23.07.2014 Views

Çocuk Dergisi

Temmuz 2014 | Sayi 408

Temmuz 2014 | Sayi 408

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Kavuştuk ayların sultanına. Sahurunda davuluyla,<br />

iftarında huzuruyla yine bereketiyle geldi Ramazan.<br />

Bu yıl aranızda Ramazan ayının bütün oruçlarını<br />

tutacak kadar büyüyenleriniz var ve tabii ilk defa oruç<br />

ile tanışanlarınız da var. Ne güzeldir Ramazan ayında<br />

çocuk olmak. Sahura kalkmak, oruç için başlayan yolculuğun ilk adımı. Davul<br />

sesini duyar duymaz pencereye koşar adımlar, davulcuyu arar gözler. Yemekler yenip de,<br />

bol bol su içildi mi, gecenin bitiminde okunan ezan ile başlar yolculuk. “Acıkır mıyım acaba?”<br />

diye düşünce akla sorular, “Allah yardım eder.”diyen büyüklerin sözüyle kendini daha güçlü<br />

hisseder çocuklar.<br />

İftar vaktiyle orucun en sevinçli anı yaşanır. “Tuttuk bugünkü orucu da<br />

Elhamdülillah.” deyip yenisi beklenir heyecanla. Yoksa oruca dayanamayacak kadar küçük<br />

olanlarınız mı var? Olsun! Siz de “Tekne orucu” tutarsınız. Öğle ezanı ile orucunuzu<br />

açarsınız.<br />

Sadece bu aya özel Teravih namazını da unutmayalım. Uzunca bir namazdır ama<br />

camide kılınınca tadı damağınızda kalacaktır.<br />

Bütün bu güzellikler yaşanırken, Ramazan sevincini kalbimize koyan Rabbimize<br />

şükretmemek olmaz.<br />

“Bizi Ramazan ayına kavuşturduğun için, oruç tutacak sağlık ve sıhhati verdiğin için,<br />

sayamayacağımız kadar çok nimet ile soframızı donattığın için ve bu sofraları başkalarıyla<br />

paylaşabildiğimiz için Sana şükürler olsun Allah’ım.”<br />

Bereketli bir Ramazan geçirmeniz dileğiyle.<br />

Dr. Faruk Görgülü<br />

Diyanet İşleri Başkanlığı Adına Sahibi ve Genel Yayın Yönetmeni: Dr. Yüksel Salman<br />

Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: Dr. Faruk Görgülü<br />

Mali İşler ve Dağıtım Sorumlusu: Mustafa Bayraktar (Döner Sermaye İşletme Müdürü)<br />

Yayın Koordinatörleri: Esma GÜNER - Pınar Melike DEMİRALAY<br />

Dizgi: Bayram Uçakoğlu Tashih: Said Şan<br />

İllüstrasyonlar: Orhan AKCAN Tasarım: Bedirhan AKCAN<br />

İdare Yeri: Diyanet İşleri Başkanlığı Üniversiteler Mahallesi Dumlupınar Bulvarı No:147/A 06800 Çankaya / Ankara<br />

Tel: (0312) 295 86 24/61 86 Faks: (0312) 284 72 88 e-posta: cocukdergisi@diyanet.gov.tr Milli Eğitim Temel Kanunu (16.6.1983 gün ve 28442<br />

sayılı Kanunu'nun 15'inci Madde ile Değişik 55'inci maddesinin ikinci fıkrası gereğince) Başkanlığımız yayınlarının öğrencilere tavsiyesinde bir<br />

sakınca yoktur. Abone İşleri Tel: (0312) 295 71 96-97 Faks: (0312) 285 18 54 e-posta: dosim@diyanet.gov.tr<br />

Abone Şartları Yurt içi yıllık: 42 TL. Yurt dışı yıllık: ABD için 25 ABD Doları, Avrupa Birliği ülkeleri için 24 Euro, Avustralya için 40 Avustralya<br />

Doları, İsveç ve Danimarka için 200 Kron, İsviçre için 40 İsviçre Frangı. Abone kaydı için, ücretin Döner Sermaye İşletme Müdürlüğünün<br />

T.C. Ziraat Bankası Ankara Kamu Girişimci Şubesindeki IBAN: TR 08 000 1 00 25 330 599 4308-5019 No'lu hesabına yatırılması ve makbuzun<br />

fotokopisi ile aboneliğin hangi sayıdan başlayacağını bildirir bir mektubun, "Diyanet İşleri Başkanlığı - Döner Sermaye İşletme Müdürlüğü<br />

Üniversiteler Mahallesi Dumlupınar Bulvarı No:147/A 06800 Çankaya / Ankara" adresine gönderilmesi gerekir.<br />

Yayın Türü: Aylık, Yerel, Süreli Yayın Diyanet <strong>Çocuk</strong> <strong>Dergisi</strong> (Türkçe) Basım Tarihi: 25.06.2014 Basım Yeri: Ankara<br />

Baskı: EVOS BASIM YAYIN LTD. ŞTİ. İstanbul Yolu 7.Km Necdet Evliyagil Cad. No.24 Batıkent / ANKARA<br />

Tel: (0312) 278 08 24 Fax: (0312) 278 49 62 e-mail: evos@evos.com.tr<br />

Diyanet <strong>Çocuk</strong> <strong>Dergisi</strong> Sayı: 408 Temmuz 2014<br />

1


Kur’an hazinesini<br />

Kesfe Clklyoruz<br />

Fatma Bayraktar<br />

Karahan<br />

Süte<br />

Şükretmek<br />

Mehmet, ahırdan çıkan annesinin<br />

elindeki süt dolu kovaya baktı.<br />

Bembeyaz süt ne kadar da güzel<br />

gözüküyordu. Sabahın erken saatlerinde<br />

annesi ve babası ahırdaki hayvanların<br />

bakımını yapardı. Sonrasında süt sağılır,<br />

ev halkı kahvaltıda henüz sağılmış<br />

ve kaynatılmış bu sütü içerdi. Bu<br />

sabah Mehmet erken kalkmış bahçede<br />

biraz dolaşmıştı. Önceki akşam rahat<br />

uyuyamamıştı. Kardeşleri yüzünden<br />

Kur’ân dersini de yapamamıştı. İnsanın<br />

kendisinden küçük kardeşi olması ne<br />

zor şey diye düşünüyordu. Hem bazen<br />

sanki anne babası onlarla daha mı<br />

fazla ilgileniyordu ne? Gerçi dedesinin<br />

gözünde Kur’ân’ı ezberleyen Mehmet’in<br />

yeri bambaşkaydı, biliyordu Mehmet.<br />

Ama işte bu ufaklıklar yüzünden dersini<br />

çalışamamış, uyuyamamıştı da. Tam bu<br />

düşünceler içindeyken annesini görmüş,<br />

gözü süt dolu kovaya takılmış, annesinin<br />

arkasından ahıra girivermişti. Hep en<br />

çok sütü veren Sarı ineğin yanına doğru<br />

yürüdü.<br />

Sarı inek Mehmet’le konuşmuştu<br />

bir defasında. Belki yine konuşurdu.<br />

Bakara sûresinde anlatılan inekten ilk<br />

kez Sarı inek bahsetmişti hem ona. Belki<br />

yine anlatır, Mehmet’e moral olurdu.<br />

Mehmet, Sarı ineği sevdi, sırtını okşadı,<br />

ne güzel bakıyor diye düşündü. Ama<br />

inek konuşmadı, hiçbir şey anlatmadı.<br />

Mehmet, çok aydınlık olmayan ve pek<br />

de güzel kokmayan bu ahırda hayatın<br />

ne kadar sıkıcı olduğunu düşünmeye<br />

başlamıştı ki ince bir ses; “Şükret!”<br />

dedi. Kafasını çevirdi ama konuşan Sarı<br />

inek değildi. Çok geçmeden konuşanın<br />

sinek olduğunu fark etti. Çünkü sinek<br />

tekrarlamıştı ve bu kez daha tiz, azarlar<br />

gibi: “Şükret!” dedi Mehmet’e.<br />

Mehmet:<br />

- Ben zaten hep şükrederim, dedi.<br />

- Şükretseydin mutluluğun artardı,<br />

böyle somurtup gezmezdin, hem İbrahim<br />

sûresinin 7. âyetini ezberlememiş miydin?<br />

diye sordu sinek ve kayboldu gözden.<br />

Mehmet, âyeti hatırlayamadı, ne<br />

diyordu yüce Allah âyette acaba. Hem<br />

Mehmet, şükretmiyor muydu? Allah’a<br />

verdikleri için teşekkür etmiyor muydu<br />

yeterince?<br />

Tok bir ses duydu çok yakınından:<br />

“Andolsun, eğer şükrederseniz elbette<br />

size nimetimi artırırım. Eğer nankörlük<br />

ederseniz hiç şüphesiz azabım çok<br />

şiddetlidir.” diyor âyette dedi Sarı inek.<br />

Kardeşlerinin yaramazlığına üzülene<br />

kadar, kardeşlerin olduğuna sevin; ahırın<br />

çirkinliğini değil, sütün güzelliğini gör<br />

ve şükret. Şükredersen, Allah sana daha<br />

fazlasını verecek, mutluluğunu bile<br />

artıracaktır.<br />

2 Diyanet <strong>Çocuk</strong> <strong>Dergisi</strong> Sayı: 408 Temmuz 2014


Sarı inek sözlerini bitirdiğinde, annesi ahıra elinde boş bir kovayla tekrar<br />

girmişti.<br />

- Ne yapıyorsun Mehmet burada, diye sordu. Mehmet, biraz şaşkın biraz<br />

utanmış bir halde;<br />

- Şükrediyorum anne. Allah’ın sayamayacağım kadar çok verdiği nimetler ve<br />

güzellikler için, diyebildi.<br />

Diyanet <strong>Çocuk</strong> <strong>Dergisi</strong> Sayı: 408 Temmuz 2014<br />

3


Peygamberlmlz ve<br />

kucuk ummet<br />

l<br />

Yazan:Hatice İpek<br />

Çizen:Orhan Akcan<br />

ORUÇ BİZİ<br />

KORUR<br />

TÜM<br />

KÖTÜLÜKLERİ<br />

SAVURUR<br />

Anne,<br />

yine mi<br />

misafir..?<br />

Ne kadar çok<br />

misafir geliyor<br />

bu aralar<br />

bize!<br />

Ne<br />

güzel işte yavrum!<br />

Bu mübarek Ramazan<br />

ayında ne kadar çok<br />

misafir gelirse, o kadar<br />

çok sevap kazanırız!<br />

Bırak<br />

saçımı! Sana<br />

karşılık verirdim<br />

ama oruçluyum<br />

ben.<br />

Peygamberimiz; “Oruç, kötülüklere karşı<br />

kalkandır. Oruçlu kimse kötü söz söylemesin,<br />

kimseyle çekişmesin ve kötü iş yapmasın.<br />

Kendisiyle dövüşmeye kalkışan kişiye uymasın.<br />

Ben oruçluyum, desin.” buyurmuştur.<br />

Reyyân<br />

kapısı ne<br />

babaanne?<br />

Peygamberimiz; “Kim bir oruçluya<br />

iftar ettirirse, kendisine onun sevabı<br />

kadar sevap yazılır. Üstelik bu sebeple<br />

oruçlunun sevabından hiçbir eksilme<br />

olmaz.” buyurmuştur.<br />

Allah’ım<br />

orucumuzu kabul et!<br />

Bize Reyyân kapısından<br />

cennete girmeyi nasip<br />

et!<br />

Cennette,<br />

sadece<br />

oruçluların<br />

girebileceği bir<br />

kapı yavrum.<br />

Peygamberimiz; “Cennette sekiz kapı<br />

vardır. Bunlardan birisi de Reyyân kapısıdır.<br />

Buradan cennete yalnız oruç tutanlar girer.”<br />

buyurmuştur.<br />

4 Diyanet <strong>Çocuk</strong> <strong>Dergisi</strong> Sayı: 408 Temmuz 2014<br />

Peygamberimiz; “Her kim yalan<br />

söylemeyi ve yalanla iş görmeyi<br />

bırakmazsa, Allah onun yemesini,<br />

içmesini bırakmasına değer vermez.”<br />

buyurmuştur.<br />

Doğru<br />

söyle<br />

bak oğlum,<br />

kızmayacağım,<br />

oruçlusun, yalan<br />

söyleyerek sevabını<br />

azaltma!


Annee,<br />

oruçlu olduğumu<br />

unutup erik yedim!<br />

Orucum bozuldu<br />

mu şimdi? Ne<br />

yapacağım ben?<br />

Yok<br />

oğlum,<br />

unutarak<br />

yediğin için<br />

bozulmaz. Orucunu<br />

tutmaya devam<br />

edebilirsin.<br />

Oh<br />

be! Ben<br />

de kalkabildim<br />

sahura!<br />

Peygamberimiz şöyle buyurmuştur:<br />

“Kim oruçlu iken unutarak yerse,<br />

orucunu tamamlasın. Çünkü ona Allah<br />

yedirmiş ve içirmiştir.”<br />

Peygamberimiz; “Sahur yemeği<br />

yiyiniz, çünkü sahurda bereket<br />

vardır.” buyurmuştur.<br />

En<br />

sevdiğim<br />

anlardan biri<br />

şu iftar vakti,<br />

ezanın okunduğu<br />

an….<br />

Oruçlu<br />

kişi mükâfatını<br />

almak üzere Allah’ın<br />

huzuruna varınca,<br />

asıl sevinci o zaman<br />

yaşayacaktır oğlum!<br />

Peygamberimiz; “Oruçlunun iki<br />

sevinci vardır: Biri iftar ettiği<br />

vakit, diğeri de Allah’a kavuştuğu<br />

zamandır.” buyurmuştur.<br />

Diyanet <strong>Çocuk</strong> <strong>Dergisi</strong> Sayı: 408 Temmuz 2014<br />

5


Ku<br />

Yll<br />

l up<br />

dlzl<br />

Musa Mert<br />

6 Diyanet <strong>Çocuk</strong> <strong>Dergisi</strong> Sayı: 408 Temmuz 2014


ŞAKALAŞMA<br />

Hangi büyük insan, Peygamber Efendimiz (s.a.s.) kadar büyük bir<br />

insan olabilir?! Buna rağmen “Kimin çocuğu varsa onunla çocuklaşsın”<br />

buyuran büyüklerimizin de büyüğü yine Peygamber Efendimizdir.<br />

<strong>Çocuk</strong>ları onun kadar seven, onun kadar anlayan ve çocuklara onun kadar<br />

değer veren kimse yoktu. Ziyaret ettiği evlerdeki çocukları mutlaka<br />

fark eder, onlarla ilgilenirdi. Aralarına karışıp tıpkı bir çocuk gibi onlarla<br />

oynardı.<br />

Bir gün, beş yaşında tatlı mı tatlı bir çocuk olan Muhammed bin<br />

Rebi’nin ailesini ziyarete gitmişti. Diğer aile bireyleriyle ilgilendiği gibi<br />

Muhammed bin Rebi ile de ilgilendi. Onunla sohbet edip ona takıldı.<br />

Bir ara Peygamberimizin gözü içi su dolu bir kovaya ilişti. Hemen gitti<br />

ve kovadan ağzına su alıp döndü. Ağzı su dolu olduğu için Peygamber<br />

Efendimizin avurtları şişmiş, kocaman olmuştu. Muhammed bin Rebi’nin<br />

üzüm karası gözleri meraktan sonuna kadar açıldı. Acaba güzeller güzeli<br />

Peygamberimiz ne yapmaya çalışıyordu? Derken, Muhammed bin Rebi’nin<br />

karşısına geçti. Ağzını bir fıskiye gibi yaparak “Püffffffffffffff” diye<br />

suyu Muhammed bin Rebi’nin yüzüne püskürttü.<br />

Minik çocuk gözlerini yummuştu. Su bittiğinde gözlerini açtı. Su damlayan<br />

ıslak kirpiklerinin arasından doğruca Peygamber Efendimizin ay gibi<br />

ışıl ışıl parlayan yüzüne baktı. Peygamberimiz (s.a.s) büyük bir neşeyle<br />

ona gülümsüyordu.<br />

Aman Allah’ım, bu ne güzel bir şaka idi. Sevinçten ne yapacağını bilemedi.<br />

Çok mutlu olmuştu. Peygamber Efendimizin kendisine yaptığı bu<br />

özel şakayı hayatı boyunca unutmadı, tatlı bir anı olarak hep hatırladı.<br />

İnsanlar da onu “Peygamberimizin, yüzüne su püskürterek şakalaştığı<br />

çocuk” diye tanıdılar ve onu hep böyle hatırladılar.<br />

Diyanet <strong>Çocuk</strong> <strong>Dergisi</strong> Sayı: 408 Temmuz 2014<br />

7


8 Diyanet <strong>Çocuk</strong> <strong>Dergisi</strong> Sayı: 408 Temmuz 2014


Diyanet <strong>Çocuk</strong> <strong>Dergisi</strong> Sayı: 408 Temmuz 2014<br />

9


Bir ayet<br />

Bir Hikaye<br />

Rukiye OKLAN<br />

Güzel davranışlarda bulunanlara bu dünyada güzellik<br />

vardır; ama ahiret yurdu ondan da hayırlı olacaktır.<br />

Takva sahiplerinin yurdu ne güzeldir.<br />

(Nahl Sûresi, 30. Âyet)<br />

İYİLİĞE<br />

İYİLİK<br />

Bu evin akşam yemekleri görülmeye değer güzellikte olurdu. Doyumsuz bir<br />

muhabbet, neşe yayılırdı sofradan etrafa. Yüzlerden gülücük eksik olmazdı.<br />

Oysa bugün yolunda gitmeyen bir şeyler vardı. Aslı, babasını ilk defa bu<br />

kadar üzgün görüyordu. Sofraya oturduğundan beri ağzını bıçak açmamıştı.<br />

Annesi de hiç farklı değildi. Babaannesine baktı endişeyle ama o da gözlerini<br />

kaçırdı. Ablası da yoktu bugün evde. Teyzesinde kalacaktı bir hafta. Derin bir<br />

boşluğa düşmüş gibi hissetti kendini. Titrek bir sesle:<br />

- Anne kötü bir şey mi oldu, diye sordu.<br />

- Yok bir şey kızım, haydi sen karnını doyur.<br />

Bu cevap tatmin etmemişti onu ama üsteleyemedi. Çaresiz ablasının<br />

gelmesini bekleyecekti. Ama nasıl?<br />

Yedinci günün akşamını zor etmişti. Nihayet ablası geliyordu. Günlerdir<br />

evlerine çöken sis bulutunun sebebini öğrenebilecekti. Hiç alışkın değildi<br />

konuşulmayan sofralara, asık suratlara. Ama o da ne? Babasının sesini<br />

duydu, üstelik oldukça neşeliydi, sonra ablasının sesini… Bir ok gibi<br />

fırladı yerinden. Kapıda ayakkabısını çıkaran ablasına sarıldı<br />

gözyaşlarıyla.<br />

- Biliyor musun ablacığım, sen yoksun diye hepsi yas tuttu.<br />

- Canım kardeşim benim. Ben yokum diye değil, ciddi bir<br />

sorunumuz vardı o yüzden üzgündüler.<br />

- Herkesin neşesi yerine geldiğine göre sorun çözülmüş<br />

olmalı.<br />

Babasının yanında tanımadığı bir adam fark etti.<br />

- Çok şükür kızım çözüldü. İş dolayısıyla yüksek miktarda<br />

borçlanmıştık. Son aylarda pek satış yapamadığımızdan borcu<br />

ödeyemiyorduk. Bu yüzden çok zor durumda kalmıştık.<br />

- Peki nasıl çözüldü baba, bu amca kim?<br />

- Bu amca benim çocukluk arkadaşım Mesut. Nasıl<br />

çözdüğümüzü sofrada anlatacağım.<br />

İşte yine neşeli, muhabbetli bir akşam yemeğindeydiler.<br />

Babası anlatıyordu:<br />

- Biz Mesut’la aynı köydeniz. İlkokulu köyde bitirip<br />

10 Diyanet <strong>Çocuk</strong> <strong>Dergisi</strong> Sayı: 408 Temmuz 2014


şehirde ortaokula başlayacaktık. Mesut’un babası oğlunu şehre<br />

okumaya göndermek istemiyordu, çünkü çok yoksullardı. Rahmetli<br />

babam, arkadaşımın bütün masraflarını karşılayacağını söyleyerek<br />

babasını ikna etti. Mesut çok zeki, çalışkan bir çocuktu. Okudu<br />

doktor oldu. Şimdi mesleğinin en iyilerinden. Benim zor durumda<br />

olduğumu duyunca, babama duyduğu minnetle bana yardım<br />

etmek istemiş. Bütün borcumu ödedi<br />

sağ olsun. Ben de ona azar azar<br />

ödeyeceğim inşallah.<br />

Sofradaki herkes çok<br />

duygulanmıştı. Aslı dayanamadı:<br />

- Dedem yaşasaydı “Sağ olasın<br />

güzel insan!” derdi.<br />

Diyanet <strong>Çocuk</strong> <strong>Dergisi</strong> Sayı: 408 Temmuz 2014<br />

11


12 Diyanet <strong>Çocuk</strong> <strong>Dergisi</strong> Sayı: 408 Temmuz 2014


Diyanet <strong>Çocuk</strong> <strong>Dergisi</strong> Sayı: 408 Temmuz 2014<br />

13


lCocukca<br />

Dusunmek<br />

l<br />

l<br />

l<br />

l l<br />

l<br />

Yazan :Mutlu DOĞAN<br />

Çizen :Özlem YÜCE<br />

Güneş Olmak<br />

İsteyen Yıldız<br />

Gökyüzünde bir şenlik havası vardı.<br />

Güneş ve ay kardeşlik duygusuyla<br />

hareket ediyor, yıldızlar ise<br />

karanlık gecelerde çocukların rüyalarını<br />

süslüyordu. Ama hayatından memnun olmayan<br />

asık suratlı bir yıldız hemen dikkat çekiyordu.<br />

Milyonlarca yıldız içerisinde yeterince fark<br />

edilmediğini düşünen bu yıldız, güneş gibi, aydede gibi<br />

bir tanecik olmak istiyordu. Güneş olma fikrini iyiden iyiye aklına<br />

koyan yıldız vakit kaybetmeden bu düşüncesini aydedeye açmaya karar verdi.<br />

Yıldız:<br />

- Aydedeciğim, yıllardır bir yıldız olarak görev yapıyorum ve çok sıkıldım.<br />

Kâinatta bütün gezegenlerin güneşe gösterdiği saygıyı bana da göstermelerini istiyorum.<br />

Ben de güneş olmak istiyorum artık.<br />

Aydede:<br />

- Benim güzel yıldızım, Allah tabiatta hiçbir varlığı başıboş yaratmamıştır. Her<br />

varlık kâinattaki düzenin işleyebilmesi için karınca kararınca bir görev üstlenmiştir.<br />

Ama sen güneş olabilecek liyakate, yani güneş görevini yapabilecek niteliklere sahip<br />

değilsin. Sen güneş olduğun zaman yeteri kadar ısı ve ışık alamayan çocuklar büyüyemeyecek<br />

ve ağaçlar meyve veremeyecek, kâinatta bütün düzen altüst olacaktır.<br />

Allah sana yıldız olma görevi vermiştir.<br />

Sen de bu makamı sana<br />

verilmiş bir emanet olarak<br />

kabul etmelisin. Bu görevin<br />

hakkını verebilmek<br />

için çok çalışmalısın.<br />

Daha parlak bir yıldız<br />

olmak istiyorsan,<br />

emanet bilinciyle<br />

hareket<br />

etmelisin.<br />

14 Diyanet <strong>Çocuk</strong> <strong>Dergisi</strong> Sayı: 408 Temmuz 2014


Aydede uzun uzun büyük İslam filozofu<br />

Farabi’den bahsetti. Erdemli bir yıldız olabilmesi için<br />

emanet ve liyakat değerleri üzerine çokça düşünmesi<br />

gerektiğini anlattı. Aydedenin öğütlerini dikkatle<br />

dinleyen yıldız yine de güneş olma ısrarından vaz geçmiyordu.<br />

Güneşin doğmasıyla bütün yıldızlar derin bir uykuya çekilirken<br />

yıldız arkadaşlarına, ‘Ben de artık bir güneş oldum’ diyerek bir türlü<br />

batmaya yanaşmıyordu. Kalbindeki makam düşkünlüğü gün geçtikçe<br />

ışığının daha da azalmasına yol açıyordu. Bütün ışığını kaybetmişti<br />

bencil yıldız, üstelik çok da üşüyordu.<br />

Güneş olmak uğruna oldukça bencil davranmış, kendisini diğer<br />

yıldızlardan üstün görmüştü. Sözleri ve hareketleriyle bütün<br />

arkadaşlarının kalbini kırmış ve yalnız kalmıştı. Çok geçmeden yaptığı<br />

hatayı anladı. Arkadaşlarının gönlünü alabilmek için çaresiz bir<br />

oraya bir buraya koşuşturmaya başladı. Yeryüzündeki çocuklar ise<br />

‘Aaa, bakın yıldız kayıyor’ diyerek birbirlerine onu gösteriyordu.<br />

Bir müddet uzay boşluğunda tek başına gezindi ve<br />

nerede hata yaptığını düşünmeye başladı. Bütün<br />

bu yaşadıkları ona, bir makama gelebilmek<br />

için önce o makamı hak etmek gerektiğini<br />

öğretmişti. Güneşten, aydededen ve<br />

bütün yıldız arkadaşlarından birer<br />

birer özür diledi. Hayatının geri kalan<br />

kısmında bir takımyıldızının içinde,<br />

parlak bir yıldız olarak çocukların<br />

rüyalarını süslemeye devam etti.<br />

Diyanet <strong>Çocuk</strong> <strong>Dergisi</strong> Sayı: 408 Temmuz 2014<br />

15


Hacivat ile<br />

Karagoz<br />

Yazar:Bestami Yazgan<br />

Çizer: Pınar Melike<br />

DEMİRALAY<br />

BAYRAM HARÇLIĞI<br />

Bayram sabahı Karagöz, hanımı ve<br />

çocuklarıyla Hacivat’ın evine gider. Karagöz<br />

yolda giderken çocuklarını sık sık uyarır:<br />

- Dediklerimi sakın unutmayın. Kızım,<br />

önce sen Hacivat amcanın elini öpüp<br />

bayramını kutlayacaksın.<br />

Karagöz’ün kızı,<br />

- Tamam babacığım!<br />

Karagöz biraz kızgın,<br />

- Tamamı yok, tamamı yok… Sonra karşısında<br />

durup gözünün içine bakacaksın. Hacivat amcan<br />

bayram harçlığını verince bu sefer hanımının<br />

elini öpecek…<br />

Karagöz’ün kızı,<br />

- Onun da bayramını tebrik edip gözüne bakacağım.<br />

Karagöz elini ovuşturur:<br />

- Aferin güzel kızım. Aynen öyle. Oğlum, sen de kardeşinin<br />

arkasında sıraya girecek ve aynı şeyleri yapacaksın.<br />

Anlaştık değil mi?<br />

- Anlaştık babacığım.<br />

Karagöz, Hacivat’ın kapısını çalarken,<br />

- Haydi göreyim sizi… Mübarek bayram günü elimiz boş dönmeyelim.<br />

Hacivat’ın hanımı kapıyı açar ve misafirleri içeri buyur eder. Karagöz’ün kızı<br />

ve oğlu, babalarının dediğini aynen uygular ve bayram harçlıklarını alırlar. Bu<br />

arada Karagöz de çocuk taklidi yaparak sıraya girer.<br />

- Bayramınız mübarek olsun, gönlünüz neşe<br />

dolsun Hacivat amca!<br />

Karagöz bunları söyler ve Hacivat’ın<br />

elini öpmeye çalışır. Hacivat elini<br />

öptürmek istemez.<br />

16 Diyanet <strong>Çocuk</strong> <strong>Dergisi</strong> Sayı: 408 Temmuz 2014


- Ne yapıyorsun köftehor? Koskoca adamsın,<br />

niçin elimi öpmeye çalışıyorsun?<br />

Karagöz,<br />

- Boyuma bakma Hacivat amca, ben<br />

küçüğüm, hani benim harçlığım?<br />

- Boşuna uğraşma Karagöz, sana harçlık<br />

filan yok!<br />

Karagöz mızmızlanarak,<br />

- Niçin yok Hacivat amca?<br />

Hacivat, Karagöz’e hafifçe vurur:<br />

- Evet, sana yok, var mı bir<br />

diyeceğin?<br />

Bu söz üzerine Karagöz taklit<br />

yapmayı bırakır.<br />

Hacivat’ın hanımı:<br />

- Büyük küçük fark etmez,<br />

bayramda insanları sevindirmek<br />

sevaptır Hacivat Çelebi.<br />

Karagöz’ün harçlığını ver de rahatça<br />

bayramlaşalım, der.<br />

Karagöz neşeyle,<br />

- Hay maşallah, ağzından bal damlıyor. Allah senden razı olsun yenge hanım, der.<br />

Hacivat, Karagöz’e de harçlık verir. Bu sefer Hacivat çocuk taklidi yapar.<br />

- Karagöz amca, Karagöz amca! Bayramın kutlu olsun. Ver yüz lira, üstü kalsın,<br />

diyerek Karagöz’ün elini öpmeye çalışır.<br />

Karagöz ondan uzaklaşarak,<br />

- Boşuna uğraşma Hacı Cavcav. Olsa dükkân senin...<br />

Ceplerini göstererek, bak benim cepler tamtakır<br />

kuru bakır.<br />

Onlar birbirleriyle uğraşırken, odada<br />

bulunanlar neşeyle gülerler. Hacivat,<br />

- Olsun Karagöz amca, yine de harçlık<br />

isterim, bana ne bana ne…<br />

Karagöz gülerek,<br />

- Bre köftehor! Sen para<br />

verdin bizi neşelendirdin.<br />

Ben de deminden beri<br />

şaklabanlık yaparak sizi<br />

neşelendiriyorum. Daha<br />

ne istiyorsun? Herkes<br />

olandan verir. Sende olan<br />

para, bende olan neşe…<br />

Çok istiyorsan şimdi seni<br />

ederim dört köşe. Al sana,<br />

al sana…<br />

Karagöz’le Hacivat<br />

birbirine sarılır ve<br />

bayramlaşırlar. Diyanet <strong>Çocuk</strong> <strong>Dergisi</strong> Sayı: 408 Temmuz 2014 17


GOKKUSAGL<br />

l<br />

l<br />

l<br />

l<br />

Nejla SARIKAYA<br />

RAMAZAN<br />

GELDİ<br />

HOŞGELDİ<br />

18 Diyanet <strong>Çocuk</strong> <strong>Dergisi</strong> Sayı: 408 Temmuz 2014


“Çok bereketli bir ay bu ay.” Öyle<br />

diyor ninem. O bir şey söylüyorsa<br />

doğrudur. Onu uzun zamandır<br />

tanıyanlar boşa konuşmadığını bilirdi.<br />

Fazla söze ne hacet? Bizim için o<br />

ak yanaklı, tatlı dilli bir tontondu.<br />

Sorduğumuz her şeyi bilirdi ya da<br />

bildikleri bizim sorduklarımız olurdu.<br />

Neyse, fazla<br />

uzatmayayım.<br />

Ramazan ayını<br />

sadece oruç<br />

zanneden<br />

biz minikler<br />

için ninemden<br />

daha zengin<br />

bir bilgi<br />

deposu<br />

olamazdı.<br />

Zaten<br />

konuşmayı da o<br />

kadar seviyordu<br />

ki. Sabah ilk<br />

işim kahvaltıda<br />

bu konuyu açmak<br />

olacaktı ve<br />

nihayet sofradan<br />

kalkmak<br />

üzereyken<br />

soruverdim:<br />

- Nine!<br />

- Efendim<br />

paşam.(Her<br />

seferinde böyle<br />

cevap verirdi bana.<br />

Sırf bu seslenme<br />

için sabahlara<br />

kadar nine! nine!<br />

diye seslenebilirdim.)<br />

- Nine, Ramazan ayında sadece oruç<br />

mu tutulur?<br />

- Ah paşam, Ramazan ayında sadece<br />

oruç mu tutulur? Bereketli ve sevabı<br />

kat kat olan ibadetlerin yaşandığı bir<br />

zamandır o.<br />

- Nasıl yani?<br />

- Bak anlatayım, diyerek çayından<br />

son yudumunu da aldı ve sofradan<br />

kalktı. Her sabah kahvesini keyifle<br />

içtiği koltuğuna geçti. Beni de kucağına<br />

oturtarak başladı anlatmaya:<br />

- Bak paşam, kitabımız Kur’ân-ı<br />

Kerim bu ayda indirilmiştir. Bu ayda<br />

bir gece var ki, insan ömrünün seksen<br />

yılına bedeldir. Bu gece Kadir gecesidir.<br />

Teravih namazı bu aya özeldir. Fitre<br />

dediğimiz bir ibadet var ki, o da bu<br />

aydadır.<br />

Hem Ramazan’da komşularımız ve<br />

akrabalarımızla birlikte iftarımızı<br />

yapıyoruz, yani oruçlarımızı açıyoruz.<br />

Yiyeceklerimizi paylaşıyoruz, ihtiyaç<br />

sahiplerine yardım ediyoruz.<br />

Camilerde ve evlerde Kur’ân<br />

okuyoruz. Birbirimize dualar ediyoruz.<br />

Bir anlamda birlik ve beraberliğimizi<br />

tazeliyoruz.<br />

Bu ay bir anlamda günahlarımızdan<br />

kurtulma ayıdır. Nasıl ki bir yıl okula<br />

gidiyorsun ve öğretmeninin verdiği<br />

ödevleri eksiksiz yaparak güzel notlar<br />

alıyorsun, tıpkı onun gibi bu ay da sevap<br />

defterimize daha fazla güzel notlar<br />

yazdırma zamanı evladım. Sonunda da<br />

sevinçle bayramı kutluyoruz.<br />

- Tıpkı benim karnemdeki<br />

“pekiyi”lerin beni sevindirmesi gibi mi?<br />

dedim.<br />

- Evet, paşam aynen öyle. Bayram<br />

bizim Ramazan karnemizin “pekiyi”lerle<br />

dolması gibidir.<br />

- “Pek iyi”ymiş dedim, ninemin<br />

yanağına kocaman bir öpücük<br />

kondurarak. O da gülerek karşılık verdi<br />

bana:<br />

- Pek iyi olsun hep paşam karnen…<br />

Hep “Pek iyi”.<br />

Diyanet <strong>Çocuk</strong> <strong>Dergisi</strong> Sayı: 408 Temmuz 2014<br />

19


20 Diyanet <strong>Çocuk</strong> <strong>Dergisi</strong> Sayı: 408 Temmuz 2014


Diyanet <strong>Çocuk</strong> <strong>Dergisi</strong> Sayı: 408 Temmuz 2014<br />

21


aylN<br />

Siiri<br />

Hasan YILDIRIM<br />

KUŞLAR DA ORUÇ<br />

TUTAR MI?<br />

Ramazanın son oruç günü yani Arefe<br />

“Kuşlar bile oruç tutar” diye<br />

Büyüklerimiz böyle söyler de...<br />

İnanmanın en saf, en berrak döneminde<br />

<strong>Çocuk</strong> aklıyla inanırız böyle sözlere<br />

Gerçek değilse bile<br />

Bir sebebi vardır belki de<br />

Hele de büyüklerimiz demişse...<br />

Oruca alıştırma hediyeleri araya girmişse<br />

İnanılmaz mı, inanılır elbette.<br />

Tekne orucuna, sahilik katınca çocuk kalbiyle<br />

Büyümüşlere benzemeye acele ettiğimizde<br />

Ramazanlar yardımcı olur büyümemize<br />

İçimize, dışımıza, yüzümüze, gönlümüze<br />

Güzellikler getirir evimize, kendimize<br />

Gülücükler getirir köyümüze kentimize.<br />

Oruç insanlar içindir aslında<br />

Sahi kuşlar da oruç tutar mı?<br />

Tutarlar belki de kendilerince<br />

Bizimkine benzese de benzemese de<br />

Adı ne ise ne… tekne ise tekne bizimkisi de!<br />

Onlar da büyüme ve yükselme peşinde<br />

Kuşlar yaşadıkları sürece<br />

<strong>Çocuk</strong>lar inandıkları derece<br />

Tutunca orucu tutabildiğince<br />

Ramazanla bayram gelince<br />

Kuşlar da çocuklar gibi<br />

Kavuşur mutluluğa, sevince<br />

İşte önemli gerçek bu bence.<br />

22 Diyanet <strong>Çocuk</strong> <strong>Dergisi</strong> Sayı: 408 Temmuz 2014


Diyanet <strong>Çocuk</strong> <strong>Dergisi</strong> Sayı: 408 Temmuz 2014<br />

23


24 Diyanet <strong>Çocuk</strong> <strong>Dergisi</strong> Sayı: 408 Temmuz 2014


Diyanet <strong>Çocuk</strong> <strong>Dergisi</strong> Sayı: 408 Temmuz 2014<br />

25


26 Diyanet <strong>Çocuk</strong> <strong>Dergisi</strong> Sayı: 408 Temmuz 2014


Diyanet <strong>Çocuk</strong> <strong>Dergisi</strong> Sayı: 408 Temmuz 2014<br />

27


konusan<br />

esyalar<br />

Zekiye Çoban<br />

Ramazan<br />

Sevincinize<br />

Ortagım<br />

)<br />

Akşamı iple çekiyorum. Hava nasıl da sıcak. Gözlerimi güneşten ayırmıyorum. Ha<br />

gitti, ha gidecek! Bu hâlimize alınmasa bari. Yok, yok! Sadece ben değilim akşamı<br />

bekleyen. Sokaklarda, caddelerde, evlerinde, iş yerlerinde iftarı bekleyen<br />

binlerce insan var. Yüzlerinde Ramazan ışıltısı, içlerine sığmayan heyecan, her yeri<br />

saran bu hoş telaş. Ne güzel görünüyor her şey.<br />

On bir ayın sultanı, iyi ki geldi. Yine şehirleri, beldeleri, rahmetle bereketle<br />

süsledi. Ta günler öncesinden yürekleri şenlendirdi.<br />

Yaz sıcağından yorgun yorgun evlerine dönenleri gıptayla izliyorum. Kolay değil! Bu<br />

sıcakta daha çok sabır istiyor oruç! Ama birazdan sofralarda hazır bekleyen serin<br />

sular, bütün hararetlerini alacak. Bütün yorgunluklar unutulacak. Orucun eşsiz tadı,<br />

damaklarda kalacak.<br />

<strong>Çocuk</strong>larına iftarlık<br />

alan babaları görünce,<br />

oruçlu çocukların<br />

sevincini düşünüyorum.<br />

Susuz çiçeklerin suya<br />

kanıp canlanmaları gibi,<br />

onlar da iftar sonrası<br />

yerlerinde duramazlar<br />

artık. Ne mutlu, bugün ilk<br />

orucu tutuyorlar! Allah<br />

için yemekten, içmekten,<br />

kötü hareketten uzak<br />

duruyorlar.<br />

Kimileri nerdeyse<br />

bütün çarşıyı eve<br />

götürmek istiyor.<br />

Ellerindeki poşetleri zar zor<br />

taşıyor. Daha da ne alsam,<br />

28 Diyanet <strong>Çocuk</strong> <strong>Dergisi</strong> Sayı: 408 Temmuz 2014


diye sağa sola göz gezdiriyor. Aç olan doymam sanmış. Gülümsemeden<br />

edemiyorum. Kimi gençler, yol boyunca “suuu, suuu” diye iç geçiriyor.<br />

“ Yalnızca su istiyorum.”<br />

“Yemekte gözüm yok!”<br />

“Buz gibi serin suuu!”<br />

Bu saatte anneler, sofraları hazırlama telaşındalar. Mis gibi<br />

yemeklerden komşulara da ikram ederler. Sevgiler kalplere sığmaz,<br />

yayılır dört bir yana. İnsanlar, meleklerle yarışır.<br />

Bir, üç, beş derken sonunda saat sekiz oldu. Güneş ışıklarını toplayıp<br />

giderken bana bakıp gülümsedi. Haydi, gözünüz aydın, der gibi. Güle güle<br />

güneş. Hoş geldin akşam! Hoş geldin iftar!<br />

Akşam ezanının ardından koca şehir, sessizlik elbisesini giydi.<br />

Oruçluların duası gökleri kaplıyor. Yollarda, geç kalmış tek tük insanların<br />

ritimli ayak sesleri.<br />

İftar! Açıldı sofralar! İnşallah, kabul oldu oruçlar. Çoğaldıkça çoğaldı<br />

dualar.<br />

Teravih saati ne çabuk geldi. Yollar, camiler, çoluk çocuk-genç yaşlı<br />

herkese kucak açmış. Teravih coşkusu, her yanı kaplamış.<br />

İşte küçük bir çocuk ve babası.<br />

Sevinçle yürüyorlar.<br />

<strong>Çocuk</strong> durup; baksana baba, diyor.<br />

- Camide ne güzel ışıklı bir yazı!<br />

- Ona “mahya” denir oğlum!<br />

- Çok güzeeel! “Şefaat ya Rasûlallah” yazıyor.<br />

İki minarenin arasından hayran hayran onlara bakıyorum. <strong>Çocuk</strong>,<br />

camiye girene kadar gözlerini benden ayırmıyor. Ramazan sevincinize<br />

ortağım, diyorum. Sesimi duymuyorlar. Neşeyle ışıl ışıl yanıyorum.<br />

Ramazan, bütün güzelliğiyle sürüyor.<br />

Diyanet <strong>Çocuk</strong> <strong>Dergisi</strong> Sayı: 408 Temmuz 2014<br />

29


Zeynep Ulviye Özkan<br />

1<br />

Ramazan ayı deyince aklına ilk<br />

ne gelmez?<br />

Bakalım Ramazan’ı<br />

Ne Kadar Tanıyorsun?<br />

a) İlk geceler güm güm diye davul sesini duyunca düğün var zannedip<br />

“Niye gece gece düğün yaparlar ki” diye kızmak ama iki dakikaya<br />

kalmadan “Hımm, Ramazan davulcusu buuu” diyerek neşelenmek.<br />

b) İftarlarda birbirinden güzel yemekler yemek.<br />

c) Bayram harçlığı alınacak kişilerin listesini yapmak.<br />

d) Babanla hayvan pazarına gidip, şöyle iyi besili bir hayvan almak.<br />

Gecenin bir vakti, mutfakta<br />

tıkırtılar var. Sence neden<br />

2olabilir?<br />

a) Deden kahvaltı saatini karıştırmış olabilir.<br />

b) Annen sahur için yemek hazırlıyor olabilir.<br />

c) Sakar bir hırsız iş başında olabilir.<br />

d) Bahçeden giren kedinin çıkardığı gürültülerdir.<br />

3<br />

Akşam vakti eve gittin. Herkes<br />

kurulmuş olan sofranın başında<br />

bekliyor ama kimse yemeklere<br />

dokunmuyor. Neden olabilir?<br />

a) Birisi yemeklerin çok tuzlu olduğunu<br />

söylemiş olabilir.<br />

b) Oruç akşam ezanı ile açılır. Henüz<br />

akşam ezanı okunmamış olabilir.<br />

c) Herkes senin gelmeni beklemiştir.<br />

d) Ana yemek henüz sofraya gelmemiştir.<br />

4<br />

Söyle bakalım, hangisi<br />

orucu bozar?<br />

a) Ders çalışmak.<br />

b) Tuvalete gitmek.<br />

c) Bisiklete binmek.<br />

d) İftar vakti olmadan bir<br />

şeyler yiyip içmek.<br />

30 Diyanet <strong>Çocuk</strong> <strong>Dergisi</strong> Sayı: 408 Temmuz 2014


4. d) 5. c) 6. c)<br />

1. d) 2. b) 3. b)<br />

Cevaplar<br />

5<br />

Minarelerin arasında<br />

“Elveda Ramazan”<br />

yazısını gördün. Sence<br />

bu cümleyi kim, neden<br />

yazmış olabilir?<br />

a) Ramazan ağabeyi işten çıkarmak isteyen patronu, bu<br />

haberi yüzüne söylemek yerine bu yolu seçmiş olmalı.<br />

b) Ramazan ağabeyinin nişanlısı yazmıştır, çünkü geçen<br />

hafta başka bir şehre taşınmışlardı.<br />

c) Ona Ramazan mahyası derler. Ramazan ayının<br />

bitmeye yakın olduğunu haber vermek için büyük<br />

camilerin minarelerinin arasına yazılır.<br />

d) Hiçbir amacı yok, sadece sokağı ışıklandırmak için<br />

yazmış olmalılar.<br />

Değerlendirme<br />

(Her soru 4 puandır.)<br />

0-8 puan:<br />

Anlaşılan Ramazan’ı<br />

tanımıyorsun. Ama gel<br />

ben sana Ramazan’ı biraz<br />

tanıtayım. Bu ayda herkesi<br />

neşe ve heyecan kaplar. Çünkü<br />

oruç bu ayda tutulur, Kur’ân-ı<br />

Kerim de bu ayda indirilmiştir.<br />

Mahyaların ışığıyla camiler<br />

şenlenir. Herkes birbirine<br />

iftara gider. Ramazan<br />

pidelerinin de özel bir yeri<br />

vardır bu ayda. Bunlar benden<br />

sana birkaç tüyo.<br />

9-16 puan:<br />

6<br />

Ramazan bayramında<br />

hangisini yapman<br />

gerekir?<br />

a) Büyüklerinin yanaklarından makas<br />

almak, küçüklerinin elini öpmek.<br />

b) Misafirlere parfüm ve kesme şeker<br />

ikram etmek.<br />

c) “İki dirhem bir çekirdek olmak” yani<br />

çok şık ve temiz olmak.<br />

d) Harçlık vermeyen büyüklerini kara kaplı<br />

deftere kaydetmek.<br />

Ramazan ayı hakkındaki bilgilerin fena değil,<br />

ama öğrenmen gereken bazı şeyler hala var.<br />

Belki de testi çözerken biraz yorgundun, ondan<br />

soruları net anlayamamış olabilirsin. Fakat itiraf et, testi çözerken çok<br />

eğlendin öyle değil mi? İstersen testi tekrar çözebilirsin.<br />

17-24 puan:<br />

Aferin sana… Sen Ramazan’ı çok iyi tanıyorsun. Asıl biz sana<br />

soru sormadan sen bize Ramazan’ı anlatsaymışsın.<br />

Hepinize hayırlı Ramazanlaaar!<br />

Diyanet <strong>Çocuk</strong> <strong>Dergisi</strong> Sayı: 408 Temmuz 2014<br />

31


KuBBEDEN<br />

AVL UYA<br />

Esma Güner<br />

BU AY<br />

MAHFİLDEYİZ<br />

Bir caminin içine girdiğinizde zeminden yüksekçe yerler görüyorsanız, gözleriniz<br />

mahfile bakıyor demektir. Mahfil, caminin namaz kılınan ana mekânından<br />

ayrı özel bir bölmedir. Kafesli ya da kafessiz, üst katta ya da zemin katta<br />

olanına rastlayabilirsiniz.<br />

Caminin üst katındaysanız, hünkâr olmadığınıza göre<br />

kadınlar mahfilindesiniz demektir. Hünkâr mahfili adı<br />

üstünde, padişaha ayrılmış özel bir bölmedir. Hünkâr<br />

mahfiline sadece tarihî camilerde rastlayabilirsiniz.<br />

Kadınlar mahfilinin ise genelde sevimli küçük<br />

baklava dilimleri şeklindeki bir kafesle örtüldüğünü<br />

görürsünüz. Hünkâr mahfilleri de öyledir. Bazı<br />

mahfillerin pencereleri de vardır. Üst kata çıkıp o<br />

küçük pencereden bakmak için nasıl can attığınızı<br />

tahmin edebiliyorum!<br />

Kadınlar mahfili bazen sadece kuzey<br />

yönünde bulunurken; bazen de batı,<br />

kuzey ve doğu olmak üzere üst katı üç<br />

yönden sarar.<br />

Bazı camilerde caminin ortasına<br />

yakın yüksekçe bir yer görürsünüz.<br />

İşte burası da müezzin mahfilidir.<br />

Müezzine ayrılmış özel bir yerdir.<br />

Burada müezzin dışında namaz<br />

kılmaya gelmiş kimseler de bulunur.<br />

Soru İçinde SOru<br />

Caminin güneydoğu köşesindeki hünkâr<br />

mahfilinin içinde olan biri, yön olarak<br />

mihrabın ne tarafındadır? Bu soruda<br />

mihrap kelimesi ilginizi çekmiş olmalı.<br />

Bilmeyenler, gelecek ayı beklemeksizin<br />

bilenlere sorup öğrenebilirler. Ayrıntılı<br />

bilgi için ise gelecek ayı bekleyin derim.<br />

Üst kattaki mahfilde namaz kılayım<br />

derken, sakın gözünüz aşağıda namaz<br />

kılanlara takılmasın. Siz siz olun, secde<br />

yerinden gözünüzü ayırmayın.<br />

32 Diyanet <strong>Çocuk</strong> <strong>Dergisi</strong> Sayı: 408 Temmuz 2014


Siz çocuklar eminim<br />

bu özel yerlerde<br />

namaz kılmaya, namaz<br />

vakitleri dışında<br />

buralardan inip çıkmaya<br />

bayılıyorsunuzdur.<br />

İnip çıkarken gürültü<br />

yapmamaya, orada namaz<br />

kılan, Kur’ân okuyanların<br />

huzurunu kaçırmamaya<br />

aman dikkat!<br />

Diyanet <strong>Çocuk</strong> <strong>Dergisi</strong> Sayı: 408 Temmuz 2014<br />

33


34 Diyanet <strong>Çocuk</strong> <strong>Dergisi</strong> Sayı: 408 Temmuz 2014


Diyanet <strong>Çocuk</strong> <strong>Dergisi</strong> Sayı: 408 Temmuz 2014<br />

35


Si<br />

ir<br />

Gülnihal YOLCU<br />

Gecenin ortasında<br />

Öptü kaldırdı babam<br />

Tuttu minik ellerimi<br />

“Haydi sahur vakti.” dedi.<br />

NE GÜZEL<br />

RAMAZAN<br />

Rafadan yumurtamı yedirdi<br />

Bardak bardak su içirdi.<br />

“Akşama kadar yemek yok.”<br />

Dedi ve gülümsedi.<br />

Sabah;<br />

Unutup yemek yedim<br />

Annem; ”Melekler yedirdi” dedi<br />

Orucum bozulmamış<br />

Nasıl oldu bilemedim.<br />

Akşam;<br />

Su akan kapının kolundan<br />

Abdest aldırdı babam<br />

Teravih namazını kıldım<br />

Secdede uyuyup kaldım.<br />

Sahurla, iftarla, teravihle<br />

Ne güzel geçti Ramazan<br />

Böyle neşeli bir ay görmedim<br />

“Keşke bitmeseydi” dedim.<br />

36 Diyanet <strong>Çocuk</strong> <strong>Dergisi</strong> Sayı: 408 Temmuz 2014


Bu<br />

l maca<br />

Muhammed<br />

ERİNÇ<br />

ORTAK HARFLER<br />

Merhaba Arkadaşlar! Bulmacayı çözmek için öncelikle tanımları<br />

verilmiş olan beş harfli kelimeleri bulun. Aynı sıradaki kelimelerin<br />

ortak harflerini bularak ortadaki şifre kutusundaki yerlerine yazın.<br />

Bakalım ne mesaj çıkacak?<br />

Diyanet <strong>Çocuk</strong> <strong>Dergisi</strong> Sayı: 408 Temmuz 2014<br />

37


B<br />

GU<br />

il<br />

L UMSEY<br />

im<br />

IN<br />

l i-yorum<br />

Vural KAYA<br />

ÖMRÜ<br />

UYKUSUZ<br />

GEÇEN<br />

KARINCA<br />

KARDEŞ<br />

Hayvanların<br />

bazı özellikleri vardır<br />

ve biz hep tuhaf karşılarız<br />

onların bu özelliklerini. Belki de kendi<br />

özelliklerimize benzememelerinden dolayı<br />

çok garipsiyoruz. Dünyadaki bütün hayvanlar<br />

da insanlara benzeseydi denge bozulurdu. Hem<br />

bu çok daha tuhaf olurdu. İnsanlara benzeyen<br />

hayvanlar... Düşünebiliyor musunuz? Hayır hayır,<br />

bu çok tuhaf ve de kötü olurdu. Herkes kendisine<br />

benzesin kardeşim, ne demek insanın hayvana,<br />

hayvanın da insana benzemesi?! Ha, bakın bir de<br />

hayvanlar da hayvanlara benzemeyebilir. Aynı tür<br />

hayvan bile bir diğerine benzemeyebilir. Mesela<br />

balıklar ne kadar masumdur ve insan gıdası olarak<br />

düşünüldüğünde faydalıdır değil mi? Fakat<br />

zehirli balıklar da vardır. Ne yapacağız<br />

şimdi? Zehirlisini de mi tüketmeliyiz.<br />

Ah, saçmalamayalım lütfen,<br />

değil mi ama...<br />

38 Diyanet <strong>Çocuk</strong> <strong>Dergisi</strong> Sayı: 408 Temmuz 2014


Bazı hayvancıkların bazı tuhaf olmayan<br />

ilginçliklerinden bahsedelim mi şimdi de? Elbette.<br />

Bakın gülücük dostları, mesela kedilerin<br />

beyninde 32 adet kas varmış. İnanması güç<br />

ama öyleymiş. Beyin kası yapmışlar resmen; çok<br />

düşünmekten mi acaba? Filozof mu olmuşlar<br />

düşüne düşüne. Düşleyin, bir kediniz olsun ve<br />

filozof olsun. Bilgisi de kabiliyetleri de farklı,<br />

bakış açıları da yüksek olsun mesela bu filozof<br />

kedinizin. Olur mu olur...<br />

Başka<br />

bir tuhaf olmayıp<br />

ilginç olan şeyden<br />

bahsedelim şimdi de size. Biz<br />

susuzluğa en çok dayanabilen<br />

hayvan olarak neyi biliriz?<br />

Deveyi. Fakat öyle değilmiş.<br />

Fareler, develere göre daha<br />

uzun süre susuzluğa<br />

dayanabiliyormuş.<br />

Peki, dünyada en çok insan ölümüne sebep<br />

olan hayvan hangisidir sizce? Aslan, kaplan,<br />

kurt, deve, timsah, sansar, fil, zürafa, köpek<br />

balığı, köpek? Hangisi? Maalesef hiçbiri değil<br />

canlarım. Dünyada insan ölümüne en çok sebep<br />

olan hayvan sivrisinekmiş. Yaa... Siz daha köpek<br />

balıklarını, timsahları, aslanları, kaplanları<br />

suçlayadurun bakalım.<br />

Peki, yılanların duyamadığını, kirpilerin suda<br />

batmadığını, kutup ayılarının solak olduğunu<br />

biliyor muydunuz? Kutup ayıları eğer insan<br />

olsalardı, anne babası her zaman uyarmak<br />

zorunda kalacaktı. “Evladım yemeğini bari sağ<br />

elinle ye”, diye...<br />

Ha, bakın bir de şu var: Karıncalar<br />

uyuyamıyormuş, biliyor musunuz? Yazık ama<br />

ya karıncalara, neden uyuyamıyorlar. Ömür<br />

boyu çalış sen, kendi ağırlığının 50 katı yük<br />

taşı, sonra da uyuyama... Olacak iş mi canım?<br />

Aşkolsun karınca kardeş; insan olsa dayanamaz<br />

buna...<br />

Hadi bakalım gülücük çiçekleri, şimdilik<br />

bu kadar. Başka ilginç hayvanları anlatma<br />

serüvenimizde yine birlikte olacağız. Diyanet <strong>Çocuk</strong> <strong>Dergisi</strong> Sayı: 408 Temmuz 2014 39


Cozmece<br />

10 Fark<br />

40 Diyanet <strong>Çocuk</strong> <strong>Dergisi</strong> Sayı: 408 Temmuz 2014


LABİRENT<br />

Selim Teravih namazı kılmak için camiye gitmek<br />

istiyor. Onu camiye ulaştırır mısın?<br />

Diyanet <strong>Çocuk</strong> <strong>Dergisi</strong> Sayı: 408 Temmuz 2014<br />

41


42 Diyanet <strong>Çocuk</strong> <strong>Dergisi</strong> Sayı: 408 Temmuz 2014


Diyanet <strong>Çocuk</strong> <strong>Dergisi</strong> Sayı: 408 Temmuz 2014<br />

43


Serap ÇAKMAK<br />

44 Diyanet <strong>Çocuk</strong> <strong>Dergisi</strong> Sayı: 408 Temmuz 2014


1. Allah’ın emir ve yasaklarına uymada<br />

titizlik göstermek, Allah korkusuyla<br />

günahtan kaçınmak.<br />

2. “ ......... yemeği yiyiniz, çünkü onda<br />

bereket vardır.” HADİS-İ ŞERİF<br />

3. Peygamber Efendimizin isimlerinden<br />

biri (‘Çok övülen, methedilen’ anlamına<br />

gelen bir isimdir.)<br />

4. Gemilerin yük veya yolcu alıp<br />

boşalttığı ve beklediği sığınma yeri.<br />

5. Bol C vitamini içeren, hoş kokulu ve<br />

çok faydalı, iri bir yaz meyvesi.<br />

6. Suda haşlanarak pişirilen; yumurtalı,<br />

peynirli ve salçalı çeşitleri olan bir<br />

hamur işi.<br />

7. Peygamberimiz, cennette sekiz<br />

kapı olduğunu ve bunlardan birisinden<br />

sadece oruçluların gireceğini söylüyor.<br />

Bu kapının adı nedir?<br />

8. On bir ayın sultanı, oruç ayı.<br />

9. Türkiye’nin en yüksek dağının adı<br />

nedir? (5137 metre yüksekliğindeki<br />

bu dağ, ülkemizin doğu ucundadır ve<br />

zirvesi dört mevsim karla kaplıdır.)<br />

10. Oruç açma zamanı.<br />

11. Annemizin erkek kardeşi neyimiz<br />

olur?<br />

12. Özellikle bayramlarda ikram edilen;<br />

cevizli, fıstıklı türleri olan, bol şerbetli<br />

ve lezzetli tatlı.<br />

1. Karda yürürken batmamak için<br />

ayakkabıya takılan ayaklığın adı<br />

nedir?<br />

2. Küskün ve kırgın bir yüz ifadesiyle<br />

duran, gülümsemeyip sürekli surat<br />

asan.<br />

3. Camilerde, padişahlar için ayrılmış<br />

olan özel bölüme ne ad verilir?<br />

4. Ray üzerinde hareket eden, şehir içi<br />

ulaşım aracı.<br />

5. Yılın belli zamanlarında ateş, kül ve<br />

yanar gazlar püskürten dağ, volkan.<br />

6. Yolculukta yenmek üzere<br />

hazırlanan yemek.<br />

7. Kur’an’ın 110. suresinin adı nedir?<br />

8. Kader, talih, şans.<br />

9. Güzel, hoş koku.<br />

Diyanet <strong>Çocuk</strong> <strong>Dergisi</strong> Sayı: 408 Temmuz 2014<br />

45


Muhammed ŞAFAK<br />

Mustafa ERKOÇ<br />

Hazan Nahide YEŞİL<br />

İrem BİLGİLİ<br />

Furkan BAŞKÖY<br />

46 Diyanet <strong>Çocuk</strong> <strong>Dergisi</strong> Sayı: 408 Temmuz 2014<br />

Haydar TOPAÇ


Fatma ÖZEN<br />

Eda KUTLU<br />

Elif Hilal ANAYURT<br />

Erva TAN<br />

Esmanur TÜRKEN<br />

Zeynep AZHAN<br />

Zeynep Sude YILMAZ<br />

Raziye Nur KAYA<br />

Rümeysa KÜLEKÇİ<br />

Diyanet <strong>Çocuk</strong> <strong>Dergisi</strong> Sayı: 408 Temmuz 2014<br />

47


Sevgili Arkadaşlar, bizlerle<br />

paylaşacağınız mektuplarınızı<br />

bekliyoruz. Hoşça kalın.<br />

AYIN<br />

MEKTUPLARI<br />

48 Diyanet <strong>Çocuk</strong> <strong>Dergisi</strong> Sayı: 408 Temmuz 2014

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!