güçlerinin merkezi durumuna getirilmişti. 1982’ye kadar bir kısmı<br />
Lübnan’da üstlenen bazı örgütler ve Filistin hareketleri de Şam’a<br />
taşınmıştı!. Bir bölümü de silahlarını bıraktıktan sonra başları<br />
önlerinde sıraya geçip gemilere binerek Saddam’a “misafir”<br />
gitmişlerdi. Bu hazin manzarayla Bağdat’a giden Filistinli Liderler ve<br />
yanlarındaki militanlar ne yazık ki, Kürtlerle savaşta Saddam<br />
güçlerinin yanında saf tutmuşlardı. Yerlerini yurtlarını dramatik terk<br />
edenler “anti-emperyalizm”, “anti-Siyonizm” savaşçılıklarını mazlum<br />
Kürt ulusuna karşı yapıyorlardı herhalde ! Ellerinde Kürt kanı olan<br />
Filistinliler, bütün bir mücadele tarihlerinde bir kez olsun Kürtlerle<br />
ilgili destek göstermediler, tek kelime etmediler. Buna binlerce<br />
insanımızın öldürülmesine neden olan Halepçe katliamı da dahildir.<br />
Böylece, Dengê Komal’ın “Filistin Faciası” olarak yorumladığı üst<br />
perdeden söylemleri de tuzla buz oldu. (Bakınız: Dengê Komal,<br />
“Filistin Faciası”, 14 sayfalık Broşür, Temmuz 1982)<br />
Bu güçlerin tümü, yukarıda açıkladığımız bloklaşmada Suriye’yi antiemperyalist,<br />
anti-siyonist cephenin başı kabul ederek<br />
savunmaktaydılar. Bunların içinde kuzey Kürdistanlı örgütler de<br />
vardı, tabii PKK başta olmak üzere Türk “Sol” örgütlerinden bazıları<br />
da (Dev- Yol ve Acil gibi) bu yarışta en önde gidiyorlardı.. Yani,<br />
Suriye “Ortadoğu’nun devrimci kalesiydi”.. Böyle kabul ediliyordu..<br />
Bu nedenlerle Suriye bütün bölge devletlerine karşı elinde çeşitli<br />
kozlar bulunan bir devletti. Ve birçok Arap devleti iç sorunlarının<br />
Suriye tarafından kışkırtıldığı görüşündeydi.. Muhaliflerinden<br />
yakaladıklarını Suriye ajanı olarak teşhir ediyorlardı..Aynı durum<br />
Suriye için de geçerliydi. Suriye Muhaberatı Müslüman kardeşlere<br />
yaptığı gibi, yakaladığı muhaliflerini teşhir ederek, başta İsrail<br />
olmak üzere Ürdün ve Irak ajanı olarak suçluyordu.<br />
Lübnan<br />
Suriye Lübnan ile ilgili politikasını açıklamamakla birlikte ilhakı<br />
amaçlıyordu. Aslında Lübnan’ın kuzeyi Suriye tarafından ilhak<br />
edilmişti.<br />
Suriye ordusu 1975’lerde başlayan Lübnan olaylarından sonra barış<br />
gücü olarak birçok Arap devletinin de onayı ile Lübnan’a askeri<br />
birlikler yerleştirmişti. Lübnan olayları karşısında bazen Hıristiyanları,