EGE EĞİTİM DERGİSİ 2008 (9): 2 - Eğitim Fakültesi - Ege Üniversitesi
EGE EĞİTİM DERGİSİ 2008 (9): 2 - Eğitim Fakültesi - Ege Üniversitesi
EGE EĞİTİM DERGİSİ 2008 (9): 2 - Eğitim Fakültesi - Ege Üniversitesi
You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
ISSN : 1307 -4474<br />
<strong>EGE</strong> <strong>EĞİTİM</strong> <strong>DERGİSİ</strong><br />
<strong>Ege</strong> Journal of Education<br />
<strong>Ege</strong> Journal of Education<br />
<strong>2008</strong> (9): 2
<strong>EGE</strong> <strong>EĞİTİM</strong> <strong>DERGİSİ</strong><br />
<strong>Ege</strong> Journal of Education<br />
Sahibi / Owner<br />
Prof. Dr.Kadir ASLAN<br />
<strong>Eğitim</strong> <strong>Fakültesi</strong> adına<br />
Editör (Editor)<br />
Doç. Dr. Mustafa Murat İNCEOĞLU<br />
Eş-Editör (Co-Editor)<br />
Yrd. Doç. Dr. Soner AKŞEHİRLİ<br />
Yayın Kurulu / Editorial Board<br />
Prof. Dr. A. Kadir ASLAN<br />
Prof. Dr. Süleyman DOĞAN<br />
Prof. Dr. İbrahim DÖNMEZER<br />
Prof. Dr. Münevver YALÇINKAYA<br />
Prof. Dr. Şevket TOKER<br />
Prof. Dr. Hülya YILMAZ<br />
Doç. Dr. Eralp ALTUN<br />
Yayın Koordinatörü / Coordinator<br />
Araş. Gör. Dr. Pınar HUYUGÜZEL ÇAVAŞ<br />
Örütbağ Tasarımı / Internet Design<br />
Araş Gör. Onur DÖNMEZ<br />
Araş. Gör. Muhittin ŞAHİN<br />
Yazışma Adresi<br />
<strong>Ege</strong> <strong>Üniversitesi</strong> <strong>Eğitim</strong> <strong>Fakültesi</strong>, 35040 Bornova-İZMİR<br />
Tel: (0232) 3733575 Fax: (0232) 3734713<br />
İnternet Sayfası: http://egitim.ege.edu.tr/efdergi<br />
eposta: ege.egitim.dergisi@gmail.com<br />
ISSN 1307-4474
<strong>EGE</strong> <strong>EĞİTİM</strong> <strong>DERGİSİ</strong><br />
<strong>Ege</strong> Journal of Education<br />
HAKEM KURULU<br />
Prof. Dr. Adnan Kulaksızoğlu (Marmara Üni.)<br />
Prof. Dr. Ahmet Duman (Muğla Üni.)<br />
Prof. Dr. Ali Yıldırım (ODTÜ)<br />
Prof. Dr. Ata Tezbaşaran (Mersin Üni.)<br />
Prof. Dr. Emine Nilgün Metin (Hacettepe Üni.)<br />
Prof. Dr. Esmahan Ağaoğlu (Anadolu Üni.)<br />
Prof. Dr. Gülten Ülgen (Hacettepe Üni.)<br />
Prof. Dr. Meral Aksu (ODTÜ)<br />
Prof. Dr. Mualla Bilgin Aksu (Akdeniz Üni.)<br />
Prof. Dr. Mustafa Sağlam (Anadolu Üni.)<br />
Prof. Dr. Mübeccel Gönen (Hacettepe Üni.)<br />
Prof. Dr. Müfit Gömleksiz (Adnan Mend. Üni.)<br />
Prof. Dr. Münevver Yalçınkaya (<strong>Ege</strong> Üni.)<br />
Prof. Dr. Özcan Demirel (Hacettepe Üni)<br />
Prof. Dr. Süleyman Doğan (<strong>Ege</strong> Üni.)<br />
Prof. Dr. Tanju Gürkan (Ankara Üni.)<br />
Doç. Dr. Alim Kaya (İnönü Üni.)<br />
Doç. Dr. Arif Altun (Hacettepe Üni.)<br />
Doç. Dr. Aysun Umay (Hacettepe Üni)<br />
Doç. Dr. Ayşe Sibel Türküm (Anadolu Üni.)<br />
Doç. Dr. Ceren Tekkaya (ODTÜ)<br />
Doç. Dr. Çağlayan Dinçer (Ankara Üni.)<br />
Doç. Dr. Nükhet Çıkrıkçı Demirtaşlı (Ankara Üni.)<br />
Doç. Dr. Sinan Olkun (Ankara Üni.)<br />
Doç. Dr. Soner Yıldırım (ODTÜ)<br />
Yrd. Doç. Dr. Arzu Arıkan (Anadolu Üni.)<br />
Yrd. Doç. Dr. Asım Çivitci (Pamukkale Üni.)<br />
Yrd. Doç. Dr. Berna Gücüm (Hacettepe Üni.)<br />
Yrd. Doç. Dr. Berrin Burgaz (Hacettepe Üni.)<br />
Yrd. Doç. Dr. Bünyamin Yurdakul (<strong>Ege</strong> Üni)<br />
Yrd. Doç. Dr. Fatoş Silman (Yakın Doğu Üni.)<br />
Yrd. Doç.Dr. Günseli Girgin (Dokuz Eylül Üni)<br />
Yrd. Doç. Dr. Hülya Kelecioğlu (Hacettepe Üni.)<br />
Yrd. Doç. Dr. İkram Çınar (İnönü Üni.)<br />
Yrd. Doç. Dr. Nilay Bümen (<strong>Ege</strong> Üni.)<br />
Yrd. Doç. Dr. Şakire Anlıak (<strong>Ege</strong>. Üni)<br />
Yrd. Doç. Dr. Uğur Altunay (Dokuz Eylül Üni)<br />
Yrd. Doç. Dr. Yelda Bektaş (<strong>Ege</strong> Üni.)<br />
Yrd. Doç. Dr. Yılmaz Tonbul (<strong>Ege</strong> Üni.)<br />
Dr. Gürcü Koç (Gazi Üni.)<br />
Dr. Halil Yurdugül (Hacettepe Üni.)<br />
Dr. İsmail Zencirci (Balıkesir Üni.)<br />
Dr. Nuri Doğan (Hacettepe Üni.)<br />
Dr. Oylum Akkuş Çıkla (Hacettepe Üni.)
<strong>EGE</strong> <strong>EĞİTİM</strong> <strong>DERGİSİ</strong><br />
<strong>Ege</strong> Journal of Education<br />
İÇİNDEKİLER<br />
Öğretmen Adaylarının Ekolojik Ayak İzlerinin Hesaplanması ve<br />
Değerlendirilmesi<br />
Özgül KELEŞ, Naim UZUN, Sibel ÖZSOY _____________________________________ 1-14<br />
Fen ve Teknoloji Dersinde Kullanılan Farklı Deney Tekniklerinin Öğrencilerin<br />
Bilimsel Süreç Becerilerine Etkileri<br />
Bülent AYDOĞDU, Ömer ERGİN ___________________________________________ 15-36<br />
Buharlaşma ve Kaynama Konularındaki Kavram Yanılgılarının Önlenmesinde<br />
Analoji Yönteminin Etkisi<br />
Gülten ŞENDUR , Mustafa TOPRAK, Esin ŞAHİN PEKMEZ ________________________ 37-58<br />
İlköğretim Birinci Kademede <strong>Eğitim</strong>de Motivasyon Ölçeğinin Türkçeye<br />
Uyarlanması<br />
Ahmet KARA __________________________________________________________ 59-78<br />
Göz Hareketleriyle Duyarsızlaştırma ve Yeniden İşleme: Yaklaşımın Etkililiği ve<br />
Bugünkü Durumu<br />
Serkan DENİZLİ ________________________________________________________ 79-92<br />
İki Farklı Öfke Ölçeğinin Çocuk ve Ergenler İçin Psikometrik Özelliklerinin<br />
İncelenmesi<br />
Serap TEKİNSAV SÜTÇÜ, Arzu AYDIN ______________________________________ 93-108<br />
Rol Yapma ve Drama Etkinlikleriyle Yabancılara Türkçe Öğretiminde<br />
Motivasyonun Sağlanması<br />
Mustafa ARSLAN, Aynur GÜRSOY ________________________________________ 109-124<br />
Özel <strong>Eğitim</strong> Öğretmenlerinin Bilgisayar Tutumlarının İncelenmesi<br />
Tarık KIŞLA __________________________________________________________ 128-154<br />
BÖTE Öğrencilerindeki Yaratıcılık Ve Problem Çözme Becerilerinin<br />
Karşılaştırılması<br />
Mustafa Murat İNCEOĞLU, Aytek KOŞAR __________________________________ 155-173
<strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2: 1–14*<br />
Öğretmen Adaylarının Ekolojik Ayak İzlerinin<br />
Hesaplanması ve Değerlendirilmesi**<br />
Özgül KELEŞ 1 , Naim UZUN 2 , Sibel ÖZSOY 3<br />
Öz<br />
Bu çalışmanın amacı, öğretmen adaylarının ekolojik ayak izlerinin hesaplanması ve<br />
değerlendirilmesidir. Araştırma, <strong>2008</strong>-2009 eğitim-öğretim yılında, Aksaray<br />
<strong>Üniversitesi</strong> <strong>Eğitim</strong> <strong>Fakültesi</strong> İlköğretim Bölümü Sosyal Bilgiler, Fen Bilgisi ve Sınıf<br />
Öğretmenliği Anabilim Dallarında öğrenim gören birinci sınıf toplam 81 öğretmen<br />
adayına uygulanmıştır. Araştırmada veri toplama aracı olarak web-tabanlı “Ekolojik<br />
Ayak İzi Hesaplama Anketi” kullanılmıştır. İstatistiksel veri analizinde, ortalama,<br />
standart sapma gibi betimsel istatistiklerin yanında ikili karşılaştırmalarda bağımsız<br />
gruplar için t-testi kullanılmıştır. Öğretmen adaylarının ekolojik ayak izi değerlerinin<br />
dünya ortalamasının üzerinde olduğu, ekolojik ayak izine en büyük etkiyi gıda<br />
bileşeninin yaptığını ve ekolojik ayak izi değerinin cinsiyete göre farklılık göstermediği<br />
tespit edilmiştir. Araştırma sonunda ekolojik ayak izi hesaplamalarının geniş<br />
örneklemler ve farklı değişkenler üzerinde uygulanması önerilmektedir.<br />
Anahtar kelimeler: Ekolojik ayak izi, öğretmen adayları, sürdürülebilir yaşam, çevre<br />
eğitimi<br />
* 24 Haziran 2011 tarihinde elektronik olarak yayımlanmıştır.<br />
**Bu çalışmanın bir bölümü 18. Ulusal <strong>Eğitim</strong> Bilimleri Kurultayı’nda sözlü bildiri olarak<br />
sunulmuştur<br />
¹Yrd. Doç. Dr, Aksaray <strong>Üniversitesi</strong>, <strong>Eğitim</strong> <strong>Fakültesi</strong>, İlköğretim Bölümü, Aksaray/TÜRKİYE,<br />
ozgulkeles@gmail.com<br />
²Yrd. Doç. Dr, Aksaray <strong>Üniversitesi</strong>, <strong>Eğitim</strong> <strong>Fakültesi</strong>, İlköğretim Bölümü, Aksaray/TÜRKİYE,<br />
naimuzuns@yahoo.com<br />
³Arş. Gör. Aksaray <strong>Üniversitesi</strong>, <strong>Eğitim</strong> <strong>Fakültesi</strong>, İlköğretim Bölümü, Aksaray/TÜRKİYE,<br />
ozsoy.sibel@gmail.com
<strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2: 1–14<br />
Measuring and Evaluating Pre-Service Teachers’<br />
Ecological Footprints<br />
Abstract<br />
The purpose of this study is to calculate and evaluate the ecological footprints of preservice<br />
teachers from the departments of elementary education. The present study was<br />
carried out with 81 first-year pre-service teachers from the departments of elementary<br />
school science education, social sciences education and primary school education at the<br />
Education Faculty of Aksaray University in <strong>2008</strong>-2009 academic year. As a data<br />
collection tool, “Ecological Footprint Measurement Questionnaire” was used. For the<br />
analysis of the data, besides the descriptive statistics such as means and standard<br />
deviations, inferential statistics such as independent samples t-test was used for the<br />
comparison of ecological footprints of males and females. It was found that the ecological<br />
footprint of the pre-service teachers is over the global average, the most important<br />
contribution to the footprint comes from the food component and the ecological footprint<br />
does not vary depending on the gender. At the end of the study, some suggestions were<br />
made to apply ecological footprint measurements on larger samples and with different<br />
variable.<br />
Key words: Ecological footprint, pre-service teachers, sustainable living,<br />
environmental education
Öğretmen Adaylarının Ekolojik Ayak İzlerinin Hesaplanması ve Değerlendirilmesi * 4<br />
GİRİŞ<br />
Zamanımızın en önemli problemi sürdürülebilirliktir. Gündem 21’in birinci<br />
prensibinde insanın sürdürülebilir kalkınmanın esas unsuru olduğu ve doğayla<br />
uyum içinde olan sağlıklı ve üretken bir yaşam sürdürmesi gerektiği ifade<br />
edilmiştir (Doğan, 1997). Gündem 21’in 36.’ı bölümünde ise, sürdürülebilir<br />
gelişmeyle tutarlı eğitimin, çevresel bilincin, değer yargılarının, tutum ve<br />
davranışların geliştirilmesinde insanın çok önemli bir rolü olduğu<br />
vurgulanmaktadır (Agenda 21, 1992). Bu doğrultuda verilen örgün ve yaygın<br />
eğitimin insanlara sürdürülebilir gelişmeye ilişkin kaygılarını<br />
değerlendirebilme kapasitesi kazanmaları için davranışlarını değiştirmede<br />
kaçınılmaz olduğu vurgulanmıştır. Öğretmenlerin her birinin sürdürülebilir<br />
gelişme için gerekli olan değer yargılarının ve yaşam biçimlerinin<br />
değiştirilmesinde potansiyel olarak önemli bir temsilci olduğu, bu potansiyeli<br />
kullanmak için yenilikçi öğretmen eğitiminin şart olduğu ve eğitim<br />
fakültelerinin bu değişimi gerçekleştirme potansiyeline sahip olduğu<br />
belirtilmiştir (UNESCO, 2002).<br />
Sürdürülebilir yaşamla birlikte gündeme gelen bir kavram da ekolojik ayak<br />
izi olmuştur. Yaşamımızı sürdürürken hayatımızın sonuna kadar kaynak<br />
tüketmekte ve atık üretmekteyiz. Tüketilen her bir madde ve üretilen her bir<br />
atık belli bir miktar verimli toprak ve su gerektirmektedir. Tükettiğimiz<br />
kaynakların üretimini sağlamak ve oluşturduğumuz atıkların absorbe edilmesi<br />
için gereken verimli toprak ve su alanı ekolojik ayak izi olarak ifade<br />
edilmektedir. (Schaller, 1999). Bir başka ifadeyle ekolojik ayak izi, belirli bir<br />
yaşam kalitesi ve tüketim alışkanlıklarına sahip insanın veya ekolojik<br />
topluluğun gereksinim duyduğu kaynakların üretildiği ve ortaya çıkan<br />
atıkların da zararsız hâle dönüştürüldüğü, sınırları belli ekolojik yönden<br />
üretken bir alan (sulanabilir arazi, ormanlık, otlak, deniz) ve karbondioksitin<br />
emildiği alan şeklinde de tanımlanabilir (Marin, 2004).<br />
Ekolojik ayak izi, besin elde etmek, kaynak üretmek, enerji üretmek, atıkları<br />
yok etmek ve fotosentez yoluyla fosil yakıtların neden olduğu karbondioksiti<br />
tekrar absorbe etmek için gereken yeryüzünün yüzölçümünü belirlemektedir.<br />
Ekolojik bilanço temel insani ihtiyaçlara (besin, madde ve enerji üretilmesi<br />
(talep), atıkların absorbe edilmesi (arz) gibi) bakılarak hesaplanmaktadır.<br />
Ekolojik ayak izi hesabı için doğanın temel ekosistem kategorileri; deniz alanı,<br />
ekilebilir alan, kırsal alan, CO 2 girdi-çıktısının absorbe edilmesi için gerekli olan<br />
ormanlık alan ve inşaat alanı şeklindedir (Wilson & Anielski, 2005).
5 <strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2: 1–14<br />
“Ekolojik ayak izi” kavramı, birey ve toplumların doğaya olan etkilerinin<br />
sezgisel bir ölçüsüdür. Bu bize dünyada insan tüketimi motiflerinin etkisini<br />
görmemize yarayan basit ve zarif bir hesaplama aracı sağlamaktadır. Belirli bir<br />
bölgedeki bireylerin, hane halkının, kentlerin, ülkelerin ekolojik ayak izleri<br />
ölçülebilir (Schaller, 1999).<br />
Ekolojik ayak izi analizi “Hayat kalitemi geliştirirken dünyanın kapasitesi<br />
içinde daha sürdürülebilir bir hayat tarzı için bugün ne yapabilirim”sorusunu<br />
kendi kendimize yönelterek yaşantımızı sorgulamamıza yol açan bir “ekolojik<br />
gerçekler kontrol listesi” sağlar (Wilson & Anielski, 2005).<br />
Sürdürülebilir yaşam göstergelerinden birisi olan ekolojik ayak izi dünya<br />
üzerinde bıraktığımız olumsuz etkileri sayısal olarak ifade ettiği için çevreye<br />
yönelik tutum ve davranışlarımızı olumlu yönde değiştirebilmemizde didaktik<br />
olarak sahip olduğumuz bilgilerden daha etkili bir eğitim aracıdır. Bu aracı<br />
eğitimde etkili bir şekilde kullanabilmek için ilk önce eğitim sürecinin en<br />
önemli unsurlarından biri olan öğretmen adaylarının, bu kavram hakkında<br />
ayrıntılı bilgi sahibi olmaları ve kendi ekolojik ayak izlerinin büyüklüğünü<br />
hesaplayabilmeleri gerekmektedir.<br />
Ryu (2005), çalışmasında Teksas eyaletinin, Dallas bölgesinde canlı<br />
çeşitlerinin kişi başı ekolojik ayak izini oluşturan faktörleri belirlemiştir. Bu<br />
araştırma da katılımcıların ekolojik ayak izi bireysel yiyecek, ulaşım, barınma<br />
ve mal/hizmet tüketimine ilişkin 16 sorudan oluşan ekolojik ayak izi anketinin<br />
kullanımı ile belirlenmiştir. Meyer (2004), çalışmasında ekolojik ayak izini<br />
eğitim aracı olarak kullanarak çevre yönetimi ve su koruma konularında ulusal<br />
diploma almak için öğrenim gören bireyleri desteklemeyi amaçlamıştır.<br />
Türkiye’de ekolojik ayak izi kavramı 9. Kalkınma Planı ile devlet<br />
kurumlarının raporlarına girmiş durumdadır. Milli <strong>Eğitim</strong> Bakanlığı Talim<br />
Terbiye Kurulu Başkanlığı tarafından yenilenen Ortaöğretim 9. Sınıf Biyoloji<br />
Dersi Öğretim Programının “Bilinçli Birey-Yaşanabilir Çevre” isimli 3.<br />
ünitesinin “1.3. Birey olarak güncel çevre sorunlarının ortaya çıkmasındaki<br />
rolünü sorgular (BAS 1, 3, 4; BTTÇ 28, 31; İTD 20).” isimli kazanımıyla ilgili<br />
açıklamalar bölümünde “[!] 1.3. Ekolojik ayak izi ve karbon ayak izi<br />
vurgulanır.” şeklindeki uyarı ile ekolojik ayak izi kavramına ilk kez müfredat<br />
programımızda yer verilmiştir (TTKB, 2007). Keleş (2007), fen ve teknoloji dersi<br />
öğretmen adaylarına sürdürülebilir yaşam konusunda eğitimler düzenleyerek,<br />
onların ekolojik ayak izlerini hesaplamış ve ekolojik ayak izlerini azaltma<br />
konusundaki görüşlerine yer verdiği araştırması ile ekolojik ayak izi konusu ile
Öğretmen Adaylarının Ekolojik Ayak İzlerinin Hesaplanması ve Değerlendirilmesi * 6<br />
ilgili eğitim alanındaki ilk doktora tezi ile literatüre katkı sağlamıştır. Akıllı,<br />
Kemahlı, Okudan ve Polat (<strong>2008</strong>), yaptıkları çalışmada Akdeniz <strong>Üniversitesi</strong><br />
İktisadi İdari Bilimler <strong>Fakültesi</strong>’ndeki öğrenci ve çalışanların bireysel ekolojik<br />
ayak izlerini hesaplayarak, ekolojik ayak izi ile meslek, gelir düzeyi, yaş ve<br />
cinsiyet arasındaki ilişkileri araştırmışlardır. Ayrıca Yeşil Kutu Çevre <strong>Eğitim</strong>i<br />
Projesi (2007), kapsamında hazırlanan öğretmen kılavuz kitabı içerisinde de<br />
ekolojik ayak izi kavramına yer verilmiştir.<br />
Literatür incelendiğinde ekolojik ayak izinin yurt dışında sürdürülebilir<br />
yaşama yönelik bilgi, tutum ve davranışların geliştirilmesinde (Ryu & Brody,<br />
2006; Wada, Izumi & Mashiba, 2007), okulların ve bireylerin sürdürülebilir<br />
olmayan yaşam tarzlarının tespit edilmesinde (Dawe, Vetter & Martin, 2004;<br />
Janis, 2007), öğrencilerin tüketim alışkanlıklarının küresel ve bölgesel etkilerinin<br />
farkına varmalarını sağlamada etkili bir araç olduğunu gösteren birçok çalışma<br />
yapılmıştır. Ulusal boyutta sürdürülebilir yaşam için eğitim ve ekolojik ayak izi<br />
hesaplamalarını içeren (Keleş, 2007; Akıllı ve ark., <strong>2008</strong>; Erdoğan & Tuncer,<br />
2009) çok az sayıda araştırmanın olduğu dikkat çekmektedir.<br />
Öğretmenler ekolojik bilincin yaygınlaştırılmasında ve sürdürülebilir yaşam<br />
ilkelerinin öğrencilerin davranışlarına dönüştürülmesinde etkili bir role<br />
sahiptir. Bu rolü gerçekleştirebilmek için geleceğin öğretmenleri olacak<br />
öğrencilerin doğa üzerinde bıraktıkları olumsuz etkilerin sayısal değerleri<br />
konusunda fikir sahibi olmaları gerekmektedir. Ekolojik ayak izi çevresel<br />
problemler konusunda dünya üzerindeki etkimiz konusunda sayısal veriler<br />
sunarak çevre üzerindeki olumsuz etkilerimizi belirlememize fırsat<br />
sağlamaktadır. Bu çalışmada yüksek öğrenimin toplumun bilgi, beceri ve<br />
değerlerinin oluşturulmasında ve yagınlaştırılmasında oynadığı kritik rol<br />
düşünülerek, gelecekte sürüdürülebilir gelecek vizyonu geliştirebilmek için ilk<br />
önce öğretmen adaylarının ekolojik ayak izlerinin hesaplanarak doğa üzerinde<br />
bıraktıkları olumsuz etkilerin değerini ortaya koymak amaçlanmıştır. Bu<br />
araştırma kapsamında aşağıda belirtilen soruların cevapları aranmıştır.<br />
a) Öğretmen adaylarının ekolojik ayak izi değerleri nasıldır<br />
b) Öğretmen adaylarının ekolojik ayak izi bileşenlerinin değerleri nasıldır<br />
c) Öğretmen adaylarının ekolojik ayak izi ve bileşenlerinin değerleri<br />
cinsiyete bağlı olarak farklılık göstermekte midir
7 <strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2: 1–14<br />
YÖNTEM<br />
Bu çalışma Aksaray <strong>Üniversitesi</strong> <strong>Eğitim</strong> <strong>Fakültesi</strong> İlköğretim Bölümü’nde<br />
öğrenim gören toplam 81 öğretmen adayı (Sınıf Öğretmenliği, Fen Bilgisi<br />
Öğretmenliği ve Sosyal Bilgiler Öğretmenliği) üzerinde yürütülmüştür.<br />
Araştırmada öğretmen adaylarının ekolojik ayak izlerini hesaplamak amacıyla<br />
web tabanlı bireysel “Ekolojik ayak izi hesaplama anketi” kullanılmıştır. Anket<br />
iki bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde öğretmen adaylarının yaşları,<br />
yaşadıkları yerin büyüklüğü, yaşadıkları yerin hava durumunun en çok<br />
benzediği il ve cinsiyetlerine yönelik beş soru yer almaktadır. Anketin ikinci<br />
bölümünde ise, ekolojik ayak izinin bileşenlerine göre hazırlanmış, gıda (2<br />
soru), mal ve hizmetler (1 soru), barınak (4 soru) ve ulaşım (9 soru)<br />
kategorilerinde toplam 16 soru yer almaktadır.<br />
Ekolojik ayak izinin hesaplanması ayrı bir uzmanlık alanıdır. Web-tabanlı<br />
olarak ekolojik ayak izi hesabının yapılabildiği birçok internet sitesi<br />
bulunmaktadır. Küresel ölçekte bireylerin ekolojik ayak izlerini ölçmeye uygun<br />
olması, bir çok bilim insanınca ekolojik ayak izi konusunda başvurulan temel<br />
kaynaklardan birinin “Küresel Ayak İzi Ağı”nın çalışmaları olması ve<br />
hesaplama aracının geliştirilme sürecinde ekolojik ayak izi kavramını ortaya<br />
çıkaran bilim adamlarından Mathis Wackernagel’ın yer almasından dolayı<br />
Earth Day Network tarafından hazırlanan bu hesaplama aracı güvenilir bir<br />
hesaplama aracı olduğu için bu çalışmada tercih edilmiştir (Meyer, 2004; Ryu,<br />
2005; Kitzes & Galli, 2007).<br />
Web tabanlı ekolojik ayak izi hesaplama anketi,<br />
(http://www.earthday.net/footprint/index.asp) web sayfasını ziyaret eden<br />
herkesin yapabileceği soruları içermektedir. Bireysel bazda ekolojik ayak izi<br />
ölçümünü yapan bu hesaplama aracı, tamamen bireyin tüketimini absorbe<br />
edecek biyolojik üretken alana dayandırılmakta, hesaplamada ülkenin biyolojik<br />
üretken alan miktarı, iklim koşulları, nüfusu, farklı tüketim kategorilerini<br />
dikkate almaktadır. Ankete verilen tüm cevaplar Internet ağı üzerindeki soru<br />
formuna tek tek işaretlenmiş ve her bireyin konut, yiyecek, ulaşım, atık ayak<br />
izleri ve bireylerin sürdürdükleri tüketim biçimleriyle kaç gezegen gerektiği,<br />
programın kendi otomatik hesaplamasına dayalı olarak elde edilmiştir. Toplam<br />
ayak izi ve bireysel ayak izi büyüklükleri küresel hektar cinsinden<br />
gösterilmiştir.<br />
Çalışmanın istatistiksel analizlerinde Statistical Package for Social Sciences<br />
(SPSS) kullanılmıştır. Elde edilen verilerin analizi için betimsel istatistikler ve<br />
ikili karşılaştırmalarda bağımsız gruplar için t-testi kullanılmıştır.
Öğretmen Adaylarının Ekolojik Ayak İzlerinin Hesaplanması ve Değerlendirilmesi * 8<br />
BULGULAR VE YORUMLAR<br />
Bu bölümde, örneklem grubuna alınan öğrencilerin ekolojik ayak izine ilişkin<br />
betimsel istatistikleri verilmiş, ardından öğretmen adaylarının ekolojik ayak izi<br />
ortalamalarının ve bileşenlerinin cinsiyete bağlı olarak farklılık gösterip<br />
göstermediği test edilmiş ve yorumlarla aşağıda sunulmuştur.<br />
Tablo 1. Öğrencilerin Ekolojik Ayak İzine İlişkin Betimsel İstatistikler<br />
Ekolojik Ayak<br />
İzi İstatistikleri<br />
X SS Varyans Min. Max. Ranj<br />
Çarpıklık Katsayısı<br />
Standart<br />
İstatistik Hata<br />
Basıklık Katsayısı<br />
Standart<br />
İstatistik Hata<br />
4.04 .980 .961 2.10 7.50 5.40 .720 .267 1.113 .529<br />
Tablo 1’de görüldüğü gibi, öğrencilerin ekolojik ayak izi ortalaması X =4.04<br />
küresel hektar değerinde bulunmuştur. Öğretmen adaylarının ekolojik ayak izi<br />
ortalaması Türkiye’nin ekolojik ayak izinden (Living Planet Report, <strong>2008</strong>)<br />
verilerine göre yaklaşık kişi başı toplam 2.7 küresel hektardır.) 1.34 hektar daha<br />
fazladır. Dünyada kişi başına ortalama küresel ayak izi, 2.7 hektar iken bu<br />
araştırmaya katılan öğretmen adaylarının ekolojik ayak izi kişi başı 1.34 küresel<br />
hektar daha fazla çıkmıştır. Bu durum araştırmaya katılan öğretmen<br />
adaylarının yaşam tarzlarını bu şekilde sürdürmeye devam ettirdikleri takdirde<br />
yaşamak için yaklaşık iki Dünya’ya daha ihtiyaç duyacaklarını göstermektedir.<br />
Öğretmen adaylarının ekolojik ayak izi bileşenlerine ait değerler Tablo 2’de<br />
gösterilmiştir.<br />
Tablo 2. Öğrencilerin Ekolojik Ayak İzinin Bileşenlerine İlişkin Betimsel<br />
İstatistikler<br />
X SS Varyans Min. Max. Ranj<br />
Çarpıklık Katsayısı<br />
Standart<br />
İstatistik Hata<br />
Basıklık Katsayısı<br />
Standart<br />
İstatistik Hata<br />
Gıda 1.74 .381 .146 1.00 3.00 2.00 .580 .267 .538 .529<br />
Ulaşım .18 .218 .048 .00 1.20 1.20 2.783 .267 8.879 .529<br />
Barınak 1.07 .439 .193 .40 2.70 2.30 1.181 .267 1.618 .529<br />
Mal ve<br />
Hizmet<br />
1.08 .445 .198 .30 2.70 2.40 .957 .267 1.332 .529<br />
Ekolojik ayak izinin bileşenleri dikkate alındığında, gıda bileşeninin 1.74,<br />
ulaşım 0.18, barınak bileşeninin 1.07, mal ve hizmet bileşeninin ortalaması ise<br />
1.08 olarak hesaplanmıştır (Tablo 2). Öğretmen adaylarının ekolojik ayak izine
9 <strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2: 1–14<br />
etkiyi, en çok gıda en az ulaşım alanı yapmaktadır. Araştırmaya katılan<br />
öğretmen adaylarının büyük bir çoğunluğu yurtta kalmaları sebebiyle daha çok<br />
işlenmiş, hayvansal, hazır ve dondurulmuş gıdaları tercih etmektedir. Bu tür<br />
beslenme alışkanlıkları gıda alanında ekolojik ayak izini artırdığı için en büyük<br />
ayak izi, gıda tüketimi alanında oluşmuştur. Bu bulgular, öğretmen adaylarının<br />
yaşam tarzlarında özellikle gıda tüketimi alanındaki ekolojik ayak izlerini<br />
azaltmak amacıyla, hazır ve dondurulmuş besin tüketimini azaltma, besin<br />
değeri yüksek, işlenmemiş ve yerel gıdaları tercih etme gibi olumlu yönde<br />
değişiklikler yapmaları gerektiğine işaret etmektedir.<br />
Sözkonusu analizlerin yanında, bireylerin ekolojik ayak izi verileri cinsiyete<br />
bağlı olarak değerlendirilmiştir. Öncelikle karşılaştırmalar genel olarak,<br />
ardından bileşenler bazında ele alınmıştır.<br />
Tablo 3. Cinsiyete Göre Öğrencilerin Ekolojik Ayak İzi Ortalamaları Arasındaki<br />
Farklılığın Anlamlılığına İlişkin t-testi Sonuçları<br />
Ekolojik Ayak<br />
İzi İstatistikleri<br />
Cinsiyet N X SS Sd t p<br />
Kız 45 4.19 1.055 79 1.544 .127<br />
Erkek 36 3.86 .855<br />
Cinsiyete bağlı olarak yapılan değerlendirmede, kız öğrencilerin ekolojik<br />
ayak izi ortalamaları ( X =4.19), erkek öğrencilerin ortalamalarından ( X =3.86)<br />
yüksek düzeyde bulunmuştur. Yapılan t-testi sonucunda söz konusu<br />
ortalamalar arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlı bulunmamıştır<br />
(t (79)=1.544; p>.05) (Tablo 3).<br />
Tablo 4. Cinsiyete Göre Öğrencilerin “Gıda Bileşeni”nin Ortalamaları<br />
Arasındaki Farklılığın Anlamlılığına İlişkin t-testi Sonuçları<br />
Gıda Bileşeni<br />
İstatistikleri<br />
* p
Öğretmen Adaylarının Ekolojik Ayak İzlerinin Hesaplanması ve Değerlendirilmesi *<br />
10<br />
ortalamasından yüksek olduğu tespit edilmiştir. Gözlenen ortalama farkları t-<br />
testi sonucunda istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur (t (79)=2.757; p.05)<br />
(Tablo 5).<br />
Tablo 6. Cinsiyete Göre Öğrencilerin “Barınak Bileşeni”nin Ortalamaları<br />
Arasındaki Farklılığın Anlamlılığına İlişkin t-testi Sonuçları<br />
Barınak Bileşeni<br />
İstatistikleri<br />
Cinsiyet N X SS Sd t p<br />
Kız 45 1.11 .445 79 .927 .357<br />
Erkek 36 1.02 .431<br />
Tablo 6’dan da anlaşılabileceği gibi, cinsiyete göre yapılan analizde, kız<br />
öğrencilerin barınak bileşenine ait ekolojik ayak izi ortalaması ( X =1.11), erkek<br />
öğrencilerin ortalamasından ( X =1.02) daha yüksektir. İki ortalama arasında<br />
tespit edilen 0.09 puanlık farkın istatistiksel olarak anlamlı olmadığı<br />
saptanmıştır (t (79)=.927; p>.05).<br />
Tablo 7. Cinsiyete Göre Öğrencilerin “Mal ve Hizmet Bileşeni”nin Ortalamaları<br />
Arasındaki Farklılığın Anlamlılığına İlişkin t-testi Sonuçları<br />
Mal ve Hizmet<br />
Bileşeni İstatistikleri<br />
Cinsiye<br />
t N X SS Sd t p<br />
Kız 45 1.10 .485 79 .622 .536<br />
Erkek 36 1.04 .393
11 <strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2: 1–14<br />
Kız öğrencilerin mal ve hizmet bileşeni ekolojik ayak izi ortalaması X =1.10<br />
değerinde bulunmuş, erkek öğrencilerin ortalamasının ise X =1.04 değerinde<br />
olduğu saptanmıştır. Tablo 7’de de görüldüğü gibi sözkonusu ortalamalar<br />
arasında tespit edilen ortalama farklılıkları istatistiksel olarak anlamlı<br />
bulunmamıştır (t (79)=.622; p>.05).<br />
Cinsiyete bağlı olarak yapılan karşılaştırmalara göre, kız öğrencilerin gıda<br />
bileşeni kapsamında doğaya bıraktıkları yükün, erkek öğrencilerin bıraktıkları<br />
yükten daha çok olduğunu söylemek mümkündür. Ulaşım, barınak, mal ve<br />
hizmet bileşenlerine göre yapılan değerlendirmede ise, kız öğrencilerin<br />
ortalamaları her üç bileşen için yüksek olsa da, kız ve erkek öğrencilerin<br />
sözkonusu bileşenlere bağlı olarak hesaplanan ekolojik ayak izi değerleri<br />
birbirinden önemli ölçüde farklılık göstermemektedir. Genel olarak ekolojik<br />
ayak izi değerleri karşılaştırıldığında ise, kız ve erkek öğrencilerin doğa<br />
üzerinde bıraktıkları olumsuz etkilerin birbirinden önemli ölçüde farklılık<br />
göstermediği tespit edilmiştir.<br />
SONUÇ VE TARTIŞMA<br />
Öğretmen adaylarının ekolojik ayak izinin hesaplanmasını temel alan bu<br />
çalışmada, bireylerin ekolojik ayak izi ortalaması X =4.04 küresel hektar (gha)<br />
değerinde bulunmuş, söz konusu ortalamanın Türkiye’nin ekolojik ayak izi<br />
ortalamasından yaklaşık kişi başı toplam 1.34 küresel hektar fazla olduğu<br />
saptanmıştır. Ekolojik ayak izinin bileşenleri dikkate alındığında, gıda<br />
bileşeninin 1.74, ulaşım 0.18, barınak bileşeninin 1.07, mal ve hizmet bileşeninin<br />
ortalaması ise 1.08 gha olarak hesaplanmış, öğretmen adaylarının ekolojik ayak<br />
izine etkiyi, en çok gıdanın, en az ulaşım alanının yaptığı tespit edilmiştir.<br />
Keleş’in (2007), yaptığı araştırmada, fen ve teknoloji dersi öğretmen<br />
adaylarının ekolojik ayak izine ( X =3.91) etkiyi, en çok gıda ( X =1.70) alanın en<br />
az ise ulaşım ( X =0.17) alanın yaptığı tespit edilmiştir. Buna karşın barınak<br />
( X =1.01) ve mallar/hizmetler bileşenlerinin ise ( X =1.03) oldukça yakın<br />
düzeyde ekolojik ayak izi değerini etkilediği belirtilmiştir.<br />
Akıllı ve ark. (<strong>2008</strong>), Akdeniz İdari Bilimler <strong>Fakültesi</strong> öğrencileri ve<br />
çalışanları ile yaptıkları araştırmada fakültedeki bireylerin toplam ayak izi<br />
ortalaması 4.83 gha olarak tespit edilmiş ve bu değerin ülke ortalamasının<br />
oldukça üstünde olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Araştırma sonucunda, atık ayak
Öğretmen Adaylarının Ekolojik Ayak İzlerinin Hesaplanması ve Değerlendirilmesi *<br />
12<br />
izi 2.42 gha gibi yüksek bir oranla fakülte bireylerinin toplam ayak izini<br />
büyüten en büyük değişken olarak tespit edilmiştir.<br />
Bu araştırmada cinsiyete bağlı olarak yapılan değerlendirmede, kız<br />
öğrencilerin ekolojik ayak izi ortalamalarının ( X =4.19), erkek öğrencilerin<br />
ortalamalarına kıyasla ( X =3.86) yüksek olduğu saptanmış, söz konusu<br />
ortalama farkının istatistiksel olarak anlamlı bulunmadığı tespit edilmiştir<br />
(t (79)=1.544; p>.05). Diğer yandan, ekolojik ayak izinin bileşenleri dikkate<br />
alınarak yapılan değerlendirmede, gıda bileşeni ortalamasının kız öğrencilerin<br />
lehine yüksek olduğu, kız öğrencilerin gıda bileşeni açısından erkeklere göre<br />
ekosisteme daha fazla yük getirdiği saptanmıştır (t (79)=2.757; p.05). Akıllı ve ark. (<strong>2008</strong>)’nın, cinsiyet ile ekolojik ayak izi arasındaki ilişkiyi<br />
araştırdıkları araştırma sonuçlarına göre; kadınların ayak izi toplamlarının<br />
ortalaması 4.46 gha; erkeklerin ise, 5.1 gha olarak tespit edilmiştir. Bu verilere<br />
göre cinsiyet bakımından ayak izleri arasında anlamlı bir farkın olmadığı<br />
görülse de erkeklerin ayak izinin kadınların ayak izinin biraz üzerinde olduğu<br />
tespit edilmiştir. Ülkemizdeki bireyler doğanın taşıma kapasitesinin üzerinde<br />
yaşam tarzına sahiptirler. Yaşamlarını sürdürürken, doğa üzerinde olumsuz<br />
etkiler bırakan tüketim tercihlerinde bulunmaktadırlar. Ekolojik ayak izi<br />
hesaplamalarıyla ulaşılmak istenen, tüketim alışkanlıklarımız ile doğanın<br />
biyolojik kapasitesini dengelemek ve ekolojik açığımızı sayısal verilerle<br />
nicelleştirerek ekolojik bilinç oluşturmak ve sürdürülebilirliği sağlamaktır.<br />
Yurt dışında ekolojik ayak izinin eğitsel bir araç olarak kullanıldığı araştırma<br />
sonuçları da bu çalışmanın sonuçlarını destekler niteliktedir. Meyer (2004),<br />
çalışmasında ekolojik ayak izini eğitim aracı olarak kullanarak çevre yönetimi<br />
ve su koruma konularında öğrenim gören bireylerle yaptığı çalışmasında çevre<br />
eğitimi aracı olarak kullanılan ekolojik ayak izi analizinin, araştırmaya katılan<br />
bireylerin sürdürülebilir yaşama yönelik farkındalıklarını olumlu yönde<br />
artırdığı, tutumlarını orta derecede olumlu yönde geliştirdiği ve sürdürülebilir<br />
yaşama yönelik sorumlu davranışlar kazanmalarında etkili olduğu sonucuna<br />
ulaşmıştır. Wada, Izumi & Mashiba (2007), Japonya’da vatandaşlara ekolojik<br />
ayak izlerini azaltmaları konusunda bilinç kazandırmak amacıyla yaptığı<br />
araştırmada web-tabanlı kişisel ekolojik ayak izi hesaplama aracı geliştirmiş ve<br />
ekolojik ayak izinin ekolojik sürdürülebilirliğinin sağlanmasına etkide bulunan<br />
etkili bir eğitim aracı olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Ryu ve Brody (2006),<br />
yaptıkları çalışmada sürdürülebilir kalkınma konusunda ekolojik ayak izi
13 <strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2: 1–14<br />
analizi kullanarak üniversite mezunlarına verilen disiplinler arası eğitimin<br />
öğrenmeyi, katılımcıların davranışlarını ve algılamalarını değiştirmeyi nasıl<br />
kolaylaştırdığını göstermiştir. Janis (2007), yaptığı araştırmada Ohio State<br />
<strong>Üniversitesi</strong>’nin enerji, ulaşım ve atık ayak izini yıllık kişi başına 8.66 küresel<br />
hektar olarak hesaplamıştır. Ancak ülkemizde bu alanda kapsamlı ve<br />
uygulamaya dönük bilimsel araştırma sayısı henüz yeterli değildir.<br />
Sürdürülebilir gelişme için gerekli değer yargıları ve yaşam tarzlarının<br />
geliştirilmesinde öğretmenlerin anahtar rol oynadıkları düşünüldüğünde<br />
ülkemizde de öğretmen adaylarına yönelik bu konularda eğitim verilmesi<br />
gerekmektedir. Öğretmen adaylarının ekolojik ayak izi kavramı konusunda<br />
farkındalıklarını artırmak amacıyla çevre eğitimi dersi içeriğinde sürdürülebilir<br />
yaşam, ekolojik ayak izi ve tüketim alışkanlıkları konularına yer verilmelidir.<br />
Ekolojik ayak izinin uygulanması ve değerlendirilmesi konusunda öğretmen<br />
adaylarına yönelik bilgilendirici seminer çalışmaları yapılmalıdır. Araştırma<br />
daha uzun süreçte geniş örneklemler üzerinde üniversitedeki tüm öğrenciler ve<br />
öğretim üyelerine uygulanabilir.
Öğretmen Adaylarının Ekolojik Ayak İzlerinin Hesaplanması ve Değerlendirilmesi *<br />
14<br />
KAYNAKÇA<br />
Agenda 21. (1992). Promoting Education, Public Awareness and Training, Chapter, 36.<br />
http://www.unep.org/Documents.Multilingual/Default.aspDocumentID=52&Arti<br />
cleID=49&l=en adresinden 10 Ağustos <strong>2008</strong> tarihinde alınmıştır.<br />
Akıllı, H., Kemahlı, F., Okudan, K., & Polat, F. (<strong>2008</strong>). Ekolojik Ayak İzinin Kavramsal<br />
İçeriği ve Akdeniz <strong>Üniversitesi</strong> İktisadi ve İdari Bilimler <strong>Fakültesi</strong>’nde Bireysel<br />
Ekolojik Ayak İzi Hesaplaması. Akdeniz İ.İ.B.F. Dergisi (15), 1-25.<br />
Dawe, F. M. G., Vetter, A. & Martin, S. (2004). An overview of ecological footprinting<br />
and other tools and their application to the development of sustainability process:<br />
Audit and methodology at Holme Lacy College, UK. International Journal of<br />
Sustainability in Higher Education, 5 (4), 340 –371.<br />
Doğan, M. (1997). Ulusal Çevre Eylem Planı: <strong>Eğitim</strong> ve Katılım. Devlet Planlama Teşkilatı,<br />
http:/ekutup.dpt.gov.tr/cevre/eylempla/doganm/egitim.html adresinden 20<br />
Haziran 2007 tarihinde alınmıştır.<br />
Erdoğan, M., & Tuncer, G. (2009). Evaluation of a course: “Education and awareness for<br />
sustainability”. International Journal of Environmental & Science Education, 4(2), 133-146.<br />
Janis, A. J. (2007). Quantifying the ecological footprint of the Ohio State University. Ph.D<br />
Thesis. The Ohio State University, Columbus.<br />
Keleş, Ö. (2007). Sürdürülebilir Yaşama Yönelik Çevre <strong>Eğitim</strong>i Aracı Olarak Ekolojik Ayak<br />
İzinin Uygulanması ve Değerlendirilmesi. Doktora Tezi, Gazi <strong>Üniversitesi</strong> <strong>Eğitim</strong><br />
Bilimleri Enstitüsü, Ankara.<br />
Kitzes, J. & Galli, A. (2007). A Research Agenda for Improving National Ecological<br />
Footprint Accounts, Ecological Footprint Conference, Cardiff, May 2007<br />
http://www.brass.cf.ac.uk/ uploads/fullpapers/Kitzes_et_al_M65.pdf<br />
Living Planet Report. (<strong>2008</strong>). The Ecological Footprint.<br />
http://assets.panda.org/downloads/ living_planet_report_<strong>2008</strong>.pdf adresinden 18<br />
Mayıs 2009 tarihinde alınmıştır.<br />
Marin, C. M. (2004). Sistem Yaklaşımıyla Ekosistemde Enerji ve Maddenin Dönüşümü ve<br />
Ekolojik Sorunlar. Çevre Sorunlarına Çağdaş Yaklaşımlar -Ekolojik, Ekonomik, Politik ve<br />
Yönetsel Perspektifler-. Marin, C. M. Ve Yıldırım, U. (Ed). İstanbul: Beta Basım A.Ş.<br />
Meyer, V. (2004). The ecological footprints as an enviromental education tool for knowledge,<br />
attitude and behaviour changes towards sustainable living. MS Thesis, University of South<br />
Africa, Africa.
15 <strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2: 1–14<br />
Ryu, H. C. (2005). Modeling the per Capita Ecological Footprint for Dallas County, Texas:<br />
Examining Demographic, Environmental Value, Land-Use, and Spatial İnfluences. Ph.D<br />
Thesis, Texas A&M University.<br />
Ryu, C. H. and Brody, S.D. (2006). Can higher education influence sustainable behavior<br />
Examining the impacts of a graduate course on sustainable development Using<br />
ecological footprint analysis. International Journal of Sustainability in Higher Education<br />
7(2): 158-175.<br />
Schaller, D. (1999). Our Footprints-They’re All Over the Place. Newsletter of the Utah<br />
Society for Enviromental Education, 9 (4).<br />
TTKB. (2007). Ortaöğretim 9. Sınıf Biyoloji Dersi Öğretim Programı.<br />
http://ttkb.meb.gov.tr/ogretmen/modules adresinden 23 Eylül <strong>2008</strong> tarihinde<br />
alınmıştır.<br />
UNESCO (2002). Education for Sustainability From Rio to Johannesburg: Lessons learnt<br />
from a Decade of Commitment.<br />
http://unesdoc.unesco.org/images/0012/001271/127100e.pdf adresinden 16 Ekim<br />
2007 tarihinde alınmıştır.<br />
Wada, Y., Izumi, K. and Mashiba, T. (2007). Development of a Web-based Personal<br />
Ecological Footprint Calculator for the Japanese. International Ecological Footprint<br />
Conference, 8-10 May. Cardiff.<br />
Wilson, J. & Anielski, M. (2005). Ecological Footprints of Canadian Municipalities and<br />
Regions. Ecological Footprinting. [Electronic Version]. Edmonton: Anielski<br />
Management Inc.<br />
Yeşil Kutu <strong>Eğitim</strong> Projesi. (2007). Öğretmen Kılavuz Kitabı. REC.
<strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2: 15-36<br />
Fen ve Teknoloji Dersinde Kullanılan Farklı Deney<br />
Tekniklerinin Öğrencilerin Bilimsel Süreç Becerilerine<br />
Etkileri<br />
Bülent AYDOĞDU *<br />
Ömer ERGĠN**<br />
Özet<br />
Bu çalışmanın amacı, fen ve teknoloji dersinde kullanılan araştırmaya dayalı ve<br />
açık uçlu deney tekniklerinin öğrencilerin bilimsel süreç becerilerine etkilerini<br />
incelemektir. Çalışmaya, İzmir ili Buca ilçesi Vali Rahmi Bey İlköğretim Okulunda açık<br />
uçlu deney tekniğinin uygulandığı 30 kişilik deney–1 grubu, araştırmaya dayalı deney<br />
tekniğinin kullanıldığı 31 kişilik deney–2 grubu ve fen ve teknoloji öğretim programının<br />
uygulandığı 30 kişilik kontrol grubu öğrencileri katılmıştır. Uygulama, yaklaşık 8 hafta<br />
boyunca “Kuvvet ve Hareket” ve “Yaşamımızdaki Elektrik” üniteleriyle<br />
gerçekleştirilmiştir. Çalışma öncesinde ve sonrasında, Kuvvet ve Hareket Ünitesine<br />
Yönelik Bilimsel Süreç Becerileri Ölçeği ve Yaşamımızdaki Elektrik Ünitesine Yönelik<br />
Bilimsel Süreç Becerileri Ölçeği üç çalışma grubuna da uygulanmıştır. Çalışma<br />
sonuçları, deney–1, deney–2 ve kontrol sınıfları arasında bilimsel süreç becerileri<br />
puanları açısından deney–1 ve deney–2 grubu lehine anlamlı farklılıkların olduğunu,<br />
deney–1 ve deney–2 grupları arasında ise anlamlı farklılıkların olmadığını göstermiştir.<br />
Anahtar Kelimeler: Fen Laboratuvarı, Açık Uçlu Deney Tekniği,<br />
Araştırmaya Dayalı Deney Tekniği, Bilimsel Süreç Becerileri.<br />
* Arş.Gör.Dr., Dokuz Eylül <strong>Üniversitesi</strong>, Buca <strong>Eğitim</strong> <strong>Fakültesi</strong>,bulent.aydogdu@deu.edu.tr<br />
** Prof. Dr., Dokuz Eylül <strong>Üniversitesi</strong>, Buca <strong>Eğitim</strong> <strong>Fakültesi</strong>,omer.ergin@deu.edu.tr
<strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2: 15-36<br />
The Effects of Open-Ended and Inquiry-Based Laboratory<br />
Techniques on Students’ Science Process Skills<br />
Abstract<br />
The purpose of the study is to determine the effects of open-ended and inquiry-based<br />
laboratory techniques on students’ science process skills. The study was conducted with<br />
30 students as experimental-1 group, 31 students as experimental-2 group and 30<br />
students as control group. The experimental-1 group received open-ended experiment<br />
technique and experimental-2 group received inquiry-based experiment technique while<br />
the control group received regular science education depending on the Science and<br />
Technology Curriculum (“Force and Motion” and “Electricity in Our Life” Units) over<br />
a period of 8 weeks. All groups were given science process skills towards “Force and<br />
Motion” and “Electricity in Our Life” Units scale. The results showed that there are<br />
significant differences among experimental-1, emperiment-2 and control group students<br />
with respect to their science process skills in favor of experimental-1 and experimental-2<br />
groups. On the other hand, there were no significant differences observed between<br />
experimental-1, experimental-2 groups.<br />
Key Words: Science Laboratory, Open-Ended Laboratory Experiment, Inquiry-Based<br />
Laboratory Techniques, Science Process Skills.
17 <strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2: 15-36<br />
GİRİŞ<br />
Laboratuvarlar fen eğitiminde merkezi role sahiptir. Fen eğitimcileri<br />
laboratuvar aktiviteleri sayesinde daha çok öğrenmenin gerçekleştiğini<br />
belirtmişlerdir (Hofstein ve Lunetta,1982). Çepni ve Ayvacı (2006a:159) hiçbir<br />
fen bilim dalının, deneylere yer vermeksizin tam olarak öğretilemeyeceğini<br />
belirtmişlerdir. Ancak, fen öğretmenlerinin hangi amaç için ne tür deneylerin<br />
uygun olduğuna karar verebilmeleri önemlidir (Ergin ve diğerleri, 2005:22). Bu<br />
nedenle, laboratuvarda kullanılan deney tekniği önemlidir. Geleneksel<br />
laboratuvarlar, beceri ve olguların takviyesinin yapılabildiği, verilerin<br />
doğruluğunun kanıtlandığı ancak yüksek düzey işlemlerin gerekli olmadığı<br />
“yemek tarifi türündeki” laboratuvar etkinlikleri olarak tanımlanır (Jackson,<br />
2004). Yemek tarifi türündeki deney tekniklerinin kullanımı öğrencilerin<br />
bilimsel süreç becerilerini kazanmalarına ve bilimsel bilginin<br />
yapılandırılmasına yardımcı olmamaktadır (Renner, 1986; Aktamış, 2007).<br />
Alouf ve Bentley (2003), öğretmenlerin genelde laboratuvarlarda reçete tipi<br />
deneyleri tercih ettiklerini bunun sebebi olarak da araştırmaya dayalı deney<br />
tekniğinin çok fazla zaman aldığını ya da öğrencilerin bu deney tekniğinin<br />
kullanıldığı laboratuvar ortamında fazla kuralsız davranmalarını sebep olarak<br />
gösterdiklerini belirtmişlerdir. Oysa öğrencilerin deneyi kendilerinin bizzat<br />
planlaması ve yapması, kazanması gereken beceriler düşünüldüğünde daha<br />
anlamlıdır (Ergin ve diğerleri, 2005:25). Bu nedenle, fen öğretiminde açık uçlu<br />
ve araştırmaya dayalı deneylerin kullanılması gerekmektedir. Araştırmaya<br />
dayalı fen laboratuvarlarının öğrencilerin bilimsel süreç becerilerini geliştirdiği<br />
ve bu beceriler sayesinde öğrencilerin kavramları ezberlemek yerine problem<br />
oluşturma ve çözme, eleştirel düşünme, karar verme ve meraklarını giderme<br />
olanağı verdiği bilinmektedir (Rehorek, 2004; Ergin ve diğerleri, 2005:29).<br />
1. Laboratuvarlarda Kullanılan Deney Teknikleri<br />
Fen eğitiminde laboratuvar çalışmaları, öğrencilerin anlamlı öğrenme<br />
gerçekleştirmelerinde önemli rollere sahiptir (Akdeniz ve diğerleri, 1999; Ergin<br />
ve diğerleri, 2005: 17). Laboratuvar öğretiminde, farklı deney teknikleri de<br />
önemlidir. Bu nedenle laboratuvarlarda birçok teknik kullanılmıştır. Bazı<br />
öğrenciler küçük ve büyük gruplarlar halinde gösteri deneyleri ve kapalı uçlu<br />
deneylerle meşgul olurken bazı öğrenciler de bireysel veya gruplar halinde açık<br />
uçlu-araştırmaya dayalı etkinliklerle meşgul olmuşlardır. Kısaca laboratuvarda<br />
kullanılan teknikler, yüksek derecede yapılandırılmış ve öğretmen merkezliden<br />
açık uçlu-araştırmaya dayalı etkinliklere doğru değişim göstermiştir (Hofstein<br />
ve Mamlok-Naaman, 2007: 105). Öğretim sürecinde, öğrencilere kazandırılacak<br />
davranışlar belirlenerek bu davranışları kazandıracak etkinliklerin planlanması<br />
aşamasında strateji seçimi çok önemlidir. Yöntem, teknik ve araç-gereç seçimi
Fen ve Teknoloji Dersinde Kullanılan Farklı Deney Tekniklerinin Öğrencilerin Bilimsel 18<br />
yani öğrenciye nasıl bir eğitim durumu planlanacağı, öncelikle stratejinin ne<br />
olduğuna bağlıdır (Yenice, 2005:148). Laboratuvar ortamında farklı değişkenler<br />
öğrencilerin öğrenmeleri üzerinde etkili olabilmektedir. Bu değişkenler<br />
arasında, öğrenme amaçları, öğretmen ve laboratuvar kılavuzları (sözlü, yazılı<br />
ya da elektronik) tarafından sağlanan öğretimin doğası, laboratuvar<br />
araştırmalarında kullanılacak uygun materyal ve malzeme; etkinliklerin doğası<br />
ve laboratuvar çalışmaları boyunca öğrenci-öğrenci ve öğretmen-öğrenci<br />
etkileşimi; öğrencilerin performansının nasıl değerlendirileceğiyle ilgili öğrenci<br />
ve öğretmenlerin algısı; öğretmenlerin hazırlığı, tutumu, bilgisi ve davranışları<br />
sayılabilir (Hofstein ve Mamlok-Naaman, 2007: 106).<br />
Herron 1971 (aktaran Dana, 2001) laboratuvar öğretimini açıklık<br />
düzeylerine göre dört gruba ayırarak sunmuştur (Tablo 1).<br />
Tablo 1, Laboratuvar öğretiminin açıklık düzeyleri<br />
Düzey Problem Yöntem ve Amaç Sonuç (Yanıtlar)<br />
0 Verilir Verilir Verilir<br />
1 Verilir Verilir Açık<br />
2 Verilir Açık Açık<br />
3 Açık Açık Açık<br />
Kaynak (Herron 1971, aktaran: Dana, 2001).<br />
Çalışma yaprakları açıklık düzeylerine göre ve Herron‟un sınıflandırması<br />
da göz önüne alınarak bir sayı doğrusu üzerinde aşağıdaki gibi gösterilebilir.<br />
Öğretmenler belirledikleri amaçlar doğrultusunda kapalı uçlu çalışma<br />
yapraklarından araştırmaya dayalı çalışma yapraklarına kadar faklı açıklık<br />
düzeylerinde (sayı doğrultusunda faklı düzeylerde) çalışma yaprakları<br />
hazırlayabilirler (Ergin ve diğerleri, 2005:67).<br />
Şekil 1<br />
Çalışma Yapraklarının Açıklık Düzeyleri (Ergin ve diğerleri, 2005:67)<br />
Şekil 1‟ de görüldüğü gibi, kapalı uçlu çalışma yaprakları 0. düzeye, tam<br />
açık uçlu çalışma yaprakları 2. düzeye ve araştırmaya dayalı çalışma yaprakları<br />
3. düzeye girmektedir (Ergin ve diğerleri, 2005:67).<br />
Herhangi bir laboratuvar aktivitesinin sonucu ya önceden bilinir ya da<br />
bilinmez. Yani herhangi bir laboratuvar aktivitesinde izlenen süreç ya<br />
öğrenciler tarafından tasarlanır ya da dış bir kaynak (Öğretmen, laboratuvar<br />
kılavuzu vb.) tarafından onlara sağlanır (Domin, 1999: 543). Tablo 1‟de<br />
belirtilen 0. düzeyde öğrencinin ne araştıracağı, nasıl araştıracağı ve yapacağı<br />
yorumlar öğretmen tarafından çalışma yaprağında belirtilir. Laboratuvarların
19 <strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2: 15-36<br />
açıklık düzeylerine göre şekillenen deney teknikleri, aşağıda ayrıntılı olarak<br />
verilmektedir.<br />
1.1. Kapalı Uçlu Deney Tekniği<br />
Kapalı uçlu deney tekniğine göre hazırlanan çalışma yaprakları, açıklık<br />
düzeylerine göre 0.düzeye girmektedirler (Ergin ve diğerleri, 2005:60). Kapalı<br />
uçlu deneyler, ispatlama mantığı ile tasarlanan deneylere verilen genel addır<br />
(Çepni ve Ayvacı, 2006a:165). Burada gerek bilgi gerekse yöntemlerin<br />
düzenlenmesi bakımından merkezde olan öğretmendir (Kaptan, 1999). Bu tip<br />
laboratuvarlar geleneksel laboratuvarlar olarak da tanımlanmaktadır.<br />
Geleneksel laboratuvarlar, beceri ve olguların takviyesinin yapılabildiği,<br />
verilerin doğruluğunun kanıtlandığı ancak yüksek düzey işlemlerin gerekli<br />
olmadığı “yemek tarifi türündeki” laboratuvar etkinlikleri olarak tanımlanır<br />
(Jackson, 2004). Geleneksel deneylerde, öğrenciler dikkatlerini deneyi tasarlama<br />
ve deneyden elde edilen verileri yorumlamaya yoğunlaştırmazlar (Tobin,<br />
Tippins ve Gallard, 1994, aktaran Domin, 1999:543). Çünkü öğrenciler bu<br />
teknikte nasıl bir sonuç çıkacağını tahmin edebildikleri için dikkatlerini doğru<br />
sonucu bulmaya yoğunlaştırırlar. Bu nedenle hem öğretmen hem de öğrenci<br />
beklenen sonucun farkındadır (Domin, 1999:543). Öğrenciler ulaştıkları<br />
sonuçları, ulaşmaları beklenen sonuçlarla karşılaştırarak değerlendirme<br />
yaparlar. Bu sonuçlar çakışana dek deneyi gerçekleştirirler (Çepni ve Ayvacı,<br />
2006a:165). Beklenen sonuç çıkmazsa veya doyurucu değilse hata kaynaklarının<br />
neler olduğu tartışılır. Tekrarlanarak daha iyi sonuçlar elde edilmeye çalışılır<br />
(Ergin ve diğerleri, 2005:61). Tüm bu sayılanlardan dolayı, bu laboratuvar<br />
öğretimi, tümevarımcı bir yaklaşımı benimsemektedir (Domin, 1999: 543).<br />
Ancak, kapalı uçlu deney tekniklerinin kullanımı öğrencilerin bilimsel süreç<br />
becerilerini kazanmalarına ve bilimsel bilginin yapılandırılmasına yardımcı<br />
olmamaktadır (Renner, 1986; Aktamış, 2007). Ayrıca geleneksel laboratuvarlar,<br />
öğrencilerin araştırma yapma becerilerini daha üst düzeylere taşıyamamaktadır<br />
(Wyatt, 2005). Ancak kapalı uçlu deneyler öğrencilere şu tür davranışları<br />
kazandırabilir (Çepni ve Ayvacı, 2006a:165);<br />
Kapalı uçlu deneylerde öğrencilerin laboratuvar araç-gereçlerini<br />
kullanma ve gerekli laboratuvar ortamında kavramı yaşayarak<br />
öğrenmeleri sağlanır.<br />
Öğrenciler teorik derste verilen bilgileri bizzat deneyerek doğrulanmış<br />
olurlar.<br />
Her öğrenci kendi algılama hızında çalışacağı için öğrenme daha kolay<br />
gerçekleşir.<br />
1.2. Yarı Açık Uçlu Deney Tekniği<br />
Yarı açık uçlu deney tekniğine göre hazırlanan çalışma yaprakları, açıklık<br />
düzeylerine göre 1. düzeye girmektedir. 1. düzeyde bazen problem ve yöntem<br />
öğrencilere sunulabilirken bazen de problem ile sonuç ve yorumların verilip
Fen ve Teknoloji Dersinde Kullanılan Farklı Deney Tekniklerinin Öğrencilerin Bilimsel 20<br />
amaç ve yöntemin verilmediği durumlarda söz konusu olabilir (Ergin ve<br />
diğerleri, 2005: 60). Daha sonra bu deney tekniğinde, deneyle ilgili kalan açık<br />
(eksik) bölümlerin öğrenciler tarafından tamamlanması beklenir (Yenice ve<br />
Aktamış, 2004).<br />
1.3. Tam Açık Uçlu Deney Tekniği<br />
Tam açık uçlu deney tekniğine göre hazırlanan çalışma yaprakları, açıklık<br />
düzeyine göre 2. düzeye girmektedir. Bu tarz deneyler öğrencinin keşfetme ve<br />
buluş yapmasına olanak verecek tutumla düzenlenir (Ergin ve diğerleri,<br />
2005:62). Bundan sonra deneyin aşamaları, deney düzeneğinin kurulması, elde<br />
edilen verilerin toplanması, yorumlanması ve ulaşılacak sonuçların bulunması<br />
tamamen öğrenciye bırakılır. Bu nedenle bu deney tekniğinde, öğrencilerin<br />
psikomotor becerilerinin gelişimi yanında düşünme, karar verme, verdiği<br />
kararlar doğrultusunda özgün uygulamalar yapabilme ve bulgular elde ederek<br />
sonuçlar çıkarabilme gibi davranışları da geliştirmesi beklenir (Çepni ve<br />
Ayvacı, 2006a:165).<br />
Açık uçlu deney tekniğinde, bir problemin birden çok çözümü olabilir bu<br />
nedenle öğrenciler, teorik ve pratik olarak çalışmak zorundadırlar (Domin,<br />
1999). Bu deney tekniğinde, deneyin amacı açık uçlu bir ifadeyle ya da soru<br />
(araştırma problemi) şeklinde verilebilir. Araç-gereç ve ilgili açıklamaların<br />
resim ve/veya yazılı halde verilmesi uygun olur (Ergin ve diğerleri, 2005:63).<br />
Açık uçlu deney tekniği, öğrencilerin fen bilimlerini yaparak, yaşayarak, ilk<br />
elden somut yaşantılar kazanarak öğrenmelerini sağlar (Kaptan, 1999:138).<br />
Yapılan çalışmalardan açık uçlu deneylerin, öğrencilere daha derin anlamalar<br />
sağladığı belirtilmektedir (Berg, Bergendahl, Lundberg ve Tibell, 2003). Bu<br />
teknikle öğrenci aktif ve tam öğrenme yöntemini uygulayarak öğrenir (Yenice,<br />
2005:153). Çepni ve Ayvacı (2006a:166), açık uçlu deneylerin etkili kullanımına<br />
yönelik aşağıdaki önerilerin dikkate alınması gerektiğini belirtmişlerdir.<br />
Bunlar şöyle sıralanmaktadır:<br />
Açık uçlu deneylerde öğrencilere bir problem (konu, kavram veya<br />
teorem) verilerek öğrencilerin deneyi kendisinin hazırlaması<br />
sağlanmalıdır.<br />
Öğrencilere daha önceden açıklanmış veya öğrenci tarafından<br />
bilinen konular bir deney konusu olarak verilmelidir.<br />
Öğrenciye sunulan problem, öğrenci seviyesine uygun, öğrencinin<br />
kolaylıkla anlayabileceği, net ifadelerle verilmiş olmalıdır.<br />
Öğrenci deney düzeneğini kurmayı, deneyde elde ettiği verileri<br />
toplamayı, topladığı verileri yorumlamayı verilerden belli<br />
sonuçlara ulaşmayı kendi yapmalıdır.<br />
Açık uçlu deneylerde dikkat edilmesi gereken en önemli<br />
özelliklerden birisi de her ne kadar deneyin uygulaması
21 <strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2: 15-36<br />
öğrencilere bırakılsa da öğretmenin deney süresince sürekli olarak<br />
öğrencileri kontrol etmesi ve sınırları aşmalarına izin vermemesi<br />
gerekir.<br />
1.4. Araştırma Dayalı Deney Tekniği<br />
Ulusal Fen <strong>Eğitim</strong>i Standartları (2004:27), öğrencilerin kendi<br />
öğrenmelerinde sorumluluk almaları gerektiğini vurgulamaktadır. Bilindiği<br />
gibi, öğrenci deneyimleri tarafından üretilen özgün soruları araştırmak, fen<br />
öğretiminin merkezi stratejisidir. Öğretmenler, öğrencilerin kapasiteleri<br />
dâhilinde sınıf ortamında, dışarıda ya da laboratuvar ortamında gerçek olaylar<br />
üzerine yoğun bir şekilde araştırma yapmaya odaklanmalıdırlar (Ulusal Fen<br />
<strong>Eğitim</strong>i Standartları, 2004: 31). Wellington (1998:9), okulda yapılan uygulamalı<br />
çalışmalara yapılan eleştirilerden birinin, uygulamalı çalışmaların gerçek feni<br />
yansıtmadığı yönünde olduğunu belirtmiştir. Aslında bu görüşlerin cevabının<br />
“uygulamalı çalışmalar nasıl yapılabilir, niçin yapılabilir” ve“gerçek” fen nedir<br />
şeklindeki iki soruda gizli olduğu belirtilmiştir. Bu nedenle yapılan uygulamalı<br />
çalışmaların bu sorulara tam olarak yanıt verecek şekilde planlanması<br />
gerekmektedir.<br />
Araştırmaya dayalı öğrenme, öğretmen ve öğrencilere doğal dünyayı<br />
araştırma ve elde ettikleri verilerle meraklarını giderme fırsatı sağlamaktadır<br />
(Alouf ve Bentley, 2003). Ancak, araştırmaya dayalı etkinliklere öğrencileri<br />
katmak, onlar için yapılan diğer aktivitelerden çok daha zordur. Çünkü<br />
araştırmaya dayalı öğrenme, öğrencilerin hem fiziksel olarak hem de zihinsel<br />
olarak derse katılmalarını gerekli kılmaktadır. Akademik kuramcılar, anlamayı<br />
sürekli kılmak için önemli bir bileşen olan fiziksel katılımdan daha çok zihinsel<br />
katılımın gerekli olduğu konusunda aynı görüşe sahiptirler. Öğrenciler<br />
keşfettikleri olayları meraklı bir şekilde düşünmeye ihtiyaç duymaktadırlar.<br />
Aynı zamanda öğrenciler, aktif olarak sahip oldukları şeyleri inceleme ve<br />
eylemleri sayesinde gerçekleşen sonuçları tahmin etme ihtiyacı duyarlar (Lord<br />
ve Orkwiszewski, 2006).<br />
Öğrenciler araştırmaya dayalı deney tekniğinde, geleneksel laboratuvar<br />
tekniğine göre daha az direktifin verildiği böylece daha çok sorumluluğun<br />
olduğu öğrenci merkezli bir ortamda deneylerini gerçekleştirirler (Leonard,<br />
1989, aktaran: Domin, 1999:544). Araştırmaya dayalı deney tekniğinde,<br />
öğrenciler kendi problemlerini belirler ve kendi çözümlerini geliştirirler.<br />
Araştırmaya dayalı deneylerin kullanıldığı bir laboratuvarda öğrenci gerçek fen<br />
yapmaya en yakındır. Bu yüzden bu yöntem, fen eğitiminde önemli bir yere<br />
sahiptir (Hodson, 1990).<br />
Araştırmaya dayalı deney tekniklerinde; öğretmen, öğrencilerine bir<br />
araştırma (sorgulama) etkinliği hazırlar. Örneğin bu etkinlik “Farklı sistemler<br />
için ısının kazanılıp kaybedildiğini araştırınız”, şeklinde olabilir. Burada<br />
öğrencilerden farklı sistemlerin ne olacağına karar vermeleri, kendi deneylerini
Fen ve Teknoloji Dersinde Kullanılan Farklı Deney Tekniklerinin Öğrencilerin Bilimsel 22<br />
tasarlamaları ve kendi verilerini toplayıp analiz etmeleri beklenmektedir (Ergin<br />
ve diğerleri, 2005:34).<br />
Araştırmaya dayalı deney tekniğinde, öğrenciler bilimsel süreç becerilerini<br />
kullanarak aktif olarak bilgileri zihinlerinde kendileri yapılandırırlar. Öğretmen<br />
gözetiminde gerçekleşen bu süreçte yeni bilgi laboratuvarda keşfedilir. Bu bilgi<br />
daha sonra diğer derslerde temel bir kavram olarak kullanılabilir (Çepni ve<br />
Ayvacı, 2006b:207). Öğrencilerin bir deneyi tamamen bağımsız olarak<br />
gerçekleştirmelerinin ön koşulu ancak bütün araştırma ve bilimsel süreç<br />
becerilerini kazanmış olmalarıyla mümkündür (Bayraktar, Erten ve Aydoğdu,<br />
2006: 222). Daha üst düzey araştırmaya dayalı laboratuvar etkinliğinde, hem<br />
öğretmen hem de öğrenciler çıkacak sonucu bilmezler (Domin, 1999: 545).<br />
Kısaca araştırmaya dayalı deneyler, öncelikle öğrencilerin problemi<br />
tanımlamasını ve problemin çözümü için hipotezler kurmasını, hipotezlerini<br />
test etmeleri için veriler toplamasını, topladığı verileri değerlendirerek sonuca<br />
ulaşmasını gerektirmektedir (Büyükkaragöz ve Çivi, 1999; Domin, 1999: 544).<br />
Bu nedenle araştırmaya dayalı laboratuvar tekniği, tümevarımcı bir yaklaşımı<br />
benimser (Domin: 1999:543). Araştırmaya dayalı laboratuvar öğretimi,<br />
öğrencilerin yapılandırmacı öğrenme, kavramsal anlama ve bilimin doğasını<br />
anlamaları bakımından büyük kazanımlar sağlamaktadır (Hofstein, Nahum ve<br />
Shore, 2001: 193). Alouf ve Bentley (2003), öğretmenlerin genelde<br />
laboratuvarlarda reçete tipi deneyleri tercih ettiklerini, bunun sebebi olarak da<br />
araştırmaya dayalı deneylerin çok fazla zaman aldığını ya da öğrencilerin bu<br />
tür deneylerin kullanıldığı laboratuvar ortamında fazla kuralsız davranmalarını<br />
gösterdiklerini belirtmişlerdir. Berg ve diğerleri (2003) tarafından yapılan bir<br />
çalışmada ise düşük tutuma sahip öğrencilerin açık-araştırmaya dayalı<br />
deneylerin zorluklarına karşı, örneğin öğrencilerin deney boyunca<br />
öğretmenden geri bildirimler alınması ve amacın daha net açıklanarak<br />
desteklenmesi gibi, daha çok desteğe ihtiyaçlarının olduğu belirtilmiştir.<br />
Yapılan bu iki çalışma, öğretmenlerin araştırmaya dayalı deneylerde<br />
sorumluluklarının daha fazla olduğunu göstermektedir. Ancak, bu tür<br />
deneylerin öğrencilere getireceği kazanımlar düşünüldüğünde tercih edilmesi<br />
gerektiği düşünülmektedir.<br />
2. Bilimsel Süreç Becerileri<br />
Bilimsel süreç becerileri araştırmacılar tarafından farklı şekillerde<br />
tanımlanmaktadır. Ostlund (1992), bilimsel süreç becerilerini dünya hakkında<br />
bilgi edinmek ve bu bilgiyi düzenli hale getirmek için sahip olunan en güçlü<br />
araç olarak tanımlarken Çepni, Ayas, Jonhson ve Turgut (1997), bilimsel süreç<br />
becerilerini fen bilimlerinde öğrenmeyi kolaylaştıran, araştırma yol ve<br />
yöntemlerini kazandıran, öğrencilerin öğrenmede aktif olmasını sağlayan,<br />
kendi öğrenmelerinde sorumluluk alma duygusunu geliştiren ve öğrenmenin<br />
kalıcılığını artıran temel beceriler olarak tanımlamaktadır. Rillero (1998) ise bu
23 <strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2: 15-36<br />
becerileri, sadece okuldaki öğrenme-öğretme sürecinde kullanılan değil, aynı<br />
zamanda iş yaşamında da kullanılan beceriler olarak tanımlamaktadır. Bilimsel<br />
süreç becerileri, temel ve üst düzey beceriler olarak ikiye ayrılmaktadır (Yeany,<br />
Yap ve Padilla, 1984; Saat, 2004).<br />
Temel beceriler, üst düzey becerilerin temelini oluşturmaktadır (Padilla,<br />
1990; Rambuda ve Fraser, 2004). Temel beceriler, okul öncesi dönemden<br />
itibaren öğrencilere kazandırılabilirken üst düzey beceriler, ilköğretim ikinci<br />
kademeden itibaren kazandırılabilir. Bu beceriler, sadece adım adım izlenmesi<br />
gereken basamaklar olarak görülmemeli bir düşünce biçimini oluşturacak<br />
becerilerin bir bütünü olarak benimsenmelidir (Ergin ve diğerleri, 2005:7). Bu<br />
bağlamda ikinci kademeye geçiş ile birlikte öğrencilerin daha karmaşık bilimsel<br />
süreç becerilerini elde etmeleri beklenmektedir. Bu nedenle bilimsel süreç<br />
becerileri kazanımları üst kademelere doğru derinleşmektedir (Çepni ve Çil,<br />
2009:52). Zorunlu eğitimden geçmiş her insan bu becerileri genel hatlarıyla<br />
kazanmalıdır (Ergin ve diğerleri, 2005:35).<br />
Temel ve üst düzey beceriler, bazı kaynaklarda ufak değişiklikler olmakla<br />
birlikte genelde aşağıdaki gibi gruplanmaktadır (Yeany ve diğerleri, 1984;<br />
Germann, Haskins ve Auls, 1996).<br />
Tablo 2. Temel ve Üst Düzey Bilimsel Süreç Becerileri<br />
Temel Beceriler<br />
Üst Düzey Beceriler<br />
Gözlem<br />
Problemi belirleme<br />
Sınıflama<br />
İletişim kurma<br />
Ölçme<br />
Uzay/zaman ilişkilerini kullanma<br />
Sayıları kullanma<br />
Çıkarım yapma<br />
Tahmin etme<br />
Değişkenleri kontrol etme<br />
Hipotez kurma<br />
Verileri yorumlama<br />
İşlemsel tanımlama<br />
Deney yapma<br />
3. Fen Öğretiminde Bilimsel Süreç Becerilerinin Önemi<br />
Fen derslerinin, bilgiye dayanan ve sürece dayanan olmak üzere iki ayrı<br />
tipi vardır. Geleneksel fen derslerinde en büyük vurgu bilginin geri çağrılması<br />
üzerine yapılmaktadır. Son yıllarda birçok derste, öğrencilerin çoğunluğu için<br />
bilimsel yöntemin bilimsel gerçekleri hatırlamaktan daha önemli olduğunu<br />
tartışan fen süreçleri üzerine daha çok vurgu yapılmaktadır (Parkinson, 1998:8).<br />
Bilimsel süreç becerileri, sadece bazı bilim içerikleri ile ilgili değil, aynı<br />
zamanda bu içerikle ilgili bilimin her alanıyla ilgili olabilir (Harlen, 1999). Bir<br />
problemin çözümünü, içerik bilgisine ya da bilimsel süreç becerilerine sahip<br />
olmadan düşünmek olanaksızdır. Çünkü bilimsel süreç becerileri ve içerik
Fen ve Teknoloji Dersinde Kullanılan Farklı Deney Tekniklerinin Öğrencilerin Bilimsel 24<br />
bilgisi birbirlerinin tamamlayıcılarıdır. Belki öğrencilerin çoğu bir bilim adamı<br />
olamayacaktır ama herkes öncelikle bir bireydir ve bu bireylerden gözlem<br />
yapabilmeleri, sorular sorabilmeleri, verileri analiz edebilmeleri, kendisi ve<br />
çevresiyle ilgili sorunları anlayabilmeleri ve bu sorunları çözebilmeleri<br />
istenmektedir. Bilimsel süreç becerileri kazanmak, sadece bilimle uğraşanlara<br />
özgü değildir. Çünkü bilimsel süreç becerilerini kullanmayan bireylerin iş<br />
yaşamında başarılı olmaları zordur (Rillero, 1998). Bu yüzden, fen öğretiminin<br />
bilimsel süreç becerilerinin öğretimini içerecek şekilde tasarlanması gerektiği<br />
vurgulanmaktadır (Huppert, Lomask ve Lazarowitz, 2002; Saat, 2004). Saat<br />
(2004), öğrencilerin bilimsel süreç becerilerini ancak bazı aşamaları geçerek<br />
kazandıklarını belirtmektedir. Bu aşamalar, bilimsel sürecin farkına varma,<br />
alışkanlık kazanma ve otomatikleşme olarak belirtilmiştir. Birinci aşamada<br />
(farkına varma) öğrenci ya alt sınıflardaki fen bilgisi dersinde ya da<br />
araştırmacının hazırladığı öğrenme ortamında becerinin farkına varır. Buna<br />
örnek olarak değişkenlerin kontrol edilmesi verilebilir. Daha sonra bununla<br />
ilgili terimleri fark eder, örneğin, bağımlı ve bağımsız değişkenler. Fakat bu<br />
aşamada öğrencilerin verdiği yanıtlara bakıldığında öğrencilerin bu beceriyi<br />
içselleştiremediği görülür. İkinci aşamada (alışkanlık kazanma) öğrenci<br />
beceriye yakınlaşır, beceriyle ilgili değişik örnekler verir ancak zihinsel olarak<br />
kargaşa ve belirsizliği yaşadığı için bu beceriyi başka bir ortama uyarlayamaz.<br />
Üçüncü aşamada (otomatikleşme), yetenekle ilgili terimleri kolayca tanımlar ve<br />
yeteneği başka durumlara taşıyabilir. Öğrencilerin bu aşamaları kolayca<br />
geçebilmeleri için ön bilgiye sahip olmalarının yanı sıra basit fen bilgisi<br />
etkinlikleri ile desteklenmeleri ve sıklıkla pratik yapma fırsatının verilmesi<br />
gerekmektedir (Saat, 2004). Ayrıca bilimsel süreç becerileri sadece fen<br />
öğrenirken değil, diğer öğrenmelerde de kullanılan becerilerdir. Her insan<br />
günlük hayatta öğrenirken bilimsel süreç becerilerini geliştirme derecesine bağlı<br />
olarak az ya da çok kullanır (Bağcı-Kılıç, 2003). Bu nedenle yeni Fen ve<br />
Teknoloji Öğretim Programında bilimsel süreç becerilerine verilen önem<br />
artırılmıştır (MEB, 2004). Mevcut Fen ve Teknoloji Dersi Öğretim Programında<br />
(MEB, 2004) bilimsel süreç becerilerinin fen eğitiminde ne kadar önemli olduğu<br />
şu sözlerle dile getirilmektedir:<br />
“Fen ve Teknoloji Programı sadece günümüzde bilgi birikimini öğrencilere<br />
aktarmayı değil araştıran, soruşturan, inceleyen, günlük hayatıyla fen<br />
konuları arasında bağlantı kurabilen, hayatın her alanında karşılaştığı<br />
problemleri çözmede bilimsel metodu kullanabilen, dünyaya bir bilim<br />
adamının bakış açısıyla bakabilen bireyler yetiştirmeyi amaçlamıştır. Bu<br />
yüzden, programda öğrencilere bilimsel araştırmanın yol ve yöntemlerini<br />
öğretmek amacıyla bilimsel süreç becerileri olarak adlandırılan beceriler<br />
kazandırmak esas alınmıştır”.
25 <strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2: 15-36<br />
Bilimsel süreç becerilerini kazanan öğrenciler bilimsel bir araştırmanın nasıl<br />
yapıldığını anlar ve karşılaştıkları sorunları bilimsel yöntemler kullanarak<br />
çözebilir (Çepni ve Çil, 2009:46). Bu nedenle, öğrencilere bilimsel süreç<br />
becerilerini kazandıracak ortamların sunulması son derece önemlidir. Bilimsel<br />
süreç becerileri, bilişsel alandaki öğrenmelerin kalıcı ve yaşamda kullanılır<br />
olmasını sağlar.<br />
YÖNTEM<br />
Çalışma Grubu: Bu araştırma, ilköğretim okullarında fen laboratuvarı ve<br />
gerekli malzemelerin olup olmaması kontrol edilerek, İzmir ilindeki bir<br />
ilköğretim okulunda gerçekleştirilmiştir. Araştırmada ön test son test kontrol<br />
gruplu yarı deneysel desen kullanılmıştır. Aynı öğretmenin girmiş olduğu 7.<br />
sınıflardaki öğrencilerin ilgili değişkenlerle denklikleri sağlandıktan sonra, iki<br />
deney ve bir kontrol grubu oluşturulmuştur. Daha sonra, deney grubundaki<br />
(deney–1 ve deney–2) öğrenciler, sınıf sayısına ve laboratuvardaki araç-gereçler<br />
göz önünde bulundurularak gruplara ayrılmıştır. Birinci deney grubuna<br />
(deney–1) kısa bir geçiş döneminden sonra açık uçlu deney tekniğine dayalı,<br />
ikinci deney grubuna (deney–2) da benzer bir geçiş döneminden sonra<br />
araştırmaya dayalı deney tekniğine dayalı olarak hazırlanan çalışma yaprakları<br />
8 hafta boyunca “Kuvvet ve Hareket” ve “Yaşamımızdaki Elektrik”<br />
ünitelerinde uygulanmıştır. Kontrol grubundaki öğrencilere ise 2004 Fen ve<br />
Teknoloji Öğretim Programına göre uygulama gerçekleştirilmiştir.<br />
Veri Toplama Araçları: Deney–1, deney–2 ve kontrol grubu öğrencilerinin<br />
deneysel uygulama öncesi ve sonrasında; araştırmacı tarafından geliştirilen<br />
“Kuvvet ve Hareket” ve “Yaşamımızdaki Elektrik” ünitelerine dayalı bilimsel<br />
süreç becerilerini belirleyen çoktan seçmeli ölçekler uygulanmıştır. “Kuvvet ve<br />
Hareket” ve “Yaşamımızdaki Elektrik” ünitelerine yönelik bilimsel süreç<br />
becerileri ölçeklerinin geliştirilmesi için alan yazın taraması yapılmış ve bu<br />
alanla ilgili ölçekler (Burns, Okey ve Wise, 1985; Enger ve Yager, 1998;<br />
http://timss.bc.edu/timss1999.html; Tatar, 2006) incelenmiştir. Daha sonra<br />
“Kuvvet ve Hareket” ve “Yaşamımızdaki Elektrik” ünitelerinde yer alan<br />
kazanımlar dikkate alınarak çoktan seçmeli ve dört seçenekli denemelik<br />
maddeler yazılmıştır. Uzman görüşleri doğrultusunda bazı sorular ölçeklerden<br />
çıkarılmış, bazı sorular da düzeltilmiştir. Uzman görüşlerinden sonra, “Kuvvet<br />
ve Hareket Ünitesine Yönelik Bilimsel Süreç Becerileri Ölçeği: K-BSBÖ” de 38 çoktan<br />
seçmeli soru, “Yaşamımızdaki Elektrik Ünitesine Yönelik Bilimsel Süreç Becerileri<br />
Ölçeği: E-BSBÖ” de ise 30 çoktan seçmeli soru yer almıştır. Oluşturulan her iki<br />
ölçek, İzmir ili Buca ilçesinde bulunan üç ilköğretim okulundan rasgele seçilen<br />
ilköğretim 8. sınıf (n=236) öğrencilerine uygulanmıştır. Madde analizi<br />
sonucunda her iki ölçekte de madde ayırıcılık indeksinin 0,20‟nin altında olan<br />
iki maddenin yer aldığı görülmüş ve bu yüzden bu maddelerin ölçeklerden
Fen ve Teknoloji Dersinde Kullanılan Farklı Deney Tekniklerinin Öğrencilerin Bilimsel 26<br />
çıkarılmasına karar verilmiştir. Böylece, K-BSBÖ ölçeğinde 36 çoktan seçmeli<br />
soru yer alırken E-BSBÖ ölçeğinde 28 çoktan seçmeli soru yer almaktadır. K-<br />
BSBÖ ölçeğinin güvenirliği (KR–20) 0.82 bulunurken E-BSBÖ ölçeğinin<br />
güvenirliği (KR–20) 0.81 olarak bulunmuştur.<br />
Verilerin Analizi: Araştırmada toplanan veriler, SPSS 11.0 istatistiksel paket<br />
programı kullanılarak çözümlenmiştir. Elde edilen veriler, aritmetik ortalama,<br />
standart sapma gibi betimsel istatistiklerle hesaplanmış, ele alınan değişkenlere<br />
göre ise tek yönlü varyans analizi (ANOVA) kullanılarak analiz edilmiştir.<br />
BULGULAR<br />
Aşağıda verilen tablolarda “Kuvvet ve Hareket Ünitesine Yönelik Bilimsel<br />
Süreç Becerileri Ölçeği” K-BSBÖ olarak ve “Yaşamımızdaki Elektrik Ünitesine<br />
Yönelik Bilimsel Süreç Becerileri Ölçeği” E-BSBÖ olarak ayrıca bu iki ölçekten<br />
alınan puanların toplamından oluşan “Bilimsel Süreç Becerileri Ölçeği” BSBÖ<br />
olarak adlandırılmıştır.<br />
Tablo 3, Deney–1, Deney–2 ve kontrol grubu öğrencilerinin K-BSBÖ, E-<br />
BSBÖ ve BSBÖ ön ölçüm puanlarına ilişkin aritmetik ortalamalar ve standart<br />
sapmalarını göstermektedir.<br />
Tablo 3. Deney–1, Deney–2 ve Kontrol Grubu Öğrencilerinin K-BSBÖ, E-BSBÖ<br />
ve BSBÖ Ön Ölçüm Puanlarına İlişkin Aritmetik Ortalamalar ve Standart<br />
Sapmalar<br />
Kullanılan Ölçek ve<br />
Alt Boyutlar<br />
K-BSBÖ<br />
E-BSBÖ<br />
BSBÖ<br />
[(K-BSBÖ)+(E-BSBÖ)]<br />
Uygulama N<br />
Alınabilecek SS<br />
X<br />
Grupları<br />
Maksimum puan<br />
Deney–1 30 14.80<br />
6.03<br />
Deney–2 31 15.74 36<br />
4.44<br />
Kontrol 30 14.20 4.60<br />
Toplam 91 14.92 5.05<br />
Deney–1 30 11.70<br />
4.60<br />
Deney–2 31 12.00 28<br />
4.05<br />
Kontrol 30 12.76 5.02<br />
Toplam 91 12.15 4.54<br />
Deney–1 30 26.50<br />
9.59<br />
Deney–2 31 27.74 64<br />
7.83<br />
Kontrol 30 26.96 9.06<br />
Toplam 91 27.07 8.76<br />
Tablo 3‟de, deney–1, deney–2 ve kontrol grubu öğrencilerinin K-BSBÖ, E-<br />
BSBÖ ve BSBÖ ön ölçüm puanlarının aritmetik ortalamaları görülmektedir.<br />
Buna göre K-BSBÖ de en yüksek aritmetik ortalamaya Deney–2 ( X =15.74)<br />
grubu öğrencilerinin sahip olduğu onları sırayla Deney–1 ( X =14.80) ve
27 <strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2: 15-36<br />
Kontrol ( X =14.20) grubu öğrencilerinin takip ettiği görülmektedir. Ayrıca, E-<br />
BSBÖ de en yüksek aritmetik ortalamaya Kontrol ( X =12.76) grubu<br />
öğrencilerinin sahip olduğu, onları sırayla Deney–2 ( X =12.00) ve Deney–1<br />
( X =11.70) grubu öğrencilerinin takip ettiği görülmektedir. Son olarak, BSBÖ<br />
de en yüksek aritmetik ortalamaya Deney–2 ( X =27.74) grubu öğrencilerinin<br />
sahip olduğu onları sırayla Kontrol ( X =26.96) ve Deney–1 ( X =26.50) grubu<br />
öğrencilerinin takip ettiği görülmektedir.<br />
Deney–1, deney–2 ve kontrol grubu öğrencilerin K-BSBÖ, E-BSBÖ ve BSBÖ<br />
ön ölçüm puanların aritmetik ortalamaları arasındaki bu ufak farkların anlamlı<br />
olup olmadığı ANOVA testi yardımıyla ve gruplar arası farkların hangi gruplar<br />
arasında olduğunun belirlenmesi ise Scheffe testiyle yapılarak sonuçlar Tablo<br />
4‟te sunulmuştur.<br />
Tablo 4. Deney–1, deney–2 ve Kontrol Grubu Öğrencilerin K-BSBÖ, E-BSBÖ ve<br />
BSBÖ Ön Ölçüm Puanların Aritmetik Ortalamaları Arasındaki Farklılıklara<br />
İlişkin Varyans Analizi Sonuçları<br />
Kullanılan Ölçek ve Varyansın Kareler Sd Kareler F P<br />
Alt Boyutları Kaynağı toplamı Ortalaması<br />
Gruplar 36.926 2 18.463 .718 .491<br />
K-BSBÖ<br />
Arası<br />
Gruplar içi 2263.535 88 25.722<br />
Toplam 2300.462 90<br />
Gruplar 18.179 2 9.090 .435 .649<br />
E-BSBÖ<br />
Arası<br />
Gruplar içi 1839.667 88 20.905<br />
Toplam 1857.846 90<br />
BSBÖ<br />
[(K-BSBÖ)+(E-<br />
BSBÖ)]<br />
Gruplar 24.059 2 12.030 .154 .858<br />
Arası<br />
Gruplar içi 6892.402 88 78.323<br />
Toplam 6916.462 90<br />
Tablo 4 incelendiğinde, deney–1, deney–2 ve kontrol grubu öğrencilerin K-<br />
SBÖ, E-BSBÖ ve BSBÖ ön ölçüm puanların aritmetik ortalamaları arasında<br />
anlamlı farkın olmadığı görülmektedir.<br />
Tablo 5, Deney–1, Deney–2 ve kontrol grubu öğrencilerinin K-BSBÖ, E-<br />
BSBÖ ve BSBÖ son ölçüm puanlarına ilişkin aritmetik ortalamalar ve standart<br />
sapmalarını göstermektedir.
Fen ve Teknoloji Dersinde Kullanılan Farklı Deney Tekniklerinin Öğrencilerin Bilimsel 28<br />
Tablo 5. Deney–1, Deney–2 ve Kontrol Grubu Öğrencilerinin K-BSBÖ, E-BSBÖ<br />
ve BSBÖ Son Ölçüm Puanlarına İlişkin Aritmetik Ortalamalar ve Standart<br />
Sapmalar<br />
Uygulama N<br />
SS<br />
Kullanılan Ölçek ve<br />
Alt Boyutları<br />
K-BSBÖ<br />
E-BSBÖ<br />
BSBÖ<br />
[(K-BSBÖ)+(E-<br />
BSBÖ)]<br />
X<br />
Alınabilecek<br />
Grupları<br />
Maksimum puan<br />
Deney–1 30 21.00<br />
8.06<br />
Deney–2 31 22.16 36<br />
6.08<br />
Kontrol 30 16.43 5.62<br />
Toplam 91 19.89 7.04<br />
Deney–1 30 17.23<br />
5.25<br />
Deney–2 31 18.00 28<br />
4.78<br />
Kontrol 30 14.36 5.16<br />
Toplam 91 16.54 5.25<br />
Deney–1 30 38.23<br />
12.93<br />
Deney–2 31 40.16 64<br />
9.43<br />
Kontrol 30 30.80 10.02<br />
Toplam 91 36.43 11.50<br />
Tablo 5‟de, deney–1, deney–2 ve kontrol grubu öğrencilerinin K-BSBÖ, E-<br />
BSBÖ ve BSBÖ son ölçüm puanların aritmetik ortalamaları arasında<br />
farklılıkların olduğu görülmektedir. Buna göre K-BSBÖ de en yüksek aritmetik<br />
ortalamaya Deney–2 ( X =22.16) grubu öğrencilerinin sahip olduğu onları<br />
sırayla Deney–1 ( X =21.00) ve Kontrol ( X =16.43) grubu öğrencilerinin takip<br />
ettiği görülmektedir. Ayrıca, E-BSBÖ de en yüksek aritmetik ortalamaya<br />
Deney–2 ( X =18.00) grubu öğrencilerinin sahip olduğu, onları sırayla Deney–1<br />
( X =17.23) ve Kontrol ( X =14.36) grubu öğrencilerinin takip ettiği<br />
görülmektedir. Son olarak, BSBÖ de en yüksek aritmetik ortalamaya Deney–2<br />
( X =40.16) grubu öğrencilerinin sahip olduğu onları sırayla Deney–1<br />
( X =38.23) ve Kontrol ( X =30.80) grubu öğrencilerinin takip ettiği<br />
görülmektedir.<br />
Deney–1 (D1), deney–2 (D2) ve kontrol grubu (KG) öğrencilerin K-BSBÖ, E-<br />
BSBÖ ve BSBÖ son ölçüm puanların aritmetik ortalamaları arasındaki bu<br />
farkların anlamlı olup olmadığı ANOVA testi yardımıyla ve gruplar arası<br />
farkların hangi gruplar arasında olduğunun belirlenmesi ise Scheffe testiyle<br />
yapılarak sonuçlar Tablo 6‟da sunulmuştur.
29 <strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2: 15-36<br />
Tablo 6. Deney–1, deney–2 ve Kontrol Grubu Öğrencilerin K-BSBÖ, E-BSBÖ ve<br />
BSBÖ Son Ölçüm Puanların Aritmetik Ortalamaları Arasındaki Farklılıklara<br />
İlişkin Varyans Analizi Sonuçları<br />
Kullanılan<br />
Ölçek ve<br />
Alt<br />
Boyutları<br />
Varyansın<br />
Kaynağı<br />
Kareler<br />
toplamı<br />
Sd<br />
Kareler<br />
Ortalaması<br />
F P Anlamlı<br />
fark<br />
Gruplar 555.341 2 277.670 6.244 .003** * D1-<br />
K-BSBÖ Arası<br />
KG<br />
Gruplar 3913.560 88 44.472<br />
* D2-<br />
içi<br />
KG<br />
Toplam 4468.901 90<br />
Gruplar 222.194 2 111.097 4.321 .016* * D2-<br />
E-BSBÖ Arası<br />
KG<br />
Gruplar 2262.333 88 25.708<br />
içi<br />
Toplam 2484.527 90<br />
BSBÖ<br />
[(K-BSBÖ)<br />
+(E-BSBÖ)]<br />
Gruplar<br />
Arası<br />
Gruplar<br />
1480.057<br />
10438.360<br />
2<br />
88<br />
740.029<br />
118.618<br />
6.239 .003** * D1-<br />
KG<br />
* D2-<br />
içi<br />
KG<br />
Toplam 11918.418 90<br />
*p
Fen ve Teknoloji Dersinde Kullanılan Farklı Deney Tekniklerinin Öğrencilerin Bilimsel 30<br />
Tablo 7, kontrol grubu öğrencilerinin K-BSBÖ, E-BSBÖ ve BSBÖ Ön Ölçüm-<br />
Son Ölçüm puanlarının ilişkili örnekler için t-testi sonuçlarını göstermektedir.<br />
Tablo 7. Kontrol Grubu Öğrencilerinin K-BSBÖ, E-BSBÖ ve BSBÖ Ön Ölçüm-<br />
Son Ölçüm Puanlarının t-testi Sonuçları<br />
Kullanılan Ölçek<br />
ve Alt Boyutları<br />
Uygulama<br />
Grupları<br />
N<br />
X<br />
Maks<br />
puan<br />
SS t P<br />
K-BSBÖ<br />
Kontrol 30 14.20<br />
4.60 -3.39 .002*<br />
Ön<br />
36<br />
Kontrol Sn 30 16.43 5.62<br />
E-BSBÖ<br />
Kontrol 30 12.76<br />
5.02 -11.59 .000*<br />
Ön<br />
28<br />
Kontrol Sn 30 14.36 5.16<br />
BSBÖ<br />
Kontrol 30 26.96<br />
9.06 -3.76 .001*<br />
[(K-BSBÖ)+(E-BSBÖ)] Ön<br />
64<br />
Kontrol Sn 30 30.80 10.02<br />
*p
31 <strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2: 15-36<br />
Tablo 9. Deney–2 Grubu Öğrencilerinin K-BSBÖ, E-BSBÖ ve BSBÖ Ön<br />
Ölçüm-Son Ölçüm Puanlarının t-testi Sonuçları<br />
Kullanılan Ölçek Uygulama N<br />
Maks SS t p<br />
X<br />
ve Alt Boyutları Grupları<br />
.<br />
puan<br />
K-BSBÖ Deney–2 Ön 31 15.74<br />
4.44 -8.79 .000*<br />
Deney–2 Sn 31 22.16 36 6.08<br />
E-BSBÖ Deney–2 Ön 31 12.00<br />
4.05 -7.47 .000*<br />
Deney–2 Sn 31 18.00 28 4.78<br />
BSBÖ Deney–2 Ön 31 27.74<br />
7.83 -12.72 .000*<br />
[(K-BSBÖ)+(E-BSBÖ)] Deney–2 Sn 31 40.16 64 9.43<br />
*p
Fen ve Teknoloji Dersinde Kullanılan Farklı Deney Tekniklerinin Öğrencilerin Bilimsel 32<br />
olmadıklarını, öğrencilerin öğretmenlerinden etkinliklerin daha çok kendilerine<br />
bağlı, açık uçlu, bütünleştirilmiş olmasını beklediklerini belirtmiştir. Benzer<br />
olarak Wallace Tsoi, Calkin ve Darley (2003), beş üniversite öğrencisiyle yaptığı<br />
görüşmeler sonucunda daha önce farklı laboratuvar tekniklerini alan beş<br />
öğrencinin de reçete tipi deneyler yerine açık uçlu laboratuvarı tercih ettikleri<br />
bildirilmiştir.<br />
Hem bu çalışmada hem de bu alanda yapılan çalışmalarda, açık uçlu ve<br />
araştırmaya dayalı deney tekniklerinin öğrencilerin bilimsel süreç becerilerini<br />
kapalı uçlu deney tekniklerine göre daha çok geliştirdiği açıkça görülmektedir.<br />
Bu nedenle yapılan bu çalışmanın, öğrencilerin bilimsel süreç becerileri<br />
kazanımları açısından amacına ulaştığı söylenebilir.
33 <strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2: 15-36<br />
KAYNAKLAR<br />
Akdeniz, A. R., Çepni, S., Azar, A. (1999). Fizik öğretmen adaylarının laboratuvar<br />
kullanım becerilerini geliştirmek için bir yaklaşım. III. Ulusal Fen Bilimleri<br />
Sempozyumu., Trabzon, MEB Basımevi, Ankara, 118-125.<br />
Aktamış, H. (2007). Fen eğitiminde bilimsel süreç becerilerinin bilimsel yaratıcılığa etkisi:<br />
ilköğretim 7. sınıf fizik ünitesi örneği. Yayınlanmamış Doktora Tezi, Dokuz Eylül<br />
<strong>Üniversitesi</strong>, <strong>Eğitim</strong> Bilimleri Enstitüsü.<br />
Alouf, L,J ve Bentley, M.L. (2003). Assessing the impact of inquiry-based science teaching<br />
in professional development activities, PK-12. A Paper Presented at the 2003 Annual<br />
Meeting of the Association of Teacher Education.<br />
Bağcı-Kılıç, Gülşen (2003). Üçüncü uluslararası matematik ve fen araştırması (tımss): fen<br />
öğretimi, bilimsel araştırma ve bilimin doğası. İlköğretim-Online, 2(1), 42-51.<br />
[Online]: http://ilkogretim-online.org.tr/ adresinden 10 Temmuz <strong>2008</strong> tarihinde<br />
indirilmiştir.<br />
Başağa, H., Geban, Ö. ve Tekkaya C.(1994). The effect of the ınquiry teaching method on<br />
biochemistry and science process skill achievements. Biochemical Education. 22 (1) 29-<br />
32.<br />
Bayraktar, Ş., Erten, S. ve Aydoğdu, C. (2006). Fen ve teknoloji öğretiminde<br />
laboratuvarın önemi ve deneyler. M. Bahar (Ed.). Fen ve Teknoloji Öğretimi içinde<br />
(1.bs., s:219–248). Pegema Yayıncılık: Ankara.<br />
Berg, C.A.R., Bergendahl, V.C.B., Lundberg, B.K.S. ve Tibell, L.A.E. (2003). Benefiting<br />
from an open-ended experiment A comparison of attitudes to, and outcomes of, an<br />
expository versus an open-inquiry version of the same experiment. International<br />
Journal of Science Education, 25(3), 351–372.<br />
Burns, J. C., Okey, J. R. ve Wise, K. C., (1985). Development of an ıntegrated process<br />
skills test (TIPS II). Journal of Research in Science Teaching. 22(2), 169-177.<br />
Büyükkaragöz, S.Ş., ve Çivi, C. (1999). Genel öğretim metotları: öğretimde planlama<br />
uygulama. Beta Basım yayın Dağıtım: İstanbul.<br />
Çepni, S. ve Ayvacı, H.Ş. (2006a). Laboratuvar destekli fen ve teknoloji öğretimi. S. Çepni<br />
(Ed.). Kuramdan uygulamaya fen ve teknoloji öğretimi içinde (s:158-188). Ankara:<br />
Pegema yayıncılık, 5. Baskı.<br />
Çepni, S. ve Ayvacı, H.Ş. (2006b). Laboratuvar destekli fen öğretimi yaklaşımları. S.<br />
Çepni (Ed.). Kuramdan uygulamaya fen ve teknoloji öğretimi içinde (5. bs., s: 189-217).<br />
Ankara: Pegema Yayıncılık.<br />
Çepni, S., Ayas.A, Johnson. D., ve Turgut, M.F. (1996). Fizik öğretimi. Ankara: Milli<br />
<strong>Eğitim</strong>i Geliştirme Projesi Hizmet Öncesi Öğretmen <strong>Eğitim</strong>i Deneme Basımı, 31–44.<br />
Çepni, S. ve Çil, E. (2009). Fen ve teknoloji programı. ilköğretim 1. ve 2. kademe öğretmen el<br />
kitabı. Pegem Akademi: Ankara.<br />
Dana, L. (2001). Abstract of dissertation submitted to the faculty of the graduate college of<br />
education in partial fulfillment of the requirements. Unpublished doctoral dissertation,<br />
University of Massachusetts Lowell.<br />
Domin. D. S. (1999). A review of laboratory ınstruction styles. Journal of Chemical<br />
Education, 76, 543–547.
Fen ve Teknoloji Dersinde Kullanılan Farklı Deney Tekniklerinin Öğrencilerin Bilimsel 34<br />
Enger, S.K. ve Yager, R.E.(Eds.). (1998). Iowa assessment handbook. Iowa City: Science<br />
Education Center, The University of Iowa.<br />
Ergin, Ö., Şahin-Pekmez, E.ve Öngel-Erdal, S. (2005). Kuramdan uygulamaya deney yoluyla<br />
fen öğretimi. İzmir: Dinazor kitapevi.<br />
Gangoli, S.G. ve Gurumurthy, C. (1995). A study of the effectiveness of a guided openended<br />
approach to physics experiments. International Journal of Science Education,<br />
17(2), 233 – 241.<br />
Germann, P.J., Haskins, S., ve Auls, S. (1996). Analysis of nine high school biology<br />
laboratory manuals: promoting scientific inquiry. Journal of Research in Science<br />
Teaching. 26 (3), 237–250.<br />
Hall, D.A. ve McCurdy D.W (1990). A comparison of a biological sciences curriculum<br />
study (bscs) laboratory and a traditional laboratory on student achievement at two<br />
private liberal arts colleges. Journal of Research in Science Teaching. 27(7), 625-636.<br />
Harlen, W. (1999). Purposes and procedures for assessing science process skills.<br />
Assessment in Education, 6 (1), 129-144.<br />
Hodson, D. (1990). A critical look at practical work in school science. School Science<br />
Review, 70(256), 33–40.<br />
Hofstein, A. ve Lunetta, N. V. (1982). The role of the laboratory in science teaching:<br />
neglected aspects of research. Review of Educational Research, 52(2), 210–217.<br />
Hofstein, A. ve Mamlok-Naaman, R. (2007). The laboratory in science education: the<br />
state of the art. Chemistry Education Research and Practice, 8 (2), 105-107.<br />
Hofstein, A., Nahum, T.L., ve Shore, L. (2001). Assessment of the learning environment<br />
of inquiry-type laboratories in high school chemistry. Learning Environments<br />
Research, Kluwer Academic Publishers. Printed in the Netherlands, 4,193–207.<br />
Jackson, D.J. (2004). Scaffolding experiments in secondary chemistry to improve content<br />
delivery. Unpublished Master‟s Thesis, Michigan State University<br />
Kaptan, F. (1999). Fen bilgisi öğretimi. Milli <strong>Eğitim</strong> Basımevi: Ankara.<br />
Kanlı, U. ve Yağbasan, R. (<strong>2008</strong>). 7E modeli merkezli laboratuvar yaklaşımının<br />
öğrencilerin bilimsel süreç becerilerini geliştirmedeki yeterliliği. Gazi <strong>Eğitim</strong> <strong>Fakültesi</strong><br />
Dergisi, 28(1). 91–125<br />
Knabb, M.T. and Misquith, G. (2006). Assessing inquiry process skills in the lab using a<br />
fast, simple, inexpensive fermentation model system. American Biology Teacher, 68(4),<br />
25-28.<br />
Krystyniak, R.A. & Heikkinen H.W. (2007). Analysis of verbal ınteractions during an<br />
extended, open-ınquiry general chemistry laboratory investigation. Journal of<br />
Research in Science Teaching. 44(8), 1160-1186<br />
Lord, T ve Orkwiszewski, T. (2006). Moving from didactic to ınquiry-based ınstruction in<br />
a science laboratory. American Biology Teacher, 68 (6), 342–345.<br />
MEB (2004). İlköğretim Fen ve Teknoloji Dersi Öğretim Programı. Milli <strong>Eğitim</strong> Bakanlığı<br />
Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı, Ankara:2004.<br />
Myers, B.E.(2004). Effects of investigative laboratory integration on student content knowledge<br />
and science process skill achievement across learning styles. Unpublished Doctoral<br />
Dissertation, University of Florida.
35 <strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2: 15-36<br />
Myers, B.E. ve Dyer, J.E. (2006). Effects of investigative laboratory instruction on content<br />
knowledge and science process skill achievement across learning styles. Journal of<br />
Agricultural Education. 47(4). 52–63.<br />
Ostlund, K. L. (1992). Science process skills: assessing hands-on student performance. New<br />
York: Addison-Wesley.<br />
Özdemir, M. (2004). Fen eğitiminde bilimsel süreç becerilerine dayalı laboratuvar yönteminin<br />
akademik başarı, tutum ve kalıcılığa etkisi. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Sosyal<br />
Bilimler Enstitüsü, Zonguldak Karaelmas <strong>Üniversitesi</strong>.<br />
Padilla, M. J. (1990). The science process skills. Research Matters - to the ScienceTeacher,<br />
9004.<br />
Parkinson, J. (1998). The effective teaching of secondary school. Longman Group UK<br />
Limited.<br />
Raghubir, P. K. (1979). The laboratory-ınvestigative approach to science ınstruction.<br />
Journal of Research in Science Teaching - 17.<br />
Rambuda, A.M. ve Fraser, W.J. (2004). Perceptions of teachers of the application of<br />
science process skills in the teaching of geography in secondary schools in the Free<br />
State province. South African Journal of Education. 24(1), 10 – 17.<br />
Rehorek J. S. (2004). Inquiry-based teaching: an example of descriptive science in action.<br />
American Biology Teacher, 66(7), 493–500.<br />
Renner, J. W. (1986). Rediscovering the lab. The Science Teacher, 44–45.<br />
Rillero, P.(1998). Process skills and content knowledge. Science Activities. [Online]<br />
Available url: EBSCOHost: Academic Search Elite, Full display: <br />
(10 January 2006).<br />
Roth ,W. ve Roychoudhury, A. (1993). The development of science process skills in<br />
authentic contexts. Journal of Research in Science Teaching, 30, 2, 127-152.<br />
Saat, R.M. (2004). The acquisition of integrated science process skills in a web-based<br />
learning environment. Research in Science ve Technological Education, 22(1). 23-40<br />
Sevinç, E. (<strong>2008</strong>). 5E öğretim modelinin organik kimya laboratuvarı dersinde uygulanmasının<br />
öğrencilerin kavramsal anlamalarına, bilimsel süreç becerilerinin gelişimine ve organik<br />
kimya laboratuvarı dersine karsı tutumlarına etkisi. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi,<br />
Gazi <strong>Üniversitesi</strong>, <strong>Eğitim</strong> Bilimleri Enstitüsü, Ankara.<br />
Suits, P.J. (2004). Assessing investigative skill development in inquiry-based and<br />
traditional college science laboratory courses. School Science and Mathematics, 104 (6),<br />
248.<br />
Tatar, N. (2006). İlköğretim fen eğitiminde araştırmaya dayalı öğrenme yaklaşımının bilimsel<br />
süreç becerilerine, akademik başarıya ve tutuma etkisi. Yayınlanmamış Doktora Tezi,<br />
Gazi <strong>Üniversitesi</strong>: Ankara.<br />
Tsai, C-C. (2003). Taiwanese science students‟ and teachers‟ perceptions of the laboratory<br />
learning environments: exploring epistemological gaps. International Journal of<br />
Science Education. 25(7), 847–860.<br />
Veath, M.L. (1988). Comparing the effects of different laboratory approaches in bringing about a<br />
conceptual change in the understanding of physics by university students. Unpublished<br />
Doctoral Dissertation, University of Wyoming<br />
Wallace, S. C.; Tsoi, M. Y.; Calkin, J.; Darley, M. (2003). Learning from inquiry-based<br />
laboratories in nonmajor biology: an interpretive study of the relationships among
Fen ve Teknoloji Dersinde Kullanılan Farklı Deney Tekniklerinin Öğrencilerin Bilimsel 36<br />
inquiry experience, epistemologies, and conceptual growth. Journal of Research in<br />
Science Teaching. 40(10), 986-1024<br />
Wellington, J. (1998). Practical Work in Science: Time for a Re-appraisal. Practical Work<br />
in School. In J. Wellington (Ed.), Practical Work in School: Which Way We Now (pp.3-<br />
15). London and Newyork: Routledge.<br />
Wyatt, S. (2005). Extending inquiry-based learning to include original experimentation.<br />
Journal of General Education, 54(2), 83-89.<br />
Yeany, R.H., Yap, K.C., ve Padilla, M.J. (1984). Analyzing hierarchical relationship<br />
among modes of cognitive reasoning and integrated science process skills. Paper<br />
presented at the Annual Meeting of the National Association for Research in Science<br />
Teaching. New Orleans, LA.<br />
Yenice, N. (2005). Aydoğdu, M ve Kesercioğlu, T. (Ed.). İlköğretimde fen ve teknoloji<br />
öğretimi. Ankara: Anı Yayıncılık.<br />
Yenice, N. ve Aktamış, H. (2004). <strong>Eğitim</strong> fakülteleri ve sınıf öğretmenleri için fen bilgisi<br />
laboratuvar deneyleri. Anı Yayıncılık: Ankara.
<strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2: 37-58*<br />
Buharlaşma ve Kaynama Konularındaki Kavram<br />
Yanılgılarının Önlenmesinde Analoji<br />
Yönteminin Etkisi<br />
Gülten ŞENDUR¹ , Mustafa TOPRAK² Esin Şahin PEKMEZ ³<br />
ÖZ<br />
Bu çalışmanın temel amacı, Ausubel’in anlamlı öğrenme yaklaşımına göre oluşturulan<br />
analojilerin, buharlaşma ve kaynama konularındaki kavram yanılgılarının<br />
önlenmesindeki etkisini araştırmaktır. Araştırma deseni olarak ön-test son-test kontrol<br />
gruplu model kullanılmıştır. Bu amaçla, İzmir’in Bergama ilçesindeki iki farklı liseden<br />
rastgele ikişer sınıf deney ve kontrol grubu olarak seçilmiştir. Araştırmaya, toplam 96<br />
dokuzuncu sınıf öğrencisi katılmıştır. Deney gruplarında dersler kontrol grubundan<br />
farklı olarak analojiler kullanılarak işlenirken kontrol gruplarında konular geleneksel<br />
öğretim yöntemine göre işlenmiştir. Uygulama öncesi ve sonrasında tüm gruplara<br />
başarı testi ve kimya tutum ölçeği uygulanmıştır. Ayrıca deney ve kontrol gruplarından<br />
altışar öğrenci ile görüşme yapılmıştır. Araştırmanın sonucunda, deney gruplarının<br />
başarısının istatistiksel olarak kontrol gruplarına göre daha iyi durumda olduğu tespit<br />
edilmiştir. Görüşme analizinden de, deney gruplarındaki öğrencilerde kontrol<br />
gruplarındakine kıyasla daha az kavram yanılgısının olduğu saptanmıştır.<br />
Anahtar kelimeler: Kavram Yanılgısı, Analoji, Buharlaşma, Kaynama.<br />
* 24 Haziran 2011 tarihinde elektronik olarak yayımlanmıştır.<br />
¹Dr., Dokuz Eylül Üniv., Buca <strong>Eğitim</strong> <strong>Fakültesi</strong>, OFMAE Böl. gul_sendur@hotmail.com<br />
²Prof. Dr., Dokuz Eylül Üniv., Buca <strong>Eğitim</strong> <strong>Fakültesi</strong>, OFMAE Böl. mustafa.toprak@deu.edu.tr<br />
³Yrd. Doç. Dr., <strong>Ege</strong> Üniv., <strong>Eğitim</strong> <strong>Fakültesi</strong>, İlköğretim Bölümü. esin.pekmez@ege.edu.tr
<strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2: 37-58<br />
The Effects of Using Analogies to Prevent Misconceptions<br />
About Evaporation And Boiling<br />
ABSTRACT<br />
The main purpose of this study is to find out effects of using analogies based on<br />
Ausubel’s expository learning theory to prevent misconceptions about evaporation and<br />
boiling. Pre-test post-test experimental designn with control group was used.<br />
Experimental and control groups were randomly chosen among two diffrent high<br />
schools in Bergama district of İzmir. The sample consists of 96 9th grade students. With<br />
the experimental group the teacher used analogies as a teaching method while control<br />
groups instructed with traditional teaching method. Before and after the treatment,<br />
both groups were given achievement test and chemistry attitude scale. Besides, an<br />
interview was conducted with six students selected from each group. According to the<br />
results, the experimental groups showed statistically higher performance than control<br />
groups. Additionally, analysis of interview showed that the experimental groups had<br />
less misconceptions than the control groups.<br />
Keywords: Misconception, Analogy, Evaporation, Boiling
39 <strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2: 37-58<br />
GİRİŞ<br />
Çok daha eski geleneklere dayanan ancak öğretmen eğitiminin yeniden<br />
yapılandırılması ile anlamlı öğrenme üzerine vurgu farklı yöntemlerin<br />
uygulanması gerektiği ve yapılandırmacı öğrenme teorisi ile birlikte tekrar<br />
vurgulanmaya başlanmıştır. Yapılandırmacı öğrenme teorisinin de vurguladığı<br />
gibi anlamlı öğrenme, öğrencilerin yeni öğrendikleri kavramlar ile daha<br />
önceden sahip olduğu kavramlar arasında doğru bir ilişki kurduklarında<br />
gerçekleşebilir. Kimya derslerinde, bir önceki kavramlar, sonraki kavramların<br />
temelini oluşturduğundan, öğrencilerde oluşabilecek bir kavram yanılgısı,<br />
sonra öğrenilecek kavramlarda da yanılgılara neden olabilir. Tüm bu<br />
sebeplerden dolayı, anlamlı öğrenmeyi gerçekleştirmede bir engel olan kavram<br />
yanılgılarının saptanması, oluşumunun engellenmesi eğitimde istenilen<br />
hedeflere ulaşılabilmesi için son derece önemlidir.<br />
Kavram yanılgısı, bireyin bildiği ya da hakkında görüş bildirdiği konunun<br />
bilimsel olanla uyuşmaması olarak ifade edilebilir (Blosser, 1987; Treagust,<br />
1988). Her seviyedeki öğrenci gruplarında rastlanabilen kavram yanılgılarının<br />
oluşmasına neden olan başlıca faktörler aşağıda ki gibi sıralanabilir:<br />
Öğretmenin, öğrencilerin zihinlerindeki kavramsal değişimi sağlamada<br />
başarısızlığa uğraması,<br />
Öğrencilerin ön bilgilerinin bilinmemesi,<br />
Konu ve kavram öğretiminde, uygun eğitim-öğretim ortamının<br />
oluşturulamaması,<br />
Konu içerisinde çok fazla sayıda yabancı kelime kullanılması,<br />
Günlük dilde kullanılan kavramların, bilimsel dilde farklı işlevlerinin<br />
olması,<br />
Ders kitaplarındaki yanlış bilgiler,<br />
Kavramların günlük olaylarla ilişkilendirilmemesi (Fisher, 1985; Bilgin ve<br />
Geban, 2001; Yağbasan ve Gülçiçek, 2003 ).<br />
Fen bilimlerinin bir dalı olan kimya alanında da pek çok kavramın soyut<br />
olması kavram yanılgılarına sebep olmaktadır. Örneğin, öğrencilerin temel<br />
kimya kavramlarını ne derecede anladıkları ve bu kavramlarla ilgili<br />
yanılgılarının neler olduğu konusunda çok sayıda araştırma yapılmış ve<br />
yapılan araştırmalarda, öğrencilerin mol kavramı (Nelson,1991; Gorin, 1994),<br />
atom ve molekül (Griffiths ve Preston, 1992; Skamp, 1999), kimyasal denge<br />
(Hackling & Garnett, 1985; Bergquist & Heikkinen,1990), kimyasal bağlar<br />
(Peterson & Treagust, 1989; Boo, 1998), buharlaşma, yoğunlaşma ve hal<br />
değişimi (Osborne & Cosgrove, 1983; Jones, 1984; Jones & Lynch, 1989; Russell,
Buharlaşma ve Kaynama Konularındaki Kavram Yanılgılarının Önlenmesinde … 40<br />
Harlen &Watt, 1989; Stavy, 1990; Bar & Travis, 1991; Bar &Gaglili, 1994; Chang,<br />
1999; Tsai, 1999; Tytler, 2000; Ayas, Özmen ve Coştu, 2002) gibi soyut olan<br />
konularda kavram yanılgılarının yoğunlaştığı saptanmıştır.<br />
Bar ve Gaglili (1994), 5-14 yaşlar arasındaki İsrailli öğrencilerin buharlaşma<br />
kavramları ile ilgili kavramsal değişimlerini tespit etmeyi amaçladıkları bir<br />
çalışmada, buharlaşma ile ilgili kavram gelişiminin birbirini takip eden dört<br />
aşamada gerçekleştiğini saptamışlardır. Bu aşamalar şunlardır:<br />
Su kaybolur.<br />
Su toprak ya da zemin tarafından absorbe edilir.<br />
Suyun buharlaşması suyun görünmez olması ve bir başka yere ya da bir<br />
ara duruma transfer edilmesidir.<br />
Su, su buharı haline geçer ve görünmeyen küçük su damlacıkları şeklinde<br />
havaya dağılır.<br />
Aynı şekilde, bir diğer çalışmada Johnson (1998), 3 yıllık bir periyotta, 11-<br />
14 yaşlar arasındaki öğrencilerin kaynama ve maddenin tanecikli yapısı ile ilgili<br />
kavramlarını incelemiştir. Bu araştırmadan şu sonuçlar elde edilmiştir:<br />
Kaynama anında oluşan kabarcıkların içerisinde hava olduğu kabul<br />
edilmektedir.<br />
Maddenin gaz hali tam olarak algılanmamaktadır.<br />
Öğrencilerin molekül kavramına ilişkin algıları çok yüzeyseldir<br />
Öğrencilerin sahip olduğu kavram yanılgılarının geleneksel öğretim<br />
yöntemleri ile giderilmesinin zor olduğu literatürdeki pek çok araştırmada<br />
(Özdemir ve Geban, 1998; Özmen ve Demircioğlu, 2003; Stieff &Wilensky, 2005)<br />
ortaya çıkmıştır. Bu yüzden kavram yanılgılarının tespiti kadar bu kavram<br />
yanılgılarını giderecek öğretim yöntemlerinin de geliştirilmesi son derece<br />
önemlidir.<br />
Kavram yanılgılarını gidermede başvurulan yöntemlerden biri de<br />
analojilerdir (Özmen, 2005). Örneğin Tsai (1999), öntest-sontest kontrol gruplu<br />
deneysel deseni kullanarak analojilerin fiziksel değişimle ilgili kavram<br />
yanılgılarını gidermedeki etkisini incelemiştir. Araştırmanın sonucunda,<br />
sontestte deney grubunda, kontrol grubuna göre daha düşük oranda kavram<br />
yanılgısına rastlanmıştır. Bu sonuç analojilerin, öğrencilerin anlamlı<br />
öğrenmesinde olumlu bir etkisi olduğunu göstermektedir.<br />
Aynı şekilde Stavy (1991) de, lise öğrencileri üzerinde yaptığı bir<br />
araştırmada, önceki çalışmalarında saptadığı kavram yanılgılarını gidermede
41 <strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2: 37-58<br />
analojilerin etkisini incelemiştir. Deney ve kontrol gruplu olarak yürütülen<br />
araştırmada, deney grubunda dersler analojilerle işlenirken, kontrol grubunda<br />
ise geleneksel yönteme göre ders işlenmiştir. Araştırmanın sonucunda, deney<br />
grubunda, kontrol grubuna göre çok daha az kavram yanılgısına rastlanmıştır<br />
ve analoji kullanımının kavram yanılgılarının giderilmesinde etkili bir yöntem<br />
olduğu saptanmıştır.<br />
Amaç ve Önem<br />
Yapılan araştırmalardan da anlaşılacağı üzere, kimya eğitiminde kavram<br />
yanılgılarıyla ilgili olarak yapılan çalışmalarda bunların tespit edilmesi üzerine<br />
yoğunlaşılmıştır. Ancak kavram yanılgılarının giderilmesine yönelik çalışmalar<br />
yok denecek kadar azdır. Özellikle kavram yanılgılarının giderilmesi için<br />
kavramların anlaşılır, somut ve akla yatkın olması gerekir. Ancak bu şekilde<br />
anlamlı öğrenme gerçekleşir. Anlamlı öğrenme, soyut kavramların anlamlı hale<br />
getirilebilmesi için bol örnek vermeyi, resimlerle, semalarla ve modellerle<br />
somutlaştırmayı esas alır.<br />
Anlamlı öğrenmenin sağlanabilmesi için başvurulacak öğretim<br />
yöntemlerinden birisi de analojilerdir. Analoji, herhangi bir kavramın iyi<br />
anlaşılabilmesi için benzer özellikleri olan daha somut başka bir kavramla<br />
eşleştirilmesidir. İki kavram arasında güçlü bir ilişki kurulur. Bu sebeple,<br />
analojiler aracılığı ile anlamlı öğrenmeyi sağlamak mümkündür.<br />
Bu çalışmada, geleneksel öğretim yöntemine alternatif olarak geliştirilen<br />
analojilerin kullanılmasının öğrenci başarısı, kimyaya yönelik tutum ve kavram<br />
yanılgılarının önlenmesi üzerindeki etkileri araştırılmıştır. Bu amaçla, aşağıdaki<br />
sorulara yanıt aranmıştır:<br />
Analojiler kullanarak öğretimin yapıldığı deney grubu ile geleneksel<br />
öğretimin uygulandığı kontrol grubunun ön test-son test puanları<br />
arasında anlamlı bir fark var mıdır<br />
Deney ve kontrol grubu öğrencilerin uygulama öncesi ve sonrası kimya<br />
dersine yönelik tutumları arasında anlamlı bir fark var mıdır<br />
Deney ve kontrol gruplarının ön ve son test tutum puanları arasında<br />
anlamlı bir fark var mıdır<br />
Deney ve kontrol grubu öğrencileri buharlaşma ve kaynama olaylarına<br />
ilişkin kavramları zihinlerinde nasıl yapılandırmaktadırlar
Buharlaşma ve Kaynama Konularındaki Kavram Yanılgılarının Önlenmesinde … 42<br />
YÖNTEM<br />
Araştırmada, ön test-son test kontrol gruplu deneysel desen<br />
kullanılmıştır. Deney gruplarında dersler Ausubel’in anlamlı öğrenme<br />
yaklaşımını temel alan analojilerle işlenirken kontrol gruplarında ise geleneksel<br />
öğretime göre işlenmiştir.<br />
Tablo 1. Deneysel Desen<br />
Grubun Adı Ön Test Deneysel İşlemler Son Test<br />
Deney Grubu<br />
Kontrol Grubu<br />
KTÖ<br />
BT<br />
KTÖ<br />
BT<br />
Analojilerle Öğretim<br />
Geleneksel Öğretim<br />
KTÖ<br />
BT<br />
Yarı<br />
Yapılandırılmış<br />
Görüşme<br />
KTÖ<br />
BT<br />
Yarı<br />
Yapılandırılmış<br />
Görüşme<br />
Araştırmanın Örneklemi<br />
Araştırmanın örneklemini İzmir ili Bergama ilçesinde Anadolu Öğretmen<br />
Lisesi ve Anadolu Lisesinde 9. sınıflarda öğrenim görmekte olan 96 öğrenci<br />
oluşturmaktadır Araştırmacılar tarafından, örneklemi oluşturan liselerden<br />
ikişer sınıf deney ve kontrol grubu olarak rastgele seçilmiştir.<br />
Tablo 2. Örneklemin Gruplara Göre Dağılımı<br />
Okul Kontrol Grubu Deney Grubu<br />
Anadolu Öğretmen Lisesi (AÖL) 23 23<br />
Anadolu Lisesi (AL) 25 25
43 <strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2: 37-58<br />
Veri Toplama Araçları<br />
Yapılan çalışmada verilerin toplanması ve çalışmanın değerlendirilmesi<br />
amacıyla, “başarı testi”, “kimya tutum ölçeği” ve “yarı yapılandırılmış<br />
görüşme formu” veri toplama aracı olarak kullanılmıştır.<br />
Başarı Testi (BT)<br />
Öğrencilerin kimya dersindeki başarılarını ölçmek amacıyla, buharlaşma,<br />
kaynama olaylarını kapsayan 25 soruluk çoktan seçmeli bir test hazırlanmıştır.<br />
Sorular Milli <strong>Eğitim</strong> Bakanlığı’nın belirlemiş olduğu kazanımlar dikkate<br />
alınarak, ÖSYM’nin yaptığı geçmiş yıllarda sorulan ÖSS ve ÖYS sorularından<br />
yararlanılarak oluşturulmuştur. BT için Cronbach - güvenirlik katsayısı 0,86<br />
olarak hesaplanmıştır. Başarı testi, eğitimden önce ( ön test) ve eğitimden sonra<br />
(son test) olmak üzere iki kez uygulanmıştır. Başarı testinin ön test olarak<br />
uygulanması sonucu elde elden veriler ışığında, deney gruplarında kullanılan<br />
etkinlikler geliştirilmiştir.<br />
Yarı Yapılandırılmış Görüşme Formu<br />
Görüşme formu iki kısımdan oluşmaktadır. (Osborne & Gosgorpove, 1983; Bar<br />
& Travis,1991; Ayas, Özmen ve Çoştu, 2001). Birinci kısım da öğrencilerin<br />
“buharlaşma- kaynama olayları” ile ilgili görüşlerini, ikinci kısım da ise<br />
öğrencilerin kullanılan etkinlikler ile ilgili düşüncelerini ortaya çıkarmak<br />
hedeflenmiştir. Hazırlanan görüşme formu hakkında uzman görüşü alınmış ve<br />
örneklem grubu dışında 5 öğrenci ile pilot çalışması yapılmıştır. Görüşme<br />
yapılacak öğrenciler seçilirken, tabakalı örnekleme yöntemine başvurulmuştur.<br />
Son test olarak başarı testi ve tutum ölçeği uygulandıktan sonra, başarı testi<br />
sonuçlarına göre en yüksek, orta ve en düşük puan alan 2’şer öğrenci olmak<br />
üzere her iki lisede toplam 12 (6 deney, 6 kontrol ) öğrenci ile görüşme<br />
yapılmıştır. Tüm görüşmeler tek oturumda ve yaklaşık 10–15 dakikalık bir<br />
sürede sınıf ortamında yapılmıştır. Görüşmeler ses kayıt cihazı ile<br />
kaydedilmiştir. Görüşmede, öğrencilere yöneltilen sorular ve hedefleri Tablo 3<br />
de verilmiştir. Görüşmede elde edilen veriler iki araştırmacı tarafından yazıya<br />
dökülerek kodlanmıştır. Sonunda iki metin karşılaştırılarak, araştırmacıların<br />
verdiği kodlar arasında uyuşum yüzdesi hesaplanmış ve %91 olarak<br />
bulunmuştur.
Buharlaşma ve Kaynama Konularındaki Kavram Yanılgılarının Önlenmesinde … 44<br />
Tablo 3. Görüşmede Yer Alan Soruların Hedefleri<br />
Soru<br />
Hedef<br />
1. Soru Kaynama olayının tanımlanması<br />
2. Soru Kütle- kaynama süresi ilişkisi<br />
3. Soru Isıtıcı- kaynama süresi ilişkisi<br />
4. Soru Kaynama süresi- kaynama noktası ilişkisi<br />
5. Soru Buharlaşma olayının tanımlanması<br />
6. Soru Derste kullanılan etkinliklerin, öğrencilerin<br />
öğrenmeleri üzerindeki etkisinin saptanması<br />
Kimya Tutum Ölçeği ( KTÖ )<br />
Derste kullanılan etkinliklerin, öğrencilerin kimya dersine karşı tutumlarını<br />
nasıl etkilediğini saptamak amacıyla, Feyzioğlu (2001) tarafından geliştirilen<br />
kimya tutum ölçeği kullanılmıştır. Ölçek 14 tanesi olumlu 6 tanesi olumsuz<br />
olmak üzere 20 tutum cümlesinden oluşmaktadır. Kimya tutum ölçeği için<br />
Cronbach - güvenirlik katsayısı 0,82 olarak hesaplanmıştır.<br />
Deneysel İşlemler<br />
Araştırmada, analojilere göre öğretimin uygulandığı deney gruplarında ve<br />
geleneksel öğretimin uygulandığı kontrol gruplarında konular 45 dakikalık 4<br />
ders saatinde işlenmiştir. Deney grubunda kaynama, buharlaşma olayları ve<br />
kaynama noktası -buhar basıncı, kaynama noktası- dış basınç ilişkileri<br />
açıklanırken günlük yaşantımızda yer alan hikaye ve modellerden<br />
yararlanılmıştır. Hazırlanan senaryo, bilgisayar ortamında animasyon haline<br />
getirilerek sunulmuştur.<br />
Yapılan araştırmada üç ayrı model kullanılmıştır. Bu modeller şunlardır:<br />
Gelin- kaynana hikayesi<br />
Halterci modeli<br />
Yüksek atlama modeli<br />
Araştırmada, kullanılan bu modellerden, halterci modeli aşağıda<br />
açıklanmıştır.
45 <strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2: 37-58<br />
Şekil 1.Ağırlığını Kaldıramayan Halterci<br />
Şekil 2.Ağırlığını Kaldıran Halterci<br />
Sıvıların kaynama olayı ve kaynama noktasına etki eden faktörler, halterci<br />
modelinden yararlanılarak anlatılmıştır. Bu amaçla bilgisayar ortamında<br />
hazırlanan animasyonlar sınıfa sunulmuş ve aşağıdaki soru yöneltilmiştir.<br />
Haltercilerden bazıları ağırlıklarını kolaylıkla kaldırabilirken, bazılarının<br />
ağırlıklarını kaldıramadıkları görülmektedir. Bunun sebebi ne olabilir<br />
Haltercilerin ağırlıklarını kaldırabilmesi için bunu kaldırabilecek eş değer<br />
bir güce sahip olması gerekir. Aksi takdirde ağırlıklarını kaldıramazlar.<br />
Sıvıların kaynaması olayı da haltercilerin ağırlıklarını kaldırmasına<br />
benzemektedir. Eğer bir sıvının buhar basıncı, sıvı yüzeyine etki eden dış<br />
basınca eşit değil ise sıvı kaynayamaz. Sıvının kaynayabilmesi için buhar<br />
basıncının dış basınca eşit olması gerekir. Eğer halterciler ağırlıklarını<br />
kaldıramıyorlarsa, halterin ağırlığı azaltılarak haltercinin ağırlığı kaldırması<br />
sağlanabilir. Benzer bir şekilde de, bir sıvının daha düşük sıcaklıkta kaynaması<br />
isteniyorsa yapılacak işlem sıvı üzerinde dış basıncı düşürmektir.<br />
Verilerin analizi<br />
Araştırma sürecinde kullanılan test ve ölçekten elde edilen veriler SPSS<br />
11.0 for Windows istatistik programı kullanılarak çözümlenmiştir. Grup içi<br />
veya gruplar arası karşılaştırma yapılırken anlamlı bir farkın oluşup oluşmadığı<br />
p değerlerine bakılarak saptanmıştır %95 güvenilirlik seviyesinde yani p>0.05<br />
olduğunda anlamlı bir farkın oluşmadığı, p
Buharlaşma ve Kaynama Konularındaki Kavram Yanılgılarının Önlenmesinde … 46<br />
içinde kategorilere ayrılmıştır. Daha sonra bu kategoriler sayılarak frekans ve<br />
yüzde olarak tablolara dönüştürülmüştür.<br />
BULGULAR<br />
Başarı Testi (BT)<br />
Araştırmada, başarı testinin kullanılmasındaki amaçlardan biri, deney ve<br />
kontrol grubu öğrencilerinin uygulama öncesi ve sonrası ders başarılarında<br />
anlamlı bir fark olup olmadığını tespit etmektir.<br />
Tablo 4. BT t Testi Sonuçları<br />
Grup Okul N X S.S t<br />
p<br />
AL Öntest 25 43,2000 11,83216 2,36643<br />
DENEY<br />
-19,172 0,00<br />
Sontest 25 70,3200 7,47618 1,49524<br />
GRUBU<br />
AÖL Öntest 23 46,7826 6,51541 1,35856<br />
Sontest 23 76,3478 9,56608 1,99467<br />
-18,591 0,00<br />
KONTROL<br />
GRUBU<br />
AL Öntest 25 42,2400 8,56971 1,71394<br />
Sontest 25 56,6400 8,69329 1,73866<br />
AÖL Öntest 23 46,5217<br />
Sontest<br />
23<br />
63,3913<br />
8,78464<br />
10,18796<br />
1,83172<br />
2,12434<br />
-14,305 0,00<br />
-11,387 0,00<br />
Tablo 4, her iki lisenin deney ve kontrol gruplarında uygulama sonrasında<br />
ders başarılarında anlamlı bir fark olduğunu göstermektedir (p
47 <strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2: 37-58<br />
Tablo 5. AÖL Başarı Testi One Way Anova Sonuçları<br />
p<br />
Okul Grup N Kareler sd Kareler F<br />
Toplamı<br />
Ortalaması<br />
ÖN TEST<br />
AÖL<br />
SONTEST<br />
AÖL<br />
Deney<br />
Kontrol<br />
Deney<br />
Kontrol<br />
23<br />
23<br />
23<br />
23<br />
,783 1 ,783 ,013 ,909<br />
1930,522 1 1930,522 19,769 ,000<br />
Tablo 5’den, deney ve kontrol gruplarının ön testleri arasında anlamlı bir farkın<br />
olmadığı görülmektedir (p>0.05). Ancak grupların son testleri<br />
karşılaştırıldığında anlamlı bir farkın oluştuğu görülmektedir (p0,05). Bu sonuç, deney<br />
ve kontrol gruplarının hazır bulunuşluk düzeyinin birbirine denk olduğunu<br />
kanıtlamaktadır. Deney ve kontrol grubu öğrencilerinin son test ortalamaları<br />
arasında ise anlamlı fark vardır (p
Buharlaşma ve Kaynama Konularındaki Kavram Yanılgılarının Önlenmesinde … 48<br />
Kimya Tutum Ölçeği (KTÖ)<br />
Kimya tutum ölçeği ile deney ve kontrol grubu öğrencilerin uygulama öncesi<br />
ve sonrası kimya dersine yönelik tutumlarında anlamlı fark var mıdır<br />
sorusuna cevap aranmıştır. Bu amaçla, deney ve kontrol gruplarının ön test, son<br />
test tutum puan ortalamaları t-testi analizi ile karşılaştırılmış ve sonuçlar Tablo<br />
7’de verilmiştir<br />
Tablo 7. KTÖ t Testi Sonuçları<br />
Grup Okul N X S.S t p<br />
DENEY<br />
GRUBU<br />
KONTROL<br />
GRUBU<br />
AL<br />
AÖL<br />
AL<br />
AÖL<br />
Öntest 25 65,1600 8,36002 1,67200<br />
Sontest 25 76,4000 5,01664 1,00333<br />
Öntest 23 67,4783 6,51541 13,88874<br />
Sontest 23 80,0870 9,56608 5,44320<br />
-<br />
10,794<br />
,000<br />
-4,127 0,00<br />
Öntest 25 64,4800 12,57020 2,51404 -,354 ,727<br />
Sontest 25 64,6800 12,64160 2,52832<br />
Öntest 23 66,9130 8,78464 12,54777 -,500 ,622<br />
Sontest 23 68,6522 10,18796 12,45942<br />
Tablo 7’den, uygulama öncesi ve sonrası öğrencilerin kimya dersine yönelik<br />
tutumları arasında kontrol gruplarında anlamlı bir fark oluşmazken (p>0,05) deney<br />
gruplarında anlamlı farkın oluştuğunu (p
49 <strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2: 37-58<br />
Tablo 8’deki ön test sonuçları incelendiğinde, deney ve kontrol grupları<br />
arasında ön test tutum puanlarına göre herhangi bir farklılık görülmemektedir<br />
(p>0,05). Deney ve kontrol grupları arasında anlamlı bir farklılık olmaması,<br />
araştırmaya başlamadan önce, deney ve kontrol grubunun kimya dersine karşı<br />
ön tutumlarının birbirine eşit olduğunu göstermektedir. Deney ve kontrol<br />
grubunun son test tutum puanları arasında anlamlı bir farkın olması (p0.05 ) ancak grupların son testleri karşılaştırıldığında<br />
anlamlı bir farkın oluştuğu görülmektedir(p
Buharlaşma ve Kaynama Konularındaki Kavram Yanılgılarının Önlenmesinde … 50<br />
Tablo 10. Birinci Görüşme Sorusuna İlişkin Deney ve Kontrol Grubu<br />
ÖğrencilerinGörüşleri<br />
AÖL<br />
AL<br />
Öğrenci Görüşü<br />
Deney<br />
Grubu<br />
Kontrol<br />
Grubu<br />
Deney<br />
Grubu<br />
Kontrol<br />
Grubu<br />
f % f % f % f %<br />
Su buharı vardır.* 5 83,3 2 33,3 4 66,7 1 16,7<br />
Hava boşlukları<br />
vardır 0 0,0 3 50,0 2 33,3 3 50,0<br />
Genleşen sıvı<br />
molekülleri vardır. 1 16,7 1 16,7 0 0,0 0 0,0<br />
Oksijen ve<br />
hidrojen gazları 0 0,0 2 33,3 0 0,0 0 0,0<br />
vardır<br />
Küçük su<br />
zerrecikleri vardır 0 0,0 2 33,3 0 0,0 2 33,3<br />
Isı vardır 0 0,0 0 0,0 0 0,0 2 33,3<br />
Basınç vardır 0 0,0 0 0,0 0 0,0 2 33,3<br />
Tablo 10 incelediğinde, her iki okulda “su buharı” doğru cevabının veren<br />
öğrencilerin deney gruplarındaki yüzdesinin kontrol gruplarına göre daha<br />
yüksek olduğu görülmektedir. Bu durum, deney grubu öğrencilerinin kontrol<br />
grubu öğrencilerine göre kaynama olayını daha iyi anladıklarını<br />
göstermektedir. Örneğin, Anadolu Öğretmen Lisesinin deney grubundaki<br />
Öğrenci 1 ”Kaynama sırasında su molekülleri gaz haline geçtiği için kabarcıklar<br />
içersinde su buharı vardır” açıklamasını yaparken Anadolu Lisesi deney<br />
grubundaki Öğrenci 4’de “Kaynama sırasında su gaz haline geçtiğinden kabarcıklar<br />
içersinde su buharı vardır” biçimde benzer bir açıklamada bulunmuştur.<br />
Aslında verilecek en doğru yanıt “suyun gaz hali” olmalıydı. Ancak günlük<br />
yaşamda kullanılan dilden öğrencilerin vazgeçemediği burada görülmektedir.<br />
Kontrol grubu öğrencilerinin verdikleri cevaplar incelendiğinde ise, “Hava,<br />
genleşen sıvı molekülleri, oksijen ve hidrojen gazları, ısı, basınç” gibi kavram<br />
yanılgıları içeren açıklamaların yoğunlaştığı görülmektedir. Anadolu Lisesi<br />
kontrol grubu öğrencilerinden Öğrenci 9 ise “Hava olabilir, ısı olabilir, basınç<br />
olabilir” biçiminde yaptığı açıklama ile, ısı ve basıncın bir madde olduğu gibi<br />
yanlış kavrama sahip olduklarını ortaya çıkarmaktadır.<br />
<br />
“Isıtıcıda daha az miktarda su kullanılsaydı suyun kaynama sıcaklığı hakkında<br />
ne söyleyebilirdiniz ”sorusuna verilen cevaplar tablo 11’de sunulmuştur.
51 <strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2: 37-58<br />
Tablo 11. İkinci Görüşme Sorusuna İlişkin Deney ve Kontrol Grubu<br />
Öğrencilerin Görüşleri<br />
AÖL<br />
AL<br />
Öğrenci Görüşü<br />
Deney<br />
Grubu<br />
Kontrol<br />
Grubu<br />
Deney<br />
Grubu<br />
Kontrol<br />
Grubu<br />
f % f % f % f %<br />
Kaynama noktası ayırt<br />
edici özelliktir,<br />
değişmez*<br />
Kütle kaynama<br />
noktasını etkilemez*.<br />
Kaynama noktasına<br />
sadece sıvın saflığı, dış<br />
basınç ve sıvının cinsi<br />
etki eder.*<br />
Daha az su<br />
kullanıldığından,<br />
kaynama noktası düşer<br />
Aynı cins madde*<br />
olduğundan değişmez.<br />
Kaynama süresi<br />
değişir.<br />
2 33,3 0 0,0 2 33,3 0 0,0<br />
6 100,0 2 33,3 4 66,7 1 16,7<br />
2 33,3 1 16,7 0 0,0 0 0,0<br />
0 0,0 2 33,3 0 0,0 2 33,3<br />
0 0,0 0 0,0 1 16,7 2 33,3<br />
0 0,0 0 0,0 2 33,3 1 16,7<br />
Tablo 11’den anlaşılacağı üzere, Anadolu Öğretmen Lisesi deney grubunda<br />
10 öğrenci yöneltilen soruya doğru açıklama yaparken, bu sayı kontrol<br />
grubunda 3 olmuştur. Benzer bir şeklide Anadolu Lisesi deney grubunda, 7,<br />
kontrol grubunda ise 3 öğrenci soruyu doğru bir şekilde açıklamıştır. Bu<br />
sonuçlar göstermektedir ki, deney grubu öğrencileri kütlenin kaynama<br />
noktasına etki etmediğini kontrol grubu öğrencilerine göre daha iyi<br />
kavramışlardır. Kontrol grubu öğrencileri arasında da yöneltilen soruya doğru<br />
cevap verenler bulunmaktadır ancak deney grubu ile kıyasladığımızda sayıca<br />
daha azdır. Anadolu Lisesi deney grubu öğrencilerinden Öğrenci 2, “Kaynama<br />
noktası değişmez. Sonuçta ikisi de aynı madde. Kütle kaynama noktasını değiştirmez”<br />
biçimde görüş bildirirken, Anadolu Öğretmen Lisesi deney grubundan Öğrenci<br />
3,” Kütle, hacim kaynama noktasına etki etmez. Sıvının saflığı, dış basınç ve sıvının<br />
cinsi kaynama noktasına etki eder. Bunlar aynı olduğundan kaynama noktası<br />
değişmez” şeklinde ayrıntılı bir cevap vermiştir.<br />
Her iki lisenin kontrol grubu öğrencilerinde, “daha az su kullanıldığından<br />
suyun kaynama noktası düşer” biçiminde kavram yanılgısına rastlanması dikkat
Buharlaşma ve Kaynama Konularındaki Kavram Yanılgılarının Önlenmesinde … 52<br />
çekicidir. Bu durum, öğrencilerin kaynama süresi ile kaynama noktasını<br />
birbirlerine karıştırdıklarını ortaya koymaktadır.<br />
“Isıtıcının ayarı arttırılırsa kaynama sıcaklığında bir değişme meydana gelir mi<br />
Neden” sorusuna verilen cevaplar tablo 12’de verilmiştir.<br />
Tablo 12. Üçüncü Görüşme Sorusuna İlişkin Deney ve Kontrol Grubu<br />
Öğrencilerin Görüşleri<br />
AÖL<br />
AL<br />
Öğrenci Görüşü<br />
Deney<br />
Grubu<br />
Kontrol<br />
Grubu<br />
Deney<br />
Grubu<br />
Kontrol<br />
Grubu<br />
f % f % f % f %<br />
Kaynama noktası<br />
değişemez, süre<br />
değişir*.<br />
Suyun kaynama hızı<br />
artar<br />
Suyun kaynama<br />
noktası düşer<br />
6 100,<br />
0<br />
2 33,3 6 100,<br />
0<br />
2 33,3<br />
4 66,7 1 16,7 0 0,0 0 0,0<br />
0 0,0 2 33,3 0 0,0 0 0,0<br />
Kaynama hızı değişir. 0 0,0 0 0,0 2 33,3 1 16,7<br />
Tablo 12’den de görüldüğü üzere, her iki lisenin deney gruplarında görüşme<br />
yapılan öğrencilerin tamamının doğru kategorisine giren cevap vermesi,<br />
öğrencilerinin ısıtıcının gücünün değiştirilmesinin kaynama noktasına etki<br />
etmeyip, hıza ve süreye etki ettiğini anladıkları ortaya çıkmaktadır. Anadolu<br />
Öğretmen Lisesi deney grubundan Öğrenci 5 yöneltilen soruya, “Kaynama<br />
noktasına etki etmez. Kaynama hızına etki eder. Su daha hızlı kaynar. Su 10 dk<br />
kaynıyorsa, ısıtıcının gücü arttırıldığında 5 dk kaynar” şeklinde cevap verirken<br />
Anadolu Lisesi deney grubundan Öğrenci 2, “Kaynama sıcaklığı değişmez, süresi<br />
değişir .Daha fazla ısı vererek, hızlandırırız, süresini değiştiririz kaynama noktası,<br />
maddenin cinsine bağlı olduğundan değişmez.”biçiminde açıklama yapmıştır.<br />
Kontrol grubu öğrencileri arasında da doğru cevaplar olmakla beraber,<br />
bilimsel olarak doğru olmayan açıklamalara kontrol grubu öğrencilerinde<br />
rastlanmıştır. Anadolu Öğretmen Lisesi kontrol grubu öğrencilerinden Öğrenci<br />
8, “Su daha çabuk kaynar, suyun kaynama noktası daha düşük olur” açıklamasını<br />
yaparken Anadolu Lisesi kontrol grubundan Öğrenci 7’de” Suya daha fazla ısı<br />
verildiğinden kaynama noktası düşer” şeklinde benzer bir açıklamada
53 <strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2: 37-58<br />
bulunmuştur. Bu açıklamalarda göstermektedir ki, öğrenciler ısıtıcının gücün<br />
değiştirilmesinin suyun kaynama noktasını değiştireceğine inanmaktadırlar.<br />
“Kaynar durumdaki suyu fazladan 10 dakika daha kaynatsak suyun sıcaklığı<br />
nasıl değişirdi sorusuna verilen cevaplar tablo 13’de sunulmuştur.<br />
Tablo 13. Dördüncü Görüşme Sorusuna İlişkin Deney ve Kontrol Grubu<br />
Öğrencilerin Görüşleri<br />
Öğrenci Görüşü<br />
Kaynama devam<br />
ettiğinden, sıcaklık<br />
değişmez.*<br />
Suya fazla ısı<br />
verildiğinden, suyun<br />
sıcaklığı artar.<br />
AÖL<br />
AL<br />
Deney<br />
Grubu<br />
Kontrol<br />
Grubu<br />
Deney<br />
Grubu<br />
Kontrol<br />
Grubu<br />
f % f % f % f %<br />
5 83,3 2 33,3 3 50,0 1 16,7<br />
0 0,0 3 50,0 1 16,7 4 66,7<br />
Tablo 13 göstermektedir ki, deney grubu öğrencilerinin büyük bir çoğunluğu<br />
yöneltilen soruya, “su kaynadığı için sıcaklığı değişmez” biçiminde doğru<br />
açıklamalarda bulunmuşladır. Nitekim, Anadolu Öğretmen Lisesi ve Anadolu<br />
Liselerinin deney grubunda, doğru cevap yüzdesinin sırasıyla %83,3 ve %50<br />
olması bu durumu kanıtlamaktadır. Anadolu Lisesi deney grubu<br />
öğrencilerinden Öğrenci 5, “Suyun sıcaklığı değişmez. Çünkü kaynama anında<br />
suyun sıcaklığı sabittir. Saf olmayan maddelerin değişir” şeklinde düşüncesini<br />
belirtirken, Anadolu Öğretmen Lisesi deney grubundan Öğrenci 6, “Suyun<br />
sıcaklığı değişmez. Çünkü kaynamaktadır. Kaynama sıcaklığı ortam şartlarından<br />
etkilenir” biçiminde açıklamada bulunmuşlardır. Bu sonuçlar da göstermektedir<br />
ki, deney grubu öğrencileri saf maddelerin kaynamaları esnasında sıcaklığının<br />
değişmeyeceğini anlamışlardır.<br />
Kontrol grubu öğrencilerinde ise doğru cevap yüzdesinin, Anadolu<br />
Öğretmen Lisesinde %33,3, Anadolu Lisesinde ise %16,7’i gibi düşük bir<br />
yüzdede olduğu görülmektedir. Görüşme analizinden aynı zamanda, kontrol<br />
grubu öğrencilerinin, büyük bir kısmının kavram yanılgısı içeren cevaplar<br />
verdikleri de saptanmıştır. Anadolu Öğretmen Lisesi kontrol grubundan<br />
Öğrenci 11, Suyun sıcaklığı artar. Çünkü ondan sonra su buharlaşmaya başlar”<br />
şeklinde yorum yaparken aynı gruptaki Öğrenci 7, “Artar herhalde. Suya fazladan<br />
ısı veriliyor” biçiminde açıklama yapmıştır. Anadolu Lisesi kontrol grubundaki
Buharlaşma ve Kaynama Konularındaki Kavram Yanılgılarının Önlenmesinde … 54<br />
öğrencilerde de benzer açıklamalara rastlanmıştır. Anadolu Lisesi kontrol<br />
grubundan Öğrenci 10 “Suyun sıcaklığı 100 ºC’nin üzerine çıkar. Su daha fazla<br />
ısınır” biçiminde görüşünü bildirmiştir. Bu açıklamalar, öğrencilerde sisteme<br />
verilen enerjinin kaynama noktasını değiştireceği biçimindeki bir kavram<br />
yanılgısının yaygın olduğunu göstermektedir.<br />
“Okuldaki koridorlar su ile yıkandıktan veya paspasla silindikten sonra serinleme<br />
hissedilir. Bu serinleme hissi neden kaynaklanmıştır” sorusuna verilen<br />
cevaplar tablo 14’de sunulmuştur.<br />
Tablo 14. Beşinci Görüşme Sorusuna İlişkin Deney ve Kontrol Grubu<br />
Öğrencilerin Görüşleri<br />
AÖL<br />
AL<br />
Öğrenci Görüşü<br />
Deney<br />
Grubu<br />
Kontrol<br />
Grubu<br />
Deney<br />
Grubu<br />
Kontrol<br />
Grubu<br />
f % f % f % f %<br />
Su molekülleri, 6 100,0 2 33,3 4 66,7 2 33,3<br />
yerden ısı alarak<br />
buharlaşır.*<br />
Yer ısı kaybeder. 0 0,0 2 33,3 0 0,0 0 0,0<br />
Yerdeki su taneleri<br />
havaya çıkar<br />
Buharlaşan su,<br />
yüzümüze çarpar ve<br />
serinlik hissedilir<br />
Su buharlaşıp, havaya<br />
nem olarak karışır<br />
0 0,0 0 0,0 0 0,0 0 0,0<br />
0 0,0 0 0,0 0 0,0 2 33,3<br />
0 0,0 0 0,0 0 0,0 2 33,3<br />
Yöneltilen soru ile, öğrencilerin buharlaşma sırasında sıvı moleküllerinin<br />
ortamdan ısı aldığını ve böylelikle ortamda soğumanın meydana geldiğini<br />
belirtilmeleri hedeflenmiştir. Tablo 14’deki cevaplar da göstermektedir ki, her<br />
iki lisenin deney grubunda yöneltilen soruya doğru cevap veren öğrenci<br />
yüzdesi Anadolu Öğretmen Lisesinde %100, Anadolu Lisesinde ise %66,7 gibi<br />
yüksek oranlardadır. Anadolu lisesi deney grubundan Öğrenci 6, Suyun<br />
buharlaşması. Su ortamdan ısı alarak buharlaşıyor, ortamdaki ısı azalıyor ve ortam<br />
serinliyor.” şeklinde açıklama yaparken Anadolu Öğretmen Lisesi deney<br />
grubundan öğrenci 4, “Su molekülleri ortamdan ısı alarak buharlaşıyor. Buharlaşma<br />
sırasında ortamdan ısı alınır. Bu yüzden bir serinleme hissedilir.”açıklamasını<br />
yapmıştır.
55 <strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2: 37-58<br />
Kontrol grubundaki öğrencilerde ise yöneltilen soruya doğru cevap verenler<br />
olmakla birlikte, “su buharlaşıp, havaya nem olarak karışır, su yüzümüze çarpar, su<br />
taneleri havaya çıkıyor” biçiminde doğru olmayan ifadeler kontrol grubu<br />
öğrencilerinde oldukça yaygındır. Bu ifadelerde göstermektedir ki, kontrol<br />
grubu öğrencileri, buharlaşma olayını tam olarak kavrayamamışlardır.<br />
“Dersin işlenişi sırasında dikkatinizi çeken bir şeyler oldu mu Açıklar mısınız”<br />
sorusuna verilen cevaplar tablo 15’de sunulmuştur.<br />
Tablo 15. Altıncı Görüşme Sorusuna İlişkin Deney ve Kontrol Grubu<br />
Öğrencilerin Görüşleri<br />
AÖL<br />
AL<br />
Öğrenci Görüşü<br />
Deney<br />
Grubu<br />
Kontrol<br />
Grubu<br />
Deney<br />
Grubu<br />
Kontrol<br />
Grubu<br />
f % f % f % f %<br />
Animasyonlar dikkat<br />
çekiciydi.<br />
Ezberlemeden, konular<br />
arasında rahatlıkla bağlantı<br />
kuruldu<br />
Konuların daha kolaylıkla<br />
anlaşıldı<br />
Modellerle, konu arasında<br />
ilişki kuruldu<br />
Bir fark yoktu.<br />
4 66,7 0 0,0 5 83,3 0 0,0<br />
3 50,0 0 0,0 0 0,0 0 0,0<br />
2 33,3 0 0,0 2 33,3 0 0,0<br />
5<br />
0<br />
83,3<br />
0,0<br />
0<br />
6<br />
0,0<br />
100,0<br />
0<br />
0<br />
0,0<br />
0,0<br />
0<br />
6<br />
0,0<br />
100,0<br />
Tablo 15’de görüldüğü gibi deney grubu öğrencileri dersin işlenişini diğer<br />
derslere göre daha farklı görmektedirler. Öğrenciler dersin işlenişi sırasında<br />
“animasyonların kullanılmasının dikkatlerini çektiğini, kullanılan animasyonlar ile<br />
konunun somutlaştırıldığını bu nedenle konunun daha iyi anlaşıldığını, ezberlemelerine<br />
gerek kalmadan rahatlıkla konular arasında bağlantı kurabildikleri” şeklinde<br />
yorumlar yapmışlardır.<br />
SONUÇ, TARTIŞMA ve ÖNERİLER<br />
Buharlaşma ve kaynama konularının öğretimi ile ilgili olarak geliştirilen<br />
araştırmanın başlangıcında kimya dersine yönelik tutum ve başarıları eşit olan<br />
deney ve kontrol gruplarıyla çalışılmıştır. Deneysel çalışma sonucunda,<br />
Ausubel’in anlamlı öğrenme yaklaşımını temel alan analojilerin, geleneksel<br />
yaklaşıma göre öğrenci başarısını daha çok arttırdığı saptanmıştır. Aynı<br />
zamanda, öğrencilerin bilgiyi nasıl yapılandırdıklarını saptamak amacıyla<br />
yapılan yarı yapılandırılmış görüşme sonucunda deney grubu öğrencilerinde
Buharlaşma ve Kaynama Konularındaki Kavram Yanılgılarının Önlenmesinde … 56<br />
kontrol grubu öğrencilerine göre daha az kavram yanılgısına rastlanmıştır.<br />
Deney ve kontrol grubu öğrencilerinde görülen kavram yanılgıları Tablo 16’da<br />
gösterilmiştir.<br />
Tablo 16. Araştırmada Saptanan Kavram Yanılgıları<br />
Deney Grubu<br />
Kontrol Grubu<br />
Suyun kaynaması sırasında<br />
oluşan kabarcıkların içersinde,<br />
genleşen sıvı molekülleri, hava<br />
boşluğu vardır.<br />
Kaynamakta olan suyu fazladan<br />
10 dakika daha ısıttığımızda<br />
suyun sıcaklığı artar.<br />
Suyun kaynaması sırasında oluşan<br />
kabarcıkların içersinde O 2, H 2 gazları, hava,<br />
sıcak hava, ısı, basınç, küçük su molekülleri<br />
vardır.<br />
Isıtıcıda daha az su kullanıldığında, su daha<br />
düşük sıcaklıkta kaynar.<br />
Kaynamakta olan suyu fazladan 10 dakika<br />
daha ısıttığımızda suya daha fazla ısı<br />
verildiği için suyun sıcaklığında artar.<br />
Kaynamakta olan suyu fazladan 10 dakika<br />
daha ısıttığımızda su buharlaştığı için suyun<br />
sıcaklığı artar<br />
Koridorlar su ile yıkandığında ya da<br />
paspaslandığında, su yerden daha soğuk<br />
olduğu için, kısa bir süreliğine yerden ısıyı<br />
alır ve ortam serinler.<br />
Koridorlar su ile yıkandığında ya da<br />
paspaslandığında, buharlaşan su yükselir ,havaya<br />
nem olarak karışır ve bize çarpar. Bundan dolayı<br />
serinlik hissedilir<br />
Bu sonuçlar ışığında, geliştirilen analojilerin öğrencilerin kavram<br />
yanılgılarını önlediği sonucuna ulaşılabilir. Çalışmada elde ettiğimiz bulgular<br />
aynı zamanda, anlamlı öğrenme yaklaşımı esaslı analojilerin geleneksel<br />
öğretime oranla öğrencilerin kimya dersine yönelik tutumları üzerinde daha<br />
olumlu etkisi olduğunu göstermektedir. Deney gruplarında, kullanılan<br />
animasyonların hem göze hem de kulağa hitap etmesi, öğrenciler için yabancı<br />
olmaması derse karşı olumlu tutum geliştirilmesinde etkili olmuştur.<br />
Dolayısıyla öğrencilerin sahip olduğu kavram yanılgıları, sonraki öğrenmelerini<br />
de olumsuz yönde etkileyebileceğinden, öğrencilerin ön bilgileri ve kavram<br />
yanılgıları belirlenmeli ve öğretim bunu temel alarak gerçekleştirilmelidir.<br />
Kavram yanılgılarının önlenmesinde geleneksel yöntem yerine, kavramların<br />
somutlaştırıldığı, ön bilgileriyle ilişkilerinin kurulduğu anlamlı öğrenme<br />
yaklaşımı temel alan öğrenme etkinliklerine yer verilmelidir. Soyut kavramların<br />
öğretiminde, konu ile ilgili görsel nitelikli animasyonlar kullanılarak dersler<br />
işlenmelidir.
57 <strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2: 37-58<br />
KAYNAKÇA<br />
Ayas, A. , Özmen, H. ve Çoştu, B. (2001). Lise öğrencilerinin buharlaşma kavramı ile<br />
ilgili anlamalarının belirlenmesi. Hacettepe <strong>Üniversitesi</strong> <strong>Eğitim</strong> <strong>Fakültesi</strong> Dergisi,<br />
18, 201-210.<br />
Bar, V. & Travis, A. (1991). Children’s views concering phase changes. Journal of<br />
Research in Science Teaching, 28, 363-372.<br />
Bar, V. & Gaglili, I. (1994). Stages. of children’s views about evaporation. International<br />
Journal of Science Education, 2, 157-154.<br />
Bergguist, W. & Heikkinen,H.W. (1990). Student ideas Regarding Chemical<br />
Equilibrium . Journal of Chemıcal Educatıon, 67, 1000-1003.<br />
Bilgin, İ. ve Geban. Ö. (2001). Benzeşim yöntemi kullanılarak lise 2. sınıf öğrencilerinin<br />
kimyasal denge konusundaki kavram yanılgılarının giderilmesi. Hacettepe<br />
<strong>Üniversitesi</strong> <strong>Eğitim</strong> <strong>Fakültesi</strong> Dergisi, 20, 26-32.<br />
Blosser, P. (1987). Secondary school students' comprehension of science concepts: Some<br />
findings from misconceptions research. Columbus, Ohio: SMEAC Science<br />
Education Digest No. 2. (ERIC Documentation Reproduction Service No. ED. 286<br />
757).<br />
Boo, H. K. (1998). Students’ understanding of chemical bonds and the energetic of<br />
chemical reactions. Journal of Research in Science Teaching, 35, 569–581.<br />
Chang, J. (1999). Teachers college students’ conceptions about evaporation,<br />
condensation, and boiling. Science Education, 15, 512-526.<br />
Fısher, K. M. (1985). A misconception ın biology: Amino acids and translation. Journal of<br />
Research in Science Teaching, 1, 53-62.<br />
Gorin, G. (1994). Mole and chemical amount. Journal of Chemical Education, 71, 114–116.<br />
Griffiths, A. K. & Preston, K. R. (1992). Grade-12 students’ misconceptions relating to<br />
fundamental characteristics of atoms and molecules. Journal of Research in Science<br />
Teaching, 6, 611-628.<br />
Hackling, M. W. & Garnett, P. J. (1985). Misconceptions of chemical equilibrium.<br />
European Journal of Science Education, 7, 205-214.<br />
Jones, B. L. (1984). How solid is a solid: Does ıt matter Research in Science Education. 14,<br />
104-113.<br />
Jones, B. L. & Lynch, P. P. (1989). Children’s understanding of the notions of solid and<br />
liquid in relation to some common substances. International Journal of Science<br />
Education. 11(4), 417-427.<br />
Johnson, P. (1998). Children's understanding of changes of state involving the gas state.<br />
Partn1: Boiling water and the particle theory. International Journal of Science<br />
Education 20, 5, 567-583.<br />
Nelson, P. G. (1991). The elusive mole. Education and Chemistry ,28, 103–104.<br />
Osborne, R. J. & Cosgrove , M.M.( 1983). Childrens’ conceptions of the changes of states<br />
of water. Journal of Research in Science Teaching, 9, 825-835<br />
Özdemir, A. ve Geban,Ö. (1998). Kavramsal değişim yaklaşımı ve kimyasal denge.<br />
"<strong>Eğitim</strong>' 97-98. Ankara: TED Ankara Koleji.
Buharlaşma ve Kaynama Konularındaki Kavram Yanılgılarının Önlenmesinde … 58<br />
Özmen, H. ve Demircioğlu,G. (2003). Asitler ve bazlar konusundaki öğrenci yanlış<br />
anlamalarının giderilmesinde kavramsal değişim metinlerinin etkisi. Milli <strong>Eğitim</strong><br />
Dergisi. 159, 111-119.<br />
Özmen, H. (2005). Kimya öğretiminde yanlış kavramlar: Bir literatür araştırması, Türk<br />
<strong>Eğitim</strong> Bilimleri Dergisi.3(1), 23-43.<br />
Peterson, R., & Treagust,D. F. (1989). Grade-12 students’ misconceptions of covalent<br />
bonding and structure. Journal of Chemical Education, 66, 459–460.<br />
Russell, T., Harlen, W. & Watt, D. (1989). Children’s ıdeas about evaporation.<br />
International Journal of Science Education. 11, 556-576.<br />
Skamp, K. (1999). Are atoms and molecules too difficult for primary children School<br />
Science Review. 81(295), 87-96.<br />
Stavy, R.( 1990). Children’s conceptions of changes in the state of matter: from liquid to<br />
gas. Journal of Research in Science Teaching, 3, 247-266.<br />
Stavy, R. ( 1991). Using analogy to overcome misconceptins about conservation of<br />
matter. Journal of Research in Science Teaching, 4, 305-313.<br />
Stieff, M. & Wilensky, U (2005). Connected chemistry : Incorporating ınteractive<br />
simulations into the chemistry classroom. Journal of Science Education and<br />
Technology, 3, 285-302.<br />
Treagust, D. F. (1988). Development and use of diagnostic tests to evaluate students’<br />
misconceptions in science. International Journal of Science Education. 10(2), 159.<br />
Tsai, C.C. (1999). Overcoming junior high school student’s misconceptions about<br />
microscopic views of phase change. Journal of Science Education and<br />
Technology,1, 83-91.<br />
Tytler, R. (2000). A comparison of year 1 and Year 6 students’ conceptions of evaporation<br />
and condensation: dimension of conceptual progression. International Journal of<br />
Science Education. 22, 447-467.<br />
Yağbasan, R. ve Gülçiçek, Ç. (2003). Fen öğretiminde kavram yanılgılarının<br />
karakteristiklerinin tanımlanması. Pamukkale <strong>Üniversitesi</strong> <strong>Eğitim</strong> <strong>Fakültesi</strong><br />
Dergisi, 13, 102-120.
<strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2: 59-78*<br />
İlköğretim Birinci Kademede <strong>Eğitim</strong>de Motivasyon<br />
Ölçeğinin<br />
Türkçeye Uyarlanması 1<br />
Ahmet KARA 2<br />
Özet<br />
Bu çalışmanın amacı, ilköğretim birinci kademe öğrencilerinin eğitime ilişkin<br />
motivasyonlarını belirlemek için Vallerand ve arkadaşları tarafından geliştirilen<br />
“Echelle de Motivation en Education” ölçeğini Türkçeye uyarlamaktır. Orijinal ölçek<br />
Fransızcadır ve dört faktörlü toplam 12 ifadeden oluşmaktadır. Türkçeye çevrilen<br />
ifadelerin Türkçeye uygunluğu, anlam bütünlüğü ve dil geçerliliğini sağlamak için<br />
eğitimde ölçme ve değerlendirme, program geliştirme ve Fransızca dil uzmanlarının<br />
görüşleri alınarak ölçeğe son şekil verilmiştir. Ölçeğin Türkçe formu 660 öğrenciye<br />
uygulandıktan sonra ölçeğin yapı geçerliği faktörü analiziyle yapılmış ve analiz<br />
sonucunda Türkçeye çevrilen ölçeğin de 12 ifadeden oluşacağı kararlaştırılmıştır.<br />
Ölçeğin iç tutarlılığını belirlemek için ölçeğin her bir faktör ve ölçeğin tümü için<br />
Cronbach Alpha güvenirlik katsayılarının, ayrıca test – tekrar test yöntemi ile yapılan<br />
uygulamalar arasındaki korelasyon katsayısının da yeterli olduğu sonucuna varılmıştır.<br />
Yapılan analizlerin sonuçlarına göre Türkçeye uyarlanan ölçek, öğrencilerin eğitime<br />
ilişkin motivasyonlarını belirlemede geçerli ve güvenilir bir ölçektir.<br />
Anahtar sözcükler: <strong>Eğitim</strong>de Motivasyon Ölçeği, Geçerlilik ve Güvenirlik.<br />
* 24 Haziran 2011 tarihinde elektronik olarak yayımlanmıştır.<br />
1 Bu çalışma, <strong>Ege</strong> <strong>Üniversitesi</strong> <strong>Eğitim</strong> <strong>Fakültesi</strong> Tarafından Düzenlenen 18. Ulusal <strong>Eğitim</strong><br />
Bilimleri Kurultayında sunulan sözlü bildiriden uyarlanarak hazırlanmıştır.<br />
2 Yrd. Doç. Dr., Adıyaman <strong>Üniversitesi</strong> <strong>Eğitim</strong> <strong>Fakültesi</strong>, <strong>Eğitim</strong> Bil. Böl., akara44@gmail.com
<strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2: 59-78<br />
Adaptation of the “Echelle de Motivation en Education”<br />
Scale to Turkish<br />
Abstract<br />
The aim of this research is to adapt to Turkish, the ““Echelle de Motivation en<br />
Education” scale improved by Vallerand and others for determining motivation to<br />
education of elementary students. The original scale is French, formed with 12 items. To<br />
provide the suitability of translation into Turkish, content integrity and language<br />
validity before given final form of the scale, the views of different experts were taken into<br />
consideration. After applying the Turkish form to 660 students, the structure validity<br />
was done with factor analysis and finally it was concluded that the translated scale was<br />
formed with 12 items. Cronbach Alpha reliability coefficient was calculated for all scale<br />
and for each factor to determine the internal consistency of scale, then the correlation<br />
coefficient between the test – retest too, were sufficient. According to analysis, this scale<br />
is valid and reliable in determining the elementary students’ motivation to education.<br />
Key Words: Scale of Motivation in Education, Validity and Reliability.
61 <strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2: 59-78<br />
GİRİŞ<br />
<strong>Eğitim</strong>de önemli psikolojik kavramların baĢında motivasyon gelmektedir.<br />
Larousse sözlüğünde Motivasyon, bireyi harekete geçiren nedenler olarak<br />
açıklanırken (Afchain, Babin, Bechet ve diğerleri, 1984: 773), Öncül (2000: 533),<br />
motivasyonu güdülenme olarak tanımlarken güdüyü “bireyin içinde, davranıĢa<br />
yol açan, onu sürdüren ve bir amaca yönelten bir gerginlik durumu” Ģeklinde,<br />
güdülemeyi ise “Öğrencileri istenen yolda çalıĢtırma sanatı, genellikle<br />
öğrencileri ilgilendirecek konuları seçmeyi, seve seve iĢe sarılmayı ve baĢlanan<br />
iĢin hevesle bitirilmesini belirtmek üzere kullanılır” Ģeklinde açıklamıĢtır. Bu<br />
tanımlardan yola çıkarak motivasyonun eğitim alanındaki önemi göz ardı<br />
edilemez. <strong>Eğitim</strong>de, öğrenciler ancak eylemde bulunarak, yaparak yaĢayarak<br />
sergiledikleri davranıĢları daha rahat ve etkili bir Ģekilde öğrenirler. Dale’nin<br />
(Demirel ve Yağcı, 2007) yaĢantı konisinin sonucuna göre en iyi öğrendiğimiz<br />
Ģeyler kendi kendimize yaparak öğrendiğimiz Ģeyler olduğu ve bu nedenle iyi<br />
ve etkili bir öğrenmenin gerçekleĢmesi için bireyin aktif olması, derse, etkinliğe,<br />
öğrenilecek konuya yoğunlaĢması ve aktif bir Ģekilde görev alması gerekir.<br />
Bunları gerçekleĢtirmek için öğrencinin harekete geçmesi eylemde bulunması<br />
ve bu eylemini istekli bir Ģekilde sürdürmesi gerekir. Ġster biliĢsel açıdan ister<br />
duyuĢsal, isterse de psikomotor açıdan olsun öğrenci ancak kendi isteğiyle<br />
harekete geçerse, yani güdülenerek, motive olursa aktif katılım ve öğrenme<br />
gerçekleĢmiĢ olacaktır (Rigby ve diğerleri, 1992). Bu anlamda öğrencinin<br />
öğrenmesini gerçekleĢtirecek öğretmenin, öğrencinin motivasyon durumu ve<br />
düzeyinden haberdar olması, baĢarısında oldukça önemli bir konu olarak<br />
karĢımıza çıkmaktadır. Bu araĢtırmada eğitimin baĢarısını etkilen en önemli<br />
unsur olarak motivasyonun (Boiche ve Sarrazin, 2007) ölçülmesini sağlayacak<br />
bir ölçme aracı geliĢtirmektir. Bu doğrultuda literatür incelemesi sonucu<br />
Kanada’da Vallerand, Blais, Brière ve Pelletier tarafından (1989) oluĢturulmuĢ,<br />
geçerliliği ve güvenirliği sağlanmıĢ, daha sonra Vallerand, Pelletier, Blais,<br />
Briere, Senegal ve Vallieres tarafından (1992) Ġngilizce’ye de çevrilmiĢ, “Echelle<br />
de Motivation en Education” (The Academic Motivation Scale) ölçeğinin<br />
Türkiye koĢullarına uygun olacağı düĢünülmüĢtür. Bu amaçla söz konusu<br />
ölçeğin Türkçeye uyarlanması bu çalıĢmanın amacını oluĢturmaktadır.<br />
Yapılan literatür incelenmesiyle, ulaĢılan motivasyon ölçekleri genelde<br />
bir derse ya da bir konuya dönük olarak davranıĢı baĢlatan, sürdüren ve<br />
yönlendiren bir güç olarak ele almaktadır. Bu çalıĢmalarda öğrencilerin ilgili<br />
konuya ya da derse yönelik güdülerinin düzeyi incelenmektedir. Acat ve<br />
Yenilmez (tarih yok) eğitim fakültesi öğrencilerinin, Gençay ve Gençay (2007)<br />
ise beden eğitimi ve spor yüksekokulu öğrencilerinin, öğretmenlik mesleğine<br />
iliĢkin motivasyon kaynaklarını ve düzeylerini, Acat ve Demiral (2002) ise<br />
yabancı dil öğrenen öğrencilerin motivasyon kaynaklarını ve sorunlarını
İlköğretim Birinci Kademede <strong>Eğitim</strong>de Motivasyon Ölçeğinin … 62<br />
belirlemeye çalıĢmıĢlardır. Dede ve Yaman (<strong>2008</strong>) ise ilköğretim öğrencilerinin<br />
fen öğrenmeye yönelik motivasyon düzeylerini belirlemek için Likert tipi bir<br />
ölçme aracı geliĢtirmiĢlerdir. Dede ve Yaman’ın geliĢtirdikleri ölçek araĢtırma<br />
yapmaya yönelik motivasyon, performansa yönelik motivasyon, iletiĢime<br />
yönelik motivasyon, iĢbirlikli çalıĢmaya yönelik motivasyon, katılıma yönelik<br />
motivasyon olmak üzere beĢ alt faktörden oluĢmaktadır. Yıldız (2009) ise<br />
Guthire ve Wigfield’ın (1995) okuma motivasyonu ölçeğini Türkçeye<br />
uyarlarken ölçeğin içsel ve dıĢsal motivasyon olmak üzere iki temel boyuttan<br />
oluĢtuğunu vurgulamaktadır. Ġçsel motivasyon; ilgi ve merak alt faktörlerinden,<br />
dıĢsal motivasyon boyutu ise sosyal, uyum, tanınma ve rekabet olmak üzere<br />
dört alt faktörden oluĢtuğunu ifade etmiĢtir. Aktop ve Erman (Tarih yok)<br />
çalıĢmalarında spora özgü baĢarı motivasyonunu ölçmek için Willis’in spora<br />
özgü baĢarı motivasyonu ölçeğini kullanmıĢlardır. Bu ölçeğin güç gösterme<br />
güdüsü ve baĢarıya iliĢkin güdülerden oluĢan iki alt boyuttan söz etmektedir.<br />
Türk, Aydoğan ve Kansu (2003) ise Lawer ve Hall’un 1970’de geliĢtirmiĢ<br />
oldukları ölçeği kullanmıĢlar. Söz konusu ölçek içsel motivasyon olarak iĢ ile<br />
ilgili iĢ görenin iĢe ilgisini veya iĢten hoĢlanıp hoĢlanmadığını, kendini iĢte<br />
yeterli görüp görmediğini, yaptığı iĢi tercih etme ve seçme durumunu, çalıĢtığı<br />
ortamda itibar görme, saygınlık veya tam tersi gerginlik ve endiĢe düzeylerini<br />
ölçmektedir. Aynı ölçeği Türköz (Tarih yok) ise kuruma yönelik tutumlarını<br />
belirlemeye çalıĢmıĢtır. Özevin (2006) oyun, dans ve müzik dersine iliĢkin<br />
motivasyon ölçeğini geliĢtirirken ölçeğin “müzikal geliĢim ve ifade”, “oyun,<br />
dans ve müzik dersinin mesleğe ve hayata yansıması” ve “oyun, dans ve müzik<br />
dersine iliĢkin ilgi” olmak üzere üç alt faktörden oluĢtuğunu ifade etmektedir.<br />
Literatür incelemesinde görüldüğü gibi öğrencilerin herhangi bir konuya ya da<br />
derse yönelik motivasyonlarını inceleyen birçok çalıĢma mevcuttur, ama bu<br />
araĢtırmalarda kullanılan ölçeklerden hiçbiri, motivasyonu içsel, dıĢsal ve<br />
motivasyonsuzluk Ģeklinde ayırmamaktadır. Mevcut araĢtırmalarda<br />
motivasyon ölçekleri bir derse ya da konuya iliĢkin gösterilen tepkiler olarak ele<br />
alınmaktadır. Oysa bu araĢtırma ile uyarlanan ölçekte bireyin eğitime yönelik<br />
motivasyonu Öz–Belirleme Kuramı doğrultusunda alt boyutlara ayrılmaktadır.<br />
AraĢtırmanın bu aĢamasında Öz – Belirleme kuramı konusunda bilgi<br />
verilmesinde yarar vardır.<br />
Öz – Belirleme Kuramı<br />
Öz – Belirleme Kuramı motivasyonu bireyin kiĢilik geliĢimini destekleyen ve<br />
doğuĢtan gelen bir güç olarak ele almaktadır. Deci’ye göre (1975, 1972, 1971)<br />
insanlar içsel motivasyonla dünyaya gelmekte ve bu içsel motivasyon<br />
insanların çevreyi keĢfetmek, ilgileri ve biliĢsel yapılarını geliĢtirmeye susamıĢ<br />
olmalarının nedenidir (Rigby ve diğerleri, 1992). Öyle ki insan yavrusu,<br />
doğuĢtan itibaren harekete geçerken karĢılaĢtığı her türlü olgu, olay ve nesne
63 <strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2: 59-78<br />
karĢısında takındığı tavır: “Bu ne ” Ģeklinde olmakta ve bu tavır karĢısında<br />
aldığı yanıt ile zevk almaktadır. Birey çeĢitli alanlardaki baĢarılarının temelinde<br />
bu duygu ve eylemler vardır. Her türlü yeni duruma bu tavırla ayak<br />
uydurmaktadır. Bir baĢka ifade ile birey davranıĢlarını çevrenin etkileri<br />
doğrultusunda düzenlemektedir. Öz - Belirleme kuramına göre bireyin<br />
davranıĢına neden olan durumlar, bireyin çevresinden etkilenerek durumu<br />
içselleĢtirmesine bağlıdır (Deci ve Ryan 1985, 1991; Vallerand ve diğerleri, 1989,<br />
1992; Cihangir-Çankaya, 2009; Rigby ve diğerleri, 1992; Ġlhan, 2009). Bu<br />
içselleĢtirme sürecinin en üst aĢamasında, bireyin sergilediği davranıĢların<br />
kökeninde davranıĢların önemli ve ilginç olması vardır, kuramın en alt<br />
seviyesinde ise bir davranıĢın, aktivitenin ya da eylemin sergilenmesinin<br />
nedeni, dıĢ etken ya da etkenlerin zorlaması vardır. Öz – Belirleme kuramının<br />
en üst düzeyinde, bireyin davranıĢı sergilemesinin nedeni içinde bulunduğu<br />
ortamın etkilerini tamamen içselleĢtirmiĢ olması ve davranıĢı sergilemesi<br />
tamamen bir mutluluğa yol açarken en alt seviyede birey davranıĢı dıĢ<br />
etkenlerden çekindiği ve bu dıĢ etkenlerin cezalandırıcı ve rahatsız edici<br />
durumlarından dolayı sergilemektedir (Boiche ve Sarrazin, 2007). Mesleğini<br />
zevkle yapan bir günlük veteriner, yüksek bir öz-belirleme gösterirken, rüyaya<br />
dalmıĢ biyoloji öğrencisi ise düĢük bir öz-belirleme seviyesi göstermektedir. Bu<br />
durumdaki öğrencinin “ailenin normlarına uyması gerektiği” için ders<br />
çalıĢması, öz-belirleme kuramına göre ara bir düzeyi ifade etmektedir. Çünkü<br />
bu durumda öğrenci tamamen istekli bir Ģekilde okumak istemediğinden özdüzenlemeye<br />
sahip olmamasına rağmen yine de giriĢken olmayan öğrenciye<br />
göre daha yüksek bir öz - düzenleme göstermektedir.<br />
İçsel ve Dışsal Motivasyon<br />
Öz-Belirleme kuramına göre, baĢarı, ilgi, eğlence, zevk, heyecan ve mutluluk<br />
getirdiği için bazı davranıĢları ya da aktiviteleri sergileyen insanlar içsel<br />
motivedirler (Rigby ve diğerleri, 1992). Ġçsel motive olan insanların davranıĢları<br />
öz-belirlemenin prototipini ifade etmektedir. Ġçsel motive olan insanlar<br />
kendilerini tamamen bağımsız hissetmekte ve davranıĢın kendilerini ifade<br />
ettiğini düĢünmektedirler. Deci ve Ryan’a göre (1985) insanları doğuĢtan<br />
harekete geçiren güçler içsel motivasyonu oluĢturmaktadır. Ġçsel motivasyonun<br />
tersine dıĢsal motive olan bireyler ise bir ödül almak, suçluluk duygusuna<br />
kapılmamak ya da bir tasvip ya da onay almak için davranıĢı<br />
gerçekleĢtirmektedirler (Boiche ve Sarrazin, 2007). DıĢsal motive olan<br />
davranıĢlar genelde içten gelen bir Ģekilde oluĢmamaktadır. Eğer dört<br />
yaĢındaki bir çocuk zevk aldığı için diĢlerini fırçalıyorsa içsel motivedir, eğer<br />
annesinin baskısından, ya da cezadan korktuğu için diĢlerini fırçalıyorsa dıĢsal<br />
motivasyona sahiptir.
İlköğretim Birinci Kademede <strong>Eğitim</strong>de Motivasyon Ölçeğinin … 64<br />
DıĢsal motive olan davranıĢlar, içselleĢtirme ve bütünleĢmeye<br />
dönüĢebilirler. ĠçselleĢtirme bizim dıĢımızdaki insanların ya da durumların<br />
etkilerinden dolayı, davranıĢın nedenini içsel düzenlemeye dönüĢtürmemizi<br />
ifade etmektedir (Kelman, 1961, Schafer 1968, Vallerand ve diğerleri, 1989).<br />
DıĢsal motivasyonun içselleĢtirilmesi, davranıĢ sergilemenin nedenleri olan dıĢ<br />
etkenlerin artık kendimizce özümsemiĢ bir süreci ifade etmektedir. ĠçselleĢtirme<br />
ve bütünleĢme, dıĢ düzenleme durumunda birey davranıĢı kendisi<br />
sergilemiĢtir, bir diğer ifade ile davranıĢı öz düzenlemiĢtir (Rigby ve diğerleri,<br />
1992). Bu durumda davranıĢ hala dıĢsal motivedir çünkü ayırt edilebilir bir<br />
durum vardır, ama davranıĢın nedeni bütünleĢtirildiğinden birey tamamen<br />
özgür irade ile davranıĢı sergilemektedir.<br />
İçselleştirme ve Bütünleşme<br />
Öz-Belirleme kuramının temelinde dıĢ etken (baĢkasının ya da ortamın<br />
zorlaması ya da ceza korkusu) kaynaklı davranıĢların nedenlerinin<br />
içselleĢtirilmesi ya da bütünleĢtirilmesi vardır. Ancak dıĢ kaynaklı nedenlerin<br />
ya da etkenlerin içselleĢtirilmesi sağlıklı bir psikolojik geliĢim süreci ile<br />
gerçekleĢmektedir. Söz konusu bu içselleĢtirme bütün sağlıklı insanların doğal<br />
olarak baĢvurduğu bir süreçtir. Bütün insanlarda var olan bu bütünleĢtirmenin<br />
temel göstergesi: insanların bulundukları sosyal ortamda yer alan değerleri<br />
içselleĢtirmesi ve davranıĢlarını sosyal ortama göre düzenleme eğiliminde<br />
olmalarıdır. Ġnsanlar sosyal ortamlarında aktif ve baĢarılı olabilmek için<br />
ortamda var olan değerleri ve düzenlemeleri benimsemeleri, bu değerleri<br />
kendileriyle özdeĢleĢtirmeleri, kısaca bu değerleri içselleĢtirmeleri ve<br />
bütünleĢtirmeleri gerekmektedir (Ryan, 1993, Rigby ve diğerleri, 1992, Boiche<br />
ve Sarrazin, 2007). ĠçselleĢtirme süreciyle, dıĢsal motive olan davranıĢların<br />
dıĢsal nedenlerinin içselleĢtirilerek daha büyük bir öz-düzenleme<br />
oluĢturmaktadır. Bununla birlikte eğer bu süreç sekteye uğrarsa kısmi<br />
içselleĢtirme, ara bir öz düzenleme oluĢur (Fairchild ve Diğerleri, 2005), tıpkı<br />
kendine ispatlamak, aile isteklerini ve normlarını karĢılamak gerektiği için<br />
matematik dersini çalıĢan öğrenci örneğinde olduğu gibi.<br />
Öz-Belirleme kuramına göre dört farklı dıĢsal motivasyon vardır.<br />
Bunlar bir davranıĢın düzenlenmesinde içselleĢtirmenin tamamlanıp<br />
tamamlanmamasına iliĢkin süreci ifade etmektedir. Bir davranıĢ<br />
içselleĢtirildikçe bütünleĢmeyi yansıtır ve istemli, gönüllü olan davranıĢın<br />
temelini ifade eder. AĢağıdaki tabloda da görüldüğü gibi, bu dört tür dıĢ<br />
motivasyon düzenlemesi, kısmi kontrollü davranıĢtan, kısmi bir öz<br />
düzenlemeye doğru, bir süreklilik arz etmektedir (Fairchild ve Diğerleri, 2005).
65 <strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2: 59-78<br />
Tablo 1- DıĢsal Motive DavranıĢların Biçimleri (Deci, Ryan ve Williams, 1996)<br />
Düzenleme Ģekli Öz düzenleme<br />
Açıklama<br />
derecesi<br />
DıĢsal<br />
Çok düĢük<br />
Bireyin dıĢında, yaĢadığı ortamda var<br />
olan etkenler ve tesadüfler tarafından<br />
kontrol edilen davranıĢlar<br />
Ġçe YansıtılmıĢ<br />
ÖzdeĢleĢmiĢ<br />
Kısmen düĢük<br />
Kısmen yüksek<br />
Öz değer gibi bireyin içinde olan istek<br />
ve tesadüfler tarafından kontrol edilen<br />
davranıĢlar<br />
Bireyin kendini aktivitenin önemi ile<br />
özdeĢleĢtirdiği için davranıĢı seçmesi<br />
ve sergilemesi<br />
BütünleĢtirilmiĢ<br />
Çok yüksek<br />
DavranıĢ tamamen özgür olarak<br />
yaĢanmıĢtır, çünkü düzenleme bireyin<br />
öz duygusu ile bütünleĢtirilmiĢtir<br />
1- Dışsal düzenleme: Bu durumda bireyin açık olduğu, etkilendiği dıĢsal<br />
temaslar/iliĢkiler bireyin davranıĢlarını kontrol etmektedir. Örneğin, cezadan<br />
kaçınmak ya da bir ödül almak için birey kendini düzenlemektedir,<br />
davranıĢlarını dıĢ baskılara göre düzenlemektedir (Rigby ve diğerleri, 1992).<br />
DavranıĢların düzenlenmesi maksatlı olmasına rağmen, dıĢ temaslara<br />
bağımlıdır ve bu dıĢ durumlar davranıĢı kısmen de olsa kontrol etmektedir<br />
(Boiche ve Sarrazin, 2007). Çocuk matematik dersini çalıĢıyor çünkü anne ve<br />
babasının, önüne koyduğu kitaplar onu, dıĢ etken olarak, zorlamaktadır.<br />
2- İçe yansıtılmış düzenleme: Bu durumda davranıĢlar suçluluk ya da öz değer<br />
duyguları gibi iç baskılardan dolayı ortaya çıkan davranıĢları ifade eder. Kısmı<br />
içselleĢtirme sonucu olan bu tür düzenlemede davranıĢın nedeninde ise<br />
“yapıyoruz çünkü yapmazsak yapmadığımız için utanacağız” gibi nedenler<br />
yatmaktadır. Bir davranıĢ içe yansıtıldığında dıĢ etkenlere açık olmadığından<br />
içseldir, ama bireyin benliğinin bir parçası olmamıĢtır. Ġçe yansıtılmıĢ<br />
düzenleme bir çeĢit içsel motivasyondur, öyle ki nedeni dıĢsal ama kısmen<br />
kontrol altındadır (Decharms, 1968; Ryan ve Connell, 1989, Vallerand ve<br />
diğerleri, 1989, Rigby ve diğerleri, 1992, Boiche ve Sarrazin, 2007). Bir baĢka<br />
ifade ile düzenleme bireye ait ama bağımsız değildir (Deci ve Ryan, 1991).<br />
Matematik dersini çalıĢan öğrenci, matematik çalıĢıyor çünkü çalıĢması<br />
gerektiğini düĢünüyor. Söz konusu çocuğun bu davranıĢı içe yansıtılmıĢ bir<br />
düzenleme olmakla birlikte davranıĢın kontrollü olduğu unutulmamalıdır.
İlköğretim Birinci Kademede <strong>Eğitim</strong>de Motivasyon Ölçeğinin … 66<br />
BütünleĢtirme sürecinin önemli göstergelerinden biri, insanların sosyal<br />
çevrelerinden gelen etkileri / baskıları ve değerleri kendiliğinden içselleĢtirme<br />
eğilimde olmalarıdır. Ġnsanlar doğuĢtan, etkili olma, baĢarılı olma ya da iĢlevsel<br />
olmalarını sağlayan değerleri ve kuralları içselleĢtirme (benimseme)<br />
eğilimindedirler (Ryan, 1993, Rigby ve diğerleri, 1992). Bu nedenle, dıĢsal etken<br />
kaynaklı davranıĢlar gittikçe içselleĢtirilmekte ve bu durum öz-düzenlemenin<br />
geliĢtirilmesi anlamına gelmektedir. Eğer bu içselleĢtirme süreci kesintiye<br />
uğrarsa, kısmi bir içselleĢtirme gerçekleĢir, bu da ara bir öz düzenlemeyi ifade<br />
eder. Kendini ispatlamak ve ailesinin isteklerine cevap vermesi gerektiğine<br />
inandığı için matematik çalıĢan öğrenci bu duruma örnektir.<br />
Ġçe yansıtılmıĢ davranıĢlar, dürtüler, suçluluk, özdeğer ya da uygun<br />
fırsatlar gibi içsel baskılardan dolayı sergilenen davranıĢları ifade etmektedir<br />
(Boiche ve Sarrazin, 2007). Ġçe yansıtılmıĢ düzenlemede kısmen kontrollü olan<br />
içsel motivasyon söz konusudur ve bunun nedeni dıĢsaldır (Decharms, 1968).<br />
Düzenleme bireyin kendisindedir ama özerklik kendisinin dıĢındadır, bireyin<br />
bağımsız olması söz konusu değildir (Deci ve Ryan, 1991, Vallerand ve<br />
diğerleri, 1989, Boiche ve Sarrazin, 2007).<br />
3- Özdeşleşmiş düzenleme: Bireyin davranıĢının nedeni, yapması gerektiğini<br />
düĢündüğü için değil, daha çok davranıĢın değeri ile özdeĢleĢtiği, bireyin<br />
kendine belirlediği hedef için bu davranıĢın önemi söz konusudur (Boiche ve<br />
Sarrazin, 2007). Veteriner olmak isteyen bir öğrenci, bunun kendisi için önemli<br />
olduğunu düĢündüğü için istemli olarak çalıĢmakta ve bu aktiviteyi kendisi ile<br />
özdeĢleĢtirmektedir.<br />
4- Bütünleştirilmiş düzenleme: ÖzdeĢleĢmiĢ değerlerin ve kuralların<br />
bütünleĢtirilmesi ya da özümsenmesi sonucu olarak ortaya çıkan davranıĢları<br />
ifade etmektedir (Boiche ve Sarrazin, 2007). ÖzdeĢleĢme tamamen<br />
bütünleĢtirildiğinden gerçek bir istem ya da irade ile davranılmaktadır.<br />
BütünleĢtirme sonucu düzenlenen davranıĢlar dıĢsal düzenlemenin en<br />
olgun ve tamamen öz belirlenmiĢ Ģeklidir. DıĢsal bütünleĢtirilmiĢ düzenlemeler<br />
içsel motivasyona çok benzemektedir, özerkliği, yani benliği, giriĢkenliği, öz -<br />
düzenlenme durumunu ifade eder. Böylece, bütünleĢtirilmiĢ dıĢsal ve içsel<br />
motivasyon düzenleme tipleri gerçek bir özerkliğin temelini oluĢtururlar.<br />
Ancak bu iki motivasyon tipi birbirinden farklıdır öyle ki içsel motive olan<br />
davranıĢlar spontane bir Ģekilde yapılmakta çünkü birey davranıĢın bizzat<br />
kendisine ilgi duymaktadır (Vallerand ve diğerleri, 1989, Rigby ve diğerleri,<br />
1992). Hâlbuki bütünleĢtirilmiĢ dıĢsal davranıĢlar özgür bir Ģekilde<br />
yapılmaktadır, çünkü birey hedeflediği amaç için bu davranıĢın temel, anlamlı<br />
ve önemli olduğunu düĢünmektedir.
67 <strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2: 59-78<br />
Motivasyonsuzluk<br />
Motivasyonsuzluk bir davranıĢ ya da uyarımın karĢısında herhangi bir<br />
düzenlemenin yokluğunu ifade eder. Bu durumda, birey davranıĢlarının ve<br />
çevrenin etkisi konusunda herhangi bir iliĢki kurmamaktadır. Kendisine<br />
herhangi bir yarar sağlayacağına inanmayan birey eylemde bulunmayacak<br />
böylece bireyin motivasyonsuzluğu söz konusudur (Boiche ve Sarrazin, 2007).<br />
Öz–Belirleme kuramının ana öğesini ifade eden motivasyonun içselleĢtirme<br />
süreci, davranıĢların düzenleme derecesine göre aĢağıdaki Ģekilde özetlenebilir<br />
(Fairchild ve diğerleri, 2005):<br />
Motivasyonsuzluk<br />
↓<br />
DıĢsal düzenleme (DıĢsal Motivasyon)<br />
↓<br />
Ġçe yansıtılmıĢ düzenleme (DıĢsal Motivasyon)<br />
↓<br />
ÖzdeĢleĢmiĢ düzenleme (DıĢsal Motivasyon)<br />
↓<br />
BütünleĢmiĢ düzenleme (DıĢsal Motivasyon)<br />
↓<br />
Ġçsel düzenleme (Ġçsel Motivasyon)<br />
DıĢsal nedenler bir öğretmen ya da velinin dayattığı zorunluluklar, ceza<br />
ya da ödülden kaynaklanan davranıĢları içerir, “Ödevlerimi yapıyorum çünkü<br />
yapmadığımda sorunlar yaĢayacağım”. Ġçe yansıtılmıĢ nedenler, saygıdeğer bir<br />
insan gibi hissetmemiz için yaptığımız davranıĢları içerir, “Sınıfta ödevlerimi<br />
yapıyorum çünkü konuyu anlamak benim için önemlidir”.<br />
Kısaca öz – Belirleme kuramına göre, çevreyi keĢfetme ve çevrenin<br />
özelliklerini anlama konusunda insanlar içsel davranma eğilimdedirler. Bu içsel<br />
davranma eğilimi büyümenin ve geliĢmenin sonucu merak duygusunun,<br />
çevreyi kontrol etme arzusunun ve birçok davranıĢın içsel kaynaklı<br />
davranıĢların temelini oluĢturmaktadır. Bu içsel kökenli davranıĢlar, toplumsal<br />
çevrede bulunan değerlerin içselleĢtirmesinin, bütünleĢtirilmesinin ve dıĢsal<br />
düzenleme sürecinin doğallığını vurgulamaktadır. Ġnsanlar içsel motive<br />
olduklarında ya da dıĢsal motivasyonu tamamen içselleĢtirdiklerinde ya da<br />
bütünleĢtirdiklerinde öz–düzenleme gerçekleĢir (Rigby ve Diğerleri, 1992).<br />
Vallerand ve arkadaĢları (1989), Öz-Belirleme kuramında yer alan motivasyonu<br />
ölçmeye yönelik bir ölçek geliĢtirmiĢtir. Öğrenenlerin ve öğrencilerin eğitime<br />
iliĢkin motivasyonlarını ölçen bu ölçeğin Türkiye’de de uygulanabileceği<br />
kanısına varılmıĢtır.
İlköğretim Birinci Kademede <strong>Eğitim</strong>de Motivasyon Ölçeğinin … 68<br />
Çalışmanın Amacı<br />
Bu çalıĢmanın amacı, 1989 yılında Vallerand, Blais, Brière, ve Pelletier<br />
tarafından orijinali Fransızca olarak hazırlanan <strong>Eğitim</strong>de Motivasyon ölçeğinin<br />
Türkiye koĢullarında geçerlik ve güvenirlik çalıĢmasını yapmaktır.<br />
Orijinal <strong>Eğitim</strong>de Motivasyon Ölçeğinin Özellikleri<br />
Vallerand ve arkadaĢları tarafından 1989 yılında orijinali Fransızca olarak<br />
geliĢtirilmiĢ ölçeğin çeĢitli çalıĢmalarda kullanıldığı, hatta Ġngilizce’ye de<br />
çevrildiği görülmektedir (Fairchild ve Diğerleri, 2005; Vallerand ve Diğerleri,<br />
1992; Vallerand ve Bisonnette, 1992). Ġlköğretim birinci kademede öğrenim<br />
gören öğrencilerin motivasyonlarını ölçmeyi hedefleyen ölçeğin orijinali toplam<br />
12 madde içermektedir. Ölçek maddeleri her maddede okula gitmenin ve<br />
kendisinden beklenen davranıĢları sergilemenin nedenini açıklayın durumlar<br />
vurgulanmıĢtır. Ölçek maddeleri 5’li likert tipinde düzenlenmiĢtir. Bunlar Çok<br />
sık: 5, Sık sık: 4, Ara sıra:3, Nadiren: 2 ve Hemen hemen hiç:1 Ģeklinde<br />
puanlanmıĢtır. Ölçekte olumsuz madde bulunmamaktadır. Vallerand ve<br />
arkadaĢları tarafından hazırlanan ölçeğin orijinali dört boyuttan oluĢmaktadır.<br />
Bunlar ÖzdeĢleĢmiĢ DıĢsal Motivasyon, Motivasyonsuzluk, Ġçe YansıtılmıĢ<br />
DıĢsal Motivasyon ve Ġçsel Motivasyon boyutlarıdır. Yapılan çeviri ve uzman<br />
görüĢleri doğrultusunda bu çalıĢmada ölçeğin orijinali doğrultusunda Türkçe<br />
versiyonunda da ölçeğin dört faktörlü olacağı belirlendiğinden, aĢağıda dört<br />
boyutta yer alan maddelerin dağılımı verilmiĢtir. Her bir alt boyut toplam üçer<br />
madde içermektedir:<br />
ÖzdeĢleĢmiĢ dıĢsal motivasyon boyutu: A1, B1, C1.<br />
Motivasyonsuzluk boyutu: A2, B2, C2.<br />
Ġçe YansıtılmıĢ dıĢsal motivasyon boyutu: A3, B3, C3.<br />
Ġçsel motivasyon: A4, B4, C4.<br />
Orijinal ölçeğin tümünde alınabilecek en yüksek puan 60, en düĢük<br />
puan ise 16’dir. Her bir alt boyutta alınabilecek en yüksek puan 20, en düĢük<br />
puan 4’tür. Ölçeğin güvenirlik katsayısını hesaplamak için Cronbach alpha<br />
değerine bakılmıĢtır. Vallerand ve arkadaĢlarının hazırlamıĢ oldukları ölçeğin<br />
Fransız versiyonunda alt boyutların iç tutarlılık katsayılarının Cronbach Alpha<br />
değerleri 0.62 ile 0.86 arasında olduğu sonucuna varılmıĢtır.<br />
YÖNTEM<br />
Bu araĢtırmada ilköğretim birinci kademe öğrencilerinin motivasyonlarını<br />
ölçecek bir ölçeğin çevrilmesi ve Türkiye koĢullarında geçerlik ve güvenirlik<br />
hesaplamalarının yapılacağından, araĢtırma tarama türünde bir çalıĢmadır.
69 <strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2: 59-78<br />
Orijinal Ölçeğin Türkçeye Çeviri Çalışması<br />
<strong>Eğitim</strong>de Motivasyon Ölçeğinin Fransızca olarak hazırlanmıĢ olan formu<br />
Fransızca dil uzmanları, Fransızcayı Avrupa dil pasaportuna göre C2<br />
düzeyinde bilen araĢtırmacı ve Türkçe dil uzmanlarının iĢbirliği ile Türkçeye<br />
çevrilmiĢtir. Türkçeye çevrilen bu form daha sonra Fransa’da ikamet eden ve<br />
Fransa’da üniversite düzeyinde eğitim almıĢ iki Türk vatandaĢa tekrar<br />
Fransızcaya çevrilmiĢtir. Aynı zamanda bu çeviri üç dil uzmanı tarafından<br />
kontrol edilmiĢtir. Belirtilen görüĢler karĢılaĢtırılarak, her bir madde için ortak<br />
bir sonuca ulaĢılmıĢtır. Bu aĢamadan sonra oluĢturulan ölçek biri eğitimde<br />
ölçme ve değerlendirme uzmanı, üçü ilköğretim birinci kademe öğretmeni ve<br />
üçü de öğretim üyesinin görüĢlerine sunulmuĢtur. Belirtilen tüm iĢlemler<br />
sonunda ortaya çıkan görüĢler doğrultusunda düzenlenen ölçek,<br />
anlaĢılabilirliği ve uygulanabilirliğinin belirlenebilmesi amacıyla 50 tane<br />
ilköğretim beĢinci sınıf öğrencisine uygulanmıĢtır. Alınan uzman görüĢleri ve<br />
ön uygulama sonuçları doğrultusunda ölçeğe son Ģekil verilmiĢtir.<br />
Evren ve Örneklem<br />
AraĢtırmanın evrenini Adıyaman il merkezinde bulunan yaklaĢık 1200<br />
ilköğretim dördüncü ve beĢinci sınıf öğrencileri oluĢturmaktadır. AraĢtırmanın<br />
örneklemi ise evreni temsil edecek sosyo – ekonomik düzeyler de göz önünde<br />
bulundurularak 35 ilköğretim okulundan 12 tanesi seçkisiz olarak<br />
belirlenmiĢtir. Söz konusu bu ölçek ilköğretim okullarının dördüncü ve beĢinci<br />
sınıflarında öğrenim gören toplam 660 öğrenciye uygulanmıĢtır. Bu<br />
öğrencilerin 313’ü (% 47.4) erkek ve 347’si (%52.6) kız öğrencidir.<br />
Verilerin Analizi<br />
Ölçeğin yapı geçerliğini belirlemek için faktör analizi yapılmıĢtır. Her bir maddenin<br />
toplam korelasyonları verilmiĢ ve ölçeğin güvenirliğini belirlemek için<br />
Cronbach Alpha iç tutarlılık katsayısı ölçeğin her bir faktörü için ve ölçeğin<br />
geneli için hesaplanmıĢtır. Ayrıca faktörler arasındaki iliĢki Pearson Momentler<br />
Çarpımı Korelasyon Katsayısı kullanılarak ölçülmüĢtür. Tüm bu istatistiki<br />
iĢlemler SPSS 15.0 programında yapılmıĢtır.<br />
Bulgular ve Yorumlar<br />
<strong>Eğitim</strong>de Motivasyon Ölçeğinin yapı geçerliğini sağlamak ve ölçekte yer alan<br />
maddelerin faktör yüklerinin belirlenerek iĢlevsel bir boyutlandırmanın elde<br />
edilmesi amacıyla faktör analizi yapılmıĢtır. Faktör analizi yapılmadan önce<br />
verilerin faktör analizine uygunluğu Kaiser-Meyer-Olkin (KMO) ve Bartlett<br />
testi ile test edilmiĢtir. <strong>Eğitim</strong>de Motivasyon Ölçeği madde analiz çözümlemesi<br />
ve Varimax Faktör Analizi ile döndürme iĢlemi ile ölçekte öz değeri<br />
(eigenvalue) 1’den büyük dört faktör bulunmuĢtur. Böylece <strong>Eğitim</strong>de
Eigenvalue<br />
İlköğretim Birinci Kademede <strong>Eğitim</strong>de Motivasyon Ölçeğinin … 70<br />
Motivasyon Ölçeğinin orijinalinde olduğu gibi dört faktör olacağı sonucuna<br />
varılmıĢtır. Bu durumu daha net olarak görebilmek için Cattel’in “Scree Plot”<br />
(Kline, 1994) sınaması yapılarak en yüksek manidar faktör sayısı ile ilgili olarak<br />
Ģekil 1 elde edilmiĢtir. Ayrıca ölçeğin geçerlik çalıĢmasının ilk aĢamasında<br />
ölçme aracının uygulanması sonucu elde edilen verilerin örneklem grubuna<br />
uygunluğu 0.001 düzeyinde KMO= 0.85, Bartlett's Test of Sphericity = 2899.589<br />
olarak bulunmuĢtur. Veriler üzerinde faktör analizi yapılabilmesi için<br />
minimum KMO değeri 0.60 olarak önerilmektedir (Pallant, 2001). Bu bulgular,<br />
verilerin faktör analizi için uygun olduğunu göstermektedir.<br />
Scree Plot<br />
4<br />
3<br />
2<br />
1<br />
0<br />
1<br />
2<br />
3<br />
4<br />
5 6 7 8<br />
Component Number<br />
9<br />
10<br />
11<br />
12<br />
ġekil 1: Faktör Öz Değerlerine Ait Çizgi Grafiği<br />
ġekilde 1’de görülen faktör öz değerlerine ait çizgi grafiğinde, grafik<br />
eğrisinin düĢüĢ gösterdiği ve eigenvalue değerinin 1’in altına düĢtüğü nokta<br />
dördüncü faktörün olduğu noktadır. Bu nedenle ölçekteki faktör sayısının dört<br />
olduğu kabul edilmiĢtir (Ekici, 2009). Elde edilen dört faktöre iliĢkin öz<br />
değerler, varyans yüzdeleri ve toplam varyans yüzdeleri tablo 2’de verilmiĢtir.
71 <strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2: 59-78<br />
Tablo 2. Ölçeği OluĢturan Faktörlerin Yapısı<br />
Faktör Öz Değer Varyans Yüzdesi Toplam Varyans Yüzdesi<br />
1 3.193 26.611 26.611<br />
2 1.870 15.582 42.194<br />
3 1.457 12.142 54.336<br />
4 1.097 9.144 63.479<br />
Tablo 2’de de görüldüğü gibi ölçekte yer alan dört faktörün öz değerlerinin<br />
tümü de 1’in üzerindedir.<br />
Ölçekte yer alan toplam 12 maddenin dört faktöre dağılımını görmek<br />
ve maddelerden hangilerinin Türkçe ölçeğinde kalacak nitelikte olduğunu<br />
belirlemek amacıyla temel bileĢenler ve Varimax tekniği ile döndürme iĢlemi<br />
yapılmıĢtır. Ölçekte faktör yükü en az 0.35 ve üzeri değerinde olan maddeler<br />
kabul edilmiĢtir. Türkçe ölçeğine uygulanan Varimax tekniği ile döndürme<br />
iĢlemi sonucunda faktör yükü 0.35’ten büyük ve dört faktörde toplanan<br />
maddeler, faktör adları, madde toplam korelasyonları, faktör yükleri, faktörlere<br />
ait Cronbach Alpha güvenirlik katsayı değerleri, KMO değeri ve Bartlett testi<br />
sonuçları tablo 3’de verilmiĢtir.
İlköğretim Birinci Kademede <strong>Eğitim</strong>de Motivasyon Ölçeğinin … 72<br />
Tablo 3. Türkçe Ölçeğinin Faktör Yükleri, Faktörlere Ait Cronbach Alpha<br />
Değerleri, Madde Toplam Korelasyonları ve Faktörlerde Yer Alan Maddeler<br />
Madde<br />
No<br />
Madde<br />
Toplam<br />
Korelasyonu<br />
Faktör<br />
Yükü<br />
Maddeler<br />
1. Faktör: ÖzdeĢleĢmiĢ dıĢsal motivasyon boyutu; Cronbach Alpha = 0,79<br />
A1 0.74 0.56 Okul ile ilgili çalıĢmalarımı ya da ödevlerimi<br />
kendi iyiliğim için yapıyorum.<br />
B1 0.80 0.64 Kendi iyiliğim için okula gidiyorum<br />
C1 0.82 0.67 Öğretmenlerimin sınıfta anlattıklarını kendi<br />
iyiliğim için dinliyorum.<br />
2. Faktör: Motivasyonsuzluk boyutu; Cronbach Alpha = 0,78<br />
A2 0.82 0.71 Okul ile ilgili ödev ve sorumluluklarımı<br />
yapıyorum ancak bana ne yarar sağlayacağını<br />
bilmiyorum.<br />
B2 0.80 0.69 Okula gidiyorum ancak bana ne yarar<br />
sağlayacağını bilmiyorum.<br />
C2 0.79 0.70 Öğretmenlerimin sınıfta anlattıklarını<br />
dinliyorum ancak bana ne yarar sağlayacağını<br />
bilmiyorum.<br />
3. Faktör: Ġçe yansıtılmıĢ dıĢsal motivasyon boyutu; Cronbach Alpha = 0,80<br />
A3 0.82 0.69 Okul ile ilgili ödevlerimi, öğretmenim ve ailem<br />
istediği için yapıyorum.<br />
B3 0.83 0.75 Okula öğretmenim ve ailem istedikleri için<br />
gidiyorum.<br />
C3 0.81 0.72 Öğretmenlerimin sınıfta anlattıklarını,<br />
öğretmenim ve ailem istediği için dinliyorum.<br />
4. Faktör: Ġçsel motivasyon boyutu; Cronbach Alpha = 0,78<br />
A4 0.60 0.38 Okulda verilen ödevlerimi yapınca mutlu<br />
oluyorum.<br />
B4 0.74 0.55 Okula gidiyorum çünkü okula gittiğimde<br />
mutlu oluyorum.<br />
C4 0.74 0.55 Öğretmenlerimin sınıfta söylediklerini<br />
dinlediğimde mutlu oluyorum.<br />
Ölçeğin geneli için Cronbach Alpha = 0.84<br />
KMO = 0.85, Bartlett= 2899.589
73 <strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2: 59-78<br />
Tablo 3’de de görüldüğü gibi dört faktörün her birinde üçer tane<br />
madde yer almaktadır. Ölçeğin geneli için Cronbach Alpha değeri 0.84 olarak<br />
belirlenirken, birinci faktör için 0.79, ikinci faktör için 0.78, üçüncü faktör için<br />
0.80 ve dördüncü faktör için 0.78 olarak belirlenmiĢtir. Türkçeye çevrilen<br />
<strong>Eğitim</strong>de Motivasyon Ölçeğinin istatistiksel değerlerinin orijinalinkine yakın<br />
olduğu görülmektedir. Bu nedenle yurtdıĢında ölçeğin uygulandığı öğrencilerle<br />
Türkiye’de ölçeğin uygulandığı öğrencilerin, eğitimde motivasyon konusunda<br />
hem fikir olduklarını söyleyebiliriz.<br />
Tablo 4. Türkçe Ölçeğinin Betimsel Ġstatistikleri<br />
Ölçeğin Boyutları Minimum - Maksimum X SS<br />
ÖzdeĢleĢmiĢ dıĢsal motivasyon boyutu 3-9 6.58 2.61<br />
Motivasyonsuzluk boyutu 3-9 7.07 2.49<br />
Ġçe yansıtılmıĢ dıĢsal motivasyon<br />
boyutu<br />
3-9 6.53 2.72<br />
Ġçsel motivasyon boyutu 3-9 6.65 2.61<br />
ÖLÇEĞĠN GENELĠ 12-36 26.84 4.94<br />
Tablo 4’te de görüldüğü gibi öğrenciler ölçeğin genelinde ortalama<br />
26.84 puan alırken, özdeĢleĢmiĢ dıĢsal motivasyon boyutunda ortalama 6.58<br />
puan, motivasyonsuzluk boyutunda ortalama 7.07, içe yansıtılmıĢ dıĢsal<br />
motivasyon boyutunda ortalama 6.53 ve içsel motivasyon boyutunda ortalama<br />
6.65 puan aldıkları görülmektedir. Gözlenen bu puanlar incelendiğinde<br />
araĢtırma grubuna giren öğrencilerin eğitimde motivasyon ölçeğinin genelinde<br />
fikrim yok: 2 ile evet: 3 düzeyleri arasında olduğu, yani araĢtırma grubuna<br />
giren öğrencilerin eğitime iliĢkin motivasyon düzeylerinin ortanın üzerinde<br />
olduğu belirlenmiĢtir.
ÖzdeĢleĢmiĢ dıĢsal<br />
motivasyon<br />
Motivasyonsuzluk<br />
Ġçe yansıtılmıĢ<br />
dıĢsal motivasyon<br />
Ġçsel motivasyon<br />
İlköğretim Birinci Kademede <strong>Eğitim</strong>de Motivasyon Ölçeğinin … 74<br />
Tablo 5. Türkçe Ölçekte Yer Alan Dört Faktör Arasındaki Korelasyonlar<br />
ÖzdeĢleĢmiĢ dıĢsal motivasyon r 1 0.22 0.23 0.72<br />
p değeri 0.01* 0.01* 0.01*<br />
Motivasyonsuzluk r 1 0.10 0.10<br />
p değeri 0.07 0.06<br />
Ġçe yansıtılmıĢ dıĢsal motivasyon r 1 0.40<br />
p değeri 0.01*<br />
Ġçsel motivasyon r 1<br />
p değeri<br />
* p < 0.05 anlamlı, r: Pearson Korelasyon katsayısı<br />
Tablo 5’te de görüldüğü gibi ölçeğin dört faktörleri arasındaki<br />
korelasyonlar incelendiğinde, istatistiksel olarak anlamlı ve pozitif iliĢkiler<br />
gözlenmektedir. Bu anlamda özdeĢleĢmiĢ dıĢsal motivasyon boyutunun,<br />
motivasyonsuzluk boyutu (r=0.22, p
75 <strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2: 59-78<br />
akademik, ister sosyal, ister duygusal vb. (Ryan, 1993; Türk, Aydoğan ve<br />
Kansu, 2003) alanlardaki baĢarısızlarının nedenlerinin belirlenmesinde oldukça<br />
önemlidir. Çünkü motive olmayan bir öğrencinin dersin gereklerini yerine<br />
getirmesi beklenmez (Afchain, ve diğerleri, 1984; Boiche ve sarrazin, 2007;<br />
Decharms, 1968). Bu anlamda öğrencilerin motivasyon düzeylerinin<br />
belirlenmesi öğrencilerin akademik baĢarısını bekleyen veliler, öğretmenler ve<br />
çeĢitli düzeydeki eğitim yöneticiler için (Aktop ve Erman, tarih yok) oldukça<br />
önemli bir veri sağlayacaktır. Bu ölçek ile elde edilen veriler doğrultusunda<br />
öğretmenler öğrencilerinin baĢarılı olmaları yönünde eğitim – öğretim<br />
faaliyetlerinin düzenlemeleri (Demirle ve Yağcı, 2007; Deci, Ryan ve Williams,<br />
1996) ve veliler ile iĢbirliği yaparak öğrencilerin motivasyonlarını geliĢtirmek ve<br />
baĢta akademik baĢarıları olmak üzere çeĢitli alanlardaki geliĢimlerinin ve<br />
baĢarılarının artırılmasında (Cihangir – Çankaya, 2009; Rigby ve diğerleri, 1992;<br />
Vallerand ve Bisonnette, 1992) yol gösterici olarak kullanılabilir. Aynı zamanda<br />
bu ölçeğin uygulanması sonucu elde edilecek veriler doğrultusunda<br />
öğrencilerin eğitime iliĢkin motivasyon düzeylerini belirlemekte, motivasyon<br />
düzeylerini geliĢtirmek için neler yapabileceklerini değerlendirme fırsatı<br />
bulabileceklerdir (Deci, 1971; Deci ve Ryan, 1985; Vallerand ve diğerleri, 1989).<br />
Bir diğer açıdan Türkçeye uyarlanan bu ölçek ile Türkiye’de öğrenim gören<br />
ilköğretim birinci kademe öğrencilerinin, dünyada Fransızca konuĢan ülkeler<br />
ile kıyaslanmalarına imkân vermektedir. Bu durum da karĢılaĢtırmalı eğitim<br />
aracılığı ile eğitim sorunlarının çözümünde etkili olabilecektir.<br />
Ölçeğin orijinalinde de olduğu gibi Türkçeye uyarlanan ölçekte de dört<br />
alt boyut vardır. Bunlar ÖzdeĢleĢmiĢ DıĢsal Motivasyon, Motivasyonsuzluk, Ġçe<br />
YansıtılmıĢ DıĢsal Motivasyon ve Ġçsel Motivasyon Boyutlarıdır. Her bir alt<br />
boyut üç tane maddeden oluĢmaktadır. Böylece Türkçeye uyarlanan ölçek,<br />
orijinalinde olduğu gibi 12 ifadeden oluĢmaktadır. Ayrıca faktörlerin Cronbach<br />
Alpha değerleri ölçeğin geneli için 0.84 olarak belirlenirken, ÖzdeĢleĢmiĢ DıĢsal<br />
Motivasyon Boyutu için 0.79, Motivasyonsuzluk Boyutu için 0.78, Ġçe<br />
YansıtılmıĢ DıĢsal Motivasyon Boyutu için 0.80 ve Ġçsel Motivasyon Boyutu için<br />
0.78 olarak belirlenmiĢtir. Ölçeğin Türkçeye uyarlanması çalıĢmalarında<br />
baĢvurulan uzman görüĢleri sonucunda ölçeğin orijinalinden farklı olarak beĢli<br />
Likert tipi yerine üçlü olarak belirlenmiĢtir. Bu nedenle maddeler Evet: 3,<br />
Fikrim Yok: 2 ve Hayır: 1 olarak puanlanmıĢtır. Ölçekte olumsuz madde<br />
bulunmamaktadır.<br />
Yapılan çalıĢmanın sonuçları, 12 ifade içeren <strong>Eğitim</strong>de Motivasyon<br />
Ölçeğinin Türkçe formu, dil yönünden Türkçeye uygun, güvenilir ve geçerli bir<br />
ölçek olduğu ve Türkiye’de uygulanabileceğini göstermektedir.
İlköğretim Birinci Kademede <strong>Eğitim</strong>de Motivasyon Ölçeğinin … 76<br />
Kaynakça<br />
Acat, M.B. ve Demiral, S. (2002). Türkiye’de yabancı dil öğreniminde motivasyon<br />
kaynakları ve sorunları. Kuramdan Uygulamaya <strong>Eğitim</strong> Yönetimi, 8 (31), 312-329.<br />
Acat, M.B. ve Yenilmez, K. (Tarih yok). <strong>Eğitim</strong> <strong>Fakültesi</strong> Öğrencilerinin Öğretmenlik<br />
Mesleğine ĠliĢkin Motivasyon Düzeyleri. 15 Mart 2010’da<br />
http://yordam.manas.kg/ekitap/pdf/ Manasdergi/sbd/sbd12/sbd-12-11.pdf<br />
adresinden.<br />
Afchain, M., Babin, L., Bechet, M. ve Diğerleri (1984). Larousse classique. Motivation<br />
maddesi, Librairie Larousse, Paris.<br />
Aktop A., ve Erman, K.A., (Tarih yok). Takım ve bireysel sporcuların baĢarı<br />
motivasyonu benlik Saygısı ve sürekli kaygı düzeylerinin karĢılaĢtırılması. 05 Mart<br />
2010’da<br />
http://www.bilalcoban.com/index.phpid=dokuman&islem=oku&yer=2&kat=10&<br />
no=9 adresinden.<br />
Boiché, J. ve Sarrazin, P. (2007). Motivation autodéterminée, perceptions de conflit et<br />
d’instrumentalité et assiduité envers la pratique d’une activité physique : une étude<br />
prospective sur six mois. Psychologie Française, 52, 417- 430.<br />
Cihangir Çankaya, Z. (2009). Özerklik desteği, temel psikolojik ihtiyaçların doyumu ve<br />
öznel iyi olma: Öz – Belirleme Kuramı. Türk Psikolojik DanıĢma ve Rehberlik<br />
Dergisi, 4 (31), 55, 23-31.<br />
Decharms, R. (1968). Personal Causation: The internal affective determinants of<br />
behavior.<br />
New York: Academic Press.<br />
Deci, E. L. (1975). Intrinsic motivation. New York: Plenum.<br />
Deci, E., L. (1972). Intrinsic motivation, extrinsic reinforcement, and inequity. Journal of<br />
Personality and Social Psychology, 22, 113-120.<br />
Deci, E. L. (1971). Effects of externally mediated rewards on intrinsic motivation. Journal<br />
of Personality and Social Psychology, 18, 105-115.<br />
Deci, E. L., ve Ryan, R.M. (1991). A motivational approach to self: integration in<br />
personality. Nebraska symposium on motivation. Perspectives on Motivation, edited<br />
by R. Dienstbier. (sf 237-288). Lincoln, NE: University of Nebraska Press.<br />
Deci, E. L., ve Ryan, R.M. (1985). Intrinsic motivation and self determination in human<br />
behavior. New York: Plenium.<br />
Deci, E.L., Ryan, R.M., Williams, G.C., (1996). Need satisfaction and the self- regulation<br />
of learning. Learning and Individual Differences, 8 (3), 165- 183.
77 <strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2: 59-78<br />
Dede, Y., ve Yaman, S. (<strong>2008</strong>). Fen öğrenmeye yönelik motivasyon ölçeği: geçerlik ve<br />
güvenirlik çalıĢması. Necatibey <strong>Eğitim</strong> <strong>Fakültesi</strong> Elektronik Fen ve Matematik<strong>Eğitim</strong>i<br />
Dergisi (EFMED). 2 (1), 19-37.<br />
Demirel Ö. ve Yağcı E. (2007). Öğretim teknolojileri ve materyal tasarımı. 2. Baskı,<br />
Pegem Yayınları, Ankara.<br />
Ekici, G., (2009). Biyoloji öz-yeterlik ölçeğinin türkçeye uyarlanması. Kastamonu <strong>Eğitim</strong><br />
Dergisi17 (1), 111–124.<br />
Fairchild, A.J., Horst, S.J., Finney, S.J., ve Baron, K.E. (2005). Evaluating existing and new<br />
validity evidence fort he academic motivation scale. Contemporary Educational<br />
Psychology, 30, 331- 358.<br />
Gençay, A., ve Gençay, S. (2007). Beden eğitimi ve spor yüksekokulu öğrencilerinin<br />
öğretmenlik mesleğine iliĢkin motivasyon düzeylerinin bazı değiĢkenler açısından<br />
incelenmesi. Selçuk <strong>Üniversitesi</strong> Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 17, 241-253.<br />
Ġlhan, T., (2009). Üniversite öğrencilerinin benlik uyum modeli: yaĢam amaçları, temel<br />
psikolojik ihtiyaçlar ve öznel iyi oluĢ. YayınlanmamıĢ doktora tezi, Gazi <strong>Üniversitesi</strong><br />
<strong>Eğitim</strong> Bilimleri Enstitüsü, Ankara.<br />
Kelman, H. C. (1961). Processes of attitude change. Public Opinion Quarterly, 25,57-78.<br />
Kline, P. (1994). An easy guide to factor analysis. London: Rutledge.<br />
Öncül, R., (2000). <strong>Eğitim</strong> ve eğitim bilimleri sözlüğü, MEB Yayınları 3410, Ankara<br />
Özevin, B., (2006). Oyun, dans ve müzik dersine iliĢkin motivasyon ölçeği. Ulusal Müzik<br />
<strong>Eğitim</strong>i Sempozyumu Bildirisi, 26-28 Nisan 2006, Pamukkale Üniv. Eğit. Fak. Denizli.<br />
Pallant, J. (2001). SPSS survival manual. A step-by-step guide to data analyses using<br />
SPSS for Windows. Philadelphia, PA: Open University Pres<br />
Rigby, C.S., Deci, E.L., Patrick, B.C., ve Ryan, R.M. (1992). Beyond the intrinsic – extrinsic<br />
dichotomy, self – determination in motivation and learning. Motivation and Emotion, 16,<br />
3, 165 – 185.<br />
Ryan, R. M. (1993). Agency and organization: Intrinsic motivation, autonomy and the<br />
self in psychological development. Nebraska Symposium On Motivation:<br />
Developmental Perspectives On Motivation, edited by J. Jacobs. Lincoln, NE:<br />
University of Nebraska Press. 40, 1-56<br />
Ryan, R. M., ve Connell, J. I. (1989). Perceived locus of causality and internalization:<br />
examining reasons for acting in two domains. Journal of Personality and Social<br />
Psychology, 57, 749-761.<br />
Schafer, R. (1968). Aspects of internalization. New York: International Universities Press.<br />
Türk, M.S., Aydoğan, E. ve Kansu, N. (2003). Ġçsel motivasyonun iĢ tatmini üzerindeki<br />
etkisi “türk tarih kurumu matbaası ve nurol matbaasında yapılan karĢılaĢtırmalı<br />
bir araĢtırma. I. Matbaa Teknolojileri Sempozyumu, Ankara.
İlköğretim Birinci Kademede <strong>Eğitim</strong>de Motivasyon Ölçeğinin … 78<br />
Türköz, Y. (Tarih yok). Bir özel bir özel hastane çalışanlarının kalite<br />
çalışmalarına katılımı ile işe ve kuruma yönelik tutumları<br />
arasındaki ilişki. 05 Mart 2010’da http://www.merih.net/m1/yturk04.htm<br />
adresinden.<br />
Vallerand, R.J., ve Bisonnette, R. (1992). Intrinsic, extrinsic and amotivational styles as<br />
predictors of behavior: a prospective study. Journal of personality, 60, 599-620.<br />
Vallerand, R.J., Blais, M.R., Brière, N.M., ve Pelletier, L.G. (1989). Construction et<br />
validation de l'echelle de motivation en éducation (EME). Revue Canadienne des<br />
Sciences du Comportement, 21, 323-349.<br />
Vallerand, R.J., Pelletier L. G., Blais, M.R., Briere, N.M., Senecal, C., ve Vallieres, E. F.<br />
(1992). The academic motivation scale: a measure of intrinsic, extrinsic, and<br />
amotivation in education. Educational, and Psychological Measurement, 52, 1003-<br />
1017<br />
Yıldız, M., (2009). Okuma motivasyonu ölçeğinin 9-12 yas ilköğretim öğrencileri için<br />
Türkçeye uyarlanması: doğrulayıcı faktör analizi sonuçları. 18. Ulusal <strong>Eğitim</strong><br />
Bilimleri Kurultayı, <strong>Ege</strong> <strong>Üniversitesi</strong> <strong>Eğitim</strong> <strong>Fakültesi</strong>, Bildiri özetleri kitapçığı,<br />
Cantekin Matbaası. Ankara.
<strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2: 79-92*<br />
Göz Hareketleriyle Duyarsızlaştırma ve Yeniden İşleme:<br />
Yaklaşımın Etkililiği ve Bugünkü Durumu<br />
Serkan Denizli¹<br />
Öz<br />
Bu makalede 1980’li yılların sonunda ortaya çıkan “Göz Hareketleriyle<br />
Duyarsızlaştırma ve Yeniden İşleme (Eye Movement Desensitization and Processing-<br />
EMDR)” yaklaşımını tanıtmak amaçlanmış, yaklaşımın kuramsal temeline ve<br />
etkililiğine ilişkin bilgiler verilmiştir. EMDR, psikolojik danışmanın parmak hareketleri<br />
kılavuzluğunda, danışanın gözlerini sistematik bir şekilde (sağa-sola) hareket ettirmesi<br />
(ya da göz hareketlerini yapmak yerine danışana el çırpma, sesli uyaranlar verme gibi<br />
ikili uyaranlar verilmesi) ve eş zamanlı olarak danışanın geçmiş yaşantılarının ya da<br />
travmatik deneyiminin imgesel olarak ortaya çıkarılmasını içerir. Böylece EMDR<br />
danışanların olumsuz yaşantılarını duygusal sağlıklarına katkıda bulunacak şekilde<br />
yeniden işlemelerine yardımcı olur. EMDR özellikle travma sonrası stres<br />
bozukluğunun tedavisinde etkililiğini kanıtlamıştır ve ülkemizde travma sonrası<br />
psikolojik danışma uygulamalarında kullanımı için araştırmalara ihtiyaç vardır.<br />
Anahtar Sözcükler: Göz Hareketleriyle Duyarsızlaştırma ve Yeniden İşleme,<br />
Travma, Stres<br />
*24 Haziran 2011 tarihinde elektronik olarak yayımşanmıştır.<br />
¹Öğr. Gör. Dr., <strong>Ege</strong> <strong>Üniversitesi</strong> <strong>Eğitim</strong> <strong>Fakültesi</strong> <strong>Eğitim</strong> Bilimleri Bölümü, Rehberlik ve<br />
Psikolojik Danışmanlık Anabilim Dalı. e-posta: serkan.denizli@ege.edu.tr
<strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2: 79-92<br />
Eye Movement Desensitization and Reprocessing:<br />
Effectiveness and Current Status<br />
Abstract<br />
This article aims to present “Eye Movement Desensitization and Reprocessing-<br />
EMDR” approach which arouse in the literature at the end of the 1980s. Theoretical<br />
explanations for EMDR and effectiveness of the EMDR were also discussed. EMDR is<br />
a process which includes clients’ moving their eyes systematically with the guidance of<br />
counselor (or giving a dual stimulus such as hand clapping or tone voices instead of eye<br />
movements) and making clients imagine the past experiences of traumatic incident at<br />
the same time. Thus, EMDR helps clients to reprocess their negative experiences in a<br />
way which contributes their mental health. Research indicated EMDR is effective<br />
especially in treating post traumatic stress disorder and there is a great need for<br />
evidence to support its effectiveness with Turkish clients in order to use in post<br />
traumatic counseling.<br />
Key Words: Eye Movement Desensitization and Reprocessing, Trauma, Stress.
81 <strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2: 79-92<br />
GİRİŞ<br />
Göz hareketleriyle duyarsızlaştırma ve yeniden işleme (Eye Movement<br />
Desensitization and Processing-EMDR) keşfedildiği 1987yılından bu yana<br />
psikolojik danışma ve psikoterapi alanında giderek daha çok kabul görmeye<br />
başlamış bir yaklaşımdır (Shapiro, 1995). Özellikle travma sonrası stres<br />
bozukluğunun tedavisinde etkililiğini çeşitli araştırmalarla göstermiştir (Örn.,<br />
Hensel, 2009; Lee, Gavriel, Drummond, Richards ve Greenwald, 2002; Marcus,<br />
Marquis ve Sakai, 1997, Scheck, Schaeffer ve Gillette, 1998, Schubert & Lee,<br />
2009). Literatürde yaklaşımın İngilizce adının kısaltması olan EMDR, yazım<br />
kolaylığı ve anlaşılırlık sağlaması nedeniyle yaygınlıkla kullanılmaktadır. Bu<br />
makalede, aynı sebeplerden dolayı kabul gören bu kısaltma “EMDR”<br />
yaklaşımın adı olarak kullanılacaktır.<br />
EMDR, psikolojik danışmanın parmak hareketleri kılavuzluğunda,<br />
danışanın gözlerini sistematik bir şekilde (sağa-sola) hareket ettirmesi ya da<br />
danışana el çırpma, sesli uyaranlar verme gibi ikili uyaranlar verilmesini,<br />
danışan bu hareketleri gerçekleştirirken geçmiş yaşantılarının ya da travmatik<br />
deneyiminin imgesel olarak ortaya çıkarılmasını içerir. EMDR, danışanların<br />
olumsuz yaşantılarını duygusal sağlıklarına katkıda bulunacak şekilde yeniden<br />
işlemelerine yardımcı olan bir terapi yaklaşımıdır (Seligman, 2001). Bu<br />
yaklaşım, temel olarak ismini göz hareketlerini kullanmasından alsa da bu,<br />
yaklaşımın yalnızca bir boyutu olarak görülmekte ve diğer terapi<br />
yaklaşımlarının içerdiği öğeleri de içeren bütün bir terapi sistemi olarak<br />
tanımlanmaktadır (Shapiro, 2001; Spector & Read, 1999).<br />
EMDR’ın ortaya çıkışı belirli bir kuramsal temelden çok Francis<br />
Shapiro’nun 1987 yılında yaşadığı kişisel bir deneyime dayanmaktadır<br />
(Shapiro, 2001). Shapiro parkta yürürken kendisini rahatsız eden<br />
düşüncelerinin bir anda kaybolduğunu, sonradan bu düşünceleri yeniden<br />
hatırladığında ise eskisi kadar rahatsız edici olmadıklarını fark etmiştir. Bu<br />
düşünceleri değiştirmek için hiçbir bilinçli çaba harcamamıştır. Daha sonra bu<br />
deneyimini gözden geçirdiğinde bu düşünceleri aklından geçirirken gözlerini<br />
sağa ve sola, yukarı ve aşağı hareket ettirdiğini fark etmiştir. Daha sonra bu göz<br />
hareketlerini yaparak rahatsız edici düşüncelerden kurtulmayı kendisi ve yakın<br />
çevresinde yeniden deneyimlemiş ve işe yaradığını görmüştür. Ancak bazı<br />
insanların göz kaslarının yapısı nedeniyle gözlerini sistematik olarak hareket<br />
ettirmekte güçlük çektiğini görmüş ve bu hareketleri kolaylaştırmak için<br />
parmağıyla yönlendirmeyi içeren bir işlem geliştirerek EMDR’nin temelini<br />
atmıştır (Shapiro, 2001).<br />
Bu yaklaşımın etkili olup olmadığına ilişkin ilk deneysel çalışmayı yine<br />
Shapiro (1987; akt. Shapiro, 2001) gerçekleştirmiştir. Bu çalışmada travma<br />
sonrası stres bozukluğu tanısı almış hastalarla çalışmış ve EMDR alan<br />
*24 Haziran 2011 tarihinde elektronik olarak yayımşanmıştır.<br />
¹Öğr. Gör. Dr., <strong>Ege</strong> <strong>Üniversitesi</strong> <strong>Eğitim</strong> <strong>Fakültesi</strong> <strong>Eğitim</strong> Bilimleri Bölümü, Rehberlik ve<br />
Psikolojik Danışmanlık Anabilim Dalı. e-posta: serkan.denizli@ege.edu.tr
Göz Hareketleriyle Duyarsızlaştırma ve Yeniden İşleme:Yaklaşımın Etkililiği ve Bugünkü Durumu 82<br />
katılımcılardan ve hiçbir tedavi almayan kontrol grubundan oluşan bir desen<br />
oluşturmuştur. Araştırmanın sonucunda EMDR grubundaki katılımcıların “1”<br />
ile “7” arasında derecelendirilen öznel stres birimi ölçeğiyle ölçülen algılanan<br />
stres düzeylerinin kontrol grubuna göre anlamlı şekilde azaldığı görülmüş,<br />
ayrıca yine katılımcılara travmalarıyla ilişkili kendilerine yönelik inançlarının<br />
ne olmasını istedikleri sorulmuş (Örn., Yapabileceğimin en iyisini yaptım,<br />
kontrol altındayım) düşüncelerinin algıladıkları geçerliği yine 1 ile 7 arasında<br />
derecelendirmeleri istenmiştir. Müdahalenin sonucunda, EMDR alan grubun<br />
olmasını istedikleri olumlu inançlarını kabullenme düzeyleri, kontrol grubuna<br />
göre anlamlı şekilde artmıştır. Bilimsel bulgularla EMDR’nin etkililiğinin<br />
kanıtlandığı bu ilk çalışmadan sonra, EMDR’nin bir terapi yaklaşımı olarak<br />
gelişimi hız kazanmıştır.<br />
EMDR’nin Kuramsal Temeli<br />
Daha önce de belirtildiği gibi Shapiro (2001) EMDR’yi bir müdahale<br />
yöntemi olarak sunduğunda, yaklaşımını değişimi nasıl ortaya çıkardığıyla<br />
ilgili bir kuramsal temele dayandırarak geliştirmemiştir. Günümüzde de<br />
EMDR’nin göz hareketlerini kullanarak değişimi ya da iyileşmeyi nasıl<br />
sağladığına ilişkin net bir açıklamasının olmaması bu yaklaşımın en çok eleştiri<br />
alan ve zayıf yanı olarak görülmektedir (Lipke, 2003).<br />
Shapiro (2001), EMDR yoluyla değişimin nasıl gerçekleştiğini daha çok<br />
bilginin nörobiyolojik olarak nasıl saklandığıyla açıklamıştır. Bu yaklaşıma<br />
göre, insanlarda doğuştan varolan bir bilgi işleme sistemi vardır ve yaşantılara<br />
ilişkin bilgiler fizyolojik süreçlerle saklanır. Bu bilgi işleme sistemi bilgili<br />
duygusal sağlığa ulaşacak şekilde saklama eğilimindedir. Patoloji ve<br />
işlevsizlikler de bu mekanizmanın bloke olmasıyla ortaya çıkar. Bu bilgiye<br />
yeniden ulaşmak ve bilgiyi işlemek ise bu sistemi yeniden harekete geçirerek<br />
sağlıklı bir çözüme ulaşmasını sağlar.<br />
Göz hareketleri ise bilginin işlendiği bu süreçte bir şekilde nörobiyolojik<br />
mekanizmaları harekete geçirmektedir. Böylece beyinde fizyolojik<br />
değişikliklere yol açmakta ve bilgiyi yeniden işleme sürecini<br />
kolaylaştırmaktadır (Van Etten & Taylor, 1998; Shapiro, 2001).<br />
İstem dışı göz hareketlerinin bilişsel süreçlerle ve korteksin işlevleriyle<br />
ilişkisi bilinmektedir (Örn., Ringo, Sobotka, Diltz & Bruce, 1994; akt.,Shapiro,<br />
2001). Buna karşın, EMDR’nin terapi sürecinde göz hareketlerinin değişimi<br />
nasıl sağladığına ya da kolaylaştırdığına ilişkin açıklamalar sınırlıdır ve bu<br />
konu halen açıklığa kavuşmaya ihtiyaç duymaktadır. Bu nedenle EMDR<br />
literatürünün EMDR’nin kuramsal temelini açıklamaktan çok, etkililiğini ortaya<br />
koymaya odaklandığı söylenebilir.
83 <strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2: 79-92<br />
EMDR’nin Uygulanması<br />
EMDR yaklaşımının kurucusu olan Shapiro (2001), EMDR’nin<br />
uygulanması sürecini de ayrıntılı şekilde tanımlamıştır. Shapiro (2001) EMDR<br />
sürecinin 7 aşamadan oluştuğunu, bu aşamaların ardışık olduğunu ve bir<br />
aşamadaki görevler tamamlanmadan bir diğer aşamaya geçilemeyeceğini<br />
belirtmiştir. EMDR’nin aşamaları ve bu aşamaların içeriği başlıklar halinde<br />
sunulmuştur:<br />
1. Aşama: Danışan Hikâyesi Alma ve Terapi Planlama<br />
Birinci aşama “danışan hikâyesi alma ve terapi planlama” olarak<br />
adlandırılır (Shapiro, 2001). Bu aşamada psikolojik danışman öncelikle<br />
danışanın genel durumunu ve danışanın yaşam koşullarını değerlendirir.<br />
Psikolojik danışman terapiye başlamadan önce danışanın yaşam koşullarının<br />
travmatik bir durumla tekrar yüzleşmeye olanak verecek şekilde olmasına<br />
dikkat etmelidir. Daha sonra psikolojik danışman danışanın problemlerini ve<br />
semptomlarını keşfetmek amacıyla hikâyesini dikkatli ve ayrıntılı biçimde<br />
dinler ve danışanda patolojiye yol açan olayları yeniden işlenecek“hedef”ler<br />
olarak belirler (Shapiro, 2001).<br />
2. Aşama: Hazırlık<br />
İkinci aşama hazırlık aşamasıdır ve nitelikli bir terapötik ilişkinin<br />
kurulmasını, danışanın beklentilerini belirlemeyi ve danışanın eğitilmesini<br />
içermektedir (Shapiro, 2001). Terapötik ilişkinin kurulmasının ardından<br />
danışan EMDR hakkında ayrıntılı olarak bilgilendirilir ve danışanın bu sürecin<br />
nasıl ilerlediğini anlaması sağlanır. Bu bilgilendirme süreci, danışanın yapılacak<br />
işlemlere onay vermesi ve katılımının sağlanması için önerilmektedir. Ayrıca bu<br />
aşamada danışana göz hareketlerini nasıl yapacağı da kısaca gösterilir ve terapi<br />
süreci çok zorlayıcı olduğunda danışanı rahatlatacak bazı öz kontrol yöntemleri<br />
(gevşeme egzersizleri) öğretilir (Shapiro, 2001).<br />
3. Aşama: Hedefin Değerlendirilmesi<br />
Üçüncü aşama hedefin değerlendirilmesi aşamasıdır. Bu aşama<br />
EMDR’nin en kritik aşaması olarak tanımlanır (Edmond , Rubin & Wambach,<br />
1999) Bu aşamada danışandan travmatik deneyimini en iyi şekilde yansıtacak<br />
bir görsel bir imge oluşturması istenir. Bu travmatik olaya eşlik eden ve<br />
danışanın kendine ilişkin işlevsel olmayan düşünceleri (örn. işe yaramazım,<br />
değersizim vb. ) ortaya çıkarılır (Shapiro, 2001).<br />
Daha sonra ileriki aşamalarda kullanılmak üzere kendine ilişkin olumlu<br />
bir düşünce belirlemesi istenir (örn. değerliyim, iyi bir insanım vb. ) ve ortaya<br />
çıkarılan bu olumlu düşünceye ne derece inandığını yedi dereceli (1-tamamen<br />
geçersiz, 7-tamamen geçerli) düşünce geçerliği ölçeği (validity of cognition<br />
scale-VOC) üzerinde derecelendirmesi istenir (Shapiro, 2001).<br />
Ayrıca bu aşamada, travmatik deneyime ilişkin imge ve danışanın<br />
kendine ilişkin olumsuz düşüncesi birleştirilir ve bu iki faktörün birlikte<br />
*24 Haziran 2011 tarihinde elektronik olarak yayımşanmıştır.<br />
¹Öğr. Gör. Dr., <strong>Ege</strong> <strong>Üniversitesi</strong> <strong>Eğitim</strong> <strong>Fakültesi</strong> <strong>Eğitim</strong> Bilimleri Bölümü, Rehberlik ve<br />
Psikolojik Danışmanlık Anabilim Dalı. e-posta: serkan.denizli@ege.edu.tr
Göz Hareketleriyle Duyarsızlaştırma ve Yeniden İşleme:Yaklaşımın Etkililiği ve Bugünkü Durumu 84<br />
danışana yaşattığı stres düzeyi değerlendirilir. Danışandan 10 dereceli bir ölçek<br />
üzerinde travmatik deneyime ilişkin imge ve bu deneyimle eşleştirdiği kendine<br />
ilişkin olumsuz düşüncesinin yarattığı stres düzeyini 10 dereceli (1-rahatsız<br />
edici değil, 10- olabilecek en kötü şekilde rahatsız edici) bir öznel stres durumu<br />
(subjective unit of distress-SUD) ölçeği üzerinde algıladıkları stres düzeyini<br />
değerlendirmeleri istenir. Son olarak, danışandan travma yaratan olaya<br />
odaklandığında hissettiği duyguların bedenindeki yerini belirlemesi istenir<br />
(Shapiro, 2001).<br />
4. Aşama: Duyarsızlaştırma<br />
Danışan hazır olduğunda dördüncü aşama olan duyarsızlaştırma<br />
aşamasına geçilir. Bu aşamada danışanın kendisini rahatsız eden yaşantıyı<br />
imgelemesi, bu yaşantıyla ilişkin kendine yönelik olumsuz inançlarına<br />
odaklanması, bedensel mesajlarına odaklanması istenir. Bu etkinlikle eş zamanlı<br />
olarak psikolojik danışman tarafından yönlendirilen göz hareketleri dizileri<br />
gerçekleştirilir. Bu göz hareketleri dizisinin her biri genellikle 24 tekrardan<br />
oluşur ve psikolojik danışman işaret parmağını kullanarak danışanın gözlerini<br />
sağa-sola düzenli olarak hareket ettirmesini sağlar Shapiro (2001). Shapiro<br />
(2001, 2002) sistematik göz hareketleri dışında, el çırpma ya da sesli uyaranların<br />
da kullanılabileceğini belirtmiştir. Ancak Maxfield (<strong>2008</strong>) el çırpma ya da sesli<br />
uyaranlar gibi uyaranların göz hareketleriyle aynı etkiyi yarattığına dair<br />
kanıtların yeterli olmadığını ileri sürmüştür<br />
Duyarsızlaştırma aşamasında, her bir göz hareketi dizisi bittikten sonra<br />
danışandan rahatlaması, zihnini boşaltması istenir ve danışandan travmatik<br />
deneyiminin yarattığı stresi 10 dereceli öznel stres durumu ölçeğinde<br />
değerlendirmesi istenir. Danışanın öznel stres durumu ölçeğiyle belirlediği<br />
travmatik yaşantının yarattığı stres düzeyi sıfıra ya da bire düşene kadar<br />
duyarsızlaştırma işlemi tekrarlanır (Shapiro, 2001). Söz konusu<br />
duyarsızlaştırma oturumlarının sayısı ve süresinin kişiden kişiye değişebileceği<br />
ifade edilmekle birlikte, oturumların 90 dakika sürmesi gerektiği<br />
önerilmektedir ve bir ile dört oturumda olumlu değişimin görülmeye<br />
başlanabileceği saptanmıştır (Forbes, Creamer, & Rycroft, 1994).<br />
5. Aşama: Yerleştirme<br />
Beşinci aşama yerleştirme aşamasıdır ve bu aşamada danışanın travmatik<br />
deneyimi ile daha önce (2. aşamada) belirlediği işlevsel düşüncesini<br />
birleştirmek amaçlanır (Shapiro, 2001).<br />
Psikolojik danışman danışana önceden belirlediği alternatif işlevsel<br />
düşüncesini hatırlatır ve danışandan bu düşüncesine o anda ne kadar<br />
inandığını, düşüncenin geçerliği ölçeğinde bir ile yedi arasında<br />
değerlendirmesini ister. Bu aşamada danışanı daha etkili bir işlevsel düşünce<br />
bulması yönünde cesaretlendirebilir. Psikolojik danışman, danışanın işlevsel<br />
düşünceye inancı düşüncenin geçerliği ölçeğinde “7 (tamamen geçerli)”
85 <strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2: 79-92<br />
düzeyine çıkana kadar bu düşüncenin geçerliğini danışanla tartışır (Shapiro,<br />
2001).<br />
6. Aşama: Bedeni tarama<br />
Altıncı aşamaya gelindiğinde, duyarsızlaştırma aşamasında danışanın<br />
travmatik deneyiminin imgesinin yarattığı rahatsızlık verici duygular<br />
giderilmiş, yerleştirme aşamasında ise bu deneyime ilişkin işlevsel olmayan<br />
düşüncelerin yerine işlevsel düşüncelerin yer alması sağlanmıştır. Altıncı<br />
aşamada ise bedeninde travmatik deneyimin yarattığı bedensel semptomlardan<br />
iz kalıp kalmadığını anlamak için danışandan bedensel mesajlarını taraması ve<br />
fark etmeye çalışması istenir. Eğer bedensel duyumlarında travmatik deneyimle<br />
ilişkili rahatsızlıklar varsa danışan bu rahatsızlığa odaklanır ve rahatsızlık<br />
ortadan kalkana kadar göz hareketleri dizileri gerçekleştirilir (Shapiro, 2001).<br />
Böylece danışan, travmatik deneyimin yarattığı ve patoloji yaratan duygularını,<br />
düşüncelerini ve bedensel semptomlarını yeniden işleme işini tamamlar.<br />
7. Aşama: Kapanış<br />
Kapanış aşaması danışanın EMDR oturumundan zihinsel olarak olumlu<br />
bir durumda ve güvenle ayrılmasını amaçlar(Shapiro, 2001). Psikolojik<br />
danışmanın, danışan travmatik olayla ilgili rahatsızlık yaşarken ya da bir<br />
müdahalenin ortasındayken oturumu sonlandırması uygun değildir. Psikolojik<br />
danışman gerektiğinde danışanın gevşeme egzersizi gibi yöntemlerle<br />
rahatsızlığının azalması ve güvenli bir duygu duruma geçmesini beklemelidir<br />
ve ancak ondan sonra oturumu bitirmelidir (Shapiro, 2001). Ayrıca eğer<br />
yeniden işleme süreci tamamlanmadıysa ve bir sonraki oturuma yeniden<br />
işlenecek materyal kaldıysa danışanın bu konuda bilgilendirilmesi ve bu<br />
materyalin bir sonraki oturumda ele alınacağı belirtilmelidir.<br />
EMDR’nin Etkililiği<br />
Karmaşık kuramsal temeline ve değişimi nasıl kolaylaştırdığına ilişkin<br />
net olmayan açıklamalarına karşın literatürde EMDR’nin etkililiğine ilişkin<br />
ampirik araştırmalar hızla artmaktadır.EMDR’nin temel çalışmalarının<br />
yapıldığı ve geliştirildiği popülasyon olan travma sonrası stres bozukluğu<br />
yaşayan bireyler sayısı giderek artan araştırmalarda hedef grup olarak<br />
görülmektedir (Örn. Boudewyns, Stwertka, Hyer, Albrecht ve Sperr, 1993 ;<br />
Jensen, 1994). Ancak son yıllarda EMDR’nin etkililiğinin travma sonrası stres<br />
bozukluğu tanısı almamış bireyler (Cvetek, <strong>2008</strong>), davranış sorunları olan ve<br />
düşük özsaygılı olan çocuklar (Wanders, Serra & Jongh, <strong>2008</strong>) gibi farklı<br />
gruplarla ve sunum kaygısı (Barker & Barker, 2007) gibi farklı sorunlar<br />
üzerindeki etkililiğinin araştırılmaya başlandığı da görülmektedir.<br />
Boudewyns ve arkadaşları (1993) savaşa katılmış ve çoklu travma<br />
tanısıyla tedavi gören 20 katılımcıyı seçkisiz olarak EMDR, maruz bırakma<br />
terapisi (exposure therapy) ve grup terapisi koşullarına atamış ve EMDR<br />
*24 Haziran 2011 tarihinde elektronik olarak yayımşanmıştır.<br />
¹Öğr. Gör. Dr., <strong>Ege</strong> <strong>Üniversitesi</strong> <strong>Eğitim</strong> <strong>Fakültesi</strong> <strong>Eğitim</strong> Bilimleri Bölümü, Rehberlik ve<br />
Psikolojik Danışmanlık Anabilim Dalı. e-posta: serkan.denizli@ege.edu.tr
Göz Hareketleriyle Duyarsızlaştırma ve Yeniden İşleme:Yaklaşımın Etkililiği ve Bugünkü Durumu 86<br />
grubundaki katılımcıların algıladıkları stres düzeylerindeki azalma ve terapiste<br />
ilişkin olumlu algıları diğer gruplardan anlamlı derecede yüksek<br />
çıkmıştır.Travma sonrası stres ölçeklerinde ve fizyolojik ölçeklerde anlamlı bir<br />
fark bulunmamasına rağmen bu alandaki ilk kontrollü (deneysel) çalışmalardan<br />
birisi olarak sonuçları yeterli bulunmuştur.<br />
Benzer şekilde, Jensen (1994) Vietnam savaşı gazileriyle bir yaptığı<br />
çalışmasında. EMDR alan 25 gaziden oluşan deney grubunu kontrol grubuyla<br />
karşılaştırdığında oturum içinde kullanılan öznel stres birimi ölçeğinden<br />
aldıkları puanlar açısından deney grubu lehine anlamlı farklılıklar bulmuştur.<br />
Ancak travma sonrası stres bozukluğuyla ilgili standardize testlerle yapılan<br />
ölçümlerde herhangi bir fark bulunmamıştır. EMDR eğitimi tamamlamamış<br />
psikologların uygulamış olması araştırmanın bir sınırlılığı olarak belirtilmiştir.<br />
Vaughan, Armstrong ve arkadaşları (1994) farklı müdahale yöntemleri<br />
olarak imgesel maruz bırakma, uygulamalı kas gevşetme ve EMDR’nin travma<br />
sonrası stres bozukluğu yaşayan bireyler üzerinde etkililiğini<br />
karşılaştırmışlardır. Terapi dört oturumdan oluşmuştur ve imgesel maruz<br />
bırakma ve gevşeme uygulaması olan gruplara günlük oturum arası ödevler<br />
verilirken EMDR grubuna ek ödevler verilmemiştir. Sonuçta, her üç gruptaki<br />
katılımcıların bekleme listesindeki bireylere göre travma sonrası stres<br />
bozukluğu semptomlarında anlamlı derecede azalma görülmüştür . Ancak üç<br />
grup kendi içerisinde karşılaştırıldığında EMDR grubundaki katılımcılar<br />
diğerlerinden anlamlı şekilde daha az semptom rapor etmişlerdir.<br />
Boudewyns ve Hyer (1996) imgesel maruz bırakma ve EMDR’yi<br />
karşılaştırdıkları üç yıl süren boylamsal çalışmalarında, iki yöntem açısından<br />
yatan hastaların tedavisinde anlamlı bir fark olmadığını rapor etmişlerdir.<br />
Ancak söz konusu araştırmada, hem terapistler hem de hastalar EMDR’yi<br />
doğrudan maruz bırakma terapisine(direct exposure therapy) tercih etmişlerdir.<br />
Araştırmacılar, bu durumu göz hareketleri bir kenara bırakılsa da EMDR’nin<br />
gerekli tüm diğer terapötik öğeleri içermesine bağlamışlardır.<br />
Marcus ve arkadaşları (1997) ise çalışmalarında EMDR terapi grubundaki<br />
üyelerin diğer psikoterapi yöntemlerindeki üyelere göre travma sonrası stres<br />
bozukluğu, depresyon ve anksiyete ölçeklerinde daha düşük puanlar<br />
aldıklarını görmüşlerdir. EMDR grubundaki bireylere daha az ilaç tedavisi<br />
uygulanmış ve daha az sayıda oturumda gelişme göstermişlerdir. Benzer<br />
şekilde Gauvreau ve Bouchard (<strong>2008</strong>) ise yaygın anksiyete bozukluğu tanısı<br />
almış bireylere verilen 15 oturumluk EMDR sonunda katılımcıların endişe ve<br />
anksiyete puanlarında düşüş gözlemişlerdir. Ayrıca hem müdahale sonrasında<br />
hem de iki ay sonra yapılan izlemede katılımcıların yaygın anksiyete<br />
bozukluğu tanısını karşılamadıkları görülmüştür.<br />
EMDR’nin doğal afetlerden mağdur olan bireyler üzerindeki etkisi de<br />
araştırılmıştır. Grainger, Levin, Allen-Byrd, Doctor ve Lee (1997) 1992 senesinde
87 <strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2: 79-92<br />
Amerika Birleşik Devletleri’nin Florida eyaletinde meydana gelen hortum<br />
felaketini yaşamış bireylerle EMDR uygulamışlardır. EMDR müdahale yöntemi<br />
uygulanan 29 kişilik deney grubuyla 11 kişiden oluşan kontrol grubu<br />
karşılaştırıldığında EMDR alan kişilerin öznel stres birimi ölçeğinden ve olay<br />
etkisi ölçeğinden aldıkları puanların kontrol grubuna göre anlamlı şekilde<br />
düştüğü görülmüştür.<br />
Scheck ve arkadaşları (1998) EMDR’yi travmaya müdahale içermeyen<br />
etkin dinleme ile karşılaştırdıkları araştırmalarında, her iki yöntemin de travma<br />
deneyimi geçirmiş bireylerde iyileşme yaratmak konusunda etkili olduğunu<br />
bulmuşlardır. Buna karşın EMDR grubundaki bireyler etkin dinleme grubuna<br />
göre travma sonrası stres bozukluğuyla ilgili depresyon, anksiyete ve öz saygı<br />
ölçeklerinde anlamlı şekilde daha yüksek iyileşme düzeyleri göstermişlerdir.<br />
Edmond ve arkadaşları (1999) yürüttükleri karşılaştırmalı araştırmada,<br />
çocukluk döneminde cinsel istismar yaşantısı olan kadın katılımcılara altı<br />
oturumluk bireysel EMDR, uygulanmıştır. Ayıca araştırmada bir grup bekleme<br />
listesine alınmıştır bir diğer gruba ise EMDR içermeyen bireyle psikolojik<br />
danışma yardımı sunulmuştur. Sonuçlarda EMDR alan katılımcıların travmaya<br />
yönelik anksiyetlerinin, travma sonrası stres düzeylerinin, depresyon<br />
düzeylerinin ve kendilerine ilişkin olumsuz inançlarının bekleme listesindeki<br />
katılımcılara göre -anlamlı şekilde azaldığı görülmüştür. EMDR içermeyen<br />
psikolojik danışma alan katılımcılara ilişkin sonuçlar ise izleme testlerinde<br />
EMDR alan grubun travmatik deneyimlerine yönelik anksiyeteleri ve<br />
depresyon düzeylerinin anlamlı şekilde daha düşük olduğunu göstermiştir.<br />
Ayrıca EMDR grubundaki ön-test ve son-test verilen bireylerin travmaya<br />
yönelik kaygı, travma sonrası stres ve depresyon düzeylerinde ve kendilerine<br />
ilişkin olumsuz inançlarında azalmalar görülmüştür.<br />
Lee ve arkadaşları (2002) EMDR ve uzun süreli maruz bırakma terapisi<br />
içeren stres aşılama tekniğinin (stress inoculation training with exposure<br />
therapy) travma sonrası stres bozukluğu tedavisinde etkililiğini<br />
karşılaştırmışlardır. . Genel travma sonrası stres bozukluğu ölçümlerinde iki<br />
terapi eş düzeyde etkili bulunurken, EMDR tecavüze ilişkin travma<br />
semptomlarının azaltılmasında anlamlı derecede daha etkili bulunmuştur.<br />
Ayrıca yapılan izleme sürecinde de EMDR grubunun diğer gruba göre travma<br />
sonrası stres bozukluğu düzeyleri açısından daha fazla iyileşme gösterdiği<br />
saptanmıştır.<br />
Power, McGoldrick ve arkadaşları (2002) travma sonrası stres<br />
bozukluğunun tedavisinde EMDR ve uzun süreli maruz bırakma içeren bilişsel<br />
yeniden yapılandırmayı karşılaştırmışlardır. Kontrol grubunun da bulunduğu<br />
çalışmada EMDR grubunun algılanan depresyon düzeyinin azaldığı, sosyal<br />
işlevselliklerinin arttığı ve daha az sayıda oturumda ilerleme gösterdikleri<br />
görülmüştür.<br />
*24 Haziran 2011 tarihinde elektronik olarak yayımşanmıştır.<br />
¹Öğr. Gör. Dr., <strong>Ege</strong> <strong>Üniversitesi</strong> <strong>Eğitim</strong> <strong>Fakültesi</strong> <strong>Eğitim</strong> Bilimleri Bölümü, Rehberlik ve<br />
Psikolojik Danışmanlık Anabilim Dalı. e-posta: serkan.denizli@ege.edu.tr
Göz Hareketleriyle Duyarsızlaştırma ve Yeniden İşleme:Yaklaşımın Etkililiği ve Bugünkü Durumu 88<br />
Van Etten ve Taylor (1998) tarafından yapılan bir meta-analizde travma<br />
sonrası stres bozukluğunun tedavisinin araştırıldığı 61 çalışmanın sonuçları<br />
ayrıntılı olarak incelenmiştir. Makalede incelenen araştırmalardaki tedavi<br />
yöntemleri ilaç tedavisini, davranışçı terapiyi, EMDR’yi, gevşeme eğitimini,<br />
hipnoterapiyi ve psikodinamik terapiyi içermektedir. Sonuçlarda uygulanan<br />
psikoterapi yaklaşımları arasından davranışçı terapi ve EMDR eşit düzeyde en<br />
etkili terapiler olarak bulunmuştur..Bu meta analiz, zayıf kuramsal temeli ile<br />
eleştiri alan EMDR’nin etkililiğini kanıtlaması açısından önemli bir çalışmadır.<br />
Cvetek (<strong>2008</strong>) yaşamlarında stres yaratan olaylara maruz kalmış ancak<br />
travma sonrası stres bozukluğu tanısı almamış bireylerle yaptığı deneysel<br />
çalışmada algılanan stres düzeyi ve durumluk kaygıyı azaltmada EMDR’yi<br />
aktif dinleme içeren plasebo ve bekleme listesi gruplarıyla karşılaştırmıştır.<br />
Sonuçta plasebo ve bekleme listesi gruplarında algılanan stres düzeyinde ve<br />
durumluk kaygı puanlarında anlamlı bir düşüş görülmezken, EMDR terapisi<br />
alan grubun algılanan stres düzeyinde ve durumluk kaygı puanlarında anlamlı<br />
bir düşüş gözlenmiştir.<br />
Travma durumu yaşayan bireylerle yapılan araştırmalardan farklı olarak<br />
Barker ve Barker (2007) yürüttükleri tek denekli çalışmada, topluluk önünde<br />
konuşma ve sunum kaygısı olan bir bireye3 oturum süren EMDR terapisi<br />
uygulamışlardır. Sonuçta deneğin durumluk kaygı puanında azalma gözlenmiş<br />
ve bunun yanında bağımsız gözlemcilerin deneğin yaptığı EMDR öncesi ve<br />
EMDR sonrası sunumlara ilişkin etkililik puanlarında EMDR sonrasındaki<br />
sunumların lehine bir artış olduğunu bulmuşlardır. Bu sonuçlara dayanarak<br />
Barker ve Barker EMDR’nin sunum kaygısını azaltmada diğer terapi<br />
yaklaşımlarına alternatif olabileceğini öne sürmüşlerdir.<br />
Wanders, Serra ve Jongh (<strong>2008</strong>) ise düşük özsaygıya sahip çocukların<br />
davranışlarını düzeltmede ve özsaygılarını geliştirmede EMDR ile bilişsel<br />
davranışçı terapi yöntemlerini deneysel olarak karşılaştırmışlar ve her iki<br />
yaklaşımın da etkili olduğunu görmüşlerdir. Ancak EMDR uygulanan gruptaki<br />
çocukların hedef davranışlara ulaşma düzeyleri ve öz saygılarındaki yükselme<br />
düzeyinin bilişsel davranışçı terapi alan gruba göre daha yüksek olduğunu<br />
bulmuşlardır.<br />
Türkiye’de yapılmış ve EMDR’nin etkililiğini araştıran sınırlı sayıda<br />
araştırma olduğu görülmüştür. Sinici (2009) tarafından yapılan araştırmada<br />
trafik kazası sonrasında travma sonrası akut stres bozukluğu yaşayan bireyler<br />
üzerinde EMDR’nin etkililiği araştırılmıştır. EMDR uygulaması öncesinde,<br />
hemen sonrasında, bir hafta sonrasında ve bir ay sonrasında yapılan<br />
ölçümlerde EMDR’nin deney grubunda yer alan bireylerin depresyon<br />
düzeylerini, durumluk kaygı düzeylerini azalttığı ve EMDR uygulanmasından<br />
bir ay sonrasında yapılan ölçümlerde EMDR’nin SCL 90 R belirti tarama listesi<br />
genel puanını düşürdüğü ve olumlu yönde bir iyileşmeye yol açtığı
89 <strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2: 79-92<br />
bulunmuştur. Ancak söz konusu araştırma kapsamında katılımcılara<br />
EMDR’nin tüm aşamalarını içeren ancak tek oturumla sınırlı bir EMDR terapisi<br />
uygulanmış olmasının sonuçların genellenebilirliği açısından sınırlılık olduğu<br />
söylenebilir.<br />
Sözü edilen bu araştırmalara bakıldığında EMDR’nin özellikle farklı<br />
türde travmalar yaşamış bireylere psikolojik yardım sunmada etkili olduğu<br />
konusunda kanıtlar olduğu görülmektedir. Bunun yanında, EMDR’nin<br />
çocuklarda davranış sorunları, sunum kaygısı gibi konularda da etkililiğini<br />
ortaya koyan sınırlı sayıda araştırmaların son yıllarda yapılmış olması,<br />
EMDR’nin travma yaşamış bireyler dışında, farklı sorunlara sahip bireylere<br />
uygulanabilirliğinin gelişme aşamasında olduğunu ortaya koymaktadır.<br />
Ülkemiz literatüründe ise EMDR’nin etkililiğine ilişkin araştırmaların son<br />
derece sınırlı olduğu görülmektedir.<br />
Sonuç ve Yorumlar<br />
EMDR’nin travma sonrası güçlükler yaşayan kişilerle etkili bir yaklaşım<br />
olduğu açıkça görülmektedir. Kuramsal temelinin zayıflığı ve muğlaklığının<br />
yanında etkililiğinin ampirik araştırmalarla desteklenmesi dikkate değer bir<br />
yaklaşım olduğunu göstermektedir.<br />
EMDR etkililiğini destekleyen, seçkisiz örneklem ve deneysel kontrol<br />
içeren 13 çalışmanın yayınlanmasından sonra resmi olarak bir terapi yaklaşımı<br />
olarak kabul edilmiştir (Shapiro, 2002). Amerikan Psikologlar Birliği de travma<br />
sonrası stres bozukluğunun tedavisinde ampirik olarak geçerli terapiler arasına<br />
EMDR’yi eklemiştir (Chambless ve ark., 1998; akt. Seligman, 2001). Buna ek<br />
olarak, EMDR’nin travma sonrası stres bozukluğu dışında depresyon,<br />
anksiyete, madde kullanımı, cinsel işlevsizlikler, somatoform bozukluklar gibi<br />
farklı problemlerle kullanılmasına ilişkin çalışmaların sayısı giderek<br />
artmaktadır (Manfield, 1998; akt., Seligman, 2001).<br />
Bu bilgilerin ışığında EMDR’nin travma yaşanabilecek herhangi bir<br />
travmatik deneyimin ardından kısa süreli ve etkili bir yaklaşım olarak<br />
kullanılması mümkün gözükmektedir.<br />
Ülkemizde son dönemde sıklıkla meydana gelen doğal afetler, afete<br />
maruz kalmış bireyler için psikolojik yardım gereksinimini de doğurmuştur.<br />
Travmaya müdahalede etkililiğini kanıtlamış ve doğal felaketlerde etkililiği<br />
gösterilmiş (Grainger ve ark., 1997) bu yaklaşım felaket bölgelerinde çalışan ya<br />
da çalışacak uzmanlarca uygulanabilir. Ancak yapılan literatür taramasında<br />
EMDR’nin farklı kültürel geçmişe sahip danışanlarla etkililiğine ilişkin<br />
araştırmalara rastlanmamıştır ve farklı kültürlerde EMDR’nin etkililiği ayrıca<br />
ele alınması gereken bir konu olarak karşımıza çıkmaktadır.<br />
Milli <strong>Eğitim</strong> Bakanlığı (MEB) (1999) herhangi bir afet yaşanması<br />
durumunda afet bölgesinde MEB bünyesinde yürütülen rehberlik ve psikolojik<br />
danışma hizmetlerinin, afet durumunda ortaya çıkacak ihtiyaçların<br />
*24 Haziran 2011 tarihinde elektronik olarak yayımşanmıştır.<br />
¹Öğr. Gör. Dr., <strong>Ege</strong> <strong>Üniversitesi</strong> <strong>Eğitim</strong> <strong>Fakültesi</strong> <strong>Eğitim</strong> Bilimleri Bölümü, Rehberlik ve<br />
Psikolojik Danışmanlık Anabilim Dalı. e-posta: serkan.denizli@ege.edu.tr
Göz Hareketleriyle Duyarsızlaştırma ve Yeniden İşleme:Yaklaşımın Etkililiği ve Bugünkü Durumu 90<br />
karşılanması ve sorunların çözümünde etkin bir şekilde sunulması için gerekli<br />
düzenlemeleri içeren bir yönerge yayınlamıştır. Bu yönerge doğrultusunda<br />
hizmet içi eğitim almak koşuluyla psikolojik danışmanların afet durumlarında<br />
yönetici, öğretmen, veli ve öğrencilere psikolojik destek sağlaması<br />
beklenmektedir. Bu bağlamda EMDR, travma sonrasında bireylere psikolojik<br />
yardım sağlamada etkililiği kanıtlanmış bir yöntem olarak, söz konusu<br />
uygulamanın kapsamında gerekli eğitimleri aldıktan sonra psikolojik<br />
danışmanlarca uygulanabilir görünmektedir.<br />
Travmanın olumsuz etkileri ile çalışırken diğer yaklaşımlara göre kısa<br />
sürede olumlu sonuç veriyor olması (Marcus ve ark.,1997; Power ve ark., 2002)<br />
okullarda travmatik olaylardan sonra öğrencilerle kullanımının verimli ve<br />
zaman açısından ekonomik olabileceğini düşündürmektedir. Ancak, EMDR’nin<br />
çocuk ve ergen gruplarında kullanımıyla ilgili literatür de gelişme<br />
aşamasındadır (örn. Jaberghaderi, Greenwald, Rubin, Zand ve Dolatabadi,<br />
2004; Wanders, Serra & Jongh, 2007). Dolayısıyla bu konudaki literatürün<br />
gelişmesi ve ilerlemesine ihtiyaç olduğu da açıktır. Bu bağlamda, küçük yaş<br />
gruplarında EMDR’nin kullanımının yaygınlaşmasından önce daha fazla<br />
ampirik kanıta ihtiyaç olduğu akılda tutulmalıdır.<br />
Özetle, kuramsal temeli eleştirilse de EMDR, travma yaşantısı geçirmiş<br />
bireylere psikolojik yardım sağlamada etkililiğini kanıtlamış bir terapi<br />
yaklaşımı olarak görülmektedir. Ancak çocukluk ve ergenlik dönemindeki<br />
bireylerde ve farklı kültürlerde geçerliğini henüz araştırmalarla kanıtlamamış<br />
görünmektedir. Özellikle ülkemiz literatüründe EMDR’nin etkililiğine ilişkin<br />
araştırmaların sınırlılığı düşündürücüdür. Bu nedenle, ülkemizde EMDR<br />
yaklaşımının yaygınlaşması isteniyorsa, EMDR’nin etkililiğine ilişkin<br />
araştırmalar yapılması gerekli görülmektedir. Etkililiği ve geçerliği<br />
kültürümüzde yapılacak araştırmalarla kanıtlandığı takdirde doğal felaketlerin<br />
sık yaşandığı ülkemizde ekonomikliği ve verimliliğiyle bireylere, özellikle okul<br />
ortamlarında, travma sonrası psikolojik danışma uygulamalarında<br />
kullanılabilecek bir yaklaşım olarak yaygınlaşması sağlanabilir.
91 <strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2: 79-92<br />
Kaynakça<br />
Barker, R.T. & Barker S. B. (2007). The use of EMDR in reducing presentation anxiety: A<br />
case study. Journal of EMDR Practice and Research, 1, 100-108.<br />
Boudewyns, P.A., Stwertka, S.A., Hyer, L.A., Albrecht, J.W., & Sperr, E.V. (1993). Eye<br />
movement desensitization and processing : A pilot study. Behavior Therapist, 16,<br />
30-33.<br />
Boudewyns, P. A. and Hyer, L. A. (1996). Eye Movement Desensitization and<br />
Reprocessing (EMDR) as treatment for Post Traumatic Stress Disorder (PTSD).<br />
Clinical Psychology and Psychotherapy, 2, 2-14.<br />
Cvetek, R.. (<strong>2008</strong>). EMDR Treatment of distressful experiences that fail to meet the<br />
criteria for PTSD. Journal of EMDR Practice and Research, 2, 117-132.<br />
Edmond, T., Rubin, A., & Wambach,, K. G. (1999). The effectiveness of EMDR with<br />
adult female survivors of childhood sexual abuse. Social Work Research, 23, 103-<br />
116.<br />
Forbes, D., Creamer, M., & Rycroft, P. (1994). Eye movement desensitization and<br />
reprocessing in posttraumatic stress disorder: A pilot study using assessment<br />
measures. Journal of Behavior Therapy & Experimental Psychiatry, 25, 113-120.<br />
Grainger, R. D., Levin, C., Allen-Byrd, L., .Doctor R. M., & Lee, H. (1997). An empirical<br />
evaluation of eye movement desensitization and reprocessing (EMDR) with<br />
survivors of a natural disaster Journal of Traumatic Stress,10 , 665-671.<br />
Gauvreau, P., Bouchard ,S. (<strong>2008</strong>). Preliminary evidence for the efficacy of EMDR in<br />
treating generalized anxiety disorder. Journal of EMDR Practice and Research, 2,<br />
26-40.<br />
Hensel, T. (2009). EMDR with children and adolescents after single-incident trauma.<br />
Journal of EMDR Practice and Research, 3, 1-9.<br />
Jaberghaderi, N., Greenwald, R., Rubin, A., Zand1, S.O. & Dolatabadi1, S. (2004). A<br />
comparison of CBT and EMDR for sexually-abused Iranian girls. Clinical<br />
Psychology and Psychotherapy, 11, 358–368.<br />
Jensen, J.A. (1994). An investigation of eye movement desensitization and processing<br />
(EMDR) as a treatment of post traumatic stress disorder (PTSD) symptoms of<br />
Vietnam combat veterans.Behavior Therapy, 25, 311-326.<br />
Lee, C., Gavriel, H., Drummond, P., Richards J., & Greenwald,R. (2002) Treatment of<br />
PTSD: Stress Inoculation Training with Prolonged Exposure Compared to<br />
EMDR. Journal of Clinical Psychology, 58, 1071–1089.<br />
Lipke, H. (2003). Comment on Hembree and Foa (2003) and EMDR. Journal of Traumatic<br />
Stress, 6, 573-574.<br />
Marcus, S., Marquis, P. and Sakai, C. (1997). Controlled study of treatment of PTSD<br />
using EMDR in an HMO setting. Psychotherapy, 34, 307-315<br />
Maxfield, L. (<strong>2008</strong>). Considering mechanisms of action in EMDR. Journal of EMDR<br />
Practice and Research, 2, 234-238.<br />
Milli <strong>Eğitim</strong> Bakanlığı (1999, Ekim). Afetlerde Uygulanacak Rehberlik ve Psikolojik<br />
Danışma Hizmetleri Yönergesi, Tebliğler Dergisi, 2505.<br />
http://mevzuat.meb.gov.tr/html/2505_0.html adresinden 29.10.2010 tarihinde<br />
indirildi.<br />
*24 Haziran 2011 tarihinde elektronik olarak yayımşanmıştır.<br />
¹Öğr. Gör. Dr., <strong>Ege</strong> <strong>Üniversitesi</strong> <strong>Eğitim</strong> <strong>Fakültesi</strong> <strong>Eğitim</strong> Bilimleri Bölümü, Rehberlik ve<br />
Psikolojik Danışmanlık Anabilim Dalı. e-posta: serkan.denizli@ege.edu.tr
Göz Hareketleriyle Duyarsızlaştırma ve Yeniden İşleme:Yaklaşımın Etkililiği ve Bugünkü Durumu 92<br />
Power, K., McGoldrick, T., Brown, K., Buchanan, R., Sharp, D., Swanson, V., & Karatzias,<br />
A. (2002). A Controlled Comparison of Eye Movement Desensitization and<br />
Reprocessing Versus Exposure Plus Cognitive Restructuring Versus Waiting<br />
List in the Treatment of Post-traumatic Stress Disorder Clinical Psychology and<br />
Psychotherapy, 9, 299–318.<br />
Scheck, M. M., Schaeffer, J. and Gillette, C. (1998). Brief psychological intervention with<br />
traumatized young women: the efficacy of EMDR. Journal of Traumatic Stress,<br />
11, 25-44.<br />
Schubert, S., & Lee, C.W. (2009). Adult PTSD and Its Treatment With EMDR: A Review<br />
of Controversies, Evidence, and Theoretical Knowledge. Journal of EMDR<br />
Practice and Research, 3, 117-132.<br />
Seligman, L. (2001). Systems, strategies and skills of counseling and psychotherapy. New<br />
Jersey: Prentice-Hall.<br />
Shapiro, F. (2002). EMDR 12 years after its introduction: past and future research. Journal<br />
of Clinical Psychology, 58, 1-22.<br />
Shapiro, F. (2001). Eyemovement desensitization and reprocessing: Basic principles, protocols,<br />
and procedures. 2. Baskı. New York: Guilford Press.<br />
Sinici, E. (2009). Trafik kazaları sonrasında gelişen akut stress bozukluğu: Bir müdahale<br />
tekniğinin uygulanabilirliği.Yayımlanmamış Doktora Tezi, Ankara <strong>Üniversitesi</strong><br />
Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Ankara.<br />
Spector, J., & Read, J. (1999). The current status of eye movement desensitization and<br />
reprocessing (EMDR).Clinical Psychology and Psychotherapy, 6, 165-174.<br />
Van Etten, M.& Taylor, S. (1998). Comparative efficacy of treatments for posttraumatic<br />
stress disorder. Clinical Psychology and Psychotherapy, 5, 126-144.<br />
Vaughan, K., Armstrong, M.F., Gold, R., O’Connor, N., Jenneke, W., & Tarrier, N. (1994).<br />
A trial of eye movement desensitization compared to image habituation<br />
training and applied muscle relaxation in post-traumatic stress disorder. Journal<br />
of Behavior Therapy and Experimental Psychiatry, 25, 283-291.<br />
Wanders, F., Serra, M. & Jongh, A. (<strong>2008</strong>). EMDR versus CBT for children with selfesteem<br />
and behavioral problems: A randomized controlled trial. Journal of<br />
EMDR Practice and Research, 2, 180-189.
<strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2: 93-108*<br />
İki Farklı Öfke Ölçeğinin Çocuk ve Ergenler İçin<br />
Psikometrik Özelliklerinin İncelenmesi<br />
Serap Tekinsav Sütcü¹, Arzu Aydın²<br />
ÖZ<br />
Bu çalışmanın amacı Sürekli Öfke ve Tarz Ölçeği (SÖÖTÖ) ve Novaco Öfke Envanteri<br />
kısa formunun (NÖE kısa formu) Türk çocuk ve ergenleri için geçerlik ve güvenirliğini<br />
değerlendirmektir. NÖE kısa formu 25 maddeden ve SÖÖTÖ 4 alt ölçeğe (sürekli öfke,<br />
öfke-içte, öfke-dışta ve öfke-kontrol) ayrılan 34 maddeden oluşmaktadır. Ölçeklerin<br />
psikometrik özellikleri 11-15 yaşları arasındaki 1348 çocuk ve ergenden (690 kız ve 658<br />
erkek) oluşan bir örneklem üzerinde incelenmiştir. SÖÖTÖ alt ölçekleri ve NÖE kısa<br />
formu için Cronbach alfa ve iki yarım güvenirliği katsayılarıyla hesaplanan güvenirlik<br />
kabul edilebilir düzeydedir. Analizler SÖÖTÖ alt ölçekleri ile NÖE kısa formu arasında<br />
istatistiksel olarak anlamlı ilişkilerin olduğunu göstermiştir. Ayrıca SÖÖTÖ’nin alt<br />
ölçekleri arasında orta düzeyde korelasyonlar bulunmuştur. Akranları tarafından<br />
öfkeli/saldırgan olarak değerlendirilen çocuklar diğer gruba oranla SÖÖTÖ’nin üç alt<br />
ölçeğinden ve NÖE kısa formundan anlamlı biçimde daha yüksek, SÖÖTÖ’nin öfke<br />
kontrol alt ölçeğinden anlamlı biçimde daha düşük puan almışlardır.<br />
Anahtar Sözcükler: Öfke ölçeği, çocuklar, ergenler, geçerlik, güvenirlik<br />
*24 Haziran 2011 tarihinde elektronik olarak yayımlanmıştır.<br />
¹Yrd.Doç.Dr., <strong>Ege</strong> <strong>Üniversitesi</strong> Edebiyat <strong>Fakültesi</strong> Psikoloji Bölümü,<br />
e-posta:serap.tekinsav.sutcu@ege.edu.tr<br />
²Yrd.Doç.Dr., Mersin <strong>Üniversitesi</strong> Fen-Edebiyat <strong>Fakültesi</strong>, Psikoloji Bölümü,<br />
e-posta: arzuguay@hotmail.com
<strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2: 93-108<br />
Investigation of Psychometric Properties of Two<br />
Different Anger Scale in Children and Adolescents<br />
ABSTRACT<br />
The aim of the present study was to evaluate the reliability and validity of Trait<br />
Anger Expression Inventory (STAXI) and Novaco Anger Inventory short form (NAI-<br />
25) for Turkish children and adolescents. NAI-25 consists of 25 items and STAXI<br />
consists of 34 items that are distributed across the 4 subscales (trait anger, anger- in,<br />
anger-out and anger-control). The psychometric properties of the scales were examined<br />
on a sample of 1348 children and adolescents (690 girls, 658 boys) between 11-15 years<br />
of age. Reliability estimates by Cronbach alpha and Split half coefficients were<br />
acceptable for the STAXI subscales and NAI-25. Analysis shows that STAXI subscales<br />
had statistically significant relationships with NAI-25. In addition moderate<br />
interrelationships were observed between the subscales of STAXI. Children who are<br />
rated as angry/aggressive by their peers scored significantly higher on NAI-25 and<br />
three subscales of STAXI and lower on anger-control subscale of STAXI than the other<br />
group.<br />
Key Words: Anger inventory, children, adolescents, validity, reliability
95 <strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2 93-108<br />
GİRİŞ<br />
Öfke herkes tarafından zaman zaman hissedilen temel duygulardan biridir.<br />
Aynı zamanda en çok ilgi uyandıran ve en az anlaşılan duygulardan biri<br />
olduğu da söylenebilir (Lopez ve Thurman, 1986). Genel olarak öfkenin<br />
tanımına bakıldığında, öfke kavramı, orta düzeyde sinirlenme ya da sıkıntıdan,<br />
hiddet ve şiddetli öfkeye (köpürme, tepesinin atması) kadar değişen dereceli bir<br />
duygusal yaşantıyı ifade etmektedir (Martin, Watson ve Wan, 2000). Törestad<br />
(1990), öfkenin genellikle engellenme, haksızlığa uğrama, eleştirilme,<br />
küçümsenme gibi rahatsız edici durumlarda ortaya çıkan önceden<br />
planlanmamış bir duygu olduğunu belirtmiştir. Kassinove ve Sukhodolsky<br />
(1995) öfkeyi özgün bilişsel ve algısal çarpıtma ve yetersizlikler (örn; yanlış<br />
yorumlamalar, hatalar ve suçlayıcı, haksız ve niyetli atıflar), öznel etiketleme,<br />
fizyolojik değişimler ve hareket eğilimi ile ilişkili olumsuz ve fenomenolojik (ya<br />
da içsel) bir duygusal durum olarak tanımlamıştır. Kassinove ve Tafrate (2002)<br />
ise, öfkenin çoğunlukla öğrenilmiş bir duygu olduğu üzerinde durmuşlardır.<br />
Onlara göre öfke, kısmen doğuştan gelen fakat çoğunlukla aileden, okuldan,<br />
dini eğitim veren yerlerden ya da televizyondan model alınarak öğrenilen,<br />
örgütlenmiş bir senaryodur. Bu sosyal yapısalcı bakış açısına göre, insanlar ne<br />
zaman, neye öfkeleneceklerini ve öfkelendikleri zaman nasıl davranacaklarını,<br />
içinde yetişip bulundukları sosyal çevreden öğrenirler. Bu nedenle öfke<br />
uyandıran durumlar ve öfke uyandıran duruma verilen tepkiler, cinsiyete, yaşa,<br />
sosyoekonomik düzeye, yaşanan ve yetişilen bölgeye, kültüre göre farklılık<br />
göstermektedir. Günümüzde öfkenin açıklanmasıyla ilgili en çok kabul gören<br />
görüş ise, bilişsel davranışçı bakış açısıdır. Buna göre öfke, bilişsel olarak “öfke”<br />
diye etiketlenen ve düşmanlık içerikli bilişlerin eşlik ettiği aşırı fizyolojik<br />
uyarılma durumudur. Yani dışsal olaylarla öfke arasında doğrudan bir ilişki<br />
yoktur, öfkeyi ortaya çıkaran bilişsel süreçlerdir (Robins ve Novaco, 1999).<br />
Sıklıkla istenmeyen bir duygusal durum olarak görülmesine rağmen,<br />
kendini korumak, amaca ulaşmak ya da engelleri aşmak için bireyi motive<br />
ettiğinden, bazen uyumu sağlayan sağlıklı bir duygusal durum olarak da<br />
değerlendirilebilmektedir (Cornell, Peterson ve Richards, 1999). Ancak bu<br />
duygu yoğun olduğunda ve düşmanca, saldırganca ya da işlevsel olmayan<br />
yollarla ifade edildiğinde, pek çok probleme yol açabilir. Öfkeyle ilişkili<br />
bulunan sağlık problemlerinden bazıları yüksek tansiyon, kalp damar<br />
hastalıkları, kolesterol, gastrointestinal bozukluklar ve çeşitli ağrılar ve sigara,<br />
uyuşturucu madde ve alkol kullanımıdır (Bongard ve al'Absi, 2005; Eftekhari,<br />
Turner ve Larimer, 2004; Furlong, Chung, Bates, ve Morrison, 1995; Larsen ve<br />
Kasimatis, 1991; Lochman ve Wayland, 1994; Siegel, 1984; Swaim,<br />
Deffenbacher, ve Wayman, 2004). Ayrıca öfke ve yol açtığı saldırganlık çocuk<br />
*24 Haziran 2011 tarihinde elektronik olarak yayımlanmıştır.<br />
¹Yrd.Doç.Dr., <strong>Ege</strong> <strong>Üniversitesi</strong> Edebiyat <strong>Fakültesi</strong> Psikoloji Bölümü,<br />
e-posta:serap.tekinsav.sutcu@ege.edu.tr<br />
²Yrd.Doç.Dr., Mersin <strong>Üniversitesi</strong> Fen-Edebiyat <strong>Fakültesi</strong>, Psikoloji Bölümü,<br />
e-posta: arzuguay@hotmail.com
İki Farklı Öfke Ölçeğinin Çocuk ve Ergenler İçin Psikometrik Özelliklerinin İncelenmesi 96<br />
ve ergenlerde, akademik başarısızlık, okuldan kaçma, okulu bırakma gibi<br />
okulla ilgili sorunlara, akran ilişkilerinde zorluklara, suç ve intihar<br />
davranışlarına yol açabilmektedir (Cairns, Cairns ve Neckerman, 1989; Cairns,<br />
Peterson ve Neckerman, 1988; Coie, Terry, Lenox, Lochman, ve Hyman,<br />
1996; Hinshaw, 1992; Kazdin, 1996; Pope ve Bierman, 1999; Tsytsarev ve<br />
Grodnitzy, 1995).<br />
Pek çok alanda işlevselliği bozabilen önemli bir yaşantı olduğundan, son<br />
yıllarda öfkeyi daha iyi tanıma, ilişkili faktörleri belirleme, önleme ve kontrole<br />
yönelik pek çok çalışma yapılmıştır ve daha pek çok çalışmaya ihtiyaç vardır.<br />
Bunun için öfkenin çeşitli boyutlarını değerlendiren geçerli ve güvenilir ölçme<br />
araçlarının kullanılması çok önemlidir. Öfke „içsel bir deneyim‟ olduğu ve bu<br />
nedenle bazen dışarıdaki insanlar tarafından anlaşılması mümkün olmadığı için<br />
genellikle bireyin kendi bildirimine dayalı (self-report) ölçme araçlarıyla<br />
değerlendirilmektedir. Literatür incelendiğinde, yetişkinlerde kendi bildirimine<br />
dayalı ölçeklerle öfkenin değerlendirilmesinin 1970‟lerde Öfke Öz Bildirim<br />
Ölçeği (Anger Self Report; Zelin, Adler ve Myerson, 1972) ile başladığı<br />
görülmektedir. Bunun ardından Novaco (1975), Novaco Öfke Envanterini<br />
geliştirmiştir. Öfkenin ölçümüne en büyük katkılardan biri, 1980‟lerde<br />
durumluk ve sürekli öfke tanımlarını ölçek çalışmasına dökerek Durumluk-<br />
Sürekli Öfke Ölçeğini geliştiren Spielberger tarafından gelmiştir. Bir süre sonra<br />
ölçeğe öfkenin ifade biçimleriyle ilgili bir boyut ekleyerek Durumluk Sürekli<br />
Öfke Tarz Ölçeğini (State-Trait Anger Expression Inventory-STAXI)<br />
oluşturmuştur (Spielberger, 1988). Bunların ardından pek çok öfke ölçeği daha<br />
geliştirilmiştir. Ancak çocuk ve ergenlerde öfkenin değerlendirilmesiyle ilgili<br />
çalışmalar çok daha azdır. Durumluk Sürekli Öfke Tarz Ölçeği pek çok<br />
çalışmada yetişkinlere uygulanmasına rağmen, ölçeğin orijinal norm çalışması<br />
13 yaş ve üstü grup için olduğundan orijinal dilinde ergenlere de uygulanabilir.<br />
Ayrıca bir çalışmada ölçeğin yeni formu (STAXI-2) birkaç maddesinde<br />
değişiklik yapılarak çocuklara uyarlanmıştır (Del Barrio, Aluja ve Spielberger,<br />
2004). Bunun dışında yurt dışında yetişkinler için olanlar kadar olmasa da<br />
çocuk ve ergenlerde öfkeyi değerlendirmek için kullanılan Çocuklar için Öfke<br />
İfadesi Ölçeği (The Anger Expression Scale for Children; Steele, Legerski,<br />
Nelson ve Phipss, <strong>2008</strong>), Çocuklar için Öfke Envanteri (Children‟s Inventory of<br />
Anger; Nelson ve Finch, 2000), Pediyatrik Öfke İfadesi Ölçeği (The Pediatric<br />
Anger Expression Scale; Jacobs, Phelps ve Rhors, 1989) gibi birkaç ölçek daha<br />
olduğu bilinmektedir. Ancak ülkemizde çocuk ve ergenlerde öfkeyi<br />
değerlendirmek için kullanılabilecek pek fazla ölçek yoktur.<br />
Öfke ve saldırganlığın en fazla görüldüğü dönem çocukluğun sonu ve<br />
ergenliğin başıdır. Aslında öfke ve saldırganlığı içeren davranım bozukluğu ve
97 <strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2 93-108<br />
suç davranışı gibi durumların da ergenlikle birlikte doruğa ulaştığı<br />
bildirilmektedir (Feindler, 1990; Peterson ve Hamburg, 1986; Yavuzer, 1992). Bu<br />
nedenle çocukluğun sonu ve ergenliğin başındaki yaşların, öfke ve saldırganlığı<br />
azaltmaya yönelik müdahalelerin uygulanması için en iyi dönem olduğu<br />
düşünülmektedir (Herrmann ve McWhirter, 2003). Ayrıca Spielberger (1966)<br />
kişilik gibi sürekliliği olan özeliklerin çocukluk yıllarında geliştiğini ve yaşam<br />
boyunca kalıcı olduklarını hatırlatarak, çocukluğun sonu ve ergenliğin<br />
başlarında hala kişilik özellikleri tamamen gelişmiş ve yerleşmiş değilken,<br />
öfkeyi azaltmaya yönelik müdahalelerin daha etkili olabileceğini ifade etmiştir.<br />
Başka bir deyişle bu yaşlarda öfkenin doğasını anlamaya ve önlemeye yönelik<br />
çalışmalar daha çok önem kazanmaktadır. Ancak bu yaş grubunda öfkeyi<br />
değerlendirecek geçerli ve güvenilir ölçeklerin olmayışı araştırmaları<br />
sınırlamaktadır. Bu durum, bu çalışmanın başlangıç noktasını oluşturmuştur.<br />
Çalışmada 11-15 yaşlarındaki bireylerde öfkeyi değerlendirmek amacıyla<br />
literatürde sıkça rastlanan iki ölçeğin psikometrik özellikleri incelenmiştir. Bu<br />
iki ölçekten biri, sürekli öfkeyi ve öfkenin ifade biçimlerini değerlendiren<br />
kapsamlı bir araç olan Sürekli Öfke ve Öfke Tarz Ölçeğidir. Özer (1994),<br />
„Durumluk Öfke‟ alt boyutu hariç Spielberger‟in Durumluk Sürekli Öfke Tarz<br />
Ölçeğini Türkçe‟ye uyarlamış ve en küçüğü lise son sınıf öğrencisi olan bir<br />
grupta psikometrik özelliklerini incelemiştir. Ölçek ülkemizde 16 ve üstü yaş<br />
grubundaki bireylerde öfke belirtilerini değerlendirmek için pek çok çalışmada<br />
kullanılmış (örneğin, Çeçen, 2006; Güleç, Hocaoğlu, Gökçe ve Sayar, 2007;<br />
Kıran-Esen ve Çelikkaleli, <strong>2008</strong>; Sayar, Bilen ve Arıkan, 2001; Türkçapar, Güriz,<br />
Özel, Işık, Dönbak-Örsel, 2004; Uluç, <strong>2008</strong> ) ancak daha küçük yaşlardaki<br />
bireylere uygulanmamıştır. Diğer ölçek ise, çeşitli durumların öfkeyi ne kadar<br />
provoke ettiğini belirlemeyi amaçlayan Novaco Öfke Envanterinin (NÖE) kısa<br />
formudur. Ölçek daha önce Türkçe‟de kullanılmadığı için, bu çalışmada önce<br />
Türkçe‟ye uyarlanması ardından psikometrik özelliklerinin incelenmesi<br />
amaçlanmıştır.<br />
YÖNTEM<br />
Örneklem<br />
Araştırmanın örneklemini İzmir‟deki 7 ayrı ilköğretim okulunda 5, 6, 7 ve 8.<br />
sınıflarda eğitim gören 1348 çocuk ve ergen oluşturmuştur. Örneklemin yaş<br />
aralığı 11-15 olup yaş ortalaması 12.59‟dur. Cinsiyet açısından dağılımlarına<br />
bakıldığında, % 51‟inin (N=690) kız ve % 49‟unun (N=658) erkek olduğu<br />
görülmektedir.<br />
Veri Toplama Araçları<br />
Novaco Öfke Envanteri Kısa Formu<br />
Novaco Öfke Envanteri, Novaco‟nun (1975) geliştirdiği 90 maddelik ölçeğin<br />
Devilly (2002) tarafından kullanılan 25 maddelik kısa formudur. Ölçek, kişilerin<br />
*24 Haziran 2011 tarihinde elektronik olarak yayımlanmıştır.<br />
¹Yrd.Doç.Dr., <strong>Ege</strong> <strong>Üniversitesi</strong> Edebiyat <strong>Fakültesi</strong> Psikoloji Bölümü,<br />
e-posta:serap.tekinsav.sutcu@ege.edu.tr<br />
²Yrd.Doç.Dr., Mersin <strong>Üniversitesi</strong> Fen-Edebiyat <strong>Fakültesi</strong>, Psikoloji Bölümü,<br />
e-posta: arzuguay@hotmail.com
İki Farklı Öfke Ölçeğinin Çocuk ve Ergenler İçin Psikometrik Özelliklerinin İncelenmesi 98<br />
belirli durumlarla karşılaştıklarında hissedebilecekleri öfke ya da provokasyon<br />
düzeyini belirlemeyi amaçlamaktadır. Bu amaçla ölçek maddeleri öfkeyi<br />
tetikleyebilecek hipotetik durumları içermektedir. Ölçek her bir durumun<br />
kişide ne kadar öfke uyandırdığını belirlemeye yönelik hiç (0) ile çok fazla (4)<br />
arasında değişen 5‟li likert tipi bir puanlamaya sahiptir. Ölçeğin bu formunun<br />
norm çalışması yetişkinlerle yapılmış ve Cronbach Alpha güvenirlik<br />
katsayısının 0.96 ve iki yarım güvenirlik katsayısının 0.93 olduğu bulunmuştur<br />
(Devilly, 2002).<br />
Sürekli Öfke ve Öfke Tarz Ölçeği (SÖÖTÖ)<br />
Özgün ismi „The State-Trait Anger Expression Inventory (STAXI) olan ve<br />
Spielberger tarafından geliştirilen ölçeğin Türkiye uyarlaması Özer (1994)<br />
tarafından yapılmıştır. Ancak Durumluk Öfke alt testi Türkçe‟ye<br />
uyarlanmamıştır. Sürekli Öfke ve Öfke Tarz Ölçeği 34 maddeden oluşmakta<br />
olup, Sürekli Öfke (10 madde) ve Öfke İfade Tarzı (24 madde) alt ölçeklerini<br />
içermektedir. Öfke İfade Tarzı alt ölçeğinin ayrıca 3 ayrı alt ölçeği vardır:<br />
Kontrol Altına Alınmış Öfke (öfke/kontrol, 8 madde), Dışa Yöneltilen Öfke<br />
(öfke/dışta, 8 madde) ve İçe Yöneltilen Öfke (öfke/içte, 8 madde). Ölçek her bir<br />
madde için 1 ve 4 arasında değişen likert tipi bir puanlamaya sahiptir.<br />
Hemşirelik okulu, lise ve üniversite öğrencileri, yöneticiler ve nevrotik bireyleri<br />
kapsayan farklı örneklemler üzerinde yapılan çalışmalarda Sürekli Öfke<br />
Ölçeğinin güvenirlik katsayılarının α= 0.68 ile 0.84 arasında değiştiği<br />
görülmüştür. Öfke/dışta, öfke/içte ve öfke/kontrol alt ölçeklerinin güvenirlik<br />
katsayılarının sırasıyla α=0.78, 0.62 ve 0.84 olduğu bulunmuştur (Özer, 1994).<br />
Demografik Bilgi Formu<br />
Demografik Bilgi Formu öğrenci hakkında daha fazla bilgi sahibi olmak için<br />
oluşturulmuş, öğrencilerin eğitim aldıkları okul ve sınıf, yaş, cinsiyet, anne<br />
babanın eğitim durumu gibi çeşitli sosyo-demografik özellikleri içeren bir anket<br />
formudur.<br />
İşlem<br />
Novaco Öfke Envanteri kısa formu önce İngilizce bilen ve klinik psikoloji<br />
alanında uzman üç akademisyen tarafından ayrı ayrı Türkçe‟ye çevrilmiş ve<br />
maddeler karşılaştırılarak son hali verilmiştir. Ancak ölçeğin 4 maddesi,<br />
orijinali yetişkinlere uygulandığı için araba kullanma ve trafik ortamıyla ilgili<br />
provokatif durumları içermektedir. Bu maddeler çeviriyi yapan akademisyenler<br />
tarafından provokasyonun niteliğine bağlı kalınarak çocuk ve ergenlere<br />
uyarlanmış ve böylece ölçeğe son şekli verilmiştir. Örneğin, “bir yere yetişmen<br />
lazım fakat önündeki araç hız sınırının 60 km/saat olduğu bir bölgede 40<br />
km/saat hızla gidiyor ve onu geçemiyorsun” ifadesi “Bir yere yetişmen lazım
99 <strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2 93-108<br />
fakat öndeki araç çok yavaş gittiği için bindiğin otobüs de çok yavaş ilerliyor”<br />
şeklinde, “Otoparkta yanlışlıkla hatalı dönüş yapıyorsun. Arabandan çıktığında<br />
birisi “araba kullanmayı nerede öğrendin” diye bağırıyor” ifadesi “Kazayla<br />
birisiyle çarpışıyorsun, o da sana kör müsün diye bağırıyor” şeklinde<br />
değiştirilmiştir.<br />
SÖÖTÖ‟deki ve uyarlanmış NÖE kısa formundaki ifadelerin çocuk ve<br />
ergenler tarafından anlaşılıp anlaşılmadığını değerlendirmek için 11-12<br />
yaşlarındaki küçük bir gruba ölçekler uygulanmıştır. Yapılan pilot uygulamada<br />
NÖE kısa formundaki maddelerin anlaşıldığı ancak SÖÖTÖ‟deki birkaç<br />
ifadenin öğrencilerin büyük bir kısmı tarafından anlaşılmadığı görülmüştür.<br />
Bunun üzerine anlaşılmayan ifadelerin yanına parantez içinde bu yaş grubu<br />
tarafından daha anlaşılır ifadeler eklenmiştir. Bunlar, mizaç (=huy), iğneli<br />
sözler söylemek(= laf sokmak ya da imalı sözler söylemek), parlamak<br />
(=öfkelenmek) ve köpürmektir (=sinirlenmek).<br />
Ölçeklere son hali verildikten sonra, uygulama için Milli <strong>Eğitim</strong> Bakanlığı ve<br />
uygulama yapılacak okul idarelerinden gerekli izinler alınmış ve çalışmaya<br />
başlanmıştır. Uygulamalar öğrencilerin sınıflarında yapılmış ve her sınıf için bir<br />
ders saatini geçmemiştir. Uygulama boyunca öğrencilerin sorularını yanıtlamak<br />
üzere her sınıfta araştırmacılar ve/veya ölçek hakkında bilgi sahibi olan<br />
psikoloji bölümü öğrencilerinden iki kişi bulunmuştur.<br />
Verilerin Analizi<br />
Verilerin analizi SPSS 11.0 istatistik programı kullanılarak yapılmıştır.<br />
Yapılan değerlendirmede Cronbach Alpha ve Spearman Brown güvenirlik<br />
katsayıları hesaplanmış, tek yönlü varyans analizleri ve korelasyon analizleri<br />
kullanılmıştır. Tüm istatistiksel analizlerde en düşük anlamlılık düzeyi p
İki Farklı Öfke Ölçeğinin Çocuk ve Ergenler İçin Psikometrik Özelliklerinin İncelenmesi<br />
100<br />
NÖE kısa formu 583 .93 .91 691 .93 .91 1274 .<br />
93<br />
Ölçeklerin zaman içindeki tutarlılıklarını belirlemek amacıyla, ölçekler ilk<br />
uygulamadan 1 ay sonra 110 çocuk ve ergene tekrar uygulanmıştır. Uygulama<br />
sonucunda test tekrar güvenirlikleri iki yaş grubu için ve tüm grup için ayrı<br />
ayrı değerlendirilmiştir. Elde edilen sonuçlar Tablo 2‟de verilmiştir. Tabloda<br />
görüleceği üzere SÖÖTÖ‟nin öfke-dışta alt ölçeği hariç, diğer ölçeklerde 13-15<br />
yaş grubunun test tekrar test güvenirlik katsayıları 11-12 yaş grubundan biraz<br />
daha düşük olmakla birlikte tüm korelasyon katsayıları p
101 <strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2 93-108<br />
Ölçeklerin Geçerliğine İlişkin Bulgular:<br />
SÖÖTÖ‟nin alt ölçeklerinin birbiriyle ve NÖE kısa formu ile korelasyonları<br />
incelenmiştir. Yapılan korelasyon analizi sonucu elde edilen korelasyon<br />
katsayıları Tablo 3‟de verilmiştir. Yapılan analizler SÖÖTÖ‟nin tüm alt<br />
ölçeklerinin birbiriyle ve NÖE kısa formuyla p
İki Farklı Öfke Ölçeğinin Çocuk ve Ergenler İçin Psikometrik Özelliklerinin İncelenmesi<br />
102<br />
Tablo 4. Akran Değerlendirmelerine Göre SÖÖTÖ ve NÖE Kısa Formu<br />
Puanlarının Karşılaştırılması<br />
“Öfkeli/saldırgan”olan “Öfkeli/saldırgan” olmayan<br />
Ölçekler N Ort Ss N Ort Ss F<br />
SÖÖTÖ/Sürekli<br />
öfke<br />
SÖÖTÖ/Öfkedışta<br />
SÖÖTÖ/Öfkeiçte<br />
SÖÖTÖ/Öfkekontrol<br />
NÖE<br />
formu<br />
*p
103 <strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2 93-108<br />
Tablo 5. Kız ve Erkeklerin SÖÖTÖ‟den ve NÖE Kısa Formundan Aldıkları<br />
Puanların Karşılaştırılması<br />
Kızlar<br />
Erkekler<br />
Ölçekler N Ort Ss N Ort Ss F<br />
SÖÖTÖ/Sürekli öfke 692 19.77 5.47 658 21.35 5.99 25.57*<br />
SÖÖTÖ/Öfke-dışta 690 15.76 4.77 658 16.74 5.08 13.42*<br />
SÖÖTÖ/Öfke-içte 690 16.06 4.33 658 16.45 4.49 02.64<br />
SÖÖTÖ/Öfke-kontrol 690 19.99 5.09 658 19.56 5.30 02.25<br />
NÖE kısa formu 642 57.83 19.18 633 58.05 20.42 00.04<br />
*p
İki Farklı Öfke Ölçeğinin Çocuk ve Ergenler İçin Psikometrik Özelliklerinin İncelenmesi<br />
104<br />
katsayılarının tüm yaş grupları için Devilly‟nin (2002) yetişkin örneklemindeki<br />
sonuca benzer biçimde .90‟ın üzerinde olduğu görülmüştür.<br />
Ölçeklerin geçerliği değerlendirilirken, yapı geçerliğini belirlemek için<br />
SÖÖTÖ‟nin alt ölçekleri arasındaki korelasyonlara, ölçüt geçerliğini belirlemek<br />
için iki ölçeğin birbiriyle ve akran değerlendirmeleriyle uyumuna bakılmıştır.<br />
11-15 yaş grubu için SÖÖTÖ‟nin yapı geçerliğinin ve hem SÖÖTÖ‟nin hem de<br />
NÖE kısa formunun ölçüt geçerliğinin yüksek olduğu bulunmuştur. Bu yaş<br />
grubunda bireyin kendi bildirime dayalı ve geçerli ölçüm almak güçtür.<br />
Sonuçlar çocukların anlama düzeyinden ve sosyal beğenirlikten etkilenebilir.<br />
Ancak çocuklardan alınan bildirimlerin akran bildirimleriyle uyumlu olması<br />
ölçeklerin geçerlik açısından güçlü olduğunu göstermektedir.<br />
Kız ve erkeklerin SÖÖTÖ ve NÖE kısa formundan aldıkları puanlar<br />
kıyaslandığında, kızların sürekli öfke ve öfke-dışta puanlarının daha düşük<br />
olduğu, diğer ölçümlerde bir farklılaşmanın olmadığı bulunmuştur. Kızların<br />
öfkeyi ifade etmeleriyle ilgili toplumsal sınırlamaların olduğu, özellikle de<br />
öfkenin saldırganca dışavurumunun kızlar için daha az kabul edilebilir ve hatta<br />
cezalandırılabilir bir davranış olduğu düşünülmektedir (Eagly ve Steffen, 1986;<br />
Hatch ve Forgays, 2001). Bu nedenle kızların daha az öfke yaşamaları, öfkelerini<br />
daha az dışa vurmaları ve daha fazla kontrol etmeleri beklenmektedir.<br />
SÖÖTÖ‟ni kullanılarak genç yetişkinlerle yapılan bir çalışmada bu beklentiyi<br />
doğrular biçimde erkeklerin sürekli öfke, öfke içte ve öfke dışta puanları<br />
kadınlardan anlamlı biçimde daha yüksek olduğu bulunmuştur (Spielberger,<br />
Reheiser ve Sydeman, 1995). Bu çalışmada öfke kontrolü ve içe yöneltilen<br />
öfkede anlamlı bir farklılaşma olmamakla birlikte, sürekli öfke ve dışa<br />
yöneltilen öfke ile ilgili anlamlı sonuçlar cinsiyetler arasındaki bu toplumsal<br />
beklentiyi desteklemektedir. Ancak literatürde bu bulgularla uyuşmayan ve<br />
cinsiyetler arasında öfke yaşantısı açısından bir farklılığın olmadığını bildiren<br />
çalışmalar da vardır (Buntaine ve Costenbader, 1997; Milovchevich, Howels,<br />
Drew ve Day, 2001). Hatta Thomas (1989) SÖÖTÖ‟ni kullanarak yaptığı<br />
çalışmada cinsiyetler arasında sadece öfke yaşantısı açısından değil, öfkenin<br />
ifadesi açısından da farklılaşma olmadığını bildirmiştir.<br />
Sürekli Öfke ve Öfke Tarz Ölçeği ve 90 Maddelik Novaco Öfke Envanteri,<br />
batıda hem tarama hem de terapi etkililiğini değerlendirme çalışmalarında en<br />
fazla adı geçen ölçeklerdendir. Bu çalışmada kullanılan Novaco Öfke<br />
Envanterinin kısa formu literatürde sadece bir çalışmada kullanılmıştır. Ancak<br />
11-15 yaş grubuna daha uzun ölçekleri uygulamanın zorluk yaratacağı<br />
düşünüldüğünden, üzerinde çok fazla çalışma yapılmamış olan bu kısa formun<br />
çocuk ve ergenlere uyarlanması tercih edilmiştir. Sonuç olarak, bu çalışmada
105 <strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2 93-108<br />
çocuk ve ergenlere uyarlanan NÖE kısa formunun ve SÖÖTÖ‟nin çocukluğun<br />
sonu ergenliğin başındaki grupta öfkeyi değerlendirmek için yeterli geçerlik ve<br />
güvenilirliğe sahip olduğu bulunmuştur. Ölçekler tarama çalışmaları için<br />
oldukça kullanışlı görünmektedir. Daha da önemlisi SÖÖTÖ‟nin öfke<br />
yaşantısının, öfkenin ifade biçiminin ve kontrol düzeyinin anlaşılmasına, NÖE<br />
kısa formunun ise öfkeyi provoke eden durumların anlaşılmasına yardımcı<br />
olduğu bu nedenle psikoterapinin yapılandırılmasında ve etkililiğinin<br />
değerlendirilmesinde önemli katkılar sağlayacağı düşünülmektedir. Bu<br />
çalışmada ölçeklerin yapı geçerliği değerlendirilmemiştir. Ancak bundan<br />
sonraki çalışmalarda ölçeklerin yapı geçerliğinin ve ölçeklerin daha küçük yaş<br />
grupları için de kullanışlı olup olmadığının değerlendirilmesi yerinde olacağı<br />
düşünülmektedir.<br />
*24 Haziran 2011 tarihinde elektronik olarak yayımlanmıştır.<br />
¹Yrd.Doç.Dr., <strong>Ege</strong> <strong>Üniversitesi</strong> Edebiyat <strong>Fakültesi</strong> Psikoloji Bölümü,<br />
e-posta:serap.tekinsav.sutcu@ege.edu.tr<br />
²Yrd.Doç.Dr., Mersin <strong>Üniversitesi</strong> Fen-Edebiyat <strong>Fakültesi</strong>, Psikoloji Bölümü,<br />
e-posta: arzuguay@hotmail.com
İki Farklı Öfke Ölçeğinin Çocuk ve Ergenler İçin Psikometrik Özelliklerinin İncelenmesi<br />
106<br />
KAYNAKÇA<br />
Bongard, S., & al'Absi, M. (2005). Domain-specific anger expression and blood pressure<br />
in occupational setting. Journal of Psychosomatic Research, 58 (1), 43- 49.<br />
Buntaine R.L., & Costenbader, V.K (1997). Self-reported differences in the experience and<br />
expression of anger between girls and boys. Sex Roles, 36, 625-637.<br />
Cairns, R.B., Cairns, B.D., & Neckerman, J. (1989). Early school dropout: Configurations<br />
and determinants. Child Development, 60, 1437-1452.<br />
Cairns, R.B., Peterson, G., & Neckerman, H. J. (1988). Suicidal behavior in aggressive<br />
adolescents. Journal of Clinical Child Psychology, 17, 298-309.<br />
Çeçen, A.R. (2006). Okula yabancılaşma: Ortaöğretim öğrencilerinin cinsiyet,<br />
sosyoekonomik düzey ve öfke ifade düzeyleri açısından incelenmesi. Kuramda<br />
ve Uygulamada <strong>Eğitim</strong> Bilimler Dergisi, 6, 701-726.<br />
Coie, J.D., Terry, R., Lenox, K., Lochman, J., & Hyman, C. (1996). Childhood peer<br />
rejection and aggression as predictors of stable patterns of adolescent disorder.<br />
Development and Psychopathology, 7, 697-713.<br />
Cornell, D.G., Peterson, C.S., & Richards, H. (1999). Anger as a predictor of aggression<br />
among incarcerated adolescents. Journal of Consulting and Clinical Psychology, 67,<br />
108-11.<br />
Del Barrio, V., Aluja, A., & Spielberger, C. (2004). Anger assessment with the STAXI-CA:<br />
psychometric properties of a new instrument for children and adolescents.<br />
Personality and Individual Differences, 37, 227–244.<br />
Devilly D.J.(2002). The psychological effects of a lifestyle management course on war<br />
veterans and their spouses. Journal of Clinical Psychology, 58, 1119-1134.<br />
Eagly, A.H., & Steffen, V.J. (1986). Gender and aggressive behavior: A meta analytic<br />
review of the social psychological literature. Psychological Bulletin, 100, 283-308.<br />
Eftekhari A, Turner A.P., & Larimer, M.E. (2004), Anger expression, coping, and<br />
substance use in adolescent offenders. Addictive Behavior, 29, 1001-1008.<br />
Feindler, E.L. (1990). Adolescent anger control: Review and critique. Progress in Behavior<br />
Modification, 26, 11-59.<br />
Furlong, M.J., Chung, A., Bates, M., & Morrison, R.M. (1995). Who are the victims of<br />
school violence A comparison of student non-victims and multi-victims.<br />
Education and Treatment of Children, 18, 282-288.<br />
Güleç, H., Sayar, K., Topbaş, M., Karkucak, M., & Ak, İ. (2004) Fibromiyalji Sendromu<br />
Olan Kadınlarda Aleksitimi ve Öfke. Türk Psikiyatri Dergisi,15(3), 191-198.<br />
Güleç, M., Hocaoğlu, Ç. Gökçe, M. & Sayar, K. (2007). Kalple ilişkili olmayan göğüs<br />
ağrısında alekstimi, öfke ve bedensel duyumları büyütme. Anadolu Psikiyatri<br />
Dergisi, 8, 14-21<br />
Hatch, H., & Forgays, D.K. (2001). A comparison of older adolescent and adult females‟<br />
responses to anger provoking situations. Adolescence, 36 (143), 557-570.<br />
Herrmann, D.S., & McWhirter, J.J. (2003). Anger and aggression management in young<br />
adolescents: an experimental validation of the SCARE program. Education &<br />
Treatment of Children, 26, 273-303.
107 <strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2 93-108<br />
Hinshaw, S. (1992). Externalizing behavior problems and academic underachievement in<br />
childhood and adolescence: Causal relationships and underlying mechanisms.<br />
Psychological Bulletin, 11, 127-155.<br />
Jacobs, G., Phelps, M., & Rhors, B. (1989). Assessment of anger in children: The Pediatric<br />
Anger Expression Scale. Personality and Individual Differences, 10, 59-65.<br />
Kassinove, H., & Sukhodolsky, D.G. (1995). Anger disorders: Basic science and practice<br />
issues. In H. Kassinove (Ed) Anger Disorders: Definition, Diagnosis and Treatment<br />
(1-26). Washington: Taylor & Francis.<br />
Kassinove, H., ve Tafrate, R.C. (2002). Anger Management: The Complete Treatment<br />
Guidebook for Practitioners. California: Impact Publishers, Inc.<br />
Kazdin, A.E. (1996). Conduct Disorders in Childhood and Adolescence. Second Edition. Sage<br />
Publication Thousand Oaks, California.<br />
Kıran-Esen, B., & Çelikkaleli, Ö. (<strong>2008</strong>). Üniversite öğrencilerinin sosyal yetkinlik<br />
düzeyleri İle sürekli öfke ve öfke ifade biçimlerinin incelenmesi.Türk Psikolojik<br />
Danışma ve Rehberlik Dergisi, 29,37-46.<br />
Larsen, R.J., & Kasimatis, M. (1991). Day-to-day physical symptoms: Individual<br />
differences in the occurrence, duration, and emotional concomitants of minor<br />
daily illnesses. Journal of Personality, 59, 387-423.<br />
Lochman, J.E., & Wayland, K.K. (1994). Aggression, social acceptance, and race as<br />
predictors of negative adolescent outcomes. Journal of the American Academy of<br />
Child and Adolescent Psychiatry, 33, 1026-1035.<br />
Lopez, F. G., & Thurman, C.W. (1986). A cognitive-behavioral investigation of anger<br />
among college students. Cognitive Therapy and Research, 10, 245-256.<br />
Martin, R., Watson, D., & Wan, C. K. (2000). A three-factor model of trait anger: Dimensions of<br />
affect, behavior and cognition. Journal of Personality, 68, 870-897.<br />
Milovchevic, D., Howells, K., Drew, N., & Day, A., 2001. Sex and gender role differences<br />
in anger: An Australian community study. Personality and Individual Differences,<br />
31, 117–127.<br />
Nelson W. M., & Finch A. J., (2000). Children‟s inventory of anger. Los Angeles, CA:<br />
Western Psychological Services.<br />
Novaco, R.W. (1975). Anger Control: The Development and Evaluation Of An<br />
Experimental Treatment. Lexington, MA: D.C. Health.<br />
Özer, A.K. (1994). Sürekli Öfke (SL-ÖFKE) ve Öfke İfade Tarzı (ÖFKE-TARZ) ölçekleri<br />
ön çalışması. Türk Psikoloji Dergisi, 31, 26-35.<br />
Peterson, A. C., & Hamburg, B. A. (1986). Adolescence: A developmental approach to<br />
problems and psychopathology. Behavior Therapy, 17, 480-499.<br />
Pope, A.W. & Bierman, K.L. (1999). Predicting adolescent peer problems and antisocial<br />
activities: The relative roles of aggression and dysregulation. Developmental<br />
Psychology, 35, 335-346.<br />
Reyes, L.R., Meininger, J.C., Liehr, P., Chan, W., & Mueller, W.H. (2003). Anger in<br />
adolescents: Sex, ethnicity, age differences, and psychometric properties.<br />
Nursing Research, 52, 2-11.<br />
Robins, S., & Novaco, R. W. (1999). Systems conceptualization and treatment of anger.<br />
Journal of Clinical Psychology, 55, 325-337.<br />
Sayar, K., Bilen, A., & Arıkan, M. (2001). Kronik ağrı hastalarında öfke, benlik saygısı ve<br />
aleksitimi. Türkiye Klinikleri Psikiyatri Dergisi, 2, 36-42.<br />
*24 Haziran 2011 tarihinde elektronik olarak yayımlanmıştır.<br />
¹Yrd.Doç.Dr., <strong>Ege</strong> <strong>Üniversitesi</strong> Edebiyat <strong>Fakültesi</strong> Psikoloji Bölümü,<br />
e-posta:serap.tekinsav.sutcu@ege.edu.tr<br />
²Yrd.Doç.Dr., Mersin <strong>Üniversitesi</strong> Fen-Edebiyat <strong>Fakültesi</strong>, Psikoloji Bölümü,<br />
e-posta: arzuguay@hotmail.com
İki Farklı Öfke Ölçeğinin Çocuk ve Ergenler İçin Psikometrik Özelliklerinin İncelenmesi<br />
108<br />
Siegel, J.M.(1984). Anger and cardiovascular risk in adolescents. Health Psychology, 3, 293-<br />
313.<br />
Spielberger, C.D. (1966). Theory and research on anxiety. In C.D. Spielberger (Ed)<br />
Anxiety and Behavior New York: Academic Press. Aktaran. Mahon, NE,<br />
Yarcheski A., & Yarcheski, T.J. (2000). Positive and negative outcomes of anger<br />
in early adolescents. Research in Nursing & Health, 23, 17-24.<br />
Spielberger, C.D. (1988). State Trait Anger Expression Inventory. Odessa FL: Psychological<br />
Assessment Resources. Inc.<br />
Spielberger, C.D., Reheiser, E.C., & Sydeman, S.J. (1995). Measuring the experience,<br />
expression, and control of anger. In H. Kassinove (Ed). Anger Disorders:<br />
Definition, Diagnosis and Treatment (49-65). Washington, D.C.: Taylor & Francis.<br />
Steele, R.G., Legerski, J.P., Nelson, T.D. & Phipss, S. (<strong>2008</strong>). The anger expression scale<br />
for children: Initial validation among healty children and children with cancer.<br />
Journal of Pediatric Psychology, 1-12.<br />
Swaim, R.C., Deffenbacher, J.L., & Wayman, J.C. (2004). Concurrent and prospective<br />
effects of multi-dimensional aggression and anger on adolescent alcohol use.<br />
Aggressive Behavior, 30, 356-372.<br />
Thomas, S.P. (1989). Gender differences in anger expression: Health implications.<br />
Research in Nursing and Health, 12, 389-398.<br />
Törestad, B. (1990). What is anger provoking A Psychophysical study of perceived<br />
causes of anger. Aggressive Behavior, 16, 9-26.<br />
Tsytsarev, S.V., & Grodnitzy, G.R. (1995). Anger and criminality. In H. Kassinove (Ed).<br />
Anger Disorders: Definition, Diagnosis and Treatment (91-108). Washington, D.C.:<br />
Taylor & Francis.<br />
Türkçapar, H., Güriz, O., Özel, A. Işık, B., & Dönbak-Örsel, S. (2004). Antisosyal kişilik<br />
bozukluğu olan hastalarda öfke ve depresyonun ilişkisi. Türk Psikiyatri Dergisi,<br />
15,(2), 119-124.<br />
Uluç, S. (<strong>2008</strong>). MMPI-2 depresyon, kaygı ve öfke içerik ölçeklerinin ölçüt geçerliği<br />
açısından değerlendirilmesi. Türk Psikiyatri Dergisi, 19(1), 57-66.<br />
Yavuzer, H. (1992). Çocuk ve Suç. İstanbul: Remzi Kitabevi.<br />
Zelin, M.L., Adler, G., & Myerson, P. G. (1972). Anger self-report: An objective<br />
questionnaire for the measurement of aggression. Journal of Consulting and<br />
Clinical Psychology, 39, 340–352.
<strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2: 109-124*<br />
Rol Yapma ve Drama Etkinlikleriyle Yabancılara Türkçe<br />
Öğretiminde Motivasyonun Sağlanması<br />
Mustafa ARSLAN¹, Aynur GÜRSOY²<br />
Öz<br />
Makale, yabancılara Türkçe öğretiminde rol yapma ve drama etkinliklerinin<br />
uygulama esaslarını ve öğrencileri motive etmedeki rolününü açıklamaktadır. Yabancı<br />
dil öğretiminde kullanılan konuyla ilgili materyal taranmış ve motivasyona etkileri<br />
saptanmıştır. Elde edilen bulgular ışığında yabancılara Türkçe öğretiminde rol yapma<br />
ve drama etkinliklerinin etkili bir şekilde kullanılmasına yönelik bir dizi uygulama<br />
geliştirilmiştir. Yabancılara Türkçe öğretiminde, öğrencilerin isteklendirilmesinde<br />
(motivasyon) sorun yaşayanlar araştırmada geliştirilen metodlar ve etkinliklere<br />
dayanarak bu problemi aşmaya çalışabilirler.<br />
Anahtar Kelimeler: Yabancılara Türkçe öğretimi, rol yapma ve drama etkinlikleri,<br />
yöntem, motivasyon, oyun.<br />
*24 Haziran 2011 tarihinde elektronik olarak yayımlanmıştır.<br />
¹Yrd. Doç. Dr. İnternational Burch University, Türk Dili ve Edebiyat Öğretmenliği Bölümü,<br />
Öğretim Üyesi, marslan@ibu.edu.ba<br />
²İnternational Burch University, Türk Dili ve Edebiyat Öğretmenliği Bölümü Yüksek Lisans<br />
Öğrencisi, aynurgursoy@hotmail.com
<strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2: 109-127<br />
Establishing Motivation in Teaching Turkish as a Second<br />
Language Through Role Playing and Dramatic Activities<br />
Abstract<br />
In this article, it is intended to study the principles of role playing and motivational<br />
influence of dramatic activities in the learning teacging process of Turkish as a second<br />
language. Examining the sources and materials related to foreign language teaching,<br />
their role in learning process is analyzed. In light of the data obtained, a number of<br />
techniques have been developed for the effective use of dramatic activities in teaching<br />
Turkish as a second language. In the learning process of Turkish as a second language,<br />
students having motivational problems may try to overcome these through the<br />
developed methods and activities in this research.<br />
Key words: Turkish as a second language, role playing, and dramatic activities, method,<br />
motivation, game.
111 <strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2: 109-127<br />
Giriş<br />
Kökleri tarihin en eski dönemlerine kadar uzanan, 12 milyon kilometre karelik<br />
bir alanda 220 milyon nüfusun konuştuğu, 600 bini aşkın söz varlığına sahip<br />
yüzün üzerinde ülkede öğretimi yapılan Türkçe, dünya dili olmaya aday olan<br />
bir dildir (Akalın, 2010). Dünya da en çok konuşulan diğer dillerle<br />
kıyaslandığında Türkçenin yabancı dil olarak öğretimi çok yenidir. Bu sebeple<br />
yabancılara Türkçe öğretim yöntemleri planlanırken diğer yabancı dillerin<br />
motivasyona yönelik uygulamaları dikkate alınmalıdır. Bu durum yabancı dil<br />
öğretiminde en etkin yollardan biri olarak sahne oyunlarına (rol yapma,<br />
dramatize etmek) dayanan etkinliklere dikkatleri çekecektir.<br />
Türkiye‟nin son yıllarda yurt dışında çok güçlü kültürel, sosyal, ekonomik<br />
vb. ilişkiler kurmaya başlaması Türkçenin yabancılar tarafından öğrenilmesini<br />
hızlandırmıştır. Ancak Türkçenin yabancı dil olarak öğretiminde motivasyonu<br />
artırıcı materyal ve yöntem problemleri olduğu bir gerçektir. Rol yapma ve<br />
drama (sahne oyunları)gibi oyun asıllı aktivitelerle gerçekleştirilen yabancı dil<br />
öğretimi, günümüzün en isteklendirici (motive edici) metotlarından biridir.<br />
Yabancı dil öğretimine çocuk yaşlarda başlanması sahne oyunlarının yabancı<br />
dil öğretimindeki önemini bir kat daha ortaya koymaktadır.<br />
İnsanların birbirleriyle anlaşabilmelerini sağlayan tek araç dildir(Kantemir, 1997).<br />
İnsanlar bu aracı çocuk yaşta çevreleriyle iletişime geçerek oyun ekseninde<br />
edinirler. Belli bir seviyeye gelen çocuklar çevresindeki her şeyi anlamak için<br />
soru-cevap şeklinde olayları dramatize etmeye çalışırlar. Bu süreç dikkatli takip<br />
edilirse çocuk açısından oyun havasında geçmektedir. Ana dili ediniminde bu<br />
kadar büyük bir rolü olan oyun temelli etkinliklerin ikinci bir dil öğretiminde<br />
veya öğreniminde yöntem olarak temel alınması gerekmektedir.<br />
Yabancı dil öğretiminde geçmişten bu yana sürekli geliştirilmekte olan yeni<br />
kuramlar, yöntemler dilin dört temel dinleme, konuşma, okuma,<br />
yazmabecerilerinin paralel olarak geliştirilmesine yöneliktir (Demirel, 2000a). Bu<br />
temel becerilerin öğretimi süreci rol yapma ve dramaetkinlikleriyle yürütülmesi<br />
bireylerin ilgisini artıracaktır. Her temel becerinin öğretiminde sahne<br />
oyunlarından belli oranlarda faydalanılmalıdır. Aksi durumda bireyler bazı<br />
becerilerin üzerine yoğunlaşırken diğer becerilerle ilgilenmeyebilirler.
Rol Yapma ve Drama Etkinlikleriyle Yabancılara Türkçe Öğretiminde Motivasyonun Sağlanması 112<br />
İşitirsem unuturum, görürsem hatırlarım, yaparsam öğrenirim (Tuna, 2010).Bu<br />
Çin atasözünden hareketle kişiler rol yaparak ve dramatize ederek dili daha<br />
kalıcı öğrenirler ve öğrenilen dille daha ilgili hale gelebilirler. Yabancılara<br />
Türkçe öğretiminde öğrenci oyun faaliyetlerinde rol almalı ve deneme yanılma<br />
yoluyla yaparak, yaşayarak konuyu kavramalıdır.<br />
Rol yapma ve drama etkinlikleri özellikle İngilizcenin yabancı dil olarak<br />
öğretiminde çok yönlü olarak kullanılmaktadır. Yabancı dillerin öğretiminde<br />
kullanılan rol yapma ve drama aktiviteleriyle ilgili kaynaklar incelenerek<br />
yabancı dil olarak Türkçe öğretimine de uyarlanabilir. Özellikle temel seviye<br />
yabancılara Türkçe öğretiminde benzersahne oyunları kullanılarak öğrenciler<br />
bu dili öğrenebileceklerine inandırılmalıdır.<br />
Yabancı dil öğretiminde kullanılan yöntem kadar öğretmenin becerisi de<br />
önemlidir. Yabancı dil öğretmenliğinin sanat ve yetenek yönleri daha ağır<br />
basmaktadır (Tarcan, 2004a). Bu sebeple yabancı dil olarak Türkçe öğretenler,<br />
bir tiyatro sanatçısı gibi kimi zaman rol yaparak, dramatize ederek doğaçlama<br />
oyunlarla öğrencilerin dikkatlerini çekebilmelidirler.<br />
Yabancı dil olarak Türkçe öğretiminde çocuğun dikkat ve motivasyonun<br />
sürekli açık tutulması açısından Emmer ve Millett‟in konuyla ilgili; ilginç<br />
olaylarla öğrencilerin ilgisini çekmek, sınıf ortamında sürekli değişiklikler<br />
yapmak, beş duyu organını uyaran araçlar kullanmak ve derslerde uygulamalı<br />
örneklere yer vermek şeklindeki tespitleri önemlidir (Senemoğlu, 2005).<br />
Yabancı dil olarak Türkçe öğretiminde (YDTÖ) rol yapma ve drama<br />
etkinliklerinin öğrenciyi motive edecek şekilde planlanmasına ihtiyaç<br />
vardır.Ana dili Türkçe öğretiminde rol yapma ve drama faaliyetleri hakkında<br />
yeterince uygulamalara ulaşmak mümkündür.Ancak YDTÖ‟nde sahne oyunu<br />
uygulamalarına ulaşmak zordur.Konuyla ilgili materyal incelemesi neticesinde<br />
toparlanan veriler dikkate alınmış, motivasyonu geliştirici rol yapma ve<br />
drama(sahne oyunları) etkinliklerinin yabancılara Türkçe öğretiminde etkin bir<br />
şekilde uygulanmasına yönelik esaslar belirlenmiştir.
113 <strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2: 109-127<br />
Motivasyon Açısından Yabancılara Türkçe Öğretiminde Sahne Oyunlarının<br />
Rolü<br />
Sahne oyunları, öğrencileri eğlendirerek sınıf içi etkinliklerde öğrencilerin<br />
ilgilerini konuya çekereköğrencileri motive etmektedir. Dilin kurallarından<br />
ziyade kullanımının önemli olduğu esas alınırsa sınıf ortamında öğretilen dilin<br />
kullanımına imkân sağlamak sahne oyunlarındaki amaç olmalıdır.Sahne<br />
oyunlarıyla öğrenci konuşma becerisini geliştirecek, kendine özgüveni artacak<br />
ve derse daha iyi motive olacaktır.<br />
Öğrencilerin gerçek ortamlarda konuşamama probleminin önüne geçmek<br />
için öğrenme esnasında diyaloglara bağlı rol yapma ve drama uygulamalarına<br />
yer verilmelidir. Yabancı dil olarak Türkçe öğrenen adaylara, sahne oyunlarıyla<br />
diyalog çalışması yaptırmak onların dikkatlerini çekecektir. Pratik yapmak<br />
isteyen kimsenin, konuşma sırasında söyleyeceği sözleri, yani sözcükleri, deyimleri ve<br />
cümleleri, her an “dilinin ucunda” bulundurmaları drama uygulamalarında<br />
gereklidir (Başkan,2006).<br />
İzgören,(1999) Oyunlarla Dil Öğretimi kitabında dil becerilerinin<br />
geliştirilmesinde oyunun önemini vurgulayarak,sınıfta oynanan oyunların<br />
farkına varmadan öğrenmeşeklinde gerçekleştiğini belirtmektedir. Oyunun,<br />
deneyim kazandırmanın yanında öğrencinin dikkatini konuya çekme gibi<br />
önemli bir işlevide vardır.<br />
Sanat, insanlık tarihiyle beraber yaşamış ve varlığını halen sürdürmektedir.<br />
Sahne sanatlarından olan tiyatro, drama, komedi, piyes, skeç (güldürü amaçlı<br />
kısa oyun), pandomim, vodvil vb. edebiyat türlerinin oynandığı yer olarak<br />
tanımlanır (TDK Sözlük, 2005). Yabancılara Türkçe öğretiminde Türk edebi<br />
ürünleri sahne oyunlarına uyarlanarak öğrencilerin ilgileri çekilebilir.<br />
Hengirmen‟e (1993a) göre; öğrenciler tiyatro sayesinde söylediklerini<br />
uygulamaya koyarlarsa öğrenme başarısı %70‟ten, %90‟a çıkmaktadır. Tiyatro,<br />
insanlarda estetik bir heyecan uyandırarak yabancı dil öğretiminde<br />
motivasyonu güçlendirir.Ayrıca kültürel farklılıklar tiyatro aracılığıyla, yabancı<br />
dil olarak Türkçe öğretminde kullanılmalıdır. Yine Hengirmen‟e göre ders<br />
esnasında konuşulan diyaloglar tiyatroda olduğu gibi drama haline
Rol Yapma ve Drama Etkinlikleriyle Yabancılara Türkçe Öğretiminde Motivasyonun Sağlanması 114<br />
getirildiğinde yabancı dil öğretiminde doruk noktaya ulaşılması söz<br />
konusudur.<br />
Demircan (2005a) hiçbirders bir oyunun sağladığı doğru ve doğal diyaloğu<br />
ve öteki etkinlikleri sağlayamadığını belirtir.Yabancı dillerin öğretiminde<br />
kullanılmış tiyatrooyunlarıTürkçe öğretiminde de denenebilir.Bu tür<br />
uygulamalarla öğrenciler, yabancı dili kendi anadili gibi kullanma fırsatı<br />
bulurlar.<br />
Tiyatro ile yabancı dil öğretimi yakın tarihte ilgililer tarafından ele alınıp<br />
denenmiş ve olumlu sonuçlar elde edilmiştir.Tiyatro ile yabancı dil öğretimi<br />
orta düzeyde ingilizce bilen öğrencilerle kendisi bir tiyatro yönetmeni olan<br />
Richard Via (1966) tarafından yirmi kadar denemeden sonra biçimlenen bu<br />
metot bugün via yöntemi olarak da anılmaktadır. Bu fikre göre tiyatro bir<br />
yöntem değil, yabancı dil ögretiminde kullanılabilecek bir teknik ya da bir<br />
araçtır. Dersin başında, ortasında ya da sonunda kısa etkinlikler şeklinde<br />
planlanmalıdır. Bu aktivitelerle ögrencilerin iletişim kurma becerileri gelişir<br />
(Ay, 1997:103). Yabancı dil olarak Türkçe öğretiminde bu yöntemin<br />
uygulanmasına yönelik çalışmalar yapılmalıdır.<br />
Öğretmen, yabancılara Türkçe öğretimi sürecinde diyaloglara önem vermeli,<br />
gerekirse çalışma kitabının dışında faydalı olabilecek konuşma metinlerinden<br />
faydalanmalıdır.Elindeki materyalleri zenginleştirmelidir.Öğretmen,<br />
diyalogları tiyatrolaştırarak öğrencilerin dikkatlerini konuya çekmeli ve<br />
öğrenmeyi hızlandırmalıdır.<br />
Her yöntem ve teknikte olduğu gibi sahne oyunlarında dikkat edilmesi<br />
gereken önemli noktalardan birkaçını Demircan (2005b) şu şekilde<br />
sıralamaktadır:<br />
Öğretmen aktif olarak katılmaz, arka planda durur.<br />
İlk başta öğrencilere belli bir durum hazırlanarak öğrencilerin ön<br />
hazırlıksız konuşmaları sağlanmalıdır.<br />
Öğrencilere roller ve oyun ezberletilmez denemeler dışında ezberleme<br />
yapılmaz.<br />
Konuş ve dinleyolu çok önemli bir yol olduğu için oyuncular<br />
birbirleriyle konuşmalı ve birbirlerini dinlemelidir. Konuşma sırası gelen
115 <strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2: 109-127<br />
önce metne bakarak söyleyeceklerini kendisi okumalı sonra konuştuğu<br />
kişinin gözlerine bakarak aklında kalanı yüksek sesle söylemelidir.<br />
Konuşurken yürünmemeli ya da gezinilmemelidir. Aynı zamanda<br />
gerekmedikçe jest kullanılmamalıdır.<br />
Yabancı dil, tiyatro aracılığıyla canlı bir iletişim deneyimi olur.<br />
Tiyatro yöntemi, yabancı dil olarak Türkçe öğretiminde etkin olarak<br />
kullanılmalıdır. Öğrenci, oyun içerisinde kendisini anlatırken sıkılma ve<br />
konuşmaktan vazgeçme duygusunu azaltıp, konuşma becerisini<br />
geliştirerek bu dili başarabileceğine olan güveni artar.<br />
Yabancılara Türkçe öğretiminde motivasyonun sağlanması bakımından<br />
Sahne Oyunları iki başlık altında incelemek mümkündür.<br />
1. Rol Yapma<br />
Rol yapma, çağdaş öğretim teknikleri arasında yer alır.Rol yapma, duygu ve<br />
düşünceleri, farklı bir kişiliğe bürünerek ifade etmeye yarayan bir öğretim<br />
tekniğidir (Demirel, 2000b).YDTÖ‟nde öğretmen ders kitabına bağlı kalmadan<br />
kendi yaratıcılığını kullanarak bu tür uygulamalara zaman ayırmalıdır.<br />
Rol yapma tekniği, yabancı dil öğretiminde diyalog ve konuşma becerisini<br />
geliştirmede sınıf içinde malzeme gerekmeden her konuyla ilgili<br />
uygulanabilecek eğitici ve öğretici bir etkinliktir. Öğrencinin kendi duygu ve<br />
düşüncelerini başka bir karakter üzerinden ifade etmesini sağlayan ve etkinliğe<br />
aktif katılan öğrencininmotivasyonunu sağlayan bir metottur.Bir diyalog<br />
öğretmen kontrolünde uygulandıktan sonra aynı diyalog öğrenciler tarafından<br />
temsil edilmelidir. Bu tekniği uygulamadan önce o diyalogla öğretilmesi<br />
amaçlanan cümle yapıları çok iyi planlanmalıdır.Bu teknik özellikle konuşma<br />
becerisini geliştirmek amacıyla sınıf içinde etkili bir şekilde<br />
kullanılmalıdır(Demirel, <strong>2008</strong>a).<br />
Yalın(2006) rol yapma tekniğini anlatırken dikkat edilmesi gereken<br />
noktalardan şu şekilde bahseder.<br />
Ortam oluşturularak doğal olma yolu kullanılmalı ve grup motive<br />
edilmelidir.<br />
Roller paylaştırılmalı, prova yapılmalı ve sahne hazırlanmalıdır.
Rol Yapma ve Drama Etkinlikleriyle Yabancılara Türkçe Öğretiminde Motivasyonun Sağlanması 116<br />
Roller için öğrenciler seçilirken kendilerini rolüne iyice adapte edebilenler<br />
tercih edilmelidir.<br />
Öğrenciler rollerini oynarken diğer öğrenciler de iyi bir seyirci ve<br />
dinleyici olmalıdır.<br />
Öğretmen, yapılan yanlışlar üzerinde durmalı ve düzeltmeler yapmalı<br />
ama bu hatalar oyun oynanırken düzeltilmemeli; bittikten sonra<br />
yapılmalıdır.<br />
Rol yapma etkinlikleri yabancılara Türkçe öğreten ana ders kitaplarındaki<br />
diyalog ve metinlerden faydalanılarak geliştirilebilir. Yabancılara Türkçe<br />
öğretmek üzere hazırlanan Türkçe öğreniyoruz Orhun Çalışma Kitabı 2, Gökkuşağı<br />
2ders kitapları incelendiğinde her konunun sonunda güncel olaylarla ilgili<br />
diyalog parçalarının bulunduğu tespit edilmiştir. Buradaki diyaloglar, anlama,<br />
dinleme ve konuşma becerilerini geliştirmeye yöneliktir. Bu yolla en çok<br />
kullanılan kelimeler, fiiller ve kalıpların dile yerleşmesi sağlanır.<br />
Örnek 1:<br />
Aşağıda Gökkuşağı 2 kitabında karşılaşma konulu günlük hayatta en çok<br />
kullanılan bir diyalog bulunmaktadır (Gökuşağı Türkçe Ders Kitabı 2, 2007).<br />
Uygulamadan sonra konuyla ilgili değerlendirme soruları sınıfta cevaplanarak<br />
konu pekiştirilmelidir (Bkz.Resim2. 1).
117 <strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2: 109-127<br />
Örnek 2:<br />
Resim 2.1:Gökkuşağı 2’den rol alma tekniği ile ilgili örnek bir diyalog<br />
Özbay ve Temizyürek tarafından hazırlanan(2004)Türkçe öğreniyoruz ORHUN<br />
Çalışma Kitabı 2‟debir bayram günü yaşanan bir diyalog metni<br />
verilmiştir(Bkz.Resim 2.2). Diyaloyların rol yapma şeklinde öğrenciler<br />
tarafından kullanılmasıkonuşma ve telaffuz becerilerini geliştirecektir (TİKA<br />
Yayınları, 2004).<br />
Resim 2.2:Orhun Çalışma Kitabı 2’den rol alma tekniği ile ilgili örnek diyalog
Rol Yapma ve Drama Etkinlikleriyle Yabancılara Türkçe Öğretiminde Motivasyonun Sağlanması 118<br />
İngilizce öğreten bazı kitaplar incelendiğinde diyalog ve grup çalışmaları, konu<br />
sonlarında ele alınmıştır. Rol alma tekniği ile bu diyalog metinleri öğrencilere<br />
grup çalışması olarak uygulatılmaktadır. Bunlardan bazıları şunlardır:<br />
Northstar “Speaking Listening” (Longman)<br />
English in Mind (Cambridge)<br />
Headway (Oxford)<br />
Opportunty (Longman) cutting Edge, snapshot<br />
2.Drama<br />
Drama, bir olayın veya durumun yazılı metne bağlı kalmaksızın doğal bir<br />
şekilde uygulanmasıdır.Drama ile öğrencinin kendini ifade edebilmesi,üretken<br />
olması, aktif olması, araştırma isteğinin vekendi problemlerini çözebilme<br />
becerisinin geliştirilmesi amaçlanır.YDTÖ‟nde de dramaile öğrenci dili, yaparak<br />
ve yaşayarak öğrenir (Kara, 2009).<br />
Bu teknik en eski yöntemlerden birisi olup günümüzde okullarda İngilizce<br />
öğretiminde yaygın olarak kullanılmaktadır.Drama ile öğrenci problem çözme<br />
ve iletişim kurma yeteneğini geliştirir diyen Demirel (<strong>2008</strong>b) Yabancı Dil<br />
Öğretim Tekniklerikitabında bu tekniğin çok kullanışlı ve yararlı olduğunu<br />
vurgular.Öğrenciler, öğrenilen dili gerçek ortamlarda nasıl kullanmaları<br />
gerektiğini sınıf ortamında yaşayarak öğrenirler.Demirel, bu tekniğin önemini<br />
şöyle sıralar:<br />
a- Etkili ve dikkatli dinleme yeteneğini geliştirir.<br />
b- Kişinin kendine olan güvenini arttırır.<br />
c- Anlama yeteneğini ve yaratıcılığını arttırır.<br />
d- Bilgilerin etkin kullanımını sağlayarak onları pekiştirir.<br />
Drama daha çoktemel dil becerileri gelişmiş, orta ve ileri seviye öğrencilerine<br />
uygulanması gereken bir tekniktir. Çünkü drama tekniği karşılıklı konuşmayı<br />
hedefler. Yeni Türkçe öğrenmeye başlayanlara zor uygulanabilir. Demirel,<br />
(<strong>2008</strong>c) kitabında bu tekniğin çeşitlerini doğal drama ve biçimsel drama olarak<br />
ikiye ayırır.
119 <strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2: 109-127<br />
Doğal drama, öğrencinin doğal olduğu ve gerçek hayattaki serbest konuşma<br />
alışkanlığını kazandığı drama çeşididir. Doğal drama çeşitleri olarak; Serbest<br />
oyunlar, hikayelerisahneleme, resimlerle hikaye sahneleme, radyo ve TV<br />
haberlerini taklit etme ve gölge oyunları gösterilebilir. Bu doğal drama tekniği,<br />
ana okullarında, yaratıcı drama etkinlikleri adı altında çocukların kendi ana<br />
dilini kullanarak uyguladıkları, öğretmenleri tarafından en çok kullanılan<br />
tekniklerden biridir (M<strong>EGE</strong>P, 2006). Bu etkinlikOğuzkan (1988a)‟nın bahsettiği<br />
gibi hiçbir zorlama olmadan öğretmenin anlattığı bir hikayenin ya da<br />
çocukların başlarından geçen bir olayın veya öğretmenin çocuklarla birlikte<br />
karar verdikleri bir durumun canlandırılması olabilir. Çocuklar içlerinden<br />
geldiği gibi, hatta bazen hikayeyi istedikleri gibi değiştirerek etkinliği<br />
uygulayabilirler.<br />
Biçimsel drama, ciddi ve planlı olarak yetişkin öğrencilere uygulanabilen bir<br />
aktivitedir. Oynananacak oyun önceden ezberlenmiş ve provası yapılmış<br />
olmalıdır.Örnek olarak kuklalar, pandomim(sessiz oyun) ve piyesler<br />
sayılabilir.YDTÖ‟nde temel seviyede ilerlemiş ve üstü öğrencilere<br />
uygulanabilecek drama etkinlikleri hazırlamak mümkündür. Bu etkinlikler,<br />
öğrencilerin kelimeleri doğru telaffuz etmesine, heyecanlarını kontrol<br />
etmelerine ve sözlü anlatımın gelişmesine yardımcı olur.<br />
2.1. Hikayeleri Sahneleme<br />
Doğal dramanın bir çeşidi olan hikayeleri sahneleme YDTÖ‟nde<br />
öğrencilerinkonuşma becerilerini geliştirmektedir. Hikayenin bir kısmı ya da<br />
tamamı alınmalıdır.Rol yeteneği olan öğrenciler seçilmeli ve basit araçlardan<br />
yararlanılmalıdır. Türkiye‟de ilk ve ortaöğretimde sınıf içi aktivitelerde<br />
kullanılan piyes örnekleri yeniden düzenlenerek YDTÖ‟de kullanılabilir.<br />
Örnek:<br />
Anne: (Yanına gelen Burak'a) Elinde ne var oğlum<br />
Burak: Elma var anne.<br />
Anne: Elmayı yıkadın mı<br />
Burak: Yıkadım anne.Biraz oynamak için dışarı çıkabilir miyim<br />
Anne: Çıkabilirsin ama kahvaltı hazır olduğunda gel.<br />
Burak: Sen çağırınca hemen gelirim.<br />
Anne: (Kahvaltıyı hazırlamayı tamamladıktan sonra Burak'a seslenir.)
Rol Yapma ve Drama Etkinlikleriyle Yabancılara Türkçe Öğretiminde Motivasyonun Sağlanması 120<br />
Burak! Kahvaltı hazır.Hadi gel.<br />
Burak: (İçeri girer ve masaya oturur.)<br />
Anne: (İçeriden) Oğlum ellerini yıka, kahvaltıya öyle başla.<br />
Burak: Yıkadım anneciğim (Hızla kahvaltısını bitirdikten sonra). Ben dışarı<br />
oynamaya gidiyorum.<br />
Anne:Tamam, geç kalma (Aytaş, <strong>2008</strong>).<br />
Drama metni canlandırıldıktan sonra olayın nasıl gelişeceği hakkında<br />
izleyici olan öğrencilerin tahmin yürütmeleri sağlanmalıdır.Bu tahminler<br />
doğrutulsunda oyun tamamlanmaya çalışılır.Böylelikle dil ve konuşma<br />
becerileri drama yoluyla geliştirilmelidir.<br />
2.2.Serbest Oyunlar<br />
Bu oyunların en önemli özelliği, fazla araç- gereç kullanmadan ve her zaman<br />
her yerde uygulanabilir olmasıdır. Öğrencilerin kendilerini iyi ifade etme ve<br />
konuşma yeteneklerini geliştirir. Öğretmen pasif olarak katılır ve yönetici<br />
rolündedir. Örneğin, öğretmen masası bir bilet gişesi, pazarda bir tezgah<br />
masası ya da bir banka veznesi olabilir. Öğrenciler günlük hayatta kullanılan<br />
gişe, pazar veya bankada kullanılan birçok diyaloğu bu yöntemle uygulama<br />
imkânı bulurlar. Özgüvenleri olmayan öğrenciler bu etkinliklerle motive<br />
olurlar.<br />
2.3.Parmak Oyunları<br />
Öğrencilerin yeni kelimeler öğrenmesini kolaylaştıran ve dinleme alışkanlığını<br />
kazandıran parmak oyunlarıanaokullarında çocuklara uygulanan bir<br />
etkinliktir(Oğuzkan, 1988b). Bu basit oyunlar temel seviye YDTÖ‟de<br />
uygulanabilir. Bu alıştırmalarla, Türkçe kelimeler bir bağlam içinde öğretilir.<br />
Yabancı dil olarak Türkçe öğrenen temel seviye öğrencilerine, bazı kelimelerin<br />
ve fiillerin kavratılmasında bu etkinlikler kullanılmalıdır.<br />
Örnek:<br />
Kaplumbağa:<br />
Bir küçük kaplumbağa varmış (Eller daire şeklinde birleştirilir)<br />
Bir kutuda yaşarmış (Eller tekrar birleştirilerek kutu şeklini alır)<br />
Gölde yüzermiş (Ellerle yüzme hareketi yapılır)
121 <strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2: 109-127<br />
Kayalara tırmanırmış (Ellerle tırmanma hareketi yapılır)<br />
Bir gün sivrisineği yakalamış (Eller birbirine kenetlenir)<br />
Sonrada pireyi (Eller yine birbirine kenetlenir)<br />
Fakat beni yakalayamadı (Baş iki tarafa sallanır)<br />
2.4.Kuklalar<br />
Eğlendirerek öğretme amacı güden bir etkinliktir.Kuklalardan, diyalog<br />
öğretiminde ve hikaye anlatımında faydalanılmalıdır.Çeşitleri; el kuklası,<br />
eldiven kuklası, ipli kuklalar ve gölge kuklasıdır.Demirel (<strong>2008</strong>d), bir çok<br />
ülkede yaygın olarak kullanıldığını ifade eder. YDTÖ‟nde Türk kültürüne ait<br />
Hacivat ve Karagöz oyunları, yeniden düzenlenerek içindenargo kelimeler de<br />
çıkartılarakbu amaçla kullanılabilir. YDTÖ‟ de kuklalarla pandomim tekniği<br />
birlikte ele alınabilir.<br />
Hacivat ve Karagöz gibi gölge oyunlarından materyallergeliştirilip sınıf içi<br />
etkinliklerinde öğrencilere uygulatılmalıdır.Kuklalar yardımı ile bu etkinlikler<br />
düzenlenmelidir.Nuhoğlu, Özsoy ve Aydın (<strong>2008</strong>a)‟ nın kitabında düzenlenen<br />
buoyun örnekleri sınıf içi etkinliklerinde kullanılabilir.Orta ve ileri seviye<br />
öğrencilerinin konuşma becerilerini geliştirmesi bakımından bu alıştırmalar<br />
önemlidir.Bu aktivitelerle dersler monotonluklardan kurtarılır.<br />
Örnek:<br />
İleri seviye öğrencilerin okuma ve anlama becerileri ve vurgu ve tonlamaları<br />
doğru yapmaları bakımından aşağıda olduğu gibi benzer diyaloglar YDTÖ‟nde<br />
kullanılabilir.<br />
Hacivat:Yar bana bir eğlence!<br />
(Karagöz gelir, Hacivata vurmaya başlar)<br />
Hacivat: Yazıklar olsun sana Karagözüm!<br />
Karagöz: Hoş geldin ince, uzun kazık (Tokat atar)<br />
Hacivat: Yazıklar olsun sana ki kavak ağacı gibi boy atmışsın; ama adam<br />
olamamışsın.<br />
Karagöz: Sen de çam yarması gibi boylanmışsın (Tokat atar)<br />
Hacivat: İşte Karagöz, adam olmadığın bu tokattan da belli.<br />
Karagöz: Sen şu tokadı ye de git oyna çiftetelli.
Rol Yapma ve Drama Etkinlikleriyle Yabancılara Türkçe Öğretiminde Motivasyonun Sağlanması 122<br />
Hacivat: Bak Karagözüm, sen benim kırk yıllık arkadaşımsın, eğer dinlersen<br />
sana babamdan kalma birkaç öğüdüm var. Bunları sana söyleyim de adam<br />
olursun ve bana dua edersin.<br />
Karagöz: Söyle bakalım. Ne biçim şeymiş onlar. Öğrenelim.<br />
Hacivat: Eğ öyleyse başını aşağı eğ.<br />
Karagöz:Ne olacak<br />
Hacivat: Ben senin ensene bir tokat atacağım, öğütleri birer birer söyleyeceğim.<br />
Karagöz: Tokatsız olmaz mı<br />
Hacivat: Bu kıymetli öğütler sonra akılda kalmaz. Eğ başını hadi!<br />
Karagöz: Olur, hadi vur bakalım (başını eğer) Ama yavaş vur!<br />
Hacivat:(ağlar gibi) Ah gidiyor! Ah gidiyor!<br />
Karagöz:(başını kaldırır) Yakalayın kim gidiyor<br />
Hacivat: Kimse gitmiyor, babamın ögütleri gidiyor. Sen eğ başını.<br />
Karagöz: Olur eğdik (eğer)<br />
Hacivat:Birinci öğüt (vurur)<br />
Karagöz: Yavaş kon, elinin cuntasından başlarım, neymiş o söyle bakalım<br />
Hacivat:Cahillik bilginlikten iyidir, derlerse işit de inanma.<br />
Karagöz: (başını kaldırarak)bunu kim bilmez be!<br />
Hacivat:Sen eğ başını.<br />
Karagöz: Olur (başını eğer)<br />
Hacivat: (ağlar gibi) hey gidi babamın öğütleri uçuyor, uçuyor…<br />
Karagöz: Ökse kuralım, tutarız.<br />
Hacivat: Sen eğ başını.<br />
Karagöz: Peki<br />
Hacivat: İkinci öğüt (vurur): fakirlikzenginlikten iyidir derlerse, işit de inanma.<br />
Karagöz: Bu ne biçim öğüt be Bunları kim bilmez<br />
Hacivat: Eğer sen bunları bilmiş olsaydın, adam olurdun. Bana karşı öyle hep<br />
kabaca hareketlerde bulunmazdın. Sen eğ başını.<br />
Karagöz: Olur (başını eğer)<br />
Hacivat: Üçüncü öğüt (tokat atar)<br />
Karagöz: Elin kırılsın kerata.<br />
Hacivat:Bekarlık evlilikten iyidir derlerse işit de inanma.<br />
Karagöz:(başını kaldırarak) bitti mi Şimdi sen de benim babamın öğütlerini dinle,<br />
eğ kafanı aşağı.<br />
Hacivat:Benim öğüde ihtiyacım yok (gitmeye çalışır)<br />
Karagöz: (kıskıvrak yakalar) buraya gel… eğ bakalım kafayı.<br />
Hacivat:Ne olacak
123 <strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2: 109-127<br />
Karagöz: Öğüt vereceğim, eğ şu kafayı aşağıya.<br />
Hacivat: Eğdim …(eğer)<br />
Karagöz: (elini bir aşağı, bir yukarı sallayarak) öhü öhü sıkı dur, öğüt geliyor.<br />
Hacivat: Aman Karagözüm yavaş gelsin.<br />
Karagöz: Artık o bahtına (şiddetle bir tokat atar) birinci öğüt.<br />
Hacivat: Pek hızlı vurdun birader.<br />
Karagöz: Öğütler kafana iyice yerleşsin, öğütlerim biraz dehşetlidir.<br />
Hacivat: Eee neymiş o öğüdün söyle.<br />
Karagöz:Açlık tokluktan iyidir derlerse de işit de inanama.<br />
Hacivat: A Karagözüm bunu kim bilmez<br />
Karagöz: Bu öğütler bana babamdan miras kaldı sen başını eğ!<br />
Hacivat:Aman Karagözüm sen yavaş vur.<br />
Karagöz: Olur, eğ kafayı (tokat atarak) ikinci öğüt.<br />
Hacivat: Neymiş o<br />
Karagöz: Senin sırtına binmek, eşeğin sırtına binmekten iyidir delerse işit de<br />
inanma…<br />
Hacivat:A birader böyle öğüt olur mu<br />
Karagöz: Öğüdün kötüsü olur mu, sen kafanı sıkı tut (tokat atar) üçüncü öğüt…<br />
Hacivat:(başını kaldır) neymiş o<br />
Karagöz:(Tokat atarak) tokat yemek,yemek yemekten iyiyidir derlerse. İşit de<br />
inanma.<br />
2.5Pandomim<br />
Taklidi biroyunda öğrenciler bir insanın, bir makinanın, bir hayvanın<br />
hareketlerini takip ederek canlandırabilirler. Oğuzkan(1988c),araç kullanmadan<br />
yapılan bu çalışmalarıbasit pandomim olarak adlandırır.YDTÖ temel seviye<br />
gruplarında pandomim yöntemi kullanılmalıdır.Bu metodla öğrencilerin<br />
anlama ve verilen komutları canlandırma becerileri geliştirilir.Öğrenciler,<br />
Türkçe konuşurken jest, mimik ve beden dili kullanma becerilerini geliştirirler.<br />
Örnek:<br />
Serçenin Kahvaltısı<br />
Öğretmen yüksek sesle anlatır. (Öğrenciler hareketleri istedikleri gibi<br />
canlandırırlar)<br />
Bir ağacın dalında uyuyan serçe uyandı. (Öğrenciler yere çömelir, kolları yukarı<br />
doğru kaldırır ve çırpar)
Rol Yapma ve Drama Etkinlikleriyle Yabancılara Türkçe Öğretiminde Motivasyonun Sağlanması 124<br />
Serçe yiyecek bulmak için ormana doğru uçtu. (Kollar iki yana açılır ve uçar<br />
gibi sınıfta dolaşırlar)<br />
Serçe solucan bulmak için dikkatle yerlere baktı. (Öğrenciler kollarını yana<br />
açarak ve dikkatle bakarak sınıfta dolaşırlar)<br />
Serçe bir solucan buldu. (Öğrenciler yere çömelir, eller yerde baş önde)<br />
Serçe ağaca geri döndü. (Kollar yanda uçma haraketi yaparak başlangıç yerine<br />
dönerler)<br />
Sonuç<br />
Yabancı bir dili bilmek isteyen her aday ana dilini konuşma rahatlığında o dili<br />
öğrenmek ister. Teorik olarak öğrenilen dilin pratikte istenilen<br />
düzeydekullanabilmesi tüm duyu organlarının dil öğretiminde aktif olarak<br />
katılmasıyla mümkündür. Öğrenme işlemine katılan duyu organlarının sayısı<br />
ne kadar fazla olursa öğrenmedaha doğru gerçekleşir ve öğrenilenlerin<br />
unutulması engellenmiş olur.Bir çok uyarıcının harekete geçirildiği sahne<br />
oyunlarına Türkçe öğretiminde yeterince yer verilmelidir.<br />
YDTÖ sahne oyunları uygulamalarında öğrencilerin karar verme, problem<br />
çözme, iletişim, empati, girişimcilik, sosyal katılım, bilgi teknolojilerini<br />
kullanma, araştırma, mekan algılama ve gözlem gibisosyal becerilerini<br />
geliştirecek materyaller tasarlanmalıdır (Nuhoğlu ve vd., <strong>2008</strong>b).<br />
Diyalog, metin ve alıştırmalar tümevarım yoluyla öğretilmelidir.Önce belli<br />
yapıları içeren tümceler öğretilir daha sonra bunların alıştırması<br />
yapılır(Hengirmen, 1993b). Bu alıştırmalar sahne oyunlarıyla ilişkilendirilirse<br />
öğrencilerinalıcıları sürekli açık tutulabilir.<br />
Modern yabancı dil öğretimi, öğretmen merkezli değil öğrenci merkezlidir.<br />
Modern eğitim anlayışı katılımlı bir eğitim sistemidir.Yabancılara Türkçe<br />
öğretenlersahne oyunları eksenli materyalleri doğru ve yerinde kullanarak<br />
öğrencileri motive etmelidirler. Rol yapma ve drama etkinlikleriyle öğrenciler<br />
aktif hale getirilmelidir. Aktif durumda olan bir öğrenci daha hızlı öğrenir.<br />
Yabancı dil öğrenirken unutmayı engelleyen en önemli unsur öğrenilenlerin<br />
kullanılması veözellikle dil öğrenen kişinin günlük ihtiyaçlarına cevap veriyor<br />
olmasıdır.Dil öğrenirken öğrenilenlerin sahne oyunlarıyla ortamın içinde<br />
olduklarını hissetmeleri dikkatlerini çekecektir.Bir ders boyunca oyunlariçin
125 <strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2: 109-127<br />
ayrılan süre en fazla on veya onbeş dakika olmalıdır. Oyunlara, dersin<br />
ortasında veya sonunda yer verilmelidir (Tarcan, 2004b).<br />
Yabancı dil olarak Türkçe öğretiminde sahne oyunlarını daha çok kullanmak<br />
için materyel geliştirilmelidir.Sahne oyunlarına mevcut YDTÖ yapan ders<br />
kitaplarında gerekli yer verilmemektedir.Öğretmenin becerisine ve ilgisine<br />
bağlı olarak rol yapma ve drama etkinlikleri YDTÖ‟nde<br />
kullanılmaktadır.Tasarlanması durumunda her konu sonuna drama ve eğitsel<br />
oyunlar eklenebilir. Hedefe yönelik olarak hazırlanmışdrama metinleri YDTÖ<br />
„nde yok denecek kadar azdır ve bu konu ciddi bir şekilde ele alınmalıdır.<br />
Temel seviye dil öğrenimi aşamasında öğrenciler daha istekli ve<br />
heyecanlıdırlar.Ancak orta ve ileri seviyede motivasyon kaybı<br />
yaşanabilmektedir.Çünkü konuların ağırlaşması öğrencide ilgisizliğe yol<br />
açmaktadır.Bundan dolayı yabancı dil olarak Türkçeöğretiminde orta ve ileri<br />
seviye konuları öğretilirkensahne oyunlarına bağlı uygulamalar kullanılmalıdır.<br />
Yabancı dil öğretiminde öğretmen faktörü üzerinde özellikle durulmalıdır.<br />
Yabancı dil öğretmeni sadece bilgiyi öğrenciye aktaran kişi değil o bilginin nasıl<br />
kullanılacağını da öğreten kişidir.Yabancı dil öğretmen adaylarının etkin ve<br />
donanımlı yetiştirilmesi gerekmektedir. Yabancı dil derslerinde uygulanacak<br />
yöntem, oyun, diyalog, tiyatro vb. ideal öğretmen tarafından gerçekleştirilebilir<br />
(Anşin, 2006).
Rol Yapma ve Drama Etkinlikleriyle Yabancılara Türkçe Öğretiminde Motivasyonun Sağlanması 126<br />
Kaynakça<br />
Akalın,Ş.H.(2010).TürkDili<br />
Dünya<br />
Dili.http://www.tdk.org.tr/TR/dosyalar/Turk%20Dili%b20Dunya%20Dili.pdf/05<br />
.10.2010.<br />
Anşin, S. (2006). Çocuklarda Yabancı Dil Öğretimi. D.Ü. Ziya Gökalp <strong>Eğitim</strong> <strong>Fakültesi</strong><br />
Dergisi, 6, 19.<br />
Ay, S.(1997). Yabancı Dil Ögretiminde Dramanın Kullanımı. Ankara <strong>Üniversitesi</strong> Sosyal<br />
Bilimler Enstitüsü Yabancı Dil Ögretimi Anabilim Dalı, Yayınlanmamıs Yüksek<br />
Lisans Tezi, Ankara, 103<br />
Aytaş.G. (<strong>2008</strong>). Türkçe Öğretiminde Tematik Yaratıcı Drama Etkinlik ve Uygulamaları.<br />
Ankara: Akçağ Yayınları, 146.<br />
Başkan,Ö.(2006).Yabancı Dil Öğretimi İlkeler ve Çözümler.İstanbul: Multılıngual,77.<br />
Demircan, (2005a).Yabancı Dil Öğretim Yöntemleri. İstanbul: Der Yayınları, 204.<br />
Demircan, (2005b). Yabancı Dil Öğretim Yöntemleri. İstanbul: Der Yayınları, 224-225.<br />
Demirel ,Ö. (2000a). Türkçe Öğretimi. Ankara: Pegem Yayınları,8.<br />
Demirel, Ö. (2000b). Türkçe Öğretimi. Ankara: Pegem Yayınları, 118-119.<br />
Demirel, Ö. (<strong>2008</strong>a). Yabancı Dil Öğretimi. Ankara:Pegem Yayınları,69.<br />
Demirel, Ö. (<strong>2008</strong>b). Yabancı Dil Öğretimi. Ankara: Pegem Yayınları, 70-71.<br />
Demirel, Ö. (<strong>2008</strong>c). Yabancı Dil Öğretimi. Ankara: Pegem Yayınları, 62.<br />
Demirel, Ö. (<strong>2008</strong>d). Yabancı Dil Öğretimi. Ankara: Pegem Yayınları, 72.<br />
Gökkuşağı Türkçe Ders Kitabı 2, (2007). İstanbul: Dilset Yayınları, 129.<br />
Hengirmen, M. (1993a).Yabancı Dil Öğretim Yöntemleri ve TÖMER Yöntemi.Ankara:<br />
Engin Yayınevi, 72.<br />
Hengirmen, M. (1993b).Yabancı Dil Öğretim Yöntemleri ve TÖMER YöntemiAnkara:<br />
EnginYayınevi, 47.
127 <strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2: 109-127<br />
İzgören, M.K. (1999).Oyunlarla Dil Öğretimi. Ankara: Academyplus Yayınları, 69.<br />
Kantemir, E. (1997).Yazılı ve Sözlü Anlatım. Ankara: Engin Yayınevi, 63.<br />
Kara, Ö.T.(2009). Türkçe Derslerini Yaşamla Buluşturan Bir Yöntem: „„Drama‟‟.<br />
MEB.Bilim ve Aklın Aydınlığında <strong>Eğitim</strong>, 111, 16-19.<br />
M<strong>EGE</strong>P, (2006). Çocuk Gelişimi ve <strong>Eğitim</strong>i.Drama Çalışmaları. Ankara. 16-25.<br />
Nuhoğlu, M.M., Özsoy, T., Aydın, A. (<strong>2008</strong>a). Türkçe Öğretiminde Materyal Tasarımı.<br />
Ankara.Nobel Yayın Dağıtım, 68-69.<br />
Nuhoğlu, M.M., Özsoy, T., Aydın, A. (<strong>2008</strong>b). Türkçe Öğretiminde Materyal Tasarımı.<br />
Ankara.Nobel Yayın Dağıtım,70-71-72.<br />
Oğuzkan, Ş. (1988a). Anaokullarında Yaratıcı Dramatizasyon Uygulamaları. İstanbul:<br />
YA-PA Yayınları, 6.<br />
Oğuzkan, Ş. (1988b).Anaokullarında Yaratıcı Dramatizasyon Uygulamaları, İstanbul:<br />
YA-PA Yayınları, 8.<br />
Oğuzkan, Ş. (1988c). Anaokullarında Yaratıcı Dramatizasyon Uygulamaları, İstanbul:<br />
YA-PA Yayınları, 10.<br />
Özbay, M., Temizyürek, F. (2004). Türkçe Öğreniyoruz ORHUN Ders Kitabı 2. Ankara:<br />
TİKA yayınları, 66.<br />
Senemoğlu, N.(2005). Gelişim, Öğrenme ve Öğretim. Ankara:Gazi Kitabevi, 291-292.<br />
Tarcan, A. (2004a). Yabancı Dil Öğretim Teknikleri. Ankara: Nobel Yayın Dağıtım, 10.<br />
Tarcan, A. (2004b).Yabancı Dil Öğretim Teknikleri. Ankara: Nobel Yayın Dağıtım, 44.<br />
Tuna, Y. (2010). Hafızamı Kaybediyorum.<br />
http://www.indusdanismanlik.com/index.aspID=119/09.10.2010.<br />
TDK Sözlük, (2005). Türkçe Sözlük. Ankara,1986.<br />
Yalın, H.(2006). Öğretim Teknolojileri ve Materyal Geliştirme.Nobel Yayın Dağıtım,66.
<strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2: 128-154*<br />
Özel <strong>Eğitim</strong> Öğretmenlerinin Bilgisayar Tutumlarının<br />
İncelenmesi<br />
Tarık KIŞLA¹<br />
Öz<br />
Türkiye’de son yıllardaki yasal düzenlemelerin de etkisi ile her geçen gün yaygınlaşan<br />
ve önem kazanan özel eğitim, teknolojik gelişmelerden oldukça etkilenmektedir. Özellikle<br />
eğitim teknolojileri alanındaki önemli yenilikler özel eğitimde kullanılacak etkili<br />
materyallerin geliştirilmesinde yarar sağlamıştır. Bilgisayar destekli olarak da üretilen<br />
ve kullanılan bu materyallerin özel eğitimde yer alması eğitimin kalitesine önemli<br />
katkılar sağlamaktadır. Fakat teknolojik altyapı ve materyallere yapılan yatırımların<br />
etkili ve yararlı olabilmesi için iyi yetişmiş donanımlı eğitimcilerin varlığı önem<br />
kazanmaktadır. Bu noktada özel eğitim öğretmenlerinin bilgisayar tutumlarının<br />
incelenmesi önemli bir konu olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu amaç doğrultusunda<br />
gerçekleştirilen araştırmada Balıkesir ilinde, özel eğitim kurumlarında görevli<br />
öğretmenlerin bilgisayar tutumları incelenmiştir. Genel tarama modelinin kullanıldığı<br />
araştırmada örneklem olarak, 7 özel eğitim kurumunda çalışan 91 özel eğitim meslek<br />
elemanı belirlenmiştir. Araştırmada Deniz (1994) tarafından geliştirilen 3 alt boyuta<br />
sahip “bilgisayar tutum ölçeği” kullanılmaktadır. Toplanan verilerinin<br />
değerlendirilmesinde betimsel istatistikler ile tek yönlü varyans analizi, LSD testi, t-<br />
Testi ve Anova istatistik tekniklerinden yararlanılmıştır. Araştırma sonucunda, özel<br />
hizmet alanında çalışanların bilgisayar yönelik olumlu tutum geliştirdikleri tespit<br />
edilmiştir.<br />
Anahtar Kelimeler: Özel <strong>Eğitim</strong>, Öğretmen, Bilgisayar Tutumları<br />
*24 Haziran 2011 tarihinde elektronik olarak yayımlanmıştır.<br />
¹Öğr. Gör. Dr., <strong>Ege</strong> <strong>Üniversitesi</strong> <strong>Eğitim</strong> <strong>Fakültesi</strong> Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Bölümü,<br />
tarik.kisla@ege.edu.tr
<strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2: 128–154<br />
Investigating Computer Attitudes of Special Education<br />
Teachers<br />
Abstract<br />
Special education field in Turkey, has been becoming wide spread and gaining<br />
importance with the contributions of legal regulations. Moreover, special education field<br />
also influenced by technological developments in the world Especially, significant<br />
innovations in the field of educational technologies has contributed the development of<br />
useful materials to be utilized in special education. Using the computer-assisted<br />
produced materials in special education contributes to the quality of education given.<br />
However, the presence of well-trained and equipped educators is important for the<br />
investments in technological infrastructure and the materials to be effective and useful.<br />
At this point, investigating special education teachers’ attitudes toward computer has<br />
risen as a significant subject. In this study, special education teachers’ attitudes toward<br />
computer are examined in Balıkesir. In study survey method is used, and 91 Special<br />
education teachers from 7 different special education schools were included in sample.<br />
Three dimensional "The computer attitude scale" which was developed by Deniz (1994)<br />
is used in the study. In data analysis, descriptive statistics, t test, one way ANOVA,<br />
and LSD tests are used. The results of the study showed that special education teachers’<br />
attitudes toward computer were found as positive.<br />
Keywords: Special Education, Teacher, Attitudes towards Computer
130 <strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2: 128-154<br />
1. GĠRĠġ<br />
Her bireyin temel hakkı olan eğitim, insanın düşünce ve davranışlarında,<br />
amaçlı olarak istenilen yönde değişiklik gerçekleştirme süreci olarak<br />
tanımlanmaktadır. <strong>Eğitim</strong> ile asıl hedeflenen ise insanın ve toplumun yararı ve<br />
geleceği düşünülerek toplum içi uyumun gerçekleşmesini sağlayarak<br />
üretkenliğin ve toplum refahının artırılmasını sağlamaktır (Demirkıran, 2005).<br />
Bu amaç doğrultusunda dünya üzerindeki tüm milletler eğitime önem vermiş<br />
ve kendi eğitim politikalarını geliştirmişlerdir. Ayrıca ülkede yaşayan kişilerin<br />
eğitim gereksinimlerini karşılamak ve eğitim amaçlarını gerçekleştirmek için<br />
eğitim sistemlerini kurmuşlardır. Özel eğitim gerektiren bireylerin eğitimine<br />
yönelik açılan kurumlar da önemli bir parça olarak bu sistemlerin içinde yer<br />
almaktadır. Özel <strong>Eğitim</strong>, özel eğitim gerektiren bireylerin eğitim<br />
ihtiyaçlarını karşılamak için özel olarak yetiştirilmiş personel, geliştirilmiş<br />
eğitim programları ve yöntemleri ile onların özür ve özelliklerine uygun<br />
ortamlarda sürdürülen eğitim olarak tanımlanmaktadır (Demirkıran,2005).<br />
Teknolojinin gelişimi ve bu gelişimin sosyal kurumların yapısını ve işleyişini<br />
etkilemesi günlük hayatın son derece etkili bir şekilde değiştirmesine ve<br />
gelişmesine neden olmaktadır. Özellikle bilgi ve iletişim teknolojilerindeki<br />
gelişmeler, eğitim ortamlarındaki verimliliği artırmak, eğitimin<br />
yaygınlaştırılmasını ve bireyselleştirilmesini sağlamak gibi birçok katkı<br />
sağlamıştır (Alkan, Tekdere ve Genç, 2003). Toplumsal yaşantımızın önemli bir<br />
bölümünü oluşturan eğitiminde bu gelişim ve değişimden olumlu yönde<br />
etkilenmesi kaçınılmaz bir hedef olmalıdır. Bu hedeflerin gerçekleştirilebilmesi<br />
için eğitim kurumlarında fiziksel ortamların ve insan gücünün niteliği ve<br />
yeterliliği açısından gelişmelere ihtiyaç duyulmaktadır. <strong>Eğitim</strong>de teknolojinin<br />
getirdiği en önemli unsurlar olan bilgisayar ve internetten yararlanma, özellikle<br />
de bu unsurları öğretme-öğrenme sürecinde etkili olarak kullanabilme yönünde<br />
çeşitli çalışmalar yapılmıştır ve yapılmaktadır.<br />
Bilgi ve iletişim teknolojilerin bireysel farklılıklar ve özelliklere göre<br />
öğrenme ortamı oluşturabilme özelliği bu teknolojilerin eğitimde<br />
kullanılmasının en önemli sebeplerinden biri olarak göze çarpmaktadır. Bilgi ve<br />
iletişim teknolojilerinin, bireysel farklılıkların oldukça önemli olduğu özel<br />
eğitim alanında da etkili bir şekilde kullanımı ve bu kullanımın<br />
yaygınlaştırılması eğitim sistemimiz açısından oldukça önemli bir noktadır. Bu<br />
doğrultuda, özel eğitim gören bireylerin öğretimini kolaylaştırmada önemli bir<br />
potansiyele sahip bilgisayar, yazılım ve internet teknolojisinin etkili bir<br />
eğitimcinin elinde kullanılması önemli hedeflerden biri olmalıdır. Bu sayede
Özel <strong>Eğitim</strong> Öğretmenlerinin Bilgisayar Tutumlarının İncelenmesi 131<br />
özel eğitime ihtiyaç duyan bireylerin gereksinimlerine yanıt verecek bir<br />
öğrenme ortamı oluşturulmasını kolaylaşacaktır. Ayrıca bu teknolojiler özel<br />
gereksinime ihtiyaç duyan bireylerin günlük yaşamlarında karşılarına çıkacak<br />
problemlerin de çözülmesinde etkili olacaktır (Brodin ve Lindstrand, 2003).<br />
Günümüzde, özel eğitim kurumlarının büyük bir çoğunluğu da, normal<br />
eğitim kurumları gibi, teknolojik altyapı olarak gelişimini devam ettirmektedir.<br />
2005 yılı itibariyle Milli <strong>Eğitim</strong> Bakanlığı tarafından özel eğitim okulları için<br />
bilişim teknolojisi sınıfları açılmaktadır (Demirkıran, 2005). Artık üzerinde<br />
çalışılması gereken yeni ve önemli konu bu teknolojik altyapının inşasından çok<br />
etkili bir şekilde kullanılabilmesidir. Altyapının etkili bir şekilde<br />
kullanılabilmesi için gerekli olan unsurlardan en önemlileri eğitim yazılımları<br />
ve bunları kullanabilecek, öğrenciyi yönlendirebilecek nitelikli eğitimcilerdir.<br />
Özel eğitim donanım ve yazılımlarının geliştirilmesi konusunda yurtiçi ve<br />
yurtdışında birçok üniversite ve şirket faaliyet göstermektedir. Bu donanım ve<br />
yazılımların sayısının ve niteliğinin artırılması konusunda yeni çalışmaların<br />
yapılması eğitim sistemimiz için büyük önem arz etmektedir.<br />
Özel eğitim meslek elemanlarının teknolojiyi derslerinde doğru ve etkili bir<br />
şekilde kullanabilmeleri, onların bilgisayara yönelik tutumları, bilgisayar<br />
kullanımı ve bilgisayar destekli eğitim konusundaki yeterlilikleri ile paralellik<br />
göstermektedir. Bu doğrultuda araştırmanın amacı, özel eğitim kurumlarında<br />
çalışan öğretmen ve diğer eğitim personelinin bilgisayar tutumlarının<br />
belirlenmesidir. Bununla birlikte kurumların bilgisayar yazılım ve donanım<br />
imkânlarının da ortaya konması amaçlanmıştır.<br />
Bu genel amaç doğrultusunda araştırmanın alt problemleri şu şekilde<br />
belirlenmiştir:<br />
a. Özel eğitim meslek elemanlarının bilgisayar tutumları nasıldır<br />
b. Özel eğitim meslek elemanlarının bilgisayar tutumları özel ya da resmi<br />
kurumlarda görev yapmalarına göre farklılaşmakta mıdır<br />
c. Özel eğitim meslek elemanlarının bilgisayar tutumları cinsiyetlerine<br />
göre farklılaşmakta mıdır<br />
d. Özel eğitim meslek elemanlarının bilgisayar tutumları bilgisayar<br />
eğitimine göre farklılaşmakta mıdır<br />
e. Özel eğitim meslek elemanlarının bilgisayar tutumları bilgisayar<br />
kullanım konusunda yeterli hissetmelerine göre farklılaşmakta mıdır<br />
f. Özel eğitim meslek elemanlarının bilgisayar tutumları yaşlarına göre<br />
farklılaşmakta mıdır<br />
g. Özel eğitim meslek elemanlarının bilgisayar tutumları mesleki<br />
kıdemlerine göre farklılaşmakta mıdır<br />
*24 Haziran 2011 tarihinde elektronik olarak yayımlanmıştır.<br />
¹Öğr. Gör. Dr., <strong>Ege</strong> <strong>Üniversitesi</strong> <strong>Eğitim</strong> <strong>Fakültesi</strong> Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Bölümü,<br />
tarik.kisla@ege.edu.tr
132 <strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2: 128-154<br />
2. ÖZEL EĞĠTĠMDE BĠLGĠ VE ĠLETĠġĠM TEKNOLOJĠLERĠNĠN YERĠ<br />
Özel eğitim, farklı öğrenme ihtiyaçlarına sahip olan öğrencilere yönelik, özel<br />
olarak tasarlanmış eğitim biçimi olarak da tanımlanabilmektedir. Bu noktada<br />
zihinsel gerilik, işitme ve görme noksanlığı, dil ve konuşma güçlüğü, ortopedik<br />
yetersizlik, otizm, sinir sistemi problemleri ile ortaya çıkan yetersizlik ve<br />
öğrenme güçlüğü gibi engellere sahip olan bireylerin özel eğitim almaları<br />
gerekmektedir. Bunların yanı sıra üstün yetenekli veya üstün zekâlı bireylerin<br />
de özel eğitim almaları onların gelişimine olumlu yönde katkı yapacaktır<br />
(Ysseldyke ve Algozzine, 2006). Bu kadar farklı bir şekilde gruplanabilecek ve<br />
kendilerine göre farklı ihtiyaçları olan bireyler için uygulanan eğitimin ortak<br />
hedefi, bu bireylere gerekli bilgilerin verilerek bağımsız yaşamalarını sağlamak<br />
olmalıdır (Cavkaytar ve Diken, 2006). Özel eğitime ihtiyacı olan bireylerin<br />
bağımsız yaşamalarına destek olacak teknolojiler literatürde “yardımcı<br />
teknolojiler” olarak anılmaktadır. Bu teknolojiler hayatın tüm alanlarında<br />
kullanılabildiği gibi sınıf ortamlarında öğrencinin işlevsel becerilerinin<br />
geliştirilmesi, sürdürülmesi ve arttırılması amacı ile de kullanılmaktadır<br />
(Michel, 2004). Bu nedenle yardımcı teknolojilerin dolayısıyla bilgi ve iletişim<br />
teknolojilerinin eğitim sürecine dahil edilmesi oldukça büyük önem<br />
kazanmaktadır. Çünkü bilgi ve iletişim teknolojileri etkili kullanıldığında<br />
bireysel öğrenmeyi destekleyen, bireyin hayatını kolaylaştıracak olanakları<br />
sunan, iletişim becerilerini geliştirerek sosyal becerilerin kazandırılmasına<br />
yardımcı olan yapısı ile özel eğitime ihtiyacı olan bireylerin bağımsız<br />
yaşamalarına destek verdiği ve onlar için hayatı kolaylaştırdığı kabul<br />
edilmektedir (Cavalier, Ferretti ve Okolo, 1994; Beck, 2002; Zhang, 2000; Alkan,<br />
Tekdere ve Genç, 2003; Lindstrand ve J. Brodin, 2004; Blackhurts, 2005; Alper ve<br />
Raharinirina, 2006; Cavkaytar ve Diken, 2006; Lee ve Templeton, <strong>2008</strong>;).<br />
Bunların yanı sıra özel eğitim ve teknoloji arasındaki ilişkinin kuvvetlenmesi ile<br />
birlikte yasalarda gerçekleştirilen düzenlemelerin de desteğiyle tüm bireyler<br />
için teknolojiye eşit erişim hakkı gibi oldukça önemli bir konu da gündeme<br />
gelmiştir (Lee ve Templeton, <strong>2008</strong>).<br />
Özel eğitim uygulamalarında bilgi ve iletişim teknolojileri farklı biçimlerde<br />
kullanılabilmektedir. <strong>Eğitim</strong>in kalitesini de arttıran bu kullanımların bazılarını<br />
şu şekilde sıralayabiliriz;<br />
Ses ve görüntü kayıtlarının kullanılması,<br />
Tepegöz, bilgisayarla kurulan iletişim yollarının kullanılması,<br />
Öğrencilerin davranışlarının sonunda sistemli dönüt almaları,
Özel <strong>Eğitim</strong> Öğretmenlerinin Bilgisayar Tutumlarının İncelenmesi 133<br />
Öğrenme hızlarını destekleyen yazılımların kullanılması,<br />
Çok sayıda alıştırma yapabildikleri yazılımların kullanılması,<br />
Görsel ve işitsel uyarıları içeren yazılımları kullanılması,<br />
Ses komutları ile bilgisayar kullanılması,<br />
Yazıları sese çevirme ve ekran okuma sistemlerinin kullanılması,<br />
Görsel iletişimi sağlayan yazılımların kullanılması,<br />
Braille alfabesine dönüştürme işlemlerinin kullanılması vb.<br />
Özel eğitimde, teknolojinin sağladığı bu olanaklar ile sayısı yeterli olmasa da<br />
birçok eğitim materyali kullanılmaktadır. Özel olarak geliştirilmiş eğitim<br />
materyalleri sayesinde normal eğitim de olduğu gibi özel eğitimde de eğitimöğretim<br />
ortamlarına çeşitlilik kazandırılmaktadır. Öğrenci, gereksinimine göre<br />
öğrenmesine kolaylık sağlayacak şekilde desteklenebilmektedir. Öğrenmenin<br />
önemli parçalarından olan bireysel öğrenme hızı göz önünde bulundurularak<br />
tekrar etme olanağı da sunan bu teknolojiler ile anında geri bildirim verilerek<br />
öğrencinin kendi durumu hakkında bilgi sahibi olması sağlanabilmektedir.<br />
Bilgi ve iletişim teknolojilerinin öğrenme ortamlarında kullanılmasının diğer<br />
yararları ise öğrenciye problem çözme becerisi kazandırması, öğrencinin daha<br />
uzun süre dikkatini toparlamasını sağlaması, öğrencinin motivasyon, özgüven<br />
ve yaratıcılığını arttırmasıdır. Bahsedilen becerilerin kazanılması özel eğitime<br />
gereksinimi olan bireylerin bağımsız yaşamları için oldukça büyük önem arz<br />
etmektedir. Bilgi ve iletişim teknolojilerinin etkili ve doğru bir şekilde<br />
kullanılabilmesi için öğrencinin sahip olduğu yetersizliğin türü ve derecesinin<br />
de göz önünde bulundurulması gerekmektedir.<br />
Bilgi ve iletişim teknolojilerinin özel eğitimde kullanılması ile ilgili<br />
yurtdışında ve yurtiçinde birçok çalışma yapılmıştır. Öğrenme güçlüğü çeken<br />
bireyler üzerinde yapılan çalışmalarda (Anderson-Inman ve ark., 1999, Datfilo,<br />
ve ark., 2001, Ferretti, 2001; Çuhadar ve Kıyıcı, 2007) bilgisayar destekli<br />
öğrenme ortamı kullanılmış ve benzer bulgular elde edilmiştir. Araştırma<br />
sonucunda bilgisayar destekli öğretim ortamında öğrencinin motivasyonun<br />
yükseldiği, zorlukları daha kolay geçtiği, öğrencilerin memnuniyetini artırarak<br />
bilgiyi daha kolay almalarına, kendi kararlarını vermelerine yardımcı olduğu<br />
ve öz yeterliliklerinin arttığı belirlenmiştir.<br />
Bilgisayar destekli matematik uygulamaların kullanıldığı çalışmalarda ise<br />
(Calhoon, ve ark., 2000, Irish, 2002), öğrenme güçlüğü çeken öğrencilerin<br />
uygulama sonucunda matematik test sonuçlarında önemli ve ölçülebilir bir<br />
artış tespit edilmiştir. Benzer şekilde Yazma becerilerinin geliştirilmesi üzerine<br />
yapılan bir çalışmada (Zhang, 2000) ise öğrenme güçlüğü sahip 5 öğrenci<br />
“Robo-writer” isimli program kullanılmıştır. Uygulama sonucunda ortamın<br />
bireylerin yazma becerileri üzerinde olumlu etkileri olduğu tespit edilmiştir.<br />
*24 Haziran 2011 tarihinde elektronik olarak yayımlanmıştır.<br />
¹Öğr. Gör. Dr., <strong>Ege</strong> <strong>Üniversitesi</strong> <strong>Eğitim</strong> <strong>Fakültesi</strong> Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Bölümü,<br />
tarik.kisla@ege.edu.tr
134 <strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2: 128-154<br />
Zihinsel engelli bireyler üzerinde bilgisayar destekli alışveriş simülasyonları<br />
kullanılarak yapılan çalışmalarının (Ayres ve Langone 2002, Mechling ve Cast<br />
2003) sonucunda öğrencilere alışveriş yapmak için gerekli kelimelerin<br />
öğretildiği ve alışveriş yapma becerilerinin kazandırıldığı bulgusuna<br />
varılmıştır.<br />
Davies ve arkadaşlarının (2001) yaptıkları çalışmada ise yaşları 20 ile 45 arası<br />
değişen 12 özel eğitime muhtaç bireyin, özel bir web tarayıcı yardımı ile kendi<br />
başlarına internet kullanımları incelenmiştir. Araştırma sonucunda bu özel<br />
tarayıcının bireylerin bağımsızlığını artırırken karar vermelerini kolaylaştırdığı<br />
belirlenmiştir.<br />
Dikkat dağınıklığı ve hiperaktiviteye sahip bireyler üzerinde gerçekleştirilen<br />
ve kendilerinin yönettiği ve görsel geri bildirimlerin yer aldığı bir yazılımı<br />
kullanan çalışmalarda (Epstein ve ark.2001, Taber ve ark. 2002, Embregts, 2003)<br />
ise bireylerin olumlu davranışlarının arttığı ve olumsuz davranışlarının azaldığı<br />
ve bireylerin okul ortamındaki günlük görevlerini tamamlama oranlarının<br />
yükseldiği ve öğrenci, öğretmen ve ailelerin memnuniyetinin arttığı<br />
gözlemlenmiştir.<br />
İşitme engelli bireylere konuşma yeteneğinin kazandırılması konusunda da<br />
bilgisayar destekli birçok çalışma yapılmıştır (Cole ve ark., 1999; Cosive ark.,<br />
2002; Edlund ve ark., 2002; Sicilian ve ark., 2002; Granström ve House 2003;<br />
Engwall, 2003; Cerrato ve Skhiri, 2003; Beskow, Engwall ve Granström, 2003;<br />
Lacerda ve ark., 2004; Agelfors ve ark., 2006; Girgin ve ark, <strong>2008</strong>; Odabaşı ve<br />
ark., <strong>2008</strong>; Odabaşı ve ark., 2009; Girgin ve ark., 2009). Teknolojinin kullanımı<br />
ile bu problemin çözüme ulaştırılabildiği bu çalışmalar ile tespit edilmiştir.<br />
Araştırmalardan da görüldüğü gibi bilgi ve iletişim teknolojilerinin özel<br />
eğitimde kullanılması eğitimin kalitesinin ve başarısının artırılmasına önemli<br />
katkılar sağlamaktadır. Bu kapsamda eğitim kurumlarının bilgi ve iletişim<br />
teknolojileri ile entegrasyon süreci günümüzde oldukça önemli bir duruma<br />
gelmiştir. Bu süreç, gelişimleri ve öğrenmeleri için çok sayıda tekrar yapmaları<br />
gereken bireylerin eğitimini kolaylaştırmak için daha da fazla bir önem<br />
taşımaktadır. Bireysel özellikleri ve eğitim yeterlilikleri açısından akranlarından<br />
beklenilen düzeyden anlamlı farklılık gösteren bireylerin bağımsız yaşama<br />
olasılığını en üst düzeye çıkarmak için bu sürece özellikle önem verilmesi<br />
gerektiği ortadadır (Ünlüer, 2010). <strong>Eğitim</strong> kurumlarındaki bilgi ve iletişim<br />
teknolojileri entegrasyon sürecinin başarılı olabilmesi için sistemdeki tüm<br />
öğelerin bu sürece hazır olmaları gerekmektedir. Başka bir deyişle okul<br />
teknolojik altyapısının yeterli, yönetici ve öğretmenlerin sürece istekli ve<br />
öğrencilerinde hazır olmaları entegrasyonun başarılı olabilmesi açısından
Özel <strong>Eğitim</strong> Öğretmenlerinin Bilgisayar Tutumlarının İncelenmesi 135<br />
oldukça önemlidir. Öğretmenlerin özel eğitimde bilgi ve iletişim teknolojilerini<br />
etkili bir şekilde kullanmalarının onların bu konuya yönelik tutumları ile<br />
doğrudan ve pozitif bir ilgisi olduğu birçok araştırmanın bulgusu olarak<br />
karşımıza çıkmaktadır (Melikian, 1994; McCarthy, 1998; Pillai, 1998; Ottolino<br />
2000; Roberson, 2001; Raths J., McAninch A. R., 2003; Owre, 2006).<br />
3. YÖNTEM<br />
Araştırmada özel eğitim meslek elemanlarının bilgisayar tutumlarını belirlemek<br />
amacıyla genel tarama modeli kullanılmıştır. Genel tarama modeli "çok sayıda<br />
elemandan oluşan bir evrende, evren hakkında genel bir yargıya varmak amacı<br />
ile, evrenin tümü ya da ondan alınacak bir grup, örnek ya da örneklem<br />
üzerinde yapılan tarama düzenlemeleri" dir. (Karasar 1997, 82)<br />
3.1. Veri Toplama Araçları<br />
Araştırmada veri toplama araçları olarak kurum bilgilerini toplamak amacıyla<br />
“kurum bilgi formu”, öğretmenlerin kişisel bilgilerini toplamak amacıyla<br />
“kişisel bilgi formu” ve öğretmenlerin bilgisayara yönelik tutumlarını<br />
belirlemek amacıyla “Bilgisayar Tutum Ölçeği-Marmara” kullanılmıştır.<br />
Araştırmacı tarafından hazırlanan kurum bilgi formunda kurumun altyapı<br />
bilgileri ile ilgili sorular yer alırken, kişisel bilgi formunda araştırmanın amacını<br />
belirten ve uygulamada dikkat edilmesi gereken hususlarla ilgili kısa bir<br />
açıklama ile beraber, öğretmenlerin çalıştığı özel eğitim kurumunun türü,<br />
kurumun bağlı olduğu kuruluş, çalıştıkları özel eğitim kurumunun hizmet<br />
alanı, cinsiyetleri, medeni durumları, yaşları, yönetici olup olmadıkları ile görev<br />
branşları, mezun oldukları alan, mesleki kıdemleri, üniversitede bilgisayar<br />
eğitimi alıp almadıkları, Milli <strong>Eğitim</strong> Bakanlığı tarafından ya da kurumlarında<br />
düzenlenen bilgisayar kursuna katılıp katılmadıkları, evde bilgisayarlarının<br />
olup olmadığı, internet kullanıp kullanmadıkları ile bilgisayar kullanımında<br />
kendilerini yeterli hissetme durumları ilişkin on beş soru yer almaktadır.<br />
Araştırmada kullanılan “Bilgisayar tutum ölçeği-Marmara (BTÖ-M)” nın<br />
(Deniz, 1994) temel amacı, bireylerin bilgisayara, bilgisayar kullanımına,<br />
bilgisayar kullananlara ve bilgisayarların toplumsal ya da kişisel etkilerine<br />
yönelik olarak sahip oldukları duygu, düşünce ve davranışlarını saptamaktır.<br />
BTÖ-M 42 önermeden ve 3 alt ölçekten oluşan 5‟li derecelemeli Likert tipi bir<br />
tutum ölçeğidir. Bu alt ölçekler; bilgisayara ilgi duyma (BİD), bilgisayar kaygısı<br />
(BK) ve bilgisayarların eğitim öğretimde kullanılması (BEK) konularında<br />
tutumları ifade etmektedirler.<br />
*24 Haziran 2011 tarihinde elektronik olarak yayımlanmıştır.<br />
¹Öğr. Gör. Dr., <strong>Ege</strong> <strong>Üniversitesi</strong> <strong>Eğitim</strong> <strong>Fakültesi</strong> Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Bölümü,<br />
tarik.kisla@ege.edu.tr
136 <strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2: 128-154<br />
Verilen önermeler “tamamen katılıyorum” ile “hiç katılmıyorum” arasında<br />
yapılan dereceleme ile tutum yoğunluğunu saptamayı amaçlamaktadır. Belirli<br />
önermeler ters ifadelenmiştir. Bu sebeple doğrudan ifadelendirilen önermelerde<br />
“tamamen katılıyorum” 5, “çok katılıyorum” 4, “katılıyorum” 3, “çok az<br />
katılıyorum” 2, “hiç katılmıyorum” 1 puan alırken, ters ifadelenmiş<br />
önermelerde puanlama tersten yapılmaktadır. BTÖ-M‟ dan alınan yüksek<br />
toplam puan bilgisayara yönelik genel olumlu tutumları, düşük toplam puan<br />
ise bilgisayara yönelik genel olumsuz tutumları ifade etmektedir.<br />
Ölçeği geliştirilmesinde madde analizleri sonucunda önermelerin daha<br />
anlamlılarının seçilmesine yönelik olarak, ölçeğin tümünde ve alt ölçeklerde<br />
0,40 değerinin üzerinde olan önermelerin ölçeğe alınması kabul edilmiştir. Bu<br />
yaklaşımla testin tümünde 42 önerme kalmıştır. Alt ölçekler dikkate alındığında<br />
bilgisayar kaygısı alt ölçeği 15, eğitim öğretim alt ölçeği 13, bilgisayara ilgi<br />
duyma alt ölçeği 12 önermeden oluşmuştur (Deniz, 1994). Ölçek uygulanması<br />
sonucu elde edilen veriler üzerinde yapılan güvenilirlik analizi sonucuna göre<br />
Cronbach-α katsayısı 0.934 bulunmuştur.<br />
3.2. ÇalıĢmanın Örneklemi<br />
Araştırmanın evrenini Balıkesir ilinde 2009-2010 eğitim-öğretim yılında 2 resmi<br />
ve 5 özel özel eğitim kurumunda görev yapan özel eğitim meslek elemanları<br />
oluşturmaktadır. Araştırmanın örneklemini Balıkesir ilinde 36 resmi özel eğitim<br />
öğretmeni ile 55 özel özel eğitim meslek elemanı oluşturmaktadır. Araştırmanın<br />
uygulandığı kurumlar hakkındaki genel bilgiler kurum yetkilileri tarafından<br />
doldurulan kurum bilgi formlarından derlenerek tablo 1‟ da sunulmuştur.
Özel <strong>Eğitim</strong> Öğretmenlerinin Bilgisayar Tutumlarının İncelenmesi 137<br />
Tablo 1. Özel <strong>Eğitim</strong> Kurumlarına Ait Genel Bilgiler ile Bilgisayar İmkanlarına<br />
İlişkin Bilgiler<br />
Kurumu Numarası 1 2 3 4 5 6 7<br />
Resmi/Özel R R Ö Ö Ö Ö Ö<br />
Hizmet Verilen Engel<br />
Türü<br />
Z Z Z Z,İ,O Z,S,İ,O Z,O,S Z,S,İ,O<br />
Öğrenci Sayısı 80 116 156 119 207 165 100<br />
Sınıf Sayısı 8 17 9 8 24 15 7<br />
Bireysel <strong>Eğitim</strong> Oda<br />
Sayısı<br />
Yok 2 8 5 16 13 7<br />
İdarede Kullanılan<br />
Bilgisayar<br />
2 3 1 2 3 4 2<br />
<strong>Eğitim</strong> Öğretimdeki<br />
Bilgisayar<br />
Yok 1 1 Yok 9 1 Yok<br />
Sınıfta Bilgisayar Sayısı Yok 1 Yok Yok Yok 1 Yok<br />
Bireysel <strong>Eğitim</strong> Odasında<br />
Bilgisayar Sayısı<br />
Yok Yok 1 Yok 9 Yok Yok<br />
Bilgisayar Laboratuar<br />
Olup Olmadığı Yok Yok 2 1 Yok Yok Yok<br />
Çalışanların Hizmet İçi<br />
Eğt. İhtiyacı Yok Var Var Var Var Var Yok<br />
Özel Eğt. Alanı İçin<br />
Geliştirilmiş BDE<br />
Donanımı Yok Yok Yok Yok Yok Yok Yok<br />
Özel Eğt. Alanı İçin<br />
Geliştirilmiş BDE<br />
Yazılımı Yok Yok Yok Yok Yok Yok Yok<br />
*R: Resmi Ö: Özel Z: Zihinsel Engelli İ: İşitme Engelli O: Otistik S: Spastik<br />
*24 Haziran 2011 tarihinde elektronik olarak yayımlanmıştır.<br />
¹Öğr. Gör. Dr., <strong>Ege</strong> <strong>Üniversitesi</strong> <strong>Eğitim</strong> <strong>Fakültesi</strong> Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Bölümü,<br />
tarik.kisla@ege.edu.tr
138 <strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2: 128-154<br />
Araştırmaya katılan 91 öğretmenin kişisel bilgileri tablo 2‟de sunulmuştur.<br />
Tablo 2. Özel <strong>Eğitim</strong> Kurumlarına Görev Yapan Öğretmenlere Ait Genel<br />
Bilgiler<br />
Frekans Yüzde (%)<br />
Görev Yapılan Kurum Türü<br />
Resmi 36 39,6<br />
Özel 55 60,4<br />
Cinsiyet<br />
erkek 33 36,2<br />
bayan 58 63,8<br />
Yaş<br />
20-30 33 36,3<br />
31-40 32 35,2<br />
41+ 26 28,6<br />
Kıdem<br />
1-6 32 35,2<br />
7-14 29 31,9<br />
14+ 30 33,0<br />
Mezuniyet Alanı<br />
Özel <strong>Eğitim</strong> 12 13,2<br />
Sınıf Öğretmenliği 25 27,5<br />
Çocuk Gelişimi 22 24,2<br />
Diğer 32 35,2<br />
Bilgisayar <strong>Eğitim</strong>i<br />
Var 39 42,9<br />
Yok 52 57,1<br />
Bilgisayar Kullanımı Konusunda Yeterli<br />
Hissetme<br />
Yeterli 62 68,1<br />
Yetersiz 29 31,9<br />
Tablo 2‟ye bakıldığında, araştırma için ulaşılan 33‟ü erkek, 58‟i bayan 91 özel<br />
eğitim meslek elemanının 36‟sının resmi, 55‟i ise özel özel eğitim kurumlarında<br />
hizmet verdiği görülmektedir. Ayrıca öğretmenlerin 33‟ünün 20-30 yaş<br />
aralığında, 32 „sinin 31-40 yaş aralığında; geri kalan 26 kişinin ise 41 yaş ve<br />
üzerinde olduğu görülmektedir. Öğretmenlerin kıdemlerine bakıldığında ise 32<br />
kişinin 1-6 yıl, 29 kişinin 7-14 yıl kıdem aralığında; geri kalan 30 kişinin ise 15<br />
yıl ve üzerinde kıdem yılına sahip olduğu belirlenmiştir. Katılımcıların<br />
mezuniyet alanına bakıldığında sadece %13,2 sinin özel eğitim alanında mezun
Özel <strong>Eğitim</strong> Öğretmenlerinin Bilgisayar Tutumlarının İncelenmesi 139<br />
olduğu görülürken, %27,5‟ i sınıf öğretmenliği, %24,5‟inin de çocuk<br />
gelişiminden mezun olduğu görülmektedir. Diğer mezuniyet alanları (Psikoloji,<br />
Psikolojik danışma ve Rehberlik, Fizyoterapi, Sosyal Hizmetler, Branş<br />
Öğretmenlikleri vb.) ise örneklemin %35,2‟ sini oluşturmaktadır. Buna ek olarak<br />
araştırmaya katılan öğretmenlerin %42,9‟u üniversite öğrenimi sırasında<br />
bilgisayar eğitimi almış, %57,1‟i ise bilgisayar eğitimi görmemiştir. Bu veriye<br />
rağmen özel eğitim meslek elemanının, %68,1‟i kendini bilgisayar kullanımı<br />
konusunda yeterli görmektedir.<br />
3.3. Verilerin toplanması ve Çözümlenmesi<br />
Yapılan araştırmada veri toplamak amacıyla “Kişisel Bilgi Formu” ile BTÖ-M,<br />
Balıkesir ilinde 2009-2010 eğitim-öğretim yılında Resmi ve Özel özel eğitim<br />
kurumlarında görevli özel eğitim personellerine gerekli açıklamalar yapılarak<br />
uygulanmıştır. Toplanan veriler analizi Sosyal Bilimler için İstatistik Paket<br />
Programı (SPSS, Statistical Package for the Social Sciences) kullanılmıştır. Özel<br />
eğitim meslek elemanlarının bilgisayar tutumlarının demografik özelliklerine<br />
göre farklılaşma durumunu belirlemek için tek yönlü varyans analizi ile fark<br />
çıkan durumlarda farkın kaynağını bulabilmek için LSD testi, t-Testi, Levene<br />
Testi ve Anova hesaplamaları yapılmıştır.<br />
4. BULGULAR<br />
Araştırmada ilk olarak belirtilen örneklemin, genel bir bakış açısıyla bilgisayar<br />
tutumları incelenmiştir. Öğretmenlerin tutumları her maddeye verdikleri<br />
cevaplara göre hesaplanmıştır. Ölçeğin tamamında ve alt ölçeklerde maddelere<br />
verilen puanlar her öğretmen için toplanıp o öğretmenin alt ölçek veya ölçeğin<br />
tamamı için toplam tutum puanı olarak belirlenmiştir. Örneklemin her bir alt<br />
ölçeğe ve ölçeğin tamamına göre tutum puanlarının ortalaması, medyan,<br />
standart sapma, ranj, minimum ve maksimum değerleri tablo 3‟de verilmiştir.<br />
*24 Haziran 2011 tarihinde elektronik olarak yayımlanmıştır.<br />
¹Öğr. Gör. Dr., <strong>Ege</strong> <strong>Üniversitesi</strong> <strong>Eğitim</strong> <strong>Fakültesi</strong> Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Bölümü,<br />
tarik.kisla@ege.edu.tr
140 <strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2: 128-154<br />
Tablo 3. Örneklemin tutum puanlarının ortalaması, medyan, standart sapma,<br />
ranj, minimum ve maksimum değerleri<br />
Analiz BTÖ BĠD BK BEK<br />
Madde Sayısı 42 12 15 13<br />
Alınabilecek Maksimum Puan 210 60 75 65<br />
Alınabilecek Minimum Puan 42 12 15 13<br />
Ortalama 160,4 42,7 66,1 49,5<br />
Medyan 162,0 41,0 68,0 49,0<br />
Standart Sapma 21,9 8,9 7,8 8,6<br />
Ranj 95 34 43 41<br />
Minimum Değer 103 26 32 24<br />
Maksimum Değer 198 60 75 65<br />
BİD: Bilgisayara ilgi duyma alt ölçeği<br />
BK: bilgisayar kaygısı alt ölçeği<br />
BEK: Bilgisayarların eğitim öğretimde kullanılması alt ölçeği<br />
BTÖ: Bilgisayar tutum ölçeği
Özel <strong>Eğitim</strong> Öğretmenlerinin Bilgisayar Tutumlarının İncelenmesi 141<br />
Öğretmenlerin ölçeğe verdikleri cevaplar analiz edildiğinde şekil 1‟ de<br />
gösterilen sonuçlar elde edilmektedir.<br />
BİD<br />
1 2 3 4 5<br />
42,7 = 3,56<br />
BK<br />
1 2 3 5<br />
66,1 = 4,40<br />
BEK<br />
1 2 3 5<br />
49,5 = 3,80<br />
BTÖ-M<br />
1 2 3 5<br />
160,4 = 3,81<br />
ġekil 1. Tutum Toplam Puan Ortalamasının Alt Ölçeklere ve Ölçeğin<br />
Tamamına Göre Gösterilmesi<br />
Örneklemin alt ölçeklere ve ölçeğin tamamındaki ortalama tutum puanları<br />
incelendiğinde; bilgisayar ilgi duyma ve bilgisayarın eğitim ve öğretimde<br />
kullanılması alt faktörleri açısından katılımcıların bu konuda olumlu yönde<br />
tutum gösterdikleri görülebilir. Ölçeğimizin ikinci alt faktörü olan bilgisayar<br />
kaygısı açısından bakıldığında ise tutumların oldukça yüksek olması<br />
öğretmenlerin bilgisayar kaygılarının oldukça düşük olduğu şeklinde<br />
yorumlanabilir. Ölçeğin tamamında ise tutum ortalamalarının 160,4<br />
olmasından hareketle katılımcıların genel olarak bilgisayarlar hakkında olumlu<br />
tutum sergiledikleri söylenebilir. Örneklemin alt ölçeklere ve ölçeğin<br />
tamamındaki ortalama tutum puanının medyan değerlerine yakın olması<br />
örneklemin normal dağılıma yakın olduğunu göstermektedir (Şekil 2). Standart<br />
*24 Haziran 2011 tarihinde elektronik olarak yayımlanmıştır.<br />
¹Öğr. Gör. Dr., <strong>Ege</strong> <strong>Üniversitesi</strong> <strong>Eğitim</strong> <strong>Fakültesi</strong> Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Bölümü,<br />
tarik.kisla@ege.edu.tr
142 <strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2: 128-154<br />
sapmanın aritmetik ortalamaya bölümünden bulunan “bağıl değişim<br />
katsayıları” da şekil 2‟de gösterilmektedir.<br />
BĠD (Bağıl değişim katsayısı = 20,8 ) BK (Bağıl değişim katsayısı = 11,8 )<br />
BEK (Bağıl değişim katsayısı = 17,4 ) BTÖ-M (Bağıl değişim katsayısı = 13,6<br />
)<br />
ġekil 2. Örneklemin Toplam Puanları ve Frekans<br />
Özel eğitim kurumlarında çalışan öğretmenlerin bilgisayar yönelik<br />
tutumları genel olarak incelendikten sonra araştırmanın diğer alt problemleri<br />
olan özel eğitim meslek elemanlarının bilgisayar tutumlarının özel ya da resmi<br />
kurumlarda görev yapmalarına, cinsiyetlerine, bilgisayar eğitimlerine,
Bilgisayar<br />
Kullanımı<br />
Konusunda Yeterli<br />
Hissetme<br />
Bilgisayar <strong>Eğitim</strong>i<br />
Alma<br />
Cinsiyet<br />
Kurum Türü<br />
Özel <strong>Eğitim</strong> Öğretmenlerinin Bilgisayar Tutumlarının İncelenmesi 143<br />
bilgisayar kullanım konusunda yeterli hissetmelerine göre farklılaşma olup<br />
olmadığının tespiti amacı ile yapılan t-testi sonuçları tablo 3‟ te sunulmuştur.<br />
Tablo 3. Özel <strong>Eğitim</strong> Meslek Elemanlarının Bilgisayar Tutumlarının<br />
Farklı Bağımsız Değişkenlere Göre Farklılaşma Durumu ile İlgili Bağımsız T-<br />
testi Sonuçları<br />
Ölçekler DeğiĢken N X SD t p<br />
BİD<br />
Resmi 36 44,94 8,65 1,92<br />
Özel 55 41,29 8,94 1,94<br />
0,90<br />
BK<br />
Resmi 36 67,69 6,34 1,50<br />
Özel 55 65,18 8,58 1,60<br />
0,20<br />
BEK<br />
Resmi 36 53,77 8,06 4,11<br />
Özel 55 46,74 7,92 4,09<br />
0,62<br />
BTÖ-M<br />
Resmi 36 168,41 21,08 2,91<br />
Özel 55 155,21 21,16 2,91<br />
0,98<br />
BİD<br />
Bayan 58 41,34 9,02 -1,99<br />
Erkek 33 45,18 8,44 -2,03<br />
0,82<br />
BK<br />
BEK<br />
BTÖ-M<br />
BİD<br />
BK<br />
BEK<br />
BTÖ-M<br />
BİD<br />
BK<br />
BEK<br />
BTÖ-M<br />
Bayan<br />
Erkek<br />
Bayan<br />
Erkek<br />
Bayan<br />
Erkek<br />
Hayır<br />
Evet<br />
Hayır<br />
Evet<br />
Hayır<br />
Evet<br />
Hayır<br />
Evet<br />
Yetersiz<br />
Yeterli<br />
Yetersiz<br />
Yeterli<br />
Yetersiz<br />
Yeterli<br />
Yetersiz<br />
Yeterli<br />
58<br />
33<br />
58<br />
33<br />
58<br />
33<br />
39<br />
52<br />
39<br />
52<br />
39<br />
52<br />
39<br />
52<br />
29<br />
62<br />
29<br />
62<br />
29<br />
62<br />
29<br />
62<br />
65,48<br />
67,39<br />
47,63<br />
52,84<br />
156,46<br />
167,42<br />
41,69<br />
43,51<br />
65,15<br />
66,94<br />
48,25<br />
50,48<br />
157,10<br />
162,94<br />
39,51<br />
44,24<br />
63,55<br />
65,40<br />
48,37<br />
50,06<br />
153,44<br />
163,70<br />
8,10<br />
7,29<br />
8,34<br />
8,29<br />
21,88<br />
20,69<br />
8,80<br />
9,09<br />
8,82<br />
6,99<br />
8,66<br />
8,60<br />
22,68<br />
21,34<br />
8,30<br />
8,92<br />
9,08<br />
6,91<br />
7,15<br />
9,27<br />
21,56<br />
21,59<br />
-1,12<br />
-1,15<br />
-2,87<br />
-2,87<br />
-2,34<br />
-2,37<br />
-0,96<br />
-0,96<br />
-1,07<br />
-1,04<br />
-1,21<br />
-1,21<br />
-1,25<br />
-1,24<br />
-2,40<br />
-2,46<br />
-2,23<br />
-2,02<br />
-0,86<br />
-0,94<br />
-2,11<br />
-2,11<br />
0,30<br />
0,99<br />
0,34<br />
0,55<br />
0,17<br />
0,74<br />
0,34<br />
0,23<br />
0,10<br />
0,18<br />
0,89<br />
*24 Haziran 2011 tarihinde elektronik olarak yayımlanmıştır.<br />
¹Öğr. Gör. Dr., <strong>Ege</strong> <strong>Üniversitesi</strong> <strong>Eğitim</strong> <strong>Fakültesi</strong> Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Bölümü,<br />
tarik.kisla@ege.edu.tr
144 <strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2: 128-154<br />
Tablo 3 incelendiğinde öğretmenlerin bilgisayara yönelik tutumları ve<br />
çalıştıkları kurumun resmi veya özel olması arasında anlamlı bir fark<br />
bulunamamıştır (p>0.05). Beklenenin aksine bu alt problemde anlamlı bir fark<br />
bulunamamasının yanında resmi okullarda çalışan öğretmenlerin tutum puan<br />
ortalamaları özel de çalışan öğretmenlerden daha yüksek çıkmıştır. Bir diğer alt<br />
problemde ise cinsiyetler açısından bakıldığında her ne kadar erkek<br />
öğretmenlerin bilgisayar tutumları daha olumlu olsa da bu fark anlamlı<br />
değildir (p>0.05). Son yıllarda eğitim ve teknoloji kullanımı konusunda yapılan<br />
birçok araştırmada cinsiyetin tutumlar üzerinde fark yaratmaması bu bulgunun<br />
da beklenir olmasına neden olmuştur. Diğer alt problemlere bakıldığında,<br />
araştırmaya katılan öğretmenlerin bilgisayar eğitimi almaları ve bilgisayar<br />
kullanımı konusunda kendilerini yeterli hissetmeleri durumu da onların<br />
bilgisayar tutumları arasında olumlu yönde fark oluşturmasına rağmen oluşan<br />
bu fark anlamlı değildir (p>0.05).<br />
Araştırmada, özel eğitim meslek elemanlarının bilgisayar tutumlarında<br />
yaşlarına göre farklılaşmanın olup olmadığının tespiti için ilk olarak farklı yaş<br />
grubundaki öğretmenlerin tutumlarının standart sapma ve aritmetik<br />
ortalamaları Tablo 4‟de verilmektedir. Araştırma örnekleminde yer alan<br />
öğretmenler 20-30 yaş; 31-40 yaş; 40 üstü yaş olmak üzere 3 farklı yaş aralığında<br />
değerlendirilmiştir.<br />
Tablo 4. Tutum Puanlarının Yaş Aralıklarına Göre Varyans Çözümlemesi<br />
Betimsel İstatistik Sonuçları<br />
Ölçekler<br />
YaĢ N X<br />
Aralığı<br />
SS<br />
BİD 20-30 33 40,60 8,54<br />
31-40 32 43,90 8,92<br />
40+ 26 44 9,37<br />
BK 20-30 33 66 7,10<br />
31-40 32 65,75 9,83<br />
40+ 26 66,92 5,96<br />
BEK 20-30 33 46,63 6,84<br />
31-40 32 51 8,80<br />
40+ 26 51,38 9,81<br />
BTÖ-M 20-30 33 155,24 19,43<br />
31-40 32 162,65 24,43<br />
40+ 26 164,30 21,45
Özel <strong>Eğitim</strong> Öğretmenlerinin Bilgisayar Tutumlarının İncelenmesi 145<br />
Araştırmanın bu alt probleminde tutumlar arasında fark bulunup<br />
bulunmadığını anlamak amacıyla yapılan tek yönlü varyans analizi Tablo 5„de<br />
verilmiştir.<br />
Tablo 5. Tutum Puanlarını Yaş Aralıklarına Göre Varyans Çözümlemesi<br />
Sonuçları<br />
BİD<br />
BK<br />
BEK<br />
BTÖ-<br />
M<br />
Kareler<br />
Toplamı<br />
Serbestlik<br />
Derecesi<br />
Kareler<br />
Ortalaması F p<br />
Gruplar<br />
arası 235,07 2 117,53 1,47 0,233<br />
Grupiçi 7002,59 88 79,57<br />
Toplam 7237,67 90<br />
Gruplar<br />
arası 21,34 2 10,67 0,17 0,843<br />
Grupiçi 5503,84 88 62,54<br />
Toplam 5525,18 90<br />
Gruplar<br />
arası 434,89 2 217,44 3,03 0,053<br />
Grupiçi 6305,79 88 71,65<br />
Toplam 6740,68 90<br />
Gruplar<br />
arası 1437,59 2 718,79 1,50 0,228<br />
Grupiçi 42104,81 88 478,46<br />
Toplam 43542,41 90<br />
Tablo 5‟de görülüğü üzere yaş aralıklarına göre öğretmenlerin tüm alt<br />
faktörlerde ve bilgisayar yönelik tutumları arasında anlamlı bir farklılaşma<br />
bulunmamaktadır (p>0.05). Her ne kadar anlamlı bir fark bulunamamasına<br />
rağmen örneklemin yaş grubu arttıkça genel olarak tutumlarında da olumlu<br />
yönde bir artış tespit edilmektedir. Bu açıdan bakıldığında yaşça daha büyük<br />
öğretmenlerin tecrübelerinde artması ile birlikte bilgisayara yönelik tutumları<br />
artmakta ayrıca bilgisayar daha ilgi duymakta ve bilgisayarın eğitim ve<br />
öğretimde kullanılmasına yönelik tutumları da olumlu yönde artmaktadır.<br />
Araştırmanın son alt problemi olan özel eğitim meslek elemanlarının<br />
bilgisayar tutumlarında mesleki kıdemlerine göre farklılaşmanın olup<br />
olmadığının tespiti için ilk olarak farklı kıdem grubundaki öğretmenlerin<br />
*24 Haziran 2011 tarihinde elektronik olarak yayımlanmıştır.<br />
¹Öğr. Gör. Dr., <strong>Ege</strong> <strong>Üniversitesi</strong> <strong>Eğitim</strong> <strong>Fakültesi</strong> Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Bölümü,<br />
tarik.kisla@ege.edu.tr
146 <strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2: 128-154<br />
tutumlarının standart sapma ve aritmetik ortalamaları Tablo 6‟da verilmektedir.<br />
Araştırma örnekleminde yer alan öğretmenler 1-6 yıl; 7-14 yaş; 14 üstü yıl<br />
olmak üzere 3 farklı aralıkta değerlendirilmiştir.<br />
Tablo 6. Tutum Puanlarının Mesleki Kıdemlerine Göre Varyans Çözümlemesi<br />
Betimsel İstatistik Sonuçları<br />
Ölçekler Mesleki N<br />
X<br />
Kıdem<br />
SS<br />
BİD 1-6 32 39,75 9,15<br />
7-14 29 43,65 8,59<br />
14+ 30 45,03 8,51<br />
BK 1-6 32 64,06 10,37<br />
7-14 29 67,41 5,89<br />
14+ 30 67,23 5,85<br />
BEK 1-6 32 45,12 7,72<br />
7-14 29 51,03 6,97<br />
14+ 30 52,76 9,33<br />
BTÖ 1-6 32 150,93 23,56<br />
7-14 29 164,10 18,94<br />
14+ 30 167,03 20,08<br />
Araştırmanın bu alt probleminde tutumlar arasında fark bulunup<br />
bulunmadığını anlamak amacıyla yapılan tek yönlü varyans analizi Tablo 7„de<br />
verilmiştir.
Özel <strong>Eğitim</strong> Öğretmenlerinin Bilgisayar Tutumlarının İncelenmesi 147<br />
Tablo 7. Tutum Puanlarının Mesleki Kıdeme Göre Varyans Çözümlemesi<br />
Sonuçları<br />
BİD<br />
BK<br />
BEK<br />
BTÖ<br />
Kareler<br />
Toplamı<br />
Serbestlik<br />
Derecesi<br />
Kareler<br />
Ortalaması F p<br />
Gruplar<br />
arası 468,15 2 234,07 3,04 0,05<br />
Grupiçi 6769,51 88 76,92<br />
Toplam 7237,67 90<br />
Gruplar<br />
arası 220,91 2 110,45 1,83 0,16<br />
Grupiçi 5304,27 88 60,27<br />
Toplam 5525,18 90<br />
Gruplar<br />
arası 1000,84 2 500,42 7,67 0,00<br />
Grupiçi 5739,83 88 65,22<br />
Toplam 6740,68 90<br />
Gruplar<br />
arası 4582,88 2 2291,44 5,17 0,01<br />
Grupiçi 38959,53 88 442,72<br />
Toplam 43542,41 90<br />
Araştırma örnekleminde yer alan öğretmenlerin, Tablo 7‟de görüldüğü<br />
üzere mesleki kıdemlerine göre bilgisayar tutumları arasında anlamlı bir<br />
farklılaşma bulunmaktadır (p
148 <strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2: 128-154<br />
Tablo 8. Tutum Puanlarının Kıdemlerine Göre Anlamlılık Çözümlemesi<br />
Sonuçları<br />
(I) (J) Ortalama Standart<br />
Bağımlı Değişken kıdem kıdem Farkı (I-J) Hata p<br />
BEK 1-6 7-14 -5,90* 2,07 0,00<br />
p
Özel <strong>Eğitim</strong> Öğretmenlerinin Bilgisayar Tutumlarının İncelenmesi 149<br />
cinsiyetlerine göre de anlamsal bir fark oluşturmadığı tespit edilmiştir. Bunlara<br />
ek olarak, katılımcıların bilgisayar tutumlarının bilgisayar eğitimi alma ve<br />
bilgisayar konusunda kendilerini yeterli hissetme durumlarına göre de<br />
istatistiksel olarak anlamlı bir fark oluşturmadığı görülmüştür.<br />
Katılımcıların yaşlarına göre tutumlarında fark olup olmadığının tespiti için<br />
yapılan analizlerin sonucunda ise istatistiksel olarak anlamlı bir bulguya<br />
rastlanmamasına rağmen yaş arttıkça ölçeğin tamamında ve alt ölçeklerdeki<br />
ortalama tutum puanlarında bir artış gözlemlenmektedir. Bu bulgu<br />
katılımcıların bilgisayar tutumlarının mesleki kıdemlerine farklılaşmasının<br />
incelendiği alt problemin sonuçlarını destekler şekildedir. Buna göre<br />
katılımcıların mesleki kıdemleri arttıkça tutumlarında pozitif yönde istatistiksel<br />
olarak anlamlı bir fark oluşmaktadır. Alt ölçekler incelendiğinde ise bu farkın<br />
temel olarak bilgisayarın eğitim ve öğretimde kullanımı alt ölçeğinden<br />
kaynaklandığı tespit edilmiştir.<br />
Araştırmada buna ek olarak örneklemdeki özel eğitim okullarından elde<br />
edilen veriler kullanılarak hem bilgisayar destekli eğitime yönelik geliştirilmiş<br />
donanım ve yazılım eksiği olduğu, hem de özel eğitim meslek elemanlarının<br />
büyük bir bölümünün bu donanım ve yazılımlar konusunda yetersiz olduğu<br />
sonucuna varılmıştır.<br />
Araştırmanın sonucunda elde edilen verilere dayanarak, teknolojinin<br />
özellikle özel eğitimde kullanımın oldukça önemli olduğu günümüzde,<br />
öğretmenlerin bilgisayar tutumlarında olumlu olduğu söylenebilir. Fakat bu<br />
noktada öğretmenlerin teknolojiyi etkili kullanabilmeleri için bu konuya<br />
yönelik hizmet içi eğitimlerin sayısının ve kalitesinin arttırılması, özel eğitim<br />
alanına eğitimci yetiştiren bölümlerin lisans programlarında bilgisayar, eğitim<br />
teknolojisi ve bilgisayar destekli eğitim uygulamaları derslerinin sayısının<br />
arttırılması, özel eğitimde kullanılabilecek kaliteli donanım ve yazılımların<br />
mevcut bulundurulması ve kullanımlarının teşvik edilmesi büyük önem arz<br />
etmektedir.<br />
TeĢekkür<br />
Veri toplama safhasında araştırmaya verdiği katkılardan dolayı Reyhan<br />
Durak‟a teşekkür ederim.<br />
*24 Haziran 2011 tarihinde elektronik olarak yayımlanmıştır.<br />
¹Öğr. Gör. Dr., <strong>Ege</strong> <strong>Üniversitesi</strong> <strong>Eğitim</strong> <strong>Fakültesi</strong> Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Bölümü,<br />
tarik.kisla@ege.edu.tr
150 <strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2: 128-154<br />
KAYNAKLAR<br />
Agelfors, E., Beskow, J., Karlsson, I. Kewley, J., Salvil, G. Thomas, N., (2006).<br />
“User Evaluation of the SYNFACE Talking Head Telephone”, K.<br />
Miesenberger et al. (Eds.): ICCHP 2006, LNCS 4061, pp. 579–586, 2006.<br />
c_Springer-Verlag Berlin Heidelberg.<br />
Alkan, M., Tekedere, H., Genç, Ö., (2003) İnteraktif Bilgi İletişim<br />
Teknolojilerinin Uzaktan <strong>Eğitim</strong>deki Uygulamaları, Elektrik, Elektronik,<br />
Bilgisayar Mühendislikleri <strong>Eğitim</strong>i 1. Ulusal Sempozyumu, ODTÜ-<br />
Ankara.<br />
Alper, S., & Raharinirina, S. (2006). Assistive technology for individuals with<br />
disabilities: A review and synthesis of the literature. Journal of Special<br />
Education Technology, 21(2), 47–64.<br />
Anderson-Imnan, L., Knox-Quinn, C., & Homey, M. A. (1996). Computer-based<br />
study strategies for students with learning disabilities: Individual<br />
differences associated with adoption level. Journal of Learning<br />
Disabilities, 29(5), 461-484.<br />
Anderson-Inman, L., Knox-Quinn, C., & Szymanski, M. (1999). Computersupported<br />
studying: Stories of successful transition to postsecondary<br />
education. Career Development for Exceptional Children, 22(2), 185-212.<br />
Ayres, K. M., & Langone, J. (2002). Acquisition and generalization of<br />
purchasing skills using a video enhanced computer-based instructional<br />
program. Journal of Special Education Technology, 17(4), 15-28.<br />
Beck, J. (2002). Emerging literacy through assistive technology. Teaching<br />
Exceptional Children, 35(2), 44–48.<br />
Beskow,J., Engwall, O. Granström, B. (2003). “ Simultaneous measurements of<br />
facial and intraoral articulation”, Proc of Fonetik, Umeå University,<br />
Department of Philosophy and Linguistics” PHONUM 9, 57-60.<br />
Blackhurts, A.E. (2005). Perspectives on applicationsof technology in the field of<br />
learning disabilities Learning Disability Quarterly 28, 175-178<br />
Brodin, J. ve Lindstrand, P.(2003) What about ICT in special education Special<br />
educators evaluate Information and Communication Technology as a<br />
learning tool. Europan Journal of Special Needs Education 18, 71-87<br />
Calhoon, M. B., Fuchs, L. S., & Hamlett, C. L. (2000). Effects of computer-based<br />
test accommodations on mathematics performance assessments for<br />
secondary students with learning disabilities. Learning Disability<br />
Quarterly, 23(4), 271-282.<br />
Cavalier, A. R., Ferretti, R. P, & Okolo, C. M. (1994). 1. Technology and<br />
individual differences. Journal of Special Education Technology, 12, 175-<br />
181.<br />
Cavkaytar A. ve Diken İ.H. (2006). Özel <strong>Eğitim</strong>e Giriş Ankara: Kök Yayıncılık.
Özel <strong>Eğitim</strong> Öğretmenlerinin Bilgisayar Tutumlarının İncelenmesi 151<br />
Cerrato, L., Skhiri, M. (2003) “ A method for the analysis and measurement of<br />
communicative head movements in human dialogues”, Proc of AVSP,<br />
251–256.<br />
Cole, R., Villiers, J., Shobaki,K., Massaro,W., Beskow J., Cohen M., (1999)<br />
“Demonstrations of Dialogue Design Tools in the CSLU Toolkit”, ESCA<br />
Workshop and Research workshop. Interactive Dialogue in Multi-Modal<br />
Systems. Kloster Irsee, Germany.<br />
Cosive, P. , Cohen, M., Massaro, D. , (2002) “Baldini: Baldi speaks Italian”, In<br />
proceedings of 7th International Conference on Spoken Language<br />
Processing, (ICSLP„02) (pp.2349-2352). Denver.<br />
Çuhadar S. ve Kıyıcı M. (2007) "Zihin Engelliler Öğretmenliği Öğrencilerinin<br />
Bilgi Ve İletişim Teknolojilerini Kullanma Durumları", 7th International<br />
Educational Technology Conference, Lefkoşa, KKTC,<br />
Datfilo, J., Guerin, N., & Cory, L. (2001). Effects of computerized education on<br />
self-determination of youth with disabilities. Journal of Special Education<br />
Technology, 16(1), 5-17.<br />
Davies, D. K, Stock, S. E., & Wehmeyer, M. L. (2001). Enhancing independent<br />
internet access for individuals with mental retardation through use of a<br />
specialized web browser: A pilot study. Education and Training in<br />
Mental Retardation and Developmental Disabilities, 36, 107-113.<br />
Demirkıran V., (2005). ” Özel <strong>Eğitim</strong> Kurumlarında Bilgisayar Kullanımı İle<br />
Özel <strong>Eğitim</strong> Meslek Elemanlarının Bilgisayar Destekli <strong>Eğitim</strong>e İlişkin<br />
Görüşleri İle Bilgisayar Tutumlarının Belirlenmesi”, Yayımlanmamış<br />
Yüksek Lisans Tezi, Marmara <strong>Üniversitesi</strong>, <strong>Eğitim</strong> Bilimleri Enstitüsü,<br />
Özel <strong>Eğitim</strong> Ana Bilim Dalı Zihinsel Engelliler Öğretmenliği Bilim Dalı,<br />
İstanbul.<br />
Deniz, L. (1994). “Bilgisayar Tutum Ölçeği (BTÖ-M9‟nin Geçerlik, Güvenirlik;<br />
Norm Çalışması ve Bir Örnek Uygulama” Doktora Tezi, Marmara<br />
<strong>Üniversitesi</strong> Sosyal Bilimleri Enstitüsü. İstanbul.<br />
Edlund, J., Beskow, J. Nordstrand , M. (2002), “GESOM - A Model for<br />
Describing and generating Multi-modal Output”, Proc of ISCA<br />
Workshop Multi-Modal Dialogue in Mobile Environments.<br />
Embregts, PJ.C.M. (2003). Using self-management, video feedback, and graphic<br />
feedback to improve social behavior of youth with mild mental<br />
retardation. Education and Training in Developmental Disabilities, 38(3),<br />
283-295.<br />
Engwall, O. (2003). ”A revisit to the Application of MRI to the Analysis of<br />
Speech Production - Testing our assumptions”, 6th Int Seminar on<br />
Speech Production, Sydney, 7-10 December.<br />
Epstein, T. N., Willis, M. G., Conners, C. K., & Johnson, D. E. (2001). Use of 'a<br />
technological prompting device to aid a student with attention deficit<br />
*24 Haziran 2011 tarihinde elektronik olarak yayımlanmıştır.<br />
¹Öğr. Gör. Dr., <strong>Ege</strong> <strong>Üniversitesi</strong> <strong>Eğitim</strong> <strong>Fakültesi</strong> Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Bölümü,<br />
tarik.kisla@ege.edu.tr
152 <strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2: 128-154<br />
hyperactivity disorder to initiate and complete daily tasks: An<br />
exploratory study. Journal of Special Education Technology, 16(1), 19-28.<br />
Ferretti, R. P, MacArthur C. D., & Okolo, C. M. (2001). Teaching for historical<br />
understanding in inclusive classrooms. Learning Disability Quarterly,<br />
24(1), 59-71.<br />
Girgin Ü., Çoklar A.N., Kurt A.A, ve H.F.Odabaşı (2009), "Use of Technology as<br />
a Solution to the Problems Faced in Literacy Education by the Teachers of<br />
The Hearing Impaired: ISITEK Project", I. International Conference on<br />
Computational and Information Science, ABD Houston.<br />
Girgin, Ü., Kurt A.A. ve Odabaşı H.F. (<strong>2008</strong>). "Teachers‟ Points of View<br />
Regarding Technology Integration Issues in a Special Education School in<br />
Turkey", ABD:Boston Northeastern Universty.<br />
Granström, B.,House, D. , (2003). “Multimodality and speech technology:<br />
Verbal and non-verbal communication in talking agents”, Proc<br />
EuroSpeech, 2901–2904,.<br />
Irish, C. (2002). Using peg- and keyword nmemonics and computer-assisted<br />
instruction to enhance basic multiplication performance in elementary<br />
students with learning and cognitive disabilities. Journal of Special<br />
Education Technology, 17(4), 29-40.<br />
Karasar, N. (1999). Bilimsel Araştırma Yöntemi, Ankara: Nobel yayın, ISBN 975-<br />
591-046-8<br />
Lacerda F., Sundberg, U. , Carlson, R. Holt, L.. (2004). “Modelling Interactive<br />
Language Learning: Project Presentation ”, Proceedings, FONETIK, De<br />
pt. of Linguistics, Stockholm University.<br />
Lee, H. ve Templeton, R. (<strong>2008</strong>). Ensuring Equal Access to Technology:<br />
Providing Assistive Technology for StudentsWith Disabilities Theory<br />
Into Practice, 47,212–219<br />
Lindstrand, P.,ve Brodin, J., (2004) Parents and children view ICT. Technology<br />
and Disability 16, 179-183<br />
McCarthy, P. J. (1998), ―Teacher attitudes toward computers and the<br />
relationship between attitudes toward computers and level of<br />
involvement with computers among NewYork City special education<br />
teachers‖, Unpublished Doctoral Dissertation, Teachers College,<br />
Columbia University.<br />
Mechling, L. C., & Cast, D. L. (2003). Multi-media instruction to teach grocery<br />
store word associations and store location: A study of generalization.<br />
Education and Training in Developmental Disabilities, 38(1), 62-76.<br />
Melikian, R. (1994). A survey of computer utilization in teaching literacy skills<br />
to deaf students, Yayınlanmamış doktora tezi, Columbia University<br />
Teachers College.
Özel <strong>Eğitim</strong> Öğretmenlerinin Bilgisayar Tutumlarının İncelenmesi 153<br />
Michel, P. (2004). The use of technology in the study, diagnosis and treatment of<br />
autism. Final term Paper for CSC350: Autism and Associated<br />
Developmental Disorders<br />
Odabasi F., Cuhadar, C., Kuzu, A. (<strong>2008</strong>). Scenario Development For A Mobile<br />
Learning Course. Proceedings for Access to Learning for Development<br />
The 5th Pan-Commonwealth Forum on Open Learning (PCF5), 13 -17<br />
July, London.<br />
Odabaşı, H.F., Kuzu,A., Girgin, C., Çuhadar, C., Kıyıcı, M.&Tanyeri, T. (2009)<br />
Reflections of Hearing Impaired Students on Daily and Instructional<br />
PDA Use. International Journal of Special Education, 24, (1).<br />
Ottolino, P. J. (2000). Availability and use of technology by teachers in training<br />
and early career educators of the deaf and hard of hearing: A descriptive<br />
analysis. Yayınlanmamış Doktora Tezi, Northern Illinois University.<br />
Owre, K., (2006). The effect of collectıve effıcacy on teachers‟ technology<br />
Acceptance. Yayımlanmamış Doktora Tezi. University of Saskatchewan.<br />
Pillai, P. P. (1998). Instructional technology use among educators of deaf and<br />
hard of hearing students in rural Alaskan general education settings,<br />
Yayınlanmamış doktora tezi, Gallaudet University.<br />
Raths, J., McAninch A. R., (2003). Teacher beliefs and classroom performance:<br />
the impact of teacher education, ISBN: 1-59311-068-5, Information Age<br />
Publishing Inc.<br />
Roberson, L. (2001). Integration of Computers and Related Technologies into<br />
Deaf Education Teacher Preparation Programs. American Annals of the<br />
Deaf, 146 (1), 60-66.<br />
Sicilian C., Williams, G. , Beskow, J. Faulkner, A. (2002). “Evaluatıon of a<br />
multılıngual synthetıc talkıng face as a Communıcatıon aıd for the<br />
hearing impaired”, Speech, Hearing and Language: work in progress.<br />
Volume 14, Siciliano et al, p51-61.<br />
Taber, T A., Alberto, P A., Hughes, M., & Seltzer, A. (2002). A strategy for<br />
students with moderate disabilities when lost in the community.<br />
Research & Practice for Persons with Severe Disabilities, 27(2), 141-152.<br />
Ünlüer, S. 2010. “Engelliler Entegre Yüksekokulu‟ndaki Bilgi Ve İletişim<br />
Teknolojileri Entegrasyonu Sürecinin İncelenmesi”, Yayımlanmamış<br />
Doktora Tezi, Anadolu <strong>Üniversitesi</strong>, <strong>Eğitim</strong> Bilimleri Enstitüsü, Eskişehir<br />
Ysseldyke, J. & Algozzine, B. (2006). A practical approach to special education:<br />
Teaching students who are gifted and talented. Thousand Oaks, CA:<br />
Corwin Press.<br />
Zhang, Y (2000). Technology and the writing skills of students with learning<br />
disabilities. Journal of Research on Computing in Education, 32(4), 467-<br />
479.<br />
*24 Haziran 2011 tarihinde elektronik olarak yayımlanmıştır.<br />
¹Öğr. Gör. Dr., <strong>Ege</strong> <strong>Üniversitesi</strong> <strong>Eğitim</strong> <strong>Fakültesi</strong> Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Bölümü,<br />
tarik.kisla@ege.edu.tr
<strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2: 155-173*<br />
BÖTE ÖĞRENCİLERİNDEKİ YARATICILIK ve<br />
PROBLEM ÇÖZME BECERİLERİNİN<br />
KARŞILAŞTIRILMASI<br />
Doç.Dr. Mustafa Murat ĠNCEOĞLU, Aytek KOġAR<br />
<strong>Ege</strong> <strong>Üniversitesi</strong><br />
<strong>Eğitim</strong> <strong>Fakültesi</strong>, Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri <strong>Eğitim</strong>i Bölümü<br />
Bornova 35100 ĠZMĠR<br />
mustafa.inceoglu@ege.edu.tr<br />
Milli <strong>Eğitim</strong> Bakanlığı<br />
aytekgozgoz@gmail.com<br />
Özet:<br />
Bu çalışmada Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri <strong>Eğitim</strong>i (BÖTE) alanında öğrenim gören<br />
öğrencilerin problem çözme becerileri ve yaratıcılık yetenekleri arasındaki ilişkiler saptanmaya<br />
çalışılmıştır. Çalışma 2009-2010 eğitim öğretim yılı içerisinde A ve B üniversitelerinin BÖTE<br />
bölümü birinci ve ikinci sınıf öğrencilerinin katılımı ile gerçekleştirilmiştir. A <strong>Üniversitesi</strong> BÖTE<br />
bölümü öğrencilerinden yansız olarak seçilen 52 kişilik bir grup ile problem çözme becerilerinin<br />
ölçüleceği veri toplama aracı geliştirilmiş, daha sonra A ve B <strong>Üniversitesi</strong> BÖTE bölümü<br />
öğrencilerinden yansız olarak seçilen 94 kişi ile esas çalışma gerçekleştirilmiştir. Çalışma bir<br />
tarama modelidir. Sonuçlar istatistiki açıdan değerlendirilmiştir. Katılımcıların problem çözme<br />
becerileri ile yaratıcılıkları arasında 0,05 anlamlılık düzeyinde bir ilişki saptanmıştır. Kız<br />
öğrencilerin yaratıcılık değerlerinden akıcılık kategorisinin erkeklerden 0,05 anlamlılık<br />
düzeyinde daha iyi olduğu ve A <strong>Üniversitesi</strong> öğrencilerinin B <strong>Üniversitesi</strong> öğrencilerine göre<br />
yaratıcılık kategorilerinden orijinallikte 0,05 anlamlılık düzeyinde daha üstün oldukları<br />
sonuçlarına ulaşılmıştır.<br />
Anahtar sözcükler: Problem çözme, Yaratıcılık, Öğrenme biçemleri, Oyun geliştirme<br />
*24 Haziran 2011 tarihinde elektronik olarak yayımlanmıĢtır.
<strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2: 155-173<br />
Analyses of the Relationships between Problem Solving<br />
Skills Learning Styles and Creativity of Computer<br />
Education and Instructional Technology Department<br />
Students: Izmir Case<br />
Abstract<br />
In this paper, the relationship between problem solving skills and creativity of the<br />
Computer Education and Instructional Technology Department (CEIT) students is<br />
studied. The study was conducted with the Computer Education and Instructional<br />
Technology Departments of A University and B University in 2009–2010 academic<br />
year with the participation of first and second undergraduate classes. The data<br />
collection instrument to measure problem solving skills is developed with the<br />
participation of 52 students selected randomly from A University CEIT students for<br />
pilot research, then 94 students randomly selected from A and B Universities for the<br />
main research. The research is a survey study and results are evaluated statistically.<br />
Statistical results show that there are significance at 0,05 level between problem solving<br />
skills and creativity. According to gender, female students are superior to male students<br />
at 0,05 significance in terms of the fluency dimension of creativity categories. With<br />
respect to different university students, A University students are superior to B<br />
University students at 0,05 significance level in terms of originality dimension of<br />
creativity categories.<br />
Keywords: Problem solving, Creativity, Learning styles, Game development
157 <strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 1.9: 162–180<br />
1. Giriş (Bu bölümdeki bazı araştırma sonuçları tartışma bölümüne alınarak<br />
orada verilebilir)<br />
Problem, insan zihnini karıştıran, ona meydan okuyan ve inancını<br />
belirsizleştiren her şey olarak tanımlamaktadır (Baykul, 2004). Problem çözme<br />
ise net bir sonuca ulaşmak için bilinçli olarak uygun eylemi aramak, fakat<br />
istenilen sonuca ulaşamamaktır (Poyla, 1978). Problemi çözmek çaba<br />
harcamamızı ve bu amaçlara ulaşmak için de araçlar bulmamızı gerektirir<br />
(Senemoğlu, 2007). Problem, sonucu bilinmeyen ya da belirsiz bir durumdur.<br />
Problem aynı zamanda giderilmek istenen bir güçlüktür ve birey bu durum ile<br />
etkileşimde bulunur (Aksu, 1985). Kneeland (2001) ise bir şeyin olması gereken<br />
durumuyla mevcut durumu arasındaki fark olarak tanımlamıştır. Problem<br />
çözme bir amaca erişmekte karşılaşılan güçlükleri yenme sürecidir, bu da<br />
bilgiyi kullanarak ve buna orijinallik, yaratıcılık ya da hayal gücünü ekleyerek<br />
çözüme ulaşma süreci olarak açıklanabilir.<br />
Problem çözme yeteneğinin görülebildiği en iyi platformlardan biri<br />
oyunlardır. Problemler oyunlara kolaylıkla uyarlanabilirler. Problem çözme<br />
becerilerinin ölçülmesi ve geliştirilmesi teknolojinin desteği ile daha kolay bir<br />
hal almıştır. Bilgisayarlar ve oyunların kullanımında neredeyse bütün<br />
araştırmacılar hem fikirdir. Temelde birçok bilgisayar oyunu problem çözme<br />
aracı olarak transfer edilebilir (Rao, 1998). Konu ile ilgili oldukça fazla çalışma<br />
vardır. Örneğin; Wang ve Tzeng (2007)‟e göre bilgisayar oyunu ve e-<br />
öğrenmenin birleşimi yaygın ve popüler bir eğilimdir. Bilgisayar oyunları<br />
öğrencinin (oyuncunun) bilgisini oyun oynayarak yapılandırdığı yaşantı tabanlı<br />
medyalardır. Buna dayanarak problem çözme kuramına dayalı olarak bir<br />
bilgisayar oyununda Bloom‟un düzenlenmiş bilişsel süreçlerini yenilemeyi<br />
amaçlayan bir çerçeve önermişlerdir. Düşündükleri senaryoyu ve önerdikleri<br />
çerçeveyi Food Force (Yiyecek Gücü) isimli oyun ile geliştirmişlerdir.<br />
Türkiye‟de Serin ve diğerleri (2009) tarafından Buca İlk Öğretim Okulunda 80<br />
öğrenci ile yapılan bir araştırmada beşinci sınıf öğrencilerinin problem çözme<br />
becerileri üzerinde eğitsel teknolojilerin, bilim destekli materyallerin ve<br />
teknoloji öğreniminin etkisi ölçülmüştür. MacroMedia Flash 8 kullanılarak<br />
hazırlanan “The World Sun and Moon” isimli oyun yazılmış ve problem çözme<br />
puanları ölçülmüştür. Sonuç olarak oyunun problem çözme becerileri üzerine<br />
etkisi olduğu belirlenmiştir. Vaninsky (2005) problem çözme üzerine Nim<br />
Game denilen çok popüler bir oyunu incelemiştir. Öğrencilerin binary<br />
sistemleri anlamada güçlük çekmesinin önüne geçilebilmek için Nim Game<br />
kullanmayı önermiştir. İnternet ortamından bu oyunun ücretsiz olan birçok<br />
versiyonunun indirilebileceğini belirtmiştir. Yapboz oyunları da dijital ortamda<br />
problem çözme becerisi geliştirmek için önerilmektedir Yapbozlar, oyuncuların<br />
*24 Haziran 2011 tarihinde elektronik olarak yayımlanmıĢtır.
BÖTE Öğrencilerindeki Yaratıcılık ve Problem Çözme Becerilerinin Karşılaştırılması 158<br />
karşılaştıkları zorlukların üstesinden gelmek zorunda oldukları problem çözme<br />
oyunları olarak tanımlanabilir. Yapboz çözmek, oyuncuları mantıksal<br />
düşünmeye teşvik etmeye ve problem çözme stratejilerine destek vermeye<br />
yardımcı olur. Number Jigsaw Puzzle (NJP) de önerilen oyunlar arasındadır<br />
(Huang at al., 2007). Amory (1999) tarafından oyuncuların en çok neden<br />
hoşlandığını anlamak için dört farklı oyun tipi ve bileşenleri kullanılmıştır. Bu<br />
çalışmada özellikle macera oyunlarının tercih edildiğini keşfedilmiş ve<br />
oyuncuların oyundaki ses, görsellik, mantık, mantıksızlık, zorluk, teknoloji<br />
kullanımı, hikâye gibi özellikler dikkat ettiğini görülmüştür. Ayrıca oyun<br />
esnasında öğrencinin performansı arttığında devam etme isteği duyduğunu<br />
gözlemlemiştir. Yüksek düşünme yetenekleri, görsel stratejiler ve yaratıcı<br />
problem çözme konularında da gözlemler yapılmıştır. McFarlane ve diğerlerine<br />
(2002) göre oyun oynama, bilgi kazanmanın yanı sıra kritik düşünme ve<br />
problem çözme becerileri gibi çeşitli yeteneklerin gelişimini kolaylaştırır, ayrıca,<br />
el göz koordinasyonunun artmasında önemli etkileri vardır.<br />
Oyunlar eğitim alanında uzun yıllardır kullanılmaktadır ve öğrenmenin<br />
gerçekleşmesinde faydalar getirdiği bilinmektedir. Ancak oyunların eğitimde<br />
ve araştırmalarda kullanılmasının bazı gerekleri vardır. Oyunların eğitimde<br />
kullanılıp kullanılamayacağı, oyunların eğitime katkı sağlayıp sağlamadığı<br />
birçok araştırmacı tarafından incelenmiştir. Bazı araştırmalar oyunun<br />
faydalarını sıralarken bazıları da oyunların öğrenmeye bir katkısı olmadığını<br />
iddia etmektedirler. Öğrenmeye katkısının olmadığı iddiaları Prensky‟e (2001)<br />
göre etkili bir eğitsel oyun için eğlence ve eğitsel değer arasındaki dengenin çok<br />
iyi kurulamamasıdır. Çünkü öğrenci oyunu sadece boş zaman aktivitesi olarak<br />
da kullanabilir. Sorun sadece öğrencinin ne yaptığı ya da nasıl yaptığı da<br />
değildir. Oynatılan oyunun içeriğinde ne olduğu ve nasıl sunulduğudur. Birçok<br />
yeni nesil e-öğrenme çevresi bünyesinde pedagojik olarak iyi şekilde kullanılan<br />
ses ve görüntü özellikleri barındırır. Bu özellikler öğrenci takibi, çevrim içi<br />
değerlendirme, geri besleme ve toplumsal nitelikler gibi kavramlardır. Ayrıca<br />
sıkılma/hüsrana uğrama nedeniyle sistemden ayrılma ve çalışmaya devam<br />
etmede motivasyon eksikliği gibi konular oyunların kullanıldığı eğitim ve<br />
araştırmalarda incelenmektedir.(Moreno-Ger et al., <strong>2008</strong>).<br />
Oynatılacak olan problem çözme tabanlı oyunların matematik temelli olması<br />
da problem çözme ile bağdaştırılmaktadır. Bu nedenle çalışmada kullanılan<br />
bazı araçlar temel aritmetik yeteneğini de gerektirmektedir (Schoenfeld, 1992).<br />
Yaratıcılık evrensel anlamda net tanımı olmayan bir kavramdır. Buna<br />
rağmen, araştırmacıların yaptıkları farklı tanımların bazı temel noktalarda<br />
birbirlerine yaklaştıkları gözlenmektedir. Araştırmacılar bireylerin birbirinden<br />
farklılaşan birçok özelliği olduğunu kabul ederler. Yaratıcılıkta bu kavramlar<br />
arasına girmektedir. Bu kavramla ilgilenen araştırmacılar psiko-analitik,
159 <strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 1.9: 162–180<br />
davranışçı, insancıl, bilişsel ve etkileşimli yaklaşımlarla çeşitli modeller<br />
geliştirilmiş, ancak halen yaratıcılığın boyutları, niteliksel özellikleri ve bu<br />
özelliklerin dağılımı objektif bir şekilde ortaya çıkarılamamıştır (Sonmaz, 2002).<br />
Yaratıcılık kavramının İngilizcedeki karşılığı “creativity”dir. Latince “creare”<br />
kelimesinden gelir. Bu kelime, “doğurmak, yaratmak, meydana getirmek”<br />
anlamındadır (San, 1985; Korkmaz‟dan, 2002).<br />
Vernon ve diğerlerine (1977) göre yaratıcılık; “insanın sosyal, manevi, estetik,<br />
bilimsel artistik objeleri üretme kapasitesidir” (Korkmaz, 2002). Yaratıcılık,<br />
bilinenlerden yeni birşeyler ortaya çıkarma, yeni, özgün bir senteze varma<br />
birtakım sorunlara yeni çözüm yolları bulma, daha önceden kurulamamış<br />
ilişkiler kurma, böylece yeni bir düşünce seması içinde yeni yaşantı, deneyim,<br />
fikir ve ürünler ortaya koyma şeklinde tanımlanabilir (Biber, 2006). Torrance<br />
(1962) yaratıcılığı, sorunlara, bozukluklara, eksik bilgilere, kaybolmuş<br />
unsurlara, uyumsuzluklara karşı duyarlı olma; zorluğu tanıma, çözümler<br />
arama, tahminler yapma ya da yeni varsayımlar kurma, bunları değiştirme<br />
veya yeniden deneme ve sonuçlarını inceleme olarak tanımlar. Yaratıcılık dört<br />
farklı boyut içerir. Bireyin yaratıcılık gücü hakkında bunların hepsini<br />
değerlendirmeden bilgi sahibi olunamaz. Bu boyutlar; akıcılık, esneklik,<br />
özgünlük (orjinallik) ve zenginleştirme olarak bilinir.<br />
Yaratıcılığı, kişisel yapılarla, toplum-kültür varlığı arasındaki etkileşimin<br />
bileşkesi olarak, eğitim felsefesi, programı ve içeriği belirlemektedir. Torrance<br />
(1962), doğada ve toplumda yaratıcılığı etkileyen faktörleri, kız ve erkek<br />
çocukların yetiştirilmeleri; fantezilerin erken ve yersiz engellenmesi; merakın<br />
sınırlandırılıp kontrol altına alınması; otorite ve arkadaş ilişkileri sonucunda<br />
ortaya çıkan korku ve çekingenlik; engellemelerin ve başarının çok fazla<br />
vurgulanması; işlevsel düşünceler ile ilgili çalışma yapabilmek için gereken<br />
kaynakların eksikliği ve eğitim düzeyi olarak özetlemiştir. Yaratıcılıkta en<br />
önemli unsur kendine güvendir. Sorunun çözümünü bilmeseniz dahi, çözüm<br />
için bir yol olduğunu bilmek, çözümü bulmada size yardım edecektir. Birbiri<br />
ardına yaratıcı fikirler bulan insanlar, aslında bizden daha yaratıcı değildirler.<br />
Tek farkları kendilerine olan güvenleridir (Witt, 1999; Biber‟den,<br />
2006).Yaratıcılığın yaşa, cinsiyete, zekâya, sosyokültürel duruma bağlı olup<br />
olmadığına yönelik birçok araştırma yapılmıştır. Sonuçların birçoğunda ilişki<br />
bulunamamıştır. Ancak zeka ile ilgili araştırmalarda yüksek zekanın yüksek<br />
yaratıcılık unsuru olduğuna dair bulgular vardır. Torrance (1962) geliştirdiği<br />
yaratıcı düşünme testinin uygulandığı zaman ve mekanın özellikleri ve<br />
uygulamaya alınan kişilerin o andaki ruhsal durumlarına bağlı olarak olarak bir<br />
miktar farklılıklar gösterebileceğini de söylemektedir.<br />
Problem çözme ve yaratıcılık ile ilgili olarak Sonmaz‟ın (2002) yazdığı<br />
yüksek lisans tezi örnek gösterilebilir. Bu tezde yapılan araştırma sonucu ilgili<br />
*24 Haziran 2011 tarihinde elektronik olarak yayımlanmıĢtır.
BÖTE Öğrencilerindeki Yaratıcılık ve Problem Çözme Becerilerinin Karşılaştırılması 160<br />
grubun yaratıcılık düzeyleri yükseldikçe problem çözme yeteneklerinin de<br />
arttığı görülmüştür. Monahan (2002) „a göre problem çözmek demek yaratıcılık<br />
demektir. Eğer ortada bir problem yoksa yaratıcılık ortaya çıkmaz. Problem<br />
çözme becerisi yaratıcılığı ateşlemektedir. Yazar verdiği birçok seminerde ve<br />
araştırmalarda bu iddiasını ispat etmeye çalışmıştır.<br />
Bu çalışma, genel olarak, <strong>Eğitim</strong> Fakültelerinin BÖTE Bölümlerinde öğrenim<br />
görmekte olan öğrencilerin yaratıcılık ve problem çözme becerileri arasında bir<br />
ilişki olup olmadığını sınamaya yönelik olarak yapılmıştır.<br />
2. Yöntem<br />
2.1. Araştırma desen<br />
Nicel araştırmalarda değer yargılarından ve kişisel yorumlardan bağımsız<br />
yapılan gözlem ve/veya ölçümlerden elde edilen sayısal veriler incelenerek bir<br />
yargıya varılması söz konusudur (Kırcaali, 1999). Bu haliyle toplanacak veriler<br />
sayısal olacağı için araştırma niceliksel bir çalışma olarak değerlendirilmektedir.<br />
Çalışma, var olan bir durumu incelemek, betimlemek ve ayrıntılarına girmek<br />
üzere yapılmıştır. Mevcut durumu etkilemek, değiştirmek ve kurgulamak gibi<br />
bir amaç yoktur. Hâli hazırdaki durum ve nedenlerini araştırılacaktır. Bu<br />
nedenle çalışmanın en başta bir tarama modelidir (Karasar, 2006).<br />
Araştırmaya katılan katılımcıların problem çözme becerileri ile<br />
yaratıcılıklarının arasındaki ilişki tüm boyutları ayrı ayrı değerlendirilmiştir.<br />
Ayrıca katılımcılar okudukları üniversite ve cinsiyet açısından ikişer farklı<br />
gruba ayrılarak problem çözme ve yaratıcılıkları arasında farklar olup<br />
olmadığına bakılmıştır. . Bu nedenle çalışma tarama modellerinden ilişkisel<br />
tarama modeline uygundur. İlişkisel taramada sıklıkla korelasyon<br />
kullanılmaktadır. Moser ve Kalton‟a (1971) göre değişkenler arasında bir ilişki<br />
varsa bunun için nedensel karşılaştırma çalışması yapılmaktadır (Karasar,<br />
2006). Araştırmanın bazı noktalarında yakalanan ilişki olduğunda nedensel<br />
karşılaştırma modeli kullanmak uygundur.<br />
2.2. Katılımcılar<br />
Çalışma, A <strong>Üniversitesi</strong> Bilgisayar Öğretim Teknolojileri <strong>Eğitim</strong>i Bölümü 1.<br />
sınıf öğrencileri ve B <strong>Üniversitesi</strong> Bilgisayar Öğretim Teknolojileri <strong>Eğitim</strong>i<br />
Bölümü 2. sınıf öğrencileri ile gerçekleştirilmiştir. Çalışmaya, A<br />
<strong>Üniversitesi</strong>nden 61 (41 Erkek, 20 Kız) ve B <strong>Üniversitesi</strong>nden 33 (19 Erkek ve 14<br />
Kız) öğrenci katılmıştır. Toplam 94 öğrenci (60 Erkek, 34 Kız) ile çalışma<br />
gerçekleştirilmiştir. Öğrenci seçimleri sınıf kurası ile yansız olarak yapılmıştır.<br />
Öğrencilerin laboratuar saatleri ile çalışmanın yapılabileceği uygun zamanlar
161 <strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 1.9: 162–180<br />
karşılaştırılmış uygun sınıflar arasından kura çekilerek çalışma yapılacak<br />
sınıflar tespit edilmiştir.<br />
2009 – 2010 <strong>Eğitim</strong> yılı itibariyle ilgili üniversitelerin Bilgisayar Öğretim<br />
Teknolojileri <strong>Eğitim</strong>i bölümlerinde okuyan öğrenci sayıları ile çalışmaya alınan<br />
öğrenci sayıları Çizelge 1‟de görülmektedir.<br />
Çizelge 1 Katılımcıların sayısı ve oranları<br />
Üniversite<br />
Mevcut Öğrenci<br />
Sayısı<br />
Çalışmaya Alınan<br />
Öğrenci Sayısı<br />
Örneklemin<br />
Evrene Oranı<br />
(%Yüzde)<br />
A 320 61 19,06<br />
B 250 33 13,2<br />
TOPLAM 520 94 18,08<br />
Tabloda görüldüğü üzere çalışmanın hedefi olan evrenin yaklaşık %18 i<br />
örneklemeye dahil edilmiştir. Bu oran örneklemenin yeterli olduğunu<br />
göstermektedir. Ayrıca problem çözme becerilerine yönelik bir pilot çalışma da<br />
A <strong>Üniversitesi</strong>nde uygulanmıştır. Bu çalışmaya da A <strong>Üniversitesi</strong> Bilgisayar<br />
Öğretim Teknolojileri <strong>Eğitim</strong>i bölümünün 2. sınıf öğrencileri katılmışlardır. Bu<br />
çalışmaya katılan öğrenci sayısı ise 52 kişidir. Bu gruptaki öğrenciler yukarıda<br />
belirtilen ana çalışmaya katılmamışlardır.<br />
2.3. Araçlar<br />
Çalışmada iki çeşit ölçme aracı kullanılmıştır. Bunlardan ilki, ActionScript 3.0<br />
dili kullanılarak ve PHP ile Mysql‟e veri bağlantısı yapılan problem çözme<br />
becerisini ölçmeye yönelik oyunlar, diğeri ise yaratıcılık konusunda en iyi<br />
bilinen ölçme araçlarından biri olan Torrance Yaratıcı Düşünme Testi<br />
(TYDT)‟dir.<br />
2.3.1 Oyun uygulamaları<br />
Yapılan araştırmalarda, araştırmaya başlamadan önce okulun bilgisayar<br />
donanımının yeterli olması, oyunun kolay öğrenilebilir olması, iki saat içinde<br />
bitirilebilmesi ve eğitmen tarafından kolaylıkla geliştirilip değerlendirilebilmesi<br />
önemlidir (Papastergiou, 2009). Bu çalışmada verinin mümkün olduğunca hızlı<br />
toplanmasına ve minimum donanım gereksinimine sahip olması amaçlanmıştır.<br />
*24 Haziran 2011 tarihinde elektronik olarak yayımlanmıĢtır.
BÖTE Öğrencilerindeki Yaratıcılık ve Problem Çözme Becerilerinin Karşılaştırılması 162<br />
Problem çözme becerilerinin ölçülmesi için oyunlar kullanılmıştır. Bu<br />
oyunlar Adobe Flash programına ait ActionScript 3.0 dili ile oluşturulmuştur.<br />
Veri toplanması için www.aytekkosar.com sitesi kiralanmış ve bağlantı php dili<br />
ile mysql veri tabanına gidecek şekilde tasarlanmıştır. Kullanılan oyun sayısı<br />
pilot çalışmada 10 adet olup esas çalışmada bu sayı 6 ya indirilmiş ve<br />
oyunlardaki tüm aksaklıklar giderilmiştir. Oyunlar Parhami (<strong>2008</strong>), Altun<br />
(2004), Alsan (1970; 1989; 1990), Ural (2007) ve Halıcı‟nın (2001; 2004; 2005; 2009)<br />
çalışmalarından uyarlanmıştır. Oyunlar ait görüntülerden ikisi şekil 1‟de<br />
görülmektedir.<br />
Şekil 1. Kullanılan oyunlardan ikisine ait bir görünüm<br />
2.3.2 Oyun dışındaki uygulamalar<br />
Oyun dışında yapılan uygulama TYTD‟dir. Öğrenciler aynı ortamda<br />
toplanıp yönergeler okutulmuş ve testi doldurmaları istenmiştir. Ayrıca<br />
verilerin toplanmasında düzenin sağlanabilmesi ve bir sorun çıkması<br />
durumunda iletişim kurabilmek için bir form hazırlanıp testin en başına<br />
eklenmiştir. Öğrencilere dağıtılan kullanıcı adı ve şifre herkes için özel olarak<br />
adı geçen forma iliştirilmiştir. Kullanılan Test Torrance Yaratıcı Düşünme Testi<br />
Sözel A Formudur. Sungur (1992) tarafından Türkçeye uyarlanan test Tezci‟nin<br />
(2002) doktora tezinden alınmıştır. Torrance Yaratıcı Düşünme Testi (TYDT), ilk<br />
defa 1966 yılında yayımlanmıştır. Torrance tarafından 1974, 1984, 1990 ve 1998<br />
de yeniden düzenlenmiştir (Kim, 2006). 35 farklı dilde birçok araştırmada ve<br />
yüzlerce lisansüstü tezde bireylerin yaratıcılık performanslarını ölçmek için<br />
kullanılmıştır.
163 <strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 1.9: 162–180<br />
Kim (2006) TYDT„yi ele alan bir araştırmasında testin güvenilir ve geçerli<br />
olup olmadığını incelemiştir. Araştırmaya göre TYDT gerçekten sağlam bir<br />
testtir. Ancak araştırmanın uygulandığı kişi ve gruplara göre güvenilirlik ve<br />
geçerlilik değişebilmektedir. Torrance (1974)‟in da söylediği gibi düşük test<br />
güvenilirliği motivasyonal durumların yaratıcılık fonksiyonunun ölçümüne<br />
etkisi ile açıklanır. TYDT bilinen en güçlü test olmasına rağmen farklı bir<br />
yaratıcılık testi ile desteklenebileceği de önerilmektedir (Kim, 2006).<br />
2.4. İşleyiş<br />
Çalışma 2009-2010 öğretim yılında A ve B <strong>Üniversitesi</strong>nde BÖTE bölümünde<br />
okuyan 94 adet öğrencinin katılımı ile gerçekleştirilmiştir. Problem çözme<br />
puanlarının elde edilmesi için yazılacak oyunlar alan yazın taraması ile elde<br />
edilip programlanmıştır. İlk deneme çalışmalarından sonra A üniversitesinden<br />
alınan 52 kişilik bir öğrenci gurubu ile pilot çalışma yapılmıştır. Pilot çalışma<br />
neticesinde elde edilen oyunlar esas çalışmada kullanılmıştır. Sistemin işleyişi<br />
çevrimiçi olacak şekilde düşünülmüştür. Katılımcı evindeki, telefonundaki ya<br />
da internet kafedeki bir bilgisayardan istediği şekilde ve saatte sisteme girip<br />
oyunları tamamlayabilecekti. Ancak katılımın beklenenin çok altında<br />
olmasından dolayı öğrenciler ders esnasında alınıp laboratuarlarından oyunları<br />
tamamlaması sağlanmıştır. Sistemin işleyişini gösteren çizim şekil 2 den<br />
görülebilir.<br />
Yaratıcılık için TYTD kullanılmış ve sınıflarda uygulanmıştır. Öğrencilere<br />
birer saat süre tanınmıştır. Tamamını dolduranlar laboratuara alınmıştır.<br />
Öğretmen bilgisayarından oyunların tamamının oynanıp oynanmadığı<br />
izlenmiştir. Oyunları bitiren öğrenciye izin verilmiştir. Daha sonra uygulama ve<br />
testin değerlendirmelerinin yapılmasına başlanmıştır.<br />
Şekil 2. Sistemin işleyisi<br />
*24 Haziran 2011 tarihinde elektronik olarak yayımlanmıĢtır.
BÖTE Öğrencilerindeki Yaratıcılık ve Problem Çözme Becerilerinin Karşılaştırılması 164<br />
2.5. Veri analizi<br />
Oyunlardan gelen süre, hamle sayısı, deneme sayısı, maliyet gibi veriler<br />
değerlendirilerek puana dönüştürülmüştür. Oynatılan her oyun için farklı<br />
değerlendirmeler kullanılmıştır. Puanların doğru dağıtımı için eşit aralıklı<br />
dağılım benimsenmiştir. En kısa ve en uzun süreler arasındaki zaman eşit<br />
bölünmüş diğer değişkenler içinde benzer şekilde ayrım yapılmıştır. Ayrıca<br />
bazı oyunlarda gidiş yolunun farklı olmasına dayanarak belli<br />
zenginleştirmelerde bulunulmuştur.<br />
Yaratıcılık testi el ile okunmuştur. Test okunurken bu konuda izinli olan<br />
uzmanlardan destek alınmıştır. Buradan akıcılık, esneklik ve orijinallik alt<br />
puanları ile toplam puan elde edilmiştir. Her katılımcıya, 6 farklı oyundan elde<br />
ettiği 1 adet problem çözme becerisi puanı ve yaratıcılık ile alt kategorilerine ait<br />
toplam 4 farklı yaratıcılık puanı verilmiştir.<br />
Cinsiyete göre, üniversiteye göre ve tek bir grup olarak ayrı ayrı kodlanan<br />
katılımcılar için her sınıflamada homojenlik ve normallik testleri uygulanmıştır.<br />
Grup içindeki değişkenlerin karşılaştırılmasında Pearson ve Spearman<br />
korelasyonları farklı guruplar arasındaki olası farkları bulmak için ise t testleri<br />
kullanılmıştır, testlerin analizi SPSS 15 programı ile gerçekleştirilmiştir.<br />
3. Sonuçlar<br />
3.1 Katılımcıların problem çözme ve yaratıcılıkları arasındaki ilişki<br />
Tüm katılımcıların normallik ve homojenlik dağılımı yapıldıktan sonra<br />
orijinallik dışındaki değerlerin parametrik olarak değerlendirilmesi orijinalliğin<br />
ise non-parametrik olarak değerlendirilmesi gerektiği sonucu çıkmıştır. Çizelge<br />
2 de görüleceği gibi uygun korelasyonlar alınmıştır. Sonuç olarak yaratıcılık ile<br />
problem çözme arasında 0,05 anlamlılık düzeyinde ilişki olduğu görülmüştür.<br />
Yaratıcılık alt kategorilerinden sadece esneklik puanının ilişki göstermediği<br />
görülmektedir. Ancak mevcut değer 0,05 düzeyine son derece yakındır.
165 <strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 1.9: 162–180<br />
Çizelge 2. Grup içindeki problem çözme becerisi ve yaratıcılık ilişkisi<br />
Korelasyon türü<br />
Akıcılık<br />
Puanı<br />
Pearson<br />
Korelasyonu<br />
Esneklik<br />
Puanı<br />
Pearson<br />
Korelasyonu<br />
Orjinallik<br />
Puanı<br />
Spearman<br />
Korelasyonu<br />
Toplam<br />
Yaratıcılık<br />
Puanı<br />
Pearson<br />
Korelasyonu<br />
PÇB Puanı ,194* 0,163 ,181* ,184*<br />
N 94 94 94 94<br />
* 0,05 seviyesinde anlamlılık düzeyi olan korelasyon (tek yönlü)<br />
3.2 İki farklı üniversite öğrenci grubunun problem çözme ve yaratıcılıkları arasındaki<br />
ilişki<br />
A <strong>Üniversitesi</strong> ile B Üniversiteleri öğrencileri arasında yapılan testlerde<br />
problem çözme becerileri açısından anlamlı bir fark bulunamamasına rağmen<br />
yaratıcılık alt kategorilerinden orijinallik değerlerinin anlamlı farklılık<br />
gösterdiği görülmüştür. Normallik testi değerleri uygun gelmediğinden nonparametrik<br />
test olan Mann-Whitney U uygulanmıştır. Çizelge 3 te görülebilecek<br />
olan tabloya göre A <strong>Üniversitesi</strong>nde okuyan öğrenciler orijinallik açısından<br />
daha üstündür.<br />
Çizelge 3. Üniversiteler arası yaratıcılık ilişkisi<br />
Orijinallik<br />
Mann-Whitnet U 716.500<br />
İki yönlü anlamlılık<br />
(Exact Sig. - two tailed)<br />
0,021<br />
3.3 Farklı cinsiyetteki öğrencilerin problem çözme ve yaratıcılıkları arasındaki ilişki<br />
*24 Haziran 2011 tarihinde elektronik olarak yayımlanmıĢtır.
BÖTE Öğrencilerindeki Yaratıcılık ve Problem Çözme Becerilerinin Karşılaştırılması 166<br />
Kızlar ve erkekler arasında yapılan testlerde problem çözme becerileri<br />
arasında anlamlı bir farka rastlanmamıştır. Yaratıcılık testlerinde ise akıcılık alt<br />
kategorisi kızlarda üstün görülmektedir. Testler parametriktir. İlişki<br />
göstermeyen değerler sunulmamıştır. Çizelge 4 ten sonuçlar görülebilir.<br />
Çizelge 4. Cinsiyetler arası yaratıcılık ilişkisi<br />
t testi<br />
sig (çift<br />
t<br />
yönlü)<br />
Toplam Yaratıcılık Varyansların -1.683 .096<br />
eşit olduğu<br />
Akıcılık varsayımı -2.175 .032<br />
sig (two tailed)
167 <strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 1.9: 162–180<br />
sağlandığını söyleyen sayısı oldukça sınırlıdır. Bununla birlikte ticari oyunlarda<br />
yüksek motivasyon görülmektedir. Genellikle oyuncular, bilgisayar<br />
oyunlarında hırslı bir şekilde oyun oynayarak vakit harcamaktan çok<br />
hoşlanırlar (Guitteau, 2002) ve oyunlara çok heveslidirler (Ko, 2002). 2007 UITM<br />
<strong>Üniversitesi</strong>ndeki 67 katılımcı ile Daud ve diğerleri (<strong>2008</strong>) tarafından yapılan<br />
çalışmada temel bilgisayar bilimi ve problem çözmeye giriş dersleri oyun<br />
tabanlı olarak gerçekleştirilmiştir. Sonucunda öğrencilerin çalışma ile ilgili<br />
düşüncelerinin olumlu yönde olduğu ancak bilgisayar oyunu oynama ile<br />
akademik performans arasında önemli bir ilişki olmadığı sonucuna varılmıştır.<br />
Bilgisayar ve video oyunları batı toplumları ve Asya toplumlarında gençler,<br />
çocuklar ve yetişkinler arasında çok popüler bir boş zaman geçirme aracı haline<br />
gelmiştir, ancak eğitsel değeri tartışmalıdır (Poole, 2000). Video ve bilgisayar<br />
oyunlarının özellikle gençlere yönelik bazı dezavantajları vardır (Griffiths,<br />
1995). Örneğin öğrenciler üzerinde sağlık sorunları gibi negatif etkiler<br />
yaratabilmektedir. Bunlar; göz yorgunluğu, baş ağrısı, sırt ağrısı, yorgunluk,<br />
uyku bozukluğuna bağlı gözaltı morlukları (black ring), kas zayıflıkları ve<br />
omuz düşüklüğü gibi rahatsızlıklardır (Tazawa, Y, Soukao A.V., Okada K. &<br />
Takada G., 1997).<br />
Birçok araştırmaya göre kızlar ve erkekler asında oyun oynama konusunda<br />
çok farklı değillerdir. Ancak tutumlar incelendiğinde kızların daha ziyade<br />
eğlenceli fazla bilgi gerektirmeyen oyunlara meraklı olduğu erkeklerin ise<br />
genellikle saldırgan nitelikler taşıyan oyunlardan hoşlandıkları görülmüştür.<br />
Ayrıca bu nedenden dolayı satılan oyunlardan çoğunun erkeklere yönelik<br />
olması kızlar için bir şikayet konusudur (Dodlinger, 2007). Kızlar ve erkekler<br />
arasında oyun oynama yeteneklerinin ve oynama sıklıklarının ölçüldüğü birçok<br />
yayın bulmak mümkündür. Her araştırmadan farklı sonuçlar elde edilmiştir.<br />
Birçok araştırmacı erkeklerin daha başarılı olduğunu bulmuştur. Bunun<br />
sebeplerinin doğuştan gelmediğini, geçmiş yaşamların ve bireysel ilgilerin<br />
bunda önemli rol oynadığını belirtmişlerdir. Bazı araştırmalara göre kızlar<br />
üstün gelirken bazı çalışmalarda da erkekler üstün gelmiştir. Ancak<br />
çalışmaların birçoğu cinsiyetler arasında problem çözme becerisi ile ilgili bir<br />
fark olmadığını, çıkacak farkların ise geçmiş yaşantılar, hazır bulunuşluk,<br />
bireysel ilgiler ve zihinsel gelişim süreçleri gibi nedenlerden kaynaklı olduğunu<br />
göstermektedir (Gallagher and Kauffman, 2005). Papastergiou (2009)‟nun<br />
çalışmasında cinsiyet farkı açısından erkek çocukların daha fazla ön bilgiye<br />
sahip olduğu düşünülmesine rağmen sonuçlar motivasyon ve öğrenme<br />
açısından ön ve son testler arasında erkekler ve kızların gelişimi arasında fark<br />
bulunmadığını göstermiştir. Ancak cinsiyet açısından test sonuçları arasında<br />
erkekler ile kızlar arasında anlamlı bir fark bulunmuştur. Bunun nedeni<br />
erkeklerin bilgisayarlar ile ilgili olarak daha iyi bir arka plana sahip olmasıdır.<br />
TEEM isimli projede (Facer, 2003) erkek öğrencilerin daha fazla oyun oynadığı<br />
ve oyunlarının sürelerinin daha uzun olduğu görülmüş. Cinsiyet ile ilgili<br />
*24 Haziran 2011 tarihinde elektronik olarak yayımlanmıĢtır.
BÖTE Öğrencilerindeki Yaratıcılık ve Problem Çözme Becerilerinin Karşılaştırılması 168<br />
araştırmalarda ise sonucu değiştirenin özellikle oyun seçimi ve pratik yapma<br />
olduğu görülmüştür. Tecrübeli oyuncuların daha başarılı olduğu<br />
söylenmektedir (Downes, 1999; Facer, 2003). Dodlinger (2007) yaptığı alan yazın<br />
taraması sonucunda video oyunlarının öğrenciler üzerinde pozitif etkileri<br />
olduğunu ayrıca cinsiyetin oyun ile öğrenmede çok büyük farklar<br />
oluşturmadığını tespit etmiştir.<br />
Birçok araştırmacının da dediği gibi problem çözme becerileri ile yaratıcılık<br />
yetenekleri açısından pozitif bir ilişki bulunmaktadır. Ayrıca yaratıcılık testi<br />
kendi bileşenleri içinde oldukça tutarlı sonuçlar vermiştir. Cinsiyet açısından<br />
sorguladığımızda bazı yaratıcılık yeteneklerinin kızlarda daha iyi görünmesi<br />
araştırma açısından sürpriz olmuştur. Özellikle akıcılık konusunda 0,05<br />
düzeyinde anlamlı farka rastlanması, bu bölümlerde okuyan kız öğrencilerin<br />
erkek öğrencilere göre çok az zamanda çok farklı fikirler türetebilecek yapıda<br />
olduğunu göstermiştir. Kızların erkeklerden daha mı çok konuştuğu ya da daha<br />
mı çok düşündüğü gibi konular ise psikolojik ve nörolojik çalışmalar takip<br />
edilerek incelenebilir.<br />
Farklı üniversitelere baktığımızda ise, A <strong>Üniversitesi</strong> BÖTE bölümü<br />
öğrencilerinin yaratıcılık açısından B <strong>Üniversitesi</strong> BÖTE bölümü öğrencilerine<br />
göre daha iyi durumda olduğu görülmektedir. Akademik açıdan hemen hemen<br />
aynı düzeyde sayılan ve ortak bir sınav ile alınan, aynı bölüme ait farklı<br />
üniversite öğrencilerinin arasındaki fark tartışılabilir. Torrance (1962) TYDT<br />
puanlarının çevre, yaşantı ve psikolojik durumlar gibi faktörlere bağlı olarak<br />
değişebileceğini söylemektedir. Hatta testin yapıldığı mekan ya da zaman da<br />
bu konuda araştırılmaya değer olarak gözükmektedir. A <strong>Üniversitesi</strong> BÖTE<br />
Bölümü öğrencilerinin özellikle orijinallik alt puanında gösterdiği başarı<br />
Üniversitelerin yürüttüğü programın yaratıcılığı destekler nitelikte olmasıyla<br />
da yorumlanabilir.<br />
ÖSYM tarafından yapılan, öğrencilerin ortak girdiği üniversite sınavlarında,<br />
tercihlerine göre yerleştirilen bireylerden özellikle yüksek talep alan bölümlere<br />
girmeye hak kazananların akademik seviyeleri birbirine çok yakındır.<br />
Akademik seviyenin yanında problem çözme ve yaratıcılık gibi yeteneklerinde<br />
yüksek ve birbirine yakın olması beklenebilir. Ancak akademik seviye ile<br />
problem çözme becerileri ve yaratıcılık bağımsız kavramlar olduğu için<br />
sonuçlar her zaman beklendiği gibi çıkmayabilir. Bu konuda aratıcılık ve<br />
problem çözme açısından üniversite sınavı sonuçlarını değişken olarak<br />
kullanan çalışmalar incelenebilir.<br />
Gelecekte yapılabilecek araştırma önerisi olarak; üniversiteye yeni başlamış<br />
ve yerleştirilme puanı belli olan öğrencilere problem çözme ve yaratıcılık ile<br />
ilgili testler uygulanıp çıkacak sonuçların akademik başarı ile ilgisinin
169 <strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 1.9: 162–180<br />
araştırılması önerilmektedir. Ayrıca çalışmalarda kullanılacak olan testler daha<br />
da geliştirilip tamamı sanal ortama aktarılabilir. Bu sayede yazılan tüm bilgiler<br />
monitörden takip edilir ve gereksiz kağıt sarfiyatının da önüne geçilmiş olur.<br />
Kaynaklar<br />
Aksu, M. (1985). Matematiksel Öğretimde Bilgisayar Kullanımı, <strong>Eğitim</strong> ve Bilim<br />
Dergisi, 54(9), Ankara, 60s.<br />
Alsan S. (1970). Düşünme Kutusu, Bilim ve Teknik Dergisi, Tübitak Yayınları, 25,<br />
Ankara, s62.<br />
Alsan S. (1989). Düşünme Kutusu, Bilim ve Teknik Dergisi, Tübitak Yayınları,<br />
263, Ankara, s60.<br />
Alsan S. (1990). Düşünme Kutusu, Bilim ve Teknik Dergisi, Tübitak Yayınları,<br />
275, Ankara, s60.<br />
Altun M. (2004). Matematik Öğretimi, Alfa Yayınları, Bursa, 302s.<br />
Amory, A., Naicker, K., Vincent, J., & Adams, C. (1999). The Use of Computer<br />
Games as an Educational Tool: Identification of Appropriate Game Types<br />
and Game Elements. British Journal of Educational Technology, 30(4), 311-<br />
321pp.<br />
*24 Haziran 2011 tarihinde elektronik olarak yayımlanmıĢtır.
BÖTE Öğrencilerindeki Yaratıcılık ve Problem Çözme Becerilerinin Karşılaştırılması 170<br />
Baykul, Y. (2004). İlköğretimde Matematik Öğretimi (6-8. sınıflar için), Pegem<br />
Yayıncılık, Ankara. s17–18.<br />
Betz, J. A. (1995). Computer Games: Increases Learning in an İnteractive<br />
Multidisciplinary Environment, Journal of Educational Technology Systems, 24,<br />
195–205pp.<br />
Biber M. (2006). Keşfederek Öğrenme yönteminin İlköğretim II. Kademe<br />
Matematik Dersi Öğrencilerinin Yaratıcılıkları Üzerine Etkisi, Yüksek<br />
Lisans Tezi, Dokuz Eylül <strong>Üniversitesi</strong> <strong>Eğitim</strong> Bilimleri Enstitüsü, 395s<br />
(yayımlanmamış).<br />
Daud, N M. N., Mohamed, H. & Jan, N. Y. C. (<strong>2008</strong>). Computer Science<br />
Students‟ Opinions on Effects of Computer Games, Canon Information<br />
Technology, 6p.<br />
Dodlinger, M. J. (2007) Educational Video Game Design: A Review of the<br />
Literature, Journal of Applied Educational Technology, 4(1), 21-31pp<br />
Downes, T. (1999). Playing with Computing Technologies in The Home.<br />
Education and Information Technologies, 4(1), 65–79pp.<br />
Elgood, C. (1996). Using management games (2nd ed)., Vermont: Gower Press,<br />
Brookfield, 123p.<br />
Facer, K. (2003). Computer games and learning,<br />
http://www.futurelab.org.uk/resources/documents/discussion_papers/Com<br />
puter_Games_and_Learning_discpaper.pdf (Erişim tarihi: 5 mart 2010).<br />
Gallagher, A. M., & Kaufman, J. C. (2005). Gender Differences in Mathematics,<br />
An Integrative Psychological Approach, Cambridge University Press, 351p.<br />
Gee, J. P. (2003). What Video Games Have to Teach us About Learning and<br />
Literacy, ACM Computers in Entertainment, 1(1), 1-4pp<br />
Gredler, M. E. (1996). Games and Simulations and Their Relationships to<br />
Learning. In D. H. Jonassen (Ed.), Handbook of Research for Educational<br />
Communications and Technology Macmillan Library Reference, New York,<br />
571–603 pp.<br />
Griffiths, M. & Dancaster, I. (1995). The Effect of Type a Personality on<br />
Physiological Arousal While Playing Computer Games, Addictive Behaviors,<br />
20(4), 543-548pp.<br />
Guitteau, J. (2002). Gaming Gets Serious, American Demographics, 39-43pp<br />
Halıcı E. (2001). Zeka Oyunları, Bilim ve Teknik Dergisi, Tübitak Yayınları, 399,<br />
Ankara, s110.<br />
Halıcı E. (2004). Zeka Oyunları, Bilim ve Teknik Dergisi, Tübitak Yayınları, 438,<br />
Ankara, s107.<br />
Halıcı E. (2005). Zeka Oyunları, Bilim ve Teknik Dergisi, Tübitak Yayınları, 452,<br />
Ankara, s107.<br />
Halıcı, E. (2009). Akıl Oyunları, http://www.halici.com.tr/oyun/zeka/,<br />
(Erişim tarihi: 15 Mart 2010).<br />
Hong, J. C. & Lui, M. C. (2003). A Study on Thinking Strategy Between Experts<br />
and Novices of Computer Games, Computers in Human Behavior, 245-258pp.<br />
Huang, O. W. S., Cheng, H. N. H. & Chan T. (2007). Number Jigsaw Puzzle: A<br />
Mathematical Puzzle Game for Facilitating Players‟ Problem-Solving<br />
Strategies, International Conference on Intelligent Pervasive Computing,<br />
446-451pp.<br />
Karasar, N. (2006) Bilimsel Araştırma Yöntemi, 16.basım, Nobel Yayınevi,<br />
Ankara, 292s.<br />
Kırcaali, G. (1999). Sosyal Bilimlerde Araştırma Yöntemleri, T.C. Anadolu<br />
<strong>Üniversitesi</strong> Yayınları, 1081, Eskişehir
171 <strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 1.9: 162–180<br />
Kim, H. K. (2006). Can We Trust Creativity Tests A Review of the Torrance<br />
Tests of Creative Thinking (TTCT), Creativity Research Journal, 18(1), 3-14pp.<br />
Kneeland, S. (2001) Sosyal Bilgilerde Problem Çözme ve Uygulamalar, (Çev. N.<br />
Kalaycı) Gazi Kitabevi, Ankara, 197s.<br />
Ko, S. (2002). An Empirical Analysis of Children‟s Thinking and Learning in a<br />
Computer Game Context, Educational psychology, 22(2), 219-233 pp.<br />
Korkmaz, H. (2002). Fen <strong>Eğitim</strong>inde Proje Tabanlı Öğrenmenin Yaratıcı<br />
Düşünme, Problem Çözme ve Akademik Risk Alma Düzeylerine Etkisi,<br />
Doktora Tezi, Hacettepe <strong>Üniversitesi</strong>, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 245s<br />
(yayımlanmamış).<br />
Lee, J., Luchini, K., Michael, B., Norris, C., & Soloway, E. (2004) More than just<br />
fun and games: Assessing the value of educational video games in the<br />
classroom, CHI '04 Extended Abstracts on Human Factors in Computing<br />
Systems, Vienna, Austria, 1375-1378pp<br />
McFarlane, A., Sparrowhawk, A. & Heald, Y. (2002). Report on The Educational<br />
Use of Games.<br />
Monahan, T. (2002) The Do-It-Yourself Lobotomy, Open Your Mind to Greater<br />
Creative Thinking, John Wiley & Sons, Inc., 275pp<br />
Moreno-Ger, P., Burgos, D., Martinez-Ortiz, I., Sierra, J. L. & Fernandez-Manjon,<br />
B. (<strong>2008</strong>). Educational Game Design for Online Education, Computers in<br />
Human Behavior, 2530-2540pp.<br />
Papastergiou, M. (2009). Digital Game Based Learning in High School<br />
Computer Science Education, Impact on educational effectivenes and<br />
student motivation, Computers & Education, 52 (2009) 1–12pp.<br />
Parhami, B. (<strong>2008</strong>).A Puzzle-Based Seminar for Computer Engineering<br />
Freshmen, Computer Science Education, 18(4), 261–277pp<br />
Polya, G. (1978). How to solve it, Princeton Universty Press, New Jersey, 138p.<br />
Poole, S. (2000). Trigger Happy: The Inner Life of Videogames. 2000, Fourth<br />
Estate, London, 430p<br />
Prensky, M. (2001). Digital Game Based Learning, McGraw-Hill, New York,<br />
431p.<br />
Rao, S. S. (1998). Putting fun back into learning, Training, 32(8), 44–55pp.<br />
Schoenfeld, A. H. (1992). Learning to Think Mathematically: Problem Solving,<br />
Metacognition, and Sense Making in Mathematics. In D. A. Grouws (Ed.),<br />
Handbook of Research on Mathematics Teaching, McMillan Publishing,<br />
New York, 224–270pp.<br />
Senemoğlu, N. (2007). Kuramdan Uygulamaya Gelişim ve Öğrenme, Gönül<br />
Yayıncılık, Ankara, 598s.<br />
Serin, O., Serin, N. B. & Saygılı, G. (2009). The effect of educational technologies<br />
and material supported science and technology teaching on the problem<br />
solving skills of 5th grade primary school student, World Conference on<br />
Educational Sciences, Procedia Social and Behavioral Sciences, 665–670pp.<br />
Sonmaz, S. (2002). Problem Çözme Becerisi ile Yaratıcılık ve Zeka arasındaki<br />
ilişkinin incelenmesi, Yüksek lisans tezi, Marmara <strong>Üniversitesi</strong>, <strong>Eğitim</strong><br />
Bilimleri <strong>Fakültesi</strong>, 128s (yayımlanmamış).<br />
Sungur, N. (1992). Yaratıcı Düşünce, Özgür Yayın Dağıtım, İstanbul, 304s.<br />
Tazawa, Y, Soukalo, A.V., Okada, K. & Takada, G. (1997). Excessive Playing of<br />
Home Computer Games. By Children Presenting Unexplained Symptoms,<br />
Journal of Pediatrics, 130, 1010-1011pp.<br />
*24 Haziran 2011 tarihinde elektronik olarak yayımlanmıĢtır.
BÖTE Öğrencilerindeki Yaratıcılık ve Problem Çözme Becerilerinin Karşılaştırılması 172<br />
Tezci, E. (2002) Oluşturmacı Öğretim Tasarım Uygulamasının İlköğretim<br />
Beşinci Sınıf Öğrencilerinin Yaratıcılıklarına ve Başarılarına Etkisi, Doktora<br />
Tezi, Fırat <strong>Üniversitesi</strong>, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 319s (yayımlanmamış).<br />
Torrance, P. E. (1962). Guiding Creative Talent, Bureau Educational Research<br />
Pres, Minnesota, 278p.<br />
Ural, Ş. (2007). Eğlenceli Matematik: Kıran Kırana Zeka Oyunları, 7. baskı,<br />
Timaş Yayınları, İstanbul, 182s.<br />
Vaninsky, A. (2005). Activity-Based Introduction to The Binary System: Nim<br />
Game Winning Strategy, International Journal of Mathematical Education in<br />
Science and Technology, 38, 43-54pp.<br />
Wang, C. & Tzeng, Y. (2007). Framework for Bloom‟s Knowledge Placement in<br />
Computer Games, ıeee computer society, Digital Game and Intelligent Toy<br />
Enhanced Learning, Digitel ‟07, 5s.