22.01.2015 Views

victor-hugo-ve-paris

victor-hugo-ve-paris

victor-hugo-ve-paris

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Bir Parislinin Gözünden Paris:<br />

Victor Hugo <strong>ve</strong> Paris<br />

Nedret Öztokat<br />

Fransız edebiyatında 1830'lar tarihsel<br />

romanların parlak dönemi olarak bilinir.<br />

Fransız yazarların Walter Scott'u keşfetmesi<br />

kadar, tarihsel malzemenin zenginliği de<br />

bu gösterişli <strong>ve</strong> renkli romanların yazılmasında<br />

etken olmuştur. Victor Hugo'nun<br />

Nötre- Dame de Paris romanını yazarken<br />

onbeşinci yüzyıl Paris'i <strong>ve</strong> kentin simgesine<br />

dönüşmüş ünlü katedrale ilişkin çok<br />

sayıda belge <strong>ve</strong> yapıt okuduğu bilinir.<br />

Amacı tarihsel bir dönemi romanda<br />

yeniden yaşatmaktır. Araştırmacıların da<br />

belirttiği gibi, diğer tarihsel roman yazan<br />

ustaların tersine, V.Hugo olay örgüsünün<br />

merkezine anlatılan dönemin siyasal<br />

kişilerini değil, kendi imgeleminde<br />

yarattığı kahramanları yerleştirir, üstelik bu<br />

kahramanlann da, Notre-Dame<br />

katedralinin görkemi karşısında neredeyse<br />

silik kalmış figürler olarak belirmesine izin<br />

<strong>ve</strong>rir; tüm Ortaçağı özetleyen katedral,<br />

romanın başkişisi olur. Roman tarihsel bir<br />

edebiyat yapın olmanın ötesinde "bir<br />

Ortaçağ destanına dönüşür: katedralin<br />

güçle donanlmış yaşamı, halk hareketleri,<br />

tüm bir kentin görünümü göz kamaştırıcı<br />

bir tablo oluşturur." 1 Romanda katedral<br />

merkeze yerleştirilmiş <strong>ve</strong> tüm Paris bu merkezin<br />

çevresinde birbirine eklemlenen parçalardan<br />

oluşturulmuş bir yapı içinde betimlenmiştir.<br />

Yapıt bu geniş çerçe<strong>ve</strong>siyle,<br />

Paris'e gönül <strong>ve</strong>rmiş bir yazarın kurduğu<br />

bir kent romanı olarak da tanımlanır. Metnin<br />

büyüleyiciliği büyük ölçüde Paris betimlemelerinden<br />

kaynaklanır. Gre<strong>ve</strong> Meydanı,<br />

üni<strong>ve</strong>rsitenin bulunduğu Saint-Michel<br />

semti, Marais semtinin zarif konakları,<br />

Çite adası <strong>ve</strong> romana adını <strong>ve</strong>ren Notre-<br />

Dame katedralinin olağanüstü betimlemeleriyle<br />

Paris Victor Hugo imzasıyla edebiyat<br />

tarihindeki özel yerini almıştır.<br />

1482 yılının Paris'inde gecen olayları<br />

anlatan Notre-Dame de Paris 1831'de yayımlanır.<br />

V.Fkıgo, Walter Scott'tan esinlenerek<br />

yazdığı romanın "hem bir dram hem<br />

bir destan, hem resimsel hem şiirsel; hem<br />

gerçek hem ülküsel" bir yanı olmasına<br />

özen gösterdiğini, romanını "bir imgelem,<br />

kapris <strong>ve</strong> fantezi ürünü" olarak tanımladığını<br />

dile getirmiştir. Ancak araştırmacılar bu<br />

geniş freskin gerisinde 1830'larm Paris'inin<br />

izlerini bulmuşlardır.<br />

Victor Hugo'nun Paris'e olan tutkusu,<br />

Nötre- Dame de Paris gibi yalnızca Fransız<br />

edebiyatının değil, dünya edebiyatının temel<br />

yapıdan arasına girmiş bu görkemli romanı<br />

yazmış olmasıyla ölçülebilir kuşkusuz,<br />

ama Victor Hugo'nun Paris'i onun yazarlık<br />

uğraşının çok daha derinlerinde bulunan<br />

bir ilgi alanıdır.<br />

1867'de Paris'te düzenlenen Exposition<br />

Üni<strong>ve</strong>rselle için Paul Meurice kentin Avrupa'nın<br />

gözünde değerini vurgulayacak bir<br />

yapıt tasarlar; 1867'de, aralarında Renan,<br />

Sainte-Beu<strong>ve</strong>, Michelet, Theophile Gautier,<br />

baba oğul Dumas'lar, George Sand,<br />

Theodore de Banville'in de bulunduğu ünlü<br />

sanatçı <strong>ve</strong> yazarlarının imzalarıyla taçlanmış<br />

Paris adıyla yayımlanan bu tanıücı kitabın<br />

oluşmasında ilk başvurulan kişi Victor<br />

Hugo olmuştur.<br />

72 l kitop-hk 82


Victor Hugo o sıralar on altı yıllık sürgününü<br />

yaşadığı Guernesey'dedir. Bu sergi<br />

kitabına önsöz yazma önerisi, sürgündeki<br />

yazara, yüreğini dolduran güçlü duygularını,<br />

insanlığa olan iyimser, demoktratik <strong>ve</strong><br />

barışçıl inancını dile getirmek için güzel bir<br />

firsat olarak gürünür. Victor Hugo'nun<br />

yazdığı önsöz, D.Fernandez'in deyisiyle, yapıtın<br />

"kutsal emanet" bölümünü oluşturur.<br />

2 Bu metinde sergi için Almanya'nın<br />

Krupp silah fabrikalanndan yolladığı devasa<br />

savaş topu için V.Hugo "Sergiye ölüm<br />

kabul edilmiştir. Ancak giyotin kılığında<br />

değil, savaş topu biçimindedir. Bu da bir<br />

hassasiyettir" diye yazar, bu ironik anlatımın<br />

nedeni, metni yazmaya başladığı sıralarda<br />

Ezposition Üni<strong>ve</strong>rselle m sanat <strong>ve</strong> barışa<br />

yönelik bir etkinlik olduğuna duyduğu<br />

güçlü inançtır. 1866'nm kanlı kıyımlarından<br />

sonra, 1867'de Paris'te aydınların buluşması<br />

onu umutlandırmıştır.<br />

O dönemde Victor Hugo III.Napolyon'un<br />

despot yönetimiyle sürgün edilmiştir.<br />

Paris için yazdığı önsözde kente özlemi<br />

duyulur. Bir kent rehberine yazılması gereken<br />

metnin çok ötesindedir Hugo'nun önsözü.<br />

Bu metinde sezilen coşku, D.Fernandez'in<br />

de saptadığı gibi, Dante'nin Floransa'sı,<br />

Vlâdimir Nabokov'un St. Petersburg'u,<br />

James Joyce'un Dublin'i gibi sürgünü<br />

yaşamış ozan <strong>ve</strong> yazarların kenti yücelten<br />

imgelemlerindeki heyecanla açıklanabilir.<br />

Edebiyatse<strong>ve</strong>rler Paris'in betimlemelerini<br />

başka ünlü romancıların kaleminden<br />

de okumuşlardır. Örneğin Honore de Balzac'ın<br />

Paris'i maddi değerlere tapan bir<br />

dünyanın dekoru gibidir: İkiyüzlü, çıkarcı,<br />

erdemsiz ilişkilerin sahnesine dönüşen<br />

kent bireyleri tehdit eder adeta; kötülük,<br />

entrika <strong>ve</strong> suçla örülmüş cehennemi andıran<br />

bu uzamda yaşamak için bireylerin<br />

Rastignac gibi hırslı, yırtıcı, hesabını bilen<br />

kişiler olması gerekir. Emile Zola'nın Paris'i<br />

de paranın yüceltildiği, yozlaşmanın<br />

yaygınlaştığı, karanlık ilişkilerin uzamı olarak<br />

belirir.Victor Hugo'nun Paris'i ise akıl,<br />

doğruluk, ilerleme gibi insanlık değerlerinin<br />

yüceltildiği ışıklı, aydınlık bir<br />

Victor Hugo Paris için yazdığı metinde<br />

kentin göz kamaştırıcı semt <strong>ve</strong> binalarının<br />

betimlemelerini yaparken antik uygarlıklara<br />

özgü estetik niteliklerini vurgular, örneğin<br />

Borsa Sarayı Yunan <strong>ve</strong> Roma mimarilerinin<br />

özelliklerini yansıtır, ancak, kışın<br />

kitap-lık 82 l 73<br />

Paris


karların süpürülmesine olanak sağlayan<br />

düz çatısıyla da Doğulu biçemi dikkat çeker.<br />

Kentin bu önemli binası bir tapınağın<br />

işlevlerini <strong>ve</strong> görkemini yansıtır. Böylece<br />

Victor Hugo kenti Roma, Atina <strong>ve</strong> Kudüs'ün<br />

ülküsel bir sentezi olarak tanımlar.<br />

Sefiller de Paris'li bir sokak çocuğunun<br />

gözünden anlatılan kent lağım kanallarıyla,<br />

çamura <strong>ve</strong> kana bulanmış, barikatlarla yolları<br />

kesilmiş sokaklarıyla isyanın, şiddetin,<br />

sahnesi olarak karanlık renklerle betimlenmişti,<br />

1867 yılı Victor Hugo için insanlığın<br />

geleceğine umut dolu gözlerle baktığı bir<br />

74 l kitap-lık 82<br />

dönemdir. Bununla birlikte, II.İmparatorluk<br />

diye anılan bu dönemde III.Napolyon'un<br />

tutucu siyaseti, despot yönetimine<br />

karşı öfkelidir. Yazacağı metin bu karanlık<br />

yönetime karşı mesafeli kalmak durumundadır.<br />

İşte bu dönemde, Exposition Üni<strong>ve</strong>rselle<br />

gibi tarihsel bir etkinlik için yazı yazmanın<br />

coşkusuyla, Victor Hugo'nun kaleminden<br />

çıkan Paris, "uygarlığın deniz feneri",<br />

"mutlak şafak" olarak tanımlanır; Paris'i<br />

konu alan bu "rehber kitap" insanlığın evriminin<br />

evrensel bağımsızlığa doğru yol alması<br />

görevfhi ütlenmiş bir kente adanmıştır,<br />

bu kitap "demokrasinin, barışın, yüzyılın"<br />

onaylanması anlamını taşımaktadır.<br />

Öte yandan, imparatorluk sansürünün de<br />

etkisiyle, Victor Hugo bu temel değerleri<br />

onaylarken bazı yükselmekte olan değerleri<br />

örtülü olarak eleştirir: örneğin Paris'in sakıncalı<br />

yanlanna değinirken: "Ona sahip<br />

olana Paris dünyayı <strong>ve</strong>rir. Eğer ona bir cinayetle<br />

ulaşılmışsa, o da cinayet işletir" diyerek<br />

kentin suca ilişkin yanına değinir.<br />

Paris'in tarihsel değerini vurgulayan<br />

Victor Hugo, hiçbir kente atfedilmemiş bir<br />

özelliğinin altını çizer: "14 Temmuz 1789<br />

Paris'in işidir" diye yazar. Hugo'ya göre,<br />

"O gün insan kalabalığı halk oldu, dünya<br />

ergenlikten erginliğe girdi; kentin çevresinde<br />

yükseltilmiş duvarları, her yerde baskısını<br />

duyuran despotluğu felsefe yıktı; düşüncenin<br />

parlaklığı aşılması en güç engelleri<br />

alt etti" 3 .<br />

Victor Hugo'nun Paris metni beş bölümden<br />

oluşur: "Gelecek", "Geçmiş", "Paris'in<br />

üstünlüğü", "Paris'in işlevi" <strong>ve</strong> "Bansın<br />

ilanı".<br />

Yukarıda da belirttiğimiz gibi Victor<br />

Hugo insanlığın geleceğine tam olan inancıyla<br />

metinde Paris'i yüceltir. XX. yüzyılda


olağanüstü bir ulusun ortaya çıkacağına<br />

inanan Victor Hugo, bu ulusu özgür, barışse<strong>ve</strong>r,<br />

düşünceyi yücelten, refah içinde,<br />

insanlığın kendi dışında kalan bölümüne<br />

karsı anlayışlı, kan dökülmesini onaylamayan,<br />

<strong>ve</strong>rilmiş şehitlerle çok fazla gururlanmayan,<br />

savaşa omuz silken, otoriteye karşı<br />

belli ölçüde saygılı, yazarların Galileo gibi<br />

uzay bilginlerinin yazgısını yaşamasına karşı<br />

çıkan bir ulus olarak tanımlar. Bilimle<br />

beslenmiş bir siyaset, kökü kurutulmuş cehalet,<br />

halkın yanında bir Devlet, eğitim kurumlan<br />

gelişmiş, zekânın aydınlığa yöneldiği,<br />

nefretin, öfkenin yok olduğu, yüzünü<br />

ışığa çevirmiş bir ulustur bu. İşte Victor<br />

Hugo geleceğin ulusunun başkenti olarak<br />

Paris'i gösterir. Bu ulusun adı Fransa değil,<br />

Avrupa'dır. XX. yüzyılda tek bir ulusun,<br />

Avrupa'nın dünya sahnesinde yer alacağını<br />

söyleyen Victor Hugo, Fransa'yı bu oluşumun<br />

tohumu olarak görürken, evrim tamamlandığında,<br />

son ulusun da İnsanlık<br />

olacağını belirtir. Böylece Avrupa ulus olma<br />

yolunda ilerlerken, Paris bir Avrupa<br />

kenti olarak tanımlanır: "Bu ulus henüz ortada<br />

değil, ama başkenti var: Paris. Bu bir<br />

mucize gibi, bu bir kural. Ulusların fetusu,<br />

insanlığın fetusunu andınyor, embriyonun<br />

bu mucizevi oluşumu her zaman beyinde<br />

başlıyor"!<br />

"Geçmiş" adını taşıyan bölümde ise<br />

Victor Hugo insanlığın tarihinin önemli<br />

coğrafi noktalarda can bulduğunu, Kartaca'dan<br />

Kudüs'e önemli kentlerin bu oluşumda<br />

rol oynadığını yazar. Bu coğrafyada<br />

Paris'in yerini sorgulayan yazar kenti dipsiz<br />

kuyuya benzetir: "Genel tarihin bir mikrokozmosu<br />

gibi beliren Paris'in tarihi insan<br />

düşüncesini ürkütür bazen. Bu tarih bir<br />

numunedir. Yerel olanın evrensel bir anlamı<br />

vardır. Bu tarih ilerlemenin adım adım<br />

vurgulanmasıdır. Altını çizerken özetler.<br />

Dışarıda olan ne varsa burada da vardır" 5<br />

diyen Victor Hugo Paris tarihini katmanlardan<br />

oluşmuş bir bütün olarak tanımlar.<br />

Bu tarihin en derinine inmek olanaksız gibi<br />

dursa da kazdıkça labirenti andıran nice<br />

katman ortaya çıkar: "Değişik çağlarda yapılmış<br />

Paris haritalarını alın. Sonra bunları<br />

Nötre- Dame'ı merkez alarak üst üste getirin.<br />

Onbeşinci yüzyıla Saint-Victor'un haritasında<br />

bakın; onaltıncı yüzyıla dokuma<br />

haritasında bakın; onyedinci yüzyıla Bullet<br />

haritasında bakın; onsekizinci yüzyıla<br />

Gomboust, Roussel, Deniş de Thierry,<br />

Lagri<strong>ve</strong>, Bretez, Verniquet haritalarında bakın;<br />

ondokuzuncu yüzyıla güncel haritada<br />

bakın. Bir dürbünün ucundan baktığınızda,<br />

giderek büyüyen bir yıldız gördüğünüzü<br />

sanırsınız." 6 Victor Hugo Paris'in geçmişine<br />

yolculuğun başdöndürücülüğünü sıklıkla<br />

vurgular. Sezar'dan Hugues Capet'e, I.<br />

François'dan XIV. Louis'ye tüm krallar<br />

için kentin yüklendiği anlamlan özetledikten<br />

sonra, Paris semtlerinin tarih boyunca<br />

ev sahiplik ettiği siyaset, sanat, felsefe, ticaret<br />

etkinliklerinin dökümünü <strong>ve</strong>rir.<br />

Tarihsel açıdan, Paris'i sarsan siyasal<br />

olayların yeri özeldir: "Saint Louis 1255'te<br />

Engizisyonu Fransa'ya getirdi, zehirli bir iklim<br />

oluşmaya başladı; bu andan başlayarak<br />

Paris sayısız kıyıma sahne oldu 1255'te<br />

bankacılara karşı, 1311'de dilenciler, sapkınlar<br />

<strong>ve</strong> Lombard'lara karşı, 1323'te fransisken<br />

<strong>ve</strong> büyücülere karşı, 1372'de eşek<br />

şakası yapanlar, küfürbazlara, reformculara<br />

karşı kıyımlar olu. Ayaklanmaların da ardı<br />

arkası kesilmedi. Okullular, köylüler, gürzcüler,...<br />

daha sonra Ligue <strong>ve</strong> Fronde direnişlerine<br />

örnek olacak ayaklanmalar gerçekleşti.<br />

Ardından 1588'de ilk barikat kuruldu,<br />

halk Paris kaldırımlarından sökülen<br />

kitap-lık 82 i 75


taşları kullanmaya başladı." 7 Victor Hugo<br />

ayaklanmalardan idamlara kadar sayısız siyasal<br />

çalkantıya tanık olmuş Paris'in geçmişine uzanmayı<br />

"cehenneme iniş"e benzetir. Ancak bu karanlık<br />

geçmişin artık öldüğünü <strong>ve</strong> bir cesede dönüştüğünü<br />

de belirtir: "Paris'i kim kazarsa bu cesede karşılaşır.<br />

Geçmişin hataları <strong>ve</strong> sefaleti binlerce kemik yığını<br />

halinde uzanmaktadır. Bunlar Paris'in yıllıkları<br />

gibidirler. Orada hurafeler, fanatizmler, dinsel<br />

söylenler, yasal kur-macalar, kutsal denilen<br />

antikalıklar, kurallar, kodlar, gelenekler, dogmalar<br />

bulunur; <strong>ve</strong> bu karanlığın içinde tüm bu kafataslarının<br />

sırıtışı sezilir." 8<br />

"Paris'in üstünlüğü" adlı bölümde 1789'la<br />

insanlığın modern çağa girdiğini belirtir Victor<br />

Hugo. Devrimle tarihin önemli bir dönemecine<br />

tanık olan bu kenti Victor Hugo şöyle betimliyor:<br />

"Palermo'nun Etna'sı vardır, Paris'in düşüncesi.<br />

Konstantinopolis güneşe yakındır, Paris uygarlığa.<br />

Athena Parthenon'u kurmuştur, Paris Bastille'i<br />

yıkmıştır."9 Paris'in üstünlüğü<br />

insanları, düşünceleri, bilimleri, endüs tri<br />

kollarını bir araya getiren birleştirici bir uzam<br />

olmasından da ileri gelir. Hem kalabalıkların<br />

buluştuğu bir "halk kenti"dir Paris, hem de gerçek<br />

bir kent modelini yansıtır. Bu anlamda Victor Hugo<br />

insanlığın uygarlık evriminde işlev üsdenmiş üç<br />

önemli kenti anar. Kudüs, Atina, Roma sırasıyla<br />

Doğru olanı, Güzel olanı <strong>ve</strong> Yüce olanı yansıtır.<br />

Ülküsel olarak bu üç değer bu üç kentin özünü<br />

açıklar. Ömürlerini tamamlamış olan bu üç kent,<br />

Victor Hugo'ya göre Paris'in ruhunda yaşamaktadır.<br />

Paris bir yanıyla Roma'yı, bir yanıyla Atina'yı, bir<br />

yanıyla da Roma'yı yaşatmaktadır. Bu üç uygarlığın<br />

"logaritma"sı Paris'i ülküsel kent yapar.<br />

"Paris'in işlevi"ne gelince, Victor Hugo<br />

düşüncenin bir tohum gibi dağılması imgesine<br />

başvurarak, Paris'in havada uçuşan kıvılcımlar gibi<br />

zekâ pırıltıları serptiğini söyler. Düşünce<br />

ekmektedir Paris, hurafenin, fanatizmin, nefretin,<br />

budalalığın, önyargının üzerine aydınlıklar<br />

serpmektedir. Dü-<br />

76 l kitap-lık 82


şünceyi aydınlatmak, coşkuyla parlatmaktır<br />

F^ris'in işlevi. Onaltıncı yüzyılda Rabelais,<br />

«iyedinci yüzyılda Moliere, onsekizinci yüzvılda<br />

-sürgün edilme pahasına- Voltaire<br />

düşüncenin aydınlatılmasını savunmamış<br />

mıydı Rabelais-Moliere Voltaire kutsal ücîûdür<br />

Victor Hugo'ya göre, Rabelais Baba,<br />

Moliere Oğul, Voltaire de Ruh'tur <strong>ve</strong> bu üçlüden<br />

yükselen ışık da Paris'tir.<br />

"Bansın ilanı" adlı son bölümde Victor<br />

Hugo, Avrupa'nın Paris'e, Paris'in Avrupa'ya<br />

ait olduğunu vurgular. Bu ait olma<br />

durumu çok yönlüdür: siyasal, sanatsal <strong>ve</strong><br />

düşünsel. Paris insanlık tarihinin her tür<br />

bayağılığını yaşamış, ancak zamanı gelince<br />

hepsini kapıya koymuştur. Siyasal bilgeliği<br />

buradan ileri gelir. Üstelik Paris 1789 siyasal<br />

devriminin ardından 18 30'da edebiyat<br />

devrimine, demokrasinin yerleşmesiyle yeni<br />

düşünce biçimlerinin yerleşmesine sahne<br />

olmuştur. Bu açıdan Victor Hugo Paris'i<br />

bir okula benzetir: "Uygarlık okulu, gelişim<br />

okulu, akıl <strong>ve</strong> adaletin okulu"dur Paris.<br />

!0 Yalnızca bu açıdan bakıldığında bile,<br />

bilimin, adaletin, gücün uzamı olan kent<br />

insanların geleceğe umut beslemesine olanak<br />

tanır. Victor Hugo, işt^ bu nedenle<br />

Avrupa'nın "yönetim merkezi" diye niteler<br />

Paris'i.<br />

Victor Hugo kentleri "taştan yapılmış<br />

indiler" olarak görür; yazara göre insanlar,<br />

anıtlardan, mezarlardan, savaş ganimetlerinden<br />

oluşmuş bu olağanüstü alfabeyi<br />

okuyarak barışı öğrenecekler, nefreti ise bırakacaklardır.<br />

Paris'i olağanüstü bir simge<br />

olarak görür Hugo: Kentin Lutetia'dan Paris'e<br />

dönüşmüş olması, çamurdan düşünceye<br />

dönüşebilmeyi başarmış olduğunu<br />

gösterir, işte bu yönüyle kent "kendisine<br />

gü<strong>ve</strong>nilmeyi" hak etmektedir.<br />

Victor Hugo'nun 1867 yılında Paris'te<br />

gerçekleşen Exposition Üni<strong>ve</strong>rselle için kaleme<br />

aldığı Paris metni yalnızca ondokuzuncu<br />

yüzyılın değil, bugünün Fransa <strong>ve</strong> Avrupa'sına<br />

ayrıntılı bir bakış içermektedir. Yazının<br />

başında da belirttiğimiz gibi, yazarın<br />

sürgünde olduğu bir dönemde kaleme alınmış<br />

olması kenti söylenselleştirmiş olduğunu<br />

akla getiriyor ancak Victor Hugo gibi<br />

bir edebiyat dehasının tutkuyla bağlandığı<br />

bu kenti başka türlü betimlemesi de düşünülemezdi.<br />

Paris'in sanatsal, düşünsel, siyasal<br />

arkeolojisini sunan yapıtı bugün<br />

okurken kentin büyüleyici gücünün nereden<br />

kaynaklandığını göstermesi açısından<br />

çok değerli bir belge olduğunu görüyoruz.<br />

Kuşkusuz Paris birçok yazan <strong>ve</strong> sanatçıyı<br />

büyülemiştir ancak, Victor Hugo gibi usta<br />

yazarların yapıtlarında büyülü bir şiire dönüşmüştür.<br />

1M.Raimond, Hiscoire du roman depuis la râ'olution, Armand<br />

Colin, Paris, 1981<br />

2D.Fernandez, V.Hugo, Paris Önsöz, s.8.<br />

3a.g.y., s.71<br />

4V.Hugo, Paris, Bartillat, Paris, s.35<br />

5a.g.y., s.37<br />

6a.g.y., s.38<br />

7a.g.y., s.43<br />

8a.g.y., s.60<br />

9 a.g.y., s.64<br />

10 a.g.y., s.102.<br />

hitap-iık 77

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!