12.04.2014 Views

72.Sayı - Orman ve Su İşleri Bakanlığı

72.Sayı - Orman ve Su İşleri Bakanlığı

72.Sayı - Orman ve Su İşleri Bakanlığı

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

T.C. Çevre <strong>ve</strong> <strong>Orman</strong> Bakanlığı<br />

Adına Sahibi <strong>ve</strong><br />

Genel Yayın Yönetmeni<br />

Prof. Dr. Hasan Z. SARIKAYA<br />

(Müsteşar)<br />

Yayın Koordinatörü<br />

En<strong>ve</strong>r KURGUN<br />

(EYD Başkanı)<br />

Yazı İşleri Müdürü<br />

Aycan SARGIN<br />

Haber Müdürü<br />

Sinan DELİDUMAN<br />

Redaksiyon<br />

Semih ŞEYDA<br />

Onur ORHAN<br />

M.Tamer ÇOBANOĞLU<br />

T.C. Çevre <strong>ve</strong> <strong>Orman</strong> Bakanlığı<br />

Eğitim <strong>ve</strong> Yayın Dairesi<br />

Başkanlığınca Hazırlatılmıştır.<br />

Grafik Tasarım - Baskı<br />

Başak Matbaacılık<br />

Kazım Karabekir Cad. Tuna İşhanı<br />

No:101/2-G İskitler / ANKARA<br />

Tel: (0312) 384 27 61<br />

www.basakmatbaa.com<br />

Yönetim Yeri <strong>ve</strong> Yazışma Adresi<br />

T.C. Çevre <strong>ve</strong> <strong>Orman</strong> Bakanlığı<br />

Eğitim <strong>ve</strong> Yayın Dairesi<br />

Başkanlığı<br />

Söğütözü Cad. No:14/E Kat:3<br />

Beştepe - ANKARA<br />

Tel: (0312) 207 51 91-92<br />

Faks: (0312) 207 51 09<br />

www.cevreorman.gov.tr<br />

Baskı Tarihi:<br />

30 Haziran 2008<br />

Dergide yer alan yazılardan<br />

doğacak her türlü sorumluluk<br />

yazı sahiplerine aittir.<br />

Dergimizin yeni bir sayısında tekrar birlikte olmanın mutluluğu<br />

içerisindeyim.<br />

Baş döndürücü bir hızla artan sanayi <strong>ve</strong> teknolojideki gelişmeler,<br />

bitmez tükenmez gibi görünen çevre değerlerinin<br />

hızla tükenmesi çevre konusunu dünya gündeminin<br />

ilk sıralarına yerleştirmiş, özellikle çevre kirliliğinin sınır<br />

tanımaz özellikte oluşu onu küresel bir sorun haline getirmiştir.<br />

Bu çerçe<strong>ve</strong>de, insanlığın daha yaşanabilir bir dünyaya sahip<br />

olması için gayret gösterenler, tartışmasız bir şekilde,<br />

çevre kavramının bütün insanlık için ortak bir değer olduğu<br />

konusunda birleşmişlerdir.<br />

Bu ortak varlığın; ırk, renk, sınıf <strong>ve</strong> sınır tanımaksızın tüm<br />

insanlığın sahip çıkması <strong>ve</strong> mutlak koruması gereken bir<br />

değer olduğu artık bütün dünya ülkelerinin de kabul ettikleri<br />

bir olgu olarak ortaya çıkmıştır.<br />

Artık biliniyor ki, yeryüzü kaynakları sınırsız değildir. Kaynakları<br />

sürdürülebilir bir şekilde kullanmadığımız, tabiata<br />

kendini yenileme fırsatı <strong>ve</strong>rmediğimiz sürece, hızla tükenecektir.<br />

Bunun sonucunda da, ekolojik denge bozulacak<br />

<strong>ve</strong> telafi edilemeyecek sonuçlar ortaya çıkacaktır.<br />

Unutmayalım; çevre geleceğimizdir <strong>ve</strong> gelecek kuşaklara<br />

bırakacağımız en büyük emanettir.<br />

Bir sonraki sayıda buluşmak dileğiyle…<br />

Prof. Dr. Hasan Zuhuri SARIKAYA<br />

Müsteşar


04<br />

İçindekiler<br />

ULUSAL SULAK ALAN<br />

KOMİSYONU<br />

ANKARA’DA TOPLANDI<br />

08<br />

12<br />

20<br />

7.ULUSLARARASI<br />

BOYA VE YARDIMCI<br />

MADDELER SANAYİ<br />

FUARI<br />

25<br />

SULAK ALANLARIMIZ<br />

AKŞEHİR EBER<br />

GÖLLERİ<br />

UYGULAMALI ÇEVRE<br />

EĞİTİMİ PROJESİ<br />

38<br />

2008 ORTAÖĞRETİM<br />

BİYOLOJİ DERS<br />

PROGRAMINA ÇEVRE<br />

KONULARININ<br />

ENTEGRASYONU<br />

32<br />

SU KAYNAKLARI<br />

YÖNETİMİ VE<br />

SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK<br />

2010 AVRUPA<br />

BİYOÇEŞİTLİLİK<br />

GÖSTERGELERİ<br />

(İNDİKATÖRLER)


44<br />

48<br />

SÜRDÜRÜLEBİLİR<br />

KALKINMA VE ÇEVRE<br />

49<br />

SU GİBİ...<br />

50<br />

17 ARALIK 2007<br />

ULUSLARARASI<br />

ORMANCILIK<br />

BENİMSENDİ<br />

54<br />

ÇEVRE İLE İLGİLİ<br />

ÇOK TARAFLI<br />

ANLAŞMALARIN<br />

GEÇMİŞİ VE İÇERİĞİ<br />

63<br />

ORMAN YOLUNDA<br />

EROZYONUN<br />

AZALTILMASI<br />

Ödüllü B U L M A C A<br />

60<br />

ÇEVRE VE ORMAN<br />

MÜFETTİŞLERİ<br />

DERNEĞİ<br />

8<br />

64<br />

4<br />

3<br />

9<br />

ANADOLU<br />

SÜRDÜRÜLEBİLİR<br />

KALKINMA AJANSI<br />

DERNEĞİ<br />

BULMACA


ULUSAL SULAK ALAN KOMİSYONU<br />

ANKARA’DA TOPLANDI<br />

TOPLANTIDA 4 SULAK ALANIN YÖNETİM PLANI VE<br />

7 SULAK ALANIN KORUMA BÖLGELERİNİN ONAYLANMASI<br />

DOĞA KORUMA AÇISINDAN TARİHİ BİR GELİŞME….<br />

<strong>Su</strong>lak alanlar yeryüzünün en hassas ekosistemleri<br />

olup, doğal yaşama habitatları olmalarının yanı<br />

sıra bulundukları bölgenin su rejimini garanti<br />

altına almaları, bölge <strong>ve</strong> ülke ekonomisine önemli<br />

katkılar sağlamları gibi birçok fonksiyon <strong>ve</strong> değerlere<br />

sahip olan doğal ekosistemlerdir.<br />

<strong>Su</strong>lak alanların korunması konusunda özel bir sözleşme<br />

olan “Ramsar Sözleşmesi” İran’ın Ramsar Kentinde<br />

1971 yılında imzaya açılmış <strong>ve</strong> ülkemiz “Özellikle <strong>Su</strong><br />

Kuşları Yaşama Ortamı Olarak Uluslararası Öneme<br />

Sahip <strong>Su</strong>lak Alanların Hakkında Sözleşme”yi (Ramsar<br />

Sözleşmesi), 3958 sayılı Kanunla uygun bularak,<br />

17.05.1994 tarih <strong>ve</strong> 21937 sayılı Resmi Gazete’de yayımlayarak<br />

sözleşmeye taraf olmuştur.<br />

Ülkemiz Ramsar Sözleşmesine taraf olarak, sınırları<br />

içerisindeki tüm sulak alanların korunmasını <strong>ve</strong> akılcı<br />

kullanılmasını uluslararası düzeyde taahhüt etmiştir.<br />

Sözleşmenin ulusal düzeyde uygulamasına yönelik,<br />

uluslararası öneme sahip olsun <strong>ve</strong>ya olmasın tüm sulak<br />

alanların korunması, geliştirilmesi <strong>ve</strong> bu konuda<br />

görevli kurum <strong>ve</strong> kuruluşlar arasında işbirliği <strong>ve</strong> koordinasyon<br />

esaslarını belirlemek üzere 30 Ocak 2002<br />

tarihinde yayımlanan <strong>ve</strong> daha sonra revize edilen “<strong>Su</strong>lak<br />

Alanların Korunması Yönetmeliği” 17 Mayıs 2005<br />

tarih <strong>ve</strong> 25818 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak<br />

yürürlüğe girmiştir.<br />

Ramsar Sözleşmesi çerçe<strong>ve</strong>sinde, ulusal sulak alan politika<br />

<strong>ve</strong> stratejilerini belirlemek, sulak alanlarla ilgili<br />

sorunların çözümüne yönelik kararlar almak <strong>ve</strong> uy-<br />

04 Çevre <strong>ve</strong> İnsan 2008/1 Sayı:72


gulanmasını sağlamak için, <strong>Su</strong>lak Alanların Korunması<br />

Yönetmeliği ile Ulusal <strong>Su</strong>lak Alan Komisyonu<br />

(USAK) kurulmuştur. Görevleri, Çalışma Usul <strong>ve</strong><br />

Esasları Yönetmeliğin Beşinci Bölümü ile belirlenen<br />

komisyon, Bakanlık Müsteşarı’nın <strong>ve</strong>/<strong>ve</strong>ya Müsteşar<br />

Yardımcısının Başkanlığında; Doğa Koruma <strong>ve</strong> Milli<br />

Parklar Genel Müdürü, Tarım <strong>ve</strong> Köyişleri Bakanlığı<br />

Koruma <strong>ve</strong> Kontrol Genel Müdürü, Devlet <strong>Su</strong> İşleri<br />

Genel Müdürü, Kültür <strong>ve</strong> Turizm Bakanlığı Kültür<br />

Varlıkları <strong>ve</strong> Müzeler Genel Müdürü, Özel Çevre<br />

Koruma Kurumu Başkanı, Ankara Üni<strong>ve</strong>rsitesi Ziraat<br />

Fakültesinden Prof. Dr. Serap Polatsu, Hacettepe<br />

Üni<strong>ve</strong>rsitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümünden Prof.<br />

Dr. Sedat Yerli ile Doğa Derneği <strong>ve</strong> Kuş Araştırmaları<br />

Derneği olmak üzere toplam 10 üyeden oluşmaktadır.<br />

Sekretaryası Doğa Koruma <strong>ve</strong> Milli Parklar Genel<br />

Müdürlüğü <strong>Su</strong>lak Alanlar Şubesi Müdürlüğü tarafından<br />

yürütülen söz konusu komisyon 27 Mart 2008<br />

tarihinde Ankara’da Çevre <strong>ve</strong> <strong>Orman</strong> Bakanlığı Müsteşarı<br />

Prof. Dr. Hasan Z. Sarıkaya başkanlığında toplanarak,<br />

uluslararası öneme sahip 4 sulak alanın yönetim<br />

planı <strong>ve</strong> 7 sulak alanın koruma bölgelerini onaylayarak,<br />

doğa koruma açısından tarihi bir gelişmeye imza attı.<br />

Toplantıda;<br />

1- Akşehir-Eber Gölleri <strong>Su</strong>lak Alan Yönetim Planı,<br />

2- Yumurtalık Lagünü <strong>Su</strong>lak Alan Yönetim Planı,<br />

3- Kızılırmak Deltası <strong>Su</strong>lak Alan Yönetim Planı,<br />

4- Eğirdir Gölü <strong>Su</strong>lak Alan Yönetim Planı ile,<br />

Salda Gölü (Burdur)<br />

Eğirdir Gölü (Isparta)<br />

Urfa-Birecik Gölü (Şanlıurfa)<br />

Marmara Gölü (Manisa)<br />

Ereğli Sazlıkları (Konya-Karaman)<br />

Göksu Deltası Tampon Bölge değişikliği (Mersin)<br />

İzmit Körfez <strong>Su</strong>lak Alanı (Kocaeli)<br />

Koruma bölgeleri onaylanarak uygulamaya aktarıldı.<br />

Toplantıda aşağıdaki kararlar alınmıştır:<br />

1. <strong>Su</strong>lak Alanların Korunması Yönetmeliği hükümleri<br />

kapsamında <strong>ve</strong> Ramsar Yönetim Planlaması Rehberi<br />

esas alınarak hazırlanan Akşehir-Eber Gölleri Yönetim<br />

Planının onaylanmasına <strong>ve</strong> 12 Eylül 2007 tarih <strong>ve</strong><br />

13-2007/2 karar No’lu Ulusal <strong>Su</strong>lak Alan Komisyonu<br />

Toplantısında onaylanan Koruma Bölgesi sınırları ile<br />

birlikte bir bütün olarak kabul edilmesi <strong>ve</strong> uygulanmasına<br />

oy birliği ile,<br />

2. <strong>Su</strong>lak Alanların Korunması Yönetmeliği hükümleri<br />

kapsamında <strong>ve</strong> Ramsar Yönetim Planlaması Rehberi<br />

esas alınarak hazırlanan Yumurtalık Lagünü Yönetim<br />

Planının onaylanmasına <strong>ve</strong> 12 Eylül 2007 tarih <strong>ve</strong><br />

13–2007/2 karar No’lu Ulusal <strong>Su</strong>lak Alan Komisyonu<br />

Toplantısında onaylanan Koruma Bölgesi sınırları ile<br />

birlikte bir bütün olarak kabul edilmesi <strong>ve</strong> uygulanmasına<br />

oy birliği ile,<br />

3. <strong>Su</strong>lak Alanların Korunması Yönetmeliği hükümleri<br />

kapsamında <strong>ve</strong> Ramsar Yönetim Planlaması Reh-<br />

2008/1 Sayı:72 Çevre <strong>ve</strong> İnsan<br />

05


Kanunun ilgili hükümleri çerçe<strong>ve</strong>sinde<br />

cezai yaptırımlar uygulanacağı<br />

hükme bağlanmıştır.<br />

Ulusal gü<strong>ve</strong>nlik <strong>ve</strong> strateji açısından<br />

önemleri nedeniyle Eğirdir Dağ<br />

Komando Okulu <strong>ve</strong> diğer askeri tesislerin<br />

bulunduğu özel hüküm alanları<br />

için sulak alana ekolojik herhangi<br />

bir etkisi olabilecek faaliyetler söz<br />

konusu olduğunda, Çevre <strong>ve</strong> <strong>Orman</strong><br />

Bakanlığı’nın ilgili birimleriyle eş<br />

güdüm oluşturulacaktır. Bunun dışında<br />

stratejik öneme sahip askeri<br />

alanlar olarak kullanılmaya devam<br />

edecektir.<br />

beri esas alınarak hazırlanan Kızılırmak Deltası Yönetim<br />

Planının onaylanmasına, Tarım <strong>ve</strong> Köyişleri<br />

Bakanlığı’nın önerilerinin plan raporuna eklenmesine<br />

müteakip uygulanmasına,<br />

4. <strong>Su</strong>lak Alanların Korunması Yönetmeliği hükümleri<br />

kapsamında <strong>ve</strong> Ramsar Yönetim Planlaması Rehberi<br />

esas alınarak hazırlanan Eğirdir Gölü Yönetim Planının<br />

onaylanmasına <strong>ve</strong> Koruma Bölgesi sınırları ile<br />

birlikte bir bütün olarak kabul edilmesi <strong>ve</strong> uygulanmasına<br />

oy birliği ile,<br />

5. <strong>Su</strong>lak Alanların Korunması Yönetmeliği hükümleri<br />

kapsamında Ulusal <strong>Su</strong>lak Alan Komisyonu (USAK)<br />

teknik çalışma grubu tarafından 03–04 Ekim 2007<br />

tarihinde belirlenen Eğirdir Gölü <strong>Su</strong>lak Alan Koruma<br />

Bölgesi sınırlarının (Ek–1) oy birliği ile onaylanmasına,<br />

Doğa Derneği tarafından önerilen ek koruma<br />

bölge sınırlarının bir sonraki komisyon toplantısında<br />

görüşülmesine <strong>ve</strong> aşağıda belirtilen şartlar çerçe<strong>ve</strong>sinde<br />

yürürlüğe girmesine;<br />

<strong>Su</strong>lak Alanların Korunması Yönetmeliği’nin Ek-1<br />

<strong>ve</strong> Ek-2 listelerinde yer alan, daha önce kurulmuş<br />

tesislerin İl Çevre <strong>ve</strong> <strong>Orman</strong> Müdürlüğü’nce tespitlerinin<br />

yapılarak, 2872 sayılı Çevre Kanunu ile ilgili<br />

yönetmelik hükümlerinin faaliyetlerine devam etmesi,<br />

yerine getirmeyenlerin yasa <strong>ve</strong> yönetmeliklerde belirtilen<br />

süre içerisinde faaliyetlerine son <strong>ve</strong>rilerek, daha<br />

uygun bölgelere yönlendirilmesi,<br />

Bu bölgede bundan sonra <strong>Su</strong>lak Alanların Korunması<br />

Yönetmeliği’nin Ek-2 listesinde yer alan yeni bir<br />

faaliyet gerçekleştirmek istenirse, İl Çevre <strong>ve</strong> <strong>Orman</strong><br />

Müdürlüğü aracılığıyla, Doğa Koruma <strong>ve</strong> Milli Parklar<br />

Genel Müdürlüğü haberdar edilerek uygun yer seçimine<br />

karar <strong>ve</strong>rilmesi, aksi taktirde 2872 sayılı Çevre<br />

6. <strong>Su</strong>lak Alanların Korunması Yönetmeliği<br />

kapsamında Ulusal <strong>Su</strong>lak<br />

Alan Komisyonu (USAK) teknik çalışma<br />

grubu tarafından 27–29 Aralık 2007 tarihlerinde<br />

belirlenen Yeşilırmak Deltası <strong>Su</strong>lak Alan Koruma<br />

Bölgesi sınırları çalışmasının yağışlı mevsimde yapılması<br />

<strong>ve</strong> çalışma esnasında bölgedeki bir çok noktaya<br />

girilememesi <strong>ve</strong> çalışma esnasında tarım alanlarının su<br />

altında kalması nedenleriyle yağışlı mevsimin sonunda<br />

çalışmanın tekrarlanmasına oy birliği ile,<br />

7. <strong>Su</strong>lak Alanların Korunması Yönetmeliği kapsamında<br />

Ulusal <strong>Su</strong>lak Alan Komisyonu (USAK) teknik çalışma<br />

grubu tarafından 19–20 Eylül 2007 tarihlerinde<br />

belirlenen Salda Gölü <strong>Su</strong>lak Alan Koruma Bölgesi sınırlarının<br />

(Ek–2) oy birliği ile onaylanarak yürürlüğe<br />

girmesine, Doğa Derneği tarafından önerilen ek koruma<br />

bölge sınırlarının bir sonraki komisyon toplantısında<br />

görüşülmesine;<br />

8. <strong>Su</strong>lak Alanların Korunması Yönetmeliği kapsamında<br />

Ulusal <strong>Su</strong>lak Alan Komisyonu (USAK) teknik<br />

çalışma grubu tarafından 08–09 Ekim 2007 tarihinde<br />

belirlenen Urfa-Birecik Gölü <strong>Su</strong>lak Alan Koruma<br />

Bölgesi sınırlarının (Ek–3) oy birliği ile onaylanarak<br />

yürürlüğe girmesine, Doğa Derneği tarafından önerilen<br />

ek koruma bölge sınırlarının bir sonraki komisyon<br />

toplantısında görüşülmesine;<br />

9. <strong>Su</strong>lak Alanların Korunması Yönetmeliği kapsamında<br />

Ulusal <strong>Su</strong>lak Alan Komisyonu (USAK) teknik<br />

çalışma grubu tarafından 20–21 Kasım 2007<br />

tarihinde belirlenen Gölmarmara Gölü <strong>Su</strong>lak Alan<br />

Koruma Bölgesi sınırlarının (Ek–4), toplantı tarihi<br />

itibariyle 20 gün içerisinde Devlet <strong>Su</strong> İşleri Genel<br />

Müdürlüğü’nden Komisyon Sekretaryasına bir itiraz<br />

olmaması durumunda oy birliği ile yürürlüğe girmesine,<br />

itiraz olması durumunda bir sonraki Komisyon<br />

toplantısında görüşülmesine;<br />

06 Çevre <strong>ve</strong> İnsan 2008/1 Sayı:72


10. <strong>Su</strong>lak Alanların Korunması Yönetmeliği kapsamında,<br />

Ulusal <strong>Su</strong>lak Alan komisyonu (USAK) teknik<br />

çalışma grubu tarafından 28–29 Ağustos 2007 tarihinde<br />

belirlenen Ereğli Sazlıkları <strong>Su</strong>lak Alan Koruma<br />

Bölgesi sınırlarının (Ek–5) oy birliği ile onaylanarak<br />

yürürlüğe girmesine;<br />

11. USAK’ın 12.10.2004 tarihli toplantısında onaylanarak<br />

yürürlüğe giren Göksu Deltası <strong>Su</strong>lak Alan<br />

Koruma Bölgelerinden Tampon Bölgesi sınırlarının,<br />

Mersin İdare Mahkemesinin 21.07.2006 tarih <strong>ve</strong><br />

E.2005/1088, K.2006/I338 sayılı karar ile iptal edilmiş<br />

olup, Tampon Bölge sınırının tekrar belirlenmesi<br />

gereği ortaya çıkmıştır. Bu kapsamda 27 Kasım 2007<br />

tarihinde Ulusal <strong>Su</strong>lak Alan Komisyonu (USAK) teknik<br />

çalışma grubu tarafından belirlenen Göksu Deltası<br />

Tampon Bölge sınırları değişikliğinin (Ek–6) oy<br />

birliği ile onaylanarak yürürlüğe girmesine;<br />

12. <strong>Su</strong>lak Alanların Korunması Yönetmeliği kapsamında<br />

Ulusal <strong>Su</strong>lak Alan Komisyonu (USAK) teknik<br />

çalışma grubu tarafından 07 Şubat 2008 tarihinde<br />

belirlenen İzmit Körfez <strong>Su</strong>lak Alanı Koruma Bölgesi<br />

sınırlarının (Ek–7) oy birliği ile onaylanarak aşağıda<br />

belirtilen şartlar çerçe<strong>ve</strong>sinde yürürlüğe girmesine;<br />

Tampon Bölge sınırları içinde gerçekleşecek tüm<br />

faaliyetler; yürürlükteki imar planları göz önünde bulundurularak,<br />

Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanlığı<br />

<strong>ve</strong> Çevre <strong>ve</strong> <strong>Orman</strong> Bakanlığı Doğa Koruma <strong>ve</strong> Milli<br />

Parklar Genel Müdürlüğü’nce koordineli olarak değerlendirilecektir.<br />

13. <strong>Su</strong>lak alanlarla ilgili kurum <strong>ve</strong> kuruluşlar arasında<br />

iletişim <strong>ve</strong> işbirliği imkanlarını güçlendirmek, eğitim<br />

<strong>ve</strong> kapasite geliştirme çalışmaları yürütmek, sulak<br />

alanlarla ilgili <strong>ve</strong>ri tabanı oluşturmak <strong>ve</strong> ilgililerin<br />

kullanımına sunmak, sulak alan yönetim planlama <strong>ve</strong><br />

Ulusal <strong>Su</strong>lak Alan Komisyonu çalışmalarına teknik<br />

destek sağlamak üzere, bir Ulusal <strong>Su</strong>lak Alan Merkezi<br />

kurulması fikri Ulusal <strong>Su</strong>lak Alan Komisyonuna sunulmuş<br />

olup, merkezin kuramsal <strong>ve</strong> finansal yapısı <strong>ve</strong><br />

sürdürülebilirliğinin tanımlanmasına yönelik çalışmaların<br />

sürdürülmesine; çalışmaların tamamlanmasını<br />

müteakip konunun komisyonda değerlendirilmesine,<br />

oy birliği ile karar <strong>ve</strong>rilmiştir.<br />

2008/1 Sayı:72 Çevre <strong>ve</strong> İnsan<br />

07


7. Uluslararası Boya <strong>ve</strong> Yardımcı Maddeler Sanayi Kongresi<br />

Boya <strong>ve</strong> Yardımcı Maddeler Sanayi Fuarı<br />

Mehmet BOCAL<br />

Çevre <strong>ve</strong> <strong>Orman</strong> Uzman Yardımcısı<br />

Çevre Yönetimi Genel Müdürlüğü Kimyasallar Yönetimi Dairesi Başkanlığı<br />

TMMOB Kimya Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi<br />

organizasyonunda 7.si düzenlenen “Uluslararası<br />

Boya <strong>ve</strong> Yardımcı Maddeler Sanayi Kongresi <strong>ve</strong><br />

Fuarı/ BOYA 2008”, 10–12 Nisan 2008 tarihlerinde<br />

İstanbul’da Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre <strong>ve</strong> Sergi<br />

Sarayı’nda gerçekleştirilmiştir. Ana teması “Çevre<br />

Dostu Boya Teknolojileri” olarak belirlenen BOYA<br />

2008 Kongresi’nin gayesi; boya <strong>ve</strong> yardımcı hammaddeleri,<br />

üretim <strong>ve</strong> kontrol ekipmanları gibi konularda<br />

en güncel bilimsel araştırma sonuçlarının, teknolojilerin<br />

<strong>ve</strong> ürünlerin uluslararası <strong>ve</strong> yerel katılımcılara aktarılacağı<br />

bir bilgi platformu oluşturmaktır.<br />

kirliliğine ilişkin problemlerinin de başlıca kaynağı<br />

olarak görülen kimyasalların olumsuz etkileri ile karşılaşılması<br />

sonrası, bu etkilerin giderilmesi yönünde<br />

yapılan çevresel harcamalar <strong>ve</strong> sağlık harcamalarının<br />

da oldukça maliyetli olduğunu ifade etti.<br />

Genel Müdür Prof. Dr. Akça ayrıca, sanayileşmeyi<br />

sağlarken çevre <strong>ve</strong> insan sağlığının korunmasını da<br />

kapsamına alan sürdürülebilir kalkınma kavramının <strong>ve</strong><br />

uygulamasının öneminden <strong>ve</strong> etkin çevre yönetiminin<br />

sağlanmasını teminen alınacak tedbirlerin bilgi <strong>ve</strong> deneyimin<br />

paylaşılması ile daha sağlıklı olarak belirlene-<br />

Söz konusu kongrede Çevre Yönetimi Genel Müdürün<br />

Prof. Dr. Lütfi Akça Çevre <strong>ve</strong> <strong>Orman</strong> Bakanlığı<br />

adına açılış konuşmasında; Bakanlığın çevre alanında<br />

gerçekleştirdiği <strong>ve</strong> gerçekleştireceği projelere değinmiş<br />

boya sektöründe çevrenin korunmasının ne kadar<br />

önemli olduğunu katılımcılara aktarmıştır. Olaylara<br />

bir de çevre açısından bakılması gerektiğini dile getiren<br />

Genel Müdür Akça konuşmasında; kalkınmanın<br />

göstergesi olan sanayileşme ile bağlantılı olarak, kimya<br />

sanayinin gelişmesi <strong>ve</strong> insan hayatını kolaylaştıran<br />

üründe <strong>ve</strong> birçok alanda kimyasalların kullanımının<br />

kaçınılmaz olduğunu, bu sebeple son otuz yılda kimyasalların<br />

gerek çeşit, gerekse miktar olarak kullanımlarında<br />

önemli artışlar gözlendiğini dile getirmiştir.<br />

Kimyasalların birçoğunun tehlikeli olduğu, üretimi aşamasından<br />

bertarafı aşamasına kadar geçen süreçte etkin<br />

yönetimi üzerine gerekli tedbirler alınmadığı <strong>ve</strong><br />

uygulanmadığı takdirde, sahip olduğu tehlikeli özelliğe<br />

bağlı olarak kısa <strong>ve</strong>ya uzun vadede çevre <strong>ve</strong> insan<br />

sağlığı üzerinde olumsuz etkiler hatta tedavisi <strong>ve</strong> geri<br />

dönüşü mümkün olmayan etkiler yaptığını belirtti.<br />

Diğer taraftan, insan sağlığını da etkileyen çevre<br />

08 Çevre <strong>ve</strong> İnsan 2008/1 Sayı:72


ileceğini kaydetti. Bunun yanında,<br />

Bakanlık olarak sanayi tesislerimizin<br />

prosesleri sonrası yani atık <strong>ve</strong> emisyonları<br />

oluştuktan sonra gerekli bertaraf<br />

tedbirlerini almalarından ziyade,<br />

üretim süreçlerinde gerekli düzenlemeleri<br />

yaparak (bunlara BAT/BEP<br />

yani Mevcut En İyi Teknolojiler/En<br />

İyi Çevresel Uygulamalar deniyor) en<br />

az atık üreten <strong>ve</strong> en az emisyona sahip<br />

tesis olmalarını sağlama yönünde<br />

politikalar geliştirdiklerini belirtti.<br />

Akça, Bakanlığımızın Avrupa Birliği<br />

Mevzuatına uyum çalışmaları kapsamında<br />

yaptığı mevzuat değişikliklerinin,<br />

boya sektörünü de yakından<br />

ilgilendirdiğini her türlü kimyasalın<br />

üretiminden, bertarafına kadar geçen süreçte; işçi sağlığı<br />

<strong>ve</strong> iş gü<strong>ve</strong>nliği, kimyasallar hakkında bilgilendirme,<br />

atıkların çevreye zarar <strong>ve</strong>rmeden bertaraf edilmesi,<br />

kabul edilebilir en iyi teknolojiler, acil durum planlarının<br />

hazırlanması, proses gü<strong>ve</strong>nliği gibi hususları<br />

içeren teknik gü<strong>ve</strong>nlik, ürün gü<strong>ve</strong>nliği <strong>ve</strong> çevrenin korunmasında<br />

<strong>ve</strong> kirliliğin önlenmesinde sürekli gelişme<br />

sağlamak üzere faaliyetin her aşamasında sanayicinin<br />

insana <strong>ve</strong> tabiata taahhüdü olan üçlü sorumluluk programının<br />

uygulanması ile daha az çevre kirliliği, çevre<br />

<strong>ve</strong> insan sağlığının korunması, daha az iş kazası, yüksek<br />

proses gü<strong>ve</strong>nliği, ürün kalite sorumluluğu, daha<br />

yüksek <strong>ve</strong>rimlilik hedeflerine ulaşılabileceğini söyledi.<br />

Bilim Kurulu tarafından kongrenin ana teması “Çevreye<br />

Dost Boya Teknolojileri” (Yüksek katılı, radyasyon<br />

kürlemeli, su bazlı <strong>ve</strong> toz boyalar) konulu sunumlara<br />

öncelik <strong>ve</strong>rilmekle birlikte aşağıda belirtilmiş olan<br />

konu başlıkları ile ilgili bildiri sunumları yapılmıştır.<br />

Boya üretim <strong>ve</strong> uygulama teknolojilerindeki gelişmeler,<br />

Hammaddeler (Bağlayıcılar, dolgular, pigmentler, çözücüler<br />

<strong>ve</strong> katkı maddeleri),<br />

Üretim, laboratuvar, test, ölçüm <strong>ve</strong> uygulama ekipmanları,<br />

Uluslararası standart <strong>ve</strong> düzenlemeler, çevre koruması<br />

<strong>ve</strong> iş gü<strong>ve</strong>nliği,<br />

Boya Endüstrisi’ne sektörel bakış,<br />

Kongre ile eş zamanlı olarak, fuar alanında Bakanlığımızın<br />

çalışmalarını tanıtmak için stant kurulmuştur.<br />

Burada üç gün boyunca fuar ziyaretçilerinin Bakanlığımızla<br />

ilgili soruları cevaplandırılmıştır. Ayrıca stant<br />

alanında bulundurulan Bakanlığımızı tanıtıcı görüntülü<br />

<strong>ve</strong> basılı materyaller ziyaretçilere takdim edilmiştir.<br />

Bakanlığımızın çalışmalarını tanıtmak maksadıyla<br />

kongre gündemine “Çevre <strong>ve</strong> <strong>Orman</strong> Bakanlığı Özel<br />

Oturumu” eklenmiştir. Bakanlığımıza ayrılan bu özel<br />

oturumda;<br />

Kimyasalların yönetimi üzerine Çevre <strong>ve</strong> <strong>Orman</strong><br />

Bakanlığı’nın koordinasyon görevini üstlendiğinden<br />

bahisle, temel usul <strong>ve</strong> esasların belirlenmesi ile<br />

uygulamaya yönelik sistemlerin oluşturulması hususunda<br />

koordinatör <strong>ve</strong> uygulayıcı kurum olarak kimyasallar<br />

yönetimi konusunda Çevre Yönetimi Genel<br />

Müdürlüğü’ne bağlı Kimyasallar Yönetimi Dairesi<br />

Başkanlığı tarafından yapılan çalışmalar,<br />

Ülkemizde meydana gelebilecek doğal afetlerde<br />

<strong>ve</strong>ya sınaî kazalarda özellikle, tehlikeli kimyasal maddelerin<br />

çevreye <strong>ve</strong> insanlarımıza <strong>ve</strong>rebileceği zararların<br />

önceden analizi <strong>ve</strong> bu zararların en aza indirgenmesi<br />

için prosedürler oluşturulması, tesis içi <strong>ve</strong> tesis dışı acil<br />

durum planlarının düzenli olarak değerlendirilmesi <strong>ve</strong><br />

revize edilmesi konularında yapılan çalışmalar,<br />

2008/1 Sayı:72 Çevre <strong>ve</strong> İnsan 09


<strong>Su</strong>cul ortamların <strong>ve</strong> toprağın her türlü kirlenmeye<br />

karşı korunmasından sorumlu olup mevzuatımızda<br />

yer alan <strong>Su</strong> Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği, Tehlikeli<br />

Maddelerin <strong>Su</strong> <strong>ve</strong> Çevresinde sebep Olduğu Kirliliğin<br />

Kontrolü Yönetmeliği <strong>ve</strong> Toprak Kirliliğinin Kontrolü<br />

Yönetmeliği çerçe<strong>ve</strong>sinde boya <strong>ve</strong> boyar madde içeren<br />

atık suların karakterizasyonu <strong>ve</strong> arıtılması için Çevre Yönetimi<br />

Genel Müdürlüğü’ne bağlı <strong>Su</strong> <strong>ve</strong> Toprak Yönetimi<br />

Dairesi Başkanlığı’nın yürüttüğü çalışmalar,<br />

Tehlikeli Atıkların Kontrolü Yönetmeliği <strong>ve</strong> boya<br />

sektörü atıklarının yönetmelik kapsamında<br />

değerlendirilmesi <strong>ve</strong> Çevre Yönetimi<br />

Genel Müdürlüğü’ne bağlı Atık Yönetimi<br />

Dairesi Başkanlığı tarafından<br />

yapılan çalışmalar konularında<br />

Bakanlığımız tarafından tebliğler<br />

sunulmuştur.<br />

Söz konusu tebliğlerde, Kimyasallar<br />

Yönetimi Dairesi Başkanı<br />

Abdurrahman Uluırmak ilk tebliği<br />

sunmuştur. Uluırmak yaptığı<br />

konuşmada; kimyasalların<br />

günlük hayatımızdaki yerinden,<br />

kimyasallara olan ihtiyacımızdan,<br />

kimyasalların insan<br />

sağlığına <strong>ve</strong> çevreye<br />

olan etkilerinden,<br />

1992 yılında<br />

gerçekleşen<br />

Birleşmiş Milletler<br />

devlet ya da hükümet başkanları tarafından kabul<br />

edilen “Gündem 21” çerçe<strong>ve</strong>sinde kimyasallar yönetiminin<br />

değerlendirilmesinden, ülkemizde tehlikeli<br />

kimyasalların yönetimini düzenleyen, boya sektörünü<br />

de kapsayan <strong>ve</strong> 1993 yılından bu yana yürürlükte olan<br />

“Tehlikeli Kimyasallar Yönetmeliği”nden, bu bağlamda<br />

ilgili doküman kapsamında <strong>ve</strong> Avrupa Birliği’ne<br />

üyelik sürecinde AB’nin kimyasallara ilişkin mevzuatına<br />

uyum sağlanması için mevcut mevzuatımızda<br />

yapılması öngörülen düzenlemelerden, uyumlaştırma<br />

çalışmalara kapsamında Kimyasallar<br />

Yönetimi Dairesi Başkanlığı tarafından<br />

gerçekleştirilen proje<br />

çıktıları olan <strong>ve</strong> boya sektörünü<br />

de yakından ilgilendiren<br />

dört önemli taslak<br />

yönetmelikten (Tehlikeli<br />

Maddelerin <strong>ve</strong> Müstahzarların<br />

Sınıflandırılması,<br />

Ambalajlanması <strong>ve</strong> Etiketlenmesi<br />

Hakkında Yönetmelik<br />

Taslağı, Maddelerin<br />

Envanteri, Bildirimi <strong>ve</strong> Risk<br />

Değerlendirmesi Usul <strong>ve</strong> Esasları<br />

Hakkında Yönetmelik Taslağı, Gü<strong>ve</strong>nlik<br />

Bilgi Formlarının Hazırlanması<br />

<strong>ve</strong> Dağıtılması Hakkında Yönetmelik Taslağı,<br />

Bazı Tehlikeli Maddelerin, Müstahzarların<br />

<strong>ve</strong> Eşyaların Üretimine, Piyasaya Arzına <strong>ve</strong> Kullanımına<br />

İlişkin Kısıtlamalar Hakkında Yönetmeliğin<br />

Taslağı) bahsetmiştir. <strong>Su</strong>numunun devamında ise,<br />

10 Çevre <strong>ve</strong> İnsan 2008/1 Sayı:72


Avrupa Birliği’nin kimyasal maddelere ilişkin yeni politikasını<br />

oluşturan “Kimyasalların Kaydı, Değerlendirmesi,<br />

İzni <strong>ve</strong> Kısıtlamaları Tüzüğü”nün (REACH<br />

Tüzüğü), ülkemiz kimyasallar yönetimine neler getireceğini,<br />

AB’ye ihracat yapacak olan sanayicimizin ne<br />

gibi yükümlülüklerle karşı karşıya olduğunu, ülkemizin<br />

AB’ye katılım sürecinde <strong>ve</strong> AB ile aramızda tesis<br />

edilmiş bulunan Gümrük Birliği ilişkileri çerçe<strong>ve</strong>sinde<br />

yürütülen mevzuat uyum çalışmaları kapsamında<br />

REACH Tüzüğü’nü uyumlaştırmamız durumunda,<br />

REACH ile ilgili düzenlemelerin kimya sektöründeki<br />

üretim <strong>ve</strong> ithalat faaliyetlerinde meydana gelebilecek<br />

durumları anlatmıştır. Uluırmak sunumun son kısmında<br />

ise Bakanlığımız sorumluluğunda bulunan <strong>ve</strong><br />

Kimyasallar Yönetimi Dairesi Başkanlığı koordinasyonda<br />

takip edilen uluslararası sözleşmelerden (Bazı<br />

Kalıcı Organik Kirletici Kimyasalların (POP’s) Çevresel<br />

Açıdan Etkin Yönetimi Üzerine Stockholm Sözleşmesi<br />

<strong>ve</strong> Bazı Tehlikeli Kimyasalların Uluslararası<br />

Ticaretinde Uygulanacak Ön Bildirimli Kabul Sistemine<br />

İlişkin Rotterdam Sözleşmesinden bahsetmiştir.<br />

Bakanlığımıza ayrılan özel oturumda ikinci tebliğ<br />

sunumunu Kimyasallar Yönetimi Dairesi Başkanlığı,<br />

Büyük Endüstriyel Kazalar Şubesi Şube Müdürü Kemal<br />

Dağ yapmıştır. Dağ, sunumunda meydana gelebilecek<br />

sınaî kazalarda özellikle,<br />

tehlikeli kimyasal maddelerin<br />

çevreye <strong>ve</strong> insanlarımıza <strong>ve</strong>rebileceği<br />

zararların önceden<br />

analizi <strong>ve</strong> bu zararların en aza<br />

indirilmesi için prosedürler<br />

oluşturulması, tesis içi <strong>ve</strong> tesis<br />

dışı acil durum planlarının düzenli<br />

olarak değerlendirilmesi<br />

<strong>ve</strong> revize edilmesi konularında<br />

Avrupa Birliği’nin ilgili mevzuatı<br />

olan Se<strong>ve</strong>so-II Direktifi’nin<br />

Türk Mevzuatına uyumlaştırma<br />

çalışmaları kapsamında detaylı<br />

bilgiler <strong>ve</strong>rmiştir. Ayrıca ilgili<br />

Direktifin uyumlaştırılmasındaki<br />

önemden <strong>ve</strong> uyumlaştırılması<br />

ile sanayiciye <strong>ve</strong> ilgili paydaşlara düşecek olan sorumluluklardan<br />

bahsetmiştir.<br />

Bakanlığımıza ayrılan özel oturumda üçüncü tebliğ<br />

sunumunu <strong>Su</strong> <strong>ve</strong> Toprak Yönetimi Dairesi Başkanlığı<br />

adına Uzman Yardımcısı B. Fuat Çankaya gerçekleştirmiştir.<br />

Çankaya, sunumunda <strong>Su</strong> Kirliliği Kontrolü<br />

Yönetmeliği, Tehlikeli Maddelerin <strong>Su</strong> <strong>ve</strong> Çevresinde<br />

Neden Olduğu Kirliliğin Kontrolü Yönetmeliği <strong>ve</strong><br />

Toprak Kirliliğinin Kontrolü Yönetmeliği çerçe<strong>ve</strong>sinde<br />

boya <strong>ve</strong> boyar madde içeren atık suların özellikleri,<br />

bu çeşit suların arıtımı konusunda fiziksel, kimyasal<br />

<strong>ve</strong> biyolojik yöntemler, bunlara ek olarak bu konularda<br />

Bakanlığımızın yapmış olduğu çalışmalar hakkında<br />

bilgiler <strong>ve</strong>rmiştir.<br />

Çevre <strong>ve</strong> <strong>Orman</strong> Bakanlığı’na ayrılan özel oturumda<br />

son tebliğ sunumunu ise Atık Yönetimi Dairesi Başkanlığı<br />

adına Uzman Yardımcısı Oğuzhan Akınç gerçekleştirmiştir.<br />

Akınç, sunumunda Tehlikeli Atıkların<br />

Kontrolü Yönetmeliği <strong>ve</strong> boya sektörü atıklarının yönetmelik<br />

kapsamında değerlendirilmesi hususlarında<br />

Atık Yönetimi Dairesi Başkanlığı’nın mevcut mevzuat<br />

durumu, mevzuatın uygulanması, atıkların tanımlanması,<br />

ilgili kurum <strong>ve</strong> kuruluşların yükümlülükleri konularında<br />

detaylı bilgiler <strong>ve</strong>rmiştir.<br />

2008/1 Sayı:72 Çevre <strong>ve</strong> İnsan 11


<strong>Su</strong>lak Alanlarımız<br />

SULAK ALANLAR YÖNETİM PLANI DİZİSİ 1<br />

AKŞEHİR-EBER GÖLLERİ<br />

SULAK ALAN YÖNETİM PLANI<br />

Yusuf CERAN<br />

Doğa Koruma <strong>ve</strong> Milli Parklar Genel Müdürlüğü / <strong>Su</strong>lak Alanlar Şubesi Müdürü<br />

Sahip olduğu biyolojik çeşitlilik sebebiyle dünyanın<br />

doğal zenginlik müzeleri olarak kabul edilen<br />

sulak alanlar; doğal işlevleri <strong>ve</strong> ekonomik<br />

değerleriyle yeryüzünün en önemli ekosistemleridir.<br />

Uluslararası bir sözleşme olan <strong>Su</strong>lak Alanlar Sözleşmesi<br />

(Ramsar Sözleşmesi), belli bir ekosistem<br />

<strong>ve</strong> bu ekosisteme ekolojik olarak<br />

bağımlı olan flora <strong>ve</strong> fauna elemanlarını<br />

kapsamaktadır. Sözleşmede<br />

sulak alanlar; “doğal <strong>ve</strong>ya yapay,<br />

devamlı <strong>ve</strong>ya geçici, suları durgun<br />

<strong>ve</strong>ya akıntılı, tatlı, acı <strong>ve</strong>ya tuzlu,<br />

denizlerin gel-git hareketlerinin<br />

çekilme devresinde 6 metreyi<br />

geçmeyen derinlikleri kapsayan,<br />

bütün sular, sazlık, bataklık <strong>ve</strong> turbiyerler”<br />

olarak tanımlanmıştır.<br />

<strong>Su</strong>lak Alanlar Sözleşmesi; sulak alanların<br />

bulunduğu bölgenin su rejimini düzenlemesi,<br />

karakteristik bitki <strong>ve</strong> hayvan topluluklarının;<br />

özellikle su kuşlarının barınmasına imkan<br />

sağlaması, ekonomik, kültürel, bilimsel <strong>ve</strong> rekreasyonel<br />

olarak büyük bir kaynak teşkil etmesi, kaybedilmeleri<br />

halinde yeniden geri kazanılmalarının mümkün olmaması<br />

sebebiyle sulak alanların kaybına sebep olabilecek<br />

tehditleri önlemek; ayrıca, su kuşlarının<br />

mevsimsel göçleri sırasında sınırlar aşması<br />

sebebiyle uluslararası bir kaynak<br />

olduğunu tanıyarak; sulak alanların<br />

<strong>ve</strong> onlara bağımlı bitki <strong>ve</strong> hayvan<br />

topluluklarının korunmasının<br />

ileri görüşlü ulusal politikalarla<br />

koordineli uluslararası faaliyetlerle<br />

birleştirilmesini sağlamak<br />

için hazırlanmıştır.<br />

Sözleşmenin yürütülmesi <strong>ve</strong><br />

takibi için her üç yılda bir Akit<br />

Taraflar toplantısı düzenlenmektedir.<br />

Bu toplantıların 6’ncısı<br />

Avustralya’nın Brisbane Kentinde yapılmış<br />

<strong>ve</strong> bu toplantıda “1997-2002 Yılları İçin<br />

Strateji Planı” hazırlanarak, tüm taraf ülkelerce uygu-<br />

12 Çevre <strong>ve</strong> İnsan 2008/1 Sayı:72


lanmak üzere tavsiye kararları olarak benimsenmiştir.<br />

7 Akit Taraflar Toplantısı ise Costa Rica’nın San Jose<br />

şehrinde yapılmış, “<strong>Su</strong>lak alanların korunması <strong>ve</strong> akılcı<br />

kullanımı için Ramsar Yeni Yönetim Planı Rehberi”<br />

kabul edilmiş <strong>ve</strong> üye ülkelerden bu rehber doğrultusunda<br />

her bir sulak alan için Yönetim Planlarını hazırlamaları<br />

talep edilmiştir. Görüleceği üzere; sulak alan<br />

yönetim planı hazırlanmasının uluslararası dayanağı<br />

Ramsar Sözleşmesidir. Ayrıca, 4856 sayılı Bakanlığımızın<br />

kuruluş Kanunu, 2872 sayılı Çevre Kanunu <strong>ve</strong><br />

<strong>Su</strong>lak Alanların Korunması Yönetmeliği “<strong>Su</strong>lak Alan<br />

Yönetim Planlarının” yasal dayanaklarını oluşturmaktadır.<br />

Ülkemizdeki tüm sulak alanlar, Ramsar Sözleşmesi<br />

hükümleri doğrultusunda korunmakta <strong>ve</strong> yönetilmesi<br />

sağlanmaktadır. Sözleşmenin ulusal düzeydeki uygulamalarının<br />

koordinasyonu <strong>ve</strong> takibinden Doğa Koruma<br />

<strong>ve</strong> Milli Parklar Genel Müdürlüğü sulak alanlar Şube<br />

Müdürlüğü sorumludur. 30 Ocak 2002 tarihinde yürürlüğe<br />

konan <strong>ve</strong> daha sonra 17 Mayıs 2005 tarihinde<br />

revize edilen “<strong>Su</strong>lak Alanların Korunması Yönetmeliği”<br />

ile Sözleşmenin ulusal düzeyde uygulanması daha<br />

etkin hale getirilmiştir.<br />

<strong>Su</strong>lak alanların bütün fonksiyonlarının sürekliliğinin<br />

sağlanabilmesi <strong>ve</strong> rasyonel kullanımının gerçekleştirilebilmesi,<br />

ancak sulak alanlarla ilişkili halkın yararlanmasını<br />

da gözeten, tüm sektörleri entegre eden sulak<br />

alan yönetim planlarının geliştirilmesi <strong>ve</strong> uygulanması<br />

ile mümkün olabilmektedir.<br />

Ülkemizde <strong>Su</strong>lak Alanlar Yönetim Planlarının hazırlanmasında,<br />

Ramsar Sözleşmesi <strong>ve</strong> <strong>Su</strong>lak Alanların<br />

Korunması Yönetmeliği gereğince “Ramsar Sözleşmesi<br />

<strong>Su</strong>lak Alan Yönetim Planı Rehberi” esas alınmakta<br />

<strong>ve</strong> yönetim planları bu rehbere göre hazırlanmaktadır.<br />

2008/1 Sayı:72 Çevre <strong>ve</strong> İnsan 13


“AKŞEHİR-EBER GÖLLERİ<br />

SULAK ALAN YÖNETİM PLANI ”<br />

Akşehir- Eber Göllerinin geçmişine bakıldığı<br />

zaman Eber Gölü 967 m rakımda yer alır <strong>ve</strong><br />

(maks. 16.800 ha) en derin yeri 6 m olan bir<br />

tatlı su gölü olup, göle batıdan giriş yapan Akarçay tarafından<br />

beslenir. Gölün büyük bir bölümü yüksekliği<br />

5-6 metreye varan sazlarla kaplı durumda olurdu. Göl<br />

suyu Taşköprü Çayı ( ya da Eber kanalı) yoluyla çıkar<br />

<strong>ve</strong> 4 km güneydoğudaki Akşehir Gölü’ne ulaşırdı. Akşehir<br />

Gölü 966 m <strong>ve</strong> (maks.35.300 ha) en derin yeri<br />

7 m. olan tektonik bir göl olup, Eber kanalının yanı<br />

sıra, <strong>Su</strong>ltan Dağları’ndan gelen beş dere ile beslenirdi<br />

<strong>ve</strong> gideri yoktu. Her iki göl içinde balıkçılık <strong>ve</strong> sazcılık<br />

önemli bir gelir kaynağı idi. <strong>Su</strong> dengesinin bozulmasına<br />

kadar alan, kışlayan su kuşları için büyük önem taşımaktaydı.<br />

Eber’de 1967’de 33.000, 1969’da 205.000<br />

<strong>ve</strong> Akşehir’de 1971’de 37.721 su kuşu sayılmıştır.<br />

Geçmişte her iki gölün toplam alanı 53.600 ha (iki göl<br />

<strong>ve</strong> aralarındaki 1500 hektarlık bir koridor dahildir.)<br />

Akşehir Gölü’nün maksimum alanı 1969’da 35.300<br />

hektarken, 1993’te 17.700 hektara düşmüştür. Aynı<br />

dönemde Eber Gölü alanıda 16.800’den 7600 hektara<br />

düşmüştür. 1986-1993 yılları arasında Akşehir<br />

Gölü’nün su seviyesi 3,85 metre kadar düşmüştür. Bu<br />

bölgede yağış miktarları <strong>ve</strong> dolayısıyla su seviyeleri<br />

aşırı dalgalanmalar göstermiştir: Akşehir Gölü 1933’te<br />

tamamıyla kurumuştu. Ancak son 30 yıla ait yağış <strong>ve</strong>rileri<br />

incelendiğinde, göldeki bu ciddi <strong>ve</strong> uzun süreli<br />

düşüşlerin yağışlardaki azalmalara bağlanamayacağı<br />

ortaya çıkmaktadır. Akşehir Gölü günümüzde tamamen<br />

kurumuş, Eber Gölünde ise çok az miktarda su<br />

kalmıştır.<br />

Koruma Durumu;<br />

Akşehir <strong>ve</strong> Eber gölleri 1992 yılında SİT alanı ilan<br />

edilmiştir. Ülkemizin 1994 yılında Ramsar Sözleşmesine<br />

taraf olmasıyla, sözleşme kapsamında koruma<br />

çalışmaları sürdürülmeye başlanmış <strong>ve</strong> halen <strong>Su</strong>lak<br />

Alanların Korunması Yönetmeliği kapsamında koruma<br />

çalışmaları sürdürülen uluslararası öneme sahip<br />

sulak alanlarımız arasında yer almaktadır.<br />

Yönetim Planı süreci;<br />

Akşehir-Eber Göllerinde bozulan ekolojik dengenin<br />

yeniden tesis edilmesi <strong>ve</strong> alanın uygun bir şekilde<br />

yönetilmesinin sağlanması için Yönetim Planının<br />

hazırlanması işi Bakanlığımız Yatırım Programından<br />

sağlanan ödenekle, 2005 yılı sonunda ihale edilerek<br />

yönetim planı çalışmaları başlatılmıştır. Proje 2 yıl olarak<br />

tasarlanmış olup, 2007 sonunda tamamlanmıştır.<br />

Akşehir <strong>ve</strong> Eber Gölleri <strong>Su</strong>lak Alan Yönetim Planının<br />

gayesi; Akşehir <strong>ve</strong> Eber Gölleri Alt Havzası’nda,<br />

göllerin <strong>ve</strong> gölleri destekleyen ekosistemlerin uzun<br />

vadede sürdürülebilirliğinin sağlanması için korumakullanma<br />

dengesinin oluşturulmasıdır. Bunun için<br />

halkın bilinçlendirilmesi <strong>ve</strong> sulak alanı kullanan diğer<br />

paydaşlarla birlikte hareket edilmesi gerekliliği projenin<br />

temelini teşkil etmektedir.<br />

Planın hazırlandığı alan; Akşehir <strong>ve</strong> Eber Gölleri<br />

Alt Havzası olup, bu alt havzalar ülkemizde yer alan<br />

25 tane hidrolojik havzadan biri olan 11 sıra Nolu<br />

14 Çevre <strong>ve</strong> İnsan 2008/1 Sayı:72


Akarçay Havzası içinde yer almaktadır. İdari olarak<br />

Konya <strong>ve</strong> Afyonkarahisar ili sınırları içinde yer alan<br />

5 ilçe merkezi, 22 belde <strong>ve</strong> 48 köyü içine almaktadır.<br />

Akarçay Havzası’nın doğu ucundaki doğal hidrolojik<br />

alt havza alanlarını oluşturan Eber Alt Havzası, yaklaşık<br />

78.024 hektar, Akşehir Alt Havzası ise yaklaşık<br />

237.571 hektarlık bir alanı kaplamaktadır.<br />

Proje ile;<br />

Kısa vadede geri dönüşümsüz olan doğal ekosistemlerin,<br />

biyolojik çeşitliliğin, arkeolojik <strong>ve</strong> kültürel alanların<br />

korunması için karar <strong>ve</strong>ricilere temel <strong>ve</strong>rilerin<br />

sağlanması,<br />

Bölgedeki ekosistemlerin, habitatların, flora <strong>ve</strong> faunanın<br />

korunması <strong>ve</strong> yönetimi,<br />

Bölgenin kültürel <strong>ve</strong> doğal kaynaklarının (toprak,<br />

su, peyzaj vb.) sürdürülebilir şekilde korunması <strong>ve</strong> yönetimi,<br />

Yörede yaşayanların ihtiyaçlarının; balıkçılık, avcılık,<br />

sazcılık <strong>ve</strong> tarım gibi kalkınma faaliyetlerinin değerlendirilmesi,<br />

yöre halkı için ekolojik <strong>ve</strong> ekonomik olarak<br />

sürekli bir geleceğin sağlanması,<br />

Göllerdeki kirlenme durumunun tesbiti, su kalitesinin<br />

belirlenmesi, gölleri etkileyebilecek kirlenme <strong>ve</strong><br />

bozulmaların önlenmesi amacıyla çok yönlü koruma<br />

<strong>ve</strong> kullanma programının yapılması,<br />

Bütün bunları gerçekleştirmek için yönetim hedeflerinin<br />

belirlenmesi <strong>ve</strong> belirlenen bu hedeflere nasıl<br />

ulaşılacağının tanımlanması,<br />

2008/1 Sayı:72 Çevre <strong>ve</strong> İnsan 15


Proje kapsamında;<br />

Biyolojik çeşitliliğin tesbiti çalışmaları,<br />

Meteorolojik, jeolojik, hidrolojik <strong>ve</strong> hidrojeolojik<br />

<strong>ve</strong>rilerin derlenmesi,<br />

Toprak yapısı <strong>ve</strong> tarımsal özelliklerin değerlendirilmesi,<br />

<strong>Su</strong> kalitesi izleme çalışmaları,<br />

Sosyolojik araştırmalar,<br />

Mevcut fiziki plan çalışmaları <strong>ve</strong> geçmişteki <strong>ve</strong> günümüzdeki<br />

mevcut arazi kullanım durumları,<br />

Arkeolojik <strong>ve</strong>rilerin derlenmesi çalışmaları,<br />

Peyzaj değerleri ile ilgili çalışmalar <strong>ve</strong> orman alanları<br />

ile ilgili <strong>ve</strong>rilerin hazırlanması,<br />

Bütün <strong>ve</strong>rilerin sayısallaştırılıp, ilgili <strong>ve</strong>ritabanları ile<br />

ilişkilendirilerek CBS (Coğrafi Bilgi Sistemi) ortamına<br />

aktarılması.<br />

Kaymakamlar, Belediye Başkanları, Avcılar, Balıkçılar,<br />

Sazcılar, Çiftçiler, <strong>Su</strong>lama Birlikleri, <strong>Su</strong>lama Kooperatifleri,<br />

Tavuk Üreticileri vb. yöre halkının dahil<br />

olduğu tüm ilgi grupları ile derinlemesine mülakatlar<br />

<strong>ve</strong> ilgi grubu analizleri yapıldı.<br />

Göl çevresindeki 11 belde <strong>ve</strong> köyde 350 kişiyle sosyolojik<br />

araştırma anketi yapıldı.<br />

Proje tanıtım toplantısı <strong>ve</strong> ilgi grupları ile çalışma<br />

toplantıları düzenlendi.<br />

Yönetim planı halka arz toplantısı yapıldı.<br />

Proje kapsamında; proje hedef <strong>ve</strong> ihtiyaçlarına uygun<br />

ulusal <strong>ve</strong> uluslararası <strong>ve</strong>ri tabanı oluşturulması için<br />

ilgili kurum <strong>ve</strong> kuruluşlardan sayısal ya da basılı her<br />

türlü bilgi, belge, harita vb. temin edilerek uygun <strong>ve</strong>ri<br />

tabanı formatında düzenlenmiştir.<br />

Konumsal bilgilerin organize edilmesi için, farklı <strong>ve</strong>ri<br />

kaynaklarından gelen konumsal nitelikteki bilgilerin<br />

koordinat birliğinin sağlanması için gerekli dönüşümler<br />

yapılarak, her <strong>ve</strong>rinin güncel uydu görüntüsü ile<br />

uyumlu olması sağlanmış, farklı disiplinlerin <strong>ve</strong> projenin<br />

gereksinimlerini karşılayacak şekilde birçok sayısal<br />

harita üretilmiştir.<br />

Plan Kapsamında Eber Gölünün Simgesi olan <strong>ve</strong> dünyada<br />

sadece Eber gölünde yetişen EBER SARISI (Thermopsis<br />

turcica)nın habitatları tespit edilmiş <strong>ve</strong> koruma<br />

altına alınmıştır.<br />

İnsanlığın besin kaynağının önemli bir kısmını oluşturan<br />

baklagiller familyasının bir üyesi olan Eber Sarısı<br />

16 Çevre <strong>ve</strong> İnsan 2008/1 Sayı:72


(Thermopsis turcica), sahip olduğu mey<strong>ve</strong> özellikleri<br />

sebebiyle önemli bir gen kaynağı niteliğindedir. Eber<br />

Sarısı, yörenin “Ekolojik Simgesi”dir. Thermopsis<br />

turcica’nın yaşadığı habitatlar büyük ölçüde daralmış<br />

<strong>ve</strong>ya vasfını yitirmiştir. Eber Sarısı için özel tedbirler<br />

alınmazsa yakın gelecekte yok olması kaçınılmaz olacaktır.<br />

Ayrıca, yörenin “Ekonomik Simgesi olarak tescillenen<br />

<strong>ve</strong> ihraç edilen “Akşehir Kirazı’nın göllerle ilişkisi<br />

ortaya konmuş <strong>ve</strong> göllerin kaliteyi <strong>ve</strong> <strong>ve</strong>rimi artırdığı<br />

ortaya konmuştur.<br />

Alandan toplanan yaklaşık 1500 bitki örneğinin değerlendirilmesi<br />

sonucu 88 familyaya ait 342 cins,<br />

581 tür <strong>ve</strong> tür altı takson tespit edilmiştir.<br />

Alanda, 80 adet endemik bitki türü<br />

tespit edilmiş olup, endemizm oranı<br />

% 13.76’dır.<br />

ALANLA İLGİLİ PROBLEM-<br />

LERİN ÖZETİ<br />

<strong>Su</strong>lak Alan Ekosistemi Bazında;<br />

Gölleri besleyen yüzeysel suların<br />

tarım için kullanılması sonucu yetersiz<br />

su girişi,<br />

Gölleri besleyen derelere bent <strong>ve</strong><br />

göletler yapılması,<br />

Eber gölüne ulaşan suyun da sulama<br />

için kullanılması,<br />

Eber gölünün su yüzeyinin %5’e<br />

düşmüş olması,<br />

Akşehir Gölü kotunun 6 metre<br />

düşmüş olması,<br />

Göllere gelen suların aşırı derecede<br />

kirli olması,<br />

Göllerin tamamının kıyı kenar çizgilerinin<br />

belirlenmemiş olması,<br />

Alanda kıyı kenar çizgisinden dolayı<br />

mülkiyet davalarının olması,<br />

Kontrolsüz avlanma <strong>ve</strong> kamış kesiminin<br />

olması,<br />

Altyapı Bazında;<br />

Şehirlerin atık sularının bir kısmı<br />

doğrudan bir kısmı ise yeterli arıtma<br />

yapılmadan alıcı ortama bırakılması,<br />

Katı atıkların vahşi atık depolama yöntemi ile depolanması,<br />

Düzenli katı atık depolarının henüz proje halinde<br />

olması,<br />

Sosyal Yapı Bazında;<br />

Göç,<br />

İşsizlik,<br />

Geleneksel kullanım biçimlerinin kaybolmaya başlaması,<br />

AKŞEHİR-EBER GÖLLERİ SULAK ALAN<br />

KORUMA BÖLGELERİ<br />

Plan kapsamında, Akşehir <strong>ve</strong> Eber<br />

Gölleri <strong>Su</strong>lak Alan Koruma Bölgeleri<br />

<strong>Su</strong>lak Alanların Korunması Yönetmeliği<br />

kapsamında ilgili kurum <strong>ve</strong> kuruluşların<br />

uzmanları ile birlikte arazide<br />

yapılan inceleme <strong>ve</strong> değerlendirmelerle<br />

tespit edilerek 1 / 25.000 ölçekli<br />

haritalar üzerine işlenmiştir. Tespit<br />

edilen <strong>Su</strong>lak Alan Koruma Bölgeleri;<br />

Ulusal <strong>Su</strong>lak Alan Komisyonu<br />

2007 yılı II. Olağan Toplantısı’nda<br />

onaylanarak yürürlüğe girmiştir.<br />

Belirlenen koruma bölgelerinde uyulacak<br />

esaslar, <strong>Su</strong>lak Alanların Korunması<br />

Yönetmeliği’nde belirtilmiştir.<br />

Plan kapsamında, bilimsel çalışmalar<br />

ile elde edilen <strong>ve</strong>riler <strong>ve</strong> yöre halkı ile<br />

yapılan toplantılar neticesinde, alanın<br />

yönetilmesine ilişkin ideal hedefler,<br />

uygulama hedefleri <strong>ve</strong> faaliyetler ortaya<br />

konmuştur. Bu kapsamda 7 ideal<br />

hedef, 26 uygulama hedefi <strong>ve</strong> 98 faaliyet<br />

belirlenmiştir.<br />

İdeal Hedefler<br />

Göllerin su kaynaklarıyla beslenmesinin<br />

sağlanması,<br />

Göller <strong>ve</strong> gölleri besleyen sulardaki<br />

kirliliğin doğal hayatı olumsuz etkilemeyecek<br />

duruma getirilmesi,<br />

Biyolojik çeşitliliğin <strong>ve</strong> sulak alan<br />

ekosisteminin korunarak geliştirilmesi<br />

<strong>ve</strong> geri kazanımının sağlanması,<br />

<strong>Su</strong>lak alanlardaki su ürünleri potansiyelinin<br />

yeniden kazanımı,<br />

2008/1 Sayı:72 Çevre <strong>ve</strong> İnsan 17


Tarımda (hayvancılık dahil) sürdürülebilirliğin sağlanması,<br />

Alternatif gelir kaynaklarının geliştirilmesi,<br />

<strong>Su</strong>lak alan yönetim planının katılımcı olarak uygulanabilmesi<br />

için sulak alanların çevresinde yaşayan halkın<br />

çevre bilincinin artırılması,<br />

Akşehir-Eber Gölleri yönetim planı 27 Mart 2008 tarihinde<br />

yapılan Ulusal <strong>Su</strong>lak Alan Komisyonu toplantısında<br />

onaylanarak yürürlüğe aktarılmıştır. Bütüncül<br />

bir yaklaşımla hazırlanan <strong>ve</strong> bütün faaliyetlerin kim<br />

tarafından <strong>ve</strong> nasıl yapılacağının tanımlandığı faaliyet<br />

planı uygulandığı takdirde gölün eski dönemlerdeki<br />

gibi ekolojik işleyişine kavuşacağı beklenmektedir.<br />

Söz konusu yönetim planının uygulanmasıyla;<br />

1- Göllerin su dengesi sağlanması için çalışmalar yapılacak,<br />

2- Göllere gelen kirlilik azaltılacak,<br />

3- Havzasında suyun akılcı kullanımı sağlanacak,<br />

4- Göllerle barışık tarım <strong>ve</strong> hayvancılık faaliyetleri yapılıyor<br />

olacak,<br />

5- Yerleşim yerlerinin göl ile uyumlu bir şekilde gelişmesi<br />

temin edilecek,<br />

6- Bölgedeki turizm potansiyeli artacak,<br />

7- Göl <strong>ve</strong> çevresindeki biyolojik çeşitlilik korunacak,<br />

8- Doğal kaynaklar <strong>ve</strong> akılcı kullanımı konusunda bilinç<br />

artırılmış olacak,<br />

9- Burdur şehrinin <strong>ve</strong> gölün ulusal <strong>ve</strong> uluslararası tanıtımı<br />

yapılmış olacak,<br />

Sonuç olarak Akşehir-Eber Gölleri<br />

Yönetim Planını etkin bir şekilde<br />

uygulayabilmek için Bakanlığımız<br />

Devlet <strong>Su</strong> İşleri Genel Müdürlüğü,<br />

Çevre Yönetimi Genel Müdürlüğü <strong>ve</strong><br />

Doğa Koruma <strong>ve</strong> Milli parklar Genel<br />

Müdürlüğü başta olmak üzere, bütün<br />

birimleri ile Tarım <strong>ve</strong> Köyişleri Bakanlığı<br />

ile bütün kurum <strong>ve</strong> kuruluşların<br />

üzerlerine düşen görevleri zamanında<br />

yerine getirmesi gerekmektedir.<br />

18 Çevre <strong>ve</strong> İnsan 2008/1 Sayı:72


2008/1 Sayı:72 Çevre <strong>ve</strong> İnsan 19


Uygulamalı Çevre Eğitimi Projesi<br />

Tüm Hızıyla Devam Ediyor...<br />

Tiyatro ile<br />

Coştular…<br />

Semih ŞEYDA<br />

Şef / Eğitim <strong>ve</strong> Yayın Daire Başkanlığı Örgün <strong>ve</strong> Yayın Eğitim Şube Müdürlüğü<br />

Çevre <strong>ve</strong> <strong>Orman</strong> Bakanlığı’nca 1999 yılında<br />

başlatılan Uygulamalı Çevre Eğitimi Projesi<br />

kapsamında çevrenin korunması, çevre kirliliğinin<br />

önlenmesi <strong>ve</strong> olumlu tüketim alışkanlıklarının kazandırılması,<br />

çevre bilincinin geliştirilmesi, değerlendirilebilir<br />

katı atıkların kaynağında ayrı ayrı toplanması,<br />

uygulamalı fidan dikim çalışmaları yapılması <strong>ve</strong> ile<br />

ilgili etkinlikler bütün hızıyla devam ediyor…<br />

2007-2008 Uygulamalı Çevre Eğitimi Projesinde her<br />

yıl büyük bir katılım <strong>ve</strong> coşkuyla gerçekleşen tiyatro<br />

etkinliğine, bu yıl da projede bulunan 30 ilköğretim<br />

okulu öğrencileri, 25-28 Mart 2008 tarihlerinde Keçiören<br />

Yaşlılar Köşkü Tiyatro salonunda, Sincap Çocuk<br />

Tiyatrosu oyuncularının oynadığı orman <strong>ve</strong> ağaç<br />

sevgisini konu alan “Sevgi <strong>Orman</strong>ı” adlı tiyatro oyununu<br />

ücretsiz olarak izlediler.<br />

Günde iki kez sergilenen oyunda, zaman zaman oyunu<br />

izlemeye gelen çevreci çocuklarımız da oyunda<br />

rol aldılar <strong>ve</strong> büyük bir coşku <strong>ve</strong> neşe içinde izlenen<br />

oyunun sonunda öğrenciler Çevreci Andını okuyarak<br />

“Gönüllü Çevreci” olarak başka bir etkinlikte buluşmak<br />

üzere ayrıldılar.<br />

20 Çevre <strong>ve</strong> İnsan 2008/1 Sayı:72


2008/1 Sayı:72 Çevre <strong>ve</strong> İnsan 21


Artık Dikili Bir<br />

Fidanları Var…..<br />

2007-2008 yılı Uygulamalı<br />

Çevre Eğitimi Projesi kapsamında<br />

17 Nisan 2008 tarihinde<br />

Anadolu Bulvarı yanında<br />

bulunan Bakanlığımız ağaçlandırma<br />

alanında, projede yer alan<br />

İlköğretim okulları Çevre Timi<br />

öğrencileri ile beraber fidan dikim<br />

şenliği düzenlenerek öğretmenleri<br />

ile birlikte yaklaşık 1000 öğrencinin<br />

katılımı sağlandı..<br />

22 Çevre <strong>ve</strong> İnsan 2008/1 Sayı:72


2008/1 Sayı:72 Çevre <strong>ve</strong> İnsan 23


Yeşil Kutu Yeşil Vagonla<br />

Devam Ediyor...<br />

Nilgün<br />

TARKAY<br />

Ziraat Mühendisi<br />

Devlet Meteor.İşleri.Gn.Md. Zirai Meteor. <strong>ve</strong> İklim Rasatları Dai. Bşk.<br />

Yeşil kutu eğitim projesi çerçe<strong>ve</strong>sinde<br />

yürütülmekte olan<br />

“Yeşil Vagon” eğitimlerinin<br />

ilki 28 Nisan 2008 de Malatya’da<br />

başlatılmıştır. Eğitim semineri öncesi<br />

yapılan açılış törenine, Çevre <strong>ve</strong> <strong>Orman</strong><br />

Bakanlığı Eğitim <strong>ve</strong> Yayın Dairesi<br />

Başkanı En<strong>ve</strong>r Kurgun, Çevre <strong>ve</strong><br />

<strong>Orman</strong> İl Müdürü Cumali Sayın, İl<br />

Milli Eğitim Müdürü Mehmet Bulut,<br />

Meteoroloji Bölge Müdür Yardımcısı<br />

Mustafa Başaran <strong>ve</strong> TCDD 5.Bölge<br />

Müdürü Ahmet Şener katılmışlardır.<br />

4 gün süreyle devam eden eğitim semineri<br />

1 Mayıs 2008’de sona ermiştir.<br />

Türkiye’de sürdürülebilir kalkınma<br />

için eğitim faaliyetlerinin desteklenmesi<br />

gayesiyle 2005 yılında hayata<br />

geçirilen Yeşil Kutu Eğitim Projesi<br />

için, 4 Ocak 2008 tarihinde Bakanlığımız, Milli Eğitim<br />

Bakanlığı <strong>ve</strong> Bölgesel Çevre Merkezi arasında imzalanan<br />

protokolle, süre uzatımına gidilmiştir. Projenin ana hedefi;<br />

Türkiye’de Sürdürülebilir Kalkınma için çevre eğitimi<br />

alanında kapasiteyi arttırmak, yöntem bilgisi aktarmak <strong>ve</strong><br />

daha ileri gelişmeler için temel oluşturmaktır.<br />

Yeşil Kutu Projesi’nde yukarıda bahsedilen hedeflere<br />

ulaşmak üzere, Türk eğitim sistemi ile birebir uyumlu bir<br />

multi-medya çevre eğitimi hazırlanmıştır. Bugüne kadar<br />

Türkiye’de hazırlanmış en kapsamlı çevre eğitimi seti olan<br />

Yeşil Kutu Çevre Eğitimi Setinin en önemli özelliklerinden<br />

birisi interdisipliner olmasıdır. İlköğretim düzeyinde<br />

işlenen 16 branşın kazanımları ile doğrudan bağlantı kurulan<br />

eğitim setinde bu kazanımların öğrenciler tarafından<br />

içselleştirilmesi yönünde çok sayıda ders planı, etkinlik, çizgi<br />

film, kısa film, oyun, bilgi sayfası öğretmenlerin kullanımına<br />

sunulmaktadır.<br />

Yeşil Kutu Eğitim Seti, öğretmenlere yönelik olarak ders<br />

planları <strong>ve</strong> öğrenciler için bilgi <strong>ve</strong> çalışma dokümanları içeren<br />

bir el kitabı, ikilem oyunu, DVD <strong>ve</strong> CD’lerden oluşmaktadır.<br />

İki yıl süreyle uzatılan proje için, 2. baskı olarak 6.000 adet<br />

yeşil kutu üretilmesi <strong>ve</strong> formatör öğretmenler aracılığı ile<br />

5500 öğretmenin eğitim alması hedeflenmektedir. Formatör<br />

öğretmen eğitimleri, sabit nokta eğitimleri <strong>ve</strong> yeşil<br />

vagon eğitimleri olmak üzere iki metodla yürütülecektir.<br />

8 ilde yürütülecek olan vagon eğitimleri, özel olarak tasarlanmış<br />

TCDD Konferans vagonunda gerçekleşmekte<br />

<strong>ve</strong> etkinlik Yeşil Vagon Eğitimi olarak adlandırılmaktadır.<br />

Diğer illerde ilgili çalışmalar sabit eğitim noktalarına<br />

öğretmenlerin da<strong>ve</strong>t edilmesiyle gerçekleştirilecektir. Yeşil<br />

Vagon 2008 yılı için düzenlenmiş, 2009 yılı için de 4 ilde<br />

daha düzenlenecektir.<br />

Yeşil Vagon Eğitimi, 5-7 Mayıs 2008 tarihleri arasında da<br />

Elazığ’da gerçekleştirilmiş olup, her ilden 20 öğretmene<br />

formatör eğitimi <strong>ve</strong>rilmiştir. Aynı eğitimler 12-15 Mayıs<br />

2008 tarihinde Muş’ta, 21-24 Mayıs 2008 tarihinde ise<br />

Van’da yapılmıştır. Yeşil Vagon 2009 senesinde ise; Yozgat,<br />

Niğde, Mersin <strong>ve</strong> Adana illerini kapsayacak olan ikinci seferini<br />

gerçekleştirecektir.<br />

Sabit nokta eğitimleri ise; Mardin, Erzurum, Çanakkale <strong>ve</strong><br />

Kastamonu’da gerçekleştirilecek olup, her noktada yaklaşık<br />

30 formatör öğretmenin eğitilmesi hedeflenmektedir.<br />

Eğitim alan her formatör öğretmen, çevresindeki 20 öğretmene<br />

öğrendiklerini aktaracaktır. Böylece projenin başka<br />

öğretmenlere de ulaşması hedeflenmektedir.<br />

24 Çevre <strong>ve</strong> İnsan 2008/1 Sayı:72


2008 ORTAÖĞRETİM BİYOLOJİ<br />

DERS PROGRAMINA<br />

ÇEVRE KONULARININ ENTEGRASYONU<br />

ÖZET<br />

2007-2008 yılları arasında Ortaöğretim Lise Biyoloji<br />

Ders Programını geliştirme çalışmaları Milli<br />

Eğitim Bakanlığı Talim <strong>ve</strong> Terbiye Kurulu Başkanlığınca<br />

kurulan ilgili komisyonca yeniden hazırlanmış<br />

<strong>ve</strong> çevre eğitimine yönelik ilgili konular bütün sınıflar<br />

düzeyinde bu programa ilk kez dahil edilmiştir.<br />

2008- 2009 Öğretim yılından başlayarak bu dersin,<br />

9. <strong>ve</strong> 10. sınıflar düzeyinde haftada 2 saat, 11. <strong>ve</strong> 12.<br />

sınıflar düzeyinde ise 3 saat olacak sekilde okutulmasına<br />

yönelik program hazırlığının sonuna gelinmiştir.<br />

Biyoloji Ders Programında “çevre eğitimine” yönelik<br />

konular dikkate alındığında kapsam, uygulama, yöntem<br />

<strong>ve</strong> ölçme-değerlendirme konularında reform niteliğinde<br />

gelişmeler gözlenmektedir. Özellikle daha<br />

önceki yıllarda ortaöğretim öğrencilerinin çevre konusunda<br />

duyarlılığını artırmak için, seçimli bir ders<br />

olarak okutulan Çevre <strong>ve</strong> İnsan dersinin proğramlardan<br />

kaldırılarak, bunun yerine tüm ortaöğrenim<br />

öğrencilerinin bu konudaki duyarlılığını artırmayı<br />

hedefleyen ilgili konuların Biyoloji Ders Programına<br />

entegre edilmesi konusu sevindiricidir. Bu makalede<br />

çevre eğitiminin gayesi <strong>ve</strong> hedefleri açıklanmış yeni<br />

uygulamaya konulan Lise Biyoloji Dersi Programı<br />

kapsamında sınıflar düzeyinde ele alınan çevreye ilişkin<br />

konular, kazanımlar , uygulamalar <strong>ve</strong> öğrenci kazanımlarının<br />

değerlendirilmesine yer <strong>ve</strong>rilmiştir.<br />

GİRİŞ<br />

Ortaöğretim düzeyinde eğitim gören gençlere, çağın<br />

gerektirdiği çevre duyarlılığının kazandırılabilmesi<br />

için <strong>ve</strong>rilmesi gereken “çevre eğitiminin” içeriği <strong>ve</strong><br />

çeşitli ülkelerin programlarında ele alınış tarzı hakkında<br />

çok sayıda makale bulunmaktadır (Childress,<br />

1978; Robottom, 1982; Volk et al.,1984 <strong>ve</strong> Ste<strong>ve</strong>nson,<br />

2007). İlgili literatürden de görüldüğü kadarıyla<br />

konunun ortaöğretim proğramlarında ele alınış şeklinin<br />

gelişmiş ülkelerde bile ülkeden ülkeye farklılık<br />

gösterdiği bir gerçek olmakla beraber, günümüze kadar<br />

zaman içerisinde gelişerek belli bir alan haline<br />

geldiği bilinen bir gerçektir (Volk et al. 1984).<br />

2008/1 Sayı:72 Çevre <strong>ve</strong> İnsan 25


Çevre, canlıların içinde doğup büyüdüğü <strong>ve</strong> bütün hayatını<br />

sürdürdüğü doğal ortamlar olup, buradaki bütün<br />

canlılar, içinde bulundukları fiziki çevre ile madde <strong>ve</strong><br />

enerji ilişkisi içinde dengeli yapılar olan “ekosistemleri”<br />

oluşturur (Doğan& Korkmaz , 1994). Çevrenin şu <strong>ve</strong>ya<br />

bu şekilde insan eliyle değiştirilmesi, ekosistemlerdeki<br />

tüm canlı hayatını doğrudan etkilemekte <strong>ve</strong> neticede<br />

dünyada yaşamı sağlayan ekosistem servislerini kesintiye<br />

uğratmaktadır. Son gelinen nokta itibarı ile insanoğlu<br />

içinde hayatını sürdürdüğü çevresinin işleyişi konusunda<br />

yeterli bilgiye sahip olmaması sebebi ile<br />

çevresine <strong>ve</strong>rdiği zararların önlenmesine<br />

yönelik çabaların son zamanlarda ivme<br />

kazandığı görülmektedir ( TÇV 2005).<br />

MEB Talim <strong>ve</strong> Terbiye Kurulu Başkanlığı<br />

tarafından 2007 yılı <strong>Su</strong>bat ayında Biyoloji<br />

Dersleri Özel İhtisas Komisyonu<br />

kurulmuş <strong>ve</strong> yeni programın tamamlanması<br />

çalışmalarında son aşamaya gelinmiştir.<br />

Bu programda esas çıkış noktaları<br />

konuya ilişkin alandaki yeni bilimsel<br />

gelişmeler, 1997 yılında hazırlanmış <strong>ve</strong><br />

uygulanmakta olan Biyoloji Programına<br />

ilişkin illerden gelen görüş <strong>ve</strong> öneriler,<br />

ilköğretim seviyesinde yeni uygulanmakta<br />

olan Fen <strong>ve</strong> Teknoloji Dersi Programı<br />

<strong>ve</strong> öğretmenlerle yapılan görüşmelerdir.<br />

ÇEVRENİN KORUNMASINA YÖ-<br />

NELİK ULUSLARARASI SÖZLEŞ-<br />

MELER<br />

Çevrenin korunmasına yönelik ilk<br />

sözleşme 1971 yılında sulak alanların<br />

korunmasını hedefleyen Ramsar Sözleşmesidir.<br />

Bu sözleşmenin hemen arkasından<br />

imzalanan CITES Sözleşmesi<br />

ise, ticareti sebebi ile nesli tehlike altına giren hayvan <strong>ve</strong><br />

bitki türlerinin korunmasına yöneliktir( Le<strong>ve</strong>que& Mounolou<br />

2003).<br />

Uluslararası düzeyde insan çevresinin korunmasına yönelik<br />

bir başka toplantı, Birleşmiş Milletler (UNESCO-<br />

UNEP/ IEEP) tarafından 1972 yılında İs<strong>ve</strong>ç’in Stockholm<br />

şehrinde yapılmıştır. İnsan Çevresi başlıklı bu<br />

toplantıda Nobel ödüllü biyolog Sn.Rene Dubos konunun<br />

özünü “evrensel olarak düşünmek, yerel olarak<br />

uygulamak” sözcükleri ile ortaya koymuştur (Ste<strong>ve</strong>nson<br />

2007). Bu toplantı sonrasında yayınlanan bildirgede çevrenin<br />

korunmasına yönelik olarak tüm ulusların işbirliği<br />

yapması <strong>ve</strong> ortak hareket etmesi istenmiştir. Bugün karşılaşılan<br />

çevre sorunlarının topyekün ortadan kaldırılması<br />

konusunda kesin çözüm için mutlak surette konunun<br />

evrensel düzeyde ele alınması gerektiği ancak gerçekleştirilecek<br />

eğitimin yerel düzeyde olmasının mutlak bir zorunluluk<br />

olduğu vurgulanmıştır( Gough , 2002)<br />

Anayasanın<br />

56.maddesi”Herkes<br />

sağlıklı, dengeli bir<br />

çevrede yaşama<br />

hakkına sahiptir.<br />

Çevreyi geliştirmek,<br />

çevre sağlığını<br />

korumak <strong>ve</strong> çevre<br />

kirlenmesinin<br />

önlemek devletin<br />

<strong>ve</strong> vatandaşların<br />

görevidir” ilkesini<br />

getirmiştir.<br />

1977 Yılında Tiflis’de yapılan hükümetlerarası toplantıda<br />

ise çevre eğitiminin gayesi <strong>ve</strong> stratejisi ortaya<br />

konmuştur. 1987 Yılında Birleşmiş Milletler Çevre <strong>ve</strong><br />

Kalkınma Komisyonu tarafından hazırlanan Ortak Geleceğimiz<br />

Raporunda ise, çevre <strong>ve</strong> ekonomik kalkınmanın<br />

entegrasyonunun sağlanabilmesi için tüm ulusların<br />

işbirliği yapması gerektiği belirtilmiştir <strong>ve</strong> böylece “sürdürülebilir<br />

kalkınma” kavramı gündeme taşınmıştır.<br />

Çevre eğitimi konusunda en etkin girişimin <strong>ve</strong> somut<br />

kararların; 3-14 Haziran 1992 tarihinde<br />

Rio’da yapılan Dünya Zir<strong>ve</strong>sinde alındığı<br />

görülmektedir (AGENDA 21). Bu<br />

zir<strong>ve</strong>de çölleşmenin önlenmesi, orman<br />

tahribinin mutlak surette durdurulması<br />

<strong>ve</strong> biyolojik çeşitliliğin korunmasına<br />

yönelik ortak politikalar benimsenmiş<br />

<strong>ve</strong> bu politikaya ilişkin 27 prensip ortaya<br />

konmuştur. Bu prensipler arasında çevre<br />

eğitimine yönelik ciddi politikalarların<br />

oluşturulmasını zorunlu hale getiren<br />

kararlar bulunmaktadır. Kamuoyunun<br />

çevre konusunda bilgilendirilmesi <strong>ve</strong><br />

karar <strong>ve</strong>rme sürecine aktif olarak katılımının<br />

sağlanması, bu prensipler dikkate<br />

alındığında öncelikli konulardır. Bu zir<strong>ve</strong><br />

sonrasında 1994 yılında uygulamaya<br />

geçen Biyolojik Çerşitliliğin Korunması<br />

Sözleşmesi ile 1996 yılında uygulanmaya<br />

başlanan Çölleşmenin Önlenmesi<br />

Sözleşmeleri önemlidir (Le<strong>ve</strong>que& Mounolou<br />

2003).<br />

ÇEVRE EĞİTİMİNİN GELİŞİM<br />

SÜRECİ VE TÜRKİYE’DE DU-<br />

RUM<br />

Çevre eğitimine ilişkin erken dönemdeki<br />

ilk çalışmaların doğa gözlemleri, okul dışı etkinlikler<br />

<strong>ve</strong> doğa koruma faaliyetleri olarak ortaya çıktığı<br />

belirtilmektedir (Wheeler, 1975; Reid 1980 <strong>ve</strong> Ste<strong>ve</strong>nson<br />

2007). Doğa gözlemlerinin esas gayesi öğrencilerin<br />

doğayı tanıyarak, onun değerinin farkında olmasını sağlamaktadır.<br />

Bu erken dönemdeki doğa koruma faaliyetleri,<br />

konuya ilişkin etik <strong>ve</strong> estetik değerlerin ön plana<br />

çıkmasına yardımcı olmuştur. Böylece bireylere doğal<br />

kaynakların önemini kavratmak <strong>ve</strong> bu kaynakların etkin<br />

yönetimine onların aktif katılımını sağlamış olacaktır.<br />

Tüm bu erken çabaların batılı gelişmiş demokratik ülkelerde<br />

sosyo-ekonomik <strong>ve</strong> politik yapıda dikkate değer bir<br />

değişimi tetiklediğine ilişkin somut bulgular elde edilememiştir.<br />

Ancak, 1960’lı yıllara gelindiğinde dünyanın<br />

çeşitli bölgelerinde ortaya çıkan ciddi çevre felaketlerinin<br />

arkasında yatan esas sebebin hızlı nüfus artışı olduğu<br />

kabul edilmiştir.<br />

Gelişmiş demokratik ülkelerde, 1960’lı yıllar sonrasında<br />

bütün toplum kesimlerinin katılımı ile çevrenin korun-<br />

26 Çevre <strong>ve</strong> İnsan 2008/1 Sayı:72


masına yönelik faaliyetler hız kazanmıştır. Bu gelişmeler<br />

ışığında insan çevresinin doğal, sosyal, ekonomik, politik,<br />

tarihi <strong>ve</strong> estetik boyutları ortaya konmuştur. Bu toplumsal<br />

hareket, hükümetleri harekete geçirmiş, gerekli yasal<br />

düzenlemeler yapılmış, bu konuda araştırmalar yapacak<br />

kurumsal yapılar oluşturulmuş <strong>ve</strong> uluslararası düzeyde<br />

gerekli girişimler başlatılmıştır.<br />

Türkiye’de çevre olgusu 1982 Anayasası ile birlikte gündeme<br />

girmiştir. Anayasanın 56.maddesi”Herkes sağlıklı,<br />

dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi<br />

geliştirmek, çevre sağlığını korumak <strong>ve</strong> çevre kirlenmesinin<br />

önlemek devletin <strong>ve</strong> vatandaşların görevidir” ilkesini<br />

getirmiştir. Bu maddenin direktifleri doğrultusunda<br />

hazırlanan <strong>ve</strong> 11 Ağustos 1983 tarihinde yürürlüğe giren<br />

Çevre Kanunu; çevreyi hava, su, toprak gibi bileşenleriyle<br />

ekolojik bir sistem bütünü olarak ele almıştır.<br />

Türkiye’de çevre eğitiminin durumu ile ilgili<br />

olarak erken dönem de yapılan çalışmalar,<br />

1993 yılında Türkiye Çevre Vakfı<br />

(TÇV) tarafından Ankara’da yapılan<br />

“Çevre Eğitimi” başlıklı toplantıda<br />

ayrıntılı olarak değerlendirilmiştir<br />

(TÇV 1993).<br />

Ortaöğretim kurumlarındaki öğrencilere<br />

gerekli çevre bilincini<br />

kazandırmaya yönelik olarak,<br />

MEB Talim <strong>ve</strong> Terbiye Kurulu<br />

tarafından 1992/96 sayılı kararı<br />

ile ortaöğretim düzeyinde okutulacak<br />

seçimli dersler arasında<br />

önerilen Çevre <strong>ve</strong> İnsan dersinde<br />

çeşitli sebeplerle arzu edilen başarı<br />

elde edilememiştir. Ortaöğretim<br />

seviyesinde çevre eğitimi konusunun<br />

sadece sınırlı sayıda öğrenci<br />

tarafından okunan bir şeçmeli ders<br />

yerine, bütün ortaöğretim seviyesindeki<br />

öğrencilerin bu konuda eğitilebilmesine<br />

yönelik olarak bir tavsiye kararı 2000 yılında<br />

Çevre Bakanlığı tarafından İzmir’de düzenlenen<br />

IV.Çevre Şurasında (ÇB 2000) alınmıştır.<br />

Rio kararları (UCED 1992) esas alınarak 1995-1997<br />

yılları arasında Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) tarafından<br />

ilk kez hazırlatılan Ulusal Çevre Eylem Planı<br />

Eğitim <strong>ve</strong> Katılım Raporunda(Doğan 1997) bu konuda<br />

mevcut durumun değerlendirmesi yanında, çevre konusunda<br />

halkın eğitimine ilişkin ayrıntılı bir strateji <strong>ve</strong>rilmiştir<br />

Türkiye Ulusal Çevre Eylem Planında(UÇEP),<br />

sürdürülebilir kalkınmanın odağında yer alan insan unsurunun,<br />

planın hemen her yerinde ele alındığı görülür.<br />

Bu plana zemin oluşturan Eğitim <strong>ve</strong> Katılım Raporunda;<br />

bilgiye erişebilme, araştırma <strong>ve</strong> deneyler, eğitim programları,<br />

üni<strong>ve</strong>rsite eğitimi, personel eğitimi, kamuoyunun<br />

eğitilmesi <strong>ve</strong> işbirliği başlıkları altında, etkin çevre eğitiminin<br />

gerçekleştirilebilmesi için bir stratejik plan <strong>ve</strong>rilmiştir.<br />

Çevre eğitimi konusu sonraki yıllarda Türkiye’de<br />

yapılan bazı toplantılarda da ele alınmıştır (Kiziroğlu,İ.,<br />

İnanç, N.& Turan,L.2000). Çevre Eğitimi başlıklı bir<br />

bilimsel toplantı Türkiye Çevre Vakfı tarafından 18-19<br />

Ekim 2007 tarihleri arasında Ankara’da yapılmış <strong>ve</strong><br />

Türkiye’de her kademede mevcut durum konu uzmanlarınca<br />

tartışılmıştır (TÇV 2007).<br />

ÇEVRE EĞİTİMİNİN GAYESİ VE VİZYONU<br />

Çevre eğitiminin esas gayesi eğitim sürecinden geçen<br />

bütün fertlerin çevre konusunda sorumlu davranışlar<br />

sergileyebilmelerini <strong>ve</strong> buna ilişkin olarak fertlerin bu<br />

konuda gerekli bilgi, beceri <strong>ve</strong> değer yargılarına sahip<br />

olmalarını hedeflemektedir. Bu noktadan hareketle, çevre<br />

bilinci yüksek fertlerden oluşan bir toplum yaratmak<br />

üzere ortaya konan politika, 1994<br />

yılında hazırlanan Yedinci Beş Yıllık<br />

Kalkınma Planı Çevre Özel İhtisas<br />

Komisyonu Raporunda aşağıdaki<br />

şekli ile <strong>ve</strong>rilmiştir (Doğan<br />

&Akaydın, 2000).<br />

a) İnsan etrafında gelişen çevre<br />

<strong>ve</strong> doğa olaylarına karşı<br />

daha hassas bir yaklaşım imkanı<br />

yaratacak <strong>ve</strong> çevredeki<br />

olayları duyu organları yolu<br />

ile algılayabilecek,<br />

b) Yapay çevre ile doğal<br />

çevrenin özelliklerini<br />

karşılaştırmalı olarak<br />

çözümleyip,aralarında etkileşim<br />

ağını inceleyebilecek,<br />

c) Çevre araştırmaları yapabilmek<br />

için gerekli teknik <strong>ve</strong> metotları<br />

öğrenip uygulayabilecek,<br />

d) Çevre bilimleri ile diğer disiplinler<br />

arasındaki dinamikleri <strong>ve</strong> kaçınılmaz<br />

bağları inceleyip kavrayabilecek,<br />

e) Karar <strong>ve</strong>rme yeteneği gelişmiş, böylece çevre sorunlarını<br />

tanımlayıp çözümlemeyi gerçekleştirebilecek işlev <strong>ve</strong><br />

becerileri kazanmış,<br />

f ) Çevre ile alakalı olayları izleyip; kişinin ister yakınında,<br />

ister uzağında meydana gelmiş olsun, bu olaylarla bütünleşmenin<br />

önemini hisseden,<br />

g) Yakın çevresinde <strong>ve</strong> kendi yaşama ortamında doğayı<br />

koruma felsefesini geliştirip tatbik edebilen,<br />

h) Sosyal hayatında gerekli olan özellikleri (özgü<strong>ve</strong>n,<br />

sorumluluk, yaratıcılık, kendini digerlerine anlatabilme,<br />

inandığını uygulayabilme gibi) gelişmiş,<br />

2008/1 Sayı:72 Çevre <strong>ve</strong> İnsan 27


i) Sahip olduğu değer yargılarının neler olduğunu bilen<br />

<strong>ve</strong> diger kişilerin aynı değer yargılarına sahip olması halinde,<br />

doğan çelişkileri uzlaşma ile nasıl giderebileceğini<br />

bilen,<br />

j) Doğal çevrenin özelliklerini bozmadan korumak <strong>ve</strong><br />

hatta geliştirme yapabilecek sosyal faaliyetler yaratabilen<br />

<strong>ve</strong>ya bunlara katılabilen fertler eğitilmelidir.<br />

Bu planda belirtilen gayeler, zaman içersinde çevre eğitiminin<br />

vizyonunda ortaya çıkan yeni gelişmelere paralel<br />

olarak dahada gelişmek suretiyle, çağdaş bir yapıya dönüşmüştür.<br />

Esas itibarıyla çevre eğitiminin esas vizyonu<br />

“çevreye duyarlı” bireylerin yetiştirilmesini hedef alır.<br />

Çevre eğitiminin gayeleri şöyle sıralanabilir:<br />

a) Çevreye ilişkin çağın gerektirdiği bilgi, beceriler <strong>ve</strong> tutumlara<br />

sahip olmak,<br />

b) Bilimin doğasını anlamak,<br />

c) Bilimsel bulguları, doğal dünyayı daha iyi anlamak<br />

için kullanmak,<br />

d) Sorumluluk taşıyan bilinçli bir birey olarak, bilimsel<br />

değerlerin birey, toplum <strong>ve</strong> çevre açısından önemini fark<br />

etmek <strong>ve</strong> bu değerleri özümsemek,<br />

e) Günlük hayatla ilgili konu <strong>ve</strong> sorunların çözümünde<br />

çevre bilgisini kullanmak,<br />

f ) Karşılaşılan problemlerin çözümünde, bilimsel metodu<br />

kullanmak,<br />

g) Çevreye ilişkin meslekler için gerekli bilişsel <strong>ve</strong> duyuşsal<br />

temelleri oluşturmak,<br />

ğ) Öncelikle ülkemizin sonra dünyamızın sahip olduğu<br />

biyolojik zenginliklerin tanınmasına <strong>ve</strong> korunmasına<br />

yönelik bilinç kazandırmak,<br />

h) Çevre eğitimi yoluyla; öğretmen rehberliğinde, öğrenci<br />

merkezli etkinlikleri ön plana çıkaran; bireysel farklılıkları<br />

dikkate alan, ama sosyal becerileri de göz ardı<br />

etmeyen; ürün kadar, süreç odaklı bir değerlendirme anlayışını<br />

benimsemiş “oluşturmacı” (yapılandırmacı) öğretmen<br />

tipinin olgunlaşmasına imkan sağlamaktır.<br />

Çevre eğitiminin vizyonu esas olarak “çevre okuryazarı “<br />

bireyler yetiştirmektir. Çevre okuryazarı bireylerin özellikleri<br />

aşağıda sıralanmıştır:<br />

a) Genelde bilimin, özelde çevrenin doğasını anlar <strong>ve</strong><br />

özümser,<br />

b) Karşılaştığı problemleri bilimsel yöntem kullanarak<br />

çözer,<br />

c) Çevreye ilişkin anahtar kavramlar etrafında yapılanmış<br />

anlamlı bir bilişsel yapıya sahiptir,<br />

d) Çevre- bilim – teknoloji <strong>ve</strong> toplum ilişkisini kavramış<br />

olup bu konularda pozitif tutuma sahiptir,<br />

e) Çevre <strong>ve</strong> çevre sorunlarının konusunda uygun tutum,<br />

değer <strong>ve</strong> becerilere sahiptir.<br />

ÇEVRE EĞİTİMİ VE ORTAÖĞRETİM<br />

Tiflis Deklerasyonu dökümanında (UNESCO<br />

1978,1980) da işaret edildiği gibi etkin çevre eğitiminin<br />

genel hedefleri oluşturulacak programın içeriğini<br />

<strong>ve</strong> uygulama ilkelerini ortaya koymaktadır. Burada esas<br />

olan bireylerin çevre problemlerinin çözümü konusunda<br />

fert olarak ya da grup halinde etkin çalışmasıdır. Programın<br />

uygulanmasında; öğrenciler sorgulama (inquary)<br />

yöntemini kullanmak suretiyle, yaparak <strong>ve</strong> yaşayarak<br />

ortaya konan problemin çözümüne yönelik hipotezleri<br />

test ederek sonuca ulaşmaktadır.Bu şekilde öğrenci çevre<br />

28 Çevre <strong>ve</strong> İnsan 2008/1 Sayı:72


sorunlarının çözümü konusunda gerekli bilgi, beceri <strong>ve</strong><br />

uygun değerleri edinebilir. Bu yöntemin etkin olarak uygulanabilmesi<br />

için okul yönetimlerine, ders öğretmenine<br />

<strong>ve</strong> ders programına önemli görevler düşmektedir. Konuya<br />

ilişkin olarak mevcut ders programlarının kalıplaşmış<br />

katı yapıları yanında <strong>ve</strong> özellikle seçilecek etkinlikler<br />

konusunda öğretmenlere gerekli yetkinin çoğu zaman<br />

<strong>ve</strong>rilmediğine işaret eden bazı araştırma bulguları bulunmaktadır<br />

(Goodland, 1984).<br />

Çevre eğitiminin genel hedefleri doğrultusunda oluşturulmuş<br />

ideal bir ortaöğretim programının başarısı, ilgili<br />

öğretmenlerin konuya ilişkin aldığı lisans eğitimi <strong>ve</strong> pedegojik<br />

formasyonla da doğrudan ilişkilidir.<br />

Çevre eğitimi hiç şüphesiz çevre konusunun öğrencilere<br />

öğretilmesinden öteye, insan eliyle ortaya çıkan çevre<br />

sorunlarının günümüzde <strong>ve</strong> ileriki yıllarda önlenmesini<br />

hedefler. Burada karşımıza iki yöntem çıkmaktadır. Bunlardan<br />

ilki, bireylerde davranış değişikliğini hedefleyen<br />

bir yöntem iken, diğeri ise bireylerin bugün <strong>ve</strong> ileriki<br />

yıllarda daima çevre sorunlarının önlenmesine yönelik<br />

“action competence” adı <strong>ve</strong>rilen <strong>ve</strong> fertlerin çevre problemlerinin<br />

çözümlenmesinde katılımlarının daima en<br />

üst seviyede olması konusundaki kararlılığına <strong>ve</strong> yetkinliğine<br />

ilişkin yöntemdir (Breiting &Mogenson 1999).<br />

Çevre eğitimi konusunda yakın geçmişte yapılmış araştırmalar,<br />

gerek çevre <strong>ve</strong> gerekse öğrenme- öğrenci konularında<br />

yeni bulgular ortaya çıkartmıştır. Bazı araştırmalar<br />

ise çevre eğitimi konusunda konunun esasını oluşturan<br />

öğrenci boyutunun yeterince ele alınmadığına işaret etmektedir.<br />

Bu konuda etkin öğrenmenin gerçekleşebilmesi<br />

için kriter olarak ele alınan 6 önemli göstergeden<br />

ilk üç adedini oluşturan çevreye ilişkin bilgi, tutum <strong>ve</strong><br />

davranışın dikkatli bir şekilde ele alındığını, buna karşılık<br />

geriye kalan öğrencinin tabiatı algılaması, öğrencinin<br />

öğrenme konusundaki deneyimi <strong>ve</strong> öğrencinin yetişkinleri<br />

etkileme becerisinin ise yeni programlarda ele alınmaya<br />

başladığını göstermektedir (Karsten, 2004).<br />

Günümüzde gelişmiş ülkelerde hazırlanmakta olan yeni<br />

eğitim programları dikkate alındığında, temel felsefenin<br />

öğrenci merkezli <strong>ve</strong> katılımcılığı esas alan “yapılandırmacı<br />

yaklaşım” olduğu görülür. Bu program çalışmalarının<br />

esas sloganı ise, her öğrencinin konuyu öğrenmesi <strong>ve</strong><br />

böylece toplumda kendi ayakları üzerinde durabilen <strong>ve</strong><br />

içinde bulunduğu toplumun gelişimine katkıda bulunan<br />

“iyi vatandaş” olmasıdır.<br />

Özellikle, 2005 yılında yeni uygulamaya konmuş olan<br />

Fen <strong>ve</strong> Teknoloji Dersi Programı (MEB 2005) kapsamında<br />

çevre eğitimi konusunun sadece 7.sınıf düzeyinde<br />

Canlılar <strong>ve</strong> Hayat öğrenme alanı başlığı altında toplam<br />

14 saat olacak şekilde insan <strong>ve</strong> çevre ünitesi olarak <strong>ve</strong>rilmiş<br />

olması, programın sarmallık ilkesi ile aykırı bir durumdur.Benzeri<br />

bir durum coğrafya programı içinde geçerlidir.<br />

Türkiye’de ortaöğretim düzeyinde uygulanmakta<br />

olan coğrafya programında 9.sınıf düzeyinde Bölüm 7 de<br />

Türkiyedeki iklim <strong>ve</strong>rilirken, 9.bölümde ise insan çevre<br />

başlığı altında bazı çevre sorunlarına değinilmiş, 10.Sınıf<br />

düzeyinde, doğal afetlere ilişkin bilgiler <strong>ve</strong>rilmiştir.<br />

11.Sınıfda ise ekosistem <strong>ve</strong> madde döngüleri, şehirleşme<br />

faaliyetleri <strong>ve</strong> nüfus politikaları ile ekonomik faaliyetler<br />

gibi konulara yer <strong>ve</strong>rilmiştir. Bu bağlamda ekosistem<br />

<strong>ve</strong> işleyişi, biyolojik çeşitlilik gibi temelde biyoloji dersi<br />

programında bulunması gereken konuların coğrafya dersi<br />

programında yer almasının çevre eğitiminin felsefesi<br />

ile uyuşmayan bir durum olduğu gözlenmiştir.<br />

BİYOLOJİ DERS PROĞRAMININ TEMEL<br />

İLKELERİ VE ÇEVRE<br />

Tamamlanma aşamasında olan lise biyoloji dersi programında<br />

vurgulanan ilkeler, her öğrencinin se<strong>ve</strong>rek <strong>ve</strong><br />

isteyerek öğrenebilmesine <strong>ve</strong> dolayısıyla “biyoloji okuryazarı”<br />

olabilmesine imkan sağlamayı esas almıştır.Bu<br />

program öğrencilerin “çevre okur yazarı “ olması yanında<br />

“oluşturmacı(yapılandırmacı) öğrenme yaklaşımını” benimsemesi,<br />

öğrencilerin zihinsel <strong>ve</strong> fiziksel gelişim seviyelerini<br />

<strong>ve</strong> bireysel farklılıklarını gözetmesi, sarmallık<br />

özelliğini dikkate alması, ilgili diger derslerin( fizik, kimya<br />

vb.) öğretim programları ile bütünlük göstermesi <strong>ve</strong><br />

performansa dayalı ölçme <strong>ve</strong> değerlendirme anlayışını<br />

benimsemesi bakımından çağdaş bir görünüm sergilemektedir.<br />

Özellikle çevreye ilişkin konularda, öğrenciler<br />

yakın yörelerindeki sorunların muhtemel sebepleri <strong>ve</strong><br />

bunlara ilişkin çözüm önerilerini ortaya koymak için çalışırken<br />

önemli bilimsel kazanımları elde edebilecektir.<br />

Bu sayede biyoloji <strong>ve</strong> özellikle bilimsel çalışmalara karşı<br />

pozitif tutum geliştirecektir.<br />

İnsan <strong>ve</strong> çevre öğrenme alanı bağlamında 9. sınıf düzeyinde<br />

ele alınan konuları sırası ile insan çevre ilişkisi,<br />

güncel çevre sorunları <strong>ve</strong> çözüm önerileridir.Burada<br />

esas olan öğrencilerin yakın yöredeki çevre problemleri<br />

<strong>ve</strong> bunların önlenmesi konusunda gerekli bilimsel kazanımları<br />

elde etmesidir. Bu sınıf sonrasında, seçilen alan<br />

gereği; biyoloji dersi okumayacak öğrencilerin mevcut<br />

çevre problemlerinin sebepleri <strong>ve</strong> bunlara ilişkin muhtemel<br />

çözüm tekliflerinin neler olduğu konusunda eğitilebilmesine<br />

yönelik olarak öncelikle ele alınmıştır.<br />

10. Sınıf seviyesinde ele alınan ekosistem ekolojisi konusunda,<br />

öğrencilerin ekosistemlerin yapısını, ekosistemlerde<br />

enerji akışı <strong>ve</strong> madde döngüleri ile ekosistemlerin<br />

önemi konularını teorik <strong>ve</strong> uygulamalı olarak öğrenmesi<br />

hedeflenmiştir.<br />

11. Sınıf düzeyinde komünite <strong>ve</strong> popülasyon ekolojisi<br />

konusunda öğrencilerin komünitenin yapısı <strong>ve</strong> buna<br />

etki eden faktörleri, komünitelerde rekabeti, süksesyonu,<br />

populasyonlardaki değişimi <strong>ve</strong> ana ekosistemleri hedeflenmiştir..<br />

12. Sınıf düzeyinde ise; bozulan çevrenin rehabilitasyonu,<br />

çevre problemlerinin etik, politik <strong>ve</strong> ekonomik açıdan<br />

ele alınması <strong>ve</strong> sürdürülebilirlik konularının okutulması<br />

planlanmıştır.<br />

2008/1 Sayı:72 Çevre <strong>ve</strong> İnsan 29


Öğrencilerin performanslarının değerlendirilmesinde<br />

daha güncel ölçme <strong>ve</strong> değerlendirme<br />

yaklaşımlarının kullanılması <strong>ve</strong> böylece<br />

öğrencilerin konuya ilişkin yapacakları<br />

proje tabanlı etkinliklerin daha sağlıklı bir<br />

şekilde değerlendirilmesi mümkün olabilecektir.<br />

Bu sebeple, etkin çevre eğitimi, öğrencinin<br />

katılımını teşvik eden, yaparak <strong>ve</strong><br />

yaşayarak en üst düzeyde öğrenmenin <strong>ve</strong><br />

etkin değerlendirmenin gerçekleştirildiği<br />

şartlara gerek duymaktadır.<br />

Bu program çalışmasında ele alınan öğrenme<br />

alanlarına ila<strong>ve</strong>ten; beceri, tutum,<br />

değer <strong>ve</strong> anlayışlara ilişkin kazanımlarında<br />

dikkate alındığı görülmektedir. Bu bağlamdaki<br />

kazanımlar ise “Bilim-Teknoloji-<br />

Toplum –Çevre” (BTTC) kazanımları,<br />

“Bilimsel Araştırma <strong>ve</strong> Bilimsel Süreç<br />

Becerileri”(BAS) <strong>ve</strong> “İletişim Becerileri,<br />

Tutum <strong>ve</strong> Değerler” (İTD) şeklindedir.<br />

NETİCE<br />

2008 Ortaöğretim Biyoloji Ders Programı<br />

içerik, öğretim yöntemi <strong>ve</strong> ölçmedeğerlendirmeye<br />

ilişkin yeni bilimsel bulguları<br />

dikkate alması bakımından önemli<br />

olmakla beraber, ilk kez çevre konularının<br />

bu proğrama dahil edilmesi ise sevindiricidir.Bu<br />

sayede öğrenciler yakın yörelerindeki<br />

doğal hayatı tanıma sansını yakalayabilecek<br />

<strong>ve</strong> çevrenin sürdürülebilirliğine ilişkin uygun<br />

kazanımlar elde edebilecektir. Böylece<br />

öğrenciler çevreye ilişkin konular sayesinde<br />

hem biyoloji konularını daha iyi öğrenebilecek<br />

<strong>ve</strong> hem de dünyadaki tüm hayatı<br />

tehdit eden çevre problemlerinin topyekün<br />

çözümü konusunda katkıda bulunabilecektir.Konuya<br />

ilişkin bazı öneriler aşağıda<br />

<strong>ve</strong>rilmiştir.<br />

1) Çevre eğitimi ya da başka bir deyişle “sürdürülebilir<br />

kalkınma eğitimi”; öğrencilerin çevreye ilişkin gerekli<br />

bilgi, beceri <strong>ve</strong> değerleri edinmesini hedefler <strong>ve</strong> bu şekilde<br />

dünya da insan hayatının kalitesini artırabilmek<br />

için bir ülkenin, diğerlerinin aleyhine olacak şekilde nüfusunu<br />

ya da gelişimini artırmamasına özen gösterir.Bu<br />

durum fert bazında da aynen geçerli olup, bu sayede doğal<br />

kaynakların doğru kullanılması <strong>ve</strong> sürdürülebilirliği<br />

gerçekleştirilebilir.Bu konu okulun kuruluş felsefesinde<br />

yakın geçmişte yeni açılımların ortaya çıkmasını beraberinde<br />

getirmiştir.Çünkü, çevre eğitimi öğrencilerin bundan<br />

böyle kritik düşünme becerilerinin gelişimine katkı<br />

<strong>ve</strong>rdiği gibi; daima sorgulayan, problem çözme yeteneği<br />

gelişmiş, çevre <strong>ve</strong> eğitim politikaları konusunda karar<br />

<strong>ve</strong>rme sürecine bireyin aktif katılımını öngörmektedir.<br />

Ülkemizde çoğu ortaöğretim kurumunda ideal sınıf<br />

ortamının hala oluşturulamamış olması, eğitimin bireyselleştirilememesi<br />

vb. sorunların hala çözümlenmemiş<br />

olması, etkin çevre eğitiminin önünde engel oluşturmaktadır.<br />

2) Çevre eğitiminin hedeflerine ulaşılabilmesi için mutlaka<br />

bu konuda uygun eğitim-öğretim programlarına <strong>ve</strong><br />

buna ila<strong>ve</strong>ten uygun pedogojik yaklaşıma ihtiyaç vardır.<br />

Bu sayede öğrenciler birey ya da grup halinde çevreye<br />

ilişkin problemler üzerinde sorgulama yaklaşımını kullanarak<br />

kritik düşünmeyi öğrenebilecek, uygun beceriler<br />

elde edebilecektir. Bu yaklaşım bireysel farklılıkları<br />

dikkate alan, katılımcı <strong>ve</strong> aktif öğrenme şeklidir.Öğretmenler<br />

programda belirtilen etkinlere ila<strong>ve</strong> etkinliklere<br />

de zamanın el<strong>ve</strong>rdiği ölçüde yer <strong>ve</strong>rmelidir.<br />

30 Çevre <strong>ve</strong> İnsan 2008/1 Sayı:72


3) Etkin çevre eğitiminin gerçekleşebilmesi için, öğretmenlerin<br />

bu konudaki meslek öncesi <strong>ve</strong> meslek içi eğitimi<br />

önem arz etmektedir. İşin belki de en önemli boyutu<br />

öğretmenin konuya ilişkin pedegojik formasyonu <strong>ve</strong> bu<br />

konuya ne denli inandığıdır. Bu nokta, çevre eğitiminin<br />

etkin olarak gerçekleştirilmesi, ölçme <strong>ve</strong> değerlendirmenin<br />

sağlıklı yapılması bakımından da önemlidir.. Bu<br />

bağlamda çağdaş öğretim metotlarının uygulamaya konulması,<br />

öğretmene büyük sorumluluklar yüklemektedir.<br />

Öğretmenlerin lisans düzeyindeki eğitim programları,<br />

bu gerçekler ışığında tekrar gözden geçirilmeli <strong>ve</strong> mümkünse<br />

lisansüstü düzeyde <strong>ve</strong>rilen öğretmenlik pedegojik<br />

formasyon eğitiminde konunun ele alınmasında yarar<br />

vardır(UNESCO-UNEP 1990).<br />

4) Etkin çevre eğitimi için okul dışındaki belli ekosistemlerde<br />

yerinde yapılabilecek etkinliklerin öğrencilerin<br />

çevreye ilişkin kazanımları elde etmesi bakımından<br />

önemi büyük görünmektedir (Bennett& Heafner, 2004).<br />

Çevre eğitimi her yaştan bireylere kendi seviyeleri dikkate<br />

alınarak <strong>ve</strong>rilmelidir. Bu eğitim mutlaka tüm derslerde<br />

ilgili konular bünyesinde yaparak, yaşayarak zihinsel<br />

<strong>ve</strong> el becerilerini geliştirecek tarzda ele alınmalı <strong>ve</strong><br />

öğrencinin kritik düşünmesini geliştirecek şekilde organize<br />

edilmelidir. Gerektiğinde ise proje tabanlı sınıf dışı<br />

etkinlikler olarak çevre sorunlarının ortaya çıktığı yakın<br />

çevredeki alanla da, botanik - hayvanat bahçelerinde <strong>ve</strong><br />

ayrıca korunan alanlarda yapılacak proje çalışmaları <strong>ve</strong>ya<br />

yerinde gözlemler ile gerçekleştirilebilir.<br />

5) Çevre –sürdürülebilir kalkınma eğitimi, eğitimin erken<br />

döneminden başlayarak bütün yaş <strong>ve</strong> mesleklerden<br />

fertlere sorumlu vatandaşlar olmanın ötesinde, iyi bir insan<br />

olabilmek için gerekli kazanımları sağlar. Bu sebeple<br />

çevre eğitimi, öğretim programının mutlaka bir bütün<br />

olarak konuya ilişkin tüm evrensel doğruları içerecek<br />

tarzda bütün derslere yönelik olarak hazırlanması kaçınılmazdır.<br />

Bu programın başarısı; programın kendisinin,<br />

öğrencinin, öğrenme ortamının <strong>ve</strong> özellikle bu programı<br />

uygulayan öğretmenin yaratıcılığı ile doğru orantılıdır.<br />

Bu nedenle konuya ilişkin bilimsel fuarlar, kurslar, ödüllü<br />

yarışmalar, kamplar <strong>ve</strong> eğitim programlarının düzenlenmesi<br />

yararlı görünmektedir.<br />

REFERANSLAR<br />

Bennett, K.R.& Heafner, T.L. 2004. Having a field day with environmental<br />

education. Applied Environmental Education and Communication<br />

3:89-100.<br />

Breiting,S.& Mogensen,F. 1999. Action Competence and Environmental<br />

Education. CambridgeJournal of Education vol. 29, No.3.<br />

Childress, R.B.1978. Public School Environmental Education<br />

Curricula:A National Profile.Journal of Environmental Education<br />

9(3):2-11.<br />

ÇB.2000. IV. Çevre Şürası. 6-8 Kasım 2000,Çevre Bakanlığı, İzmir.<br />

Doğan, M.&Korkmaz, N.1994. Çevre <strong>ve</strong> İnsan I. Secan Yayıncılık<br />

LTD., Ankara.<br />

Doğan, M.1997. Ulusal Çevre Eylem Planı Eğitim <strong>ve</strong> Katılım Raporu.<br />

DPT, Ankara.<br />

Doğan, M. &Akaydın,G. 2000.Ulusal Gündem 21: Türkiye’de Fen Eğitimi<br />

Proğramları <strong>ve</strong> Çevre Eğitimi. IV. Fen Bilimleri Kongresi 2000.,<br />

Ankara<br />

Goodland,J. I. 1984. A place called school,(New York,McGraw-Hill).<br />

Gough, N. 2002. Thinkng /acting locally/ globally?Western sc’ence<br />

and environmental education in a global knowledge.Int. J. Sci. Educ.<br />

24(11):1217-1237.<br />

Le<strong>ve</strong>que, C.& Mounolou, J.C. 2003. Biodi<strong>ve</strong>rsity. John Wiley&Sons,<br />

Ltd.<br />

Kiziroğlu,İ., İnanç, N.& Turan,L.2000. V.Uluslararası Ekoloji <strong>ve</strong> Çevre<br />

Sorunları Sempozyumu. Ankara Alman Kültür Merkzi.Ankara.<br />

Karsten,J. 2004. Teaching about complexity in primary and secondary<br />

schools:An exploration of new approaches to ecosystem education.<br />

Ph.D. Thesis. McGill Uni<strong>ve</strong>rsity,Montreal,Canada.<br />

MEB 2005.İlköğretim Fen <strong>ve</strong> Teknoloji Dersi Öğretim Proığramı <strong>ve</strong><br />

Kılavuzu.Devlet Kitapları Müdürlüğü, Ankara.<br />

Reid, A. 1980. The essence of environmental education. Australian Assosiation<br />

for Environmental Education Newsletter,1,April 3-6.<br />

Robottom,I.M.1982. What is: environmental education as education<br />

about the environment.Second National Conference of the Australian<br />

Assosiation for Environmental Education,Brisbane.<br />

Ste<strong>ve</strong>nson,R.B. 2007. Schooling and Environmental<br />

Education:Contradictions in Purpose and Practice.Environmental<br />

Education Research 13( 2): 139-153.<br />

TÇV.1993. Çevre Eğitimi.Çevre İçin Eğitim Toplantısı 25-26 Ocak<br />

1993.Ankara.<br />

TÇV. 2005. Türkiye’nin Biyolojik Zenginlikleri.Türkiye Çevre Vakfı Yayını,<br />

Önder Matbaa, Ankara.<br />

TÇV 2007. Çevre Eğitimi. Türkiye Çevre Vakfı Yayını.Önder Matbaa,<br />

Ankara.<br />

UNCED 1992. Agenda 21, The United Nation Programme of Action<br />

from Rio. New York:UN.<br />

UNESCO 1978. Final Report: Intergo<strong>ve</strong>rnmental Conference on Environmental<br />

Education and Information.Paris:UNESCO.<br />

UNESCO 1980. Environmental Education in the light of the Tblisi<br />

Conference.Paris:UNESCO.<br />

UNESCO-UNEP 1990. Environmentally educated teachers:The priority<br />

of priorities? Connect,15(1):1-3.<br />

Volk,T.L., Hungerford, H.R.& Tomera,A.N.1984. A national sur<strong>ve</strong>y of<br />

curriculum needs as percie<strong>ve</strong>d by professional environmental educators.<br />

Journal of Environmental Education 16(1):10-19.<br />

Wheeler,K.1975. The genesis of environmental education, in<br />

G.C.Martin&K. Wheeler(Eds) Insights into environmental<br />

education(Edinburgh, Oli<strong>ve</strong>r Boyd).<br />

2008/1 Sayı:72 Çevre <strong>ve</strong> İnsan 31


2010<br />

AVRUPA<br />

BİYOÇEŞİTLİLİK<br />

LİK<br />

GÖSTERGELERİ<br />

G E E Rİ<br />

(İNDİK KATÖRLER)<br />

R Dr. İrfan UYSAL (<strong>Su</strong> Ürünleri Müh.)<br />

Doğa Koruma <strong>ve</strong> Milli Parklar Genel Müdürlüğü<br />

Avrupa Çevre Ajansı Doğa Koruma <strong>ve</strong> Biyoçeşitlilik PCP<br />

Biyoçeşitlilik; kutup ayılarından penguenlere,<br />

yeşil alglerden tundralara, böceklerden balıklara<br />

kadar herşeyi içeren yerküre üzerindeki<br />

yaşama çeşitliliğidir. Hem türlerin çeşitliliğini hem<br />

de türler arasında genetik çeşitliliği <strong>ve</strong> bunlardan<br />

oluşan ekosistemleri içerir. Bir başka deyişle; biyolojik<br />

zenginlik ya da biyolojik çeşitlilik, canlıların farklılığını<br />

<strong>ve</strong> değişkenliğini, içinde bulundukları karmaşık<br />

ekolojik yapılarla, birbirleriyle <strong>ve</strong> çevreleriyle<br />

karşılıklı etkileşimlerini ifade etmektedir. Dünyanın<br />

sınırlı kaynaklarının korunması <strong>ve</strong> dikkatli kullanılması<br />

sürdürülebilir kalkınmanın temelini oluşturur.<br />

Bugün, biyoçeşitlilik kayıpları bütün dünya üzerindeki<br />

insan aktiviteleri seviyelerinin artmasına bağlıdır.<br />

Habitat bozulması, kirlilik, aşırı kullanma <strong>ve</strong><br />

iklim değişikliği gibi baskılar biyoçeşitlilik <strong>ve</strong> ekosistem<br />

üzerinde olumsuz sonuçlara yol açmaktadırlar.<br />

İnsan aktiviteleri sonucu oluşan bu işlemler,<br />

baskıların çeşitliliğine bağlı olarak genellikle birçok<br />

türün sayısında azalmayla karakterize edilmektedir.<br />

Yok oluş ise bu uzun süren bozulma işleminin son<br />

adımıdır.<br />

2002 yılında devlet başkanları BM Sürdürülebilir<br />

Kalkınma Dünya Zir<strong>ve</strong>si’nde biraraya gelmiş <strong>ve</strong><br />

fakirliğin azaltılmasına <strong>ve</strong> dünya üzerindeki bütün<br />

yaşamların faydalanmasına katkı sağlaması için<br />

2010 yılına kadar küresel, bölgesel <strong>ve</strong> ulusal seviyedeki<br />

biyolojik çeşitliliğin şu andaki kaybında önemli<br />

bir düşüş elde etmeye yönelik eylemlerde bulunmayı<br />

kabul etmişlerdir.<br />

2010 yılına kadar biyoçeşitlilik kaybını önemli ölçüde<br />

azaltmak, küresel bir hedef olarak görülmektedir.<br />

Avrupa da bu hedefi bir basamak daha ileri götürmüş<br />

<strong>ve</strong> 2010 yılına kadar azaltılan kaybın<br />

2010 yılında yok edilmesini hedeflemiştir.<br />

Biyoçeşitlilik indikatörleri 2010 yılına doğru ilerlemeler<br />

hakkında bilgi <strong>ve</strong>ren <strong>ve</strong> değerlendiren en iyi<br />

araçlardır. Ayrıca, <strong>ve</strong>rilen mesajları özetlemek için<br />

kullanışlı <strong>ve</strong> yararlı mekanizmalardır fakat hiç bir<br />

zaman bütün değişiklikleri tanımlamaz.<br />

2010 hedeflerine ulaşma başarısının ölçülebilmesi<br />

<strong>ve</strong> toplumun konu ile ilgili bilgilendirilebilmesi için<br />

politikalarla ilişkili <strong>ve</strong> kabul edilebilir biyolojik çeşitlilik<br />

göstergelerine ihtiyaç duyulmuştur <strong>ve</strong> biyoçeşitlilik<br />

indikatör setlerinin tamamlanması <strong>ve</strong> sürekli<br />

güncellenmesi <strong>ve</strong> geliştirilmesi bir zorunluluk haline<br />

gelmiştir. Bu nedenle Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi<br />

liderliğinde birçok ulusal <strong>ve</strong> uluslararası kuruluş<br />

32 Çevre <strong>ve</strong> İnsan 2008/1 Sayı:72


2010 biyoçeşitlilik göstergelerinin oluşturulması için<br />

çalışmalar yapmaktadır.<br />

Göstergelerin oluşturulması için; Avrupa’da bölgesel<br />

olarak Avrupa Çevre Ajansı (EEA) <strong>ve</strong> diğer AB kuruluşlarının<br />

(PEBLDS based on Council of Europe,<br />

UNEP Regional Office for Europe, ECNC, UNEP-<br />

WCMC) işbirliği ile koordine bir program geliştirilmiştir.<br />

Biyoçeşitlilik Sözleşmesi odak alanları <strong>ve</strong> Avrupa<br />

Konseyi de Biyoçeşitlilik göstergelerini 7 ana grup altında<br />

toplamıştır:<br />

1- Biyoçeşitlilik bileşenlerinin şu anki <strong>ve</strong> gelecekteki<br />

durumu,<br />

2- Sürdürülebilir kullanım,<br />

3- Biyoçeşitliliğe yönelik tehditler,<br />

4- Ekosistem bütünlüğü, ekosistem<br />

mal <strong>ve</strong> hizmetleri,<br />

5- Biyoçeşitliliğin finansmanı,<br />

6- Halkın bilinçlendirilmesi<br />

<strong>ve</strong> katılımı,<br />

7- Patent uygulamaları,<br />

Bu gruplarda kendi aralarında<br />

kapsam itibariyle<br />

aşağıdaki alt başlıklara ayrılmıştır.<br />

1-Biyoçeşitlilik bileşenlerinin<br />

şu anki <strong>ve</strong> gelecekteki durumu,<br />

a- Seçilmiş biomların, ekosistemlerin,<br />

habitatların büyüklüğünün gelecekteki durumu:<br />

İki spesifik indikatör belirlenmiştir. Ekosistem kapsamı<br />

<strong>ve</strong> Avrupa ile ilgili habitatlar. Ekosistem kapsamı<br />

indikatörü 1990 yılından bu yana Avrupa’daki önemli<br />

ekosistemlerdeki değişiklikleri belirlemede kullanılmaktadır.<br />

Avrupa’daki önemli ekosistem tiplerinin<br />

(ormanlar, buzul, deniz-buz, tarım alanı, sulak alan <strong>ve</strong><br />

deniz çayırları) dağılımı hakkında bütün bir fikir <strong>ve</strong>rir.<br />

Avrupa ile alakalı habitatlar indikatörü ise 2008 yılında<br />

belirlenecek olan AB Habitat Direktifi altındaki<br />

habitatların raporlamasına dayanır.<br />

b- Korunan alanların kapsamı: İki spesifik indikatör<br />

seçilmiştir: Ulusal mevzuatlarla ayrılmış alanlar ile<br />

AB Habitat <strong>ve</strong> Kuş Direktifi altındaki ayrılmış alanlar.<br />

Korunan alanların kurulması <strong>ve</strong> yönetimi biyoçeşitliliğin<br />

aşırı kaybına ilişkin endişeleriyle direkt ilgilidir <strong>ve</strong><br />

biyoçeşitliliğin korunmasına ilişkin alınan<br />

önlemleri yansıtır. Bu indikatör milli<br />

parklardan orman rezervlerine <strong>ve</strong><br />

çok sıkı korunan doğa rezervlerinden,<br />

kaynak rezervlerine<br />

kadar değişen korunan<br />

alanlardaki aşırı büyüme<br />

oranınıda gösterir.<br />

c- Seçilmiş türlerin çokluk<br />

<strong>ve</strong> dağılımlarının gelecekti<br />

durumu: Başlangıç<br />

olarak yaygın kuş türleri<br />

ile kelebekleri kapsamaktadır.<br />

Bu türler çevre sağlığı<br />

için mükemel barometrelerdir.<br />

Karar <strong>ve</strong>ricilere çevredeki değişiklikler<br />

hakkında değerlendirme <strong>ve</strong><br />

cevap <strong>ve</strong>rme imkanı <strong>ve</strong>rir.<br />

d- Korunmuş <strong>ve</strong>/<strong>ve</strong>ya tehdit altındaki türlerin durumlarındaki<br />

değişimler: İki spesifik indikatör belirlen-<br />

2008/1 Sayı:72 Çevre <strong>ve</strong> İnsan<br />

33


miştir. Birincisi Avrupa türleri kırmızı listesi, diğeri<br />

ise Avrupa ile ilgili türler. Kırmızı liste indeksi Avrupa<br />

türlerinin yok olma riskini belirlemede kullanılır.<br />

Bu indikatör biyoçeşitlilik kayıplarını belirlemede etkenlere<br />

dolaylı olarak bağlıdır <strong>ve</strong> hem halk <strong>ve</strong> hem de<br />

karar <strong>ve</strong>riciler açısından önemlidir. Ayrıca habitat bozulması,<br />

yayılmacı türler, sürüdürülemeyen aşırı kullanım,<br />

kirlilik <strong>ve</strong> iklim değişikliği gibi ekolojik işlem <strong>ve</strong><br />

ekolojik fonksiyon için önemli bir ayırıcılığa sahiptir.<br />

Avrupa ile ilgili türler ise 2008 yılında belirlenecek <strong>ve</strong><br />

başlangıç olarak AB Kuş <strong>ve</strong> Habitat Direktifleri’nin<br />

uygulama başarısı için bir ölçü olacaktır.<br />

e- Evcil hayvanların, kültür bitkilerinin, çok önemli<br />

sosyo-ekonomik öneme sahip balık türlerinin genetik<br />

çeşitliliğinin gelecekteki durumu:<br />

Evcil hayvan genetik çeşitliliği: Bu indikatör tahıllar,<br />

ağaçlar <strong>ve</strong> balıklar gibi diğer gruplara göre evcil hayvanlardan<br />

çok iyi gelişmiş <strong>ve</strong> çok çabuk ulaşılabilir <strong>ve</strong>ri<br />

elde edilen bir indikatördür. Bu indikatör, her ülke için<br />

başka yerden getirilmiş sığır <strong>ve</strong> koyun yetiştiriciliği kadar<br />

yerli türlerin oranını <strong>ve</strong> bir ülke için tehlike altında<br />

olan yerli türlerin yetiştiricilik oranını da gösterir. Bu<br />

safhada, indikatör tüm genetik çeşitlilikten daha ziyade<br />

yetiştiricilik çeşitliliğini ölçer.<br />

2- Sürdürülebilir kullanım: Yaban hayatı kaynaklarının<br />

aşırı kullanımı Avrupa biyoçeşitliliğine bir tehdit<br />

olarak az öneme sahip olabilir. Ancak, ekosistem hizmetlerine<br />

dayanan üretim sektörlerindeki sürdürülemeyen<br />

yönetim olumsuz etkilere neden olabilir.<br />

a- Sürdürülebilir yönetim altındaki ekosistem alanları:<br />

Sürdürülebilir yönetim altında orman alanları, tarım,<br />

balıkçılık <strong>ve</strong> akuakültür ekosistemleri bağımsız bir<br />

indikatör olarak tanımlamak mümkün değildir. Sürdürülebilirlilik<br />

yalnız bir indikatörün olmadığı çok<br />

boyutlu bir kavramdır. Hem ekolojik hem de sosyoekonomik<br />

boyutları vardır. Sürdürülebilir başlıca ekosistem<br />

indikatörleri olarak;<br />

- <strong>Orman</strong>lar: Ser<strong>ve</strong>t, artım <strong>ve</strong> kesim ile ölü örtü olarak<br />

2 indikatör belirlenmiştir. Birinci indikatör stok<br />

büyüklüğünü, odun üretimini <strong>ve</strong> üretim kapasitesini<br />

ifade eder. İkincisi ise ekosistemin durumu hakkında<br />

ek bilgi <strong>ve</strong>rir.<br />

34 Çevre <strong>ve</strong> İnsan 2008/1 Sayı:72


- Tarım: Bu ekosisteme ait indikatörler, azot dengesi<br />

ile potansiyel olarak biyoçeşitliliği destekleme yönetim<br />

uygulamaları altındaki alanlar olarak belirlenmiştir.<br />

Balıkçılık <strong>ve</strong> ormancılığa göre, tarım için kullanılan<br />

stok indikatörünü seçmek için daha az ilgi gösterilmiştir.<br />

Azot dengesi, tarım ekosistemleri dışından<br />

biyoçeşitlilik üzerine baskı ile giren azot bileşenleri<br />

tarım ekosistemi içindeki biyoçeşitlilik üzerine baskı<br />

ile bütünüyle biyoçeşitliliği destekleyen yönetim uygulamaları<br />

altındaki alan tarım arazisinin yüksek doğa<br />

değerleri hakkında bilgi <strong>ve</strong>rir.<br />

- Balıkçılık /Akuakültür (<strong>Su</strong> ürünleri yetiştiriciliği):<br />

Avrupa ticari balık stokları <strong>ve</strong> balık yetiştirme tesislerinden<br />

gelen su kalitesi indikatör olarak belirlenmiştir.<br />

Avrupa ticari balık stokları, stok büyüklüğü, üretim <strong>ve</strong><br />

üretim kapasitesi hakkında bilgi <strong>ve</strong>rir. Balık yetiştirme<br />

tesislerinden gelen su kalitesi ise sızıntı ile deniz ekosistemine<br />

<strong>ve</strong>rilen zarar hakkında bilgi sağlar. Balıkçılık<br />

metotlarının <strong>ve</strong>rdiği zarar bir indikatör olarak henüz<br />

değerlendirilmemiştir. Fakat, gelecekte gündeme gelecektir.<br />

b- Avrupa ülkelerinin ekolojik ayak izi: Biyoçeşitlilik<br />

üzerine Avrupa’nın <strong>ve</strong>rdiği etkiler kendi sınırları <strong>ve</strong> kıyılarının<br />

çok ötesindedir. Bu nedenle ekolojijk ayak izi<br />

CBD <strong>ve</strong> Avrupa indikatör listesine eklenmiştir. Dolaylı<br />

da olsa Avrupa dışındaki biyoçeşitlilik üzerindeki<br />

Avrupa’nın üretimi <strong>ve</strong> tüketiminin potansiyel etkisini<br />

belirler.<br />

3- Biyoçeşitliliğe yönelik tehditler: Habitat bozulması,<br />

yayılmacı yabancı türler, popülasyon baskısı, kirlilik,<br />

aşırı kullanım <strong>ve</strong> iklim değişikliği biyoçeşitliliğe yönelik<br />

6 adet ana tehdit vardır. Bu bölüm, yabancı türleri,<br />

kirlilik <strong>ve</strong> iklim değişikliğini kapsar.<br />

a- Azot çöküntüsü: Kritik aşırı yüklenmiş nitrojen indikatör<br />

olarak belirlenmiştir. Biyosfer <strong>ve</strong> atmosferdeki<br />

azot aktif formların aşırı seviyeleri karada, sucul ortamlarda<br />

<strong>ve</strong> kıyı ekosistemlerindeki biyoçeşitlilik üzerine<br />

çok önemli bir tehdittir. Karada, Azotun çok küçük<br />

miktarına bile çok hassas olan duyarlı türlerin kaybına<br />

neden olur. Kıyı sularında, alglerin aşırı çoğalmasına<br />

<strong>ve</strong> sadece birkaç bakterinin yaşayabildiği ölü zonlarda<br />

oksijenin azalmasına yol açar. Avrupa boyunca, tarım<br />

faaliyetlerinden kaynaklanan azot birikimi esas olarak<br />

amonyaktan kaynaklanmaktadır.<br />

b- Yayılmacı yabancı türlerin sayısı <strong>ve</strong> getirdiği maliyet:<br />

Yabancı türlerin sayısının gittikçe artması biyoçeşitlilik<br />

üzerine önemli bir tehdit oluşturmaya devam<br />

etmektedir. Bütün yabancı türlerin yayılmacı olmamasına<br />

karşın, çevreye getirilen <strong>ve</strong>ya gelen yabancı<br />

türlerin sayısı ile daha sonra yayılmacı olabilecek türlerin<br />

sayısı arasında direkt bir korelasyon mevcuttur.<br />

Yayılmacı yabancı türlerin getirdiği maliyet üzerindeki<br />

çalışmalar devam etmektedir.<br />

c- İklim değişikliğinin etkileri: Son zamanlarda biyoçeşitlilik<br />

ile iklim değişikliği arasındaki ilişki artan bir<br />

derecede önem kazanmaya başlamıştır. Biyoçeşitlilik<br />

bileşenleri üzerinde iklim değişikliğinin etkileri en iyi<br />

şekilde yumurtlama <strong>ve</strong> bitki fenolojisinde görülmektedir.<br />

Ayrıca, termofolik türlerin yayılması lokal bitki<br />

türlerin oluşumunda stres yaratabilmesi gibi potansiyel<br />

olumsuz etkiyi içermesini de önermektedir. Bu<br />

indikatör, özellikle iklim değişikliğine hassas seçilmiş<br />

tür listesinin çokluğunuda ifade etmektedir.<br />

4- Ekosistem bütünlüğü, araçlar <strong>ve</strong> hizmetleri:<br />

Ekosistem fonksiyonlarının kaybı elde ettiğimiz araç<br />

<strong>ve</strong> hizmetlerin üretimini durduracaktır. Bu alandaki<br />

birçok indikatör ekonomik sektörle ilgilidir.<br />

a- Deniz trofik indeksi (Marine Trophic index): Yoğun<br />

balıkçılık besin zincirinde önemli yer tutan morina,<br />

ton, levrek <strong>ve</strong> kılıç balığı gibi yüksek ekonomik<br />

öneme sahip predatör (avcı) balıkların büyük ölçüde<br />

azalmasına yol açmaktadır. Sonuç olarak, 1950 yılından<br />

bu yana balıkçılık yaşama süreleri daha az olan<br />

küçük balıklara <strong>ve</strong> hem deniz hem de tatlı su besin<br />

zincirinde daha düşük oranlarda bulunan omurgasızlara<br />

dayanmaktadır. Şu anki trofik seviyelerinin azalması<br />

devam ederse, insan tüketimi için tercih edilen<br />

balık miktarı artan bir şekilde azalacaktır. Deniz trofik<br />

indeksi de bu etkiyi ölçmektedir.<br />

2008/1 Sayı:72 Çevre <strong>ve</strong> İnsan 35


- Ekosistemlerin birbirleriyle bağlanabilirliği/parçalanması:<br />

İki indikatör belirlenmiştir. Doğal <strong>ve</strong> yarı<br />

doğal alanların parçalanması, nehir sistemlerinin parçalanması.<br />

Ekosistemlerin parçalanması doğal <strong>ve</strong> yarı<br />

doğal alanların biyoçeşitliliği üzerine en önemli tehdittir.<br />

Doğal <strong>ve</strong> yarı doğal alanlar, her ekosistemdeki<br />

çok önemli tür <strong>ve</strong> habitat çeşitliliği gibi bütün ekosistem<br />

araçlarını desteklemesinden dolayı kritik öneme<br />

sahiptir.<br />

Nehir sistemlerinin parçalanması indikatörü, balıkların<br />

göçlerini <strong>ve</strong> dağılımını etkileyen <strong>ve</strong> nehirler içinde<br />

doğal habitat yayılışını bütünüyle değiştiren <strong>ve</strong> ekolojik<br />

kapasitesini azaltan nehirler üzerine inşa edilen<br />

suni yapılar nedeniyle parçalanmayı gösterir.<br />

c- <strong>Su</strong>cul ekositemlerdeki su kalitesi: İki spesifik indikatör<br />

belirlenmiştir. Bağlantılı sular ile kıyı <strong>ve</strong> deniz<br />

sularındaki besleyici elementler <strong>ve</strong> tatlı su kalitesi. Besleyici<br />

elementler hem deniz hem de tatlı su da biyolojik<br />

çeşitlilik için sorunlu bir konudur. Azot <strong>ve</strong> fosfat<br />

zenginliği arzu edilmeyen bir duruma neden olur. Temel<br />

olarak, aşırı besin elementleri direkt olarak hayvan<br />

<strong>ve</strong> bitkilerin kayıplarına yol açar <strong>ve</strong> ekosistem kompozisyonunu<br />

değiştirir. Aşırı ziraat faaliyetleri, kıyıda yapılan<br />

su ürünleri yetiştiriciliği <strong>ve</strong> bir dizi ilgili faktörler<br />

tarafından meydana gelen sulardaki alg patlaması, çok<br />

yaygın olmamakla beraber içme su kaynaklarıyla ilişkili<br />

olarak bazen insan sağlığına da toksiktir.<br />

5- Biyoçeşitliliğinin finansmanı: Lokal <strong>ve</strong> küresel biyoçeşitliliğin<br />

korunması politik <strong>ve</strong> özel sorumluluğu<br />

gösterir. AB bütçesi içerisinde biyoçeşitlilikle alakalı<br />

spesifik harcama miktarlarının biraraya getirilmesini<br />

ifade eder. Özel kaynaklar gibi ulusal bütçeleri de içerir.<br />

6- Halkın bilinçlendirilmesi <strong>ve</strong> katılımı: Halkın fikirleri,<br />

politikacılar <strong>ve</strong> karar <strong>ve</strong>ricileri etkilemede çok<br />

hayati bir role sahiptir. Bu fikirler, halkın desteğini<br />

<strong>ve</strong> ilgisini ölçen bir barometre görevi görür. Doğal<br />

rezervlerdeki pratik yönetim aktivitelerinde gönüllülük,<br />

yaban hayatı kampanyaları <strong>ve</strong>ya yaban hayatı sivil<br />

toplum örgütleri üyeliği aidatı, televizyonlarda doğa<br />

izleme programları <strong>ve</strong>ya doğa gezileri gibi bir çok indikatör<br />

incelenmiştir.<br />

36 Çevre <strong>ve</strong> İnsan 2008/1 Sayı:72


7- Patent uygulamaları: Genetik kaynaklara dayanan<br />

patent uygulamaları birçok tıbbi, eczacılık <strong>ve</strong> sağlık<br />

ürünlerine dayanır. Bu da genetik kaynaklara ulaşımı<br />

<strong>ve</strong> adil paylaşımı artırır. Bu indikatör, insan rahatlığı <strong>ve</strong><br />

zenginliği için biyoçeşitliğinin katkısını ortaya koyar<br />

<strong>ve</strong> genetik kaynaklara dayanan icatlar için Avrupa patent<br />

uygulamalarındaki gelecekteki durumu <strong>ve</strong> ölçüyü<br />

gösterir. Sadece biyoçeşitliliğe dayanan icatları gösterir,<br />

biyoçeşitlilik üzerindeki pozitif <strong>ve</strong>ya negatif etkiyi<br />

belirlemez.<br />

Avrupa Çevre Ajansı, Doğa Araştırma Merkezi<br />

(EEA-NRC) tarafından 26 adet spesifik Biyoçeşitlilik<br />

İndikatörleri belirlenmiştir. Bazıları direkt olarak<br />

biyoçeşitlilik bileşenleri üzerine bir etkiyi gösterirken,<br />

bazıları da biyoçeşitlilik <strong>ve</strong> onun sürdürülebilir kullanımına<br />

<strong>ve</strong> bütünlüğüne olan tehditleri yansıtır. İndikatörler<br />

setini kullanırken çeşitli ekosistemlere (örneğin,<br />

tarım, deniz <strong>ve</strong> tatlı sı su ekosistemi gibi), ekonomik<br />

sektörlere (örneğin, tarım, balıkçılık, ormancılık gibi)<br />

<strong>ve</strong>ya çeşitli çevresel baskıların (su kalitesi, ötrofikasyon,<br />

arazi kullanımı) etkilerine <strong>ve</strong> gelecekteki durumlarına<br />

bakarak bize bu sektörler hakkında bilgi <strong>ve</strong>rebilirler.<br />

Bu indikatörler :<br />

1-Seçilmiş türlerin çokluğu <strong>ve</strong> dağılımı,<br />

2- Avrupa türleri kırmızı listesi,<br />

3- Avrupa ile ilgili türler,<br />

4- Ekosistem kapsamı,<br />

5- Avrupa ile ilgili habitatlar,<br />

6- Çiftlik hayvanları genetik çeşitliliği,<br />

7- Ulusal mevzuatlarla ayrılmış korunan alanlar,<br />

8- AB Habitat <strong>ve</strong> Kuş Direktifi altında ayrılmış alanlar,<br />

9- Kritik aşırı yüklenmiş nitrojen,<br />

10- Avrupa’da yayılmacı yabancı türler,<br />

11- Sıcaklığa karşı hassas türlerin oluşumu,<br />

12- Avrupa denizleri için Deniz Trofik indeksi (Marine<br />

Trophic İndex),<br />

13- Doğal <strong>ve</strong> yarı doğal alanların parçalanması,<br />

14- Nehir sistemlerin parçalanması,<br />

15- Bağlantılı sular ile kıyı <strong>ve</strong> açık deniz sulardaki besleyici<br />

elementler,<br />

16- Tatlı su kalitesi,<br />

17- <strong>Orman</strong>lar: Ser<strong>ve</strong>t, artım <strong>ve</strong> kesim,<br />

18- <strong>Orman</strong>lar: Ölü örtü,<br />

19- Tarım: Azot dengesi,<br />

20- Tarım: Potansiyel olarak biyoçeşitliliği destekleme<br />

yönetim uygulamaları altındaki alanlar,<br />

21- Balıkçılık: Avrupa ticari balık stokları,<br />

22- Akuakültür (<strong>Su</strong> ürünleri yetiştiriciliği): Balık yetiştirme<br />

tesislerinden gelen su kalitesi,<br />

23- Avrupa ülkelerinin ekolojik ayak izi,<br />

24- Genetik kaynaklara dayanan patent uygulamaları,<br />

25- Biyoçeşitlilik yönetiminin finansmanı,<br />

26- Halkın bilnçlendirilmesi,<br />

Yukarıda belirtilen 26 adet biyoçeşitlilik indikatörlerinin<br />

izlenmesi, denenmesi, geliştirilmesi <strong>ve</strong> 2010 hedefleri<br />

çerçe<strong>ve</strong>sinde politikalarla ilişkilendirilmesi biyoçeşitliliğinin<br />

korunması <strong>ve</strong> akıllıca kullanımı yerel,<br />

ulusal, bölgesel <strong>ve</strong> uluslararası seviyede gelecek nesiller<br />

için büyük önem arz etmektedir. İzleme faaliyetleri esnasında<br />

ulusal <strong>ve</strong>ya uluslararası seviyede hükümetler<br />

arası , kurum, kuruluş <strong>ve</strong>ya sözleşmeler arasında mümkün<br />

olan mertebede koordinasyon, bilgi değişimi <strong>ve</strong><br />

işbirliğinin kurulması <strong>ve</strong> geliştirilmesi koruma faaliyetlerine<br />

bir ivme kazandırması kaçınılmazdır.<br />

2008/1 Sayı:72 Çevre <strong>ve</strong> İnsan<br />

37


<strong>Su</strong> Kaynakları<br />

Yönetimi<br />

Sürdürülebilirlik<br />

Dr. B.Teoman MERİÇ<br />

Hidrojeoloji Yüksek Mühendisi<br />

Son yıllardaki hızlı nüfus artışına paralel olarak<br />

artan su talebine karşı uygun kaynak mevcudiyetinin<br />

azlığı <strong>ve</strong> gün geçtikçe gelişen sanayi <strong>ve</strong><br />

tarımsal faaliyetlere bağlı olarak aşırı kullanım <strong>ve</strong> çeşitli<br />

kirlilik parametreleri nedeniyle ortaya çıkan sorunlar,<br />

su kaynakları yönetiminin önemini bir kat daha<br />

arttırmıştır. Fakat su kaynakları yönetimi sadece sorunlu<br />

olan bölgelerde kullanılması gereken bir yöntem<br />

olarak düşünülmemeli; temel hedef, mevcut potansiyelinin<br />

arttırılamayacağı <strong>ve</strong> insan <strong>ve</strong> doğal hayatın devamı<br />

için alternatifi olmayan bu kaynağın en iyi şekilde<br />

korunarak, kaynak potansiyeli tehlikeye atılmadan<br />

etkin kullanımının sağlanması olmalıdır.<br />

<strong>Su</strong> kaynaklarının tabiat içinde konum <strong>ve</strong> zamana<br />

bağımlı olarak miktar <strong>ve</strong> nitelik olarak kısıtlı yapıda<br />

olmasının yanında, bu kaynağın hayat standardını <strong>ve</strong><br />

ekonomik yapıyı direkt etkileyen çok değerli bir girdi<br />

olarak görülmesi, kaynak kullanımına yönelik talebi<br />

devamlı arttırmakta <strong>ve</strong> bu kaynağın değerinin gün<br />

geçtikçe fosil yakıtların önüne geçmesine neden olmaktadır.<br />

Tarih içinde de en ilkel kabilelerden bu yana<br />

çok değerli kabul edilen bu kaynağın kullanılması toplumlar<br />

arasında anlaşmazlıklara hatta savaşlara yol açmış,<br />

yeterli su kaynağını sağlayamayan çoğu uygarlık<br />

ya daha uygun yerlere göç etmiş ya da uygarlığı yok<br />

olma tehlikesi ile karşı karşıya kalmıştır.<br />

Bu kapsamda su kaynakları yönetim çalışmaları, günümüzdeki<br />

gereksinimlerin karşılanması hedefi yanında<br />

kaynak için de en uygun kullanım türlerinin<br />

konum <strong>ve</strong> miktarının belirlenmesinde de yol gösterici<br />

olmalıdır. Verimlilik sadece su kaynakları açısından<br />

değil, kaynakla ilişkili zirai faaliyet, toplumsal durum,<br />

38 Çevre <strong>ve</strong> İnsan 2008/1 Sayı:72


enerji maliyetleri gibi parametreleri<br />

de göz önünde tutarak, bölgenin<br />

ekonomik gelişiminde aktif rol oynamalıdır.<br />

Aynı zamanda su kaynaklarındaki<br />

sürdürülebilir etkin<br />

bir yönetim, yaşamını bu kaynak ile<br />

paralel yürüten ekosistem içindeki<br />

diğer sistemlerin de devamlılığını<br />

tehlikeye atmadan sürdürebilmesini<br />

sağlayacak <strong>ve</strong> tabii dengenin<br />

zarar görmesini büyük ölçüde engelleyecektir.<br />

<strong>Su</strong> kaynakları yönetimi<br />

<strong>Su</strong> kaynakları yönetimi, tabii çevrim<br />

içerisinde suyun insanlar tarafından<br />

gerek nicelik gerekse nitelik<br />

olarak en <strong>ve</strong>rimli şekilde ekonomik,<br />

sosyal <strong>ve</strong> çevresel faydalar içinde<br />

sistematik olarak kullanımı anlamına<br />

gelmektedir. Bu yönetim, suyun<br />

çok amaçlı kullanımının yanı sıra<br />

sürekli olmasını da sağlamalıdır.<br />

Nüfus, zirai <strong>ve</strong> sanayi faaliyetlerinin<br />

sürekli artışı, her dönemde geçmiş<br />

dönemlerden daha fazla su kullanılması<br />

gerekliliğini doğurmakta <strong>ve</strong><br />

su kaynakları yönetiminin devamlı<br />

olması koşulunu gerektirmektedir.<br />

Bu aşamada yönetimin, günümüzde<br />

olduğu kadar gelecekteki<br />

olası sürdürülebilir potansiyeli <strong>ve</strong><br />

uzun dönemler içindeki kullanım<br />

miktarlarını da göz önüne alarak<br />

değerlendirmede bulunması<br />

gerekmektedir. Ancak bu şekilde<br />

hidrolojik sistemin dengesi uzun<br />

dönemler içinde korunabilecek <strong>ve</strong><br />

kaynak üzerinde istenmeyen etkiler<br />

yaratılmadan <strong>ve</strong>ya en düşük seviyede<br />

tutularak su gereksinimlerini<br />

karşılanabilecektir. Bu kapsamda su<br />

kaynakları yönetimi için hidrolojik<br />

sistemin sınırlarının belirlenmesi,<br />

sistemin sürdürülebilirliği kapsamında<br />

havza <strong>ve</strong>riminin değerlendirilmesi,<br />

kullanım önceliğine göre<br />

su kaynaklarının gerek günümüzde<br />

gerekse gelecekteki paylaşımı <strong>ve</strong><br />

kullanım haklarının belirlenmesi<br />

aşamalarını içermektedir. Her ne<br />

kadar su kaynakları ile alakalı sorunlar<br />

geniş ölçeklerde ele alınsa da<br />

bir hidrolojik sistemin doğru <strong>ve</strong> detaylı<br />

bir şekilde incelenmesi ancak<br />

sistemin tabii sınırları olan havza<br />

ölçeğinde gerçekleştirilebilir.<br />

<strong>Su</strong> kaynakları yönetiminde havza ölçeği<br />

Havza, hidrolojik sistemi kontrol<br />

eden tabii sınırlarla çevrili bir alandır.<br />

<strong>Su</strong> kaynakları sisteminin havza<br />

ölçeğinde tanımlanması, sistemin<br />

tabii sınırlar ile kısıtlanması, dolayısıyla<br />

bir bütün olarak ele alınmasına<br />

imkan sağlayarak, hidrolojik<br />

sistemi etkileyen süreçler arasındaki<br />

ilişkilerin doğru olarak orta-<br />

2008/1 Sayı:72 Çevre <strong>ve</strong> İnsan 39


ya konmasına yardımcı olmaktadır. Bu sayede sistem<br />

daha kolay anlaşılmakta <strong>ve</strong> sistemin değişik etkilere<br />

karşı <strong>ve</strong>receği tepkiler de en uygun şekilde analiz edilebilmektedir.<br />

Havza ölçeğinden daha küçük ölçeklerde ele alınan,<br />

gerek yönetim gerekse işletim çalışmalarının başarısı<br />

sistemin tümünü karakterize etmediği için sınırlı seviyede<br />

kalmaktadır. Havza ölçeğinde su kaynaklarında<br />

gerek miktar gerekse nitelik olarak meydana gelen<br />

değişikliklerin gözlenmesi, herhangi bir olumsuz durumda<br />

gerekli önlemlerin alınması açısından da büyük<br />

avantajlar sağlayacaktır. Havzanın bir bölümü için<br />

sorun yaratmayan bir problemin diğer bölümü için<br />

zaman içinde büyük sorunlar yaratacağı düşünülmeli<br />

(taşkın, kirletici deşarjı vb.), kaynağın korunması için<br />

sistemin bir bütün halinde incelenmesi sağlanmalıdır.<br />

Mevcudiyeti havza su kaynakları ile paralel olan birçok<br />

canlı için de havza bir ekolojik sınır özelliği göstermektedir.<br />

Bu kapsamda havza sınırlarında geliştirilen<br />

bir su kaynak yönetimi, doğal olarak, birçok tabii kaynak<br />

<strong>ve</strong> canlı ilişkilerinin de bütün olarak inceleneceği<br />

bir yapıyı ortaya koymaktadır.<br />

<strong>Su</strong> kaynakları yönetiminde sürdürülebilirlik<br />

Genel tanımı ile sürdürülebilirlik kavramı ekosistem<br />

kapsamında tüm elemanların (su kaynakları, bitki<br />

örtüsü, hayvanlar vb.) bağlı bulundukları ortamlar-<br />

40 Çevre <strong>ve</strong> İnsan 2008/1 Sayı:72


da sistemin işleyişinde istenmeyen değişiklikler<br />

yaratılmadan, en iyi koşullarda gelecek nesillere<br />

devredilmesi prensibini içermektedir. Bütün<br />

dünyada yaygın olarak kullanımı, Dünya Çevre<br />

<strong>ve</strong> Kalkınma Komisyonunun “Ortak Geleceğimiz<br />

(Our Common Future)” yayını ile tanımlanması<br />

ile başlayan sürdürülebilir kalkınma kavramı;<br />

bugünün gereksinimlerini gelecek kuşakların<br />

da kendi gereksinimlerini karşılama olanaklarını<br />

elinden almadan karşılamak olarak belirtilmiştir.<br />

Kavram olarak çok ideal bir yaklaşım olan sürdürülebilirlik<br />

aslında yönetim kavramı ile paralel<br />

hareket etmektedir. Fakat sürdürebilirlik kavramının<br />

çok sıkı bir şekilde uygulanması mevcut<br />

kaynakların kullanımında önemli kısıtlamalar<br />

doğurmaktadır. Gelecek nesillerin gereksinimlerini<br />

karşılayacak imkanların sağlanması, bugünün<br />

gereksinimlerinin karşılanmasında önemli<br />

sorunlar yaratabilmektedir. Tabii sistem üzerinde<br />

hiçbir etki yaratılmadan gelecek nesillere bir<br />

miras olarak bırakılması, arzu edilen bir yönetim<br />

olsa da günümüz koşullarındaki yoğun etkiler <strong>ve</strong><br />

insanoğlunun her geçen gün artan gereksinimleri<br />

karşısında sistem içinde bazı değişiklikler olması<br />

kaçınılmazdır. Bu süreçte önemli olan, tabii sistemin<br />

kendini yenilemesi için gerekli fırsatların <strong>ve</strong>rilebileceği<br />

bir yönetim politikasının belirlenerek<br />

koruma-kullanım dengesinin sağlanmasıdır.<br />

Bu kapsamda su kaynakları yönetim çalışmalarında<br />

temel maksat, kaynak üzerinde kalıcı zararlar<br />

oluşturmadan, hidrolojik sistemin işleyişini<br />

değiştirmeyecek ama günümüzün <strong>ve</strong> geleceğin<br />

gereksinimlerini da gözetecek bir sürdürülebilir<br />

potansiyelin belirlenmesi olmalıdır. Belirlenen<br />

sürdürülebilir potansiyel, yasal çerçe<strong>ve</strong>ler doğrultusunda<br />

su hakları gözetilerekten sonra, sosyal <strong>ve</strong><br />

ekonomik koşullar altında kullanım önceliği <strong>ve</strong><br />

türüne göre en uygun tahsisata da sahip olmalıdır.<br />

Bu kapsamda yönetimin sürdürülebilir olmasının<br />

yanında diğer önemli bir faktör de etkin olması<br />

yani en uygun kullanımın gerçekleştirilmesidir.<br />

Sürdürülebilir potansiyel olarak tanımlanan kavramın<br />

su kaynakları sistem bileşenleri açısından<br />

anlamı, sisteme beslenme ile giren su ile işletilen<br />

miktar arasında bir denge kurulması prensibine<br />

dayanır. Bu kapsamda sürdürülebilir potansiyel,<br />

sisteme giren <strong>ve</strong> çıkan su bileşenlerinin uzun<br />

dönemlerde ilişkileri analiz edilerek, hidrolojik<br />

2008/1 Sayı:72 Çevre <strong>ve</strong> İnsan 41


ejimde istenmeyen etkiler yaratmadan <strong>ve</strong> çevresel gereksinimleri<br />

de karşılayabilecek bir potansiyel olarak<br />

tanımlanabilir.<br />

Bununla birlikte beslenmenin yıldan yıla değişiminin<br />

göz önüne alınmadığı, özellikle uzun yıllar ortalamaların<br />

içinde genellikle havza su kullanımının çok az<br />

olduğu <strong>ve</strong>/<strong>ve</strong>ya hiç olmadığı işletme öncesi dönem<br />

ortalamalarından elde edilen beslenme değerlerinin<br />

havza potansiyeli belirlenmesinde günümüze kadar<br />

kullanıldığı düşünülürse bu yaklaşımda rezervuarda<br />

değişiklik olmaması mümkün değildir.<br />

Sonuçlar<br />

Havza bazında gerçekleştirilen su kaynakları yönetim<br />

çalışmalarında kullanılabilir <strong>ve</strong>rim değeri hesaplamalarının<br />

hidrolojik sistemin dinamik yapısını göz<br />

önünde bulundurması <strong>ve</strong> sistemde istenmeyen etkiler<br />

yaratılmadan emniyetli işletilmesi, su kaynağının<br />

sürdürülebilirliği açısından büyük öneme sahiptir. Bu<br />

kapsamda klasik emniyetli <strong>ve</strong>rim hesaplamaları yerine<br />

hidrolojik sistem bileşenlerini zaman <strong>ve</strong> konumun<br />

bir fonksiyonu olarak değerlendiren <strong>ve</strong> su kaynağının<br />

miktar kadar kalite açısından da korunmasını sağlayan<br />

sürdürülebilir <strong>ve</strong>rim değeri belirlenmelidir. Söz<br />

konusu sürdürülebilir <strong>ve</strong>rim değerinin belirlenmesi<br />

işlemleri sırasında çeşitli matematiksel modelleme uygulamaları,<br />

ayrıntılı istatistiki çalışmalar gibi nümerik<br />

değerlendirmeler, etkin bir araç olarak hidrolojik sistemin<br />

davranışlarını ortaya koyması açısından kullanılmalıdır.<br />

Sürdürülebilir <strong>ve</strong>rim değerinin belirlenmesinde<br />

göz ardı edilmeyecek önemli bir hususta çevresel<br />

gereksinimlerin her koşulda göz önüne alınması gerekliğidir.<br />

Kullanılabilir <strong>ve</strong>rim değeri belirlenirken su<br />

kaynak sisteminden maksimum kazancın sağlanması<br />

gayesinin yanında ekosistem içindeki diğer sistemlerin<br />

işleyişinde değişimlere neden olunmamasına özellikle<br />

sulakalan ekosistemlerinin işlev <strong>ve</strong> değerinin korunmasına<br />

dikkat edilmelidir.<br />

<strong>Su</strong> kaynaklarının kullanımı, havza içindeki diğer kaynak<br />

grupları içinde çok önemli bir parametredir. Havza<br />

kaynaklarının en <strong>ve</strong>rimli kullanımı bütün havza<br />

kaynakların birlikte doğru olarak kullanılmasını da<br />

zorunlu kılmaktadır. Verimlilik <strong>ve</strong> sürdürülebilirlik<br />

için sadece su kaynağının sistem içindeki yeri değil,<br />

su-toprak-bitki üçgeni içindeki tüm ilişkilerin bütün<br />

olarak incelenmesi gereklidir. Bu maksatla su kaynakları<br />

konusunda gerek yasal düzenlemeler gerekse<br />

havza bazındaki planlar toprak <strong>ve</strong> zirai politikaları ile<br />

birlikte değerlendirilmelidir.<br />

*Bu yazı yazarın Jeoloji Mühendisliği Dergisi, Cilt 28, Sayı 2004-1<br />

numaralı sayısında yayınlanan “<strong>Su</strong> Kaynakları Yönetimi <strong>ve</strong> Türkiye”<br />

isimli makalesinden derlenmiştir.<br />

42 Çevre <strong>ve</strong> İnsan 2008/1 Sayı:72


2008/1 Sayı:72 Çevre <strong>ve</strong> İnsan 43


SÜRDÜRÜLEBİLİR<br />

KALKINMA <strong>ve</strong> ÇEVRE<br />

Dr. Talat MÜFTÜOĞLU - Bursa İl Çevre <strong>ve</strong> <strong>Orman</strong> Şube Müdürü<br />

Sürdürülebilirlik; geleceği gü<strong>ve</strong>nce<br />

altına alacak şekilde, kaynakların<br />

etkin olarak korunması, <strong>ve</strong>rimli<br />

kullanılması <strong>ve</strong> geliştirilmesidir. Sürdürülebilir<br />

kalkınma ise 20. yüzyıl sonunda<br />

dünya gündemine girmiş olup, “gelecek<br />

kuşakların ihtiyaçlarını karşılayabilme<br />

imkanından ödün <strong>ve</strong>rmeksizin, bugünün<br />

ihtiyaçlarını karşılayabilme” olarak tanımlanan<br />

<strong>ve</strong> her alanda yaygın olarak kullanılan<br />

bir kavramdır. Küresel nitelik taşıması<br />

yanında temel öğeleri, insan merkezlilik<br />

<strong>ve</strong> kaynakların korunmasıdır.<br />

Sürdürülebilir<br />

kalkınma;<br />

beslenme,<br />

barınma, sağlık<br />

<strong>ve</strong> eğitim<br />

hizmetleri, insan<br />

hakları gibi<br />

göstergelerin<br />

de içinde<br />

olduğu, sadece<br />

ekonomik<br />

değil, sosyal <strong>ve</strong><br />

siyasal boyutları<br />

da olan bir<br />

süreçtir.<br />

Sürdürülebilir kalkınma; beslenme, barınma,<br />

sağlık <strong>ve</strong> eğitim hizmetleri, insan hakları<br />

gibi göstergelerin de içinde olduğu,<br />

sadece ekonomik değil, sosyal <strong>ve</strong> siyasal<br />

boyutları da olan bir süreçtir. Diğer bir deyişle;<br />

sosyal, ekolojik, ekonomik, mekânsal<br />

<strong>ve</strong> kültürel boyutları içeren, çevresel, ekonomik<br />

<strong>ve</strong> sosyal hedefler arasında denge<br />

kurarak, tabii kaynakları tüketmeden gelecek<br />

nesillerin ihtiyaçlarının karşılanmasına<br />

<strong>ve</strong> kalkınmasına imkan <strong>ve</strong>recek şekilde, bugünün<br />

<strong>ve</strong> geleceğin yaşam <strong>ve</strong> kalkınmasının<br />

programlanmasıdır.<br />

Çevre korunması <strong>ve</strong> çevre kirliliğinin önlenme<br />

yönünde çağdaş ilkelerin yer aldığı,<br />

Çevre Kanununda değişiklik yapılmasına<br />

dair 5491 sayılı kanunda sürdürülebilir<br />

çevre “Gelecek kuşakların ihtiyaç duyacağı<br />

kaynakların varlığını <strong>ve</strong> kalitesini tehlikeye<br />

atmadan, hem bugünün hem de gelecek<br />

kuşakların çevresini oluşturan bütün çevresel<br />

değerlerin her alanda (sosyal, ekonomik,<br />

fizikî vb.) ıslahı, korunması <strong>ve</strong> geliştirilmesi<br />

süreci” olarak tarif edilmektedir.<br />

Kalkınmanın, ekonomik büyümenin yanı<br />

sıra, beslenme, barınma imkanları, sağlık <strong>ve</strong><br />

eğitim hizmetleri, insan hakları gibi unsur-<br />

44 Çevre <strong>ve</strong> İnsan 2008/1 Sayı:72


ları da kapsadığı düşünüldüğünde,<br />

sadece ekonomik göstergelerle<br />

tanımlanacak sürdürülebilir<br />

kalkınmanın, çevre sorunlarının<br />

çözümünde yetersiz kalacağı görülecektir.<br />

Bu itibarla, sürdürülebilir<br />

kalkınma, ekonomi, sosyal <strong>ve</strong> çevre<br />

boyutlarıyla ele alınmalıdır. Bundan<br />

hareketle, sürdürülebilir kalkınmada<br />

bugünün <strong>ve</strong> gelecek kuşakların sağlıklı<br />

bir çevrede yaşamasının gü<strong>ve</strong>nce<br />

altına alınması hedeflenmiştir.<br />

Doğal çevrim sisteminde yaşam, sürdürülebilir<br />

döngü içinde kendini yeniler.<br />

Ancak kaynakları hızla tüketen,<br />

doğal çevrimlerin üstesinden gelmekte<br />

zorlandığı miktar <strong>ve</strong> türde atık üreten<br />

insanoğlu, bu çevrimi aksatabilmektedir.<br />

Olumsuz uygulamaların biyoçeşitliliğe<br />

<strong>ve</strong>rdiği zarar sonucu ekosistemler değişmekte,<br />

besin zincirinin halkaları koparak,<br />

türler yok olmaktadır.<br />

Gelişmiş ülkelerde, çevre-ekonomi-insan<br />

eksenli uygulamaların, sürdürülebilir kalkınmanın<br />

gerçekleşmesinde ki önemi büyüktür.<br />

Gelişmekte olan ülkelerde ise fizikibeşeri<br />

altyapı yetersizliği yanında, ekonomik<br />

gelişmenin öncelikli sorun olması, sürdürülebilir<br />

kalkınma politikasının eyleme dönüşmesini<br />

engellemektedir. Gelişmiş ülkeler,<br />

gelişmekte olan ülkelerin kaynaklarını da kullanarak,<br />

oluşan atıkları ise yine bu ülkelere göndererek,<br />

hem üretim anlamında hem de atıkların<br />

bertarafı anlamında ek bir olumsuzluğa neden<br />

olmaktadırlar.<br />

Sürdürülebilir kalkınma <strong>ve</strong> çevre, geniş kapsamlı <strong>ve</strong><br />

farklı disiplinlerin katılımını gerektirir. Sürdürülebilir<br />

kalkınma yaklaşımı, bir ülkenin ekonomik <strong>ve</strong> sosyal<br />

politikalarının çevresel politika <strong>ve</strong> stratejiler ile bütünleşmesini,<br />

ulusal stratejilerin <strong>ve</strong> hedeflerin oluşturulmasında,<br />

çevreye öncelik <strong>ve</strong>rilmesini gerektirmektedir.<br />

Bu sebeple, sürdürülebilir çevre için esas unsur, çevreyi<br />

ekonominin bir alt kümesi olarak kabul eden sınırsız<br />

üretim/tüketim/kâr anlayışındaki kalkınma kavramının<br />

benimsenmemesidir.<br />

Küresel ısınma, ozon tabakasının incelmesi, fauna/<br />

flora çeşitliliğinin azalması, hava, su <strong>ve</strong> toprak kirliliğinin<br />

yaygınlaşmasıyla birlikte, çevresel sorunlar<br />

küresel boyut kazanmış, ekonomik <strong>ve</strong> çevresel konuların<br />

karşılıklı etkileşim içinde bulunduğu <strong>ve</strong> birlikte<br />

değerlendirilmesi gerektiği görülmüştür. Küresel boyuttaki<br />

çevre sorunlarının ancak küresel uygulamalarla<br />

çözümlenebileceği gerçeğinden hareketle, 1992’de Rio<br />

de Janeiro’da düzenlenen Birleşmiş Milletler Çevre<br />

<strong>ve</strong> Kalkınma Konferansında; çevrenin yanı sıra sosyal<br />

boyutu da içeren kapsamlı bir sürdürülebilir kalkınma<br />

kavramı gündeme gelmiş, sosyal, ekonomik <strong>ve</strong> çevresel<br />

unsurların etkileşim içinde olduğu kabul edilmiştir.<br />

2008/1 Sayı:72 Çevre <strong>ve</strong> İnsan<br />

45


Türkiye, ekonomik <strong>ve</strong> sosyal açıdan olumlu değişiklikler<br />

göstererek hızlı bir şekilde büyümesini sürdürüp,<br />

Ulusal Çevre Eylem Planını tamamlamış olmasına<br />

karşın, sürdürülebilir kalkınma politikalarını yeterince<br />

uygulayamamıştır. Ancak, AB normlarında, duyarlı <strong>ve</strong><br />

sürdürülebilir çevre yolunda hızla ilerlemektedir. Ülkemiz,<br />

Anayasasında çevre konusuna doğrudan yer <strong>ve</strong>ren<br />

ülkelerden biri olup, uluslararası düzeyde çevreyle<br />

ilgili birçok sözleşme, deklarasyon <strong>ve</strong> protokole taraf<br />

olmuştur. Yine, jeopolitik açıdan stratejik bir coğraf-<br />

Yine, çevresel politikaların l eyleme dönüşmesini i sağlayaya<br />

sahip olmamız nedeniyle, çevre <strong>ve</strong> sürdürülebilir<br />

ül yacak, “kamu bilincinin” oluşması ile uzun vadede sürdürülebilir<br />

sonuçların elde edilebilmesi için ihtiyaçla-<br />

olan pek çok uluslararası oluşumun içinde bulunma<br />

kalkınma alanında gerçekleştirilen/gerçekleştirilecek<br />

rın dengeli olarak karşılanması gerektiği belirtilmiştir. imkanımız vardır.<br />

Bunun yanında, yerel gündem 21’in faaliyetlerine yön<br />

<strong>ve</strong>ren “yaşam kalitesi” kavramı, çevre–insan ilişkisinin<br />

birlikteliğini vurgulayarak, çevre <strong>ve</strong> kalkınma arasındaki<br />

işbirliği imkanlarını sürdürülebilirliğin merkezine<br />

oturtmuştur. Böylelikle, insan <strong>ve</strong> çevreyi bağımsız<br />

gören, birinin diğerinin alternatifi şeklinde değerlendirilmesi<br />

eğilimine son <strong>ve</strong>rilmiştir.<br />

Çözüm; çevremizle uyumlu <strong>ve</strong> geleceğe yönelik iletişim<br />

kurarak, yenilenebilir kaynakları iyi yönetip, yenilenmeyen<br />

kaynakları dikkatli kullanmaktan, aynı<br />

zamanda toplum, sanayi <strong>ve</strong> devletin işbirliğinden geçmektedir.<br />

Sürdürülebilir kalkınma hedefine ulaşmak için toplumun<br />

her kesiminin, bir bütün olarak katkıda bulunması<br />

gerekli olup, konunun önemini kavrayan kişi <strong>ve</strong><br />

kuruluşlarca, kaynak temininde, üretim süreçlerinde<br />

<strong>ve</strong> ürünlerin yaşam döngülerinde, sürdürülebilirliği<br />

sağlamanın yolları aranmalıdır.<br />

Tabiat üzerindeki baskıyı hafifleterek, ekolojik uyum<br />

içinde yaşamak <strong>ve</strong> sürdürülebilir çevre hedefine ulaşabilmek<br />

için uymamız gereken önemli temel kurallar<br />

bulunmaktadır.<br />

46 Çevre <strong>ve</strong> İnsan 2008/1 Sayı:72


Doğadaki<br />

sürdürülebilirliğin<br />

özünde,<br />

yenilenebilirlik<br />

yatmaktadır.<br />

Şöyle ki; doğadaki sürdürülebilirliğin<br />

özünde, yenilenebilirlik yatmaktadır.<br />

Bu nedenle, yenilenebilir kaynakları<br />

kullanmak, çevre <strong>ve</strong> doğal kaynaklar<br />

açısından en doğru tercihtir. Kaynakları<br />

yeniden kullanabildiğimiz,<br />

yerine yenilerini koyabildiğimiz <strong>ve</strong><br />

atık oluşumunu kaynağında azaltarak,<br />

atıkların geri kazanılmasını sağlayan<br />

teknolojileri kullanabildiğimiz<br />

ölçüde, çevremiz ile uyum içinde<br />

yaşayabiliriz. Yine, sanayi, enerji, turizm,<br />

ulaşım <strong>ve</strong> tarım gibi sektörleri<br />

de kapsayan alanlarda, mutlaka sürdürülebilir<br />

çevre ilkesi çerçe<strong>ve</strong> programları<br />

uygulanmalıdır. Aynı ilkelere,<br />

toprağın, suyun, havanın kullanımında,<br />

bitki <strong>ve</strong> hayvan türlerinin korunmasında<br />

da özen gösterilmelidir.<br />

Bu bağlamda; sürdürülebilir kalkınma<br />

<strong>ve</strong> çevre, toplumun giderek artan<br />

en öncelikli gündemi olmaya devam<br />

edecektir. zira, insanlığın sınırlı doğal<br />

kaynakları hiç tükenmeyecekmiş<br />

gibi, geleceği düşünmeden kullanma<br />

hakkı yoktur.<br />

2008/1 Sayı:72 Çevre <strong>ve</strong> İnsan 47


SU GİBİ....<br />

Feyzanur<br />

ÇAPKIN / Ali Fuat DERENDE İ.Ö.O.<br />

“ <strong>Su</strong> gibi değerli ol evladım.” Büyüklerinizden hiç<br />

böyle bir dua aldınız mı?<br />

Bir damla suyun ile değeri bundan daha güzel nasıl<br />

anlatılabilir ki?<br />

Zaten hayat su ile başlamadı mı, her canlı sudan<br />

oluşmadı mı? <strong>Su</strong>suz bir hayatın düşünülmesi mümkün<br />

olabilir mi sizce? Vücudumuzun büyük bir bölümünü,<br />

dünyanın büyük bir kısmını sular oluşturmaz mı?<br />

Nice atasözleri, nice türküler, nice şarkılar, nice<br />

deyimler söylenmiştir suyun önemini anlatmak için<br />

binlerce yıldır. Hepsinde ayrı bir anlam, bambaşka bir<br />

duygu bulunur. Boşuna rahmet dememişlerdir atalarımız<br />

gökten yağan su için.<br />

<strong>Su</strong>yu hasret toprağın damar damar çatlamış halinden<br />

daha iyi ne anlatabilir ki suyun kıymetini?<br />

Dudakları hararetten kurumuş bir insanın hali ortaya<br />

koymaz mı suyun önemini? Ya da sararıp solmuş,<br />

boynunu bükmüş bir çiçeğin kıvranışları göstermez mi<br />

suyun değerini?<br />

Eskiler su sesiyle tedavi ederlermiş ruh sağlığı bozulanları.<br />

Şırıl şırıl akan bir derenin, gürül gürül çağlayan<br />

bir şelalenin, kıyıya vuran dalgaların insanı ferahlatan<br />

sesini dinlemek insana nasıl haz <strong>ve</strong>rir?<br />

Buna rağmen kıymet bilmelikten midir, umursamazlıktan<br />

mıdır, aldırmazlıktan mıdır bilinmez, bazı<br />

insanlar olabildiğine hor <strong>ve</strong> müsrif kullanır suyu. Nasıl<br />

olsa boldur, her köşe başında bir su kaynağı bulunur<br />

<strong>ve</strong>ya sanki “herkes suya yeterince önem <strong>ve</strong>riyor, ben<br />

önem <strong>ve</strong>rmesem ne olur? Diye düşünür belki de.<br />

Ama suyun bolluğu da bir yere kadar. Her şey gibi<br />

suyun da bir sonunun olduğunu bilmemiz gerekir. Ve<br />

biz bu sonu kendi ellerimizle hazırlıyoruz.<br />

Bir düşünelim su olmazsa neler olur diye…<br />

Baharı belki hiç göremez, bin bir renkte çiçeklerin<br />

dans edişinden haberdar olamaz, mis gibi kokularını<br />

alamazdık. Peki, temizliğimizi nasıl yapabilirdik? Her<br />

yer, her şey <strong>ve</strong> herkes pis, kirli olurdu. Salgın hastalıklar<br />

başlardı. Belki şimdikinden daha farklı, adını<br />

bile bilmediğimiz birçok hastalık ortaya çıkardı. Belki<br />

şimdikinden daha farklı, adını bile bilmediğimizi birçok<br />

hastalık ortay çıkardı. Cenazelerimize nasıl yıkayabilirdik?<br />

Yazları denizin tadını da çıkaramazdınız<br />

su olmasaydı.<br />

Aslında bunların hepsi geri planda kalan şeyler.<br />

Çünkü su olmasaydı hayat olmazdı. İnsanlar susuz ne<br />

kadar yaşayabilirler ki? Yaşam olmadıktan sonra hastalık<br />

varmış, temizlik yokmuş kimse düşünmez, düşünecek<br />

kimse de olmaz zaten.<br />

Onun için lütfen kendimize gelelim. <strong>Su</strong> israfını terk<br />

edelim. <strong>Su</strong> kaynaklarımıza önem <strong>ve</strong>relim, kirletmeyelim.<br />

Denizlerimize, göllerimize, nehirlerimize zararlı<br />

atıkların karışmasını engelleyelim. <strong>Su</strong>yu boş yere<br />

harcamayalım. <strong>Su</strong> hayattır, hayatın kendisidir bunu<br />

iyi bilelim. <strong>Su</strong> kaynaklarını yok edip kendi sonumuzu<br />

kendimiz getirmeyelim.<br />

Parmağınızın ucuna bir küçücük damlacık damlatıp<br />

minnettarlıkla seyredin onu. Ona neleri borçlu olduğumuzu<br />

hatırlayın. Hatırlayın da kurumuş dudaklarımızla<br />

küçücük ama içten bir buse kondurun. Binlerce<br />

teşekkür küçük damlacık sana, binlerce teşekkür diye<br />

geçirin içinizden…<br />

<strong>Su</strong> gibi değerli, su gibi faydalı, su gibi berrak <strong>ve</strong> temiz,<br />

su gibi özel, su gibi güzel, su gibi vazgeçilmez<br />

olabilmemiz dileğiyle…<br />

48 Çevre <strong>ve</strong> İnsan 2008/1 Sayı:72


17 ARALIK 2007<br />

ULUSLARARASI ORMANCILIK<br />

ANLAŞMASI BENİMSENDİ<br />

1992 yılında gerçekleştirilen Çevre <strong>ve</strong> Kalkınma<br />

Konferansı’ndan (UNCED) bu yana gösterilen<br />

uluslararası gayretler nihayet sonuç <strong>ve</strong>rdi <strong>ve</strong><br />

17 Aralık 2007 günü Birleşmiş Milletler Genel Kurulu<br />

tarafından Uluslararası <strong>Orman</strong>cılık Anlaşması<br />

benimsendi. Anlaşma metni öncelikle 28 Nisan 2007<br />

tarihinde Birleşmiş Milletler <strong>Orman</strong>cılık Forumunun<br />

Yedinci Oturumunda (UNFF7) bütün dünya ülkeleri<br />

tarafından benimsenmiş, daha sonra ise 17 Ekim 2007<br />

tarihinde Birleşmiş Milletler Ekonomik <strong>ve</strong> Sosyal<br />

Konseyi (ECOSOC) tarafından onaylamıştı.<br />

Konunun geçmişine kısaca değinecek olursak, 1992<br />

yılında Rio’da gerçekleştirilen Çevre <strong>ve</strong> Kalkınma<br />

Konferansı’nda (UNCED) uluslararası bir ormancılık<br />

anlaşması metni üzerinde uzlaşılmaya çalışıldı. Ne<br />

yazık ki, gelişmiş ülkeler (kuzey) ile gelişmekte olan<br />

ülkeler (güney) arasındaki meydana gelen anlaşmazlıklar<br />

bunu mümkün kılmadı. Ülkeler böyle bir anlaşma<br />

metni üzerinde anlaşamayınca, gelişmiş ülkelerin<br />

isteği doğrultusunda Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi<br />

(BÇS), gelişmekte olan ülkelerin isteği doğrultusunda<br />

ise Çölleşmeyle Mücadele Sözleşmesi (ÇMS) benimsendi..<br />

Oysa planlanan şey öncelikle uluslararası<br />

bir ormancılık anlaşması yapılması <strong>ve</strong> onun altında bu<br />

sözleşmelerin (BÇS-ÇMS) yer almasıydı.<br />

Serdar YEGÜL / <strong>Orman</strong> Mühendisi<br />

olarak BM <strong>Orman</strong>cılık Forumu (UNFF) kuruldu.<br />

UNFF için beş yıllık bir çalışma programı yapılmış<br />

<strong>ve</strong> 2005 yılına gelindiğinde uluslararası anlaşmanın<br />

benimsenmesi planlanmıştı. Ancak 2005 yılına gelindiğinde<br />

yine olmadı, ülkeler yine bir anlaşma metni<br />

üzerinde uzlaşamadı. Derin görüş ayrılıkları yaşandı<br />

<strong>ve</strong> süreç, 2006 yılında açık uçlu bir sürece dönüştü.<br />

2005’ten 2007’ye kadar geçen zaman zarfında<br />

uluslararası bir ormancılık anlaşmasına <strong>ve</strong> çok yıllık<br />

çalışma programına yönelik yoğun çalışmalar yürütüldü.<br />

Bu çabalar, BM <strong>Orman</strong>cılık Forumu Yedinci<br />

Oturumuna (UNFF7) gelindiğinde sonuçlarını <strong>ve</strong>rdi<br />

<strong>ve</strong> uluslararası bir ormancılık anlaşması benimsendi.<br />

Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından benimsenen<br />

bu anlaşma yasal bağlayıcılığı olmayan , gönüllü<br />

bir anlaşmadır. Bununla birlikte UNFF7’ye katılan ülkelerin<br />

ortak görüşü, bu anlaşmanın bir kilometre taşı<br />

olduğu yönündedir. UNFF5’te yapılan sert tartışmalar<br />

<strong>ve</strong> sonrasındaki anlaşmazlıklar dikkate alındığında,<br />

böyle bir anlaşmanın yapılmış olması son derece büyük<br />

bir başarı olarak görülmektedir.<br />

Ayrıca UNFF7’de 2007–2015 arası için Çok Yıllık<br />

Çalışma Programı da benimsenmiştir. Bu çalışma<br />

programına göre şimdi yeni hedef, yasal bağlayıcılığı<br />

olmayan bu anlaşmayı 2015 yılında yasal bağlayıcılığı<br />

olan bir anlaşma haline dönüştürmektir.<br />

Uluslararası <strong>Orman</strong>cılık Anlaşması’na http://www.<br />

un.org/esa/forests/ isimli internet adresinden ulaşıla-<br />

Geçen 15 yıllık zaman zarfında öncelikle sürdürülebilir<br />

orman yönetimi konularına ilişkin 270 eylem önerisi<br />

geliştirildi <strong>ve</strong> bu eylem önerilerine politik destek sağlayabilmek<br />

<strong>ve</strong> uluslararası bir ormancılık anlaşmasının<br />

hazırlık çalışmalarını yürütmek üzere, 2000 yılında<br />

BM Ekonomik <strong>ve</strong> Sosyal Konseyi’nin bir alt organı bilir.<br />

Serdar YEGÜL / <strong>Orman</strong> Mühendisi, e-posta: syegul@cevreorman.gov.tr,<br />

2008/1 Sayı:72 Çevre <strong>ve</strong> İnsan<br />

49


Çevre ile İlgili<br />

Çok Taraflı<br />

Anlaşmaların<br />

Geçmişi <strong>ve</strong><br />

İçeriği<br />

Serdar Yegül / <strong>Orman</strong> Mühendisi<br />

Temel Uluslararası Konferanslar<br />

CITES gibi anlaşmalar hariç tutulacak<br />

olursa, Çevreyle ilgili çok taraflı anlaşmalar<br />

(MEAs), Birleşmiş Milletler tarafından<br />

organize edilen geniş katılımlı uluslararası<br />

konferanslarda oluşturulmuştur. Bu konferanslar<br />

şunlardır:<br />

1. 1972 Stockholm Konferansı<br />

Çevreyle ilgili anlaşmaların geçmişi<br />

19. yüzyılın sonlarına dayanmakla birlikte<br />

MEA’ların çoğunluğu, Stockholm<br />

Konferansı olarak bilinen 1972 Birleşmiş<br />

Milletler İnsan Çevresi Konferansı’ndan<br />

(UNCHE) bu yana benimsenmiştir. Geçen<br />

otuz senede UNCHE, anlaşma-yapma<br />

konusunda geniş bir altlık oluşturmuştur.<br />

Stockholm Konferansı’nın temel çıktıları<br />

şunlardır:<br />

• Birleşmiş Milletler Çevre Programı’nın<br />

(UNEP) kuruluşu<br />

• Bir Çevre Fonu’nun oluşturulması<br />

• Bir Eylem Planı<br />

• Stockholm Bildirgesi (Declaration)<br />

Stockholm Bildirgesi’nin en önemli tarafı,<br />

çevre konularında ilk evrensel belge olmasıdır.<br />

Bildirgede yer alan 26 ilke, daha sonra<br />

yapılacak MEA’lara yön göstermiştir.<br />

Bu ilkelerin belli başlıları şunlardır:<br />

• Şimdiki <strong>ve</strong> gelecekteki nesillerin yararı<br />

(İlke 1)<br />

• Yenilenemeyen kaynaklara karşı yenilenebilir<br />

kaynaklar (İlke 2’den 5’e)<br />

• Ekosistemler (İlke 2’den 6’ya)<br />

• Ciddi <strong>ve</strong>ya tersine döndürülemez zarar<br />

(İlke 6)<br />

• Ekonomik <strong>ve</strong> sosyal kalkınma (İlke 8)<br />

• Kapasite geliştirme kadar gelişmekte olan<br />

ülkelere mali <strong>ve</strong> teknik yardım transferi<br />

(İlke 9 <strong>ve</strong> 12)<br />

• Gelişmenin bütünleşmesi <strong>ve</strong> çevre (İlke<br />

13 <strong>ve</strong> 14)<br />

• Uluslararası işbirliği ihtiyacı (İlke 24 <strong>ve</strong><br />

25)<br />

Stockholm Bildirgesinin en iyi bilinen il-<br />

50 Çevre <strong>ve</strong> İnsan 2008/1 Sayı:72


kesi, 21. İlke’dir. Bu ilke, 1992 Rio Konferansının<br />

2. İlkesinde tekrar dile getirilmiştir.<br />

21. İlke şöyledir: Birleşmiş Milletler Şartı (Charter)<br />

<strong>ve</strong> uluslararası hukuk ilkeleri uyarınca, ülkeler, kendi<br />

politikalarına uygun olarak kendi kaynaklarını kullanma<br />

hakkına sahiptir. Ve yine ülkeler, diğer ülkelerin<br />

çevrelerine <strong>ve</strong> ulusal yasal yetki sınırlarını aşan çevrelere<br />

zarar <strong>ve</strong>rmeyen faaliyetlerini yerine getirmekle<br />

yükümlüdür. Bu faaliyetler, o ülkelerin yasal yetkileri<br />

<strong>ve</strong> kontrolleri içine giren faaliyetlerdir.<br />

UNCHE’yi izleyen 20 yıl içinde, pek çok MEA bölgesel<br />

düzeyde, bazı MEA’lar ise küresel düzeyde benimsenmiştir.<br />

Küresel düzeyde benimsenen bazı MEA’lara<br />

burada değinmek yerinde olacaktır:<br />

• Londra Boşaltım (Damping) Sözleşmesi olarak da<br />

bilinen <strong>ve</strong> 1972’de benimsenen, Atık <strong>ve</strong> Diğer Maddelerin<br />

Boşaltımı yoluyla Deniz Kirliliğinin Önlenmesi<br />

Sözleşmesi<br />

• CITES olarak bilenen <strong>ve</strong> 1973 yılında benimsenen,<br />

Nesli Tehlikede olan Yabani Hayvan <strong>ve</strong> Bitki Türlerinin<br />

Uluslararası Ticaretine İlişkin Sözleşme<br />

• MARPOL olarak bilinen <strong>ve</strong> 1973 yılında benimsenen,<br />

Gemiler Yoluyla Oluşan Kirliliği Önlemek için<br />

Uluslararası Sözleşme<br />

• 1979’da benimsenen, Göçmen Yabani Hayvan Türlerinin<br />

Korunması Anlaşması<br />

• UNCLOS olarak bilinen <strong>ve</strong> 1982’de benimsenen,<br />

Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi – Sözleşme<br />

tamamen çevre ile ilgili bir anlaşma olmayıp,<br />

XII. Bölümü deniz çevresinin korunmasını da ele almaktadır.<br />

• 1985’te benimsenen, Ozon Tabakasının Korunması<br />

Sözleşmesi<br />

• 1987’de benimsenen, Ozon Tabakasını İncelten<br />

Maddeler hakkında Montreal Protokolü<br />

• 1989 yılında benimsenen, Tehlikeli Atıklar <strong>ve</strong> onların<br />

Elden Çıkarılması konusunda Sınıraşan Hareketlerin<br />

Kontrolü Sözleşmesi<br />

2. 1992 Rio Konferansı<br />

Dünya Çevre <strong>ve</strong> Kalkınma Komisyonunun (WCED)<br />

çalışmaları <strong>ve</strong> onun 1987’de yayımlanan “Ortak Geleceğimiz”<br />

başlıklı raporu yoluyla Birleşmiş Milletlerin<br />

iki amacı, yani çevrenin korunması/ muhafazası ile<br />

ekonomik kalkınma gayeleri, sürdürülebilir kalkınma<br />

fikrinin içine konmuştur. Raporda, sürdürülebilir<br />

kalkınma “kendi ihtiyaçlarımızı karşılarken, gelecek<br />

nesillerin yeteneklerini tehlikeye atmadan şimdiki ihtiyaçları<br />

karşılayan bir kalkınma” şeklinde tarif edilmektedir.<br />

Bu fikir, 1992 yılında toplanan Birleşmiş<br />

Milletler Çevre <strong>ve</strong> Kalkınma Konferansı’nda (UN-<br />

CED) uluslararası çevre ile ilgili politikaları geliştirilmesinde<br />

anahtar öğe olarak düşünülmüş <strong>ve</strong> geniş<br />

uluslararası destek bulmuştur.<br />

Konferansın pek çok sonucu olmuştur. Konferans sonuçları<br />

şunlardır:<br />

• Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçe<strong>ve</strong><br />

Sözleşmesi’nin (UNFCCC) benimsenmesi,<br />

• Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesinin benimsenmesi,<br />

• (21. yüzyıla işaret eden) “Gündem 21” isimli bir Eylem<br />

Planı,<br />

• Sürdürülebilir Kalkınma Komisyonunun kurulma<br />

kararı,<br />

• 27 İlkeden oluşan Rio Bildirgesi, çevre ile alakalı<br />

uluslararası <strong>ve</strong> ulusal kanun <strong>ve</strong> politikaların sonraki<br />

gelişimini etkilemiştir. Bu İlkelerin çoğunluğu zaten<br />

Stockholm Konferansında değinilen konularla ilgilidir.<br />

Rio Konferansı sadece sürdürülebilir kalkınma<br />

fikriyle değil daha birçok konu ile de ün kazanmıştır.<br />

Bu konular şunlardır:<br />

• Ortak fakat farklılaştırılmış sorumluluklar (common<br />

2008/1 Sayı:72 Çevre <strong>ve</strong> İnsan<br />

51


and differentiated responsibilities) (İlke 7)<br />

• Halkın bilgilendirilmesi <strong>ve</strong> katılımı (İlke 10)<br />

• İhtiyat-tedbir (precaution) (İlke 15)<br />

• Kirleten öder prensibi (polluter pays principle) (İlke<br />

16)<br />

• Çevresel etki değerlendirmesi (İlke 17)<br />

İlke 27 ise “Ülkeler, sürdürülebilir kalkınma alanındaki<br />

uluslararası kanununun daha geliştirilmesi konusunda<br />

işbirliği yapacaktır” demektedir.<br />

Rio’dan bu yana, çevre ile ilgili uluslararası hukuk, sürdürülebilir<br />

kalkınmanın önemli yönlerine somut içerikler<br />

sunmuştur.<br />

Sürdürülebilir kalkınma konusuna gösterilen bu alaka,<br />

gelişmiş ülkeler ile gelişmekte olan ülkeler arasında bir<br />

köprü kurulmasını sağlamıştır. Stockholm Konferansı<br />

öncesinde <strong>ve</strong> sonrasında, gelişmekte olan ülkeler, çevrenin<br />

korunması <strong>ve</strong> muhafazası için yapılacak harcamaların<br />

kendilerine yüklenmemesi gerektiğini açık bir<br />

dille ifade etmişlerdir. Gelişmekte olan ülkeler, bugün<br />

açık bir şekilde ifade edilen kirletme <strong>ve</strong> yok etmenin<br />

çoğunun gelişmiş ülkelerin sanayi faaliyetleri sonucu<br />

gerçekleştiği görüşünü savunmuşlardır. Eğer gelişmiş<br />

ülkeler, gelişmekte olan ülkelerin kirleten teknolojilerin<br />

kullanımında önde gittiğini düşünüyorlarsa, dahası<br />

gelişmiş ülkeler gelişmekte olan ülkelerin gelişimine<br />

mani olmak istemiyorlarsa, o zaman, gelişmiş ülkelerin<br />

bu gereklilikleri için mali <strong>ve</strong> teknolojik destek<br />

sağlamaları gerekmektedir. Kuzey-Güney ikiliğinin<br />

temeli karmaşıktır <strong>ve</strong> temelleri Güney’in kalkınmasını<br />

etkileyen sömürgecilik (colonialism), II. Dünya Savaşı<br />

sonrası dönem <strong>ve</strong> küresel ekonomik düzene dayanmaktadır.<br />

Bu bakış açısı, MEA müzakerelerinde dile<br />

getirilen bazı konuların ele alınmasını zorunlu kılmıştır.<br />

Bu konular, kapasite geliştirme, mali mekanizmalar,<br />

sorumluluk maddeleri <strong>ve</strong> farklı yükümlülüklerdir.<br />

Rio Bildirgesi <strong>ve</strong> onun Gündem 21’i, bu bakış açısını<br />

anlamak için temel araçları ortaya koymaktadır.<br />

Rio’dan bu yana, İklim Değişikliği Çerçe<strong>ve</strong> Sözleşmesine<br />

<strong>ve</strong> Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesine ila<strong>ve</strong> olarak,<br />

pek çok MEA benimsenmiştir. Bu MEA’lar şunlardır:<br />

• (1994’te benimsenen) Birleşmiş Milletler Çölleşmeyle<br />

Mücadele Sözleşmesi<br />

• (1996’da benimsenen) Londra Boşaltım (Damping)<br />

Sözleşmesi doğrultusunda protokol<br />

• (1997’de benimsenen) Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği<br />

Çerçe<strong>ve</strong> Sözleşmesi doğrultusunda Kyoto<br />

Protokolü<br />

• (1998’de benimsenen) Uluslararası Ticarette Belirli<br />

Tehlikeli Kimyasallar <strong>ve</strong> Zehirler için Önceden Bilgilendirilmiş<br />

İzin Prosedürü hakkında Rotterdam Sözleşmesi<br />

• (1999’da benimsenen) Tehlikeli atıkların sınır ötesi<br />

hareketi yoluyla sonuçlanan zararın sorumluluğu <strong>ve</strong><br />

telafisi konusunda Basel Sözleşmesi doğrultusunda<br />

protokol<br />

• (2000’de benimsenen) Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi<br />

doğrultusunda Kartegena Biyogü<strong>ve</strong>nlik Protokolü<br />

•(2001’de benimsenen) Zehirli organik kirleticiler konusunda<br />

Stockholm Sözleşmesi<br />

3. 2002 Dünya Sürdürülebilir Kalkınma Zir<strong>ve</strong>si<br />

Birleşmiş Milletler Genel Kurulunun Aralık 2000’de<br />

benimsediği 55/199 sayılı bir karara göre, 2002’de, Rio<br />

Dünya Zir<strong>ve</strong>sinin on yılı gözden geçirilmiştir. Gözden<br />

geçirmenin iki amacı vardır: (1) Rio’dan bu yana<br />

yapılan ilerlemeleri belirlemek <strong>ve</strong> (2) sürdürülebilir<br />

52 Çevre <strong>ve</strong> İnsan 2008/1 Sayı:72


kalkınma konusunda küresel eylemleri harekete geçirmek<br />

için adımlar atmak.<br />

Sürdürülebilir Kalkınma Dünya Zir<strong>ve</strong>si, 26 Ağustos<br />

– 3 Eylül 2002 arası Güney Afrika’nın Johannesburg<br />

şehrinde yapılmıştır. Zir<strong>ve</strong>’nin ana temaları (1) sürdürülebilir<br />

kalkınmanın uygulanması <strong>ve</strong> (2) yoksulluğun<br />

azaltılması olmuştur. Zir<strong>ve</strong> bir politik bildirgenin benimsenmesiyle<br />

sonuçlanmıştır. Bildirgenin 5. paragrafında,<br />

süründürülebilir kalkınmanın üçayağı tekrar<br />

kabul edilmiştir. Bunlar: (1) ekonomik kalkınma, (2)<br />

sosyal kalkınma <strong>ve</strong> (3) çevrenin korunmasıdır. Devletler<br />

zir<strong>ve</strong>de Johannesburg Uygulama Planını da benimsemişlerdir.<br />

4. Çevre ile ilgili Uluslararası Konularda Kanun<br />

Yapmadaki Gelişmeler<br />

Yukarıda ifade edildiği üzere, geçen otuz yılda, küresel<br />

düzeyde pek çok çevre <strong>ve</strong> sürdürülebilir kalkınma konusu<br />

ele alınmıştır. Uluslararası çevresel düzenlemeler,<br />

sektörel anlaşmalardan <strong>ve</strong> alakalı protokollerden ortaya<br />

çıkmıştır.<br />

Bilindiği üzere, çevrenin korunması <strong>ve</strong> muhafazasına<br />

yönelik olarak pratik uluslararası faaliyetleri gerçekleştirecek<br />

bir yönetim yapısına (çerçe<strong>ve</strong>) ihtiyaç vardır.<br />

Yönetim çerçe<strong>ve</strong>sini oluşturmak <strong>ve</strong> geliştirmek maksadıyla<br />

anlaşmalar kullanılmaktadır. MEA’lar yaşayan<br />

araçlardır. Bu MEA’lara, yıllık <strong>ve</strong> iki yıllık taraflar toplantıları,<br />

oturumlararası teknik <strong>ve</strong> uzman grup toplantıları<br />

<strong>ve</strong> oturumlararası yazılı görüşler eşlik etmektedir.<br />

Bu çeşitli faaliyetler, çevresel gündemi ileri taşımak <strong>ve</strong><br />

bilimsel gelişmelerin hızına yetişmek için yapılmaktadır.<br />

Bundan dolayı, eskisinden daha çok memurun<br />

katıldığı çok çeşitli çevresel konularda uluslararası<br />

toplantı sayısı artmıştır.<br />

Bu yoğun anlaşma-yapma süreci göstermiştir ki, hükümetler<br />

(1) pek çok çevresel konunun ulusal sınırları<br />

aştığının <strong>ve</strong> (2) bunların çözümü için uluslararası<br />

işbirliğine ihtiyaç duyulduğunun farkındadırlar. Yine<br />

bu yoğun anlaşma-yapma süreci, Antarktika <strong>ve</strong> küresel<br />

atmosfer gibi alanların herhangi bir devletin egemenliğinde<br />

olmadığını da ortaya çıkarmıştır. Gerçekten<br />

de, küresel çevrenin bileşenlerinin, kolektif korumaya<br />

değer olduğu ortaya çıkmıştır.<br />

Çevreyle alakalı uluslararası mevzuat giderek karmaşıklaşırken,<br />

uluslararası hukukun diğer alanları her<br />

zamankinden daha fazla iç içe geçmektedir. Örneğin<br />

ticaret hukuku, deniz hukuku, fikri mülkiyet, insan<br />

hakları gibi. Sadece çevre ile alakalı anlaşmalarda değil,<br />

aynı zamanda uluslararası hukukun çeşitli alanları<br />

arasında da daha iyi bir koordinasyona ihtiyaç vardır.<br />

Anlaşma-yapımındaki artan hıza, uluslararası düzeyde,<br />

(1) daha fazla şeffaflık <strong>ve</strong> (2) daha fazla halk katılımı<br />

eşlik etmektedir. Toplantılar genellikle Hükümet-Dışı<br />

Kuruluşlara (NGO) <strong>ve</strong> sanayiye açık olmuştur; toplantı<br />

belgeleri, toplantı öncesi internette yer almakta<br />

<strong>ve</strong> küresel toplum tarafından erişilebilmektedir; toplantı<br />

sonuçları, resmi toplantı kayıtları olarak web’te<br />

yayımlanmaktadır <strong>ve</strong> Dünya Tartışma Bülteni’nde<br />

(ENB) ayrıntılı bir şekilde rapor edilmektedir.<br />

Anlaşmaların yapımı o kadar hızlı olabilmektedir ki,<br />

çevresel anlaşmaların gerçekten etkili olup olmadığı<br />

konusunda şüpheler doğmaktadır. Son on yılda, yurt<br />

içi uygulama metotlarının geliştirilmesi sonucu anlaşma<br />

yükümlülüklerine uyma (riayet etme) konusuna<br />

daha çok önem <strong>ve</strong>rilmeye başlanmıştır. Çevreyle ilgili<br />

uluslararası yönetim tartışmalarında, (1) kapasite geliştirme,<br />

(2) uyum, (3) eşgüdüm <strong>ve</strong> (4) riayet (compliance)<br />

gibi konular, çevresel anlaşmaların topyekün etkinliği<br />

bağlamında önemli bulunmaktadır. Etkililiğin<br />

değerlendirilmesi hükümleri en son yapılan anlaşmalarda<br />

yer almaktadır.<br />

2008/1 Sayı:72 Çevre <strong>ve</strong> İnsan 53


ORMAN YOLUNDA<br />

EROZYONUN AZALTILMASI<br />

<strong>Orman</strong> Mühendisi <strong>ve</strong><br />

Üretim Sözleşmesi Önemli Midir?<br />

Yazar: Dr. Andrew F. EGAN<br />

Çeviren: Şaban ÇETİNER<br />

Türkiye’de 2007 itibarıyla 135.000 km’yi aşan orman<br />

yolları, ormanlara, diğer kır arazilerine <strong>ve</strong> köy <strong>ve</strong> daha<br />

küçük yerleşimlere ulaşımın en önemli unsurudur. Bu<br />

yollar, otoyola, karayoluna <strong>ve</strong> köy yoluna kıyasla en çevreci<br />

anlayışla planlanmakta, yapılmakta <strong>ve</strong> işletilmektedir.<br />

<strong>Orman</strong> yolu yapımında ekskavatör kullanımı 8.<br />

Beş Yıllık Kalkınma Planı (2001-2005) ile başlamış;<br />

mevcut yollarda üst yapıların <strong>ve</strong> sanat yapılarının<br />

tamamlanmasına öncelik <strong>ve</strong>rilmiştir. Çalışmalar<br />

9. Plan döneminde (2007-2013)<br />

arttırılarak devam etmektedir.<br />

1. GİRİŞ<br />

ABD genelinde tomruk üretimi<br />

dahil arazi kullanımlarının<br />

su kalitesine etkisi hakkındaki<br />

endişeler 1972’de<br />

Federal <strong>Su</strong> Kirliliği Kontrol<br />

Kanununa öncülük<br />

etmiştir. Kanun, eyaletlere<br />

noktasal olmayan<br />

kaynaktan su kalitesine<br />

gelen kirliliği ölçme <strong>ve</strong><br />

bunu denetleyecek uygulamaları<br />

geliştirme görevi<br />

<strong>ve</strong>rmiştir. Çevre Koruma<br />

Teşkilatı (EPA), 1975’te<br />

tomruk üretimi, tarım <strong>ve</strong><br />

madencilik gibi arazi kullanımları<br />

ile üretilen toprak<br />

erozyonunu azaltacak sediment<br />

kontrol işlemlerini kapsayan<br />

EİU kavramını geliştirmiştir.<br />

<strong>Orman</strong>cılıkta, EİU’nun odağını esas olarak üretim<br />

için kullanılan sürütme yolu, orman yolu <strong>ve</strong> istif yeri<br />

(rampa) oluşturmaktadır.<br />

B. Virginia Meclisinin, 1992’de çıkardığı Tomruk Üretiminde<br />

Sediment Kontrol Kanunu, üreticiye lisans <strong>ve</strong><br />

belgelendirme, üretimin ilanını <strong>ve</strong> tebliğini yayınlamıştır.<br />

Sahayı, üretimin tamamlanışından itibaren 7<br />

günde iyileştirme şartını getirilmiş; ön şartların<br />

denetiminde Eyalet <strong>Orman</strong> İdaresi<br />

yetkili kılınmıştır. EİU uygulamalarının<br />

etkileri konulu çalışmalar<br />

dört eyalette 1981 yılından beri<br />

tamamlanıp yayımlanmaktadır<br />

(Paff 1981, Whipkey <strong>ve</strong> Glo<strong>ve</strong>r<br />

1987, Whipkey 1991,<br />

Egan <strong>ve</strong> Rowe 1997).<br />

B.Virginia’da EİU uyumu<br />

konulu son araştırma,<br />

sanayii (üretim amaçlı)<br />

ormanlarındaki tomruk<br />

üretiminin amacı üretim<br />

olmayan özel ormanlardaki<br />

üretimden daha<br />

uyumlu olduğunu göstermiştir.<br />

Ayrıca, uyum<br />

konulu bir önceki araştırmadan<br />

(Egan vd 1998)<br />

beri ilerleme olduğunu da<br />

belirlemiştir. İla<strong>ve</strong>ten, Kochenderfer<br />

vd (1997)’nin araştırması,<br />

B.Virginia’nın belirli<br />

bir havzasındaki noktasal olma-<br />

54 Çevre <strong>ve</strong> İnsan 2008/1 Sayı:72


yan kirlilik kaynağının denetiminde EİU’ların etkili<br />

olduğunu ortaya koymuştur.<br />

Üretim amaçlı olmayan özel ormanların sahipleri, ortak<br />

yayım kuruluşları <strong>ve</strong> ilçe su koruma idareleri arasındaki<br />

uyumu geliştirmek için, dikkatler, zayıf üretim<br />

başarısını <strong>ve</strong> toprak <strong>ve</strong> su kalitesine olan etkilerini<br />

azaltacak yöntemlerin araştırılmasına yöneltilmiştir.<br />

Çalıştaylar, orman sahiplerini, hem EİU, hem de tomruk<br />

satışının yönetimi konularında eğitmeğe yönelmektedir.<br />

Arazi sahibinin EİU’ları takip eden, yani,<br />

satış sözleşmesinde EİU seviyesini gösteren, tomruk<br />

satışının yönetimi konusunda hazırlıklı olması ile alakalı<br />

araştırmalar yetersizdir.<br />

EİU ile uyum kabiliyeti, yamaç, toprak türü, iklim<br />

<strong>ve</strong> donanıma göre değişir. Bu çalışmanın hedefi<br />

B.Virginia’da EİU uyumu ile arazi sahibinin tomruk<br />

üretimine hazır olmasını etkileyen iki etken (yani,<br />

tomruk satışında orman mühendisi çalıştırma <strong>ve</strong> EİU<br />

önşartlarını kapsayan bir tomruk satış sözleşmesi) arasındaki<br />

ilişkiyi belirlemek idi. Arazi sahibinin üretim<br />

amacı <strong>ve</strong> EİU uyumu ile üretim (çıktı) değişkeni, yani,<br />

tomruk satış memnuniyeti ilişkisi de araştırılmıştır.<br />

Varsayımlar şunlardır;<br />

1. Ho: EİU uyumu, arazi sahibinin üretim hazırlığını<br />

gösteren (orman mühendisinin varlığı <strong>ve</strong> üretim sözleşmesinde<br />

EİU’nun şart olarak yer alması gibi) değişkenlerden<br />

bağımsızdır.<br />

2. Ho: EİU uyumu, sahibinin arazisinde yapılan üretimden<br />

memnuniyetinden bağımsızdır.<br />

Bu araştırma, arazi sahiplerinin tomruk satışına hazırlıklı<br />

olması açısından EİU uyumunun tam anlaşılmasını<br />

destekleyebilir; EİU’ları genişletmek için yapılacak<br />

eğitimlere de faydalı olabilir.<br />

2. TARİHÇE<br />

EİU etkinliği <strong>ve</strong> uyumu bazı araştırmaların ana amacıdır.<br />

G. Carolina (Adams <strong>ve</strong> Hook 1993), Maine<br />

(Briggs vd 1998) <strong>ve</strong> B.Virginia’da (Egan vd 1998)<br />

yayımlanan bazı eserler tomruk üretimi- EİU uyumu<br />

konusundaki yaklaşımları göstermişlerdir. EİU gerçekleşmesi<br />

% uyum kavramı ile <strong>ve</strong>rilmiştir. Whipkey<br />

<strong>ve</strong> Glo<strong>ve</strong>r (1987) <strong>ve</strong> Whipkey (1991), B.Virginia’da<br />

EİU uyumunu % 0-100 arası değerlere sahip bir listeyle<br />

değerlendirmiştir. Whipkey, sürütme yolunda<br />

<strong>ve</strong> tohum ekiminde EİU kullanımı azaldığı halde,<br />

1986-90 döneminde genel EİU uyumu konusunda<br />

bazı gelişmeler olduğunu belirlemiştir. Kochenderfer<br />

vd (1997), B.Virginia’daki bir üretim sahasında EİU<br />

2008/1 Sayı:72 Çevre <strong>ve</strong> İnsan 55


sorularını güncelleştirip B.Virginia’da araştırma<br />

yapmışlardır. Onlara göre, mühendis<br />

ile ağaç tarımı yapan belgeli çiftçiler arasında<br />

üretim sonrası etkiler-getiriler konulu sorular<br />

için bağlantı çıkmamıştır. İki tarafın hava konusundaki<br />

düşünceleri çok farklıdır. Genellikle,<br />

üretimin dereyi bulandırdığı (çiftçilerin %<br />

39’u, mühendislerin % 13’ü) <strong>ve</strong> toprak erozyonuna<br />

(çiftçilerin % 48’i <strong>ve</strong> mühendislerin<br />

% 13’ü) sebep olduğu söylenmiştir. Çiftçilerin<br />

üretim sonrası etkiler hakkındaki sorulara ait<br />

düşünceleri sorgulanabilir. Örnek, Egan <strong>ve</strong><br />

Jones (1993), arazi sahiplerinin düşünce <strong>ve</strong><br />

ifadelerinin mümkün oldukça arazide sorgulanmasını<br />

<strong>ve</strong>ya diğer şekillerde kanıtlanması<br />

gerektiğini esas almışlar <strong>ve</strong> Pennysilvania’da<br />

arazi sahiplerinin arazilerinde sonrası şartlarla<br />

alakalı sezgileri <strong>ve</strong> yorumları arasında bir ilişkisizlik<br />

olduğunu belirlemişlerdir.<br />

3. YÖNTEM<br />

etkinliğini araştırmışlar, bombe, büz/menfez, su engeli,<br />

tohum ekimi, yağışlı dönemde ulaşımı düzenleme,<br />

vb uygulamaların toprak <strong>ve</strong> su kaynaklarına zararlı etkileri<br />

en aza indirmede etkili olduğunu belirlemiştir.<br />

Onlara göre, yol planlama, toprak <strong>ve</strong> suya olan etkileri<br />

azaltmada en önemli etkendir.<br />

Arazi sahibinin tomruk satışında EİU gerçekleştirme<br />

görevi ile alakalı araştırmalarda konu daha az yer almıştır.<br />

Örnek, 1995’te Eyalet <strong>Orman</strong> İdarelerinde telefon<br />

ile yapılan bir ankete (Egan) göre, 6 eyalette EİU<br />

sorumluluğu arazi sahibi <strong>ve</strong> üreticiye; 12 eyalette arazi<br />

sahibine <strong>ve</strong> 9 eyalette üreticiye aittir. Diğer eyaletlerde<br />

ise sorumlu belirlenememiştir.<br />

Appalaş yöresinde odun üretimine tepki olduğunu<br />

belirleyen araştırmalar vardır. Örnek, Egan vd (1997),<br />

Bourke <strong>ve</strong> Luloff (1994)’un Pennysilvania’da üretim<br />

amaçlı olmayan özel ormanların sahiplerine yönelik<br />

Üretimde EİU uyumu konulu bu araştırma<br />

B.Virginia’da 1995 Mayıs - 1996 Kasımında<br />

yapılmıştır. EİU uyumunu değerlendirme sistemi<br />

Whipkey (1991)’den uyarlanmıştır. Bu<br />

çalışmada, 1995’te başlayan araştırmadan sonra<br />

EİU rehberlerinin değiştirilmesinin ardından<br />

değerlendirme farklı yapılmıştır (WVDOF<br />

1996). İla<strong>ve</strong>ten, bu araştırmada örnekleme<br />

sözleşmesi önceki eyalet esaslı değerlendirmelerden<br />

uyarlanmıştır. Yine, bu çalışmanın hedefi, gözlem için<br />

üretim sahalarının rasgele seçimidir; önceki çalışmadaki<br />

gibi üreticiler değildir. Üretim, 1 Ocak -1 Mayıs<br />

1995 döneminde durdurulmuş <strong>ve</strong> 1 Ocak-1 Mayıs<br />

1996 döneminde bu örneklerde eşit özellikler sağlanmıştır.<br />

Yetişme ortamları, B.Virginia’da her <strong>Orman</strong><br />

Şefliğinin <strong>ve</strong>rdiği <strong>ve</strong> durdurulan işlemler listesinden<br />

rasgele seçilmiştir. Ayrıntılı yöntemleri <strong>ve</strong> EİU uyumu<br />

ile alakalı sonuçları Egan vd (1998) <strong>ve</strong>rmiştir.<br />

Satışa <strong>ve</strong> EİU gerçekleştirmeye etki seviyesini tespit<br />

için örnek tomruk satış yeri sahipleri ile görüşülmüştür.<br />

Özellikle, araştırılan her üretim sahasının sahibine<br />

tomruk satışında <strong>Orman</strong> Mühendisi çalıştırıp çalıştırmadığı,<br />

tomruk satış sözleşmesinde EİU ön şartlarına<br />

yer <strong>ve</strong>rip <strong>ve</strong>rmediği <strong>ve</strong> üretimden memnun olup olmadığını<br />

belirleyecek sorular sorulmuştur. Görüşme-<br />

56 Çevre <strong>ve</strong> İnsan 2008/1 Sayı:72


ler, sahada yüz yüze EİU uyumu hesaplanarak<br />

<strong>ve</strong>ya telefon ile yapılmıştır.<br />

Ön bulguların tahliline göre, örnekteki ortalama<br />

EİU uyumu % 70.5 (standart sapma: %<br />

17.6) olmuştur. Tahlili kolaylaştırmak için, özel<br />

95 örnek tomruk satış yerinin % EİU uyum<br />

değerleri düşük (% 60 <strong>ve</strong>ya az): orta (% 61-<br />

75) <strong>ve</strong>ya ortalamanın üzerinde (% 75’ten çok)<br />

şeklinde sınıflanmıştır. <strong>Orman</strong> Mühendisi ile<br />

alakalı, tomruk satışında mühendis çalışmış<br />

ise e<strong>ve</strong>t; çalışmamış ise hayır cevabı <strong>ve</strong>rilmiştir.<br />

B.Virginia <strong>Orman</strong> İdaresinden bir ormancının<br />

üretim sonrası EİU gerçekleştirme konulu<br />

araştırması mühendis katılımı olarak <strong>ve</strong>rmemiştir.<br />

Arazi sahibinin tomruk müşterisiyle<br />

olan sözleşmesinde uygun EİU gerçekleştirme<br />

çalışması sadece e<strong>ve</strong>t/hayır cevabına göre yapılmıştır.<br />

Son olarak, kişilere kendi arazilerindeki tomruk<br />

üretiminden memnuniyeti soruldu. Cevap,<br />

çok memnun, memnun <strong>ve</strong>ya memnun değilim<br />

olacaktı. Memnun olup olmamalarının sebebi<br />

de soruldu. Memnuniyet derecesini tam belirtemeyen<br />

birkaç denek için de, <strong>ve</strong>rdikleri bilgi<br />

<strong>ve</strong>ya tanımlara göre anket araştırmacılar tarafından<br />

cevaplandırılmıştır.<br />

4. BULGULAR <strong>ve</strong> TARTIŞMA<br />

Bu araştırmanın EİU arazi uyum (%) sonuçları, üretim<br />

yapılmış 95 örnek sahanın her birinin sahibi ile yapılmış<br />

görüşme sonuçlarının bulunduğu bir <strong>ve</strong>ri tabanına<br />

konmuştur. Ortalama EİU uyumu % 70.5 (standart<br />

hata: 1.8; en az % 32 <strong>ve</strong> en çok % 100) olmuştur. Veri<br />

tabanı, EİU uyumunun araştırılan değişkenler ile ilişkisini<br />

tespit için ikili <strong>ve</strong> çoklu değişkene göre incelenmiştir.<br />

Arazi sahibinin hazır oluşu <strong>ve</strong> EİU uyumu. Olasılık<br />

çizelgelerin incelenmesi, arazi sahibinin üretim öncesi<br />

hazırlıklı olduğunu gösterecek iki konu (mühendis<br />

bulundurma <strong>ve</strong> EİU’nun üretim sözleşmesinde ön şart<br />

olarak varlığı) <strong>ve</strong> EİU değeri arasında başarılmıştır.<br />

Tomruk satışında EİU uyumu ormancının varlığına<br />

bağlıdır varsayımıyla, mühendis bulundurma- EİU<br />

uyumu arasında alfa: 0.10 için önemli sonuç bulunmuştur<br />

(Çizelge 2). Ortalamanın üzerinde EİU uyumu<br />

% 57 <strong>ve</strong> ormancının işlettiği bir üretim sahasının<br />

ortalama uyumu % 21 çıkmıştır. <strong>Orman</strong>cı bulunmayan<br />

sahaların 1/3’ünde ise ortalamadan fazla uyum<br />

çıkmıştır. Yine, EİU uyumu <strong>ve</strong> ormancı bulundurma<br />

değişkeni arasındaki belirgin korelasyon da, tomruk<br />

satışında ormancı varsa daha yüksek EİU uyumu sağlandığı<br />

varsayılmıştır. <strong>Orman</strong>cı varken de EİU uyumu<br />

temin edilemeyebilir. <strong>Orman</strong>cı bulunan 4 sahada EİU<br />

uyumu % 50’den az olmuştur.<br />

Üretim sözleşmesinde EİU’nın belirtilmesi, EİU<br />

uyum değerinden bağımsızdır varsayımıyla yapılan bu<br />

araştırmada, EİU sözleşme değişkeni ile EİU değeri<br />

arasında anlamlı fark çıkmamıştır (Çizelge 2). EİU<br />

uyumunu vurgulayan % 44 tomruk satış sözleşmesinde<br />

<strong>ve</strong> sözleşmesiz % 35 satışta EİU uyumu ortalamanın<br />

üzerinde çıkmıştır. Sonraki araştırmalarda böyle<br />

bir sözleşmenin yapısı <strong>ve</strong> varsa başarı standartları belirtilebilecektir.<br />

2008/1 Sayı:72 Çevre <strong>ve</strong> İnsan 57


Bu araştırmada arazi sahibinin memnuniyeti de yer<br />

almıştır. Olasılık çizelgeleri incelendiğinde iki değişken<br />

arasında bağıntı çıkmamıştır (Çizelge 2). Üretim<br />

yapılan <strong>ve</strong> sahiplerinin çok memnun olduğu bu sahaların<br />

yaklaşık % 38’inde; sahiplerinin memnun olmadığı<br />

sahaların ise %36’sında EİU uyumu ortalamanın<br />

üzerinde çıkmıştır.<br />

Olasılık çizelgesi analizine ila<strong>ve</strong>ten, bir mantıki regresyonda<br />

ormancı varlığı, EİU sözleşmesi <strong>ve</strong> arazi sahibinin<br />

memnuniyeti bağımsız değişkenler; EİU değeri<br />

ise bağlı değişken sayılmıştır. Beklendiği gibi, sürecin<br />

sonuçları çizelgeleri inceleyerek elde edilenlere uygun<br />

çıkmıştır. Mantıki oran testindeki p-değerlerine göre,<br />

tomruk satışında ormancının bulunması<br />

(p:0.061), EİU uyumunda<br />

gayet belirgin<br />

şekilde bağlantılı çıkmıştır<br />

(alfa: 0.10 için).<br />

Yine, çizelgelerin incelenmesini<br />

destekleyerek,<br />

üretim sözleşmesinde<br />

(p: 0.708) arazi sahibinin<br />

EİU taahhüdünün <strong>ve</strong> arazisindeki<br />

üretimden memnuniyeti<br />

(p: 0.736), EİU<br />

uyumunda daha yüksek<br />

değerleri temin bakımından<br />

anlamlı ilişki <strong>ve</strong>rmeyecek gibidir.<br />

üretiminde belirtilen memnuniyeti,<br />

iş kalitesini gü<strong>ve</strong>nilir tahmin edememektedir.<br />

Aslında, en çok bahsedilen<br />

memnun olma <strong>ve</strong>ya olmama sebepleri<br />

ustalık değildir; uygun tomruk<br />

üretim zamanlaması <strong>ve</strong> ödemeler<br />

bakımından daha çok şeyin yapılmasıdır.<br />

Bu sonuçlar B.Virginia’daki bir araştırma (Raschka<br />

1998) ile uyumludur ki o üretimin toprak özelliklerine<br />

etkisini incelemiş; arazi sahiplerinin tomruk<br />

üretim sebebini gelir (% 42) <strong>ve</strong> olgun kereste (% 33)<br />

şeklinde belirlemiştir.<br />

Araştırma, ormancılık EİU ile uyumda iyileşmeler<br />

<strong>ve</strong>ya yeni gelişmeler için neler <strong>ve</strong>rebilir? B.Virginia’da<br />

üretici EİU gerçekleştirmede tek sorumludur. Sorumluluk,<br />

üretim <strong>ve</strong> zamanlamasından genellikle sorumlu<br />

olan arazi sahibini de kapsayacak şekilde genişletilirse,<br />

üretim işçiliğinde ortak kazanç sağlanabilir. Arazi sahibinin,<br />

üretimdeki erozyonu <strong>ve</strong> sedimentasyonu azaltan<br />

yöntemleri öğrendikleri <strong>ve</strong> tomruk<br />

satışında <strong>Orman</strong> Mühendisi<br />

çalıştırmanın farkına varabildiği<br />

yorumu yaygındır. Bu EİU uyumuna<br />

yardımcı olabilir. Aslında,<br />

bu araştırmada yer alan üretim<br />

amaçsız özel ormanların sahiplerinin<br />

% 25’i “en iyi işletmecilik<br />

uygulamalarını” duymadığını;<br />

% 37’si ise terimi duyduğunu,<br />

fakat bilmediğini söylemiştir.<br />

Terimi bilmeyen <strong>ve</strong>ya bu konuda<br />

gelişigüzel bilgi <strong>ve</strong>ren<br />

bu arazi sahiplerinin ancak<br />

% 16’sı tomruk satışında<br />

<strong>Orman</strong> Mühendisi çalıştırmaktadır.<br />

5. NETİCE <strong>ve</strong> ÖNERİLER<br />

Bu araştırmadan anlaşılacağı<br />

gibi, tomruk satışında <strong>Orman</strong><br />

Mühendisi çalıştıran arazi sahipleri<br />

ormancılık EİU’ları ile<br />

daha iyi uyum sağlamıştır. Ancak, EİU ön şartlarının<br />

tomruk üretim sözleşmesinde bulunması, araştırmadaki<br />

EİU uyumu için ortalamadan fazla bir başarı<br />

sağlamamıştır. Ayrıca, sahibinin arazisindeki tomruk<br />

Arazi sahibinin üretim<br />

memnuniyetini toprak <strong>ve</strong><br />

su kalitesi memnuniyetine<br />

dönüştüren anlayış EİU<br />

eğitimin önemli parçası olabilir. Mühendis,<br />

EİU ile uyumu geliştirmede, EİU gerçekleştirme taahhüdünü<br />

yaygınlaştırarak da fayda sağlayabilecektir.<br />

<strong>Orman</strong>cılık EİU uyumu konusunda yapılacak araştırmalarda,<br />

yalnız EİU uygulaması değil, üretimde risk<br />

Çizelge 2: EİU Verilerinin İrdelenmesi<br />

Değişkenler<br />

EİU Değeri<br />

Deneme değerleri p-değerleri<br />

Ki-kare G² Ki-kare G²<br />

<strong>Orman</strong> Mühendisi bulundurma 4.62 4.60 0.099 0.100<br />

EİU sözleşmesi 2.65 2.70 0.266 0.259<br />

Arazi sahibinin memnuniyeti 1.98 2.060 0.735 0.724<br />

58 Çevre <strong>ve</strong> İnsan 2008/1 Sayı:72


eğimi, zemin <strong>ve</strong> donanım gibi arazi <strong>ve</strong> işletmeciliğe ait<br />

değişkenlere ait bilgilerden de faydalanılabilir. Uyum<br />

az dikkate alındığında, özel sebepler <strong>ve</strong> çareleri hakkında<br />

yalnız % uyum sonuçları çok az bilgi sunabilir.<br />

Arazi incelemesi, arazi sahibi, üretici <strong>ve</strong> ormancılar ile<br />

görüşmelerden alınan bilgiler uyum/uyumsuzluk çatışmasını<br />

anlamada, ayrıca, orman toprağının <strong>ve</strong> su<br />

kalitesinin geliştirilmesini amaçlayan politikaları <strong>ve</strong><br />

uygulamaları yönlendirmeye de faydalı olabilir.<br />

Kaynakça<br />

Adams, T., Hook, D., 1993. Implementation and effecti<strong>ve</strong>ness monitoring<br />

of forestry best management practicess on har<strong>ve</strong>sted sites in South<br />

Carolina. BMP Monitoring Report No. BMP-1. Columbia SC: South<br />

Carolina Forestry Commission.<br />

Bourke, L., Luloff, A.E., 1994. Attitudes toward the management of nonindustrial<br />

private forestland. Society and Natural Resources 7: 445-57.<br />

Briggs, R.D., Cormier, J., Kimball, A., 1998. Compliance with forestry<br />

BMPs in Maine. Northern Journal of Applied Forestry 15 (2): 57-68.<br />

Egan, A., Jones, S., 1993. Do landowner practices reflect beliefs? Implications<br />

of an extension-research partnership. Journal of Forestry 91 (10):<br />

39-45.<br />

Egan, A., Rowe, J., 1997. Compliance with West Virginia’s silvicultural<br />

best management practices, 1995-96. TR-97-1. Charleston: West Virginia<br />

Division of Forestry.<br />

Egan, A., Rowe, J., Petereson, D., Philippe, G., 1997. West Virginia tree<br />

farmers and consulting foresters: Views on timber har<strong>ve</strong>sting. Northern<br />

Journal of Applied Forestry 14 (1): 16-19.<br />

Egan, A., Whipkey, R., Rowe, J., 1998. Compliance with West Virginia’s<br />

silvicultural best management practices. Northern Journal of Applied<br />

Forestry 15 (4): 211-15.<br />

Kochenderfer, J.N., Edwards, P.J., Wood, F., 1997. Hydrologic impacts<br />

of logging an Appalachian watershed using West Virginia’s best mangement<br />

practices. Northern Journal of Applied Forestry 14 (4):207-18.<br />

Paff, W., 1981. Tabulating of the best management practices by loggers.<br />

Charleston: W.Virginia Div.of Forestry<br />

Raschka, J., 1998. Timber har<strong>ve</strong>sting in West Virginia: A statewide<br />

study of some effects and landowner attributes. Master thesisi. West<br />

Virginia Uni<strong>ve</strong>rsity.<br />

Batı Virginia <strong>Orman</strong> İdaresi (W.Virginia Div. of Forestry-WVDOF)<br />

1996. Best management practice guidelines for controlling soil erosion<br />

and water siltation from logging operations in West Virginia. TR-96-3.<br />

Charleston.<br />

Whipkey, R.D., 1991. An evaluation of the use and effectti<strong>ve</strong>ness of<br />

best management practices to control nonpoint sediment from logging<br />

operations in West Virginia. TR-96-3. Charleston. WVDOF.<br />

Whipkey, R.D., Glo<strong>ve</strong>r, R.P., 1987. Report on use of best management<br />

practices on logging operations in West Virginia. TR-96-3. Charleston.<br />

WVDOF.<br />

2008/1 Sayı:72 Çevre <strong>ve</strong> İnsan 59


SİVİL TOPLUM<br />

KÖŞESİ<br />

ANADOLU SÜRDÜRÜLEBİLİR KALKINMA<br />

AJANSI DERNEĞİ<br />

Haber: Atila İPEK • Röportaj: Ceyhan TUNCER - Özlem Mutluer YURDAKUL<br />

ASKA Başkanı Dilara ÇAĞLAR ile yapılan söyleşi:<br />

-Halkımızın Sivil Toplum Örgütlerine yaklaşımı<br />

nedir, halkın katılımı yeterli mi sizce?<br />

Sivil örgütlülük <strong>ve</strong> toplumsal/gönüllü çalışma konusunda<br />

halkımızın farkındalığı <strong>ve</strong> katılımı çok düşük<br />

seviyededir. Bu konuda yapılan eğitim <strong>ve</strong> farkındalık<br />

arttırmaya yönelik çalışmalar ise henüz yeterli düzeyde<br />

değildir.<br />

- Temiz <strong>ve</strong> yenilenebilir enerji kullanımının yaygınlaştırılması<br />

konusunda halkımıza düşen görevler<br />

nelerdir?<br />

Bu konu doğrudan sivil toplumun güçlenmesi <strong>ve</strong> kamuya<br />

destek olması ile mümkündür. Temiz <strong>ve</strong> yenilenebilir<br />

enerji kullanımının yaygınlaştırılması ancak<br />

örgütlenmiş bir sivil toplum ile alakalı kamu kuruluşlarının<br />

ortaklığı ile sağlanabilir. Temiz <strong>ve</strong> yenilenebilir<br />

enerji konusunda STK’lar aracılığıyla halkın bilgi sahibi<br />

olması <strong>ve</strong> bilinçlenmesi mümkün olabilir. (Örneğin<br />

Ambalaj yönetmeliği <strong>ve</strong> atık ayrıştırma)<br />

- Yenilenebilir enerji kaynaklarımızdan yeteri kadar<br />

yararlanılmamasının nedeni ne olabilir?<br />

Bunun bir dizi nedeni olmakla birlikte en önemli<br />

olanları şöyle sıralanabilir:<br />

• Farkındalık <strong>ve</strong> bilgi eksikliği,<br />

• Ekonomik olarak gerekli destekler/ teşviklerin yetersizliği,<br />

• Örnek alınabilecek pilot uygulamaların yetersizliği,<br />

• Sivil toplumun yeterince güçlü olamaması.<br />

-Sizce ülkemizin “temiz enerji potansiyeli” diğer<br />

enerji kaynaklarına göre bir alternatif olabilir mi?<br />

Kesinlikle e<strong>ve</strong>t. Gerekli altyapı yatırımları maliyetli<br />

<strong>ve</strong> zamana bağlı olmakla birlikte; enerji ihtiyacımızın<br />

giderek artan oranlarda temiz <strong>ve</strong> yenilenebilir enerji<br />

kaynaklarından sağlanmasının zorunlu olduğunu düşünmekteyiz.<br />

-Çevre sorunlarına halkımızın tepkisiz kalmasının<br />

nedenleri neler olabilir?<br />

Aslında tam bir tepkisizlikten bahsetmek mümkün<br />

değil. Ancak bunlar örgütlü <strong>ve</strong> hedefe yönelik tepki<br />

/çözüm yolları olmadığı için yeterince sesi duyulmamakta<br />

<strong>ve</strong>ya sinerji yaratamamaktadır. Sivil toplum kuruluşlarının<br />

önderliğinde yerel/ulusal düzeyde yapılan/<br />

yapılacak faaliyetlerin halk üzerinde çok daha etkili<br />

olması <strong>ve</strong> halkın daha yaygın katılımının sağlanması<br />

mümkün görülmektedir.<br />

60 Çevre <strong>ve</strong> İnsan 2008/1 Sayı:72


-Çevre dostu üretim <strong>ve</strong> tüketim konularına kamuoyunun<br />

yaklaşımı nedir?<br />

Yeterli bilgilenme <strong>ve</strong> bilinç düzeyine ulaşılmasının yanında,<br />

ekonomik faydayı da görebilirse kamuoyu çevre<br />

dostu üretim/tüketime çok hızlı bir geçiş sağlayabilir.<br />

Örneğin: sıcak su sağlayan enerji panellerinin giderek<br />

çok daha yaygın kullanımı.<br />

-Faaliyet alanlarınız <strong>ve</strong> karşılaştığınız temel sorunlar<br />

nelerdir?<br />

Çevre <strong>ve</strong> turizm konularında yerel <strong>ve</strong> ulusal düzeyde<br />

projeler üreterek sorunların çözümüne katkılar sağlamak<br />

olarak özetleyebileceğimiz faaliyetlerimizde karşılaştığımız<br />

sorunlar:<br />

• Projelerin sürdürülebilirliği sorunları<br />

• Finansal destekler (Sosyal sorumluluk konusunda<br />

yeterli bilinç <strong>ve</strong> katkı olmaması)<br />

• Halkın sınırlı katılımı<br />

• Gönüllü çalışma yapabilecek yeterli üyeye sahip olamama<br />

-Çevre sorunlarının çözümünde yasalar yeterli mi<br />

sizce?<br />

Bence yasal çerçe<strong>ve</strong>, yeni eklenen kanun <strong>ve</strong> yönetmeliklerle<br />

oldukça yeterli bir düzeye ulaşmakla birlikte<br />

bu mevzuatın uygulamasında sorun olduğu düşüncesindeyiz.<br />

Çevre sorunlarının herkesin sorunu olduğu<br />

bilinci halen tam olarak gelişmiş olmayınca, mevzuat<br />

uygulamaları yetersiz kalıyor.<br />

-AB’nin STK’lara sağladığı hibe imkanlarından<br />

faydalanabiliyor musunuz, sizce bu tür hibe programları<br />

çevre sorunlarının çözümünde ne derece<br />

yararlıdır?<br />

E<strong>ve</strong>t. AB finansman katkılı iki proje uyguladık. Bu tür<br />

hibe programlarının faydalı olduğunu <strong>ve</strong> bu sorunların<br />

çözümüne yönelik bir dinamik kattığına inanıyoruz.<br />

Ancak; proje algısı <strong>ve</strong> proje döngüsü konusunda sivil<br />

toplumun <strong>ve</strong> halkın henüz yeterli seviyede olduğu söylenemez.<br />

Bu konuda <strong>ve</strong>rilen eğitimlerin yaygınlaştırılması<br />

gerekmektedir.<br />

-Bakanlığımızdan beklentileriniz nelerdir?<br />

Çevre <strong>ve</strong> <strong>Orman</strong> Bakanlığı’na çevre konusundaki yasaların<br />

uygulanmasında belediyelerle işbirliği içinde <strong>ve</strong><br />

sivil toplumla ortaklaşa çalışmasını bekliyoruz. Çevre<br />

konusunda çalışan STK’lara yapılan bu ziyaretler <strong>ve</strong><br />

işbirliği alanlarının tesbitine yönelik anketlerin çok<br />

yararlı olduğuna inanıyoruz.<br />

Proje bazlı ortak çalışmalar, uzman eleman <strong>ve</strong> ekipman<br />

desteği, fon yaratma konusunda STK’lara destek<br />

diğer beklentilerimiz arasındadır.<br />

DERNEĞİN KURULUŞ GAYESİ<br />

ASKA Derneğimizin amacı; doğal, kültürel <strong>ve</strong> tarihi<br />

çevrenin korunması, geliştirilmesi, kırsal <strong>ve</strong> kentsel<br />

sürdürülebilir kalkınma, kadının konumunun güçlendirilmesi,<br />

çocuk işçiliğiyle mücadele, kültür, turizm,<br />

çevre, insani yardım, insan hakları, demokratikleşme,<br />

bilişim, eğitim, kalkınma, afete duyarlılık, halk sağlığı<br />

<strong>ve</strong> sağlık eğitimi konularında kapasitenin geliştirilmesi,<br />

anılan konularda deneyimlerin ulusal <strong>ve</strong> uluslararası<br />

düzeyde paylaşılması, Avrupa Birliği’ne bütünleşme<br />

sürecine katkı, yakın bölge ülkelerindeki sivil toplum<br />

kuruluşlarıyla işbirliği konularında ekonomik <strong>ve</strong> sosyal<br />

planda girişim <strong>ve</strong> faaliyetlerde bulunmaktır.<br />

FAALİYETLERDEN BAZILARI<br />

2004 yılından itibaren, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti<br />

<strong>ve</strong> Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu tarafından<br />

ortaklaşa sağlanan hibe fonları, Merkezi Finans<br />

<strong>ve</strong> İhale Birimi tarafından yapılan hibe teklif çağrıları<br />

kapsamında bölgesel <strong>ve</strong>ya tematik olarak uygun başvuru<br />

sahiplerine dağıtılmaktadır. Bu çerçe<strong>ve</strong>de derneğimiz<br />

tarafından hazırlanmış olan iki proje teklifi de<br />

2006 yılında hibe almaya hak kazanmıştır. Ekim 2006<br />

ile Haziran 2007 arasında uygulanan bu iki proje “Van<br />

Turizm Eğitimi Projesi” <strong>ve</strong> “Bozkır’dan AB’ye Adım<br />

Adım: Sivil Toplum Yürüyor Projesi” dir. Her iki proje<br />

de başarı ile uygulanıp tamamlanmıştır.<br />

Bozkır’dan AB’ye Adım Adım: Sivil Toplum Yürüyor<br />

Projesi<br />

Proje; sivil toplum bilincinin yaygınlaştırılması <strong>ve</strong><br />

özellikle çevre konularında faaliyet gösterecek yeni<br />

STK’ların oluşması, bunlara temel eğitimlerin <strong>ve</strong>rilmesi,<br />

kamuoyunun ilgisinin kampanyalarla bu konulara<br />

çekilmesi <strong>ve</strong> mevcut <strong>ve</strong> oluşturulan yeni STK’ların<br />

bir platform çatısı altında toplanması amacıyla; yeraltı<br />

şehirleri olan dört ilde (Nevşehir, Kırşehir, Niğde <strong>ve</strong><br />

Kırıkkale’de) uygulanmıştır.<br />

2008/1 Sayı:72 Çevre <strong>ve</strong> İnsan 61


Eğitim Uygulamaları<br />

17 Şubat 2007’de ilk eğitim Kemerhisar, Niğde’de gerçekleşmiştir.<br />

Dr. Eylem Ümit tarafından 49 katılımcıya<br />

“STK Mevzuatı <strong>ve</strong> STK Kurulması” konusunda<br />

eğitim <strong>ve</strong>rilmiştir.“STK’larda İletişim <strong>ve</strong> Yönetim” konulu<br />

ikinci eğitim 24 Şubat 2007 tarihinde Kurugöl,<br />

Kırşehir’de Dr. İrfan Mısırlı tarafından 33 katılımcıya<br />

<strong>ve</strong>rilmiştir. Üçüncü eğitim “Proje Hazırlama <strong>ve</strong> Döngüsü”<br />

konusunda olup 3-4 Mart 2007 tarihlerinde<br />

Avanos’taki yerel ofiste Janset Bay tarafından gerçekleştirilmiştir.<br />

“Hibe <strong>ve</strong>ren kuruluşlar <strong>ve</strong> hibe mekanizmaları”<br />

konulu son eğitim ise İnci Emirzeoğlu<br />

tarafından 11 Mart 2007 tarihinde Kırıkkale’ye bağlı<br />

Ceritkale köyünde <strong>ve</strong>rilmiştir.<br />

Kampanya Faaliyetleri<br />

Kampanya faaliyetleri üç bölüm halinde gerçekleştirilmiştir.<br />

Birinci kısımda “Bir Başkent’ten Bir Başkent’e”<br />

sloganı ile Ankara’dan çıkılarak Kapadokya’nın antik<br />

başkenti Tyana’ya gidilmiştir. 14 – 15 Nisan 2007 tarihlerinde<br />

Kemerhisar <strong>ve</strong> Niğde’deki yer altı şehirleri<br />

ile diğer tarihi, doğal <strong>ve</strong> kültürel yerler ziyaret edilmiştir.<br />

İkinci bölüm kampanya etkinliği ”Kapadokya’nın Kalbine”<br />

temasıyla 28 – 29 Nisan tarihlerinde Nevşehir<br />

<strong>ve</strong> Kırşehir’e yapılmıştır. Mucur, Kurugöl, Hacı Bektaş,<br />

Avanos, Ürgüp, Derinkuyu, Özlüce, Kaymaklı gibi<br />

bölgelerdeki yer altı şehirlerine dikkat çekilmiştir.<br />

Üçüncü <strong>ve</strong> son kampanya etkinliği “Kapadokya’nın<br />

Sınırlarında” teması ile 13 Mayıs 2007’de yapılmış<br />

olup Kırıkkale <strong>ve</strong> Kırşehir’deki yer altı şehirleri ziyaret<br />

edilmiştir.<br />

Yeraltı Şehirleri <strong>ve</strong> Kırsal Turizm Tanıtım <strong>ve</strong> İşbirliği<br />

Çalışmaları<br />

STK’lar arası işbirliği: Uygulanan eğitimler <strong>ve</strong> kampanya<br />

faaliyetleri sonucunda bölgede kurulması öngörülen<br />

10 yeni STK’dan 8 tanesi kurulmuştur. 26<br />

Mayıs 2007 tarihinde proje ortakları, iştirakçileri, yeni<br />

kurulan STK temsilcileri <strong>ve</strong> STGM yetkililerinin katılımıyla<br />

gerçekleştirilen kapanış toplantısında bu dernekler<br />

arasında bir “Yeraltı Şehirleri Platformu” oluşturulması<br />

kararı alınmıştır.<br />

Eğitimlere katkı sunan kişi <strong>ve</strong> kuruluşlara sertifika <strong>ve</strong>rilmiştir.<br />

DUYURULAR<br />

* Çevre konularında yerel <strong>ve</strong> ulusal düzeyde faaliyet<br />

gösteren sivil toplum kuruluşlarımızın iletişim bilgileri<br />

ile ilgili değişikliklerini yazı, telefon <strong>ve</strong>ya mail yolu<br />

ile aşağıdaki adrese bildirmeleri yararlı olacaktır.<br />

*Sivil toplum kuruluşlarının <strong>ve</strong> halkımızın çevreye yönelik<br />

her türlü çalışmaları, plan <strong>ve</strong> projeleri, duyuruları,<br />

istek <strong>ve</strong> önerileri, bizlere iletildiği takdirde dergimizin<br />

bu köşesinde yayınlanabilecektir.<br />

İletişim Adresi:<br />

Çevre <strong>ve</strong> <strong>Orman</strong> Bakanlığı<br />

Eğitim <strong>ve</strong> Yayın Dairesi Başkanlığı<br />

Söğütözü Cad. No:14/E Beştepe/ANKARA<br />

Ömer BAŞKAN<br />

K.STK.Halkla İliş.Şube Müdürü<br />

Tel:0312 207 51 81-51 78- 51 82<br />

Fax:0312 207 51 09<br />

E-mail: obaskan@cevreorman.gov.tr<br />

62 Çevre <strong>ve</strong> İnsan 2008/1 Sayı:72


2. ÇED ÇEVRE TEKNOLOJİLERİ<br />

FUARI İZMİR’DE<br />

GERÇEKLEŞTİRİLDİ…<br />

ÇEVRE VE ORMAN<br />

MÜFETTİŞLERİ<br />

DERNEĞİ<br />

Kamu hizmetlerinin daha iyi sunulması<br />

<strong>ve</strong> yönetim kalitesinin arttırılmasında;<br />

hizmet içi eğitim, yeterli bir koordinasyon<br />

<strong>ve</strong> etkin bir denetim birbirini tamamlayan<br />

üç önemli temel unsurdur.<br />

Bakanlığımızın yürütmüş olduğu kamu hizmetinin<br />

kalitesinin yükseltilmesi açısından,<br />

Müfettişlerce yürütülen görevlerin daha <strong>ve</strong>rimli<br />

<strong>ve</strong> etkin bir düzeye getirilmesi için başta<br />

Teftiş Kurulu olmak üzere, kurumsal yapıların<br />

güçlendirilmesi <strong>ve</strong> bunların kendilerini günün<br />

şartlarına uygun olarak sürekli yenileyebilen<br />

bir yapıya kavuşturulması gerekmektedir.<br />

Bu itibarla; Bakanlık Müfettişlerinin haklarının<br />

korunması, aralarında yardımlaşma <strong>ve</strong><br />

dayanışmanın sağlanmasının yanı sıra, bilgi<br />

birikimlerinin bu alandaki çalışmalara katkı<br />

sağlaması gayesiyle Çevre <strong>ve</strong> <strong>Orman</strong> Müfettişleri<br />

Derneği kurularak 02.05.2008 tarihinde<br />

tüzel kişilik kazanmıştır.<br />

İzmir Kültür Park’da 08 Mayıs Perşembe günü başlayıp<br />

11 Mayıs 2008 Pazar günü sona eren 2. ÇED<br />

Çevre Teknolojileri Fuarı <strong>ve</strong> Sempozyum Dizinlerine<br />

Çevre <strong>ve</strong> <strong>Orman</strong> Bakanlığı’nca katılım sağlandı.<br />

Fuar kapsamında Çevre <strong>ve</strong> <strong>Orman</strong> Bakanlığı Eğitim<br />

<strong>ve</strong> Yayın Dairesi Başkanlığınca düzenlenen stantda Bakanlığımız<br />

<strong>ve</strong> bağlı kuruluşlarının yayınları sergilendi.<br />

Ayrıca CD ortamında, çevrenin korunması <strong>ve</strong> iyileştirilmesi,<br />

çevre kirliliğinin önlenmesi, ormanların korunması,<br />

geliştirilmesi <strong>ve</strong> yangınların önlenmesi hususlarında<br />

bilgi <strong>ve</strong>rildi…<br />

2008/1 Sayı:72 Çevre <strong>ve</strong> İnsan 63


Ödüllü B<br />

BULMACA<br />

U L M A C A<br />

Ömer BAŞKAN / Eğit.<strong>ve</strong> Yay. Dairesi Bşk.lığı K.STK.Halk İliş.Şube Müdürü<br />

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10<br />

1 10<br />

2 6<br />

3 7 8<br />

4 1<br />

5 4<br />

6<br />

7 3<br />

8 9<br />

9 2<br />

10 5<br />

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10<br />

SOLDAN SAĞA: 1.Havacılıkta (pilotların) “durum bilincini yitirme” –(tersi)Türk içeceği olarak bilinen Kımız’ın yapımında kullanılan<br />

sütün temin edildiği hayvan. 2.Mey<strong>ve</strong> –Tehlikeli Atıkların Sınırötesi Taşınımının <strong>ve</strong> Bertarafının Kontrolüne İlişkin Sözleşme. 3. 30,5<br />

cm’lik ölçü birimi 4.Avrupa’nın en yüksek dağı 5.(tersi)Evcil olmayan hayvanları vurma yada yakalama işi –(tersi)Tümör –(tersi)<br />

Britanya’da faaliyet gösteren <strong>ve</strong> 2005 yılında silah bırakan örgüt. 6.Tanrıtanımaz –(tersi)Sodyum elementi. 7.Türkiye’nin trafik kodu<br />

–(tersi)Gelen bir ayetin daha önce gelen bir ayet hükmünü ortadan kaldırması. 8.(tersi)Zar kanatlı bir hayvan –(tersi)Bir üni<strong>ve</strong>rsite.<br />

9.Dünyanın dördüncü büyük gölü –(tersi)Türklerin Orta Asya’daki en eski yurtları. 10.En uzun yaşayan tatlı su balığı – Ergenekon<br />

destanında adı geçen maden.<br />

YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1.Zararlı kimyasalların toprakta yayılmasını önleme özelliği olan bitki. 2.(tersi)Türk Alfabesinin 21.<br />

harfinin okunuşu –(tersi)Özellikle sanayi atıklarının tabiata bırakılmadan önce zararsız hale getirilmesi işlemi. 3.İlk toplu insan<br />

yaşamının başladığı yer olan <strong>ve</strong> Afrika da bulunan ormanlarla kaplı vadi –(tersi)Deniz, göl, ırmak vb. su kıyılarında <strong>ve</strong>ya karada dik yer,<br />

uçurum. 4.Türkiye Kömür İşletmeleri –Genellikle yünden dokunan kalın yaygı. 5.Toprak kaymasını önlemek için yapılan basamak,<br />

seki. 6.İngiltere’nin trafik kodu –Yeşil bitkilerde bulunan yararlı madde. 7.(tersi)Travma cerrahlarının üye olabildiği uluslararası dernek<br />

–Halk dilinde hayvanlara <strong>ve</strong>ya eşyalara vurulan damga, işaret –Bağışlama. 8.(tersi)Türkiye’de doğup Hazar Denizine dökülen nehir<br />

-Azotlu besinlerin vücutta yanmasıyla oluşan madde. 9.(tersi)Hayvansal besin maddesi –Anadolu’da ilk su kanunlarına rastlanılan<br />

uygarlık dönemi (Van civarı). 10.Sarımsakta kokuya neden olan madde –(tersi)Eski bir Anadolu uygarlığı.<br />

64 Çevre <strong>ve</strong> İnsan 2008/1 Sayı:72

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!