14.01.2015 Views

Türkiye'de Yeraltı Edebiyatı ve Hakan Günday'ın Romanlarında ...

Türkiye'de Yeraltı Edebiyatı ve Hakan Günday'ın Romanlarında ...

Türkiye'de Yeraltı Edebiyatı ve Hakan Günday'ın Romanlarında ...

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

ZfWT<br />

Zeitschrift für die Welt der Türken<br />

Journal of World of Turks<br />

tutmadığı/tutamadığı görülür. Kahraman kendisiyle bile uyuşamadığı, barışamadığı<br />

için kendi dışındaki varlıklarla hiç uyuşamamakta <strong>ve</strong> kendinin de içinde bulunduğu<br />

bu “bütünlüğe” karşı yıkıcı bir tutum sergilemektedir. Bu durum onun dilinden<br />

romanda şöyle aktarılır:<br />

“İnsandan <strong>ve</strong> bütün canlılardan iğreniyorum. Kendimdense nefret etmekten<br />

yoruldum <strong>ve</strong> bu konuda hiçbir şey hissetmiyorum. Oksijenle alış<strong>ve</strong>rişi olan her<br />

yaratık midemi bulandırıyor. Gözkapaklarımı derime kaynak makinesiyle<br />

yapıştırmak istiyorum. Bir canlı daha görmemek için! Ellerimden, ayaklarımdan<br />

korkuyorum. Kalabalıklardan korkuyorum. Tek isteğim bütün düşündüklerimi<br />

içinde barındıran beynimi bedenimden yırtıp uzay boşluğuna fırlatmak. Bedenim<br />

olmadan, sadece <strong>ve</strong> sadece var olduğumu bana hatırlatacak olan zihnimin uçmasını<br />

istiyorum” (Kinyas <strong>ve</strong> Kayra, 176).<br />

Kinyas <strong>ve</strong> Kayra’nın yaşamın anlamı konusunda vardıkları ortak fikir,<br />

yaşamın <strong>ve</strong> dünyanın anlamsız <strong>ve</strong> işe yaramaz olduğu yönündedir. Dünya bir<br />

tekrardan ibarettir. Nasıl ki dünya her gün hiç durmadan, sürekli olarak dönüyorsa,<br />

insanlarda onun üzerinde her gün, hiç durmadan, sürekli aynı davranışları<br />

tekrarlamaktadır. İnsanlar; beslenmek, barınmak, üremek gibi temel ihtiyaçları<br />

dışında dünya üzerinde anlamlı hiçbir şey yapmamaktadırlar aslında. Romanda bu<br />

durum Kayra tarafından şöyle anlatılır:<br />

“Dünya boşa dönüyordu. Kaza yapıp ters dönmüş bir arabanın boşa dönen<br />

arka lastiği gibi! Hiçbir işe yaramıyordu. Belki bir palmiye yaprağı bağlansa ilkel<br />

bir vantilatör yapılırdı. Ama dünyaya ne bağlanırsa bağlansın, durmadan dönmesi<br />

yararlı hale getirilemezdi (…). İlkellik mıknatıs gibidir. Dev bir mıknatıs. Biz<br />

istemesek de vücudumuzdaki demir ona doğru gider. Beynimize işlenmiş bir ilkel<br />

insan dövmesiyle doğarız. Yemek, uyumak, bağırsaklarımızdakileri çıkarmak<br />

dışında yaptığımız her şey fazladandır. Üremek dahil. Geriye kalan her şey<br />

uydurulmuştur. Dünya uydurulmuştur! Caddeler, evler, giysiler… Her şey. O üç<br />

eylem dışındaki her şey! Aşk, siyaset, tıp, savaş. Bunların hepsi insanoğlunun<br />

boynuna astığı aksesuvarlardır. Teker teker hepsinden kurtulun <strong>ve</strong> üç ana eyleme<br />

dönülürse insanlık kendini hatırlayacaktır. Bunların yerine getirebildiği dev bir<br />

yatakhane olmalıydı dünya …” (Kinyas <strong>ve</strong> Kayra, 176).<br />

“Zargana” romanının ana karakterlerinin de yaşam konusunda umutsuz<br />

oldukları görülür. Romanın ana karakteri Zargana, ailesi tarafından evlatlık<br />

edinildiğini öğrendiği gün, on iki yaşındayken evden kaçar. Bir süre sokaklarda<br />

yaşayan, on iki yaşında cinayet işleyen <strong>ve</strong> şiddete meyli giderek artan Zargana,<br />

yaşamın nihaî amacının üzüntü olduğuna karar <strong>ve</strong>rir. Çünkü ona göre yaşamda<br />

mutluluk değil, üzüntüdür kalıcı olan:<br />

“Derinden üzülen bir insan, gördüğü en büyük gösteriydi. Sevinen birini<br />

seyretmekten daha zevkliydi bu, çünkü gerçekle arasında bir sorun olmadığı için<br />

insanın kendini o denli zorlaması gerekmiyordu. Mutsuzlar, büyük şoklar<br />

yaşayanlar, kanser olduğunu öğrenenler, çocukları ölenler çok daha iyi performans<br />

97<br />

ZfWT Vol. 2, No. 1 (2010)

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!