07.02.2015 Views

İslam Anlayışında "Eğitim Üzerine Düşünceler - DEM

İslam Anlayışında "Eğitim Üzerine Düşünceler - DEM

İslam Anlayışında "Eğitim Üzerine Düşünceler - DEM

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

DOSYA<br />

dünyada<br />

bir mesele olarak<br />

islam dini<br />

eğitimi<br />

İslâm Anlayışında<br />

“Eğitim” Üzerine<br />

Düşünceler<br />

Hayati HÖKELEKLİ*<br />

Dinimizi çocuklarımıza nasıl öğretelim Müslümanca bir hayata kaynaklık edecek bir<br />

eğitim nasıl olabilir İçinde yaşadığımız modern dünyada, inançlı bir insan için bu<br />

sorular en temel arayışlardan birini oluşturuyor. Cevabını aradığımız sorunun aslında,<br />

şu veya bu eğitim yöntemini uygulamak, şu yahut bu materyali kullanmakla ilgili teknik<br />

bir boyutu olmanın ötesinde, öncelikle din anlayışımız üzerinde düşünmek ve bağlısı olduğumuz<br />

İslam dininin nasıl bir insan tipi öngördüğü ile ilgili olduğunu tespit etmek gerekiyor.<br />

>><br />

“Terbiyenin aslı dindir” diyen M. İkbal’in bu sözü, din ile eğitimin amaç ve hedeflerinin<br />

birleştiği bir noktayı işaret eder. Bu bakış açısı ile en büyük eğitimci şüphesiz<br />

ki Yüce Allah’dır. Kur’an’ın ifadesi ile Allah “âlemlerin Rabbi”dir. (Fatiha<br />

1/1) Kuran’da Allah isminden sonra en çok zikredilen ilâhi isim Rabb’dır. Rabb<br />

kelimesinin asıl anlamı “terbiye”dir. Sonra bundan tasarruf, taahhüt, ıslah etme,<br />

tamamlama, kemâle erdirme manaları çıkmıştır. Bütün bunlardan da kelimede<br />

yücelik, riyaset, mâlik olmak ve efendilik manaları vücut bulmuştur. 1 Rabbin<br />

Allah ismi olarak terim anlamı; “bir şeyi halden hale, nitelikten niteliğe geçirerek,<br />

derece derece, olgunluk amacına erişinceye kadar yetiştiren yaratıcı mutlak<br />

kudret sahibi”dir. 2 Bundan dolayı denebilir ki Kur’an, Allah’ın insanı terbiye<br />

ederek erdemli insana dönüştürmek için düzenlemiş bulunduğu bir eğitim ve<br />

rehberlik kitabıdır. Dinin temel konusu varlık, yaşam, ölüm, ölüm ötesi, özgürlük<br />

ve nihaî anlamdır. Bu konuda dile getirilen inanç ve öğretiler, bilgi ve değerler<br />

bireysel ve toplumsal tutum ve davranışlarımızın konusunu ve pratiğini<br />

oluşturmasına bağlı olarak dindarlık yaşantısı ortaya çıkar. Böylece din, insanın<br />

eğitim çabasına anlamlı bir hedef belirler. Kendini tanıma, çevresindeki dünyayı<br />

tanıma ve kendi varoluşunu anlamlandırma açısından Yaratıcı’yı tanıma bütün<br />

* Prof. Dr., Uludağ<br />

Üniversitesi İlahiyat Fakültesi<br />

Din Psikolojisi bilim dalı,<br />

hhokelekli@uludag.edu.tr<br />

1 Bkz.İbn ManzurLisânü’l-Arab, Beyrut ts. c. I, s.-399-405 (Rabb md.)<br />

2 R.el-Isfahani, el-Müfredât, Mısır ts., s.269; Elmalılı H.Yazır, Hak Dini Kur’an Dili, İstanbul<br />

ts.,c. I,s.63-64; Nevzat Ayasbeyoğlu, İslamiyetin Eğimöimize Getirdiği Değerler Ve Kurân-ı<br />

Kerim’in Eğitim İle İlgili Âyetlarinin Tahlili, Milli Eğitim Basımevi, İstanbul 1968, s.17.<br />

46 <strong>DEM</strong> DERGİ | YIL 1 SAYI 3


Eğer din eğitimi kendi içine kapalı, tek yönlü, diğer hayat alanlarından<br />

kopuk bir yetişme tarzı olarak anlaşılır ve uygulanırsa<br />

“fanatik”, “köktenci” dindar bireyler ve gruplara kaynaklık<br />

etmesi kaçınılmazdır. Aynı şey şüphesiz ki aşırı “lâik”<br />

ve “seküler” karakterli bir eğitim anlayışı için de geçerlidir.<br />

eğitim çalışmalarının odak noktasını oluşturur.<br />

Bu noktada eğitimin hangi alanlara uzandığını ve<br />

nasıl bir süreç olarak anlaşılması gerektiğini biraz<br />

daha açmamız gerekmektedir.<br />

Günümüzde insanın eğitimi en geniş anlamda<br />

çoğu zaman insan kişiliğinin her yönünü ve varoluşun<br />

tüm süreçlerini kapsayan bir etkinlik, hayat<br />

boyu süren bir süreç olarak kabul edilir. Bireyin<br />

gelişim ve sosyal yeterliliklerin kazanılmasına yönelik<br />

amaçlı bir eylem olarak eğitim, insana, kendi<br />

içsel doğasını gerçekleştirmeye çalıştığı süreçte<br />

birtakım zihinsel, bedensel, duygusal ve toplumsal<br />

yetenekler, davranışlar ve bilgiler kazandırılması<br />

yönündeki etkinliklerin tümü olarak ortaya çıkar.<br />

Gerçekten de insanın eğitime, eğitilmeye olan ihtiyacı<br />

her yönüyle hep sürüp gitmekte, belli bir aşamada<br />

son bulmamaktadır. Kabiliyetler öğrenimle<br />

gelişir. İnsan bu yönü ile başkalarının yardımına<br />

her zaman muhtaçtır. Bunun için insan, hayatının<br />

sonuna kadar öğrenmek, kendisinin ve başkalarının<br />

tecrübelerini toplamak, onları değerlendirmek,<br />

onlardan faydalanmak zorunda olan bir varlıktır.<br />

İslam eğitimcilerinin hadis olarak naklettikleri“<br />

Beşikten mezara kadar ilim talep edin” 3 sözü onların<br />

eğitimi hayat boyu süren bir süreç olarak anladıklarını<br />

ortaya koyar.<br />

Hayat Boyu Eğitim (Long Life Education), Hayat<br />

Çatalı (Life Span) gibi kavramlar bugün batı eğitim<br />

anlayışının şimdilerde keşfettikleri bakış açı-<br />

3 İsmail İbn Osman, Şerhu Ta’limu’l-Müteallim, İstanbul<br />

1319, s.115; Muhammed Hayrullah, Zübdetü’l-Ahlâk,<br />

İstanbul 1320, s.10<br />

larıdır. Son zamanlarda yaşam boyu gelişme psikolojisi<br />

(life-span developmental psychology) bir alan<br />

olarak Amerikan psikolojisine girmiştir. Bu alanı<br />

inceleme konusu olarak seçen psikologlar, gelişme<br />

sürecinin çocuktaki kadar belirgin olmasa da<br />

yetişkinde de kendine özgü bir biçimde devam ettiğini<br />

kabul ederler. 4 İnsanın bu hayat boyu süren<br />

gelişim serüvenini Kur’ân şöyle ifade eder: “Sizi<br />

güçsüz olarak yaratan, güçsüzlükten sonra kuvvetli kılan,<br />

sonra da kuvvetliliğin ardından güçsüz ve ihtiyar<br />

yapan Allah’tır. O, dilediğini yaratır. O, bilendir. O,<br />

kudretli olandır.’ (Rum,30/54)<br />

1977 de Mekke’de toplanan Dünya İslam Eğitimi<br />

1. Konferansında bir araya gelen İslam âlimleri de<br />

eğitimi bu çerçevede ele almışlar ve eğitimin hedeflerini<br />

şu şekilde belirlemişlerdir: Eğitim, kişinin<br />

ruh, zeka ve duygularının terbiye edilmesiyle birlikte<br />

bütün bir şahsiyetinin dengeli olarak büyüyüp<br />

gelişmesini hedef almalıdır. Buna bağlı olarak<br />

eğitimin tüm yönlerden, ruhi, akli, fiziki, ilmi ve<br />

dilbilimsel alanlarda kişisel ya da kolektif olarak<br />

insanın gelişip büyümesinde gerekli olan her<br />

türlü gıdayı vermesi gerekmektedir. Zikredilen<br />

bütün sahalarda insanı en iyiye, en mükemmele<br />

doğru sevk etmelidir. 5 Eğitime çeşitli yaklaşımlar<br />

ve farklı eğitim anlayışlarını bir tarafa bırakarak<br />

ifade etmek gerekirse, hayat boyu bir süreç olan<br />

4 Bkz. Doğan Cüceloğlu, İnsan ve Davranışı, Remzi Kitabevi,<br />

İstanbul 1991, s. 331-367; Bekir Onur, Gelişim<br />

Psikolojisi, Yetişkinlik. Yaşlılık. Ölüm., Verso Yayıncılık<br />

Ankara 1991.<br />

5 Seyyid Ali Şerif, İslam Eğitiminde Yeni Ufuklar (çev.Osman<br />

Tuna) Fikir Yay., İstanbul 1991, s.13, 40, 66.<br />

Y IL 1 SAYI 3 | <strong>DEM</strong> DERGİ 47


eğitim aynı zamanda insanın bilişsel, duyuşsal ve<br />

davranışsal bütün yönlerini geliştirmeyi amaçlar. 6<br />

Kısacası eğitim, hayat boyu süren bir süreç ve insanın<br />

bütün kişilik güçlerini tam ve dengeli olarak<br />

geliştirmeyi hedefleyen bir etkinlikler bütünü olarak<br />

özetlenebilir.<br />

Yukarıda “din” ile “eğitim”in özdeşliğinden söz<br />

edilmişti. Bu durumda “din eğitimi” kavramı içine<br />

neyin dâhil olduğunu da açmamız gerekmektedir.<br />

Bilindiği gibi günümüzde dinin diğer hayat<br />

alanlarıyla bağı koparılmıştır. İlim, ahlak, eğitim,<br />

ekonomi, siyaset, insan ilişkileri dinden tamamen<br />

bağımsız kendi varlıklarını sürdürmektedir. Din de<br />

bu anlamda bağımsız bir alan olarak tasarlanmakta,<br />

dini yetişme ve eğitim daha çok kişisel, özel ve<br />

öznel bir durum olarak değerlendirilmektedir. Eğer<br />

din eğitimi bu hayat alanlarının ayrıştırılmasına uygun<br />

olarak kendi içine kapalı, tek yönlü, diğer hayat<br />

Toplumsal hayatta barış ve uzlaşma, tahammül ve hoşgörü, iletişim<br />

ve adalet, güven ve saygıya dayalı bir düzenin yerleşmesi için<br />

temel gelişim ve yetişme basamağında din ile birlikte tabiat ve<br />

sosyal bilimlerin birlikte yeterli ve dengeli düzeyde öğretimine<br />

dayalı bir sisteme ihtiyaç var.<br />

alanlarından kopuk bir yetişme tarzı olarak anlaşılır<br />

ve uygulanırsa “fanatik”, “köktenci” dindar bireyler<br />

ve gruplara kaynaklık etmesi kaçınılmazdır.<br />

Aynı şey şüphesiz ki aşırı “lâik” ve “seküler” karakterli<br />

bir eğitim anlayışı için de geçerlidir. Dini<br />

bilgi ve değerlerden yoksun bir eğitim düzeninin<br />

laik ve seküler fanatik ve dogmatiklerden başka bir<br />

şey üretmesi beklenemez. Dini ya da din dışı her tür<br />

dogmatikliğin ortak özelliği ve çıkış kaynağı parçalı,<br />

dar bir alana indirgenmiş hayat anlayışında aranmalıdır.<br />

Dengeli ve tutarlı kişilikler ancak bütüncü<br />

bir hayat görüşünün gelişmesine imkân veren bir<br />

yetişme ortamında ortaya çıkar.<br />

6 Bkz.Yurdagül Mehmedoğlu, Erişkin Bireyin Kendilik<br />

Bilinci ve Din Eğitimi,Rağbet Yayınları, İstanbul 2001;<br />

Mustafa Köylü, Yetişkinlik Dönemi Din Eğitimi, Dem<br />

Yayınları, 2.bas., İstanbul 2004; M. Akif Kılavuz, Yaşlanma<br />

Dönemi Din Eğitimi, Arasta Yayınları, Bursa 2003.<br />

Bu yüzden, toplumsal hayatta barış ve uzlaşma,<br />

tahammül ve hoşgörü, iletişim ve adalet, güven ve<br />

saygıya dayalı bir düzenin yerleşmesi için temel<br />

gelişim ve yetişme basamağında din ile birlikte tabiat<br />

ve sosyal bilimlerin birlikte yeterli ve dengeli<br />

düzeyde öğretimine dayalı bir sisteme ihtiyaç vardır.<br />

Aslında sözünü ettiğimiz tarz bir eğitim, yani<br />

dini bilgiler ile tabiat ve sosyal bilimleri bütünleştiren<br />

bir eğitim, ülkemizde İmam-Hatip Liselerini<br />

akla getirmektedir. İmam-Hatip Liseleri böyle bir<br />

din ve hayat algısının ürünü olup, dinin modern<br />

hayatta yaşanırlığına ilişkin fikrin yerleşmesine,<br />

bu yönde bir zihniyet değişimine de önemli katkılarda<br />

bulunmuştur. İmam-Hatip Liselerinin bu<br />

haliyle muhafaza edilmesi, günün şartlarına göre<br />

programının geliştirilerek varlığının sürdürülmesi<br />

bunun için önemlidir. İmam-Hatip Lisesi modelinin,<br />

hayatın bütünü içinde var olan bir gerçeklik<br />

olarak ele alması bakımından dini doğru bir şekilde<br />

anlamanın ve din eğitiminin günümüzdeki en<br />

iyi ve başarılı örneği olduğunu söylemek aşırı bir<br />

iddia değildir.<br />

İHL’nin bir diğer önemi de şudur: Dinî tarihin<br />

yüzyılları bulan gelişimine bağlı olarak, mahalli<br />

kültür lerin, yabancı inanç ye felsefelerin, donuklaşmış<br />

anlayış ve yorumların tanınmaz hâle soktuğu<br />

Allah’ın son dininin, yeniden bütün saflığı<br />

ve berraklı ğı ile anlaşılıp yaşanması noktasında<br />

bu okullar kitle çapında bir zihniyet değişikliğinin<br />

öncüsü durumundadırlar. İslâmî değerlerin çağdaş<br />

bilgi ve anla yışla buluşması bu okulların çatısı<br />

al tında mümkün olmuştur. Bunun so nucu da,<br />

İslâm’ın güncelliğinin ve et kinliğinin gittikçe daha<br />

fazla hissedilir olmasıdır. İHL dinin ana kay nağına,<br />

öze dönüşün, İslâm’ın bünye sinde zaten mevcut<br />

olan «ihyâ ve tecdîd» müessesesinin günümüzde-<br />

48 <strong>DEM</strong> DERGİ | YIL 1 SAYI 3


ki somut temsilcisi olarak değerlendirilebilir. Öte<br />

yandan bu okullar, milletimizin dünü, bugünü ve<br />

yarını arasında kurulmuş olan çok önemli bir köprü<br />

durumun dadırlar<br />

Burada açıklığa kavuşturulması gereken bir husus<br />

da dinî bilgilerin güncelleştirilmesi, çağdaşlaştırılması<br />

meselesidir. Çünkü din eğitim-öğretimi<br />

öğrencilerin sosyal hayata uyum ve toplumsal<br />

gelişmelere açıklık yeteneklerini de geliştirmek<br />

zorundadır. Bu eğitim sürecinde elde edilen bilgi,<br />

değer ve davranışların bireyler için anlamlı olması,<br />

onların işlevsellikleri ile yakından ilgilidir. Bu<br />

da dinimizin günümüze uyarlanmış yeni kavram<br />

ve yorumlar eşliğinde öğretimini zorunlu kılar.<br />

Bu hususta öncelikle din ile dinin ilminin farklı<br />

şeyler olduğunu ifade etmek gerekmektedir. Yani<br />

dinin kendisi ile onun hayatın içerisine nüfuzuna,<br />

yaşanıp uygulanmasına imkân veren anlama modellerinin<br />

kaynağını oluşturan din ilimleri farklı<br />

şeylerdir. Dini alan, kutsallıklar alanıdır, onun bazı<br />

sabiteleri vardır. Dinin insan hayatına katılması ise<br />

ilmi disiplinler yoluyla olur. Bu disiplinler, dinin<br />

insan hayatına katılmasının nasıl olacağını ve hangi<br />

yollarla gerçekleşeceğini bir yöntem ve sistem<br />

dâhilinde ortaya koyan anlama ve yorumlama modelleridir.<br />

Bu sebeple dinin değişmezliğine karşın,<br />

dini ilimler alanı tartışmaya ve gelişmeye açıktır.<br />

Dinin bilimsel bir sistem halinde organize edilmesi<br />

durumunda kişisel perspektiflerin buna dâhil<br />

olması kaçınılmaz olur. Bu konuda ortaya konan<br />

çabaların yoğunluğu ve zenginliği ölçüsünde din<br />

eğitim-öğretimi de kalite ve kıvam kazanır.<br />

Kısaca ifade etmek gerekirse, din hayatın bütünü<br />

ile ilgilidir, tek başına ve ayrı bir yaşam alanı değildir.<br />

Eğitim faaliyetlerimiz dinin belli bir yorumu<br />

üzerine kurulmuş ilmi disiplinler çerçevesinde<br />

gerçekleşir ve yürür. Bu alan, dini yaşayan ve<br />

dünyaya bütüncül bir görüş açısıyla bakan insanların<br />

elinde gelişir. Bu sebeple din eğitimi de ancak<br />

hayatın bütünlüğü içinde verilebilir. Kişi öğrendiği<br />

dini bilgiler ile yaşadığı hayat arasında irtibat<br />

kurabilmelidir. Sekülerleşmenin yaptığı şey, bu<br />

irtibatı koparmaktır; dinin hayattan çıkarılmasıdır.<br />

Tek yönlü bakış açıları dini olduğu kadar hayat<br />

tarzımızı da zaafa uğratan, toplumda kutuplaşma<br />

ve çatışmaya sebep olan fanatizmlerden başka bir<br />

şey üretmez.<br />

Y IL 1 SAYI 3 | <strong>DEM</strong> DERGİ 49

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!