12.07.2015 Views

"Edebiyat edep der", "Edeb edebiyatın içindedir." - DEM

"Edebiyat edep der", "Edeb edebiyatın içindedir." - DEM

"Edebiyat edep der", "Edeb edebiyatın içindedir." - DEM

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

<strong>Edeb</strong>, İslâm öncesi dönemden Hicri ikinci asra kadar “güzel ahlâk”anlamına gelmesine rağmen Hicri ikinci asırda ilimler, din ve aletilimleri diye ikiye ayrıldığında sarf, lügat, nahiv ve beyandan oluşanâlet ilimleri arasında yer almaya başlamıştır. Bu tür dil ilimlerinindışında edebin Hicri üçüncü yüzyılda geometri, aritmetik, hukukve tarih gibi mevzuları bile içine aldığı bilinmektedir.<strong>Edeb</strong> edebiyatta, edebiyat<strong>edep</strong>tedirKökeni üzerinde birden çok görüşün bulunduğuedeb, bir görüşe göre İslâm öncesi şiirde de görüldüğüüzere “de’b” kökünden gelen Arapça bir kelimeolup genel olarak “sünnet” ve “terbiye” anlamıylakullanılmaktaydı. Kelimenin “edb” kökündengeldiğini iddia eden görüş, manasının “davetetme” şeklinde olup “ziyafet yemeği, düğün yemeği”manasına gelen “üdbe”, “me’debe (me’dübe)”şekliyle sıkça kullanıldığını söyler (Lisânü’l-Arab,“edb” md.; İbn Kuteybe, s. 162, 558). 2Kökeni ne olursa olsun edeb kelimesi, yayıldığıİslâm kültürü coğrafyasında olduğu gibi dilimizdede birden çok ve zaman içinde genişleyen manalardakullanılmıştır. Söz gelimi, ilk zamanlarda“gelenek, görenek, ahlâk” gibi sade manaları taşımaktaiken tarihî gelişimle birlikte zamanla “ferdîve toplumsal ilişkilerde uygulanması gerekli bilgive davranış tarzları” için kullanılan geniş kapsamlıbir terime dönüşmüştür. 3<strong>Edeb</strong> kelimesinin mana yönünden (semantik) yaşadığıserencâmı, merhum Kaya Bilgegil <strong><strong>Edeb</strong>iyat</strong>Bilgi ve Teorileri (Belağat) eserinde detaylarıyla elealmıştır. Buna göre Murteda Ez-Zebidî’nin (Hicri13. yy.) Kamus Şerhi’nde edeb, halk arasında yaşayanen güzel ahlâk, insanı kötülüklerden sakındırıpiyiliğe sevk eden meleke, güzel huy ve hayırlı2 Mustafa Çağrıcı, “Edep”, DİA, X, s. 413.3 Mustafa Çağrıcı, agm, s. 414.amel manalarına gelmektedir. Kelime İslamiyet’tensonra “Araplara has ilimleri içine alan bir terim”manasını almıştır. <strong>Edeb</strong>, İslâm öncesi dönemdenHicri ikinci asra kadar “güzel ahlâk” anlamınagelmesine rağmen Hicri ikinci asırda ilimler, dinve alet ilimleri diye ikiye ayrıldığında sarf, lügat,nahiv ve beyandan oluşan âlet ilimleri arasındayer almaya başlamıştır. Bu tür dil ilimlerinin dışındaedebin Hicri üçüncü yüzyılda geometri,aritmetik, hukuk ve tarih gibi mevzuları bile içineY IL 1 SAYI 4 | <strong>DEM</strong> DERGİ 25


dördü fürû’dur. Usûldekiler, lûgat, sarf, iştikak,nahiv, meâni, beyân, aruz ve kafiye fenleri; fürudakilerinşa, füruz, şiir, muhâdarat ve hat denen imlâfenleridir. 8 Taşköprülüzâde, Mütercim Asım Efendive Katip Çelebi, edeb kelimesini, aralarında küçüknüanslarla anlamlandırmışlardır. Mevzuâtü’l-Ulum’da Taşköprüzâde “Ulûm-ı Arabiyye ulum-ıedebdir.” 9 demektedir. Katip Çelebi de edeb için“Arap dilinde söz ve yazıda kişiyi yanlışa düşmektenkorumağa yarayan ilimdir.” der. 10Şinasi, bu fennin insana iyi huy öğretecek olduğudüşünüldüğü için adını edeb’den aldığını söyler.Hatta edebiyatla uğraşanlara edib denmesi de busebebledir: “Fenn-i edeb bir marifetdir ki, insanahaslet-âmuz-ı edeb olduğu için edeb ve ehli edîbtesmiye kılınmıştır.” 11muâşeret kuralları gibi anlamları yanında aydınolabilmek için gerekli bilgileri ve genel kültürüifade eden bir terim olarak da kullanılmış, buşekilde özellikle Arap-İslâm kültüründe edebinTürkçe’deki “edebiyat”, Batı dillerindeki “literature”anlamında kullanımı giderek yaygınlık kazanmıştır.Edep kavramı zaman içerisinde kazandığıçeşitli anlamlarıyla Türk-İslâm kültür tarihine degirmiş, ayrıca Batı dillerindeki “literature”ün karşılığıolarak 19. yüzyıla kadar <strong>edep</strong>, ilmü’l-edebveya ulûm-i edebiyye tabirleri görülürken bu yüzyılınsonlarından itibaren edebiyat kelimesi kullanılmayabaşlanmıştır.” 14Namık Kemal, çeşitli yazılarında görüldüğü üzereedebiyata ideal ve etik bir misyon yüklemiştir:“Dest-i üdebâda kilk-i irfânOldu hele tercemân-ı vicdân”(Tahrib-i Harabat’tan)“<strong>Edeb</strong>iyât, kaideten irfân ve vicdânın tercemân-ımüdrikât ü hissiyâtı olmak lâzım gelir.”(Kemal Bey’in İrfan Paşa’ya Mektubu’ndan). 12Recâizâde Ekrem ise bir şairin şiiri ancak sanatkaygısıyla yazabileceğini; şairin idealler ve etikbir misyonla şiir söyleyemeyeceğini söyler. BeşirFuad’a göre ise edebiyat hakikati ifade etmek içindir.Tevfik Fikret’e göre edebiyat, sanat-ı nefisedir.Bu ifadeleriyle edebiyat-ı cedideciler, Arap belâgatıile Türk edebiyatının ilgisini adetâ kesmişlerve kavramı bu günkü anlamı çerçevesine doğruyönlendirme ve bu manayı koruma gayretlerinegirişmişlerdir. 13Kısaca özetlemek gerekirse, “Edep kavramı baştanberi ahlâkî-dinî kurallar, gelenek ve görenek,8 Ahmet Cevdet Paşa, Belâğat-ı Osmaniye, İstanbul, 1323,s. 8-9.9 Kaya Bilgegil, age, s. 4.10 Kaya Bilgegil, age, s. 4.11 Kaya Bilgegil, age, s. 5.12 Namık Kemal’in bu konudaki görüşlerinin tamamı içinbkz. Kaya Bilgegil, age, s. 5-9.13 Daha geniş bilgi için bkz. Kaya Bilgegil, s. 16-18.<strong><strong>Edeb</strong>iyat</strong>’ın Türkçe’deki manalarını şöylece sıralamakmümkündür: Ahlâk, dil ilimleri, güzel yazmasanatı, edebî yazılar, bir konu hakkındaki neşriyat,lüzumsuz yere sözü uzatmak, sanat yapmaya çalışmak.15 Kelimelerin veya kavramların mana katmanlarınaulaşabilmek için onların bir dil içindekikullanımlarına dikkat etmek elzemdir. Bu bakımdandilimizde edebi içeren terim, deyim ve ifadeleredeb’in zengin mana katmanlarını vermesi ba-14 Mustafa Çağrıcı, agm, 114.15 Kaya Bilgegil, age, 19.Y IL 1 SAYI 4 | <strong>DEM</strong> DERGİ 27


<strong>Edeb</strong> ve edebiyat kelimeleri hem lafız hem de mana bakımındaniç içe geçmiş ve birlikte bir bütünlük arz eder hale gelmiştir. Bu ikikelime iç içe geçip tek bir kelime olduklarında her ikisinin ayrı ayrı(münferiden) taşıdıkları manalardan daha ulvî, daha derin, dahaestetik bir mana arz etmektedir. Zira edebiyat, en genel manada“sözün edebi”dir.kımından önemlidir. Edep çiçeği, 16 <strong>edep</strong> dahilinde,<strong>edep</strong> erenlere, <strong>edep</strong> erkân, <strong>edep</strong> etmek, <strong>edep</strong> yâhû,edebi <strong>edep</strong>sizden öğren, edebini bilmek, edebinitakınmak, edeb-i kelam, edebü’l-bahs, edeb-âmûz,edeben vb. Görülüyor ki, dilimizde edeb, dil, din,ahlak ve sanatla ilişkili olarak düşünülmesi gerekenbir kavramdır.<strong>Edeb</strong> der edebiyat<strong>Edeb</strong>’in müstakil kelime ve kavram olarak manalarınıinceledikten sonra kelimeyi bir de edebiyatlailişkisi yönünden ele almak gerekir. <strong>Edeb</strong> ve edebiyatkelimeleri hem lafız hem de mana bakımındaniç içe geçmiş ve birlikte bir bütünlük arz eder halegelmiştir. Bu iki kelime iç içe geçip tek bir kelimeolduklarında her ikisinin ayrı ayrı (münferiden)taşıdıkları manalardan daha ulvî, daha derin, dahaestetik bir mana arz etmektedir. Zira edebiyat, engenel manada “sözün edebi”dir. Bir başka deyişlesözü, bir kural, bir ölçü dahilinde söylemek üzerelafzı tanzim etmektir.Türk-İslâm kültüründeki genel kaideye göre herşeyde “ölçü” olmalıdır. Bu, edebiyat için de geçerliolup sözü kendi haline bırakmayıp “ölçülendirmek”hatta terbiye etmek gerekir. Ölçülendirmeise “güzel ve ulvî”ye ulaşmak için elzemdir. Ziraşiir ve edebiyat Imitatio Dei tabiriyle ifade edildiğigibi, “En Büyük Sanatkar” olan Allah’ı taklid etmekgayretindedir. 17Edeple edebiyat arasında aynı zamanda dairevî birilişki olduğunu da söylemek mümkündür. Zira edebiyatınvar olabilmesi için sözde <strong>edep</strong> gerekir, ede-16 Ortasında siyah bir benek bulunan kır çiçeği.17 Imiatio Dei: Tanrının taklit edilmesi.biyat var olduğunda ise nezâket, zarâfet ve kültürlülükmanasındaki <strong>edep</strong> ortaya çıkar. <strong>Edeb</strong>i alınmışbir edebiyat yani lafız olarak ölçü taşısa bile manaolarak edebi –burada ahlak anlamında- bulunmayanbir edebiyat, insana ulvîliği öğretemeyeceğiiçin zevk-i selîmi uyandırma özelliğinden mahrumolacak ve misyonunu icra edemeyecektir.Yukarıda da belirtildiği gibi edebiyat, kelime olarak19. asırda dilimize girmiş bir kelimedir. Divanedebiyatında (daha çok divan şiiri) edeb kelimesiniedebiyat anlamından ziyade terbiye, ahlâk, hayâvb. gibi manalar çerçevesinde kullanılmış olarakgörmek mümkündür. Bu nedenle edebin edebiyatmanasında kullanıldığı şiir örneklerine rastlamakgüçtür. Daha tafsilatlı yapılacak çalışmalarla edebleilgili beyitleri bir araya getirmek mümkün olabilir.Bununla birlikte şuarâ-yı eslâfın edebî bir eserinşa ederken örneğin şiir yazarken edeb kelimesinibirbirinden farklı manalara gelecek şekilde, ancakbazı kelime ve mazmunlara nispetle daha az kullandığınısöyleyebiliriz. Sözün ve mananın birlikte<strong>edep</strong>lendirilip edebin edebiyata dönüşmesine örnekolan manzumelere şöyle bir bakalım:Ehl-i dil kaddine zibâ yaraşır hil’attirCânib-i Haktan atâ kâle-i irfândır <strong>edep</strong>(Refi-i Kâlâyî)(Edep, gönül ehlinin bedenine güzel yakışanAllah tarafından verilmiş bir irfan kumaşıdır.)<strong>Edeb</strong> üzre olan fâni cihândaMuzaffer oldı hem bunda hem anda (Behiştî)(Bu fani dünyada edebli (ölçülü) olan hem budünyada hem de öbür dünyada zafere erer.)<strong>Edeb</strong>in ahlaka, terbiyeye, toplumsal kültüre, örf28 <strong>DEM</strong> DERGİ | YIL 1 SAYI 4


ve an’aneye uygun hareket etme anlamı yanındabir de daha özel anlam olarak giyinme kültürü vegiyinmekle de ilgisi vardır. Meninski’de (LexiconArabico-Persico-Turcicum) edebin anlamları sıralanırken“elbise” “kıyafet” manasına da yer verilir(v. I, s. 10-11). <strong>Edeb</strong>in diğer kaynaklarda sıkça rastlanmayanbu manası divan şiirindeki bazı beyitlerdeedebin aldığı anlamla örtüşür.<strong>Edeb</strong>dir tâc-ı Rabbâni komazlar her başa anıOla gör Gaybî ruhânî edeb gözle edeb gözle(Sun’ullah Gaybî)(Edep Allah’ın tacıdır onu her başa koymazlar.Ey Gaybi sen de ruhani ol ve edebi gözet.)Setr eder aybını insânın hepNe güzel câme imiş sevb-i edeb (Ziya Paşa)(Her zaman insanın ayıbını örten <strong>edep</strong>, meğerne güzel bir elbise imiş!)Şeyh Galip Hüsn ü Aşk’da edebi bir mektebe benzeterektarif eder. <strong>Edeb</strong>in edubba ile olan ilişkisinidaha kuvvetli olarak düşünmek için bu güzel birörnektir:Bir kışra girip dü mağz-ı bâdâmBir mektebe vardılar edeb-nâmBirer beyt olup iki tıfl-ı mısrâ’Manâ-yı latîfe oldu matla’Efsûn okur iki çeşm-i câdûPîş-i nigehîde rahle ebrûHâme gibi dü-zebân ü yek-dilBir bahsi olurlar idi nâkil (Şeyh Gâlip)“İki iç badem bir kabuğa girdiler de edeb adlı mektebevardılar. İki mısraya benzeyen o iki çocuk birbeyit oldu ve ince bir manaya matla kesildi. İkibüyücü göz efsun okuyordu, gözlerinin önündekirahle de kaşlarıydı. Kamış kalem gibi iki dilliydilerfakat gönülleri birdi, bir bahsi naklederlerdi.”<strong><strong>Edeb</strong>iyat</strong> ile edeb arasındaki ilişkiye bir güzel misalde şu hikaye ve şiirdedir:Şâir Nâbî, 1678 yılında bir kafile ile hac yolculuğunaçıkar. Kafilede devletin ileri gelen paşalarıda bulunmaktadır. Kafile hicaz bölgesine girinceHz. Peygamber’i ziyaret aşkı Nâbî’yi iyice sarar.Öyle ki, vücudu gerginleşir ve uykusu kaçar. Hiçuyuyamaz. Bir gece yarısı kafile Peygamber şehriMedine-i Münevvere’ye yaklaşır. Kafilede bulunanEyüplü Râmi Mehmed Paşa o esnada kıbletarafına doğru ayaklarını uzatarak uyumaya başlar.Resul-i Kibriya’nın beldesine girerken Paşa’dagördüğü bu manzara Nâbî’ye hiç de hoş gelmez.Paşayı uyandıracak bir şekilde şu meşhur beyitleriokumaya başlar:Sakın terk-i <strong>edep</strong>ten, kûy-i mahbûb-ı Hüdâdır bu!Nazargâh-i ilahîdir, makâm-ı Mustafadır buMürâât-ı <strong>edep</strong> şartıyla gir Nabî bu dergâha,Metâf-ı kudsiyâdır, bûsegâh-ı enbiyâdır bu“<strong>Edeb</strong>i terk etmekten sakın! Zira burası AllahuTeâla’nın Habibi’nin beldesidir. Burası, HakTeala’nın nazar kıldığı bir yerdir; MuhammedMustafa’nın makamıdır. Ey Nâbî! Bu dergaha edebinşartlarına uyarak gir. Burası, büyük meleklerinetrafında pervane gibi döndüğü, peygamberlerineğilip eşiğini öptüğü bir yerdir.”Yukarıda verilen örneklerde de görüldüğü üzereedebiyat tarihimizde, edeb (her ne manada olursaolsun) edîbane bir şekilde edebiyata dökülmüş,gerek sözün gerek mananın edebiyle edebiyatyapılmıştır. Doğrudan söylemeyi değil hakîmâne,edîbâne, arifâne söylemeyi <strong>edep</strong>le söylemeyiedebiyat gören ve bunu akl-ı selîme, kalb-i selîmeolduğu kadar zevk-i selîme de hitap ederek ifadeeden Türk-İslam kültüründe bu nedenlerle edebve edebiyat birbirinden ayrı düşünülemez. Birbaşka deyişle “edeb der edebiyyat” demek yerindeolacaktır.Y IL 1 SAYI 4 | <strong>DEM</strong> DERGİ 29

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!