12.01.2015 Views

EGE EĞİTİM DERGİSİ 2008 (9): 2 - Eğitim Fakültesi - Ege Üniversitesi

EGE EĞİTİM DERGİSİ 2008 (9): 2 - Eğitim Fakültesi - Ege Üniversitesi

EGE EĞİTİM DERGİSİ 2008 (9): 2 - Eğitim Fakültesi - Ege Üniversitesi

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

ISSN : 1307 -4474<br />

<strong>EGE</strong> <strong>EĞİTİM</strong> <strong>DERGİSİ</strong><br />

<strong>Ege</strong> Journal of Education<br />

<strong>Ege</strong> Journal of Education<br />

<strong>2008</strong> (9): 2


<strong>EGE</strong> <strong>EĞİTİM</strong> <strong>DERGİSİ</strong><br />

<strong>Ege</strong> Journal of Education<br />

Sahibi / Owner<br />

Prof. Dr.Kadir ASLAN<br />

<strong>Eğitim</strong> <strong>Fakültesi</strong> adına<br />

Editör (Editor)<br />

Doç. Dr. Mustafa Murat İNCEOĞLU<br />

Eş-Editör (Co-Editor)<br />

Yrd. Doç. Dr. Soner AKŞEHİRLİ<br />

Yayın Kurulu / Editorial Board<br />

Prof. Dr. A. Kadir ASLAN<br />

Prof. Dr. Süleyman DOĞAN<br />

Prof. Dr. İbrahim DÖNMEZER<br />

Prof. Dr. Münevver YALÇINKAYA<br />

Prof. Dr. Şevket TOKER<br />

Prof. Dr. Hülya YILMAZ<br />

Doç. Dr. Eralp ALTUN<br />

Yayın Koordinatörü / Coordinator<br />

Araş. Gör. Dr. Pınar HUYUGÜZEL ÇAVAŞ<br />

Örütbağ Tasarımı / Internet Design<br />

Araş Gör. Onur DÖNMEZ<br />

Araş. Gör. Muhittin ŞAHİN<br />

Yazışma Adresi<br />

<strong>Ege</strong> <strong>Üniversitesi</strong> <strong>Eğitim</strong> <strong>Fakültesi</strong>, 35040 Bornova-İZMİR<br />

Tel: (0232) 3733575 Fax: (0232) 3734713<br />

İnternet Sayfası: http://egitim.ege.edu.tr/efdergi<br />

eposta: ege.egitim.dergisi@gmail.com<br />

ISSN 1307-4474


<strong>EGE</strong> <strong>EĞİTİM</strong> <strong>DERGİSİ</strong><br />

<strong>Ege</strong> Journal of Education<br />

HAKEM KURULU<br />

Prof. Dr. Adnan Kulaksızoğlu (Marmara Üni.)<br />

Prof. Dr. Ahmet Duman (Muğla Üni.)<br />

Prof. Dr. Ali Yıldırım (ODTÜ)<br />

Prof. Dr. Ata Tezbaşaran (Mersin Üni.)<br />

Prof. Dr. Emine Nilgün Metin (Hacettepe Üni.)<br />

Prof. Dr. Esmahan Ağaoğlu (Anadolu Üni.)<br />

Prof. Dr. Gülten Ülgen (Hacettepe Üni.)<br />

Prof. Dr. Meral Aksu (ODTÜ)<br />

Prof. Dr. Mualla Bilgin Aksu (Akdeniz Üni.)<br />

Prof. Dr. Mustafa Sağlam (Anadolu Üni.)<br />

Prof. Dr. Mübeccel Gönen (Hacettepe Üni.)<br />

Prof. Dr. Müfit Gömleksiz (Adnan Mend. Üni.)<br />

Prof. Dr. Münevver Yalçınkaya (<strong>Ege</strong> Üni.)<br />

Prof. Dr. Özcan Demirel (Hacettepe Üni)<br />

Prof. Dr. Süleyman Doğan (<strong>Ege</strong> Üni.)<br />

Prof. Dr. Tanju Gürkan (Ankara Üni.)<br />

Doç. Dr. Alim Kaya (İnönü Üni.)<br />

Doç. Dr. Arif Altun (Hacettepe Üni.)<br />

Doç. Dr. Aysun Umay (Hacettepe Üni)<br />

Doç. Dr. Ayşe Sibel Türküm (Anadolu Üni.)<br />

Doç. Dr. Ceren Tekkaya (ODTÜ)<br />

Doç. Dr. Çağlayan Dinçer (Ankara Üni.)<br />

Doç. Dr. Nükhet Çıkrıkçı Demirtaşlı (Ankara Üni.)<br />

Doç. Dr. Sinan Olkun (Ankara Üni.)<br />

Doç. Dr. Soner Yıldırım (ODTÜ)<br />

Yrd. Doç. Dr. Arzu Arıkan (Anadolu Üni.)<br />

Yrd. Doç. Dr. Asım Çivitci (Pamukkale Üni.)<br />

Yrd. Doç. Dr. Berna Gücüm (Hacettepe Üni.)<br />

Yrd. Doç. Dr. Berrin Burgaz (Hacettepe Üni.)<br />

Yrd. Doç. Dr. Bünyamin Yurdakul (<strong>Ege</strong> Üni)<br />

Yrd. Doç. Dr. Fatoş Silman (Yakın Doğu Üni.)<br />

Yrd. Doç.Dr. Günseli Girgin (Dokuz Eylül Üni)<br />

Yrd. Doç. Dr. Hülya Kelecioğlu (Hacettepe Üni.)<br />

Yrd. Doç. Dr. İkram Çınar (İnönü Üni.)<br />

Yrd. Doç. Dr. Nilay Bümen (<strong>Ege</strong> Üni.)<br />

Yrd. Doç. Dr. Şakire Anlıak (<strong>Ege</strong>. Üni)<br />

Yrd. Doç. Dr. Uğur Altunay (Dokuz Eylül Üni)<br />

Yrd. Doç. Dr. Yelda Bektaş (<strong>Ege</strong> Üni.)<br />

Yrd. Doç. Dr. Yılmaz Tonbul (<strong>Ege</strong> Üni.)<br />

Dr. Gürcü Koç (Gazi Üni.)<br />

Dr. Halil Yurdugül (Hacettepe Üni.)<br />

Dr. İsmail Zencirci (Balıkesir Üni.)<br />

Dr. Nuri Doğan (Hacettepe Üni.)<br />

Dr. Oylum Akkuş Çıkla (Hacettepe Üni.)


<strong>EGE</strong> <strong>EĞİTİM</strong> <strong>DERGİSİ</strong><br />

<strong>Ege</strong> Journal of Education<br />

İÇİNDEKİLER<br />

Öğretmen Adaylarının Ekolojik Ayak İzlerinin Hesaplanması ve<br />

Değerlendirilmesi<br />

Özgül KELEŞ, Naim UZUN, Sibel ÖZSOY _____________________________________ 1-14<br />

Fen ve Teknoloji Dersinde Kullanılan Farklı Deney Tekniklerinin Öğrencilerin<br />

Bilimsel Süreç Becerilerine Etkileri<br />

Bülent AYDOĞDU, Ömer ERGİN ___________________________________________ 15-36<br />

Buharlaşma ve Kaynama Konularındaki Kavram Yanılgılarının Önlenmesinde<br />

Analoji Yönteminin Etkisi<br />

Gülten ŞENDUR , Mustafa TOPRAK, Esin ŞAHİN PEKMEZ ________________________ 37-58<br />

İlköğretim Birinci Kademede <strong>Eğitim</strong>de Motivasyon Ölçeğinin Türkçeye<br />

Uyarlanması<br />

Ahmet KARA __________________________________________________________ 59-78<br />

Göz Hareketleriyle Duyarsızlaştırma ve Yeniden İşleme: Yaklaşımın Etkililiği ve<br />

Bugünkü Durumu<br />

Serkan DENİZLİ ________________________________________________________ 79-92<br />

İki Farklı Öfke Ölçeğinin Çocuk ve Ergenler İçin Psikometrik Özelliklerinin<br />

İncelenmesi<br />

Serap TEKİNSAV SÜTÇÜ, Arzu AYDIN ______________________________________ 93-108<br />

Rol Yapma ve Drama Etkinlikleriyle Yabancılara Türkçe Öğretiminde<br />

Motivasyonun Sağlanması<br />

Mustafa ARSLAN, Aynur GÜRSOY ________________________________________ 109-124<br />

Özel <strong>Eğitim</strong> Öğretmenlerinin Bilgisayar Tutumlarının İncelenmesi<br />

Tarık KIŞLA __________________________________________________________ 128-154<br />

BÖTE Öğrencilerindeki Yaratıcılık Ve Problem Çözme Becerilerinin<br />

Karşılaştırılması<br />

Mustafa Murat İNCEOĞLU, Aytek KOŞAR __________________________________ 155-173


<strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2: 1–14*<br />

Öğretmen Adaylarının Ekolojik Ayak İzlerinin<br />

Hesaplanması ve Değerlendirilmesi**<br />

Özgül KELEŞ 1 , Naim UZUN 2 , Sibel ÖZSOY 3<br />

Öz<br />

Bu çalışmanın amacı, öğretmen adaylarının ekolojik ayak izlerinin hesaplanması ve<br />

değerlendirilmesidir. Araştırma, <strong>2008</strong>-2009 eğitim-öğretim yılında, Aksaray<br />

<strong>Üniversitesi</strong> <strong>Eğitim</strong> <strong>Fakültesi</strong> İlköğretim Bölümü Sosyal Bilgiler, Fen Bilgisi ve Sınıf<br />

Öğretmenliği Anabilim Dallarında öğrenim gören birinci sınıf toplam 81 öğretmen<br />

adayına uygulanmıştır. Araştırmada veri toplama aracı olarak web-tabanlı “Ekolojik<br />

Ayak İzi Hesaplama Anketi” kullanılmıştır. İstatistiksel veri analizinde, ortalama,<br />

standart sapma gibi betimsel istatistiklerin yanında ikili karşılaştırmalarda bağımsız<br />

gruplar için t-testi kullanılmıştır. Öğretmen adaylarının ekolojik ayak izi değerlerinin<br />

dünya ortalamasının üzerinde olduğu, ekolojik ayak izine en büyük etkiyi gıda<br />

bileşeninin yaptığını ve ekolojik ayak izi değerinin cinsiyete göre farklılık göstermediği<br />

tespit edilmiştir. Araştırma sonunda ekolojik ayak izi hesaplamalarının geniş<br />

örneklemler ve farklı değişkenler üzerinde uygulanması önerilmektedir.<br />

Anahtar kelimeler: Ekolojik ayak izi, öğretmen adayları, sürdürülebilir yaşam, çevre<br />

eğitimi<br />

* 24 Haziran 2011 tarihinde elektronik olarak yayımlanmıştır.<br />

**Bu çalışmanın bir bölümü 18. Ulusal <strong>Eğitim</strong> Bilimleri Kurultayı’nda sözlü bildiri olarak<br />

sunulmuştur<br />

¹Yrd. Doç. Dr, Aksaray <strong>Üniversitesi</strong>, <strong>Eğitim</strong> <strong>Fakültesi</strong>, İlköğretim Bölümü, Aksaray/TÜRKİYE,<br />

ozgulkeles@gmail.com<br />

²Yrd. Doç. Dr, Aksaray <strong>Üniversitesi</strong>, <strong>Eğitim</strong> <strong>Fakültesi</strong>, İlköğretim Bölümü, Aksaray/TÜRKİYE,<br />

naimuzuns@yahoo.com<br />

³Arş. Gör. Aksaray <strong>Üniversitesi</strong>, <strong>Eğitim</strong> <strong>Fakültesi</strong>, İlköğretim Bölümü, Aksaray/TÜRKİYE,<br />

ozsoy.sibel@gmail.com


<strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2: 1–14<br />

Measuring and Evaluating Pre-Service Teachers’<br />

Ecological Footprints<br />

Abstract<br />

The purpose of this study is to calculate and evaluate the ecological footprints of preservice<br />

teachers from the departments of elementary education. The present study was<br />

carried out with 81 first-year pre-service teachers from the departments of elementary<br />

school science education, social sciences education and primary school education at the<br />

Education Faculty of Aksaray University in <strong>2008</strong>-2009 academic year. As a data<br />

collection tool, “Ecological Footprint Measurement Questionnaire” was used. For the<br />

analysis of the data, besides the descriptive statistics such as means and standard<br />

deviations, inferential statistics such as independent samples t-test was used for the<br />

comparison of ecological footprints of males and females. It was found that the ecological<br />

footprint of the pre-service teachers is over the global average, the most important<br />

contribution to the footprint comes from the food component and the ecological footprint<br />

does not vary depending on the gender. At the end of the study, some suggestions were<br />

made to apply ecological footprint measurements on larger samples and with different<br />

variable.<br />

Key words: Ecological footprint, pre-service teachers, sustainable living,<br />

environmental education


Öğretmen Adaylarının Ekolojik Ayak İzlerinin Hesaplanması ve Değerlendirilmesi * 4<br />

GİRİŞ<br />

Zamanımızın en önemli problemi sürdürülebilirliktir. Gündem 21’in birinci<br />

prensibinde insanın sürdürülebilir kalkınmanın esas unsuru olduğu ve doğayla<br />

uyum içinde olan sağlıklı ve üretken bir yaşam sürdürmesi gerektiği ifade<br />

edilmiştir (Doğan, 1997). Gündem 21’in 36.’ı bölümünde ise, sürdürülebilir<br />

gelişmeyle tutarlı eğitimin, çevresel bilincin, değer yargılarının, tutum ve<br />

davranışların geliştirilmesinde insanın çok önemli bir rolü olduğu<br />

vurgulanmaktadır (Agenda 21, 1992). Bu doğrultuda verilen örgün ve yaygın<br />

eğitimin insanlara sürdürülebilir gelişmeye ilişkin kaygılarını<br />

değerlendirebilme kapasitesi kazanmaları için davranışlarını değiştirmede<br />

kaçınılmaz olduğu vurgulanmıştır. Öğretmenlerin her birinin sürdürülebilir<br />

gelişme için gerekli olan değer yargılarının ve yaşam biçimlerinin<br />

değiştirilmesinde potansiyel olarak önemli bir temsilci olduğu, bu potansiyeli<br />

kullanmak için yenilikçi öğretmen eğitiminin şart olduğu ve eğitim<br />

fakültelerinin bu değişimi gerçekleştirme potansiyeline sahip olduğu<br />

belirtilmiştir (UNESCO, 2002).<br />

Sürdürülebilir yaşamla birlikte gündeme gelen bir kavram da ekolojik ayak<br />

izi olmuştur. Yaşamımızı sürdürürken hayatımızın sonuna kadar kaynak<br />

tüketmekte ve atık üretmekteyiz. Tüketilen her bir madde ve üretilen her bir<br />

atık belli bir miktar verimli toprak ve su gerektirmektedir. Tükettiğimiz<br />

kaynakların üretimini sağlamak ve oluşturduğumuz atıkların absorbe edilmesi<br />

için gereken verimli toprak ve su alanı ekolojik ayak izi olarak ifade<br />

edilmektedir. (Schaller, 1999). Bir başka ifadeyle ekolojik ayak izi, belirli bir<br />

yaşam kalitesi ve tüketim alışkanlıklarına sahip insanın veya ekolojik<br />

topluluğun gereksinim duyduğu kaynakların üretildiği ve ortaya çıkan<br />

atıkların da zararsız hâle dönüştürüldüğü, sınırları belli ekolojik yönden<br />

üretken bir alan (sulanabilir arazi, ormanlık, otlak, deniz) ve karbondioksitin<br />

emildiği alan şeklinde de tanımlanabilir (Marin, 2004).<br />

Ekolojik ayak izi, besin elde etmek, kaynak üretmek, enerji üretmek, atıkları<br />

yok etmek ve fotosentez yoluyla fosil yakıtların neden olduğu karbondioksiti<br />

tekrar absorbe etmek için gereken yeryüzünün yüzölçümünü belirlemektedir.<br />

Ekolojik bilanço temel insani ihtiyaçlara (besin, madde ve enerji üretilmesi<br />

(talep), atıkların absorbe edilmesi (arz) gibi) bakılarak hesaplanmaktadır.<br />

Ekolojik ayak izi hesabı için doğanın temel ekosistem kategorileri; deniz alanı,<br />

ekilebilir alan, kırsal alan, CO 2 girdi-çıktısının absorbe edilmesi için gerekli olan<br />

ormanlık alan ve inşaat alanı şeklindedir (Wilson & Anielski, 2005).


5 <strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2: 1–14<br />

“Ekolojik ayak izi” kavramı, birey ve toplumların doğaya olan etkilerinin<br />

sezgisel bir ölçüsüdür. Bu bize dünyada insan tüketimi motiflerinin etkisini<br />

görmemize yarayan basit ve zarif bir hesaplama aracı sağlamaktadır. Belirli bir<br />

bölgedeki bireylerin, hane halkının, kentlerin, ülkelerin ekolojik ayak izleri<br />

ölçülebilir (Schaller, 1999).<br />

Ekolojik ayak izi analizi “Hayat kalitemi geliştirirken dünyanın kapasitesi<br />

içinde daha sürdürülebilir bir hayat tarzı için bugün ne yapabilirim”sorusunu<br />

kendi kendimize yönelterek yaşantımızı sorgulamamıza yol açan bir “ekolojik<br />

gerçekler kontrol listesi” sağlar (Wilson & Anielski, 2005).<br />

Sürdürülebilir yaşam göstergelerinden birisi olan ekolojik ayak izi dünya<br />

üzerinde bıraktığımız olumsuz etkileri sayısal olarak ifade ettiği için çevreye<br />

yönelik tutum ve davranışlarımızı olumlu yönde değiştirebilmemizde didaktik<br />

olarak sahip olduğumuz bilgilerden daha etkili bir eğitim aracıdır. Bu aracı<br />

eğitimde etkili bir şekilde kullanabilmek için ilk önce eğitim sürecinin en<br />

önemli unsurlarından biri olan öğretmen adaylarının, bu kavram hakkında<br />

ayrıntılı bilgi sahibi olmaları ve kendi ekolojik ayak izlerinin büyüklüğünü<br />

hesaplayabilmeleri gerekmektedir.<br />

Ryu (2005), çalışmasında Teksas eyaletinin, Dallas bölgesinde canlı<br />

çeşitlerinin kişi başı ekolojik ayak izini oluşturan faktörleri belirlemiştir. Bu<br />

araştırma da katılımcıların ekolojik ayak izi bireysel yiyecek, ulaşım, barınma<br />

ve mal/hizmet tüketimine ilişkin 16 sorudan oluşan ekolojik ayak izi anketinin<br />

kullanımı ile belirlenmiştir. Meyer (2004), çalışmasında ekolojik ayak izini<br />

eğitim aracı olarak kullanarak çevre yönetimi ve su koruma konularında ulusal<br />

diploma almak için öğrenim gören bireyleri desteklemeyi amaçlamıştır.<br />

Türkiye’de ekolojik ayak izi kavramı 9. Kalkınma Planı ile devlet<br />

kurumlarının raporlarına girmiş durumdadır. Milli <strong>Eğitim</strong> Bakanlığı Talim<br />

Terbiye Kurulu Başkanlığı tarafından yenilenen Ortaöğretim 9. Sınıf Biyoloji<br />

Dersi Öğretim Programının “Bilinçli Birey-Yaşanabilir Çevre” isimli 3.<br />

ünitesinin “1.3. Birey olarak güncel çevre sorunlarının ortaya çıkmasındaki<br />

rolünü sorgular (BAS 1, 3, 4; BTTÇ 28, 31; İTD 20).” isimli kazanımıyla ilgili<br />

açıklamalar bölümünde “[!] 1.3. Ekolojik ayak izi ve karbon ayak izi<br />

vurgulanır.” şeklindeki uyarı ile ekolojik ayak izi kavramına ilk kez müfredat<br />

programımızda yer verilmiştir (TTKB, 2007). Keleş (2007), fen ve teknoloji dersi<br />

öğretmen adaylarına sürdürülebilir yaşam konusunda eğitimler düzenleyerek,<br />

onların ekolojik ayak izlerini hesaplamış ve ekolojik ayak izlerini azaltma<br />

konusundaki görüşlerine yer verdiği araştırması ile ekolojik ayak izi konusu ile


Öğretmen Adaylarının Ekolojik Ayak İzlerinin Hesaplanması ve Değerlendirilmesi * 6<br />

ilgili eğitim alanındaki ilk doktora tezi ile literatüre katkı sağlamıştır. Akıllı,<br />

Kemahlı, Okudan ve Polat (<strong>2008</strong>), yaptıkları çalışmada Akdeniz <strong>Üniversitesi</strong><br />

İktisadi İdari Bilimler <strong>Fakültesi</strong>’ndeki öğrenci ve çalışanların bireysel ekolojik<br />

ayak izlerini hesaplayarak, ekolojik ayak izi ile meslek, gelir düzeyi, yaş ve<br />

cinsiyet arasındaki ilişkileri araştırmışlardır. Ayrıca Yeşil Kutu Çevre <strong>Eğitim</strong>i<br />

Projesi (2007), kapsamında hazırlanan öğretmen kılavuz kitabı içerisinde de<br />

ekolojik ayak izi kavramına yer verilmiştir.<br />

Literatür incelendiğinde ekolojik ayak izinin yurt dışında sürdürülebilir<br />

yaşama yönelik bilgi, tutum ve davranışların geliştirilmesinde (Ryu & Brody,<br />

2006; Wada, Izumi & Mashiba, 2007), okulların ve bireylerin sürdürülebilir<br />

olmayan yaşam tarzlarının tespit edilmesinde (Dawe, Vetter & Martin, 2004;<br />

Janis, 2007), öğrencilerin tüketim alışkanlıklarının küresel ve bölgesel etkilerinin<br />

farkına varmalarını sağlamada etkili bir araç olduğunu gösteren birçok çalışma<br />

yapılmıştır. Ulusal boyutta sürdürülebilir yaşam için eğitim ve ekolojik ayak izi<br />

hesaplamalarını içeren (Keleş, 2007; Akıllı ve ark., <strong>2008</strong>; Erdoğan & Tuncer,<br />

2009) çok az sayıda araştırmanın olduğu dikkat çekmektedir.<br />

Öğretmenler ekolojik bilincin yaygınlaştırılmasında ve sürdürülebilir yaşam<br />

ilkelerinin öğrencilerin davranışlarına dönüştürülmesinde etkili bir role<br />

sahiptir. Bu rolü gerçekleştirebilmek için geleceğin öğretmenleri olacak<br />

öğrencilerin doğa üzerinde bıraktıkları olumsuz etkilerin sayısal değerleri<br />

konusunda fikir sahibi olmaları gerekmektedir. Ekolojik ayak izi çevresel<br />

problemler konusunda dünya üzerindeki etkimiz konusunda sayısal veriler<br />

sunarak çevre üzerindeki olumsuz etkilerimizi belirlememize fırsat<br />

sağlamaktadır. Bu çalışmada yüksek öğrenimin toplumun bilgi, beceri ve<br />

değerlerinin oluşturulmasında ve yagınlaştırılmasında oynadığı kritik rol<br />

düşünülerek, gelecekte sürüdürülebilir gelecek vizyonu geliştirebilmek için ilk<br />

önce öğretmen adaylarının ekolojik ayak izlerinin hesaplanarak doğa üzerinde<br />

bıraktıkları olumsuz etkilerin değerini ortaya koymak amaçlanmıştır. Bu<br />

araştırma kapsamında aşağıda belirtilen soruların cevapları aranmıştır.<br />

a) Öğretmen adaylarının ekolojik ayak izi değerleri nasıldır<br />

b) Öğretmen adaylarının ekolojik ayak izi bileşenlerinin değerleri nasıldır<br />

c) Öğretmen adaylarının ekolojik ayak izi ve bileşenlerinin değerleri<br />

cinsiyete bağlı olarak farklılık göstermekte midir


7 <strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2: 1–14<br />

YÖNTEM<br />

Bu çalışma Aksaray <strong>Üniversitesi</strong> <strong>Eğitim</strong> <strong>Fakültesi</strong> İlköğretim Bölümü’nde<br />

öğrenim gören toplam 81 öğretmen adayı (Sınıf Öğretmenliği, Fen Bilgisi<br />

Öğretmenliği ve Sosyal Bilgiler Öğretmenliği) üzerinde yürütülmüştür.<br />

Araştırmada öğretmen adaylarının ekolojik ayak izlerini hesaplamak amacıyla<br />

web tabanlı bireysel “Ekolojik ayak izi hesaplama anketi” kullanılmıştır. Anket<br />

iki bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde öğretmen adaylarının yaşları,<br />

yaşadıkları yerin büyüklüğü, yaşadıkları yerin hava durumunun en çok<br />

benzediği il ve cinsiyetlerine yönelik beş soru yer almaktadır. Anketin ikinci<br />

bölümünde ise, ekolojik ayak izinin bileşenlerine göre hazırlanmış, gıda (2<br />

soru), mal ve hizmetler (1 soru), barınak (4 soru) ve ulaşım (9 soru)<br />

kategorilerinde toplam 16 soru yer almaktadır.<br />

Ekolojik ayak izinin hesaplanması ayrı bir uzmanlık alanıdır. Web-tabanlı<br />

olarak ekolojik ayak izi hesabının yapılabildiği birçok internet sitesi<br />

bulunmaktadır. Küresel ölçekte bireylerin ekolojik ayak izlerini ölçmeye uygun<br />

olması, bir çok bilim insanınca ekolojik ayak izi konusunda başvurulan temel<br />

kaynaklardan birinin “Küresel Ayak İzi Ağı”nın çalışmaları olması ve<br />

hesaplama aracının geliştirilme sürecinde ekolojik ayak izi kavramını ortaya<br />

çıkaran bilim adamlarından Mathis Wackernagel’ın yer almasından dolayı<br />

Earth Day Network tarafından hazırlanan bu hesaplama aracı güvenilir bir<br />

hesaplama aracı olduğu için bu çalışmada tercih edilmiştir (Meyer, 2004; Ryu,<br />

2005; Kitzes & Galli, 2007).<br />

Web tabanlı ekolojik ayak izi hesaplama anketi,<br />

(http://www.earthday.net/footprint/index.asp) web sayfasını ziyaret eden<br />

herkesin yapabileceği soruları içermektedir. Bireysel bazda ekolojik ayak izi<br />

ölçümünü yapan bu hesaplama aracı, tamamen bireyin tüketimini absorbe<br />

edecek biyolojik üretken alana dayandırılmakta, hesaplamada ülkenin biyolojik<br />

üretken alan miktarı, iklim koşulları, nüfusu, farklı tüketim kategorilerini<br />

dikkate almaktadır. Ankete verilen tüm cevaplar Internet ağı üzerindeki soru<br />

formuna tek tek işaretlenmiş ve her bireyin konut, yiyecek, ulaşım, atık ayak<br />

izleri ve bireylerin sürdürdükleri tüketim biçimleriyle kaç gezegen gerektiği,<br />

programın kendi otomatik hesaplamasına dayalı olarak elde edilmiştir. Toplam<br />

ayak izi ve bireysel ayak izi büyüklükleri küresel hektar cinsinden<br />

gösterilmiştir.<br />

Çalışmanın istatistiksel analizlerinde Statistical Package for Social Sciences<br />

(SPSS) kullanılmıştır. Elde edilen verilerin analizi için betimsel istatistikler ve<br />

ikili karşılaştırmalarda bağımsız gruplar için t-testi kullanılmıştır.


Öğretmen Adaylarının Ekolojik Ayak İzlerinin Hesaplanması ve Değerlendirilmesi * 8<br />

BULGULAR VE YORUMLAR<br />

Bu bölümde, örneklem grubuna alınan öğrencilerin ekolojik ayak izine ilişkin<br />

betimsel istatistikleri verilmiş, ardından öğretmen adaylarının ekolojik ayak izi<br />

ortalamalarının ve bileşenlerinin cinsiyete bağlı olarak farklılık gösterip<br />

göstermediği test edilmiş ve yorumlarla aşağıda sunulmuştur.<br />

Tablo 1. Öğrencilerin Ekolojik Ayak İzine İlişkin Betimsel İstatistikler<br />

Ekolojik Ayak<br />

İzi İstatistikleri<br />

X SS Varyans Min. Max. Ranj<br />

Çarpıklık Katsayısı<br />

Standart<br />

İstatistik Hata<br />

Basıklık Katsayısı<br />

Standart<br />

İstatistik Hata<br />

4.04 .980 .961 2.10 7.50 5.40 .720 .267 1.113 .529<br />

Tablo 1’de görüldüğü gibi, öğrencilerin ekolojik ayak izi ortalaması X =4.04<br />

küresel hektar değerinde bulunmuştur. Öğretmen adaylarının ekolojik ayak izi<br />

ortalaması Türkiye’nin ekolojik ayak izinden (Living Planet Report, <strong>2008</strong>)<br />

verilerine göre yaklaşık kişi başı toplam 2.7 küresel hektardır.) 1.34 hektar daha<br />

fazladır. Dünyada kişi başına ortalama küresel ayak izi, 2.7 hektar iken bu<br />

araştırmaya katılan öğretmen adaylarının ekolojik ayak izi kişi başı 1.34 küresel<br />

hektar daha fazla çıkmıştır. Bu durum araştırmaya katılan öğretmen<br />

adaylarının yaşam tarzlarını bu şekilde sürdürmeye devam ettirdikleri takdirde<br />

yaşamak için yaklaşık iki Dünya’ya daha ihtiyaç duyacaklarını göstermektedir.<br />

Öğretmen adaylarının ekolojik ayak izi bileşenlerine ait değerler Tablo 2’de<br />

gösterilmiştir.<br />

Tablo 2. Öğrencilerin Ekolojik Ayak İzinin Bileşenlerine İlişkin Betimsel<br />

İstatistikler<br />

X SS Varyans Min. Max. Ranj<br />

Çarpıklık Katsayısı<br />

Standart<br />

İstatistik Hata<br />

Basıklık Katsayısı<br />

Standart<br />

İstatistik Hata<br />

Gıda 1.74 .381 .146 1.00 3.00 2.00 .580 .267 .538 .529<br />

Ulaşım .18 .218 .048 .00 1.20 1.20 2.783 .267 8.879 .529<br />

Barınak 1.07 .439 .193 .40 2.70 2.30 1.181 .267 1.618 .529<br />

Mal ve<br />

Hizmet<br />

1.08 .445 .198 .30 2.70 2.40 .957 .267 1.332 .529<br />

Ekolojik ayak izinin bileşenleri dikkate alındığında, gıda bileşeninin 1.74,<br />

ulaşım 0.18, barınak bileşeninin 1.07, mal ve hizmet bileşeninin ortalaması ise<br />

1.08 olarak hesaplanmıştır (Tablo 2). Öğretmen adaylarının ekolojik ayak izine


9 <strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2: 1–14<br />

etkiyi, en çok gıda en az ulaşım alanı yapmaktadır. Araştırmaya katılan<br />

öğretmen adaylarının büyük bir çoğunluğu yurtta kalmaları sebebiyle daha çok<br />

işlenmiş, hayvansal, hazır ve dondurulmuş gıdaları tercih etmektedir. Bu tür<br />

beslenme alışkanlıkları gıda alanında ekolojik ayak izini artırdığı için en büyük<br />

ayak izi, gıda tüketimi alanında oluşmuştur. Bu bulgular, öğretmen adaylarının<br />

yaşam tarzlarında özellikle gıda tüketimi alanındaki ekolojik ayak izlerini<br />

azaltmak amacıyla, hazır ve dondurulmuş besin tüketimini azaltma, besin<br />

değeri yüksek, işlenmemiş ve yerel gıdaları tercih etme gibi olumlu yönde<br />

değişiklikler yapmaları gerektiğine işaret etmektedir.<br />

Sözkonusu analizlerin yanında, bireylerin ekolojik ayak izi verileri cinsiyete<br />

bağlı olarak değerlendirilmiştir. Öncelikle karşılaştırmalar genel olarak,<br />

ardından bileşenler bazında ele alınmıştır.<br />

Tablo 3. Cinsiyete Göre Öğrencilerin Ekolojik Ayak İzi Ortalamaları Arasındaki<br />

Farklılığın Anlamlılığına İlişkin t-testi Sonuçları<br />

Ekolojik Ayak<br />

İzi İstatistikleri<br />

Cinsiyet N X SS Sd t p<br />

Kız 45 4.19 1.055 79 1.544 .127<br />

Erkek 36 3.86 .855<br />

Cinsiyete bağlı olarak yapılan değerlendirmede, kız öğrencilerin ekolojik<br />

ayak izi ortalamaları ( X =4.19), erkek öğrencilerin ortalamalarından ( X =3.86)<br />

yüksek düzeyde bulunmuştur. Yapılan t-testi sonucunda söz konusu<br />

ortalamalar arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlı bulunmamıştır<br />

(t (79)=1.544; p>.05) (Tablo 3).<br />

Tablo 4. Cinsiyete Göre Öğrencilerin “Gıda Bileşeni”nin Ortalamaları<br />

Arasındaki Farklılığın Anlamlılığına İlişkin t-testi Sonuçları<br />

Gıda Bileşeni<br />

İstatistikleri<br />

* p


Öğretmen Adaylarının Ekolojik Ayak İzlerinin Hesaplanması ve Değerlendirilmesi *<br />

10<br />

ortalamasından yüksek olduğu tespit edilmiştir. Gözlenen ortalama farkları t-<br />

testi sonucunda istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur (t (79)=2.757; p.05)<br />

(Tablo 5).<br />

Tablo 6. Cinsiyete Göre Öğrencilerin “Barınak Bileşeni”nin Ortalamaları<br />

Arasındaki Farklılığın Anlamlılığına İlişkin t-testi Sonuçları<br />

Barınak Bileşeni<br />

İstatistikleri<br />

Cinsiyet N X SS Sd t p<br />

Kız 45 1.11 .445 79 .927 .357<br />

Erkek 36 1.02 .431<br />

Tablo 6’dan da anlaşılabileceği gibi, cinsiyete göre yapılan analizde, kız<br />

öğrencilerin barınak bileşenine ait ekolojik ayak izi ortalaması ( X =1.11), erkek<br />

öğrencilerin ortalamasından ( X =1.02) daha yüksektir. İki ortalama arasında<br />

tespit edilen 0.09 puanlık farkın istatistiksel olarak anlamlı olmadığı<br />

saptanmıştır (t (79)=.927; p>.05).<br />

Tablo 7. Cinsiyete Göre Öğrencilerin “Mal ve Hizmet Bileşeni”nin Ortalamaları<br />

Arasındaki Farklılığın Anlamlılığına İlişkin t-testi Sonuçları<br />

Mal ve Hizmet<br />

Bileşeni İstatistikleri<br />

Cinsiye<br />

t N X SS Sd t p<br />

Kız 45 1.10 .485 79 .622 .536<br />

Erkek 36 1.04 .393


11 <strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2: 1–14<br />

Kız öğrencilerin mal ve hizmet bileşeni ekolojik ayak izi ortalaması X =1.10<br />

değerinde bulunmuş, erkek öğrencilerin ortalamasının ise X =1.04 değerinde<br />

olduğu saptanmıştır. Tablo 7’de de görüldüğü gibi sözkonusu ortalamalar<br />

arasında tespit edilen ortalama farklılıkları istatistiksel olarak anlamlı<br />

bulunmamıştır (t (79)=.622; p>.05).<br />

Cinsiyete bağlı olarak yapılan karşılaştırmalara göre, kız öğrencilerin gıda<br />

bileşeni kapsamında doğaya bıraktıkları yükün, erkek öğrencilerin bıraktıkları<br />

yükten daha çok olduğunu söylemek mümkündür. Ulaşım, barınak, mal ve<br />

hizmet bileşenlerine göre yapılan değerlendirmede ise, kız öğrencilerin<br />

ortalamaları her üç bileşen için yüksek olsa da, kız ve erkek öğrencilerin<br />

sözkonusu bileşenlere bağlı olarak hesaplanan ekolojik ayak izi değerleri<br />

birbirinden önemli ölçüde farklılık göstermemektedir. Genel olarak ekolojik<br />

ayak izi değerleri karşılaştırıldığında ise, kız ve erkek öğrencilerin doğa<br />

üzerinde bıraktıkları olumsuz etkilerin birbirinden önemli ölçüde farklılık<br />

göstermediği tespit edilmiştir.<br />

SONUÇ VE TARTIŞMA<br />

Öğretmen adaylarının ekolojik ayak izinin hesaplanmasını temel alan bu<br />

çalışmada, bireylerin ekolojik ayak izi ortalaması X =4.04 küresel hektar (gha)<br />

değerinde bulunmuş, söz konusu ortalamanın Türkiye’nin ekolojik ayak izi<br />

ortalamasından yaklaşık kişi başı toplam 1.34 küresel hektar fazla olduğu<br />

saptanmıştır. Ekolojik ayak izinin bileşenleri dikkate alındığında, gıda<br />

bileşeninin 1.74, ulaşım 0.18, barınak bileşeninin 1.07, mal ve hizmet bileşeninin<br />

ortalaması ise 1.08 gha olarak hesaplanmış, öğretmen adaylarının ekolojik ayak<br />

izine etkiyi, en çok gıdanın, en az ulaşım alanının yaptığı tespit edilmiştir.<br />

Keleş’in (2007), yaptığı araştırmada, fen ve teknoloji dersi öğretmen<br />

adaylarının ekolojik ayak izine ( X =3.91) etkiyi, en çok gıda ( X =1.70) alanın en<br />

az ise ulaşım ( X =0.17) alanın yaptığı tespit edilmiştir. Buna karşın barınak<br />

( X =1.01) ve mallar/hizmetler bileşenlerinin ise ( X =1.03) oldukça yakın<br />

düzeyde ekolojik ayak izi değerini etkilediği belirtilmiştir.<br />

Akıllı ve ark. (<strong>2008</strong>), Akdeniz İdari Bilimler <strong>Fakültesi</strong> öğrencileri ve<br />

çalışanları ile yaptıkları araştırmada fakültedeki bireylerin toplam ayak izi<br />

ortalaması 4.83 gha olarak tespit edilmiş ve bu değerin ülke ortalamasının<br />

oldukça üstünde olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Araştırma sonucunda, atık ayak


Öğretmen Adaylarının Ekolojik Ayak İzlerinin Hesaplanması ve Değerlendirilmesi *<br />

12<br />

izi 2.42 gha gibi yüksek bir oranla fakülte bireylerinin toplam ayak izini<br />

büyüten en büyük değişken olarak tespit edilmiştir.<br />

Bu araştırmada cinsiyete bağlı olarak yapılan değerlendirmede, kız<br />

öğrencilerin ekolojik ayak izi ortalamalarının ( X =4.19), erkek öğrencilerin<br />

ortalamalarına kıyasla ( X =3.86) yüksek olduğu saptanmış, söz konusu<br />

ortalama farkının istatistiksel olarak anlamlı bulunmadığı tespit edilmiştir<br />

(t (79)=1.544; p>.05). Diğer yandan, ekolojik ayak izinin bileşenleri dikkate<br />

alınarak yapılan değerlendirmede, gıda bileşeni ortalamasının kız öğrencilerin<br />

lehine yüksek olduğu, kız öğrencilerin gıda bileşeni açısından erkeklere göre<br />

ekosisteme daha fazla yük getirdiği saptanmıştır (t (79)=2.757; p.05). Akıllı ve ark. (<strong>2008</strong>)’nın, cinsiyet ile ekolojik ayak izi arasındaki ilişkiyi<br />

araştırdıkları araştırma sonuçlarına göre; kadınların ayak izi toplamlarının<br />

ortalaması 4.46 gha; erkeklerin ise, 5.1 gha olarak tespit edilmiştir. Bu verilere<br />

göre cinsiyet bakımından ayak izleri arasında anlamlı bir farkın olmadığı<br />

görülse de erkeklerin ayak izinin kadınların ayak izinin biraz üzerinde olduğu<br />

tespit edilmiştir. Ülkemizdeki bireyler doğanın taşıma kapasitesinin üzerinde<br />

yaşam tarzına sahiptirler. Yaşamlarını sürdürürken, doğa üzerinde olumsuz<br />

etkiler bırakan tüketim tercihlerinde bulunmaktadırlar. Ekolojik ayak izi<br />

hesaplamalarıyla ulaşılmak istenen, tüketim alışkanlıklarımız ile doğanın<br />

biyolojik kapasitesini dengelemek ve ekolojik açığımızı sayısal verilerle<br />

nicelleştirerek ekolojik bilinç oluşturmak ve sürdürülebilirliği sağlamaktır.<br />

Yurt dışında ekolojik ayak izinin eğitsel bir araç olarak kullanıldığı araştırma<br />

sonuçları da bu çalışmanın sonuçlarını destekler niteliktedir. Meyer (2004),<br />

çalışmasında ekolojik ayak izini eğitim aracı olarak kullanarak çevre yönetimi<br />

ve su koruma konularında öğrenim gören bireylerle yaptığı çalışmasında çevre<br />

eğitimi aracı olarak kullanılan ekolojik ayak izi analizinin, araştırmaya katılan<br />

bireylerin sürdürülebilir yaşama yönelik farkındalıklarını olumlu yönde<br />

artırdığı, tutumlarını orta derecede olumlu yönde geliştirdiği ve sürdürülebilir<br />

yaşama yönelik sorumlu davranışlar kazanmalarında etkili olduğu sonucuna<br />

ulaşmıştır. Wada, Izumi & Mashiba (2007), Japonya’da vatandaşlara ekolojik<br />

ayak izlerini azaltmaları konusunda bilinç kazandırmak amacıyla yaptığı<br />

araştırmada web-tabanlı kişisel ekolojik ayak izi hesaplama aracı geliştirmiş ve<br />

ekolojik ayak izinin ekolojik sürdürülebilirliğinin sağlanmasına etkide bulunan<br />

etkili bir eğitim aracı olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Ryu ve Brody (2006),<br />

yaptıkları çalışmada sürdürülebilir kalkınma konusunda ekolojik ayak izi


13 <strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2: 1–14<br />

analizi kullanarak üniversite mezunlarına verilen disiplinler arası eğitimin<br />

öğrenmeyi, katılımcıların davranışlarını ve algılamalarını değiştirmeyi nasıl<br />

kolaylaştırdığını göstermiştir. Janis (2007), yaptığı araştırmada Ohio State<br />

<strong>Üniversitesi</strong>’nin enerji, ulaşım ve atık ayak izini yıllık kişi başına 8.66 küresel<br />

hektar olarak hesaplamıştır. Ancak ülkemizde bu alanda kapsamlı ve<br />

uygulamaya dönük bilimsel araştırma sayısı henüz yeterli değildir.<br />

Sürdürülebilir gelişme için gerekli değer yargıları ve yaşam tarzlarının<br />

geliştirilmesinde öğretmenlerin anahtar rol oynadıkları düşünüldüğünde<br />

ülkemizde de öğretmen adaylarına yönelik bu konularda eğitim verilmesi<br />

gerekmektedir. Öğretmen adaylarının ekolojik ayak izi kavramı konusunda<br />

farkındalıklarını artırmak amacıyla çevre eğitimi dersi içeriğinde sürdürülebilir<br />

yaşam, ekolojik ayak izi ve tüketim alışkanlıkları konularına yer verilmelidir.<br />

Ekolojik ayak izinin uygulanması ve değerlendirilmesi konusunda öğretmen<br />

adaylarına yönelik bilgilendirici seminer çalışmaları yapılmalıdır. Araştırma<br />

daha uzun süreçte geniş örneklemler üzerinde üniversitedeki tüm öğrenciler ve<br />

öğretim üyelerine uygulanabilir.


Öğretmen Adaylarının Ekolojik Ayak İzlerinin Hesaplanması ve Değerlendirilmesi *<br />

14<br />

KAYNAKÇA<br />

Agenda 21. (1992). Promoting Education, Public Awareness and Training, Chapter, 36.<br />

http://www.unep.org/Documents.Multilingual/Default.aspDocumentID=52&Arti<br />

cleID=49&l=en adresinden 10 Ağustos <strong>2008</strong> tarihinde alınmıştır.<br />

Akıllı, H., Kemahlı, F., Okudan, K., & Polat, F. (<strong>2008</strong>). Ekolojik Ayak İzinin Kavramsal<br />

İçeriği ve Akdeniz <strong>Üniversitesi</strong> İktisadi ve İdari Bilimler <strong>Fakültesi</strong>’nde Bireysel<br />

Ekolojik Ayak İzi Hesaplaması. Akdeniz İ.İ.B.F. Dergisi (15), 1-25.<br />

Dawe, F. M. G., Vetter, A. & Martin, S. (2004). An overview of ecological footprinting<br />

and other tools and their application to the development of sustainability process:<br />

Audit and methodology at Holme Lacy College, UK. International Journal of<br />

Sustainability in Higher Education, 5 (4), 340 –371.<br />

Doğan, M. (1997). Ulusal Çevre Eylem Planı: <strong>Eğitim</strong> ve Katılım. Devlet Planlama Teşkilatı,<br />

http:/ekutup.dpt.gov.tr/cevre/eylempla/doganm/egitim.html adresinden 20<br />

Haziran 2007 tarihinde alınmıştır.<br />

Erdoğan, M., & Tuncer, G. (2009). Evaluation of a course: “Education and awareness for<br />

sustainability”. International Journal of Environmental & Science Education, 4(2), 133-146.<br />

Janis, A. J. (2007). Quantifying the ecological footprint of the Ohio State University. Ph.D<br />

Thesis. The Ohio State University, Columbus.<br />

Keleş, Ö. (2007). Sürdürülebilir Yaşama Yönelik Çevre <strong>Eğitim</strong>i Aracı Olarak Ekolojik Ayak<br />

İzinin Uygulanması ve Değerlendirilmesi. Doktora Tezi, Gazi <strong>Üniversitesi</strong> <strong>Eğitim</strong><br />

Bilimleri Enstitüsü, Ankara.<br />

Kitzes, J. & Galli, A. (2007). A Research Agenda for Improving National Ecological<br />

Footprint Accounts, Ecological Footprint Conference, Cardiff, May 2007<br />

http://www.brass.cf.ac.uk/ uploads/fullpapers/Kitzes_et_al_M65.pdf<br />

Living Planet Report. (<strong>2008</strong>). The Ecological Footprint.<br />

http://assets.panda.org/downloads/ living_planet_report_<strong>2008</strong>.pdf adresinden 18<br />

Mayıs 2009 tarihinde alınmıştır.<br />

Marin, C. M. (2004). Sistem Yaklaşımıyla Ekosistemde Enerji ve Maddenin Dönüşümü ve<br />

Ekolojik Sorunlar. Çevre Sorunlarına Çağdaş Yaklaşımlar -Ekolojik, Ekonomik, Politik ve<br />

Yönetsel Perspektifler-. Marin, C. M. Ve Yıldırım, U. (Ed). İstanbul: Beta Basım A.Ş.<br />

Meyer, V. (2004). The ecological footprints as an enviromental education tool for knowledge,<br />

attitude and behaviour changes towards sustainable living. MS Thesis, University of South<br />

Africa, Africa.


15 <strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2: 1–14<br />

Ryu, H. C. (2005). Modeling the per Capita Ecological Footprint for Dallas County, Texas:<br />

Examining Demographic, Environmental Value, Land-Use, and Spatial İnfluences. Ph.D<br />

Thesis, Texas A&M University.<br />

Ryu, C. H. and Brody, S.D. (2006). Can higher education influence sustainable behavior<br />

Examining the impacts of a graduate course on sustainable development Using<br />

ecological footprint analysis. International Journal of Sustainability in Higher Education<br />

7(2): 158-175.<br />

Schaller, D. (1999). Our Footprints-They’re All Over the Place. Newsletter of the Utah<br />

Society for Enviromental Education, 9 (4).<br />

TTKB. (2007). Ortaöğretim 9. Sınıf Biyoloji Dersi Öğretim Programı.<br />

http://ttkb.meb.gov.tr/ogretmen/modules adresinden 23 Eylül <strong>2008</strong> tarihinde<br />

alınmıştır.<br />

UNESCO (2002). Education for Sustainability From Rio to Johannesburg: Lessons learnt<br />

from a Decade of Commitment.<br />

http://unesdoc.unesco.org/images/0012/001271/127100e.pdf adresinden 16 Ekim<br />

2007 tarihinde alınmıştır.<br />

Wada, Y., Izumi, K. and Mashiba, T. (2007). Development of a Web-based Personal<br />

Ecological Footprint Calculator for the Japanese. International Ecological Footprint<br />

Conference, 8-10 May. Cardiff.<br />

Wilson, J. & Anielski, M. (2005). Ecological Footprints of Canadian Municipalities and<br />

Regions. Ecological Footprinting. [Electronic Version]. Edmonton: Anielski<br />

Management Inc.<br />

Yeşil Kutu <strong>Eğitim</strong> Projesi. (2007). Öğretmen Kılavuz Kitabı. REC.


<strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2: 15-36<br />

Fen ve Teknoloji Dersinde Kullanılan Farklı Deney<br />

Tekniklerinin Öğrencilerin Bilimsel Süreç Becerilerine<br />

Etkileri<br />

Bülent AYDOĞDU *<br />

Ömer ERGĠN**<br />

Özet<br />

Bu çalışmanın amacı, fen ve teknoloji dersinde kullanılan araştırmaya dayalı ve<br />

açık uçlu deney tekniklerinin öğrencilerin bilimsel süreç becerilerine etkilerini<br />

incelemektir. Çalışmaya, İzmir ili Buca ilçesi Vali Rahmi Bey İlköğretim Okulunda açık<br />

uçlu deney tekniğinin uygulandığı 30 kişilik deney–1 grubu, araştırmaya dayalı deney<br />

tekniğinin kullanıldığı 31 kişilik deney–2 grubu ve fen ve teknoloji öğretim programının<br />

uygulandığı 30 kişilik kontrol grubu öğrencileri katılmıştır. Uygulama, yaklaşık 8 hafta<br />

boyunca “Kuvvet ve Hareket” ve “Yaşamımızdaki Elektrik” üniteleriyle<br />

gerçekleştirilmiştir. Çalışma öncesinde ve sonrasında, Kuvvet ve Hareket Ünitesine<br />

Yönelik Bilimsel Süreç Becerileri Ölçeği ve Yaşamımızdaki Elektrik Ünitesine Yönelik<br />

Bilimsel Süreç Becerileri Ölçeği üç çalışma grubuna da uygulanmıştır. Çalışma<br />

sonuçları, deney–1, deney–2 ve kontrol sınıfları arasında bilimsel süreç becerileri<br />

puanları açısından deney–1 ve deney–2 grubu lehine anlamlı farklılıkların olduğunu,<br />

deney–1 ve deney–2 grupları arasında ise anlamlı farklılıkların olmadığını göstermiştir.<br />

Anahtar Kelimeler: Fen Laboratuvarı, Açık Uçlu Deney Tekniği,<br />

Araştırmaya Dayalı Deney Tekniği, Bilimsel Süreç Becerileri.<br />

* Arş.Gör.Dr., Dokuz Eylül <strong>Üniversitesi</strong>, Buca <strong>Eğitim</strong> <strong>Fakültesi</strong>,bulent.aydogdu@deu.edu.tr<br />

** Prof. Dr., Dokuz Eylül <strong>Üniversitesi</strong>, Buca <strong>Eğitim</strong> <strong>Fakültesi</strong>,omer.ergin@deu.edu.tr


<strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2: 15-36<br />

The Effects of Open-Ended and Inquiry-Based Laboratory<br />

Techniques on Students’ Science Process Skills<br />

Abstract<br />

The purpose of the study is to determine the effects of open-ended and inquiry-based<br />

laboratory techniques on students’ science process skills. The study was conducted with<br />

30 students as experimental-1 group, 31 students as experimental-2 group and 30<br />

students as control group. The experimental-1 group received open-ended experiment<br />

technique and experimental-2 group received inquiry-based experiment technique while<br />

the control group received regular science education depending on the Science and<br />

Technology Curriculum (“Force and Motion” and “Electricity in Our Life” Units) over<br />

a period of 8 weeks. All groups were given science process skills towards “Force and<br />

Motion” and “Electricity in Our Life” Units scale. The results showed that there are<br />

significant differences among experimental-1, emperiment-2 and control group students<br />

with respect to their science process skills in favor of experimental-1 and experimental-2<br />

groups. On the other hand, there were no significant differences observed between<br />

experimental-1, experimental-2 groups.<br />

Key Words: Science Laboratory, Open-Ended Laboratory Experiment, Inquiry-Based<br />

Laboratory Techniques, Science Process Skills.


17 <strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2: 15-36<br />

GİRİŞ<br />

Laboratuvarlar fen eğitiminde merkezi role sahiptir. Fen eğitimcileri<br />

laboratuvar aktiviteleri sayesinde daha çok öğrenmenin gerçekleştiğini<br />

belirtmişlerdir (Hofstein ve Lunetta,1982). Çepni ve Ayvacı (2006a:159) hiçbir<br />

fen bilim dalının, deneylere yer vermeksizin tam olarak öğretilemeyeceğini<br />

belirtmişlerdir. Ancak, fen öğretmenlerinin hangi amaç için ne tür deneylerin<br />

uygun olduğuna karar verebilmeleri önemlidir (Ergin ve diğerleri, 2005:22). Bu<br />

nedenle, laboratuvarda kullanılan deney tekniği önemlidir. Geleneksel<br />

laboratuvarlar, beceri ve olguların takviyesinin yapılabildiği, verilerin<br />

doğruluğunun kanıtlandığı ancak yüksek düzey işlemlerin gerekli olmadığı<br />

“yemek tarifi türündeki” laboratuvar etkinlikleri olarak tanımlanır (Jackson,<br />

2004). Yemek tarifi türündeki deney tekniklerinin kullanımı öğrencilerin<br />

bilimsel süreç becerilerini kazanmalarına ve bilimsel bilginin<br />

yapılandırılmasına yardımcı olmamaktadır (Renner, 1986; Aktamış, 2007).<br />

Alouf ve Bentley (2003), öğretmenlerin genelde laboratuvarlarda reçete tipi<br />

deneyleri tercih ettiklerini bunun sebebi olarak da araştırmaya dayalı deney<br />

tekniğinin çok fazla zaman aldığını ya da öğrencilerin bu deney tekniğinin<br />

kullanıldığı laboratuvar ortamında fazla kuralsız davranmalarını sebep olarak<br />

gösterdiklerini belirtmişlerdir. Oysa öğrencilerin deneyi kendilerinin bizzat<br />

planlaması ve yapması, kazanması gereken beceriler düşünüldüğünde daha<br />

anlamlıdır (Ergin ve diğerleri, 2005:25). Bu nedenle, fen öğretiminde açık uçlu<br />

ve araştırmaya dayalı deneylerin kullanılması gerekmektedir. Araştırmaya<br />

dayalı fen laboratuvarlarının öğrencilerin bilimsel süreç becerilerini geliştirdiği<br />

ve bu beceriler sayesinde öğrencilerin kavramları ezberlemek yerine problem<br />

oluşturma ve çözme, eleştirel düşünme, karar verme ve meraklarını giderme<br />

olanağı verdiği bilinmektedir (Rehorek, 2004; Ergin ve diğerleri, 2005:29).<br />

1. Laboratuvarlarda Kullanılan Deney Teknikleri<br />

Fen eğitiminde laboratuvar çalışmaları, öğrencilerin anlamlı öğrenme<br />

gerçekleştirmelerinde önemli rollere sahiptir (Akdeniz ve diğerleri, 1999; Ergin<br />

ve diğerleri, 2005: 17). Laboratuvar öğretiminde, farklı deney teknikleri de<br />

önemlidir. Bu nedenle laboratuvarlarda birçok teknik kullanılmıştır. Bazı<br />

öğrenciler küçük ve büyük gruplarlar halinde gösteri deneyleri ve kapalı uçlu<br />

deneylerle meşgul olurken bazı öğrenciler de bireysel veya gruplar halinde açık<br />

uçlu-araştırmaya dayalı etkinliklerle meşgul olmuşlardır. Kısaca laboratuvarda<br />

kullanılan teknikler, yüksek derecede yapılandırılmış ve öğretmen merkezliden<br />

açık uçlu-araştırmaya dayalı etkinliklere doğru değişim göstermiştir (Hofstein<br />

ve Mamlok-Naaman, 2007: 105). Öğretim sürecinde, öğrencilere kazandırılacak<br />

davranışlar belirlenerek bu davranışları kazandıracak etkinliklerin planlanması<br />

aşamasında strateji seçimi çok önemlidir. Yöntem, teknik ve araç-gereç seçimi


Fen ve Teknoloji Dersinde Kullanılan Farklı Deney Tekniklerinin Öğrencilerin Bilimsel 18<br />

yani öğrenciye nasıl bir eğitim durumu planlanacağı, öncelikle stratejinin ne<br />

olduğuna bağlıdır (Yenice, 2005:148). Laboratuvar ortamında farklı değişkenler<br />

öğrencilerin öğrenmeleri üzerinde etkili olabilmektedir. Bu değişkenler<br />

arasında, öğrenme amaçları, öğretmen ve laboratuvar kılavuzları (sözlü, yazılı<br />

ya da elektronik) tarafından sağlanan öğretimin doğası, laboratuvar<br />

araştırmalarında kullanılacak uygun materyal ve malzeme; etkinliklerin doğası<br />

ve laboratuvar çalışmaları boyunca öğrenci-öğrenci ve öğretmen-öğrenci<br />

etkileşimi; öğrencilerin performansının nasıl değerlendirileceğiyle ilgili öğrenci<br />

ve öğretmenlerin algısı; öğretmenlerin hazırlığı, tutumu, bilgisi ve davranışları<br />

sayılabilir (Hofstein ve Mamlok-Naaman, 2007: 106).<br />

Herron 1971 (aktaran Dana, 2001) laboratuvar öğretimini açıklık<br />

düzeylerine göre dört gruba ayırarak sunmuştur (Tablo 1).<br />

Tablo 1, Laboratuvar öğretiminin açıklık düzeyleri<br />

Düzey Problem Yöntem ve Amaç Sonuç (Yanıtlar)<br />

0 Verilir Verilir Verilir<br />

1 Verilir Verilir Açık<br />

2 Verilir Açık Açık<br />

3 Açık Açık Açık<br />

Kaynak (Herron 1971, aktaran: Dana, 2001).<br />

Çalışma yaprakları açıklık düzeylerine göre ve Herron‟un sınıflandırması<br />

da göz önüne alınarak bir sayı doğrusu üzerinde aşağıdaki gibi gösterilebilir.<br />

Öğretmenler belirledikleri amaçlar doğrultusunda kapalı uçlu çalışma<br />

yapraklarından araştırmaya dayalı çalışma yapraklarına kadar faklı açıklık<br />

düzeylerinde (sayı doğrultusunda faklı düzeylerde) çalışma yaprakları<br />

hazırlayabilirler (Ergin ve diğerleri, 2005:67).<br />

Şekil 1<br />

Çalışma Yapraklarının Açıklık Düzeyleri (Ergin ve diğerleri, 2005:67)<br />

Şekil 1‟ de görüldüğü gibi, kapalı uçlu çalışma yaprakları 0. düzeye, tam<br />

açık uçlu çalışma yaprakları 2. düzeye ve araştırmaya dayalı çalışma yaprakları<br />

3. düzeye girmektedir (Ergin ve diğerleri, 2005:67).<br />

Herhangi bir laboratuvar aktivitesinin sonucu ya önceden bilinir ya da<br />

bilinmez. Yani herhangi bir laboratuvar aktivitesinde izlenen süreç ya<br />

öğrenciler tarafından tasarlanır ya da dış bir kaynak (Öğretmen, laboratuvar<br />

kılavuzu vb.) tarafından onlara sağlanır (Domin, 1999: 543). Tablo 1‟de<br />

belirtilen 0. düzeyde öğrencinin ne araştıracağı, nasıl araştıracağı ve yapacağı<br />

yorumlar öğretmen tarafından çalışma yaprağında belirtilir. Laboratuvarların


19 <strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2: 15-36<br />

açıklık düzeylerine göre şekillenen deney teknikleri, aşağıda ayrıntılı olarak<br />

verilmektedir.<br />

1.1. Kapalı Uçlu Deney Tekniği<br />

Kapalı uçlu deney tekniğine göre hazırlanan çalışma yaprakları, açıklık<br />

düzeylerine göre 0.düzeye girmektedirler (Ergin ve diğerleri, 2005:60). Kapalı<br />

uçlu deneyler, ispatlama mantığı ile tasarlanan deneylere verilen genel addır<br />

(Çepni ve Ayvacı, 2006a:165). Burada gerek bilgi gerekse yöntemlerin<br />

düzenlenmesi bakımından merkezde olan öğretmendir (Kaptan, 1999). Bu tip<br />

laboratuvarlar geleneksel laboratuvarlar olarak da tanımlanmaktadır.<br />

Geleneksel laboratuvarlar, beceri ve olguların takviyesinin yapılabildiği,<br />

verilerin doğruluğunun kanıtlandığı ancak yüksek düzey işlemlerin gerekli<br />

olmadığı “yemek tarifi türündeki” laboratuvar etkinlikleri olarak tanımlanır<br />

(Jackson, 2004). Geleneksel deneylerde, öğrenciler dikkatlerini deneyi tasarlama<br />

ve deneyden elde edilen verileri yorumlamaya yoğunlaştırmazlar (Tobin,<br />

Tippins ve Gallard, 1994, aktaran Domin, 1999:543). Çünkü öğrenciler bu<br />

teknikte nasıl bir sonuç çıkacağını tahmin edebildikleri için dikkatlerini doğru<br />

sonucu bulmaya yoğunlaştırırlar. Bu nedenle hem öğretmen hem de öğrenci<br />

beklenen sonucun farkındadır (Domin, 1999:543). Öğrenciler ulaştıkları<br />

sonuçları, ulaşmaları beklenen sonuçlarla karşılaştırarak değerlendirme<br />

yaparlar. Bu sonuçlar çakışana dek deneyi gerçekleştirirler (Çepni ve Ayvacı,<br />

2006a:165). Beklenen sonuç çıkmazsa veya doyurucu değilse hata kaynaklarının<br />

neler olduğu tartışılır. Tekrarlanarak daha iyi sonuçlar elde edilmeye çalışılır<br />

(Ergin ve diğerleri, 2005:61). Tüm bu sayılanlardan dolayı, bu laboratuvar<br />

öğretimi, tümevarımcı bir yaklaşımı benimsemektedir (Domin, 1999: 543).<br />

Ancak, kapalı uçlu deney tekniklerinin kullanımı öğrencilerin bilimsel süreç<br />

becerilerini kazanmalarına ve bilimsel bilginin yapılandırılmasına yardımcı<br />

olmamaktadır (Renner, 1986; Aktamış, 2007). Ayrıca geleneksel laboratuvarlar,<br />

öğrencilerin araştırma yapma becerilerini daha üst düzeylere taşıyamamaktadır<br />

(Wyatt, 2005). Ancak kapalı uçlu deneyler öğrencilere şu tür davranışları<br />

kazandırabilir (Çepni ve Ayvacı, 2006a:165);<br />

Kapalı uçlu deneylerde öğrencilerin laboratuvar araç-gereçlerini<br />

kullanma ve gerekli laboratuvar ortamında kavramı yaşayarak<br />

öğrenmeleri sağlanır.<br />

Öğrenciler teorik derste verilen bilgileri bizzat deneyerek doğrulanmış<br />

olurlar.<br />

Her öğrenci kendi algılama hızında çalışacağı için öğrenme daha kolay<br />

gerçekleşir.<br />

1.2. Yarı Açık Uçlu Deney Tekniği<br />

Yarı açık uçlu deney tekniğine göre hazırlanan çalışma yaprakları, açıklık<br />

düzeylerine göre 1. düzeye girmektedir. 1. düzeyde bazen problem ve yöntem<br />

öğrencilere sunulabilirken bazen de problem ile sonuç ve yorumların verilip


Fen ve Teknoloji Dersinde Kullanılan Farklı Deney Tekniklerinin Öğrencilerin Bilimsel 20<br />

amaç ve yöntemin verilmediği durumlarda söz konusu olabilir (Ergin ve<br />

diğerleri, 2005: 60). Daha sonra bu deney tekniğinde, deneyle ilgili kalan açık<br />

(eksik) bölümlerin öğrenciler tarafından tamamlanması beklenir (Yenice ve<br />

Aktamış, 2004).<br />

1.3. Tam Açık Uçlu Deney Tekniği<br />

Tam açık uçlu deney tekniğine göre hazırlanan çalışma yaprakları, açıklık<br />

düzeyine göre 2. düzeye girmektedir. Bu tarz deneyler öğrencinin keşfetme ve<br />

buluş yapmasına olanak verecek tutumla düzenlenir (Ergin ve diğerleri,<br />

2005:62). Bundan sonra deneyin aşamaları, deney düzeneğinin kurulması, elde<br />

edilen verilerin toplanması, yorumlanması ve ulaşılacak sonuçların bulunması<br />

tamamen öğrenciye bırakılır. Bu nedenle bu deney tekniğinde, öğrencilerin<br />

psikomotor becerilerinin gelişimi yanında düşünme, karar verme, verdiği<br />

kararlar doğrultusunda özgün uygulamalar yapabilme ve bulgular elde ederek<br />

sonuçlar çıkarabilme gibi davranışları da geliştirmesi beklenir (Çepni ve<br />

Ayvacı, 2006a:165).<br />

Açık uçlu deney tekniğinde, bir problemin birden çok çözümü olabilir bu<br />

nedenle öğrenciler, teorik ve pratik olarak çalışmak zorundadırlar (Domin,<br />

1999). Bu deney tekniğinde, deneyin amacı açık uçlu bir ifadeyle ya da soru<br />

(araştırma problemi) şeklinde verilebilir. Araç-gereç ve ilgili açıklamaların<br />

resim ve/veya yazılı halde verilmesi uygun olur (Ergin ve diğerleri, 2005:63).<br />

Açık uçlu deney tekniği, öğrencilerin fen bilimlerini yaparak, yaşayarak, ilk<br />

elden somut yaşantılar kazanarak öğrenmelerini sağlar (Kaptan, 1999:138).<br />

Yapılan çalışmalardan açık uçlu deneylerin, öğrencilere daha derin anlamalar<br />

sağladığı belirtilmektedir (Berg, Bergendahl, Lundberg ve Tibell, 2003). Bu<br />

teknikle öğrenci aktif ve tam öğrenme yöntemini uygulayarak öğrenir (Yenice,<br />

2005:153). Çepni ve Ayvacı (2006a:166), açık uçlu deneylerin etkili kullanımına<br />

yönelik aşağıdaki önerilerin dikkate alınması gerektiğini belirtmişlerdir.<br />

Bunlar şöyle sıralanmaktadır:<br />

Açık uçlu deneylerde öğrencilere bir problem (konu, kavram veya<br />

teorem) verilerek öğrencilerin deneyi kendisinin hazırlaması<br />

sağlanmalıdır.<br />

Öğrencilere daha önceden açıklanmış veya öğrenci tarafından<br />

bilinen konular bir deney konusu olarak verilmelidir.<br />

Öğrenciye sunulan problem, öğrenci seviyesine uygun, öğrencinin<br />

kolaylıkla anlayabileceği, net ifadelerle verilmiş olmalıdır.<br />

Öğrenci deney düzeneğini kurmayı, deneyde elde ettiği verileri<br />

toplamayı, topladığı verileri yorumlamayı verilerden belli<br />

sonuçlara ulaşmayı kendi yapmalıdır.<br />

Açık uçlu deneylerde dikkat edilmesi gereken en önemli<br />

özelliklerden birisi de her ne kadar deneyin uygulaması


21 <strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2: 15-36<br />

öğrencilere bırakılsa da öğretmenin deney süresince sürekli olarak<br />

öğrencileri kontrol etmesi ve sınırları aşmalarına izin vermemesi<br />

gerekir.<br />

1.4. Araştırma Dayalı Deney Tekniği<br />

Ulusal Fen <strong>Eğitim</strong>i Standartları (2004:27), öğrencilerin kendi<br />

öğrenmelerinde sorumluluk almaları gerektiğini vurgulamaktadır. Bilindiği<br />

gibi, öğrenci deneyimleri tarafından üretilen özgün soruları araştırmak, fen<br />

öğretiminin merkezi stratejisidir. Öğretmenler, öğrencilerin kapasiteleri<br />

dâhilinde sınıf ortamında, dışarıda ya da laboratuvar ortamında gerçek olaylar<br />

üzerine yoğun bir şekilde araştırma yapmaya odaklanmalıdırlar (Ulusal Fen<br />

<strong>Eğitim</strong>i Standartları, 2004: 31). Wellington (1998:9), okulda yapılan uygulamalı<br />

çalışmalara yapılan eleştirilerden birinin, uygulamalı çalışmaların gerçek feni<br />

yansıtmadığı yönünde olduğunu belirtmiştir. Aslında bu görüşlerin cevabının<br />

“uygulamalı çalışmalar nasıl yapılabilir, niçin yapılabilir” ve“gerçek” fen nedir<br />

şeklindeki iki soruda gizli olduğu belirtilmiştir. Bu nedenle yapılan uygulamalı<br />

çalışmaların bu sorulara tam olarak yanıt verecek şekilde planlanması<br />

gerekmektedir.<br />

Araştırmaya dayalı öğrenme, öğretmen ve öğrencilere doğal dünyayı<br />

araştırma ve elde ettikleri verilerle meraklarını giderme fırsatı sağlamaktadır<br />

(Alouf ve Bentley, 2003). Ancak, araştırmaya dayalı etkinliklere öğrencileri<br />

katmak, onlar için yapılan diğer aktivitelerden çok daha zordur. Çünkü<br />

araştırmaya dayalı öğrenme, öğrencilerin hem fiziksel olarak hem de zihinsel<br />

olarak derse katılmalarını gerekli kılmaktadır. Akademik kuramcılar, anlamayı<br />

sürekli kılmak için önemli bir bileşen olan fiziksel katılımdan daha çok zihinsel<br />

katılımın gerekli olduğu konusunda aynı görüşe sahiptirler. Öğrenciler<br />

keşfettikleri olayları meraklı bir şekilde düşünmeye ihtiyaç duymaktadırlar.<br />

Aynı zamanda öğrenciler, aktif olarak sahip oldukları şeyleri inceleme ve<br />

eylemleri sayesinde gerçekleşen sonuçları tahmin etme ihtiyacı duyarlar (Lord<br />

ve Orkwiszewski, 2006).<br />

Öğrenciler araştırmaya dayalı deney tekniğinde, geleneksel laboratuvar<br />

tekniğine göre daha az direktifin verildiği böylece daha çok sorumluluğun<br />

olduğu öğrenci merkezli bir ortamda deneylerini gerçekleştirirler (Leonard,<br />

1989, aktaran: Domin, 1999:544). Araştırmaya dayalı deney tekniğinde,<br />

öğrenciler kendi problemlerini belirler ve kendi çözümlerini geliştirirler.<br />

Araştırmaya dayalı deneylerin kullanıldığı bir laboratuvarda öğrenci gerçek fen<br />

yapmaya en yakındır. Bu yüzden bu yöntem, fen eğitiminde önemli bir yere<br />

sahiptir (Hodson, 1990).<br />

Araştırmaya dayalı deney tekniklerinde; öğretmen, öğrencilerine bir<br />

araştırma (sorgulama) etkinliği hazırlar. Örneğin bu etkinlik “Farklı sistemler<br />

için ısının kazanılıp kaybedildiğini araştırınız”, şeklinde olabilir. Burada<br />

öğrencilerden farklı sistemlerin ne olacağına karar vermeleri, kendi deneylerini


Fen ve Teknoloji Dersinde Kullanılan Farklı Deney Tekniklerinin Öğrencilerin Bilimsel 22<br />

tasarlamaları ve kendi verilerini toplayıp analiz etmeleri beklenmektedir (Ergin<br />

ve diğerleri, 2005:34).<br />

Araştırmaya dayalı deney tekniğinde, öğrenciler bilimsel süreç becerilerini<br />

kullanarak aktif olarak bilgileri zihinlerinde kendileri yapılandırırlar. Öğretmen<br />

gözetiminde gerçekleşen bu süreçte yeni bilgi laboratuvarda keşfedilir. Bu bilgi<br />

daha sonra diğer derslerde temel bir kavram olarak kullanılabilir (Çepni ve<br />

Ayvacı, 2006b:207). Öğrencilerin bir deneyi tamamen bağımsız olarak<br />

gerçekleştirmelerinin ön koşulu ancak bütün araştırma ve bilimsel süreç<br />

becerilerini kazanmış olmalarıyla mümkündür (Bayraktar, Erten ve Aydoğdu,<br />

2006: 222). Daha üst düzey araştırmaya dayalı laboratuvar etkinliğinde, hem<br />

öğretmen hem de öğrenciler çıkacak sonucu bilmezler (Domin, 1999: 545).<br />

Kısaca araştırmaya dayalı deneyler, öncelikle öğrencilerin problemi<br />

tanımlamasını ve problemin çözümü için hipotezler kurmasını, hipotezlerini<br />

test etmeleri için veriler toplamasını, topladığı verileri değerlendirerek sonuca<br />

ulaşmasını gerektirmektedir (Büyükkaragöz ve Çivi, 1999; Domin, 1999: 544).<br />

Bu nedenle araştırmaya dayalı laboratuvar tekniği, tümevarımcı bir yaklaşımı<br />

benimser (Domin: 1999:543). Araştırmaya dayalı laboratuvar öğretimi,<br />

öğrencilerin yapılandırmacı öğrenme, kavramsal anlama ve bilimin doğasını<br />

anlamaları bakımından büyük kazanımlar sağlamaktadır (Hofstein, Nahum ve<br />

Shore, 2001: 193). Alouf ve Bentley (2003), öğretmenlerin genelde<br />

laboratuvarlarda reçete tipi deneyleri tercih ettiklerini, bunun sebebi olarak da<br />

araştırmaya dayalı deneylerin çok fazla zaman aldığını ya da öğrencilerin bu<br />

tür deneylerin kullanıldığı laboratuvar ortamında fazla kuralsız davranmalarını<br />

gösterdiklerini belirtmişlerdir. Berg ve diğerleri (2003) tarafından yapılan bir<br />

çalışmada ise düşük tutuma sahip öğrencilerin açık-araştırmaya dayalı<br />

deneylerin zorluklarına karşı, örneğin öğrencilerin deney boyunca<br />

öğretmenden geri bildirimler alınması ve amacın daha net açıklanarak<br />

desteklenmesi gibi, daha çok desteğe ihtiyaçlarının olduğu belirtilmiştir.<br />

Yapılan bu iki çalışma, öğretmenlerin araştırmaya dayalı deneylerde<br />

sorumluluklarının daha fazla olduğunu göstermektedir. Ancak, bu tür<br />

deneylerin öğrencilere getireceği kazanımlar düşünüldüğünde tercih edilmesi<br />

gerektiği düşünülmektedir.<br />

2. Bilimsel Süreç Becerileri<br />

Bilimsel süreç becerileri araştırmacılar tarafından farklı şekillerde<br />

tanımlanmaktadır. Ostlund (1992), bilimsel süreç becerilerini dünya hakkında<br />

bilgi edinmek ve bu bilgiyi düzenli hale getirmek için sahip olunan en güçlü<br />

araç olarak tanımlarken Çepni, Ayas, Jonhson ve Turgut (1997), bilimsel süreç<br />

becerilerini fen bilimlerinde öğrenmeyi kolaylaştıran, araştırma yol ve<br />

yöntemlerini kazandıran, öğrencilerin öğrenmede aktif olmasını sağlayan,<br />

kendi öğrenmelerinde sorumluluk alma duygusunu geliştiren ve öğrenmenin<br />

kalıcılığını artıran temel beceriler olarak tanımlamaktadır. Rillero (1998) ise bu


23 <strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2: 15-36<br />

becerileri, sadece okuldaki öğrenme-öğretme sürecinde kullanılan değil, aynı<br />

zamanda iş yaşamında da kullanılan beceriler olarak tanımlamaktadır. Bilimsel<br />

süreç becerileri, temel ve üst düzey beceriler olarak ikiye ayrılmaktadır (Yeany,<br />

Yap ve Padilla, 1984; Saat, 2004).<br />

Temel beceriler, üst düzey becerilerin temelini oluşturmaktadır (Padilla,<br />

1990; Rambuda ve Fraser, 2004). Temel beceriler, okul öncesi dönemden<br />

itibaren öğrencilere kazandırılabilirken üst düzey beceriler, ilköğretim ikinci<br />

kademeden itibaren kazandırılabilir. Bu beceriler, sadece adım adım izlenmesi<br />

gereken basamaklar olarak görülmemeli bir düşünce biçimini oluşturacak<br />

becerilerin bir bütünü olarak benimsenmelidir (Ergin ve diğerleri, 2005:7). Bu<br />

bağlamda ikinci kademeye geçiş ile birlikte öğrencilerin daha karmaşık bilimsel<br />

süreç becerilerini elde etmeleri beklenmektedir. Bu nedenle bilimsel süreç<br />

becerileri kazanımları üst kademelere doğru derinleşmektedir (Çepni ve Çil,<br />

2009:52). Zorunlu eğitimden geçmiş her insan bu becerileri genel hatlarıyla<br />

kazanmalıdır (Ergin ve diğerleri, 2005:35).<br />

Temel ve üst düzey beceriler, bazı kaynaklarda ufak değişiklikler olmakla<br />

birlikte genelde aşağıdaki gibi gruplanmaktadır (Yeany ve diğerleri, 1984;<br />

Germann, Haskins ve Auls, 1996).<br />

Tablo 2. Temel ve Üst Düzey Bilimsel Süreç Becerileri<br />

Temel Beceriler<br />

Üst Düzey Beceriler<br />

Gözlem<br />

Problemi belirleme<br />

Sınıflama<br />

İletişim kurma<br />

Ölçme<br />

Uzay/zaman ilişkilerini kullanma<br />

Sayıları kullanma<br />

Çıkarım yapma<br />

Tahmin etme<br />

Değişkenleri kontrol etme<br />

Hipotez kurma<br />

Verileri yorumlama<br />

İşlemsel tanımlama<br />

Deney yapma<br />

3. Fen Öğretiminde Bilimsel Süreç Becerilerinin Önemi<br />

Fen derslerinin, bilgiye dayanan ve sürece dayanan olmak üzere iki ayrı<br />

tipi vardır. Geleneksel fen derslerinde en büyük vurgu bilginin geri çağrılması<br />

üzerine yapılmaktadır. Son yıllarda birçok derste, öğrencilerin çoğunluğu için<br />

bilimsel yöntemin bilimsel gerçekleri hatırlamaktan daha önemli olduğunu<br />

tartışan fen süreçleri üzerine daha çok vurgu yapılmaktadır (Parkinson, 1998:8).<br />

Bilimsel süreç becerileri, sadece bazı bilim içerikleri ile ilgili değil, aynı<br />

zamanda bu içerikle ilgili bilimin her alanıyla ilgili olabilir (Harlen, 1999). Bir<br />

problemin çözümünü, içerik bilgisine ya da bilimsel süreç becerilerine sahip<br />

olmadan düşünmek olanaksızdır. Çünkü bilimsel süreç becerileri ve içerik


Fen ve Teknoloji Dersinde Kullanılan Farklı Deney Tekniklerinin Öğrencilerin Bilimsel 24<br />

bilgisi birbirlerinin tamamlayıcılarıdır. Belki öğrencilerin çoğu bir bilim adamı<br />

olamayacaktır ama herkes öncelikle bir bireydir ve bu bireylerden gözlem<br />

yapabilmeleri, sorular sorabilmeleri, verileri analiz edebilmeleri, kendisi ve<br />

çevresiyle ilgili sorunları anlayabilmeleri ve bu sorunları çözebilmeleri<br />

istenmektedir. Bilimsel süreç becerileri kazanmak, sadece bilimle uğraşanlara<br />

özgü değildir. Çünkü bilimsel süreç becerilerini kullanmayan bireylerin iş<br />

yaşamında başarılı olmaları zordur (Rillero, 1998). Bu yüzden, fen öğretiminin<br />

bilimsel süreç becerilerinin öğretimini içerecek şekilde tasarlanması gerektiği<br />

vurgulanmaktadır (Huppert, Lomask ve Lazarowitz, 2002; Saat, 2004). Saat<br />

(2004), öğrencilerin bilimsel süreç becerilerini ancak bazı aşamaları geçerek<br />

kazandıklarını belirtmektedir. Bu aşamalar, bilimsel sürecin farkına varma,<br />

alışkanlık kazanma ve otomatikleşme olarak belirtilmiştir. Birinci aşamada<br />

(farkına varma) öğrenci ya alt sınıflardaki fen bilgisi dersinde ya da<br />

araştırmacının hazırladığı öğrenme ortamında becerinin farkına varır. Buna<br />

örnek olarak değişkenlerin kontrol edilmesi verilebilir. Daha sonra bununla<br />

ilgili terimleri fark eder, örneğin, bağımlı ve bağımsız değişkenler. Fakat bu<br />

aşamada öğrencilerin verdiği yanıtlara bakıldığında öğrencilerin bu beceriyi<br />

içselleştiremediği görülür. İkinci aşamada (alışkanlık kazanma) öğrenci<br />

beceriye yakınlaşır, beceriyle ilgili değişik örnekler verir ancak zihinsel olarak<br />

kargaşa ve belirsizliği yaşadığı için bu beceriyi başka bir ortama uyarlayamaz.<br />

Üçüncü aşamada (otomatikleşme), yetenekle ilgili terimleri kolayca tanımlar ve<br />

yeteneği başka durumlara taşıyabilir. Öğrencilerin bu aşamaları kolayca<br />

geçebilmeleri için ön bilgiye sahip olmalarının yanı sıra basit fen bilgisi<br />

etkinlikleri ile desteklenmeleri ve sıklıkla pratik yapma fırsatının verilmesi<br />

gerekmektedir (Saat, 2004). Ayrıca bilimsel süreç becerileri sadece fen<br />

öğrenirken değil, diğer öğrenmelerde de kullanılan becerilerdir. Her insan<br />

günlük hayatta öğrenirken bilimsel süreç becerilerini geliştirme derecesine bağlı<br />

olarak az ya da çok kullanır (Bağcı-Kılıç, 2003). Bu nedenle yeni Fen ve<br />

Teknoloji Öğretim Programında bilimsel süreç becerilerine verilen önem<br />

artırılmıştır (MEB, 2004). Mevcut Fen ve Teknoloji Dersi Öğretim Programında<br />

(MEB, 2004) bilimsel süreç becerilerinin fen eğitiminde ne kadar önemli olduğu<br />

şu sözlerle dile getirilmektedir:<br />

“Fen ve Teknoloji Programı sadece günümüzde bilgi birikimini öğrencilere<br />

aktarmayı değil araştıran, soruşturan, inceleyen, günlük hayatıyla fen<br />

konuları arasında bağlantı kurabilen, hayatın her alanında karşılaştığı<br />

problemleri çözmede bilimsel metodu kullanabilen, dünyaya bir bilim<br />

adamının bakış açısıyla bakabilen bireyler yetiştirmeyi amaçlamıştır. Bu<br />

yüzden, programda öğrencilere bilimsel araştırmanın yol ve yöntemlerini<br />

öğretmek amacıyla bilimsel süreç becerileri olarak adlandırılan beceriler<br />

kazandırmak esas alınmıştır”.


25 <strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2: 15-36<br />

Bilimsel süreç becerilerini kazanan öğrenciler bilimsel bir araştırmanın nasıl<br />

yapıldığını anlar ve karşılaştıkları sorunları bilimsel yöntemler kullanarak<br />

çözebilir (Çepni ve Çil, 2009:46). Bu nedenle, öğrencilere bilimsel süreç<br />

becerilerini kazandıracak ortamların sunulması son derece önemlidir. Bilimsel<br />

süreç becerileri, bilişsel alandaki öğrenmelerin kalıcı ve yaşamda kullanılır<br />

olmasını sağlar.<br />

YÖNTEM<br />

Çalışma Grubu: Bu araştırma, ilköğretim okullarında fen laboratuvarı ve<br />

gerekli malzemelerin olup olmaması kontrol edilerek, İzmir ilindeki bir<br />

ilköğretim okulunda gerçekleştirilmiştir. Araştırmada ön test son test kontrol<br />

gruplu yarı deneysel desen kullanılmıştır. Aynı öğretmenin girmiş olduğu 7.<br />

sınıflardaki öğrencilerin ilgili değişkenlerle denklikleri sağlandıktan sonra, iki<br />

deney ve bir kontrol grubu oluşturulmuştur. Daha sonra, deney grubundaki<br />

(deney–1 ve deney–2) öğrenciler, sınıf sayısına ve laboratuvardaki araç-gereçler<br />

göz önünde bulundurularak gruplara ayrılmıştır. Birinci deney grubuna<br />

(deney–1) kısa bir geçiş döneminden sonra açık uçlu deney tekniğine dayalı,<br />

ikinci deney grubuna (deney–2) da benzer bir geçiş döneminden sonra<br />

araştırmaya dayalı deney tekniğine dayalı olarak hazırlanan çalışma yaprakları<br />

8 hafta boyunca “Kuvvet ve Hareket” ve “Yaşamımızdaki Elektrik”<br />

ünitelerinde uygulanmıştır. Kontrol grubundaki öğrencilere ise 2004 Fen ve<br />

Teknoloji Öğretim Programına göre uygulama gerçekleştirilmiştir.<br />

Veri Toplama Araçları: Deney–1, deney–2 ve kontrol grubu öğrencilerinin<br />

deneysel uygulama öncesi ve sonrasında; araştırmacı tarafından geliştirilen<br />

“Kuvvet ve Hareket” ve “Yaşamımızdaki Elektrik” ünitelerine dayalı bilimsel<br />

süreç becerilerini belirleyen çoktan seçmeli ölçekler uygulanmıştır. “Kuvvet ve<br />

Hareket” ve “Yaşamımızdaki Elektrik” ünitelerine yönelik bilimsel süreç<br />

becerileri ölçeklerinin geliştirilmesi için alan yazın taraması yapılmış ve bu<br />

alanla ilgili ölçekler (Burns, Okey ve Wise, 1985; Enger ve Yager, 1998;<br />

http://timss.bc.edu/timss1999.html; Tatar, 2006) incelenmiştir. Daha sonra<br />

“Kuvvet ve Hareket” ve “Yaşamımızdaki Elektrik” ünitelerinde yer alan<br />

kazanımlar dikkate alınarak çoktan seçmeli ve dört seçenekli denemelik<br />

maddeler yazılmıştır. Uzman görüşleri doğrultusunda bazı sorular ölçeklerden<br />

çıkarılmış, bazı sorular da düzeltilmiştir. Uzman görüşlerinden sonra, “Kuvvet<br />

ve Hareket Ünitesine Yönelik Bilimsel Süreç Becerileri Ölçeği: K-BSBÖ” de 38 çoktan<br />

seçmeli soru, “Yaşamımızdaki Elektrik Ünitesine Yönelik Bilimsel Süreç Becerileri<br />

Ölçeği: E-BSBÖ” de ise 30 çoktan seçmeli soru yer almıştır. Oluşturulan her iki<br />

ölçek, İzmir ili Buca ilçesinde bulunan üç ilköğretim okulundan rasgele seçilen<br />

ilköğretim 8. sınıf (n=236) öğrencilerine uygulanmıştır. Madde analizi<br />

sonucunda her iki ölçekte de madde ayırıcılık indeksinin 0,20‟nin altında olan<br />

iki maddenin yer aldığı görülmüş ve bu yüzden bu maddelerin ölçeklerden


Fen ve Teknoloji Dersinde Kullanılan Farklı Deney Tekniklerinin Öğrencilerin Bilimsel 26<br />

çıkarılmasına karar verilmiştir. Böylece, K-BSBÖ ölçeğinde 36 çoktan seçmeli<br />

soru yer alırken E-BSBÖ ölçeğinde 28 çoktan seçmeli soru yer almaktadır. K-<br />

BSBÖ ölçeğinin güvenirliği (KR–20) 0.82 bulunurken E-BSBÖ ölçeğinin<br />

güvenirliği (KR–20) 0.81 olarak bulunmuştur.<br />

Verilerin Analizi: Araştırmada toplanan veriler, SPSS 11.0 istatistiksel paket<br />

programı kullanılarak çözümlenmiştir. Elde edilen veriler, aritmetik ortalama,<br />

standart sapma gibi betimsel istatistiklerle hesaplanmış, ele alınan değişkenlere<br />

göre ise tek yönlü varyans analizi (ANOVA) kullanılarak analiz edilmiştir.<br />

BULGULAR<br />

Aşağıda verilen tablolarda “Kuvvet ve Hareket Ünitesine Yönelik Bilimsel<br />

Süreç Becerileri Ölçeği” K-BSBÖ olarak ve “Yaşamımızdaki Elektrik Ünitesine<br />

Yönelik Bilimsel Süreç Becerileri Ölçeği” E-BSBÖ olarak ayrıca bu iki ölçekten<br />

alınan puanların toplamından oluşan “Bilimsel Süreç Becerileri Ölçeği” BSBÖ<br />

olarak adlandırılmıştır.<br />

Tablo 3, Deney–1, Deney–2 ve kontrol grubu öğrencilerinin K-BSBÖ, E-<br />

BSBÖ ve BSBÖ ön ölçüm puanlarına ilişkin aritmetik ortalamalar ve standart<br />

sapmalarını göstermektedir.<br />

Tablo 3. Deney–1, Deney–2 ve Kontrol Grubu Öğrencilerinin K-BSBÖ, E-BSBÖ<br />

ve BSBÖ Ön Ölçüm Puanlarına İlişkin Aritmetik Ortalamalar ve Standart<br />

Sapmalar<br />

Kullanılan Ölçek ve<br />

Alt Boyutlar<br />

K-BSBÖ<br />

E-BSBÖ<br />

BSBÖ<br />

[(K-BSBÖ)+(E-BSBÖ)]<br />

Uygulama N<br />

Alınabilecek SS<br />

X<br />

Grupları<br />

Maksimum puan<br />

Deney–1 30 14.80<br />

6.03<br />

Deney–2 31 15.74 36<br />

4.44<br />

Kontrol 30 14.20 4.60<br />

Toplam 91 14.92 5.05<br />

Deney–1 30 11.70<br />

4.60<br />

Deney–2 31 12.00 28<br />

4.05<br />

Kontrol 30 12.76 5.02<br />

Toplam 91 12.15 4.54<br />

Deney–1 30 26.50<br />

9.59<br />

Deney–2 31 27.74 64<br />

7.83<br />

Kontrol 30 26.96 9.06<br />

Toplam 91 27.07 8.76<br />

Tablo 3‟de, deney–1, deney–2 ve kontrol grubu öğrencilerinin K-BSBÖ, E-<br />

BSBÖ ve BSBÖ ön ölçüm puanlarının aritmetik ortalamaları görülmektedir.<br />

Buna göre K-BSBÖ de en yüksek aritmetik ortalamaya Deney–2 ( X =15.74)<br />

grubu öğrencilerinin sahip olduğu onları sırayla Deney–1 ( X =14.80) ve


27 <strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2: 15-36<br />

Kontrol ( X =14.20) grubu öğrencilerinin takip ettiği görülmektedir. Ayrıca, E-<br />

BSBÖ de en yüksek aritmetik ortalamaya Kontrol ( X =12.76) grubu<br />

öğrencilerinin sahip olduğu, onları sırayla Deney–2 ( X =12.00) ve Deney–1<br />

( X =11.70) grubu öğrencilerinin takip ettiği görülmektedir. Son olarak, BSBÖ<br />

de en yüksek aritmetik ortalamaya Deney–2 ( X =27.74) grubu öğrencilerinin<br />

sahip olduğu onları sırayla Kontrol ( X =26.96) ve Deney–1 ( X =26.50) grubu<br />

öğrencilerinin takip ettiği görülmektedir.<br />

Deney–1, deney–2 ve kontrol grubu öğrencilerin K-BSBÖ, E-BSBÖ ve BSBÖ<br />

ön ölçüm puanların aritmetik ortalamaları arasındaki bu ufak farkların anlamlı<br />

olup olmadığı ANOVA testi yardımıyla ve gruplar arası farkların hangi gruplar<br />

arasında olduğunun belirlenmesi ise Scheffe testiyle yapılarak sonuçlar Tablo<br />

4‟te sunulmuştur.<br />

Tablo 4. Deney–1, deney–2 ve Kontrol Grubu Öğrencilerin K-BSBÖ, E-BSBÖ ve<br />

BSBÖ Ön Ölçüm Puanların Aritmetik Ortalamaları Arasındaki Farklılıklara<br />

İlişkin Varyans Analizi Sonuçları<br />

Kullanılan Ölçek ve Varyansın Kareler Sd Kareler F P<br />

Alt Boyutları Kaynağı toplamı Ortalaması<br />

Gruplar 36.926 2 18.463 .718 .491<br />

K-BSBÖ<br />

Arası<br />

Gruplar içi 2263.535 88 25.722<br />

Toplam 2300.462 90<br />

Gruplar 18.179 2 9.090 .435 .649<br />

E-BSBÖ<br />

Arası<br />

Gruplar içi 1839.667 88 20.905<br />

Toplam 1857.846 90<br />

BSBÖ<br />

[(K-BSBÖ)+(E-<br />

BSBÖ)]<br />

Gruplar 24.059 2 12.030 .154 .858<br />

Arası<br />

Gruplar içi 6892.402 88 78.323<br />

Toplam 6916.462 90<br />

Tablo 4 incelendiğinde, deney–1, deney–2 ve kontrol grubu öğrencilerin K-<br />

SBÖ, E-BSBÖ ve BSBÖ ön ölçüm puanların aritmetik ortalamaları arasında<br />

anlamlı farkın olmadığı görülmektedir.<br />

Tablo 5, Deney–1, Deney–2 ve kontrol grubu öğrencilerinin K-BSBÖ, E-<br />

BSBÖ ve BSBÖ son ölçüm puanlarına ilişkin aritmetik ortalamalar ve standart<br />

sapmalarını göstermektedir.


Fen ve Teknoloji Dersinde Kullanılan Farklı Deney Tekniklerinin Öğrencilerin Bilimsel 28<br />

Tablo 5. Deney–1, Deney–2 ve Kontrol Grubu Öğrencilerinin K-BSBÖ, E-BSBÖ<br />

ve BSBÖ Son Ölçüm Puanlarına İlişkin Aritmetik Ortalamalar ve Standart<br />

Sapmalar<br />

Uygulama N<br />

SS<br />

Kullanılan Ölçek ve<br />

Alt Boyutları<br />

K-BSBÖ<br />

E-BSBÖ<br />

BSBÖ<br />

[(K-BSBÖ)+(E-<br />

BSBÖ)]<br />

X<br />

Alınabilecek<br />

Grupları<br />

Maksimum puan<br />

Deney–1 30 21.00<br />

8.06<br />

Deney–2 31 22.16 36<br />

6.08<br />

Kontrol 30 16.43 5.62<br />

Toplam 91 19.89 7.04<br />

Deney–1 30 17.23<br />

5.25<br />

Deney–2 31 18.00 28<br />

4.78<br />

Kontrol 30 14.36 5.16<br />

Toplam 91 16.54 5.25<br />

Deney–1 30 38.23<br />

12.93<br />

Deney–2 31 40.16 64<br />

9.43<br />

Kontrol 30 30.80 10.02<br />

Toplam 91 36.43 11.50<br />

Tablo 5‟de, deney–1, deney–2 ve kontrol grubu öğrencilerinin K-BSBÖ, E-<br />

BSBÖ ve BSBÖ son ölçüm puanların aritmetik ortalamaları arasında<br />

farklılıkların olduğu görülmektedir. Buna göre K-BSBÖ de en yüksek aritmetik<br />

ortalamaya Deney–2 ( X =22.16) grubu öğrencilerinin sahip olduğu onları<br />

sırayla Deney–1 ( X =21.00) ve Kontrol ( X =16.43) grubu öğrencilerinin takip<br />

ettiği görülmektedir. Ayrıca, E-BSBÖ de en yüksek aritmetik ortalamaya<br />

Deney–2 ( X =18.00) grubu öğrencilerinin sahip olduğu, onları sırayla Deney–1<br />

( X =17.23) ve Kontrol ( X =14.36) grubu öğrencilerinin takip ettiği<br />

görülmektedir. Son olarak, BSBÖ de en yüksek aritmetik ortalamaya Deney–2<br />

( X =40.16) grubu öğrencilerinin sahip olduğu onları sırayla Deney–1<br />

( X =38.23) ve Kontrol ( X =30.80) grubu öğrencilerinin takip ettiği<br />

görülmektedir.<br />

Deney–1 (D1), deney–2 (D2) ve kontrol grubu (KG) öğrencilerin K-BSBÖ, E-<br />

BSBÖ ve BSBÖ son ölçüm puanların aritmetik ortalamaları arasındaki bu<br />

farkların anlamlı olup olmadığı ANOVA testi yardımıyla ve gruplar arası<br />

farkların hangi gruplar arasında olduğunun belirlenmesi ise Scheffe testiyle<br />

yapılarak sonuçlar Tablo 6‟da sunulmuştur.


29 <strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2: 15-36<br />

Tablo 6. Deney–1, deney–2 ve Kontrol Grubu Öğrencilerin K-BSBÖ, E-BSBÖ ve<br />

BSBÖ Son Ölçüm Puanların Aritmetik Ortalamaları Arasındaki Farklılıklara<br />

İlişkin Varyans Analizi Sonuçları<br />

Kullanılan<br />

Ölçek ve<br />

Alt<br />

Boyutları<br />

Varyansın<br />

Kaynağı<br />

Kareler<br />

toplamı<br />

Sd<br />

Kareler<br />

Ortalaması<br />

F P Anlamlı<br />

fark<br />

Gruplar 555.341 2 277.670 6.244 .003** * D1-<br />

K-BSBÖ Arası<br />

KG<br />

Gruplar 3913.560 88 44.472<br />

* D2-<br />

içi<br />

KG<br />

Toplam 4468.901 90<br />

Gruplar 222.194 2 111.097 4.321 .016* * D2-<br />

E-BSBÖ Arası<br />

KG<br />

Gruplar 2262.333 88 25.708<br />

içi<br />

Toplam 2484.527 90<br />

BSBÖ<br />

[(K-BSBÖ)<br />

+(E-BSBÖ)]<br />

Gruplar<br />

Arası<br />

Gruplar<br />

1480.057<br />

10438.360<br />

2<br />

88<br />

740.029<br />

118.618<br />

6.239 .003** * D1-<br />

KG<br />

* D2-<br />

içi<br />

KG<br />

Toplam 11918.418 90<br />

*p


Fen ve Teknoloji Dersinde Kullanılan Farklı Deney Tekniklerinin Öğrencilerin Bilimsel 30<br />

Tablo 7, kontrol grubu öğrencilerinin K-BSBÖ, E-BSBÖ ve BSBÖ Ön Ölçüm-<br />

Son Ölçüm puanlarının ilişkili örnekler için t-testi sonuçlarını göstermektedir.<br />

Tablo 7. Kontrol Grubu Öğrencilerinin K-BSBÖ, E-BSBÖ ve BSBÖ Ön Ölçüm-<br />

Son Ölçüm Puanlarının t-testi Sonuçları<br />

Kullanılan Ölçek<br />

ve Alt Boyutları<br />

Uygulama<br />

Grupları<br />

N<br />

X<br />

Maks<br />

puan<br />

SS t P<br />

K-BSBÖ<br />

Kontrol 30 14.20<br />

4.60 -3.39 .002*<br />

Ön<br />

36<br />

Kontrol Sn 30 16.43 5.62<br />

E-BSBÖ<br />

Kontrol 30 12.76<br />

5.02 -11.59 .000*<br />

Ön<br />

28<br />

Kontrol Sn 30 14.36 5.16<br />

BSBÖ<br />

Kontrol 30 26.96<br />

9.06 -3.76 .001*<br />

[(K-BSBÖ)+(E-BSBÖ)] Ön<br />

64<br />

Kontrol Sn 30 30.80 10.02<br />

*p


31 <strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2: 15-36<br />

Tablo 9. Deney–2 Grubu Öğrencilerinin K-BSBÖ, E-BSBÖ ve BSBÖ Ön<br />

Ölçüm-Son Ölçüm Puanlarının t-testi Sonuçları<br />

Kullanılan Ölçek Uygulama N<br />

Maks SS t p<br />

X<br />

ve Alt Boyutları Grupları<br />

.<br />

puan<br />

K-BSBÖ Deney–2 Ön 31 15.74<br />

4.44 -8.79 .000*<br />

Deney–2 Sn 31 22.16 36 6.08<br />

E-BSBÖ Deney–2 Ön 31 12.00<br />

4.05 -7.47 .000*<br />

Deney–2 Sn 31 18.00 28 4.78<br />

BSBÖ Deney–2 Ön 31 27.74<br />

7.83 -12.72 .000*<br />

[(K-BSBÖ)+(E-BSBÖ)] Deney–2 Sn 31 40.16 64 9.43<br />

*p


Fen ve Teknoloji Dersinde Kullanılan Farklı Deney Tekniklerinin Öğrencilerin Bilimsel 32<br />

olmadıklarını, öğrencilerin öğretmenlerinden etkinliklerin daha çok kendilerine<br />

bağlı, açık uçlu, bütünleştirilmiş olmasını beklediklerini belirtmiştir. Benzer<br />

olarak Wallace Tsoi, Calkin ve Darley (2003), beş üniversite öğrencisiyle yaptığı<br />

görüşmeler sonucunda daha önce farklı laboratuvar tekniklerini alan beş<br />

öğrencinin de reçete tipi deneyler yerine açık uçlu laboratuvarı tercih ettikleri<br />

bildirilmiştir.<br />

Hem bu çalışmada hem de bu alanda yapılan çalışmalarda, açık uçlu ve<br />

araştırmaya dayalı deney tekniklerinin öğrencilerin bilimsel süreç becerilerini<br />

kapalı uçlu deney tekniklerine göre daha çok geliştirdiği açıkça görülmektedir.<br />

Bu nedenle yapılan bu çalışmanın, öğrencilerin bilimsel süreç becerileri<br />

kazanımları açısından amacına ulaştığı söylenebilir.


33 <strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2: 15-36<br />

KAYNAKLAR<br />

Akdeniz, A. R., Çepni, S., Azar, A. (1999). Fizik öğretmen adaylarının laboratuvar<br />

kullanım becerilerini geliştirmek için bir yaklaşım. III. Ulusal Fen Bilimleri<br />

Sempozyumu., Trabzon, MEB Basımevi, Ankara, 118-125.<br />

Aktamış, H. (2007). Fen eğitiminde bilimsel süreç becerilerinin bilimsel yaratıcılığa etkisi:<br />

ilköğretim 7. sınıf fizik ünitesi örneği. Yayınlanmamış Doktora Tezi, Dokuz Eylül<br />

<strong>Üniversitesi</strong>, <strong>Eğitim</strong> Bilimleri Enstitüsü.<br />

Alouf, L,J ve Bentley, M.L. (2003). Assessing the impact of inquiry-based science teaching<br />

in professional development activities, PK-12. A Paper Presented at the 2003 Annual<br />

Meeting of the Association of Teacher Education.<br />

Bağcı-Kılıç, Gülşen (2003). Üçüncü uluslararası matematik ve fen araştırması (tımss): fen<br />

öğretimi, bilimsel araştırma ve bilimin doğası. İlköğretim-Online, 2(1), 42-51.<br />

[Online]: http://ilkogretim-online.org.tr/ adresinden 10 Temmuz <strong>2008</strong> tarihinde<br />

indirilmiştir.<br />

Başağa, H., Geban, Ö. ve Tekkaya C.(1994). The effect of the ınquiry teaching method on<br />

biochemistry and science process skill achievements. Biochemical Education. 22 (1) 29-<br />

32.<br />

Bayraktar, Ş., Erten, S. ve Aydoğdu, C. (2006). Fen ve teknoloji öğretiminde<br />

laboratuvarın önemi ve deneyler. M. Bahar (Ed.). Fen ve Teknoloji Öğretimi içinde<br />

(1.bs., s:219–248). Pegema Yayıncılık: Ankara.<br />

Berg, C.A.R., Bergendahl, V.C.B., Lundberg, B.K.S. ve Tibell, L.A.E. (2003). Benefiting<br />

from an open-ended experiment A comparison of attitudes to, and outcomes of, an<br />

expository versus an open-inquiry version of the same experiment. International<br />

Journal of Science Education, 25(3), 351–372.<br />

Burns, J. C., Okey, J. R. ve Wise, K. C., (1985). Development of an ıntegrated process<br />

skills test (TIPS II). Journal of Research in Science Teaching. 22(2), 169-177.<br />

Büyükkaragöz, S.Ş., ve Çivi, C. (1999). Genel öğretim metotları: öğretimde planlama<br />

uygulama. Beta Basım yayın Dağıtım: İstanbul.<br />

Çepni, S. ve Ayvacı, H.Ş. (2006a). Laboratuvar destekli fen ve teknoloji öğretimi. S. Çepni<br />

(Ed.). Kuramdan uygulamaya fen ve teknoloji öğretimi içinde (s:158-188). Ankara:<br />

Pegema yayıncılık, 5. Baskı.<br />

Çepni, S. ve Ayvacı, H.Ş. (2006b). Laboratuvar destekli fen öğretimi yaklaşımları. S.<br />

Çepni (Ed.). Kuramdan uygulamaya fen ve teknoloji öğretimi içinde (5. bs., s: 189-217).<br />

Ankara: Pegema Yayıncılık.<br />

Çepni, S., Ayas.A, Johnson. D., ve Turgut, M.F. (1996). Fizik öğretimi. Ankara: Milli<br />

<strong>Eğitim</strong>i Geliştirme Projesi Hizmet Öncesi Öğretmen <strong>Eğitim</strong>i Deneme Basımı, 31–44.<br />

Çepni, S. ve Çil, E. (2009). Fen ve teknoloji programı. ilköğretim 1. ve 2. kademe öğretmen el<br />

kitabı. Pegem Akademi: Ankara.<br />

Dana, L. (2001). Abstract of dissertation submitted to the faculty of the graduate college of<br />

education in partial fulfillment of the requirements. Unpublished doctoral dissertation,<br />

University of Massachusetts Lowell.<br />

Domin. D. S. (1999). A review of laboratory ınstruction styles. Journal of Chemical<br />

Education, 76, 543–547.


Fen ve Teknoloji Dersinde Kullanılan Farklı Deney Tekniklerinin Öğrencilerin Bilimsel 34<br />

Enger, S.K. ve Yager, R.E.(Eds.). (1998). Iowa assessment handbook. Iowa City: Science<br />

Education Center, The University of Iowa.<br />

Ergin, Ö., Şahin-Pekmez, E.ve Öngel-Erdal, S. (2005). Kuramdan uygulamaya deney yoluyla<br />

fen öğretimi. İzmir: Dinazor kitapevi.<br />

Gangoli, S.G. ve Gurumurthy, C. (1995). A study of the effectiveness of a guided openended<br />

approach to physics experiments. International Journal of Science Education,<br />

17(2), 233 – 241.<br />

Germann, P.J., Haskins, S., ve Auls, S. (1996). Analysis of nine high school biology<br />

laboratory manuals: promoting scientific inquiry. Journal of Research in Science<br />

Teaching. 26 (3), 237–250.<br />

Hall, D.A. ve McCurdy D.W (1990). A comparison of a biological sciences curriculum<br />

study (bscs) laboratory and a traditional laboratory on student achievement at two<br />

private liberal arts colleges. Journal of Research in Science Teaching. 27(7), 625-636.<br />

Harlen, W. (1999). Purposes and procedures for assessing science process skills.<br />

Assessment in Education, 6 (1), 129-144.<br />

Hodson, D. (1990). A critical look at practical work in school science. School Science<br />

Review, 70(256), 33–40.<br />

Hofstein, A. ve Lunetta, N. V. (1982). The role of the laboratory in science teaching:<br />

neglected aspects of research. Review of Educational Research, 52(2), 210–217.<br />

Hofstein, A. ve Mamlok-Naaman, R. (2007). The laboratory in science education: the<br />

state of the art. Chemistry Education Research and Practice, 8 (2), 105-107.<br />

Hofstein, A., Nahum, T.L., ve Shore, L. (2001). Assessment of the learning environment<br />

of inquiry-type laboratories in high school chemistry. Learning Environments<br />

Research, Kluwer Academic Publishers. Printed in the Netherlands, 4,193–207.<br />

Jackson, D.J. (2004). Scaffolding experiments in secondary chemistry to improve content<br />

delivery. Unpublished Master‟s Thesis, Michigan State University<br />

Kaptan, F. (1999). Fen bilgisi öğretimi. Milli <strong>Eğitim</strong> Basımevi: Ankara.<br />

Kanlı, U. ve Yağbasan, R. (<strong>2008</strong>). 7E modeli merkezli laboratuvar yaklaşımının<br />

öğrencilerin bilimsel süreç becerilerini geliştirmedeki yeterliliği. Gazi <strong>Eğitim</strong> <strong>Fakültesi</strong><br />

Dergisi, 28(1). 91–125<br />

Knabb, M.T. and Misquith, G. (2006). Assessing inquiry process skills in the lab using a<br />

fast, simple, inexpensive fermentation model system. American Biology Teacher, 68(4),<br />

25-28.<br />

Krystyniak, R.A. & Heikkinen H.W. (2007). Analysis of verbal ınteractions during an<br />

extended, open-ınquiry general chemistry laboratory investigation. Journal of<br />

Research in Science Teaching. 44(8), 1160-1186<br />

Lord, T ve Orkwiszewski, T. (2006). Moving from didactic to ınquiry-based ınstruction in<br />

a science laboratory. American Biology Teacher, 68 (6), 342–345.<br />

MEB (2004). İlköğretim Fen ve Teknoloji Dersi Öğretim Programı. Milli <strong>Eğitim</strong> Bakanlığı<br />

Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı, Ankara:2004.<br />

Myers, B.E.(2004). Effects of investigative laboratory integration on student content knowledge<br />

and science process skill achievement across learning styles. Unpublished Doctoral<br />

Dissertation, University of Florida.


35 <strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2: 15-36<br />

Myers, B.E. ve Dyer, J.E. (2006). Effects of investigative laboratory instruction on content<br />

knowledge and science process skill achievement across learning styles. Journal of<br />

Agricultural Education. 47(4). 52–63.<br />

Ostlund, K. L. (1992). Science process skills: assessing hands-on student performance. New<br />

York: Addison-Wesley.<br />

Özdemir, M. (2004). Fen eğitiminde bilimsel süreç becerilerine dayalı laboratuvar yönteminin<br />

akademik başarı, tutum ve kalıcılığa etkisi. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Sosyal<br />

Bilimler Enstitüsü, Zonguldak Karaelmas <strong>Üniversitesi</strong>.<br />

Padilla, M. J. (1990). The science process skills. Research Matters - to the ScienceTeacher,<br />

9004.<br />

Parkinson, J. (1998). The effective teaching of secondary school. Longman Group UK<br />

Limited.<br />

Raghubir, P. K. (1979). The laboratory-ınvestigative approach to science ınstruction.<br />

Journal of Research in Science Teaching - 17.<br />

Rambuda, A.M. ve Fraser, W.J. (2004). Perceptions of teachers of the application of<br />

science process skills in the teaching of geography in secondary schools in the Free<br />

State province. South African Journal of Education. 24(1), 10 – 17.<br />

Rehorek J. S. (2004). Inquiry-based teaching: an example of descriptive science in action.<br />

American Biology Teacher, 66(7), 493–500.<br />

Renner, J. W. (1986). Rediscovering the lab. The Science Teacher, 44–45.<br />

Rillero, P.(1998). Process skills and content knowledge. Science Activities. [Online]<br />

Available url: EBSCOHost: Academic Search Elite, Full display: <br />

(10 January 2006).<br />

Roth ,W. ve Roychoudhury, A. (1993). The development of science process skills in<br />

authentic contexts. Journal of Research in Science Teaching, 30, 2, 127-152.<br />

Saat, R.M. (2004). The acquisition of integrated science process skills in a web-based<br />

learning environment. Research in Science ve Technological Education, 22(1). 23-40<br />

Sevinç, E. (<strong>2008</strong>). 5E öğretim modelinin organik kimya laboratuvarı dersinde uygulanmasının<br />

öğrencilerin kavramsal anlamalarına, bilimsel süreç becerilerinin gelişimine ve organik<br />

kimya laboratuvarı dersine karsı tutumlarına etkisi. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi,<br />

Gazi <strong>Üniversitesi</strong>, <strong>Eğitim</strong> Bilimleri Enstitüsü, Ankara.<br />

Suits, P.J. (2004). Assessing investigative skill development in inquiry-based and<br />

traditional college science laboratory courses. School Science and Mathematics, 104 (6),<br />

248.<br />

Tatar, N. (2006). İlköğretim fen eğitiminde araştırmaya dayalı öğrenme yaklaşımının bilimsel<br />

süreç becerilerine, akademik başarıya ve tutuma etkisi. Yayınlanmamış Doktora Tezi,<br />

Gazi <strong>Üniversitesi</strong>: Ankara.<br />

Tsai, C-C. (2003). Taiwanese science students‟ and teachers‟ perceptions of the laboratory<br />

learning environments: exploring epistemological gaps. International Journal of<br />

Science Education. 25(7), 847–860.<br />

Veath, M.L. (1988). Comparing the effects of different laboratory approaches in bringing about a<br />

conceptual change in the understanding of physics by university students. Unpublished<br />

Doctoral Dissertation, University of Wyoming<br />

Wallace, S. C.; Tsoi, M. Y.; Calkin, J.; Darley, M. (2003). Learning from inquiry-based<br />

laboratories in nonmajor biology: an interpretive study of the relationships among


Fen ve Teknoloji Dersinde Kullanılan Farklı Deney Tekniklerinin Öğrencilerin Bilimsel 36<br />

inquiry experience, epistemologies, and conceptual growth. Journal of Research in<br />

Science Teaching. 40(10), 986-1024<br />

Wellington, J. (1998). Practical Work in Science: Time for a Re-appraisal. Practical Work<br />

in School. In J. Wellington (Ed.), Practical Work in School: Which Way We Now (pp.3-<br />

15). London and Newyork: Routledge.<br />

Wyatt, S. (2005). Extending inquiry-based learning to include original experimentation.<br />

Journal of General Education, 54(2), 83-89.<br />

Yeany, R.H., Yap, K.C., ve Padilla, M.J. (1984). Analyzing hierarchical relationship<br />

among modes of cognitive reasoning and integrated science process skills. Paper<br />

presented at the Annual Meeting of the National Association for Research in Science<br />

Teaching. New Orleans, LA.<br />

Yenice, N. (2005). Aydoğdu, M ve Kesercioğlu, T. (Ed.). İlköğretimde fen ve teknoloji<br />

öğretimi. Ankara: Anı Yayıncılık.<br />

Yenice, N. ve Aktamış, H. (2004). <strong>Eğitim</strong> fakülteleri ve sınıf öğretmenleri için fen bilgisi<br />

laboratuvar deneyleri. Anı Yayıncılık: Ankara.


<strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2: 37-58*<br />

Buharlaşma ve Kaynama Konularındaki Kavram<br />

Yanılgılarının Önlenmesinde Analoji<br />

Yönteminin Etkisi<br />

Gülten ŞENDUR¹ , Mustafa TOPRAK² Esin Şahin PEKMEZ ³<br />

ÖZ<br />

Bu çalışmanın temel amacı, Ausubel’in anlamlı öğrenme yaklaşımına göre oluşturulan<br />

analojilerin, buharlaşma ve kaynama konularındaki kavram yanılgılarının<br />

önlenmesindeki etkisini araştırmaktır. Araştırma deseni olarak ön-test son-test kontrol<br />

gruplu model kullanılmıştır. Bu amaçla, İzmir’in Bergama ilçesindeki iki farklı liseden<br />

rastgele ikişer sınıf deney ve kontrol grubu olarak seçilmiştir. Araştırmaya, toplam 96<br />

dokuzuncu sınıf öğrencisi katılmıştır. Deney gruplarında dersler kontrol grubundan<br />

farklı olarak analojiler kullanılarak işlenirken kontrol gruplarında konular geleneksel<br />

öğretim yöntemine göre işlenmiştir. Uygulama öncesi ve sonrasında tüm gruplara<br />

başarı testi ve kimya tutum ölçeği uygulanmıştır. Ayrıca deney ve kontrol gruplarından<br />

altışar öğrenci ile görüşme yapılmıştır. Araştırmanın sonucunda, deney gruplarının<br />

başarısının istatistiksel olarak kontrol gruplarına göre daha iyi durumda olduğu tespit<br />

edilmiştir. Görüşme analizinden de, deney gruplarındaki öğrencilerde kontrol<br />

gruplarındakine kıyasla daha az kavram yanılgısının olduğu saptanmıştır.<br />

Anahtar kelimeler: Kavram Yanılgısı, Analoji, Buharlaşma, Kaynama.<br />

* 24 Haziran 2011 tarihinde elektronik olarak yayımlanmıştır.<br />

¹Dr., Dokuz Eylül Üniv., Buca <strong>Eğitim</strong> <strong>Fakültesi</strong>, OFMAE Böl. gul_sendur@hotmail.com<br />

²Prof. Dr., Dokuz Eylül Üniv., Buca <strong>Eğitim</strong> <strong>Fakültesi</strong>, OFMAE Böl. mustafa.toprak@deu.edu.tr<br />

³Yrd. Doç. Dr., <strong>Ege</strong> Üniv., <strong>Eğitim</strong> <strong>Fakültesi</strong>, İlköğretim Bölümü. esin.pekmez@ege.edu.tr


<strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2: 37-58<br />

The Effects of Using Analogies to Prevent Misconceptions<br />

About Evaporation And Boiling<br />

ABSTRACT<br />

The main purpose of this study is to find out effects of using analogies based on<br />

Ausubel’s expository learning theory to prevent misconceptions about evaporation and<br />

boiling. Pre-test post-test experimental designn with control group was used.<br />

Experimental and control groups were randomly chosen among two diffrent high<br />

schools in Bergama district of İzmir. The sample consists of 96 9th grade students. With<br />

the experimental group the teacher used analogies as a teaching method while control<br />

groups instructed with traditional teaching method. Before and after the treatment,<br />

both groups were given achievement test and chemistry attitude scale. Besides, an<br />

interview was conducted with six students selected from each group. According to the<br />

results, the experimental groups showed statistically higher performance than control<br />

groups. Additionally, analysis of interview showed that the experimental groups had<br />

less misconceptions than the control groups.<br />

Keywords: Misconception, Analogy, Evaporation, Boiling


39 <strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2: 37-58<br />

GİRİŞ<br />

Çok daha eski geleneklere dayanan ancak öğretmen eğitiminin yeniden<br />

yapılandırılması ile anlamlı öğrenme üzerine vurgu farklı yöntemlerin<br />

uygulanması gerektiği ve yapılandırmacı öğrenme teorisi ile birlikte tekrar<br />

vurgulanmaya başlanmıştır. Yapılandırmacı öğrenme teorisinin de vurguladığı<br />

gibi anlamlı öğrenme, öğrencilerin yeni öğrendikleri kavramlar ile daha<br />

önceden sahip olduğu kavramlar arasında doğru bir ilişki kurduklarında<br />

gerçekleşebilir. Kimya derslerinde, bir önceki kavramlar, sonraki kavramların<br />

temelini oluşturduğundan, öğrencilerde oluşabilecek bir kavram yanılgısı,<br />

sonra öğrenilecek kavramlarda da yanılgılara neden olabilir. Tüm bu<br />

sebeplerden dolayı, anlamlı öğrenmeyi gerçekleştirmede bir engel olan kavram<br />

yanılgılarının saptanması, oluşumunun engellenmesi eğitimde istenilen<br />

hedeflere ulaşılabilmesi için son derece önemlidir.<br />

Kavram yanılgısı, bireyin bildiği ya da hakkında görüş bildirdiği konunun<br />

bilimsel olanla uyuşmaması olarak ifade edilebilir (Blosser, 1987; Treagust,<br />

1988). Her seviyedeki öğrenci gruplarında rastlanabilen kavram yanılgılarının<br />

oluşmasına neden olan başlıca faktörler aşağıda ki gibi sıralanabilir:<br />

Öğretmenin, öğrencilerin zihinlerindeki kavramsal değişimi sağlamada<br />

başarısızlığa uğraması,<br />

Öğrencilerin ön bilgilerinin bilinmemesi,<br />

Konu ve kavram öğretiminde, uygun eğitim-öğretim ortamının<br />

oluşturulamaması,<br />

Konu içerisinde çok fazla sayıda yabancı kelime kullanılması,<br />

Günlük dilde kullanılan kavramların, bilimsel dilde farklı işlevlerinin<br />

olması,<br />

Ders kitaplarındaki yanlış bilgiler,<br />

Kavramların günlük olaylarla ilişkilendirilmemesi (Fisher, 1985; Bilgin ve<br />

Geban, 2001; Yağbasan ve Gülçiçek, 2003 ).<br />

Fen bilimlerinin bir dalı olan kimya alanında da pek çok kavramın soyut<br />

olması kavram yanılgılarına sebep olmaktadır. Örneğin, öğrencilerin temel<br />

kimya kavramlarını ne derecede anladıkları ve bu kavramlarla ilgili<br />

yanılgılarının neler olduğu konusunda çok sayıda araştırma yapılmış ve<br />

yapılan araştırmalarda, öğrencilerin mol kavramı (Nelson,1991; Gorin, 1994),<br />

atom ve molekül (Griffiths ve Preston, 1992; Skamp, 1999), kimyasal denge<br />

(Hackling & Garnett, 1985; Bergquist & Heikkinen,1990), kimyasal bağlar<br />

(Peterson & Treagust, 1989; Boo, 1998), buharlaşma, yoğunlaşma ve hal<br />

değişimi (Osborne & Cosgrove, 1983; Jones, 1984; Jones & Lynch, 1989; Russell,


Buharlaşma ve Kaynama Konularındaki Kavram Yanılgılarının Önlenmesinde … 40<br />

Harlen &Watt, 1989; Stavy, 1990; Bar & Travis, 1991; Bar &Gaglili, 1994; Chang,<br />

1999; Tsai, 1999; Tytler, 2000; Ayas, Özmen ve Coştu, 2002) gibi soyut olan<br />

konularda kavram yanılgılarının yoğunlaştığı saptanmıştır.<br />

Bar ve Gaglili (1994), 5-14 yaşlar arasındaki İsrailli öğrencilerin buharlaşma<br />

kavramları ile ilgili kavramsal değişimlerini tespit etmeyi amaçladıkları bir<br />

çalışmada, buharlaşma ile ilgili kavram gelişiminin birbirini takip eden dört<br />

aşamada gerçekleştiğini saptamışlardır. Bu aşamalar şunlardır:<br />

Su kaybolur.<br />

Su toprak ya da zemin tarafından absorbe edilir.<br />

Suyun buharlaşması suyun görünmez olması ve bir başka yere ya da bir<br />

ara duruma transfer edilmesidir.<br />

Su, su buharı haline geçer ve görünmeyen küçük su damlacıkları şeklinde<br />

havaya dağılır.<br />

Aynı şekilde, bir diğer çalışmada Johnson (1998), 3 yıllık bir periyotta, 11-<br />

14 yaşlar arasındaki öğrencilerin kaynama ve maddenin tanecikli yapısı ile ilgili<br />

kavramlarını incelemiştir. Bu araştırmadan şu sonuçlar elde edilmiştir:<br />

Kaynama anında oluşan kabarcıkların içerisinde hava olduğu kabul<br />

edilmektedir.<br />

Maddenin gaz hali tam olarak algılanmamaktadır.<br />

Öğrencilerin molekül kavramına ilişkin algıları çok yüzeyseldir<br />

Öğrencilerin sahip olduğu kavram yanılgılarının geleneksel öğretim<br />

yöntemleri ile giderilmesinin zor olduğu literatürdeki pek çok araştırmada<br />

(Özdemir ve Geban, 1998; Özmen ve Demircioğlu, 2003; Stieff &Wilensky, 2005)<br />

ortaya çıkmıştır. Bu yüzden kavram yanılgılarının tespiti kadar bu kavram<br />

yanılgılarını giderecek öğretim yöntemlerinin de geliştirilmesi son derece<br />

önemlidir.<br />

Kavram yanılgılarını gidermede başvurulan yöntemlerden biri de<br />

analojilerdir (Özmen, 2005). Örneğin Tsai (1999), öntest-sontest kontrol gruplu<br />

deneysel deseni kullanarak analojilerin fiziksel değişimle ilgili kavram<br />

yanılgılarını gidermedeki etkisini incelemiştir. Araştırmanın sonucunda,<br />

sontestte deney grubunda, kontrol grubuna göre daha düşük oranda kavram<br />

yanılgısına rastlanmıştır. Bu sonuç analojilerin, öğrencilerin anlamlı<br />

öğrenmesinde olumlu bir etkisi olduğunu göstermektedir.<br />

Aynı şekilde Stavy (1991) de, lise öğrencileri üzerinde yaptığı bir<br />

araştırmada, önceki çalışmalarında saptadığı kavram yanılgılarını gidermede


41 <strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2: 37-58<br />

analojilerin etkisini incelemiştir. Deney ve kontrol gruplu olarak yürütülen<br />

araştırmada, deney grubunda dersler analojilerle işlenirken, kontrol grubunda<br />

ise geleneksel yönteme göre ders işlenmiştir. Araştırmanın sonucunda, deney<br />

grubunda, kontrol grubuna göre çok daha az kavram yanılgısına rastlanmıştır<br />

ve analoji kullanımının kavram yanılgılarının giderilmesinde etkili bir yöntem<br />

olduğu saptanmıştır.<br />

Amaç ve Önem<br />

Yapılan araştırmalardan da anlaşılacağı üzere, kimya eğitiminde kavram<br />

yanılgılarıyla ilgili olarak yapılan çalışmalarda bunların tespit edilmesi üzerine<br />

yoğunlaşılmıştır. Ancak kavram yanılgılarının giderilmesine yönelik çalışmalar<br />

yok denecek kadar azdır. Özellikle kavram yanılgılarının giderilmesi için<br />

kavramların anlaşılır, somut ve akla yatkın olması gerekir. Ancak bu şekilde<br />

anlamlı öğrenme gerçekleşir. Anlamlı öğrenme, soyut kavramların anlamlı hale<br />

getirilebilmesi için bol örnek vermeyi, resimlerle, semalarla ve modellerle<br />

somutlaştırmayı esas alır.<br />

Anlamlı öğrenmenin sağlanabilmesi için başvurulacak öğretim<br />

yöntemlerinden birisi de analojilerdir. Analoji, herhangi bir kavramın iyi<br />

anlaşılabilmesi için benzer özellikleri olan daha somut başka bir kavramla<br />

eşleştirilmesidir. İki kavram arasında güçlü bir ilişki kurulur. Bu sebeple,<br />

analojiler aracılığı ile anlamlı öğrenmeyi sağlamak mümkündür.<br />

Bu çalışmada, geleneksel öğretim yöntemine alternatif olarak geliştirilen<br />

analojilerin kullanılmasının öğrenci başarısı, kimyaya yönelik tutum ve kavram<br />

yanılgılarının önlenmesi üzerindeki etkileri araştırılmıştır. Bu amaçla, aşağıdaki<br />

sorulara yanıt aranmıştır:<br />

Analojiler kullanarak öğretimin yapıldığı deney grubu ile geleneksel<br />

öğretimin uygulandığı kontrol grubunun ön test-son test puanları<br />

arasında anlamlı bir fark var mıdır<br />

Deney ve kontrol grubu öğrencilerin uygulama öncesi ve sonrası kimya<br />

dersine yönelik tutumları arasında anlamlı bir fark var mıdır<br />

Deney ve kontrol gruplarının ön ve son test tutum puanları arasında<br />

anlamlı bir fark var mıdır<br />

Deney ve kontrol grubu öğrencileri buharlaşma ve kaynama olaylarına<br />

ilişkin kavramları zihinlerinde nasıl yapılandırmaktadırlar


Buharlaşma ve Kaynama Konularındaki Kavram Yanılgılarının Önlenmesinde … 42<br />

YÖNTEM<br />

Araştırmada, ön test-son test kontrol gruplu deneysel desen<br />

kullanılmıştır. Deney gruplarında dersler Ausubel’in anlamlı öğrenme<br />

yaklaşımını temel alan analojilerle işlenirken kontrol gruplarında ise geleneksel<br />

öğretime göre işlenmiştir.<br />

Tablo 1. Deneysel Desen<br />

Grubun Adı Ön Test Deneysel İşlemler Son Test<br />

Deney Grubu<br />

Kontrol Grubu<br />

KTÖ<br />

BT<br />

KTÖ<br />

BT<br />

Analojilerle Öğretim<br />

Geleneksel Öğretim<br />

KTÖ<br />

BT<br />

Yarı<br />

Yapılandırılmış<br />

Görüşme<br />

KTÖ<br />

BT<br />

Yarı<br />

Yapılandırılmış<br />

Görüşme<br />

Araştırmanın Örneklemi<br />

Araştırmanın örneklemini İzmir ili Bergama ilçesinde Anadolu Öğretmen<br />

Lisesi ve Anadolu Lisesinde 9. sınıflarda öğrenim görmekte olan 96 öğrenci<br />

oluşturmaktadır Araştırmacılar tarafından, örneklemi oluşturan liselerden<br />

ikişer sınıf deney ve kontrol grubu olarak rastgele seçilmiştir.<br />

Tablo 2. Örneklemin Gruplara Göre Dağılımı<br />

Okul Kontrol Grubu Deney Grubu<br />

Anadolu Öğretmen Lisesi (AÖL) 23 23<br />

Anadolu Lisesi (AL) 25 25


43 <strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2: 37-58<br />

Veri Toplama Araçları<br />

Yapılan çalışmada verilerin toplanması ve çalışmanın değerlendirilmesi<br />

amacıyla, “başarı testi”, “kimya tutum ölçeği” ve “yarı yapılandırılmış<br />

görüşme formu” veri toplama aracı olarak kullanılmıştır.<br />

Başarı Testi (BT)<br />

Öğrencilerin kimya dersindeki başarılarını ölçmek amacıyla, buharlaşma,<br />

kaynama olaylarını kapsayan 25 soruluk çoktan seçmeli bir test hazırlanmıştır.<br />

Sorular Milli <strong>Eğitim</strong> Bakanlığı’nın belirlemiş olduğu kazanımlar dikkate<br />

alınarak, ÖSYM’nin yaptığı geçmiş yıllarda sorulan ÖSS ve ÖYS sorularından<br />

yararlanılarak oluşturulmuştur. BT için Cronbach - güvenirlik katsayısı 0,86<br />

olarak hesaplanmıştır. Başarı testi, eğitimden önce ( ön test) ve eğitimden sonra<br />

(son test) olmak üzere iki kez uygulanmıştır. Başarı testinin ön test olarak<br />

uygulanması sonucu elde elden veriler ışığında, deney gruplarında kullanılan<br />

etkinlikler geliştirilmiştir.<br />

Yarı Yapılandırılmış Görüşme Formu<br />

Görüşme formu iki kısımdan oluşmaktadır. (Osborne & Gosgorpove, 1983; Bar<br />

& Travis,1991; Ayas, Özmen ve Çoştu, 2001). Birinci kısım da öğrencilerin<br />

“buharlaşma- kaynama olayları” ile ilgili görüşlerini, ikinci kısım da ise<br />

öğrencilerin kullanılan etkinlikler ile ilgili düşüncelerini ortaya çıkarmak<br />

hedeflenmiştir. Hazırlanan görüşme formu hakkında uzman görüşü alınmış ve<br />

örneklem grubu dışında 5 öğrenci ile pilot çalışması yapılmıştır. Görüşme<br />

yapılacak öğrenciler seçilirken, tabakalı örnekleme yöntemine başvurulmuştur.<br />

Son test olarak başarı testi ve tutum ölçeği uygulandıktan sonra, başarı testi<br />

sonuçlarına göre en yüksek, orta ve en düşük puan alan 2’şer öğrenci olmak<br />

üzere her iki lisede toplam 12 (6 deney, 6 kontrol ) öğrenci ile görüşme<br />

yapılmıştır. Tüm görüşmeler tek oturumda ve yaklaşık 10–15 dakikalık bir<br />

sürede sınıf ortamında yapılmıştır. Görüşmeler ses kayıt cihazı ile<br />

kaydedilmiştir. Görüşmede, öğrencilere yöneltilen sorular ve hedefleri Tablo 3<br />

de verilmiştir. Görüşmede elde edilen veriler iki araştırmacı tarafından yazıya<br />

dökülerek kodlanmıştır. Sonunda iki metin karşılaştırılarak, araştırmacıların<br />

verdiği kodlar arasında uyuşum yüzdesi hesaplanmış ve %91 olarak<br />

bulunmuştur.


Buharlaşma ve Kaynama Konularındaki Kavram Yanılgılarının Önlenmesinde … 44<br />

Tablo 3. Görüşmede Yer Alan Soruların Hedefleri<br />

Soru<br />

Hedef<br />

1. Soru Kaynama olayının tanımlanması<br />

2. Soru Kütle- kaynama süresi ilişkisi<br />

3. Soru Isıtıcı- kaynama süresi ilişkisi<br />

4. Soru Kaynama süresi- kaynama noktası ilişkisi<br />

5. Soru Buharlaşma olayının tanımlanması<br />

6. Soru Derste kullanılan etkinliklerin, öğrencilerin<br />

öğrenmeleri üzerindeki etkisinin saptanması<br />

Kimya Tutum Ölçeği ( KTÖ )<br />

Derste kullanılan etkinliklerin, öğrencilerin kimya dersine karşı tutumlarını<br />

nasıl etkilediğini saptamak amacıyla, Feyzioğlu (2001) tarafından geliştirilen<br />

kimya tutum ölçeği kullanılmıştır. Ölçek 14 tanesi olumlu 6 tanesi olumsuz<br />

olmak üzere 20 tutum cümlesinden oluşmaktadır. Kimya tutum ölçeği için<br />

Cronbach - güvenirlik katsayısı 0,82 olarak hesaplanmıştır.<br />

Deneysel İşlemler<br />

Araştırmada, analojilere göre öğretimin uygulandığı deney gruplarında ve<br />

geleneksel öğretimin uygulandığı kontrol gruplarında konular 45 dakikalık 4<br />

ders saatinde işlenmiştir. Deney grubunda kaynama, buharlaşma olayları ve<br />

kaynama noktası -buhar basıncı, kaynama noktası- dış basınç ilişkileri<br />

açıklanırken günlük yaşantımızda yer alan hikaye ve modellerden<br />

yararlanılmıştır. Hazırlanan senaryo, bilgisayar ortamında animasyon haline<br />

getirilerek sunulmuştur.<br />

Yapılan araştırmada üç ayrı model kullanılmıştır. Bu modeller şunlardır:<br />

Gelin- kaynana hikayesi<br />

Halterci modeli<br />

Yüksek atlama modeli<br />

Araştırmada, kullanılan bu modellerden, halterci modeli aşağıda<br />

açıklanmıştır.


45 <strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2: 37-58<br />

Şekil 1.Ağırlığını Kaldıramayan Halterci<br />

Şekil 2.Ağırlığını Kaldıran Halterci<br />

Sıvıların kaynama olayı ve kaynama noktasına etki eden faktörler, halterci<br />

modelinden yararlanılarak anlatılmıştır. Bu amaçla bilgisayar ortamında<br />

hazırlanan animasyonlar sınıfa sunulmuş ve aşağıdaki soru yöneltilmiştir.<br />

Haltercilerden bazıları ağırlıklarını kolaylıkla kaldırabilirken, bazılarının<br />

ağırlıklarını kaldıramadıkları görülmektedir. Bunun sebebi ne olabilir<br />

Haltercilerin ağırlıklarını kaldırabilmesi için bunu kaldırabilecek eş değer<br />

bir güce sahip olması gerekir. Aksi takdirde ağırlıklarını kaldıramazlar.<br />

Sıvıların kaynaması olayı da haltercilerin ağırlıklarını kaldırmasına<br />

benzemektedir. Eğer bir sıvının buhar basıncı, sıvı yüzeyine etki eden dış<br />

basınca eşit değil ise sıvı kaynayamaz. Sıvının kaynayabilmesi için buhar<br />

basıncının dış basınca eşit olması gerekir. Eğer halterciler ağırlıklarını<br />

kaldıramıyorlarsa, halterin ağırlığı azaltılarak haltercinin ağırlığı kaldırması<br />

sağlanabilir. Benzer bir şekilde de, bir sıvının daha düşük sıcaklıkta kaynaması<br />

isteniyorsa yapılacak işlem sıvı üzerinde dış basıncı düşürmektir.<br />

Verilerin analizi<br />

Araştırma sürecinde kullanılan test ve ölçekten elde edilen veriler SPSS<br />

11.0 for Windows istatistik programı kullanılarak çözümlenmiştir. Grup içi<br />

veya gruplar arası karşılaştırma yapılırken anlamlı bir farkın oluşup oluşmadığı<br />

p değerlerine bakılarak saptanmıştır %95 güvenilirlik seviyesinde yani p>0.05<br />

olduğunda anlamlı bir farkın oluşmadığı, p


Buharlaşma ve Kaynama Konularındaki Kavram Yanılgılarının Önlenmesinde … 46<br />

içinde kategorilere ayrılmıştır. Daha sonra bu kategoriler sayılarak frekans ve<br />

yüzde olarak tablolara dönüştürülmüştür.<br />

BULGULAR<br />

Başarı Testi (BT)<br />

Araştırmada, başarı testinin kullanılmasındaki amaçlardan biri, deney ve<br />

kontrol grubu öğrencilerinin uygulama öncesi ve sonrası ders başarılarında<br />

anlamlı bir fark olup olmadığını tespit etmektir.<br />

Tablo 4. BT t Testi Sonuçları<br />

Grup Okul N X S.S t<br />

p<br />

AL Öntest 25 43,2000 11,83216 2,36643<br />

DENEY<br />

-19,172 0,00<br />

Sontest 25 70,3200 7,47618 1,49524<br />

GRUBU<br />

AÖL Öntest 23 46,7826 6,51541 1,35856<br />

Sontest 23 76,3478 9,56608 1,99467<br />

-18,591 0,00<br />

KONTROL<br />

GRUBU<br />

AL Öntest 25 42,2400 8,56971 1,71394<br />

Sontest 25 56,6400 8,69329 1,73866<br />

AÖL Öntest 23 46,5217<br />

Sontest<br />

23<br />

63,3913<br />

8,78464<br />

10,18796<br />

1,83172<br />

2,12434<br />

-14,305 0,00<br />

-11,387 0,00<br />

Tablo 4, her iki lisenin deney ve kontrol gruplarında uygulama sonrasında<br />

ders başarılarında anlamlı bir fark olduğunu göstermektedir (p


47 <strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2: 37-58<br />

Tablo 5. AÖL Başarı Testi One Way Anova Sonuçları<br />

p<br />

Okul Grup N Kareler sd Kareler F<br />

Toplamı<br />

Ortalaması<br />

ÖN TEST<br />

AÖL<br />

SONTEST<br />

AÖL<br />

Deney<br />

Kontrol<br />

Deney<br />

Kontrol<br />

23<br />

23<br />

23<br />

23<br />

,783 1 ,783 ,013 ,909<br />

1930,522 1 1930,522 19,769 ,000<br />

Tablo 5’den, deney ve kontrol gruplarının ön testleri arasında anlamlı bir farkın<br />

olmadığı görülmektedir (p>0.05). Ancak grupların son testleri<br />

karşılaştırıldığında anlamlı bir farkın oluştuğu görülmektedir (p0,05). Bu sonuç, deney<br />

ve kontrol gruplarının hazır bulunuşluk düzeyinin birbirine denk olduğunu<br />

kanıtlamaktadır. Deney ve kontrol grubu öğrencilerinin son test ortalamaları<br />

arasında ise anlamlı fark vardır (p


Buharlaşma ve Kaynama Konularındaki Kavram Yanılgılarının Önlenmesinde … 48<br />

Kimya Tutum Ölçeği (KTÖ)<br />

Kimya tutum ölçeği ile deney ve kontrol grubu öğrencilerin uygulama öncesi<br />

ve sonrası kimya dersine yönelik tutumlarında anlamlı fark var mıdır<br />

sorusuna cevap aranmıştır. Bu amaçla, deney ve kontrol gruplarının ön test, son<br />

test tutum puan ortalamaları t-testi analizi ile karşılaştırılmış ve sonuçlar Tablo<br />

7’de verilmiştir<br />

Tablo 7. KTÖ t Testi Sonuçları<br />

Grup Okul N X S.S t p<br />

DENEY<br />

GRUBU<br />

KONTROL<br />

GRUBU<br />

AL<br />

AÖL<br />

AL<br />

AÖL<br />

Öntest 25 65,1600 8,36002 1,67200<br />

Sontest 25 76,4000 5,01664 1,00333<br />

Öntest 23 67,4783 6,51541 13,88874<br />

Sontest 23 80,0870 9,56608 5,44320<br />

-<br />

10,794<br />

,000<br />

-4,127 0,00<br />

Öntest 25 64,4800 12,57020 2,51404 -,354 ,727<br />

Sontest 25 64,6800 12,64160 2,52832<br />

Öntest 23 66,9130 8,78464 12,54777 -,500 ,622<br />

Sontest 23 68,6522 10,18796 12,45942<br />

Tablo 7’den, uygulama öncesi ve sonrası öğrencilerin kimya dersine yönelik<br />

tutumları arasında kontrol gruplarında anlamlı bir fark oluşmazken (p>0,05) deney<br />

gruplarında anlamlı farkın oluştuğunu (p


49 <strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2: 37-58<br />

Tablo 8’deki ön test sonuçları incelendiğinde, deney ve kontrol grupları<br />

arasında ön test tutum puanlarına göre herhangi bir farklılık görülmemektedir<br />

(p>0,05). Deney ve kontrol grupları arasında anlamlı bir farklılık olmaması,<br />

araştırmaya başlamadan önce, deney ve kontrol grubunun kimya dersine karşı<br />

ön tutumlarının birbirine eşit olduğunu göstermektedir. Deney ve kontrol<br />

grubunun son test tutum puanları arasında anlamlı bir farkın olması (p0.05 ) ancak grupların son testleri karşılaştırıldığında<br />

anlamlı bir farkın oluştuğu görülmektedir(p


Buharlaşma ve Kaynama Konularındaki Kavram Yanılgılarının Önlenmesinde … 50<br />

Tablo 10. Birinci Görüşme Sorusuna İlişkin Deney ve Kontrol Grubu<br />

ÖğrencilerinGörüşleri<br />

AÖL<br />

AL<br />

Öğrenci Görüşü<br />

Deney<br />

Grubu<br />

Kontrol<br />

Grubu<br />

Deney<br />

Grubu<br />

Kontrol<br />

Grubu<br />

f % f % f % f %<br />

Su buharı vardır.* 5 83,3 2 33,3 4 66,7 1 16,7<br />

Hava boşlukları<br />

vardır 0 0,0 3 50,0 2 33,3 3 50,0<br />

Genleşen sıvı<br />

molekülleri vardır. 1 16,7 1 16,7 0 0,0 0 0,0<br />

Oksijen ve<br />

hidrojen gazları 0 0,0 2 33,3 0 0,0 0 0,0<br />

vardır<br />

Küçük su<br />

zerrecikleri vardır 0 0,0 2 33,3 0 0,0 2 33,3<br />

Isı vardır 0 0,0 0 0,0 0 0,0 2 33,3<br />

Basınç vardır 0 0,0 0 0,0 0 0,0 2 33,3<br />

Tablo 10 incelediğinde, her iki okulda “su buharı” doğru cevabının veren<br />

öğrencilerin deney gruplarındaki yüzdesinin kontrol gruplarına göre daha<br />

yüksek olduğu görülmektedir. Bu durum, deney grubu öğrencilerinin kontrol<br />

grubu öğrencilerine göre kaynama olayını daha iyi anladıklarını<br />

göstermektedir. Örneğin, Anadolu Öğretmen Lisesinin deney grubundaki<br />

Öğrenci 1 ”Kaynama sırasında su molekülleri gaz haline geçtiği için kabarcıklar<br />

içersinde su buharı vardır” açıklamasını yaparken Anadolu Lisesi deney<br />

grubundaki Öğrenci 4’de “Kaynama sırasında su gaz haline geçtiğinden kabarcıklar<br />

içersinde su buharı vardır” biçimde benzer bir açıklamada bulunmuştur.<br />

Aslında verilecek en doğru yanıt “suyun gaz hali” olmalıydı. Ancak günlük<br />

yaşamda kullanılan dilden öğrencilerin vazgeçemediği burada görülmektedir.<br />

Kontrol grubu öğrencilerinin verdikleri cevaplar incelendiğinde ise, “Hava,<br />

genleşen sıvı molekülleri, oksijen ve hidrojen gazları, ısı, basınç” gibi kavram<br />

yanılgıları içeren açıklamaların yoğunlaştığı görülmektedir. Anadolu Lisesi<br />

kontrol grubu öğrencilerinden Öğrenci 9 ise “Hava olabilir, ısı olabilir, basınç<br />

olabilir” biçiminde yaptığı açıklama ile, ısı ve basıncın bir madde olduğu gibi<br />

yanlış kavrama sahip olduklarını ortaya çıkarmaktadır.<br />

<br />

“Isıtıcıda daha az miktarda su kullanılsaydı suyun kaynama sıcaklığı hakkında<br />

ne söyleyebilirdiniz ”sorusuna verilen cevaplar tablo 11’de sunulmuştur.


51 <strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2: 37-58<br />

Tablo 11. İkinci Görüşme Sorusuna İlişkin Deney ve Kontrol Grubu<br />

Öğrencilerin Görüşleri<br />

AÖL<br />

AL<br />

Öğrenci Görüşü<br />

Deney<br />

Grubu<br />

Kontrol<br />

Grubu<br />

Deney<br />

Grubu<br />

Kontrol<br />

Grubu<br />

f % f % f % f %<br />

Kaynama noktası ayırt<br />

edici özelliktir,<br />

değişmez*<br />

Kütle kaynama<br />

noktasını etkilemez*.<br />

Kaynama noktasına<br />

sadece sıvın saflığı, dış<br />

basınç ve sıvının cinsi<br />

etki eder.*<br />

Daha az su<br />

kullanıldığından,<br />

kaynama noktası düşer<br />

Aynı cins madde*<br />

olduğundan değişmez.<br />

Kaynama süresi<br />

değişir.<br />

2 33,3 0 0,0 2 33,3 0 0,0<br />

6 100,0 2 33,3 4 66,7 1 16,7<br />

2 33,3 1 16,7 0 0,0 0 0,0<br />

0 0,0 2 33,3 0 0,0 2 33,3<br />

0 0,0 0 0,0 1 16,7 2 33,3<br />

0 0,0 0 0,0 2 33,3 1 16,7<br />

Tablo 11’den anlaşılacağı üzere, Anadolu Öğretmen Lisesi deney grubunda<br />

10 öğrenci yöneltilen soruya doğru açıklama yaparken, bu sayı kontrol<br />

grubunda 3 olmuştur. Benzer bir şeklide Anadolu Lisesi deney grubunda, 7,<br />

kontrol grubunda ise 3 öğrenci soruyu doğru bir şekilde açıklamıştır. Bu<br />

sonuçlar göstermektedir ki, deney grubu öğrencileri kütlenin kaynama<br />

noktasına etki etmediğini kontrol grubu öğrencilerine göre daha iyi<br />

kavramışlardır. Kontrol grubu öğrencileri arasında da yöneltilen soruya doğru<br />

cevap verenler bulunmaktadır ancak deney grubu ile kıyasladığımızda sayıca<br />

daha azdır. Anadolu Lisesi deney grubu öğrencilerinden Öğrenci 2, “Kaynama<br />

noktası değişmez. Sonuçta ikisi de aynı madde. Kütle kaynama noktasını değiştirmez”<br />

biçimde görüş bildirirken, Anadolu Öğretmen Lisesi deney grubundan Öğrenci<br />

3,” Kütle, hacim kaynama noktasına etki etmez. Sıvının saflığı, dış basınç ve sıvının<br />

cinsi kaynama noktasına etki eder. Bunlar aynı olduğundan kaynama noktası<br />

değişmez” şeklinde ayrıntılı bir cevap vermiştir.<br />

Her iki lisenin kontrol grubu öğrencilerinde, “daha az su kullanıldığından<br />

suyun kaynama noktası düşer” biçiminde kavram yanılgısına rastlanması dikkat


Buharlaşma ve Kaynama Konularındaki Kavram Yanılgılarının Önlenmesinde … 52<br />

çekicidir. Bu durum, öğrencilerin kaynama süresi ile kaynama noktasını<br />

birbirlerine karıştırdıklarını ortaya koymaktadır.<br />

“Isıtıcının ayarı arttırılırsa kaynama sıcaklığında bir değişme meydana gelir mi<br />

Neden” sorusuna verilen cevaplar tablo 12’de verilmiştir.<br />

Tablo 12. Üçüncü Görüşme Sorusuna İlişkin Deney ve Kontrol Grubu<br />

Öğrencilerin Görüşleri<br />

AÖL<br />

AL<br />

Öğrenci Görüşü<br />

Deney<br />

Grubu<br />

Kontrol<br />

Grubu<br />

Deney<br />

Grubu<br />

Kontrol<br />

Grubu<br />

f % f % f % f %<br />

Kaynama noktası<br />

değişemez, süre<br />

değişir*.<br />

Suyun kaynama hızı<br />

artar<br />

Suyun kaynama<br />

noktası düşer<br />

6 100,<br />

0<br />

2 33,3 6 100,<br />

0<br />

2 33,3<br />

4 66,7 1 16,7 0 0,0 0 0,0<br />

0 0,0 2 33,3 0 0,0 0 0,0<br />

Kaynama hızı değişir. 0 0,0 0 0,0 2 33,3 1 16,7<br />

Tablo 12’den de görüldüğü üzere, her iki lisenin deney gruplarında görüşme<br />

yapılan öğrencilerin tamamının doğru kategorisine giren cevap vermesi,<br />

öğrencilerinin ısıtıcının gücünün değiştirilmesinin kaynama noktasına etki<br />

etmeyip, hıza ve süreye etki ettiğini anladıkları ortaya çıkmaktadır. Anadolu<br />

Öğretmen Lisesi deney grubundan Öğrenci 5 yöneltilen soruya, “Kaynama<br />

noktasına etki etmez. Kaynama hızına etki eder. Su daha hızlı kaynar. Su 10 dk<br />

kaynıyorsa, ısıtıcının gücü arttırıldığında 5 dk kaynar” şeklinde cevap verirken<br />

Anadolu Lisesi deney grubundan Öğrenci 2, “Kaynama sıcaklığı değişmez, süresi<br />

değişir .Daha fazla ısı vererek, hızlandırırız, süresini değiştiririz kaynama noktası,<br />

maddenin cinsine bağlı olduğundan değişmez.”biçiminde açıklama yapmıştır.<br />

Kontrol grubu öğrencileri arasında da doğru cevaplar olmakla beraber,<br />

bilimsel olarak doğru olmayan açıklamalara kontrol grubu öğrencilerinde<br />

rastlanmıştır. Anadolu Öğretmen Lisesi kontrol grubu öğrencilerinden Öğrenci<br />

8, “Su daha çabuk kaynar, suyun kaynama noktası daha düşük olur” açıklamasını<br />

yaparken Anadolu Lisesi kontrol grubundan Öğrenci 7’de” Suya daha fazla ısı<br />

verildiğinden kaynama noktası düşer” şeklinde benzer bir açıklamada


53 <strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2: 37-58<br />

bulunmuştur. Bu açıklamalarda göstermektedir ki, öğrenciler ısıtıcının gücün<br />

değiştirilmesinin suyun kaynama noktasını değiştireceğine inanmaktadırlar.<br />

“Kaynar durumdaki suyu fazladan 10 dakika daha kaynatsak suyun sıcaklığı<br />

nasıl değişirdi sorusuna verilen cevaplar tablo 13’de sunulmuştur.<br />

Tablo 13. Dördüncü Görüşme Sorusuna İlişkin Deney ve Kontrol Grubu<br />

Öğrencilerin Görüşleri<br />

Öğrenci Görüşü<br />

Kaynama devam<br />

ettiğinden, sıcaklık<br />

değişmez.*<br />

Suya fazla ısı<br />

verildiğinden, suyun<br />

sıcaklığı artar.<br />

AÖL<br />

AL<br />

Deney<br />

Grubu<br />

Kontrol<br />

Grubu<br />

Deney<br />

Grubu<br />

Kontrol<br />

Grubu<br />

f % f % f % f %<br />

5 83,3 2 33,3 3 50,0 1 16,7<br />

0 0,0 3 50,0 1 16,7 4 66,7<br />

Tablo 13 göstermektedir ki, deney grubu öğrencilerinin büyük bir çoğunluğu<br />

yöneltilen soruya, “su kaynadığı için sıcaklığı değişmez” biçiminde doğru<br />

açıklamalarda bulunmuşladır. Nitekim, Anadolu Öğretmen Lisesi ve Anadolu<br />

Liselerinin deney grubunda, doğru cevap yüzdesinin sırasıyla %83,3 ve %50<br />

olması bu durumu kanıtlamaktadır. Anadolu Lisesi deney grubu<br />

öğrencilerinden Öğrenci 5, “Suyun sıcaklığı değişmez. Çünkü kaynama anında<br />

suyun sıcaklığı sabittir. Saf olmayan maddelerin değişir” şeklinde düşüncesini<br />

belirtirken, Anadolu Öğretmen Lisesi deney grubundan Öğrenci 6, “Suyun<br />

sıcaklığı değişmez. Çünkü kaynamaktadır. Kaynama sıcaklığı ortam şartlarından<br />

etkilenir” biçiminde açıklamada bulunmuşlardır. Bu sonuçlar da göstermektedir<br />

ki, deney grubu öğrencileri saf maddelerin kaynamaları esnasında sıcaklığının<br />

değişmeyeceğini anlamışlardır.<br />

Kontrol grubu öğrencilerinde ise doğru cevap yüzdesinin, Anadolu<br />

Öğretmen Lisesinde %33,3, Anadolu Lisesinde ise %16,7’i gibi düşük bir<br />

yüzdede olduğu görülmektedir. Görüşme analizinden aynı zamanda, kontrol<br />

grubu öğrencilerinin, büyük bir kısmının kavram yanılgısı içeren cevaplar<br />

verdikleri de saptanmıştır. Anadolu Öğretmen Lisesi kontrol grubundan<br />

Öğrenci 11, Suyun sıcaklığı artar. Çünkü ondan sonra su buharlaşmaya başlar”<br />

şeklinde yorum yaparken aynı gruptaki Öğrenci 7, “Artar herhalde. Suya fazladan<br />

ısı veriliyor” biçiminde açıklama yapmıştır. Anadolu Lisesi kontrol grubundaki


Buharlaşma ve Kaynama Konularındaki Kavram Yanılgılarının Önlenmesinde … 54<br />

öğrencilerde de benzer açıklamalara rastlanmıştır. Anadolu Lisesi kontrol<br />

grubundan Öğrenci 10 “Suyun sıcaklığı 100 ºC’nin üzerine çıkar. Su daha fazla<br />

ısınır” biçiminde görüşünü bildirmiştir. Bu açıklamalar, öğrencilerde sisteme<br />

verilen enerjinin kaynama noktasını değiştireceği biçimindeki bir kavram<br />

yanılgısının yaygın olduğunu göstermektedir.<br />

“Okuldaki koridorlar su ile yıkandıktan veya paspasla silindikten sonra serinleme<br />

hissedilir. Bu serinleme hissi neden kaynaklanmıştır” sorusuna verilen<br />

cevaplar tablo 14’de sunulmuştur.<br />

Tablo 14. Beşinci Görüşme Sorusuna İlişkin Deney ve Kontrol Grubu<br />

Öğrencilerin Görüşleri<br />

AÖL<br />

AL<br />

Öğrenci Görüşü<br />

Deney<br />

Grubu<br />

Kontrol<br />

Grubu<br />

Deney<br />

Grubu<br />

Kontrol<br />

Grubu<br />

f % f % f % f %<br />

Su molekülleri, 6 100,0 2 33,3 4 66,7 2 33,3<br />

yerden ısı alarak<br />

buharlaşır.*<br />

Yer ısı kaybeder. 0 0,0 2 33,3 0 0,0 0 0,0<br />

Yerdeki su taneleri<br />

havaya çıkar<br />

Buharlaşan su,<br />

yüzümüze çarpar ve<br />

serinlik hissedilir<br />

Su buharlaşıp, havaya<br />

nem olarak karışır<br />

0 0,0 0 0,0 0 0,0 0 0,0<br />

0 0,0 0 0,0 0 0,0 2 33,3<br />

0 0,0 0 0,0 0 0,0 2 33,3<br />

Yöneltilen soru ile, öğrencilerin buharlaşma sırasında sıvı moleküllerinin<br />

ortamdan ısı aldığını ve böylelikle ortamda soğumanın meydana geldiğini<br />

belirtilmeleri hedeflenmiştir. Tablo 14’deki cevaplar da göstermektedir ki, her<br />

iki lisenin deney grubunda yöneltilen soruya doğru cevap veren öğrenci<br />

yüzdesi Anadolu Öğretmen Lisesinde %100, Anadolu Lisesinde ise %66,7 gibi<br />

yüksek oranlardadır. Anadolu lisesi deney grubundan Öğrenci 6, Suyun<br />

buharlaşması. Su ortamdan ısı alarak buharlaşıyor, ortamdaki ısı azalıyor ve ortam<br />

serinliyor.” şeklinde açıklama yaparken Anadolu Öğretmen Lisesi deney<br />

grubundan öğrenci 4, “Su molekülleri ortamdan ısı alarak buharlaşıyor. Buharlaşma<br />

sırasında ortamdan ısı alınır. Bu yüzden bir serinleme hissedilir.”açıklamasını<br />

yapmıştır.


55 <strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2: 37-58<br />

Kontrol grubundaki öğrencilerde ise yöneltilen soruya doğru cevap verenler<br />

olmakla birlikte, “su buharlaşıp, havaya nem olarak karışır, su yüzümüze çarpar, su<br />

taneleri havaya çıkıyor” biçiminde doğru olmayan ifadeler kontrol grubu<br />

öğrencilerinde oldukça yaygındır. Bu ifadelerde göstermektedir ki, kontrol<br />

grubu öğrencileri, buharlaşma olayını tam olarak kavrayamamışlardır.<br />

“Dersin işlenişi sırasında dikkatinizi çeken bir şeyler oldu mu Açıklar mısınız”<br />

sorusuna verilen cevaplar tablo 15’de sunulmuştur.<br />

Tablo 15. Altıncı Görüşme Sorusuna İlişkin Deney ve Kontrol Grubu<br />

Öğrencilerin Görüşleri<br />

AÖL<br />

AL<br />

Öğrenci Görüşü<br />

Deney<br />

Grubu<br />

Kontrol<br />

Grubu<br />

Deney<br />

Grubu<br />

Kontrol<br />

Grubu<br />

f % f % f % f %<br />

Animasyonlar dikkat<br />

çekiciydi.<br />

Ezberlemeden, konular<br />

arasında rahatlıkla bağlantı<br />

kuruldu<br />

Konuların daha kolaylıkla<br />

anlaşıldı<br />

Modellerle, konu arasında<br />

ilişki kuruldu<br />

Bir fark yoktu.<br />

4 66,7 0 0,0 5 83,3 0 0,0<br />

3 50,0 0 0,0 0 0,0 0 0,0<br />

2 33,3 0 0,0 2 33,3 0 0,0<br />

5<br />

0<br />

83,3<br />

0,0<br />

0<br />

6<br />

0,0<br />

100,0<br />

0<br />

0<br />

0,0<br />

0,0<br />

0<br />

6<br />

0,0<br />

100,0<br />

Tablo 15’de görüldüğü gibi deney grubu öğrencileri dersin işlenişini diğer<br />

derslere göre daha farklı görmektedirler. Öğrenciler dersin işlenişi sırasında<br />

“animasyonların kullanılmasının dikkatlerini çektiğini, kullanılan animasyonlar ile<br />

konunun somutlaştırıldığını bu nedenle konunun daha iyi anlaşıldığını, ezberlemelerine<br />

gerek kalmadan rahatlıkla konular arasında bağlantı kurabildikleri” şeklinde<br />

yorumlar yapmışlardır.<br />

SONUÇ, TARTIŞMA ve ÖNERİLER<br />

Buharlaşma ve kaynama konularının öğretimi ile ilgili olarak geliştirilen<br />

araştırmanın başlangıcında kimya dersine yönelik tutum ve başarıları eşit olan<br />

deney ve kontrol gruplarıyla çalışılmıştır. Deneysel çalışma sonucunda,<br />

Ausubel’in anlamlı öğrenme yaklaşımını temel alan analojilerin, geleneksel<br />

yaklaşıma göre öğrenci başarısını daha çok arttırdığı saptanmıştır. Aynı<br />

zamanda, öğrencilerin bilgiyi nasıl yapılandırdıklarını saptamak amacıyla<br />

yapılan yarı yapılandırılmış görüşme sonucunda deney grubu öğrencilerinde


Buharlaşma ve Kaynama Konularındaki Kavram Yanılgılarının Önlenmesinde … 56<br />

kontrol grubu öğrencilerine göre daha az kavram yanılgısına rastlanmıştır.<br />

Deney ve kontrol grubu öğrencilerinde görülen kavram yanılgıları Tablo 16’da<br />

gösterilmiştir.<br />

Tablo 16. Araştırmada Saptanan Kavram Yanılgıları<br />

Deney Grubu<br />

Kontrol Grubu<br />

Suyun kaynaması sırasında<br />

oluşan kabarcıkların içersinde,<br />

genleşen sıvı molekülleri, hava<br />

boşluğu vardır.<br />

Kaynamakta olan suyu fazladan<br />

10 dakika daha ısıttığımızda<br />

suyun sıcaklığı artar.<br />

Suyun kaynaması sırasında oluşan<br />

kabarcıkların içersinde O 2, H 2 gazları, hava,<br />

sıcak hava, ısı, basınç, küçük su molekülleri<br />

vardır.<br />

Isıtıcıda daha az su kullanıldığında, su daha<br />

düşük sıcaklıkta kaynar.<br />

Kaynamakta olan suyu fazladan 10 dakika<br />

daha ısıttığımızda suya daha fazla ısı<br />

verildiği için suyun sıcaklığında artar.<br />

Kaynamakta olan suyu fazladan 10 dakika<br />

daha ısıttığımızda su buharlaştığı için suyun<br />

sıcaklığı artar<br />

Koridorlar su ile yıkandığında ya da<br />

paspaslandığında, su yerden daha soğuk<br />

olduğu için, kısa bir süreliğine yerden ısıyı<br />

alır ve ortam serinler.<br />

Koridorlar su ile yıkandığında ya da<br />

paspaslandığında, buharlaşan su yükselir ,havaya<br />

nem olarak karışır ve bize çarpar. Bundan dolayı<br />

serinlik hissedilir<br />

Bu sonuçlar ışığında, geliştirilen analojilerin öğrencilerin kavram<br />

yanılgılarını önlediği sonucuna ulaşılabilir. Çalışmada elde ettiğimiz bulgular<br />

aynı zamanda, anlamlı öğrenme yaklaşımı esaslı analojilerin geleneksel<br />

öğretime oranla öğrencilerin kimya dersine yönelik tutumları üzerinde daha<br />

olumlu etkisi olduğunu göstermektedir. Deney gruplarında, kullanılan<br />

animasyonların hem göze hem de kulağa hitap etmesi, öğrenciler için yabancı<br />

olmaması derse karşı olumlu tutum geliştirilmesinde etkili olmuştur.<br />

Dolayısıyla öğrencilerin sahip olduğu kavram yanılgıları, sonraki öğrenmelerini<br />

de olumsuz yönde etkileyebileceğinden, öğrencilerin ön bilgileri ve kavram<br />

yanılgıları belirlenmeli ve öğretim bunu temel alarak gerçekleştirilmelidir.<br />

Kavram yanılgılarının önlenmesinde geleneksel yöntem yerine, kavramların<br />

somutlaştırıldığı, ön bilgileriyle ilişkilerinin kurulduğu anlamlı öğrenme<br />

yaklaşımı temel alan öğrenme etkinliklerine yer verilmelidir. Soyut kavramların<br />

öğretiminde, konu ile ilgili görsel nitelikli animasyonlar kullanılarak dersler<br />

işlenmelidir.


57 <strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2: 37-58<br />

KAYNAKÇA<br />

Ayas, A. , Özmen, H. ve Çoştu, B. (2001). Lise öğrencilerinin buharlaşma kavramı ile<br />

ilgili anlamalarının belirlenmesi. Hacettepe <strong>Üniversitesi</strong> <strong>Eğitim</strong> <strong>Fakültesi</strong> Dergisi,<br />

18, 201-210.<br />

Bar, V. & Travis, A. (1991). Children’s views concering phase changes. Journal of<br />

Research in Science Teaching, 28, 363-372.<br />

Bar, V. & Gaglili, I. (1994). Stages. of children’s views about evaporation. International<br />

Journal of Science Education, 2, 157-154.<br />

Bergguist, W. & Heikkinen,H.W. (1990). Student ideas Regarding Chemical<br />

Equilibrium . Journal of Chemıcal Educatıon, 67, 1000-1003.<br />

Bilgin, İ. ve Geban. Ö. (2001). Benzeşim yöntemi kullanılarak lise 2. sınıf öğrencilerinin<br />

kimyasal denge konusundaki kavram yanılgılarının giderilmesi. Hacettepe<br />

<strong>Üniversitesi</strong> <strong>Eğitim</strong> <strong>Fakültesi</strong> Dergisi, 20, 26-32.<br />

Blosser, P. (1987). Secondary school students' comprehension of science concepts: Some<br />

findings from misconceptions research. Columbus, Ohio: SMEAC Science<br />

Education Digest No. 2. (ERIC Documentation Reproduction Service No. ED. 286<br />

757).<br />

Boo, H. K. (1998). Students’ understanding of chemical bonds and the energetic of<br />

chemical reactions. Journal of Research in Science Teaching, 35, 569–581.<br />

Chang, J. (1999). Teachers college students’ conceptions about evaporation,<br />

condensation, and boiling. Science Education, 15, 512-526.<br />

Fısher, K. M. (1985). A misconception ın biology: Amino acids and translation. Journal of<br />

Research in Science Teaching, 1, 53-62.<br />

Gorin, G. (1994). Mole and chemical amount. Journal of Chemical Education, 71, 114–116.<br />

Griffiths, A. K. & Preston, K. R. (1992). Grade-12 students’ misconceptions relating to<br />

fundamental characteristics of atoms and molecules. Journal of Research in Science<br />

Teaching, 6, 611-628.<br />

Hackling, M. W. & Garnett, P. J. (1985). Misconceptions of chemical equilibrium.<br />

European Journal of Science Education, 7, 205-214.<br />

Jones, B. L. (1984). How solid is a solid: Does ıt matter Research in Science Education. 14,<br />

104-113.<br />

Jones, B. L. & Lynch, P. P. (1989). Children’s understanding of the notions of solid and<br />

liquid in relation to some common substances. International Journal of Science<br />

Education. 11(4), 417-427.<br />

Johnson, P. (1998). Children's understanding of changes of state involving the gas state.<br />

Partn1: Boiling water and the particle theory. International Journal of Science<br />

Education 20, 5, 567-583.<br />

Nelson, P. G. (1991). The elusive mole. Education and Chemistry ,28, 103–104.<br />

Osborne, R. J. & Cosgrove , M.M.( 1983). Childrens’ conceptions of the changes of states<br />

of water. Journal of Research in Science Teaching, 9, 825-835<br />

Özdemir, A. ve Geban,Ö. (1998). Kavramsal değişim yaklaşımı ve kimyasal denge.<br />

"<strong>Eğitim</strong>' 97-98. Ankara: TED Ankara Koleji.


Buharlaşma ve Kaynama Konularındaki Kavram Yanılgılarının Önlenmesinde … 58<br />

Özmen, H. ve Demircioğlu,G. (2003). Asitler ve bazlar konusundaki öğrenci yanlış<br />

anlamalarının giderilmesinde kavramsal değişim metinlerinin etkisi. Milli <strong>Eğitim</strong><br />

Dergisi. 159, 111-119.<br />

Özmen, H. (2005). Kimya öğretiminde yanlış kavramlar: Bir literatür araştırması, Türk<br />

<strong>Eğitim</strong> Bilimleri Dergisi.3(1), 23-43.<br />

Peterson, R., & Treagust,D. F. (1989). Grade-12 students’ misconceptions of covalent<br />

bonding and structure. Journal of Chemical Education, 66, 459–460.<br />

Russell, T., Harlen, W. & Watt, D. (1989). Children’s ıdeas about evaporation.<br />

International Journal of Science Education. 11, 556-576.<br />

Skamp, K. (1999). Are atoms and molecules too difficult for primary children School<br />

Science Review. 81(295), 87-96.<br />

Stavy, R.( 1990). Children’s conceptions of changes in the state of matter: from liquid to<br />

gas. Journal of Research in Science Teaching, 3, 247-266.<br />

Stavy, R. ( 1991). Using analogy to overcome misconceptins about conservation of<br />

matter. Journal of Research in Science Teaching, 4, 305-313.<br />

Stieff, M. & Wilensky, U (2005). Connected chemistry : Incorporating ınteractive<br />

simulations into the chemistry classroom. Journal of Science Education and<br />

Technology, 3, 285-302.<br />

Treagust, D. F. (1988). Development and use of diagnostic tests to evaluate students’<br />

misconceptions in science. International Journal of Science Education. 10(2), 159.<br />

Tsai, C.C. (1999). Overcoming junior high school student’s misconceptions about<br />

microscopic views of phase change. Journal of Science Education and<br />

Technology,1, 83-91.<br />

Tytler, R. (2000). A comparison of year 1 and Year 6 students’ conceptions of evaporation<br />

and condensation: dimension of conceptual progression. International Journal of<br />

Science Education. 22, 447-467.<br />

Yağbasan, R. ve Gülçiçek, Ç. (2003). Fen öğretiminde kavram yanılgılarının<br />

karakteristiklerinin tanımlanması. Pamukkale <strong>Üniversitesi</strong> <strong>Eğitim</strong> <strong>Fakültesi</strong><br />

Dergisi, 13, 102-120.


<strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2: 59-78*<br />

İlköğretim Birinci Kademede <strong>Eğitim</strong>de Motivasyon<br />

Ölçeğinin<br />

Türkçeye Uyarlanması 1<br />

Ahmet KARA 2<br />

Özet<br />

Bu çalışmanın amacı, ilköğretim birinci kademe öğrencilerinin eğitime ilişkin<br />

motivasyonlarını belirlemek için Vallerand ve arkadaşları tarafından geliştirilen<br />

“Echelle de Motivation en Education” ölçeğini Türkçeye uyarlamaktır. Orijinal ölçek<br />

Fransızcadır ve dört faktörlü toplam 12 ifadeden oluşmaktadır. Türkçeye çevrilen<br />

ifadelerin Türkçeye uygunluğu, anlam bütünlüğü ve dil geçerliliğini sağlamak için<br />

eğitimde ölçme ve değerlendirme, program geliştirme ve Fransızca dil uzmanlarının<br />

görüşleri alınarak ölçeğe son şekil verilmiştir. Ölçeğin Türkçe formu 660 öğrenciye<br />

uygulandıktan sonra ölçeğin yapı geçerliği faktörü analiziyle yapılmış ve analiz<br />

sonucunda Türkçeye çevrilen ölçeğin de 12 ifadeden oluşacağı kararlaştırılmıştır.<br />

Ölçeğin iç tutarlılığını belirlemek için ölçeğin her bir faktör ve ölçeğin tümü için<br />

Cronbach Alpha güvenirlik katsayılarının, ayrıca test – tekrar test yöntemi ile yapılan<br />

uygulamalar arasındaki korelasyon katsayısının da yeterli olduğu sonucuna varılmıştır.<br />

Yapılan analizlerin sonuçlarına göre Türkçeye uyarlanan ölçek, öğrencilerin eğitime<br />

ilişkin motivasyonlarını belirlemede geçerli ve güvenilir bir ölçektir.<br />

Anahtar sözcükler: <strong>Eğitim</strong>de Motivasyon Ölçeği, Geçerlilik ve Güvenirlik.<br />

* 24 Haziran 2011 tarihinde elektronik olarak yayımlanmıştır.<br />

1 Bu çalışma, <strong>Ege</strong> <strong>Üniversitesi</strong> <strong>Eğitim</strong> <strong>Fakültesi</strong> Tarafından Düzenlenen 18. Ulusal <strong>Eğitim</strong><br />

Bilimleri Kurultayında sunulan sözlü bildiriden uyarlanarak hazırlanmıştır.<br />

2 Yrd. Doç. Dr., Adıyaman <strong>Üniversitesi</strong> <strong>Eğitim</strong> <strong>Fakültesi</strong>, <strong>Eğitim</strong> Bil. Böl., akara44@gmail.com


<strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2: 59-78<br />

Adaptation of the “Echelle de Motivation en Education”<br />

Scale to Turkish<br />

Abstract<br />

The aim of this research is to adapt to Turkish, the ““Echelle de Motivation en<br />

Education” scale improved by Vallerand and others for determining motivation to<br />

education of elementary students. The original scale is French, formed with 12 items. To<br />

provide the suitability of translation into Turkish, content integrity and language<br />

validity before given final form of the scale, the views of different experts were taken into<br />

consideration. After applying the Turkish form to 660 students, the structure validity<br />

was done with factor analysis and finally it was concluded that the translated scale was<br />

formed with 12 items. Cronbach Alpha reliability coefficient was calculated for all scale<br />

and for each factor to determine the internal consistency of scale, then the correlation<br />

coefficient between the test – retest too, were sufficient. According to analysis, this scale<br />

is valid and reliable in determining the elementary students’ motivation to education.<br />

Key Words: Scale of Motivation in Education, Validity and Reliability.


61 <strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2: 59-78<br />

GİRİŞ<br />

<strong>Eğitim</strong>de önemli psikolojik kavramların baĢında motivasyon gelmektedir.<br />

Larousse sözlüğünde Motivasyon, bireyi harekete geçiren nedenler olarak<br />

açıklanırken (Afchain, Babin, Bechet ve diğerleri, 1984: 773), Öncül (2000: 533),<br />

motivasyonu güdülenme olarak tanımlarken güdüyü “bireyin içinde, davranıĢa<br />

yol açan, onu sürdüren ve bir amaca yönelten bir gerginlik durumu” Ģeklinde,<br />

güdülemeyi ise “Öğrencileri istenen yolda çalıĢtırma sanatı, genellikle<br />

öğrencileri ilgilendirecek konuları seçmeyi, seve seve iĢe sarılmayı ve baĢlanan<br />

iĢin hevesle bitirilmesini belirtmek üzere kullanılır” Ģeklinde açıklamıĢtır. Bu<br />

tanımlardan yola çıkarak motivasyonun eğitim alanındaki önemi göz ardı<br />

edilemez. <strong>Eğitim</strong>de, öğrenciler ancak eylemde bulunarak, yaparak yaĢayarak<br />

sergiledikleri davranıĢları daha rahat ve etkili bir Ģekilde öğrenirler. Dale’nin<br />

(Demirel ve Yağcı, 2007) yaĢantı konisinin sonucuna göre en iyi öğrendiğimiz<br />

Ģeyler kendi kendimize yaparak öğrendiğimiz Ģeyler olduğu ve bu nedenle iyi<br />

ve etkili bir öğrenmenin gerçekleĢmesi için bireyin aktif olması, derse, etkinliğe,<br />

öğrenilecek konuya yoğunlaĢması ve aktif bir Ģekilde görev alması gerekir.<br />

Bunları gerçekleĢtirmek için öğrencinin harekete geçmesi eylemde bulunması<br />

ve bu eylemini istekli bir Ģekilde sürdürmesi gerekir. Ġster biliĢsel açıdan ister<br />

duyuĢsal, isterse de psikomotor açıdan olsun öğrenci ancak kendi isteğiyle<br />

harekete geçerse, yani güdülenerek, motive olursa aktif katılım ve öğrenme<br />

gerçekleĢmiĢ olacaktır (Rigby ve diğerleri, 1992). Bu anlamda öğrencinin<br />

öğrenmesini gerçekleĢtirecek öğretmenin, öğrencinin motivasyon durumu ve<br />

düzeyinden haberdar olması, baĢarısında oldukça önemli bir konu olarak<br />

karĢımıza çıkmaktadır. Bu araĢtırmada eğitimin baĢarısını etkilen en önemli<br />

unsur olarak motivasyonun (Boiche ve Sarrazin, 2007) ölçülmesini sağlayacak<br />

bir ölçme aracı geliĢtirmektir. Bu doğrultuda literatür incelemesi sonucu<br />

Kanada’da Vallerand, Blais, Brière ve Pelletier tarafından (1989) oluĢturulmuĢ,<br />

geçerliliği ve güvenirliği sağlanmıĢ, daha sonra Vallerand, Pelletier, Blais,<br />

Briere, Senegal ve Vallieres tarafından (1992) Ġngilizce’ye de çevrilmiĢ, “Echelle<br />

de Motivation en Education” (The Academic Motivation Scale) ölçeğinin<br />

Türkiye koĢullarına uygun olacağı düĢünülmüĢtür. Bu amaçla söz konusu<br />

ölçeğin Türkçeye uyarlanması bu çalıĢmanın amacını oluĢturmaktadır.<br />

Yapılan literatür incelenmesiyle, ulaĢılan motivasyon ölçekleri genelde<br />

bir derse ya da bir konuya dönük olarak davranıĢı baĢlatan, sürdüren ve<br />

yönlendiren bir güç olarak ele almaktadır. Bu çalıĢmalarda öğrencilerin ilgili<br />

konuya ya da derse yönelik güdülerinin düzeyi incelenmektedir. Acat ve<br />

Yenilmez (tarih yok) eğitim fakültesi öğrencilerinin, Gençay ve Gençay (2007)<br />

ise beden eğitimi ve spor yüksekokulu öğrencilerinin, öğretmenlik mesleğine<br />

iliĢkin motivasyon kaynaklarını ve düzeylerini, Acat ve Demiral (2002) ise<br />

yabancı dil öğrenen öğrencilerin motivasyon kaynaklarını ve sorunlarını


İlköğretim Birinci Kademede <strong>Eğitim</strong>de Motivasyon Ölçeğinin … 62<br />

belirlemeye çalıĢmıĢlardır. Dede ve Yaman (<strong>2008</strong>) ise ilköğretim öğrencilerinin<br />

fen öğrenmeye yönelik motivasyon düzeylerini belirlemek için Likert tipi bir<br />

ölçme aracı geliĢtirmiĢlerdir. Dede ve Yaman’ın geliĢtirdikleri ölçek araĢtırma<br />

yapmaya yönelik motivasyon, performansa yönelik motivasyon, iletiĢime<br />

yönelik motivasyon, iĢbirlikli çalıĢmaya yönelik motivasyon, katılıma yönelik<br />

motivasyon olmak üzere beĢ alt faktörden oluĢmaktadır. Yıldız (2009) ise<br />

Guthire ve Wigfield’ın (1995) okuma motivasyonu ölçeğini Türkçeye<br />

uyarlarken ölçeğin içsel ve dıĢsal motivasyon olmak üzere iki temel boyuttan<br />

oluĢtuğunu vurgulamaktadır. Ġçsel motivasyon; ilgi ve merak alt faktörlerinden,<br />

dıĢsal motivasyon boyutu ise sosyal, uyum, tanınma ve rekabet olmak üzere<br />

dört alt faktörden oluĢtuğunu ifade etmiĢtir. Aktop ve Erman (Tarih yok)<br />

çalıĢmalarında spora özgü baĢarı motivasyonunu ölçmek için Willis’in spora<br />

özgü baĢarı motivasyonu ölçeğini kullanmıĢlardır. Bu ölçeğin güç gösterme<br />

güdüsü ve baĢarıya iliĢkin güdülerden oluĢan iki alt boyuttan söz etmektedir.<br />

Türk, Aydoğan ve Kansu (2003) ise Lawer ve Hall’un 1970’de geliĢtirmiĢ<br />

oldukları ölçeği kullanmıĢlar. Söz konusu ölçek içsel motivasyon olarak iĢ ile<br />

ilgili iĢ görenin iĢe ilgisini veya iĢten hoĢlanıp hoĢlanmadığını, kendini iĢte<br />

yeterli görüp görmediğini, yaptığı iĢi tercih etme ve seçme durumunu, çalıĢtığı<br />

ortamda itibar görme, saygınlık veya tam tersi gerginlik ve endiĢe düzeylerini<br />

ölçmektedir. Aynı ölçeği Türköz (Tarih yok) ise kuruma yönelik tutumlarını<br />

belirlemeye çalıĢmıĢtır. Özevin (2006) oyun, dans ve müzik dersine iliĢkin<br />

motivasyon ölçeğini geliĢtirirken ölçeğin “müzikal geliĢim ve ifade”, “oyun,<br />

dans ve müzik dersinin mesleğe ve hayata yansıması” ve “oyun, dans ve müzik<br />

dersine iliĢkin ilgi” olmak üzere üç alt faktörden oluĢtuğunu ifade etmektedir.<br />

Literatür incelemesinde görüldüğü gibi öğrencilerin herhangi bir konuya ya da<br />

derse yönelik motivasyonlarını inceleyen birçok çalıĢma mevcuttur, ama bu<br />

araĢtırmalarda kullanılan ölçeklerden hiçbiri, motivasyonu içsel, dıĢsal ve<br />

motivasyonsuzluk Ģeklinde ayırmamaktadır. Mevcut araĢtırmalarda<br />

motivasyon ölçekleri bir derse ya da konuya iliĢkin gösterilen tepkiler olarak ele<br />

alınmaktadır. Oysa bu araĢtırma ile uyarlanan ölçekte bireyin eğitime yönelik<br />

motivasyonu Öz–Belirleme Kuramı doğrultusunda alt boyutlara ayrılmaktadır.<br />

AraĢtırmanın bu aĢamasında Öz – Belirleme kuramı konusunda bilgi<br />

verilmesinde yarar vardır.<br />

Öz – Belirleme Kuramı<br />

Öz – Belirleme Kuramı motivasyonu bireyin kiĢilik geliĢimini destekleyen ve<br />

doğuĢtan gelen bir güç olarak ele almaktadır. Deci’ye göre (1975, 1972, 1971)<br />

insanlar içsel motivasyonla dünyaya gelmekte ve bu içsel motivasyon<br />

insanların çevreyi keĢfetmek, ilgileri ve biliĢsel yapılarını geliĢtirmeye susamıĢ<br />

olmalarının nedenidir (Rigby ve diğerleri, 1992). Öyle ki insan yavrusu,<br />

doğuĢtan itibaren harekete geçerken karĢılaĢtığı her türlü olgu, olay ve nesne


63 <strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2: 59-78<br />

karĢısında takındığı tavır: “Bu ne ” Ģeklinde olmakta ve bu tavır karĢısında<br />

aldığı yanıt ile zevk almaktadır. Birey çeĢitli alanlardaki baĢarılarının temelinde<br />

bu duygu ve eylemler vardır. Her türlü yeni duruma bu tavırla ayak<br />

uydurmaktadır. Bir baĢka ifade ile birey davranıĢlarını çevrenin etkileri<br />

doğrultusunda düzenlemektedir. Öz - Belirleme kuramına göre bireyin<br />

davranıĢına neden olan durumlar, bireyin çevresinden etkilenerek durumu<br />

içselleĢtirmesine bağlıdır (Deci ve Ryan 1985, 1991; Vallerand ve diğerleri, 1989,<br />

1992; Cihangir-Çankaya, 2009; Rigby ve diğerleri, 1992; Ġlhan, 2009). Bu<br />

içselleĢtirme sürecinin en üst aĢamasında, bireyin sergilediği davranıĢların<br />

kökeninde davranıĢların önemli ve ilginç olması vardır, kuramın en alt<br />

seviyesinde ise bir davranıĢın, aktivitenin ya da eylemin sergilenmesinin<br />

nedeni, dıĢ etken ya da etkenlerin zorlaması vardır. Öz – Belirleme kuramının<br />

en üst düzeyinde, bireyin davranıĢı sergilemesinin nedeni içinde bulunduğu<br />

ortamın etkilerini tamamen içselleĢtirmiĢ olması ve davranıĢı sergilemesi<br />

tamamen bir mutluluğa yol açarken en alt seviyede birey davranıĢı dıĢ<br />

etkenlerden çekindiği ve bu dıĢ etkenlerin cezalandırıcı ve rahatsız edici<br />

durumlarından dolayı sergilemektedir (Boiche ve Sarrazin, 2007). Mesleğini<br />

zevkle yapan bir günlük veteriner, yüksek bir öz-belirleme gösterirken, rüyaya<br />

dalmıĢ biyoloji öğrencisi ise düĢük bir öz-belirleme seviyesi göstermektedir. Bu<br />

durumdaki öğrencinin “ailenin normlarına uyması gerektiği” için ders<br />

çalıĢması, öz-belirleme kuramına göre ara bir düzeyi ifade etmektedir. Çünkü<br />

bu durumda öğrenci tamamen istekli bir Ģekilde okumak istemediğinden özdüzenlemeye<br />

sahip olmamasına rağmen yine de giriĢken olmayan öğrenciye<br />

göre daha yüksek bir öz - düzenleme göstermektedir.<br />

İçsel ve Dışsal Motivasyon<br />

Öz-Belirleme kuramına göre, baĢarı, ilgi, eğlence, zevk, heyecan ve mutluluk<br />

getirdiği için bazı davranıĢları ya da aktiviteleri sergileyen insanlar içsel<br />

motivedirler (Rigby ve diğerleri, 1992). Ġçsel motive olan insanların davranıĢları<br />

öz-belirlemenin prototipini ifade etmektedir. Ġçsel motive olan insanlar<br />

kendilerini tamamen bağımsız hissetmekte ve davranıĢın kendilerini ifade<br />

ettiğini düĢünmektedirler. Deci ve Ryan’a göre (1985) insanları doğuĢtan<br />

harekete geçiren güçler içsel motivasyonu oluĢturmaktadır. Ġçsel motivasyonun<br />

tersine dıĢsal motive olan bireyler ise bir ödül almak, suçluluk duygusuna<br />

kapılmamak ya da bir tasvip ya da onay almak için davranıĢı<br />

gerçekleĢtirmektedirler (Boiche ve Sarrazin, 2007). DıĢsal motive olan<br />

davranıĢlar genelde içten gelen bir Ģekilde oluĢmamaktadır. Eğer dört<br />

yaĢındaki bir çocuk zevk aldığı için diĢlerini fırçalıyorsa içsel motivedir, eğer<br />

annesinin baskısından, ya da cezadan korktuğu için diĢlerini fırçalıyorsa dıĢsal<br />

motivasyona sahiptir.


İlköğretim Birinci Kademede <strong>Eğitim</strong>de Motivasyon Ölçeğinin … 64<br />

DıĢsal motive olan davranıĢlar, içselleĢtirme ve bütünleĢmeye<br />

dönüĢebilirler. ĠçselleĢtirme bizim dıĢımızdaki insanların ya da durumların<br />

etkilerinden dolayı, davranıĢın nedenini içsel düzenlemeye dönüĢtürmemizi<br />

ifade etmektedir (Kelman, 1961, Schafer 1968, Vallerand ve diğerleri, 1989).<br />

DıĢsal motivasyonun içselleĢtirilmesi, davranıĢ sergilemenin nedenleri olan dıĢ<br />

etkenlerin artık kendimizce özümsemiĢ bir süreci ifade etmektedir. ĠçselleĢtirme<br />

ve bütünleĢme, dıĢ düzenleme durumunda birey davranıĢı kendisi<br />

sergilemiĢtir, bir diğer ifade ile davranıĢı öz düzenlemiĢtir (Rigby ve diğerleri,<br />

1992). Bu durumda davranıĢ hala dıĢsal motivedir çünkü ayırt edilebilir bir<br />

durum vardır, ama davranıĢın nedeni bütünleĢtirildiğinden birey tamamen<br />

özgür irade ile davranıĢı sergilemektedir.<br />

İçselleştirme ve Bütünleşme<br />

Öz-Belirleme kuramının temelinde dıĢ etken (baĢkasının ya da ortamın<br />

zorlaması ya da ceza korkusu) kaynaklı davranıĢların nedenlerinin<br />

içselleĢtirilmesi ya da bütünleĢtirilmesi vardır. Ancak dıĢ kaynaklı nedenlerin<br />

ya da etkenlerin içselleĢtirilmesi sağlıklı bir psikolojik geliĢim süreci ile<br />

gerçekleĢmektedir. Söz konusu bu içselleĢtirme bütün sağlıklı insanların doğal<br />

olarak baĢvurduğu bir süreçtir. Bütün insanlarda var olan bu bütünleĢtirmenin<br />

temel göstergesi: insanların bulundukları sosyal ortamda yer alan değerleri<br />

içselleĢtirmesi ve davranıĢlarını sosyal ortama göre düzenleme eğiliminde<br />

olmalarıdır. Ġnsanlar sosyal ortamlarında aktif ve baĢarılı olabilmek için<br />

ortamda var olan değerleri ve düzenlemeleri benimsemeleri, bu değerleri<br />

kendileriyle özdeĢleĢtirmeleri, kısaca bu değerleri içselleĢtirmeleri ve<br />

bütünleĢtirmeleri gerekmektedir (Ryan, 1993, Rigby ve diğerleri, 1992, Boiche<br />

ve Sarrazin, 2007). ĠçselleĢtirme süreciyle, dıĢsal motive olan davranıĢların<br />

dıĢsal nedenlerinin içselleĢtirilerek daha büyük bir öz-düzenleme<br />

oluĢturmaktadır. Bununla birlikte eğer bu süreç sekteye uğrarsa kısmi<br />

içselleĢtirme, ara bir öz düzenleme oluĢur (Fairchild ve Diğerleri, 2005), tıpkı<br />

kendine ispatlamak, aile isteklerini ve normlarını karĢılamak gerektiği için<br />

matematik dersini çalıĢan öğrenci örneğinde olduğu gibi.<br />

Öz-Belirleme kuramına göre dört farklı dıĢsal motivasyon vardır.<br />

Bunlar bir davranıĢın düzenlenmesinde içselleĢtirmenin tamamlanıp<br />

tamamlanmamasına iliĢkin süreci ifade etmektedir. Bir davranıĢ<br />

içselleĢtirildikçe bütünleĢmeyi yansıtır ve istemli, gönüllü olan davranıĢın<br />

temelini ifade eder. AĢağıdaki tabloda da görüldüğü gibi, bu dört tür dıĢ<br />

motivasyon düzenlemesi, kısmi kontrollü davranıĢtan, kısmi bir öz<br />

düzenlemeye doğru, bir süreklilik arz etmektedir (Fairchild ve Diğerleri, 2005).


65 <strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2: 59-78<br />

Tablo 1- DıĢsal Motive DavranıĢların Biçimleri (Deci, Ryan ve Williams, 1996)<br />

Düzenleme Ģekli Öz düzenleme<br />

Açıklama<br />

derecesi<br />

DıĢsal<br />

Çok düĢük<br />

Bireyin dıĢında, yaĢadığı ortamda var<br />

olan etkenler ve tesadüfler tarafından<br />

kontrol edilen davranıĢlar<br />

Ġçe YansıtılmıĢ<br />

ÖzdeĢleĢmiĢ<br />

Kısmen düĢük<br />

Kısmen yüksek<br />

Öz değer gibi bireyin içinde olan istek<br />

ve tesadüfler tarafından kontrol edilen<br />

davranıĢlar<br />

Bireyin kendini aktivitenin önemi ile<br />

özdeĢleĢtirdiği için davranıĢı seçmesi<br />

ve sergilemesi<br />

BütünleĢtirilmiĢ<br />

Çok yüksek<br />

DavranıĢ tamamen özgür olarak<br />

yaĢanmıĢtır, çünkü düzenleme bireyin<br />

öz duygusu ile bütünleĢtirilmiĢtir<br />

1- Dışsal düzenleme: Bu durumda bireyin açık olduğu, etkilendiği dıĢsal<br />

temaslar/iliĢkiler bireyin davranıĢlarını kontrol etmektedir. Örneğin, cezadan<br />

kaçınmak ya da bir ödül almak için birey kendini düzenlemektedir,<br />

davranıĢlarını dıĢ baskılara göre düzenlemektedir (Rigby ve diğerleri, 1992).<br />

DavranıĢların düzenlenmesi maksatlı olmasına rağmen, dıĢ temaslara<br />

bağımlıdır ve bu dıĢ durumlar davranıĢı kısmen de olsa kontrol etmektedir<br />

(Boiche ve Sarrazin, 2007). Çocuk matematik dersini çalıĢıyor çünkü anne ve<br />

babasının, önüne koyduğu kitaplar onu, dıĢ etken olarak, zorlamaktadır.<br />

2- İçe yansıtılmış düzenleme: Bu durumda davranıĢlar suçluluk ya da öz değer<br />

duyguları gibi iç baskılardan dolayı ortaya çıkan davranıĢları ifade eder. Kısmı<br />

içselleĢtirme sonucu olan bu tür düzenlemede davranıĢın nedeninde ise<br />

“yapıyoruz çünkü yapmazsak yapmadığımız için utanacağız” gibi nedenler<br />

yatmaktadır. Bir davranıĢ içe yansıtıldığında dıĢ etkenlere açık olmadığından<br />

içseldir, ama bireyin benliğinin bir parçası olmamıĢtır. Ġçe yansıtılmıĢ<br />

düzenleme bir çeĢit içsel motivasyondur, öyle ki nedeni dıĢsal ama kısmen<br />

kontrol altındadır (Decharms, 1968; Ryan ve Connell, 1989, Vallerand ve<br />

diğerleri, 1989, Rigby ve diğerleri, 1992, Boiche ve Sarrazin, 2007). Bir baĢka<br />

ifade ile düzenleme bireye ait ama bağımsız değildir (Deci ve Ryan, 1991).<br />

Matematik dersini çalıĢan öğrenci, matematik çalıĢıyor çünkü çalıĢması<br />

gerektiğini düĢünüyor. Söz konusu çocuğun bu davranıĢı içe yansıtılmıĢ bir<br />

düzenleme olmakla birlikte davranıĢın kontrollü olduğu unutulmamalıdır.


İlköğretim Birinci Kademede <strong>Eğitim</strong>de Motivasyon Ölçeğinin … 66<br />

BütünleĢtirme sürecinin önemli göstergelerinden biri, insanların sosyal<br />

çevrelerinden gelen etkileri / baskıları ve değerleri kendiliğinden içselleĢtirme<br />

eğilimde olmalarıdır. Ġnsanlar doğuĢtan, etkili olma, baĢarılı olma ya da iĢlevsel<br />

olmalarını sağlayan değerleri ve kuralları içselleĢtirme (benimseme)<br />

eğilimindedirler (Ryan, 1993, Rigby ve diğerleri, 1992). Bu nedenle, dıĢsal etken<br />

kaynaklı davranıĢlar gittikçe içselleĢtirilmekte ve bu durum öz-düzenlemenin<br />

geliĢtirilmesi anlamına gelmektedir. Eğer bu içselleĢtirme süreci kesintiye<br />

uğrarsa, kısmi bir içselleĢtirme gerçekleĢir, bu da ara bir öz düzenlemeyi ifade<br />

eder. Kendini ispatlamak ve ailesinin isteklerine cevap vermesi gerektiğine<br />

inandığı için matematik çalıĢan öğrenci bu duruma örnektir.<br />

Ġçe yansıtılmıĢ davranıĢlar, dürtüler, suçluluk, özdeğer ya da uygun<br />

fırsatlar gibi içsel baskılardan dolayı sergilenen davranıĢları ifade etmektedir<br />

(Boiche ve Sarrazin, 2007). Ġçe yansıtılmıĢ düzenlemede kısmen kontrollü olan<br />

içsel motivasyon söz konusudur ve bunun nedeni dıĢsaldır (Decharms, 1968).<br />

Düzenleme bireyin kendisindedir ama özerklik kendisinin dıĢındadır, bireyin<br />

bağımsız olması söz konusu değildir (Deci ve Ryan, 1991, Vallerand ve<br />

diğerleri, 1989, Boiche ve Sarrazin, 2007).<br />

3- Özdeşleşmiş düzenleme: Bireyin davranıĢının nedeni, yapması gerektiğini<br />

düĢündüğü için değil, daha çok davranıĢın değeri ile özdeĢleĢtiği, bireyin<br />

kendine belirlediği hedef için bu davranıĢın önemi söz konusudur (Boiche ve<br />

Sarrazin, 2007). Veteriner olmak isteyen bir öğrenci, bunun kendisi için önemli<br />

olduğunu düĢündüğü için istemli olarak çalıĢmakta ve bu aktiviteyi kendisi ile<br />

özdeĢleĢtirmektedir.<br />

4- Bütünleştirilmiş düzenleme: ÖzdeĢleĢmiĢ değerlerin ve kuralların<br />

bütünleĢtirilmesi ya da özümsenmesi sonucu olarak ortaya çıkan davranıĢları<br />

ifade etmektedir (Boiche ve Sarrazin, 2007). ÖzdeĢleĢme tamamen<br />

bütünleĢtirildiğinden gerçek bir istem ya da irade ile davranılmaktadır.<br />

BütünleĢtirme sonucu düzenlenen davranıĢlar dıĢsal düzenlemenin en<br />

olgun ve tamamen öz belirlenmiĢ Ģeklidir. DıĢsal bütünleĢtirilmiĢ düzenlemeler<br />

içsel motivasyona çok benzemektedir, özerkliği, yani benliği, giriĢkenliği, öz -<br />

düzenlenme durumunu ifade eder. Böylece, bütünleĢtirilmiĢ dıĢsal ve içsel<br />

motivasyon düzenleme tipleri gerçek bir özerkliğin temelini oluĢtururlar.<br />

Ancak bu iki motivasyon tipi birbirinden farklıdır öyle ki içsel motive olan<br />

davranıĢlar spontane bir Ģekilde yapılmakta çünkü birey davranıĢın bizzat<br />

kendisine ilgi duymaktadır (Vallerand ve diğerleri, 1989, Rigby ve diğerleri,<br />

1992). Hâlbuki bütünleĢtirilmiĢ dıĢsal davranıĢlar özgür bir Ģekilde<br />

yapılmaktadır, çünkü birey hedeflediği amaç için bu davranıĢın temel, anlamlı<br />

ve önemli olduğunu düĢünmektedir.


67 <strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2: 59-78<br />

Motivasyonsuzluk<br />

Motivasyonsuzluk bir davranıĢ ya da uyarımın karĢısında herhangi bir<br />

düzenlemenin yokluğunu ifade eder. Bu durumda, birey davranıĢlarının ve<br />

çevrenin etkisi konusunda herhangi bir iliĢki kurmamaktadır. Kendisine<br />

herhangi bir yarar sağlayacağına inanmayan birey eylemde bulunmayacak<br />

böylece bireyin motivasyonsuzluğu söz konusudur (Boiche ve Sarrazin, 2007).<br />

Öz–Belirleme kuramının ana öğesini ifade eden motivasyonun içselleĢtirme<br />

süreci, davranıĢların düzenleme derecesine göre aĢağıdaki Ģekilde özetlenebilir<br />

(Fairchild ve diğerleri, 2005):<br />

Motivasyonsuzluk<br />

↓<br />

DıĢsal düzenleme (DıĢsal Motivasyon)<br />

↓<br />

Ġçe yansıtılmıĢ düzenleme (DıĢsal Motivasyon)<br />

↓<br />

ÖzdeĢleĢmiĢ düzenleme (DıĢsal Motivasyon)<br />

↓<br />

BütünleĢmiĢ düzenleme (DıĢsal Motivasyon)<br />

↓<br />

Ġçsel düzenleme (Ġçsel Motivasyon)<br />

DıĢsal nedenler bir öğretmen ya da velinin dayattığı zorunluluklar, ceza<br />

ya da ödülden kaynaklanan davranıĢları içerir, “Ödevlerimi yapıyorum çünkü<br />

yapmadığımda sorunlar yaĢayacağım”. Ġçe yansıtılmıĢ nedenler, saygıdeğer bir<br />

insan gibi hissetmemiz için yaptığımız davranıĢları içerir, “Sınıfta ödevlerimi<br />

yapıyorum çünkü konuyu anlamak benim için önemlidir”.<br />

Kısaca öz – Belirleme kuramına göre, çevreyi keĢfetme ve çevrenin<br />

özelliklerini anlama konusunda insanlar içsel davranma eğilimdedirler. Bu içsel<br />

davranma eğilimi büyümenin ve geliĢmenin sonucu merak duygusunun,<br />

çevreyi kontrol etme arzusunun ve birçok davranıĢın içsel kaynaklı<br />

davranıĢların temelini oluĢturmaktadır. Bu içsel kökenli davranıĢlar, toplumsal<br />

çevrede bulunan değerlerin içselleĢtirmesinin, bütünleĢtirilmesinin ve dıĢsal<br />

düzenleme sürecinin doğallığını vurgulamaktadır. Ġnsanlar içsel motive<br />

olduklarında ya da dıĢsal motivasyonu tamamen içselleĢtirdiklerinde ya da<br />

bütünleĢtirdiklerinde öz–düzenleme gerçekleĢir (Rigby ve Diğerleri, 1992).<br />

Vallerand ve arkadaĢları (1989), Öz-Belirleme kuramında yer alan motivasyonu<br />

ölçmeye yönelik bir ölçek geliĢtirmiĢtir. Öğrenenlerin ve öğrencilerin eğitime<br />

iliĢkin motivasyonlarını ölçen bu ölçeğin Türkiye’de de uygulanabileceği<br />

kanısına varılmıĢtır.


İlköğretim Birinci Kademede <strong>Eğitim</strong>de Motivasyon Ölçeğinin … 68<br />

Çalışmanın Amacı<br />

Bu çalıĢmanın amacı, 1989 yılında Vallerand, Blais, Brière, ve Pelletier<br />

tarafından orijinali Fransızca olarak hazırlanan <strong>Eğitim</strong>de Motivasyon ölçeğinin<br />

Türkiye koĢullarında geçerlik ve güvenirlik çalıĢmasını yapmaktır.<br />

Orijinal <strong>Eğitim</strong>de Motivasyon Ölçeğinin Özellikleri<br />

Vallerand ve arkadaĢları tarafından 1989 yılında orijinali Fransızca olarak<br />

geliĢtirilmiĢ ölçeğin çeĢitli çalıĢmalarda kullanıldığı, hatta Ġngilizce’ye de<br />

çevrildiği görülmektedir (Fairchild ve Diğerleri, 2005; Vallerand ve Diğerleri,<br />

1992; Vallerand ve Bisonnette, 1992). Ġlköğretim birinci kademede öğrenim<br />

gören öğrencilerin motivasyonlarını ölçmeyi hedefleyen ölçeğin orijinali toplam<br />

12 madde içermektedir. Ölçek maddeleri her maddede okula gitmenin ve<br />

kendisinden beklenen davranıĢları sergilemenin nedenini açıklayın durumlar<br />

vurgulanmıĢtır. Ölçek maddeleri 5’li likert tipinde düzenlenmiĢtir. Bunlar Çok<br />

sık: 5, Sık sık: 4, Ara sıra:3, Nadiren: 2 ve Hemen hemen hiç:1 Ģeklinde<br />

puanlanmıĢtır. Ölçekte olumsuz madde bulunmamaktadır. Vallerand ve<br />

arkadaĢları tarafından hazırlanan ölçeğin orijinali dört boyuttan oluĢmaktadır.<br />

Bunlar ÖzdeĢleĢmiĢ DıĢsal Motivasyon, Motivasyonsuzluk, Ġçe YansıtılmıĢ<br />

DıĢsal Motivasyon ve Ġçsel Motivasyon boyutlarıdır. Yapılan çeviri ve uzman<br />

görüĢleri doğrultusunda bu çalıĢmada ölçeğin orijinali doğrultusunda Türkçe<br />

versiyonunda da ölçeğin dört faktörlü olacağı belirlendiğinden, aĢağıda dört<br />

boyutta yer alan maddelerin dağılımı verilmiĢtir. Her bir alt boyut toplam üçer<br />

madde içermektedir:<br />

ÖzdeĢleĢmiĢ dıĢsal motivasyon boyutu: A1, B1, C1.<br />

Motivasyonsuzluk boyutu: A2, B2, C2.<br />

Ġçe YansıtılmıĢ dıĢsal motivasyon boyutu: A3, B3, C3.<br />

Ġçsel motivasyon: A4, B4, C4.<br />

Orijinal ölçeğin tümünde alınabilecek en yüksek puan 60, en düĢük<br />

puan ise 16’dir. Her bir alt boyutta alınabilecek en yüksek puan 20, en düĢük<br />

puan 4’tür. Ölçeğin güvenirlik katsayısını hesaplamak için Cronbach alpha<br />

değerine bakılmıĢtır. Vallerand ve arkadaĢlarının hazırlamıĢ oldukları ölçeğin<br />

Fransız versiyonunda alt boyutların iç tutarlılık katsayılarının Cronbach Alpha<br />

değerleri 0.62 ile 0.86 arasında olduğu sonucuna varılmıĢtır.<br />

YÖNTEM<br />

Bu araĢtırmada ilköğretim birinci kademe öğrencilerinin motivasyonlarını<br />

ölçecek bir ölçeğin çevrilmesi ve Türkiye koĢullarında geçerlik ve güvenirlik<br />

hesaplamalarının yapılacağından, araĢtırma tarama türünde bir çalıĢmadır.


69 <strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2: 59-78<br />

Orijinal Ölçeğin Türkçeye Çeviri Çalışması<br />

<strong>Eğitim</strong>de Motivasyon Ölçeğinin Fransızca olarak hazırlanmıĢ olan formu<br />

Fransızca dil uzmanları, Fransızcayı Avrupa dil pasaportuna göre C2<br />

düzeyinde bilen araĢtırmacı ve Türkçe dil uzmanlarının iĢbirliği ile Türkçeye<br />

çevrilmiĢtir. Türkçeye çevrilen bu form daha sonra Fransa’da ikamet eden ve<br />

Fransa’da üniversite düzeyinde eğitim almıĢ iki Türk vatandaĢa tekrar<br />

Fransızcaya çevrilmiĢtir. Aynı zamanda bu çeviri üç dil uzmanı tarafından<br />

kontrol edilmiĢtir. Belirtilen görüĢler karĢılaĢtırılarak, her bir madde için ortak<br />

bir sonuca ulaĢılmıĢtır. Bu aĢamadan sonra oluĢturulan ölçek biri eğitimde<br />

ölçme ve değerlendirme uzmanı, üçü ilköğretim birinci kademe öğretmeni ve<br />

üçü de öğretim üyesinin görüĢlerine sunulmuĢtur. Belirtilen tüm iĢlemler<br />

sonunda ortaya çıkan görüĢler doğrultusunda düzenlenen ölçek,<br />

anlaĢılabilirliği ve uygulanabilirliğinin belirlenebilmesi amacıyla 50 tane<br />

ilköğretim beĢinci sınıf öğrencisine uygulanmıĢtır. Alınan uzman görüĢleri ve<br />

ön uygulama sonuçları doğrultusunda ölçeğe son Ģekil verilmiĢtir.<br />

Evren ve Örneklem<br />

AraĢtırmanın evrenini Adıyaman il merkezinde bulunan yaklaĢık 1200<br />

ilköğretim dördüncü ve beĢinci sınıf öğrencileri oluĢturmaktadır. AraĢtırmanın<br />

örneklemi ise evreni temsil edecek sosyo – ekonomik düzeyler de göz önünde<br />

bulundurularak 35 ilköğretim okulundan 12 tanesi seçkisiz olarak<br />

belirlenmiĢtir. Söz konusu bu ölçek ilköğretim okullarının dördüncü ve beĢinci<br />

sınıflarında öğrenim gören toplam 660 öğrenciye uygulanmıĢtır. Bu<br />

öğrencilerin 313’ü (% 47.4) erkek ve 347’si (%52.6) kız öğrencidir.<br />

Verilerin Analizi<br />

Ölçeğin yapı geçerliğini belirlemek için faktör analizi yapılmıĢtır. Her bir maddenin<br />

toplam korelasyonları verilmiĢ ve ölçeğin güvenirliğini belirlemek için<br />

Cronbach Alpha iç tutarlılık katsayısı ölçeğin her bir faktörü için ve ölçeğin<br />

geneli için hesaplanmıĢtır. Ayrıca faktörler arasındaki iliĢki Pearson Momentler<br />

Çarpımı Korelasyon Katsayısı kullanılarak ölçülmüĢtür. Tüm bu istatistiki<br />

iĢlemler SPSS 15.0 programında yapılmıĢtır.<br />

Bulgular ve Yorumlar<br />

<strong>Eğitim</strong>de Motivasyon Ölçeğinin yapı geçerliğini sağlamak ve ölçekte yer alan<br />

maddelerin faktör yüklerinin belirlenerek iĢlevsel bir boyutlandırmanın elde<br />

edilmesi amacıyla faktör analizi yapılmıĢtır. Faktör analizi yapılmadan önce<br />

verilerin faktör analizine uygunluğu Kaiser-Meyer-Olkin (KMO) ve Bartlett<br />

testi ile test edilmiĢtir. <strong>Eğitim</strong>de Motivasyon Ölçeği madde analiz çözümlemesi<br />

ve Varimax Faktör Analizi ile döndürme iĢlemi ile ölçekte öz değeri<br />

(eigenvalue) 1’den büyük dört faktör bulunmuĢtur. Böylece <strong>Eğitim</strong>de


Eigenvalue<br />

İlköğretim Birinci Kademede <strong>Eğitim</strong>de Motivasyon Ölçeğinin … 70<br />

Motivasyon Ölçeğinin orijinalinde olduğu gibi dört faktör olacağı sonucuna<br />

varılmıĢtır. Bu durumu daha net olarak görebilmek için Cattel’in “Scree Plot”<br />

(Kline, 1994) sınaması yapılarak en yüksek manidar faktör sayısı ile ilgili olarak<br />

Ģekil 1 elde edilmiĢtir. Ayrıca ölçeğin geçerlik çalıĢmasının ilk aĢamasında<br />

ölçme aracının uygulanması sonucu elde edilen verilerin örneklem grubuna<br />

uygunluğu 0.001 düzeyinde KMO= 0.85, Bartlett's Test of Sphericity = 2899.589<br />

olarak bulunmuĢtur. Veriler üzerinde faktör analizi yapılabilmesi için<br />

minimum KMO değeri 0.60 olarak önerilmektedir (Pallant, 2001). Bu bulgular,<br />

verilerin faktör analizi için uygun olduğunu göstermektedir.<br />

Scree Plot<br />

4<br />

3<br />

2<br />

1<br />

0<br />

1<br />

2<br />

3<br />

4<br />

5 6 7 8<br />

Component Number<br />

9<br />

10<br />

11<br />

12<br />

ġekil 1: Faktör Öz Değerlerine Ait Çizgi Grafiği<br />

ġekilde 1’de görülen faktör öz değerlerine ait çizgi grafiğinde, grafik<br />

eğrisinin düĢüĢ gösterdiği ve eigenvalue değerinin 1’in altına düĢtüğü nokta<br />

dördüncü faktörün olduğu noktadır. Bu nedenle ölçekteki faktör sayısının dört<br />

olduğu kabul edilmiĢtir (Ekici, 2009). Elde edilen dört faktöre iliĢkin öz<br />

değerler, varyans yüzdeleri ve toplam varyans yüzdeleri tablo 2’de verilmiĢtir.


71 <strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2: 59-78<br />

Tablo 2. Ölçeği OluĢturan Faktörlerin Yapısı<br />

Faktör Öz Değer Varyans Yüzdesi Toplam Varyans Yüzdesi<br />

1 3.193 26.611 26.611<br />

2 1.870 15.582 42.194<br />

3 1.457 12.142 54.336<br />

4 1.097 9.144 63.479<br />

Tablo 2’de de görüldüğü gibi ölçekte yer alan dört faktörün öz değerlerinin<br />

tümü de 1’in üzerindedir.<br />

Ölçekte yer alan toplam 12 maddenin dört faktöre dağılımını görmek<br />

ve maddelerden hangilerinin Türkçe ölçeğinde kalacak nitelikte olduğunu<br />

belirlemek amacıyla temel bileĢenler ve Varimax tekniği ile döndürme iĢlemi<br />

yapılmıĢtır. Ölçekte faktör yükü en az 0.35 ve üzeri değerinde olan maddeler<br />

kabul edilmiĢtir. Türkçe ölçeğine uygulanan Varimax tekniği ile döndürme<br />

iĢlemi sonucunda faktör yükü 0.35’ten büyük ve dört faktörde toplanan<br />

maddeler, faktör adları, madde toplam korelasyonları, faktör yükleri, faktörlere<br />

ait Cronbach Alpha güvenirlik katsayı değerleri, KMO değeri ve Bartlett testi<br />

sonuçları tablo 3’de verilmiĢtir.


İlköğretim Birinci Kademede <strong>Eğitim</strong>de Motivasyon Ölçeğinin … 72<br />

Tablo 3. Türkçe Ölçeğinin Faktör Yükleri, Faktörlere Ait Cronbach Alpha<br />

Değerleri, Madde Toplam Korelasyonları ve Faktörlerde Yer Alan Maddeler<br />

Madde<br />

No<br />

Madde<br />

Toplam<br />

Korelasyonu<br />

Faktör<br />

Yükü<br />

Maddeler<br />

1. Faktör: ÖzdeĢleĢmiĢ dıĢsal motivasyon boyutu; Cronbach Alpha = 0,79<br />

A1 0.74 0.56 Okul ile ilgili çalıĢmalarımı ya da ödevlerimi<br />

kendi iyiliğim için yapıyorum.<br />

B1 0.80 0.64 Kendi iyiliğim için okula gidiyorum<br />

C1 0.82 0.67 Öğretmenlerimin sınıfta anlattıklarını kendi<br />

iyiliğim için dinliyorum.<br />

2. Faktör: Motivasyonsuzluk boyutu; Cronbach Alpha = 0,78<br />

A2 0.82 0.71 Okul ile ilgili ödev ve sorumluluklarımı<br />

yapıyorum ancak bana ne yarar sağlayacağını<br />

bilmiyorum.<br />

B2 0.80 0.69 Okula gidiyorum ancak bana ne yarar<br />

sağlayacağını bilmiyorum.<br />

C2 0.79 0.70 Öğretmenlerimin sınıfta anlattıklarını<br />

dinliyorum ancak bana ne yarar sağlayacağını<br />

bilmiyorum.<br />

3. Faktör: Ġçe yansıtılmıĢ dıĢsal motivasyon boyutu; Cronbach Alpha = 0,80<br />

A3 0.82 0.69 Okul ile ilgili ödevlerimi, öğretmenim ve ailem<br />

istediği için yapıyorum.<br />

B3 0.83 0.75 Okula öğretmenim ve ailem istedikleri için<br />

gidiyorum.<br />

C3 0.81 0.72 Öğretmenlerimin sınıfta anlattıklarını,<br />

öğretmenim ve ailem istediği için dinliyorum.<br />

4. Faktör: Ġçsel motivasyon boyutu; Cronbach Alpha = 0,78<br />

A4 0.60 0.38 Okulda verilen ödevlerimi yapınca mutlu<br />

oluyorum.<br />

B4 0.74 0.55 Okula gidiyorum çünkü okula gittiğimde<br />

mutlu oluyorum.<br />

C4 0.74 0.55 Öğretmenlerimin sınıfta söylediklerini<br />

dinlediğimde mutlu oluyorum.<br />

Ölçeğin geneli için Cronbach Alpha = 0.84<br />

KMO = 0.85, Bartlett= 2899.589


73 <strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2: 59-78<br />

Tablo 3’de de görüldüğü gibi dört faktörün her birinde üçer tane<br />

madde yer almaktadır. Ölçeğin geneli için Cronbach Alpha değeri 0.84 olarak<br />

belirlenirken, birinci faktör için 0.79, ikinci faktör için 0.78, üçüncü faktör için<br />

0.80 ve dördüncü faktör için 0.78 olarak belirlenmiĢtir. Türkçeye çevrilen<br />

<strong>Eğitim</strong>de Motivasyon Ölçeğinin istatistiksel değerlerinin orijinalinkine yakın<br />

olduğu görülmektedir. Bu nedenle yurtdıĢında ölçeğin uygulandığı öğrencilerle<br />

Türkiye’de ölçeğin uygulandığı öğrencilerin, eğitimde motivasyon konusunda<br />

hem fikir olduklarını söyleyebiliriz.<br />

Tablo 4. Türkçe Ölçeğinin Betimsel Ġstatistikleri<br />

Ölçeğin Boyutları Minimum - Maksimum X SS<br />

ÖzdeĢleĢmiĢ dıĢsal motivasyon boyutu 3-9 6.58 2.61<br />

Motivasyonsuzluk boyutu 3-9 7.07 2.49<br />

Ġçe yansıtılmıĢ dıĢsal motivasyon<br />

boyutu<br />

3-9 6.53 2.72<br />

Ġçsel motivasyon boyutu 3-9 6.65 2.61<br />

ÖLÇEĞĠN GENELĠ 12-36 26.84 4.94<br />

Tablo 4’te de görüldüğü gibi öğrenciler ölçeğin genelinde ortalama<br />

26.84 puan alırken, özdeĢleĢmiĢ dıĢsal motivasyon boyutunda ortalama 6.58<br />

puan, motivasyonsuzluk boyutunda ortalama 7.07, içe yansıtılmıĢ dıĢsal<br />

motivasyon boyutunda ortalama 6.53 ve içsel motivasyon boyutunda ortalama<br />

6.65 puan aldıkları görülmektedir. Gözlenen bu puanlar incelendiğinde<br />

araĢtırma grubuna giren öğrencilerin eğitimde motivasyon ölçeğinin genelinde<br />

fikrim yok: 2 ile evet: 3 düzeyleri arasında olduğu, yani araĢtırma grubuna<br />

giren öğrencilerin eğitime iliĢkin motivasyon düzeylerinin ortanın üzerinde<br />

olduğu belirlenmiĢtir.


ÖzdeĢleĢmiĢ dıĢsal<br />

motivasyon<br />

Motivasyonsuzluk<br />

Ġçe yansıtılmıĢ<br />

dıĢsal motivasyon<br />

Ġçsel motivasyon<br />

İlköğretim Birinci Kademede <strong>Eğitim</strong>de Motivasyon Ölçeğinin … 74<br />

Tablo 5. Türkçe Ölçekte Yer Alan Dört Faktör Arasındaki Korelasyonlar<br />

ÖzdeĢleĢmiĢ dıĢsal motivasyon r 1 0.22 0.23 0.72<br />

p değeri 0.01* 0.01* 0.01*<br />

Motivasyonsuzluk r 1 0.10 0.10<br />

p değeri 0.07 0.06<br />

Ġçe yansıtılmıĢ dıĢsal motivasyon r 1 0.40<br />

p değeri 0.01*<br />

Ġçsel motivasyon r 1<br />

p değeri<br />

* p < 0.05 anlamlı, r: Pearson Korelasyon katsayısı<br />

Tablo 5’te de görüldüğü gibi ölçeğin dört faktörleri arasındaki<br />

korelasyonlar incelendiğinde, istatistiksel olarak anlamlı ve pozitif iliĢkiler<br />

gözlenmektedir. Bu anlamda özdeĢleĢmiĢ dıĢsal motivasyon boyutunun,<br />

motivasyonsuzluk boyutu (r=0.22, p


75 <strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2: 59-78<br />

akademik, ister sosyal, ister duygusal vb. (Ryan, 1993; Türk, Aydoğan ve<br />

Kansu, 2003) alanlardaki baĢarısızlarının nedenlerinin belirlenmesinde oldukça<br />

önemlidir. Çünkü motive olmayan bir öğrencinin dersin gereklerini yerine<br />

getirmesi beklenmez (Afchain, ve diğerleri, 1984; Boiche ve sarrazin, 2007;<br />

Decharms, 1968). Bu anlamda öğrencilerin motivasyon düzeylerinin<br />

belirlenmesi öğrencilerin akademik baĢarısını bekleyen veliler, öğretmenler ve<br />

çeĢitli düzeydeki eğitim yöneticiler için (Aktop ve Erman, tarih yok) oldukça<br />

önemli bir veri sağlayacaktır. Bu ölçek ile elde edilen veriler doğrultusunda<br />

öğretmenler öğrencilerinin baĢarılı olmaları yönünde eğitim – öğretim<br />

faaliyetlerinin düzenlemeleri (Demirle ve Yağcı, 2007; Deci, Ryan ve Williams,<br />

1996) ve veliler ile iĢbirliği yaparak öğrencilerin motivasyonlarını geliĢtirmek ve<br />

baĢta akademik baĢarıları olmak üzere çeĢitli alanlardaki geliĢimlerinin ve<br />

baĢarılarının artırılmasında (Cihangir – Çankaya, 2009; Rigby ve diğerleri, 1992;<br />

Vallerand ve Bisonnette, 1992) yol gösterici olarak kullanılabilir. Aynı zamanda<br />

bu ölçeğin uygulanması sonucu elde edilecek veriler doğrultusunda<br />

öğrencilerin eğitime iliĢkin motivasyon düzeylerini belirlemekte, motivasyon<br />

düzeylerini geliĢtirmek için neler yapabileceklerini değerlendirme fırsatı<br />

bulabileceklerdir (Deci, 1971; Deci ve Ryan, 1985; Vallerand ve diğerleri, 1989).<br />

Bir diğer açıdan Türkçeye uyarlanan bu ölçek ile Türkiye’de öğrenim gören<br />

ilköğretim birinci kademe öğrencilerinin, dünyada Fransızca konuĢan ülkeler<br />

ile kıyaslanmalarına imkân vermektedir. Bu durum da karĢılaĢtırmalı eğitim<br />

aracılığı ile eğitim sorunlarının çözümünde etkili olabilecektir.<br />

Ölçeğin orijinalinde de olduğu gibi Türkçeye uyarlanan ölçekte de dört<br />

alt boyut vardır. Bunlar ÖzdeĢleĢmiĢ DıĢsal Motivasyon, Motivasyonsuzluk, Ġçe<br />

YansıtılmıĢ DıĢsal Motivasyon ve Ġçsel Motivasyon Boyutlarıdır. Her bir alt<br />

boyut üç tane maddeden oluĢmaktadır. Böylece Türkçeye uyarlanan ölçek,<br />

orijinalinde olduğu gibi 12 ifadeden oluĢmaktadır. Ayrıca faktörlerin Cronbach<br />

Alpha değerleri ölçeğin geneli için 0.84 olarak belirlenirken, ÖzdeĢleĢmiĢ DıĢsal<br />

Motivasyon Boyutu için 0.79, Motivasyonsuzluk Boyutu için 0.78, Ġçe<br />

YansıtılmıĢ DıĢsal Motivasyon Boyutu için 0.80 ve Ġçsel Motivasyon Boyutu için<br />

0.78 olarak belirlenmiĢtir. Ölçeğin Türkçeye uyarlanması çalıĢmalarında<br />

baĢvurulan uzman görüĢleri sonucunda ölçeğin orijinalinden farklı olarak beĢli<br />

Likert tipi yerine üçlü olarak belirlenmiĢtir. Bu nedenle maddeler Evet: 3,<br />

Fikrim Yok: 2 ve Hayır: 1 olarak puanlanmıĢtır. Ölçekte olumsuz madde<br />

bulunmamaktadır.<br />

Yapılan çalıĢmanın sonuçları, 12 ifade içeren <strong>Eğitim</strong>de Motivasyon<br />

Ölçeğinin Türkçe formu, dil yönünden Türkçeye uygun, güvenilir ve geçerli bir<br />

ölçek olduğu ve Türkiye’de uygulanabileceğini göstermektedir.


İlköğretim Birinci Kademede <strong>Eğitim</strong>de Motivasyon Ölçeğinin … 76<br />

Kaynakça<br />

Acat, M.B. ve Demiral, S. (2002). Türkiye’de yabancı dil öğreniminde motivasyon<br />

kaynakları ve sorunları. Kuramdan Uygulamaya <strong>Eğitim</strong> Yönetimi, 8 (31), 312-329.<br />

Acat, M.B. ve Yenilmez, K. (Tarih yok). <strong>Eğitim</strong> <strong>Fakültesi</strong> Öğrencilerinin Öğretmenlik<br />

Mesleğine ĠliĢkin Motivasyon Düzeyleri. 15 Mart 2010’da<br />

http://yordam.manas.kg/ekitap/pdf/ Manasdergi/sbd/sbd12/sbd-12-11.pdf<br />

adresinden.<br />

Afchain, M., Babin, L., Bechet, M. ve Diğerleri (1984). Larousse classique. Motivation<br />

maddesi, Librairie Larousse, Paris.<br />

Aktop A., ve Erman, K.A., (Tarih yok). Takım ve bireysel sporcuların baĢarı<br />

motivasyonu benlik Saygısı ve sürekli kaygı düzeylerinin karĢılaĢtırılması. 05 Mart<br />

2010’da<br />

http://www.bilalcoban.com/index.phpid=dokuman&islem=oku&yer=2&kat=10&<br />

no=9 adresinden.<br />

Boiché, J. ve Sarrazin, P. (2007). Motivation autodéterminée, perceptions de conflit et<br />

d’instrumentalité et assiduité envers la pratique d’une activité physique : une étude<br />

prospective sur six mois. Psychologie Française, 52, 417- 430.<br />

Cihangir Çankaya, Z. (2009). Özerklik desteği, temel psikolojik ihtiyaçların doyumu ve<br />

öznel iyi olma: Öz – Belirleme Kuramı. Türk Psikolojik DanıĢma ve Rehberlik<br />

Dergisi, 4 (31), 55, 23-31.<br />

Decharms, R. (1968). Personal Causation: The internal affective determinants of<br />

behavior.<br />

New York: Academic Press.<br />

Deci, E. L. (1975). Intrinsic motivation. New York: Plenum.<br />

Deci, E., L. (1972). Intrinsic motivation, extrinsic reinforcement, and inequity. Journal of<br />

Personality and Social Psychology, 22, 113-120.<br />

Deci, E. L. (1971). Effects of externally mediated rewards on intrinsic motivation. Journal<br />

of Personality and Social Psychology, 18, 105-115.<br />

Deci, E. L., ve Ryan, R.M. (1991). A motivational approach to self: integration in<br />

personality. Nebraska symposium on motivation. Perspectives on Motivation, edited<br />

by R. Dienstbier. (sf 237-288). Lincoln, NE: University of Nebraska Press.<br />

Deci, E. L., ve Ryan, R.M. (1985). Intrinsic motivation and self determination in human<br />

behavior. New York: Plenium.<br />

Deci, E.L., Ryan, R.M., Williams, G.C., (1996). Need satisfaction and the self- regulation<br />

of learning. Learning and Individual Differences, 8 (3), 165- 183.


77 <strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2: 59-78<br />

Dede, Y., ve Yaman, S. (<strong>2008</strong>). Fen öğrenmeye yönelik motivasyon ölçeği: geçerlik ve<br />

güvenirlik çalıĢması. Necatibey <strong>Eğitim</strong> <strong>Fakültesi</strong> Elektronik Fen ve Matematik<strong>Eğitim</strong>i<br />

Dergisi (EFMED). 2 (1), 19-37.<br />

Demirel Ö. ve Yağcı E. (2007). Öğretim teknolojileri ve materyal tasarımı. 2. Baskı,<br />

Pegem Yayınları, Ankara.<br />

Ekici, G., (2009). Biyoloji öz-yeterlik ölçeğinin türkçeye uyarlanması. Kastamonu <strong>Eğitim</strong><br />

Dergisi17 (1), 111–124.<br />

Fairchild, A.J., Horst, S.J., Finney, S.J., ve Baron, K.E. (2005). Evaluating existing and new<br />

validity evidence fort he academic motivation scale. Contemporary Educational<br />

Psychology, 30, 331- 358.<br />

Gençay, A., ve Gençay, S. (2007). Beden eğitimi ve spor yüksekokulu öğrencilerinin<br />

öğretmenlik mesleğine iliĢkin motivasyon düzeylerinin bazı değiĢkenler açısından<br />

incelenmesi. Selçuk <strong>Üniversitesi</strong> Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 17, 241-253.<br />

Ġlhan, T., (2009). Üniversite öğrencilerinin benlik uyum modeli: yaĢam amaçları, temel<br />

psikolojik ihtiyaçlar ve öznel iyi oluĢ. YayınlanmamıĢ doktora tezi, Gazi <strong>Üniversitesi</strong><br />

<strong>Eğitim</strong> Bilimleri Enstitüsü, Ankara.<br />

Kelman, H. C. (1961). Processes of attitude change. Public Opinion Quarterly, 25,57-78.<br />

Kline, P. (1994). An easy guide to factor analysis. London: Rutledge.<br />

Öncül, R., (2000). <strong>Eğitim</strong> ve eğitim bilimleri sözlüğü, MEB Yayınları 3410, Ankara<br />

Özevin, B., (2006). Oyun, dans ve müzik dersine iliĢkin motivasyon ölçeği. Ulusal Müzik<br />

<strong>Eğitim</strong>i Sempozyumu Bildirisi, 26-28 Nisan 2006, Pamukkale Üniv. Eğit. Fak. Denizli.<br />

Pallant, J. (2001). SPSS survival manual. A step-by-step guide to data analyses using<br />

SPSS for Windows. Philadelphia, PA: Open University Pres<br />

Rigby, C.S., Deci, E.L., Patrick, B.C., ve Ryan, R.M. (1992). Beyond the intrinsic – extrinsic<br />

dichotomy, self – determination in motivation and learning. Motivation and Emotion, 16,<br />

3, 165 – 185.<br />

Ryan, R. M. (1993). Agency and organization: Intrinsic motivation, autonomy and the<br />

self in psychological development. Nebraska Symposium On Motivation:<br />

Developmental Perspectives On Motivation, edited by J. Jacobs. Lincoln, NE:<br />

University of Nebraska Press. 40, 1-56<br />

Ryan, R. M., ve Connell, J. I. (1989). Perceived locus of causality and internalization:<br />

examining reasons for acting in two domains. Journal of Personality and Social<br />

Psychology, 57, 749-761.<br />

Schafer, R. (1968). Aspects of internalization. New York: International Universities Press.<br />

Türk, M.S., Aydoğan, E. ve Kansu, N. (2003). Ġçsel motivasyonun iĢ tatmini üzerindeki<br />

etkisi “türk tarih kurumu matbaası ve nurol matbaasında yapılan karĢılaĢtırmalı<br />

bir araĢtırma. I. Matbaa Teknolojileri Sempozyumu, Ankara.


İlköğretim Birinci Kademede <strong>Eğitim</strong>de Motivasyon Ölçeğinin … 78<br />

Türköz, Y. (Tarih yok). Bir özel bir özel hastane çalışanlarının kalite<br />

çalışmalarına katılımı ile işe ve kuruma yönelik tutumları<br />

arasındaki ilişki. 05 Mart 2010’da http://www.merih.net/m1/yturk04.htm<br />

adresinden.<br />

Vallerand, R.J., ve Bisonnette, R. (1992). Intrinsic, extrinsic and amotivational styles as<br />

predictors of behavior: a prospective study. Journal of personality, 60, 599-620.<br />

Vallerand, R.J., Blais, M.R., Brière, N.M., ve Pelletier, L.G. (1989). Construction et<br />

validation de l'echelle de motivation en éducation (EME). Revue Canadienne des<br />

Sciences du Comportement, 21, 323-349.<br />

Vallerand, R.J., Pelletier L. G., Blais, M.R., Briere, N.M., Senecal, C., ve Vallieres, E. F.<br />

(1992). The academic motivation scale: a measure of intrinsic, extrinsic, and<br />

amotivation in education. Educational, and Psychological Measurement, 52, 1003-<br />

1017<br />

Yıldız, M., (2009). Okuma motivasyonu ölçeğinin 9-12 yas ilköğretim öğrencileri için<br />

Türkçeye uyarlanması: doğrulayıcı faktör analizi sonuçları. 18. Ulusal <strong>Eğitim</strong><br />

Bilimleri Kurultayı, <strong>Ege</strong> <strong>Üniversitesi</strong> <strong>Eğitim</strong> <strong>Fakültesi</strong>, Bildiri özetleri kitapçığı,<br />

Cantekin Matbaası. Ankara.


<strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2: 79-92*<br />

Göz Hareketleriyle Duyarsızlaştırma ve Yeniden İşleme:<br />

Yaklaşımın Etkililiği ve Bugünkü Durumu<br />

Serkan Denizli¹<br />

Öz<br />

Bu makalede 1980’li yılların sonunda ortaya çıkan “Göz Hareketleriyle<br />

Duyarsızlaştırma ve Yeniden İşleme (Eye Movement Desensitization and Processing-<br />

EMDR)” yaklaşımını tanıtmak amaçlanmış, yaklaşımın kuramsal temeline ve<br />

etkililiğine ilişkin bilgiler verilmiştir. EMDR, psikolojik danışmanın parmak hareketleri<br />

kılavuzluğunda, danışanın gözlerini sistematik bir şekilde (sağa-sola) hareket ettirmesi<br />

(ya da göz hareketlerini yapmak yerine danışana el çırpma, sesli uyaranlar verme gibi<br />

ikili uyaranlar verilmesi) ve eş zamanlı olarak danışanın geçmiş yaşantılarının ya da<br />

travmatik deneyiminin imgesel olarak ortaya çıkarılmasını içerir. Böylece EMDR<br />

danışanların olumsuz yaşantılarını duygusal sağlıklarına katkıda bulunacak şekilde<br />

yeniden işlemelerine yardımcı olur. EMDR özellikle travma sonrası stres<br />

bozukluğunun tedavisinde etkililiğini kanıtlamıştır ve ülkemizde travma sonrası<br />

psikolojik danışma uygulamalarında kullanımı için araştırmalara ihtiyaç vardır.<br />

Anahtar Sözcükler: Göz Hareketleriyle Duyarsızlaştırma ve Yeniden İşleme,<br />

Travma, Stres<br />

*24 Haziran 2011 tarihinde elektronik olarak yayımşanmıştır.<br />

¹Öğr. Gör. Dr., <strong>Ege</strong> <strong>Üniversitesi</strong> <strong>Eğitim</strong> <strong>Fakültesi</strong> <strong>Eğitim</strong> Bilimleri Bölümü, Rehberlik ve<br />

Psikolojik Danışmanlık Anabilim Dalı. e-posta: serkan.denizli@ege.edu.tr


<strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2: 79-92<br />

Eye Movement Desensitization and Reprocessing:<br />

Effectiveness and Current Status<br />

Abstract<br />

This article aims to present “Eye Movement Desensitization and Reprocessing-<br />

EMDR” approach which arouse in the literature at the end of the 1980s. Theoretical<br />

explanations for EMDR and effectiveness of the EMDR were also discussed. EMDR is<br />

a process which includes clients’ moving their eyes systematically with the guidance of<br />

counselor (or giving a dual stimulus such as hand clapping or tone voices instead of eye<br />

movements) and making clients imagine the past experiences of traumatic incident at<br />

the same time. Thus, EMDR helps clients to reprocess their negative experiences in a<br />

way which contributes their mental health. Research indicated EMDR is effective<br />

especially in treating post traumatic stress disorder and there is a great need for<br />

evidence to support its effectiveness with Turkish clients in order to use in post<br />

traumatic counseling.<br />

Key Words: Eye Movement Desensitization and Reprocessing, Trauma, Stress.


81 <strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2: 79-92<br />

GİRİŞ<br />

Göz hareketleriyle duyarsızlaştırma ve yeniden işleme (Eye Movement<br />

Desensitization and Processing-EMDR) keşfedildiği 1987yılından bu yana<br />

psikolojik danışma ve psikoterapi alanında giderek daha çok kabul görmeye<br />

başlamış bir yaklaşımdır (Shapiro, 1995). Özellikle travma sonrası stres<br />

bozukluğunun tedavisinde etkililiğini çeşitli araştırmalarla göstermiştir (Örn.,<br />

Hensel, 2009; Lee, Gavriel, Drummond, Richards ve Greenwald, 2002; Marcus,<br />

Marquis ve Sakai, 1997, Scheck, Schaeffer ve Gillette, 1998, Schubert & Lee,<br />

2009). Literatürde yaklaşımın İngilizce adının kısaltması olan EMDR, yazım<br />

kolaylığı ve anlaşılırlık sağlaması nedeniyle yaygınlıkla kullanılmaktadır. Bu<br />

makalede, aynı sebeplerden dolayı kabul gören bu kısaltma “EMDR”<br />

yaklaşımın adı olarak kullanılacaktır.<br />

EMDR, psikolojik danışmanın parmak hareketleri kılavuzluğunda,<br />

danışanın gözlerini sistematik bir şekilde (sağa-sola) hareket ettirmesi ya da<br />

danışana el çırpma, sesli uyaranlar verme gibi ikili uyaranlar verilmesini,<br />

danışan bu hareketleri gerçekleştirirken geçmiş yaşantılarının ya da travmatik<br />

deneyiminin imgesel olarak ortaya çıkarılmasını içerir. EMDR, danışanların<br />

olumsuz yaşantılarını duygusal sağlıklarına katkıda bulunacak şekilde yeniden<br />

işlemelerine yardımcı olan bir terapi yaklaşımıdır (Seligman, 2001). Bu<br />

yaklaşım, temel olarak ismini göz hareketlerini kullanmasından alsa da bu,<br />

yaklaşımın yalnızca bir boyutu olarak görülmekte ve diğer terapi<br />

yaklaşımlarının içerdiği öğeleri de içeren bütün bir terapi sistemi olarak<br />

tanımlanmaktadır (Shapiro, 2001; Spector & Read, 1999).<br />

EMDR’ın ortaya çıkışı belirli bir kuramsal temelden çok Francis<br />

Shapiro’nun 1987 yılında yaşadığı kişisel bir deneyime dayanmaktadır<br />

(Shapiro, 2001). Shapiro parkta yürürken kendisini rahatsız eden<br />

düşüncelerinin bir anda kaybolduğunu, sonradan bu düşünceleri yeniden<br />

hatırladığında ise eskisi kadar rahatsız edici olmadıklarını fark etmiştir. Bu<br />

düşünceleri değiştirmek için hiçbir bilinçli çaba harcamamıştır. Daha sonra bu<br />

deneyimini gözden geçirdiğinde bu düşünceleri aklından geçirirken gözlerini<br />

sağa ve sola, yukarı ve aşağı hareket ettirdiğini fark etmiştir. Daha sonra bu göz<br />

hareketlerini yaparak rahatsız edici düşüncelerden kurtulmayı kendisi ve yakın<br />

çevresinde yeniden deneyimlemiş ve işe yaradığını görmüştür. Ancak bazı<br />

insanların göz kaslarının yapısı nedeniyle gözlerini sistematik olarak hareket<br />

ettirmekte güçlük çektiğini görmüş ve bu hareketleri kolaylaştırmak için<br />

parmağıyla yönlendirmeyi içeren bir işlem geliştirerek EMDR’nin temelini<br />

atmıştır (Shapiro, 2001).<br />

Bu yaklaşımın etkili olup olmadığına ilişkin ilk deneysel çalışmayı yine<br />

Shapiro (1987; akt. Shapiro, 2001) gerçekleştirmiştir. Bu çalışmada travma<br />

sonrası stres bozukluğu tanısı almış hastalarla çalışmış ve EMDR alan<br />

*24 Haziran 2011 tarihinde elektronik olarak yayımşanmıştır.<br />

¹Öğr. Gör. Dr., <strong>Ege</strong> <strong>Üniversitesi</strong> <strong>Eğitim</strong> <strong>Fakültesi</strong> <strong>Eğitim</strong> Bilimleri Bölümü, Rehberlik ve<br />

Psikolojik Danışmanlık Anabilim Dalı. e-posta: serkan.denizli@ege.edu.tr


Göz Hareketleriyle Duyarsızlaştırma ve Yeniden İşleme:Yaklaşımın Etkililiği ve Bugünkü Durumu 82<br />

katılımcılardan ve hiçbir tedavi almayan kontrol grubundan oluşan bir desen<br />

oluşturmuştur. Araştırmanın sonucunda EMDR grubundaki katılımcıların “1”<br />

ile “7” arasında derecelendirilen öznel stres birimi ölçeğiyle ölçülen algılanan<br />

stres düzeylerinin kontrol grubuna göre anlamlı şekilde azaldığı görülmüş,<br />

ayrıca yine katılımcılara travmalarıyla ilişkili kendilerine yönelik inançlarının<br />

ne olmasını istedikleri sorulmuş (Örn., Yapabileceğimin en iyisini yaptım,<br />

kontrol altındayım) düşüncelerinin algıladıkları geçerliği yine 1 ile 7 arasında<br />

derecelendirmeleri istenmiştir. Müdahalenin sonucunda, EMDR alan grubun<br />

olmasını istedikleri olumlu inançlarını kabullenme düzeyleri, kontrol grubuna<br />

göre anlamlı şekilde artmıştır. Bilimsel bulgularla EMDR’nin etkililiğinin<br />

kanıtlandığı bu ilk çalışmadan sonra, EMDR’nin bir terapi yaklaşımı olarak<br />

gelişimi hız kazanmıştır.<br />

EMDR’nin Kuramsal Temeli<br />

Daha önce de belirtildiği gibi Shapiro (2001) EMDR’yi bir müdahale<br />

yöntemi olarak sunduğunda, yaklaşımını değişimi nasıl ortaya çıkardığıyla<br />

ilgili bir kuramsal temele dayandırarak geliştirmemiştir. Günümüzde de<br />

EMDR’nin göz hareketlerini kullanarak değişimi ya da iyileşmeyi nasıl<br />

sağladığına ilişkin net bir açıklamasının olmaması bu yaklaşımın en çok eleştiri<br />

alan ve zayıf yanı olarak görülmektedir (Lipke, 2003).<br />

Shapiro (2001), EMDR yoluyla değişimin nasıl gerçekleştiğini daha çok<br />

bilginin nörobiyolojik olarak nasıl saklandığıyla açıklamıştır. Bu yaklaşıma<br />

göre, insanlarda doğuştan varolan bir bilgi işleme sistemi vardır ve yaşantılara<br />

ilişkin bilgiler fizyolojik süreçlerle saklanır. Bu bilgi işleme sistemi bilgili<br />

duygusal sağlığa ulaşacak şekilde saklama eğilimindedir. Patoloji ve<br />

işlevsizlikler de bu mekanizmanın bloke olmasıyla ortaya çıkar. Bu bilgiye<br />

yeniden ulaşmak ve bilgiyi işlemek ise bu sistemi yeniden harekete geçirerek<br />

sağlıklı bir çözüme ulaşmasını sağlar.<br />

Göz hareketleri ise bilginin işlendiği bu süreçte bir şekilde nörobiyolojik<br />

mekanizmaları harekete geçirmektedir. Böylece beyinde fizyolojik<br />

değişikliklere yol açmakta ve bilgiyi yeniden işleme sürecini<br />

kolaylaştırmaktadır (Van Etten & Taylor, 1998; Shapiro, 2001).<br />

İstem dışı göz hareketlerinin bilişsel süreçlerle ve korteksin işlevleriyle<br />

ilişkisi bilinmektedir (Örn., Ringo, Sobotka, Diltz & Bruce, 1994; akt.,Shapiro,<br />

2001). Buna karşın, EMDR’nin terapi sürecinde göz hareketlerinin değişimi<br />

nasıl sağladığına ya da kolaylaştırdığına ilişkin açıklamalar sınırlıdır ve bu<br />

konu halen açıklığa kavuşmaya ihtiyaç duymaktadır. Bu nedenle EMDR<br />

literatürünün EMDR’nin kuramsal temelini açıklamaktan çok, etkililiğini ortaya<br />

koymaya odaklandığı söylenebilir.


83 <strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2: 79-92<br />

EMDR’nin Uygulanması<br />

EMDR yaklaşımının kurucusu olan Shapiro (2001), EMDR’nin<br />

uygulanması sürecini de ayrıntılı şekilde tanımlamıştır. Shapiro (2001) EMDR<br />

sürecinin 7 aşamadan oluştuğunu, bu aşamaların ardışık olduğunu ve bir<br />

aşamadaki görevler tamamlanmadan bir diğer aşamaya geçilemeyeceğini<br />

belirtmiştir. EMDR’nin aşamaları ve bu aşamaların içeriği başlıklar halinde<br />

sunulmuştur:<br />

1. Aşama: Danışan Hikâyesi Alma ve Terapi Planlama<br />

Birinci aşama “danışan hikâyesi alma ve terapi planlama” olarak<br />

adlandırılır (Shapiro, 2001). Bu aşamada psikolojik danışman öncelikle<br />

danışanın genel durumunu ve danışanın yaşam koşullarını değerlendirir.<br />

Psikolojik danışman terapiye başlamadan önce danışanın yaşam koşullarının<br />

travmatik bir durumla tekrar yüzleşmeye olanak verecek şekilde olmasına<br />

dikkat etmelidir. Daha sonra psikolojik danışman danışanın problemlerini ve<br />

semptomlarını keşfetmek amacıyla hikâyesini dikkatli ve ayrıntılı biçimde<br />

dinler ve danışanda patolojiye yol açan olayları yeniden işlenecek“hedef”ler<br />

olarak belirler (Shapiro, 2001).<br />

2. Aşama: Hazırlık<br />

İkinci aşama hazırlık aşamasıdır ve nitelikli bir terapötik ilişkinin<br />

kurulmasını, danışanın beklentilerini belirlemeyi ve danışanın eğitilmesini<br />

içermektedir (Shapiro, 2001). Terapötik ilişkinin kurulmasının ardından<br />

danışan EMDR hakkında ayrıntılı olarak bilgilendirilir ve danışanın bu sürecin<br />

nasıl ilerlediğini anlaması sağlanır. Bu bilgilendirme süreci, danışanın yapılacak<br />

işlemlere onay vermesi ve katılımının sağlanması için önerilmektedir. Ayrıca bu<br />

aşamada danışana göz hareketlerini nasıl yapacağı da kısaca gösterilir ve terapi<br />

süreci çok zorlayıcı olduğunda danışanı rahatlatacak bazı öz kontrol yöntemleri<br />

(gevşeme egzersizleri) öğretilir (Shapiro, 2001).<br />

3. Aşama: Hedefin Değerlendirilmesi<br />

Üçüncü aşama hedefin değerlendirilmesi aşamasıdır. Bu aşama<br />

EMDR’nin en kritik aşaması olarak tanımlanır (Edmond , Rubin & Wambach,<br />

1999) Bu aşamada danışandan travmatik deneyimini en iyi şekilde yansıtacak<br />

bir görsel bir imge oluşturması istenir. Bu travmatik olaya eşlik eden ve<br />

danışanın kendine ilişkin işlevsel olmayan düşünceleri (örn. işe yaramazım,<br />

değersizim vb. ) ortaya çıkarılır (Shapiro, 2001).<br />

Daha sonra ileriki aşamalarda kullanılmak üzere kendine ilişkin olumlu<br />

bir düşünce belirlemesi istenir (örn. değerliyim, iyi bir insanım vb. ) ve ortaya<br />

çıkarılan bu olumlu düşünceye ne derece inandığını yedi dereceli (1-tamamen<br />

geçersiz, 7-tamamen geçerli) düşünce geçerliği ölçeği (validity of cognition<br />

scale-VOC) üzerinde derecelendirmesi istenir (Shapiro, 2001).<br />

Ayrıca bu aşamada, travmatik deneyime ilişkin imge ve danışanın<br />

kendine ilişkin olumsuz düşüncesi birleştirilir ve bu iki faktörün birlikte<br />

*24 Haziran 2011 tarihinde elektronik olarak yayımşanmıştır.<br />

¹Öğr. Gör. Dr., <strong>Ege</strong> <strong>Üniversitesi</strong> <strong>Eğitim</strong> <strong>Fakültesi</strong> <strong>Eğitim</strong> Bilimleri Bölümü, Rehberlik ve<br />

Psikolojik Danışmanlık Anabilim Dalı. e-posta: serkan.denizli@ege.edu.tr


Göz Hareketleriyle Duyarsızlaştırma ve Yeniden İşleme:Yaklaşımın Etkililiği ve Bugünkü Durumu 84<br />

danışana yaşattığı stres düzeyi değerlendirilir. Danışandan 10 dereceli bir ölçek<br />

üzerinde travmatik deneyime ilişkin imge ve bu deneyimle eşleştirdiği kendine<br />

ilişkin olumsuz düşüncesinin yarattığı stres düzeyini 10 dereceli (1-rahatsız<br />

edici değil, 10- olabilecek en kötü şekilde rahatsız edici) bir öznel stres durumu<br />

(subjective unit of distress-SUD) ölçeği üzerinde algıladıkları stres düzeyini<br />

değerlendirmeleri istenir. Son olarak, danışandan travma yaratan olaya<br />

odaklandığında hissettiği duyguların bedenindeki yerini belirlemesi istenir<br />

(Shapiro, 2001).<br />

4. Aşama: Duyarsızlaştırma<br />

Danışan hazır olduğunda dördüncü aşama olan duyarsızlaştırma<br />

aşamasına geçilir. Bu aşamada danışanın kendisini rahatsız eden yaşantıyı<br />

imgelemesi, bu yaşantıyla ilişkin kendine yönelik olumsuz inançlarına<br />

odaklanması, bedensel mesajlarına odaklanması istenir. Bu etkinlikle eş zamanlı<br />

olarak psikolojik danışman tarafından yönlendirilen göz hareketleri dizileri<br />

gerçekleştirilir. Bu göz hareketleri dizisinin her biri genellikle 24 tekrardan<br />

oluşur ve psikolojik danışman işaret parmağını kullanarak danışanın gözlerini<br />

sağa-sola düzenli olarak hareket ettirmesini sağlar Shapiro (2001). Shapiro<br />

(2001, 2002) sistematik göz hareketleri dışında, el çırpma ya da sesli uyaranların<br />

da kullanılabileceğini belirtmiştir. Ancak Maxfield (<strong>2008</strong>) el çırpma ya da sesli<br />

uyaranlar gibi uyaranların göz hareketleriyle aynı etkiyi yarattığına dair<br />

kanıtların yeterli olmadığını ileri sürmüştür<br />

Duyarsızlaştırma aşamasında, her bir göz hareketi dizisi bittikten sonra<br />

danışandan rahatlaması, zihnini boşaltması istenir ve danışandan travmatik<br />

deneyiminin yarattığı stresi 10 dereceli öznel stres durumu ölçeğinde<br />

değerlendirmesi istenir. Danışanın öznel stres durumu ölçeğiyle belirlediği<br />

travmatik yaşantının yarattığı stres düzeyi sıfıra ya da bire düşene kadar<br />

duyarsızlaştırma işlemi tekrarlanır (Shapiro, 2001). Söz konusu<br />

duyarsızlaştırma oturumlarının sayısı ve süresinin kişiden kişiye değişebileceği<br />

ifade edilmekle birlikte, oturumların 90 dakika sürmesi gerektiği<br />

önerilmektedir ve bir ile dört oturumda olumlu değişimin görülmeye<br />

başlanabileceği saptanmıştır (Forbes, Creamer, & Rycroft, 1994).<br />

5. Aşama: Yerleştirme<br />

Beşinci aşama yerleştirme aşamasıdır ve bu aşamada danışanın travmatik<br />

deneyimi ile daha önce (2. aşamada) belirlediği işlevsel düşüncesini<br />

birleştirmek amaçlanır (Shapiro, 2001).<br />

Psikolojik danışman danışana önceden belirlediği alternatif işlevsel<br />

düşüncesini hatırlatır ve danışandan bu düşüncesine o anda ne kadar<br />

inandığını, düşüncenin geçerliği ölçeğinde bir ile yedi arasında<br />

değerlendirmesini ister. Bu aşamada danışanı daha etkili bir işlevsel düşünce<br />

bulması yönünde cesaretlendirebilir. Psikolojik danışman, danışanın işlevsel<br />

düşünceye inancı düşüncenin geçerliği ölçeğinde “7 (tamamen geçerli)”


85 <strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2: 79-92<br />

düzeyine çıkana kadar bu düşüncenin geçerliğini danışanla tartışır (Shapiro,<br />

2001).<br />

6. Aşama: Bedeni tarama<br />

Altıncı aşamaya gelindiğinde, duyarsızlaştırma aşamasında danışanın<br />

travmatik deneyiminin imgesinin yarattığı rahatsızlık verici duygular<br />

giderilmiş, yerleştirme aşamasında ise bu deneyime ilişkin işlevsel olmayan<br />

düşüncelerin yerine işlevsel düşüncelerin yer alması sağlanmıştır. Altıncı<br />

aşamada ise bedeninde travmatik deneyimin yarattığı bedensel semptomlardan<br />

iz kalıp kalmadığını anlamak için danışandan bedensel mesajlarını taraması ve<br />

fark etmeye çalışması istenir. Eğer bedensel duyumlarında travmatik deneyimle<br />

ilişkili rahatsızlıklar varsa danışan bu rahatsızlığa odaklanır ve rahatsızlık<br />

ortadan kalkana kadar göz hareketleri dizileri gerçekleştirilir (Shapiro, 2001).<br />

Böylece danışan, travmatik deneyimin yarattığı ve patoloji yaratan duygularını,<br />

düşüncelerini ve bedensel semptomlarını yeniden işleme işini tamamlar.<br />

7. Aşama: Kapanış<br />

Kapanış aşaması danışanın EMDR oturumundan zihinsel olarak olumlu<br />

bir durumda ve güvenle ayrılmasını amaçlar(Shapiro, 2001). Psikolojik<br />

danışmanın, danışan travmatik olayla ilgili rahatsızlık yaşarken ya da bir<br />

müdahalenin ortasındayken oturumu sonlandırması uygun değildir. Psikolojik<br />

danışman gerektiğinde danışanın gevşeme egzersizi gibi yöntemlerle<br />

rahatsızlığının azalması ve güvenli bir duygu duruma geçmesini beklemelidir<br />

ve ancak ondan sonra oturumu bitirmelidir (Shapiro, 2001). Ayrıca eğer<br />

yeniden işleme süreci tamamlanmadıysa ve bir sonraki oturuma yeniden<br />

işlenecek materyal kaldıysa danışanın bu konuda bilgilendirilmesi ve bu<br />

materyalin bir sonraki oturumda ele alınacağı belirtilmelidir.<br />

EMDR’nin Etkililiği<br />

Karmaşık kuramsal temeline ve değişimi nasıl kolaylaştırdığına ilişkin<br />

net olmayan açıklamalarına karşın literatürde EMDR’nin etkililiğine ilişkin<br />

ampirik araştırmalar hızla artmaktadır.EMDR’nin temel çalışmalarının<br />

yapıldığı ve geliştirildiği popülasyon olan travma sonrası stres bozukluğu<br />

yaşayan bireyler sayısı giderek artan araştırmalarda hedef grup olarak<br />

görülmektedir (Örn. Boudewyns, Stwertka, Hyer, Albrecht ve Sperr, 1993 ;<br />

Jensen, 1994). Ancak son yıllarda EMDR’nin etkililiğinin travma sonrası stres<br />

bozukluğu tanısı almamış bireyler (Cvetek, <strong>2008</strong>), davranış sorunları olan ve<br />

düşük özsaygılı olan çocuklar (Wanders, Serra & Jongh, <strong>2008</strong>) gibi farklı<br />

gruplarla ve sunum kaygısı (Barker & Barker, 2007) gibi farklı sorunlar<br />

üzerindeki etkililiğinin araştırılmaya başlandığı da görülmektedir.<br />

Boudewyns ve arkadaşları (1993) savaşa katılmış ve çoklu travma<br />

tanısıyla tedavi gören 20 katılımcıyı seçkisiz olarak EMDR, maruz bırakma<br />

terapisi (exposure therapy) ve grup terapisi koşullarına atamış ve EMDR<br />

*24 Haziran 2011 tarihinde elektronik olarak yayımşanmıştır.<br />

¹Öğr. Gör. Dr., <strong>Ege</strong> <strong>Üniversitesi</strong> <strong>Eğitim</strong> <strong>Fakültesi</strong> <strong>Eğitim</strong> Bilimleri Bölümü, Rehberlik ve<br />

Psikolojik Danışmanlık Anabilim Dalı. e-posta: serkan.denizli@ege.edu.tr


Göz Hareketleriyle Duyarsızlaştırma ve Yeniden İşleme:Yaklaşımın Etkililiği ve Bugünkü Durumu 86<br />

grubundaki katılımcıların algıladıkları stres düzeylerindeki azalma ve terapiste<br />

ilişkin olumlu algıları diğer gruplardan anlamlı derecede yüksek<br />

çıkmıştır.Travma sonrası stres ölçeklerinde ve fizyolojik ölçeklerde anlamlı bir<br />

fark bulunmamasına rağmen bu alandaki ilk kontrollü (deneysel) çalışmalardan<br />

birisi olarak sonuçları yeterli bulunmuştur.<br />

Benzer şekilde, Jensen (1994) Vietnam savaşı gazileriyle bir yaptığı<br />

çalışmasında. EMDR alan 25 gaziden oluşan deney grubunu kontrol grubuyla<br />

karşılaştırdığında oturum içinde kullanılan öznel stres birimi ölçeğinden<br />

aldıkları puanlar açısından deney grubu lehine anlamlı farklılıklar bulmuştur.<br />

Ancak travma sonrası stres bozukluğuyla ilgili standardize testlerle yapılan<br />

ölçümlerde herhangi bir fark bulunmamıştır. EMDR eğitimi tamamlamamış<br />

psikologların uygulamış olması araştırmanın bir sınırlılığı olarak belirtilmiştir.<br />

Vaughan, Armstrong ve arkadaşları (1994) farklı müdahale yöntemleri<br />

olarak imgesel maruz bırakma, uygulamalı kas gevşetme ve EMDR’nin travma<br />

sonrası stres bozukluğu yaşayan bireyler üzerinde etkililiğini<br />

karşılaştırmışlardır. Terapi dört oturumdan oluşmuştur ve imgesel maruz<br />

bırakma ve gevşeme uygulaması olan gruplara günlük oturum arası ödevler<br />

verilirken EMDR grubuna ek ödevler verilmemiştir. Sonuçta, her üç gruptaki<br />

katılımcıların bekleme listesindeki bireylere göre travma sonrası stres<br />

bozukluğu semptomlarında anlamlı derecede azalma görülmüştür . Ancak üç<br />

grup kendi içerisinde karşılaştırıldığında EMDR grubundaki katılımcılar<br />

diğerlerinden anlamlı şekilde daha az semptom rapor etmişlerdir.<br />

Boudewyns ve Hyer (1996) imgesel maruz bırakma ve EMDR’yi<br />

karşılaştırdıkları üç yıl süren boylamsal çalışmalarında, iki yöntem açısından<br />

yatan hastaların tedavisinde anlamlı bir fark olmadığını rapor etmişlerdir.<br />

Ancak söz konusu araştırmada, hem terapistler hem de hastalar EMDR’yi<br />

doğrudan maruz bırakma terapisine(direct exposure therapy) tercih etmişlerdir.<br />

Araştırmacılar, bu durumu göz hareketleri bir kenara bırakılsa da EMDR’nin<br />

gerekli tüm diğer terapötik öğeleri içermesine bağlamışlardır.<br />

Marcus ve arkadaşları (1997) ise çalışmalarında EMDR terapi grubundaki<br />

üyelerin diğer psikoterapi yöntemlerindeki üyelere göre travma sonrası stres<br />

bozukluğu, depresyon ve anksiyete ölçeklerinde daha düşük puanlar<br />

aldıklarını görmüşlerdir. EMDR grubundaki bireylere daha az ilaç tedavisi<br />

uygulanmış ve daha az sayıda oturumda gelişme göstermişlerdir. Benzer<br />

şekilde Gauvreau ve Bouchard (<strong>2008</strong>) ise yaygın anksiyete bozukluğu tanısı<br />

almış bireylere verilen 15 oturumluk EMDR sonunda katılımcıların endişe ve<br />

anksiyete puanlarında düşüş gözlemişlerdir. Ayrıca hem müdahale sonrasında<br />

hem de iki ay sonra yapılan izlemede katılımcıların yaygın anksiyete<br />

bozukluğu tanısını karşılamadıkları görülmüştür.<br />

EMDR’nin doğal afetlerden mağdur olan bireyler üzerindeki etkisi de<br />

araştırılmıştır. Grainger, Levin, Allen-Byrd, Doctor ve Lee (1997) 1992 senesinde


87 <strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2: 79-92<br />

Amerika Birleşik Devletleri’nin Florida eyaletinde meydana gelen hortum<br />

felaketini yaşamış bireylerle EMDR uygulamışlardır. EMDR müdahale yöntemi<br />

uygulanan 29 kişilik deney grubuyla 11 kişiden oluşan kontrol grubu<br />

karşılaştırıldığında EMDR alan kişilerin öznel stres birimi ölçeğinden ve olay<br />

etkisi ölçeğinden aldıkları puanların kontrol grubuna göre anlamlı şekilde<br />

düştüğü görülmüştür.<br />

Scheck ve arkadaşları (1998) EMDR’yi travmaya müdahale içermeyen<br />

etkin dinleme ile karşılaştırdıkları araştırmalarında, her iki yöntemin de travma<br />

deneyimi geçirmiş bireylerde iyileşme yaratmak konusunda etkili olduğunu<br />

bulmuşlardır. Buna karşın EMDR grubundaki bireyler etkin dinleme grubuna<br />

göre travma sonrası stres bozukluğuyla ilgili depresyon, anksiyete ve öz saygı<br />

ölçeklerinde anlamlı şekilde daha yüksek iyileşme düzeyleri göstermişlerdir.<br />

Edmond ve arkadaşları (1999) yürüttükleri karşılaştırmalı araştırmada,<br />

çocukluk döneminde cinsel istismar yaşantısı olan kadın katılımcılara altı<br />

oturumluk bireysel EMDR, uygulanmıştır. Ayıca araştırmada bir grup bekleme<br />

listesine alınmıştır bir diğer gruba ise EMDR içermeyen bireyle psikolojik<br />

danışma yardımı sunulmuştur. Sonuçlarda EMDR alan katılımcıların travmaya<br />

yönelik anksiyetlerinin, travma sonrası stres düzeylerinin, depresyon<br />

düzeylerinin ve kendilerine ilişkin olumsuz inançlarının bekleme listesindeki<br />

katılımcılara göre -anlamlı şekilde azaldığı görülmüştür. EMDR içermeyen<br />

psikolojik danışma alan katılımcılara ilişkin sonuçlar ise izleme testlerinde<br />

EMDR alan grubun travmatik deneyimlerine yönelik anksiyeteleri ve<br />

depresyon düzeylerinin anlamlı şekilde daha düşük olduğunu göstermiştir.<br />

Ayrıca EMDR grubundaki ön-test ve son-test verilen bireylerin travmaya<br />

yönelik kaygı, travma sonrası stres ve depresyon düzeylerinde ve kendilerine<br />

ilişkin olumsuz inançlarında azalmalar görülmüştür.<br />

Lee ve arkadaşları (2002) EMDR ve uzun süreli maruz bırakma terapisi<br />

içeren stres aşılama tekniğinin (stress inoculation training with exposure<br />

therapy) travma sonrası stres bozukluğu tedavisinde etkililiğini<br />

karşılaştırmışlardır. . Genel travma sonrası stres bozukluğu ölçümlerinde iki<br />

terapi eş düzeyde etkili bulunurken, EMDR tecavüze ilişkin travma<br />

semptomlarının azaltılmasında anlamlı derecede daha etkili bulunmuştur.<br />

Ayrıca yapılan izleme sürecinde de EMDR grubunun diğer gruba göre travma<br />

sonrası stres bozukluğu düzeyleri açısından daha fazla iyileşme gösterdiği<br />

saptanmıştır.<br />

Power, McGoldrick ve arkadaşları (2002) travma sonrası stres<br />

bozukluğunun tedavisinde EMDR ve uzun süreli maruz bırakma içeren bilişsel<br />

yeniden yapılandırmayı karşılaştırmışlardır. Kontrol grubunun da bulunduğu<br />

çalışmada EMDR grubunun algılanan depresyon düzeyinin azaldığı, sosyal<br />

işlevselliklerinin arttığı ve daha az sayıda oturumda ilerleme gösterdikleri<br />

görülmüştür.<br />

*24 Haziran 2011 tarihinde elektronik olarak yayımşanmıştır.<br />

¹Öğr. Gör. Dr., <strong>Ege</strong> <strong>Üniversitesi</strong> <strong>Eğitim</strong> <strong>Fakültesi</strong> <strong>Eğitim</strong> Bilimleri Bölümü, Rehberlik ve<br />

Psikolojik Danışmanlık Anabilim Dalı. e-posta: serkan.denizli@ege.edu.tr


Göz Hareketleriyle Duyarsızlaştırma ve Yeniden İşleme:Yaklaşımın Etkililiği ve Bugünkü Durumu 88<br />

Van Etten ve Taylor (1998) tarafından yapılan bir meta-analizde travma<br />

sonrası stres bozukluğunun tedavisinin araştırıldığı 61 çalışmanın sonuçları<br />

ayrıntılı olarak incelenmiştir. Makalede incelenen araştırmalardaki tedavi<br />

yöntemleri ilaç tedavisini, davranışçı terapiyi, EMDR’yi, gevşeme eğitimini,<br />

hipnoterapiyi ve psikodinamik terapiyi içermektedir. Sonuçlarda uygulanan<br />

psikoterapi yaklaşımları arasından davranışçı terapi ve EMDR eşit düzeyde en<br />

etkili terapiler olarak bulunmuştur..Bu meta analiz, zayıf kuramsal temeli ile<br />

eleştiri alan EMDR’nin etkililiğini kanıtlaması açısından önemli bir çalışmadır.<br />

Cvetek (<strong>2008</strong>) yaşamlarında stres yaratan olaylara maruz kalmış ancak<br />

travma sonrası stres bozukluğu tanısı almamış bireylerle yaptığı deneysel<br />

çalışmada algılanan stres düzeyi ve durumluk kaygıyı azaltmada EMDR’yi<br />

aktif dinleme içeren plasebo ve bekleme listesi gruplarıyla karşılaştırmıştır.<br />

Sonuçta plasebo ve bekleme listesi gruplarında algılanan stres düzeyinde ve<br />

durumluk kaygı puanlarında anlamlı bir düşüş görülmezken, EMDR terapisi<br />

alan grubun algılanan stres düzeyinde ve durumluk kaygı puanlarında anlamlı<br />

bir düşüş gözlenmiştir.<br />

Travma durumu yaşayan bireylerle yapılan araştırmalardan farklı olarak<br />

Barker ve Barker (2007) yürüttükleri tek denekli çalışmada, topluluk önünde<br />

konuşma ve sunum kaygısı olan bir bireye3 oturum süren EMDR terapisi<br />

uygulamışlardır. Sonuçta deneğin durumluk kaygı puanında azalma gözlenmiş<br />

ve bunun yanında bağımsız gözlemcilerin deneğin yaptığı EMDR öncesi ve<br />

EMDR sonrası sunumlara ilişkin etkililik puanlarında EMDR sonrasındaki<br />

sunumların lehine bir artış olduğunu bulmuşlardır. Bu sonuçlara dayanarak<br />

Barker ve Barker EMDR’nin sunum kaygısını azaltmada diğer terapi<br />

yaklaşımlarına alternatif olabileceğini öne sürmüşlerdir.<br />

Wanders, Serra ve Jongh (<strong>2008</strong>) ise düşük özsaygıya sahip çocukların<br />

davranışlarını düzeltmede ve özsaygılarını geliştirmede EMDR ile bilişsel<br />

davranışçı terapi yöntemlerini deneysel olarak karşılaştırmışlar ve her iki<br />

yaklaşımın da etkili olduğunu görmüşlerdir. Ancak EMDR uygulanan gruptaki<br />

çocukların hedef davranışlara ulaşma düzeyleri ve öz saygılarındaki yükselme<br />

düzeyinin bilişsel davranışçı terapi alan gruba göre daha yüksek olduğunu<br />

bulmuşlardır.<br />

Türkiye’de yapılmış ve EMDR’nin etkililiğini araştıran sınırlı sayıda<br />

araştırma olduğu görülmüştür. Sinici (2009) tarafından yapılan araştırmada<br />

trafik kazası sonrasında travma sonrası akut stres bozukluğu yaşayan bireyler<br />

üzerinde EMDR’nin etkililiği araştırılmıştır. EMDR uygulaması öncesinde,<br />

hemen sonrasında, bir hafta sonrasında ve bir ay sonrasında yapılan<br />

ölçümlerde EMDR’nin deney grubunda yer alan bireylerin depresyon<br />

düzeylerini, durumluk kaygı düzeylerini azalttığı ve EMDR uygulanmasından<br />

bir ay sonrasında yapılan ölçümlerde EMDR’nin SCL 90 R belirti tarama listesi<br />

genel puanını düşürdüğü ve olumlu yönde bir iyileşmeye yol açtığı


89 <strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2: 79-92<br />

bulunmuştur. Ancak söz konusu araştırma kapsamında katılımcılara<br />

EMDR’nin tüm aşamalarını içeren ancak tek oturumla sınırlı bir EMDR terapisi<br />

uygulanmış olmasının sonuçların genellenebilirliği açısından sınırlılık olduğu<br />

söylenebilir.<br />

Sözü edilen bu araştırmalara bakıldığında EMDR’nin özellikle farklı<br />

türde travmalar yaşamış bireylere psikolojik yardım sunmada etkili olduğu<br />

konusunda kanıtlar olduğu görülmektedir. Bunun yanında, EMDR’nin<br />

çocuklarda davranış sorunları, sunum kaygısı gibi konularda da etkililiğini<br />

ortaya koyan sınırlı sayıda araştırmaların son yıllarda yapılmış olması,<br />

EMDR’nin travma yaşamış bireyler dışında, farklı sorunlara sahip bireylere<br />

uygulanabilirliğinin gelişme aşamasında olduğunu ortaya koymaktadır.<br />

Ülkemiz literatüründe ise EMDR’nin etkililiğine ilişkin araştırmaların son<br />

derece sınırlı olduğu görülmektedir.<br />

Sonuç ve Yorumlar<br />

EMDR’nin travma sonrası güçlükler yaşayan kişilerle etkili bir yaklaşım<br />

olduğu açıkça görülmektedir. Kuramsal temelinin zayıflığı ve muğlaklığının<br />

yanında etkililiğinin ampirik araştırmalarla desteklenmesi dikkate değer bir<br />

yaklaşım olduğunu göstermektedir.<br />

EMDR etkililiğini destekleyen, seçkisiz örneklem ve deneysel kontrol<br />

içeren 13 çalışmanın yayınlanmasından sonra resmi olarak bir terapi yaklaşımı<br />

olarak kabul edilmiştir (Shapiro, 2002). Amerikan Psikologlar Birliği de travma<br />

sonrası stres bozukluğunun tedavisinde ampirik olarak geçerli terapiler arasına<br />

EMDR’yi eklemiştir (Chambless ve ark., 1998; akt. Seligman, 2001). Buna ek<br />

olarak, EMDR’nin travma sonrası stres bozukluğu dışında depresyon,<br />

anksiyete, madde kullanımı, cinsel işlevsizlikler, somatoform bozukluklar gibi<br />

farklı problemlerle kullanılmasına ilişkin çalışmaların sayısı giderek<br />

artmaktadır (Manfield, 1998; akt., Seligman, 2001).<br />

Bu bilgilerin ışığında EMDR’nin travma yaşanabilecek herhangi bir<br />

travmatik deneyimin ardından kısa süreli ve etkili bir yaklaşım olarak<br />

kullanılması mümkün gözükmektedir.<br />

Ülkemizde son dönemde sıklıkla meydana gelen doğal afetler, afete<br />

maruz kalmış bireyler için psikolojik yardım gereksinimini de doğurmuştur.<br />

Travmaya müdahalede etkililiğini kanıtlamış ve doğal felaketlerde etkililiği<br />

gösterilmiş (Grainger ve ark., 1997) bu yaklaşım felaket bölgelerinde çalışan ya<br />

da çalışacak uzmanlarca uygulanabilir. Ancak yapılan literatür taramasında<br />

EMDR’nin farklı kültürel geçmişe sahip danışanlarla etkililiğine ilişkin<br />

araştırmalara rastlanmamıştır ve farklı kültürlerde EMDR’nin etkililiği ayrıca<br />

ele alınması gereken bir konu olarak karşımıza çıkmaktadır.<br />

Milli <strong>Eğitim</strong> Bakanlığı (MEB) (1999) herhangi bir afet yaşanması<br />

durumunda afet bölgesinde MEB bünyesinde yürütülen rehberlik ve psikolojik<br />

danışma hizmetlerinin, afet durumunda ortaya çıkacak ihtiyaçların<br />

*24 Haziran 2011 tarihinde elektronik olarak yayımşanmıştır.<br />

¹Öğr. Gör. Dr., <strong>Ege</strong> <strong>Üniversitesi</strong> <strong>Eğitim</strong> <strong>Fakültesi</strong> <strong>Eğitim</strong> Bilimleri Bölümü, Rehberlik ve<br />

Psikolojik Danışmanlık Anabilim Dalı. e-posta: serkan.denizli@ege.edu.tr


Göz Hareketleriyle Duyarsızlaştırma ve Yeniden İşleme:Yaklaşımın Etkililiği ve Bugünkü Durumu 90<br />

karşılanması ve sorunların çözümünde etkin bir şekilde sunulması için gerekli<br />

düzenlemeleri içeren bir yönerge yayınlamıştır. Bu yönerge doğrultusunda<br />

hizmet içi eğitim almak koşuluyla psikolojik danışmanların afet durumlarında<br />

yönetici, öğretmen, veli ve öğrencilere psikolojik destek sağlaması<br />

beklenmektedir. Bu bağlamda EMDR, travma sonrasında bireylere psikolojik<br />

yardım sağlamada etkililiği kanıtlanmış bir yöntem olarak, söz konusu<br />

uygulamanın kapsamında gerekli eğitimleri aldıktan sonra psikolojik<br />

danışmanlarca uygulanabilir görünmektedir.<br />

Travmanın olumsuz etkileri ile çalışırken diğer yaklaşımlara göre kısa<br />

sürede olumlu sonuç veriyor olması (Marcus ve ark.,1997; Power ve ark., 2002)<br />

okullarda travmatik olaylardan sonra öğrencilerle kullanımının verimli ve<br />

zaman açısından ekonomik olabileceğini düşündürmektedir. Ancak, EMDR’nin<br />

çocuk ve ergen gruplarında kullanımıyla ilgili literatür de gelişme<br />

aşamasındadır (örn. Jaberghaderi, Greenwald, Rubin, Zand ve Dolatabadi,<br />

2004; Wanders, Serra & Jongh, 2007). Dolayısıyla bu konudaki literatürün<br />

gelişmesi ve ilerlemesine ihtiyaç olduğu da açıktır. Bu bağlamda, küçük yaş<br />

gruplarında EMDR’nin kullanımının yaygınlaşmasından önce daha fazla<br />

ampirik kanıta ihtiyaç olduğu akılda tutulmalıdır.<br />

Özetle, kuramsal temeli eleştirilse de EMDR, travma yaşantısı geçirmiş<br />

bireylere psikolojik yardım sağlamada etkililiğini kanıtlamış bir terapi<br />

yaklaşımı olarak görülmektedir. Ancak çocukluk ve ergenlik dönemindeki<br />

bireylerde ve farklı kültürlerde geçerliğini henüz araştırmalarla kanıtlamamış<br />

görünmektedir. Özellikle ülkemiz literatüründe EMDR’nin etkililiğine ilişkin<br />

araştırmaların sınırlılığı düşündürücüdür. Bu nedenle, ülkemizde EMDR<br />

yaklaşımının yaygınlaşması isteniyorsa, EMDR’nin etkililiğine ilişkin<br />

araştırmalar yapılması gerekli görülmektedir. Etkililiği ve geçerliği<br />

kültürümüzde yapılacak araştırmalarla kanıtlandığı takdirde doğal felaketlerin<br />

sık yaşandığı ülkemizde ekonomikliği ve verimliliğiyle bireylere, özellikle okul<br />

ortamlarında, travma sonrası psikolojik danışma uygulamalarında<br />

kullanılabilecek bir yaklaşım olarak yaygınlaşması sağlanabilir.


91 <strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2: 79-92<br />

Kaynakça<br />

Barker, R.T. & Barker S. B. (2007). The use of EMDR in reducing presentation anxiety: A<br />

case study. Journal of EMDR Practice and Research, 1, 100-108.<br />

Boudewyns, P.A., Stwertka, S.A., Hyer, L.A., Albrecht, J.W., & Sperr, E.V. (1993). Eye<br />

movement desensitization and processing : A pilot study. Behavior Therapist, 16,<br />

30-33.<br />

Boudewyns, P. A. and Hyer, L. A. (1996). Eye Movement Desensitization and<br />

Reprocessing (EMDR) as treatment for Post Traumatic Stress Disorder (PTSD).<br />

Clinical Psychology and Psychotherapy, 2, 2-14.<br />

Cvetek, R.. (<strong>2008</strong>). EMDR Treatment of distressful experiences that fail to meet the<br />

criteria for PTSD. Journal of EMDR Practice and Research, 2, 117-132.<br />

Edmond, T., Rubin, A., & Wambach,, K. G. (1999). The effectiveness of EMDR with<br />

adult female survivors of childhood sexual abuse. Social Work Research, 23, 103-<br />

116.<br />

Forbes, D., Creamer, M., & Rycroft, P. (1994). Eye movement desensitization and<br />

reprocessing in posttraumatic stress disorder: A pilot study using assessment<br />

measures. Journal of Behavior Therapy & Experimental Psychiatry, 25, 113-120.<br />

Grainger, R. D., Levin, C., Allen-Byrd, L., .Doctor R. M., & Lee, H. (1997). An empirical<br />

evaluation of eye movement desensitization and reprocessing (EMDR) with<br />

survivors of a natural disaster Journal of Traumatic Stress,10 , 665-671.<br />

Gauvreau, P., Bouchard ,S. (<strong>2008</strong>). Preliminary evidence for the efficacy of EMDR in<br />

treating generalized anxiety disorder. Journal of EMDR Practice and Research, 2,<br />

26-40.<br />

Hensel, T. (2009). EMDR with children and adolescents after single-incident trauma.<br />

Journal of EMDR Practice and Research, 3, 1-9.<br />

Jaberghaderi, N., Greenwald, R., Rubin, A., Zand1, S.O. & Dolatabadi1, S. (2004). A<br />

comparison of CBT and EMDR for sexually-abused Iranian girls. Clinical<br />

Psychology and Psychotherapy, 11, 358–368.<br />

Jensen, J.A. (1994). An investigation of eye movement desensitization and processing<br />

(EMDR) as a treatment of post traumatic stress disorder (PTSD) symptoms of<br />

Vietnam combat veterans.Behavior Therapy, 25, 311-326.<br />

Lee, C., Gavriel, H., Drummond, P., Richards J., & Greenwald,R. (2002) Treatment of<br />

PTSD: Stress Inoculation Training with Prolonged Exposure Compared to<br />

EMDR. Journal of Clinical Psychology, 58, 1071–1089.<br />

Lipke, H. (2003). Comment on Hembree and Foa (2003) and EMDR. Journal of Traumatic<br />

Stress, 6, 573-574.<br />

Marcus, S., Marquis, P. and Sakai, C. (1997). Controlled study of treatment of PTSD<br />

using EMDR in an HMO setting. Psychotherapy, 34, 307-315<br />

Maxfield, L. (<strong>2008</strong>). Considering mechanisms of action in EMDR. Journal of EMDR<br />

Practice and Research, 2, 234-238.<br />

Milli <strong>Eğitim</strong> Bakanlığı (1999, Ekim). Afetlerde Uygulanacak Rehberlik ve Psikolojik<br />

Danışma Hizmetleri Yönergesi, Tebliğler Dergisi, 2505.<br />

http://mevzuat.meb.gov.tr/html/2505_0.html adresinden 29.10.2010 tarihinde<br />

indirildi.<br />

*24 Haziran 2011 tarihinde elektronik olarak yayımşanmıştır.<br />

¹Öğr. Gör. Dr., <strong>Ege</strong> <strong>Üniversitesi</strong> <strong>Eğitim</strong> <strong>Fakültesi</strong> <strong>Eğitim</strong> Bilimleri Bölümü, Rehberlik ve<br />

Psikolojik Danışmanlık Anabilim Dalı. e-posta: serkan.denizli@ege.edu.tr


Göz Hareketleriyle Duyarsızlaştırma ve Yeniden İşleme:Yaklaşımın Etkililiği ve Bugünkü Durumu 92<br />

Power, K., McGoldrick, T., Brown, K., Buchanan, R., Sharp, D., Swanson, V., & Karatzias,<br />

A. (2002). A Controlled Comparison of Eye Movement Desensitization and<br />

Reprocessing Versus Exposure Plus Cognitive Restructuring Versus Waiting<br />

List in the Treatment of Post-traumatic Stress Disorder Clinical Psychology and<br />

Psychotherapy, 9, 299–318.<br />

Scheck, M. M., Schaeffer, J. and Gillette, C. (1998). Brief psychological intervention with<br />

traumatized young women: the efficacy of EMDR. Journal of Traumatic Stress,<br />

11, 25-44.<br />

Schubert, S., & Lee, C.W. (2009). Adult PTSD and Its Treatment With EMDR: A Review<br />

of Controversies, Evidence, and Theoretical Knowledge. Journal of EMDR<br />

Practice and Research, 3, 117-132.<br />

Seligman, L. (2001). Systems, strategies and skills of counseling and psychotherapy. New<br />

Jersey: Prentice-Hall.<br />

Shapiro, F. (2002). EMDR 12 years after its introduction: past and future research. Journal<br />

of Clinical Psychology, 58, 1-22.<br />

Shapiro, F. (2001). Eyemovement desensitization and reprocessing: Basic principles, protocols,<br />

and procedures. 2. Baskı. New York: Guilford Press.<br />

Sinici, E. (2009). Trafik kazaları sonrasında gelişen akut stress bozukluğu: Bir müdahale<br />

tekniğinin uygulanabilirliği.Yayımlanmamış Doktora Tezi, Ankara <strong>Üniversitesi</strong><br />

Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Ankara.<br />

Spector, J., & Read, J. (1999). The current status of eye movement desensitization and<br />

reprocessing (EMDR).Clinical Psychology and Psychotherapy, 6, 165-174.<br />

Van Etten, M.& Taylor, S. (1998). Comparative efficacy of treatments for posttraumatic<br />

stress disorder. Clinical Psychology and Psychotherapy, 5, 126-144.<br />

Vaughan, K., Armstrong, M.F., Gold, R., O’Connor, N., Jenneke, W., & Tarrier, N. (1994).<br />

A trial of eye movement desensitization compared to image habituation<br />

training and applied muscle relaxation in post-traumatic stress disorder. Journal<br />

of Behavior Therapy and Experimental Psychiatry, 25, 283-291.<br />

Wanders, F., Serra, M. & Jongh, A. (<strong>2008</strong>). EMDR versus CBT for children with selfesteem<br />

and behavioral problems: A randomized controlled trial. Journal of<br />

EMDR Practice and Research, 2, 180-189.


<strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2: 93-108*<br />

İki Farklı Öfke Ölçeğinin Çocuk ve Ergenler İçin<br />

Psikometrik Özelliklerinin İncelenmesi<br />

Serap Tekinsav Sütcü¹, Arzu Aydın²<br />

ÖZ<br />

Bu çalışmanın amacı Sürekli Öfke ve Tarz Ölçeği (SÖÖTÖ) ve Novaco Öfke Envanteri<br />

kısa formunun (NÖE kısa formu) Türk çocuk ve ergenleri için geçerlik ve güvenirliğini<br />

değerlendirmektir. NÖE kısa formu 25 maddeden ve SÖÖTÖ 4 alt ölçeğe (sürekli öfke,<br />

öfke-içte, öfke-dışta ve öfke-kontrol) ayrılan 34 maddeden oluşmaktadır. Ölçeklerin<br />

psikometrik özellikleri 11-15 yaşları arasındaki 1348 çocuk ve ergenden (690 kız ve 658<br />

erkek) oluşan bir örneklem üzerinde incelenmiştir. SÖÖTÖ alt ölçekleri ve NÖE kısa<br />

formu için Cronbach alfa ve iki yarım güvenirliği katsayılarıyla hesaplanan güvenirlik<br />

kabul edilebilir düzeydedir. Analizler SÖÖTÖ alt ölçekleri ile NÖE kısa formu arasında<br />

istatistiksel olarak anlamlı ilişkilerin olduğunu göstermiştir. Ayrıca SÖÖTÖ’nin alt<br />

ölçekleri arasında orta düzeyde korelasyonlar bulunmuştur. Akranları tarafından<br />

öfkeli/saldırgan olarak değerlendirilen çocuklar diğer gruba oranla SÖÖTÖ’nin üç alt<br />

ölçeğinden ve NÖE kısa formundan anlamlı biçimde daha yüksek, SÖÖTÖ’nin öfke<br />

kontrol alt ölçeğinden anlamlı biçimde daha düşük puan almışlardır.<br />

Anahtar Sözcükler: Öfke ölçeği, çocuklar, ergenler, geçerlik, güvenirlik<br />

*24 Haziran 2011 tarihinde elektronik olarak yayımlanmıştır.<br />

¹Yrd.Doç.Dr., <strong>Ege</strong> <strong>Üniversitesi</strong> Edebiyat <strong>Fakültesi</strong> Psikoloji Bölümü,<br />

e-posta:serap.tekinsav.sutcu@ege.edu.tr<br />

²Yrd.Doç.Dr., Mersin <strong>Üniversitesi</strong> Fen-Edebiyat <strong>Fakültesi</strong>, Psikoloji Bölümü,<br />

e-posta: arzuguay@hotmail.com


<strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2: 93-108<br />

Investigation of Psychometric Properties of Two<br />

Different Anger Scale in Children and Adolescents<br />

ABSTRACT<br />

The aim of the present study was to evaluate the reliability and validity of Trait<br />

Anger Expression Inventory (STAXI) and Novaco Anger Inventory short form (NAI-<br />

25) for Turkish children and adolescents. NAI-25 consists of 25 items and STAXI<br />

consists of 34 items that are distributed across the 4 subscales (trait anger, anger- in,<br />

anger-out and anger-control). The psychometric properties of the scales were examined<br />

on a sample of 1348 children and adolescents (690 girls, 658 boys) between 11-15 years<br />

of age. Reliability estimates by Cronbach alpha and Split half coefficients were<br />

acceptable for the STAXI subscales and NAI-25. Analysis shows that STAXI subscales<br />

had statistically significant relationships with NAI-25. In addition moderate<br />

interrelationships were observed between the subscales of STAXI. Children who are<br />

rated as angry/aggressive by their peers scored significantly higher on NAI-25 and<br />

three subscales of STAXI and lower on anger-control subscale of STAXI than the other<br />

group.<br />

Key Words: Anger inventory, children, adolescents, validity, reliability


95 <strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2 93-108<br />

GİRİŞ<br />

Öfke herkes tarafından zaman zaman hissedilen temel duygulardan biridir.<br />

Aynı zamanda en çok ilgi uyandıran ve en az anlaşılan duygulardan biri<br />

olduğu da söylenebilir (Lopez ve Thurman, 1986). Genel olarak öfkenin<br />

tanımına bakıldığında, öfke kavramı, orta düzeyde sinirlenme ya da sıkıntıdan,<br />

hiddet ve şiddetli öfkeye (köpürme, tepesinin atması) kadar değişen dereceli bir<br />

duygusal yaşantıyı ifade etmektedir (Martin, Watson ve Wan, 2000). Törestad<br />

(1990), öfkenin genellikle engellenme, haksızlığa uğrama, eleştirilme,<br />

küçümsenme gibi rahatsız edici durumlarda ortaya çıkan önceden<br />

planlanmamış bir duygu olduğunu belirtmiştir. Kassinove ve Sukhodolsky<br />

(1995) öfkeyi özgün bilişsel ve algısal çarpıtma ve yetersizlikler (örn; yanlış<br />

yorumlamalar, hatalar ve suçlayıcı, haksız ve niyetli atıflar), öznel etiketleme,<br />

fizyolojik değişimler ve hareket eğilimi ile ilişkili olumsuz ve fenomenolojik (ya<br />

da içsel) bir duygusal durum olarak tanımlamıştır. Kassinove ve Tafrate (2002)<br />

ise, öfkenin çoğunlukla öğrenilmiş bir duygu olduğu üzerinde durmuşlardır.<br />

Onlara göre öfke, kısmen doğuştan gelen fakat çoğunlukla aileden, okuldan,<br />

dini eğitim veren yerlerden ya da televizyondan model alınarak öğrenilen,<br />

örgütlenmiş bir senaryodur. Bu sosyal yapısalcı bakış açısına göre, insanlar ne<br />

zaman, neye öfkeleneceklerini ve öfkelendikleri zaman nasıl davranacaklarını,<br />

içinde yetişip bulundukları sosyal çevreden öğrenirler. Bu nedenle öfke<br />

uyandıran durumlar ve öfke uyandıran duruma verilen tepkiler, cinsiyete, yaşa,<br />

sosyoekonomik düzeye, yaşanan ve yetişilen bölgeye, kültüre göre farklılık<br />

göstermektedir. Günümüzde öfkenin açıklanmasıyla ilgili en çok kabul gören<br />

görüş ise, bilişsel davranışçı bakış açısıdır. Buna göre öfke, bilişsel olarak “öfke”<br />

diye etiketlenen ve düşmanlık içerikli bilişlerin eşlik ettiği aşırı fizyolojik<br />

uyarılma durumudur. Yani dışsal olaylarla öfke arasında doğrudan bir ilişki<br />

yoktur, öfkeyi ortaya çıkaran bilişsel süreçlerdir (Robins ve Novaco, 1999).<br />

Sıklıkla istenmeyen bir duygusal durum olarak görülmesine rağmen,<br />

kendini korumak, amaca ulaşmak ya da engelleri aşmak için bireyi motive<br />

ettiğinden, bazen uyumu sağlayan sağlıklı bir duygusal durum olarak da<br />

değerlendirilebilmektedir (Cornell, Peterson ve Richards, 1999). Ancak bu<br />

duygu yoğun olduğunda ve düşmanca, saldırganca ya da işlevsel olmayan<br />

yollarla ifade edildiğinde, pek çok probleme yol açabilir. Öfkeyle ilişkili<br />

bulunan sağlık problemlerinden bazıları yüksek tansiyon, kalp damar<br />

hastalıkları, kolesterol, gastrointestinal bozukluklar ve çeşitli ağrılar ve sigara,<br />

uyuşturucu madde ve alkol kullanımıdır (Bongard ve al'Absi, 2005; Eftekhari,<br />

Turner ve Larimer, 2004; Furlong, Chung, Bates, ve Morrison, 1995; Larsen ve<br />

Kasimatis, 1991; Lochman ve Wayland, 1994; Siegel, 1984; Swaim,<br />

Deffenbacher, ve Wayman, 2004). Ayrıca öfke ve yol açtığı saldırganlık çocuk<br />

*24 Haziran 2011 tarihinde elektronik olarak yayımlanmıştır.<br />

¹Yrd.Doç.Dr., <strong>Ege</strong> <strong>Üniversitesi</strong> Edebiyat <strong>Fakültesi</strong> Psikoloji Bölümü,<br />

e-posta:serap.tekinsav.sutcu@ege.edu.tr<br />

²Yrd.Doç.Dr., Mersin <strong>Üniversitesi</strong> Fen-Edebiyat <strong>Fakültesi</strong>, Psikoloji Bölümü,<br />

e-posta: arzuguay@hotmail.com


İki Farklı Öfke Ölçeğinin Çocuk ve Ergenler İçin Psikometrik Özelliklerinin İncelenmesi 96<br />

ve ergenlerde, akademik başarısızlık, okuldan kaçma, okulu bırakma gibi<br />

okulla ilgili sorunlara, akran ilişkilerinde zorluklara, suç ve intihar<br />

davranışlarına yol açabilmektedir (Cairns, Cairns ve Neckerman, 1989; Cairns,<br />

Peterson ve Neckerman, 1988; Coie, Terry, Lenox, Lochman, ve Hyman,<br />

1996; Hinshaw, 1992; Kazdin, 1996; Pope ve Bierman, 1999; Tsytsarev ve<br />

Grodnitzy, 1995).<br />

Pek çok alanda işlevselliği bozabilen önemli bir yaşantı olduğundan, son<br />

yıllarda öfkeyi daha iyi tanıma, ilişkili faktörleri belirleme, önleme ve kontrole<br />

yönelik pek çok çalışma yapılmıştır ve daha pek çok çalışmaya ihtiyaç vardır.<br />

Bunun için öfkenin çeşitli boyutlarını değerlendiren geçerli ve güvenilir ölçme<br />

araçlarının kullanılması çok önemlidir. Öfke „içsel bir deneyim‟ olduğu ve bu<br />

nedenle bazen dışarıdaki insanlar tarafından anlaşılması mümkün olmadığı için<br />

genellikle bireyin kendi bildirimine dayalı (self-report) ölçme araçlarıyla<br />

değerlendirilmektedir. Literatür incelendiğinde, yetişkinlerde kendi bildirimine<br />

dayalı ölçeklerle öfkenin değerlendirilmesinin 1970‟lerde Öfke Öz Bildirim<br />

Ölçeği (Anger Self Report; Zelin, Adler ve Myerson, 1972) ile başladığı<br />

görülmektedir. Bunun ardından Novaco (1975), Novaco Öfke Envanterini<br />

geliştirmiştir. Öfkenin ölçümüne en büyük katkılardan biri, 1980‟lerde<br />

durumluk ve sürekli öfke tanımlarını ölçek çalışmasına dökerek Durumluk-<br />

Sürekli Öfke Ölçeğini geliştiren Spielberger tarafından gelmiştir. Bir süre sonra<br />

ölçeğe öfkenin ifade biçimleriyle ilgili bir boyut ekleyerek Durumluk Sürekli<br />

Öfke Tarz Ölçeğini (State-Trait Anger Expression Inventory-STAXI)<br />

oluşturmuştur (Spielberger, 1988). Bunların ardından pek çok öfke ölçeği daha<br />

geliştirilmiştir. Ancak çocuk ve ergenlerde öfkenin değerlendirilmesiyle ilgili<br />

çalışmalar çok daha azdır. Durumluk Sürekli Öfke Tarz Ölçeği pek çok<br />

çalışmada yetişkinlere uygulanmasına rağmen, ölçeğin orijinal norm çalışması<br />

13 yaş ve üstü grup için olduğundan orijinal dilinde ergenlere de uygulanabilir.<br />

Ayrıca bir çalışmada ölçeğin yeni formu (STAXI-2) birkaç maddesinde<br />

değişiklik yapılarak çocuklara uyarlanmıştır (Del Barrio, Aluja ve Spielberger,<br />

2004). Bunun dışında yurt dışında yetişkinler için olanlar kadar olmasa da<br />

çocuk ve ergenlerde öfkeyi değerlendirmek için kullanılan Çocuklar için Öfke<br />

İfadesi Ölçeği (The Anger Expression Scale for Children; Steele, Legerski,<br />

Nelson ve Phipss, <strong>2008</strong>), Çocuklar için Öfke Envanteri (Children‟s Inventory of<br />

Anger; Nelson ve Finch, 2000), Pediyatrik Öfke İfadesi Ölçeği (The Pediatric<br />

Anger Expression Scale; Jacobs, Phelps ve Rhors, 1989) gibi birkaç ölçek daha<br />

olduğu bilinmektedir. Ancak ülkemizde çocuk ve ergenlerde öfkeyi<br />

değerlendirmek için kullanılabilecek pek fazla ölçek yoktur.<br />

Öfke ve saldırganlığın en fazla görüldüğü dönem çocukluğun sonu ve<br />

ergenliğin başıdır. Aslında öfke ve saldırganlığı içeren davranım bozukluğu ve


97 <strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2 93-108<br />

suç davranışı gibi durumların da ergenlikle birlikte doruğa ulaştığı<br />

bildirilmektedir (Feindler, 1990; Peterson ve Hamburg, 1986; Yavuzer, 1992). Bu<br />

nedenle çocukluğun sonu ve ergenliğin başındaki yaşların, öfke ve saldırganlığı<br />

azaltmaya yönelik müdahalelerin uygulanması için en iyi dönem olduğu<br />

düşünülmektedir (Herrmann ve McWhirter, 2003). Ayrıca Spielberger (1966)<br />

kişilik gibi sürekliliği olan özeliklerin çocukluk yıllarında geliştiğini ve yaşam<br />

boyunca kalıcı olduklarını hatırlatarak, çocukluğun sonu ve ergenliğin<br />

başlarında hala kişilik özellikleri tamamen gelişmiş ve yerleşmiş değilken,<br />

öfkeyi azaltmaya yönelik müdahalelerin daha etkili olabileceğini ifade etmiştir.<br />

Başka bir deyişle bu yaşlarda öfkenin doğasını anlamaya ve önlemeye yönelik<br />

çalışmalar daha çok önem kazanmaktadır. Ancak bu yaş grubunda öfkeyi<br />

değerlendirecek geçerli ve güvenilir ölçeklerin olmayışı araştırmaları<br />

sınırlamaktadır. Bu durum, bu çalışmanın başlangıç noktasını oluşturmuştur.<br />

Çalışmada 11-15 yaşlarındaki bireylerde öfkeyi değerlendirmek amacıyla<br />

literatürde sıkça rastlanan iki ölçeğin psikometrik özellikleri incelenmiştir. Bu<br />

iki ölçekten biri, sürekli öfkeyi ve öfkenin ifade biçimlerini değerlendiren<br />

kapsamlı bir araç olan Sürekli Öfke ve Öfke Tarz Ölçeğidir. Özer (1994),<br />

„Durumluk Öfke‟ alt boyutu hariç Spielberger‟in Durumluk Sürekli Öfke Tarz<br />

Ölçeğini Türkçe‟ye uyarlamış ve en küçüğü lise son sınıf öğrencisi olan bir<br />

grupta psikometrik özelliklerini incelemiştir. Ölçek ülkemizde 16 ve üstü yaş<br />

grubundaki bireylerde öfke belirtilerini değerlendirmek için pek çok çalışmada<br />

kullanılmış (örneğin, Çeçen, 2006; Güleç, Hocaoğlu, Gökçe ve Sayar, 2007;<br />

Kıran-Esen ve Çelikkaleli, <strong>2008</strong>; Sayar, Bilen ve Arıkan, 2001; Türkçapar, Güriz,<br />

Özel, Işık, Dönbak-Örsel, 2004; Uluç, <strong>2008</strong> ) ancak daha küçük yaşlardaki<br />

bireylere uygulanmamıştır. Diğer ölçek ise, çeşitli durumların öfkeyi ne kadar<br />

provoke ettiğini belirlemeyi amaçlayan Novaco Öfke Envanterinin (NÖE) kısa<br />

formudur. Ölçek daha önce Türkçe‟de kullanılmadığı için, bu çalışmada önce<br />

Türkçe‟ye uyarlanması ardından psikometrik özelliklerinin incelenmesi<br />

amaçlanmıştır.<br />

YÖNTEM<br />

Örneklem<br />

Araştırmanın örneklemini İzmir‟deki 7 ayrı ilköğretim okulunda 5, 6, 7 ve 8.<br />

sınıflarda eğitim gören 1348 çocuk ve ergen oluşturmuştur. Örneklemin yaş<br />

aralığı 11-15 olup yaş ortalaması 12.59‟dur. Cinsiyet açısından dağılımlarına<br />

bakıldığında, % 51‟inin (N=690) kız ve % 49‟unun (N=658) erkek olduğu<br />

görülmektedir.<br />

Veri Toplama Araçları<br />

Novaco Öfke Envanteri Kısa Formu<br />

Novaco Öfke Envanteri, Novaco‟nun (1975) geliştirdiği 90 maddelik ölçeğin<br />

Devilly (2002) tarafından kullanılan 25 maddelik kısa formudur. Ölçek, kişilerin<br />

*24 Haziran 2011 tarihinde elektronik olarak yayımlanmıştır.<br />

¹Yrd.Doç.Dr., <strong>Ege</strong> <strong>Üniversitesi</strong> Edebiyat <strong>Fakültesi</strong> Psikoloji Bölümü,<br />

e-posta:serap.tekinsav.sutcu@ege.edu.tr<br />

²Yrd.Doç.Dr., Mersin <strong>Üniversitesi</strong> Fen-Edebiyat <strong>Fakültesi</strong>, Psikoloji Bölümü,<br />

e-posta: arzuguay@hotmail.com


İki Farklı Öfke Ölçeğinin Çocuk ve Ergenler İçin Psikometrik Özelliklerinin İncelenmesi 98<br />

belirli durumlarla karşılaştıklarında hissedebilecekleri öfke ya da provokasyon<br />

düzeyini belirlemeyi amaçlamaktadır. Bu amaçla ölçek maddeleri öfkeyi<br />

tetikleyebilecek hipotetik durumları içermektedir. Ölçek her bir durumun<br />

kişide ne kadar öfke uyandırdığını belirlemeye yönelik hiç (0) ile çok fazla (4)<br />

arasında değişen 5‟li likert tipi bir puanlamaya sahiptir. Ölçeğin bu formunun<br />

norm çalışması yetişkinlerle yapılmış ve Cronbach Alpha güvenirlik<br />

katsayısının 0.96 ve iki yarım güvenirlik katsayısının 0.93 olduğu bulunmuştur<br />

(Devilly, 2002).<br />

Sürekli Öfke ve Öfke Tarz Ölçeği (SÖÖTÖ)<br />

Özgün ismi „The State-Trait Anger Expression Inventory (STAXI) olan ve<br />

Spielberger tarafından geliştirilen ölçeğin Türkiye uyarlaması Özer (1994)<br />

tarafından yapılmıştır. Ancak Durumluk Öfke alt testi Türkçe‟ye<br />

uyarlanmamıştır. Sürekli Öfke ve Öfke Tarz Ölçeği 34 maddeden oluşmakta<br />

olup, Sürekli Öfke (10 madde) ve Öfke İfade Tarzı (24 madde) alt ölçeklerini<br />

içermektedir. Öfke İfade Tarzı alt ölçeğinin ayrıca 3 ayrı alt ölçeği vardır:<br />

Kontrol Altına Alınmış Öfke (öfke/kontrol, 8 madde), Dışa Yöneltilen Öfke<br />

(öfke/dışta, 8 madde) ve İçe Yöneltilen Öfke (öfke/içte, 8 madde). Ölçek her bir<br />

madde için 1 ve 4 arasında değişen likert tipi bir puanlamaya sahiptir.<br />

Hemşirelik okulu, lise ve üniversite öğrencileri, yöneticiler ve nevrotik bireyleri<br />

kapsayan farklı örneklemler üzerinde yapılan çalışmalarda Sürekli Öfke<br />

Ölçeğinin güvenirlik katsayılarının α= 0.68 ile 0.84 arasında değiştiği<br />

görülmüştür. Öfke/dışta, öfke/içte ve öfke/kontrol alt ölçeklerinin güvenirlik<br />

katsayılarının sırasıyla α=0.78, 0.62 ve 0.84 olduğu bulunmuştur (Özer, 1994).<br />

Demografik Bilgi Formu<br />

Demografik Bilgi Formu öğrenci hakkında daha fazla bilgi sahibi olmak için<br />

oluşturulmuş, öğrencilerin eğitim aldıkları okul ve sınıf, yaş, cinsiyet, anne<br />

babanın eğitim durumu gibi çeşitli sosyo-demografik özellikleri içeren bir anket<br />

formudur.<br />

İşlem<br />

Novaco Öfke Envanteri kısa formu önce İngilizce bilen ve klinik psikoloji<br />

alanında uzman üç akademisyen tarafından ayrı ayrı Türkçe‟ye çevrilmiş ve<br />

maddeler karşılaştırılarak son hali verilmiştir. Ancak ölçeğin 4 maddesi,<br />

orijinali yetişkinlere uygulandığı için araba kullanma ve trafik ortamıyla ilgili<br />

provokatif durumları içermektedir. Bu maddeler çeviriyi yapan akademisyenler<br />

tarafından provokasyonun niteliğine bağlı kalınarak çocuk ve ergenlere<br />

uyarlanmış ve böylece ölçeğe son şekli verilmiştir. Örneğin, “bir yere yetişmen<br />

lazım fakat önündeki araç hız sınırının 60 km/saat olduğu bir bölgede 40<br />

km/saat hızla gidiyor ve onu geçemiyorsun” ifadesi “Bir yere yetişmen lazım


99 <strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2 93-108<br />

fakat öndeki araç çok yavaş gittiği için bindiğin otobüs de çok yavaş ilerliyor”<br />

şeklinde, “Otoparkta yanlışlıkla hatalı dönüş yapıyorsun. Arabandan çıktığında<br />

birisi “araba kullanmayı nerede öğrendin” diye bağırıyor” ifadesi “Kazayla<br />

birisiyle çarpışıyorsun, o da sana kör müsün diye bağırıyor” şeklinde<br />

değiştirilmiştir.<br />

SÖÖTÖ‟deki ve uyarlanmış NÖE kısa formundaki ifadelerin çocuk ve<br />

ergenler tarafından anlaşılıp anlaşılmadığını değerlendirmek için 11-12<br />

yaşlarındaki küçük bir gruba ölçekler uygulanmıştır. Yapılan pilot uygulamada<br />

NÖE kısa formundaki maddelerin anlaşıldığı ancak SÖÖTÖ‟deki birkaç<br />

ifadenin öğrencilerin büyük bir kısmı tarafından anlaşılmadığı görülmüştür.<br />

Bunun üzerine anlaşılmayan ifadelerin yanına parantez içinde bu yaş grubu<br />

tarafından daha anlaşılır ifadeler eklenmiştir. Bunlar, mizaç (=huy), iğneli<br />

sözler söylemek(= laf sokmak ya da imalı sözler söylemek), parlamak<br />

(=öfkelenmek) ve köpürmektir (=sinirlenmek).<br />

Ölçeklere son hali verildikten sonra, uygulama için Milli <strong>Eğitim</strong> Bakanlığı ve<br />

uygulama yapılacak okul idarelerinden gerekli izinler alınmış ve çalışmaya<br />

başlanmıştır. Uygulamalar öğrencilerin sınıflarında yapılmış ve her sınıf için bir<br />

ders saatini geçmemiştir. Uygulama boyunca öğrencilerin sorularını yanıtlamak<br />

üzere her sınıfta araştırmacılar ve/veya ölçek hakkında bilgi sahibi olan<br />

psikoloji bölümü öğrencilerinden iki kişi bulunmuştur.<br />

Verilerin Analizi<br />

Verilerin analizi SPSS 11.0 istatistik programı kullanılarak yapılmıştır.<br />

Yapılan değerlendirmede Cronbach Alpha ve Spearman Brown güvenirlik<br />

katsayıları hesaplanmış, tek yönlü varyans analizleri ve korelasyon analizleri<br />

kullanılmıştır. Tüm istatistiksel analizlerde en düşük anlamlılık düzeyi p


İki Farklı Öfke Ölçeğinin Çocuk ve Ergenler İçin Psikometrik Özelliklerinin İncelenmesi<br />

100<br />

NÖE kısa formu 583 .93 .91 691 .93 .91 1274 .<br />

93<br />

Ölçeklerin zaman içindeki tutarlılıklarını belirlemek amacıyla, ölçekler ilk<br />

uygulamadan 1 ay sonra 110 çocuk ve ergene tekrar uygulanmıştır. Uygulama<br />

sonucunda test tekrar güvenirlikleri iki yaş grubu için ve tüm grup için ayrı<br />

ayrı değerlendirilmiştir. Elde edilen sonuçlar Tablo 2‟de verilmiştir. Tabloda<br />

görüleceği üzere SÖÖTÖ‟nin öfke-dışta alt ölçeği hariç, diğer ölçeklerde 13-15<br />

yaş grubunun test tekrar test güvenirlik katsayıları 11-12 yaş grubundan biraz<br />

daha düşük olmakla birlikte tüm korelasyon katsayıları p


101 <strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2 93-108<br />

Ölçeklerin Geçerliğine İlişkin Bulgular:<br />

SÖÖTÖ‟nin alt ölçeklerinin birbiriyle ve NÖE kısa formu ile korelasyonları<br />

incelenmiştir. Yapılan korelasyon analizi sonucu elde edilen korelasyon<br />

katsayıları Tablo 3‟de verilmiştir. Yapılan analizler SÖÖTÖ‟nin tüm alt<br />

ölçeklerinin birbiriyle ve NÖE kısa formuyla p


İki Farklı Öfke Ölçeğinin Çocuk ve Ergenler İçin Psikometrik Özelliklerinin İncelenmesi<br />

102<br />

Tablo 4. Akran Değerlendirmelerine Göre SÖÖTÖ ve NÖE Kısa Formu<br />

Puanlarının Karşılaştırılması<br />

“Öfkeli/saldırgan”olan “Öfkeli/saldırgan” olmayan<br />

Ölçekler N Ort Ss N Ort Ss F<br />

SÖÖTÖ/Sürekli<br />

öfke<br />

SÖÖTÖ/Öfkedışta<br />

SÖÖTÖ/Öfkeiçte<br />

SÖÖTÖ/Öfkekontrol<br />

NÖE<br />

formu<br />

*p


103 <strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2 93-108<br />

Tablo 5. Kız ve Erkeklerin SÖÖTÖ‟den ve NÖE Kısa Formundan Aldıkları<br />

Puanların Karşılaştırılması<br />

Kızlar<br />

Erkekler<br />

Ölçekler N Ort Ss N Ort Ss F<br />

SÖÖTÖ/Sürekli öfke 692 19.77 5.47 658 21.35 5.99 25.57*<br />

SÖÖTÖ/Öfke-dışta 690 15.76 4.77 658 16.74 5.08 13.42*<br />

SÖÖTÖ/Öfke-içte 690 16.06 4.33 658 16.45 4.49 02.64<br />

SÖÖTÖ/Öfke-kontrol 690 19.99 5.09 658 19.56 5.30 02.25<br />

NÖE kısa formu 642 57.83 19.18 633 58.05 20.42 00.04<br />

*p


İki Farklı Öfke Ölçeğinin Çocuk ve Ergenler İçin Psikometrik Özelliklerinin İncelenmesi<br />

104<br />

katsayılarının tüm yaş grupları için Devilly‟nin (2002) yetişkin örneklemindeki<br />

sonuca benzer biçimde .90‟ın üzerinde olduğu görülmüştür.<br />

Ölçeklerin geçerliği değerlendirilirken, yapı geçerliğini belirlemek için<br />

SÖÖTÖ‟nin alt ölçekleri arasındaki korelasyonlara, ölçüt geçerliğini belirlemek<br />

için iki ölçeğin birbiriyle ve akran değerlendirmeleriyle uyumuna bakılmıştır.<br />

11-15 yaş grubu için SÖÖTÖ‟nin yapı geçerliğinin ve hem SÖÖTÖ‟nin hem de<br />

NÖE kısa formunun ölçüt geçerliğinin yüksek olduğu bulunmuştur. Bu yaş<br />

grubunda bireyin kendi bildirime dayalı ve geçerli ölçüm almak güçtür.<br />

Sonuçlar çocukların anlama düzeyinden ve sosyal beğenirlikten etkilenebilir.<br />

Ancak çocuklardan alınan bildirimlerin akran bildirimleriyle uyumlu olması<br />

ölçeklerin geçerlik açısından güçlü olduğunu göstermektedir.<br />

Kız ve erkeklerin SÖÖTÖ ve NÖE kısa formundan aldıkları puanlar<br />

kıyaslandığında, kızların sürekli öfke ve öfke-dışta puanlarının daha düşük<br />

olduğu, diğer ölçümlerde bir farklılaşmanın olmadığı bulunmuştur. Kızların<br />

öfkeyi ifade etmeleriyle ilgili toplumsal sınırlamaların olduğu, özellikle de<br />

öfkenin saldırganca dışavurumunun kızlar için daha az kabul edilebilir ve hatta<br />

cezalandırılabilir bir davranış olduğu düşünülmektedir (Eagly ve Steffen, 1986;<br />

Hatch ve Forgays, 2001). Bu nedenle kızların daha az öfke yaşamaları, öfkelerini<br />

daha az dışa vurmaları ve daha fazla kontrol etmeleri beklenmektedir.<br />

SÖÖTÖ‟ni kullanılarak genç yetişkinlerle yapılan bir çalışmada bu beklentiyi<br />

doğrular biçimde erkeklerin sürekli öfke, öfke içte ve öfke dışta puanları<br />

kadınlardan anlamlı biçimde daha yüksek olduğu bulunmuştur (Spielberger,<br />

Reheiser ve Sydeman, 1995). Bu çalışmada öfke kontrolü ve içe yöneltilen<br />

öfkede anlamlı bir farklılaşma olmamakla birlikte, sürekli öfke ve dışa<br />

yöneltilen öfke ile ilgili anlamlı sonuçlar cinsiyetler arasındaki bu toplumsal<br />

beklentiyi desteklemektedir. Ancak literatürde bu bulgularla uyuşmayan ve<br />

cinsiyetler arasında öfke yaşantısı açısından bir farklılığın olmadığını bildiren<br />

çalışmalar da vardır (Buntaine ve Costenbader, 1997; Milovchevich, Howels,<br />

Drew ve Day, 2001). Hatta Thomas (1989) SÖÖTÖ‟ni kullanarak yaptığı<br />

çalışmada cinsiyetler arasında sadece öfke yaşantısı açısından değil, öfkenin<br />

ifadesi açısından da farklılaşma olmadığını bildirmiştir.<br />

Sürekli Öfke ve Öfke Tarz Ölçeği ve 90 Maddelik Novaco Öfke Envanteri,<br />

batıda hem tarama hem de terapi etkililiğini değerlendirme çalışmalarında en<br />

fazla adı geçen ölçeklerdendir. Bu çalışmada kullanılan Novaco Öfke<br />

Envanterinin kısa formu literatürde sadece bir çalışmada kullanılmıştır. Ancak<br />

11-15 yaş grubuna daha uzun ölçekleri uygulamanın zorluk yaratacağı<br />

düşünüldüğünden, üzerinde çok fazla çalışma yapılmamış olan bu kısa formun<br />

çocuk ve ergenlere uyarlanması tercih edilmiştir. Sonuç olarak, bu çalışmada


105 <strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2 93-108<br />

çocuk ve ergenlere uyarlanan NÖE kısa formunun ve SÖÖTÖ‟nin çocukluğun<br />

sonu ergenliğin başındaki grupta öfkeyi değerlendirmek için yeterli geçerlik ve<br />

güvenilirliğe sahip olduğu bulunmuştur. Ölçekler tarama çalışmaları için<br />

oldukça kullanışlı görünmektedir. Daha da önemlisi SÖÖTÖ‟nin öfke<br />

yaşantısının, öfkenin ifade biçiminin ve kontrol düzeyinin anlaşılmasına, NÖE<br />

kısa formunun ise öfkeyi provoke eden durumların anlaşılmasına yardımcı<br />

olduğu bu nedenle psikoterapinin yapılandırılmasında ve etkililiğinin<br />

değerlendirilmesinde önemli katkılar sağlayacağı düşünülmektedir. Bu<br />

çalışmada ölçeklerin yapı geçerliği değerlendirilmemiştir. Ancak bundan<br />

sonraki çalışmalarda ölçeklerin yapı geçerliğinin ve ölçeklerin daha küçük yaş<br />

grupları için de kullanışlı olup olmadığının değerlendirilmesi yerinde olacağı<br />

düşünülmektedir.<br />

*24 Haziran 2011 tarihinde elektronik olarak yayımlanmıştır.<br />

¹Yrd.Doç.Dr., <strong>Ege</strong> <strong>Üniversitesi</strong> Edebiyat <strong>Fakültesi</strong> Psikoloji Bölümü,<br />

e-posta:serap.tekinsav.sutcu@ege.edu.tr<br />

²Yrd.Doç.Dr., Mersin <strong>Üniversitesi</strong> Fen-Edebiyat <strong>Fakültesi</strong>, Psikoloji Bölümü,<br />

e-posta: arzuguay@hotmail.com


İki Farklı Öfke Ölçeğinin Çocuk ve Ergenler İçin Psikometrik Özelliklerinin İncelenmesi<br />

106<br />

KAYNAKÇA<br />

Bongard, S., & al'Absi, M. (2005). Domain-specific anger expression and blood pressure<br />

in occupational setting. Journal of Psychosomatic Research, 58 (1), 43- 49.<br />

Buntaine R.L., & Costenbader, V.K (1997). Self-reported differences in the experience and<br />

expression of anger between girls and boys. Sex Roles, 36, 625-637.<br />

Cairns, R.B., Cairns, B.D., & Neckerman, J. (1989). Early school dropout: Configurations<br />

and determinants. Child Development, 60, 1437-1452.<br />

Cairns, R.B., Peterson, G., & Neckerman, H. J. (1988). Suicidal behavior in aggressive<br />

adolescents. Journal of Clinical Child Psychology, 17, 298-309.<br />

Çeçen, A.R. (2006). Okula yabancılaşma: Ortaöğretim öğrencilerinin cinsiyet,<br />

sosyoekonomik düzey ve öfke ifade düzeyleri açısından incelenmesi. Kuramda<br />

ve Uygulamada <strong>Eğitim</strong> Bilimler Dergisi, 6, 701-726.<br />

Coie, J.D., Terry, R., Lenox, K., Lochman, J., & Hyman, C. (1996). Childhood peer<br />

rejection and aggression as predictors of stable patterns of adolescent disorder.<br />

Development and Psychopathology, 7, 697-713.<br />

Cornell, D.G., Peterson, C.S., & Richards, H. (1999). Anger as a predictor of aggression<br />

among incarcerated adolescents. Journal of Consulting and Clinical Psychology, 67,<br />

108-11.<br />

Del Barrio, V., Aluja, A., & Spielberger, C. (2004). Anger assessment with the STAXI-CA:<br />

psychometric properties of a new instrument for children and adolescents.<br />

Personality and Individual Differences, 37, 227–244.<br />

Devilly D.J.(2002). The psychological effects of a lifestyle management course on war<br />

veterans and their spouses. Journal of Clinical Psychology, 58, 1119-1134.<br />

Eagly, A.H., & Steffen, V.J. (1986). Gender and aggressive behavior: A meta analytic<br />

review of the social psychological literature. Psychological Bulletin, 100, 283-308.<br />

Eftekhari A, Turner A.P., & Larimer, M.E. (2004), Anger expression, coping, and<br />

substance use in adolescent offenders. Addictive Behavior, 29, 1001-1008.<br />

Feindler, E.L. (1990). Adolescent anger control: Review and critique. Progress in Behavior<br />

Modification, 26, 11-59.<br />

Furlong, M.J., Chung, A., Bates, M., & Morrison, R.M. (1995). Who are the victims of<br />

school violence A comparison of student non-victims and multi-victims.<br />

Education and Treatment of Children, 18, 282-288.<br />

Güleç, H., Sayar, K., Topbaş, M., Karkucak, M., & Ak, İ. (2004) Fibromiyalji Sendromu<br />

Olan Kadınlarda Aleksitimi ve Öfke. Türk Psikiyatri Dergisi,15(3), 191-198.<br />

Güleç, M., Hocaoğlu, Ç. Gökçe, M. & Sayar, K. (2007). Kalple ilişkili olmayan göğüs<br />

ağrısında alekstimi, öfke ve bedensel duyumları büyütme. Anadolu Psikiyatri<br />

Dergisi, 8, 14-21<br />

Hatch, H., & Forgays, D.K. (2001). A comparison of older adolescent and adult females‟<br />

responses to anger provoking situations. Adolescence, 36 (143), 557-570.<br />

Herrmann, D.S., & McWhirter, J.J. (2003). Anger and aggression management in young<br />

adolescents: an experimental validation of the SCARE program. Education &<br />

Treatment of Children, 26, 273-303.


107 <strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2 93-108<br />

Hinshaw, S. (1992). Externalizing behavior problems and academic underachievement in<br />

childhood and adolescence: Causal relationships and underlying mechanisms.<br />

Psychological Bulletin, 11, 127-155.<br />

Jacobs, G., Phelps, M., & Rhors, B. (1989). Assessment of anger in children: The Pediatric<br />

Anger Expression Scale. Personality and Individual Differences, 10, 59-65.<br />

Kassinove, H., & Sukhodolsky, D.G. (1995). Anger disorders: Basic science and practice<br />

issues. In H. Kassinove (Ed) Anger Disorders: Definition, Diagnosis and Treatment<br />

(1-26). Washington: Taylor & Francis.<br />

Kassinove, H., ve Tafrate, R.C. (2002). Anger Management: The Complete Treatment<br />

Guidebook for Practitioners. California: Impact Publishers, Inc.<br />

Kazdin, A.E. (1996). Conduct Disorders in Childhood and Adolescence. Second Edition. Sage<br />

Publication Thousand Oaks, California.<br />

Kıran-Esen, B., & Çelikkaleli, Ö. (<strong>2008</strong>). Üniversite öğrencilerinin sosyal yetkinlik<br />

düzeyleri İle sürekli öfke ve öfke ifade biçimlerinin incelenmesi.Türk Psikolojik<br />

Danışma ve Rehberlik Dergisi, 29,37-46.<br />

Larsen, R.J., & Kasimatis, M. (1991). Day-to-day physical symptoms: Individual<br />

differences in the occurrence, duration, and emotional concomitants of minor<br />

daily illnesses. Journal of Personality, 59, 387-423.<br />

Lochman, J.E., & Wayland, K.K. (1994). Aggression, social acceptance, and race as<br />

predictors of negative adolescent outcomes. Journal of the American Academy of<br />

Child and Adolescent Psychiatry, 33, 1026-1035.<br />

Lopez, F. G., & Thurman, C.W. (1986). A cognitive-behavioral investigation of anger<br />

among college students. Cognitive Therapy and Research, 10, 245-256.<br />

Martin, R., Watson, D., & Wan, C. K. (2000). A three-factor model of trait anger: Dimensions of<br />

affect, behavior and cognition. Journal of Personality, 68, 870-897.<br />

Milovchevic, D., Howells, K., Drew, N., & Day, A., 2001. Sex and gender role differences<br />

in anger: An Australian community study. Personality and Individual Differences,<br />

31, 117–127.<br />

Nelson W. M., & Finch A. J., (2000). Children‟s inventory of anger. Los Angeles, CA:<br />

Western Psychological Services.<br />

Novaco, R.W. (1975). Anger Control: The Development and Evaluation Of An<br />

Experimental Treatment. Lexington, MA: D.C. Health.<br />

Özer, A.K. (1994). Sürekli Öfke (SL-ÖFKE) ve Öfke İfade Tarzı (ÖFKE-TARZ) ölçekleri<br />

ön çalışması. Türk Psikoloji Dergisi, 31, 26-35.<br />

Peterson, A. C., & Hamburg, B. A. (1986). Adolescence: A developmental approach to<br />

problems and psychopathology. Behavior Therapy, 17, 480-499.<br />

Pope, A.W. & Bierman, K.L. (1999). Predicting adolescent peer problems and antisocial<br />

activities: The relative roles of aggression and dysregulation. Developmental<br />

Psychology, 35, 335-346.<br />

Reyes, L.R., Meininger, J.C., Liehr, P., Chan, W., & Mueller, W.H. (2003). Anger in<br />

adolescents: Sex, ethnicity, age differences, and psychometric properties.<br />

Nursing Research, 52, 2-11.<br />

Robins, S., & Novaco, R. W. (1999). Systems conceptualization and treatment of anger.<br />

Journal of Clinical Psychology, 55, 325-337.<br />

Sayar, K., Bilen, A., & Arıkan, M. (2001). Kronik ağrı hastalarında öfke, benlik saygısı ve<br />

aleksitimi. Türkiye Klinikleri Psikiyatri Dergisi, 2, 36-42.<br />

*24 Haziran 2011 tarihinde elektronik olarak yayımlanmıştır.<br />

¹Yrd.Doç.Dr., <strong>Ege</strong> <strong>Üniversitesi</strong> Edebiyat <strong>Fakültesi</strong> Psikoloji Bölümü,<br />

e-posta:serap.tekinsav.sutcu@ege.edu.tr<br />

²Yrd.Doç.Dr., Mersin <strong>Üniversitesi</strong> Fen-Edebiyat <strong>Fakültesi</strong>, Psikoloji Bölümü,<br />

e-posta: arzuguay@hotmail.com


İki Farklı Öfke Ölçeğinin Çocuk ve Ergenler İçin Psikometrik Özelliklerinin İncelenmesi<br />

108<br />

Siegel, J.M.(1984). Anger and cardiovascular risk in adolescents. Health Psychology, 3, 293-<br />

313.<br />

Spielberger, C.D. (1966). Theory and research on anxiety. In C.D. Spielberger (Ed)<br />

Anxiety and Behavior New York: Academic Press. Aktaran. Mahon, NE,<br />

Yarcheski A., & Yarcheski, T.J. (2000). Positive and negative outcomes of anger<br />

in early adolescents. Research in Nursing & Health, 23, 17-24.<br />

Spielberger, C.D. (1988). State Trait Anger Expression Inventory. Odessa FL: Psychological<br />

Assessment Resources. Inc.<br />

Spielberger, C.D., Reheiser, E.C., & Sydeman, S.J. (1995). Measuring the experience,<br />

expression, and control of anger. In H. Kassinove (Ed). Anger Disorders:<br />

Definition, Diagnosis and Treatment (49-65). Washington, D.C.: Taylor & Francis.<br />

Steele, R.G., Legerski, J.P., Nelson, T.D. & Phipss, S. (<strong>2008</strong>). The anger expression scale<br />

for children: Initial validation among healty children and children with cancer.<br />

Journal of Pediatric Psychology, 1-12.<br />

Swaim, R.C., Deffenbacher, J.L., & Wayman, J.C. (2004). Concurrent and prospective<br />

effects of multi-dimensional aggression and anger on adolescent alcohol use.<br />

Aggressive Behavior, 30, 356-372.<br />

Thomas, S.P. (1989). Gender differences in anger expression: Health implications.<br />

Research in Nursing and Health, 12, 389-398.<br />

Törestad, B. (1990). What is anger provoking A Psychophysical study of perceived<br />

causes of anger. Aggressive Behavior, 16, 9-26.<br />

Tsytsarev, S.V., & Grodnitzy, G.R. (1995). Anger and criminality. In H. Kassinove (Ed).<br />

Anger Disorders: Definition, Diagnosis and Treatment (91-108). Washington, D.C.:<br />

Taylor & Francis.<br />

Türkçapar, H., Güriz, O., Özel, A. Işık, B., & Dönbak-Örsel, S. (2004). Antisosyal kişilik<br />

bozukluğu olan hastalarda öfke ve depresyonun ilişkisi. Türk Psikiyatri Dergisi,<br />

15,(2), 119-124.<br />

Uluç, S. (<strong>2008</strong>). MMPI-2 depresyon, kaygı ve öfke içerik ölçeklerinin ölçüt geçerliği<br />

açısından değerlendirilmesi. Türk Psikiyatri Dergisi, 19(1), 57-66.<br />

Yavuzer, H. (1992). Çocuk ve Suç. İstanbul: Remzi Kitabevi.<br />

Zelin, M.L., Adler, G., & Myerson, P. G. (1972). Anger self-report: An objective<br />

questionnaire for the measurement of aggression. Journal of Consulting and<br />

Clinical Psychology, 39, 340–352.


<strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2: 109-124*<br />

Rol Yapma ve Drama Etkinlikleriyle Yabancılara Türkçe<br />

Öğretiminde Motivasyonun Sağlanması<br />

Mustafa ARSLAN¹, Aynur GÜRSOY²<br />

Öz<br />

Makale, yabancılara Türkçe öğretiminde rol yapma ve drama etkinliklerinin<br />

uygulama esaslarını ve öğrencileri motive etmedeki rolününü açıklamaktadır. Yabancı<br />

dil öğretiminde kullanılan konuyla ilgili materyal taranmış ve motivasyona etkileri<br />

saptanmıştır. Elde edilen bulgular ışığında yabancılara Türkçe öğretiminde rol yapma<br />

ve drama etkinliklerinin etkili bir şekilde kullanılmasına yönelik bir dizi uygulama<br />

geliştirilmiştir. Yabancılara Türkçe öğretiminde, öğrencilerin isteklendirilmesinde<br />

(motivasyon) sorun yaşayanlar araştırmada geliştirilen metodlar ve etkinliklere<br />

dayanarak bu problemi aşmaya çalışabilirler.<br />

Anahtar Kelimeler: Yabancılara Türkçe öğretimi, rol yapma ve drama etkinlikleri,<br />

yöntem, motivasyon, oyun.<br />

*24 Haziran 2011 tarihinde elektronik olarak yayımlanmıştır.<br />

¹Yrd. Doç. Dr. İnternational Burch University, Türk Dili ve Edebiyat Öğretmenliği Bölümü,<br />

Öğretim Üyesi, marslan@ibu.edu.ba<br />

²İnternational Burch University, Türk Dili ve Edebiyat Öğretmenliği Bölümü Yüksek Lisans<br />

Öğrencisi, aynurgursoy@hotmail.com


<strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2: 109-127<br />

Establishing Motivation in Teaching Turkish as a Second<br />

Language Through Role Playing and Dramatic Activities<br />

Abstract<br />

In this article, it is intended to study the principles of role playing and motivational<br />

influence of dramatic activities in the learning teacging process of Turkish as a second<br />

language. Examining the sources and materials related to foreign language teaching,<br />

their role in learning process is analyzed. In light of the data obtained, a number of<br />

techniques have been developed for the effective use of dramatic activities in teaching<br />

Turkish as a second language. In the learning process of Turkish as a second language,<br />

students having motivational problems may try to overcome these through the<br />

developed methods and activities in this research.<br />

Key words: Turkish as a second language, role playing, and dramatic activities, method,<br />

motivation, game.


111 <strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2: 109-127<br />

Giriş<br />

Kökleri tarihin en eski dönemlerine kadar uzanan, 12 milyon kilometre karelik<br />

bir alanda 220 milyon nüfusun konuştuğu, 600 bini aşkın söz varlığına sahip<br />

yüzün üzerinde ülkede öğretimi yapılan Türkçe, dünya dili olmaya aday olan<br />

bir dildir (Akalın, 2010). Dünya da en çok konuşulan diğer dillerle<br />

kıyaslandığında Türkçenin yabancı dil olarak öğretimi çok yenidir. Bu sebeple<br />

yabancılara Türkçe öğretim yöntemleri planlanırken diğer yabancı dillerin<br />

motivasyona yönelik uygulamaları dikkate alınmalıdır. Bu durum yabancı dil<br />

öğretiminde en etkin yollardan biri olarak sahne oyunlarına (rol yapma,<br />

dramatize etmek) dayanan etkinliklere dikkatleri çekecektir.<br />

Türkiye‟nin son yıllarda yurt dışında çok güçlü kültürel, sosyal, ekonomik<br />

vb. ilişkiler kurmaya başlaması Türkçenin yabancılar tarafından öğrenilmesini<br />

hızlandırmıştır. Ancak Türkçenin yabancı dil olarak öğretiminde motivasyonu<br />

artırıcı materyal ve yöntem problemleri olduğu bir gerçektir. Rol yapma ve<br />

drama (sahne oyunları)gibi oyun asıllı aktivitelerle gerçekleştirilen yabancı dil<br />

öğretimi, günümüzün en isteklendirici (motive edici) metotlarından biridir.<br />

Yabancı dil öğretimine çocuk yaşlarda başlanması sahne oyunlarının yabancı<br />

dil öğretimindeki önemini bir kat daha ortaya koymaktadır.<br />

İnsanların birbirleriyle anlaşabilmelerini sağlayan tek araç dildir(Kantemir, 1997).<br />

İnsanlar bu aracı çocuk yaşta çevreleriyle iletişime geçerek oyun ekseninde<br />

edinirler. Belli bir seviyeye gelen çocuklar çevresindeki her şeyi anlamak için<br />

soru-cevap şeklinde olayları dramatize etmeye çalışırlar. Bu süreç dikkatli takip<br />

edilirse çocuk açısından oyun havasında geçmektedir. Ana dili ediniminde bu<br />

kadar büyük bir rolü olan oyun temelli etkinliklerin ikinci bir dil öğretiminde<br />

veya öğreniminde yöntem olarak temel alınması gerekmektedir.<br />

Yabancı dil öğretiminde geçmişten bu yana sürekli geliştirilmekte olan yeni<br />

kuramlar, yöntemler dilin dört temel dinleme, konuşma, okuma,<br />

yazmabecerilerinin paralel olarak geliştirilmesine yöneliktir (Demirel, 2000a). Bu<br />

temel becerilerin öğretimi süreci rol yapma ve dramaetkinlikleriyle yürütülmesi<br />

bireylerin ilgisini artıracaktır. Her temel becerinin öğretiminde sahne<br />

oyunlarından belli oranlarda faydalanılmalıdır. Aksi durumda bireyler bazı<br />

becerilerin üzerine yoğunlaşırken diğer becerilerle ilgilenmeyebilirler.


Rol Yapma ve Drama Etkinlikleriyle Yabancılara Türkçe Öğretiminde Motivasyonun Sağlanması 112<br />

İşitirsem unuturum, görürsem hatırlarım, yaparsam öğrenirim (Tuna, 2010).Bu<br />

Çin atasözünden hareketle kişiler rol yaparak ve dramatize ederek dili daha<br />

kalıcı öğrenirler ve öğrenilen dille daha ilgili hale gelebilirler. Yabancılara<br />

Türkçe öğretiminde öğrenci oyun faaliyetlerinde rol almalı ve deneme yanılma<br />

yoluyla yaparak, yaşayarak konuyu kavramalıdır.<br />

Rol yapma ve drama etkinlikleri özellikle İngilizcenin yabancı dil olarak<br />

öğretiminde çok yönlü olarak kullanılmaktadır. Yabancı dillerin öğretiminde<br />

kullanılan rol yapma ve drama aktiviteleriyle ilgili kaynaklar incelenerek<br />

yabancı dil olarak Türkçe öğretimine de uyarlanabilir. Özellikle temel seviye<br />

yabancılara Türkçe öğretiminde benzersahne oyunları kullanılarak öğrenciler<br />

bu dili öğrenebileceklerine inandırılmalıdır.<br />

Yabancı dil öğretiminde kullanılan yöntem kadar öğretmenin becerisi de<br />

önemlidir. Yabancı dil öğretmenliğinin sanat ve yetenek yönleri daha ağır<br />

basmaktadır (Tarcan, 2004a). Bu sebeple yabancı dil olarak Türkçe öğretenler,<br />

bir tiyatro sanatçısı gibi kimi zaman rol yaparak, dramatize ederek doğaçlama<br />

oyunlarla öğrencilerin dikkatlerini çekebilmelidirler.<br />

Yabancı dil olarak Türkçe öğretiminde çocuğun dikkat ve motivasyonun<br />

sürekli açık tutulması açısından Emmer ve Millett‟in konuyla ilgili; ilginç<br />

olaylarla öğrencilerin ilgisini çekmek, sınıf ortamında sürekli değişiklikler<br />

yapmak, beş duyu organını uyaran araçlar kullanmak ve derslerde uygulamalı<br />

örneklere yer vermek şeklindeki tespitleri önemlidir (Senemoğlu, 2005).<br />

Yabancı dil olarak Türkçe öğretiminde (YDTÖ) rol yapma ve drama<br />

etkinliklerinin öğrenciyi motive edecek şekilde planlanmasına ihtiyaç<br />

vardır.Ana dili Türkçe öğretiminde rol yapma ve drama faaliyetleri hakkında<br />

yeterince uygulamalara ulaşmak mümkündür.Ancak YDTÖ‟nde sahne oyunu<br />

uygulamalarına ulaşmak zordur.Konuyla ilgili materyal incelemesi neticesinde<br />

toparlanan veriler dikkate alınmış, motivasyonu geliştirici rol yapma ve<br />

drama(sahne oyunları) etkinliklerinin yabancılara Türkçe öğretiminde etkin bir<br />

şekilde uygulanmasına yönelik esaslar belirlenmiştir.


113 <strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2: 109-127<br />

Motivasyon Açısından Yabancılara Türkçe Öğretiminde Sahne Oyunlarının<br />

Rolü<br />

Sahne oyunları, öğrencileri eğlendirerek sınıf içi etkinliklerde öğrencilerin<br />

ilgilerini konuya çekereköğrencileri motive etmektedir. Dilin kurallarından<br />

ziyade kullanımının önemli olduğu esas alınırsa sınıf ortamında öğretilen dilin<br />

kullanımına imkân sağlamak sahne oyunlarındaki amaç olmalıdır.Sahne<br />

oyunlarıyla öğrenci konuşma becerisini geliştirecek, kendine özgüveni artacak<br />

ve derse daha iyi motive olacaktır.<br />

Öğrencilerin gerçek ortamlarda konuşamama probleminin önüne geçmek<br />

için öğrenme esnasında diyaloglara bağlı rol yapma ve drama uygulamalarına<br />

yer verilmelidir. Yabancı dil olarak Türkçe öğrenen adaylara, sahne oyunlarıyla<br />

diyalog çalışması yaptırmak onların dikkatlerini çekecektir. Pratik yapmak<br />

isteyen kimsenin, konuşma sırasında söyleyeceği sözleri, yani sözcükleri, deyimleri ve<br />

cümleleri, her an “dilinin ucunda” bulundurmaları drama uygulamalarında<br />

gereklidir (Başkan,2006).<br />

İzgören,(1999) Oyunlarla Dil Öğretimi kitabında dil becerilerinin<br />

geliştirilmesinde oyunun önemini vurgulayarak,sınıfta oynanan oyunların<br />

farkına varmadan öğrenmeşeklinde gerçekleştiğini belirtmektedir. Oyunun,<br />

deneyim kazandırmanın yanında öğrencinin dikkatini konuya çekme gibi<br />

önemli bir işlevide vardır.<br />

Sanat, insanlık tarihiyle beraber yaşamış ve varlığını halen sürdürmektedir.<br />

Sahne sanatlarından olan tiyatro, drama, komedi, piyes, skeç (güldürü amaçlı<br />

kısa oyun), pandomim, vodvil vb. edebiyat türlerinin oynandığı yer olarak<br />

tanımlanır (TDK Sözlük, 2005). Yabancılara Türkçe öğretiminde Türk edebi<br />

ürünleri sahne oyunlarına uyarlanarak öğrencilerin ilgileri çekilebilir.<br />

Hengirmen‟e (1993a) göre; öğrenciler tiyatro sayesinde söylediklerini<br />

uygulamaya koyarlarsa öğrenme başarısı %70‟ten, %90‟a çıkmaktadır. Tiyatro,<br />

insanlarda estetik bir heyecan uyandırarak yabancı dil öğretiminde<br />

motivasyonu güçlendirir.Ayrıca kültürel farklılıklar tiyatro aracılığıyla, yabancı<br />

dil olarak Türkçe öğretminde kullanılmalıdır. Yine Hengirmen‟e göre ders<br />

esnasında konuşulan diyaloglar tiyatroda olduğu gibi drama haline


Rol Yapma ve Drama Etkinlikleriyle Yabancılara Türkçe Öğretiminde Motivasyonun Sağlanması 114<br />

getirildiğinde yabancı dil öğretiminde doruk noktaya ulaşılması söz<br />

konusudur.<br />

Demircan (2005a) hiçbirders bir oyunun sağladığı doğru ve doğal diyaloğu<br />

ve öteki etkinlikleri sağlayamadığını belirtir.Yabancı dillerin öğretiminde<br />

kullanılmış tiyatrooyunlarıTürkçe öğretiminde de denenebilir.Bu tür<br />

uygulamalarla öğrenciler, yabancı dili kendi anadili gibi kullanma fırsatı<br />

bulurlar.<br />

Tiyatro ile yabancı dil öğretimi yakın tarihte ilgililer tarafından ele alınıp<br />

denenmiş ve olumlu sonuçlar elde edilmiştir.Tiyatro ile yabancı dil öğretimi<br />

orta düzeyde ingilizce bilen öğrencilerle kendisi bir tiyatro yönetmeni olan<br />

Richard Via (1966) tarafından yirmi kadar denemeden sonra biçimlenen bu<br />

metot bugün via yöntemi olarak da anılmaktadır. Bu fikre göre tiyatro bir<br />

yöntem değil, yabancı dil ögretiminde kullanılabilecek bir teknik ya da bir<br />

araçtır. Dersin başında, ortasında ya da sonunda kısa etkinlikler şeklinde<br />

planlanmalıdır. Bu aktivitelerle ögrencilerin iletişim kurma becerileri gelişir<br />

(Ay, 1997:103). Yabancı dil olarak Türkçe öğretiminde bu yöntemin<br />

uygulanmasına yönelik çalışmalar yapılmalıdır.<br />

Öğretmen, yabancılara Türkçe öğretimi sürecinde diyaloglara önem vermeli,<br />

gerekirse çalışma kitabının dışında faydalı olabilecek konuşma metinlerinden<br />

faydalanmalıdır.Elindeki materyalleri zenginleştirmelidir.Öğretmen,<br />

diyalogları tiyatrolaştırarak öğrencilerin dikkatlerini konuya çekmeli ve<br />

öğrenmeyi hızlandırmalıdır.<br />

Her yöntem ve teknikte olduğu gibi sahne oyunlarında dikkat edilmesi<br />

gereken önemli noktalardan birkaçını Demircan (2005b) şu şekilde<br />

sıralamaktadır:<br />

Öğretmen aktif olarak katılmaz, arka planda durur.<br />

İlk başta öğrencilere belli bir durum hazırlanarak öğrencilerin ön<br />

hazırlıksız konuşmaları sağlanmalıdır.<br />

Öğrencilere roller ve oyun ezberletilmez denemeler dışında ezberleme<br />

yapılmaz.<br />

Konuş ve dinleyolu çok önemli bir yol olduğu için oyuncular<br />

birbirleriyle konuşmalı ve birbirlerini dinlemelidir. Konuşma sırası gelen


115 <strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2: 109-127<br />

önce metne bakarak söyleyeceklerini kendisi okumalı sonra konuştuğu<br />

kişinin gözlerine bakarak aklında kalanı yüksek sesle söylemelidir.<br />

Konuşurken yürünmemeli ya da gezinilmemelidir. Aynı zamanda<br />

gerekmedikçe jest kullanılmamalıdır.<br />

Yabancı dil, tiyatro aracılığıyla canlı bir iletişim deneyimi olur.<br />

Tiyatro yöntemi, yabancı dil olarak Türkçe öğretiminde etkin olarak<br />

kullanılmalıdır. Öğrenci, oyun içerisinde kendisini anlatırken sıkılma ve<br />

konuşmaktan vazgeçme duygusunu azaltıp, konuşma becerisini<br />

geliştirerek bu dili başarabileceğine olan güveni artar.<br />

Yabancılara Türkçe öğretiminde motivasyonun sağlanması bakımından<br />

Sahne Oyunları iki başlık altında incelemek mümkündür.<br />

1. Rol Yapma<br />

Rol yapma, çağdaş öğretim teknikleri arasında yer alır.Rol yapma, duygu ve<br />

düşünceleri, farklı bir kişiliğe bürünerek ifade etmeye yarayan bir öğretim<br />

tekniğidir (Demirel, 2000b).YDTÖ‟nde öğretmen ders kitabına bağlı kalmadan<br />

kendi yaratıcılığını kullanarak bu tür uygulamalara zaman ayırmalıdır.<br />

Rol yapma tekniği, yabancı dil öğretiminde diyalog ve konuşma becerisini<br />

geliştirmede sınıf içinde malzeme gerekmeden her konuyla ilgili<br />

uygulanabilecek eğitici ve öğretici bir etkinliktir. Öğrencinin kendi duygu ve<br />

düşüncelerini başka bir karakter üzerinden ifade etmesini sağlayan ve etkinliğe<br />

aktif katılan öğrencininmotivasyonunu sağlayan bir metottur.Bir diyalog<br />

öğretmen kontrolünde uygulandıktan sonra aynı diyalog öğrenciler tarafından<br />

temsil edilmelidir. Bu tekniği uygulamadan önce o diyalogla öğretilmesi<br />

amaçlanan cümle yapıları çok iyi planlanmalıdır.Bu teknik özellikle konuşma<br />

becerisini geliştirmek amacıyla sınıf içinde etkili bir şekilde<br />

kullanılmalıdır(Demirel, <strong>2008</strong>a).<br />

Yalın(2006) rol yapma tekniğini anlatırken dikkat edilmesi gereken<br />

noktalardan şu şekilde bahseder.<br />

Ortam oluşturularak doğal olma yolu kullanılmalı ve grup motive<br />

edilmelidir.<br />

Roller paylaştırılmalı, prova yapılmalı ve sahne hazırlanmalıdır.


Rol Yapma ve Drama Etkinlikleriyle Yabancılara Türkçe Öğretiminde Motivasyonun Sağlanması 116<br />

Roller için öğrenciler seçilirken kendilerini rolüne iyice adapte edebilenler<br />

tercih edilmelidir.<br />

Öğrenciler rollerini oynarken diğer öğrenciler de iyi bir seyirci ve<br />

dinleyici olmalıdır.<br />

Öğretmen, yapılan yanlışlar üzerinde durmalı ve düzeltmeler yapmalı<br />

ama bu hatalar oyun oynanırken düzeltilmemeli; bittikten sonra<br />

yapılmalıdır.<br />

Rol yapma etkinlikleri yabancılara Türkçe öğreten ana ders kitaplarındaki<br />

diyalog ve metinlerden faydalanılarak geliştirilebilir. Yabancılara Türkçe<br />

öğretmek üzere hazırlanan Türkçe öğreniyoruz Orhun Çalışma Kitabı 2, Gökkuşağı<br />

2ders kitapları incelendiğinde her konunun sonunda güncel olaylarla ilgili<br />

diyalog parçalarının bulunduğu tespit edilmiştir. Buradaki diyaloglar, anlama,<br />

dinleme ve konuşma becerilerini geliştirmeye yöneliktir. Bu yolla en çok<br />

kullanılan kelimeler, fiiller ve kalıpların dile yerleşmesi sağlanır.<br />

Örnek 1:<br />

Aşağıda Gökkuşağı 2 kitabında karşılaşma konulu günlük hayatta en çok<br />

kullanılan bir diyalog bulunmaktadır (Gökuşağı Türkçe Ders Kitabı 2, 2007).<br />

Uygulamadan sonra konuyla ilgili değerlendirme soruları sınıfta cevaplanarak<br />

konu pekiştirilmelidir (Bkz.Resim2. 1).


117 <strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2: 109-127<br />

Örnek 2:<br />

Resim 2.1:Gökkuşağı 2’den rol alma tekniği ile ilgili örnek bir diyalog<br />

Özbay ve Temizyürek tarafından hazırlanan(2004)Türkçe öğreniyoruz ORHUN<br />

Çalışma Kitabı 2‟debir bayram günü yaşanan bir diyalog metni<br />

verilmiştir(Bkz.Resim 2.2). Diyaloyların rol yapma şeklinde öğrenciler<br />

tarafından kullanılmasıkonuşma ve telaffuz becerilerini geliştirecektir (TİKA<br />

Yayınları, 2004).<br />

Resim 2.2:Orhun Çalışma Kitabı 2’den rol alma tekniği ile ilgili örnek diyalog


Rol Yapma ve Drama Etkinlikleriyle Yabancılara Türkçe Öğretiminde Motivasyonun Sağlanması 118<br />

İngilizce öğreten bazı kitaplar incelendiğinde diyalog ve grup çalışmaları, konu<br />

sonlarında ele alınmıştır. Rol alma tekniği ile bu diyalog metinleri öğrencilere<br />

grup çalışması olarak uygulatılmaktadır. Bunlardan bazıları şunlardır:<br />

Northstar “Speaking Listening” (Longman)<br />

English in Mind (Cambridge)<br />

Headway (Oxford)<br />

Opportunty (Longman) cutting Edge, snapshot<br />

2.Drama<br />

Drama, bir olayın veya durumun yazılı metne bağlı kalmaksızın doğal bir<br />

şekilde uygulanmasıdır.Drama ile öğrencinin kendini ifade edebilmesi,üretken<br />

olması, aktif olması, araştırma isteğinin vekendi problemlerini çözebilme<br />

becerisinin geliştirilmesi amaçlanır.YDTÖ‟nde de dramaile öğrenci dili, yaparak<br />

ve yaşayarak öğrenir (Kara, 2009).<br />

Bu teknik en eski yöntemlerden birisi olup günümüzde okullarda İngilizce<br />

öğretiminde yaygın olarak kullanılmaktadır.Drama ile öğrenci problem çözme<br />

ve iletişim kurma yeteneğini geliştirir diyen Demirel (<strong>2008</strong>b) Yabancı Dil<br />

Öğretim Tekniklerikitabında bu tekniğin çok kullanışlı ve yararlı olduğunu<br />

vurgular.Öğrenciler, öğrenilen dili gerçek ortamlarda nasıl kullanmaları<br />

gerektiğini sınıf ortamında yaşayarak öğrenirler.Demirel, bu tekniğin önemini<br />

şöyle sıralar:<br />

a- Etkili ve dikkatli dinleme yeteneğini geliştirir.<br />

b- Kişinin kendine olan güvenini arttırır.<br />

c- Anlama yeteneğini ve yaratıcılığını arttırır.<br />

d- Bilgilerin etkin kullanımını sağlayarak onları pekiştirir.<br />

Drama daha çoktemel dil becerileri gelişmiş, orta ve ileri seviye öğrencilerine<br />

uygulanması gereken bir tekniktir. Çünkü drama tekniği karşılıklı konuşmayı<br />

hedefler. Yeni Türkçe öğrenmeye başlayanlara zor uygulanabilir. Demirel,<br />

(<strong>2008</strong>c) kitabında bu tekniğin çeşitlerini doğal drama ve biçimsel drama olarak<br />

ikiye ayırır.


119 <strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2: 109-127<br />

Doğal drama, öğrencinin doğal olduğu ve gerçek hayattaki serbest konuşma<br />

alışkanlığını kazandığı drama çeşididir. Doğal drama çeşitleri olarak; Serbest<br />

oyunlar, hikayelerisahneleme, resimlerle hikaye sahneleme, radyo ve TV<br />

haberlerini taklit etme ve gölge oyunları gösterilebilir. Bu doğal drama tekniği,<br />

ana okullarında, yaratıcı drama etkinlikleri adı altında çocukların kendi ana<br />

dilini kullanarak uyguladıkları, öğretmenleri tarafından en çok kullanılan<br />

tekniklerden biridir (M<strong>EGE</strong>P, 2006). Bu etkinlikOğuzkan (1988a)‟nın bahsettiği<br />

gibi hiçbir zorlama olmadan öğretmenin anlattığı bir hikayenin ya da<br />

çocukların başlarından geçen bir olayın veya öğretmenin çocuklarla birlikte<br />

karar verdikleri bir durumun canlandırılması olabilir. Çocuklar içlerinden<br />

geldiği gibi, hatta bazen hikayeyi istedikleri gibi değiştirerek etkinliği<br />

uygulayabilirler.<br />

Biçimsel drama, ciddi ve planlı olarak yetişkin öğrencilere uygulanabilen bir<br />

aktivitedir. Oynananacak oyun önceden ezberlenmiş ve provası yapılmış<br />

olmalıdır.Örnek olarak kuklalar, pandomim(sessiz oyun) ve piyesler<br />

sayılabilir.YDTÖ‟nde temel seviyede ilerlemiş ve üstü öğrencilere<br />

uygulanabilecek drama etkinlikleri hazırlamak mümkündür. Bu etkinlikler,<br />

öğrencilerin kelimeleri doğru telaffuz etmesine, heyecanlarını kontrol<br />

etmelerine ve sözlü anlatımın gelişmesine yardımcı olur.<br />

2.1. Hikayeleri Sahneleme<br />

Doğal dramanın bir çeşidi olan hikayeleri sahneleme YDTÖ‟nde<br />

öğrencilerinkonuşma becerilerini geliştirmektedir. Hikayenin bir kısmı ya da<br />

tamamı alınmalıdır.Rol yeteneği olan öğrenciler seçilmeli ve basit araçlardan<br />

yararlanılmalıdır. Türkiye‟de ilk ve ortaöğretimde sınıf içi aktivitelerde<br />

kullanılan piyes örnekleri yeniden düzenlenerek YDTÖ‟de kullanılabilir.<br />

Örnek:<br />

Anne: (Yanına gelen Burak'a) Elinde ne var oğlum<br />

Burak: Elma var anne.<br />

Anne: Elmayı yıkadın mı<br />

Burak: Yıkadım anne.Biraz oynamak için dışarı çıkabilir miyim<br />

Anne: Çıkabilirsin ama kahvaltı hazır olduğunda gel.<br />

Burak: Sen çağırınca hemen gelirim.<br />

Anne: (Kahvaltıyı hazırlamayı tamamladıktan sonra Burak'a seslenir.)


Rol Yapma ve Drama Etkinlikleriyle Yabancılara Türkçe Öğretiminde Motivasyonun Sağlanması 120<br />

Burak! Kahvaltı hazır.Hadi gel.<br />

Burak: (İçeri girer ve masaya oturur.)<br />

Anne: (İçeriden) Oğlum ellerini yıka, kahvaltıya öyle başla.<br />

Burak: Yıkadım anneciğim (Hızla kahvaltısını bitirdikten sonra). Ben dışarı<br />

oynamaya gidiyorum.<br />

Anne:Tamam, geç kalma (Aytaş, <strong>2008</strong>).<br />

Drama metni canlandırıldıktan sonra olayın nasıl gelişeceği hakkında<br />

izleyici olan öğrencilerin tahmin yürütmeleri sağlanmalıdır.Bu tahminler<br />

doğrutulsunda oyun tamamlanmaya çalışılır.Böylelikle dil ve konuşma<br />

becerileri drama yoluyla geliştirilmelidir.<br />

2.2.Serbest Oyunlar<br />

Bu oyunların en önemli özelliği, fazla araç- gereç kullanmadan ve her zaman<br />

her yerde uygulanabilir olmasıdır. Öğrencilerin kendilerini iyi ifade etme ve<br />

konuşma yeteneklerini geliştirir. Öğretmen pasif olarak katılır ve yönetici<br />

rolündedir. Örneğin, öğretmen masası bir bilet gişesi, pazarda bir tezgah<br />

masası ya da bir banka veznesi olabilir. Öğrenciler günlük hayatta kullanılan<br />

gişe, pazar veya bankada kullanılan birçok diyaloğu bu yöntemle uygulama<br />

imkânı bulurlar. Özgüvenleri olmayan öğrenciler bu etkinliklerle motive<br />

olurlar.<br />

2.3.Parmak Oyunları<br />

Öğrencilerin yeni kelimeler öğrenmesini kolaylaştıran ve dinleme alışkanlığını<br />

kazandıran parmak oyunlarıanaokullarında çocuklara uygulanan bir<br />

etkinliktir(Oğuzkan, 1988b). Bu basit oyunlar temel seviye YDTÖ‟de<br />

uygulanabilir. Bu alıştırmalarla, Türkçe kelimeler bir bağlam içinde öğretilir.<br />

Yabancı dil olarak Türkçe öğrenen temel seviye öğrencilerine, bazı kelimelerin<br />

ve fiillerin kavratılmasında bu etkinlikler kullanılmalıdır.<br />

Örnek:<br />

Kaplumbağa:<br />

Bir küçük kaplumbağa varmış (Eller daire şeklinde birleştirilir)<br />

Bir kutuda yaşarmış (Eller tekrar birleştirilerek kutu şeklini alır)<br />

Gölde yüzermiş (Ellerle yüzme hareketi yapılır)


121 <strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2: 109-127<br />

Kayalara tırmanırmış (Ellerle tırmanma hareketi yapılır)<br />

Bir gün sivrisineği yakalamış (Eller birbirine kenetlenir)<br />

Sonrada pireyi (Eller yine birbirine kenetlenir)<br />

Fakat beni yakalayamadı (Baş iki tarafa sallanır)<br />

2.4.Kuklalar<br />

Eğlendirerek öğretme amacı güden bir etkinliktir.Kuklalardan, diyalog<br />

öğretiminde ve hikaye anlatımında faydalanılmalıdır.Çeşitleri; el kuklası,<br />

eldiven kuklası, ipli kuklalar ve gölge kuklasıdır.Demirel (<strong>2008</strong>d), bir çok<br />

ülkede yaygın olarak kullanıldığını ifade eder. YDTÖ‟nde Türk kültürüne ait<br />

Hacivat ve Karagöz oyunları, yeniden düzenlenerek içindenargo kelimeler de<br />

çıkartılarakbu amaçla kullanılabilir. YDTÖ‟ de kuklalarla pandomim tekniği<br />

birlikte ele alınabilir.<br />

Hacivat ve Karagöz gibi gölge oyunlarından materyallergeliştirilip sınıf içi<br />

etkinliklerinde öğrencilere uygulatılmalıdır.Kuklalar yardımı ile bu etkinlikler<br />

düzenlenmelidir.Nuhoğlu, Özsoy ve Aydın (<strong>2008</strong>a)‟ nın kitabında düzenlenen<br />

buoyun örnekleri sınıf içi etkinliklerinde kullanılabilir.Orta ve ileri seviye<br />

öğrencilerinin konuşma becerilerini geliştirmesi bakımından bu alıştırmalar<br />

önemlidir.Bu aktivitelerle dersler monotonluklardan kurtarılır.<br />

Örnek:<br />

İleri seviye öğrencilerin okuma ve anlama becerileri ve vurgu ve tonlamaları<br />

doğru yapmaları bakımından aşağıda olduğu gibi benzer diyaloglar YDTÖ‟nde<br />

kullanılabilir.<br />

Hacivat:Yar bana bir eğlence!<br />

(Karagöz gelir, Hacivata vurmaya başlar)<br />

Hacivat: Yazıklar olsun sana Karagözüm!<br />

Karagöz: Hoş geldin ince, uzun kazık (Tokat atar)<br />

Hacivat: Yazıklar olsun sana ki kavak ağacı gibi boy atmışsın; ama adam<br />

olamamışsın.<br />

Karagöz: Sen de çam yarması gibi boylanmışsın (Tokat atar)<br />

Hacivat: İşte Karagöz, adam olmadığın bu tokattan da belli.<br />

Karagöz: Sen şu tokadı ye de git oyna çiftetelli.


Rol Yapma ve Drama Etkinlikleriyle Yabancılara Türkçe Öğretiminde Motivasyonun Sağlanması 122<br />

Hacivat: Bak Karagözüm, sen benim kırk yıllık arkadaşımsın, eğer dinlersen<br />

sana babamdan kalma birkaç öğüdüm var. Bunları sana söyleyim de adam<br />

olursun ve bana dua edersin.<br />

Karagöz: Söyle bakalım. Ne biçim şeymiş onlar. Öğrenelim.<br />

Hacivat: Eğ öyleyse başını aşağı eğ.<br />

Karagöz:Ne olacak<br />

Hacivat: Ben senin ensene bir tokat atacağım, öğütleri birer birer söyleyeceğim.<br />

Karagöz: Tokatsız olmaz mı<br />

Hacivat: Bu kıymetli öğütler sonra akılda kalmaz. Eğ başını hadi!<br />

Karagöz: Olur, hadi vur bakalım (başını eğer) Ama yavaş vur!<br />

Hacivat:(ağlar gibi) Ah gidiyor! Ah gidiyor!<br />

Karagöz:(başını kaldırır) Yakalayın kim gidiyor<br />

Hacivat: Kimse gitmiyor, babamın ögütleri gidiyor. Sen eğ başını.<br />

Karagöz: Olur eğdik (eğer)<br />

Hacivat:Birinci öğüt (vurur)<br />

Karagöz: Yavaş kon, elinin cuntasından başlarım, neymiş o söyle bakalım<br />

Hacivat:Cahillik bilginlikten iyidir, derlerse işit de inanma.<br />

Karagöz: (başını kaldırarak)bunu kim bilmez be!<br />

Hacivat:Sen eğ başını.<br />

Karagöz: Olur (başını eğer)<br />

Hacivat: (ağlar gibi) hey gidi babamın öğütleri uçuyor, uçuyor…<br />

Karagöz: Ökse kuralım, tutarız.<br />

Hacivat: Sen eğ başını.<br />

Karagöz: Peki<br />

Hacivat: İkinci öğüt (vurur): fakirlikzenginlikten iyidir derlerse, işit de inanma.<br />

Karagöz: Bu ne biçim öğüt be Bunları kim bilmez<br />

Hacivat: Eğer sen bunları bilmiş olsaydın, adam olurdun. Bana karşı öyle hep<br />

kabaca hareketlerde bulunmazdın. Sen eğ başını.<br />

Karagöz: Olur (başını eğer)<br />

Hacivat: Üçüncü öğüt (tokat atar)<br />

Karagöz: Elin kırılsın kerata.<br />

Hacivat:Bekarlık evlilikten iyidir derlerse işit de inanma.<br />

Karagöz:(başını kaldırarak) bitti mi Şimdi sen de benim babamın öğütlerini dinle,<br />

eğ kafanı aşağı.<br />

Hacivat:Benim öğüde ihtiyacım yok (gitmeye çalışır)<br />

Karagöz: (kıskıvrak yakalar) buraya gel… eğ bakalım kafayı.<br />

Hacivat:Ne olacak


123 <strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2: 109-127<br />

Karagöz: Öğüt vereceğim, eğ şu kafayı aşağıya.<br />

Hacivat: Eğdim …(eğer)<br />

Karagöz: (elini bir aşağı, bir yukarı sallayarak) öhü öhü sıkı dur, öğüt geliyor.<br />

Hacivat: Aman Karagözüm yavaş gelsin.<br />

Karagöz: Artık o bahtına (şiddetle bir tokat atar) birinci öğüt.<br />

Hacivat: Pek hızlı vurdun birader.<br />

Karagöz: Öğütler kafana iyice yerleşsin, öğütlerim biraz dehşetlidir.<br />

Hacivat: Eee neymiş o öğüdün söyle.<br />

Karagöz:Açlık tokluktan iyidir derlerse de işit de inanama.<br />

Hacivat: A Karagözüm bunu kim bilmez<br />

Karagöz: Bu öğütler bana babamdan miras kaldı sen başını eğ!<br />

Hacivat:Aman Karagözüm sen yavaş vur.<br />

Karagöz: Olur, eğ kafayı (tokat atarak) ikinci öğüt.<br />

Hacivat: Neymiş o<br />

Karagöz: Senin sırtına binmek, eşeğin sırtına binmekten iyidir delerse işit de<br />

inanma…<br />

Hacivat:A birader böyle öğüt olur mu<br />

Karagöz: Öğüdün kötüsü olur mu, sen kafanı sıkı tut (tokat atar) üçüncü öğüt…<br />

Hacivat:(başını kaldır) neymiş o<br />

Karagöz:(Tokat atarak) tokat yemek,yemek yemekten iyiyidir derlerse. İşit de<br />

inanma.<br />

2.5Pandomim<br />

Taklidi biroyunda öğrenciler bir insanın, bir makinanın, bir hayvanın<br />

hareketlerini takip ederek canlandırabilirler. Oğuzkan(1988c),araç kullanmadan<br />

yapılan bu çalışmalarıbasit pandomim olarak adlandırır.YDTÖ temel seviye<br />

gruplarında pandomim yöntemi kullanılmalıdır.Bu metodla öğrencilerin<br />

anlama ve verilen komutları canlandırma becerileri geliştirilir.Öğrenciler,<br />

Türkçe konuşurken jest, mimik ve beden dili kullanma becerilerini geliştirirler.<br />

Örnek:<br />

Serçenin Kahvaltısı<br />

Öğretmen yüksek sesle anlatır. (Öğrenciler hareketleri istedikleri gibi<br />

canlandırırlar)<br />

Bir ağacın dalında uyuyan serçe uyandı. (Öğrenciler yere çömelir, kolları yukarı<br />

doğru kaldırır ve çırpar)


Rol Yapma ve Drama Etkinlikleriyle Yabancılara Türkçe Öğretiminde Motivasyonun Sağlanması 124<br />

Serçe yiyecek bulmak için ormana doğru uçtu. (Kollar iki yana açılır ve uçar<br />

gibi sınıfta dolaşırlar)<br />

Serçe solucan bulmak için dikkatle yerlere baktı. (Öğrenciler kollarını yana<br />

açarak ve dikkatle bakarak sınıfta dolaşırlar)<br />

Serçe bir solucan buldu. (Öğrenciler yere çömelir, eller yerde baş önde)<br />

Serçe ağaca geri döndü. (Kollar yanda uçma haraketi yaparak başlangıç yerine<br />

dönerler)<br />

Sonuç<br />

Yabancı bir dili bilmek isteyen her aday ana dilini konuşma rahatlığında o dili<br />

öğrenmek ister. Teorik olarak öğrenilen dilin pratikte istenilen<br />

düzeydekullanabilmesi tüm duyu organlarının dil öğretiminde aktif olarak<br />

katılmasıyla mümkündür. Öğrenme işlemine katılan duyu organlarının sayısı<br />

ne kadar fazla olursa öğrenmedaha doğru gerçekleşir ve öğrenilenlerin<br />

unutulması engellenmiş olur.Bir çok uyarıcının harekete geçirildiği sahne<br />

oyunlarına Türkçe öğretiminde yeterince yer verilmelidir.<br />

YDTÖ sahne oyunları uygulamalarında öğrencilerin karar verme, problem<br />

çözme, iletişim, empati, girişimcilik, sosyal katılım, bilgi teknolojilerini<br />

kullanma, araştırma, mekan algılama ve gözlem gibisosyal becerilerini<br />

geliştirecek materyaller tasarlanmalıdır (Nuhoğlu ve vd., <strong>2008</strong>b).<br />

Diyalog, metin ve alıştırmalar tümevarım yoluyla öğretilmelidir.Önce belli<br />

yapıları içeren tümceler öğretilir daha sonra bunların alıştırması<br />

yapılır(Hengirmen, 1993b). Bu alıştırmalar sahne oyunlarıyla ilişkilendirilirse<br />

öğrencilerinalıcıları sürekli açık tutulabilir.<br />

Modern yabancı dil öğretimi, öğretmen merkezli değil öğrenci merkezlidir.<br />

Modern eğitim anlayışı katılımlı bir eğitim sistemidir.Yabancılara Türkçe<br />

öğretenlersahne oyunları eksenli materyalleri doğru ve yerinde kullanarak<br />

öğrencileri motive etmelidirler. Rol yapma ve drama etkinlikleriyle öğrenciler<br />

aktif hale getirilmelidir. Aktif durumda olan bir öğrenci daha hızlı öğrenir.<br />

Yabancı dil öğrenirken unutmayı engelleyen en önemli unsur öğrenilenlerin<br />

kullanılması veözellikle dil öğrenen kişinin günlük ihtiyaçlarına cevap veriyor<br />

olmasıdır.Dil öğrenirken öğrenilenlerin sahne oyunlarıyla ortamın içinde<br />

olduklarını hissetmeleri dikkatlerini çekecektir.Bir ders boyunca oyunlariçin


125 <strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2: 109-127<br />

ayrılan süre en fazla on veya onbeş dakika olmalıdır. Oyunlara, dersin<br />

ortasında veya sonunda yer verilmelidir (Tarcan, 2004b).<br />

Yabancı dil olarak Türkçe öğretiminde sahne oyunlarını daha çok kullanmak<br />

için materyel geliştirilmelidir.Sahne oyunlarına mevcut YDTÖ yapan ders<br />

kitaplarında gerekli yer verilmemektedir.Öğretmenin becerisine ve ilgisine<br />

bağlı olarak rol yapma ve drama etkinlikleri YDTÖ‟nde<br />

kullanılmaktadır.Tasarlanması durumunda her konu sonuna drama ve eğitsel<br />

oyunlar eklenebilir. Hedefe yönelik olarak hazırlanmışdrama metinleri YDTÖ<br />

„nde yok denecek kadar azdır ve bu konu ciddi bir şekilde ele alınmalıdır.<br />

Temel seviye dil öğrenimi aşamasında öğrenciler daha istekli ve<br />

heyecanlıdırlar.Ancak orta ve ileri seviyede motivasyon kaybı<br />

yaşanabilmektedir.Çünkü konuların ağırlaşması öğrencide ilgisizliğe yol<br />

açmaktadır.Bundan dolayı yabancı dil olarak Türkçeöğretiminde orta ve ileri<br />

seviye konuları öğretilirkensahne oyunlarına bağlı uygulamalar kullanılmalıdır.<br />

Yabancı dil öğretiminde öğretmen faktörü üzerinde özellikle durulmalıdır.<br />

Yabancı dil öğretmeni sadece bilgiyi öğrenciye aktaran kişi değil o bilginin nasıl<br />

kullanılacağını da öğreten kişidir.Yabancı dil öğretmen adaylarının etkin ve<br />

donanımlı yetiştirilmesi gerekmektedir. Yabancı dil derslerinde uygulanacak<br />

yöntem, oyun, diyalog, tiyatro vb. ideal öğretmen tarafından gerçekleştirilebilir<br />

(Anşin, 2006).


Rol Yapma ve Drama Etkinlikleriyle Yabancılara Türkçe Öğretiminde Motivasyonun Sağlanması 126<br />

Kaynakça<br />

Akalın,Ş.H.(2010).TürkDili<br />

Dünya<br />

Dili.http://www.tdk.org.tr/TR/dosyalar/Turk%20Dili%b20Dunya%20Dili.pdf/05<br />

.10.2010.<br />

Anşin, S. (2006). Çocuklarda Yabancı Dil Öğretimi. D.Ü. Ziya Gökalp <strong>Eğitim</strong> <strong>Fakültesi</strong><br />

Dergisi, 6, 19.<br />

Ay, S.(1997). Yabancı Dil Ögretiminde Dramanın Kullanımı. Ankara <strong>Üniversitesi</strong> Sosyal<br />

Bilimler Enstitüsü Yabancı Dil Ögretimi Anabilim Dalı, Yayınlanmamıs Yüksek<br />

Lisans Tezi, Ankara, 103<br />

Aytaş.G. (<strong>2008</strong>). Türkçe Öğretiminde Tematik Yaratıcı Drama Etkinlik ve Uygulamaları.<br />

Ankara: Akçağ Yayınları, 146.<br />

Başkan,Ö.(2006).Yabancı Dil Öğretimi İlkeler ve Çözümler.İstanbul: Multılıngual,77.<br />

Demircan, (2005a).Yabancı Dil Öğretim Yöntemleri. İstanbul: Der Yayınları, 204.<br />

Demircan, (2005b). Yabancı Dil Öğretim Yöntemleri. İstanbul: Der Yayınları, 224-225.<br />

Demirel ,Ö. (2000a). Türkçe Öğretimi. Ankara: Pegem Yayınları,8.<br />

Demirel, Ö. (2000b). Türkçe Öğretimi. Ankara: Pegem Yayınları, 118-119.<br />

Demirel, Ö. (<strong>2008</strong>a). Yabancı Dil Öğretimi. Ankara:Pegem Yayınları,69.<br />

Demirel, Ö. (<strong>2008</strong>b). Yabancı Dil Öğretimi. Ankara: Pegem Yayınları, 70-71.<br />

Demirel, Ö. (<strong>2008</strong>c). Yabancı Dil Öğretimi. Ankara: Pegem Yayınları, 62.<br />

Demirel, Ö. (<strong>2008</strong>d). Yabancı Dil Öğretimi. Ankara: Pegem Yayınları, 72.<br />

Gökkuşağı Türkçe Ders Kitabı 2, (2007). İstanbul: Dilset Yayınları, 129.<br />

Hengirmen, M. (1993a).Yabancı Dil Öğretim Yöntemleri ve TÖMER Yöntemi.Ankara:<br />

Engin Yayınevi, 72.<br />

Hengirmen, M. (1993b).Yabancı Dil Öğretim Yöntemleri ve TÖMER YöntemiAnkara:<br />

EnginYayınevi, 47.


127 <strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2: 109-127<br />

İzgören, M.K. (1999).Oyunlarla Dil Öğretimi. Ankara: Academyplus Yayınları, 69.<br />

Kantemir, E. (1997).Yazılı ve Sözlü Anlatım. Ankara: Engin Yayınevi, 63.<br />

Kara, Ö.T.(2009). Türkçe Derslerini Yaşamla Buluşturan Bir Yöntem: „„Drama‟‟.<br />

MEB.Bilim ve Aklın Aydınlığında <strong>Eğitim</strong>, 111, 16-19.<br />

M<strong>EGE</strong>P, (2006). Çocuk Gelişimi ve <strong>Eğitim</strong>i.Drama Çalışmaları. Ankara. 16-25.<br />

Nuhoğlu, M.M., Özsoy, T., Aydın, A. (<strong>2008</strong>a). Türkçe Öğretiminde Materyal Tasarımı.<br />

Ankara.Nobel Yayın Dağıtım, 68-69.<br />

Nuhoğlu, M.M., Özsoy, T., Aydın, A. (<strong>2008</strong>b). Türkçe Öğretiminde Materyal Tasarımı.<br />

Ankara.Nobel Yayın Dağıtım,70-71-72.<br />

Oğuzkan, Ş. (1988a). Anaokullarında Yaratıcı Dramatizasyon Uygulamaları. İstanbul:<br />

YA-PA Yayınları, 6.<br />

Oğuzkan, Ş. (1988b).Anaokullarında Yaratıcı Dramatizasyon Uygulamaları, İstanbul:<br />

YA-PA Yayınları, 8.<br />

Oğuzkan, Ş. (1988c). Anaokullarında Yaratıcı Dramatizasyon Uygulamaları, İstanbul:<br />

YA-PA Yayınları, 10.<br />

Özbay, M., Temizyürek, F. (2004). Türkçe Öğreniyoruz ORHUN Ders Kitabı 2. Ankara:<br />

TİKA yayınları, 66.<br />

Senemoğlu, N.(2005). Gelişim, Öğrenme ve Öğretim. Ankara:Gazi Kitabevi, 291-292.<br />

Tarcan, A. (2004a). Yabancı Dil Öğretim Teknikleri. Ankara: Nobel Yayın Dağıtım, 10.<br />

Tarcan, A. (2004b).Yabancı Dil Öğretim Teknikleri. Ankara: Nobel Yayın Dağıtım, 44.<br />

Tuna, Y. (2010). Hafızamı Kaybediyorum.<br />

http://www.indusdanismanlik.com/index.aspID=119/09.10.2010.<br />

TDK Sözlük, (2005). Türkçe Sözlük. Ankara,1986.<br />

Yalın, H.(2006). Öğretim Teknolojileri ve Materyal Geliştirme.Nobel Yayın Dağıtım,66.


<strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2: 128-154*<br />

Özel <strong>Eğitim</strong> Öğretmenlerinin Bilgisayar Tutumlarının<br />

İncelenmesi<br />

Tarık KIŞLA¹<br />

Öz<br />

Türkiye’de son yıllardaki yasal düzenlemelerin de etkisi ile her geçen gün yaygınlaşan<br />

ve önem kazanan özel eğitim, teknolojik gelişmelerden oldukça etkilenmektedir. Özellikle<br />

eğitim teknolojileri alanındaki önemli yenilikler özel eğitimde kullanılacak etkili<br />

materyallerin geliştirilmesinde yarar sağlamıştır. Bilgisayar destekli olarak da üretilen<br />

ve kullanılan bu materyallerin özel eğitimde yer alması eğitimin kalitesine önemli<br />

katkılar sağlamaktadır. Fakat teknolojik altyapı ve materyallere yapılan yatırımların<br />

etkili ve yararlı olabilmesi için iyi yetişmiş donanımlı eğitimcilerin varlığı önem<br />

kazanmaktadır. Bu noktada özel eğitim öğretmenlerinin bilgisayar tutumlarının<br />

incelenmesi önemli bir konu olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu amaç doğrultusunda<br />

gerçekleştirilen araştırmada Balıkesir ilinde, özel eğitim kurumlarında görevli<br />

öğretmenlerin bilgisayar tutumları incelenmiştir. Genel tarama modelinin kullanıldığı<br />

araştırmada örneklem olarak, 7 özel eğitim kurumunda çalışan 91 özel eğitim meslek<br />

elemanı belirlenmiştir. Araştırmada Deniz (1994) tarafından geliştirilen 3 alt boyuta<br />

sahip “bilgisayar tutum ölçeği” kullanılmaktadır. Toplanan verilerinin<br />

değerlendirilmesinde betimsel istatistikler ile tek yönlü varyans analizi, LSD testi, t-<br />

Testi ve Anova istatistik tekniklerinden yararlanılmıştır. Araştırma sonucunda, özel<br />

hizmet alanında çalışanların bilgisayar yönelik olumlu tutum geliştirdikleri tespit<br />

edilmiştir.<br />

Anahtar Kelimeler: Özel <strong>Eğitim</strong>, Öğretmen, Bilgisayar Tutumları<br />

*24 Haziran 2011 tarihinde elektronik olarak yayımlanmıştır.<br />

¹Öğr. Gör. Dr., <strong>Ege</strong> <strong>Üniversitesi</strong> <strong>Eğitim</strong> <strong>Fakültesi</strong> Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Bölümü,<br />

tarik.kisla@ege.edu.tr


<strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2: 128–154<br />

Investigating Computer Attitudes of Special Education<br />

Teachers<br />

Abstract<br />

Special education field in Turkey, has been becoming wide spread and gaining<br />

importance with the contributions of legal regulations. Moreover, special education field<br />

also influenced by technological developments in the world Especially, significant<br />

innovations in the field of educational technologies has contributed the development of<br />

useful materials to be utilized in special education. Using the computer-assisted<br />

produced materials in special education contributes to the quality of education given.<br />

However, the presence of well-trained and equipped educators is important for the<br />

investments in technological infrastructure and the materials to be effective and useful.<br />

At this point, investigating special education teachers’ attitudes toward computer has<br />

risen as a significant subject. In this study, special education teachers’ attitudes toward<br />

computer are examined in Balıkesir. In study survey method is used, and 91 Special<br />

education teachers from 7 different special education schools were included in sample.<br />

Three dimensional "The computer attitude scale" which was developed by Deniz (1994)<br />

is used in the study. In data analysis, descriptive statistics, t test, one way ANOVA,<br />

and LSD tests are used. The results of the study showed that special education teachers’<br />

attitudes toward computer were found as positive.<br />

Keywords: Special Education, Teacher, Attitudes towards Computer


130 <strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2: 128-154<br />

1. GĠRĠġ<br />

Her bireyin temel hakkı olan eğitim, insanın düşünce ve davranışlarında,<br />

amaçlı olarak istenilen yönde değişiklik gerçekleştirme süreci olarak<br />

tanımlanmaktadır. <strong>Eğitim</strong> ile asıl hedeflenen ise insanın ve toplumun yararı ve<br />

geleceği düşünülerek toplum içi uyumun gerçekleşmesini sağlayarak<br />

üretkenliğin ve toplum refahının artırılmasını sağlamaktır (Demirkıran, 2005).<br />

Bu amaç doğrultusunda dünya üzerindeki tüm milletler eğitime önem vermiş<br />

ve kendi eğitim politikalarını geliştirmişlerdir. Ayrıca ülkede yaşayan kişilerin<br />

eğitim gereksinimlerini karşılamak ve eğitim amaçlarını gerçekleştirmek için<br />

eğitim sistemlerini kurmuşlardır. Özel eğitim gerektiren bireylerin eğitimine<br />

yönelik açılan kurumlar da önemli bir parça olarak bu sistemlerin içinde yer<br />

almaktadır. Özel <strong>Eğitim</strong>, özel eğitim gerektiren bireylerin eğitim<br />

ihtiyaçlarını karşılamak için özel olarak yetiştirilmiş personel, geliştirilmiş<br />

eğitim programları ve yöntemleri ile onların özür ve özelliklerine uygun<br />

ortamlarda sürdürülen eğitim olarak tanımlanmaktadır (Demirkıran,2005).<br />

Teknolojinin gelişimi ve bu gelişimin sosyal kurumların yapısını ve işleyişini<br />

etkilemesi günlük hayatın son derece etkili bir şekilde değiştirmesine ve<br />

gelişmesine neden olmaktadır. Özellikle bilgi ve iletişim teknolojilerindeki<br />

gelişmeler, eğitim ortamlarındaki verimliliği artırmak, eğitimin<br />

yaygınlaştırılmasını ve bireyselleştirilmesini sağlamak gibi birçok katkı<br />

sağlamıştır (Alkan, Tekdere ve Genç, 2003). Toplumsal yaşantımızın önemli bir<br />

bölümünü oluşturan eğitiminde bu gelişim ve değişimden olumlu yönde<br />

etkilenmesi kaçınılmaz bir hedef olmalıdır. Bu hedeflerin gerçekleştirilebilmesi<br />

için eğitim kurumlarında fiziksel ortamların ve insan gücünün niteliği ve<br />

yeterliliği açısından gelişmelere ihtiyaç duyulmaktadır. <strong>Eğitim</strong>de teknolojinin<br />

getirdiği en önemli unsurlar olan bilgisayar ve internetten yararlanma, özellikle<br />

de bu unsurları öğretme-öğrenme sürecinde etkili olarak kullanabilme yönünde<br />

çeşitli çalışmalar yapılmıştır ve yapılmaktadır.<br />

Bilgi ve iletişim teknolojilerin bireysel farklılıklar ve özelliklere göre<br />

öğrenme ortamı oluşturabilme özelliği bu teknolojilerin eğitimde<br />

kullanılmasının en önemli sebeplerinden biri olarak göze çarpmaktadır. Bilgi ve<br />

iletişim teknolojilerinin, bireysel farklılıkların oldukça önemli olduğu özel<br />

eğitim alanında da etkili bir şekilde kullanımı ve bu kullanımın<br />

yaygınlaştırılması eğitim sistemimiz açısından oldukça önemli bir noktadır. Bu<br />

doğrultuda, özel eğitim gören bireylerin öğretimini kolaylaştırmada önemli bir<br />

potansiyele sahip bilgisayar, yazılım ve internet teknolojisinin etkili bir<br />

eğitimcinin elinde kullanılması önemli hedeflerden biri olmalıdır. Bu sayede


Özel <strong>Eğitim</strong> Öğretmenlerinin Bilgisayar Tutumlarının İncelenmesi 131<br />

özel eğitime ihtiyaç duyan bireylerin gereksinimlerine yanıt verecek bir<br />

öğrenme ortamı oluşturulmasını kolaylaşacaktır. Ayrıca bu teknolojiler özel<br />

gereksinime ihtiyaç duyan bireylerin günlük yaşamlarında karşılarına çıkacak<br />

problemlerin de çözülmesinde etkili olacaktır (Brodin ve Lindstrand, 2003).<br />

Günümüzde, özel eğitim kurumlarının büyük bir çoğunluğu da, normal<br />

eğitim kurumları gibi, teknolojik altyapı olarak gelişimini devam ettirmektedir.<br />

2005 yılı itibariyle Milli <strong>Eğitim</strong> Bakanlığı tarafından özel eğitim okulları için<br />

bilişim teknolojisi sınıfları açılmaktadır (Demirkıran, 2005). Artık üzerinde<br />

çalışılması gereken yeni ve önemli konu bu teknolojik altyapının inşasından çok<br />

etkili bir şekilde kullanılabilmesidir. Altyapının etkili bir şekilde<br />

kullanılabilmesi için gerekli olan unsurlardan en önemlileri eğitim yazılımları<br />

ve bunları kullanabilecek, öğrenciyi yönlendirebilecek nitelikli eğitimcilerdir.<br />

Özel eğitim donanım ve yazılımlarının geliştirilmesi konusunda yurtiçi ve<br />

yurtdışında birçok üniversite ve şirket faaliyet göstermektedir. Bu donanım ve<br />

yazılımların sayısının ve niteliğinin artırılması konusunda yeni çalışmaların<br />

yapılması eğitim sistemimiz için büyük önem arz etmektedir.<br />

Özel eğitim meslek elemanlarının teknolojiyi derslerinde doğru ve etkili bir<br />

şekilde kullanabilmeleri, onların bilgisayara yönelik tutumları, bilgisayar<br />

kullanımı ve bilgisayar destekli eğitim konusundaki yeterlilikleri ile paralellik<br />

göstermektedir. Bu doğrultuda araştırmanın amacı, özel eğitim kurumlarında<br />

çalışan öğretmen ve diğer eğitim personelinin bilgisayar tutumlarının<br />

belirlenmesidir. Bununla birlikte kurumların bilgisayar yazılım ve donanım<br />

imkânlarının da ortaya konması amaçlanmıştır.<br />

Bu genel amaç doğrultusunda araştırmanın alt problemleri şu şekilde<br />

belirlenmiştir:<br />

a. Özel eğitim meslek elemanlarının bilgisayar tutumları nasıldır<br />

b. Özel eğitim meslek elemanlarının bilgisayar tutumları özel ya da resmi<br />

kurumlarda görev yapmalarına göre farklılaşmakta mıdır<br />

c. Özel eğitim meslek elemanlarının bilgisayar tutumları cinsiyetlerine<br />

göre farklılaşmakta mıdır<br />

d. Özel eğitim meslek elemanlarının bilgisayar tutumları bilgisayar<br />

eğitimine göre farklılaşmakta mıdır<br />

e. Özel eğitim meslek elemanlarının bilgisayar tutumları bilgisayar<br />

kullanım konusunda yeterli hissetmelerine göre farklılaşmakta mıdır<br />

f. Özel eğitim meslek elemanlarının bilgisayar tutumları yaşlarına göre<br />

farklılaşmakta mıdır<br />

g. Özel eğitim meslek elemanlarının bilgisayar tutumları mesleki<br />

kıdemlerine göre farklılaşmakta mıdır<br />

*24 Haziran 2011 tarihinde elektronik olarak yayımlanmıştır.<br />

¹Öğr. Gör. Dr., <strong>Ege</strong> <strong>Üniversitesi</strong> <strong>Eğitim</strong> <strong>Fakültesi</strong> Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Bölümü,<br />

tarik.kisla@ege.edu.tr


132 <strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2: 128-154<br />

2. ÖZEL EĞĠTĠMDE BĠLGĠ VE ĠLETĠġĠM TEKNOLOJĠLERĠNĠN YERĠ<br />

Özel eğitim, farklı öğrenme ihtiyaçlarına sahip olan öğrencilere yönelik, özel<br />

olarak tasarlanmış eğitim biçimi olarak da tanımlanabilmektedir. Bu noktada<br />

zihinsel gerilik, işitme ve görme noksanlığı, dil ve konuşma güçlüğü, ortopedik<br />

yetersizlik, otizm, sinir sistemi problemleri ile ortaya çıkan yetersizlik ve<br />

öğrenme güçlüğü gibi engellere sahip olan bireylerin özel eğitim almaları<br />

gerekmektedir. Bunların yanı sıra üstün yetenekli veya üstün zekâlı bireylerin<br />

de özel eğitim almaları onların gelişimine olumlu yönde katkı yapacaktır<br />

(Ysseldyke ve Algozzine, 2006). Bu kadar farklı bir şekilde gruplanabilecek ve<br />

kendilerine göre farklı ihtiyaçları olan bireyler için uygulanan eğitimin ortak<br />

hedefi, bu bireylere gerekli bilgilerin verilerek bağımsız yaşamalarını sağlamak<br />

olmalıdır (Cavkaytar ve Diken, 2006). Özel eğitime ihtiyacı olan bireylerin<br />

bağımsız yaşamalarına destek olacak teknolojiler literatürde “yardımcı<br />

teknolojiler” olarak anılmaktadır. Bu teknolojiler hayatın tüm alanlarında<br />

kullanılabildiği gibi sınıf ortamlarında öğrencinin işlevsel becerilerinin<br />

geliştirilmesi, sürdürülmesi ve arttırılması amacı ile de kullanılmaktadır<br />

(Michel, 2004). Bu nedenle yardımcı teknolojilerin dolayısıyla bilgi ve iletişim<br />

teknolojilerinin eğitim sürecine dahil edilmesi oldukça büyük önem<br />

kazanmaktadır. Çünkü bilgi ve iletişim teknolojileri etkili kullanıldığında<br />

bireysel öğrenmeyi destekleyen, bireyin hayatını kolaylaştıracak olanakları<br />

sunan, iletişim becerilerini geliştirerek sosyal becerilerin kazandırılmasına<br />

yardımcı olan yapısı ile özel eğitime ihtiyacı olan bireylerin bağımsız<br />

yaşamalarına destek verdiği ve onlar için hayatı kolaylaştırdığı kabul<br />

edilmektedir (Cavalier, Ferretti ve Okolo, 1994; Beck, 2002; Zhang, 2000; Alkan,<br />

Tekdere ve Genç, 2003; Lindstrand ve J. Brodin, 2004; Blackhurts, 2005; Alper ve<br />

Raharinirina, 2006; Cavkaytar ve Diken, 2006; Lee ve Templeton, <strong>2008</strong>;).<br />

Bunların yanı sıra özel eğitim ve teknoloji arasındaki ilişkinin kuvvetlenmesi ile<br />

birlikte yasalarda gerçekleştirilen düzenlemelerin de desteğiyle tüm bireyler<br />

için teknolojiye eşit erişim hakkı gibi oldukça önemli bir konu da gündeme<br />

gelmiştir (Lee ve Templeton, <strong>2008</strong>).<br />

Özel eğitim uygulamalarında bilgi ve iletişim teknolojileri farklı biçimlerde<br />

kullanılabilmektedir. <strong>Eğitim</strong>in kalitesini de arttıran bu kullanımların bazılarını<br />

şu şekilde sıralayabiliriz;<br />

Ses ve görüntü kayıtlarının kullanılması,<br />

Tepegöz, bilgisayarla kurulan iletişim yollarının kullanılması,<br />

Öğrencilerin davranışlarının sonunda sistemli dönüt almaları,


Özel <strong>Eğitim</strong> Öğretmenlerinin Bilgisayar Tutumlarının İncelenmesi 133<br />

Öğrenme hızlarını destekleyen yazılımların kullanılması,<br />

Çok sayıda alıştırma yapabildikleri yazılımların kullanılması,<br />

Görsel ve işitsel uyarıları içeren yazılımları kullanılması,<br />

Ses komutları ile bilgisayar kullanılması,<br />

Yazıları sese çevirme ve ekran okuma sistemlerinin kullanılması,<br />

Görsel iletişimi sağlayan yazılımların kullanılması,<br />

Braille alfabesine dönüştürme işlemlerinin kullanılması vb.<br />

Özel eğitimde, teknolojinin sağladığı bu olanaklar ile sayısı yeterli olmasa da<br />

birçok eğitim materyali kullanılmaktadır. Özel olarak geliştirilmiş eğitim<br />

materyalleri sayesinde normal eğitim de olduğu gibi özel eğitimde de eğitimöğretim<br />

ortamlarına çeşitlilik kazandırılmaktadır. Öğrenci, gereksinimine göre<br />

öğrenmesine kolaylık sağlayacak şekilde desteklenebilmektedir. Öğrenmenin<br />

önemli parçalarından olan bireysel öğrenme hızı göz önünde bulundurularak<br />

tekrar etme olanağı da sunan bu teknolojiler ile anında geri bildirim verilerek<br />

öğrencinin kendi durumu hakkında bilgi sahibi olması sağlanabilmektedir.<br />

Bilgi ve iletişim teknolojilerinin öğrenme ortamlarında kullanılmasının diğer<br />

yararları ise öğrenciye problem çözme becerisi kazandırması, öğrencinin daha<br />

uzun süre dikkatini toparlamasını sağlaması, öğrencinin motivasyon, özgüven<br />

ve yaratıcılığını arttırmasıdır. Bahsedilen becerilerin kazanılması özel eğitime<br />

gereksinimi olan bireylerin bağımsız yaşamları için oldukça büyük önem arz<br />

etmektedir. Bilgi ve iletişim teknolojilerinin etkili ve doğru bir şekilde<br />

kullanılabilmesi için öğrencinin sahip olduğu yetersizliğin türü ve derecesinin<br />

de göz önünde bulundurulması gerekmektedir.<br />

Bilgi ve iletişim teknolojilerinin özel eğitimde kullanılması ile ilgili<br />

yurtdışında ve yurtiçinde birçok çalışma yapılmıştır. Öğrenme güçlüğü çeken<br />

bireyler üzerinde yapılan çalışmalarda (Anderson-Inman ve ark., 1999, Datfilo,<br />

ve ark., 2001, Ferretti, 2001; Çuhadar ve Kıyıcı, 2007) bilgisayar destekli<br />

öğrenme ortamı kullanılmış ve benzer bulgular elde edilmiştir. Araştırma<br />

sonucunda bilgisayar destekli öğretim ortamında öğrencinin motivasyonun<br />

yükseldiği, zorlukları daha kolay geçtiği, öğrencilerin memnuniyetini artırarak<br />

bilgiyi daha kolay almalarına, kendi kararlarını vermelerine yardımcı olduğu<br />

ve öz yeterliliklerinin arttığı belirlenmiştir.<br />

Bilgisayar destekli matematik uygulamaların kullanıldığı çalışmalarda ise<br />

(Calhoon, ve ark., 2000, Irish, 2002), öğrenme güçlüğü çeken öğrencilerin<br />

uygulama sonucunda matematik test sonuçlarında önemli ve ölçülebilir bir<br />

artış tespit edilmiştir. Benzer şekilde Yazma becerilerinin geliştirilmesi üzerine<br />

yapılan bir çalışmada (Zhang, 2000) ise öğrenme güçlüğü sahip 5 öğrenci<br />

“Robo-writer” isimli program kullanılmıştır. Uygulama sonucunda ortamın<br />

bireylerin yazma becerileri üzerinde olumlu etkileri olduğu tespit edilmiştir.<br />

*24 Haziran 2011 tarihinde elektronik olarak yayımlanmıştır.<br />

¹Öğr. Gör. Dr., <strong>Ege</strong> <strong>Üniversitesi</strong> <strong>Eğitim</strong> <strong>Fakültesi</strong> Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Bölümü,<br />

tarik.kisla@ege.edu.tr


134 <strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2: 128-154<br />

Zihinsel engelli bireyler üzerinde bilgisayar destekli alışveriş simülasyonları<br />

kullanılarak yapılan çalışmalarının (Ayres ve Langone 2002, Mechling ve Cast<br />

2003) sonucunda öğrencilere alışveriş yapmak için gerekli kelimelerin<br />

öğretildiği ve alışveriş yapma becerilerinin kazandırıldığı bulgusuna<br />

varılmıştır.<br />

Davies ve arkadaşlarının (2001) yaptıkları çalışmada ise yaşları 20 ile 45 arası<br />

değişen 12 özel eğitime muhtaç bireyin, özel bir web tarayıcı yardımı ile kendi<br />

başlarına internet kullanımları incelenmiştir. Araştırma sonucunda bu özel<br />

tarayıcının bireylerin bağımsızlığını artırırken karar vermelerini kolaylaştırdığı<br />

belirlenmiştir.<br />

Dikkat dağınıklığı ve hiperaktiviteye sahip bireyler üzerinde gerçekleştirilen<br />

ve kendilerinin yönettiği ve görsel geri bildirimlerin yer aldığı bir yazılımı<br />

kullanan çalışmalarda (Epstein ve ark.2001, Taber ve ark. 2002, Embregts, 2003)<br />

ise bireylerin olumlu davranışlarının arttığı ve olumsuz davranışlarının azaldığı<br />

ve bireylerin okul ortamındaki günlük görevlerini tamamlama oranlarının<br />

yükseldiği ve öğrenci, öğretmen ve ailelerin memnuniyetinin arttığı<br />

gözlemlenmiştir.<br />

İşitme engelli bireylere konuşma yeteneğinin kazandırılması konusunda da<br />

bilgisayar destekli birçok çalışma yapılmıştır (Cole ve ark., 1999; Cosive ark.,<br />

2002; Edlund ve ark., 2002; Sicilian ve ark., 2002; Granström ve House 2003;<br />

Engwall, 2003; Cerrato ve Skhiri, 2003; Beskow, Engwall ve Granström, 2003;<br />

Lacerda ve ark., 2004; Agelfors ve ark., 2006; Girgin ve ark, <strong>2008</strong>; Odabaşı ve<br />

ark., <strong>2008</strong>; Odabaşı ve ark., 2009; Girgin ve ark., 2009). Teknolojinin kullanımı<br />

ile bu problemin çözüme ulaştırılabildiği bu çalışmalar ile tespit edilmiştir.<br />

Araştırmalardan da görüldüğü gibi bilgi ve iletişim teknolojilerinin özel<br />

eğitimde kullanılması eğitimin kalitesinin ve başarısının artırılmasına önemli<br />

katkılar sağlamaktadır. Bu kapsamda eğitim kurumlarının bilgi ve iletişim<br />

teknolojileri ile entegrasyon süreci günümüzde oldukça önemli bir duruma<br />

gelmiştir. Bu süreç, gelişimleri ve öğrenmeleri için çok sayıda tekrar yapmaları<br />

gereken bireylerin eğitimini kolaylaştırmak için daha da fazla bir önem<br />

taşımaktadır. Bireysel özellikleri ve eğitim yeterlilikleri açısından akranlarından<br />

beklenilen düzeyden anlamlı farklılık gösteren bireylerin bağımsız yaşama<br />

olasılığını en üst düzeye çıkarmak için bu sürece özellikle önem verilmesi<br />

gerektiği ortadadır (Ünlüer, 2010). <strong>Eğitim</strong> kurumlarındaki bilgi ve iletişim<br />

teknolojileri entegrasyon sürecinin başarılı olabilmesi için sistemdeki tüm<br />

öğelerin bu sürece hazır olmaları gerekmektedir. Başka bir deyişle okul<br />

teknolojik altyapısının yeterli, yönetici ve öğretmenlerin sürece istekli ve<br />

öğrencilerinde hazır olmaları entegrasyonun başarılı olabilmesi açısından


Özel <strong>Eğitim</strong> Öğretmenlerinin Bilgisayar Tutumlarının İncelenmesi 135<br />

oldukça önemlidir. Öğretmenlerin özel eğitimde bilgi ve iletişim teknolojilerini<br />

etkili bir şekilde kullanmalarının onların bu konuya yönelik tutumları ile<br />

doğrudan ve pozitif bir ilgisi olduğu birçok araştırmanın bulgusu olarak<br />

karşımıza çıkmaktadır (Melikian, 1994; McCarthy, 1998; Pillai, 1998; Ottolino<br />

2000; Roberson, 2001; Raths J., McAninch A. R., 2003; Owre, 2006).<br />

3. YÖNTEM<br />

Araştırmada özel eğitim meslek elemanlarının bilgisayar tutumlarını belirlemek<br />

amacıyla genel tarama modeli kullanılmıştır. Genel tarama modeli "çok sayıda<br />

elemandan oluşan bir evrende, evren hakkında genel bir yargıya varmak amacı<br />

ile, evrenin tümü ya da ondan alınacak bir grup, örnek ya da örneklem<br />

üzerinde yapılan tarama düzenlemeleri" dir. (Karasar 1997, 82)<br />

3.1. Veri Toplama Araçları<br />

Araştırmada veri toplama araçları olarak kurum bilgilerini toplamak amacıyla<br />

“kurum bilgi formu”, öğretmenlerin kişisel bilgilerini toplamak amacıyla<br />

“kişisel bilgi formu” ve öğretmenlerin bilgisayara yönelik tutumlarını<br />

belirlemek amacıyla “Bilgisayar Tutum Ölçeği-Marmara” kullanılmıştır.<br />

Araştırmacı tarafından hazırlanan kurum bilgi formunda kurumun altyapı<br />

bilgileri ile ilgili sorular yer alırken, kişisel bilgi formunda araştırmanın amacını<br />

belirten ve uygulamada dikkat edilmesi gereken hususlarla ilgili kısa bir<br />

açıklama ile beraber, öğretmenlerin çalıştığı özel eğitim kurumunun türü,<br />

kurumun bağlı olduğu kuruluş, çalıştıkları özel eğitim kurumunun hizmet<br />

alanı, cinsiyetleri, medeni durumları, yaşları, yönetici olup olmadıkları ile görev<br />

branşları, mezun oldukları alan, mesleki kıdemleri, üniversitede bilgisayar<br />

eğitimi alıp almadıkları, Milli <strong>Eğitim</strong> Bakanlığı tarafından ya da kurumlarında<br />

düzenlenen bilgisayar kursuna katılıp katılmadıkları, evde bilgisayarlarının<br />

olup olmadığı, internet kullanıp kullanmadıkları ile bilgisayar kullanımında<br />

kendilerini yeterli hissetme durumları ilişkin on beş soru yer almaktadır.<br />

Araştırmada kullanılan “Bilgisayar tutum ölçeği-Marmara (BTÖ-M)” nın<br />

(Deniz, 1994) temel amacı, bireylerin bilgisayara, bilgisayar kullanımına,<br />

bilgisayar kullananlara ve bilgisayarların toplumsal ya da kişisel etkilerine<br />

yönelik olarak sahip oldukları duygu, düşünce ve davranışlarını saptamaktır.<br />

BTÖ-M 42 önermeden ve 3 alt ölçekten oluşan 5‟li derecelemeli Likert tipi bir<br />

tutum ölçeğidir. Bu alt ölçekler; bilgisayara ilgi duyma (BİD), bilgisayar kaygısı<br />

(BK) ve bilgisayarların eğitim öğretimde kullanılması (BEK) konularında<br />

tutumları ifade etmektedirler.<br />

*24 Haziran 2011 tarihinde elektronik olarak yayımlanmıştır.<br />

¹Öğr. Gör. Dr., <strong>Ege</strong> <strong>Üniversitesi</strong> <strong>Eğitim</strong> <strong>Fakültesi</strong> Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Bölümü,<br />

tarik.kisla@ege.edu.tr


136 <strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2: 128-154<br />

Verilen önermeler “tamamen katılıyorum” ile “hiç katılmıyorum” arasında<br />

yapılan dereceleme ile tutum yoğunluğunu saptamayı amaçlamaktadır. Belirli<br />

önermeler ters ifadelenmiştir. Bu sebeple doğrudan ifadelendirilen önermelerde<br />

“tamamen katılıyorum” 5, “çok katılıyorum” 4, “katılıyorum” 3, “çok az<br />

katılıyorum” 2, “hiç katılmıyorum” 1 puan alırken, ters ifadelenmiş<br />

önermelerde puanlama tersten yapılmaktadır. BTÖ-M‟ dan alınan yüksek<br />

toplam puan bilgisayara yönelik genel olumlu tutumları, düşük toplam puan<br />

ise bilgisayara yönelik genel olumsuz tutumları ifade etmektedir.<br />

Ölçeği geliştirilmesinde madde analizleri sonucunda önermelerin daha<br />

anlamlılarının seçilmesine yönelik olarak, ölçeğin tümünde ve alt ölçeklerde<br />

0,40 değerinin üzerinde olan önermelerin ölçeğe alınması kabul edilmiştir. Bu<br />

yaklaşımla testin tümünde 42 önerme kalmıştır. Alt ölçekler dikkate alındığında<br />

bilgisayar kaygısı alt ölçeği 15, eğitim öğretim alt ölçeği 13, bilgisayara ilgi<br />

duyma alt ölçeği 12 önermeden oluşmuştur (Deniz, 1994). Ölçek uygulanması<br />

sonucu elde edilen veriler üzerinde yapılan güvenilirlik analizi sonucuna göre<br />

Cronbach-α katsayısı 0.934 bulunmuştur.<br />

3.2. ÇalıĢmanın Örneklemi<br />

Araştırmanın evrenini Balıkesir ilinde 2009-2010 eğitim-öğretim yılında 2 resmi<br />

ve 5 özel özel eğitim kurumunda görev yapan özel eğitim meslek elemanları<br />

oluşturmaktadır. Araştırmanın örneklemini Balıkesir ilinde 36 resmi özel eğitim<br />

öğretmeni ile 55 özel özel eğitim meslek elemanı oluşturmaktadır. Araştırmanın<br />

uygulandığı kurumlar hakkındaki genel bilgiler kurum yetkilileri tarafından<br />

doldurulan kurum bilgi formlarından derlenerek tablo 1‟ da sunulmuştur.


Özel <strong>Eğitim</strong> Öğretmenlerinin Bilgisayar Tutumlarının İncelenmesi 137<br />

Tablo 1. Özel <strong>Eğitim</strong> Kurumlarına Ait Genel Bilgiler ile Bilgisayar İmkanlarına<br />

İlişkin Bilgiler<br />

Kurumu Numarası 1 2 3 4 5 6 7<br />

Resmi/Özel R R Ö Ö Ö Ö Ö<br />

Hizmet Verilen Engel<br />

Türü<br />

Z Z Z Z,İ,O Z,S,İ,O Z,O,S Z,S,İ,O<br />

Öğrenci Sayısı 80 116 156 119 207 165 100<br />

Sınıf Sayısı 8 17 9 8 24 15 7<br />

Bireysel <strong>Eğitim</strong> Oda<br />

Sayısı<br />

Yok 2 8 5 16 13 7<br />

İdarede Kullanılan<br />

Bilgisayar<br />

2 3 1 2 3 4 2<br />

<strong>Eğitim</strong> Öğretimdeki<br />

Bilgisayar<br />

Yok 1 1 Yok 9 1 Yok<br />

Sınıfta Bilgisayar Sayısı Yok 1 Yok Yok Yok 1 Yok<br />

Bireysel <strong>Eğitim</strong> Odasında<br />

Bilgisayar Sayısı<br />

Yok Yok 1 Yok 9 Yok Yok<br />

Bilgisayar Laboratuar<br />

Olup Olmadığı Yok Yok 2 1 Yok Yok Yok<br />

Çalışanların Hizmet İçi<br />

Eğt. İhtiyacı Yok Var Var Var Var Var Yok<br />

Özel Eğt. Alanı İçin<br />

Geliştirilmiş BDE<br />

Donanımı Yok Yok Yok Yok Yok Yok Yok<br />

Özel Eğt. Alanı İçin<br />

Geliştirilmiş BDE<br />

Yazılımı Yok Yok Yok Yok Yok Yok Yok<br />

*R: Resmi Ö: Özel Z: Zihinsel Engelli İ: İşitme Engelli O: Otistik S: Spastik<br />

*24 Haziran 2011 tarihinde elektronik olarak yayımlanmıştır.<br />

¹Öğr. Gör. Dr., <strong>Ege</strong> <strong>Üniversitesi</strong> <strong>Eğitim</strong> <strong>Fakültesi</strong> Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Bölümü,<br />

tarik.kisla@ege.edu.tr


138 <strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2: 128-154<br />

Araştırmaya katılan 91 öğretmenin kişisel bilgileri tablo 2‟de sunulmuştur.<br />

Tablo 2. Özel <strong>Eğitim</strong> Kurumlarına Görev Yapan Öğretmenlere Ait Genel<br />

Bilgiler<br />

Frekans Yüzde (%)<br />

Görev Yapılan Kurum Türü<br />

Resmi 36 39,6<br />

Özel 55 60,4<br />

Cinsiyet<br />

erkek 33 36,2<br />

bayan 58 63,8<br />

Yaş<br />

20-30 33 36,3<br />

31-40 32 35,2<br />

41+ 26 28,6<br />

Kıdem<br />

1-6 32 35,2<br />

7-14 29 31,9<br />

14+ 30 33,0<br />

Mezuniyet Alanı<br />

Özel <strong>Eğitim</strong> 12 13,2<br />

Sınıf Öğretmenliği 25 27,5<br />

Çocuk Gelişimi 22 24,2<br />

Diğer 32 35,2<br />

Bilgisayar <strong>Eğitim</strong>i<br />

Var 39 42,9<br />

Yok 52 57,1<br />

Bilgisayar Kullanımı Konusunda Yeterli<br />

Hissetme<br />

Yeterli 62 68,1<br />

Yetersiz 29 31,9<br />

Tablo 2‟ye bakıldığında, araştırma için ulaşılan 33‟ü erkek, 58‟i bayan 91 özel<br />

eğitim meslek elemanının 36‟sının resmi, 55‟i ise özel özel eğitim kurumlarında<br />

hizmet verdiği görülmektedir. Ayrıca öğretmenlerin 33‟ünün 20-30 yaş<br />

aralığında, 32 „sinin 31-40 yaş aralığında; geri kalan 26 kişinin ise 41 yaş ve<br />

üzerinde olduğu görülmektedir. Öğretmenlerin kıdemlerine bakıldığında ise 32<br />

kişinin 1-6 yıl, 29 kişinin 7-14 yıl kıdem aralığında; geri kalan 30 kişinin ise 15<br />

yıl ve üzerinde kıdem yılına sahip olduğu belirlenmiştir. Katılımcıların<br />

mezuniyet alanına bakıldığında sadece %13,2 sinin özel eğitim alanında mezun


Özel <strong>Eğitim</strong> Öğretmenlerinin Bilgisayar Tutumlarının İncelenmesi 139<br />

olduğu görülürken, %27,5‟ i sınıf öğretmenliği, %24,5‟inin de çocuk<br />

gelişiminden mezun olduğu görülmektedir. Diğer mezuniyet alanları (Psikoloji,<br />

Psikolojik danışma ve Rehberlik, Fizyoterapi, Sosyal Hizmetler, Branş<br />

Öğretmenlikleri vb.) ise örneklemin %35,2‟ sini oluşturmaktadır. Buna ek olarak<br />

araştırmaya katılan öğretmenlerin %42,9‟u üniversite öğrenimi sırasında<br />

bilgisayar eğitimi almış, %57,1‟i ise bilgisayar eğitimi görmemiştir. Bu veriye<br />

rağmen özel eğitim meslek elemanının, %68,1‟i kendini bilgisayar kullanımı<br />

konusunda yeterli görmektedir.<br />

3.3. Verilerin toplanması ve Çözümlenmesi<br />

Yapılan araştırmada veri toplamak amacıyla “Kişisel Bilgi Formu” ile BTÖ-M,<br />

Balıkesir ilinde 2009-2010 eğitim-öğretim yılında Resmi ve Özel özel eğitim<br />

kurumlarında görevli özel eğitim personellerine gerekli açıklamalar yapılarak<br />

uygulanmıştır. Toplanan veriler analizi Sosyal Bilimler için İstatistik Paket<br />

Programı (SPSS, Statistical Package for the Social Sciences) kullanılmıştır. Özel<br />

eğitim meslek elemanlarının bilgisayar tutumlarının demografik özelliklerine<br />

göre farklılaşma durumunu belirlemek için tek yönlü varyans analizi ile fark<br />

çıkan durumlarda farkın kaynağını bulabilmek için LSD testi, t-Testi, Levene<br />

Testi ve Anova hesaplamaları yapılmıştır.<br />

4. BULGULAR<br />

Araştırmada ilk olarak belirtilen örneklemin, genel bir bakış açısıyla bilgisayar<br />

tutumları incelenmiştir. Öğretmenlerin tutumları her maddeye verdikleri<br />

cevaplara göre hesaplanmıştır. Ölçeğin tamamında ve alt ölçeklerde maddelere<br />

verilen puanlar her öğretmen için toplanıp o öğretmenin alt ölçek veya ölçeğin<br />

tamamı için toplam tutum puanı olarak belirlenmiştir. Örneklemin her bir alt<br />

ölçeğe ve ölçeğin tamamına göre tutum puanlarının ortalaması, medyan,<br />

standart sapma, ranj, minimum ve maksimum değerleri tablo 3‟de verilmiştir.<br />

*24 Haziran 2011 tarihinde elektronik olarak yayımlanmıştır.<br />

¹Öğr. Gör. Dr., <strong>Ege</strong> <strong>Üniversitesi</strong> <strong>Eğitim</strong> <strong>Fakültesi</strong> Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Bölümü,<br />

tarik.kisla@ege.edu.tr


140 <strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2: 128-154<br />

Tablo 3. Örneklemin tutum puanlarının ortalaması, medyan, standart sapma,<br />

ranj, minimum ve maksimum değerleri<br />

Analiz BTÖ BĠD BK BEK<br />

Madde Sayısı 42 12 15 13<br />

Alınabilecek Maksimum Puan 210 60 75 65<br />

Alınabilecek Minimum Puan 42 12 15 13<br />

Ortalama 160,4 42,7 66,1 49,5<br />

Medyan 162,0 41,0 68,0 49,0<br />

Standart Sapma 21,9 8,9 7,8 8,6<br />

Ranj 95 34 43 41<br />

Minimum Değer 103 26 32 24<br />

Maksimum Değer 198 60 75 65<br />

BİD: Bilgisayara ilgi duyma alt ölçeği<br />

BK: bilgisayar kaygısı alt ölçeği<br />

BEK: Bilgisayarların eğitim öğretimde kullanılması alt ölçeği<br />

BTÖ: Bilgisayar tutum ölçeği


Özel <strong>Eğitim</strong> Öğretmenlerinin Bilgisayar Tutumlarının İncelenmesi 141<br />

Öğretmenlerin ölçeğe verdikleri cevaplar analiz edildiğinde şekil 1‟ de<br />

gösterilen sonuçlar elde edilmektedir.<br />

BİD<br />

1 2 3 4 5<br />

42,7 = 3,56<br />

BK<br />

1 2 3 5<br />

66,1 = 4,40<br />

BEK<br />

1 2 3 5<br />

49,5 = 3,80<br />

BTÖ-M<br />

1 2 3 5<br />

160,4 = 3,81<br />

ġekil 1. Tutum Toplam Puan Ortalamasının Alt Ölçeklere ve Ölçeğin<br />

Tamamına Göre Gösterilmesi<br />

Örneklemin alt ölçeklere ve ölçeğin tamamındaki ortalama tutum puanları<br />

incelendiğinde; bilgisayar ilgi duyma ve bilgisayarın eğitim ve öğretimde<br />

kullanılması alt faktörleri açısından katılımcıların bu konuda olumlu yönde<br />

tutum gösterdikleri görülebilir. Ölçeğimizin ikinci alt faktörü olan bilgisayar<br />

kaygısı açısından bakıldığında ise tutumların oldukça yüksek olması<br />

öğretmenlerin bilgisayar kaygılarının oldukça düşük olduğu şeklinde<br />

yorumlanabilir. Ölçeğin tamamında ise tutum ortalamalarının 160,4<br />

olmasından hareketle katılımcıların genel olarak bilgisayarlar hakkında olumlu<br />

tutum sergiledikleri söylenebilir. Örneklemin alt ölçeklere ve ölçeğin<br />

tamamındaki ortalama tutum puanının medyan değerlerine yakın olması<br />

örneklemin normal dağılıma yakın olduğunu göstermektedir (Şekil 2). Standart<br />

*24 Haziran 2011 tarihinde elektronik olarak yayımlanmıştır.<br />

¹Öğr. Gör. Dr., <strong>Ege</strong> <strong>Üniversitesi</strong> <strong>Eğitim</strong> <strong>Fakültesi</strong> Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Bölümü,<br />

tarik.kisla@ege.edu.tr


142 <strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2: 128-154<br />

sapmanın aritmetik ortalamaya bölümünden bulunan “bağıl değişim<br />

katsayıları” da şekil 2‟de gösterilmektedir.<br />

BĠD (Bağıl değişim katsayısı = 20,8 ) BK (Bağıl değişim katsayısı = 11,8 )<br />

BEK (Bağıl değişim katsayısı = 17,4 ) BTÖ-M (Bağıl değişim katsayısı = 13,6<br />

)<br />

ġekil 2. Örneklemin Toplam Puanları ve Frekans<br />

Özel eğitim kurumlarında çalışan öğretmenlerin bilgisayar yönelik<br />

tutumları genel olarak incelendikten sonra araştırmanın diğer alt problemleri<br />

olan özel eğitim meslek elemanlarının bilgisayar tutumlarının özel ya da resmi<br />

kurumlarda görev yapmalarına, cinsiyetlerine, bilgisayar eğitimlerine,


Bilgisayar<br />

Kullanımı<br />

Konusunda Yeterli<br />

Hissetme<br />

Bilgisayar <strong>Eğitim</strong>i<br />

Alma<br />

Cinsiyet<br />

Kurum Türü<br />

Özel <strong>Eğitim</strong> Öğretmenlerinin Bilgisayar Tutumlarının İncelenmesi 143<br />

bilgisayar kullanım konusunda yeterli hissetmelerine göre farklılaşma olup<br />

olmadığının tespiti amacı ile yapılan t-testi sonuçları tablo 3‟ te sunulmuştur.<br />

Tablo 3. Özel <strong>Eğitim</strong> Meslek Elemanlarının Bilgisayar Tutumlarının<br />

Farklı Bağımsız Değişkenlere Göre Farklılaşma Durumu ile İlgili Bağımsız T-<br />

testi Sonuçları<br />

Ölçekler DeğiĢken N X SD t p<br />

BİD<br />

Resmi 36 44,94 8,65 1,92<br />

Özel 55 41,29 8,94 1,94<br />

0,90<br />

BK<br />

Resmi 36 67,69 6,34 1,50<br />

Özel 55 65,18 8,58 1,60<br />

0,20<br />

BEK<br />

Resmi 36 53,77 8,06 4,11<br />

Özel 55 46,74 7,92 4,09<br />

0,62<br />

BTÖ-M<br />

Resmi 36 168,41 21,08 2,91<br />

Özel 55 155,21 21,16 2,91<br />

0,98<br />

BİD<br />

Bayan 58 41,34 9,02 -1,99<br />

Erkek 33 45,18 8,44 -2,03<br />

0,82<br />

BK<br />

BEK<br />

BTÖ-M<br />

BİD<br />

BK<br />

BEK<br />

BTÖ-M<br />

BİD<br />

BK<br />

BEK<br />

BTÖ-M<br />

Bayan<br />

Erkek<br />

Bayan<br />

Erkek<br />

Bayan<br />

Erkek<br />

Hayır<br />

Evet<br />

Hayır<br />

Evet<br />

Hayır<br />

Evet<br />

Hayır<br />

Evet<br />

Yetersiz<br />

Yeterli<br />

Yetersiz<br />

Yeterli<br />

Yetersiz<br />

Yeterli<br />

Yetersiz<br />

Yeterli<br />

58<br />

33<br />

58<br />

33<br />

58<br />

33<br />

39<br />

52<br />

39<br />

52<br />

39<br />

52<br />

39<br />

52<br />

29<br />

62<br />

29<br />

62<br />

29<br />

62<br />

29<br />

62<br />

65,48<br />

67,39<br />

47,63<br />

52,84<br />

156,46<br />

167,42<br />

41,69<br />

43,51<br />

65,15<br />

66,94<br />

48,25<br />

50,48<br />

157,10<br />

162,94<br />

39,51<br />

44,24<br />

63,55<br />

65,40<br />

48,37<br />

50,06<br />

153,44<br />

163,70<br />

8,10<br />

7,29<br />

8,34<br />

8,29<br />

21,88<br />

20,69<br />

8,80<br />

9,09<br />

8,82<br />

6,99<br />

8,66<br />

8,60<br />

22,68<br />

21,34<br />

8,30<br />

8,92<br />

9,08<br />

6,91<br />

7,15<br />

9,27<br />

21,56<br />

21,59<br />

-1,12<br />

-1,15<br />

-2,87<br />

-2,87<br />

-2,34<br />

-2,37<br />

-0,96<br />

-0,96<br />

-1,07<br />

-1,04<br />

-1,21<br />

-1,21<br />

-1,25<br />

-1,24<br />

-2,40<br />

-2,46<br />

-2,23<br />

-2,02<br />

-0,86<br />

-0,94<br />

-2,11<br />

-2,11<br />

0,30<br />

0,99<br />

0,34<br />

0,55<br />

0,17<br />

0,74<br />

0,34<br />

0,23<br />

0,10<br />

0,18<br />

0,89<br />

*24 Haziran 2011 tarihinde elektronik olarak yayımlanmıştır.<br />

¹Öğr. Gör. Dr., <strong>Ege</strong> <strong>Üniversitesi</strong> <strong>Eğitim</strong> <strong>Fakültesi</strong> Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Bölümü,<br />

tarik.kisla@ege.edu.tr


144 <strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2: 128-154<br />

Tablo 3 incelendiğinde öğretmenlerin bilgisayara yönelik tutumları ve<br />

çalıştıkları kurumun resmi veya özel olması arasında anlamlı bir fark<br />

bulunamamıştır (p>0.05). Beklenenin aksine bu alt problemde anlamlı bir fark<br />

bulunamamasının yanında resmi okullarda çalışan öğretmenlerin tutum puan<br />

ortalamaları özel de çalışan öğretmenlerden daha yüksek çıkmıştır. Bir diğer alt<br />

problemde ise cinsiyetler açısından bakıldığında her ne kadar erkek<br />

öğretmenlerin bilgisayar tutumları daha olumlu olsa da bu fark anlamlı<br />

değildir (p>0.05). Son yıllarda eğitim ve teknoloji kullanımı konusunda yapılan<br />

birçok araştırmada cinsiyetin tutumlar üzerinde fark yaratmaması bu bulgunun<br />

da beklenir olmasına neden olmuştur. Diğer alt problemlere bakıldığında,<br />

araştırmaya katılan öğretmenlerin bilgisayar eğitimi almaları ve bilgisayar<br />

kullanımı konusunda kendilerini yeterli hissetmeleri durumu da onların<br />

bilgisayar tutumları arasında olumlu yönde fark oluşturmasına rağmen oluşan<br />

bu fark anlamlı değildir (p>0.05).<br />

Araştırmada, özel eğitim meslek elemanlarının bilgisayar tutumlarında<br />

yaşlarına göre farklılaşmanın olup olmadığının tespiti için ilk olarak farklı yaş<br />

grubundaki öğretmenlerin tutumlarının standart sapma ve aritmetik<br />

ortalamaları Tablo 4‟de verilmektedir. Araştırma örnekleminde yer alan<br />

öğretmenler 20-30 yaş; 31-40 yaş; 40 üstü yaş olmak üzere 3 farklı yaş aralığında<br />

değerlendirilmiştir.<br />

Tablo 4. Tutum Puanlarının Yaş Aralıklarına Göre Varyans Çözümlemesi<br />

Betimsel İstatistik Sonuçları<br />

Ölçekler<br />

YaĢ N X<br />

Aralığı<br />

SS<br />

BİD 20-30 33 40,60 8,54<br />

31-40 32 43,90 8,92<br />

40+ 26 44 9,37<br />

BK 20-30 33 66 7,10<br />

31-40 32 65,75 9,83<br />

40+ 26 66,92 5,96<br />

BEK 20-30 33 46,63 6,84<br />

31-40 32 51 8,80<br />

40+ 26 51,38 9,81<br />

BTÖ-M 20-30 33 155,24 19,43<br />

31-40 32 162,65 24,43<br />

40+ 26 164,30 21,45


Özel <strong>Eğitim</strong> Öğretmenlerinin Bilgisayar Tutumlarının İncelenmesi 145<br />

Araştırmanın bu alt probleminde tutumlar arasında fark bulunup<br />

bulunmadığını anlamak amacıyla yapılan tek yönlü varyans analizi Tablo 5„de<br />

verilmiştir.<br />

Tablo 5. Tutum Puanlarını Yaş Aralıklarına Göre Varyans Çözümlemesi<br />

Sonuçları<br />

BİD<br />

BK<br />

BEK<br />

BTÖ-<br />

M<br />

Kareler<br />

Toplamı<br />

Serbestlik<br />

Derecesi<br />

Kareler<br />

Ortalaması F p<br />

Gruplar<br />

arası 235,07 2 117,53 1,47 0,233<br />

Grupiçi 7002,59 88 79,57<br />

Toplam 7237,67 90<br />

Gruplar<br />

arası 21,34 2 10,67 0,17 0,843<br />

Grupiçi 5503,84 88 62,54<br />

Toplam 5525,18 90<br />

Gruplar<br />

arası 434,89 2 217,44 3,03 0,053<br />

Grupiçi 6305,79 88 71,65<br />

Toplam 6740,68 90<br />

Gruplar<br />

arası 1437,59 2 718,79 1,50 0,228<br />

Grupiçi 42104,81 88 478,46<br />

Toplam 43542,41 90<br />

Tablo 5‟de görülüğü üzere yaş aralıklarına göre öğretmenlerin tüm alt<br />

faktörlerde ve bilgisayar yönelik tutumları arasında anlamlı bir farklılaşma<br />

bulunmamaktadır (p>0.05). Her ne kadar anlamlı bir fark bulunamamasına<br />

rağmen örneklemin yaş grubu arttıkça genel olarak tutumlarında da olumlu<br />

yönde bir artış tespit edilmektedir. Bu açıdan bakıldığında yaşça daha büyük<br />

öğretmenlerin tecrübelerinde artması ile birlikte bilgisayara yönelik tutumları<br />

artmakta ayrıca bilgisayar daha ilgi duymakta ve bilgisayarın eğitim ve<br />

öğretimde kullanılmasına yönelik tutumları da olumlu yönde artmaktadır.<br />

Araştırmanın son alt problemi olan özel eğitim meslek elemanlarının<br />

bilgisayar tutumlarında mesleki kıdemlerine göre farklılaşmanın olup<br />

olmadığının tespiti için ilk olarak farklı kıdem grubundaki öğretmenlerin<br />

*24 Haziran 2011 tarihinde elektronik olarak yayımlanmıştır.<br />

¹Öğr. Gör. Dr., <strong>Ege</strong> <strong>Üniversitesi</strong> <strong>Eğitim</strong> <strong>Fakültesi</strong> Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Bölümü,<br />

tarik.kisla@ege.edu.tr


146 <strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2: 128-154<br />

tutumlarının standart sapma ve aritmetik ortalamaları Tablo 6‟da verilmektedir.<br />

Araştırma örnekleminde yer alan öğretmenler 1-6 yıl; 7-14 yaş; 14 üstü yıl<br />

olmak üzere 3 farklı aralıkta değerlendirilmiştir.<br />

Tablo 6. Tutum Puanlarının Mesleki Kıdemlerine Göre Varyans Çözümlemesi<br />

Betimsel İstatistik Sonuçları<br />

Ölçekler Mesleki N<br />

X<br />

Kıdem<br />

SS<br />

BİD 1-6 32 39,75 9,15<br />

7-14 29 43,65 8,59<br />

14+ 30 45,03 8,51<br />

BK 1-6 32 64,06 10,37<br />

7-14 29 67,41 5,89<br />

14+ 30 67,23 5,85<br />

BEK 1-6 32 45,12 7,72<br />

7-14 29 51,03 6,97<br />

14+ 30 52,76 9,33<br />

BTÖ 1-6 32 150,93 23,56<br />

7-14 29 164,10 18,94<br />

14+ 30 167,03 20,08<br />

Araştırmanın bu alt probleminde tutumlar arasında fark bulunup<br />

bulunmadığını anlamak amacıyla yapılan tek yönlü varyans analizi Tablo 7„de<br />

verilmiştir.


Özel <strong>Eğitim</strong> Öğretmenlerinin Bilgisayar Tutumlarının İncelenmesi 147<br />

Tablo 7. Tutum Puanlarının Mesleki Kıdeme Göre Varyans Çözümlemesi<br />

Sonuçları<br />

BİD<br />

BK<br />

BEK<br />

BTÖ<br />

Kareler<br />

Toplamı<br />

Serbestlik<br />

Derecesi<br />

Kareler<br />

Ortalaması F p<br />

Gruplar<br />

arası 468,15 2 234,07 3,04 0,05<br />

Grupiçi 6769,51 88 76,92<br />

Toplam 7237,67 90<br />

Gruplar<br />

arası 220,91 2 110,45 1,83 0,16<br />

Grupiçi 5304,27 88 60,27<br />

Toplam 5525,18 90<br />

Gruplar<br />

arası 1000,84 2 500,42 7,67 0,00<br />

Grupiçi 5739,83 88 65,22<br />

Toplam 6740,68 90<br />

Gruplar<br />

arası 4582,88 2 2291,44 5,17 0,01<br />

Grupiçi 38959,53 88 442,72<br />

Toplam 43542,41 90<br />

Araştırma örnekleminde yer alan öğretmenlerin, Tablo 7‟de görüldüğü<br />

üzere mesleki kıdemlerine göre bilgisayar tutumları arasında anlamlı bir<br />

farklılaşma bulunmaktadır (p


148 <strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2: 128-154<br />

Tablo 8. Tutum Puanlarının Kıdemlerine Göre Anlamlılık Çözümlemesi<br />

Sonuçları<br />

(I) (J) Ortalama Standart<br />

Bağımlı Değişken kıdem kıdem Farkı (I-J) Hata p<br />

BEK 1-6 7-14 -5,90* 2,07 0,00<br />

p


Özel <strong>Eğitim</strong> Öğretmenlerinin Bilgisayar Tutumlarının İncelenmesi 149<br />

cinsiyetlerine göre de anlamsal bir fark oluşturmadığı tespit edilmiştir. Bunlara<br />

ek olarak, katılımcıların bilgisayar tutumlarının bilgisayar eğitimi alma ve<br />

bilgisayar konusunda kendilerini yeterli hissetme durumlarına göre de<br />

istatistiksel olarak anlamlı bir fark oluşturmadığı görülmüştür.<br />

Katılımcıların yaşlarına göre tutumlarında fark olup olmadığının tespiti için<br />

yapılan analizlerin sonucunda ise istatistiksel olarak anlamlı bir bulguya<br />

rastlanmamasına rağmen yaş arttıkça ölçeğin tamamında ve alt ölçeklerdeki<br />

ortalama tutum puanlarında bir artış gözlemlenmektedir. Bu bulgu<br />

katılımcıların bilgisayar tutumlarının mesleki kıdemlerine farklılaşmasının<br />

incelendiği alt problemin sonuçlarını destekler şekildedir. Buna göre<br />

katılımcıların mesleki kıdemleri arttıkça tutumlarında pozitif yönde istatistiksel<br />

olarak anlamlı bir fark oluşmaktadır. Alt ölçekler incelendiğinde ise bu farkın<br />

temel olarak bilgisayarın eğitim ve öğretimde kullanımı alt ölçeğinden<br />

kaynaklandığı tespit edilmiştir.<br />

Araştırmada buna ek olarak örneklemdeki özel eğitim okullarından elde<br />

edilen veriler kullanılarak hem bilgisayar destekli eğitime yönelik geliştirilmiş<br />

donanım ve yazılım eksiği olduğu, hem de özel eğitim meslek elemanlarının<br />

büyük bir bölümünün bu donanım ve yazılımlar konusunda yetersiz olduğu<br />

sonucuna varılmıştır.<br />

Araştırmanın sonucunda elde edilen verilere dayanarak, teknolojinin<br />

özellikle özel eğitimde kullanımın oldukça önemli olduğu günümüzde,<br />

öğretmenlerin bilgisayar tutumlarında olumlu olduğu söylenebilir. Fakat bu<br />

noktada öğretmenlerin teknolojiyi etkili kullanabilmeleri için bu konuya<br />

yönelik hizmet içi eğitimlerin sayısının ve kalitesinin arttırılması, özel eğitim<br />

alanına eğitimci yetiştiren bölümlerin lisans programlarında bilgisayar, eğitim<br />

teknolojisi ve bilgisayar destekli eğitim uygulamaları derslerinin sayısının<br />

arttırılması, özel eğitimde kullanılabilecek kaliteli donanım ve yazılımların<br />

mevcut bulundurulması ve kullanımlarının teşvik edilmesi büyük önem arz<br />

etmektedir.<br />

TeĢekkür<br />

Veri toplama safhasında araştırmaya verdiği katkılardan dolayı Reyhan<br />

Durak‟a teşekkür ederim.<br />

*24 Haziran 2011 tarihinde elektronik olarak yayımlanmıştır.<br />

¹Öğr. Gör. Dr., <strong>Ege</strong> <strong>Üniversitesi</strong> <strong>Eğitim</strong> <strong>Fakültesi</strong> Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Bölümü,<br />

tarik.kisla@ege.edu.tr


150 <strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2: 128-154<br />

KAYNAKLAR<br />

Agelfors, E., Beskow, J., Karlsson, I. Kewley, J., Salvil, G. Thomas, N., (2006).<br />

“User Evaluation of the SYNFACE Talking Head Telephone”, K.<br />

Miesenberger et al. (Eds.): ICCHP 2006, LNCS 4061, pp. 579–586, 2006.<br />

c_Springer-Verlag Berlin Heidelberg.<br />

Alkan, M., Tekedere, H., Genç, Ö., (2003) İnteraktif Bilgi İletişim<br />

Teknolojilerinin Uzaktan <strong>Eğitim</strong>deki Uygulamaları, Elektrik, Elektronik,<br />

Bilgisayar Mühendislikleri <strong>Eğitim</strong>i 1. Ulusal Sempozyumu, ODTÜ-<br />

Ankara.<br />

Alper, S., & Raharinirina, S. (2006). Assistive technology for individuals with<br />

disabilities: A review and synthesis of the literature. Journal of Special<br />

Education Technology, 21(2), 47–64.<br />

Anderson-Imnan, L., Knox-Quinn, C., & Homey, M. A. (1996). Computer-based<br />

study strategies for students with learning disabilities: Individual<br />

differences associated with adoption level. Journal of Learning<br />

Disabilities, 29(5), 461-484.<br />

Anderson-Inman, L., Knox-Quinn, C., & Szymanski, M. (1999). Computersupported<br />

studying: Stories of successful transition to postsecondary<br />

education. Career Development for Exceptional Children, 22(2), 185-212.<br />

Ayres, K. M., & Langone, J. (2002). Acquisition and generalization of<br />

purchasing skills using a video enhanced computer-based instructional<br />

program. Journal of Special Education Technology, 17(4), 15-28.<br />

Beck, J. (2002). Emerging literacy through assistive technology. Teaching<br />

Exceptional Children, 35(2), 44–48.<br />

Beskow,J., Engwall, O. Granström, B. (2003). “ Simultaneous measurements of<br />

facial and intraoral articulation”, Proc of Fonetik, Umeå University,<br />

Department of Philosophy and Linguistics” PHONUM 9, 57-60.<br />

Blackhurts, A.E. (2005). Perspectives on applicationsof technology in the field of<br />

learning disabilities Learning Disability Quarterly 28, 175-178<br />

Brodin, J. ve Lindstrand, P.(2003) What about ICT in special education Special<br />

educators evaluate Information and Communication Technology as a<br />

learning tool. Europan Journal of Special Needs Education 18, 71-87<br />

Calhoon, M. B., Fuchs, L. S., & Hamlett, C. L. (2000). Effects of computer-based<br />

test accommodations on mathematics performance assessments for<br />

secondary students with learning disabilities. Learning Disability<br />

Quarterly, 23(4), 271-282.<br />

Cavalier, A. R., Ferretti, R. P, & Okolo, C. M. (1994). 1. Technology and<br />

individual differences. Journal of Special Education Technology, 12, 175-<br />

181.<br />

Cavkaytar A. ve Diken İ.H. (2006). Özel <strong>Eğitim</strong>e Giriş Ankara: Kök Yayıncılık.


Özel <strong>Eğitim</strong> Öğretmenlerinin Bilgisayar Tutumlarının İncelenmesi 151<br />

Cerrato, L., Skhiri, M. (2003) “ A method for the analysis and measurement of<br />

communicative head movements in human dialogues”, Proc of AVSP,<br />

251–256.<br />

Cole, R., Villiers, J., Shobaki,K., Massaro,W., Beskow J., Cohen M., (1999)<br />

“Demonstrations of Dialogue Design Tools in the CSLU Toolkit”, ESCA<br />

Workshop and Research workshop. Interactive Dialogue in Multi-Modal<br />

Systems. Kloster Irsee, Germany.<br />

Cosive, P. , Cohen, M., Massaro, D. , (2002) “Baldini: Baldi speaks Italian”, In<br />

proceedings of 7th International Conference on Spoken Language<br />

Processing, (ICSLP„02) (pp.2349-2352). Denver.<br />

Çuhadar S. ve Kıyıcı M. (2007) "Zihin Engelliler Öğretmenliği Öğrencilerinin<br />

Bilgi Ve İletişim Teknolojilerini Kullanma Durumları", 7th International<br />

Educational Technology Conference, Lefkoşa, KKTC,<br />

Datfilo, J., Guerin, N., & Cory, L. (2001). Effects of computerized education on<br />

self-determination of youth with disabilities. Journal of Special Education<br />

Technology, 16(1), 5-17.<br />

Davies, D. K, Stock, S. E., & Wehmeyer, M. L. (2001). Enhancing independent<br />

internet access for individuals with mental retardation through use of a<br />

specialized web browser: A pilot study. Education and Training in<br />

Mental Retardation and Developmental Disabilities, 36, 107-113.<br />

Demirkıran V., (2005). ” Özel <strong>Eğitim</strong> Kurumlarında Bilgisayar Kullanımı İle<br />

Özel <strong>Eğitim</strong> Meslek Elemanlarının Bilgisayar Destekli <strong>Eğitim</strong>e İlişkin<br />

Görüşleri İle Bilgisayar Tutumlarının Belirlenmesi”, Yayımlanmamış<br />

Yüksek Lisans Tezi, Marmara <strong>Üniversitesi</strong>, <strong>Eğitim</strong> Bilimleri Enstitüsü,<br />

Özel <strong>Eğitim</strong> Ana Bilim Dalı Zihinsel Engelliler Öğretmenliği Bilim Dalı,<br />

İstanbul.<br />

Deniz, L. (1994). “Bilgisayar Tutum Ölçeği (BTÖ-M9‟nin Geçerlik, Güvenirlik;<br />

Norm Çalışması ve Bir Örnek Uygulama” Doktora Tezi, Marmara<br />

<strong>Üniversitesi</strong> Sosyal Bilimleri Enstitüsü. İstanbul.<br />

Edlund, J., Beskow, J. Nordstrand , M. (2002), “GESOM - A Model for<br />

Describing and generating Multi-modal Output”, Proc of ISCA<br />

Workshop Multi-Modal Dialogue in Mobile Environments.<br />

Embregts, PJ.C.M. (2003). Using self-management, video feedback, and graphic<br />

feedback to improve social behavior of youth with mild mental<br />

retardation. Education and Training in Developmental Disabilities, 38(3),<br />

283-295.<br />

Engwall, O. (2003). ”A revisit to the Application of MRI to the Analysis of<br />

Speech Production - Testing our assumptions”, 6th Int Seminar on<br />

Speech Production, Sydney, 7-10 December.<br />

Epstein, T. N., Willis, M. G., Conners, C. K., & Johnson, D. E. (2001). Use of 'a<br />

technological prompting device to aid a student with attention deficit<br />

*24 Haziran 2011 tarihinde elektronik olarak yayımlanmıştır.<br />

¹Öğr. Gör. Dr., <strong>Ege</strong> <strong>Üniversitesi</strong> <strong>Eğitim</strong> <strong>Fakültesi</strong> Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Bölümü,<br />

tarik.kisla@ege.edu.tr


152 <strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2: 128-154<br />

hyperactivity disorder to initiate and complete daily tasks: An<br />

exploratory study. Journal of Special Education Technology, 16(1), 19-28.<br />

Ferretti, R. P, MacArthur C. D., & Okolo, C. M. (2001). Teaching for historical<br />

understanding in inclusive classrooms. Learning Disability Quarterly,<br />

24(1), 59-71.<br />

Girgin Ü., Çoklar A.N., Kurt A.A, ve H.F.Odabaşı (2009), "Use of Technology as<br />

a Solution to the Problems Faced in Literacy Education by the Teachers of<br />

The Hearing Impaired: ISITEK Project", I. International Conference on<br />

Computational and Information Science, ABD Houston.<br />

Girgin, Ü., Kurt A.A. ve Odabaşı H.F. (<strong>2008</strong>). "Teachers‟ Points of View<br />

Regarding Technology Integration Issues in a Special Education School in<br />

Turkey", ABD:Boston Northeastern Universty.<br />

Granström, B.,House, D. , (2003). “Multimodality and speech technology:<br />

Verbal and non-verbal communication in talking agents”, Proc<br />

EuroSpeech, 2901–2904,.<br />

Irish, C. (2002). Using peg- and keyword nmemonics and computer-assisted<br />

instruction to enhance basic multiplication performance in elementary<br />

students with learning and cognitive disabilities. Journal of Special<br />

Education Technology, 17(4), 29-40.<br />

Karasar, N. (1999). Bilimsel Araştırma Yöntemi, Ankara: Nobel yayın, ISBN 975-<br />

591-046-8<br />

Lacerda F., Sundberg, U. , Carlson, R. Holt, L.. (2004). “Modelling Interactive<br />

Language Learning: Project Presentation ”, Proceedings, FONETIK, De<br />

pt. of Linguistics, Stockholm University.<br />

Lee, H. ve Templeton, R. (<strong>2008</strong>). Ensuring Equal Access to Technology:<br />

Providing Assistive Technology for StudentsWith Disabilities Theory<br />

Into Practice, 47,212–219<br />

Lindstrand, P.,ve Brodin, J., (2004) Parents and children view ICT. Technology<br />

and Disability 16, 179-183<br />

McCarthy, P. J. (1998), ―Teacher attitudes toward computers and the<br />

relationship between attitudes toward computers and level of<br />

involvement with computers among NewYork City special education<br />

teachers‖, Unpublished Doctoral Dissertation, Teachers College,<br />

Columbia University.<br />

Mechling, L. C., & Cast, D. L. (2003). Multi-media instruction to teach grocery<br />

store word associations and store location: A study of generalization.<br />

Education and Training in Developmental Disabilities, 38(1), 62-76.<br />

Melikian, R. (1994). A survey of computer utilization in teaching literacy skills<br />

to deaf students, Yayınlanmamış doktora tezi, Columbia University<br />

Teachers College.


Özel <strong>Eğitim</strong> Öğretmenlerinin Bilgisayar Tutumlarının İncelenmesi 153<br />

Michel, P. (2004). The use of technology in the study, diagnosis and treatment of<br />

autism. Final term Paper for CSC350: Autism and Associated<br />

Developmental Disorders<br />

Odabasi F., Cuhadar, C., Kuzu, A. (<strong>2008</strong>). Scenario Development For A Mobile<br />

Learning Course. Proceedings for Access to Learning for Development<br />

The 5th Pan-Commonwealth Forum on Open Learning (PCF5), 13 -17<br />

July, London.<br />

Odabaşı, H.F., Kuzu,A., Girgin, C., Çuhadar, C., Kıyıcı, M.&Tanyeri, T. (2009)<br />

Reflections of Hearing Impaired Students on Daily and Instructional<br />

PDA Use. International Journal of Special Education, 24, (1).<br />

Ottolino, P. J. (2000). Availability and use of technology by teachers in training<br />

and early career educators of the deaf and hard of hearing: A descriptive<br />

analysis. Yayınlanmamış Doktora Tezi, Northern Illinois University.<br />

Owre, K., (2006). The effect of collectıve effıcacy on teachers‟ technology<br />

Acceptance. Yayımlanmamış Doktora Tezi. University of Saskatchewan.<br />

Pillai, P. P. (1998). Instructional technology use among educators of deaf and<br />

hard of hearing students in rural Alaskan general education settings,<br />

Yayınlanmamış doktora tezi, Gallaudet University.<br />

Raths, J., McAninch A. R., (2003). Teacher beliefs and classroom performance:<br />

the impact of teacher education, ISBN: 1-59311-068-5, Information Age<br />

Publishing Inc.<br />

Roberson, L. (2001). Integration of Computers and Related Technologies into<br />

Deaf Education Teacher Preparation Programs. American Annals of the<br />

Deaf, 146 (1), 60-66.<br />

Sicilian C., Williams, G. , Beskow, J. Faulkner, A. (2002). “Evaluatıon of a<br />

multılıngual synthetıc talkıng face as a Communıcatıon aıd for the<br />

hearing impaired”, Speech, Hearing and Language: work in progress.<br />

Volume 14, Siciliano et al, p51-61.<br />

Taber, T A., Alberto, P A., Hughes, M., & Seltzer, A. (2002). A strategy for<br />

students with moderate disabilities when lost in the community.<br />

Research & Practice for Persons with Severe Disabilities, 27(2), 141-152.<br />

Ünlüer, S. 2010. “Engelliler Entegre Yüksekokulu‟ndaki Bilgi Ve İletişim<br />

Teknolojileri Entegrasyonu Sürecinin İncelenmesi”, Yayımlanmamış<br />

Doktora Tezi, Anadolu <strong>Üniversitesi</strong>, <strong>Eğitim</strong> Bilimleri Enstitüsü, Eskişehir<br />

Ysseldyke, J. & Algozzine, B. (2006). A practical approach to special education:<br />

Teaching students who are gifted and talented. Thousand Oaks, CA:<br />

Corwin Press.<br />

Zhang, Y (2000). Technology and the writing skills of students with learning<br />

disabilities. Journal of Research on Computing in Education, 32(4), 467-<br />

479.<br />

*24 Haziran 2011 tarihinde elektronik olarak yayımlanmıştır.<br />

¹Öğr. Gör. Dr., <strong>Ege</strong> <strong>Üniversitesi</strong> <strong>Eğitim</strong> <strong>Fakültesi</strong> Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Bölümü,<br />

tarik.kisla@ege.edu.tr


<strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2: 155-173*<br />

BÖTE ÖĞRENCİLERİNDEKİ YARATICILIK ve<br />

PROBLEM ÇÖZME BECERİLERİNİN<br />

KARŞILAŞTIRILMASI<br />

Doç.Dr. Mustafa Murat ĠNCEOĞLU, Aytek KOġAR<br />

<strong>Ege</strong> <strong>Üniversitesi</strong><br />

<strong>Eğitim</strong> <strong>Fakültesi</strong>, Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri <strong>Eğitim</strong>i Bölümü<br />

Bornova 35100 ĠZMĠR<br />

mustafa.inceoglu@ege.edu.tr<br />

Milli <strong>Eğitim</strong> Bakanlığı<br />

aytekgozgoz@gmail.com<br />

Özet:<br />

Bu çalışmada Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri <strong>Eğitim</strong>i (BÖTE) alanında öğrenim gören<br />

öğrencilerin problem çözme becerileri ve yaratıcılık yetenekleri arasındaki ilişkiler saptanmaya<br />

çalışılmıştır. Çalışma 2009-2010 eğitim öğretim yılı içerisinde A ve B üniversitelerinin BÖTE<br />

bölümü birinci ve ikinci sınıf öğrencilerinin katılımı ile gerçekleştirilmiştir. A <strong>Üniversitesi</strong> BÖTE<br />

bölümü öğrencilerinden yansız olarak seçilen 52 kişilik bir grup ile problem çözme becerilerinin<br />

ölçüleceği veri toplama aracı geliştirilmiş, daha sonra A ve B <strong>Üniversitesi</strong> BÖTE bölümü<br />

öğrencilerinden yansız olarak seçilen 94 kişi ile esas çalışma gerçekleştirilmiştir. Çalışma bir<br />

tarama modelidir. Sonuçlar istatistiki açıdan değerlendirilmiştir. Katılımcıların problem çözme<br />

becerileri ile yaratıcılıkları arasında 0,05 anlamlılık düzeyinde bir ilişki saptanmıştır. Kız<br />

öğrencilerin yaratıcılık değerlerinden akıcılık kategorisinin erkeklerden 0,05 anlamlılık<br />

düzeyinde daha iyi olduğu ve A <strong>Üniversitesi</strong> öğrencilerinin B <strong>Üniversitesi</strong> öğrencilerine göre<br />

yaratıcılık kategorilerinden orijinallikte 0,05 anlamlılık düzeyinde daha üstün oldukları<br />

sonuçlarına ulaşılmıştır.<br />

Anahtar sözcükler: Problem çözme, Yaratıcılık, Öğrenme biçemleri, Oyun geliştirme<br />

*24 Haziran 2011 tarihinde elektronik olarak yayımlanmıĢtır.


<strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 2: 155-173<br />

Analyses of the Relationships between Problem Solving<br />

Skills Learning Styles and Creativity of Computer<br />

Education and Instructional Technology Department<br />

Students: Izmir Case<br />

Abstract<br />

In this paper, the relationship between problem solving skills and creativity of the<br />

Computer Education and Instructional Technology Department (CEIT) students is<br />

studied. The study was conducted with the Computer Education and Instructional<br />

Technology Departments of A University and B University in 2009–2010 academic<br />

year with the participation of first and second undergraduate classes. The data<br />

collection instrument to measure problem solving skills is developed with the<br />

participation of 52 students selected randomly from A University CEIT students for<br />

pilot research, then 94 students randomly selected from A and B Universities for the<br />

main research. The research is a survey study and results are evaluated statistically.<br />

Statistical results show that there are significance at 0,05 level between problem solving<br />

skills and creativity. According to gender, female students are superior to male students<br />

at 0,05 significance in terms of the fluency dimension of creativity categories. With<br />

respect to different university students, A University students are superior to B<br />

University students at 0,05 significance level in terms of originality dimension of<br />

creativity categories.<br />

Keywords: Problem solving, Creativity, Learning styles, Game development


157 <strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 1.9: 162–180<br />

1. Giriş (Bu bölümdeki bazı araştırma sonuçları tartışma bölümüne alınarak<br />

orada verilebilir)<br />

Problem, insan zihnini karıştıran, ona meydan okuyan ve inancını<br />

belirsizleştiren her şey olarak tanımlamaktadır (Baykul, 2004). Problem çözme<br />

ise net bir sonuca ulaşmak için bilinçli olarak uygun eylemi aramak, fakat<br />

istenilen sonuca ulaşamamaktır (Poyla, 1978). Problemi çözmek çaba<br />

harcamamızı ve bu amaçlara ulaşmak için de araçlar bulmamızı gerektirir<br />

(Senemoğlu, 2007). Problem, sonucu bilinmeyen ya da belirsiz bir durumdur.<br />

Problem aynı zamanda giderilmek istenen bir güçlüktür ve birey bu durum ile<br />

etkileşimde bulunur (Aksu, 1985). Kneeland (2001) ise bir şeyin olması gereken<br />

durumuyla mevcut durumu arasındaki fark olarak tanımlamıştır. Problem<br />

çözme bir amaca erişmekte karşılaşılan güçlükleri yenme sürecidir, bu da<br />

bilgiyi kullanarak ve buna orijinallik, yaratıcılık ya da hayal gücünü ekleyerek<br />

çözüme ulaşma süreci olarak açıklanabilir.<br />

Problem çözme yeteneğinin görülebildiği en iyi platformlardan biri<br />

oyunlardır. Problemler oyunlara kolaylıkla uyarlanabilirler. Problem çözme<br />

becerilerinin ölçülmesi ve geliştirilmesi teknolojinin desteği ile daha kolay bir<br />

hal almıştır. Bilgisayarlar ve oyunların kullanımında neredeyse bütün<br />

araştırmacılar hem fikirdir. Temelde birçok bilgisayar oyunu problem çözme<br />

aracı olarak transfer edilebilir (Rao, 1998). Konu ile ilgili oldukça fazla çalışma<br />

vardır. Örneğin; Wang ve Tzeng (2007)‟e göre bilgisayar oyunu ve e-<br />

öğrenmenin birleşimi yaygın ve popüler bir eğilimdir. Bilgisayar oyunları<br />

öğrencinin (oyuncunun) bilgisini oyun oynayarak yapılandırdığı yaşantı tabanlı<br />

medyalardır. Buna dayanarak problem çözme kuramına dayalı olarak bir<br />

bilgisayar oyununda Bloom‟un düzenlenmiş bilişsel süreçlerini yenilemeyi<br />

amaçlayan bir çerçeve önermişlerdir. Düşündükleri senaryoyu ve önerdikleri<br />

çerçeveyi Food Force (Yiyecek Gücü) isimli oyun ile geliştirmişlerdir.<br />

Türkiye‟de Serin ve diğerleri (2009) tarafından Buca İlk Öğretim Okulunda 80<br />

öğrenci ile yapılan bir araştırmada beşinci sınıf öğrencilerinin problem çözme<br />

becerileri üzerinde eğitsel teknolojilerin, bilim destekli materyallerin ve<br />

teknoloji öğreniminin etkisi ölçülmüştür. MacroMedia Flash 8 kullanılarak<br />

hazırlanan “The World Sun and Moon” isimli oyun yazılmış ve problem çözme<br />

puanları ölçülmüştür. Sonuç olarak oyunun problem çözme becerileri üzerine<br />

etkisi olduğu belirlenmiştir. Vaninsky (2005) problem çözme üzerine Nim<br />

Game denilen çok popüler bir oyunu incelemiştir. Öğrencilerin binary<br />

sistemleri anlamada güçlük çekmesinin önüne geçilebilmek için Nim Game<br />

kullanmayı önermiştir. İnternet ortamından bu oyunun ücretsiz olan birçok<br />

versiyonunun indirilebileceğini belirtmiştir. Yapboz oyunları da dijital ortamda<br />

problem çözme becerisi geliştirmek için önerilmektedir Yapbozlar, oyuncuların<br />

*24 Haziran 2011 tarihinde elektronik olarak yayımlanmıĢtır.


BÖTE Öğrencilerindeki Yaratıcılık ve Problem Çözme Becerilerinin Karşılaştırılması 158<br />

karşılaştıkları zorlukların üstesinden gelmek zorunda oldukları problem çözme<br />

oyunları olarak tanımlanabilir. Yapboz çözmek, oyuncuları mantıksal<br />

düşünmeye teşvik etmeye ve problem çözme stratejilerine destek vermeye<br />

yardımcı olur. Number Jigsaw Puzzle (NJP) de önerilen oyunlar arasındadır<br />

(Huang at al., 2007). Amory (1999) tarafından oyuncuların en çok neden<br />

hoşlandığını anlamak için dört farklı oyun tipi ve bileşenleri kullanılmıştır. Bu<br />

çalışmada özellikle macera oyunlarının tercih edildiğini keşfedilmiş ve<br />

oyuncuların oyundaki ses, görsellik, mantık, mantıksızlık, zorluk, teknoloji<br />

kullanımı, hikâye gibi özellikler dikkat ettiğini görülmüştür. Ayrıca oyun<br />

esnasında öğrencinin performansı arttığında devam etme isteği duyduğunu<br />

gözlemlemiştir. Yüksek düşünme yetenekleri, görsel stratejiler ve yaratıcı<br />

problem çözme konularında da gözlemler yapılmıştır. McFarlane ve diğerlerine<br />

(2002) göre oyun oynama, bilgi kazanmanın yanı sıra kritik düşünme ve<br />

problem çözme becerileri gibi çeşitli yeteneklerin gelişimini kolaylaştırır, ayrıca,<br />

el göz koordinasyonunun artmasında önemli etkileri vardır.<br />

Oyunlar eğitim alanında uzun yıllardır kullanılmaktadır ve öğrenmenin<br />

gerçekleşmesinde faydalar getirdiği bilinmektedir. Ancak oyunların eğitimde<br />

ve araştırmalarda kullanılmasının bazı gerekleri vardır. Oyunların eğitimde<br />

kullanılıp kullanılamayacağı, oyunların eğitime katkı sağlayıp sağlamadığı<br />

birçok araştırmacı tarafından incelenmiştir. Bazı araştırmalar oyunun<br />

faydalarını sıralarken bazıları da oyunların öğrenmeye bir katkısı olmadığını<br />

iddia etmektedirler. Öğrenmeye katkısının olmadığı iddiaları Prensky‟e (2001)<br />

göre etkili bir eğitsel oyun için eğlence ve eğitsel değer arasındaki dengenin çok<br />

iyi kurulamamasıdır. Çünkü öğrenci oyunu sadece boş zaman aktivitesi olarak<br />

da kullanabilir. Sorun sadece öğrencinin ne yaptığı ya da nasıl yaptığı da<br />

değildir. Oynatılan oyunun içeriğinde ne olduğu ve nasıl sunulduğudur. Birçok<br />

yeni nesil e-öğrenme çevresi bünyesinde pedagojik olarak iyi şekilde kullanılan<br />

ses ve görüntü özellikleri barındırır. Bu özellikler öğrenci takibi, çevrim içi<br />

değerlendirme, geri besleme ve toplumsal nitelikler gibi kavramlardır. Ayrıca<br />

sıkılma/hüsrana uğrama nedeniyle sistemden ayrılma ve çalışmaya devam<br />

etmede motivasyon eksikliği gibi konular oyunların kullanıldığı eğitim ve<br />

araştırmalarda incelenmektedir.(Moreno-Ger et al., <strong>2008</strong>).<br />

Oynatılacak olan problem çözme tabanlı oyunların matematik temelli olması<br />

da problem çözme ile bağdaştırılmaktadır. Bu nedenle çalışmada kullanılan<br />

bazı araçlar temel aritmetik yeteneğini de gerektirmektedir (Schoenfeld, 1992).<br />

Yaratıcılık evrensel anlamda net tanımı olmayan bir kavramdır. Buna<br />

rağmen, araştırmacıların yaptıkları farklı tanımların bazı temel noktalarda<br />

birbirlerine yaklaştıkları gözlenmektedir. Araştırmacılar bireylerin birbirinden<br />

farklılaşan birçok özelliği olduğunu kabul ederler. Yaratıcılıkta bu kavramlar<br />

arasına girmektedir. Bu kavramla ilgilenen araştırmacılar psiko-analitik,


159 <strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 1.9: 162–180<br />

davranışçı, insancıl, bilişsel ve etkileşimli yaklaşımlarla çeşitli modeller<br />

geliştirilmiş, ancak halen yaratıcılığın boyutları, niteliksel özellikleri ve bu<br />

özelliklerin dağılımı objektif bir şekilde ortaya çıkarılamamıştır (Sonmaz, 2002).<br />

Yaratıcılık kavramının İngilizcedeki karşılığı “creativity”dir. Latince “creare”<br />

kelimesinden gelir. Bu kelime, “doğurmak, yaratmak, meydana getirmek”<br />

anlamındadır (San, 1985; Korkmaz‟dan, 2002).<br />

Vernon ve diğerlerine (1977) göre yaratıcılık; “insanın sosyal, manevi, estetik,<br />

bilimsel artistik objeleri üretme kapasitesidir” (Korkmaz, 2002). Yaratıcılık,<br />

bilinenlerden yeni birşeyler ortaya çıkarma, yeni, özgün bir senteze varma<br />

birtakım sorunlara yeni çözüm yolları bulma, daha önceden kurulamamış<br />

ilişkiler kurma, böylece yeni bir düşünce seması içinde yeni yaşantı, deneyim,<br />

fikir ve ürünler ortaya koyma şeklinde tanımlanabilir (Biber, 2006). Torrance<br />

(1962) yaratıcılığı, sorunlara, bozukluklara, eksik bilgilere, kaybolmuş<br />

unsurlara, uyumsuzluklara karşı duyarlı olma; zorluğu tanıma, çözümler<br />

arama, tahminler yapma ya da yeni varsayımlar kurma, bunları değiştirme<br />

veya yeniden deneme ve sonuçlarını inceleme olarak tanımlar. Yaratıcılık dört<br />

farklı boyut içerir. Bireyin yaratıcılık gücü hakkında bunların hepsini<br />

değerlendirmeden bilgi sahibi olunamaz. Bu boyutlar; akıcılık, esneklik,<br />

özgünlük (orjinallik) ve zenginleştirme olarak bilinir.<br />

Yaratıcılığı, kişisel yapılarla, toplum-kültür varlığı arasındaki etkileşimin<br />

bileşkesi olarak, eğitim felsefesi, programı ve içeriği belirlemektedir. Torrance<br />

(1962), doğada ve toplumda yaratıcılığı etkileyen faktörleri, kız ve erkek<br />

çocukların yetiştirilmeleri; fantezilerin erken ve yersiz engellenmesi; merakın<br />

sınırlandırılıp kontrol altına alınması; otorite ve arkadaş ilişkileri sonucunda<br />

ortaya çıkan korku ve çekingenlik; engellemelerin ve başarının çok fazla<br />

vurgulanması; işlevsel düşünceler ile ilgili çalışma yapabilmek için gereken<br />

kaynakların eksikliği ve eğitim düzeyi olarak özetlemiştir. Yaratıcılıkta en<br />

önemli unsur kendine güvendir. Sorunun çözümünü bilmeseniz dahi, çözüm<br />

için bir yol olduğunu bilmek, çözümü bulmada size yardım edecektir. Birbiri<br />

ardına yaratıcı fikirler bulan insanlar, aslında bizden daha yaratıcı değildirler.<br />

Tek farkları kendilerine olan güvenleridir (Witt, 1999; Biber‟den,<br />

2006).Yaratıcılığın yaşa, cinsiyete, zekâya, sosyokültürel duruma bağlı olup<br />

olmadığına yönelik birçok araştırma yapılmıştır. Sonuçların birçoğunda ilişki<br />

bulunamamıştır. Ancak zeka ile ilgili araştırmalarda yüksek zekanın yüksek<br />

yaratıcılık unsuru olduğuna dair bulgular vardır. Torrance (1962) geliştirdiği<br />

yaratıcı düşünme testinin uygulandığı zaman ve mekanın özellikleri ve<br />

uygulamaya alınan kişilerin o andaki ruhsal durumlarına bağlı olarak olarak bir<br />

miktar farklılıklar gösterebileceğini de söylemektedir.<br />

Problem çözme ve yaratıcılık ile ilgili olarak Sonmaz‟ın (2002) yazdığı<br />

yüksek lisans tezi örnek gösterilebilir. Bu tezde yapılan araştırma sonucu ilgili<br />

*24 Haziran 2011 tarihinde elektronik olarak yayımlanmıĢtır.


BÖTE Öğrencilerindeki Yaratıcılık ve Problem Çözme Becerilerinin Karşılaştırılması 160<br />

grubun yaratıcılık düzeyleri yükseldikçe problem çözme yeteneklerinin de<br />

arttığı görülmüştür. Monahan (2002) „a göre problem çözmek demek yaratıcılık<br />

demektir. Eğer ortada bir problem yoksa yaratıcılık ortaya çıkmaz. Problem<br />

çözme becerisi yaratıcılığı ateşlemektedir. Yazar verdiği birçok seminerde ve<br />

araştırmalarda bu iddiasını ispat etmeye çalışmıştır.<br />

Bu çalışma, genel olarak, <strong>Eğitim</strong> Fakültelerinin BÖTE Bölümlerinde öğrenim<br />

görmekte olan öğrencilerin yaratıcılık ve problem çözme becerileri arasında bir<br />

ilişki olup olmadığını sınamaya yönelik olarak yapılmıştır.<br />

2. Yöntem<br />

2.1. Araştırma desen<br />

Nicel araştırmalarda değer yargılarından ve kişisel yorumlardan bağımsız<br />

yapılan gözlem ve/veya ölçümlerden elde edilen sayısal veriler incelenerek bir<br />

yargıya varılması söz konusudur (Kırcaali, 1999). Bu haliyle toplanacak veriler<br />

sayısal olacağı için araştırma niceliksel bir çalışma olarak değerlendirilmektedir.<br />

Çalışma, var olan bir durumu incelemek, betimlemek ve ayrıntılarına girmek<br />

üzere yapılmıştır. Mevcut durumu etkilemek, değiştirmek ve kurgulamak gibi<br />

bir amaç yoktur. Hâli hazırdaki durum ve nedenlerini araştırılacaktır. Bu<br />

nedenle çalışmanın en başta bir tarama modelidir (Karasar, 2006).<br />

Araştırmaya katılan katılımcıların problem çözme becerileri ile<br />

yaratıcılıklarının arasındaki ilişki tüm boyutları ayrı ayrı değerlendirilmiştir.<br />

Ayrıca katılımcılar okudukları üniversite ve cinsiyet açısından ikişer farklı<br />

gruba ayrılarak problem çözme ve yaratıcılıkları arasında farklar olup<br />

olmadığına bakılmıştır. . Bu nedenle çalışma tarama modellerinden ilişkisel<br />

tarama modeline uygundur. İlişkisel taramada sıklıkla korelasyon<br />

kullanılmaktadır. Moser ve Kalton‟a (1971) göre değişkenler arasında bir ilişki<br />

varsa bunun için nedensel karşılaştırma çalışması yapılmaktadır (Karasar,<br />

2006). Araştırmanın bazı noktalarında yakalanan ilişki olduğunda nedensel<br />

karşılaştırma modeli kullanmak uygundur.<br />

2.2. Katılımcılar<br />

Çalışma, A <strong>Üniversitesi</strong> Bilgisayar Öğretim Teknolojileri <strong>Eğitim</strong>i Bölümü 1.<br />

sınıf öğrencileri ve B <strong>Üniversitesi</strong> Bilgisayar Öğretim Teknolojileri <strong>Eğitim</strong>i<br />

Bölümü 2. sınıf öğrencileri ile gerçekleştirilmiştir. Çalışmaya, A<br />

<strong>Üniversitesi</strong>nden 61 (41 Erkek, 20 Kız) ve B <strong>Üniversitesi</strong>nden 33 (19 Erkek ve 14<br />

Kız) öğrenci katılmıştır. Toplam 94 öğrenci (60 Erkek, 34 Kız) ile çalışma<br />

gerçekleştirilmiştir. Öğrenci seçimleri sınıf kurası ile yansız olarak yapılmıştır.<br />

Öğrencilerin laboratuar saatleri ile çalışmanın yapılabileceği uygun zamanlar


161 <strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 1.9: 162–180<br />

karşılaştırılmış uygun sınıflar arasından kura çekilerek çalışma yapılacak<br />

sınıflar tespit edilmiştir.<br />

2009 – 2010 <strong>Eğitim</strong> yılı itibariyle ilgili üniversitelerin Bilgisayar Öğretim<br />

Teknolojileri <strong>Eğitim</strong>i bölümlerinde okuyan öğrenci sayıları ile çalışmaya alınan<br />

öğrenci sayıları Çizelge 1‟de görülmektedir.<br />

Çizelge 1 Katılımcıların sayısı ve oranları<br />

Üniversite<br />

Mevcut Öğrenci<br />

Sayısı<br />

Çalışmaya Alınan<br />

Öğrenci Sayısı<br />

Örneklemin<br />

Evrene Oranı<br />

(%Yüzde)<br />

A 320 61 19,06<br />

B 250 33 13,2<br />

TOPLAM 520 94 18,08<br />

Tabloda görüldüğü üzere çalışmanın hedefi olan evrenin yaklaşık %18 i<br />

örneklemeye dahil edilmiştir. Bu oran örneklemenin yeterli olduğunu<br />

göstermektedir. Ayrıca problem çözme becerilerine yönelik bir pilot çalışma da<br />

A <strong>Üniversitesi</strong>nde uygulanmıştır. Bu çalışmaya da A <strong>Üniversitesi</strong> Bilgisayar<br />

Öğretim Teknolojileri <strong>Eğitim</strong>i bölümünün 2. sınıf öğrencileri katılmışlardır. Bu<br />

çalışmaya katılan öğrenci sayısı ise 52 kişidir. Bu gruptaki öğrenciler yukarıda<br />

belirtilen ana çalışmaya katılmamışlardır.<br />

2.3. Araçlar<br />

Çalışmada iki çeşit ölçme aracı kullanılmıştır. Bunlardan ilki, ActionScript 3.0<br />

dili kullanılarak ve PHP ile Mysql‟e veri bağlantısı yapılan problem çözme<br />

becerisini ölçmeye yönelik oyunlar, diğeri ise yaratıcılık konusunda en iyi<br />

bilinen ölçme araçlarından biri olan Torrance Yaratıcı Düşünme Testi<br />

(TYDT)‟dir.<br />

2.3.1 Oyun uygulamaları<br />

Yapılan araştırmalarda, araştırmaya başlamadan önce okulun bilgisayar<br />

donanımının yeterli olması, oyunun kolay öğrenilebilir olması, iki saat içinde<br />

bitirilebilmesi ve eğitmen tarafından kolaylıkla geliştirilip değerlendirilebilmesi<br />

önemlidir (Papastergiou, 2009). Bu çalışmada verinin mümkün olduğunca hızlı<br />

toplanmasına ve minimum donanım gereksinimine sahip olması amaçlanmıştır.<br />

*24 Haziran 2011 tarihinde elektronik olarak yayımlanmıĢtır.


BÖTE Öğrencilerindeki Yaratıcılık ve Problem Çözme Becerilerinin Karşılaştırılması 162<br />

Problem çözme becerilerinin ölçülmesi için oyunlar kullanılmıştır. Bu<br />

oyunlar Adobe Flash programına ait ActionScript 3.0 dili ile oluşturulmuştur.<br />

Veri toplanması için www.aytekkosar.com sitesi kiralanmış ve bağlantı php dili<br />

ile mysql veri tabanına gidecek şekilde tasarlanmıştır. Kullanılan oyun sayısı<br />

pilot çalışmada 10 adet olup esas çalışmada bu sayı 6 ya indirilmiş ve<br />

oyunlardaki tüm aksaklıklar giderilmiştir. Oyunlar Parhami (<strong>2008</strong>), Altun<br />

(2004), Alsan (1970; 1989; 1990), Ural (2007) ve Halıcı‟nın (2001; 2004; 2005; 2009)<br />

çalışmalarından uyarlanmıştır. Oyunlar ait görüntülerden ikisi şekil 1‟de<br />

görülmektedir.<br />

Şekil 1. Kullanılan oyunlardan ikisine ait bir görünüm<br />

2.3.2 Oyun dışındaki uygulamalar<br />

Oyun dışında yapılan uygulama TYTD‟dir. Öğrenciler aynı ortamda<br />

toplanıp yönergeler okutulmuş ve testi doldurmaları istenmiştir. Ayrıca<br />

verilerin toplanmasında düzenin sağlanabilmesi ve bir sorun çıkması<br />

durumunda iletişim kurabilmek için bir form hazırlanıp testin en başına<br />

eklenmiştir. Öğrencilere dağıtılan kullanıcı adı ve şifre herkes için özel olarak<br />

adı geçen forma iliştirilmiştir. Kullanılan Test Torrance Yaratıcı Düşünme Testi<br />

Sözel A Formudur. Sungur (1992) tarafından Türkçeye uyarlanan test Tezci‟nin<br />

(2002) doktora tezinden alınmıştır. Torrance Yaratıcı Düşünme Testi (TYDT), ilk<br />

defa 1966 yılında yayımlanmıştır. Torrance tarafından 1974, 1984, 1990 ve 1998<br />

de yeniden düzenlenmiştir (Kim, 2006). 35 farklı dilde birçok araştırmada ve<br />

yüzlerce lisansüstü tezde bireylerin yaratıcılık performanslarını ölçmek için<br />

kullanılmıştır.


163 <strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 1.9: 162–180<br />

Kim (2006) TYDT„yi ele alan bir araştırmasında testin güvenilir ve geçerli<br />

olup olmadığını incelemiştir. Araştırmaya göre TYDT gerçekten sağlam bir<br />

testtir. Ancak araştırmanın uygulandığı kişi ve gruplara göre güvenilirlik ve<br />

geçerlilik değişebilmektedir. Torrance (1974)‟in da söylediği gibi düşük test<br />

güvenilirliği motivasyonal durumların yaratıcılık fonksiyonunun ölçümüne<br />

etkisi ile açıklanır. TYDT bilinen en güçlü test olmasına rağmen farklı bir<br />

yaratıcılık testi ile desteklenebileceği de önerilmektedir (Kim, 2006).<br />

2.4. İşleyiş<br />

Çalışma 2009-2010 öğretim yılında A ve B <strong>Üniversitesi</strong>nde BÖTE bölümünde<br />

okuyan 94 adet öğrencinin katılımı ile gerçekleştirilmiştir. Problem çözme<br />

puanlarının elde edilmesi için yazılacak oyunlar alan yazın taraması ile elde<br />

edilip programlanmıştır. İlk deneme çalışmalarından sonra A üniversitesinden<br />

alınan 52 kişilik bir öğrenci gurubu ile pilot çalışma yapılmıştır. Pilot çalışma<br />

neticesinde elde edilen oyunlar esas çalışmada kullanılmıştır. Sistemin işleyişi<br />

çevrimiçi olacak şekilde düşünülmüştür. Katılımcı evindeki, telefonundaki ya<br />

da internet kafedeki bir bilgisayardan istediği şekilde ve saatte sisteme girip<br />

oyunları tamamlayabilecekti. Ancak katılımın beklenenin çok altında<br />

olmasından dolayı öğrenciler ders esnasında alınıp laboratuarlarından oyunları<br />

tamamlaması sağlanmıştır. Sistemin işleyişini gösteren çizim şekil 2 den<br />

görülebilir.<br />

Yaratıcılık için TYTD kullanılmış ve sınıflarda uygulanmıştır. Öğrencilere<br />

birer saat süre tanınmıştır. Tamamını dolduranlar laboratuara alınmıştır.<br />

Öğretmen bilgisayarından oyunların tamamının oynanıp oynanmadığı<br />

izlenmiştir. Oyunları bitiren öğrenciye izin verilmiştir. Daha sonra uygulama ve<br />

testin değerlendirmelerinin yapılmasına başlanmıştır.<br />

Şekil 2. Sistemin işleyisi<br />

*24 Haziran 2011 tarihinde elektronik olarak yayımlanmıĢtır.


BÖTE Öğrencilerindeki Yaratıcılık ve Problem Çözme Becerilerinin Karşılaştırılması 164<br />

2.5. Veri analizi<br />

Oyunlardan gelen süre, hamle sayısı, deneme sayısı, maliyet gibi veriler<br />

değerlendirilerek puana dönüştürülmüştür. Oynatılan her oyun için farklı<br />

değerlendirmeler kullanılmıştır. Puanların doğru dağıtımı için eşit aralıklı<br />

dağılım benimsenmiştir. En kısa ve en uzun süreler arasındaki zaman eşit<br />

bölünmüş diğer değişkenler içinde benzer şekilde ayrım yapılmıştır. Ayrıca<br />

bazı oyunlarda gidiş yolunun farklı olmasına dayanarak belli<br />

zenginleştirmelerde bulunulmuştur.<br />

Yaratıcılık testi el ile okunmuştur. Test okunurken bu konuda izinli olan<br />

uzmanlardan destek alınmıştır. Buradan akıcılık, esneklik ve orijinallik alt<br />

puanları ile toplam puan elde edilmiştir. Her katılımcıya, 6 farklı oyundan elde<br />

ettiği 1 adet problem çözme becerisi puanı ve yaratıcılık ile alt kategorilerine ait<br />

toplam 4 farklı yaratıcılık puanı verilmiştir.<br />

Cinsiyete göre, üniversiteye göre ve tek bir grup olarak ayrı ayrı kodlanan<br />

katılımcılar için her sınıflamada homojenlik ve normallik testleri uygulanmıştır.<br />

Grup içindeki değişkenlerin karşılaştırılmasında Pearson ve Spearman<br />

korelasyonları farklı guruplar arasındaki olası farkları bulmak için ise t testleri<br />

kullanılmıştır, testlerin analizi SPSS 15 programı ile gerçekleştirilmiştir.<br />

3. Sonuçlar<br />

3.1 Katılımcıların problem çözme ve yaratıcılıkları arasındaki ilişki<br />

Tüm katılımcıların normallik ve homojenlik dağılımı yapıldıktan sonra<br />

orijinallik dışındaki değerlerin parametrik olarak değerlendirilmesi orijinalliğin<br />

ise non-parametrik olarak değerlendirilmesi gerektiği sonucu çıkmıştır. Çizelge<br />

2 de görüleceği gibi uygun korelasyonlar alınmıştır. Sonuç olarak yaratıcılık ile<br />

problem çözme arasında 0,05 anlamlılık düzeyinde ilişki olduğu görülmüştür.<br />

Yaratıcılık alt kategorilerinden sadece esneklik puanının ilişki göstermediği<br />

görülmektedir. Ancak mevcut değer 0,05 düzeyine son derece yakındır.


165 <strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 1.9: 162–180<br />

Çizelge 2. Grup içindeki problem çözme becerisi ve yaratıcılık ilişkisi<br />

Korelasyon türü<br />

Akıcılık<br />

Puanı<br />

Pearson<br />

Korelasyonu<br />

Esneklik<br />

Puanı<br />

Pearson<br />

Korelasyonu<br />

Orjinallik<br />

Puanı<br />

Spearman<br />

Korelasyonu<br />

Toplam<br />

Yaratıcılık<br />

Puanı<br />

Pearson<br />

Korelasyonu<br />

PÇB Puanı ,194* 0,163 ,181* ,184*<br />

N 94 94 94 94<br />

* 0,05 seviyesinde anlamlılık düzeyi olan korelasyon (tek yönlü)<br />

3.2 İki farklı üniversite öğrenci grubunun problem çözme ve yaratıcılıkları arasındaki<br />

ilişki<br />

A <strong>Üniversitesi</strong> ile B Üniversiteleri öğrencileri arasında yapılan testlerde<br />

problem çözme becerileri açısından anlamlı bir fark bulunamamasına rağmen<br />

yaratıcılık alt kategorilerinden orijinallik değerlerinin anlamlı farklılık<br />

gösterdiği görülmüştür. Normallik testi değerleri uygun gelmediğinden nonparametrik<br />

test olan Mann-Whitney U uygulanmıştır. Çizelge 3 te görülebilecek<br />

olan tabloya göre A <strong>Üniversitesi</strong>nde okuyan öğrenciler orijinallik açısından<br />

daha üstündür.<br />

Çizelge 3. Üniversiteler arası yaratıcılık ilişkisi<br />

Orijinallik<br />

Mann-Whitnet U 716.500<br />

İki yönlü anlamlılık<br />

(Exact Sig. - two tailed)<br />

0,021<br />

3.3 Farklı cinsiyetteki öğrencilerin problem çözme ve yaratıcılıkları arasındaki ilişki<br />

*24 Haziran 2011 tarihinde elektronik olarak yayımlanmıĢtır.


BÖTE Öğrencilerindeki Yaratıcılık ve Problem Çözme Becerilerinin Karşılaştırılması 166<br />

Kızlar ve erkekler arasında yapılan testlerde problem çözme becerileri<br />

arasında anlamlı bir farka rastlanmamıştır. Yaratıcılık testlerinde ise akıcılık alt<br />

kategorisi kızlarda üstün görülmektedir. Testler parametriktir. İlişki<br />

göstermeyen değerler sunulmamıştır. Çizelge 4 ten sonuçlar görülebilir.<br />

Çizelge 4. Cinsiyetler arası yaratıcılık ilişkisi<br />

t testi<br />

sig (çift<br />

t<br />

yönlü)<br />

Toplam Yaratıcılık Varyansların -1.683 .096<br />

eşit olduğu<br />

Akıcılık varsayımı -2.175 .032<br />

sig (two tailed)


167 <strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 1.9: 162–180<br />

sağlandığını söyleyen sayısı oldukça sınırlıdır. Bununla birlikte ticari oyunlarda<br />

yüksek motivasyon görülmektedir. Genellikle oyuncular, bilgisayar<br />

oyunlarında hırslı bir şekilde oyun oynayarak vakit harcamaktan çok<br />

hoşlanırlar (Guitteau, 2002) ve oyunlara çok heveslidirler (Ko, 2002). 2007 UITM<br />

<strong>Üniversitesi</strong>ndeki 67 katılımcı ile Daud ve diğerleri (<strong>2008</strong>) tarafından yapılan<br />

çalışmada temel bilgisayar bilimi ve problem çözmeye giriş dersleri oyun<br />

tabanlı olarak gerçekleştirilmiştir. Sonucunda öğrencilerin çalışma ile ilgili<br />

düşüncelerinin olumlu yönde olduğu ancak bilgisayar oyunu oynama ile<br />

akademik performans arasında önemli bir ilişki olmadığı sonucuna varılmıştır.<br />

Bilgisayar ve video oyunları batı toplumları ve Asya toplumlarında gençler,<br />

çocuklar ve yetişkinler arasında çok popüler bir boş zaman geçirme aracı haline<br />

gelmiştir, ancak eğitsel değeri tartışmalıdır (Poole, 2000). Video ve bilgisayar<br />

oyunlarının özellikle gençlere yönelik bazı dezavantajları vardır (Griffiths,<br />

1995). Örneğin öğrenciler üzerinde sağlık sorunları gibi negatif etkiler<br />

yaratabilmektedir. Bunlar; göz yorgunluğu, baş ağrısı, sırt ağrısı, yorgunluk,<br />

uyku bozukluğuna bağlı gözaltı morlukları (black ring), kas zayıflıkları ve<br />

omuz düşüklüğü gibi rahatsızlıklardır (Tazawa, Y, Soukao A.V., Okada K. &<br />

Takada G., 1997).<br />

Birçok araştırmaya göre kızlar ve erkekler asında oyun oynama konusunda<br />

çok farklı değillerdir. Ancak tutumlar incelendiğinde kızların daha ziyade<br />

eğlenceli fazla bilgi gerektirmeyen oyunlara meraklı olduğu erkeklerin ise<br />

genellikle saldırgan nitelikler taşıyan oyunlardan hoşlandıkları görülmüştür.<br />

Ayrıca bu nedenden dolayı satılan oyunlardan çoğunun erkeklere yönelik<br />

olması kızlar için bir şikayet konusudur (Dodlinger, 2007). Kızlar ve erkekler<br />

arasında oyun oynama yeteneklerinin ve oynama sıklıklarının ölçüldüğü birçok<br />

yayın bulmak mümkündür. Her araştırmadan farklı sonuçlar elde edilmiştir.<br />

Birçok araştırmacı erkeklerin daha başarılı olduğunu bulmuştur. Bunun<br />

sebeplerinin doğuştan gelmediğini, geçmiş yaşamların ve bireysel ilgilerin<br />

bunda önemli rol oynadığını belirtmişlerdir. Bazı araştırmalara göre kızlar<br />

üstün gelirken bazı çalışmalarda da erkekler üstün gelmiştir. Ancak<br />

çalışmaların birçoğu cinsiyetler arasında problem çözme becerisi ile ilgili bir<br />

fark olmadığını, çıkacak farkların ise geçmiş yaşantılar, hazır bulunuşluk,<br />

bireysel ilgiler ve zihinsel gelişim süreçleri gibi nedenlerden kaynaklı olduğunu<br />

göstermektedir (Gallagher and Kauffman, 2005). Papastergiou (2009)‟nun<br />

çalışmasında cinsiyet farkı açısından erkek çocukların daha fazla ön bilgiye<br />

sahip olduğu düşünülmesine rağmen sonuçlar motivasyon ve öğrenme<br />

açısından ön ve son testler arasında erkekler ve kızların gelişimi arasında fark<br />

bulunmadığını göstermiştir. Ancak cinsiyet açısından test sonuçları arasında<br />

erkekler ile kızlar arasında anlamlı bir fark bulunmuştur. Bunun nedeni<br />

erkeklerin bilgisayarlar ile ilgili olarak daha iyi bir arka plana sahip olmasıdır.<br />

TEEM isimli projede (Facer, 2003) erkek öğrencilerin daha fazla oyun oynadığı<br />

ve oyunlarının sürelerinin daha uzun olduğu görülmüş. Cinsiyet ile ilgili<br />

*24 Haziran 2011 tarihinde elektronik olarak yayımlanmıĢtır.


BÖTE Öğrencilerindeki Yaratıcılık ve Problem Çözme Becerilerinin Karşılaştırılması 168<br />

araştırmalarda ise sonucu değiştirenin özellikle oyun seçimi ve pratik yapma<br />

olduğu görülmüştür. Tecrübeli oyuncuların daha başarılı olduğu<br />

söylenmektedir (Downes, 1999; Facer, 2003). Dodlinger (2007) yaptığı alan yazın<br />

taraması sonucunda video oyunlarının öğrenciler üzerinde pozitif etkileri<br />

olduğunu ayrıca cinsiyetin oyun ile öğrenmede çok büyük farklar<br />

oluşturmadığını tespit etmiştir.<br />

Birçok araştırmacının da dediği gibi problem çözme becerileri ile yaratıcılık<br />

yetenekleri açısından pozitif bir ilişki bulunmaktadır. Ayrıca yaratıcılık testi<br />

kendi bileşenleri içinde oldukça tutarlı sonuçlar vermiştir. Cinsiyet açısından<br />

sorguladığımızda bazı yaratıcılık yeteneklerinin kızlarda daha iyi görünmesi<br />

araştırma açısından sürpriz olmuştur. Özellikle akıcılık konusunda 0,05<br />

düzeyinde anlamlı farka rastlanması, bu bölümlerde okuyan kız öğrencilerin<br />

erkek öğrencilere göre çok az zamanda çok farklı fikirler türetebilecek yapıda<br />

olduğunu göstermiştir. Kızların erkeklerden daha mı çok konuştuğu ya da daha<br />

mı çok düşündüğü gibi konular ise psikolojik ve nörolojik çalışmalar takip<br />

edilerek incelenebilir.<br />

Farklı üniversitelere baktığımızda ise, A <strong>Üniversitesi</strong> BÖTE bölümü<br />

öğrencilerinin yaratıcılık açısından B <strong>Üniversitesi</strong> BÖTE bölümü öğrencilerine<br />

göre daha iyi durumda olduğu görülmektedir. Akademik açıdan hemen hemen<br />

aynı düzeyde sayılan ve ortak bir sınav ile alınan, aynı bölüme ait farklı<br />

üniversite öğrencilerinin arasındaki fark tartışılabilir. Torrance (1962) TYDT<br />

puanlarının çevre, yaşantı ve psikolojik durumlar gibi faktörlere bağlı olarak<br />

değişebileceğini söylemektedir. Hatta testin yapıldığı mekan ya da zaman da<br />

bu konuda araştırılmaya değer olarak gözükmektedir. A <strong>Üniversitesi</strong> BÖTE<br />

Bölümü öğrencilerinin özellikle orijinallik alt puanında gösterdiği başarı<br />

Üniversitelerin yürüttüğü programın yaratıcılığı destekler nitelikte olmasıyla<br />

da yorumlanabilir.<br />

ÖSYM tarafından yapılan, öğrencilerin ortak girdiği üniversite sınavlarında,<br />

tercihlerine göre yerleştirilen bireylerden özellikle yüksek talep alan bölümlere<br />

girmeye hak kazananların akademik seviyeleri birbirine çok yakındır.<br />

Akademik seviyenin yanında problem çözme ve yaratıcılık gibi yeteneklerinde<br />

yüksek ve birbirine yakın olması beklenebilir. Ancak akademik seviye ile<br />

problem çözme becerileri ve yaratıcılık bağımsız kavramlar olduğu için<br />

sonuçlar her zaman beklendiği gibi çıkmayabilir. Bu konuda aratıcılık ve<br />

problem çözme açısından üniversite sınavı sonuçlarını değişken olarak<br />

kullanan çalışmalar incelenebilir.<br />

Gelecekte yapılabilecek araştırma önerisi olarak; üniversiteye yeni başlamış<br />

ve yerleştirilme puanı belli olan öğrencilere problem çözme ve yaratıcılık ile<br />

ilgili testler uygulanıp çıkacak sonuçların akademik başarı ile ilgisinin


169 <strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 1.9: 162–180<br />

araştırılması önerilmektedir. Ayrıca çalışmalarda kullanılacak olan testler daha<br />

da geliştirilip tamamı sanal ortama aktarılabilir. Bu sayede yazılan tüm bilgiler<br />

monitörden takip edilir ve gereksiz kağıt sarfiyatının da önüne geçilmiş olur.<br />

Kaynaklar<br />

Aksu, M. (1985). Matematiksel Öğretimde Bilgisayar Kullanımı, <strong>Eğitim</strong> ve Bilim<br />

Dergisi, 54(9), Ankara, 60s.<br />

Alsan S. (1970). Düşünme Kutusu, Bilim ve Teknik Dergisi, Tübitak Yayınları, 25,<br />

Ankara, s62.<br />

Alsan S. (1989). Düşünme Kutusu, Bilim ve Teknik Dergisi, Tübitak Yayınları,<br />

263, Ankara, s60.<br />

Alsan S. (1990). Düşünme Kutusu, Bilim ve Teknik Dergisi, Tübitak Yayınları,<br />

275, Ankara, s60.<br />

Altun M. (2004). Matematik Öğretimi, Alfa Yayınları, Bursa, 302s.<br />

Amory, A., Naicker, K., Vincent, J., & Adams, C. (1999). The Use of Computer<br />

Games as an Educational Tool: Identification of Appropriate Game Types<br />

and Game Elements. British Journal of Educational Technology, 30(4), 311-<br />

321pp.<br />

*24 Haziran 2011 tarihinde elektronik olarak yayımlanmıĢtır.


BÖTE Öğrencilerindeki Yaratıcılık ve Problem Çözme Becerilerinin Karşılaştırılması 170<br />

Baykul, Y. (2004). İlköğretimde Matematik Öğretimi (6-8. sınıflar için), Pegem<br />

Yayıncılık, Ankara. s17–18.<br />

Betz, J. A. (1995). Computer Games: Increases Learning in an İnteractive<br />

Multidisciplinary Environment, Journal of Educational Technology Systems, 24,<br />

195–205pp.<br />

Biber M. (2006). Keşfederek Öğrenme yönteminin İlköğretim II. Kademe<br />

Matematik Dersi Öğrencilerinin Yaratıcılıkları Üzerine Etkisi, Yüksek<br />

Lisans Tezi, Dokuz Eylül <strong>Üniversitesi</strong> <strong>Eğitim</strong> Bilimleri Enstitüsü, 395s<br />

(yayımlanmamış).<br />

Daud, N M. N., Mohamed, H. & Jan, N. Y. C. (<strong>2008</strong>). Computer Science<br />

Students‟ Opinions on Effects of Computer Games, Canon Information<br />

Technology, 6p.<br />

Dodlinger, M. J. (2007) Educational Video Game Design: A Review of the<br />

Literature, Journal of Applied Educational Technology, 4(1), 21-31pp<br />

Downes, T. (1999). Playing with Computing Technologies in The Home.<br />

Education and Information Technologies, 4(1), 65–79pp.<br />

Elgood, C. (1996). Using management games (2nd ed)., Vermont: Gower Press,<br />

Brookfield, 123p.<br />

Facer, K. (2003). Computer games and learning,<br />

http://www.futurelab.org.uk/resources/documents/discussion_papers/Com<br />

puter_Games_and_Learning_discpaper.pdf (Erişim tarihi: 5 mart 2010).<br />

Gallagher, A. M., & Kaufman, J. C. (2005). Gender Differences in Mathematics,<br />

An Integrative Psychological Approach, Cambridge University Press, 351p.<br />

Gee, J. P. (2003). What Video Games Have to Teach us About Learning and<br />

Literacy, ACM Computers in Entertainment, 1(1), 1-4pp<br />

Gredler, M. E. (1996). Games and Simulations and Their Relationships to<br />

Learning. In D. H. Jonassen (Ed.), Handbook of Research for Educational<br />

Communications and Technology Macmillan Library Reference, New York,<br />

571–603 pp.<br />

Griffiths, M. & Dancaster, I. (1995). The Effect of Type a Personality on<br />

Physiological Arousal While Playing Computer Games, Addictive Behaviors,<br />

20(4), 543-548pp.<br />

Guitteau, J. (2002). Gaming Gets Serious, American Demographics, 39-43pp<br />

Halıcı E. (2001). Zeka Oyunları, Bilim ve Teknik Dergisi, Tübitak Yayınları, 399,<br />

Ankara, s110.<br />

Halıcı E. (2004). Zeka Oyunları, Bilim ve Teknik Dergisi, Tübitak Yayınları, 438,<br />

Ankara, s107.<br />

Halıcı E. (2005). Zeka Oyunları, Bilim ve Teknik Dergisi, Tübitak Yayınları, 452,<br />

Ankara, s107.<br />

Halıcı, E. (2009). Akıl Oyunları, http://www.halici.com.tr/oyun/zeka/,<br />

(Erişim tarihi: 15 Mart 2010).<br />

Hong, J. C. & Lui, M. C. (2003). A Study on Thinking Strategy Between Experts<br />

and Novices of Computer Games, Computers in Human Behavior, 245-258pp.<br />

Huang, O. W. S., Cheng, H. N. H. & Chan T. (2007). Number Jigsaw Puzzle: A<br />

Mathematical Puzzle Game for Facilitating Players‟ Problem-Solving<br />

Strategies, International Conference on Intelligent Pervasive Computing,<br />

446-451pp.<br />

Karasar, N. (2006) Bilimsel Araştırma Yöntemi, 16.basım, Nobel Yayınevi,<br />

Ankara, 292s.<br />

Kırcaali, G. (1999). Sosyal Bilimlerde Araştırma Yöntemleri, T.C. Anadolu<br />

<strong>Üniversitesi</strong> Yayınları, 1081, Eskişehir


171 <strong>Ege</strong> <strong>Eğitim</strong> Dergisi <strong>2008</strong> (9) 1.9: 162–180<br />

Kim, H. K. (2006). Can We Trust Creativity Tests A Review of the Torrance<br />

Tests of Creative Thinking (TTCT), Creativity Research Journal, 18(1), 3-14pp.<br />

Kneeland, S. (2001) Sosyal Bilgilerde Problem Çözme ve Uygulamalar, (Çev. N.<br />

Kalaycı) Gazi Kitabevi, Ankara, 197s.<br />

Ko, S. (2002). An Empirical Analysis of Children‟s Thinking and Learning in a<br />

Computer Game Context, Educational psychology, 22(2), 219-233 pp.<br />

Korkmaz, H. (2002). Fen <strong>Eğitim</strong>inde Proje Tabanlı Öğrenmenin Yaratıcı<br />

Düşünme, Problem Çözme ve Akademik Risk Alma Düzeylerine Etkisi,<br />

Doktora Tezi, Hacettepe <strong>Üniversitesi</strong>, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 245s<br />

(yayımlanmamış).<br />

Lee, J., Luchini, K., Michael, B., Norris, C., & Soloway, E. (2004) More than just<br />

fun and games: Assessing the value of educational video games in the<br />

classroom, CHI '04 Extended Abstracts on Human Factors in Computing<br />

Systems, Vienna, Austria, 1375-1378pp<br />

McFarlane, A., Sparrowhawk, A. & Heald, Y. (2002). Report on The Educational<br />

Use of Games.<br />

Monahan, T. (2002) The Do-It-Yourself Lobotomy, Open Your Mind to Greater<br />

Creative Thinking, John Wiley & Sons, Inc., 275pp<br />

Moreno-Ger, P., Burgos, D., Martinez-Ortiz, I., Sierra, J. L. & Fernandez-Manjon,<br />

B. (<strong>2008</strong>). Educational Game Design for Online Education, Computers in<br />

Human Behavior, 2530-2540pp.<br />

Papastergiou, M. (2009). Digital Game Based Learning in High School<br />

Computer Science Education, Impact on educational effectivenes and<br />

student motivation, Computers & Education, 52 (2009) 1–12pp.<br />

Parhami, B. (<strong>2008</strong>).A Puzzle-Based Seminar for Computer Engineering<br />

Freshmen, Computer Science Education, 18(4), 261–277pp<br />

Polya, G. (1978). How to solve it, Princeton Universty Press, New Jersey, 138p.<br />

Poole, S. (2000). Trigger Happy: The Inner Life of Videogames. 2000, Fourth<br />

Estate, London, 430p<br />

Prensky, M. (2001). Digital Game Based Learning, McGraw-Hill, New York,<br />

431p.<br />

Rao, S. S. (1998). Putting fun back into learning, Training, 32(8), 44–55pp.<br />

Schoenfeld, A. H. (1992). Learning to Think Mathematically: Problem Solving,<br />

Metacognition, and Sense Making in Mathematics. In D. A. Grouws (Ed.),<br />

Handbook of Research on Mathematics Teaching, McMillan Publishing,<br />

New York, 224–270pp.<br />

Senemoğlu, N. (2007). Kuramdan Uygulamaya Gelişim ve Öğrenme, Gönül<br />

Yayıncılık, Ankara, 598s.<br />

Serin, O., Serin, N. B. & Saygılı, G. (2009). The effect of educational technologies<br />

and material supported science and technology teaching on the problem<br />

solving skills of 5th grade primary school student, World Conference on<br />

Educational Sciences, Procedia Social and Behavioral Sciences, 665–670pp.<br />

Sonmaz, S. (2002). Problem Çözme Becerisi ile Yaratıcılık ve Zeka arasındaki<br />

ilişkinin incelenmesi, Yüksek lisans tezi, Marmara <strong>Üniversitesi</strong>, <strong>Eğitim</strong><br />

Bilimleri <strong>Fakültesi</strong>, 128s (yayımlanmamış).<br />

Sungur, N. (1992). Yaratıcı Düşünce, Özgür Yayın Dağıtım, İstanbul, 304s.<br />

Tazawa, Y, Soukalo, A.V., Okada, K. & Takada, G. (1997). Excessive Playing of<br />

Home Computer Games. By Children Presenting Unexplained Symptoms,<br />

Journal of Pediatrics, 130, 1010-1011pp.<br />

*24 Haziran 2011 tarihinde elektronik olarak yayımlanmıĢtır.


BÖTE Öğrencilerindeki Yaratıcılık ve Problem Çözme Becerilerinin Karşılaştırılması 172<br />

Tezci, E. (2002) Oluşturmacı Öğretim Tasarım Uygulamasının İlköğretim<br />

Beşinci Sınıf Öğrencilerinin Yaratıcılıklarına ve Başarılarına Etkisi, Doktora<br />

Tezi, Fırat <strong>Üniversitesi</strong>, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 319s (yayımlanmamış).<br />

Torrance, P. E. (1962). Guiding Creative Talent, Bureau Educational Research<br />

Pres, Minnesota, 278p.<br />

Ural, Ş. (2007). Eğlenceli Matematik: Kıran Kırana Zeka Oyunları, 7. baskı,<br />

Timaş Yayınları, İstanbul, 182s.<br />

Vaninsky, A. (2005). Activity-Based Introduction to The Binary System: Nim<br />

Game Winning Strategy, International Journal of Mathematical Education in<br />

Science and Technology, 38, 43-54pp.<br />

Wang, C. & Tzeng, Y. (2007). Framework for Bloom‟s Knowledge Placement in<br />

Computer Games, ıeee computer society, Digital Game and Intelligent Toy<br />

Enhanced Learning, Digitel ‟07, 5s.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!