07.02.2015 Views

Eğitim ve Edep İlişkisi Üserine Kavramsal Bir Değerlendirme - DEM

Eğitim ve Edep İlişkisi Üserine Kavramsal Bir Değerlendirme - DEM

Eğitim ve Edep İlişkisi Üserine Kavramsal Bir Değerlendirme - DEM

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

DOSYA<br />

Eğitim <strong>ve</strong> Edeb İlişkisi<br />

Üzerine <strong>Kavramsal</strong> <strong>Bir</strong><br />

Değerlendirme<br />

Hayati HÖKELEKLİ*<br />

EEğitim, hayat sürecimizin ayrılmaz bir parçasıdır. Büyüyen <strong>ve</strong> gelişen bir varlık<br />

olarak insanın uzun bir süre bakıma, beslenmeye, gözetime, bilgiye, danışma<br />

<strong>ve</strong> rehberliğe ihtiyacı olduğu açık bir gerçektir. Doğuştan getirdiğimiz yetenek<br />

<strong>ve</strong> kapasitemizin uygun şekilde <strong>ve</strong> tam olarak açığa çıkarılıp biçimlendirilmesi, kendi<br />

içimizde tutarlı <strong>ve</strong> bütünleşmiş bir yapı, kendi dışımızda dengeli <strong>ve</strong> uyumlu bir ilişkisel<br />

düzenin gerçekleştirilmesi, ancak düzenli bir eğitimle mümkün olabilmektedir.<br />

>><br />

Belli bir sosyal <strong>ve</strong> kültürel dünya içerisinde gelişimini sürdüren insan yavrusunun<br />

hangi eğitim amaçları doğrultusunda biçimlendirileceği, öncelikle anne<br />

babaların <strong>ve</strong> eğitim kurumlarının anlayış, talep <strong>ve</strong> düzenlemelerine bağlı bulunmaktadır.<br />

İnsan yetiştirme, gerek gözetilen hedefler <strong>ve</strong> gerekse izlenen müfredat<br />

<strong>ve</strong> uygulanan yöntemler bakımından kültürden kültüre, dönemden döneme,<br />

hatta aynı kültür <strong>ve</strong> zaman diliminde bile olsa farklı halk kesimleri arasında<br />

çeşitli farklılaşmalar göstermektedir. Bu farklılaşmaların arka planında belli bir<br />

insan tasavvuru, hayat anlayışı <strong>ve</strong> değerler dünyası olduğu söylenebilir.<br />

* Prof. Dr., Uludağ<br />

Üni<strong>ve</strong>rsitesi, İlahiyat<br />

Fakültesi, Din Psikolojisi<br />

Anabilim Dalı Öğretim Üyesi,<br />

hhokelekli@uludag.edu.tr<br />

Bu bakımdan eğitimin “ne olduğu” ya da “ne olması gerektiği” her zaman tartışılan<br />

bir konu olmuştur. Farklı eğitim felsefeleri kendi gerekçelerini, temelde benimsedikleri<br />

insan anlayışı <strong>ve</strong> toplumsal düzen bağlamında dile getirmişlerdir.<br />

Günümüzde eğitim, genel olarak insanın her yönden gelişmesi <strong>ve</strong> olgunlaşması<br />

için yapılan etkinlikler bütünü olarak anlaşılmaktadır. Bu belli bir yaşla sınırlı<br />

olmayan, hayat boyu süren bir süreç olarak kabul edilmektedir. Genelde planlı,<br />

amaçlı, maksatlı bir etkinlik olarak kabul edilen eğitim sonuçta neyi ya da neleri<br />

insana kazandırmalıdır Eğitimli insan hangi özelliklere sahip olan insandır<br />

Bize göre burada sorulması gereken en önemli sorular bunlardır.<br />

Geçmişte <strong>ve</strong> günümüzde eğitim olayını ifade etmek için kullanılan kavramlar<br />

bazen aynı olsa da, kimi zaman da farklılaşmakta, bundan da öte bu kavramlara<br />

yüklenen anlamlar, sözünü ettiğimiz düşünce <strong>ve</strong> anlayış farklılıklarını yansıt-<br />

30 <strong>DEM</strong> DERGİ | YIL 1 SAYI 4


“Hayret etme, çok beğenme” kök anlamı bakımından edeb,<br />

“(ahlaki) güzelliği dolayısıyla insanı şaşırtan, takdirini kazanan<br />

şey” demektir. <strong>Bir</strong> kimsenin sahip olduğu meziyet <strong>ve</strong> fazilet<br />

başkalarında hayranlık <strong>ve</strong> takdir duygusu uyandırdığı için edeb<br />

diye isimlendirilmiştir.<br />

maktan geri durmamaktadır. Bu yazımızda kısaca<br />

incelemeye çalışacağımız “eğitim” <strong>ve</strong> “edeb”<br />

kavramlarının bu açıdan önemli bir yeri olduğunu<br />

düşünüyoruz.<br />

Eski dilde “ta’lim <strong>ve</strong> terbiye”, “tedrisat”, “edeb <strong>ve</strong><br />

te’dib”, yeni dilde ise genellikle “eğitim <strong>ve</strong> öğretim”<br />

şeklinde kullanılan kelimelerle ifade edilmek<br />

istenen nedir Bunlar arasındaki anlam ortaklığı ya<br />

da farklılığı nelerdir Bu sorulara <strong>ve</strong>rilecek cevaplara<br />

göre de yukarıda zikrettiğimiz kavramlar anlam<br />

<strong>ve</strong> önem kazanacak, ortak ya da farklı yanları<br />

tespit edilip ayrıştırılacaktır. Ebetteki bu inceleme,<br />

günümüzdeki çağdaş anlayışları dikkate almakla<br />

birlikte, İslam kültür <strong>ve</strong> geleneğindeki anlayışların<br />

bir özetini sunmakla sınırlı kalacaktır.<br />

“İ-l-m” kökünden gelen “ta’lim” kelimesi, bilgi<br />

<strong>ve</strong>rmek, öğretimde bulunmak, öğretmek anlamına<br />

gelmektedir. Eğer bu bilgi <strong>ve</strong>rme işi düzenli, programlı<br />

bir ders şeklinde olursa buna “tedrîs-tedrîsat”<br />

ya da “tahsîl” denilmiştir. Her tür eğitimin,<br />

öğrenme ile elde edilmiş bilgilerin başkalarına<br />

da öğretilmesiyle başladığı bir gerçektir. Ancak<br />

öğrenme <strong>ve</strong> öğretme düzenli bir ders alıp <strong>ve</strong>rme<br />

yanında, kişisel gözlem <strong>ve</strong> tecrübelerle de mümkün<br />

olabilmektedir. Ayrıca, eğitimin yalnızca bir<br />

bilme, ders öğrenme, bilişsel yönden aydınlanma<br />

<strong>ve</strong> gelişme olmadığı, bilginin karakter kazanımı<br />

<strong>ve</strong> mesleki formasyon için bir araç olduğu da bir<br />

gerçektir. Bundan dolayı eğitim olayının, öğrenme<br />

<strong>ve</strong> öğretimi içine almakla birlikte ondan daha geniş<br />

anlamlar taşıması bakımından bu kelimelerin<br />

dışında başka türlü ifade edilmesi gerekmektedir.<br />

İşte bu noktada terbiye devreye girmektedir. “Rb-b”<br />

ya da “r-b-v” kökünden geldiği kabul edilen<br />

bu kelime <strong>ve</strong> türevleri, klasik sözlük <strong>ve</strong> metinlerde<br />

“ıslah etmek, düzeltmek, düzene koymak; sahibi/<br />

efendisi olmak, idare etmek, başkanlık yapmak,<br />

sahip <strong>ve</strong> malik olmak, üzerinde tasarrufta bulunmak,<br />

kefil olmak, sorumluluğunu yüklenmek; yetiştirmek,<br />

bakıp büyütmek, geliştirmek, olgunluğa<br />

erdirmek” gibi manalara gelmektedir. Modern<br />

Arapçadaki kullanım şekillerinde de terbiyenin,<br />

bakım <strong>ve</strong> besleme, yetiştirme, büyütme gibi tüm<br />

canlılar için gerekli olan yardım edici maddi etkinliklerin<br />

yanında, bilişsel, duygusal <strong>ve</strong> davranışsal<br />

özelliklerin geliştirilmesini de zımnen içine alacak<br />

şekilde, eğitim-öğretim anlamlarında kullanıldığı<br />

görülmektedir. Bu kelimenin ifade <strong>ve</strong> ihtiva ettiği<br />

anlamlardan hareketle eğitimin niteliği ile ilgili<br />

bazı çıkarımlar yapılabilir. Bunların başlıcaları<br />

şunlardır:<br />

• Terbiye, insan davranışları üzerinde düzeltici,<br />

ıslah edici, düzenleyici işlevleri olan bir etkinliktir.<br />

Terbiye bu anlamda, Gazali’nin ifade<br />

ettiği gibi, ürününün iyi <strong>ve</strong> mükemmel olması<br />

<strong>ve</strong> gelişimini tamamlaması için ektiği bitkilerin<br />

arasında bitmiş olan ayrık otları <strong>ve</strong> dikenleri<br />

söküp atan çiftçinin davranışına benzer. 1 Buna<br />

göre terbiye, çocuğun doğal gelişiminin sağlıklı<br />

maddi şartlarını hazırlamak kadar, ona gerekli<br />

olan şeyleri öğreterek, ondaki kötü huyları <strong>ve</strong><br />

1 Gazali, Eyyühe’l-Veled/Ey Oğul (çev. Lütfü Doğan), İstanbul:<br />

Bedir Yayınları, 1968, s. 22.<br />

Y IL 1 SAYI 4 | <strong>DEM</strong> DERGİ 31


zararlı davranış eğilimlerini kontrol altına alıp<br />

düzeltici bir müdahale ile birlikte olur.<br />

• Terbiye, kendi kendine gerçekleştirilen bir etkinlik<br />

olmayıp, eğitim işinin sorumluluğunu<br />

yüklenen, çocuk üzerinde tasarrufta bulunan,<br />

ona sahip çıkan <strong>ve</strong> yol gösteren bir yetişkinin<br />

iradesini zorunlu kılar. Eğitim işinde öğretim,<br />

irşat, yol gösterme, aydınlatma görevini yerine<br />

getirecek kimselere ihtiyaç duyulur. Bu bakış<br />

açısı terbiyenin zorunlu olarak tek taraflı öğretmenin<br />

istek <strong>ve</strong> iradesine dayalı, “öğretmen<br />

merkezli” olduğu değil, fakat bir öğreticinin<br />

varlığının zorunlu olduğu anlamına gelir. Öğretmenin<br />

eğitim için kullandığı yol <strong>ve</strong> yöntemlerin<br />

sonuç <strong>ve</strong> etkileri ayrıca değerlendirilerek,<br />

bunlardan hangisinin eğitilenin gelişimi açısından<br />

en uygun <strong>ve</strong> sağlıklı olduğuna karar <strong>ve</strong>rilebilir.<br />

• Terbiye yalnızca insan davranışları ile sınırlı<br />

bir etkinlik olmayıp, bütün varlıkları içine<br />

alan evrensel bir “gelişim kanunu”dur. “Allah<br />

âlemlerin Rabbi’dir” ( Fatiha 1/1). Kur’ân’da<br />

Allah kelimesinden sonra en çok geçen ilâhi<br />

isim olarak Rabb kelimesinin anlamının terbiye<br />

ile doğrudan ilgili olduğu görülmektedir. Nitekim<br />

“Rabb” kelimesi de aslında terbiye manasına<br />

gelen bir mastar olmakla birlikte, terbiye<br />

işini yapana bir isim olarak <strong>ve</strong>rilmiştir. Buna<br />

göre Rabb kelimesi bakıp büyütmeyi, lütuf<br />

<strong>ve</strong> ihsanı çağrıştırmakta olup, “insanı derece<br />

derece olgunluğa ulaştırmak” için idaresi altındakiler<br />

üzerinde tasarrufta, öğretme <strong>ve</strong> yol<br />

göstermede bulunan, terbiye için gerekli olan<br />

bütün imkânlara sahip kuv<strong>ve</strong>tli, mükemmel <strong>ve</strong><br />

kusursuz olan bir “terbiye edici” anlamlarını<br />

ifade etmektedir. Allah, kendisini “Rahmân <strong>ve</strong><br />

Rahîm” bir Rabb olarak tanıtmaktadır. Yani ilahi<br />

modeli esas alan bir eğitimin otoriter, baskı<br />

<strong>ve</strong> zorlamaya dayalı değil, engin bir rahmet,<br />

sevgi <strong>ve</strong> şefkat, çok <strong>ve</strong> sürekli bir merhametle<br />

yürütülmesi gereken bir iş olduğunu ortaya<br />

koyar.<br />

• Terbiye hayat boyu devam eden bir süreçtir.<br />

32 <strong>DEM</strong> DERGİ | YIL 1 SAYI 4


<strong>Bir</strong>eysellik <strong>ve</strong> toplumsallık, edebin elde edilmesinin ayrılmaz iki<br />

şartıdır. Kültürel gelenekler, yerleşik örf <strong>ve</strong> adetlerin içine nüfuz<br />

edildiği <strong>ve</strong> bunlarla beslenen bireysel bir tutum halinde ifadelendirildiği<br />

zaman edeb kazanılmış olur.<br />

Gelişme <strong>ve</strong> olgunlaşma tedrici, aşama aşama<br />

gelişen bir sıra <strong>ve</strong> düzen izler. Bu doğal gelişimi<br />

dikkate almak, ona ayak uydurmak, ders<br />

<strong>ve</strong> öğretim müfredatını buna göre düzenlemek,<br />

eğitimin başarısı açısından çok büyük önem taşır.<br />

Bunun yanında, her yönden olgunlaşmayı<br />

hedef alan terbiye, doğal yeteneklerin açığa<br />

çıkması <strong>ve</strong> istikrarlı, ahenkli bir yapıya kavuşması<br />

için gerekli motivasyon <strong>ve</strong> disiplini de beraberinde<br />

taşır.<br />

Bütün bunların yanında, İslam kültürünün eğitim<br />

klasiklerinin hepsinde terbiye kelimesinin,<br />

her zaman eğitim anlamında kullanılmadığı kaydedilmektedir.<br />

2 Ayrıca, Attas gibi bazı çağdaş düşünürler<br />

de terbiye kelimesinin sadece insanlar<br />

için değil madenler, bitkiler <strong>ve</strong> tüm canlılar için<br />

kullanılan bir terim olduğundan hareketle daha<br />

çok insanın maddi boyutunu akla getiren bakım,<br />

besleme, büyütme gibi bedensel ihtiyaçları karşılamaya<br />

yönelik bir etkinliği ifade ettiğini, insanın<br />

ruhsal <strong>ve</strong> bilişsel yönünü pek içermeyen bir anlam<br />

taşıdığını ileri sürmektedir. 3 Bu <strong>ve</strong> benzeri değerlendirmelerin<br />

etkisiyle olsa gerek ki, özellikle insanın<br />

karakter yapısı, ahlaki eğilimleri ile ulaşılması<br />

gereken eğitim hedefleri dikkate alındığında daha<br />

çok edeb-âdâb, te’dib, ıslah, tezkiye, tezhîb, tasfiye,<br />

tathîr gibi kelimelerin kullanıldığı görülmektedir.<br />

Bu noktada edeb kelimesi üzerinde durmak gerekmektedir.<br />

Sözlüklerde ”e-d-b” kökünden mastar<br />

olarak iki ayrı kökten bu kelimenin şu anlamları<br />

ihtiva ettiği görülmektedir:<br />

2 Bkz. Turgay Gündüz, İslam, Gençlik <strong>ve</strong> Din Eğitimi, Bursa:<br />

Düşünce Yayınları, 2002, s. 30-31.<br />

3 S. Muhammed Nakip Attas, Modern Çağ <strong>ve</strong> İslami Düşünüşün<br />

Problemleri (çev. M.Erol Kılıç), İstanbul: İnsan<br />

Yayınları, 1989, s. 212-216.<br />

• “Hayret etme, çok beğenme” kök anlamı bakımından<br />

edeb, “(ahlaki) güzelliği dolayısıyla<br />

insanı şaşırtan, takdirini kazanan şey” demektir.<br />

<strong>Bir</strong> kimsenin sahip olduğu meziyet <strong>ve</strong> fazilet<br />

başkalarında hayranlık <strong>ve</strong> takdir duygusu<br />

uyandırdığı için edeb diye isimlendirilmiştir.<br />

• “Da<strong>ve</strong>t etme” manasında edb kökünden ise<br />

edeb, insanları takdire değer <strong>ve</strong> erdem sayılan<br />

hususlara da<strong>ve</strong>t eden, bilgisizlik <strong>ve</strong> kötü davranışlardan<br />

engelleyen şeyi ifade eder. Te’dîb,<br />

“birini bir konuda bilgilendirme, öğretme”,<br />

“yaptığı kötülükten dolayı, eğitim amacıyla cezalandırma”<br />

anlamına gelmektedir.<br />

Kur’ân-ı Kerim’de “e-d-b” kökünden herhangi bir<br />

kelime yer almamaktadır. Buna karşılık hadislerde<br />

edeb, te’dib <strong>ve</strong> müeddib gibi türevleri ile pek<br />

çok yerde geçtiği görülmektedir. <strong>Bir</strong>çok hadis kitabında<br />

“Kitabu’l-Edeb” <strong>ve</strong>ya benzer başlıklarda<br />

bölümler yer almaktadır. Bu bölümlerde çocuğa<br />

güzel isim takmaktan, evlere nasıl girileceğine <strong>ve</strong><br />

yeme içmede gözetilecek kurallara, çocuk <strong>ve</strong> hizmetçilere<br />

nasıl davranılacağından, koku sürünme<br />

âdabına kadar, görgü kurallarına yer <strong>ve</strong>rildiği görülmektedir.<br />

Te’dib kelimesinin içinde geçtiği iyi bilinen bir<br />

hadis vardır: “Beni Rabbim eğitti <strong>ve</strong> eğitimimi<br />

(te’dibî) ne güzel yaptı!” 4 Burada te’dib kelimesinin<br />

eğitim öğretimle doğrudan ilişkili bir biçimde<br />

<strong>ve</strong> daha çok anlayış <strong>ve</strong> kavrayış gücü, huy, ahlak<br />

<strong>ve</strong> karakter güzelliği kazandırma anlamını dile getirdiği<br />

görülmektedir. Te’dib kavramının taşıdığı<br />

potansiyel güç, Hz. Peygamberin şahsında “kemaline<br />

erdirilmiş örnek bir insan” şeklinde canlı <strong>ve</strong><br />

4 Aclûni, Keşfu’l-Hafâ, c.I, s. 70.<br />

Y IL 1 SAYI 4 | <strong>DEM</strong> DERGİ 33


davranış kazanma, toplumsallaşma olayıdır. <strong>Bir</strong>eysellik<br />

<strong>ve</strong> toplumsallık, edebin elde edilmesinin<br />

ayrılmaz iki şartıdır. Kültürel gelenekler, yerleşik<br />

örf <strong>ve</strong> adetlerin içine nüfuz edildiği <strong>ve</strong> bunlarla<br />

beslenen bireysel bir tutum halinde ifadelendirildiği<br />

zaman edeb kazanılmış olur.<br />

somut bir gerçeklik olarak ortaya çıkmıştır. Fakat<br />

Hz. Peygamberin bir başka hadiste kendisini te’dib<br />

edici olarak değil öğretici, öğretmen (muallim)<br />

olarak tanımlaması oldukça ilginçtir. 5 Bu ifadeden,<br />

eğitimin gerçek anlamda ancak Allah’ın eliyle<br />

gerçekleşen bir düzeyde olabileceğini; eğitim sürecinin<br />

kişinin kendi kendisini eğitmesi ile sonuca<br />

ulaşacağını, peygamber de olsa bir insanın bir başkasına<br />

sadece bilgi <strong>ve</strong> tecrübe aktarabileceğini, asıl<br />

eğitimin ilahi rehberliğe kulak <strong>ve</strong>ren kişinin kendisi<br />

tarafından gerçekleştirebileceğini çıkarmak<br />

mümkün gözükmektedir. Buna göre te’dibin, insan<br />

karakter, kişilik, ahlak, ilişki <strong>ve</strong> davranışlarını<br />

güzelleştirme işi olduğu, bunun da ancak insanın<br />

kendisi vasıtasıyla başarılabileceği söylenebilir. <strong>Bir</strong><br />

başka deyişle te’dib, ahlakın güzelleştirilmesi <strong>ve</strong><br />

mükemmelleştirilmesi için kişinin ilim <strong>ve</strong> marifetle<br />

tanıştırılmasıdır.<br />

İslam kültüründe “âdab” başlıklı kitaplar genelde<br />

dini ya da dünyevi bir konunun en güzel şekilde<br />

nasıl yerine getirilebileceği, hangi kuralların gözetilmesi<br />

gerektiği ile ilgili işlemler dizisi hakkında<br />

bilgiler içermektedir. Ma<strong>ve</strong>rdi’nin “Edebü’d-Dünya<br />

<strong>ve</strong>’d-Din” isimli klasiği bunun en iyi örneğidir.<br />

Bu kitaptaki anlamıyla edeb, “insanın bu dünya <strong>ve</strong><br />

öteki dünya hayatı ile ilgili görevlerini en iyi şekilde<br />

yapmasıdır.” Edebin elde edilmesi bir bilgi<br />

<strong>ve</strong> düşünce konusu olmanın ötesinde bir tecrübe,<br />

<strong>Edep</strong> kelimesi tarih içerisinde çeşitli anlam değişikliklerine<br />

uğramış olsa da, insani değerler <strong>ve</strong> ahlaki<br />

erdemlerle olan bağını her zaman sürdürmüş<br />

olduğunu söyleyebiliriz. Sonuçta edebin gelenek,<br />

görenek, ahlâk gibi ilk anlamları yanında, İslam<br />

kültürünün tarihi gelişimi içinde çeşitli mevkiler,<br />

meslek <strong>ve</strong> sanatlar, eğitim, öğretim; tasavvuf <strong>ve</strong><br />

tarikat, ilmi araştırma <strong>ve</strong> tartışmalar; ibadet, dua<br />

<strong>ve</strong> Kur’ân okuma gibi dini faaliyetler; yeme-içme,<br />

giyim-kuşam, temizlik vb. günlük meşguliyetler;<br />

her türlü sosyal ilişki <strong>ve</strong> hayatın diğer bütün alanlarına<br />

dair bilgiler <strong>ve</strong> en uygun davranış tarzları<br />

için kullanılan, son derece geniş kapsamlı bir terim<br />

haline gelmiş olduğu görülmektedir. 6<br />

Sonuç olarak, genel kullanımı bakımından eğitim<br />

kavramının “değer”den <strong>ve</strong> belli bir hedeften yoksun<br />

nötr bir kavram olduğu söylenebilir. Ayrıca<br />

eğitim, kazandırılan davranış türlerine, kişilere,<br />

zaman <strong>ve</strong> mekâna göre değişiklik gösterebilen<br />

çok geniş alanlarda kullanılabilen bir kavramdır.<br />

Terbiye kavramı; büyüme, beslenme, gelişme gibi<br />

organik <strong>ve</strong> maddi süreçler yanında ıslah etme,<br />

düzeltme, iyileştirme niyeti ile “kontrol edici bir<br />

müdahale” etkinliğini dile getirmektedir. <strong>Edep</strong> <strong>ve</strong><br />

te’dib ise, özellikle insanın ahlaki olgunlaşması<br />

yolunda bilinçli bir çabayı, toplumsal ilişkilerde<br />

ölçü, denge <strong>ve</strong> uyumu, hikmet <strong>ve</strong> adaleti gözeten<br />

bir tutumu ifade etmesi bakımından öncekilerden<br />

ayrılır. <strong>Edep</strong>, insanın doğrudan doğruya bir “değer”<br />

varlığı olduğu düşüncesinden hareket eden<br />

bir eğitim anlayışıdır. Nice eğitimli insanlar vardır<br />

ki edepten yoksundur. <strong>Edep</strong>ten yoksunluk, kendi<br />

gerçek değerini fark edemeyen, varlık mertebeleri<br />

<strong>ve</strong> toplumsal düzeni gözetmeyen hoyrat bir insanlık<br />

durumudur. <strong>Edep</strong>, insanla hayvan arasındaki<br />

farkı da ortaya koyar; hayvan eğitilebilir ancak ondan<br />

edep beklenmez.<br />

5 İbn Mâce, Mukaddime 17.<br />

6 Mustafa Çağrıcı, “<strong>Edep</strong>”, DİA, c.X,s. 414.<br />

34 <strong>DEM</strong> DERGİ | YIL 1 SAYI 4

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!