EÄitim ve Edep Ä°liÅkisi Ãserine Kavramsal Bir DeÄerlendirme - DEM
EÄitim ve Edep Ä°liÅkisi Ãserine Kavramsal Bir DeÄerlendirme - DEM
EÄitim ve Edep Ä°liÅkisi Ãserine Kavramsal Bir DeÄerlendirme - DEM
You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
DOSYA<br />
Eğitim <strong>ve</strong> Edeb İlişkisi<br />
Üzerine <strong>Kavramsal</strong> <strong>Bir</strong><br />
Değerlendirme<br />
Hayati HÖKELEKLİ*<br />
EEğitim, hayat sürecimizin ayrılmaz bir parçasıdır. Büyüyen <strong>ve</strong> gelişen bir varlık<br />
olarak insanın uzun bir süre bakıma, beslenmeye, gözetime, bilgiye, danışma<br />
<strong>ve</strong> rehberliğe ihtiyacı olduğu açık bir gerçektir. Doğuştan getirdiğimiz yetenek<br />
<strong>ve</strong> kapasitemizin uygun şekilde <strong>ve</strong> tam olarak açığa çıkarılıp biçimlendirilmesi, kendi<br />
içimizde tutarlı <strong>ve</strong> bütünleşmiş bir yapı, kendi dışımızda dengeli <strong>ve</strong> uyumlu bir ilişkisel<br />
düzenin gerçekleştirilmesi, ancak düzenli bir eğitimle mümkün olabilmektedir.<br />
>><br />
Belli bir sosyal <strong>ve</strong> kültürel dünya içerisinde gelişimini sürdüren insan yavrusunun<br />
hangi eğitim amaçları doğrultusunda biçimlendirileceği, öncelikle anne<br />
babaların <strong>ve</strong> eğitim kurumlarının anlayış, talep <strong>ve</strong> düzenlemelerine bağlı bulunmaktadır.<br />
İnsan yetiştirme, gerek gözetilen hedefler <strong>ve</strong> gerekse izlenen müfredat<br />
<strong>ve</strong> uygulanan yöntemler bakımından kültürden kültüre, dönemden döneme,<br />
hatta aynı kültür <strong>ve</strong> zaman diliminde bile olsa farklı halk kesimleri arasında<br />
çeşitli farklılaşmalar göstermektedir. Bu farklılaşmaların arka planında belli bir<br />
insan tasavvuru, hayat anlayışı <strong>ve</strong> değerler dünyası olduğu söylenebilir.<br />
* Prof. Dr., Uludağ<br />
Üni<strong>ve</strong>rsitesi, İlahiyat<br />
Fakültesi, Din Psikolojisi<br />
Anabilim Dalı Öğretim Üyesi,<br />
hhokelekli@uludag.edu.tr<br />
Bu bakımdan eğitimin “ne olduğu” ya da “ne olması gerektiği” her zaman tartışılan<br />
bir konu olmuştur. Farklı eğitim felsefeleri kendi gerekçelerini, temelde benimsedikleri<br />
insan anlayışı <strong>ve</strong> toplumsal düzen bağlamında dile getirmişlerdir.<br />
Günümüzde eğitim, genel olarak insanın her yönden gelişmesi <strong>ve</strong> olgunlaşması<br />
için yapılan etkinlikler bütünü olarak anlaşılmaktadır. Bu belli bir yaşla sınırlı<br />
olmayan, hayat boyu süren bir süreç olarak kabul edilmektedir. Genelde planlı,<br />
amaçlı, maksatlı bir etkinlik olarak kabul edilen eğitim sonuçta neyi ya da neleri<br />
insana kazandırmalıdır Eğitimli insan hangi özelliklere sahip olan insandır<br />
Bize göre burada sorulması gereken en önemli sorular bunlardır.<br />
Geçmişte <strong>ve</strong> günümüzde eğitim olayını ifade etmek için kullanılan kavramlar<br />
bazen aynı olsa da, kimi zaman da farklılaşmakta, bundan da öte bu kavramlara<br />
yüklenen anlamlar, sözünü ettiğimiz düşünce <strong>ve</strong> anlayış farklılıklarını yansıt-<br />
30 <strong>DEM</strong> DERGİ | YIL 1 SAYI 4
“Hayret etme, çok beğenme” kök anlamı bakımından edeb,<br />
“(ahlaki) güzelliği dolayısıyla insanı şaşırtan, takdirini kazanan<br />
şey” demektir. <strong>Bir</strong> kimsenin sahip olduğu meziyet <strong>ve</strong> fazilet<br />
başkalarında hayranlık <strong>ve</strong> takdir duygusu uyandırdığı için edeb<br />
diye isimlendirilmiştir.<br />
maktan geri durmamaktadır. Bu yazımızda kısaca<br />
incelemeye çalışacağımız “eğitim” <strong>ve</strong> “edeb”<br />
kavramlarının bu açıdan önemli bir yeri olduğunu<br />
düşünüyoruz.<br />
Eski dilde “ta’lim <strong>ve</strong> terbiye”, “tedrisat”, “edeb <strong>ve</strong><br />
te’dib”, yeni dilde ise genellikle “eğitim <strong>ve</strong> öğretim”<br />
şeklinde kullanılan kelimelerle ifade edilmek<br />
istenen nedir Bunlar arasındaki anlam ortaklığı ya<br />
da farklılığı nelerdir Bu sorulara <strong>ve</strong>rilecek cevaplara<br />
göre de yukarıda zikrettiğimiz kavramlar anlam<br />
<strong>ve</strong> önem kazanacak, ortak ya da farklı yanları<br />
tespit edilip ayrıştırılacaktır. Ebetteki bu inceleme,<br />
günümüzdeki çağdaş anlayışları dikkate almakla<br />
birlikte, İslam kültür <strong>ve</strong> geleneğindeki anlayışların<br />
bir özetini sunmakla sınırlı kalacaktır.<br />
“İ-l-m” kökünden gelen “ta’lim” kelimesi, bilgi<br />
<strong>ve</strong>rmek, öğretimde bulunmak, öğretmek anlamına<br />
gelmektedir. Eğer bu bilgi <strong>ve</strong>rme işi düzenli, programlı<br />
bir ders şeklinde olursa buna “tedrîs-tedrîsat”<br />
ya da “tahsîl” denilmiştir. Her tür eğitimin,<br />
öğrenme ile elde edilmiş bilgilerin başkalarına<br />
da öğretilmesiyle başladığı bir gerçektir. Ancak<br />
öğrenme <strong>ve</strong> öğretme düzenli bir ders alıp <strong>ve</strong>rme<br />
yanında, kişisel gözlem <strong>ve</strong> tecrübelerle de mümkün<br />
olabilmektedir. Ayrıca, eğitimin yalnızca bir<br />
bilme, ders öğrenme, bilişsel yönden aydınlanma<br />
<strong>ve</strong> gelişme olmadığı, bilginin karakter kazanımı<br />
<strong>ve</strong> mesleki formasyon için bir araç olduğu da bir<br />
gerçektir. Bundan dolayı eğitim olayının, öğrenme<br />
<strong>ve</strong> öğretimi içine almakla birlikte ondan daha geniş<br />
anlamlar taşıması bakımından bu kelimelerin<br />
dışında başka türlü ifade edilmesi gerekmektedir.<br />
İşte bu noktada terbiye devreye girmektedir. “Rb-b”<br />
ya da “r-b-v” kökünden geldiği kabul edilen<br />
bu kelime <strong>ve</strong> türevleri, klasik sözlük <strong>ve</strong> metinlerde<br />
“ıslah etmek, düzeltmek, düzene koymak; sahibi/<br />
efendisi olmak, idare etmek, başkanlık yapmak,<br />
sahip <strong>ve</strong> malik olmak, üzerinde tasarrufta bulunmak,<br />
kefil olmak, sorumluluğunu yüklenmek; yetiştirmek,<br />
bakıp büyütmek, geliştirmek, olgunluğa<br />
erdirmek” gibi manalara gelmektedir. Modern<br />
Arapçadaki kullanım şekillerinde de terbiyenin,<br />
bakım <strong>ve</strong> besleme, yetiştirme, büyütme gibi tüm<br />
canlılar için gerekli olan yardım edici maddi etkinliklerin<br />
yanında, bilişsel, duygusal <strong>ve</strong> davranışsal<br />
özelliklerin geliştirilmesini de zımnen içine alacak<br />
şekilde, eğitim-öğretim anlamlarında kullanıldığı<br />
görülmektedir. Bu kelimenin ifade <strong>ve</strong> ihtiva ettiği<br />
anlamlardan hareketle eğitimin niteliği ile ilgili<br />
bazı çıkarımlar yapılabilir. Bunların başlıcaları<br />
şunlardır:<br />
• Terbiye, insan davranışları üzerinde düzeltici,<br />
ıslah edici, düzenleyici işlevleri olan bir etkinliktir.<br />
Terbiye bu anlamda, Gazali’nin ifade<br />
ettiği gibi, ürününün iyi <strong>ve</strong> mükemmel olması<br />
<strong>ve</strong> gelişimini tamamlaması için ektiği bitkilerin<br />
arasında bitmiş olan ayrık otları <strong>ve</strong> dikenleri<br />
söküp atan çiftçinin davranışına benzer. 1 Buna<br />
göre terbiye, çocuğun doğal gelişiminin sağlıklı<br />
maddi şartlarını hazırlamak kadar, ona gerekli<br />
olan şeyleri öğreterek, ondaki kötü huyları <strong>ve</strong><br />
1 Gazali, Eyyühe’l-Veled/Ey Oğul (çev. Lütfü Doğan), İstanbul:<br />
Bedir Yayınları, 1968, s. 22.<br />
Y IL 1 SAYI 4 | <strong>DEM</strong> DERGİ 31
zararlı davranış eğilimlerini kontrol altına alıp<br />
düzeltici bir müdahale ile birlikte olur.<br />
• Terbiye, kendi kendine gerçekleştirilen bir etkinlik<br />
olmayıp, eğitim işinin sorumluluğunu<br />
yüklenen, çocuk üzerinde tasarrufta bulunan,<br />
ona sahip çıkan <strong>ve</strong> yol gösteren bir yetişkinin<br />
iradesini zorunlu kılar. Eğitim işinde öğretim,<br />
irşat, yol gösterme, aydınlatma görevini yerine<br />
getirecek kimselere ihtiyaç duyulur. Bu bakış<br />
açısı terbiyenin zorunlu olarak tek taraflı öğretmenin<br />
istek <strong>ve</strong> iradesine dayalı, “öğretmen<br />
merkezli” olduğu değil, fakat bir öğreticinin<br />
varlığının zorunlu olduğu anlamına gelir. Öğretmenin<br />
eğitim için kullandığı yol <strong>ve</strong> yöntemlerin<br />
sonuç <strong>ve</strong> etkileri ayrıca değerlendirilerek,<br />
bunlardan hangisinin eğitilenin gelişimi açısından<br />
en uygun <strong>ve</strong> sağlıklı olduğuna karar <strong>ve</strong>rilebilir.<br />
• Terbiye yalnızca insan davranışları ile sınırlı<br />
bir etkinlik olmayıp, bütün varlıkları içine<br />
alan evrensel bir “gelişim kanunu”dur. “Allah<br />
âlemlerin Rabbi’dir” ( Fatiha 1/1). Kur’ân’da<br />
Allah kelimesinden sonra en çok geçen ilâhi<br />
isim olarak Rabb kelimesinin anlamının terbiye<br />
ile doğrudan ilgili olduğu görülmektedir. Nitekim<br />
“Rabb” kelimesi de aslında terbiye manasına<br />
gelen bir mastar olmakla birlikte, terbiye<br />
işini yapana bir isim olarak <strong>ve</strong>rilmiştir. Buna<br />
göre Rabb kelimesi bakıp büyütmeyi, lütuf<br />
<strong>ve</strong> ihsanı çağrıştırmakta olup, “insanı derece<br />
derece olgunluğa ulaştırmak” için idaresi altındakiler<br />
üzerinde tasarrufta, öğretme <strong>ve</strong> yol<br />
göstermede bulunan, terbiye için gerekli olan<br />
bütün imkânlara sahip kuv<strong>ve</strong>tli, mükemmel <strong>ve</strong><br />
kusursuz olan bir “terbiye edici” anlamlarını<br />
ifade etmektedir. Allah, kendisini “Rahmân <strong>ve</strong><br />
Rahîm” bir Rabb olarak tanıtmaktadır. Yani ilahi<br />
modeli esas alan bir eğitimin otoriter, baskı<br />
<strong>ve</strong> zorlamaya dayalı değil, engin bir rahmet,<br />
sevgi <strong>ve</strong> şefkat, çok <strong>ve</strong> sürekli bir merhametle<br />
yürütülmesi gereken bir iş olduğunu ortaya<br />
koyar.<br />
• Terbiye hayat boyu devam eden bir süreçtir.<br />
32 <strong>DEM</strong> DERGİ | YIL 1 SAYI 4
<strong>Bir</strong>eysellik <strong>ve</strong> toplumsallık, edebin elde edilmesinin ayrılmaz iki<br />
şartıdır. Kültürel gelenekler, yerleşik örf <strong>ve</strong> adetlerin içine nüfuz<br />
edildiği <strong>ve</strong> bunlarla beslenen bireysel bir tutum halinde ifadelendirildiği<br />
zaman edeb kazanılmış olur.<br />
Gelişme <strong>ve</strong> olgunlaşma tedrici, aşama aşama<br />
gelişen bir sıra <strong>ve</strong> düzen izler. Bu doğal gelişimi<br />
dikkate almak, ona ayak uydurmak, ders<br />
<strong>ve</strong> öğretim müfredatını buna göre düzenlemek,<br />
eğitimin başarısı açısından çok büyük önem taşır.<br />
Bunun yanında, her yönden olgunlaşmayı<br />
hedef alan terbiye, doğal yeteneklerin açığa<br />
çıkması <strong>ve</strong> istikrarlı, ahenkli bir yapıya kavuşması<br />
için gerekli motivasyon <strong>ve</strong> disiplini de beraberinde<br />
taşır.<br />
Bütün bunların yanında, İslam kültürünün eğitim<br />
klasiklerinin hepsinde terbiye kelimesinin,<br />
her zaman eğitim anlamında kullanılmadığı kaydedilmektedir.<br />
2 Ayrıca, Attas gibi bazı çağdaş düşünürler<br />
de terbiye kelimesinin sadece insanlar<br />
için değil madenler, bitkiler <strong>ve</strong> tüm canlılar için<br />
kullanılan bir terim olduğundan hareketle daha<br />
çok insanın maddi boyutunu akla getiren bakım,<br />
besleme, büyütme gibi bedensel ihtiyaçları karşılamaya<br />
yönelik bir etkinliği ifade ettiğini, insanın<br />
ruhsal <strong>ve</strong> bilişsel yönünü pek içermeyen bir anlam<br />
taşıdığını ileri sürmektedir. 3 Bu <strong>ve</strong> benzeri değerlendirmelerin<br />
etkisiyle olsa gerek ki, özellikle insanın<br />
karakter yapısı, ahlaki eğilimleri ile ulaşılması<br />
gereken eğitim hedefleri dikkate alındığında daha<br />
çok edeb-âdâb, te’dib, ıslah, tezkiye, tezhîb, tasfiye,<br />
tathîr gibi kelimelerin kullanıldığı görülmektedir.<br />
Bu noktada edeb kelimesi üzerinde durmak gerekmektedir.<br />
Sözlüklerde ”e-d-b” kökünden mastar<br />
olarak iki ayrı kökten bu kelimenin şu anlamları<br />
ihtiva ettiği görülmektedir:<br />
2 Bkz. Turgay Gündüz, İslam, Gençlik <strong>ve</strong> Din Eğitimi, Bursa:<br />
Düşünce Yayınları, 2002, s. 30-31.<br />
3 S. Muhammed Nakip Attas, Modern Çağ <strong>ve</strong> İslami Düşünüşün<br />
Problemleri (çev. M.Erol Kılıç), İstanbul: İnsan<br />
Yayınları, 1989, s. 212-216.<br />
• “Hayret etme, çok beğenme” kök anlamı bakımından<br />
edeb, “(ahlaki) güzelliği dolayısıyla<br />
insanı şaşırtan, takdirini kazanan şey” demektir.<br />
<strong>Bir</strong> kimsenin sahip olduğu meziyet <strong>ve</strong> fazilet<br />
başkalarında hayranlık <strong>ve</strong> takdir duygusu<br />
uyandırdığı için edeb diye isimlendirilmiştir.<br />
• “Da<strong>ve</strong>t etme” manasında edb kökünden ise<br />
edeb, insanları takdire değer <strong>ve</strong> erdem sayılan<br />
hususlara da<strong>ve</strong>t eden, bilgisizlik <strong>ve</strong> kötü davranışlardan<br />
engelleyen şeyi ifade eder. Te’dîb,<br />
“birini bir konuda bilgilendirme, öğretme”,<br />
“yaptığı kötülükten dolayı, eğitim amacıyla cezalandırma”<br />
anlamına gelmektedir.<br />
Kur’ân-ı Kerim’de “e-d-b” kökünden herhangi bir<br />
kelime yer almamaktadır. Buna karşılık hadislerde<br />
edeb, te’dib <strong>ve</strong> müeddib gibi türevleri ile pek<br />
çok yerde geçtiği görülmektedir. <strong>Bir</strong>çok hadis kitabında<br />
“Kitabu’l-Edeb” <strong>ve</strong>ya benzer başlıklarda<br />
bölümler yer almaktadır. Bu bölümlerde çocuğa<br />
güzel isim takmaktan, evlere nasıl girileceğine <strong>ve</strong><br />
yeme içmede gözetilecek kurallara, çocuk <strong>ve</strong> hizmetçilere<br />
nasıl davranılacağından, koku sürünme<br />
âdabına kadar, görgü kurallarına yer <strong>ve</strong>rildiği görülmektedir.<br />
Te’dib kelimesinin içinde geçtiği iyi bilinen bir<br />
hadis vardır: “Beni Rabbim eğitti <strong>ve</strong> eğitimimi<br />
(te’dibî) ne güzel yaptı!” 4 Burada te’dib kelimesinin<br />
eğitim öğretimle doğrudan ilişkili bir biçimde<br />
<strong>ve</strong> daha çok anlayış <strong>ve</strong> kavrayış gücü, huy, ahlak<br />
<strong>ve</strong> karakter güzelliği kazandırma anlamını dile getirdiği<br />
görülmektedir. Te’dib kavramının taşıdığı<br />
potansiyel güç, Hz. Peygamberin şahsında “kemaline<br />
erdirilmiş örnek bir insan” şeklinde canlı <strong>ve</strong><br />
4 Aclûni, Keşfu’l-Hafâ, c.I, s. 70.<br />
Y IL 1 SAYI 4 | <strong>DEM</strong> DERGİ 33
davranış kazanma, toplumsallaşma olayıdır. <strong>Bir</strong>eysellik<br />
<strong>ve</strong> toplumsallık, edebin elde edilmesinin<br />
ayrılmaz iki şartıdır. Kültürel gelenekler, yerleşik<br />
örf <strong>ve</strong> adetlerin içine nüfuz edildiği <strong>ve</strong> bunlarla<br />
beslenen bireysel bir tutum halinde ifadelendirildiği<br />
zaman edeb kazanılmış olur.<br />
somut bir gerçeklik olarak ortaya çıkmıştır. Fakat<br />
Hz. Peygamberin bir başka hadiste kendisini te’dib<br />
edici olarak değil öğretici, öğretmen (muallim)<br />
olarak tanımlaması oldukça ilginçtir. 5 Bu ifadeden,<br />
eğitimin gerçek anlamda ancak Allah’ın eliyle<br />
gerçekleşen bir düzeyde olabileceğini; eğitim sürecinin<br />
kişinin kendi kendisini eğitmesi ile sonuca<br />
ulaşacağını, peygamber de olsa bir insanın bir başkasına<br />
sadece bilgi <strong>ve</strong> tecrübe aktarabileceğini, asıl<br />
eğitimin ilahi rehberliğe kulak <strong>ve</strong>ren kişinin kendisi<br />
tarafından gerçekleştirebileceğini çıkarmak<br />
mümkün gözükmektedir. Buna göre te’dibin, insan<br />
karakter, kişilik, ahlak, ilişki <strong>ve</strong> davranışlarını<br />
güzelleştirme işi olduğu, bunun da ancak insanın<br />
kendisi vasıtasıyla başarılabileceği söylenebilir. <strong>Bir</strong><br />
başka deyişle te’dib, ahlakın güzelleştirilmesi <strong>ve</strong><br />
mükemmelleştirilmesi için kişinin ilim <strong>ve</strong> marifetle<br />
tanıştırılmasıdır.<br />
İslam kültüründe “âdab” başlıklı kitaplar genelde<br />
dini ya da dünyevi bir konunun en güzel şekilde<br />
nasıl yerine getirilebileceği, hangi kuralların gözetilmesi<br />
gerektiği ile ilgili işlemler dizisi hakkında<br />
bilgiler içermektedir. Ma<strong>ve</strong>rdi’nin “Edebü’d-Dünya<br />
<strong>ve</strong>’d-Din” isimli klasiği bunun en iyi örneğidir.<br />
Bu kitaptaki anlamıyla edeb, “insanın bu dünya <strong>ve</strong><br />
öteki dünya hayatı ile ilgili görevlerini en iyi şekilde<br />
yapmasıdır.” Edebin elde edilmesi bir bilgi<br />
<strong>ve</strong> düşünce konusu olmanın ötesinde bir tecrübe,<br />
<strong>Edep</strong> kelimesi tarih içerisinde çeşitli anlam değişikliklerine<br />
uğramış olsa da, insani değerler <strong>ve</strong> ahlaki<br />
erdemlerle olan bağını her zaman sürdürmüş<br />
olduğunu söyleyebiliriz. Sonuçta edebin gelenek,<br />
görenek, ahlâk gibi ilk anlamları yanında, İslam<br />
kültürünün tarihi gelişimi içinde çeşitli mevkiler,<br />
meslek <strong>ve</strong> sanatlar, eğitim, öğretim; tasavvuf <strong>ve</strong><br />
tarikat, ilmi araştırma <strong>ve</strong> tartışmalar; ibadet, dua<br />
<strong>ve</strong> Kur’ân okuma gibi dini faaliyetler; yeme-içme,<br />
giyim-kuşam, temizlik vb. günlük meşguliyetler;<br />
her türlü sosyal ilişki <strong>ve</strong> hayatın diğer bütün alanlarına<br />
dair bilgiler <strong>ve</strong> en uygun davranış tarzları<br />
için kullanılan, son derece geniş kapsamlı bir terim<br />
haline gelmiş olduğu görülmektedir. 6<br />
Sonuç olarak, genel kullanımı bakımından eğitim<br />
kavramının “değer”den <strong>ve</strong> belli bir hedeften yoksun<br />
nötr bir kavram olduğu söylenebilir. Ayrıca<br />
eğitim, kazandırılan davranış türlerine, kişilere,<br />
zaman <strong>ve</strong> mekâna göre değişiklik gösterebilen<br />
çok geniş alanlarda kullanılabilen bir kavramdır.<br />
Terbiye kavramı; büyüme, beslenme, gelişme gibi<br />
organik <strong>ve</strong> maddi süreçler yanında ıslah etme,<br />
düzeltme, iyileştirme niyeti ile “kontrol edici bir<br />
müdahale” etkinliğini dile getirmektedir. <strong>Edep</strong> <strong>ve</strong><br />
te’dib ise, özellikle insanın ahlaki olgunlaşması<br />
yolunda bilinçli bir çabayı, toplumsal ilişkilerde<br />
ölçü, denge <strong>ve</strong> uyumu, hikmet <strong>ve</strong> adaleti gözeten<br />
bir tutumu ifade etmesi bakımından öncekilerden<br />
ayrılır. <strong>Edep</strong>, insanın doğrudan doğruya bir “değer”<br />
varlığı olduğu düşüncesinden hareket eden<br />
bir eğitim anlayışıdır. Nice eğitimli insanlar vardır<br />
ki edepten yoksundur. <strong>Edep</strong>ten yoksunluk, kendi<br />
gerçek değerini fark edemeyen, varlık mertebeleri<br />
<strong>ve</strong> toplumsal düzeni gözetmeyen hoyrat bir insanlık<br />
durumudur. <strong>Edep</strong>, insanla hayvan arasındaki<br />
farkı da ortaya koyar; hayvan eğitilebilir ancak ondan<br />
edep beklenmez.<br />
5 İbn Mâce, Mukaddime 17.<br />
6 Mustafa Çağrıcı, “<strong>Edep</strong>”, DİA, c.X,s. 414.<br />
34 <strong>DEM</strong> DERGİ | YIL 1 SAYI 4