18.05.2015 Views

Deniz Yıldızı

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Y<br />

Gençlik<br />

Özgüveni yüksek, kendini ‘yeterli’ hisseden,<br />

yöneticilerin kendinden daha ‘iyi’ olduğuna nadiren<br />

inanan, maddi tatmin bulunca yüzünü manevi<br />

tatmine çeviren, kızınca çekip giden, takdir edilmek<br />

isteyen, edilemeyince haksızlığa uğradığını<br />

hisseden gençler… Farklılar, özgürlüklerine<br />

düşkünler, özgünler ,<br />

özel olduklarını düşünüyorlar.<br />

3 temel özelliğe genelde sahipler.<br />

Özgüvenleri tam, Zihni arka planları dolu, Sosyal<br />

networkları güçlü.<br />

‘’Kuzu’’ olarak yetiştirmiyor onları ebeveynleri.<br />

Dolayısıyla büyüyünce ‘’koyun’’ olmuyorlar.<br />

• Hemen sonuç istiyorlar.<br />

• Belirsizliği sevmiyorlar.<br />

• Para ve kariyeri gençlik yıllarında<br />

istiyorlar.<br />

• Duygusal bağları zayıf.<br />

• Analitik düşünemiyorlar.<br />

• Sevmeden saygı duymuyorlar<br />

• Bu kuşağın diğer önemli özellikleri ise<br />

narsist, bireyci ve girişimci olmaları ve pazarlamacılar<br />

için en tehlikelisi, sadakat duygusundan<br />

yoksun olmaları.<br />

Y Kuşağının en belirgin özelliği “Kazanmadan<br />

Harcamak.” Halk arasında yaygın olan “Babam sağ<br />

olsun” deyimiyle hemen hemen aynı manaya geliyor.<br />

Onlar bizim neslimiz. ‘Y Gençliği’’ bangır bangır<br />

geliyor. Ve bize şu hakikati anlamak ve yaşamak<br />

düşüyor. Ya önlerinden hızlıca yürüyeceğiz. Ya da<br />

çekileceğiz.<br />

İSİM NEREDEN GELİYOR?<br />

İngilizce’de ‘neden?’ anlamına gelen ‘why’ kelimesi<br />

Y harfiyle sesteş. Bu kuşak ismini sorgulayıcı tavırlarından<br />

alıyor. Y jenerasyonu hayatın her alanını<br />

irdeliyor, yükümlülükleri eleştiriyor.<br />

ÖZGÜVENLERİ NEREDEN GELİYOR<br />

1980-90 yıllarında ilk ve çoğu zaman da tek çocuğa<br />

sahip olan ve neo-liberal politikalar ve Türkiye’ye<br />

giren çokuluslu şirketlerin cömert maaş politikaları<br />

sayesinde zenginleşen ebeveynler, Y jenerasyonuna<br />

istedikleri her işi yapabilecekleri yönünde güven<br />

pompaladı.<br />

PETER PAN’A BENZİYOR<br />

Hiçbir maddi yükümlülükten kaçınmayan ailelerin<br />

desteğiyle iyi üniversitelerin sevdiği bölümlerinde<br />

okuyan Y jenerasyonu mezuniyetin ardından<br />

aile evlerine döndü ve mutlu olacağı bir işte<br />

çalışma kararıyla acele etmeden sıklıkla geçici,<br />

yarı zamanlı işler ve sürekli değişen alanlarda<br />

stajlarla iş hayatına atıldı. Süre giden bir ergenlik<br />

olarak tasvir edilen bu çalışma temposu yüzünden<br />

hiç büyümeyen Peter Pan’a sıklıkla benzetilen Y<br />

jenerasyonu sadece kariyerini değil evlilik kararını<br />

da erteleyerek kendinden önceki jenerasyonları<br />

şaşırttı.<br />

YÖNETİMİ EN ZOR GRUP<br />

Türkiye’de genellikle 1980-90 arasında doğan bu<br />

nesil yönetimi en zor gruptur. Ancak 2025’te iş<br />

gücünün yüzde 75’ini şekillendirecek bu kuşağa<br />

ilgi nüfusun yarısı 30 yaşın altında olan Türkiye’de<br />

halen çok sınırlı…<br />

MODERN HİPPİLER Mİ?<br />

Y kuşağı 1970’li yılların Amerikan hippilerini<br />

andıran pek çok özelliğe sahip. Tıpkı hippiler gibi<br />

ailelerinin sağladığı öz sermayeyle var oluyor fakat<br />

ailelerinden çok kendileriyle benzer yaşıtlarıyla<br />

sosyalleşiyorlar. Y jenerasyonu tıpkı hippiler gibi<br />

katı hiyerarşilere, dayatma yöntemlere ve liderlik<br />

pozisyonlarına karşı alerjik. Bu kuşak otorite karşıtı.<br />

Kendisine verilen işi iş tanımları çerçevesinde<br />

değil, uygun gördüğü şekilde kendi geliştirdiği<br />

yöntemlerle bitirmeyi tercih ediyor. Trend Group’un<br />

ortaklarından Nurhan Keeler, Y kuşağını “kablosuz<br />

gençlik” olarak özetliyor. 18 yaşından sonra aile ve<br />

diğer baskılardan kurtulmaya çalışan gençler, teknolojinin<br />

de sunduğu nimetlerle kablosuz bir hayat<br />

yaşıyor. Keeler, “Ancak bu aile ya da geleneklerden<br />

kopuk olduklarını göstermez. Aynı anda birçok<br />

şeyi yapıyorlar. Onlar 3’ü bir arada gençliği. Sadece<br />

beyaz ya da kara değil, hem ondan hem bundan<br />

bir hayat sürüyorlar” diyor.<br />

FARK SOSYAL MEDYA<br />

Teknolojik gelişmelerin tavan yaptığı dönemde var<br />

olan bu jenerasyonun, buluşmak için fiziksel alanlara<br />

mahkum olan hippilerden farkı, sosyal medya.<br />

Onlar her an bir araya gelme şansına sahip.<br />

SÜREKLİ ONANMA VE İLGİ TALEBİ<br />

Bu kuşak sürekli onaylanmak ve ilgi istiyor. Bu<br />

isteğinin altında Y jenerasyonunun hayatına<br />

yön verebilecek düşünsel bir çerçeveden yani bir<br />

üst anlatıdan yoksun olması yatıyor. Tam da bu<br />

nedenle güçlü bir üst anlatı ve hedef motivasyon<br />

kaynağına İslami ya da sosyalist geçmişe sahip ailelerde<br />

yetişen bireyler iş hayatında Y jenerasyonu<br />

özellikleri sergilemiyor.<br />

KORKURATAK YÖNETEMEZSİN<br />

Yöneticilerin kendisinden iyi olabileceğine nadiren<br />

inanan yüksek özgüvenli Y jenerasyonu için<br />

korkutma ve zorlama gibi eski yönetsel tekniklerin<br />

de bir karşılığı yok.<br />

Y Kuşağının çalışmak için hiç aceleleri yok. Büyümek<br />

istemiyorlar, çocuksu zevklere sahipler. Bu<br />

zevkler için büyük paralar harcamaya hazırlar.”<br />

Y Kuşağının “olmazsa olmaz” özelliklerinden<br />

birisi, bazı ayırt edici aksesuarlara sahip olmak.<br />

Bunlardan en önemlisi ise cep telefonu. Ancak öyle<br />

sıradan bir cihaz olmayacak. Her şeyden önce çok<br />

pahalı ve çok gösterişli olacak. Yetmedi, kameralı<br />

olacak. Yetmedi, en yeni ve en son model olacak.<br />

Aksi takdirde tüm kariyer, tüm karizma ayaklar<br />

altına alınıverir, “arkadaşlar” arasında alay konusu<br />

oluverir.<br />

Yaşları 12 ile 22 arasındaki Y Kuşağı, özellikle<br />

kazanmadan harcadıkları için, tam bir alışveriş<br />

gurusu olma özelliğine sahip. Bir de marka tutkusu<br />

işin içine eklenince, tüm dünyanın merkezine<br />

kendilerini yerleştiriveriyorlar. Hatta, onların böyle<br />

yetişmesine imkân sağlayan ailelerini dahi bu yönde<br />

etkileyip yönlendirebiliyorlar. Öyle ya, kendileri<br />

en son model ürünleri ve markaları kullanırken,<br />

yine arkadaşları arasında ailesiyle ilgili ileri geri<br />

konuşanlar olur, yerin dibine geçebilirler. İşte bu<br />

yüzden eve alınacak suyun cinsinden cep telefonu<br />

markasına, kullanılacak şampuana, içilecek süte,<br />

alışveriş yapılacak marketin adı ve yoğurdun<br />

ismine, hatta yeni arabanın modeline kadar tüm<br />

seçimlerde onların tercihleri önem kazanıyor.<br />

Diyelim ki Y Kuşağından bir delikanlı bir ürün<br />

alacak. Üstelik marka olacak. Üstelik ailesi de<br />

kendisine yine çok pahalı ve markalı bir ürün<br />

tavsiyesinde bulundu. Gencimiz için böyle bir yönlendirmenin<br />

hiçbir önemi yok. Zira markalı ürünün<br />

tercihi öyle ulu orta olmamalı. İçinde yer aldığı<br />

arkadaş grubunun tercihi ve eğiliminin üzerine<br />

hiçbir güç ve otorite olmamalı.<br />

Araştırmalara göre Y Kuşağı Türkiye nüfusunun<br />

% 22’sini oluşturuyor. Bir yandan bin bir zorlukla<br />

sınıflarını geçebilirlerken, diğer yandan okul biter<br />

bitmez iş hayatına atılıp müdür, hem de üst düzey<br />

idareci olmayı planlıyorlar. Bir yandan özgürlük<br />

peşinde koşup tüm dünyayı gezme hayalleri<br />

kurarlarken, diğer yandan ailelerinden bağımsız bir<br />

hayata atılmaktan kaçıyorlar. Her zaman arkadaş<br />

gruplarıyla birlikte olmaya gayret ediyorlar. Dış<br />

görünüş, ruhî ve manevî değerlerden daha önemli<br />

konuma sahip. Teknolojik yenilikler, kısa sürede<br />

yaşamlarının standardı haline geliyor. “Online”<br />

yaşayan bu kuşak, zamanlarının büyük bölümünü<br />

monitör karşısında geçiriyor.<br />

Teknoloji harikası bilgisayar, bu kuşağın işine ancak<br />

internet bağlantısı olunca yarayabiliyor. İnternet<br />

ise büyük ölçüde çetleşme veya çeteleşme işine yarıyor.<br />

Ayrıca oyunların da bağlayıcılığı var. Daha da<br />

kötüsü, henüz gelişme çağındaki gençler için ahlâk<br />

dışı siteler her an içine yuvarlanılabilecek derin<br />

kuyular özelliğine sahip. Gazeteci Zeki Coşkun’un<br />

ifadesiyle “bütün bir dünyanın kanalizasyonu evin<br />

ve hayatın içine akıyor adeta!”<br />

Y Kuşağı için internetin çok önemli bir yönü daha<br />

var. İnternet üzerinden istediği ürünü kredi kartı<br />

aracılığıyla satın alabiliyor. Nasıl olsa aldıkları<br />

ürünün bedelini kendileri ödemiyor.<br />

Y Kuşağının %87’si geçimini harçlıklarla sağladığı<br />

için çalışmama ve hazırdan geçinme en karakteristik<br />

özellik iken, aile ve çevre baskısıyla bir işe<br />

başlamaları sırasında da birbirine benzer tablolar<br />

sergileniyor. En dikkat çekici özellikleri ise sürekli<br />

konuşmaları ve sürekli kendilerini öne sürmeleri.<br />

İşe başladıkları ilk günün ilk saatlerinden itibaren<br />

çevresinde çok fazla etki uyandırmak gayretine<br />

düşüyorlar. Kendi anne babalarını da sorgulamaya<br />

alışkın oldukları için, iş hayatında birlikte<br />

çalıştıkları insanları rahatlıkla eleştiriyorlar. Bu<br />

yüzden 50 yaşındaki bir çalışana rahatlıkla “bu işi<br />

yap” deme cesaretini gösteriyorlar. Müdürlerinin<br />

profesyonel anlamda gelişmiş olmadıklarından<br />

dem vuruyorlar. Hayatlarındaki hedef ve ideallerini<br />

hep en kısa zamanda gerçekleştirebilecekleri<br />

şeylerden seçerken, diğer yandan emeklilik için<br />

para biriktirmeyi planlıyor.<br />

Y Kuşağının aile ilişkilerinde dikkati çeken en belirgin<br />

özelliklerden birisi, aynı çatı altında birbirlerine<br />

yabancı olmak. Zira bu kuşak bebeklik ve çocukluk<br />

yıllarında, anne babalarının çalışmaları sebebiyle<br />

ya bir yuvaya bırakılmışlar veya bir bakıcıya teslim<br />

edilmişler. Belki de farkında olmadan, daha çok<br />

para kazanma ve gelir elde etme kaygısıyla yaşadıkları<br />

bu yalnızlığın ve itilmişliğin acısını çıkarmak<br />

istercesine, ebeveynlerine hem yakın, hem uzak<br />

konumlarını sürdürüyorlar.<br />

Y Kuşağının asıl ilham kaynağı medya. Medya<br />

araçlarında örnek olarak gösterilen popüler yüzler,<br />

şarkıcılar, film yıldızları, sporcular birer kukla<br />

misali, gençlerin önüne sürülüyor. Reklamlarda,<br />

gençlere tüketim ve gösteriş ağırlıklı bir rol<br />

biçiliyor, sapmadan izleyecekleri yol dikte ediliyor.<br />

“Gençlere özel”, “Özgür ol”, “Farklı ol” gibi telkinler<br />

sesli ve görüntülü reklamlarla zihinlere kazınıyor.<br />

Böylece kısır bir döngü içinde gençler, koyun sürüsü<br />

misali güdülmeye hazır hale getiriliyor. Köleliğin<br />

ve güdülmenin adı “özgürlük” oluyor.<br />

Gençlere yönelik çeşitli ürünleri piyasaya süren bir<br />

firma yetkilisinin şu sözleri acı bir gerçeği açıkça<br />

gözler önüne seriyor:<br />

“Gençleri tanımadan bir marka oluşturulmaz!”<br />

Bu cümlenin açılımı şöyle olsa gerek: Gençlerin<br />

zaaflarını tanımadan, onlara yönelik bir ürün üretilmemeli.<br />

Üretildikten sonra da, o zaaflara yönelik<br />

reklam bombardımanı gerçekleştirilmeli.<br />

Önemli bir telefon şirketi genel müdürü olan<br />

Alessandro Fiorentino, bir gazetede yayınlanan<br />

açıklamasında, Türkiye piyasasına girmeden<br />

önce araştırma yaptırdıklarını; mobil teknolojide<br />

yatırımlar ve pazarlama yöntemleriyle ilgili olarak<br />

gençleri hedef kitle seçtiklerini; modelleri özellikle<br />

oyun ve fotoğraf uygulamalarını destekleyen aksesuarlar<br />

ile üretmeyi tercih ettiklerini söylemişti.<br />

Esaretle gelen özgürlük<br />

Buraya kadar aktardığımız Y Kuşağı çok uç bir<br />

örnek gibi görünebilir. Belki özellikle medya, yazılı<br />

ve görüntülü yayın organlarının ortak marifetiyle<br />

ortaya çıkan genç nesil, az veya çok oranda bu<br />

özellikleri taşıyor. En azından iç dünyalarında bu<br />

özellikleri, istek ve arayışları taşıyorlar.<br />

Gelir seviyesi ve sosyal statüsü ne olursa olsun,<br />

lise, hatta ortaokul seviyesinden itibaren, gençler<br />

arasında bu yönde gruplaşmalar alabildiğine<br />

yaygınlaşıyor. Yine daha üst gruptan veya medyatik<br />

simalardan birisini taklit eden ve arkadaşları<br />

arasında el üstünde tutulan bir gencin giyimi-kuşamı,<br />

jöleli saçları, hattâ kulağına deldirip küpe<br />

takması örnek alınabiliyor. Böyle bir gruba girip<br />

de kendisini kabul ettirmek ve onlardan saygınlık<br />

görebilmek için, normal şartlarda yapılmayacak<br />

şeyler normalleşebiliyor, daha da ilerisi kaçınılmaz<br />

zorunluluk olarak görülebiliyor. Aile muhiti tamamen<br />

karşı gelse de.<br />

İspatı mı? Büyük şehirlerde sıradanlaşan sayısız<br />

örnekler artık Anadolu’nun bütün illerinde, ilçelerinde,<br />

hattâ köylerinde görülebiliyor. Örneğin bir<br />

belediye otobüsüne elinde tuttuğu darmadağın<br />

kitap ve defterleri, dağınık okul kıyafetiyle giren<br />

bir lise öğrencisi kısa sürede ilgi odağı olabiliyor.<br />

Kulaklığındaki müzikle tüm yolculara âdeta konser<br />

dinletiyor. Yolda, caddede, parkta, bahçede “özgürlüğünü”<br />

herkese duyurma çabasıyla, saç şekliyle,<br />

düşük pantolonuyla, ipi yerde sürünen abartılı<br />

ayakkabılarıyla ikili, üçlü veya daha fazla gruplar<br />

halinde gezen, dışarıdan sanki birbirlerinin ikizi,<br />

üçüzü veya dördüzüymüş gibi görünen gençler<br />

artık sıradanlaştı.<br />

Aynı üniformayı, aynı takıları, aynı yürüyüşü, aynı<br />

saç veya sakal şeklini, aynı el-kol hareketlerini, aynı<br />

konuşma ve hattâ aynı kahkaha tarzını benimseyen,<br />

bütün bunları özgürleşmenin sembolü olarak<br />

benimseyen gençlerimiz…<br />

“Triplere girmek”ten “Oha falan olma”ya, “Ayar<br />

olmak”tan “Ayar verme”ye, “Dumur”a kadar onlarca,<br />

yüzlerce kavramla özel bir dil kullanan, yayvan<br />

yayvan konuşan gençlerimiz…<br />

Özgürlüğünü esaretle, eline geçirdiği metal<br />

kelepçelerle, ayağına taktığı marka prangalarla,<br />

başlarına taktıkları sembol keplerle, sırtına geçirdiği<br />

tek tip “marka” giysilerle sergileme çabasında<br />

olan gençlerimiz…<br />

Y Kuşağı ve toplumdaki olumsuz yansımaları<br />

sadece bunlardan ibaret değil. Dar gelirli ve işsiz<br />

kesimlerde yetişen gençler, toplumsal kargaşalardan<br />

nemalanan kesimler için bulunmaz Hint<br />

kumaşı olarak görülüyor. Menhus emellerini en<br />

kısa zamanda ve en etkili şekilde uygulamaya<br />

koyuyorlar.<br />

Bir yandan sosyal katmanlar arasında meydana<br />

gelen uçurumlar, diğer yandan gençlik döneminin<br />

belirgin özelikleri gençleri pimi çekilmiş birer el<br />

bombası haline getiriveriyor.<br />

Özellikle büyük şehirlerde sokak ve mahallelerde<br />

yetişen bu tip gençler kötü arkadaş örnekleriyle<br />

suça yöneliyorlar. Sigara, alkol, kumar, uyuşturucu<br />

madde alışkanlıkları, gayr-ı ahlâkî ve insanî ilişkiler<br />

içine girme, gençleri adım adım çeşitli suçlara<br />

sürüklüyor. Bu duygular içinde gayesiz, güvensiz<br />

ve başıboş bir yaşam sürdüren gençler, etrafında<br />

onu bekleyen tuzaklardan habersiz bir şekilde<br />

yaşamaya devam ediyor.<br />

NASIL YÖNETİLİRLER?<br />

Araştırmada yüksek özgüvenli ve lider tanımaya<br />

isteksiz bu neslin tam performansından faydalanmak<br />

isteyen şirketlere öneriler bulunuyor…<br />

Y kuşağına mensup çalışandan performans almak<br />

için ona kendini “eşitler arasında birinci olarak<br />

hissettirmek” gerektiğini belirten uzmanların bu<br />

önerisi, politik liderlik için de kayda değer bir uyarı:<br />

“Şirket 20’li yaşlardaki çalışanları üstünde güçlü bir<br />

otorite kurmak yerine grubun liderliğini üstü örtük<br />

şekilde üstleniyor hissetmesi gerekiyor. Takdir etme<br />

ve beğenerek yönlendirme bu nesil üzerindeki en<br />

etkili yönetim aracı.”<br />

Nar(ateş) topu gibi bir gençliğimiz oldu. Allah analı<br />

babalı, devletli büyütsün…<br />

60 I ERZİN BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ I MAYIS 2015 MAYIS 2015 I ERZİN BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ I 61

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!