Ankara Üniversitesi Avrupa Toplulukları Araştırma ve Uygulama Merkezi - ATAUM BÜLTEN KASIM 2011
ESRA DERE, AYLİN AYDI, ALEV YILDIRIM, AYSUN ÜNAL , NAZLI AKGÜN , ERBİL ERTÜRK, CEREN DÖNMEZ, ONUR HAZNEDAR
ESRA DERE, AYLİN AYDI, ALEV YILDIRIM, AYSUN ÜNAL , NAZLI AKGÜN , ERBİL ERTÜRK, CEREN DÖNMEZ, ONUR HAZNEDAR
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
<strong>Avrupa</strong> Gündemi...<br />
<strong>ATAUM</strong><br />
e-bülten<br />
<strong>Ankara</strong> <strong>Üni<strong>ve</strong>rsitesi</strong> <strong>Avrupa</strong> <strong>Toplulukları</strong> <strong>Araştırma</strong> <strong>ve</strong> <strong>Uygulama</strong> <strong>Merkezi</strong> Yıl 4 - Sayı 38<br />
<strong>KASIM</strong> <strong>2011</strong><br />
Yukarıdan Devrim!<br />
Teknokrasi İşbaşında<br />
Ciddi olarak ilk kez 1929 Büyük Bunalımı’nı takiben gündeme gelen “teknokrasi hareketi”, Britanya, Almanya <strong>ve</strong> Sovyetler Birliği’nde<br />
savunulan bir yaklaşım olmuştu. Ne var ki, 1930’ların ortalarından itibarense Franklin Roose<strong>ve</strong>lt yönetiminin kabul ettiği “New Deal”<br />
programıyla Keynesyen politikalara geçiş sürecinde ilgi çekiciliğini kaybetti. Ta ki, 2000'lerde gündeme gelen küresel finansal krize kadar!<br />
<strong>Avrupa</strong>’da kritik mevkilere getirilen üst düzey teknokratların kariyerlerinin önemli bir bölümünü dünyaca ünlü yatırım bankası<br />
Goldman Sachs’ın önemli pozisyonlarında geçirmiş olmaları, sadece bir tesadüften ibaret olmasa gerek. Zira hatırlamakta<br />
yarar var: Goldman Sachs, 2008 küresel krizinin ana sorumlularından biri olarak kabul ediliyor.<br />
SESSİZ BİR DARBE Mİ ?<br />
Esra AKGEMCİ<br />
<strong>Avrupa</strong>’da uzun süredir devam eden finansal kriz, iki hükümetin daha fazla dayanamayarak istifa etmesine<br />
yol açtı. Önce Yunanistan Başbakanı Papandreu, ardından da İtalya Başbakanı Berlusconi görevden çekildi<br />
<strong>ve</strong> bu koltuklar bir sonraki seçimlere kadar teknokratlara emanet edildi. Yeni atanan <strong>Avrupa</strong> Merkez Bankası<br />
başkanıyla birlikte yönetime gelen liderlerin ortak noktasıysa, sıradan teknokratlar değil, ABD’nin ünlü yatırım<br />
bankası Goldman Sachs’ta bir dönem yönetici olarak çalışmış ya da bu bankayla yakın ilişkiler kurmuş<br />
üst düzey teknokratlar olmaları. Bu bankanın Euro Bölgesi’ni sarsan küresel krizde çok büyük bir payı olduğu<br />
göz önünde bulundurulduğunda, küresel krizi takiben kurulmak istenen “yeni finansal mimari”yle ilgili arayışlar<br />
ilginç bir boyut kazanıyor. Görenen o ki, IMF’nin yeniden yapılandırılmasından G20’nin formüle edilmesine<br />
kadar bir dizi reform <strong>ve</strong> projeyi kapsayan bu yeni küresel finansal yapının ana mimarı yine ABD olacak.<br />
<strong>Avrupa</strong>’nın teknokrat liderlerineyse inşaat işiyle uğraşan taşeron rolü düşüyor. (devamı 2 <strong>ve</strong> 3.sayfada)<br />
Euro'da Hesaplar<br />
Tutmadı<br />
Esra DERE<br />
sayfa 4-5<br />
Çizgilerdeki Irkçılık<br />
Aylin AYDI<br />
sayfa 7<br />
<strong>Avrupa</strong>'<br />
da<br />
Vicdani Ret<br />
Alev YILDIRIM<br />
sayfa 12-13<br />
Dikkat Radyosyon<br />
Aysun ÜNAL<br />
sayfa 6<br />
Portre:<br />
Stefan Zweig<br />
Nazlı AKGÜN<br />
sayfa 16-17<br />
Noel<br />
Erbil ERTÜRK<br />
sayfa 14-15<br />
Sosyalistler Kaybetti<br />
Ceren DÖNMEZ<br />
sayfa 20<br />
İrlanda: Kilise Yangını<br />
Sönmüyor<br />
Onur HAZNEDAR<br />
sayfa 8<br />
üyelik <strong>ve</strong> diğer talepleriniz için ataum@education.ankara.edu.tr
2<br />
Nedir bu Teknokrasi?<br />
Esra AKGEMCİ<br />
<strong>KASIM</strong> <strong>2011</strong><br />
<strong>ATAUM</strong><br />
e-bülten<br />
Nedir bu Teknokrasi?<br />
Esra AKGEMCİ<br />
Teknokrasi, Yunanca tekhne ha etkili <strong>ve</strong> daha etkin bir yö- bir diğer ifadeyle ekonomi, n de Komünist Parti’nin poli-<br />
(yetenek) <strong>ve</strong> kratos (güç) ke- netim sağlayacaktı. Bu kav- ekonomistlere bırakılmalıy- tikalarını belirleyen en üst kalimelerinden<br />
türetilmiş bir ramın yeniden gündeme gel- dı. Aynı dönemde Britanya, rar organı olan Politbüro’<br />
kavram. Bu kavramı ilk kez mesi <strong>ve</strong> ciddi anlamda tartı- Almanya <strong>ve</strong> Sovyetler Birliği’ nun yüzde 89’u mühendis-<br />
Californialı bir mühendis ş ılma ya başlanması için nde de teknokrasiyi savunan lerden oluşuyordu. Bugün yiolan<br />
William Henry Smyth, 1929 Büyük Bunalımı önemli birçok hareket belirdi. Ne ne Obama’nın iktisadi işler-<br />
1919’da yayınladığı “Tech- bir zemin oluşturdu. 1930’ var ki, 1930’ların ortaların- den sorumlu ekibinin sadece<br />
nocracy: Ways and Means to ların başlarında ABD’de yine dan itibaren Franklin Roose- finans uzmanlarından oluş-<br />
Gain Industrial Democracy” bir mühendis olan <strong>ve</strong> “Tech- <strong>ve</strong>lt yönetiminin kabul ettiği tuğunu görebiliyoruz. Dünya<br />
adlı makalesinde kullandı. nical Alliance” adını <strong>ve</strong>rdiği “New Deal” programıyla Key- siyasetinde bunun gibi, tam<br />
Smyth’in sözünü ettiği “En- bir platformda birçok mü- nesyen politikalara geçiş sü- anlamıyla “teknokrat” olmadüstriyel<br />
Demokrasi”, işçile- hendis <strong>ve</strong> bilim adamını ör- recinde Teknokrasi Hareke- sa da teknokratların etkili olrin,<br />
mühendislerin <strong>ve</strong> bilim gütleyen Howard Scott öncü- ti’ne olan ilgi giderek azaldı. duğu pek çok hükümet örnek<br />
adamlarının karar <strong>ve</strong>rme sü- lüğünde bir “teknokrasi ha- Yine de teknokratların bugü- olarak gösterilebilir. Fakat<br />
recine dâhil olarak otoriteyi reketi” başladı. Bu sefer tek- ne kadar dünyanın birçok ye- kuşkusuz ki İtalya’da Berluspaylaştıkları<br />
bir yönetim biçi- nokratlar, iktidarı paylaşmak rinde hükümetlerin karar al- coni’nin istifasının ardından<br />
mine işaret ediyordu. Böyle- değil ele geçirmek istiyorlar- ma me ka niz ma la rın da g ör ev e gele n Monti hükülikle<br />
sorumluluk paylaşılmış dı. Ekonomiyi yönetmek için önemli rol oynadığını göz ar- meti, şimdiye kadar kurulan<br />
olacak <strong>ve</strong> teknokratlardan s iy asilerin yerine uzmanlar- dı etmemek gerekir. Örneğin en önemli teknokrat hüküoluşan<br />
“uzmanlar kurulu” da- dan oluşan bir kurul gelmeli, 1986’da Sovyetler Birliği’ metlerinden biri.<br />
Yunanistan <strong>ve</strong> İtalya emin ellerde!<br />
Yunanistan’da başbakanlık nistan Bankası’nın yönetim Goldman Sachs danışmanlı- Sachs <strong>Avrupa</strong>’nın başkan yarkoltuğuna<br />
oturan eski Avru- kurulu başkanlığı görevinde ğında gerçekleştirilirken Yu- dımcılığı görevini yürüten <strong>ve</strong><br />
pa Merkez Bankası Başkan bulunmuş önemli bir isim. Ay- nanistan Merkez Bankası yö- Yunanistan’ın borçlarının giz-<br />
Yardımcısı Lukas Papadimos’ rıca, Yunanistan’ın Euro’ya neticiliği yapan Papadimos, lenmesini sağlayarak bu işun<br />
ilk açıklaması “ben politi- katılımında önemli rol oyna- sahtekârlıktan haberdar ol- lemler karşılığında yaklaşık<br />
kacı değilim” oldu <strong>ve</strong> önceli- makla tanınıyor. Bu katkıyı makla kalmamış, Goldman 300 milyon Euro kazandığı<br />
ğinin “Yunanistan’ı Euro Böl- nasıl yaptığıysa ayrı bir tar- Sachs’la birlikte bu süreçte iddia edilen Mario Draghi<br />
gesi’nde tutmak olacağını” tışma konusu. Yunanistan’ın aktif rol oynamıştı. Görünen de, 1 Kasım’da <strong>Avrupa</strong> Merbelirtti.<br />
Papadimos, Massa- Euro’ya girebilmesi için borç o ki, zamanında Yunanistan’ı kez Bankası’nın başına getichusetts<br />
Institute of Techno- takası yöntemiyle borçlarının Euro Bölgesi’ne sokmayı ba- rildi. Bütün bunlar, finans delogy’de<br />
(MIT) fizik <strong>ve</strong> ekono- bir kısmını gizlediği çok yakın şaran Papadimos, bugün ül- vi Goldman Sachs’ın <strong>Avrupa</strong>’<br />
mi eğitimi almış, Columbia bir zamanda ortaya çıkmıştı. kesini Euro Bölgesi’nde tut- daki nüfuzuyla ilgili soru işa-<br />
<strong>Üni<strong>ve</strong>rsitesi</strong>’nde öğretim İşte bu borç gizleme operas- mak için uğraşacak. Üstüne retlerini de beraberinde getiüyeliği<br />
yapmış <strong>ve</strong> 8 yıl Yuna- yonu, ABD’li yatırım bankası üstlük, o dönemde Goldman riyor.<br />
İtalya’nın ‘Super Mario’su Monti<br />
İtalya’ya gelince, Silvio Ber- zamana kadar koltuğunu ko- rılması, emeklilik yaşının yük- meti kurmakla görevlendirilusconi’nin<br />
istifası uzun za- rumayı başaran Berlusconi, seltilmesi <strong>ve</strong> akaryakıta ek len Monti, Bocconi Üni<strong>ve</strong>rsimandır<br />
beklenen bir olaydı. nihayet geçtiğimiz ay baskı- <strong>ve</strong>rgi gibi kemer sıkma ön- tesi’nde ekonomi eğitimi al-<br />
2001’den bu yana İtalya Baş- lara dayanamayarak, AB’nin lemleri yer alıyordu. Berlus- dıktan sonra Yale Üni<strong>ve</strong>rsibakanı<br />
olarak görev yapan istediği ekonomik reformla- coni hükümetinin istifasının tesi’nde lisansüstü eğitimini<br />
<strong>ve</strong> Mussolini <strong>ve</strong> Giolitti’nin ar- rın Senato <strong>ve</strong> Temsilciler ardından Cumhurbaşkanı Gi- tamamladı. <strong>Avrupa</strong> Komisdından<br />
İtalyan tarihindeki en Meclisi’nde onaylanmasının orgio Napolitano, erken se- yonu’nda görevliyken, Micuzun<br />
süreli hükümeti kuran ardından istifa edeceğini ç im le re kadar ülkeyi idare et- rosoft <strong>ve</strong> General Electric’e<br />
Berlusconi’nin adı, görevi bo- açıkladı. Berlusconi hükü- mesi için kısa bir süre önce yönelik yaptırımlarıyla adını<br />
yunca birçok rüş<strong>ve</strong>t, yolsuz- metinin meclisten geçirdiği “hayat boyu senatör” ilan et- duyurdu. 2005’de Goldman<br />
luk <strong>ve</strong> seks skandalına karış- bu son yasada, devletin gay- tiği Mario Monti'yi başba- Sachs’ın uluslararası danıştı.<br />
Tüm bunlara rağmen bu rimenkullerinin satışa çıka- kanlığa getirdi. Yeni hükü- manlığına getirildi. Bu da de-
<strong>ATAUM</strong><br />
e-bülten<br />
Goldman Sachs projesi mi?<br />
<strong>KASIM</strong> <strong>2011</strong><br />
Nedir bu Teknokrasi?<br />
Esra AKGEMCİ<br />
mek oluyor ki, Monti’nin baş- sağlayan hükümeti sadece zur getirecek. Mucize bekle- rini aldı. Ceza avukatı <strong>ve</strong><br />
bakanlığıyla birlikte <strong>Avrupa</strong>’ teknokratlardan oluşuyor. n en bu teknokratların bazı- akademisyen Paola Se<strong>ve</strong>rino<br />
nın Goldman Sachs kökenli Ekonomi Bakanlığı’nı da biz- larına yakından bakalım: Alt- Adalet Bakanı olurken, sosteknokrat<br />
liderlerine bir ye- zat kendisi üstlenen Monti, yapı <strong>ve</strong> Ulaştırma Bakanlık- yal gü<strong>ve</strong>nlik uzmanı Elsa Fornisi<br />
daha eklenmiş oldu. kabinesinde hiçbir politikacı- larını üstlenen Corrado Pas- nero Çalışma <strong>ve</strong> Sosyal Gü-<br />
Monti’nin başarılarından ya yer <strong>ve</strong>rmemesini “hükü- sera, ülkenin en büyük ikinci <strong>ve</strong>nlik Bakanlığı’na getirildi.<br />
dolayı “Eurocrat” olarak mette siyasi isimlerin yer al- bankası Intesa Sanpaolo’ Her biri “işinin ehli” olan bu<br />
anıldığını <strong>ve</strong> İtalyan halkının mamasının daha çok işe ya- nun CEO’su olarak görev ya- isimler, önce İtalya’ya sonra<br />
borç krizini aşmak için rayacağı sonucuna vardım” pıyordu. Eski bir rektör olan <strong>Avrupa</strong>’ya yokluğu fazlasıyla<br />
Monti’ye çok gü<strong>ve</strong>ndiğini de şeklinde açıklıyor. Monti’ye <strong>ve</strong> Ulusal <strong>Araştırma</strong> Konseyi hissedilen istikrar <strong>ve</strong> gü<strong>ve</strong>n<br />
belirtmemiz gerekli. göre, siyasi güçler arasında- CNR’nin başkanlığını yapan ortamını getirmeye çalışa-<br />
Monti’nin 307 oydan 281’ini ki çatışmalara dâhil olmayan Francescı Profumo ise kabi- cak.<br />
alarak Senato’da gü<strong>ve</strong>noyu teknokratlar piyasalara hu- nede Eğitim Bakanı olarak ye-<br />
Öte yandan teknokratlar hü- demokrasinin askıya alın- sel krizinin ana sorumlula- <strong>ve</strong> geçen sene IMF’nin Avrukümeti<br />
yoluyla parlamenter ması durumuna işaret eden rından biri olarak kabul edi- pa Masası Direktörlüğünü yademokrasinin<br />
askıya alın- bu kavramın sözüne ettiği ko- liyor. Ezeli rakibi Lehmann pan Antonio Borges de<br />
masına yönelik ciddi itirazlar miserler, Balibar’a göre bu- Brothers kriz sırasında iflas G oldman Sachs’ın eski üst<br />
var. Bu teknokrat hükümetle- gün ne askerler ne de hâ- ederken kendini kurtarmayı düzey yöneticilerinden.<br />
rin halka hesap <strong>ve</strong>rmek gibi kimler ancak ekonomistler ba şaran Goldman Sachs, hü- Peki, bu üst düzey teknokratbir<br />
sorumlulukları bulunma- olabilir. Balibar, Euro’nun da- kümetler <strong>ve</strong> piyasalar üze- lar neden kritik görevlere gedığı<br />
<strong>ve</strong> iktidara gelme biçim- ğılmasını engellemek için bu rindeki etkisinden dolayı tiriliyor? Kredi derecelendirlerinin<br />
darbeden farksız ol- teknik kadronun göre<strong>ve</strong> ge- “Sachs hükümeti” olarak me kuruluşu Fitch’in geçtiğiduğu<br />
sıkça dile getirilen ti ril mesi ni “ yukarıdan dev- anılıyor. Kısacası, <strong>Avrupa</strong>’nın miz günlerde ABD’nin önde<br />
eleştirilerden biri. Örneğin rim” olarak tanımlıyor <strong>ve</strong> top- krizle mücadelesinde “kurta- gelen bankaları JP Morgan,<br />
2012 baharındaki erken se- lumla devlet, ekonomiyle si- rıcı” gözüyle bakılan üç isim, Goldman Sachs, Bank of<br />
çimlere kadar görev yapması yaset arasındaki denge alt Monti, Papadimos <strong>ve</strong> Draghi, America, CitiGrup, Wells Farbeklenen<br />
teknokratlar hükü- üst olduğu zaman yönetici sı- krizde en büyük paya sahip fi- go <strong>ve</strong> Morgan Stanley’e yapmetinin<br />
2013’e kadar görev- nıfın kullandığı bu “önleyici nans devlerinden birinin eski tığı sert uyarı bu konuda bir<br />
de kalacağının açıklanması, stratejinin” köklerinin Bis- çalışanları…<br />
ipucu <strong>ve</strong>rebilir. “<strong>Avrupa</strong>’daki<br />
bazı kesimlerce sessiz seda- marck’a kadar uzandığına Dikkat çeken bir başka nok- kriz derinleşirse, Amerikan<br />
sız yapılmış bir darbe olarak dikkat çekiyor.<br />
taysa, bu isimlerin Goldman bankaları ciddi bir riskle karyorumlanıyor.<br />
Başka bir ba- Bununla birlikte, bu son hü- Sachs’la olan ilişkilerinin şı karşıya kalacağı” uyarısınkış<br />
açısına göreyse, bu tek- kümet değişikliklerini yo- gündeme gelmesinden ra- da bulunan Fitch’e göre, bu<br />
nokratların tek işlevi, iktida- rumlamadan önce sorgulan- hatsız olmaları <strong>ve</strong> bu ortak altı bankanın Portekiz, Yunarını<br />
meşrulaştırmakta yeter- ması gereken çok daha g eç m işl eri nden bahsetme- nistan, İrlanda, İtalya <strong>ve</strong><br />
siz kalan “seçilmişlerin” işini önemli bir nokta var. Avru- meyi tercih etmeleri. Öte yan- İspanya gibi “sorunlu” ülkekolaylaştırarak<br />
halkın bir sü- pa’da kriz yönetimi sürecin- dan, <strong>Avrupa</strong>’daki “Sachs hü- lere olan toplam riski 50 milreliğine<br />
“atanmışlarla” oya- de kritik mevkilere getirilen kümetinin kabinesi” bu üç ya r dolar. Anlaşılan o ki,<br />
lanmasını sağlamak. Ünlü bu üst düzey teknokratların isimle sınırlı değil. Almanya İtalya <strong>ve</strong> Yunanistan’ın başı-<br />
Fransız düşünür Etienne kariyerlerinin önemli bir bö- Merkez Bankası (Deutsche na getirilen bu iki başbakan,<br />
Balibar’a göre, Bodin’in ta- lümünü dünyaca ünlü yatı- Bundesbank) eski başkanı Ot- <strong>Avrupa</strong> Merkez Bankası’nın<br />
nımladığı <strong>ve</strong> daha sonra Carl rım ban ka sı Gold man mar Issing, İrlanda’nın yeni başkanıyla birlikte, ke-<br />
Schmitt tarafından teorileşti- Sachs’ın önemli pozisyonla- 2009’daki borç krizini örgüt- mer sıkma politikalarının uyrilen<br />
komiser diktatörlükler rında geçirmiş olmaları, sa- leyen Peter Sutherland, şu an- gulanmasını, böylelikle<br />
(commissarial dictatorship) dece bir tesadüften ibaret ol- da Yunanistan’ın borcunu yö- borçların ödenmesini garankavramı,<br />
tam da bu teknok- masa gerek. Yatırım banka- neten Petros Hristodulos, ti altına alarak ABD bankalaratları<br />
anlatıyor. Mevcut du- cılığının önde gelen ismi 2012 Londra Olimpiyat Ko- rını iflasa sürükleyecek bir sürumu<br />
muhafaza etmek için Goldman Sachs, 2008 küre- mitesi başkanı Paul Deighton reci engellemeye çalışacak.<br />
3
4<br />
Euro'da Hesaplar Tutmadı<br />
Esra DERE<br />
Euro'da<br />
<strong>KASIM</strong> <strong>2011</strong><br />
<strong>ATAUM</strong><br />
e-bülten<br />
Hesaplar Tutmadı<br />
Esra DERE<br />
AB liderleri, Merkel, Sarkozy pılacak AB liderler zir<strong>ve</strong>si ön- mesini istiyor. Fransa ise bu çözüm olmayacağını ileri süyani<br />
şimdilerin gözde tabiriy- cesinde bir dizi öneride bulu- konuda Almanya ile görüş rüyor. Bununla birlikte, Alle<br />
“Merkozy” <strong>ve</strong> göre<strong>ve</strong> geli- nacağını duyurdu. Söz konu- birliğinde değil. İki ülke ara- manya Eurobond çıkarılmaşinin<br />
ilk ayını yaşayan Monti, su önerilerin, Euro Bölgesi ül- sındaki bir diğer görüş ayrılı- sını aslında bir pazarlık un-<br />
AB’nin i kin ci baş ken ti kelerinin bütçe <strong>ve</strong> <strong>ve</strong>rgi poli- ğıysa, <strong>Avrupa</strong> Merkez Ban- suru olarak kullanıyor <strong>ve</strong> Ant-<br />
Strazburg’ta bir araya gel- tikalarında uyum, İstikrar <strong>ve</strong> kası’nın Euro krizinin çözü- laşmalarda değişiklik yapıldi.<br />
Gündem son iki yıl için- Büyüme Paktına uymayan ül- münde oynayacağı olası rol ması önerisi kabul edilirse Eude<br />
onlarcası düzenlenen zir- kelerin cezalandırılması <strong>ve</strong> konusunda. Fransa, Merkez robond çıkarılmasına da<br />
<strong>ve</strong>lerden farklı değildi aslın- AB karar alma mekanizma- Bankası’na borç batağındaki olumlu yaklaşabileceğinin<br />
da. Mevzu yine borç kriziyle sında değişiklik konuları ü lkelere daha fazla yardım et- sinyallerini <strong>ve</strong>riyor.<br />
mücadeleydi. Görüşmeler- üzerinde yoğunlaşması bek- me yetkisi tanınmasını ister- Zir<strong>ve</strong>ye katılan üçüncü ülke<br />
den finans piyasalarını ra- leniyor. Almanya, siyasi ken, Almanya enflasyon en- olan İtalya’ysa, öncelikli hehatlatacak<br />
bir sonuç çıkmadı problemlere siyasi çözümler dişesiyle bu fikre şiddetle kar- defin Euro bölgesinin sağlığı<br />
ama AB’nin siyasal <strong>ve</strong> ku- üretilmesi gerektiği düşün- şı çıkıyor <strong>ve</strong> Strazburg zir<strong>ve</strong>- olduğunu savunarak, bölgerumsal<br />
geleceği açısından cesinden hareketle, AB Ant- sinde de Merkez Bankası’nın de <strong>ve</strong>rgi birliği oluşturulmatarihi<br />
fakat bir nebze pürüzlü laşmalarında değişikliğe gi- bağımsızlığının vurgulanma- sından yana olduğunu belirbir<br />
uzlaşmaya varıldı. “İki vi- dilmesinin piyasalarda gü- sını istiyor. Fransa, AB Ant- tiyor. İtalya AB’de ekonomik<br />
tesli <strong>Avrupa</strong> Birliği”ne ilk a- <strong>ve</strong>nin yeniden tesisi açısın- laşmalarında değişiklik ya- entegrasyonu <strong>ve</strong> bütçe disipdım<br />
oldu bu uzlaşma. dan gerekli <strong>ve</strong> öncelikli oldu- pılmasının zaman alacak bir linini güçlendirecek mali bir-<br />
Nicolas Sarkozy, zir<strong>ve</strong> so- ğu inancında. Ayrıca Euro süreç olduğu, Merkez Ban- lik fikrine de sıcak bakıyor. Sonunda<br />
düzenlenen ortak ba- Bölgesi’nde ulusal ekonomi kası’na müdahale yetkisi <strong>ve</strong>- nuç olarak, Euro Bölgesi’nin<br />
sın toplantısında, Euro krizi- <strong>ve</strong> maliye politikalarının da- rilmesininse acil bir durum ol- dağılmasının 2008-09 krinin<br />
aşılması <strong>ve</strong> bu tür krizle- ha sıkı koordinasyonu <strong>ve</strong> doğ- duğu fikrinde. Buna karşın Al- zinden çok daha olumsuz sorin<br />
bir daha yaşanmaması ru dan gözetiminin sağlan- manya, ortak garanti altında nuçlar yaratacağı düşünceamacıyla<br />
Fransa ile Alman- ması amacıyla AB’de “mali “Eurobond” çıkarılması <strong>ve</strong>ya siyle, üç ülke arasında ortak<br />
ya’nın AB antlaşmalarında birlik” yönünde adım atılma- <strong>Avrupa</strong> Merkez Bankası’na para birimi Euro’ nun mutladeğişiklik<br />
yapılması konu- sının gerekli olduğunu savu- tahvil piyasalarına müdaha- ka korunması gerektiği kosunda<br />
müşterek çalışma yü- nuyor. Bu kapsamda, bütçe le etme yetkisi <strong>ve</strong>rilmesi gibi nusundaki görüş birliği korüttüklerini<br />
bildirdi. Sarkozy, disiplinine uymayan Euro Böl- kısa dönemli mali çözümle- runmaya devam ediyor.<br />
iki ülkenin bu konuda 9 Ara- gesi ülkelerinin <strong>Avrupa</strong> Ada- rin Euro bölgesinde yaşanan<br />
lık cuma günü Brüksel’de ya- let Divanı’na şikâyet edilebil- aşırı borçlanma problemine
<strong>ATAUM</strong><br />
e-bülten<br />
İki vitesli AB<br />
<strong>KASIM</strong> <strong>2011</strong><br />
Euro'da Hesaplar Tutmadı<br />
Esra DERE<br />
Peki, Almanya, Fransa <strong>ve</strong> ratif bir yapıya sahip olan Yani güçlü <strong>ve</strong> zayıf ülkeler- lışmamaları gerektiğini ha-<br />
İtalya üçlüsünün mali kriz ko- AB.” Bunun bir avantajı, çe- den oluşan iki ayrı grup çıkı- tırlatıyor. AB Konseyi Başkanı<br />
nusunda dizginleri ele alma- kirdek ülkelerin hızla mali <strong>ve</strong> yor karşımıza. Birinci grubu V an Rompuy ise, 27 ülkenin<br />
sı <strong>ve</strong> kurumsal yapıda deği- sosyal politikalarda enteg- içeridekiler, ikinci grubuysa bilgilendirilmesi <strong>ve</strong> sürece daşiklik<br />
önerileri ne anlama ge- rasyonu tamamlayarak ABD dışarıdakiler diye de adlan- hil edilmesi gerektiği görüliyor?<br />
Euro bölgesinde olma- benzeri bir federal devlet ol- dırabiliriz. Zira Euro bölge- şünde ancak bunun sınırını<br />
yıp AB üyesi olan ülkeler ka- maları. Böyle bir yapıda ha- sindeki kriz 17 Euro ülkesini da çizmeyi ihmal etmiyor: Eurar<br />
mekanizmasının neresin- len tüm <strong>Avrupa</strong>’yı sarsan dö- birbirine yakınlaştırıyor <strong>ve</strong> bu ro Bölgesi adına kararlar alde<br />
yer alıyor? Euro bölgesi <strong>ve</strong> viz krizleri çıkmayacak. Ya da ülkelerin Euro bölgesiyle ilgi- mamak. İngiltere <strong>ve</strong> diğer Eu-<br />
AB ülkeleri ayrımına vurgu ikinci vites ülkeler seçimlerini li olmayan konularda da ge- ro bölgesi dışında kalan AB<br />
yapılması, cevabı görece a- İngiltere’nin yaptığı yönde riye kalan 10 AB ülkesini dış- ülkelerini teskin etmek isteçık<br />
ediyor aslında. Gelecekte yaparak Euro’nun dışına çı- layarak karar alması riskini yen Van Rompuy, Euro böl-<br />
17 üyeli Euro bölgesinde, 27 kacak, kurtarma programla- doğuruyor. Bu durum en çok gesini daha seçkin üyeleri<br />
üyeli <strong>Avrupa</strong> Birliği’nden da- rına katkı yapmak zorunda dışarıdakilerin başını çeken kapsayacak şekilde budaha<br />
farklı kuralların işleyeceği kalmayacak <strong>ve</strong> dolayısıyla İngiltere’yi tedirgin eder kuş- manın AB ruhuna aykırı olaaşikâr.<br />
Bunun kavramsal ifa- onlardan da yararlanama- kusuz. Daha şimdiden Fran- cağını dile getiriyor <strong>ve</strong> 17 üldesiyse<br />
“iki vitesli AB”. Sar- yacak. Ya da bunlar kendi hı- sa cephesinden İngiltere’ye keyi diğerleriyle bir arada tutkozy,<br />
Kasım başında yaptığı zında çekirdeğe, güçlü ülke- uyarılar gelmeye başladı bi- mak için elinden geleni yabir<br />
konuşmasında açıklıyor lere uyum sağlamaya çalışa- le. Sarkozy <strong>ve</strong> Fransız <strong>Avrupa</strong> pacağına söz <strong>ve</strong>riyor. Zira Eubu<br />
kavramı: “Daha fazla en- cak <strong>ve</strong> konfederasyon ben- Bakanı, Cameron’a dışında ro bölgesi AB’den ayrık hale<br />
tegrasyonun bulunduğu Eu- zeri bir yapılanmaya gitmeye kaldıkları sürece Euro bölge- gelirse Ortak Pazar’ın işleyişi<br />
ro bölgesi <strong>ve</strong> daha konfede- terkedilecek.<br />
sinin işlerine dâhil olmaya ça- de durabilir.<br />
5<br />
AB’de liderlik yarışı<br />
AB’nin temelini oluşturan kendinden olmayanı öteki- keli Euro bölgesinin en k onumunu eld en bırakmaya<br />
topluluk antlaşmaları, 1950’ leştiren, zenginliğini paylaş- önemli üç ekonomisini oluş- pek niyetli değil. Nitekim<br />
li yıllarda ortaya çıkan ulus makta kıskanç davranan top- turuyor. Bu üç ülke, Euro böl- Fransa, İtalya <strong>ve</strong> İspanya’nın<br />
devlet krizinin <strong>ve</strong> aşırı milli- lumsal yapılar oluşmasına gesinin toplam milli gelirinin iç siyaset <strong>ve</strong> ekonomik soyetçiliğin<br />
ortaya çıkardığı neden oldu. Partiler de bu de yüzde 70’ine sahip. Yani runlarla boğuştuğu, İngiltegüç<br />
mücadelelerinin sona er- doğrultuda davranarak seç- bu üç ülke, Euro bölgesinin re’nin de Euro bölgesi dışındirilmesini<br />
amaçlıyordu. Bu men oylarını kazanma yarışı- troykası. Dolayısıyla kendile- da olduğu bir ortamda,<br />
antlaşmalar sayesinde Avru- na girdi. AB’nin fiili liderliğini rinde oyunun kurallarını be- AB’nin tartışmasız en güçlü<br />
pa, tarihindeki en uzun barış ele geçirmek, ulusal çıkarı lirleme yetkisi buluyorlar. <strong>ve</strong> en etkili ülkesi sıfatını da<br />
dönemini yaşıyor. Ancak son maksimize etmek gibi amaç- Fransa AB’nin en çok konu- sürdürüyor.<br />
dönemde AB ülkelerinde yük- lar, ülkeleri sert çıkışlar yap- şan <strong>ve</strong> konuşulan figürü haliselen<br />
aşırı milliyetçilik, ırkçı- maya yöneltti. Almanya- ne gelmeye çalışırken, Allık<br />
<strong>ve</strong> yabancı düşmanlığı, Fransa-İtalya üçlüsü 17 ül- manya AB’nin yönlendiricisi
<strong>ATAUM</strong><br />
e-bülten<br />
Dikkat, Radyasyon !<br />
Christos TEAZIS<br />
Dikkat, Radyasyon !<br />
6 <strong>KASIM</strong> <strong>2011</strong><br />
Aysun ÜNAL<br />
Geçtiğimiz ay birçok <strong>Avrupa</strong> mümkün olmadığı konusunülkesinin<br />
semalarında görü- da hemen hemen kesin bir<br />
len radyoaktif atık gündemi görüşe sahiptiler.<br />
meşgul etmekle kalmayıp bü- Kısa bir süre içinde radyasyük<br />
bir endişeye de yol açtı. yonun nereden sızdığı tespit<br />
Çek Cumhuriyeti, Macaris- edildi. İkinci olasılıkdı söz kotan,<br />
Polonya, Slovakya <strong>ve</strong> nusu olan: Sorumlu Macaris-<br />
Avusturya’nın ar dın dan tan’daki izotop üreticisi<br />
Fransa’da da görülen iyot İ zotop Enstitüsü Ltd Şirketi<br />
atığının radyoaktif şekli olan idi. 8 Eylül’den 16 Kasım’a<br />
<strong>ve</strong> I-131 olarak tanımlanan kadar sızıntıya neden olan şirbu<br />
atom, diğer radyoaktif ket, tıbbi amaçla radyoaktif<br />
maddeler gibi devamlı suret- izotop üretmekte <strong>ve</strong> bu izote<br />
parçalanarak çevreye rad- toplar özellikle tiroit kanseri<br />
yasyon yayıyor.<br />
tedavisinde kullanılmaktay-<br />
İlk olarak radyoaktif atığın dı. Macar şirket sızıntının kenkaynağı<br />
tespit edilememişti. dilerinden kaynaklandığını<br />
Uzmanlar <strong>ve</strong> yetkililer üç ola- itiraf ettikten sonra da üreti- 2012’ye kadar başlatılma- İsviçre, Polonya <strong>ve</strong> Nor<strong>ve</strong>çli<br />
sılık üzerinde durmaktaydı: mi bir süreliğine askıya aldı- yacağı kararı aldıklarını dile yetkililer kendi ülkelerinde<br />
Birincisi I-131’in bir nükleer ğını açıkladı.<br />
getirdi. Yani birçok <strong>Avrupa</strong> ül- normalin üzerinde I-131’in<br />
santral <strong>ve</strong>ya bir araştırma re- Tespit edilen radyasyonun in- kesinin semalarında görülen tespit edilmediğini açıkladı.<br />
aktöründen gelme olasılığıy- san sağlığına hiçbir kötü et- radyoaktif iyodun tek kayna- Uluslararası Atom Enerjidı.<br />
Ancak nükleer santraller kisi olmadığı uzmanlar <strong>ve</strong> Vi- ğı kendi şirketleri olamazdı. si’nin Romanyalı gözlemci<strong>ve</strong>ya<br />
araştırma reaktörleri yana merkezli Uluslararası Her ne kadar uzmanlar tara- siyse, ülkedeki tek nükleer<br />
başka tür maddeler de üret- Atom Enerjisi tarafından be- fından insan sağlığını tehdit santralden herhangi bir sıtiklerinden<br />
<strong>ve</strong> havada bu l irtilir ken, konu hakkında so- edecek bir durumun söz ko- zıntı olmadığını açıkladı.<br />
atomların tespit edilememe- ruşturma başlatıldığı da ba- nusu olmadığı belirtilse de, H âlihazırda net herhangi bir<br />
sinden dolayı bu olasılık üze- sına duyuruldu. Ayrıca İs<strong>ve</strong>ç I-131’in dozunun yükselme- sonuç elde edilemese de, sırinde<br />
fazla durulmadı. İkinci <strong>ve</strong> Almanya’da da tespit edi- si durumunda süt <strong>ve</strong>ya sebze zıntı kaynağının tartışmalı da<br />
olasılıksa, I-131 bazı kanser- len izotopların Çernobil so- gibi bazı besin maddeleri yo- olsa tespit edilmiş olması<br />
lerin tedavisinde tıbbi amaç- nucunda havaya karışan rad- luyla insan vücuduna ulaşa- <strong>Avrupa</strong>lı hükümetleri, uzla<br />
kullanıldığından, bu alan- yoaktif atomların milyonda rak zarar <strong>ve</strong>rmesi de ihtimal- manları <strong>ve</strong> halkları bir nebze<br />
da üretim yapan bir fabrika- biri değerinde olduğu da ler dahilinde.<br />
de olsa rahatlatmış görünüdan<br />
sızıntı olmasıydı. Zira açıklamaya eklendi. İtalya Alternatif Ulusal Enerji yor. Büyük bir ekonomik kriz<br />
benzer bir vaka 2008’de Tüm bunlardan sonraysa, Kurumu Başkanı Massimo Se- sınavından geçen <strong>Avrupa</strong><br />
Belçika’da yaşanmıştı. Üçün- Macar şirketin müdürü Joz- pielli ise, mevcut durumun Birliği’ne mensup yöneticiler<br />
cü <strong>ve</strong> son olasılıksa, radyo- sef Kornyei sızıntının kendi- tek bir sorumludan kaynak- <strong>ve</strong> bilim adamları bir de bu<br />
aktivitenin “bilinçli” <strong>ve</strong> “kötü lerinden kaynaklanmasının lanmayacağı görüşünde. konudan dolayı endişeli günniyetle”<br />
havaya salınmış ol- çok düşük bir ihtimal oldu- Sepielli’ye göre, bu sızıntı bir ler geçirmiş olsalar da sağlık<br />
masıydı. Böyle bir durumda ğunu iddia etti. Jozsef’e gö- nükleer denizaltından, rad- açısından bir tehlikenin söz<br />
“suçlunun” tespit edileme- re, <strong>2011</strong>’in ilk yarısında nor- yoaktif madde taşıyan bir va- konusu olmaması rahatlatıcı<br />
mesi durumunda tüm ülkeler malin üzerinde salım yaptığı sıtadan <strong>ve</strong>ya bir hastaneden tek unsur. Tabii, nükleer<br />
işbirliği yapacak <strong>ve</strong> sorumlu tespit edilen şirketin filtre sis- kaynaklanabilir. Hatta bir- enerjinin tehlikeleri <strong>ve</strong> alıntespit<br />
edilecekti. Ayrıca üze- temi yenilenmiş <strong>ve</strong> değiştiril- den fazla kaynağı da olabilir. ması gereken önlemler korinde<br />
çok az durulan bir ola- mişti. Eylül’de yeniden üreti- Kısacası, gerçek sorumlunun nusunda daha temkinli davsılık<br />
da Japonya’daki Fukus- me başladıklarını belirten di- tespit edilmesi zor.<br />
ranmanın ne kadar önemli<br />
hima nükleer santralinden rektör, salımın bu ay yine nor- İspanya, Rusya, Ukrayna, Fin- olduğu da bir kez daha<br />
gelen radyoaktif hava dalga- malin üzerinde olduğu tespit landiya, Britanya, Fransa, hatırlanmış oldu.<br />
sıydı ama uzmanlar bunun edildikten sonra üretimin<br />
<strong>ATAUM</strong><br />
e-bülten<br />
İletişim<br />
Adres: <strong>Ankara</strong> <strong>Üni<strong>ve</strong>rsitesi</strong> <strong>Avrupa</strong> <strong>Toplulukları</strong> <strong>Araştırma</strong> <strong>ve</strong> <strong>Uygulama</strong> <strong>Merkezi</strong> (<strong>ATAUM</strong>)<br />
Cemal Gürsel Caddesi, 06590 Cebeci, <strong>Ankara</strong><br />
Telefon: 0 (312) 362 07 62<br />
Faks: 0 (312) 320 50 61<br />
Web: www.ataum.ankara.edu.tr/ebulten<br />
E-posta: ataum@education.ankara.edu.tr<br />
Editör: Erdem DENK<br />
Tasarım: Volkan KAYA - Turan BACI<br />
* Yazılarınızla katkıda bulunmak için denk@politics.ankara.edu.tr adresine email atabilirsiniz.<br />
* <strong>ATAUM</strong> E-Bülten’de yer alan yazılar <strong>ve</strong> görüşler tamamen yazarlarına aittir. <strong>ATAUM</strong>'un resmi görüşü değildir.<br />
* Bu e-bülten içinde yer alan özel kullanım lisanslı tüm yazı <strong>ve</strong> görsellerin bütün hakları <strong>ATAUM</strong>`a aittir.<br />
* Bu e-bülten, kaynak gösterilerek kopyalanabilir, dağıtılabilir, basılabilir.<br />
Sahibi: <strong>ATAUM</strong> adına Çağrı ERHAN · Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: B. Erdem DENK · Yayının Türü: Süreli (Aylık) · Basım Yeri: Hermes<br />
Ofset Ltd. Şti., Kazım Karabekir Cad. Murat Çarşısı 39/16 İskitler/ANKARA Tel: 0(312) 341 01 97 · Basım Tarihi: 11.11.<strong>2011</strong>
<strong>ATAUM</strong><br />
e-bülten<br />
Çizgilerdeki Irkçılık<br />
<strong>KASIM</strong> <strong>2011</strong><br />
Aylin AYDI<br />
Çizgilerdeki Irkçılık<br />
Maceranın başlangıcı<br />
Aylin AYDI<br />
Irkçılık, fiziksel özelliklerin in- naklandığına göre bu hiye- ken yaşanan günlerin sanata peği Fındık, dünyanın pek bisanlar<br />
arasında bir ast-üst ra rş inin ortadan kalkmasın- <strong>ve</strong> edebiyata yansıması da linmeyen yerlerini gezerek<br />
ilişkisi yarattığına inanılan te- dan da bahsedilemez. Bu du- gecikmedi. 1930’lu yıllarda okuyucuya değişik pencereorinin<br />
adı. Bu görüşe göre, in- rum size garip mi geldi? Çok Belçikalı bir karikatüristin ka- ler açıyordu. Fakat ortaya çısanların<br />
fiziksel görünüşleri değil bundan yaklaşık 70 yıl leminden ortaya çıkan kah- kan kişi gerçekten bir kahrabir<br />
hiyerarşi yaratır <strong>ve</strong> bu hi- önce <strong>Avrupa</strong>’nın üzerinde ge- raman, dünyanın farklı yer- man mıydı? Daha doğrusu,<br />
yerarşide değişmeyen alt <strong>ve</strong> zinen bir hayalet bu düşün- lerinde farklı insanların ol- kahraman olmak için Tenten<br />
üst sınıflar vardır. Fiziksel c el er i i şaret ediyordu. Avru- duğunu söylüyordu. Kahra- gibi beyaz ırka mensup olözellikler<br />
genlerimizden kay- pa bu düşüncelerle sarsılır- manımız Tenten <strong>ve</strong> sevimli kö- mak mı lazımdı?<br />
Tenten’in yaratıcısı Hergé, ması isteniyordu. Nitekim işçi ler e ihtiyaç vardı. Ten- çok ötesindeydi. Kitap bu<br />
Belçikalı bir karikatürist. Her- eserin bu düşünceden izler ten’in Kongo macerası sö- içerikleri yüzünden uzun sügé,<br />
Tenten’i Sovyetler’den taşıdığı hala görünür bir ol- mürgeciliğin baskın izlerini re yayından kaldırıldı <strong>ve</strong><br />
Amerika’ya Kongo’dan Çin’e gu. İkinci kitap olan “Tenten taşıdı. Kitap, ırkçı <strong>ve</strong> sömür- 1970’te uzun bir aradan sonpek<br />
çok coğrafyada çizmişti. Kongo’da” ise tartışmaların geci söylemleri <strong>ve</strong> hayvanla- ra yeniden basılmaya baş-<br />
İlk Tenten kitabı olan “Tenten asıl kaynağı oldu. Bu kitap, ra karşı açıkça şiddet uygu- landı. Renkli basılan kitabın<br />
Sovyetler’de” çizere çalış- aynı önceki gibi sipariş üzeri- lanması yüzünden yıllarca t ar tış maları sona erdirip ermakta<br />
olduğu dergi tarafın- ne hazırlanmıştı. O günlerde eleştirildi; hatta 1946’da al- dirmediğine bakacak olurdan<br />
sipariş <strong>ve</strong>rilmişti. Sovyet- Kongo, Belçika sömürgesiydi büm yeniden çizildi. Fakat bu sak, yeni bir fitili ateşlediğini<br />
ler Birliği karşıtı bir çalışma ol- <strong>ve</strong> orada çalışmak için beyaz çabalar bir özür mahiyetinin söylemek sanki yanlış olmaz.<br />
7<br />
Taraflar saflarını aldı<br />
2007’de Londra’da yaşayan da yankısını buldu. Öyle ki, Bien<strong>ve</strong>nu Mbutu Mondondo ğini tavsiye kararı olarak bil<strong>ve</strong><br />
eşi zenci olan insan hakla- ABD’de de pek çok kitapçı ta- adlı kişi, yayıncı iki kuruluşu dirdi. Mahkemenin, Monrı<br />
avukatı David Enright, Bor- rafından ya raflardan kaldı- mahkemeye <strong>ve</strong>rdi. Davacıla- dondo’nun argümanını kaders<br />
kitapevi zinciri <strong>ve</strong> Bri- rıldı ya da yetişkin bölümün- rın talepleriyse yine aynı yön- bul edip etmeyeceği merakla<br />
tanya Irk Eşitliği Komisyonu' de satılmaya başladı. de: Yayınların durdurulması, bekleniyor.<br />
na (CRE) kitabın ırkçı olduğu Tenten’le ilgili tartışmalar sa- durdurulmuyorsa bile çocuk Dava devam ederken Tenten<br />
gerekçesiyle bir şikayette bu- dece bu örneklerle sınırlı de- reyonundan kaldırılması <strong>ve</strong> ’in yeni filmi de Stephen Spilundu.<br />
Aynı yıl CRE, kitapta ğil. Çizgi romanın basılması- üzerine -aynı İngiltere’de ol- elberg imzasıyla vizyona giryerli<br />
halkın maymun, tembel nın yasaklanması için benzer duğu gibi- ırkçı içeriğe sahip di. Tenten’in popülaritesinin<br />
<strong>ve</strong> cahil gibi gösterildiği ge- girişimler Fransa’da da ol- olduğuna dair uyarı koyul- yeniden gündeme geldiği bu<br />
rekçesiyle kitapçılarda satıl- muştu fakat başarısızlıkla so- ması. Davanın ilk duruşması günlerde mahkeme kararımamasına<br />
ilişkin tavsiye ka- nuçlandı. Yine İs<strong>ve</strong>ç’te Kon- çeşitli ertelemeler nedeniyle nın bunu etkileyip etkilemerarı<br />
<strong>ve</strong>rdi. Borders da kitabı go kökenli İs<strong>ve</strong>ç vatandaşı 4 yıl a yakın sarkıtıldı <strong>ve</strong> en so- yeceği merak konusu. Ancak<br />
çocuk reyonundan kaldırıp olan Jean Dadou Monya, ki- nunda davaya bakmaya yet- bu konuda filmden çok daha<br />
yetişkin reyonunda satmaya tap hakkında suç duyurusun- kili mahkemenin Brüksel önemli bir unsur daha var.<br />
devam etti. Kitaba ilişkin ilk da bulunmuş fakat İs<strong>ve</strong>çli sav- mahkemesi olduğuna karar O da şüphesiz ki, Vatikan. Vadüzeltme<br />
1946’da yapılma- cı şikâyeti yerinde bulmaya- <strong>ve</strong>rildi. Kasım <strong>2011</strong>’de, Bel- tikan, ırkçılık iddiaları karşısına<br />
rağmen aradan onca yıl rak dava açılmasına gerek ol- çika mahkemesinin hukuk sında “Katolik kahraman<br />
geçtikten sonra 2005’te kita- madığı kararını <strong>ve</strong>rmişti. müşaviri elindeki belgeleri Tenten”i savundu. Resmi gabın<br />
üstüne “saldırgan <strong>ve</strong> ra- Konu son olarak yine Belçi- göstererek, kurgusal bir ço- zetesinde bu konuya yer <strong>ve</strong>hatsız<br />
edici öğeler içerebilir” ka’da gün de me gel di. cuk kahramanı olan Tenten’ ren Vatikan, Katolik kahraibaresi<br />
koyuldu. Aslında Irkçılıkla mücadele için kuru- in ırkçı ifadeler içerdiği iddi- mandan yana tavır aldı.<br />
CRE’nin bu isteği de o yıllar- lan Fransız Cran Derneği <strong>ve</strong> asının reddedilmesi gerekti-<br />
İçindekiler<br />
İnsanların bilinçaltını ele ge- deki halinde mister (bayım) isteğinde bulunuyor. Veril- şiddet uygulaması eleştirilen<br />
çirmenin en iyi yolu, oraya halini almış. Romanda sade- mek istenen mesaj, bir beya- konular arasında.<br />
görsel sanatlarla hitap et- ce Tenten değil köpeği de zın köpeğinin bile yerli halk- Mahkeme kararında bunları<br />
mek midir acaba? Eğer ce- Kongolular hakkında fikirle- tan daha değerli olduğu <strong>ve</strong> d ikkate mi alacak mı yoksa<br />
vap “e<strong>ve</strong>t”se, Hergé bunu rini söylüyor. Örneğin bir di- ona bile tapılması gerektiği tüm bu güçlü iddiaları yine<br />
çok başarılı bir şekilde yap- yalogda Tentenle konuşan gibi duruyor. Öyle ki, ilerle- görmezden mi gelecek memakta.<br />
Zira bu kadar tartış- zenci çocuğa köpek “pek de yen bölümlerde köpeğin bu rak konusu. Çizgi romanın<br />
maya neden olan çizgi ro- akıllı görünmüyor” diyerek i steği yerine getiriliyor <strong>ve</strong> yer- ka ri ka tü ris ti nin e se ri ni<br />
manın bazı bölümlerini aça- adeta <strong>Avrupa</strong>lıların genel dü- li halk ona da tapıyor. İleri sü- “1920’lerin ‘saf’ sömürgeci<br />
cak olursak, karşımıza en şüncesini dillendirmiş oluyor. rülen “maymunlar gibi gös- anlayışından etkilenmiş<br />
başta Tenten’in yerli halkla di- Bir bölümdeyse yerli halk terilip geri zekalılar gibi olan, bir acemilik dönemi<br />
yalogları çıkıyor. 1930 <strong>ve</strong>rsi- Tenten’e yere kapanmış tapı- konuşturuluyor” iddialarına hatası” olarak nitelediğiyse<br />
y o n u n d a Ko n g o l u l a r yor <strong>ve</strong> Tenten onlara üstten bu bölümler dayanak oluştu- açık bir gerçek ya da en azın-<br />
Tenten’e master (efendi) diye bakıyor. Bunun karşısında kö- ruyor. Ayrıca kitapta Ten- dan acı bir itiraf olarak ortahitap<br />
ederken bu günümüz- peği de kendisine tapılması ten’in hayvanlara karşı da da duruyor.
8<br />
İrlanda: Kilise Yangını Sönmüyor<br />
Onur HAZNEDAR<br />
<strong>KASIM</strong> <strong>2011</strong><br />
<strong>ATAUM</strong><br />
e-bülten<br />
İrlanda: Kilise Yangını Sönmüyor<br />
Onur HAZNEDAR<br />
Geçtiğimiz günlerde İrlanda da’da nüfusun çoğunluğu- getirebilmek amacıyla Vati- iyi bir gerekçe de olamazdı.<br />
Hükümeti, Vatikan nezdin- nun da Katolik olduğu düşü- kan’daki diplomatik misyo- Ancak Temmuz’daki Cloyne<br />
deki diplomatik misyonunu nüldüğünde, alınan bu kara- nun kapatıldığı” açıklaması Raporu’ndan bu yana iyice<br />
ekonomik gerekçelerle ka- rın Vatikan’da büyük endişe- da İrlanda Cumhuriyeti Dı- gerilen ilişkiler hatırlandıpatacağını<br />
açıkladı. Her ne ler yarattığını tahmin etmek şişleri Bakanı Eamon Gilmo- ğında, böyle bir kararın alınkadar<br />
Vatikan’a gönderilen zor değil. Ekonomik krizle bir- re’dan geldi. Kararın büyük masını sadece ekonomiye danotada<br />
gerekçe “ekonomik” likte bu durumun diğer Kato- bir üzüntüyle alındığını belir- yandırmak pek yerinde ololarak<br />
açıklansa da, bu ka- lik ülkelere de yayılmasın- ten Gilmore, Vatikan’la dip- mayacağı gibi kararın arkararın<br />
İrlanda kiliselerindeki dan korkulduğu Vatikan’dan lomatik ilişkilerin yerleşik ol- sında yatan pek çok sebebi<br />
cinsel istismar olaylarının gelen haberler arasında. mayan büyükelçiler aracılı- de görmemize <strong>ve</strong> konuyu<br />
Temmuz’dan bu yana ortaya “AB-IMF yardım programın- ğıyla yürütüleceğini söyledi. yanlış anlamamıza yol açaçıkması<br />
sonucunda zedele- da belirlenen mali hedeflere Aslında, <strong>Avrupa</strong>’da ekono- bilecek nitelikte.<br />
nen ikili ilişkilerin gölgesinde ulaşabilmek <strong>ve</strong> kamu harca- minin çalkalanmakta olduğu<br />
alındığı da bir gerçek. İrlan- malarını sürdürebilir düzeye bir dönemde bundan daha<br />
Cloyne Raporu <strong>ve</strong> ilişkilerin gerilmesi<br />
Peki, ne oldu da ilişkiler bu kanının Katolik Kilisesi’ni z ulab ile ceğini beyan etmesi, geçtiğimiz günlerde İrlannoktaya<br />
ulaştı? Vatikan, ba- eleştirirken bu tür bir dil kul- Başbakan Keny’i oldukça kız- da’ya yeni büyükelçi (nuncio)<br />
ğımsızlığını kazanmasından lanmadığı şeklinde yorum- dırmış gibi gözüküyor. Baş- John Brown’ı atayarak iyi nisonra<br />
İrlanda’yla diplomatik lanmıştı. Bu sert çıkışın ar- bakanın bu eleştirilere <strong>ve</strong>rdi- yetini gösterse de, ilişkilerin<br />
ilişkilerini en erken kuran dından Vatikan da İrlanda ği yanıtta, alınan bu kararın hemen eski halini alması zor<br />
(1929) devletlerden biriydi. nezdindeki büyükelçisini (nu- Cloyne konusuyla hiçbir ilgi- gözüküyor. Resmi kaynaklar-<br />
Ancak ilişkiler Temmuz ncio) geri çağırmıştı. sinin olmadığı, Kardinal dan yapılan açıklamalar<br />
<strong>2011</strong>’de hükümet talimatıy- İşte bu kritik gelişmenin üs- Brady’nin beyanına hiçbir şe- ekonomik nedenlere hala<br />
la hazırlanan <strong>ve</strong> kamuoyuna tü ne ge len son ka rar, kilde yorum yapmayacağını, ağırlık <strong>ve</strong>rse de asıl nedenin<br />
açıklanan Cloyne Raporu’yls Vatikan’da büyük bir endi- bunun bir hükümet işi oldu- bu olmadığı herkes tarafınbirlikte<br />
bozulmaya başladı. şeyle karşılandı. Çünkü nü- ğunu <strong>ve</strong> hükümetin kapsamlı dan bilinen bir gerçek.<br />
Bu raporda, 1996-2009 yıl- fusunun çoğunluğu Katolik analizleri sonucu diplomatik İrlanda’nın Vatikan’ın yeni elları<br />
arası İrlanda’nın Cloyne olan bir devletin böyle bir ka- misyonların yeniden organi- çi atamasından sonra hebölgesinde<br />
görev yapmış 19 rar alması, Vatikan’ın gerek ze edildiğini dile getirdi. men yeni bir hamle yapmasırahibin<br />
çocuklara cinsel ta- Katolik ülkelerdeki gerekse Halkın alınan bu karara tep- nı beklemek herhalde sürpcizde<br />
bulunduğuna <strong>ve</strong> bu- Katoliklerin azınlıkta olduğu kisiyse genel olarak olumlu. riz olur. Çünkü hükümet bu<br />
nun örtbas edildiğine ilişkin ülkelerdeki konumunu ol- Özellikle kiliselerde yaşanan kararı iç politikadaki popülakanıtlara<br />
yer <strong>ve</strong>riliyor. Bu ra- dukça sarsmakta <strong>ve</strong> daha da olayları protesto eden <strong>ve</strong> r itesi ni arttırmak için yapmış<br />
po ru iz le yen gün ler de önemlisi kararın bir domino o bölgeden biri olan 51 ya- gibi gözüküyor. Ancak tüm<br />
İrlanda Başbakanı Endo etkisi yaratmasından korkul- şındaki John Deegan, Euro- bu yaşananlara rağmen, kili-<br />
Kenny, Meclisteki konuşma- makta.<br />
news’in sorularını yanıtlar- se hala İrlanda toplumundasında<br />
Vatikan’ı “Cloyne so- Karar muhalefet de tepkili. ken alınan karardan oldukça ki etkinliğini devam ettirebiruşturmasının<br />
yürütülmesine Kararın ekonomik nedenler- mutlu olduğunu, hükümeti liyor; özellikle okulların <strong>ve</strong><br />
engel olmak <strong>ve</strong> kendi gücü- le değil Cloyne Raporu son- <strong>ve</strong> özellikle Başbakan’ı tebrik hastanelerin çoğunda kontnü,<br />
itibarını korumak için ço- rası bozulan ilişkiler sonucu ettiğini <strong>ve</strong> bu olayın daha da rolü elinde bulundurabiliyor.<br />
cuklara tecavüz <strong>ve</strong> işkence al ındığı <strong>ve</strong> kilise-devlet ilişki- üzerine gidilmesini istediğini Sözün kısası, İrlanda Hüküedilmesini<br />
hafife almakla” it- lerinin de tehlikeye atıldığı dile getiriyor. Anlaşılan, top- meti yaşanan skandallar sonham<br />
etmişti. “Raporun, Vati- görüşü hâkim. İrlanda Kato- lum da hükümetin almış ol- rası zor durumdaki Vatikan<br />
kan kültürüne bugüne dek lik Gazetesi editörü Garry duğu bu kararı yaşanan ile ilişkilerini, iç politikadaki<br />
hâkim olan işlevsizlik, bağ- O’Sullivan, kararı, hüküme- skandallara bir tepki olarak çıkarları doğrultusunda şelantısızlık,<br />
elitizm <strong>ve</strong> narsisiz- tin Katolik kültürüne yaptığı gö rü yor. Baş ba kan da, killendiriyor <strong>ve</strong> önümüzdeki<br />
mi gün yüzüne çıkardığını” bir saldırı olarak nitelendiri- Mart’taki seçimlerde halkın dönem de bu yönde kararlar<br />
söyleyen Başbakan’ın bu çı- yor. Özellikle İrlanda’da desteğini almış olmanın ra- alamaya devam edecek gibi<br />
kışı, gerek ulusal gerekse Ka to liklerin lideri konumun- hatlığıyla, Vatikan’a karşı gözüküyor.<br />
uluslararası basında bugüne daki Kardinal Sean Brady’in çok sert eleştirilerde bulunakadar<br />
hiçbir İrlanda başba- kilise-devlet ilişkilerinin bo- biliyor. Her ne kadar Vatikan
<strong>ATAUM</strong><br />
e-bülten<br />
<strong>KASIM</strong> <strong>2011</strong><br />
Bağımsızlık Günü, Hesaplaşma Günü<br />
Recep Ersel ERGE<br />
Bağımsızlık Günü, Hesaplaşma Günü<br />
9<br />
Recep Ersel ERGE<br />
11 Kasım Bağımsızlık Günü, birlikte başı çekiyor. kezinde tek başlarına dolaş- olduğunu açıkladı. Hal böyle<br />
Polonya’nın en önemli milli 11 Kasım İttifakı ise, her ne mamalarını” istedi.<br />
olunca, Pazartesi’yi beklebayramı.<br />
Avusturya, Prusya kadar milli bayram olarak Ba- Nitekim olaylar beklendiği gi- meden derhal harekete ge<strong>ve</strong><br />
Rusya arasında paylaşıl- ğımsızlık Günü’nün kendisi- bi başladı. Sağcı MW <strong>ve</strong> ONR çen savcılık 46 kişi hakkında<br />
dıktan sonra 123 yıl boyunca ne karşı değilse de, sırf MW liderliğindeki Bağımsızlık Yü- soruşturma başlattı, 12 Kaesaret<br />
altında yaşayan Po- <strong>ve</strong> ONR’nin katılımını onay- rüyüşü şehir merkezine var- sım Cumartesi günü mahkelonya,<br />
11 Kasım 1918’de tek- lamadığı için Bağımsızlık dığında, önünde 11 Kasım meler özel oturum yaptı. 35’i<br />
rar bağımsızlığını ilan etmiş Yürüyüşü’nü engellemek İt tif ak ı’nın karşı-yürüyüşünü polise saldırmakla suçlanan<br />
<strong>ve</strong> <strong>Avrupa</strong> haritasında yeni- amacıyla her yıl bir “karşı- buldu. Karşılıklı hakaret <strong>ve</strong> sanıkların ikisi 3’er yıl hapis<br />
den görünmüştü. Bağımsız- yürüyüş” düzenliyor. İttifak’a tehdit sloganları atıldı, an- cezası aldılar bile.<br />
lık Günü 1937’de milli bay- Almanya’dan katılan Antifa cak polis kordonunu aşama- Yaşananları “milli utanç”<br />
ram ilan edildi <strong>ve</strong> hemen iki adlı anti-faşist grup, bu yılki yan solcu göstericiler molo- olarak nitelendiren Cumhuryıl<br />
sonra komünist partinin ik- kutlamalardan önce internet tof kokteyllerini atacak o fır- başkanı, bayramı ülke çapıntidara<br />
gelmesiyle de yasak- sitesine koyduğu “Nazi yürü- satı bir türlü bulamadılar. daki sayısız kültürel etkinliğe<br />
landı. 1989’dan beriyse yani yüşünü engelle!” başlıklı ya- İşte tam bu sıralarda, polisin katılarak kutlayan “uygar”<br />
Doğu Bloku’nun dağılması zıda, ırkçılığı, Yahudi düş- hiç hesaba katmadığı bir şe- vatandaşlara teşekkür etti <strong>ve</strong><br />
sonrasında aralıksız kutlanı- manlığını <strong>ve</strong> homofobiyi teş- kilde, birbirine erişememe- parlamentoyu gösteri yürüyor.<br />
Ancak kutlamalara katı- vik ettiği gerekçesiyle Polon- nin yarattığı engellenmişlik yüşlerinde şiddetin önlenlan<br />
bazı sağcı grupların fazla ya Hükümeti’ni yerden yere duygusunun etkisiyle olsa ge- mesine hizmet edecek kaırkçı<br />
olduğu eleştirisiyle baş- vurmakta. İttifak’ın Polonyalı rek, iki taraftan da gösterici- nun değişiklikleri yapmaya<br />
layan tartışmalar, son yıllar- üyelerinden Anarşist Fede- ler bütün öfkelerini polise yö- çağırdı. Hatta en kısa sürede<br />
da bağımsızlıktan daha rasyo n i se , daha da ileri gi- neltti. Çöp bidonları, gü<strong>ve</strong>n- kendisinin de bizzat bir tasarı<br />
önemli bir gündem maddesi derek, polis kordonunun na- lik bariyerleri, kaldırım taşla- sunması bekleniyor. Başbahaline<br />
gelmiş durumda. Aşırı sıl yarılacağı, taş <strong>ve</strong> molotof rı vs. ellerine ne geçtiyse fır- kan Tusk da Cumhurbaşkasağ<br />
<strong>ve</strong> sol gruplar arasındaki kokteyllerinin ne zaman latan göstericilere polis taz- nı’yla aynı görüşü paylaşıyor.<br />
gerginlik nedeniyle bu yılki atılması gerektiği vb. hakkın- yikli su <strong>ve</strong> göz yaşartıcı gazla “Almanlar, Varşova’nın gökutlamalar<br />
sırasında da baş- da bilgiler içeren bir rehber yanıt <strong>ve</strong>rdi. Hızını alamayan beğinde, Bağımsızlık Günü’<br />
kent Varşova sokakları adeta yayınladı.<br />
birkaç eylemci bir canlı yayın nde, sırf ulusal semboller tasavaş<br />
alanına döndü. 11 Kasım <strong>2011</strong> Cuma günü- aracını ateşe <strong>ve</strong>rdi; olaylar- şıyorlar diye Polonyalılara<br />
Tartışmanın iki tarafı var: Bir ne işte bu atmosfer içinde ge- da gazeteciler de yaralandı. saldırdı!” sözleriyle tepkisini<br />
yanda Polonya Gençliği lindi. Sabah saatlerinde dev- Gecenin ilerleyen saatlerin- dile getiren ana muhalefet li-<br />
(MW) <strong>ve</strong> Ulusal Radikal let törenine katılan Cumhur- de nihayet meydanlar boşa- deri Jaroslaw Kaczynski ise,<br />
Kamp (ONR) adlı milliyetçi başkanı Bronislaw Komoro- lırken 11 Kasım İttifakı’ndan kanun değişikliğine ihtiyaç<br />
hareketlerin başı çektiği aşırı wski, Meçhul Asker Anıtı’na bir yetkili zaferin haberini olmadığı görüşünde. Ona<br />
sağcılar; diğer yandaysa ç elen k bıraktıktan hemen şöyle <strong>ve</strong>riyordu: “Hedefimize göre, karşı-yürüyüşün olay çıanarşistler,<br />
feministler <strong>ve</strong> Ya- sonra “Milli bayramımızı bir- ulaştık. Neo-faşistlerin Ba- karmak maksadıyla düzenhudi<br />
örgütleri dâhil 40 grup- likte kutlayalım, birbirimize ğımsızlık Yürüyüşü Varşo- lendiği o kadar açıktı ki, mevtan<br />
oluşan aşırı solcu “11 Ka- karşı değil” sözleriyle son kez va’nın merkezinden geçe- cut kanuna göre bu organisım<br />
İttifakı”. Sağın öncülerin- boş yere sağduyu çağrısında medi.” Ne var ki solun bu zasyona zaten izin <strong>ve</strong>rilmeden<br />
MW, çok kültürlülük <strong>ve</strong> bulundu. Çünkü polis öğle- “başarısı” Polonya tarihine miş olmalıydı. Kaczynski<br />
hoşgörü politikalarını des- den sonraki yürüyüşlerde ba- kanlı harflerle yazıldı. Üç- olayları kısaca “Donald Tusk<br />
tekleyen her türlü öğretiye zı göstericilerin şiddete baş- dört saat süren olaylarda top- hükümetinin tipik sorunlakarşı<br />
olduğunu açıkça belli e- vuracağına kesin gözüyle ba- lam 40 polis yaralandı, 8’i po- rından biri” olarak nitelendiyor.<br />
Dünya çapındaki ünü- kıldığını duyurarak malumu li s 29 kişi hastaneye kaldırıl- dirdi. Eski Başbakan Leszek<br />
nüyse özellikle Yahudi düş- ilan etmişti bile. ABD Konso- dı. 92’si yabancı olmak üze- Miller gibi Polonyalılara salmanlığına<br />
<strong>ve</strong> homofobik söy- losluğu, bunun üzerine, baş- re 200’den fazla kişi gözaltı- dıran Alman anarşistlerden<br />
lemlerine borçlu. MW, baş- kentte yaşayan ABD vatan- na alındı -ki yabancıların ço- ziyade “Polonyalılara saldıkentte<br />
gelenekselleşen Ba- daşlarından “gösteri yapıla- ğu Alman vatandaşı. Varşo- ran Polonyalılardan” endişeğımsızlık<br />
Yürüyüşü’nün or- cak cadde <strong>ve</strong> sokaklardan u- va Valiliği, maddi kaybın 72 lenenler de bulunmakta.<br />
ganizasyonunda da ONR ile zak durmalarını <strong>ve</strong> şehir mer- bin zloti (yaklaşık 36 bin TL)
Yunanistan’ı sarsan 15 gün<br />
Christos TEAZIS<br />
10 <strong>KASIM</strong> <strong>2011</strong><br />
<strong>ATAUM</strong><br />
e-bülten<br />
Yunanistan’ı sarsan 15 gün<br />
Christos TEAZIS<br />
Yunanistan’da sular durul- kümeti kurulması teklifinde almayı başardı. Karşılığın- partilerinden oluşan yeni hümak<br />
bilmiyor. Halkın tepkile- bulundu. PASOK’un altı daysa Papandreu istifa edip kümetin bakanları açıklandı.<br />
ri bir kartopu gittikçe büyü- millet<strong>ve</strong>kili aynı sıralarda yeni hükümet kurulması için Bu çerçe<strong>ve</strong>de iki noktaya<br />
mekte <strong>ve</strong> bunun genel siyasi Papandreu’yu istifaya çağırı- işlemleri başlatacaktı. değinilmesi gerekmekte. Bisistemi<br />
etkilememesi de yordu. Ana muhalefet (Yeni 5 Kasım: Papandreu, Cum- rincisi, üç partiden oluşan yemümkün<br />
değil. Ta ki, yeni hü- Demokrasi) Genel Başkanı hurbaşkanı’nı ziyaret edip ni hükümet gösteriyor ki,<br />
kümete kuruluncaya kadar. Adonis Samaras ise, Cum- ulusal koalisyon hükümeti krizle baş edebilmek tek bir<br />
Olayların gelişim seyrine şöy- hurbaşkanıyla görüşüp se- kurmaya çalışacağını açıkla- partinin işi değil. Ayrıca,<br />
le bir bakalım: 28 Ekim 1940 çim istedi.<br />
dı. “Ben makama yapışmış “eski” zihniyetin egemen olmilli<br />
bayramı <strong>ve</strong>silesiyle 2 Kasım: Sarkozy <strong>ve</strong> Merkel, değilim” dedi. Ana muhale- duğu bir partinin de işi değil.<br />
Yunanistan’da bir askeri tö- Papandreu’yu G-20 zir<strong>ve</strong>si- fet başkanı Adonis Samaras, Bu kriz, sosyal olduğu kadar<br />
ren yapılıyor. Tam da Yunan ne ‘’ifade’’ <strong>ve</strong>rmek için ça- ulusal koalisyon hükümeti siyasal bir niteliğe de sahip<br />
Cumhurbaşkanı törenin baş- ğırdı. Yunan gazetelerine gö- düşüncesini reddederek se- <strong>ve</strong> bu bağlamda derinlikli bir<br />
laması için hazır duruma gel- re, Yunanistan küçük düşü- çim istedi. Ortodoks Halk s osyo- politik dönüşümün yamişken<br />
törenin yapılacağı rü cü an lar ya şı yor du. Uyanışı Partisi genel başkanı şanmasına neden olmakta.<br />
cadde aniden onbinlerce kişi Sabaha karşı Merkel <strong>ve</strong> Sar- olan Yorgo Karacaferis, İkincisiyse, yeni hükümetin<br />
tarafından kapatılır. Ve Cum- kozy, önce “referandumdan Samaras’ın seçim isteğinden kurulmasıyla Yunan siyasi tahurbaşkanına<br />
yönellik slo- vazgeç” diye, Papandreu’ vazgeçmesi <strong>ve</strong> ulusal koalis- rihine damgasını vurmuş bir<br />
ganlar atılmaya başlar. Ya- nun fikir değiştirmediği yon hükümet kurulması için aile olan Papandreou ailesi<br />
rım saat sonra Yunanistan’da görülünce de bir basın top- çağrıda bulundu.<br />
de siyasetten çekilmiş bulunbir<br />
ilk gerçekleştirilir <strong>ve</strong> tören lantısı düzenleyerek referan- 6 Kasım: Gece, PASOK <strong>ve</strong> Ye- makta: Yorgo Papandreu’<br />
iptal edilir…<br />
dumun en kısa zamanda ger- ni Demokrasi (YD) arasında nun dedesi Yorgo, yetmişli yıl-<br />
Bu olayın hemen ardından çekleştirilmesi için ültima- anlaşmaya varıldığı duyurul- lara kadar siyaset sahnesinin<br />
Yunanistan siyasetinin iyice tom <strong>ve</strong>rdiler. Referandumun du. Bu anlaşmada iki temel başrolünde yer almıştı. Bakarıştığına<br />
tanık olundu. içeriği değişti: “Euroya E<strong>ve</strong>t prensip söz konusuydu. Ge- bası Andreas seksenli <strong>ve</strong><br />
Şöyle ki, Yunanistan’ın eski mi Hayır mı?” Üstelik, IMF de çici hükümetin esas görevi se- doksanlı yıllara damgasını<br />
başbakanı Yorgo Papandreu, hem de müzakereler sürer- çime gitmek olacak <strong>ve</strong> Pa- vurdu; son olarak siyaset sah-<br />
27 Ekim tarihinde Yunanis- ken altıncı taksiti dondur- pandreu bu hükümette yer nesine çıkan Yorgo başbatan<br />
ile ilgili alınan kararlar duğunu açıkladı. almayacaktı. kanlığındaysa kriz başlamış<br />
hakkında PASOK millet<strong>ve</strong>kil- 3 Kasım: Maliye Bakanı Veni- 7 Kasım: Başbakan’ın kim oldu. İlginç olan, bu ailenin -<br />
lerine bilgi <strong>ve</strong>riyordu. Pa- zelos, referandumun gerçek- olacağı yönünde isim pazar- bilimsel bir terminolojiyle<br />
pandreu, grup toplantısın- leşmemesinden yana tavır lığı başladı. İlk bildirilen isim ifade edecek olursak- siyasal<br />
daki konuşmasında, 27 Ekim koydu. PASOK millet<strong>ve</strong>kil- Lukas Papadimos’ydu; sonra yaşamının diyalektik bir sükararlarını<br />
halkın onayına su- leri Diamadopulu <strong>ve</strong> Vaso Pa- Panagiotis Rumeliotis <strong>ve</strong> reç içinde varlık alanı bulmuş<br />
nacak yani referanduma gö- pandreu, grup toplantısında Nikiforos Diamaduros isim- olması. Zira aile fertleri birtürecekti.<br />
Ondan sonra iş çok açık <strong>ve</strong> net bir şekilde baş- leri de diğer adaylar olarak birlerinden çok farklı, hatta<br />
rayından çıktı. Papandreu’ bakanı istifaya çağırdı. Pa- gündeme geldi. Aynı gün Ma- zıt siyasetler izlediler. Dede<br />
nun açıklamaları Berlin <strong>ve</strong> pandreu, gece yaptığı açık- liye Bakanı Venizelos Euro- Yorgo tez iken oğlu Andreas<br />
Paris’in hoşnutsuzluğuna ne- lamada, istifa etmeyeceğini grup’a katıldı. <strong>Avrupa</strong>lılar, Yu- antitezdi. Andreas sonra tez<br />
den oldu. Drahmiye dönüş <strong>ve</strong> ulusal koalisyon kurulma- nanistan’ın durumunun en- ol du ğun da oğ lu Yor go<br />
senaryoları yeniden alevlen- sı için gereken adımları dişe <strong>ve</strong>rici olduğunu ifade et- antitezdi. Yorgo Papandreu<br />
di. <strong>Avrupa</strong>lılar Papandreu’ atacağını açıkladı. Bu açıkla- tiler <strong>ve</strong> oluşturulacak yeni hü- ile bir senteze varıldı <strong>ve</strong> bilinnun<br />
inisiyatifini mantık dışı m anın ardından da gü<strong>ve</strong>no- kümetten de 27 Ekim karar- diği gibi bunun anlamı deolarak<br />
değerlendirdiler <strong>ve</strong> Eu- yu istedi. Ana muhalefet baş- larını uygulayacağına dair rinlikli bir dönüşüm demekti.<br />
ro bölgesini tehlikeye attığı kanı Adonis Samaras, Ulusal taahhütname imzalamasını E<strong>ve</strong>t, Papandreu siyasetin dıyolunda<br />
bir görüş bildirdiler. Koalisyon Hükümeti’ne katı- istediler. 8 <strong>ve</strong> 9 Kasım’da şına itilmiş olabilir; ama Yu-<br />
Kasım’daysa PASOK millet- labilmek için Papandreu’nun pazarlıklar devam etti <strong>ve</strong> ni- nanistan da bir dönüşüm yo<strong>ve</strong>kili<br />
Milena Apostolaki par- istifasını şart koştu.<br />
hayet 10 Kasım’da da Baş- luna girildi. Yeni tez, antitez<br />
tisinden ayrılıp bağımsız mil- 4 Kasım: Papandreu’yla PA- bakan’ın ismi açıklandı: Lu- <strong>ve</strong> sentezlere yelken açıldı.<br />
let<strong>ve</strong>kili oldu. Parti’nin bir di- SOK millet<strong>ve</strong>killeri arsında kas Papadimos. 11 Kasım’da<br />
ğer millet<strong>ve</strong>kili Vaso Papand- yapılan büyük pazarlıklar ar- da PASOK, Yeni Demokrasi<br />
reu, bir Ulusal Kurtuluş Hü- dından Papandreu gü<strong>ve</strong>noyu <strong>ve</strong> Ortodoks Halk Uyanışı
<strong>ATAUM</strong><br />
e-bülten<br />
<strong>KASIM</strong> <strong>2011</strong><br />
Yunanistan’da Evsizlik <strong>ve</strong> Sosyal Dışlanma<br />
Ezgi ÖZEN<br />
11<br />
Yunanistan’da<br />
Evsizlik <strong>ve</strong> Sosyal Dışlanma<br />
Ezgi ÖZEN<br />
Yunan sivil toplum örgütü yüz yüze. Bu tehlike berabe- limesinin kökeni olan “ev” ke- rılması <strong>ve</strong> iç hukuka aktarıl-<br />
KLIMAKA, gün geçtikçe ağır- rinde toplumsal dışlanmayı limesini de dikkate almamız ması sürecinde büyük aksaklaşan<br />
ekonomik koşullar ne- da getiriyor. Pek çok gazete- gerekmekte. Ev, Oxford söz- lıklar göze çarpmakta.<br />
deniyle ülkedeki evsiz sayısı- de vasıflı işgücünün sokağa lüğünde konut kelimesinden Öte yandan, İngiltere’de evnın<br />
“toplumsal patlama nok- yerleşmesi Yunanistan’da farklı olarak yalnızca barına- sizlere yardım amacıyla kutasına<br />
geldiğini” açıkladı. “ ye ni bir evsiz sınıfı yarattığı” cak bir alanı değil, sosyal iliş- rulmuş 700’e yakın sivil top-<br />
Ekonomik kriz ülkede yalnız- şeklinde yorumlanıyor. Fakat kileri de içeren bir mekan l u m kuruluşu bulunmakta.<br />
ca 20 milyona yakın insanı iş- evsizliğin beraberinde getir- olarak tanımlanmakta. Sınıf Bu sivil toplum kuruluşlarının<br />
siz bırakmakla kalmadı, aynı diği toplumsal dışlanma, ye- sözcüğü de, statü sözcüğün- büyük bir kısmı evsizleri sozamanda<br />
ülkedeki insan <strong>ve</strong> ni bir sınıf yaratmaktan ziya- den farklı olarak bir konum ğuk kış günlerinde barınakyaşam<br />
profilini de önemli öl- de <strong>Avrupa</strong> toplumlarını sınıf- <strong>ve</strong>ya durumu ifade etmekten lara yönlendirmek gibi hizçüde<br />
değişikliğe uğrattı. As- sızlığa doğru itiyor. <strong>Avrupa</strong> öte bir “ilişki”yi ifade etmek- metler sunuyor. Dolayısıyla<br />
lında evsizlik <strong>Avrupa</strong> toplum- toplumunun krizle üst nokta- te. Nitekim Marx, bir toplulu- “ev” kavramının beraberinları<br />
için yeni bir sorun değil. ya çıkan bu erozyonu, yakla- ğun “sınıf” olarak nitelendi- de getirdiği toplumsal, siyasi<br />
Sanayi toplumlarının ortaya şık 15 yıl öncesinden tahmin rilebilmesi için “üretim ilişki- yaşantıyı evsizlere sunmaya<br />
çıkmasından bu yana başta edilebilmekteydi. Küresel- leri bağlamında benzer de- yönelik yardımlarda bulun-<br />
Birleşik Krallık olmak üzere leşme teorileri, 1990’lardan neyimleri paylaşan insanlar” muyorlar. KLIMAKA’nın<br />
pek çok ülkenin önemli so- bu yana sosyal dışlanmanın olmaları gerektiğini söyle- açıklamalarına göre Yunarunlarından<br />
biri. Geleneksel yeni liberalizm için vazgeçil- mekte. Pek çok evsiz, hayatı- nistan’da da benzer eylemevsizlik<br />
tanımları kültürel, ta- mez bir unsur olarak ön pla- nı sadakalarla <strong>ve</strong> yardımlar- lerde bulunan sivil toplum örrihsel,<br />
ekonomik <strong>ve</strong> siyasal na çıktığı görüşünde. Örne- la idame ettirebilmekte. Bu- gütleri mevcut; fakat bu öryapılara<br />
göre çeşitlilik gös- ğin Susan George, “Fikirler nun haricinde üretim ilişkile- gütler de evsizliğin ortadan<br />
termekte <strong>ve</strong> evsizlik “kronik Savaşını Kazanmak” (1997) riyle herhangi bir bağ içeri- kaldırılmasına yönelik çöevsizlik”<br />
<strong>ve</strong> “geçici evsizlik” b aşlıklı makalesinde, 20. yüz- sinde de değiller. O zaman, züm üretmekte yetersiz. Saolarak<br />
ikiye ayrılmakta. yılın sonlarında başlayan kü- evsizlik de bireyleri toplum- dece evsizlere sokaktaki ya-<br />
ABD’de yapılan evsizlik tanı- resel yeni liberalizm dönemi- sal <strong>ve</strong> siyasal hayattan kopa- şamı kolaylaştırmaya yönelik<br />
mı aileleriyle bağlarını kopa- ni “dışlanma çağı” olarak ni- ran <strong>ve</strong> onların yaşantılarını faaliyetlerde bulunmaktalar.<br />
ran gençleri <strong>ve</strong> eşlerinden ay- teliyor. Yeni evsizleri bir zoe’ye indirgeyen bir durum. KLIMAKA’nın 2008 tarihli rarılan<br />
yetişkinleri de içermek- “sınıf” olarak tanımlamanın Dolayısıyla, sokağa düşme poruna göre, Yunanistan’da<br />
te <strong>ve</strong> bu tür evsizler “geçici onları sisteme “katmak” bağ- sebepleri <strong>ve</strong> evsizlikten ön- evsiz nüfus devlet tarafından<br />
evsiz” olarak nitelendiril- lamında faydalı bir yaklaşım ceki statüleri ne olursa olsun, kayıt altında tutulmuyor; domekte.<br />
Kronik evsizleriyse, olmayacağı açık.<br />
bu kişiler hem sosyal hayat- layısıyla evsizlerin sayısıyla ilbir<br />
yıldan daha fazla evsiz ka- Evsizlik, yaşamını sokakta larından hem de üretim iliş- gili resmi rakamlar <strong>ve</strong>rmek<br />
lan <strong>ve</strong>ya son 3 yılda en az 4 sürdüren insanların niteliği- kilerinden büyük ölçüde so- güç. Evsizlik <strong>ve</strong> işsizlikle müdefa<br />
evsiz olarak yaşam sür- ne göre değerlendirilebile- yutlanmaktalar. Toplumun cadele Yunan devletinin Ulumüş<br />
insanlar oluşturmakta. cek bir sosyal durum olma- evsizlere genel bakışı da göz sal Hareket Planı’nın bir par-<br />
Evsizlik geleneksel olarak al- nın ötesinde. Yunancada önünde bulundurulduğunda çasını oluştursa da, devlet bu<br />
kol <strong>ve</strong>ya uyuşturucu bağımlı- Türkçedeki “hayat” kelimesi- evsizlik hali -evsizlerin niteli- kesimlere hizmet etmekte yelarıyla,<br />
kimsesiz engellilerle, nin iki farklı karşılığı var: zoe ğindeki değişmeye rağmen- tersiz kalıyor. KLIMAKA devsuçlu<br />
<strong>ve</strong> kanun kaçaklarıyla <strong>ve</strong> bios. Zoe, insanın biyolo- hala toplum <strong>ve</strong> ekonomi dışı- let nezdinde evsizlere yöneözdeşleştirilmiş<br />
bir kavram. jik olarak varlığı demekken dır <strong>ve</strong> dolayısıyla sınıfsızdır. lik bir <strong>ve</strong>ri tabanının oluştu-<br />
Fakat günümüzün Yunanis- bios ise insanın düşünsel <strong>ve</strong> Bu açıdan evsizlerin topluma rulmamış olmasını bu yetertan’ında<br />
evsizlerin büyük bir toplumsal anlamdaki yaşan- yeniden kazandırılabilmeleri sizliğin en önemli sebebi olakısmını<br />
işini kaybetmiş tu- tısı <strong>ve</strong> onu hayvandan ayıran <strong>ve</strong> evsizliğin önlenmesi el- rak gösteriyor. Hatırlamakta<br />
rizmciler, gü<strong>ve</strong>nlik görevlileri temel nitelik. Bu durumda, zemdir.<br />
fayda var ki, Yunanistan’daki<br />
<strong>ve</strong> denizciler oluşturmakta. “barınma hakkı” da yalnızca Çeşitli AB antlaşmalarında, evsizlerin önemli bir kısmını<br />
Krizin Yunanistan’ı vurmasıy- fiziksel anlamda bir ihtiyaç evsizlik <strong>ve</strong> toplumsal dışlan- göçmenler <strong>ve</strong> mülteciler o-<br />
la birlikte önceden işçi ya da değil, bios’a ilişkin, insan ya- manın diğer türlerine yönelik luşturuyor. Nitekim KLIMAKA<br />
küçük burjuva olarak toplu- şantısını bios olarak var et- önlem paketleri üye ülkeler da mülteci <strong>ve</strong> göçmen evsizmun<br />
çeşitli sınıflarına men- meyi olanaklı kılan bir önko- tarafından kabul edilmiş du- lerin ayrıksı durumunun devsup<br />
olan bireyler şimdi evle- şul. Barınma hakkının kap- rumda; fakat bunların dev- let tarafından gerektiği gibi e-<br />
rini kaybetme tehlikesiyle samını ele alırken evsizlik ke- letler nezdinde uyumlulaştı- le alınmadığı görüşünde.
12<br />
<strong>Avrupa</strong>'da Vicdani Ret<br />
Alev YILDIRIM<br />
<strong>Avrupa</strong>'da<br />
<strong>KASIM</strong> <strong>2011</strong><br />
<strong>ATAUM</strong><br />
e-bülten<br />
Vicdani Ret<br />
Alev YILDIRIM<br />
<strong>Avrupa</strong> Konseyi’nin, AB üye- Özellikle Kasım boyunca, AB’nin baskıları sonucu sını özetler nitelikte. Bu bağliğine<br />
aday ülkelerin vicdani 1949’dan beri <strong>Avrupa</strong> Kon- 1998’de, Bulgaristan’ınsa lamda, AB üyesi 27 ülkedeki<br />
ret hakkını tanıması için <strong>ve</strong>r- seyi üyesi olan <strong>ve</strong> vicdani ret Birliğe katılmadan hemen ön- zorunlu askerlik <strong>ve</strong> vicdani<br />
diği üç aylık mühlet, Aralık’ta hakkını tanımadığı için AİHM ce vicdani reddi kabul etmesi ret uygulamalarına bakmaksona<br />
eriyor. <strong>Avrupa</strong> Konseyi tarafından bir çok ceza alan <strong>ve</strong> 2008’de zorunlu askerliği ta fayda var.<br />
üyesi olan <strong>ve</strong> vicdani ret hak- Türkiye’de vicdani ret tartış- kaldırma taahhüdü <strong>ve</strong>rmesi,<br />
kını tanımayan ülkelerse, ma sı oldukça hızlandı. Birliğin vicdani ret konusun-<br />
Azerbaycan <strong>ve</strong> Türkiye. Yunanistan’ın keza, özellikle daki perspektifini <strong>ve</strong> politika-<br />
Uluslararası hukukta durum<br />
Vicdani ret bugün, uluslara- yapılageliş, vicdani reddin hangi bir zamanda yapılabi- açısından, hem de hangi korası<br />
hukuk tarafından koru- düşünce, vicdan <strong>ve</strong> din öz- leceği kararı aldı <strong>ve</strong> üye dev- şullarda yerine getirildiği konan<br />
bir hak. Uluslararası söz- gürlüğünden kaynaklandığı- letlerden bu ifadeyi yasala- nusunda cezalandırıcı olmaleşmeler<br />
açısından değer- nı kabul etmiş durumda. Öte rında belirtmeleri gerektiğini yan bir yapıda olması gereklendirildiğinde<br />
vicdani ret, yandan buradan, vicdani red- talep etti.<br />
mekte. Bu anlamda birçok ül-<br />
<strong>Avrupa</strong> İnsan Hakları Sözleş- din yalnızca dini gerekçeler- Vicdani retle birlikte, bir çok kede sivil kamu hizmeti farklı<br />
mesi’nin 9. maddesinde <strong>ve</strong> le savunulduğunu söylemek devlet askerlik hizmeti yerine süreler <strong>ve</strong> farklı koşullar al-<br />
Medeni <strong>ve</strong> Siyasi Haklara zor. Medeni <strong>ve</strong> Siyasi Hakla- vatandaşlarından zorunlu ka- tında uygulansa da, komite,<br />
İlişkin Uluslararası Sözleş- ra İlişkin Uluslararası Sözleş- mu hizmeti talep etmekte. Be- Foin v. France davasında<br />
me’nin 18. maddesinde, din, me’nin 18. maddesi de -BM lirtmekte fayda var ki, asker- <strong>ve</strong>rdiği kararla, hizmet sürevicdan<br />
<strong>ve</strong> düşünce özgürlüğü İnsan Hakları Komitesi’nin lik bedeli olarak görülen ka- sinin makul <strong>ve</strong> objektif bir şekapsamında<br />
korunuyor. Bir- 22 No’lu Genel Yorumu’na mu hizmeti anlayışı da zo- kilde gerçekleşmesi gerektileşmiş<br />
Milletler İnsan Hakları göre- deist, deist olmayan <strong>ve</strong>- runlu olmak durumunda de- ğini açıkça belirtti.<br />
Komisyonu da 1987’den iti- ya ateist kişileri korumakta. ğil. Fakat, askeri hizmet yeri- Vicdani ret konusunda ulusbaren<br />
aldığı kararlarla bu Vicdani reddin askerlik sıra- ne kamu hizmeti talep eden lararası hukuk davalarında<br />
maddelerde belirtilen haklar sında, öncesinde ya da son- devletler bunun kapsamını altı çizilen bir başka noktayüzerinden<br />
vicdani ret hakkını rasında gerçekleştirilebile- yasalarla belirleyerek kamu sa, devletlerin bu hak konukorumakta.<br />
AİHS’nin 9. mad- ceği kabul edilmekte. Avru- yararına sivil hizmet öngö- sunda vatandaşlarına bilgi<br />
desinin vicdani ret hakkını pa Parlamentosu, 24 Mart rebilir deniyor. BM İnsan Hak- <strong>ve</strong>rmesi. Zira hakkın kullakapsayıp<br />
kapsamadığı bir sü- 2006’da yaptığı toplantıda, ları Komitesi’ne göre, bu sivil nılması açısından önceden<br />
re tartışma konusu olsa da, vicdani ret başvurusunun her- hizmetin hem hizmetin türü bilgi sahibi olmak önemli.
<strong>ATAUM</strong><br />
e-bülten<br />
<strong>KASIM</strong> <strong>2011</strong><br />
<strong>Avrupa</strong>'da Vicdani Ret<br />
Alev YILDIRIM<br />
13<br />
AB’de vicdani ret uygulaması<br />
AB ü ye si dev let ler den için kimi devletler farklı dü- hizmetini gerçekleştirmeyi Kısacası, AB ülkelerinin ta-<br />
İrlanda, Portekiz, Lüksem- zenlemeler öngörmekte <strong>ve</strong> reddedenler de tekrarlanan mamı vicdani ret hakkını taburg,<br />
Malta, Romanya, bu düzenlemelerle birlikte, disiplin cezalarına maruz nıyor <strong>ve</strong> bu hakkı -farklı dü-<br />
Slo<strong>ve</strong>nya <strong>ve</strong> Birleşik Krallık’ ancak bazı şartların taşınma- kalabilmekteler. Yine, zorun- zenlemeler söz konusu olta<br />
zorunlu askerlik yok. Buna sı durumunda vicdani retçi lu askerlik yerine kamu hiz- makla birlikte- yasalarıyla<br />
karşılık, Avusturya, Kıbrıs, olunabiliyor. Örneğin Yuna- meti öngören Avusturya’ day- gü<strong>ve</strong>nce altına alıyor. Ancak<br />
Danimarka, Estonya, Finlan- nistan’da, bazı gruplar vic- sa, yapılan zorunlu kamu hiz- belirtildiği gibi, bu konuyla ildiya,<br />
Almanya, Yunanistan, dani ret başvurusunda bulu- meti görevinde oldukça dü- gili oldukça farklı düzenle-<br />
Litvanya, Polonya <strong>ve</strong> İs<strong>ve</strong>ç’te namıyor. Silah ruhsatı bulu- şük ücretler <strong>ve</strong>rilmesi sorun meler söz konusu. Öte yanzorunlu<br />
askerlik var <strong>ve</strong> nanlar <strong>ve</strong>ya sabıka kaydı bu- teşkil ediyor. Bir başka ör- dan, vicdani ret hakkının<br />
vicdani ret konusunda farklı lunanlar gibi. Estonya’da ör- nekse, Estonya. Kamu hiz- kapsayıcılığı, başvuru döneuygulamalar<br />
söz konusu. Bel- neğin, kimlerin vicdani retçi meti görevinin tamamen sivil miyle ilgili sınırlamalar, mecçika,<br />
Bulgaristan, Çek Cum- olabileceğine ya da kimlerin görevlerden oluşup oluş- buri kamu hizmeti <strong>ve</strong> bu hizhuriyeti,<br />
Fransa, Macaristan, olamayacağına dair düzen- madığı konusunda ülke ya- metin süresi <strong>ve</strong> vicdani red-<br />
İtalya, Letonya, Hollanda, lemeler yeterince açık değil, salarında tam bir netlik söz din <strong>ve</strong> zorunlu hizmetin ta-<br />
Slovakya <strong>ve</strong> İspanya gibi fakat çoğunlukla, dini gerek- konusu değil. İs<strong>ve</strong>ç’teyse, mamen reddedilmesi duruülkelerdeyse<br />
zorunlu asker- çelerle yapılan başvuruların vicdani retçilerin kamu hiz- munda uygulanan cezai yaplik<br />
askıya alınmış durumda. işleme alındığı görünüyor. meti yapmak gibi bir zorun- tırımlar oldukça farklılıklar<br />
AB üyesi devletlerin hepsi, Keza Litvanya’da da benzer lulukları bulunmuyor. gösteriyor. Bütün bu konuvicdani<br />
ret hakkını askerlik bir durum söz konusu. Kamu hizmeti göreviyle ilgili larda, BM İnsan Hakları<br />
öncesi tanıyor olmasına kar- Bir çok AB devletinde vicdani bir diğer sorunsa, Almanya Komitesi’nin öngördüğü<br />
şın, Danimarka, Finlandiya, ret başvurusunun yapılabile- <strong>ve</strong> Danimarka hariç diğer uluslararası standartlara he-<br />
Al man ya, Hol lan da <strong>ve</strong> ceği zamanlar sınırlı tutulu- devletlerin tümünde bu zo- nüz ulaşılmış değil. Yalnızca<br />
İs<strong>ve</strong>ç’teyse bu hak askerlik yor <strong>ve</strong> belirtildiği üzere, bir runlu görevin askerlik hiz- birkaç AB devleti vicdani<br />
hizmeti sırasında <strong>ve</strong> sonra- çoğunda bu hak yalnızca as- metinden daha uzun olması; rettin herhangi bir zamanda<br />
sında da öne sürülebiliyor. keri hizmet öncesi iddia edi- hatta bazılarında, oldukça ya pılabileceğini öngörür-<br />
Bu da, <strong>Avrupa</strong> Parlamen- lebiliyor. Öte yandan, başvu- uzun olması. Özellikle, Kıb- ken, yalnızca üç tanesinde<br />
to’sunun 2006’da üye dev- ruların belli bir zaman dili- rıs, Estonya, Yunanistan <strong>ve</strong> profesyonel askerler bu hakletlerden<br />
vicdani retle ilgili minde yapılması gerektiğine Finlandiya’da zorunlu hiz- tan faydalanabilmekte. Vicdüzenlemelerde<br />
istenilen dair sınırlamalar da söz ko- metin uzunluğu dikkat çekici dani ret gerekçeleri <strong>ve</strong><br />
standartlara bu devletlerde nusu; bu da vicdani ret hak- nitelikte. Bazı nedenlerden vicdani rettin kapsamı hakulaşıldığını<br />
gösteriyor. Öte kının kullanılma alanını da- ötürü vicdani ret başvurusu kında yasalarda açık ifadeyandan<br />
Almanya, Hollanda raltıcı nitelikte. Askeri hizmet kabul edilmeyenler, özellikle lerle düzenlenmeler olma<strong>ve</strong><br />
Birleşik Krallık’ta vicdani yerine sunulan zorunlu ka- Yunanistan’da, zorunlu hiz- dığındaysa, vicdani ret talepret<br />
hakkını, profesyonel as- mu hizmetiyle ilgili AB dev- met yerine sıklıkla açılan so- leri geri çevrilebiliyor; Yunakerler<br />
dahi öne sürebil- letleri arasında oldukça fark- ruşturmalar ya da tutuklan- nistan <strong>ve</strong> Estonya’da sıklıkla<br />
mekte. Bu devletlerdeki dü- lı uygulamalar söz konusu. malarla karşılaşabiliyor. görüldüğü gibi. Yine de, Birzenlemeler,<br />
daha kapsayıcı Almanya, vicdani retle ilgili Finlandiya’daysa zorunlu ka- liğin vicdani reddin bir hak<br />
nitelikte.<br />
uygulamada gerek zaman mu hizmetinin uzunluğu (13 olarak tanınması <strong>ve</strong> sınırları-<br />
Birlik üyesi devletlerin tama- sınırlaması yapmaması, ge- ay) nedeniyle her yıl onlarca nın genişletilmesi konusunmının<br />
vicdani ret hakkını ta- rekse profesyonel askerlere dava görülüyor <strong>ve</strong> hapis ce- daki duruşu <strong>ve</strong> <strong>Avrupa</strong> Parlanıması,<br />
bu ülkelerde herke- dahi bu hakkı tanımasına kar- zaları görülüyor. Finlan- mento’sunun bu konudaki<br />
sin vicdani ret hakkı kullana- şın, mecburi kamu hizmeti diya’daki Vicdani Retçiler çalışmaları, mevcut düzenlebileceği<br />
anlamına gelme- konusunda sıkı düzenleme- Birliği’nin açıklamalarına gö- melerin daha da ilerlemekte.<br />
Daha açık bir şekilde lere sahip. Kamu hizmeti da- re, her yıl bu sebeple hapis tileceğini düşündürüyor.<br />
ifade etmek gerekirse, vic- hil olmak üzere tamamen ret cezası alan kişi sayısı 60 ila<br />
dani ret hakkını kullanmak mümkün değil; ayrıca, kamu 80 arasında.
içtimaiyat<br />
Noel<br />
Erbil ERTÜRK<br />
Noel, her ne kadar farklı çağ- gın kutlaması. Hıristiyan ce- taraftan da yılbaşı kutlama- başını kutlayan ancak Hıristirışım<br />
<strong>ve</strong> farklı içeriklerle de ol- maatinin İsa’nın doğum gü- larıyla iç içe geçmiş <strong>ve</strong> yan olmayan insanlar tarasa,<br />
belki de dünyanın en yay- nünü andığı bu özel gün, bir Noel’in seküler motifleri, yıl- fından da benimsenmiş.<br />
Etimoloji<br />
Türkçede Noel şeklinde ka- diği biliniyor. İngilizcede bu izlerinin sürülmesi mümkün. Latince Dies Natalis Solis<br />
bul görmesine rağmen, da- yortu için kullanılan Christ- Genel olarak, Noel, pagan Invicti (Yenilmez Güneşin Doha<br />
doğru bir ifadeyle Milat ya mas kelimesiyse, yine köke- dönemdeki -her ne kadar ba- ğumu) sloganıyla ölümsüzda<br />
Doğuş Yortusu olarak nin i La tin ceden alan Christ zı itirazlara sebebiyet <strong>ve</strong>rse leştirilmişti. İki etkinlik araanabileceğimiz<br />
bu bayramın (İsa) <strong>ve</strong> Mass (ayin) kelimele- de- kış festivalleriyle özdeş- sındaki bu ilişkiyi kanıt sayı-<br />
Türkçenin kelime dağarcığı- rinin birleşiminden oluşuyor leştiriliyor. Kış festivali olarak labilecek tarihsel belgelerin<br />
na Fransızcadan geçmiş ol- <strong>ve</strong> anlamsal olarak İsa’nın kutlansa da, esasen 21 ara- azlığına rağmen, kolektif bimasının<br />
etkisini görüyoruz. Ayinine tekabül ediyor. lıkta günlerin yeniden uza- linçte böyle bir süregelişe<br />
Fransızcada Noël olarak ge- Her Hıristiyan bayramında ol- maya başlamasını, başka bir inanmak son derece makul<br />
çen sözcüğün, Latince nata- duğu gibi, Noel kutlamaları- deyişle gün doğumunu (sol- gözüküyor.<br />
lis (doğum) kelimesinden gel- nın da pagan dönemde ayak stis) selamlayan bu etkinlik,
<strong>ATAUM</strong><br />
e-bülten<br />
Tarih(çe)<br />
Noel<br />
Erbil ERTÜRK<br />
Noel’in hangi ülkede hangi larken, bu günün aynı za- man da tek tipleştirilmeden rilmek isteniyor?), bazılarıytarihte<br />
kutlandığı, aynı za- manda İsa’nın doğum günü önce kullanılan takvim, yani sa ekim ayının daha makul olmanda<br />
Noel’in tarihçesini de olduğunu da düşünüyorlar. zamanı işaretleme ayrıcalığı, duğunu öne sürüyor. Yine<br />
anlamlandırma imkanı su- Hıristiyan aleminde kiliseler siyasal iktidarla doğrudan de, tarihin bu döneminde binuyor.<br />
Örneğin Katolik <strong>ve</strong> arasındaki bu tarih farkı, ilişkili bir olgu olarak göze reyin bu kadar merkezde ol-<br />
Protestan kiliseleri, Noel’i 24 Katoliklerin Jülyen <strong>ve</strong> Orto- çarpıyor.<br />
maması, İsa’nın doğum gü-<br />
Aralığı 25 Aralığa bağlayan doksların Gregoryen takvi- Gerçekteyse İsa’nın ne 24 nün ün saptanması çabalarıgece<br />
kutlarken, Ortodoks ki- me bağlı kalmasıyla anlamı- Aralık ne 6 Ocak ne de 31 n ın o dönemde kaleme alılisesi<br />
Noel ayinini 6 Ocak ge- nı buluyor. İznik Konsülü’nde Aralık gecesi doğduğuna da- nan metinlerdeki “domatescesi<br />
yapıyor. Öte yandan, Hı- birbirinden ayrışan iki yoru- ir kesin bir kanıt bulunmak- ler kızardığı” ya da “kuşlar<br />
ristiyan olmayan topluluklar, mun iki farklı takvim kullan- ta. Bazı kutsal metinler göç ettiği” zaman gibi tanımalgısal<br />
düzlemde neredeyse maya gitmesi, çok özel bir si- İsa’nın baharda doğduğunu lamalarla yetinmesini zorun-<br />
Noel’le iç içe girmiş bir şekil- yasi anlam yaşıyor. Moder- (bir başka pagan bayramı l u kı lıyor.<br />
de 31 Aralıkta yılbaşını kut- nizm öncesi, her şey gibi za- olan Paskalyayla mı birleşti-<br />
Ana motifler<br />
<strong>KASIM</strong> <strong>2011</strong><br />
Hıristiyanlığın en baştan beri dillerindeki şekliyle Santa yanlığın neden çok daha kut- ler olduğu görülüyor.<br />
köktenci bir tavır benimse- Claus’tur. Türkiye’de bilinen sal bir haleye sahip olan el- Noel ağacı kadar etkileyici<br />
memesi, Hıristiyanlığın hem en genel haliyle, iyi yürekli ma ağacını tercih etmek yeri- bir sentez örneği de, Noel<br />
teolojik düzeydeki kurgu- bir Antalyalı rahipten türedi- ne çam ağacını elmalarla süs- sofrasının vazgeçilmezi halisunda<br />
hem de gündelik pra- ği düşünülen hikayenin, leme yoluna gittiği sorunsalı, ne gelen hindi. Hindinin<br />
tikleri düzenlemede son de- İtalya <strong>ve</strong> Almanya <strong>ve</strong>rsiyon- özellikle kuzeyli halkların din Amerika kökenli bir hayvan<br />
rece eklektik bir tavır sergile- larında bölge sakinlerinin değiştirme sürecinde pratik olduğu <strong>ve</strong> 15. yüzyıla kadar<br />
mesine fayda sağlamış görü- kendi din adamlarını kayır- bir kolaylık sağlaması açıkla- <strong>Avrupa</strong>’da bilinmediği düşünüyor.<br />
Bu seçmecilik, kilise- ma eğiliminde olduğunu gö- masıyla bir nebze olsun an- nülürse, hindinin bugün Nonin<br />
pagan inanç dünyasının receğiz. Noel’le organik bağ lam buluyor. Öte yandan, Or- el imgesindeki baskın konupek<br />
çok öğesinden faydalan- içindeki bir diğer motif, Noel ta Çağ boyunca, İskandinav mu, oldukça şaşırtıcı. Yine<br />
masına yol açtığı gibi, Hıristi- ağacıdır. Pagan kültüründe, damarı ağır basan <strong>ve</strong> Hıristi- Noel’le özdeşleştirdiğimiz heyan<br />
sembollerin farklı mer- yaprak dökmeyen ağaçların yanlıkla çok zor barışan Ku- diye alıp <strong>ve</strong>rme alışkanlığı <strong>ve</strong><br />
kezlerde çok geniş marjlarla ölümsüzlüğü simgelediği dü- zey Batı Almanya’da Noel şe hi rleri ışıklı süslemelerle<br />
yeniden yorumlanmasına şünülerek hürmet gösterilen için hazırlanan piyeslerde, do natma geleneğinin, özelgöz<br />
yumulmasına da imkan çam ağacı, Mısır, Çin <strong>ve</strong> Ya- üzerine kutsal elmalar <strong>ve</strong> ha- likle modern zamanlarla birsağlıyor.<br />
Noel’in en çarpıcı hudi geleneklerinde de aynı mursuz ekmek asılan çam l ik te farklı bir niteliğe bürünimgesi,<br />
Noel Baba ya da batı çağrışımlara sahip. Hıristi- ağacı dekorunun çok popü- düğü iddia edilebilir.<br />
15<br />
Modern Noel<br />
Hıristiyan kiliseleri, pek çok kan motif Noel olmuştur. sa da büyük ölçüde 30’lu yıl- bi alış<strong>ve</strong>riş yaparken, Noel’<br />
konuda oldukça tutucu olsa- Özellikle ABD’de tam bir larda ki Coca Cola’nın rek- den önce yapılması gereken<br />
lar da, etkilerinin toplumun alış<strong>ve</strong>riş çılgınlığı halini alan lam kampanyasıyla alakalı perhiz genelde es geçiliyor.<br />
geniş kesimlerine yayılması- yortu, bunun da ötesinde, tü- olduğu söylenir. Başlangıçta Yine de ABD’nin tersine,<br />
na imkan <strong>ve</strong>recek fırsatları ketim toplumunun bazı sem- bu birlikteliğe onay <strong>ve</strong>ren ki- <strong>Avrupa</strong>’nın pek çok yerinde<br />
iyi değerlendirilirler. Tüketim bolleri kendi isteğine göre şe- lisenin, işin vardığı boyuttan Noel günü dükkanların katoplumu<br />
<strong>ve</strong> muhafazakar or- killendirme isteğiyle de karşı şikayetçi olduğu <strong>ve</strong> Noel’in palı olduğu <strong>ve</strong> Noel’in dinsel<br />
ta sınıfın tarihsel evliliği, kili- karşıya gelmiştir. Örneğin anlamının boşaltıldığını dü- anlamdaki saygınlığının külsenin<br />
üzerine atladığı fırsat- Noel kutlamaları <strong>ve</strong> Noel Ba- şündüğü biliniyor. Gerçekten türel erozyona karşı direnlardan<br />
biri olmuş <strong>ve</strong> bu sü- ba deyince akla kırmızının de, kendini Noel babayla öz- meye çalıştığı görülüyor.<br />
reçte de en çok ön plana çı- gelmesinin, tamamen olma- deşleştiren herkes çılgınlar gi-
Portre<br />
Nazlı AKGÜN<br />
Stefan Zweig<br />
Tüm ulusların fikir adamlarıyla savaşa karşı birlik olmak istiyordu fakat başaramadı. Hitler iktidarı insanları<br />
kamplara attı, Zweig <strong>ve</strong> birçok ünlünün kitaplarını meydanlarda yaktı. Nasyonal Sosyalistlerin Avusturya’yı da ele<br />
geçireceklerini anlayan Zweig, 1934’te ailesini de bırakarak önce İngiltere’ye göç etti. En son Brezilya'nın Petropolis<br />
şehrinde karar kılsa da Hitler’in dünya düzeninde kendine uygun bir vatan bulamayan Zweig, 1942’de intihar etti.<br />
Avusturyalı yazar Stefan Zwe- lendiren Zweig, gençliğin- sefe <strong>ve</strong> Edebiyat Bilimleri renen Zweig adını ilk olarak<br />
ig, 28 Ka sım 1881'de den itibaren tiyatro, şiir, öy- Fakültesi’ne girdi. 1902'de şiirleri <strong>ve</strong> çevirileriyle duyur-<br />
Viyana'da dünyaya geldi. Av- kü, roman <strong>ve</strong> biyografi ala- Neue Freie Presse'nin edebi- du. Gençlik yıllarında<br />
rupa kültürünün bütün n ın da önemli yapıtlar <strong>ve</strong>r- yat sayfalarında yazmaya Hofmannsthal <strong>ve</strong> Rilke’dan<br />
akımlarının birleştiği <strong>ve</strong> ke- miş, büyük bir kültür hazinesi başlayan Zweig, aynı yıl Paul etkilenerek yazdığı lirik şiirsiştiği<br />
bir kent olan Viyana, sunmuştur okurlarına. Verlaine, Baudelarie <strong>ve</strong> Eme- lerini “Gümüş Teller” <strong>ve</strong> “İlk<br />
Zweig’ın ge liş me sin de S tefan Zweig tari h <strong>ve</strong> edebi- li Verhaeren'in şiirlerini Al- Çelenkler” kitaplarında yaönemli<br />
bir yere sahipti. Bura- yat alanlarında öğrenim gör- mancaya tercüme etti. İngi- yımlayan Zweig, ikinci şiir kinın<br />
bilim, kültür <strong>ve</strong> sanat mesinin ardından on sekiz ya- lizce, Fransızca, İtalyanca, La- tabıyla Avusturya’nın en deortamını<br />
en iyi şekilde değer- şında Viyana <strong>Üni<strong>ve</strong>rsitesi</strong> Fel- tince <strong>ve</strong> Yunanca dillerini öğ- ğerli edebiyat ödüllerinden
<strong>ATAUM</strong><br />
e-bülten<br />
<strong>KASIM</strong> <strong>2011</strong><br />
Portre: Stefan Zweig<br />
Nazlı AKGÜN<br />
biri olan Bauernfeld Şiir<br />
Ödülü'ne layık görüldü.<br />
İnsanları <strong>ve</strong> dünyayı yakından<br />
tanımak isteyen Zweig,<br />
sık sık komşu ülkelere <strong>ve</strong> başka<br />
kıtalara seyahat ediyordu.<br />
1907-1909 yılları arasında<br />
Seylan, Gwaliar, Kalküta, Benores,<br />
Rangun <strong>ve</strong> Kuzey<br />
Hindistan'da bulunan Zweig,<br />
1911'de New York, Kanada,<br />
Panama, Küba <strong>ve</strong> Porto Riko’<br />
ya uzanan Amerika gezisini<br />
gerçekleştirdi. Bu seyahatlerin<br />
ardından <strong>Avrupa</strong>’ya dönen<br />
Zweig, burayı oldukça<br />
gelişmiş buldu. Kırk yıl süren<br />
barış sürecinde teknolojide<br />
büyük ilerlemeler kaydedilmiş,<br />
tüm <strong>Avrupa</strong>’da yeni buluşlar<br />
ortaya çıkmış, yeni keşifler<br />
yapılmıştı. Zweig'a göre<br />
<strong>Avrupa</strong> o kadar güçlenmişti<br />
ki, güçlenen devletlerin yayılma<br />
hırsı da bu güce paralel<br />
gelişmişti. Savaş yıllarında<br />
Romain Rolland ile sık sık<br />
mektuplaşan Zweig şöyle diyordu:<br />
"Sonsuz kurbanlarla<br />
bir zafer kazanılsa da, savaşa<br />
karşı savaşmak gerekir".<br />
İnsancıl <strong>ve</strong> uyumsuzlukları<br />
dengeleyen bir yapıya sahip<br />
olan Zweig polemiklere <strong>ve</strong> savaşlara<br />
her zaman karşıydı.<br />
Fikir çatışmalarından, bir fikrin<br />
zorla kabul ettirilmesinden<br />
hoşlanmıyor, politik kavgalardan<br />
kaçınıyordu. 1917’<br />
de savaşı körükleyenlere karşı<br />
tepkisini “Jeremias” adlı<br />
oyununda dile getirdi. Savaşın<br />
ardından Avusturya'ya dönerek<br />
Salzburg'a yerleşen<br />
Zweig burada Frederike Von<br />
Winternit ile evlendi. Kapuzinerberg'in<br />
yamacında,<br />
ağaçların arasında iki katlı<br />
bir e<strong>ve</strong> yerleştiler. Oldukça<br />
huzurlu olan bu evde geçirdiği<br />
yıllar Zweig'ın hayatında<br />
oldukça özel <strong>ve</strong> olağanüstüydü.<br />
İkinci Dünya Savaşı’<br />
na kadar önemli biyografi yapıtlarını,<br />
romanlarını <strong>ve</strong> öykülerini<br />
yazarak uzun yolculuklara<br />
çıktı. Zweig'ın ünü Londra’dan ayrılıp konferans kânsız!", "İngiltere'de Derin "Üç Büyük Usta: Balzac, Dic-<br />
o yıllarda dünyanın dört bir <strong>ve</strong> edebiyat söyleşileri için ön- Üzüntü!" <strong>ve</strong> "Sü<strong>ve</strong>yş Kanalını kens, Dostoyevski", 1925'te<br />
yanına yayılmakta, öyküleri, ce New York’a, sonra sırasıy- Hedef Alan Alman Hücumu, "Kendi İçinde Savaşanlar:<br />
biyografileri, denemeleri <strong>ve</strong> la Arjantin, Paraguay, <strong>ve</strong> Libya'da!" manşetli gazetele- Hölderlin, Kleist, Nietzsche",<br />
romanları sadece Amerika Brezilya’ya gitti. Aralıkta tek- ri gören Zweig, ümidini ta- 1928'de "Kendi Hayatının<br />
<strong>ve</strong> <strong>Avrupa</strong>'da değil Asya'da rar New York'a giden Zweig mamen kaybederek insanlı- Şiirini Yazanlar: Casanova,<br />
da büyük ilgi görmekteydi. burada "Amerigo-Tarihi Bir ğa olan inancını yitirir. 23 Stendhal, Tolstoy" isimli bi-<br />
Stefan Zweig tüm ulusların fi- Hatanın Öyküsü" adlı kitabı- Şubat 1942 sabahı, Hitler’in yografik incelemelerini yakir<br />
adamlarıyla savaşa karşı nı yazmaya başladı. Ardın- dünya düzeninde kendine uy- yımlamıştır. Bunların dışında<br />
birlik olmak istiyordu fakat dan Brezilya'nın Petropolis gun bir vatan bulamayan bağımsız kitaplar halinde<br />
başaramadı. Hitler iktidara şehrine yerleşen Zweig 1941 Zweig kendi isteğiyle hayata "Romain Rolland", "Fouché",<br />
geldikten birkaç ay sonra in- yılında "Brezilya Geleceğin <strong>ve</strong>da eder. Yatak odasına gi- "Marie Antoinette", "Marie<br />
sanlar kamplara atıldı, Zwe- Ülkesi"'ni, 1942 yılında ise ren polisler, sırtüstü yatan Stuart", "Erasmus", " Calvin'e<br />
ig <strong>ve</strong> birçok ünlünün kitapları savaş öncesi <strong>Avrupa</strong>'nın sos- Stefan Zweig <strong>ve</strong> elini onun Karşı Castellio", "Magellan"<br />
meydanda, herkesin gözleri yal <strong>ve</strong> kültürel hayatını öz- göğsüne koymuş olan eşi Eli- <strong>ve</strong> "Balzac" biyografileri de<br />
önünde teşhir tahtasında ya- lem le anlattığı "D ünün sabeth Charlotte'u bulurlar. mevcuttur. Stefan Zweig'ın<br />
kıldı. 1933 yılında iktidara Dünyası" isimli otobiyografik Devlet töreniyle Petropolis deneme tarzında yazdığı bir<br />
gelen Nasyonal Sosyalistle- eserini kaleme aldı. Ayrıca M ezarlığına gömülen Zweig, de "Yıldızın Parladığı Anlar" isrin<br />
Avusturya’yı da ele geçi- ölümünden kısa bir süre ön- öldüğünde arkasında sayısız miyle Türkçeye çevrilmiş min-<br />
receklerini anlayan Zweig ce eşiyle satranç oynaması- öykü, 400 civarı şiir, no<strong>ve</strong>lla- yatür biyografilerden oluşan<br />
1934’te ailesini de bırakarak nın akabinde yazmaya karar lar, romanlar, biyografiler, kitabı vardır. Bu eserlerinde<br />
İngiltere'ye göç etti. Dostları- <strong>ve</strong>rdiği" Bir Satranç Öyküsü" monografiler, denemeler, ti- Zweig, tarihsel kişilikleri <strong>ve</strong><br />
nın yardımıyla 1940'ta İngiliz isimli kitabında mevcut siste- yatro eserleri, menkıbeler <strong>ve</strong> dö nem le ri an lat ma da ki<br />
tabiiyetine geçen Zweig, bu- min insanlara hükmetmesini bir de libretto bırakmıştır. ustalığını eşsiz kültürüyle birrada<br />
ikinci eşi Charlotte Alt- anlatmıştır okurlarına. Stefan Zweig özellikle biyog- leştirerek okurlarına sun-<br />
mann ile evlendi. Fakat 1942'nin 14 Şubat günü r afi a lanında önemli eserler muştur.<br />
İngiltere'de de huzursuzdu. "Daha Fazla Direnmek İm- ortaya koymuştur. 1919'da<br />
17
Kasım'da <strong>Avrupa</strong><br />
BBC TV Yayınına Başlıyor (2 Kasım 1936)<br />
Pınar Dilan SÖNMEZ<br />
İnsanlar, kendi varlıklarının mu hizmetini, ticari amaçla- oldukça zor olacaktı. Reith, ulusal <strong>ve</strong> uluslararası alanda<br />
üretimini sağlasa da kendi rın önüne koyan <strong>ve</strong> ulusal her ne kadar öncelikli işinin enformasyonun önemli bir<br />
bilinçlerinden, dileklerinden kapsamlı, merkezileşmiş bir her zaman radyoculuk oldu- halkası oldu. Dünyanın pek<br />
bağımsız olacak şekilde kontrole bağlı bir anlayışı ğu na inanmışsa da televiz- çok yerindeki temsilcilikleri,<br />
yaşamları süresince belli iliş- öneren Reith, yüksek kaliteli yon alanında da yeni açılım- çalışanlarıyla birlikte bir ankilere<br />
girerler. Çoğunlukla standartlardaki programla- lara ön ayak olmak istedi <strong>ve</strong> lamda siyasal, ekonomik,<br />
Marx’a atfedilse de epey yay- rın geliştirilmesi gerektiğine i- bu alanda yapılan araştır- toplumsal olayların tespiti <strong>ve</strong><br />
gın kabul gören kanaate ba- nanıyordu. Bu kapsamda, ah- maları da takip etti. Nitekim aktarılmasında ciddi bir güç<br />
kılırsa, bu bağlamda toplu- laki değerlere -ki bundan ka- BBC de TV alanındaki elekt- elde etti. Medyanın dördünmun<br />
ekonomik yapısı her tür- sıt çoğunlukla dini değerler- ronik gelişmelerin etkileyici cü güç olarak nitelendirildilü<br />
ilişkinin <strong>ve</strong> toplumsal di- önem <strong>ve</strong>rilmesi gerektiği- hale gelmesiyle 2 Kasım ğini göz önünde bulundururçıktının<br />
temelini oluşturmak- ni <strong>ve</strong> özellikle 1927’deki 1936’da ilk düzenli TV yayı- sak, BBC’nin bunun çok<br />
ta; yasal <strong>ve</strong> siyasal üst yapı kamulaşmanın ardından si- nın açılışını yaptı. Britan- önemli bir örneği olduğu orda<br />
bu temel üzerinde yüksel- yasi baskılardan bağımsız ha- ya’nın İkinci Dünya Sava- tadır. Ne var ki, dördüncü<br />
mekte. Bir anlamda insanları reket edilmesinin gerekliliği- şı’na gireceği 1939’a kadar güçten kastımızın ne olduğu,<br />
dahası toplumu var eden iliş- ni vurguluyordu. Ne var ki, sürecek bu yayın hayatı bo- küresel dünyanın içinde bukiler<br />
ağı zaman içinde yöneticisi Kral tarafından y unca yapılan programlar, lunduğu rekabetçi koşullar,<br />
çeşitlenmiş <strong>ve</strong> gelişen tekno- atanan, parlamentoya karşı ma ga zin, ha ber ler <strong>ve</strong> karşılıklı bağımlılık ağları düloji,<br />
kurumlaşmalar <strong>ve</strong> bun- sorumlu olan bir kuruluşun si- belgeseller çerçe<strong>ve</strong>sinde şünülerek sorgulanmaya<br />
ların da ötesinde ulusal ya yasal anlamda bağımsızlığı- şekillendi. 1946’da yeniden açık. Dördüncü güç olarak<br />
da uluslararası ekonomik, si- nı koruyabilmesi hele hele yayın hayatına başlayan medya, insanların gözü, kuyasal,<br />
sosyal dinamiklerdeki de Britanya gibi küresel B BC, 19 54’te TV tekelini kay- lağı, ağzı mıdır; yoksa ekodönüşümle<br />
karşılıklı bağım- alanda etkisi olan <strong>ve</strong> bu et- betti <strong>ve</strong> ticari yayınlar başla- nomik, siyasal, ideolojik<br />
lılıkların artması gibi etken- kinliği tam da gücünü yitir- dı. Bugünün medya ağları amaç lara hizmet eden egelerle<br />
karmaşık bir yapı ka- meye başladığı bir dönemde içinde başı çeken yayın kuru- menlik rolleriyle ilişkili bir<br />
zanmış durumda. Özellikle sürdürmek isteyen bir ülkede luşlarından biri olarak BBC, araç mı? Belki de hepsi…<br />
20. yüzyılla birlikte başlayan<br />
bu hızlı teknolojik gelişimin<br />
en önemli taşlarından birini,<br />
radyolarla televizyonlar<br />
oluşturmakta; bu yeni odaklarsa<br />
kendi endüstriyel, siyasal,<br />
ekonomik <strong>ve</strong> sosyal<br />
alanlarını doğurmuşlar. Bu<br />
çerçe<strong>ve</strong>de gerek ulusal gerekse<br />
uluslararası alandaki<br />
faaliyetleriyle kitle iletişim<br />
alanında öncü sayılan BBC,<br />
ilk olarak akla gelen yayın kuruluşu.<br />
BBC, British Broadcasting<br />
Company Ltd. adıyla<br />
1922’de özel bir şirket olarak<br />
kuruldu. 1927’de kamu<br />
kuruluşu niteliği kazanarak<br />
parlamentoya karşı sorumlu<br />
hale getirilen yayın kuruluşunun<br />
yöneticileriyse Krallık<br />
tarafından atanmaya başladı.<br />
Kuruluşun kamulaşmasının<br />
ardından atanan ilk<br />
yöneticiyse John Reith oldu<br />
<strong>ve</strong> Reith, BBC tarihi açısından<br />
çok önemli bir rol oynadı. Ka-<br />
Georgios Papandreou (13 Şubat 1888- 1 Kasım 1968)<br />
20. yüz yı la sa vaş lar la, dreou’nun PASOK’u devral- yaset sahnesinin her alanın- halkasından bizzat etkileneişgallerle,<br />
siyasi çekişmelerle mış <strong>ve</strong> Papandreou ailesi ye- da yer almış dede Georgios cek <strong>ve</strong> yaşamı buna göre<br />
girmiş <strong>ve</strong> neredeyse yarım niden iş başına gelmişti. Tüm Papandreou… 1888’de şekillenecek olan Papanyüzyıl<br />
boyunca istikrarsızlık- ülkeyi kasıp kavuran ekono- Kaletzi’de doğmuş olan dreou, önce 1923’te Mytilini<br />
lar içinde yüzmüş bir ülkenin m i k k r i z l e b o ğ u ş a n Giorgos Papandreou, eğitim <strong>ve</strong>kili olarak parlamentoya<br />
tarihinin canlı tanıkları ola- Yunanistan’da henüz geçti- hayatına Atina <strong>Üni<strong>ve</strong>rsitesi</strong> girecek, hemen ardından da<br />
rak, halkın gözünde adeta ğimiz günlerde istifasını <strong>ve</strong>- Hukuk Fakültesi’nde başla- 1930-1932 yılları arasında<br />
ilahlaşmış Karamanlis <strong>ve</strong> rerek geri plana çekilmiş eski mış <strong>ve</strong> sonrasında Alman- Kral karşıtı, liberal Venizelos<br />
Papandreou aileleri sahip ol- başbakan, dışişleri bakanı <strong>ve</strong> ya’ya giderek yüksek lisan- hükümetinin Eğitim Bakanı<br />
dukları mirası kuşaktan ku- PASOK lideri, torun Giorgos sını burada tamamlamıştı. olarak görev yapacaktı. Kısa<br />
şağa aktararak bugün hala A. Papandreou; popülist, Almanya’da bulunduğu dö- bir süre sonraysa liberal par-<br />
Yunanistan siyasi hayatında retorik ustası, 1980’li yılların nem içinde siyasi faaliyetleri- tinin sol kanadından ayrılarol<br />
almaya devam ediyor. tek ismi <strong>ve</strong> PASOK’un kuru- ne başlamış, 1915’de Ege ra k 1935’de Demokratik Sos-<br />
2009’da yapılan genel se- c u s u , b a b a A n d r e a s Adaları valiliği göreviyle de yalist Parti’yi kuracak, ne var<br />
çimlerin ardından yönetimi Papandreou; nihayet yüzyı- siyasi kariyerine ilk adımı at- ki İtalyan <strong>ve</strong> Alman işgali,<br />
K a r a m a n l i s ’ i n Ye n i lın başlarından 1968’de öl- mıştı. Yunanistan’ı bekleyen onun başlattığı bu süreci sek-<br />
Demokrasisi’nden, Papan- düğü 1 Kasım gününe dek si- olaylar zincirinin her bir teye uğratacaktı. Metaxas dö-
<strong>ATAUM</strong><br />
e-bülten<br />
<strong>KASIM</strong> <strong>2011</strong><br />
Kasım'da <strong>Avrupa</strong><br />
Pınar Dilan SÖNMEZ<br />
19<br />
neminde tutuklanacak olan ğu arasındaki ideolojik çatış- meti, pek çok alanda önemli Birliği’nin yeniden çoğunlu-<br />
Papandreou, 2 yıllık bir masının, tek bir ülke içindeki reformlar gerçekleştirecek ğu elde etmesi olasılığının<br />
tutukluluğun ardından ha- tezahürüydü. Bu koşullar al- <strong>ve</strong> özellikle Papandreou’nun yüksekliğinden korkan mupisten<br />
kaçarak Kahire’ye gi- tında görevinden çekilen baş- büyük hassasiyete sahip ol- hafazakâr kesim, bu fikre bir<br />
de cek ti. İkinci Dün ya bakan, önce 1950’de kendi duğu “Eğitim” üzerinde türlü yanaşmayacak <strong>ve</strong> süreç<br />
Savaşı’nın sonuna gelindiği adını <strong>ve</strong>rdiği Georgios duracaktı. Bu arada Kıbrıs’ta de 1967 Darbesi’yle sonuç<strong>ve</strong><br />
nihayet işgal ordularının Papandreou Partisi’ni sonra patlak <strong>ve</strong>ren gelişmeler <strong>ve</strong> ül- lanacaktı. Albaylar Cunta-<br />
Yunanistan’dan çekilmeye da 1961’de yeni <strong>ve</strong> Yunanis- ke içinde yapılan reformların sı’nın ardından Georgios<br />
başladığı 1944’te Georgios tan tarihinde önemli bir yere Kral <strong>ve</strong> yanlılarının hoşuna Papandreou yaşamının son<br />
Papandreou, Ortadoğu’da sahip olan partiyi, Merkez gitmemesiyle ortaya çıkan günleri ev hapsinde geçecek<br />
sürgündeki koalisyon hükü- Birliği’ni kuracaktı. 1950’ler a n l a ş m a z l ı k , 1 9 6 5 ’ t e <strong>ve</strong> salı<strong>ve</strong>rilmesinin kısa bir sümetinin<br />
başbakanı olarak boyunca çeşitli pozisyonlar- Papandreou’nun Kral tara- re sonra da ölecektir. Ati-<br />
Yunanistan’a geri dönecekti. da <strong>ve</strong> genellikle de muhale- fından görevinden alınma- na’nın yarısından çoğunun<br />
Oysa onu bekleyen yeni <strong>ve</strong> fette kalmış olan eski başba- sıyla neticelenecekti. Ortaya katıldığı cenaze töreniniyse,<br />
zorlu bir dönem savaşın he- kan, 1963 genel seçimleriyle çıkan boşluk <strong>ve</strong> istikrarsızlı- diktatörlük yönetimine karşı<br />
men ertesinde ara <strong>ve</strong>rmeden birlikte oyların çoğunluğunu ğın çözümünün yeni bir ge- ilk büyük gövde gösterisi <strong>ve</strong><br />
başlamış <strong>ve</strong> ülke bir iç savaşa elde edecek <strong>ve</strong> yeniden baş- nel seçim olduğu hususunda tam anlamıyla bir direniş<br />
sürüklenmişti. Bu iç savaş ba kan olarak göre<strong>ve</strong> başla- ısrar eden Papandreou’nun olarak tarihe geçecekti.<br />
adeta Soğuk Savaş’ın iki blo- yacaktı. Merkez Birliği hükü- baskılarına rağmen, Merkez<br />
Nor<strong>ve</strong>ç’te AB’ye Üyelik Referandumu (28 Kasım 1994)<br />
Bugün yaşam standartlarının yapılan referandumda, Nor- önemli nedense, tamamıyla bildiğini yapmayı yeğleyen<br />
en iyi olduğu ülkelerden biri <strong>ve</strong>ç halkı, AB’ye “hayır” de- ekonomik faktörlere dayanı- <strong>ve</strong> fakat yine de Schengen <strong>ve</strong><br />
o la rak bi li nen Nor <strong>ve</strong>ç, miş <strong>ve</strong> ülkesinin birliğe girişi- yor. Bir defa Nor<strong>ve</strong>ç refah se- <strong>Avrupa</strong> Ekonomik Alanı üyesi<br />
İskandinav yarımadasında, ne izin <strong>ve</strong>rmemişti. Referan- viyesi oldukça yüksek bir ül- olarak AB direktiflerini kendi<br />
<strong>Avrupa</strong>’nın kuzey ucunda bu- dumdan çıkan sonucun be- ke olarak ekonomisini doğ- hukukuna yansıtmaya çalılunmakta.<br />
Dünya balıkçılık lirli <strong>ve</strong> geçerli nedenleri bu- rudan etkileyen balıkçılık sek- şarak tamamen birliğin dısektörünün<br />
merkezi olarak lunmaktaydı. En başta, yüz- törüyle doğal kaynaklarına şında da kalmayan Nor<strong>ve</strong>ç’<br />
görülen ülkede, zengin pet- yıllarca işgale uğramış <strong>ve</strong> ni- yönelik politikalarını kendi te en son Kasım 1994’te gerrol<br />
yatakları, doğalgaz, de- hayet 1905’te İs<strong>ve</strong>ç’ten ka- yararına belirlemek istiyor <strong>ve</strong> çekleşen referandumun da<br />
mir, bakır gibi doğal kaynak- zandığı bağımsızlığına ka- AB üyeliğinin özellikle ortak gösterdiği gibi, halk hala<br />
lar da çıkarılmakta. Jeopoli- vuşmuş bir ülke olarak balıkçılık politikası kapsa- AB’ye tereddütle yaklaşıyor.<br />
tik konumu da ülke toprakla- “bağımsızlık” kavramına bü- mında kendi çıkarlarını Özellikle 2009’da başlayan<br />
rının önemini arttıran bir un- yük önem atfediyor <strong>ve</strong> AB’ye zedeleyebileceğinden çeki- <strong>ve</strong> hala -üstelik büyüyereksur<br />
olarak karşımıza çıkar- üyelik dâhilinde bu bağım- niyor. Kaldı ki, Nor<strong>ve</strong>ç’te kişi devam eden krizle birlikte,<br />
ken bu durum doğal olarak s ızlığın zarar göreceğine b aş ın a düşen gelirin yüksek- bugün üyeliğe ilişkin yeni bir<br />
onun diğer devletlerle kur- inanıyordu. <strong>Avrupa</strong> ülkele- liği de göz önünde bulun- referandum yapılsa ülkede<br />
duğu ilişkileri de doğrudan riyle entegrasyonuna karşı duruluyor <strong>ve</strong> bu zenginliğin “hayır” diyenlerin oranının<br />
belirleyebilmekte. EFTA, ç ıkma makla birlikte -ki bu- 27 ülkeyle paylaşmanın pek geçtiğimiz yıllara oranla ar-<br />
NATO, CE, WTO gibi önemli n u n kanıtı EFTA’dır- asıl ola- de kolay olmadığına dikkat tacağı yönündeki haberler<br />
uluslararası örgütlere üye r ak AB idealinde somutlaşan çekiliyor. AB içinde, belirli ül- de, Nor<strong>ve</strong>ç’in AB’yi zorlaolan<br />
Nor<strong>ve</strong>ç, dünden bugü- bu sıkı merkezileşmeye yö- kelerin kendi çıkarları doğ- maya devam edeceğinin en<br />
ne, <strong>Avrupa</strong> Birliği’ni en çok nelik entegrasyon fikri, rultusunda empoze etmeye büyük göstergesi.<br />
zorlayan ülkelerden biri. AB Nor<strong>ve</strong>ç’i AB’den uzaklaş- çalışabileceği politikaları uyüyeliği<br />
için ilk kez 1972’de tırmıştı. İkinci <strong>ve</strong> belki de en gulamak yerine kendi doğru
20<br />
Sosyalistler Kaybetti<br />
Ceren DÖNMEZ<br />
<strong>KASIM</strong> <strong>2011</strong><br />
<strong>ATAUM</strong><br />
e-bülten<br />
Sosyalistler Kaybetti<br />
Ceren DÖNMEZ<br />
İspanya haritası, geçtiğimiz ki son İşçi Partisi’nin siyaset Senato’da hem de Kong- diyeyi kazanmıştı. Halkçı<br />
günlerde gerçekleşen genel sahnesinden bir anda düş- re’de kontrolü ele geçirmiş ol- Parti’nin yükselişi şüphesiz<br />
seçim sonuçları itibariyle ne- mesinin, kimi yankıları oldu. du. 2000’den bu yana en sosyalistlerin düşüşüyle paredeyse<br />
tümüyle muhafaza- İspanya demokrasi tarihinde çok oy alan sağcı lider Jose ralel biçimde gerçekleşti. A-<br />
kârların rengi olan maviyle hiçbir parti tek başına bün- Maria Aznar’ın da rekoru raştırmalara göre Sosyalist<br />
kaplanmış durumda. Bu ha- yesinde böylesine güç topla- böylece kırılmış oldu. Öyle İşçi Partisi (PSOE) oyların yüzrita,<br />
bir önceki seçimlerin ya- yamadı. Halkçı Parti oyların ki, 1982’de Felipe Gonza- de 28.68’ini alarak ancak<br />
pıldığı 2008’den oldukça yüzde 45.5 oranına denk ge- les’le Frankocu dönemin ar- 6.8 milyon seçmenin destefarklı.<br />
Katalunya <strong>ve</strong> Bask ül- len on milyondan fazla seç- dından alınan rekor bile aşıl- ğini kazandı. Bu, sosyalistlekesi<br />
hariç tüm ülkede, Halkçı menin oyunu aldı <strong>ve</strong> 350 san- dı. Partido Popular, bu başa- rin tarihindeki en kötü rekor<br />
Parti (Partido Popular) oyla- dalyeli mecliste 186 sandal- rısının temellerini geçtiğimiz olarak kayıtlara geçti.<br />
rın çoğunu alarak birinci par- ye kapmayı başardı. Bu so- Mayıs’ta yapılan yerel seçimti<br />
oldu. <strong>Avrupa</strong>’nın iktidarda- nuçla, Halkçı Parti, hem lerde atmış <strong>ve</strong> pek çok bele-<br />
Kaleler yıkıldı: Endülüs <strong>ve</strong> Katalunya<br />
PSOE’nin 19 yıldan beri ara- partili bu yeni meclisin daha sağ, sosyalist fiyasko” olarak cu dolaylı da olsa etkiliyor.<br />
lıksız destek aldığı Endülüs demokratik olduğu da seçim değerlendiriyor.<br />
Zapatero’nun yerini kim dolseçmenleri<br />
-Sevilla dışında- değerlendirmeleri arasında PSOE’nin son zamanlardaki duracak sorusu PSOE’nin<br />
bu defa tercihini büyük ölçü- dikkat çekiyor. Gerçekten de sağ tandanslı politikası <strong>ve</strong> AB gündeminde iktidar olmak<br />
de muhafazakârlardan yana bu sefer Kongre’de 13 farklı <strong>ve</strong> IMF karşısındaki kararsız kadar önem arz etmesine<br />
kullandı. Katalunya’daysa partinin yer alacak olması, tutumu nedeniyle büyük bir rağmen hala bir sonuca ula-<br />
Zapatero’dan şimdiye kadar İspanya tarihinde bir ilke de oy kaybı yaşandığı söylen- şılamadı. Parti içinde kongdesteğini<br />
hiç esirgemeyen işaret ediyor.<br />
mekle beraber, 1929’dan be- reye gidilmesi beklenen<br />
Katalan Sosyalist Partisi’nin Son iki genel seçim boyunca ri <strong>Avrupa</strong>’nın gördüğü en ko ngre seçimleri için, son dö-<br />
(PSC) desteğini çektiği çok sert bir muhalefet çizgisinde önemli ekonomik kriz nede- nemin konuşulan isimleri Runet<br />
biçimde görüldü: 25 san- olan <strong>ve</strong> eski başbakan Zapa- niyle yönetimdeki tüm parti- balcaba <strong>ve</strong> eski kadın savundalye<br />
11’e, yani 2008 seçim- tero <strong>ve</strong> kabinesini oldukça lerin iktidarı kaybettiği de bir ma bakanı Carme Chacon gilerindekinden<br />
de az bir sayı- zorlayan Halkçı Partinin ikti- başka iddia. Zira <strong>Avrupa</strong>’da bi isimler PSOE’de liderlik yaya<br />
düştü. 350 sandalyenin dar olmaya pek de çabuk bu or tamda aynı akıbeti ya- rışında. Bu yarış, partiden ko-<br />
323’ünü kaplayan iki parti- adapte olamayacağını ironik şamayan parti yok gibi. Par- puşlar olacağının da bir gösnin<br />
sandalye sayısıysa bu se- biçimde ifade eden çevreler, tinin içinde yaşanan geliş- tergesi.<br />
çimlerde 296’ya düştü, çok seçim sonuçlarını “mutlak meler de bu yönde bir sonu-<br />
Hiçbir zaman 'masaya yumruğunu vurmayan' başbakan<br />
Sakin görünüşüyle dikkati çe- manlara olan hoşgörüsüz sonra yaptığı açıklamadaysa gösterdi. “İspanya’nın <strong>ve</strong><br />
ken Halkçı Parti lideri Rajoy, tavrı <strong>ve</strong> sert ifadeleriyle gün- farklılıkların İspanya’yı güç- İspanyolların hizmetinde<br />
“utangaç, içine kapalı, gu- deme gelen müstakbel baş- lendirdiğini belirterek bir tür olacağım.”<br />
rurlu, hassas <strong>ve</strong> klasik bir bakan Rajoy’un, güçlü ikti- “yumuşak giriş” yapmaya ça- <strong>Avrupa</strong> çapında çeşitli thinkadam”<br />
olarak tanımlanıyor. dar döneminde İspanya’da l ış tı. “Mucizeler yaratmaya- thank değerlendirmelerin-<br />
Her ne kadar güçlü <strong>ve</strong> yoğun önem taşıyan bu gruplarla il- cağız” diyen Rajoy, ekono- deyse, İspanya’da esen <strong>ve</strong><br />
muhalefet döneminde İs- gili düşüncelerine ilişkin he- mik kriz, işsizlik, doğum p ek d e bekl enmedik bir sopanyol<br />
Meclisi çokça hara- nüz bir ipucuna rastlanmadı. oranlarının düşüklüğü gibi nuç olmayan bu sağcı rüzgâretli<br />
tartışmaya sahne olsa 2000 seçimlerinde Rajoy, hayati sorunların “hep bera- rın, yapılacak anayasal değida,<br />
Rajoy hiçbir zaman göçmenler için gelenek gö- ber” aşılması gerektiğini vur- şiklikler <strong>ve</strong> reformlarla çeliş-<br />
“yumruğunu masaya vuran” reneklere uyma taahhüdü öl- gularken, daha güçlü bir memesi <strong>ve</strong> İspanya’nın Avrupolitikacılardan<br />
olmadı. Ön- çütü getirmeye çalışan mo- İspanya yaratma özlemi için- pa’nın gerisinde kalmaması<br />
ceki seçim kampanyaların- deller üzerine çalışıyordu. de olduğunu seçim sonrası temennisi oldukça güçlü.<br />
da, göçmenlere <strong>ve</strong> Müslü- Şimdiki seçimlerden hemen söylemleriyle bir kere daha
<strong>Avrupa</strong>`nın<br />
Bayrakları<br />
Yiğit KÖSEOĞLU<br />
Malta<br />
Akdeniz’in engin mavilikleri Bu dönemde kullanılan bay- anılan bu haç, Malta Şövalarasında<br />
yer alan Malta, bü- rağa baktığımızda, ilk kez kır- yeleri döneminden beri kul- Malta, bu jesti karşılıksız bıyük<br />
bir ada olmamasına rağ- mızı <strong>ve</strong> beyaz renklerin bir lanılan önemli bir sembol ol- rakmamak adına nişanı baymen<br />
bulunduğu konum iti- bayrak üzerinde kullanıldığı- ması nedeniyle Malta halkı raklarına eklemiş. Bu haça<br />
bariyle her devirde çok n ı gö rmekteyi z. I. Roger’ın ta rafından da ulusal bir sim- yakından baktığımızda, etraönemli<br />
bir yere sahip oldu. ada için uygun gördüğü ge olarak görülmekte. fındaki VI harflerinin Kral<br />
Bu sebeple, tarihte birçok renkler belki ada halkı tara- Haça yakından bakıldığında, Georgo’u temsil ettiği anlakez<br />
imparatorluklar <strong>ve</strong> dev- fından dana önce benimsen- “V” şeklindeki kolların top- şılmakta. Ayrıca, haç üzerinletler<br />
tarafından işgale uğra- mişti <strong>ve</strong> yerel olarak da kul- lamda sekiz tane köşe oluş- de yer alan “For Gallantry”<br />
dı. Adanın tabiri caizse hare- lanılmaktaydı, fakat ilk kez turduğu görülüyor. İşte bu şe- ifadesi de “cesaret/ kahraketli<br />
siyasi hayatı, doğal ola- gerçek anlamda bir politik ki ller, sadakat, dindarlık, cö- manlık için” anlamını taşırak<br />
kullanılan bayrakları da oluşumun bayrağı olarak ka- mertlik, cesaret, onur, ölü- makta.<br />
etkiledi. Ama şu bir gerçek bul görmekteydi. Bu bayrak, mün küçük görülmesi, yokki,<br />
yıllar içinde değişen sade- kırmızı zemin üzerinde bulu- sul <strong>ve</strong> düşkünlere yardım <strong>ve</strong><br />
ce bayrağın şekli oldu. Bay- nan beyaz bir haçtan oluş- son olarak kiliseye olan bağrağın<br />
şimdilerde de kullanı- maktaydı.<br />
lılığı temsil etmekte. Aslında<br />
lan kırmızı <strong>ve</strong> beyaz renkleri<br />
bu haç, birçok <strong>Avrupa</strong> devleti<br />
yüzyıllar boyunca değişme-<br />
tarafından da farklı alanlarden<br />
aynı şekilde kaldı <strong>ve</strong> bu-<br />
da <strong>ve</strong> farklı anlamlar yüklegünlere<br />
kadar geldi. nerek kullanılmakta.<br />
Hikâyemiz, Sicilya Krallığı’<br />
nın (1130-1816) adayı ele<br />
geçirdiği 1194’ten daha ön- Malta Şovalyeleri’nin kullancesine<br />
uzanmakta, çünkü Si- dığı bayrak<br />
cilya Krallığı tarafından adaya<br />
yapılan ilk seferlerin 11. Ada, 1798’de Napoleon Boyüzyıl<br />
başlarında gerçekleş- naparte tarafından ele geçitiğini<br />
görüyoruz. Bu seferle- rildi. Fakat Fransızların adarin<br />
bayrak açısından öne- daki varlığı pek uzun sürme- Malta Haçı St. George haçı<br />
miyse, adaya sefer düzenle- di <strong>ve</strong> ada, 1800’de Birleşik<br />
yen Sicilya krallarından K ra llık’ı n topraklarına katıl- Bayrak 1943’te bir kez daha Malta, 21 Eylül 1964’te ba-<br />
I.Roger’ın (1031?-1101) dı. Yaşanan bu gelişme bay- değişikliğe uğradı. Sağda bu- ğımsızlığını ilan etti <strong>ve</strong> ba-<br />
1091’de Malta bölgesinin raktaki değişimi de berabe- lunan armada yaşanan de- ğımsızlığın ardından önceki<br />
renkleri olarak kırmızı <strong>ve</strong> rinde getirdi. 1875’e kadar ğişiklikle beraber armadaki bayraktaki armanın aynısı<br />
beyazı seçmesi. Kralın ömrü Malta şövalyelerinin bayra- beyaz haç çıkarıldı, zemin ay- birkaç farkla yeni bayrak<br />
adanın tamamının ele geçi- ğının sol üst köşesine Birleşik nı şekilde kalmakla beraber olarak kabul edildi. Bu derilmesine<br />
belki yetmedi, ama Krallık’ın bayrağının eklen- sol üst köşeye mavi bir zemin ğişliklerden ilki, haçın kırmızı<br />
biraz önce de bahsettiğimiz mesiyle oluşturulan bayrak üzerinde St. George haçı ek- bir şeritle çevrelenmesiyken,<br />
gibi Malta bayrağının asır- kullanıldı.<br />
lendi. Malta’nın İkinci Dünya ikinci değişiklik armanın diklarca<br />
kullanılacak renkleri-<br />
Savaşı sırasında sergilediği dörtgen bir şekle dönüşmesi<br />
nin belirleyicisi de I. Roger ol-<br />
cesaretinden ötürü Kral VI. oldu.<br />
du. Hemen belirtelim, kral ta-<br />
George tarafından 1942’de<br />
rafından bölgede bu iki ren-<br />
bir nişan olarak Malta halkıgin<br />
kullanılması ön görül-<br />
na bahşedilen bu haç, bumüşken,<br />
Sicilya Krallığı 1875’e kadar kullanılan bay- günkü bayrak üzerinde de<br />
hükümranlığı altında geçen rak<br />
sol köşede yer almakta.<br />
dönemde adada bu krallığın<br />
bayrağı olan, iki tarafta iki 1875’e gelindiğinde bayrak<br />
kartaldan <strong>ve</strong> ortada yer alan biraz değişikliğe uğrayacak,<br />
kırmızı-sarı şeritlerden olu- yeni bayrağın zemini önceşan<br />
bayrak kullanıldı. likle mavi olacaktı. Sol üstteki<br />
Birleşik Krallık bayrağı daha<br />
da büyüyecek, bayrağın<br />
sağ köşesineyse ortasında<br />
bir haç olan <strong>ve</strong> bugünkü Mal-<br />
Sicilya Krallığı’nın bayrağı<br />
ta bayrağının zemininden<br />
oluşan bir arma eklenecekti.<br />
Bu bayrak da 1943’te tekrar<br />
Bu bayrak yaklaşık dört yüz değişime uğrayacaktı.<br />
se ne ka dar kul la nıl dı.<br />
1530’da Malta adası, Kutsal<br />
Roma Germen İmparatoru V.<br />
Karl (1519-1556) tarafından<br />
bu adada 11. yüzyılın başlarından<br />
beri tarih sahnesinde 1875-1943 yılları arasında<br />
olan <strong>ve</strong> gene Malta adasında kullanılan bayrak<br />
kurumsallaşan, daha sonraları<br />
Malta Şovalyeleri (St. Je- Burada armanın içinde buluan<br />
<strong>ve</strong> Hospitalier şövalyeleri) nan haçtan da bahsetmek geolarak<br />
anılacak tarikata ba- rek; çünkü bu haç en az kırğışlandı<br />
<strong>ve</strong> böylece adada şö- mızı <strong>ve</strong> beyaz renkler kadar<br />
valyelerin yönetimi başlamış Malta adası tarihi için önem<br />
oldu.<br />
taşımakta. Malta haçı olarak<br />
Malta Bayrağı
BASINDA TÜRKİYE - AB<br />
İLİŞKİLERİNİN 50 YILI<br />
9 Kasım 2007'de Milliyet gazetesinde yayınlanan bu haber,<br />
<strong>ATAUM</strong> bünyesinde hazırlanan “Basında Türkiye-AB İlişkilerinin 50 Yılı“ (ed. Erdem Denk) başlıklı kitaptan alınmıştır.<br />
Türkiye-AB ilişkileri, çeşitli iniş-çıkışlara rağmen tarafların bir şekilde sürdürmekte kararlı göründükleri <strong>ve</strong> somut<br />
gelişmelerin çok ötesinde anlam yükledikleri bir süreç. Bu 50 yıllık sürecin kimisi unutulan kimisi de belleklerde yer eden<br />
halkalarının basının farklı kanatları tarafından nasıl haberleştirildiği de önemli. Zira yazılı basın, sadece tarihsel gelişmeleri<br />
bir bütünlük içinde değerlendirmek <strong>ve</strong> siyasal süreçlerin izini sürmek açısından değil, ilgili gelişmelerin yaşandıkları andaki<br />
algılanış <strong>ve</strong> yansıtılış şekillerini tespit etmek açısından da ziyadesiyle “öğretici” olabilir. Farklı dönemlerde farklı gelişmeler<br />
konusunda Türkiye’de oluşan farklı algıları çarpıcı bir şekilde tespit etme olanağı yaratacağı için...
<strong>Avrupa</strong><br />
Gündemi...<br />
<strong>ATAUM</strong><br />
e-bülten<br />
<strong>ATAUM</strong>-BİM (10-<strong>2011</strong>)<br />
bulmak isteyene not:<br />
sadece elektronik posta kutusunda bulunur...