30.11.2014 Views

End Risk Dergisi, Sayı 7 - Allianz Emeklilik

End Risk Dergisi, Sayı 7 - Allianz Emeklilik

End Risk Dergisi, Sayı 7 - Allianz Emeklilik

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Ahşap:<br />

Dost mu, düşman mı?<br />

Küresel Isınma<br />

Dünyayı Tehdit Ediyor<br />

Yangın Dedektörünüz<br />

<strong>Risk</strong>leriniz için<br />

Uygun mu?


İçindekiler<br />

3<br />

Küresel Isınma<br />

Dünyayı Tehdit<br />

Ediyor.<br />

Dünya genelinde iklim<br />

değişikliklerinden kaynaklanan<br />

doğal afetlerin oranı 1950 yılında<br />

%1,5 iken günümüzde %4,5<br />

seviyelerine kadar çıkmıştır.<br />

Oto Tampon<br />

Sistemlerinde<br />

Uyumsuzluk<br />

Hasarı Artırıyor.<br />

Uluslararası sigorta<br />

sektörü, gelecekte, bir kaza<br />

olduğunda, çarpışan<br />

araçların oto tamponlarının<br />

birbirine uyacak ve<br />

çarpışma enerjisini emecek<br />

şekilde dizayn edilmesini<br />

istiyor.<br />

8<br />

Yangın Dedektörünüz<br />

<strong>Risk</strong>leriniz İçin Uygun mu?<br />

Yanma olayının zaman<br />

veya mekân açısından<br />

kontrolsüz bir biçimde<br />

yayılması olarak<br />

tanımlanan yangın,<br />

alınabilecek doğru<br />

önlemlerle, zararın<br />

büyük ölçüde<br />

azaltılabileceği bir<br />

risktir.<br />

5<br />

11<br />

Ahşap: Dost mu, düşman mı?<br />

(Ahşap Yapılarda Yangın <strong>Risk</strong>i)<br />

Büyük çoğunluğu tarihi eser olan, yangın yükü<br />

ve riski yüksek ahşap yapıların sonraki kuşaklara<br />

güvenli bir şekilde aktarılabilmesi için gerekli<br />

yangın önlemlerinin alınması konusuna özen<br />

gösterilmelidir.<br />

Araç Filolarında<br />

Etkin <strong>Risk</strong> Yönetimi<br />

Şirketlere ait araç filolarına<br />

ilişkin risklerin efektif bir<br />

şekilde yönetilmesi, bu filolara<br />

teminat veren sigorta<br />

şirketlerini olduğu kadar,<br />

bunların mülkiyetini ellerinde<br />

bulunduran firmaları da<br />

yakından ilgilendirmektedir.<br />

9<br />

Koç <strong>Allianz</strong> Adına İmtiyaz Sahibi: Nurgül F. Akten<br />

Genel Yayın Yönetmeni ve Sorumlu Müdür: Melda Saya<br />

Yapım: Bcom<br />

Tasarım: Bcom<br />

Baskı: Oluşur Matbaa<br />

KOÇ ALLIANZ SİGORTA A.Ş.<br />

endrisk@kocallianz.com.tr<br />

Bağlarbaşı, Kısıklı Cad. No: 11 Altunizade, 34662 İstanbul<br />

Tel: (216) 556 66 66 Faks: (216) 556 67 77<br />

www.kocallianz.com.tr<br />

Bu yayının tamamı ya da bir bölümü yayıncısının yazılı izni olmaksızın çoğaltılamaz ve yayımlanamaz. Aksi halde hukuki işlem uygulanacaktır.<br />

1


Sevgili “<strong>End</strong> <strong>Risk</strong>” Okurları,<br />

2007 yılının sonuna yaklaşırken, sizlere <strong>End</strong> <strong>Risk</strong> dergimiz aracılığıyla bir kez daha ulaşmanın mutluluğunu yaşıyorum. Bu sayıda;<br />

küresel ısınma ve sigorta sektörü üzerindeki etkileri, ahşap binalarda yangın riskleri, çarpışma hasarlarının asgariye indirilmesinde araç<br />

tamponlarının rolü, araç filolarına sahip işletmeler için risk yönetimi ve yangın algılama sistemleri gibi ilginç konular bulacaksınız.<br />

Küresel ısınma, hepimizi ilgilendiren ve özellikle sigorta sektörü için büyük önem taşıyan bir konu. Değişen iklim koşullarına daha<br />

yakından baktığımızda, sigorta sektörü için önemli risk işaretleri taşıdıklarını görüyoruz. Çevremizdeki koşulların değiştiği açıkça<br />

sergileniyor, ki bu da hangi sektörde faaliyet gösteriyor olursak olalım, değişen koşullar ve sosyolojik zorluklara karşı bizim de hassasiyet<br />

ve tepki göstermemiz gerektiği anlamına geliyor.<br />

Sigorta sektörü, büyüme potansiyeli yüksek olan son derece rekabetçi bir pazar. Ancak , özellikle değişen iklim koşullarına bağlı olarak,<br />

sigorta sektöründeki risk de artıyor. Son yıllarda meydana gelen hasarlardaki büyük artış özellikle hava koşullarına bağlı doğal felaketler<br />

nedeniyle gerçekleşiyor. 1970'li yıllarda, sigortacıların doğal felaketlerden kaynaklanan hasar yükü yıllık bazda yaklaşık 2,9 milyar USD<br />

iken, bu rakam 1980'li yıllarda 5,7 milyar ve 1990'lı yıllarda 18,2 milyar USD'ye ulaştı. 2000 yılından beri ise yıllık hasar ortalaması 30,4<br />

milyar USD.<br />

Hasarlarda görülen bu artış, özellikle riskli bölgelerde mülk değerlerinin giderek artma eğilimini yansıtıyor. Zaman geçtikçe zarar,<br />

neredeyse tamamıyla insanoğlunun sebep olduğu küresel ısınmanın etkileri ile, daha da ciddi bir boyuta ulaşacaktır.<br />

İklim değişikliği en üst seviyesine ulaştığında ise en fazla etkilenen sektörlerden biri kuşkusuz sigorta sektörü olacaktır. Yıllık 3,4 trilyon<br />

USD'den fazla prim üretimi ve 1 trilyon USD yatırım geliri ile dünyanın en büyük sanayisi olan sigorta sektörü, iklim değişikliğinin sebep<br />

olabileceği muhtemel finansal etkilerini ilk öngören sektör oldu.<br />

Dünya genelinde sigorta şirketleri, küresel ısınmaya karşı yeni inovatif ürünler geliştirmeye başladı bile. Örneğin, hibrid araç kullanan<br />

müşterilerinin kasko primlerinde %10 oranında indirim yapan <strong>Allianz</strong> Avusturya, böylelikle küresel ısınmaya sebep olan kirliliği azaltmaya<br />

yardımcı olmaktadır.<br />

Tüm bu değişikliklere karşı çözüm üretmenin anahtarı inovasyondur. Örneğin, müşterileri atmosfere yaydıkları sera gazı oranlarını<br />

azaltmalarında teşvik eden ''kullandıkça öde'' gibi sigorta ürünleri, sigortacıların iklim değişikliği konusunda ne kadar proaktif<br />

olabileceklerine örnek teşkil etmektedir.<br />

Bir başka örnek ise, <strong>Allianz</strong> Avusturya'nın uyguladığı ''Eco Bonus'' araç sigortasıdır. Bu ürünü satın alan müşteriler, toplu taşıma araçlarını<br />

kullanmak için yıllık bir abonman kartı edindiklerinde, yıllık kasko primlerinde %10 oranında indirim elde etmektedirler.<br />

Sevgili <strong>End</strong> <strong>Risk</strong> okurları, saymış olduklarım, inovasyonun riskleri fırsata dönüştürmenin anahtarı olabileceğini gösteren sadece birkaç<br />

örnektir.<br />

Müşterilerimize uygun çözümler ve proaktif yaklaşımlarla yarattığımız farklılıkla, Koç <strong>Allianz</strong> olarak her zaman bir adım önde olacağız.<br />

Sizlerin ve ailenizin yeni yılını en içten dileklerimle kutlarım.<br />

George David Sartorel<br />

Genel Müdür<br />

2


Barış Erkent Koç Dışı Kurumsal Müşteriler Departmanı<br />

Küresel Isınma Dünyayı<br />

Tehdit Ediyor<br />

Dünya genelinde, tüm afetler içinde iklim değişikliklerinden kaynaklanan doğal<br />

afetlerin oranı, 195O’lerde %1,5 iken günümüzde %4,5 seviyelerine çıkmıştır.<br />

Doğal afetlerin sıklığındaki artışın yanında, bu afetlerin ekonomik etkileri de<br />

önemli bir artış göstermektedir.<br />

3<br />

Ş<br />

ubat ve Kasım 2007 tarihlerinde<br />

yayınlanan BM Hükümetlerarası İklim<br />

Değişikliği Paneli Raporu (IPCC), küresel<br />

ısınmanın son elli yılda %90 oranında insan<br />

eliyle arttığına ve bu sürecin devam edeceğine<br />

dikkat çekmiştir. Rapora göre, sera gazlarından<br />

biri olan karbondioksitin küresel düzeydeki artışı<br />

büyük ölçüde fosil yakıt (petrol ve türevleri,<br />

doğalgaz ve kömür) kullanımından ve tarımsal<br />

faaliyetlerden kaynaklanmaktadır.<br />

Günümüzde artan sera gazlarının bir sonucu<br />

olarak yaşanan küresel ısınma tehlikeli<br />

boyutlara ulaşmıştır. Yapılan araştırmalar,<br />

dünyanın atmosfere yakın yüzeyinin ortalama<br />

sıcaklığının yılda 0,6 (± 0,2)°C arttığını<br />

göstermektedir. Tarihsel açıdan bakıldığında,<br />

son bin yıllık karbondioksit miktarı ile yine aynı<br />

dönemdeki sıcaklık arasında büyük paralellik<br />

bulunmaktadır. Yüzyılın başından bu yana<br />

dünya sıcaklığındaki artışın 0,7°C olması her<br />

ne kadar önemsiz gibi görünse de, buzul<br />

çağından bugüne sıcaklık artışının sadece 6-7°C<br />

olduğu göz önüne alınırsa ortada ciddi bir<br />

problemin olduğu açıktır.<br />

Diğer yandan, atmosferdeki ısı artışı aynı<br />

zamanda buzul alanlarda önemli kayıplara yol<br />

açmaktadır. İçme sularının %40’ının nehir ve<br />

doğal kaynak sularından sağlandığı ve Ortadoğu<br />

başta olmak üzere, iki milyar insanın su<br />

kaynakları kıt bölgelerde yaşadığı<br />

düşünüldüğünde, gelecek 40-50 yıl içinde ciddi<br />

bir susuzluk tehlikesinin baş göstereceği<br />

aşikârdır. Ayrıca dünya nüfusunun %25’inin<br />

yaşadığı sahil kesimlerinde sel felaketlerinin<br />

etkisi de diğer doğal afetlerin önüne geçecektir.<br />

Bu gelişme doğrultusunda, gelecekteki olası<br />

değişimler; daha sık ve yoğun yağışlar,<br />

fırtınalara bağlı sel hasarları, deniz seviyesindeki<br />

yükselme ve sahil erozyonu, artan kıtlık ve<br />

kuraklık şeklinde kendisini gösterecektir.<br />

Ekonomik Kayıplar ve Sigorta<br />

Sektörüne Etkileri<br />

Gittikçe artan iklim değişiklikleri etkilerini pek<br />

çok şekilde göstermektedir. Artan sıcaklıklar sıra<br />

dışı hava olaylarını beraberinde getirmiştir. Geniş<br />

sıcak okyanus alanlarından beslenen kasırgalar,<br />

sellere ve orman yangınlarına yol açmakta,<br />

toprağın neminin buharlaşması kuraklıklara<br />

sebebiyet vermektedir. İklim değişikliklerinin yol<br />

açtığı başlıca sorunlar şunlardır:<br />

•Sıcak hava dalgasına bağlı ölümler<br />

• Sahil ve iç kesimlerdeki fırtına ve sel<br />

hasarlarında artış<br />

• Göl ve nehirlerin ısınması ile su miktarının<br />

azalması<br />

•Tarımsal ekim tarihlerinde değişimler, kuraklık<br />

ve kıtlık<br />

• Orman yangınları ve salgınlar<br />

• Deniz seviyesinin yükselmesine bağlı<br />

erozyonlar<br />

1950 - 2005 yılları arasında yapılan pek çok<br />

araştırma, iklim merkezli hasarların arttığını<br />

gözler önüne sermektedir. 1994-2005 yılları<br />

arasında, 1960’lı yılların neredeyse üç katı kadar<br />

hasar yaşanmıştır. Dünya genelinde bu afetlerin<br />

sayısı üçe katlanırken sigorta hasarları yaklaşık<br />

olarak yedi kat artış göstermiştir. 2003 yılında,<br />

Avrupa’daki sıcak dalgası 50.000’den fazla<br />

insanın ölümüne yol açmıştır. Güney Atlantik’te<br />

2004 yılı Mart ayında, ilk kez kasırga olmuştur.<br />

2005 yazında ise Emily, Dennis ve Katrina<br />

kasırgaları tarihe geçmiştir. Sadece Katrina<br />

kasırgasının neden olduğu ekonomik kayıplar<br />

125 milyar doları aşmış, rakamın 61 milyar<br />

dolarını sigortalı kayıplar oluşturmuştur. Katrina<br />

kasırgası, Dünya Ticaret Merkezi’ne yapılan<br />

saldırının maliyetinin iki katından fazla hasara<br />

yol açmış, kısacası ABD tarihindeki en maliyetli<br />

doğal afet olmuştur.<br />

1999 - 2007 yılları arasında yaşanan büyük<br />

hasarlara göz atıldığında fırtına ve sel<br />

hasarlarının ilk sıralarda yer aldığı<br />

görülmektedir.<br />

Yılı Hasar Şekli Bölge Toplam Zarar<br />

(Milyon )<br />

1999 Lothar Kas. Fransa, Almanya 11.500<br />

1999 Martin Kas. Fransa, İspanya, İsviçre 4.100<br />

1999 Anatol Kas. Danimarka 3.000<br />

2002 Floyd Kas. Almanya, Avusturya, İtalya 17.000<br />

2005 Erwin Kas. Kuzey Avrupa 4.500<br />

2007 Kyrill Kas. İngiltere, Almanya 7.800<br />

2007 Sel Bas. İngiltere 6.000<br />

Avrupa’da 1980-2006 yılları arasında yaşanan<br />

doğal afet zararlarının %89’u iklimsel<br />

sebeplerden kaynaklanmıştır. Ortalamalar<br />

incelendiğinde, Avrupa’nın yıllık ekonomik kaybı<br />

12 Milyar Euro olarak hesaplanmakta olup,<br />

bunun %28’i (geçmişe oranla artarak) sigorta<br />

sektörü tarafından karşılanmaktadır.<br />

Amerika’da, 1992 yılındaki Andrew<br />

kasırgasından sonra, on beş sigorta şirketi<br />

hasarları karşılayamaz hale gelmiştir. Sigorta<br />

şirketleri, doğal afetler karşısında risk<br />

ölçümlerinde bilimsel modellemeleri<br />

kullanmakta, hasarların karşılanabilmesi için<br />

risk transferlerine ve risk sermayesine büyük<br />

önem vermektedirler. Şirketlerin hasarlar<br />

karşısında ayakta kalabilmeleri ancak bu sayede<br />

mümkün olmaktadır.<br />

Küresel ısınmanın olası etkileri, sigorta<br />

sektöründeki tüm birimleri etkilemektedir. Mal<br />

varlıkları ve kâr kaybı hasarları, çevre kirliliği ve<br />

sorumluluk hasarları, afetler sonucu tedarik<br />

zincirinde yaşanan aksaklıklar ve nakliyat<br />

hasarları, tarımsal ürün/hayvan hasarları ve<br />

araç hasarları sigorta sektörü açısından büyük<br />

sıkıntılar yaratmaktadır. Diğer yandan, küresel<br />

ısınmanın sıcağa ve hava kirliliğine bağlı sağlık<br />

problemlerini artırdığı bilinen bir gerçektir.<br />

Şehirlerde yaşayan insanlar, kalp krizi, solunum<br />

hastalıkları, akciğer problemleri gibi<br />

rahatsızlıklara karşı gittikçe daha kırılgan hale<br />

gelmektedir.


2003 yılının yazında sıcaktan dolayı sadece<br />

Avrupa’da 50.000’e yakın ölüm yaşanmıştır. Bu<br />

noktada sağlık ve hayat sigortalarının önemi<br />

ortaya çıkmıştır.<br />

Sigorta Sektörü Açısından<br />

Geleceğe Bakış<br />

1997 yılında imzalanan Kyoto Protokolü’ne<br />

rağmen, yakın gelecekte sera gazı etkisini<br />

azaltmak mümkün görünmemekte, yüzyılın<br />

sonuna kadar sıcaklıkta 4-5 ˚C artış<br />

beklenmektedir. Bu durumun, sıcak hava<br />

dalgalarıyla daha sık karşılaşılmasına, kutup<br />

buzullarının erimesine, pek çok kıyı ülkesinin<br />

sular altında kalmasına, okyanuslarda su<br />

seviyesinin yarım metreye kadar yükselmesine,<br />

şiddetli fırtınalara, kuraklığa, susuzluğa ve kıtlığa<br />

neden olacağı öngörülmektedir.<br />

Tüm bu olumsuz gelişmeler paralelinde, artan<br />

küresel ısınmanın, sigorta sektöründe tehdit<br />

ve fırsatları beraberinde getirdiğini belirtmekte<br />

yarar vardır. <strong>Risk</strong> fiyatlandırmasındaki<br />

problemler, sigortalanamayan pazarlar ve<br />

alanlar, sermaye/reasürans eksiklikleri, tehdit<br />

unsurlarından sadece bir kaçıdır. Ayrıca sigorta<br />

şirketlerinin içinde bulunduğu yoğun rekabet<br />

ortamında, yasal düzenlemelerin ve politik<br />

baskıların doğru risk fiyatlandırmasına engel<br />

teşkil edeceği öne sürülebilir. Öte yandan; artan<br />

sigorta talebi, doğal afet yönetiminde<br />

uzmanlaşma, danışmanlık hizmetleri ve yeni<br />

ürünler gibi pek çok fırsat alanı da doğmaktadır.<br />

Beklenen <strong>Risk</strong>ler ve Sektörel<br />

Önlemler<br />

Sigorta branşları bazında bakıldığında; su<br />

kaynaklarının yakınında bulunan yapılar, iklim<br />

değişikliklerinde büyük zarar gördüğünden,<br />

düşük seviyeli alanlarda fırtına ve sel riski<br />

yüksektir. Bundan dolayı fırtınaya ve sele açık<br />

alanlarda riski yüksek bulan pek çok sigorta<br />

şirketi riskli işlere ihtiyatla yaklaşmaktadır.<br />

Benzer şekilde, araç sigortaları da fırtına, sel ve<br />

dolu hasarlarından nasibini almaktadır. Diğer<br />

yandan, küresel ısınma sonucu kutuplardaki<br />

erime; binalarda, altyapılarda ve yollarda hasar<br />

yaratacağından beraberinde atıklara bağlı<br />

sorumluluk ve çevre kirliliği hasarlarında artış<br />

meydana getirebilecektir.<br />

İklim değişimleri, tarımsal açıdan ürün<br />

bozulması ve kirlenmesi hasarlarına yol<br />

açacağından, dağıtım sürecini geliştirme ve<br />

etkin stoklama önem kazanmaktadır. Ayrıca,<br />

içme suyu ile gelen ve taşıyıcılarla bulaşan<br />

hastalıklar ve sıcaklık dalgalarının getirdiği<br />

rahatsızlıklar artacağından, sağlık<br />

sigortalarındaki hasar deneyimleri sigorta<br />

şirketlerini yeni önlemler almaya itecektir.<br />

Yukarıda bahsi geçen tüm beklentiler dahilinde,<br />

sahil yerleşimlerinde yapı malzemelerinden<br />

rüzgâr hızına kadar her şey dikkate alınmalıdır.<br />

Bina yönetmeliklerinden planlı yapılaşmaya<br />

kadar tüm politikalar eksiksiz ve doğru şekilde<br />

uygulanmalıdır. Toplu taşımacılığa ağırlık<br />

verilmeli, araç kullanımına alternatifler<br />

yaratılmalıdır.<br />

Sigorta tarafında ise geri dönüşümlü<br />

teknolojilerin kullanımını teşvik eden sigorta<br />

ürünleri geliştirilmeli, sera gazı üretimini<br />

azaltan ve yenilenebilir enerji projelerine sahip<br />

kurumlara prim indirimleri yapılabilmelidir.<br />

Fiyat ve ürün politikaları yanında, gelişmiş<br />

teknolojilerin kullanımı sigorta şirketleri için<br />

büyük faydalar sağlayabilmektedir. Örneğin,<br />

katastrofik simulasyon modelleri, değişen iklim<br />

koşullarını tahmin etmede, riski ölçmek ve<br />

yansıtmak açısından benzersiz yararlar<br />

sağlamaktadır. Aynı şekilde, gelişmiş ülkelerdeki<br />

bazı sigorta şirketlerinin, teminatlarını uydu<br />

verileriyle desteklediği ve gelişmeleri izlediği<br />

görülmektedir. Fırtına, sel, deprem, yanardağ<br />

aktiviteleri ve tsunami oluşumlarının, yapı ve<br />

alanların yatay-dikey hareketliliğinin milimetrik<br />

izlenmesi sonucu yapıların, köprülerin,<br />

barajların, altyapıların yıkılması ya da çökmesine<br />

karşı erken uyarı mekanizmaları<br />

çalıştırılmaktadır.<br />

<strong>Allianz</strong> İklim Değişimi Stratejisi ve<br />

Sonuç<br />

Gelecek beş yıl için <strong>Allianz</strong> Grubu, iklim<br />

değişiklikleri risklerini ve fırsatlarını vurgulayan<br />

uzun vadeli bir iş haritası çizmiştir. Temelde<br />

strateji, küresel ekonominin düşük karbon<br />

kullanımlı teknolojilere dönüşümüne<br />

odaklanmaktadır. Aksiyon planında yer alan<br />

hususlar: 2012’ye kadar karbon emisyon<br />

oranının %20 azaltılması, uygun ürün ve<br />

hizmetlerin geliştirilmesi (Bu amaçla Mayıs<br />

2007’de <strong>Allianz</strong> İklim Çözümleri Grubu<br />

kurulmuştur), tüm iş kollarında politikaları ve<br />

iç prosedürleri bütünleştirici risk yönetiminin<br />

sergilenmesi, iklimsel araştırmaların ve<br />

analizlerin yapılması, iklim değişiklikleri üzerine<br />

iletişimin geliştirilmesi şeklindedir.<br />

Küresel ısınma sonucunda ortaya çıkan sıra dışı<br />

iklim olaylarının olumsuz etkilerinin<br />

yönetilmesinde, kamuoyuna, bilim çevresine<br />

büyük görevler düşmekle beraber, kamu<br />

otoritesi ile sigorta şirketleri arasında sağlanacak<br />

etkin bir iş birliği de gerekmektedir.<br />

Bu noktada, sigorta şirketlerinin riskin<br />

analizinde, sürdürülebilir finansal çözümler<br />

geliştirilmesinde ve riskin azaltılmasının<br />

teşvikinde sahip oldukları tecrübe, küresel<br />

ısınmanın olumsuz etkilerinin azaltılmasında<br />

önemli bir rol oynayacaktır<br />

Kaynaklar<br />

• “Global warming and insurance: Why climate<br />

change could mean higher insurance<br />

premiums”, The Economist Sep 30th 2004<br />

• “Hurricanes - More intense, more frequent, more<br />

expensive Insurance in a time of changing risks”<br />

Münchener Rückversicherungs, 2006<br />

• Peter Höppe, “Natural Hazards and Climate<br />

change in Europe”, Munich Re Media Breakfast<br />

Baden-Baden 22.10.2007.<br />

• Innovative financing for sustainability, “Adaptation<br />

and Vulnerability to Climate Change: The Role of<br />

the Finance Sector”, UNEP, November 2006.<br />

• Howard C. Kunreuther and Erwann O. Michel-<br />

Kerjan, “Climate Change, Insurability of Largescale<br />

Disasters and the Emerging Liability”<br />

Challenge <strong>Risk</strong> Management and Decision<br />

Processes Center The Wharton School, University<br />

of Pennsylvania November 2006<br />

• “A Changing Climate for Insurance A Summary<br />

Report for Chief Executives and Policymakers”<br />

ABI, June 2004<br />

• Michael Wilford, “Law: sea-level rise and<br />

insurance. (climate change and insurance risks)”,<br />

Environment, 1993.<br />

• David Crichton, “Insurance and Climate Change”,<br />

Conference on Climate Change, Extreme Events,<br />

and Coastal Cities: Houston & London, February<br />

2005.<br />

• Nick Silver, “Climate Change, SIDS and Insurance”<br />

UNFCC Expert Meeting on Adaptation for SIDS<br />

Kingston, Jamaica 5-7 February 2007<br />

• “Climate Change and Insurance”, IFC, Casablanca,<br />

November 2006.<br />

• Nils Gilman, Doug Randall and Peter Schwartz,<br />

“Impacts of Climate Change“, January 2007<br />

4


Fatih Mehmet Yıldırım <strong>End</strong>üstriyel Yangın Departmanı<br />

Yangın Dedektörünüz<br />

<strong>Risk</strong>leriniz İçin Uygun mu?<br />

Yanma olayının zaman veya mekân açısından kontrolsüz bir biçimde yayılması<br />

olarak tanımlanan yangın, alınabilecek doğru önlemlerle, zararın büyük ölçüde<br />

azaltılabileceği bir risktir.<br />

5<br />

Dünyanın önde gelen reasürans<br />

şirketlerinden Swiss Re ve Munich Re’nin<br />

açıklamalarına göre, Katrina, Wilma ve<br />

Rita kasırgaları 150 milyar USD, Güneydoğu<br />

Asya’da meydana gelen tsunami ve deprem<br />

felaketi ise yaklaşık 5 milyar USD’lik zararlarla<br />

sigorta sektörüne darbe vurmuştur. Bu tür<br />

doğal afetlerin yarattığı riskler öngörülebilir<br />

ancak engellenemez, yangın riski ise<br />

öngörülemez olmakla beraber engellenebilir.<br />

“Çok güvenlik önlemi az prim, az güvenlik<br />

önlemi çok prim” mantığının risk yönetimini<br />

etkin uygulayabilen her sigorta şirketinde kabul<br />

gördüğünü bilmekteyiz. Ancak bu konuda asıl<br />

önemli olan sigorta poliçelerindeki<br />

fiyatlandırma değil, yıllarca süren emeklerin<br />

yangın sonucu boşa gitmemesi, olası hasarların<br />

minimize edilmesi ve dolayısıyla milli servetin<br />

korunmasıdır. İşte bu noktada, yangın algılama<br />

sistemleri yangın riskinin en aza<br />

indirgenmesinde çok önemli bir rol<br />

üstlenmektedir.<br />

Yangın algılama ve uyarı sistemleri, yangının<br />

etkin bir şekilde kontrol altına alınması gereken<br />

ilk dakikalarında algılanmasını sağlayıp ilk<br />

müdahale aşamasını hızlandırarak can ve mal<br />

kaybını önlemek için kurulur.<br />

Yangının Aşamaları<br />

Yangının başlangıç aşamasıyla genel parlama<br />

noktası (flashover veya backdraft) arasında<br />

geçen son derece kısa zamanda gereken


müdahale yapılamadığı takdirde, ortamdaki<br />

canlılarda bulunan proteinlerin pıhtılaştığını ve<br />

hayati organlarında iç kanamaların başladığını<br />

düşünürsek, yangının ilk aşamasının ne kadar<br />

önemli olduğu açıkça görülmektedir. İnsan<br />

vücudu, 65 ˚C’lik bir sıcaklığa sınırlı bir süre,<br />

120 ˚C’ye 15 dakika, 143 ˚C’ye 5 dakika ve 177 ˚C’ye<br />

ise sadece 1 dakika dayanabilmektedir. Yangının<br />

400-500 º C’lik sıcaklıklara yaklaşık 5 dakika<br />

içinde varabilmesi nedeniyle yangın algılama<br />

sistemlerinin gerekliliği tüm dünyada kabul<br />

görmüş ve faaliyet konularına göre işletmelerde<br />

bazı standartlar konulmuştur. Bunlara örnek<br />

olarak, 26 Temmuz 2002’de 24827 sayılı resmi<br />

gazetede yayınlanan “Binaların Yangından<br />

Korunması İçin Yönetmelik” ve mimarların<br />

anayasası olarak kabul edilen Neufert, National<br />

Fire Protection Association standartları<br />

gösterilebilir.<br />

Yangın sistemleri, erken uyarı ve müdahale<br />

aşamalarından oluşur. Erken uyarı sistemleri,<br />

yangını başlangıç aşamasında algılar ve<br />

müdahaleyi kolaylaştırır. Genel olarak erken<br />

uyarı sistemleri, yangının üç karakteristik özelliği<br />

olan duman, ısı ve alevden birini veya ikisini<br />

algılayarak çalışır. Duman, ısı ve alev risklerini<br />

algılamak için üretilmiş değişik dedektör tipleri<br />

mevcuttur ancak bunlar tek başlarına yeterli<br />

değildir ve bir arada kullanılmaları gerekir.<br />

Yangın ihbar sistemleri, dedektörlerinden aldığı<br />

yangın alarmı bilgisini yorumlayarak çıkışlarını<br />

(söndürme sistemi, siren, telefon hattı vs.) aktif<br />

hale getiren sistemlerdir.<br />

Sistemin üç temel işlevi vardır:<br />

• Bilgilendirme<br />

• Yetkili mercilere yönlendirme<br />

• Söndürme sistemini aktif duruma getirme<br />

Dedektör Tipleri:<br />

İyonizasyon Duman Dedektörü : İçine giren<br />

duman tarafından iyonizasyon akımının<br />

değişime uğraması prensibine dayanan<br />

dedektördür. Küçük partiküllü siyah dumana<br />

ve yanma gazlarına özellikle duyarlıdır. En geniş<br />

çapta kullanılan duman dedektörü tipidir.<br />

Genellikle otel odaları, koridorları, ofislerde<br />

kullanılır.<br />

Optik Duman Dedektörü : Algılama<br />

hücresindeki ışık kaynağına giren duman<br />

partiküllerinin ışığı emmesi veya dağıtması<br />

prensibine dayanan dedektördür. Büyük<br />

partiküllü beyaz dumana daha duyarlıdır ve<br />

PVC yalıtım malzemesi gibi özellikle bu tip<br />

duman çıkaran maddelerin bulunduğu, elektrik<br />

odaları, kablo şaftları, jeneratör odaları gibi<br />

yerlerde kullanılır.<br />

Işın Tipi Duman Dedektörü : Modüle edilmiş<br />

infrared ışın yayınlayan bir verici ve bunu<br />

algılayacak şekilde ayarlanan bir alıcıdan oluşur.<br />

Işına giren duman, alıcıya giden infrared ışık<br />

miktarının azalmasına neden olur ve cihaz<br />

alarm durumuna geçer. Tavan seviyesinin<br />

hemen altına monte edilir ve menzili 100<br />

metreye kadar ulaşabilir. Işın tipi duman<br />

dedektörü, montaj ve bakımın çok zor olduğu,<br />

depolar, hangarlar, saraylar, tarihi yapılar, büyük<br />

fuarlar, sinema ve tiyatro salonları gibi geniş<br />

hacimli, yüksek tavanlı alanlar için uygundur.<br />

Optik Kanal Tipi Dedektörler : Havalandırma<br />

kanalına monte edilir ve kanala giren dumanın<br />

algılanmasını sağlar. Havalandırma nedeniyle<br />

noktasal tip dedektörlerin iyi performans<br />

göstermeyeceği tesislerde mutlaka gereklidir.<br />

Örneğin, 2001 yılında Tayvan’da, çok katlı bir<br />

binada meydana gelen ve 40 saat boyunca<br />

söndürülemeyen yangının yayılmasındaki en<br />

büyük faktör havalandırma kanallarıdır. Üçüncü<br />

katta başlayan yangın, dördüncü kata ulaşmış,<br />

dördüncü katta kontrol altına alınmasına karşın<br />

havalandırma kanalları yoluyla on dokuzuncu<br />

kata ulaştığı çok geç fark edilmiştir. Bu ve buna<br />

benzer birçok hasar, özellikle yüksek katlı<br />

binalarda optik kanal tipi dedektörlerin hayati<br />

önem taşıdığını gözler önüne sermiştir.<br />

6


7<br />

Alev Dedektörü<br />

Sabit Sıcaklık Dedektörü : Çevresindeki hava<br />

sıcaklığı belli bir değere ulaştığında alarm verir.<br />

Bu sabit değer genellikle 60 ˚C veya 90 ˚C’dir.<br />

Çoğunlukla kazan daireleri, mutfaklar, ütü<br />

odaları gibi yerlerde kullanılır.<br />

Sıcaklık Artış Hızı Dedektörü : Çevresindeki<br />

hava sıcaklığının belirli bir zaman aralığındaki<br />

artışını ölçerek, bu artışın normalin üzerinde<br />

olması durumunda alarm verir. Kapalı<br />

otoparklar, yemek salonları, çamaşırhaneler<br />

için uygundur.<br />

Alev Dedektörü : Ultraviyole ve/veya infrared<br />

ışınımını algılar. Doğrudan yangını görür.<br />

Infrared ışınımını algılayarak çalışan<br />

dedektörlerin, güneş gibi diğer infrared ışınım<br />

kaynaklarından etkilenmemesi için kırpışmayı<br />

algılama özelliğini içermeleri gerekir. Yanıcı sıvı<br />

ve patlayıcı madde depoları, uçak hangarları,<br />

akaryakıt dolum tesisleri, boya fabrikaları, petrokimya<br />

tesisleri, cephaneliklerde kullanılır.<br />

Belirli bir uygulamada hangi tip dedektörün<br />

daha etkili olacağı niteliğine bağlıdır. Örneğin,<br />

yavaş yavaş tüterek başlayan bir mukavva<br />

yangınında, duman dedektörleri en hızlı cevap<br />

veren dedektör tipi olacaktır. Bu faaliyet konusu,<br />

yangın açısından yüksek riskli grupta yer<br />

almaktadır. 2007 tarihinde bir ambalaj<br />

fabrikasında meydana gelen ve 16.000.000<br />

Euro hasara yol açan yangın bu tür risklere<br />

örnek oluşturmaktadır. Fazla duman<br />

çıkarmadan hızlı bir sıcaklık yükselmesine<br />

neden olan bir yangında sıcaklık dedektörleri,<br />

duman dedektörlerinden daha önce alarm<br />

verebilir. Bir yanıcı sıvı yangınında ise alev<br />

dedektörü ilk çalışan tip dedektör olacaktır.<br />

Genel olarak duman dedektörleri, ısı<br />

dedektörlerinden daha hızlı cevap verirler ancak<br />

yalancı alarm verme olasılıkları da daha fazladır.<br />

Duman dedektörleri prensip olarak:<br />

• Fazla miktarda toz bulunan yerlerde<br />

• Rutubetli yerlerde<br />

Işın Dedektörü<br />

•Soğuk hava depolarında<br />

• Kazan dairelerinde, mutfaklarda<br />

• Egzoz gazları çıkan veya endüstriyel bir<br />

proses sonucu duman veya buhar oluşan<br />

yerlerde kullanılmamalıdır.<br />

Tütün dumanı tavana yükselirken daha büyük<br />

partiküller oluşturur. Bu nedenle sigara<br />

dumanında iyonizasyon dedektörlerinin yalancı<br />

alarm verme olasılıkları optik dedektörlere<br />

nazaran çok daha azdır.<br />

Bu nedenle, uygun dedektör seçimi ve doğru<br />

projelendirme çok önemlidir. Örneğin, duman<br />

dedektörleri ortalama 175 m 2 , sıcaklık<br />

dedektörleri 90 m 2 , ışın tipi duman dedektörleri<br />

1500 m 2 , gaz dedektörleri ise 50 m 2 ’lik bir alanı<br />

korurlar. Konumlandığı noktadan hayali bir<br />

yarıçap ve alan hesabına dayanan bu ortalama<br />

değerlerde, güvenlik marjının elde edilebilmesi<br />

için bu görünmez halkaların üst üste<br />

bindirilmesi önemlidir. Bu durum, ölü bölge<br />

olarak tanımlanan, dedektörlerin optimum<br />

seviyede çalışmadığı alanların oluşmasını<br />

engelleyecektir.<br />

Tavan yüksekliği, faaliyet konusu, yakında<br />

bulunan malzemeler ve diğer tüm değerler<br />

hesaba katılarak en uygun yangın algılama<br />

sistemi kurulmalıdır.<br />

Yanlış uygulama riski engellemez!<br />

Hasar veya mali kayıp senaryolarına binlerce<br />

örnek verilebilir. Örneğin, 25 metre tavan<br />

yüksekliğine sahip dev bir depoda ışın tipi<br />

duman dedektörü yerine, optik duman<br />

dedektörü kullanılması doğrudan yangına<br />

teslimiyettir. Fazla sigara içilen bir ortamda,<br />

sıcaklık veya iyonizasyon duman dedektörü<br />

yerine, başka bir dedektör kullanımı yalancı<br />

alarmlarla karşı karşıya kalınacağı için mali kayıp<br />

yaratır. Kazan dairesinde sık sık ani sıcaklık<br />

artışları meydana gelebileceğini hesaba<br />

katmadan, 90 º C sabit sıcaklık dedektörü yerine,<br />

anlık sıcaklık artış hızı dedektörü kullanmak da<br />

yine mali kayba sebep olur. Burada önemli olan,<br />

bahsi geçen kayıpların yangın olmadığı halde<br />

meydana gelmesidir. Yangın çıkması<br />

durumunda, bu kayıplar geometrik olarak<br />

artacaktır.<br />

Doğru projelendirme, mali kayıpların<br />

azaltılmasında, örneklerden anlaşıldığı üzere<br />

çok önemli bir rol üstlenmektedir. Örneğin,<br />

yangın algılama sistemlerine ek olarak, duman<br />

ve sıcaklık dedektörlerinin her iki işlevini de<br />

yerine getiren multisensörlerin bulunduğu<br />

optimum bir ortamda alarmın ardından,<br />

68 º C’de faal olan yangın söndürme sistemi<br />

sprinkler tesisatının yangına müdahale etmesi<br />

zararı olabildiğince minimize edecektir.<br />

Konutlar için ise şöyle bir örnek verilebilir.<br />

Ortamdaki oranı %18’in altında iken insanı<br />

öldüren, %23’ün üzerinde ise patlama riski<br />

bulunan iki ucu keskin oksijen gazı, bir konut<br />

yangınında müdahale için 2-2.5 dakika kadar<br />

bir zaman tanımaktadır. Konutlarda duman<br />

dedektörünün olmadığını ve dolayısıyla<br />

yangının en önemli evresi olan ilk dakikasında<br />

algılanamadığını varsayarsak, konut içinde<br />

bulunan bireylerde oksijen oranının %23’ün<br />

altına düştüğü her saniye vücutta kasılmalar<br />

ve irade bozukluğu artacak, baygınlık hali<br />

başlayacak ve sonuçta bireyin ölümü<br />

kaçınılmaz olacaktır.<br />

Mustafa Kemal Atatürk’ün de belirttiği gibi,<br />

“Felaket başa gelmeden önce gerekli önlemleri<br />

düşünmek gerek, başa geldikten sonra<br />

dövünmenin yararı yoktur. Unutulmamalıdır<br />

ki büyük ve kuvvetli alevleri küçük kıvılcımlar<br />

tevlit etmişlerdir.“ Bahse konu geçen bu küçük<br />

kıvılcım ve tutuşmaların ilk aşamada<br />

engellenmesi de yangın güvenlik önlemleri<br />

açısından ilk sırada olanıdır<br />

Kaynaklar:<br />

• Munich Re, Schadenspiegel, Fire In High-Rise<br />

Complex, Safety Deficits Hinder Fire Fighting<br />

2/2002<br />

• Yangın Algılama ve İhbar Sistemleri, <strong>End</strong>er<br />

Akbulut, 2006<br />

• Yangın Bir Felaket Savunması İse Bilgidir,<br />

Yıldırım Gök, Mart 2003<br />

• Warren Buffett Tarzı, Robert G. Hagstrom,<br />

Scala Yayıncılık, 2.Baskı, Mart 2005<br />

• IMKB Resmi Sitesi<br />

(http://www.imkb.gov.tr/sirkethaberleri.htm)<br />

• Dünya Gazetesi (2005 - 12 - 20)


Oto Tampon Sistemlerinde<br />

Uyumsuzluk Hasarı Artırıyor<br />

Otomobillerin ön ve arka tampon çarpışmalarının çoğu şehir içi trafiğinde ve<br />

düşük hızla giderken gerçekleşmektedir. Bazen bu tür kazalar araca büyük<br />

hasarlar verebilir.<br />

S<br />

igorta sektörü tarafından finanse edilen<br />

uluslararası bir araştırma merkezi olan ve<br />

dünya çapında 19 ülkede 26 şubesi<br />

bulunan RCAR (Otomobil Onarım Araştırma<br />

Konseyi, www.rcar.org) , <strong>Allianz</strong> Teknoloji<br />

Merkezi (AZT) başkanlığında, bir oto tampon<br />

testi düzenlemiştir. Test sonucu, oto tampon<br />

sistemlerinin etkili olması halinde, hasar<br />

maliyetlerinin kayda değer bir oranda<br />

düşürülebileceğini göstermiştir.<br />

AZT bu araştırmasıyla, arkadan çarpmalarda<br />

hasarı artıran unsurun oto tampon<br />

sistemlerindeki uyuşmazlık olduğunu ortaya<br />

koymuştur.<br />

Oto tampon bariyerleri, arkadan çarpma<br />

sırasında oluşacak hasarı engellemek içindir.<br />

Ancak dar, çok yüksek veya çok alçak tampon<br />

kirişleri ile fazla sert darbe emiciler, çarpışma<br />

esnasında oto tamponlarının otomobilin daha<br />

yumuşak taraflarına kayarak, arabanın<br />

gövdesine ve pahalı ısıtma, soğutma<br />

sistemlerine büyük zararlar vermesine yol<br />

açmaktadır. Bu durumda onarım maliyeti, oto<br />

tamponları birbirine tam uyan araçlardakine<br />

göre iki, üç kat daha fazla olmaktadır.<br />

Çarpışan iki arabadan arkada olan aniden fren<br />

yaptığında, aracın ön kısmı 50 mm.’ye kadar<br />

alçalır. Ön tampon kirişinin yeterince derin<br />

olmaması halinde, oto tamponu çarpışma<br />

şokunu emme fonksiyonunu yitireceğinden<br />

çarpışma etkisini bloke edemez.<br />

AZT’nin araştırma raporu, yeni bir ön çarpışma<br />

testine de yol göstericilik yapmıştır.<br />

Yeni test, şu an yürürlükte olan testi<br />

tamamlayıcı nitelikte olup 2010’da standart<br />

hale gelecektir. Bu testi sadece, araç gövdesine<br />

enerji emme elemanlarıyla tutturulmuş,<br />

tampon bariyeri ile aynı yükseklikte tampon<br />

kirişlerine sahip araçlar geçebilecektir.<br />

RCAR, Alman ve Japon otomobil üreticisi ve<br />

ithalatçı firmaları bu yeni test ve bulgular<br />

hakkında bilgilendirmiştir. Diğer ülkelerdeki<br />

üretici firmalara da bu bilgiler aktarılacaktır.<br />

Uluslararası sigorta sektörü, gelecekte, bir kaza<br />

olduğunda, çarpışan araçların oto<br />

tamponlarının birbirine uyacak ve çarpışma<br />

enerjisini emecek şekilde dizayn edilmesini<br />

istemektedir. Bu durum otomobilleri, şoför ve<br />

yolcular için daha güvenli kılacak ve sonuçta<br />

hasar tazminat maliyetlerinin düşmesini<br />

sağlayacaktır<br />

Bu makale, <strong>Allianz</strong> Group Journal’ın 1/2007 no’lu sayısından alınmıştır.<br />

8


Mustafa Baltalı <strong>End</strong>üstriyel Kaza ve Sorumluluk Hasar Departmanı<br />

Araç Filolarında Etkin<br />

<strong>Risk</strong> Yönetimi<br />

Şirketlere ait araç filolarına ilişkin risklerin efektif bir şekilde yönetilmesi, bu filolara<br />

teminat veren sigorta şirketlerini olduğu kadar, bunların mülkiyetini ellerinde<br />

bulunduran firmaları da yakından ilgilendirmektedir.<br />

9<br />

Filolara dahil araçlar yılda ortalama<br />

35.000-40.000 km yapmakta olup, bu<br />

araçların %70’e yakını büyük oranda<br />

kullanıcı hatasından kaynaklanan kazalara<br />

sebep olmaktadır. Bu kazaların sonucunda<br />

büyük maddi kayıplar meydana gelmekte ve<br />

yüzlerce insan hayatını kaybetmektedir.<br />

Şirket adına kayıtlı olup ticari amaçlı kullanılan<br />

araçlara ilişkin etkin risk yönetiminin şirketlere<br />

sağlayacağı başlıca faydalar aşağıda<br />

sıralanmaktadır.<br />

• Hasar frekanslarının düşmesine paralel<br />

olarak hasar maliyetlerinin azalması<br />

• Azalan hasar maliyetlerinin sonucunda<br />

sigorta maliyetlerinin düşmesi<br />

• Araçların dikkatli kullanılması sonucu bakım,<br />

onarım, akaryakıt vb. maliyetlerin düşmesi<br />

• Sigorta ve diğer operasyonel giderlerinde<br />

tasarruf sağlayan şirketlerin bu tasarruflarını<br />

faaliyet gösterdiği iş koluna aktarmak<br />

suretiyle ilave kaynak yaratması<br />

• Kaza adetlerinin azalmasının sonucunda<br />

firmanın ticari faaliyetlerinde oluşacak<br />

kesintinin minimum düzeye indirgenmesi<br />

Etkin risk yönetimi, finansal faydaların dışında<br />

başka avantajlar da yaratmaktadır.<br />

Şöyle ki:<br />

• Yaralanma veya ölüm ile sonuçlanan<br />

kazaların minimize edilmesi<br />

• Azalan kazaların firma personelinin moraline<br />

yapacağı katkı ve bunun sonucu olarak iş<br />

verimliliğinin artması<br />

• Araçların dikkatli kullanımının tüm<br />

personelce benimsenmesinin şirket<br />

kültürüne yapacağı pozitif katkı<br />

Etkin risk yönetiminin esasları<br />

Filolarda risk yönetimine esas teşkil eden<br />

başlıca unsurlar; kullanıcı profili, aracın<br />

durumu, kullanım şekli ve sıklığı, aracın<br />

kullanıldığı süreler ve güzergâh faktörü olarak<br />

sıralanmaktadır. Filo sahibi şirketlerin ve bu<br />

filolardan sorumlu yöneticilerin aşağıdaki<br />

hususlar üzerinde önemle durmaları<br />

gerekmektedir.


• Aracı kullanacak olan personelin gerekli<br />

yeterliliğe sahip olup olmadığı<br />

aşağıdaki maddeler doğrultusunda<br />

değerlendirilmelidir.<br />

- Sürücü belgesinin belli bir süreyi aşmış<br />

olması (minimum 3 yıl)<br />

-Araç kullanımını olumsuz yönde etkileyecek<br />

bir sağlık sorununun bulunmaması<br />

- Daha önce bir trafik kazasına karışıp<br />

karışmadığının tespit edilerek, karıştıysa<br />

kazanın oluş şekli ve kullanıcının kusur veya<br />

ihmalinin analizi<br />

- Herhangi bir sebeple sürücü belgesine el<br />

konulup konulmadığının tespiti<br />

- Aracı kullanmak için yeterliliğe sahip olup<br />

olmadığının yazılı ve uygulamalı testlerden<br />

geçirilmek suretiyle tespit edilmesi<br />

• Araçları kullanacak olan personele,<br />

gerek kendi, gerekse üçüncü şahısların can<br />

ve mal güvenliğini tehlikeye atmaması,<br />

firmanın operasyonel giderlerini artırmaması<br />

ve araç kullanırken çalıştığı firmayı temsil<br />

ettiği konusunda billinçlenmesi için özel<br />

eğitimler verilmelidir.<br />

• Dikkatli kullanımı teşvik etmek için bir ceza<br />

ve ödül yönetmeliği oluşturulmalıdır.<br />

• Aracın periyodik bakımları aksatılmamalı,<br />

bunun yanı sıra personelin de kullandığı araca<br />

ilişkin aşağıdaki hususlara dikkat etmesi<br />

sağlanmalıdır.<br />

- Motor yağı ve hararet göstergeleri<br />

- Fren yağı ve balatalar<br />

- Far, sinyal lambaları<br />

- Aynalar<br />

- Lastikler ve basınç seviyeleri<br />

- ABS ve airbag sistemi<br />

- Cam silecekleri ve silecek suyu<br />

• Çalınma riskine karşı tüm araçlarda alarm ve<br />

immobilizer sistemleri bulunmalı, personele<br />

de aşağıdaki hususlar hatırlatılmalıdır.<br />

- Aracın üzerinde veya hırsızların kolayca<br />

ulaşabileceği yerlerde asla anahtar<br />

bırakılmaması<br />

- Aracın içinde hırsızların dikkatini cezbedecek<br />

herhangi bir eşya ve ekipman bırakılmaması<br />

- Aracın otopark ve kapalı garajlarda muhafaza<br />

edilmesi<br />

•Yoğun iş temposu ve beraberinde yorgunluk,<br />

dikkati negatif etkilediği için araç kullanan<br />

personelin çalışma saatlerinin ve vardiya<br />

sisteminin özenle programlanması<br />

gerekmektedir.<br />

• Kaza yapan araçların hasar maliyetlerini<br />

düşürmek için aşağıdaki hususlara dikkat<br />

edilmelidir.<br />

- Personelin, olası bir trafik kazasına karışması<br />

durumunda nasıl hareket etmesi gerektiği<br />

konusunda bilgilendirilip, kaza zaptı vb.<br />

tutanak tutturulması hususunun önemle<br />

vurgulanması<br />

- Personelin, kusurlu olmadığı durumlarda,<br />

aracın şirket aracı olması, sigortası bulunması<br />

vb. sebeplerle, asla suçu üzerine almaması,<br />

zabıtlara geçen kaydın doğruluğunu kontrol<br />

etmesi<br />

- Kaza yapan araçların tamirinde anlaşmalı<br />

servislerin kullanılması ve tüm personelin bu<br />

konuda bilgilendirilmesi<br />

• Araçların kaza istatistikleri aşağıda belirtilen<br />

detaylar dahilinde takip edilerek personele<br />

bu konuda düzenli geri bildirim yapılmalıdır.<br />

- Plaka<br />

- Kullanıcı ismi<br />

- Hasar tarihi<br />

- Hasar yeri ve saati<br />

- Hasar ihbar tarihi<br />

- Hasar nedeni<br />

- Kusur durumu<br />

- Hasar tutarı<br />

- Hasarın hangi serviste onarıldığı<br />

Koç <strong>Allianz</strong>, Selçuk Ecza’nın <strong>Risk</strong>lerini Değerlendirdi<br />

Koç <strong>Allianz</strong> Sigorta Riziko<br />

Kontrol ve Yönetim<br />

Departmanı, danışmanlık<br />

hizmetleri kapsamında, Selçuk<br />

Ecza Deposu’nun üst yönetimi ve<br />

bölge müdürlerine risk analiz<br />

sunumu gerçekleştirdi. Firma<br />

yetkilileri, yapılan çalışmanın<br />

kendi eksikliklerini görmek adına<br />

son derece önemli olduğunu<br />

ve tespit edilen riskler<br />

konusundaki önerileri yerine<br />

getirerek mevcut risklerini<br />

azaltacaklarını belirttiler. Firmanın<br />

Türkiye çapındaki 28 farklı<br />

lokasyonu, risk analizi amacıyla<br />

ziyaret edilmiş ve ziyaretlerin<br />

sonucunda, sigortalıya<br />

fotoğraflarla desteklenmiş risk<br />

iyileştirici öneriler raporu<br />

iletilmişti<br />

10


Ceyhun EREN Riziko Kontrol ve Yönetim Departmanı<br />

Ahşap: Dost mu, Düşman mı?<br />

(Ahşap Yapılarda Yangın <strong>Risk</strong>i)<br />

Yangına sanıldığının aksine, epey uzunca bir süre dayanabilen ahşaba diğer yapı<br />

malzemeleri arasında hakettiği saygınlığı kazandırmalıyız. Ancak bunu sağlarken<br />

büyük çoğunluğu tarihi eser olan, yangın yükü ve riski yüksek ahşap yapıların<br />

sonraki kuşaklara güvenli bir şekilde aktarılabilmesi için gerekli yangın önlemlerinin<br />

alınması konusuna özen göstermeliyiz.<br />

11<br />

Bazı bilim adamları aksini iddia etse de,<br />

ahşap en eski yapı malzemesidir. İşlenmesi<br />

kolaydır, hafiftir, dayanıklıdır, aynı<br />

zamanda mükemmel ses ve ısı yalıtımı sağlar.<br />

Ancak bundan 60-70 yıl öncesine kadar<br />

yapılarda sıkça kullanılan ahşap, günümüzde<br />

adeta unutulmuştur. Bunun en önemli<br />

nedenlerinin başında, özellikle 2. Dünya savaşı<br />

sonrası ülkemize hızlı bir giriş yapan betonarme<br />

teknolojisi ve tarih boyunca yaşanan yangınlar<br />

gelir. Aslında ahşap yapıların, mimari açıdan<br />

güzelliklerinin yanında diğer yapı türlerine<br />

nazaran birçok üstün özelliği vardır:<br />

• Ülkemizde yaşanan en önemli doğa<br />

olaylarının başında gelen deprem riski<br />

açısından oldukça güvenilirdir. Bir metreküp<br />

ahşap, bir metreküp betona göre 5 kat, çeliğe<br />

göre ise 13 kat daha hafiftir, ayrıca sahip<br />

olduğu esnek yapı sayesinde büyük deprem<br />

kuvvetlerine bile başarıyla karşı koyabilir. Fay<br />

hattı yapısı bakımından, ülkemize<br />

benzerliğiyle dikkat çeken deprem bölgesi<br />

Kaliforniya’daki konutların büyük<br />

çoğunluğunun ahşap oluşu bunun en<br />

önemli kanıtıdır.<br />

•Ahşabın, betona göre ısı izolasyon kat sayısı<br />

16 kat daha fazladır. Bu sayede ahşap evler,<br />

yazın soğuk, kışın sıcak kalır.<br />

•Yapı malzemesi olarak ahşabın kullanılması<br />

inşaat süresinin yaklaşık %20 oranında<br />

kısalmasını sağlar.<br />

•Ahşabın montajı insan gücü ile şantiyede<br />

yapılabilir, kule vinçler ve ağır iş makinelerine<br />

ihtiyaç duyulmaz. Ayrıca her türlü hava<br />

şartlarında montaj avantajı vardır. Farklı iklim<br />

koşullarına uyum gösterir. Ekvatorda veya<br />

kutuplarda dahi kolaylıkla imal ve inşa edilir.<br />

• Özellikle çatı taşıyıcı sistemlerinde ahşap<br />

kirişler kullanılması, uzun açıklıkların<br />

rahatlıkla geçilmesini sağlar.<br />

•Ahşap, dünyadaki yegâne ‘‘dönüşümlü’’ yani<br />

kendini yenileyebilen ve inşaası sırasında<br />

en az atık veren yapı malzemesidir.<br />

• İnsanla birlikte nefes alan yapısı sayesinde<br />

ahşabın, insan sağlığına da olumlu etkileri<br />

vardır. Nefes yolları ve romatizmal


ahatsızlıklarda olumlu etkisi kanıtlanmış olup,<br />

henüz tıbben ölçülemese de psikolojik<br />

faydalarına da rastlanmıştır.<br />

• Ve belki de hep aksi düşünülse de, diğer yapı<br />

malzemelerine kıyasla yangına daha uzun<br />

süre dayanmaktadır.<br />

Aslında ahşap ve yangın kelimeleri yanyana<br />

geldiği andan itibaren çoğumuzun tüyleri diken<br />

diken olur! Oysa yangına dayanıklı olsun diye<br />

çelik kolonların ahşapla kaplandığını, spor<br />

salonu gibi büyük kalabalıkların bulunduğu<br />

yapıların çatılarında, yangın sırasında çökmesin<br />

diye ahşap elemanlar kullanıldığını çoğumuz<br />

bilmeyiz.<br />

Kapalı bir mekânda yangın çıktıktan kısa bir<br />

süre sonra sıcaklık, birkaç yüz dereceye ulaşır.<br />

Metal, çok iyi bir ısı iletkeni olduğundan, yangın<br />

sırasında sıcaklık 500-600 derecelere çıktığında,<br />

bütün mekanik dayanım özelliğini kaybederek<br />

çöker. Ancak ahşap, iyi bir iletken olmadığından<br />

mekanik özelliklerini kaybetmeden yangına,<br />

metallere göre çok daha uzun süre dayanır.<br />

Alev ve ısı, yüzeyde bir karbon tabakası<br />

oluşturarak alevin iç kısımlara yayılmasını azaltır.<br />

Sanıldığının aksine, ahşap yapılar, yangına<br />

dayanıklılık açısından çelik ve betonarme<br />

yapılara göre çok daha güvenlidir. Ahşap, ısı<br />

geçirmeme ve kömürleşme özelliği sayesinde<br />

yangına 30 ile 90 dakika arasında dayanabilirken<br />

çıplak çelik, genleşme katsayısının yüksekliği<br />

nedeniyle, ancak 10 dakika dayanabilir ve sonra<br />

çöker.<br />

11 Eylül saldırılarında aşırı sıcaklık nedeniyle<br />

çöken ikiz kulelerde de böyle olmuştur.<br />

Betonarme yapılar ise yangına maruz<br />

kaldıklarında, kolonlar ve kirişler içindeki<br />

betonarme demirler (çelik) genleşir, betonla<br />

bağlantıları (aderans) kesilir ve yapı taşıma<br />

gücü ciddi ölçüde azalır. Ahşap yangınlarında,<br />

taşıyıcı sistem yangından ötürü gücünü yitirene<br />

kadar, içeride yaşayan insanlar rahatlıkla<br />

kurtulabilmektedir. Bu nedenle, yangınlarda<br />

insan ölümünün en az yaşandığı yapı tarzı<br />

ahşaptır. Yalnızca bu bile ahşabın ne kadar<br />

değerli bir malzeme olduğunu bize<br />

göstermektedir.<br />

Peki, neden yanan, yok olan ahşap yalıları,<br />

köşkleri sıkça duyuyoruz, okuyoruz, görüyoruz?<br />

Üstelik bu yapıların her biri geçmişin geleceğe<br />

köprüleri olarak tanımlanan, eşi benzeri<br />

olmayan sanat eserleriyle süslü tarihi yapılar<br />

olmasına rağmen! Aslında cevap basit; yangın<br />

dayanımı fazla olan ahşap yapıların, yangın<br />

yükü ve de gerekli önlemler alınmadığı takdirde<br />

yangın riski maalesef oldukça yüksektir.<br />

Ülkemizde büyük bir kısmı İstanbul’da bulunan<br />

tarihi ahşap yapıların sayıları, yangınlar<br />

nedeniyle her geçen gün biraz daha<br />

azalmaktadır. Son yirmi yıl içerisinde, yetmiş<br />

beş tarihi yalı ve yüzlerce ahşap bina yangınlar<br />

nedeniyle yok olmuştur. 1991 yılında,<br />

belirlenemeyen bir nedenle çatı katında<br />

başlayan yangınla yok olan, kapıları dantel<br />

zarafeti ile işli, duvar ve tavanları altın yaldızlı<br />

Ziverbey Köşkü, Büyükada Plaj Oteli, bir sabah<br />

ısıtma sisteminden ötürü çıkan yangından<br />

kurtarılamayan Halki Palas, Balaban Yalısı,<br />

Kaptanpaşa Yalısı bunlardan yalnızca birkaçıdır.<br />

Yine tarih boyunca yaşanan ve büyük<br />

hasarlarla sonuçlanan yüzlerce önemli ahşap<br />

yangınlarından bazıları; Tarihi Adliye Binası<br />

Yangını, Bab-ı Ali Yangını, Kapalıçarşı Yangını,<br />

binlerce evin kül olduğu Haliç Yangını, Aksaray<br />

Yangını ve Tatavla Yangını’dır.<br />

Diğer taraftan, ağır hasarlarla sonuçlanan bu<br />

büyük yangınlardan ders çıkarılması, bundan<br />

sonra yaşanması muhtemel ahşap<br />

yangınlarının önlenebilmesi açısından çok<br />

önemlidir. Ahşap yangınları araştırıldığında,<br />

çıkış nedenlerinin genellikle ortak olduğu<br />

görülür. Gelişigüzel bir şekilde eklenmiş<br />

kablolar kullanılarak döşenmiş düzensiz<br />

elektrik tesisatı, aydınlatma armatürleri,<br />

bakımsız ısıtma sistemleri, ahşap bölüme<br />

sıkıştırılan mutfaklar ve bu mutfaklarda<br />

kullanılan LPG tüpleri, söndürülmesi unutulan<br />

sobalar, şömineler, temizlenmemiş bacalar,<br />

bazen de unutulan bir sigara... Başıboş<br />

bırakılan, bakımsız durumdaki ahşap yapılara<br />

nüfuz eden böcekler, kemirici fareler de<br />

kabloları ısırarak kısa devre yaşanmasına ve<br />

sonucunda yangın çıkmasına neden<br />

olmaktadır.<br />

Ayrıca tarih boyunca, doğal nedenler yerine<br />

kundaklama sonucu yok olan birçok ahşap<br />

yapıya rastlamak mümkündür.<br />

Bu nedenle özellikle ülkemizdeki ahşap yapılar<br />

önemli ölçüde yangın riski taşımaktadır. <strong>Risk</strong>in<br />

azaltılması için aşağıda sıralanan önlemlerin<br />

titizlikle alınması gerekir.<br />

Ahşap Yapılarda Yangın <strong>Risk</strong>ini Azaltmak için Alınması Gereken Önlemler<br />

Yanmaz (metal) kablo kanalları<br />

Ahşap yapılarda meydana<br />

gelen yangınların çıkış<br />

nedenleri arasında ilk<br />

sırada gelen elektrik<br />

tesisatının, periyodik olarak<br />

bakımının yapılması ve<br />

aşağıda sıralanan özelliklere<br />

sahip olması son<br />

derece önemlidir.<br />

veya sigortanın kendi klemensleri kullanılarak yapılmalıdır.<br />

• Tesisatta, “Kaçak akım rölesi’’ kullanılmalıdır.<br />

• Elektrik sigortaları termik-manyetik (otomatik) olmalıdır.<br />

• Önemli yangın kaynakları olan elektrik panoları, ahşap bölümler<br />

yerine tam kagir (duvarları ve tavanları yanmaz malzemeden inşa<br />

edilmiş) kısımlarda bulundurulmalıdır. Özellikle bu odaya da yangın<br />

algılama sistemi kurulması önemlidir.<br />

Otomatik<br />

sigorta<br />

Yanmaz<br />

kablo<br />

Porselen<br />

klemens<br />

Kaçak<br />

akım<br />

rölesi<br />

• Elektrik kablolarının<br />

yanmaz özelliğe sahip<br />

olmasına dikkat edilmeli,<br />

tüm kablolar metal borular<br />

içinden geçirilmelidir.<br />

• Mümkün olduğunca<br />

eksiz kablolar kullanılmalı,<br />

ek yapılması gerektiğinde<br />

panoların arkasına<br />

taşınmalı ve kesinlikle<br />

porselen klemensler ile<br />

Ahşap binada kazan dairesi<br />

• Kazan/Kalorifer dairesi<br />

ve mutfak gibi yangın riski<br />

oluşturan bölümler ahşap<br />

yerine tam kagir kısımlarda<br />

bulundurulmalıdır. Isınma<br />

için katı veya sıvı yakıt<br />

kullanılması tavsiye edilir.<br />

Ancak yakıt depolamasının<br />

güvenli bir şekilde yapılmasına<br />

ve yakıt olarak<br />

doğalgaz kullanılması<br />

12


durumunda gaz dedektörü bulundurulmasına dikkat edilmelidir. Baca<br />

temizliğine de özen gösterilmeli, düzenli olarak bakımı yapılmalıdır.<br />

Duman dedektörü<br />

Şömine<br />

•Isınma için şömine ve<br />

soba benzeri açık alev<br />

yayan ısıtıcılar kullanılmaması,<br />

yalnızca dekoratif<br />

amaçla bulundurulması<br />

tavsiye edilir.<br />

Kullanılması halinde,<br />

söndürüldüklerinden<br />

mutlaka emin olunmalıdır.<br />

•Ahşap yapılarda başlayan<br />

bir yangının ilk<br />

evrelerinde algılanarak<br />

müdahale edilmesi çok<br />

önemlidir. Bu nedenle, yapı<br />

geneline yangın algılama<br />

sistemi (duman dedektörü,<br />

ısı dedektörü, vb.) kurulmalıdır.<br />

• Yangın başladığı anda<br />

otomatik olarak devreye<br />

giren sulu sprinkler sistemi<br />

kurulması, yangının yayılmadan<br />

söndürülmesini<br />

Sulu sprinkler sistemi<br />

sağlar.<br />

Önemli Not: Bina içinde<br />

tarihi eser, antika eşya ve<br />

tablolar gibi hem maddi<br />

hem de manevi yönden<br />

değeri çok yüksek eşyalar<br />

Gazlı tipte söndürme sistemi<br />

bulunması halinde, sulu<br />

tipteki söndürme sistemi<br />

yangını söndürse dahi eşyalara telafisi mümkün olmayacak zararlar<br />

verecektir. Bu nedenle değerli eşyaların bulunduğu ortamlarda, otomatik<br />

gazlı (İnsan sağlığı açısından zararlı olmayan FM 200 vb. temiz gaz<br />

kullanan) söndürme sistemi kurulması tavsiye edilir.<br />

• Ahşap binalarda portatif<br />

yangın söndürücüler ve<br />

yangın dolabı bulundurulması<br />

büyük önem<br />

taşımaktadır. Portatif yangın<br />

söndürücü sayısının<br />

her katta ve her 200 m 2 ’de<br />

en az 1 adet 6 kg.’lik olacak<br />

ş ekilde ayarlanması<br />

gerekir. Söndürücülerin<br />

çoğunlukla kuru kimyevi<br />

Yangın dolabı<br />

tozlu, yoğun olarak değerli<br />

eşya bulunan ortamlarda ise gazlı tipte olması tavsiye edilir. Tesis<br />

edilecek yangın dolaplarının besleneceği su rezervi ve pompa sisteminin<br />

de uygun standartlarda olması sağlanmalıdır.<br />

Yangın geciktirici boya<br />

Ahşap binadaki mutfak<br />

•Ahşap yüzeyler, alevin<br />

yayılma hızını ciddi ölçüde<br />

yavaşlatan ”Yangın geciktirici<br />

cilalar” ile boyanmalıdır.<br />

Bu tip cilalar, ahşap<br />

yüzeyler üzerinde bir film<br />

tabakası oluşturur, belli<br />

sıcaklığın üzerinde köpürüp<br />

birkaç santimetreye<br />

kadar kabarır ve yüzeyde<br />

karbonlaşarak alevin ilerlemesini<br />

geciktirir.<br />

• Mutfakta yemek pişirmek<br />

için LPG tüpü yerine<br />

doğalgaz veya elektrik<br />

kullanılması tavsiye edilir.<br />

Doğalgaz ve LPG tüpü<br />

kullanılması halinde boru<br />

hatlarının geçeceği yerlerde<br />

seramik vb. malzemeler<br />

ile yanmazlık kazandırılmış<br />

duvar/tavan<br />

oluşturulmalıdır.<br />

Acil çıkış<br />

• Yangın sırasında, binanın<br />

kısa sürede tahliye edilmesi<br />

hayati önem taşımaktadır.<br />

Ahşap yapılar, yangına uzun<br />

süre dayanabildiklerinden<br />

içinde yaşayanlara kaçmak<br />

için zaman tanısalar da<br />

uygun bir çıkış veya alternatif<br />

kaçış yolları yoksa,<br />

hayati tehlike yaşanabilir.<br />

Ahşap binalarda, acil çıkış kapısı düzgün bir şekilde işaretlenmeli, önüne<br />

çıkışı zorlaştıracak engeller konulmamalı, mümkünse üst katlar için de<br />

alternatif kaçış noktaları yaratılmalıdır.<br />

• Ahşap binaların başıboş,<br />

bakımsız bir şekilde<br />

savunmasız bırakılması<br />

yangın riskini artırıcı bir<br />

faktördür. Bu tip binalarda<br />

sürekli bir bakıcının veya<br />

güvenlik görevlisinin<br />

bulundurulması önemli bir<br />

diğer korunma önlemidir.<br />

• Ayrıca, ahşap binaların<br />

bar/taverna veya gece<br />

kulübü olarak kullanılması<br />

Başıboş bırakılmış ahşap bina<br />

halinde özellikle yanıcılığı<br />

fazla olan perde, strafor<br />

gibi dekorasyon malzemelerinin yoğun olarak bulundurulması<br />

önlenmeli, parafin lambaların, mumların ve alevli tabakların önemli<br />

birer yangın kaynağı oldukları unutulmamalıdır.<br />

13


<strong>Risk</strong> oluşturan tadilat çalışmaları<br />

• Tadilat ve restorasyon<br />

çalışmaları<br />

sırasında en ufak bir<br />

ihmal, ahşap binalarda<br />

yangın çıkmasına<br />

sebep o-<br />

labilir. Dolayısıyla,<br />

bu çalışmalar sırası<br />

nda yangı n<br />

güvenliğine azami<br />

ölçüde özen gösterilmelidir.<br />

Aradaki mesafenin yetersiz oluşundan<br />

dolayı birinde başlayan yangının<br />

diğerine sıçradığı ahşap binalar<br />

8 m<br />

•Komşu iki ahşap bina<br />

arasındaki mesafenin,<br />

birinde başlayan bir<br />

yangının diğerine sıçramaması<br />

için en azından<br />

uzun olan binanın yüksekliğinden<br />

veya 15 m’den<br />

fazla olması gerekir. Arada<br />

yeterli mesafe bulunmaması<br />

halinde, binaların<br />

birbirinden uygun standartlarda<br />

inşa edilmiş bir<br />

yangın duvarı ile ayrılması<br />

gerekir.<br />

Sonuç olarak, neredeyse tamamı tarihi eser statüsünde olan ahşap yapıların korunması, gelecek kuşaklara milli kültürümüzün önemli birer parçası<br />

olarak güvenle aktarılması için yeterli yangın önlemlerinin alınmasına dikkat edilmelidir<br />

Kaynaklar<br />

• Erengezgin Çelik, Depreme karşı ''Ahşabın Gücü'' Forumu, Marka Yayınları Ahşap <strong>Dergisi</strong> Sayı: 10, 2002.<br />

• Erengezgin Çelik, Ahşap Hakkında Bilmediklerimiz, www.evkultur.com<br />

• Prof. Dr. Kılıç, Abdurrahman, Tarihi Yapılarda Yangın Güvenliği, www.floor.com.tr<br />

• İnce Erkan, Sorular ve Cevaplar, www.ahsapev.com (www.erkanince.com)<br />

• Senkron A.Ş. Teknik Bilgiler/ Neden Ahşap, Ahşabın Düşmanları, www.ahsap.com.tr<br />

• Hemel A.Ş. Yangın Geciktirici Cilalar, www.hemel.com.tr<br />

• Yangın geciktirici boya fotoğrafı, www.pegasusautoracing.com adresli siteden alınmıştır.<br />

• Otomatik sigorta fotoğrafı, http://www.doganelektrik.com adresli siteden alınmıştır.<br />

• Porselen klemens ve kaçak akım rölesi fotoğrafları, http://www.federal.com.tr adresli siteden alınmıştır.<br />

• Şömine fotoğrafı, http://www.celepsomine.com adresli siteden alınmıştır.<br />

• Yanmaz kablo fotoğrafı, http://www.etabirkablo.com adresli siteden alınmıştır.<br />

• Yanan ahşap bina fotoğrafı, TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi arşivinden alınmıştır.<br />

14

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!