12.07.2015 Views

sultanönü pınarları - Eskişehir Valiliği

sultanönü pınarları - Eskişehir Valiliği

sultanönü pınarları - Eskişehir Valiliği

SHOW MORE
SHOW LESS
  • No tags were found...

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

GİRİŞGeçmiş zamana tarih denir mi? Bu soruya evet demek eksikolur. Çünkü zaman tek başõna tarih olamaz, zamanõn yanõndamekân, olay ve kahramanlarõn yani başka bir deyişle insanõnolmasõ gerekmez mi? Tarihin tanõmõnõ yapmak zorunda kalõrsak,bizden önce yaşamõş insanlar hakkõndaki kültürel, sosyolojik veekonomik olaylarõ sebep ve sonuçlarõyla tarafsõz olarak aktaranbilime denir. İnsanõn bulunduğu her yer, zaman ve konuda tarihvardõr. Dinler, felsefe, sanat, Türk, Selçuklu, Osmanlõ, Konya,Kütahya, Bursa tarihi gibi. Tarih bilimini bilmek, hayatõnda kullanmakmesleği ne olursa olsun her kişi için ihtiyaçtõr. “Tarih ibretalõnmazsa tekerürden ibarettir” tezi bu bilimin değişik bir boyutudur.İnsanõn kendisine sunulan ömür sermayesini bilinçli olarakkullanmasõnõ öğütlemesidir. Yunus Emre’mizin deyişiyle “İlim,ilim bilmektir. İlim kendin bilmektir. Sen kendin bilmesen bu nice8


Giriş - Sultanönü Põnarlarõokumaktõr.”Bu evrensel bir çağrõdõr. Bu çağrõyõ Mevlana’da İbn-iSina’da, Muhammed İkbal’de, Gandi’de, Edison’da, Newton’dave Leonardo de Vinci’de...görebiliriz. İsimlerini artõrabileceğimizbu kişiler insanlara rehber, geçmişle gelecek arasõnda köprüdür.Bilinen medeniyetlerin temsilcileridir.Bir medeniyetin insanlõk tarihinde yerini almasõnõ sağlayan omedeniyet sahibi toplumun çõkardõğõ, düşünür, bilgin, sanatkârve devlet adamõ gibi şahsiyetlerdir. İnsanlõk âlemi bu şahsiyetlerene kadar teşekkür etse azdõr. Çünkü bilimde, teknolojidekigelişmeler hayatõmõzõ kolaylaştõrdõ. Bu şartlar onlarõn özverili çalõşmarõylaoluştu. Medeniyet coğrafyasõnda bizim medeniyetimizgeniş yer kaplar, bütün insanlõğõ kucaklar. Bizler gittiğimiz heryere bilimi, adaleti, özgürlüğü, barõşõ, huzuru mutluluğu götürürüz.Çünkü bizim medeniyetimizde paylaşmak esastõr. Bizimmedeniyetimizden çõkan şahõslar bizim öz değerlerimiz, dinamiklerimizdir.Hayatlarõnõ yazmaya çalõştõğõmõz öz değerlerimizden NasreddinHoca, Yunus Emre, Dursun Fakih, Hõzõr Bey Çelebi, Hoca SinanPaşa ve Şeyh Baba Yusuf sanki Anadolu’nun bağrõndan kaynayanbirer põnar gibi, suyundan içenleri kana, kana suluyor.Nasreddin Hoca hikmet ve mizah dünyamõzõn seçkin simasõsadece Türkler değil tüm insanlar arasõnda söylenen nükteli velatifeli fõkralarõn kahramanõ, halk filozofu ve ermiş kişidir. O’nunfõkralarõnda daima sağlam bir şahsiyet dokusu çarpar, belli birdünya görüşü çarpar.Yunus Emre’nin yaşadõğõ dönemde Anadolu’da çalkantõlõ bir9


Sultanönü Põnarlarõ - Girişdünya vardõ. O sade diliyle halkõn duygu ve düşüncelerini vedertlerini şiirlerinde yine halkõn diliyle aktarmõştõr. Yunus Emremutluluğu düşünce ve faziletin yanõnda sevgide hoş görüdebulmuştur. Edebiyatta, tasavvufta, felsefe ve ahlak sahasõndagünümüze kadar tesirini göstermiştir.Dursun Fakih, ilim ve fazilet sahibi, güzel ahlakta, Allah(C.C)’õn emirlerine uyup yasaklarõndan kaçõnmada çok ileriydi.O, her zaman ömrünün son anõna kadar devlet büyüklerinerehberlik etmiş, Osmanlõ Devleti’nin kuruluşundan itibaren yükselmesineilerlemesine büyük katkõsõ olan ilim ve devlet adamõdõr.O, Osmanlõ Devleti’nin ilk kadõsõ ve ilk müftüsüdür.Hõzõr Bey Çelebi çağ açan Fatih Sultan Mehmed Han’õn dikkatiniçekmişti. Cihan padişahõ İstanbul’u devletin başkenti yaptõğõndaO’nun bilgisinden istifade etmek istedi. O’da bilgisi, deneyimi,aklõ ile hayatõ boyunca ilklere imzasõnõ atacak, ismini çağlara taşõyacaktõ.Hõzõr Bey Çelebi ince ruhlu, duygulu bir şair, açõk fikirli,onurlu olgun düşünür, kendisinden söz edildiğinde İlim dağarcõğõünvanõnõ hak etmiş bilgindi. Türk edebiyatõnda ebced hesabõylatarih düşürmeyi geliştirmiş. Kõtanõn son mõsrasõndaki harflerdentarih düşürmeyi bulan sanatkârdõr. Gayr-i müslim vatandaşõylahükümdarõ aynõ mahkemede yargõlayõp, suçlu bulduğu Fatih’idavacõnõn önünde cezasõnõ infaz edecek kadar adil ve cesur devletadamõydõ. Savaştan yeni çõkmõş, virane olmuş bir kenti imaredecek kadar şehir planlayõcõsõydõ. O, ilk belediye başkanõdõr.Belediyecilik konusunda koyduğu esaslar dünya belediyeciliğindebugün bile geçerli ve uygulanabilir kurallardõr.10


Giriş - Sultanönü PõnarlarõHoca Sinan Paşa zamanõn bilim ve devlet adamlarõndandõr.On dokuz yaşlarõnda müderrislikle görevlendirilmiş, otuz yaşõndakendisine vezirlik verilmişti. Bilgiyi her yerde, yaşta öğrenmeve öğretmeye özen göstermişti. Batõlõ ülkelerde ve bizde yaygõn,mektupla ve açõk öğretim olarak bilinen sistemi uygulayan ilkeğitimcidir. Atomu inceleyerek atom konusunda yazõlanlara eleştirilergetirebilen, Ali Kuşcu gibi matematik âliminin matematiktekarşõlaştõğõ sõkõntõlarõ çözen, Utarit gezegeni uzaklõğõ hesabõ konusundakigüçlükleri aşabilen bir bilim adamõdõr. Türk edebiyatõndasüslü nesir Sinan Paşa uslubu olarak bilinen süslü, sanatlõ nesirçõğrõnõ açan ilk sanatkârdõr. Bu ekol Fuzuli’den Nergisi’ye, NamõkKemal, Tevfik Fikret ve Süleyman Nazif’e kadar devam etmiştir.Şeyh Baba Yusuf Sivrihisari Fatih Sultan Mehmed Han’dansonra devletin yönetimine gelen Sultan İkinci Bayezid Veli’nindanõşmanõydõ. Sultanla baba oğul hukuku doğuracak kadarbirbirine yakõn iki şahõstan biriydi. Gönül insanõ idi. Gönülleriçoşturan, sözleri inanmõş ve son derece samimi kâmil bir zatõndudaklarõndan çõkan, her kelimesi insanõn kalbini delip, derinliğeinen geniş tesirler oluştururdu. O, yaşadõğõ dönemde çok yönlümünevver, pozitif ilimle dini ilimi birleştiren seçkin bir ilimadamõydõ. Peygamberimiz Hz.Muhammed (S.A.V)’õn Ravza-õMutahharasõnda dile getirdiği nazõm ve mesnevi tarzõndaki KitabõMahbubiyesi ile edebiyat dünyamõzdaki yerini almõştõr.Seyyid Aziz Mahmud Hüdayi devrinin tanõnmõş, sevilen saygõduyulan simalarõndan biridir. Kanuni Sultan Süleyman’dan IVMurad’a kadar sekiz Padişahõn ömür çizgisinde bulunmuştur.11


Sultanönü Põnarlarõ - GirişDevlet adamlarõndan, ilim sahibi kişilere kadar bütün insanlaraulaşmõş, Anadolu ve Balkanlar’da ilmi, dini ve tasavvufi konulardaderin tesirler bõrakarak şöhreti günümüze kadar ulaşmõştõr.Mehmet Kaplan geleneksel edebiyatõmõz üzerindeki araştõrmalarõylaolduğu kadar Çağdaş Türk Edebiyatõ ile ilgili incelemeleriylede dikkati çekmiş ve özellikle, sanatõ daha muhafazakâr açõdanele alan edebiyat çevrelerinde etkili olmuş bir edebiyat tarihçisive eleştirmenidir. O şahsiyeti, fikirleri ve eserleriyle Türk Kültürve fikir hayatõna damgasõnõ vurmuş değerli bir fikir adamõ vearaştõrõcõdõr. Yazarak düşünmeyi bir alõşkanlõk haline getiren veher sabah adeta jimnastik yapar gibi yazõ yazan, öğrencilerine dedaima “yazarak düşünün” tavsiyesinde bulunur.”Ben okurken,yazarken yaşadõm, yani değiştim.”der.Fahrettin Kerim Gökay Psikiyatri ve Nöroloji sahasõnda tõpdünyasõnda, batõ devletlerinde ve Türkiye’de tanõnmõş bilim adamõdõr.İstanbul Valiliği ve Belediye başkanlõğõ, İmar ve İskân,Sağlõk ve Sosyal Yardõm Bakanlõğõ sõrasõnda yaptõğõ hizmetlerledevlet adamlõğõ herkes tarafõndan bilinmektedir.Mülazõm Ahmet Hamdi Bey, Karadeniz Bölgesinde işgalcilerdencesaret alarak Türklere saldõran Rum çetelere karşõ askerleriyledağa çõkarak mücadele başlattõ. Bunun üzerine İngilizler,İstanbul Hükümetine nota verdiler, baskõlara dayanamayanHükümet Mustafa Kemal Paşa’yõ asayişi sağlama göreviyle bölgeyegönderdi.19 Mayõs 1919 ‘da Samsun’a çõkan Atatürk MilliMücadeleyi başlattõ. Sonuç olarak Ahmet Hamdi Bey dolaylõ daolsa Milli Mücadele’nin başlamasõna vesile oldu.12


Sultanönü Põnarlarõ - GirişYolumuzu aydõnlatan büyüklerimizi her yönüyle tanõma ve tanõtmamaksadõyla yazmaya çalõştõğõmõz bu eserde onlarõn yaşadõğõdönemi irdeledik. Hayatlarõnõ incelerken dönemlerinin sosyolojikve kültürel ikliminde sadece gezintiler yaptõk. Onlarõ günümüzetaşõyan özelliklerinden söz ettik. Eserlerini sõraladõk. Eserlerindenbölümler sunduk. Bazen yorumladõk,bazen yorumunu size bõraktõk.Özetleelimizdeki eser uzun yõllar araştõrmanõn bir ürünüdür.Medeniyet alanõmõzdaki isimsiz kahramanlarõmõzdan sadece birkaçõnõn hayat hikâyesinden oluşmuştur.Kültür hayatõmõza böylebir eseri kazandõrabildiysek ne mutlu bize.Çalõşma bizden,başarõve yardõm Allah (C.C.)’dandõr.Uzun yõllar emek verdiğim bu çalõşmamõn okucuyla buluşmasõiçin gerekli destek ve katkõyõ esirgemeyen, kültürel çalõşmalarave organizasyonlara imza atmakla dikkat çeken, kendisi de birEskişehirli ve Eskişehir sevdalõsõ olan Tepebaşõ Belediye BaşkanõDr.M. Tacettin SARIOĞLU’na kalbi teşekkürlerimi sunuyorum.Yusuf Mesut KİLCİ2007 Eskişehir13


Sultanönü Põnarlarõ - Nasreddin HocaNASREDDİN HOCA(Doğumu H.605/ M.1208)14


Sultanönü Põnarlarõ - Nasreddin HocaI.Alaaddin Keykubat ile III. Giyaseddin Keyhüsrev zamanõndayaşadõğõ tahmin edilmektedir. Anlaşõldõğõna göre NasreddinHoca’nõn otuz yõla yakõn ömrü Sivrihisar’da geçmiştir. Fakatİbrahim Hakkõ Konyalõ Akşehir Tarihi adlõ eserinde, NasreddinHocayõ Akşehir’li göstermek için yukarõda adõ geçen eserin doğruluğundanşüphe etmiştir. Fakat daha sonra bir açõklamasõnda”Sivrihisar Akşehir’e yakõndõr. Nasreddin Hoca fõkralarõnda Konyagibi Sivrihisar’õn adõ çok geçer. Nasreddin Hoca’nõn Sivrihisar’dabir vazife ve memuriyette bulunmuş olmasõ, hatta orada doğupbüyüyüp de Akşehir’de yerleşmiş yahut burada vazife kabuletmiş olmasõda mümkündür…” 3 Diyerek kendiside NasreddinHoca’nõn en az otuz yõl Sivrihisar’da yaşadõğõnõ kabul eder.Ahmed Kutsi Tecer, İslam Ansiklopedisi Nasreddin Hocamaddesinde, Hoca’nõn Sivrihisar’lõ olduğunu bildiren, Paris’teBibliotheque Nationale’de bulunan bir eserin varlõğõndan söz etmektedir.Ayrõca Sivrihisar’da Seyide Hamamõ yanõnda NasreddinHoca’nõn kõzõ Fatma Hatun’a ait mezar taşõnõn bulunmasõ, bununyanõnda yetmişli yõllarda Sivrihisar’õn mahalli gazetesi ile kamuoyunaduyurulan Nasreddin Hoca’nõn oğlu Ömer’e ait olduğubilinen mezar taşõndan O’nun Sivrihisar’da yaşamõş olduğunuanlarõz.Nasreddin Hoca’nõn doğup büyüdüğü Hortu köyünde kendisineait olduğu söylenilen on iki, on üçüncü yüz yõl yapõ özelliklerinitaşõyan evi bulunmaktadõr. Baba ve annesinin mezarlarõ buköydedir. Babasõ ve kendisinin imamlõk yaptõğõ camii ile öğrenimgördüğü medreseden kalan izlere rastlamak mümkündür.3- Konyalõ, İbrahim Hakkõ; Nasreddin Hoca’nõn Şehri Akşehir Tarihi, İstanbul 1945 s.731–73316


Sultanönü Põnarlarõ - Nasreddin HocaNasreddin Hoca’nõn soyunu devam ettiren sõrasõyla torunlarõSivrihisar Kadõsõ Emir Celaleddin Arif, İstanbul’un ilk kadõsõ veilk belediye başkanõ Hõzõr Bey, Türk edebiyatõnda nesir yazõdaekol olan Fatih Sultan Mehmed’in Hace-i Sultanõ Sinan PaşaSivrihisar’da yaşamõştõr. Ulu Camii, Kütüphane, mescid, hamamgibi birçok eserleri ayakta durmaktadõr. 4Nasreddin Hoca fõkralarõnda I.Bayezid devrinde yaşamõş veTimur’la çağdeş olarak gösterilir. Hâlbuki I.Bayezid devrinde(H.796/ M.1393) Mehmed adõnda biri, Nasreddin Hoca’nõn türbesiniziyaret eder. 5 Bu ziyaretten dokuz yõl sonra H.805/ M.1402yõlõnda Timur’la Bayezid savaşõr ve Bayezid esir düşer. Görülüyorki Timur’la Nasreddin Hoca’nõn görüşmeleri tarihe aykõrõdõr.Timur’la Nasreddin Hoca arasõnda, hamamda geçenFuta’ya değer biçme fõkrasõ aslõnda; esareti, zulüm’ü kendisineyediremeyen Anadolu halkõnõn öcünü galip, mağrur Moğolhükümdarõndan onu küçük düşürerek, Nasreddin Hoca aracõlõğõile almak istemesinden başka bir şey değildir. Bu fõkra BursalõLamii (Ölümü;1532)’nin Letaif’inde ve başka kaynaklardaAhmediye’ye ait olduğunu bildirir. Hatta Nasreddin Hoca’nõnHarun Er Reşid zamanõnda yaşadõğõ ileri sürülür, fakat güvenilirbir kaynak gösterilemez.Mehmed Fuad Köprülü, Nasreddin Haca hakkõnda bilgiverirken (H.655/M.1257 tarihli) Seyyid Mahmud Hayrani, diğeriHacõ İbrahim Sultan adõna düzenlenmiş vakfiyede NasreddinHoca’nõn imzasõnõn bulunduğunu bildirmektedir. Nasreddin Hoca4- Keskin, Orhan; Bütün yönleriyle Sivrihisar, Bayrak Matbaasõ İstanbul 2001 s.268–2735- Konyalõ, İbrahim Hakkõ; a.g. e İstanbul 1945 s.456–47717


Sultanönü Põnarlarõ - Nasreddin HocaÇoban oğullarõndan Yavlak Aslan oğlu Nasreddin Mahmut’la karõştõrõlmaktadõr.Nasreddin Mahmut; Kastamonu Beyliği yapmõş,Moğol istilasõ sõrasõnda bu ordularõn Kumandanõ Geyhatu’nungüvenini kazanarak, birçok zulumleri ve kan dökülmesini önleyerek,halkõn sevgisini kazanmõştõ. İ.Hami Danişment, Kayseri’deHoca Nasreddin adõnõ taşõyan bir mezar taşõ olduğunu ileri sürerek,Nasreddin Hoca’nõn Kayseri’de gömülü olduğunu savunur.Fakat İ.Hakkõ Konya’lõ taşõn yanlõş okunduğunu haklõ olarak önesürerek bu fikre katõlmaz. Eğer İ.Hami Danişment’in fikrini doğrukabul edecek olursak bu gün Akşehir’de bulunan türbeyi nasõlaçõklayacağõz. Şair, düşünür Arif Nihat Asya’nõn deyimiyle; “Birbeşik kalmõş Sivrihisar’da, Akşehir’de bir mezar sayesinde akrabaolmuşlar Akşehir’le Sivrihisar.” Özetle Nasreddin HocamõzSelçuklularõn son döneminde yaşamõştõr.B. FõkralarõHalk’dan biri Nasreddin Hocayõ çarşõda her gördüğünde O’nuöver, iltifatlar yağdõrõr, yere göğe sõğdõramaz. Her seferinde’deevine davet eder. Günlerden bir gün Hoca Nasreddin komşusunungönlünü almak, davete icap babõndan bu dalkavuk adamõnkapõsõnõ çalar. Adam evin penceresinden kafasõnõ uzatõr, Hocayõgörünce hõzla içeri çekilir. Az sonra evin hizmetçisi kapõda belirirHoca’ya;— Efendim hoş geldiniz, sefalar getirdiniz teşriflerinizdenmemnun olduk, ancak beyim biraz önce evden çõktõ, şu an daevde yoklar. Sizin geldiğinizi duyunca ne kadar üzülecek. Der.18


Sultanönü PõnarlarõA. HayatõYunus Emre’nin hayatõnõ birinci kaynak kendi eserinden öğrenebiliriz.Risaletü’ün-Nushiyye adlõ eserinin sonunda, bu eseriH.707/M.1307 de tamamladõğõnõ bildiren şu beyiti görebiliriz;Söze tarih yidi yüz yidi-y-idiYunus canõ bu yolda fidi-y-diEserini olgun ilerlemiş bir yaşta yazdõğõ düşünülürse doğduğutarih daha evvel olmalõdõr. Ölümü ise H.720/M.1320 yõlõdõr.Ancak bazõ hal-tercemelerine göre M.1240–1320 yõllarõ arasõndayaşamõştõr. 6Yunus Emre on üçüncü yüzyõlõn son yarõsõnda Sivrihisar civarõndayahut Bolu çevresinde Sakarya suyu civarõndaki köylerdenbirinde yetişmiş bir Türkmen köylüsü idi. 7 Ayrõca Hacõ Bektaş-õVeli Vilayetnamesi ve Sivrihisarlõ Şeyh Baba Yusuf’un II. Bayeziddevrinde yazõldõğõ bilinen Kitab-õ Mahbub-õ Mahbub adlõ eserininyirmi altõncõ sayfasõnda;Sebeb anmakdurur SifrihisarõSena medhitmeğe men bu diyarõAzizlermiş hususa Yunus Emreİdermiş zühd-ü uzlet uyub Emre6- Köprülü, Mehmed Fuad; Türk Edebiyatõnda ilk Mutasavvõflar, T.T.K Ankara l976, s.260,2617- Bursalõ Lamii; Nefahat Tercemesi, İstanbul 1270,s.69123


Sultanönü PõnarlarõDevam eden beyitlerde Yunus Emre’nin Sivrihisar’a bağlõSarõköy’de oturduğunu kaydetmektedir. Yunus Emre’ninSivrihisarlõ olduğunu kesin olarak bildiren delil Ankara Kuyud-õkadime arşivinde 530 numarada bulunan vakfiye kaydõdõr. 8Yunus Emre’nin ebediyete göçüşünden, yani on üçüncü yüzyõldansonra ki yüz yõllarda yazõlan, Hacõ Bektaş Menakõbõ veKitab-õ Mahbub-õ Mahbub sahipleri Yunus, yaşadõğõ devir vehayatõ hakkõnda geniş bilgiye sahiplerdi. Ayrõca bu kaynaklarõndõşõnda birçok kaynakta Yunus Emre’nin mezarõnõn on dördüncüyüz yõlda ziyaret edildiği bildirilmektedir.Yukarõdaki kaynaklardan edindiğimiz bilgilere göre YunusEmre on üçüncü yüzyõlõn sonu ile on dördüncü yüz yõlbaşõndayaşamõş büyük Türk mutasavvõflarõndandõr. Bu devir AnadoluSelçuklularõnõn son devridir. 1243’den sonra Selçuklular gücünüyitirmişti. Hatta Anadolu’yu kan, korku, dehşet yokluk ve acõyaboğan Moğollara boyun eğmek zorunda kalmõşlardõ. Moğollarönüne gelen her şeyi yakõp yõkõyorlar, öldürüyorlar. Ancak gönülleriAnadolu insanõnõn ortaya koyduğu medeniyetleri, duyguve düşünceleri öldüremiyorlardõ.Anadolu insanõ artõk savaştan, kandan, kinden usanmõş nefretetmişti. Bunlarõn yerine geçecek olan sevgi, muhabbeti arar olmuştu.İşte Anadolu’da Tasavvuf akõmõnõn başlamasõ bu zamanarastlar. Moğollarõn zulmünden kaçan tasavvuf ehli Anadolu’dahuzur bulur. Anadolu’daki bu durum tasavvuf hareketinin başlamasõve gelişmesine büyük etkileri olmuştur.8- Abdülbaki Gölpõnarlõ; Risalat-al-Nushiyye, İstanbul l965,s XXIV.24


Sultanönü PõnarlarõHacõ Bektaş Veli, Mevlana Celaleddin Rumi ve Yunus Emrebu çağõn ünlü simalarõndandõr. Yunus Emre’nin yaşadõğõdönemde başlõca ilim merkezleri Konya ve Kayseri’dir. Bazõ mõsralarõndanYunus’un Konya’da medrese eğitimi gördüğü, hattaHz Mevlana’nõn dergâhõna meclisine sema ayinlerine bir süredevam ettiği kanaati doğuyor.Mevlana Hudavendigar bize nazar kõlalõAnun görklü nazarõ gönlümüz aynasõdõr.Kayseri Tebriz ü Sivas Nahcuvan Maraş u ŞirazGönül sana Bağdat yakõn âlemlere divanesinYunus’un bu sözünden sen mani anlarõsanKonya minaresini göresin çuvaldõz.Dünyaca tanõnan güldürü ve düşünce adamõ Nasreddin Hocaile de Yunus Emre’nin çağdaş olduğunu düşünebiliriz. Ancak bugüne kadar hakkõnda bir çalõşma yapõlmamõş bu saha ayrõ biraraştõrma konusu olur. Nasreddin Hoca ve Yunus Emre hakkõndadaha sağlam delillere dayanan bilgilere ulaşabiliriz.İşte Yukarõda dile getirmeye çalõştõğõmõz, Anadolu’da kargaşalõğõncirit attõğõ, kardeş kavgasõnõn bol olduğu ve iç savaşlarõndevam ettiği õzdõraplõ devrede, Yunus Emre, Anadolu insanõnõnümit kaynağõ olmuş büyük halk adamõydõ.25


Sultanönü PõnarlarõKemdürür yoksullõktan niçelerün varlõğõBunca varlõk varõken gitmez gönül darlõğõBatmõş dünya malõna bakmaz ölüm halineBatmõş Karun malõna zõhi iş düşvarlõğõ(Nice kimselerin zenginliği, yoksulluktan daha kötüdürBu kadar zenginlik var iken iç sõkõntõsõ geçmez.)(Dünya malõna batmõş, ölümü düşünmez olmuşKarun gibi mala batmõş, ne güzel iş zorluklarõ…)B. İlmi Kişiliği ve EserleriYunus’un eserlerinin bize kadar ulaşmasõnda en büyük etkenkullandõğõ sade dildir. O’nun dili on üçüncü ve ondördüncü yüzyõl Anadolu dilinin bir örneğidir. Halkõn içinde yaşayan bu büyükinsan halkõn duygu ve düşüncelerini dertlerini şiirlerinde yine halkõndiliyle aktarmõştõr. Şiirlerinde Türkçe’nin yanõnda Arapça veFarsça kelimelerde kullanmõştõr. Bu ikilik şiirlerinde kullandõğõ ölçülerdede görülür. Bu da çağõnõn kültür etkisinden gelmektedir.Elif okuduk ötürüPazar eyledük götürüYaratõlmõşõ severizYaratandan ötürü.26


Sultanönü PõnarlarõYunus’un şiirlerinde Kur’an-õ Kerim’den ayetler,Peygamberimizden hadisler ve hikmet sahibi kişilerin sözlerindenlâfzî ve manevi misaller görebiliriz. Hatta İran, Yunan veRoma mitolojisinden mesajlar verir. Peygamberlerin hayatõndankõssalar (hikâyeler) anlatõr.Andan yiğrek ne vardur kişi bile kendözinKendözini bilenler kişi kamulardan o Güzin.(Kişinin kendi özünü bilmesinden daha güzel ne olobilir.Kendi özünü bilen; herkesten daha seçkindir.)“Biz insanõ en güzel biçimde yarattõk”Tin suresi Ayet 4.“Kendini bilen Rabbini bilir.”Hz.Muhammed (S.A.V)Bilmek istersen seniCan içre ara canõGeç canõndan bul anõSen seni bil sen seni.Hacõ Bayram Veli“İnsanõn sõrlarõnõ, sõnõrlarõnõ bilmek dünyanõn gizemini bilmektençok daha önemli ve anlamlõdõr.” Sokrates27


Sultanönü PõnarlarõBu dünya kime kaldõ kimi berhudar kõldõSüleyman’a olmadõ anun berhudarlõğõSüleyman zenbil ördi kendü emeğin yirdiAnunla buldõlar anlar berhurdarlõğõ(Bu dünya kime kaldõ, kimi nasiplere erdirdi ki?Süleyman’a dahi onun nasip vermişliği sürekli olmadõ)(Süleyman sepet örerek kendi emeğini yerdiKendi emeğini yemekle onlar nasibe erdiler.)* * *Gökyüzünde İsa ile Tur dağõnda Musa ileElindeki asa ile çağõrayõm Mevlam seniDerdi ökküş Eyyüb ile gözü yaşõ Yakup ileOl Muhammed mahbub ile çağõrayõm Mevlam seni* * *Ömer ü Osman Ali Mustafa yarenleriBu dördünün ulusõ Ebu Bekir Sõddõk durMescidde medresede çok ibadet eyledimAşk adõna yanuban andan hâsõla geldünBenim gibi mücrim kul varsa işte dahi bulDilimde ilm-i usul dileğim dünya sever.28


Sultanönü PõnarlarõMüslümanam diyen kişi şartõ nedür bilse gerekTangrõnun buyruğun tutup beş vakte namaz kõlsa gerekBekler isen din gayretin virmeğil nefse muradõnYunus, Nebi salâvatõn õşkla değürse gerek.Bütün bunlarõ dinlemek yoluyla değil; incelemek, anlamak,araştõrmak kõsaca okuyup yazma yoluyla elde edilebilir. O haldeYunus Emre’nin okuma yazma bilmediğini iddia edenlere katõlmakimkânsõzdõr.Büyük şair, düşünür ve mutasavvõf Yunus Emre’nin iki eseribulunmaktadõr. Bunlardan biri Risaletü’n-Nushiyye isimli mesnevisidir.Bu eserin baştan on üç beyiti Fa’ilatün fa’latün fa’ilünvezni ile yazõlmõştõr. Beyitlerden sonra nesirle kaleme alõnmõş birbölümle Mefa’ilün mefa’ilün fa’ülün vezniyle söylenen beş yüzelli, beş yüz elli iki beyitlik asõl kitap hazõrlanmõştõr. 9Risaletü’n-nushiyye, tamamõ ile didaktik bir eserdir. Başõndaateş, hava, su ve toprak gibi dört unsurdan yaratan ve yaratõlandanbir bölüm vardõr. Eserin nesir olarak yazõlmõş kõsmõnda akõlve imandan söz edilmektedir. Diğer kõsmõ ise alegorik bir özellikgösterir. Ruh’tan, nefis’ten; öfke, sabõr, gõybet gibi insanõnpsikolojik davranõşlarõndan, bu davranõşlarõn kötü olanlarõndankurtuluş yolu gösterilmeye çalõşõlõr. Aslõnda Risaletü’ün - nushiyyebizim kendisinin yaşadõğõ devri ve hakkõnda edineceğimizbilgi bakõmõndan önemlidir. Bu eserin H.707/M.1307 kalemealõndõğõna göre Yunus Emre’mizin bu çağda mürşidlik görevinde9- Abdülbaki Gölpõnarlõ; Risaletü’n-nushiye adlõ eseri l965 yõlõnda divanõ ile birlikte yayõnlamõştõr.29


Sultanönü Põnarlarõbulunduğu kolayca anlaşõlabilir.Yunus’un ikinci eseri, onu ölümsüzleştiren şiirlerinin, ilahilerinin,hitabet ve nefeslerinin toplandõğõ divanõdõr. Bu eser de,şiirlerin bir kõsmõ aruz’un çeşitli vezinleriyle terennüm edilmiştir.Ancak ilahilerinin çoğu hece vezniyle yazõlmõştõr. Bu klasik Türkdörtlükleri ile tertiplenen Milli nazõm şeklidir. Şiir ve ilahilerdeson mõsralarõn bir nakarat halinde aynen tekrarlanmasõ bunlarõnbestelenmesini kolaylaştõrmaktadõr.Divan’da, gazel şeklinde söylenmiş şiir, mesnevi biçimindemanzumeler vardõr. Divanõn bilinen, birbirinden ayrõcalõklargösteren el yazma ve matbu birçok nüshasõ bulunmaktadõr. 10 Bunüshalarda bulunan, bütün şiirlerin Yunus Emre’ye ait olduğunuiddia etmek yersiz olur. Yunus’dan sonra Yunus tarzõnda söylenmişve birçok şiir’in Yunus’un şiiri sanõlarak nüshalara ilaveedilebileceğini göz önünde bulundurmak gerekir. Yunus’un divanõilk defa Burhan Ümit (Toprak), üç defa Abdülbaki Gölpõnarlõve birer defada Ahmet Kabaklõ, Kadri Timurtaş tarafõndan yayõnlanmõştõr.Anadolu’da Mutasavvõf Fen’a fillah mertebesine erişmiş Yunusadõnda birçok kimsenin yetiştiği bilinir. Bunlara isnat edilen mezarlarõnbulunmasõ Türk Edebiyatõnda ve Tasavvuf’ta tek birYunus değil birçok Yunus ekolü olduğunu gösterir. Sarõköy’dekizaviyesinin yanõndaki türbesinden başka Karaman, Bursa,Erzurum gibi Anadolu’nun çeşitli yerlerinde yaklaşõk on altõ tanemerkad veya makamõ bulunmaktadõr. 1110- Abdülbaki Gölpõnarlõ; a.g.e, İstanbul l965.s. XLIII- LII11- Keskin, Orhan; Bütün Yönleriyle Sivrihisar, Bayrak Matbaasõ, İstanbul 2001,s.277–28730


Sultanönü PõnarlarõKimi düşünürler mutluluğu zevkte, kimisi fazilette kimisidedüşünmede aramõşlardõr.Yunus Emre mutluluğu düşünce vefaziletin yanõnda sevgide ,hoş görüde hümanizmde bulmuştur.O dar görüşlülüğün karşõsõnda,tek fikre esir olmamõş bundankurtulmuş olarak görürüz.İnsanda bulunan yüksek meziyetlerinherkeste güçlenmesine çalõşmõştõr.Hakkõ gerçek sevenlere,Cümle âlem kardeş gelir.Ben gelmedim dava için,Benim işim sevi (sevgi)içinDostun evi gönüllerdir,Gönüller yapmaya geldim.Çok aradõm özledim,Yeri gögü aradõm.Çok aradõm bulamadõm,Buldum insan içinde.Söz ola kese savaşõ,Söz ola kestire başõ.Söz ola ağulu aşõ,Bal ile yağ ide bir söz.31


Sultanönü PõnarlarõGönül Çalabõn tahtõ,Gönül’e Çalab baktõ.İki cihan bedbahtõ,Her kim gönül yõkar ise.Eserlerinin her yönden zengin oluşu, gerek dili gerek muhtevasõyönünden Yunus’un herkes tarafõndan anlaşõlmasõnõkolaylaştõrmõştõr. Bu sayede edebiyat, felsefe ve ahlak sahasõndagünümüze kadar etkisini göstermiştir. Yunus Emre batõdakivar oluşçu felsefeye öncülük etmiştir. O’nun felsefesinde GabrielMarcel ve Karl Jospers gibi düşünürlere mal edilen görüşlerin tohumlarõnõgörmekteyiz. 1212- Çubukçu, İbrahim Ağah; İslam düşünürleri, A.Ü.İ.F,Ankara l977, s.9832


Sultanönü PõnarlarõKAYNAKLAR1.Bursalõ Lamii; Nefahat Tercemesi, İstanbul 12702.Çubukçu, İbarihim Ağah; İslam Düşünürleri, A.Ü.İ.F Ankara 19773.Doğramacõ, Mehmet; Bizim Yunus; Yunus Emre ve Divanõ G.Osmanpaşa Belediyesi yayõnlarõ 2005 İstanbul.4.Gölpõnarlõ, Abdülbaki; Risalat-al-Nushiyye, İstanbul, 19655.Güzel Abdullah, Tatçõ Mustafa; Yunus Emre Hayatõ-Eserleri ve Sözlerinden seçmeler. Ankara 19916.Kaplan, Mehmet; Türk Dili Edebiyatõ Dergisi c.XXI İstanbul7.Kartal, Ahmet; Kitab-õ Mahbub-u Mahbub Eskişehir Kültür Sanat Vakfõ Eskişehir 20008.Keskin, Orhan; Bütün Yönleriyle Sivrihisar, Bayrak Matbaasõ İstanbul 200l9.Kilci, Yusuf Mesut; Kuruluşundan Cumhuriyet’e kadar Sivrihisar,(Yayõnlanmamõş lisans tezi) A.Ü.İ.F Ankara 198110.Köprülü, M.Fuad; Türk Edebiyatõnda İlk Mutasavvõflar, T.T.K 1976.11.Kunter, Haluk Baki; Yunus Emre (Bilgiler-Belgeler ),Eskişehir Valiliği 199112.Latifi: Tezkeri-i Latifi, İkdam Matbaasõ, İstanbul 131413.Pekolcay, Necla; Türk Yurdu Dergisi, Yunus Emre özel sayõsõ Ocak 196614.Şemsettin Sami; Kamus’l-Alam, Mihran Matbaasõ İstanbul 131115.Taşköprülü zade; Şaka-ik-al Numaniye, Terceme: Mecdi Efendi Matbaa-i Amire İstanbul 137616.Timurtaş, Faruk Kadri; Yunus Emre Divanõ, İstanbul 197233


Sultanönü PõnarlarõDURSUN FAKİH(Ölümü H.726/M.1326)34


Sultanönü PõnarlarõA. HayatõKaynaklarda aslen Karamanlõ olduğu söylenen DursunFakih’in doğum tarihi konusunda bilgi verilmemektedir. Ancakölüm tarihi hakkõnda 14.asrõn ilk yarõsõnda (H.726/M.1326) vefatettiği bilinmektedir.Çeşitli ilimlerin hocasõ Şeyh Edebali’den ilim tahsil etti.Tefsir, Hadis ve Fõkõh ilimlerinde devrinin otoritesi oldu. ŞeyhEdebalinin kõzõyla evlendi. Dursun Fakih Osmanlõ Devleti’ninkurucusu Osman Bey’in bacanağõdõr. O,Osman Gazi ile birliktegaza ve fetihlere katõldõ. Fetihler ve gazalar esnasõnda Gazilereimamlõk yapõp, nasihatlarda bulundu. Bugün Eskişehir’in merkezilçesine bağlõ Karacaşehirin fethinden (H.688/ M. 1289)sonraOsman Gazi tarafõndan şehrin kadõlõğõna ve kiliseden çevrilencamii imamlõğõna getirildi. Osman Gazi adõna İlk Cuma hutbesiniokudu. Kaynaklara göre bu hutbe Osmanlõlarõn İstiklal alametiolarak okunan ilk hutbedir. 13Osman Bey Kayõ boyundandõr. Kayõlar, Bizans sõnõrõna uçbeyi olarak hakim oldular. Anadolu Selçuklu sultanlarõna Hil’at,sarõk, asa ve bir kõsõm unvanlar vererek iktidarlarõnõn meşrutiyetinitasdik ettirdiler.Osman Bey Bizans’la yaptõğõ mücadelelerde başarõlõ oldukçabulunduğu yerden memnun olmayan boy, aşiret gibi topluluklaraOsmanlõ topraklarõ çekici olmaya başladõ. Özellikle Anadolu’nunve İslam dünyasõnõn değişik bölgelerinden ve Moğol zulmündenkaçarak buraya gelen kitlelerin önderi durumundaki gaziler, bil-13- Aşõkpaşa zade; Tevarih-i al-i Osman, Matbaa-i Amire, İstanbul l332 s.l8 Doğru, Halime; XVI. Yüz yõlda Eskişehir veSultanönü Sancağõ, Odunpazarõ Belediyesi Kültür Yayõnlarõ 5,Eskişehir 2005 s.6935


Sultanönü Põnarlarõginler, dervişler, şeyhler ve babalar Osman Bey’in çevresindetoplanarak “GAZA” idealini desteklediler. Kuruluş dönemindebeyler devletin diğer önde gelenleri İslam’õn mücadele ruhunukitlelere benimsetmek için çeşitli inançla ilgili motiflerle süslü unvanlarkullanõyorlardõ. Ertuğrul, Osman ve Orhan Beylerin inançuğruna savaşan anlamõna “GAZİ” unvanõ ile anõlmalarõ aynõ gayeyeyöneliktir. Daha sonra bunlar Gaziler Sultanõ (SULTAN’ULGUZZAT) lâkabõ aldõlar. Çünkü Osmanlõ Devleti “GAZA” siyasetiüzerine kurulmuş, sürekli savaşmak zorunda kalan askeri birdevletti. Tüm devlet kurumlarõ askeri ihtiyaçlara göre örgütlenmişve toplum tümüyle askerleşmişti. Osmanlõ Devleti’nin ilk işi“GAZA” yönetmek işiydi.Anadolu Selçuklu Devleti’nin parçalanmasõndan sonra ortayaçõkan her bey yer ve sancak aramaya başladõ. Bu haber OsmanBey’e ulaşõnca, o sõrada mecliste bulunan Dursun Fakih OsmanBey’e şu teklifi yaptõ.— Beyim! Cenab-õ Hak size sõğõnacak yer arayan Müslümanlarõbir araya toplayõp idare etmek basiretini ve gücünü ihsan etmiştir.Allah-u Teala’nõn inayeti dua, ordusunun himmet ve bereketi,gaza ordusunun kuvvet ve kudretiyle çevrenizdeki tekfurlarõndize getirip birçoklarõnõn topraklarõnõ mülkünüze dâhil ettiniz.Anadolu topraklarõnõ mülkünüze dâhil ettiniz. Şimdi sõra Anadolutopraklarõnõ ehil olmayanlarõn elinden kurtarõp, ahalisini huzurakavuşturmaya gelmiştir. Müsaade buyurunda, adõnõza hutbeokuyup, sizi Sultan ilan edelim.Osman Gazi düşünüp, istişare etti. Dursun Fakih’e hak ver-36


Sultanönü Põnarlarõdi. O gün Dursun Fakih, OsmanGazi adõna hutbe okuyup beyininsultanlõğõnõ ilan etti. O günden sonraEskişehir’in adõ halk arasõndaSultanönü olarak söylenmeye başladõ.Böylece muhteşem OsmanlõDevleti’nin kuruluşunda temele ilkharcõ koydu. Osmanlõ Devleti’ndeilk bayram namazõnõ da (Eskişehir)Karacaşehir’de kõldõrdõ.Dursun Fakih, Osman Bey’inoğlu Orhan Bey’inde en yakõn muşaviri (danõşman) olarak görevyaptõ. İznik fetih edildikten sonra Bilecik Kadõsõ olarak vazifelendirildi.Ömrünün sonuna kadar ilim ve devlet adamõ olarakgayret gösteren Dursun Fakih, H.726/M.1326 yõlõnda Bilecik’tevefat etmiştir. Türbesi Bilecik’te Şeyh Edebali külliyesi içindedir.Kaynaklarda bu türbeden başka makam türbe olarak ziyaret edileniki türbenin olduğu bil dirilmektedir. Birisi Bilecik ili Söğütilçesinin Küre köyü civarõndaki bir tepe üzerindeki türbe, diğeriKaracaşehir’de bulunduğu söylenen türbedir. 14B. İlmi KişliğiDursun Fakih ilim ve fazilet sahibi, güzel ahlaklõ, Allah (C.C.)emirlerine uyup yasaklarõndan kaçõnmada çok ileriydi. O Herzaman devlet büyüklerine ömrünün son anõna kadar rehberlik14- Ünver, A.Süheyl; Osmanlõlarda ilk İstiklal Hutbesini okuyan Dursun Fakih, Tarih Dünyasõ Dergisi c.2 sayõ 12 İstanbuls.495–49737


Sultanönü Põnarlarõetmiş, devletin kurulmasõndan itibaren yükselmesine ve ilerlemesinebüyük katkõda bulunmuş ilim ve devlet adamõdõr. O, OsmanlõDevleti’nin ilk kadõsõ ve ilk müftüsüdür. Devrin bilginleri; ŞeyhEdebali, Ahi Şemşettin, Kasõm Karahisari, Davut Kayseri gibifetihlerden sonra kendilerine verilen bölgelerde Müslüman-Türkgeleneklerine göre hayatlarõnõ tanzim ediyor. Ayrõca o bölgenineğitim-öğretim, imar, ulaşõm ve güvenlik gibi kamusal hizmetlerinyürütülmesine katkõda bulunuyorlardõ.Gül şehri, Âşõk Paşa ve Yunus Emre gibi değerlerimiz ile aynõasõrda yaşayan Dursun Fakih Osmanlõ Devleti’nin ilk şairlerindendir.15 Gazavatname adlõ eseri edebi özelliğinden ziyade dinimahiyettedir. Eski Anadolu Türkçesine ait ilk örneklerden olmasõdikkat çekicidir. Şiirlerinde halk dilini kullanmõştõr. Bu esermesnevi tarzõnda aruz ölçüsünde kaleme alõnmõş altõ yüz kõrkbeyitten oluşmuştur.Güvenilir İslami kaynaklarda rastlanmayan olaylarõn konuedildiği Gazavatname, muhtemelen Anadolu’da Müslüman–Türk birliğinin sağlanmasõ için çaba gösterilen bir dönemde diniheyecanõ ve mücadele bilincini pekiştirmek için yazõlmõştõr. Kõsabir münacat ve na’t’dan sonra eserde şu konu ele alõnõr;Beni Pinhan kabilesinden bir gencin babasõ Müslüman olduğuiçin kabile reisi Mukaffa tarafõndan öldürülmesiyle başlar. Bugenç durumu peygamberimiz Hz.Muhammed (S.A.V)’e bildirinceO’da Hz.Ali (R.A)’ye islam’a çağõran bir mektup yazdõrõr,Hz.Halid bin Velid (R.A)’i görevlendirerek Beni Pinhan kabilesinegönderir. Hz.Halid bin Velid (R.A) peygamberimizin mektubunu15- Köprülü, M.Fuad; Türk Edebiyatõnda İlk mutasavvõflar, T.T.K Ankara 1976 s.235–24138


Sultanönü PõnarlarõMukaffa’ya verir. O daokuma yazma bilmediğiiçin kõzõ Hõttam’õ çağõrõpmektubu okutur. FakatMukaffa islam’a çağrõyõred eder, bu konudabir mektup yazdõrtarakHz.Halid (R.A)’e verir.Medineye dönenHz.Halid bin Velid (R.A)peygamberimize mektubu takdim eder.Bunun üzerine içlerinde Hz.Ebu Bekir (R.A) ,Hz.Ömer (R.A) ,Hz.Osman (R.A) ve Hz.Ali(R.A) inde bulunduğu dört bin kişilikorduyu Beni Pinhan kabilesinin üzerine sefere gönderir. BilhassaHz.Ali (R.A)’õn gösterdiği olağan üstü kahramanlõklara dayanamayanBeni Pinhan kabilesi yenilgiye uğrar. Kabile reisi Mukaffave kõzõ Hittam İslam’õ seçerler. Hz.Halid bin Velid daha sonraHittamla evlenir. 16Bu eser Gazavat-õ Resulullah ismiyle de bilinir. Yemen’dekiMukaffa cengini konu edinir. On dördüncü asrõn ilk edebiyat ürünüolmasõ açõsõndan önem taşõr.16- Buluç, Sadettin; Dursun Fakih’in Gazavat-namesi. X.Türk Dil Kurultayõnda okunan bilimsel bildiriler.1963 Ankaras.11–2239


Sultanönü PõnarlarõKAYNAKLAR1. Aksoy, Hasan; Dursun Fakih maddesi, Türkiye Diyanet Vakfõ Ansiklopedisi İstanbul l994.2. Aksoy, Hasan; Dursun Fakih T.D.E.A 113. Ali Emiri; Dursun Fakih, Gazavatname Millet Kütübhanesi Manzum, numara l222.4.Aşõkpaşa zade; Tevarih-i al-i Osman, Matbaa-i Amire, İstanbul 1332.5. Buluç, Sadettin; Dursun Fakih’in Gazavat-namesi, X.Türk Dil Kurultayõ 1963 Ankara6.Doğru, Halime; XVI. Yüz yõlda Eskişehir ve Sultanönü Sancağõ, Odunpazarõ Belediyesi Kültür Yayõnlarõ 5. 2005Eskişehir7. Kilci, Yusuf Mesut; Dursun Fakih, Eskişehir Bülteni sayõ 12 Eskişehir 20008. Köprülü, M,Fuad; Türk Edebiyatõnda İlk mutasavvõflar, T.T.K Ankara l9769. Levend, Ağah Sõrrõ; Türk Edebiyatõ Tarihi10.Mehmet Neşri; Kitab-õ Cihan-numa,(Haz. F.R.Unat, M,A.Köymen )T.T.K Ankara l94911. Müneccim başõ Sahaiful Ahbar, III12. Öcal, Safa; Dursun Fakih T.D.A l/6 198013. Şemsettin, Sami; Kamusu’l-Alam, Mihran Matbaasõ, İstanbul l3ll.14. Taşköprülü zade; Şaka-ik-al Numaniye, Terceme; Mecdi Efendi, Matbaa-i Amire, İstanbul 137640


Sultanönü PõnarlarõHIZIRBEY(Hõzõr bin Kazõ Calal Al-Din)41


Sultanönü PõnarlarõHõzõr Bey, H. 810 (M. Ağustos 1407) Rebiu’l evvel ayõndaSiv rihisar’da doğmuştur. Babasõ dünyaca tanõnmõş, hiciv ve güldürücüfõkralarõyla şöhrete ulaşmõş Nasreddin Hoca’nõn torunuSivrihisar Kadõsõ Emir Celâleddin Arif dir. 17Hõzõr Bey, Sivrihisar’daki Medrese lerde babasõ Kadõ CelâleddinArif, daha sonra Bursa’da Molla Yeğan’dan ders alarak tahsilhayatõnõ tamamlamõştõr. Aynõ zamanda Molla Yeğan’õn kõzõylaevlenerek damadõ olmuştur. 18 Bu evlilik ten ikisi kõz olmak üzerebeş çocuğu ol muştur. Oğullarõ Sinan Paşa, Yakup Pa şa, MüftüAhmet Paşa ilim ve edebiyat sahasõnda şöhrete ulaşmõşlardõr.Tahsilini tamamladõktan sonra Sivri hisar’da önceden öğrenimgördüğü Medresede müderris olmuş, Sivrihisar Kadõ lõğõ yapmõştõr.Daha sonra Bursa’da müderrislik, İnegöl Kadõlõğõ ve Edirnemü derrisliği yapmõştõr.Bunlardan daha önemli görevi şüp hesiz ki İstanbul Kadõlõğõ’dõr.Altõ yõl bu görevde kalan Hõzõr Bey, H. 863/M. 1459 tarihinde elliüç yaşõnda vefat et miştir. İstanbul’da Vefa semtinde gömü lüdür.A. İlmî KişiliğiHõzõr Bey ince ruhlu, duygulu bir şa irdir. Açõk fikirli, olgun birşahsiyete sahiptir. Arapça ve Farsça dillerini çok iyi biliyordu.Eserlerinin çoğunu bu dillerde kaleme almõştõr.Hõzõr Bey şair olmasõnõn yanõnda Molla Fenari’den sonra zamanõnsayõlõ bilginlerindendir. Görgülü, bilgili olan Hõzõr Bey,17- Aşõkpaşa Zade, Tevârih-i al-i Osman, Matbaa-i Amire, İstanbul 1332, S. 203.18- Ali Cevad (Memalik-i Osmaniyye’nin Tarih ve Coğrafya Lügati, İstanbul 1313, C.1.S.437), Sivrihisar’da IX medreseninbulunduğunu bildir mektedir.42


Sultanönü PõnarlarõBizans usulü yemek yemesi ni, giyinmesini, İslâmî örf âdetleriçok iyi biliyordu. Hatta bu konuda bir kitap yazmõş, Fatih SultanMehmed’e takdim etmiş, o da bunu hoş karşõlamõştõ. 19Hõzõr Bey tefsir, fõkõh gibi dinî ilim lerin yanõnda astronomi,matematik gibi fen ilimlerini de çok iyi biliyordu. Bu yüzdenkendisine “İlim Dağarcõğõ” lâ kabõ verilmişti. Bu lâkabõ boyununkõsa lõğõ ve fizikî yapõsõnõn ufak tefek oluşun dan dolayõ aldõğõ dasöylenir. 20Dünya nimetleri onun için önemli değildi. Getirildiği bütünmakamlarõ; müderrislik, kadõlõk, İstanbul Kadõlõğõ ve padişahaolan yakõnlõğõnõ sadece devlet hizmeti açõsõndan değerlendirmiş,maddi menfaate hiç bir zaman yönelmemiştir.a) Fatih Sultan Mehmed ile TanõşmasõFatih Sultan Mehmed bir yanda İstanbul’un fethi ile ilgiliplânlar yaparken, diğer yandan fõrsat buldukça çeşitli bil ginleritoplayõp onlarla ilmî sohbetler yapmaktadõr. 21 Bu toplantõlara zamanza man orada bulunan yabancõ bilginler de katõlõr, sohbetlererenk katarlardõ. Hatta bazen isim yapmõş âlimlerin özel olarakdavet edildikleri de olurdu.Bu sõralarda bir Arap bilgini uzun za mandan beri Edirne’debulunuyordu. Sultan’õn huzurunda düzenlenen ilim mecli sine bubilgin de davet edilir. Toplantõ esnasõnda Türk bilginlere çeşitlisorular so rar, fakat tatmin edici cevaplar alamaz. Anadolu bilginlerininçaresiz kalmasõPa dişah’ õ son derece rahatsõz etmiştir.19- Latifi, Tezkire-i Latifi, İstanbul 1314, s.15.20- Taşköprülü Zâde, Şakâik al-Numâniya, İstanbul 1329, s.112.21- Taşköprülü Zade, Şakâik al-Numaniye, 122.43


Sultanönü PõnarlarõFatih Sultan Mehmed:—Yok mu? Devlet-i Osmaniyye’de bu Arap’a cevap verecek?Huzurunda bulunan vezirlerden birisi;—Sultanõm Sivrihisar’da otuz yaşla rõnda müderrislik yapanHõzõr Bey var; ferman buyurulursa kendisini çağõralõm. Umulurki sizi memnun eder, der.Bunun üzerine Fatih Sultan Mehmed derhal Hõzõr Bey’e haberverilmesini ve geldiğinde ilim meclisinin yeniden ku rulmasõnõemreder.Hõzõr Bey, Sivrihisar’dan yola çõkõp Edirne’ye vardõğõnda ilimve sohbet meclisi yeniden oluşturulmuştur. Arap bilgin dahaönce Türk bilginlerini söz söyleyemeyecek vaziyete sokmuş olmasõndanaldõğõ cesaretle, Hõzõr Bey gibi ufak tefek genç birisininkarşõsõna geti rilmesi üzerine sevinir. Hõzõr Beyi alaycõ bir tavõrlaselamlar.Arap bilgin Padişahõn huzurunda ken dinden son derece eminHõzõr Bey’e, sorularõnõ yöneltir. Hõzõr Bey mütevazõ bir şe kildedinler. Çok iyi bildiği Arapça ile Arap bilginin sorularõnõ cevaplar.Arap bilgin hiç beklemediği bu durum karşõsõn da tedirgin ve şaşkõndõr.Karşõsõnda mat edilmesi zor bir bilgin olduğunu anlar.Hõzõr Bey Fatih Sultan Mehmed’den izin ister, Arap bilginedöner:—İlmin onaltõ kolu vardõr. Bunlarõ sa yar mõsõn? diyerek sorularõnõsormaya başlar. Fakat Arap bilginden çoğuna ce vapalamaz. Arap bilgin daha önceki davranõşõndan dolayõ çok mahcupol muştur.44


Sultanönü PõnarlarõSõkõlarak yerinden kalkar, Hõzõr Bey’i tebrik ederek şöyle der;—Ben senin ilmin karşõsõnda güçsüz kaldõm. İlk ilmî mağlubiyetimisenden aldõm.Onu sipahi kõyafetinde küçük ve ha kir görmenin ezikliğiiçinde, izin isteye rek toplantõyõ, daha sonra Edirne’yi üzüntü ileterkeder.Fatih Sultan Mehmed sonuçtan çok memnun olmuştur. Okadar ki sevincin den, heyecanõndan dolayõ yerinden kal kõpyeniden oturur. Hõzõr Bey’i tebrik eder, sõrtõndaki kürkü çõkarõpPadişah ar mağanõ olarak Hõzõr Bey’in sõrtõna geçirir. 22 Daha sonrabu memnuyetinin karşõ lõğõ olarak onu atalarõnõn kurduğu BursaSultaniye Medresesine müderris tayin eder. 23 Bu dönem HõzõrBey’in yüksel mesinde önemli bir adõm teşkil eder. Ar tõk bizzatpadişah tarafõndan tanõnmõş ve takdir edilerek ödüllendirilmiştir.b) İstanbul Kadõlõğõna GetirilişiBursa’da Beyazõt Medresesinde vazife lendirilen Hõzõr Bey, oradanİnegöl Kadõlõ ğõna, nihayet Edirne’den müderrislik vazi fesineyeniden dönmüştür. Bu arada Yanbolu Kadõlõğõ vazifesinde debulunmuştur.İstanbul’un fethedileceği Peygambe rimiz Hz. Muhammed(S.A.V.) tarafõn dan müjdelenmiş, orayõ fetheden komu tan ve askerlerövülmüştür. Bu müjde ve övgüye mazhar olabilmek içinİstanbul, Sahabe-i kiramdan başlayarak birçok millete ait ordularcakuşatõlmõştõr. Ancak İstanbul bilindiği gibi 29 Mayõs 145322- Taşköprülü Zade, Şakâik al-Numaniya s.15.23- Uzunçarşõlõ, İsmail Hakkõ, İlmiye Teşkilatõ, s.140–141.45


Sultanönü PõnarlarõSa lõ günü Fatih Sultan Mehmed tarafõndan feth edilmiş, ArtõkOsmanlõ imparator luktur, başkenti de İstanbul olmuştur.Çeşitli medeniyetlere sahne olmuş, çeşitli milletleri bağrõna basmõşbu büyük şehrin hizmetlerini yürütebilecek seçkin, kabiliyetlibir yöneticiye ihtiyaç vardõ. Fetihten hemen bir gün sonra gençPadi şah Otağ-õ Hümayun’da Çarşamba günü sabah namazõnõmüteakip kumandan, bi lim adamõ ve umara’yi toplamõş, fetihleilgili son bilgileri alõyordu. Gözleri İstanbul’un işlerini üstlenecekbirini arõyordu. İşte aradõğõ kimse orada... Sade gi yimi, mütevazõduruşu ile dizi üzerinde oturan Hõzõr Bey... İşaret ederek;“-İstanbul Kadõsõna hüküm oldur ki...” diyerek ferman buyurdu.Böylece Osmanlõ Sultanõ yakõndan tanõdõğõ, takdir ettiğiHõzõr Bey’i imparatorluğun en önemli vazifelerinden birine tayinediyor, ona olan güvenini en üst derecede gösteriyordu. Artõk buandan itibaren Hõzõr Bey İstanbul gibi bir şehrin sivil yönetimindeOsmanlõ Padişahõnõn en yakõn çalõşma arkadaşõ oluyordu.Kadõlõk insanlar arasõnda ortaya çõkan her türlü anlaşmazlõğõnortadan kaldõrõlmasõ, fertler arasõnda adaleti sağlayarak toplumdasosyal barõşõ tesis etmek maksadõyla kurulmuş müessesedir,insanlõk tarihi kadar eskidir. Kadõlõk Peygamberimiz zamanõndada vardõ, İslâm tarihinde ilk kadõ, adaleti ile gözleri kamaştõranHz. Ömer (R.A)’dir. Kadõlar ilk zamanlarda anlaşmazlõklarõ çözmeklegörevli idiler. Daha sonra ihtiyaçlara göre görev alanlarõda genişlemiştir.Osmanlõlarõn kuruluş dönemlerinde ilmî faaliyetlerin yürütüldüğümedreseleri görüyoruz. Selçuklulardan miras alõnan bu46


Sultanönü Põnarlarõteşkilat Fatih Sultan Mehmed zamanõnda yeniden düzenlenmiştir,imparatorluğa başkentlik yapan Bursa, Edirne ve İstanbulşehirlerinde “Sahn-õ Semân” adõ verilen merkezi medreselerkurulmuştur. Devletin sivil ve askeri idari teşkilatlarõnda vazifealacak kadõlar bu medreselerde yetiştirildi. O halde ilmiye teşkilâtõmedrese ile idarî teşkilât kadõlõk kurumu beraber Osmanlõlardayerini alõyordu.Kadõlarõn tayini, kazaskerlerin teklifi ve Padişahõn tasdiki ilesadrazamlar tarafõndan yapõlõrdõ. Kadõlõk; kaza kadõlõğõ, sancakeyalet kadõlõğõ olmak üzere ikiye ayrõlõrdõ, İstanbul Kadõlõğõ ise busõnõflamanõn dõşõnda idi. İstanbul Kadõsõ bizzat Padişah tarafõndantayin edilirdi.İstanbul Kadõsõ’nõn görevlerini şu şekilde sõralayabiliriz:1.Adliye, 2.Belediye, 3.Sağlõk, 4.Veteriner, 5.Esnaf kayõtve tescili, 6.Emniyet ve asayiş, 7.İş ve işçi hayatõ, 8.İmar işleri,9.Bayõndõrlõk işleri, 10.Sivil savunma, 11.Gümrük işleri, 12.Denizcilik.Hõzõr Bey İstanbul’a tayin edilen ilk kadõ olduğuna göreİstanbul’un ilk Belediye Başkanõ da diyebiliriz. Çünkü fetihtenhemen sonra onun göreve getirilmesiyle İstanbul’a yaptõğõ hizmetlerkendinden hemen sonra gelen kadõlara günümüz BelediyeBaşkanlarõnõn yaptõğõ bir kõsõm görev ve hizmetlere esas teşkiletmektedir.Hõzõr Bey’in İstanbul kadõlõğõ sõrasõn da yaptõğõ hizmetve sistemleştirdiği işler şunlardõr:47


Sultanönü Põnarlarõ1. İstanbul’un kuşatma ve fetih sõra sõnda tahrip olan surlarõnõnonarõlmasõ,2. Sarnõçlarõn ve suyollarõnõn düzen lenmesi, şehrin su dağõtõmõ,3. Yol ve kaldõrõmlarõn yapõm ve ba kõmõ, inşaatlarõn kontrolü,4. Evlerin herhangi bir yerine soka ğõn ve şehrin genel görünümünübozan ilavelerin yapõlmasõnõ önlemek,5. Gõda maddelerinin teftişi (Zabõta hizmetleri),6. Narh fazlasõ satõş yapanlarõn kontro lü, bunlarõn takip ve cezalandõrõlmasõ,(Ayak Naibi, Çardak Naibi, Kapan Naibi),7. Giyecek maddelerinin ihtiyaç sa hiplerine dağõtõmõ ve kontrolü,8. Odun, kömür, ayakkabõ ve kumaş gibi temel ihtiyaç maddelerininfiyat ve kalite kontrolü,9. İşçi ücretlerinin kontrolü, işçi-işveren ilişkileri,10. Belediye hizmetlerinden dolayõ işlenen suçlar için özel mahkemelerinkurulmasõ (Mahkemet’ül Es’ar),11. Yangõnlara karşõ tedbirlerin alõn masõ,12. Limanlarõn işleyişlerinin düzen lenmesi,13. Askere sevk edilecek esnafõn tespit ve sevk işlemleri,14. Yurt dõşõna çõkarõlmasõ yasak olan mallarõn denetlenmesi(Gümrük işleri),15. Doktor, ilaç imalatõ ve temini gi bi sağlõk işlerinin temini,16. Kötü yola düşen kadõnlarõn takip ve Islah edilmeleri,17. Hõrsõzlõk ve serkeşlik yapanlarõn men ve takibi,18. Çarşõ ve pazardaki esnaf, çalõşan larõn kõlõk-kõyafetlerinin te-48


Sultanönü Põnarlarõmizliği gibi konularõn takibi,19. Camii yakõnlarõnda veya mahalle aralarõnda içkili yerlerin yasakedilmesi, ak si davrananlarõn takibi ve cezalandõrõlmasõ,20. Hayvanla taşõmacõlõk yapanlarõn hayvanlarõna taşõyabileceklerindenfazla yük yüklemelerinin önlenmesi,21. Paranõn değerinin korunmasõ, takibi,22. Kalpazanlarõn takibi, kontrol edilmesi,23. Alõm-satõm (Noterlik) işlerinin kontrolü ve takibi,24. Ölçü ve tartõ aletlerinin kontrolü, tartõlara ayar konma şartõnõngetirilmesi,25. Adli konulardaki davalara bakma görevi.Hõzõr Bey bu kadar geniş sahayõ kap sayan çeşitli görevleriHekimbaşõ, Mimarbaşõ, Ayak Naibi, Kapan Naibi gibi yardõmcõlarõvasõtasõ ile yürütür, devletin diğer kurumlarõ ile işbirliği yapar,onlar dan yardõm ve destek görürdü.Hõzõr Bey beş, altõ yõllõk İstanbul Ka dõlõğõ süresince yaptõğõicraatõ ile çok başarõlõ olmuştur. Bu başarõsõnõ bilgi, ze kâ vetecrübesine borçludur. Belediye iş leri konusundaki tecrübesinide Sivrihi sar’da çocukluğu, gençliği, müderris ve kadõlõğõ sõrasõndatanõdõğõ, üye olduğu Ahi (kardeşlik) esnaf teşkilatõndakiça lõşmalarõyla kazanmõştõr.Hõzõr Bey İstanbul Kadõsõ iken kul landõğõ mührü incelendiğitakdirde onun ilmî, edebî kişiliği hakkõnda bilgi ver mektedir:49


Sultanönü PõnarlarõŞehidû süõnme kabilû bî-kabulHõzõr ibn-i Celâl emz. AhuKadõyen fi diyar-õ İstanbulTerceme olarak;Şahitlerin şahadeti ile kabul olundu İstanbul beldesinin kadõsõiken Celâl oğlu Hõzõr (bunu) imzaladõ.B. EserleriHõzõr Bey’in en önemli eseri “Al-Nuniye Fi’l Akaid” isimlikelâm ilmine dair eseridir. Bu eser uzun zaman büyük şehirlerdekimedreselerde ders kitabõ olarak okutulmuştur. Her beytininsonu Arapça “NUN” (N) harfi ile bittiği için “Kaside-i Nuniye”olarak daha meşhurdur. 24Şu beyitle başlar:Tercemesi;Sânõ vasfõ yüce Allah (C.C.)’a hamd olsunO batõl eserlerin hükmünden tenzih edilmiştir.Açõklamasõ: Nitelikleri ve şanõ yüce olan, hükmü ve yanõlmazlõğõher türlü adaletsizlikten arõnmõş yüce Allah (C.C.)’a hamdolsun.Hõzõr Bey bu kasidenin konusunu dördüncü beyitte şöyle açõklar:“Bu kaside İslâm’õn inanç esaslarõ olup, affedilmeyecek kadarçok günah sahibi olan birisine aittir. O (Hõzõr Bey), bu kasideyimümin ismi ile süslenmek isteyen herkese tavsiye eder.”24- A. Süheyl Ünver (Kadõ köyüne unvanõ verilen Hõzõr Bey Çelebinin Hayatõ ve Eserleri İst. 1944 s.32), Kaside-iNuniye’nin Es’ad Efendi Kütüphanesi 3552 nolu 1343 tarihli Mõsõr taş-basma bir nüshasõnõn bulunduğunu bildirmektedir.50


Sultanönü Põnarlarõİslâm’da inanç esaslarõ konusuyla Kelâm ilmi uğraşõr. Kelâmitikadõ (inanç) hükümlerinin doğruluğunu kesin delillerle ispatetmeye ve muhalifler tarafõndan ileri sürülen itirazlarõ reddetmeyeinsanõ muktedir kõlan bir ilimdir.Kaside-i Nuniye yüzbeş beyitten meydana gelmektedir. Bukaside Manastõrlõ İsmail Hakkõ, Hõzõr Bey’in talebesi HayaliÇelebi tarafõndan şerh edilmiştir. Kaside-i Nuniye yukarõda belirttiğimizgibi İslam inanç sisteminin esaslarõnõ öz olarak ortayakoyar. Kaside-i Nuniye baştan sona kadar incelendiğinde, ilkbeş beyit başlangõçtõr. Allah (C.C.)’a hamd, Peygamberimiz Hz.Muhammed (S.A.V.)’e ve ashabõna selam edilmektedir. Beşincibeyitte;“Ben bu kasideyi Allah (C.C.)’tan adalet ve ihsan umarak vekõyamet günü bir kazanç almak niyeti ile hazõrladõm.” ifadesiylekasidenin yazõlõş gayesi anla tõlmaktadõr.Bundan sonraki beyitlerde Allah (C.C.)’õn varlõğõ ve sõfatlarõele alõnmaktadõr.Altõncõ beytin tercemesi; “Bizim Allahõmõz Vacibtir. ÇünküAllah (C.C.) olmadan varlõklarõn silsilesi sonsuza kadar devameder.”Yirmi üçüncü beytin tercemesi; “Allah (C.C.)’nun yaratma sõfatõezelidir. Ancak Allah (C.C.) tarafõndan yaratõlan şey zamanve zamanõn anõ içindedir.” Daha sonraki beyitlerde insanõn davranõşhürlüğü, akõl ile ilâhi kanunun münasebeti, Peygamberlik,Peygamberlerin mucizeleri, velilerin kerametleri üzerinde durulmaktadõr.51


Sultanönü PõnarlarõOtuz dördüncü beytin açõklamasõ;“insanlarõn davranõşlarõiçin bir seçme hürriyetleri vardõrve bu onlarõn bir iş yapabilmegüç ve nitelikleridir. O halde insanlaryaptõklarõ davranõşa göreitaat veya isyanla nitelenirler.”Kõrkdördüncü beytin tercemesi;“Şayet insanlara Peygamberler gönderilmemiş olsaydõ,ahiret hayatõ ve bu dünya ile ilgili işleri düzenlemek mümkünolmayacaktõ. Çünkü herkes bildiği gibi davranacak, her yerdeadaletsizlik olacaktõ.”Yetmişinci beytin tercemesi; “Zaman söz konusu olmaksõzõn(yaratõcõ için) öldükten sonra dirilme ve ilk yara tõlmanõn imkânõaynõ şeydir.”Yetmiş ünçüncü beytin tercemesi; “Hz. Peygamberin vuku bulacağõnõsöylediği herşey meydana gelecektir. Çünkü Sõrat, Mizanmümkün olan şeylerdir.”Yukarõdaki beyitlerin tercemesinden anlaşõldõğõna göre HõzõrBey bu bölümde öldükten sonraki hayatõmõz, kabir hayatõ, ahirethayatõ ile ilgili konular üzerinde durmaktadõr.Seksensekizinci beytin tercemesi; “İman ve İslâm birbirindenfarklõ tabirler değildir. Dinde iman ve İslâm için iki ayrõ hükümyoktur.”Doksanbirinci beytin tercemesi; “insanõn yapmakla yükümlüolduğu dini görevlerinin, kendisinden kalkacağõ hiçbir mertebe52


Sultanönü Põnarlarõyoktur. Ancak küçük çocuklar ve deliler bunun dõşõndadõr.” Bubeyitlerde de İslâm ve imanla ilgili bazõ meselelerin anlatõldõğõnõgörüyoruz ve kaside şu beyitle son bulur:Tercemesi; “Beni iyilikle anana Allah (C.C.) yardõmõnõ devamettirsin. O’nu çok unutana ihsan, cömertlik yüzü yeşermez.”Risale Allah (C.C.)’in yardõmõ ile tamam oldu.Bazõ kaynaklarda ayrõ olarak gösterilen “Kaside-i Acelet-ülLeyleteyn” aslõnda Kaside-i Nuniye’nin bir bölümüdür.Hõzõr Bey bu kasideyi Fatih Sultan Mehmed’e hediye etmiştir.Padişah da görüşünü almak üzere kasideyi Molla Gürani’ye gönderir.Böylece zamanõn iki ünlü ilim adamõ arasõnda ilmî tartõşmabaşlar. Molla Gürani kasideyi beğendiğini ancak; beytindeki artõrmakmanasõndaki kelimeyi lâzõm (geçişsiz) fiil iken Hõzõr Bey’inbunu müteaddi (geçişli) olarak kullandõğõnõ, bunun da Arapçagramer kaidelerine aykõrõ olduğunu belirtir. Padişahõn emri ilebu itiraz Molla Güra ni tarafõndan kasidenin arkasõna yazõlarakHõzõr Bey’e geri gönderilmiş ve cevabõ istenmiştir. 25 Hõzõr Bey kasideyialõr almaz tenkidi görmüş hemen cevab olarak Kur’an-õKerim’den şu ayeti yazmõş, misal getirmiştir:“Kalblerinde hastalõk vardõr. Allah (C.C.) hastalõklarõnõ artõrdõ.”26 Bu ayeti kerimede tartõşmalõ olan artõrmak fiili Hõzõr Bey’inkasidede kullandõğõ gibi müteaddi (geçişli) olarak kullanõlmõştõr.Hõzõr Bey böylece Molla Gürani’nin tenkidini ince ve ölçü içerisindehiciv ederek reddetmiş oluyordu.Hõzõr Bey’in Kaside-i Nuniye’den başka güzel huylardan, dün-25- M. Said Yazõcõoğlu, Hõzõr Bey, Kültür ve Tu rizm Bakanlõğõ yayõnlarõ, Ankara 1987. Esenle Kaside-i Nuniye’nintercemesi dipnot açõkla malarõyla yapõlmõştõr.26- Bakara Suresi, 2/10.53


Sultanönü Põnarlarõyadaki güzelliklerden ve ahlâkî konulardan bahseden “Kaside-iTaiyye” adlõ bir kasidesi daha vardõr.Tercemesi; “Ey ruhî ve cismi güzellikleri ile bütün insanlarõkendine kul eden,“Ey zatõnõn Cenneti, her türlü cilve ve hazlarla deliliklerimiharekete getiren.”Hõzõr Bey’in şiirlerinin toplandõğõ bir divan olup olmadõğõ bilinmiyor.Ancak onun Arapça, Farsça ve Türkçe şiirler yazdõğõbilinmektedir.” 27“Vermiş ziya benefşeye peygami zülfü yârOl lezzetin hevasõ damağõndadõr dahi”.Hõzõr Bey şiirlerini aruz ve hece vezniyle yazmõştõr. Şiir ve kasideleridõşõnda Fatih Sultan Mehmed’in emriyle Kadõ SirâceddinMahmud’un mantõğa dair yazmõş olduğu “Metali-ül Envar” adlõeserini Arapça’dan Farsça’ya terceme etmiştir.Hõzõr Bey, Türk edebiyatõnda ebced hesabõyla tarih düşürmeyigeliştirmiştir. Zira kendisinden önce sadece lafz ve terkip ile tarihdüşürülüyordu. Hõzõr Bey kõtanõn son mõsrasõndaki harflerden tarihdüşürmeyi buldu, daha sonra bu buluş mücevher ve mühmeltarih düşürmeyle gelişti. 28 Hõzõr Bey’in İstanbul’un fethi ile ilgilitarih düşürmesi meşhurdur.Feth-i İstanbul’a nusrat bulamadõlar evvelûnFeth iydüb Sultan Mehmed kõldõ tarihi ahirûnİstanbul fethedilmeden önce çeşitli millet ve ordular tarafõn-27- Şemseddin Sami, Kamus al-âlam, İstanbul 1891, C.2, s.2047.28- Mücevher: Yalnõz noktalõ harflerin ebced hesabõna katõlmasõyla elde edilir. Mühmel: Yalnõz noktasõz harflerin ebcedhe sabõna katõlmasõyla tarih düşürülür.54


Sultanönü Põnarlarõdan kuşatõlmõş, ancak onu feth etmek Fatih Sultan Mehmed’eve O’nun ordusuna nasip olmuştur. Hõzõr Bey yukarõdaki beytinbirinci mõsrasõnda bunu belirtmektedir. Beytin ikinci mõsrasõnõnson kelimesi olan “âhirun” ebced denilen her biri bir sayõ karşõlõğõolan harfleri yanyana getirerek hesaplamak suretiyle İstanbul’unfeth tarihi olan Hicri 857 tarihi elde edilmektedir. Bu da Milâditakvimde 1453 yõlõnõn karşõlõğõdõr.C. Hõzõr Bey’den bize kadar gelenlerHõzõr Bey’in hiç şüphesiz bizlere bõraktõğõ en önemli mirasİstanbul Kadõlõğõ sõrasõnda kurduğu, geliştirdiği, sistemleştirdiğive kurumlaştõrdõğõ Belediyecilik konusundaki işlerdir. Az da olsaedebî ve ilmî değere sahip kaleme aldõğõ eserleridir. Bunlarõn dõşõndaonu hatõrlamamõza vesile olan şu işleri de zikredebiliriz:Hõzõr Bey Sivrihisar’da kadõlõk yaptõğõ sõrada Sivrihisar UluCamii’ni tamir ettirmiştir. Ulu Camii’nin doğu kapõsõnda yer alankitabenin tercemesi;“Nimetler sahibi olan Ali Osman’dan ümmetlerin fahr olanSultan Murat sayesinde bu saygõ değer camii tamir edildi.Celâloğlu Hõzõr’õn üstün yardõmlarõyla ki Allah (C.C.) onu lütuf ismiyledostluğuna kabul etsin. 843 bunun tamiri son buldu. Allah(C.C.) binayõ tehlikelerden korusun.”Hõzõr Bey’in Sivrihisar’da kendi adõnõ taşõyan bir kütüphanekurduğu bilinmekle beraber kütüphane günümüze kadar korunamamõştõr.Kitaplarõn çoğu kaybolmuştur. Bir kõsmõ da Eskişehir ilHalk Kütüphanesi Eski Harflerle El Yazma ve Basma Bölümü’nde55


Sultanönü Põnarlarõbulunmaktadõr.Hõzõr Bey’in Sivrihisar’da yine kendi adõna yapõlmõş küçükmütevazõ bir mes cidi bulunmaktadõr. Son zamanlarda Siv rihisarMüftülüğü ve Sivrihisar İslâmi ilimler Vakfõ’nõn gayretleri ile ibadeteaçõlmõştõr.Bugün Hõzõr Bey’in adõnõ dolaylõ olarak yaşatan Kadõköy semtidaha önce Hõzõr Bey’e verilmiş bir arazi idi. Hõzõr Bey İstanbulKadõsõ iken buraya kadõnõn köyü denmiş, daha sonralarõ Kadõköyolarak değişmiştir. 29Hõzõr Bey bilgisinin genişliğine rağmen, çok eser vermemişsede kültür hayatõmõza değerli ilim adamlarõ yetiştirmiştir. Baştaoğullarõ Sinan Paşa (Ölümü 1486), Yakub Paşa (Ölümü 1510),Müftü Ahmed Paşa (Ölümü 1520), Talebeleri; Hayalî AhmedEfendi (Ölümü 1470), Hocazade Muslihuddin (Ölümü 1488),Kastalâni (Ölümü 1495) gibi şahsiyetleri sayabiliriz.Hõzõr Bey ilminin yüksekliği yanõnda ahlâkõ, âdil yönetimive kendisine verilen bütün görevleri hakkõyla yerine getirmiştir.Böylece hak ettiği ünlü Türk büyükleri arasõna girmeyi başarmõştõr.29- A. Süheyle Ünver, Kadõköyüne Unvanõ Verilen Hõzõr Bey Çelebi Hayatõ ve Eserleri, İstanbul 1944, S. 21-22.56


Sultanönü PõnarlarõKAYNAKLAR1. Ali Cevad Memalik-i Osmaniyye’nin Tarih ve Coğrafya Lügati, Muhmud Bey Matbaasõ, İstanbul 1313.2. Aşõkpaşa Zade, Tevârih-i âl-i Osman, Matbaa-i Amire, İstanbul 1332.3. Atmaca, Ahmet Bican, Sivrihisar’da Yetişen Ünlüler ve Menkõbeleri, Sivrihisar 1986.4. Bursalõ Mehmed Tahir, Osmanlõ Müellifleri, İstanbul 1971.5. Cantay, Hasan Basri, Kur’an-õ Hakim ve Meali Kerim, Ahmed Said Matbaasõ, İstanbul 1957.6. Hammer, Joseph Von, Devleti Osmaniyye (Çeviren Mehmet Ata), Bedrasyon Matbaasõ, İstanbul 1947.7. Kilci, Yusuf Mesut: Kuruluşundan Cumhuriyet’e Kadar Sivrihisar (yayõnlanmamõş lisans tezi), Ankara 1981.8. Özalp, Tahsin, Sivrihisar Tarihi, Tam-iş Matbaasõ, Eskişehir 1961.9. Lâtifi, Tezkire-i Lâtifi, İkdam Matbaasõ, İstanbul 1314.10. Şemseddin Sami, Kâmusu’l-Alâm, Mihran Matbaasõ, İstanbul 1311.11. Taşköprülü Zade, Şakâ-ik-al Numaniya, (Terceme Mecdi Efendi) Matbaa-i Amire, İstanbul 1376.12. Uzun Çarşõlõ, İ.Hakkõ, Osmanlõ Devletinin İlmiye Teşkilatõ, Ankara 1965.13. Ünver, A. Süheyle, Kadõ Köyüne unvanõ verilen Hõzõr Bey Çelebi Hayatõ ve Eserleri, Numune Matbaasõ İstanbul 1944.14. Yazõcõoğlu, M.Said, Hõzõr Bey, Kültür ve Turizm Bakanlõğõ Yayõnlarõ, Ankara 1987.57


Sultanönü PõnarlarõSİNAN PAŞAHoca Sinan -Al-Din Yusuf binHõzõr bin Kazõ Calal-Al Din,Doğumu H. Recep 844/M. Aralõk 1440.58


Sultanönü PõnarlarõA. HayatõZamanõn bilim ve devlet adamlarõndan, büyük düşünür SinanPaşa (H. 844/M. 1440) yõlõnda Sivrihisar’da dünyaya gelmiştir. 30İsmi Yusuf, mahlasõ Sinan’dõr. Ba basõ İstanbul’un ilk kadõsõ HõzõrBey’dir. Sinan Paşa’nõn doğum yeri konusunda kay naklarda değişikbilgilere rastlanmaktadõr. Ancak bilinen doğum tarihindebabasõ Hõ zõr Bey, Sivrihisar’da bulunuyordu ve Sivrihisar’dakiUlu Camii’nin tamir ettirmiştir. Ulu Camii’nin doğu kapõsõnda yeralan kitabenin tercemesi 31 :“Nimetler sahibi olan Ali Osman’dan ümmetlerin fahri olanSultan Murat sayesinde bu saygõdeğer camii tamir edildi. Celâloğlu Hõzõr’õn üstün yardõmõy la kim Allah (C.C.) O’nu lütuf ismiyledostluğuna kabul etsin. 843’de bunun ta miri son buldu. Allah(C.C.) binayõ tehlikelerden korusun.”Sinan Paşa önce babasõ Hõzõr Bey’den ders almõş: Molla Güranî,Molla Kõrõmî gi bi ilim adamlarõnõ tanõmõş, onlardan dersler alaraktahsilini tamamlamõştõr.Babasõ öldükten sonra (M. 1459) henüz ondokuz yaşlarõndaiken Edirne’ye müderris olarak atanmõş, II. Murad’õn yaptõrdõğõDârü’l - Hadis’de dersler vermiştir. Fatih’in gözüne girenSinan Paşa, İstanbul’a davet edilerek kendisine Sahn müderrisliğive “Hace-i Sultan” görevi verilmiştir. Fatih Kanunamesinegöre “Hace-i Sultan” Şeyhül İslâm’la aynõ derecede ve vezir-iâzam’dan başka bütün vezirlerin üstünde bir protokole sahipti.Fatih Sultan Mehmet Han kendisinden küçük hocasõ Sinan30- Taşköprülü-zâde: Şakaik-al-Numaniye (Terceme: Mecdi Efendi, İstanbul 1376, s.176.31- Yusuf Mesut Kilci, “Hõzõr Bey”, M.E.B. Din Öğretimi Dergisi, Sayõ 25, Aralõk 1990, Ankara, s.59.59


Sultanönü PõnarlarõPaşa’dan devlet işlerinde faydalanmak düşüncesiyle otuz yaşlarõndakendisine vezirlik rütbesi vermiştir. Bundan sonra “HOCAPAŞA” diye anõlmõştõr.Gedik Ahmet Paşa’nõn yerine sadrazamlõk görevine getirilmişancak bu makamda çok kõsa süre kalmõştõr. Çünkü bu tarihlerdePadişah çok sevdiği, yanõndan ayõr madõğõ “HOCA” vezirindenbirden bire incinerek O’nu vezirlikten uzaklaştõrmõş ve tutuklatmõştõr.Bu incinmenin ve şiddetli davranõşõn sebebi henüz kesinolarak aydõnlanabilmiş değildir.Sinan Paşa’nõn görevinden uzaklaştõrõlmasõ, tutuklanmasõnakarşõ İstanbul ve memleketin ilim çevrelerine büyük tepki gösterilmiştir.Sinan Paşa’nõn hapisten çõkarõlmamasõ halinde bütünilim adamlarõnõn Osmanlõ topraklarõnõ terk edecekleri Padişah’abildirilir. Bu baskõlar yüzünden Sinan Paşa, Padişah tarafõndanhapisten çõkarõ lõr. Doğum yeri olan Sivrihisar’a müderris olaraksürgün edilir. Düşmanlarõ Sinan Pa şa’nõn hapisten kurtulmasõnõbir türlü hazmedemezler. Fatih Sultan Mehmed’e baskõ yaparakonu yok etmeye çalõşõrlar. Sinan Paşa Sivrihisar’a gitmeküzere yola çõkmõş İznik’e geldiğinde tekrar tutuklanõr. Padişahtarafõndan gönderilen hekim tarafõndan kendisine tedavi maksadõylazehirleyici ilaç verilerek işkence edilmiştir. Bu durumdayine Sinan Paşa’nõn imdadõna bilginler yetişir. İlim adamõ MollaHüsâmeddin Padişah’a yazdõğõ mektupla onun serbest bõrakõlmasõnõsağlar.Sinan Paşa yanõnda sadõk talebesi Kastamonulu Molla Lütfiile birlikte Sivrihisar’a gelmiş, II. Bayezit’in tahta çõkõşõna kadar60


Sultanönü Põnarlarõ(1481) beş yõl burada kalmõştõr. II. Bayezit Sinan Paşa’ya vezirlikrütbesini geri vererek, O’nu Edirne’ye tekrar müderris olaraktayin eder. Hayatõnõn kalan kõsmõnõ da burada geçirmiştir. Ölümtarihi: “Vesselâmü alâ meni’t- tebe’al-huda” Allah (C.C.)’õn hidayetinetâbi olanlara doğru yola kavuşanlara selâm olsun.) ebcedhesabõyla H.891/M. 1486 olarak belirtilir. Mezarõnõn yeri bellideğildir. 32 Sinan Paşa’nõn Ahmet Çelebi, Mehmet Çelebi adõnõ taşõyaniki oğlu olduğu bilinmektedir.B. İlmi KişiliğiSinan Paşa devrinin en tanõnmõş simalarõndan biridir. Zekiolmasõ köklü bir eğitim görmesi kendini kabul ettirmede en büyüketkendir. Kaynaklar onun çocukluk yõllarõndan söz ederkenhârika bir çocuk olarak vasõflandõrõyor. O daha buluğ yaşlarõ öncesindekürsüye çõkõp va’z ettiğini kaydediyorlar. Kendi ifadesinegöre bir ömür boyu, gece gündüz, hatta aç karnõna büyük birihtirasla okumuş; vaktini boşa harcamadan ilim tahsil etmiştir.Sinan Paşa’nõn yetişmesinde en büyük rol babasõ Hõzõr Beyolmuştur. Çünkü Hõzõr Bey; Molla Güranî, Molla Kõrõmõ gibi birbirindendeğerli ilim adamlarõnõn bulunduğu ilmi bir çevreyesahipti. Hayalî Ahmet Efendi, Hocazâde Muslihuddîn, Kastalânigibi talebeleri yetiştirmişti. Ayrõca Sinan Paşa’nõn anne tarafõndandedesi meşhur ilim adamõ Molla Yegân’dõr. Sinan Paşa dahaküçük yaşlarda dedesi Molla Yegân’õn ilim meclislerinde bulunmuştur.Molla Güranî, Molla Kõrõmî, Kastalâni gibi ilim adamlarõnõ32- Hoca Saadettin, Tâc-üt-Tevârih, İstanbul 1280, c.11, s. 499: İ. Hakkõ Uzunçarşõlõ, “Sinan Paşa’nõn vezir-i âzamlõğõnadair kõymetli bir vesika, T.T.K. Belleten, 1963, Sayõ: 27, s.37.61


Sultanönü Põnarlarõtanõmõş onlardan dersler almõştõr. Çocuk yaşta ilmi şahsiyetinikazanmõştõr.Sinan Paşa ömrünün ilk devrelerinde felsefe, matematik, astronomigibi fen bilim leri ve fõkõh, hadis, tefsir gibi din bilimleriyleömrünün son zamanlarõnda ise tasavvuf ve edebiyatla meşgulolmuştur.Sinan Paşa gençliğinin ilk yõllarõnda felsefeye merak sarmõş,Yunan Felsefesini okumuş, O’nun tesirinde kalmõştõr. Bir zamanlarşüphecilik (septicime) ekolüne sem pati duymuştur. 33 Hattadaha ileri giderek babasõ Hõzõr Bey’le akõl almaz konularda tartõşmalaragiriyordu. Bir gün Sinan Paşa babasõyla felsefe üzerinetartõşõrlarken önündeki bakõr çorba tasõnõn bakõr olup olmadõğõndanşüphe eder. Bunun üzerine Hõzõr Bey çorba tasõnõ kaptõğõ gibiSinan Paşa’nõn kafasõna geçirir.Sinan Paşa’yõ daha sonra tasavvuf yolunda görüyoruz. Devrininmüttefekkir, arif şeyhlerinden şeyh Vefa denilen; MuslîhuddinMustafa, İbni Vefa’ya intisap etmiştir. Sinan Paşa’nõn İstanbul,Bursa ve Edirne’de (H. 887/M. 1482) tarihli vakõflarõ vardõr.Sinan Paşa zekâsõ ve kabiliyeti sayesinde meşhur astronomive matematik bilgini Uluğ Bey’in talebelerinden Semerkant’lõAli Kuşçu’dan, talebesi Kastamonu’lu Molla Lütfi’nin aracõlõğõile matematik öğrendi. Hatta Fatih Sultan Mehmed’in emriyleastro nomide Kadõ Zade-i Rumi’nin Çağminî’ye yazdõğõ Şerh’ehaşiye yazmõştõr. Mahmut bin Ömer Çağmini (Ölümü: H. 618/M.1221)’nin astronomiyle ilgili “EL MÜLEH-HAS” adlõ eseri Kadõzâde-i Rumî (Selâhaddin Musa) tarafõndan şerh edilmiş. Sinan33- Taşköprülü-zâde, Şakâ-ik al Numâniye, (Terceme Mecdi Efendi) İstanbul 1376, s.193.62


Sultanönü PõnarlarõPaşa’da bu şerh’e bir haşiye yazmõştõr.Burada dikkat çekici konu Sinan Paşa’nõn astronomi ve matematiğiders almak için belli bir okula gitmeden, hocasõ AliKuşçu’yu görmeden öğrenmesidir. Yani bugünkü tabirle yüzyüze,örgün öğrenim görmemiş olmasõdõr. Bu öğretim metodu batõ lõülkelerde, bizim eğitim sistemimizde yaygõn öğretim, mektuplaöğretim veya açõk öğretim olarak bilinmektedir.Bugün batõda ve bizde geçerli olan bu öğretim metodu, İslâmdünyasõnda daha ön ceden kullanõlmaktaydõ. Hatta PeygamberimizHz. Muhammed (S.A.V.) tarafõndan da tatbik edilmiştir. Şöyleki: Peygamberimiz çevresindeki devlet başkanlarõna İslam’adavet için mektuplar göndermiştir. Bunlar; Dõhye-i Kelbî’yi(R.A.)’yi Bizans’a, Amr bin Ümeyye (R.A.)’i Habeş’e, Sücabin Vehb’i (R.A.)’yi Gassân’a, Abdullah bin Huzâfe (R.A.)’yi,İran hükümdarõna Hâtib bin Ebî Beltea (R.A.)’yõ Mõsõr’a, Salitbin Amr’õ Yemame’ye mektupla elçi olarak göndermiştir. Her birdevlet başkanõna ayrõ ay rõ İslam’a davet mektuplarõ yazõlmõş vePeygamberimiz tarafõndan mühürlenmişti.Hz.Dõhye-i Kelbî ile Bizans hükümdarõ Heraklius’a gönderilen: “Bismillâhirrahmânirrâhîm Allah (C.C.)’õn Rasül’üMuhammed’den Rumlarõn büyüğüHe raklius’a,Allah Teâla’nõn hidayetine tabi olanlara doğru yola kavuşanlaraselâm olsun. Ey Rum’larõn en büyüğü bundan sonraseni İslâm’a davet ediyorum. İslâm’õ ka bul etki, selâmet bulasõn,Müslüman ol ki, Allah (C.C.) sana iki kat ecir versin. Eğer yüz63


Sultanönü Põnarlarõçevirirsen bütün Hristiyanlarõn vebali üzerinedir. “De ki, ey ehl’iKitap (yahudi ve hristiyanlar) aramõzda ortak olan kelimeye geliniz,o da Allah (C.C.)’dan başka hiçbir şeye tapõnmayõnõz ve O’nahiçbir şeyi ortak etmeyiniz. Allah-ü Teâla’yõ bõrakõp, içinizdenhiçbir kimseyi yaratõcõ Rab tanõmayõz. Eğer bu sözden yüz çevirilirse“şahit olunuz biz Müslümanõz.” deyiniz.”Bu mektuplar incelendiğinde görülecek ki: sadece devletbaşkanlarõ İslâm’a davet edilmemektedir, her birinde öğretim- eğitime yönelik özellikler vardõr. Peygamber Efendimiz kendindenönce gelen bütün Peygamberlere iman etmenin şart olduğu nutebliğ ederek dinler arasõnda barõş adõmõnõn atõlmasõnõ sağlamõştõ.Peygamber Efendimiz’den önce hiç bir kimse, her millete birPeygamber gönderildiğini bildirmemiştir. O batõl ilâhlara tapanmilletlere dil uzatanlarõ da hoş görmezdi, bunu yasakla mõştõ.O’nun gayesi tevhid esaslarõnõ ve insanlar arasõndaki eşitlik ilkelerinisağla maktõ.Sinan Paşa dalkavukluğu sevmeyen, kuru kuruya taklitçiliktenhoşlanmayan karaktere sahipti. Sõk sõk toplanan ilimmeclislerine katõlõr, yaptõğõ tartõşmalarda karşõlaştõğõ rakibinibilgi ve zekâsõ sayesinde susturur, çözümü zor konularda dahiustalõk la çözüme kavuştururdu. O aynõ zamanda iyi bir hatipti.Çocukluk yaşlarõndan itiba ren va’z ve nasihat etmekteydi. O’nunbütün konuşmalarõ canlõ ve sürükleyici idi. Sõ kõcõ, monoton, kurubilgiden uzaktõ.64


Sultanönü PõnarlarõC. EserleriSinan Paşa dini ilimler ve fen bilimleri, edebiyat sahasõndabirçok eser kaleme al mõştõr. Başka dillerden Türkçe’ye eserlertercüme etmiştir. Eserlerinde Türkçe, Arap ça ve Farsça dilleriniustalõkla kullanmõştõr. Öyle ki; Eserlerinde XV. yy. gramerözelliklerini taşõyan Türkçe’nin kelime ve cümleleriyle, Arapça,Farsça tertipli cümleler iç içe yan yanadõr.Sinan Paşa şairliğinden çok nesir yazarõ olarak bilinir. OFuzuli’den Nergisi’ye ka dar uzayan bir ekolün ilk halkasõdõr.Süslü nesir, sanatlõ nesir diyebileceğimiz çõğõrõ Türk edebiyatõndaaçan ilk sanatkârdõr. O, kaside, gazel söylememiş, hatta şiirdemas lah dahi kullanmamõştõr. Divan edebiyatõnda “SİNAN PAŞAÜSLUBU” olarak bili nen özentili, süslü nesir daha sonraki devrelerdeedebiyatõmõzõn tanõnmõş şairleri ve yazarlarõ; Namõk Kemal,Tevfik Fikret, Süleyman Nazif tarafõndan devam ettirilmiştir.Şiirlerinden:Kalb - i mümin ki arş -õ Rahmandõr.Anõ yõkmak ziyâde tuğyandõr.Tevhîd - î Huda kitaba sõğmaz.Takrir - î ânõn hitabe sõğmaz.Sinan Paşa’nõn eserlerini iki bölümde inceleyebiliriz:1) Türkçe yazõlmõş, 2) Arapça yazõlmõş eserler, Türkçe eserleriniFatih Sultan Mehmed’in ölümünden sonra kaleme almõştõr,konularõ tasavvuf, din, ahlâk ve evliya menakõbõdõr. Arapça eserleriniFatih Sultan Mehmed zamanõnda kaleme almõş, konu larõ65


Sultanönü Põnarlarõastronomi, matematik gibi fen bilimleri, kelâm, tefsir, fõkõh gibiislâmi ilimlerle ilgilidir.1. Türkçe Eserleri:a) Tazarru - Name:Tazarruât olarak da bilinen bu eser tasavvufla ilgilidir. SinanPaşa bu eserinde ta savvufun konusu olan ilâhi aşkõn esaslarõnõanlatõr. Kendi his, düşünce ve heyecanlarõnõ dile getirir. Tevhit,ma’rifet, vücub-õ şeyh, Hayf-ü Recâ, Zühd, Vücub-õ Tevbe, İs lâm,abdest, namaz, oruç, hac, ilim, rõza, sabb, fakr, marifet-i nefs,gibi konularõ işler. Mensur kõsõmlarõn içinde mesnevi şeklindemanzumeler, manzum hikâyeler vardõr. Üçyüz sayfadan fazladõr.Kõsacasõ tazarruâtõn konusu bütünü ile bir münacâat yaniAllah (C.C.)’a yalvarõp yakarõşlardõr. Sinan Paşa eserine hamd-üsena ile başlar. Al lah (C.C.)’õn esmâ-i hüsnâ ile açõklanan bütünvasõflarõnõ dini ve tasavvufi bir görüş le uzun uzun anlatõr.“Hamd-õ na-ma’dud ve senâ-õ na-mahdud ol hazrete sezavardurki her zerre-i mevcüd-i her dahil-i da’îre-i vücut ol hazretünvücüb-i vücuduna delil-i kâtõ-dur. Ve minnet-i bi kõyas ve şürk-üsipas şol cenaba nisadur ki tertîb-i mümkinat ve nizam-i mevcudatol canebun vahdâniyyet-i zatõna bürhan-õ sâtõ dur.....”“...Feyyazdur cihan feyziyle dahi, vehhabdur ki kemine bahşişivarlõk, rezzakdur ki hazinesinde yok yokluk, ganidür ki hiçfark görmez, kâmildür ki ana noksan eli irmez..settardur kullarõnõngünahõnõ, mücibdür mazlumlarõn ahi ni kadidur, yalvaranõn66


Sultanönü Põnarlarõhacetini semi dür har fakirün münacaatõnõ.”Daha sonra günahlarõnõ itiraf eder, nedamet eder, yalvarõryakarõr insanõn aczini belirtir, sabõr ve tevekkül gibi konulardatelkinlerde bulunur, nefsin õslahõnõ tavsiye eder.“İlâhi! Ömrümde gerçi sana yarar iş itmeden, amma da’im nedametteyüm.Sakalõm ağardõ bir eylük kazanamadum, amma hersa’at haceletteyüm. İlahî! Benim fi’lüme bakma ki aciz - ü ser -gerdanum. İlâhi! benüm amelüme nazar itme ki vali-ü hayranum.Eğer tövbe itdüm ise âşõklar tövbesi gibi süst-ü na-üs-tüvar.”“İlâhi! Teklif itdün, tevfik gine sen - vir. İlâhî! ilm okudduntahkik gine senvir. Akõl virdün, vehm vesvesesine mağlub itme,İlâhî! setf virdün, gencüne hazine it. İlâhî! Sine virdun, sirrunadefine it. Göz virdun, na - mahremden sakla. Kulak virdun, ma- lâyâ’niden bekle. Dil virdun, zikründen ayõrma...”Bundan sonra “Na’t -1 Enbiya” başlõğõ altõnda yedi Peygamberövülür, sonra aşere-i mübeşşere ve sahabenin övgüsü gelir. Dörtimam Şeyhu’l hadis, İmam-õ Buhar’i, İmam-õ Müslim ve diğermüctehidin, muhaddisin ve ülemâ-i dinin ruhlarõna dua ederve onlardan isdimdâd eder. En son Şeyhi İbnü’l Vefa’nõn medhivardõr. Sinan Şeyhi ne derin bir saygõ ve bağlõlõk gösterir. Henüzhayatta olan İbnü’l Vefa (Ölümü H. 896/M. 1490)’dan maneviyardõm diler. O’nun medhine yazmõş olduğu uzun bir man zumeile eserini bitirir.b) Ma’arifname (Nasihatname) :Sinan Paşa’nõn Türkçe olarak kaleme aldõğõ ikinci eserdir.67


Sultanönü PõnarlarõTazarr’unâmeden hemen sonra yazõlmõştõr. Sinan Paşa bu eserindemanzumelere pek rağbet etmemiş, baştan sonra mensuryazmayõ tercih etmiştir. Konusu kendi ifadesiyle “Ahlâk babõnda”nasihatname suretinde bir kitap olan bu eserde ne konubaşlõğõ, nede bölüm başlõğõ vardõr. Sinan Paşa kalemini serbestçekullanmõş, düşüncesi ne tarafa çekerse hatõrõna ne gelirse onuyazmõştõr.Yer yer hikmetler ve mev’izelerle süslenmiş olan Ma’arfinâmeesas itibariyle İslâm ahlâkõnõn esaslarõnõ anlatõr, bununla beraberiçinde eski filozoflardan nakiller de vardõr.“Maksûd anun dahi yolunda tenbih itmekti, ittük; hemin birkaçkelimatun zikrine iktisâr kõlduk... Bizim murâdumuz tehzîb-iahlâka müteallik bir kaç söz söylemektür; amma ol sözleri dahişer’den alup dimektür. Ol münasebet ile bi raz nasihat oluna ve olesnada dahi hatõra ne gelürse denile... Amma biz anõ Kur’an’danve hadisten alup söyleriz.”Bu eser Türk dili bakõmõndan gerek kelime zenginliği gerekuslubu yönüyle önemlidir. Sinan Paşa burada konuya uygunolarak cümle ve kelimeleri kõsa, sade olarak ustaca kullanmõştõr.Devrinin Türkçe olarak yazõlmõş en kõymetli eserini meydanagetirmiştir. O zamanõnda ilim ve sanat dili olarak kabul edilenArapça ve Farsça bilgisine rağmen bu eserini Türkçe yazmayõtercih etmiş, Türkçe’nin zenginliğini ve o devirdeki kudretini göstermiştir.Bu esere “Ahlâk - name” ve “Tehzîbü’l - ahlâk” adõ verildiğikaynaklarda rast lanmaktadõr.68


Sultanönü Põnarlarõc) Tezkiretü’l - Evliya:Sinan Paşa’nõn üçüncü ve son Türkçe eseridir. Sinan Paşa bueserini ma’ârfnâme ile beraber yazmaya başlamõşsa da yarõdabõrakmõş, ma’ârifnâmeyi bitirdikten sonra tamamlamõştõr. SinanPaşa kendi ifadesiyle “Attâr’õn Tezkiresindeki tasavvuf erbab-õve birkaç müsellem azizleri ilave ederek anmayõ” uygun bulur.Ancak eser Attârdan aynen tercüme değildir. Sinan Paşa tarafõndankaleme alõndõğõ dil ve üslu bundan anlaşõlmaktadõr, sadeceAttârõn eserinden tertip yönüyle istifade edilmiştir. Si nan Paşaeserini tamamlayamamõş otuzla yetmiş arasõnda tasavvuf ehlininhayatõndan söz eden bölümü bitirebilmiştir.“Birisi şol kudve-i etkiyâ ve zübde-i asfõyâ, sultan-õ şeriat-iNebeviyye, burhan-õ tarikat-õ mustafaviye âlim-i amil ve fazõl-õkâmil meyve-i dil-i evliya, kuşe-i ciğer-i enbiya zeyn-i al-i Nebive Fahr-i Ali, arif-i aşik Ebu Muhammed Hazreti Cafer-i Sadõkradõyallahü anh ve eddahü vece fi a’lâ gurefil cinân-õ mesvâhüHazret-i Cafer Sadõk cemi-i meşâyinin kudvesi idi. Ve zümre-ievliyanõn umdesi idi. Erbab-õ şeriat yanõnda müsellem idi. Ve eshabõtarikat katõnda mükerrem idi... Meân-î tefsirde maarifi çokidi ve esrar-õ tenzilde letâfine hadd yok idi. Macun-õ tõynet-i Ab-õderyayõ nü-büvvetden idi. Ve terkibi tabiat-õ asl-õ burhan ve muhabbetdenidi. Ceddi Resul ve ceddesi Betûl Azrâ idi.69


Sultanönü Põnarlarõ2. Arapça Eserler :a) Hâşiyâ alâ şerh al Mulahhas (Kadõ-zâde-i Rumî’nin Çağmini’ninhey’ete dair Mulahhas şehrine haşiye.)b) Risale mine’l hendese: Ali Kuşçu’nun Fatih huzurunda ortayaatmõş olduğu hen dese meselesinin çözümüne dair.c) Al-Şarif al-Cürcani’nin Mevâkif şerhinin cevahir bahsine haşiyed) Hidâya’nõn tehâret bahsine ait risalesi.e) Risâla fi aşkâl allazi urîda fi havaşî Hikmet al-ayn fi bahs-alcihat:Utâridin’in uzaklõğõ tayinindeki güçlüğün halli hakkõndarisale,f) Bayzavî’nin tefsirine haşiye,g) Eş-Şerif el Cürcani’nin cihet bahsinde getirdiği güçlüğe cevap,h) Bölünmeyen cüz (atom) bahsinde Kastalânî’nin itirazõna cevap,i) Fethu’l-Fethiyye : A. Kuşçu’nun Fethiyye isimli eserine şerhdir.j) Risale fi cevabî Kestelli amma iştereke lehu min şerhi’l Mevâkifşerhi’nde bu lunduğu mesele hakkõnda Kestelliye cevap mahiyetinderisale,k) Tâ’likat alâ Hâşiyeti-t Tecrid li’s-Seyyidi’ş-Şerif: Seyyid eş-Şerif’in tecrid haşi yesi üzerine notlar.l) Haşiye alâ Sadri’Ş-Şeria ale’l-Vikaye: Sadru’ş-Şeri’a’nõn vikayeadlõ eseri üze rine haşiye. Bu eserler ilmi özellik taşõmaklaberaber bugüne kadar araştõrõlõp in celenmemiştir.70


Sultanönü PõnarlarõKAYNAKLAR1- ATMACA, Ahmet Bican: Sivrihisar’da Yetişen Ünlüler ve Menkibeleri, Sivrihisar 1986.2- BURSALI, Mehmet Tahir: Osmanlõ Müellifleri, Matbaa-i Amire 1333.3- ÇANTAY, Hasan Basri: Kur’an - õ Hakim ve Meâl-i Kerim, Ahmet Said matbaasõ, İstanbul 1957.4- ERTAYLAN, İ. Hikmet: Sinan Paşa ve Maârifname, İ.Ü.E.F. İst. 1960.5- Hoca Sa’deddin: Tâcü’t - Tevârih - Tabõhâne-i Amire, İst. 1280.6- KİLCİ, Yusuf Mesud: Kuruluşundan Cumhuriyet’e kadar Sivrihisar (Yayõnlanmamõş Li sans Tezi) Ankara 1981.7- KİLCİ, Yusuf Mesud: Hõzõr Bey, M.E. B. Din Öğretimi Dergisi, sayõ 25, Ankara, Aralõk 1990.8- ÖZALP, Tahsin: Sivrihisar Tarihi, Tam - iş Matbaasõ Esk. 1961.9- PEKOLCAY, Necla: İslâõnî Türk Edebiyatõ, İrfan Yayõnevi, İst. 1976.10- Şemseddin Sami: Kâmûsu’l Alam, Mihran Matbaasõ İstanbul 1311.11- Taşköprülü - zade: Şakâ-ik al Numâniyya, Ter. Mecdî Efendi, Matbaa - i Amîre İstanbul 1376.12- TULUM. A. Mertol: Sinan Paşa Tazarru - nâme, M.E. B. Basõmevi İst. 1971.13- MAZİOĞLU, Hasibe: Tazarruât, TTK. Basõmevi Ankara 1969.14- UZUNÇARŞIL1, İ. Hakkõ: Sinan Paşa’nõn Vezir-î Âzamhğõna Dâir Çok Kõymetli Bir Ve sika, T.T.K. Belleten Sayõ 27,Ankara 1963.15- UZUNÇARŞILI, İ. Hakkõ: Osmanlõ Tarihi, T.T.K. Ankara 1961.71


Sultanönü PõnarlarõŞEYH BABA YUSUF SİVRİHİSARİ(Baba Yusuf bin Şeyh Halil Baba)Ölümü: H.918/M.151272


Sultanönü PõnarlarõA. HayatõAnadolu erenlerinden Şeyh Baba Yusuf Eskişehire bağlõSivrihisar’da doğmuştur. 34 Babasõ Şeyh Baba Halil’dir. Bu yüzdenkaynaklarda ismi Şeyh Halil oğlu Sivrihisarlõ Baba Yusuf, BabaYusuf bin Şeyh Halil Sivrihisari şeklinde görülmektedir. Kendisieserlerinde İbn-i Şeyh mahlasõnõ kullanmõştõr.Şeyh Baba Yusuf Sivrihisari’nin doğum tarihi kesin olarak bilinmemekleberaber kendisinin kaleme aldõğõ mesnevi tarzõndakimeşhur eseri Mahbub-õ Mahbub”da;Fetih idüp gelüp İslâmbolõ olEman-u emnile şehr oldõ ma’mur.İfadesinden anladõğõmõza göre Fatih Sultan Mehmed’inİstanbul’u l453 tarihinde feth ettiğine şahit olduğu düşünülürse,ayrõca Sivrihisar’da kendi adõna yaptõrdõğõ Baba Yusuf (Kurşunlu)Camii kitabesinden;Tercemesi;I.Baba Yusuf bir camii yaptõ- Yüce Allah (C.C.)’õn rõzasõnõ isteyerek-ZamandaO’nun õşõğõnõ süren gelmedi.34- Taşköprülü Zade, Şaka-ik-al numaniye(Terceme Mecdi Efendi)Matbaa-i Amire, İstanbul. 1376 s.37673


Sultanönü PõnarlarõII. Bir at O’nun terbiye alanõnda yarõşõyor-(Allahõm !) Cennetteseninle görüşmeyi kolaylaştõr.III. Kudsiyyü tarihinde buyurdu-Kim oraya girdi güven içindeoldu- Sene sekiz yüz seksen dokuz.(H.889/1492) doğum tarihinionbeşinci yüzyõl olarak ifade edebiliriz. 35Şeyh Baba Yusuf ilk tahsilini babasõ Şeyh Halil Baba’dan almõş,Sivrihisar Medreseleri’nin en ünlülerinden Selçuk Medresesi’ndetahsilini tamamlamõştõr. Şeyh Baba Yusuf’un dört oğlu olduğu bilinir.En meşhurlarõndan Sivrihisarlõ Veli Şeyh Baba Hamidullahdiye anõlan Hamdi Baba’dõr. Hamdi Baba’nõn Sivrihisar’da müderrislik,vaizlik gibi görevlerde bulunduğu bilinmektedir. Kabribabasõnõn yaptõrdõğõ Baba Yusuf(Kurşunlu) Camii kõblesine bitişikkendi adõyla söylenen türbededir. Diğer kardeşleri Fahri Baba,Sofi Baba ve Hamid Baba’nõn kabirleri de aynõ mekânda bulunmaktadõr.Şeyh Baba Yusuf çeşitli ilim merkezlerinde müderrislik, vaizlikgörevlerinde bulunmuştur. En önemli görevi ise BayezidCamii’nin ilk Cuma ve kürsü vaizliğidir.Şeyh Baba Yusuf H.918/M.1512 tarihinde vefat etmiştir.Mezarõ Eyüb Sultan türbesinin çõkõşõ sağ tarafõnda yer alan GaziEdhem Paşa mezarõ arkasõndaki sed üstündedir. Hemşehrisidevrinin en önemli devlet adamõ, bilgin sanatkâr Sinan Paşa(Sinaneddin Yusuf ölümü M.1486)’nõn mezarõ ile arasõndaki mesafebeş metredir.Mezar baştaşõ, üst tarafõ sekiz dilimli silindirimsidir. Üzerinde35- Ankara Vilayeti Salnamesi, Ankara Vilayeti Matbaasõ. Ankara 1323 s.171— Atmaca, A.Bican; Sivrihisarda Yetişen Ünlüler ve Menkibeleri, Işõk Matbaasõ Eskişehir l98674


ayrami gülü vardõr. Sülüsle yazõlmõş kitabesi şöyledir.Sultanönü PõnarlarõTercemesi;Merhum Şeyh Baba YusufEfendinin merkadidir.El Fatiha sene 918.Şeyh Baba Yusuf’un seksen yaşlarõnda vefat ettiği söylenir. 36B. İlmi KişiliğiHayatõ ve eserleri incelendiğinde Şeyh Baba Yusuf’un öncelikledini ve ilmi konularda köklü, derin bilgi sahibi olduğu görülür.Meşhur eseri Kõtab-õ Mahbub-õ Mahbub’da göklerin ve yerin yaratõlõşõkonusunda şöyle der;Vucudda yididür dirler semavatHayalatun sen idimeğil latİşaret var durur Kur’an içindeBu söz iy amu Furkan içindeDidi bazõ müfessir gögüle yirBeraber halk olupdur söz budur dir.36- Keskin; Orhan Bütün yönleriyle Sivrihisar, Bayrak Matbaasõ İstanbul.200l s.304—Gölpõnarlõ, Abdülbaki; Mevlana müzesi yazmalar kataloğu II, s.345—Ahmet Rõf’at; Lugat-õ Tarihiye ve Coğrafiye, İstanbul l299,c.2,s.575


Sultanönü PõnarlarõBu beyitlerin Kur’an-õ Kerim’de evrenin yaratõlõşõ ile ilgili olduğugörülür; 37Tercemesi;“Bunun üzerine iki gün içerisinde yedi gök varetti.” Fussilets.ayet 11Tercemesi;“Sonra buhar halinde olan göğe yöneldi. O’na ve yeryüzüneisteyerek ve istemeyerek ikinizde gelin dedi. İkiside isteyerek geldik,dediler.”Fussillet s. Ayet 12Bir kişinin fiziki yapõsõndan, dõş görünüşünden kişiliğini belirlemeilmi olan Kõyafetname ilmini şu beyitlerde görebiliriz;Kişinin ak olup gayet de teniGözü gök olõcak sen dinle meni37- Keskin; Orhan Bütün yönleriyle Sivrihisar, Bayrak Matbaasõ İstanbul.200l s.304—Gölpõnarlõ, Abdülbaki; Mevlana müzesi yazmalar kataloğu II, s.345—Ahmet Rõf’at; Lugat-õ Tarihiye ve Coğrafiye, İstanbul l299,c.2,s.576


Sultanönü PõnarlarõAğõz ki büyük ola dinle pendiİlim ehli olur kişi efendi.Uzun olursa koş hem gayet inceOlur, serkeş ol er sine varõnca.Bu ilme Arapça’da Feraset ilmidenir.Kitab-õ Mahbub-u Mahbub’datasavvuf konusunda yer alan beyitlerdenbazõlarõ şöyledir;Tazarru eylemekdür Hakka her demÇün Kerhi Bayezid-ü Edhem.Tasavvuf Cehl ile gavga değildürTasavvuf lafõla dava değildür 38Tasavvuf ehlinün õşkdur esasõHem anlardur bu derdün mübtelasõYaşadõğõ toplumunun sosyolojik, coğrafi, tarihi mekânlar konusundaşu beyitlerde bilgi aktarmaktadõr;38- Kartal, Ahmet; Şeyh Baba Yusuf Sivrihisari Mehbub-õ Mahbub, Eskişehir Yunus Emre Kültür ve Sanat Vakfõ, Etammatbaasõ Eskişehir.2000, s.146–15177


Sultanönü PõnarlarõBiri budur bunun taşu türabõKi Mekke taşõ gibi dür ko habõMübarek ravzasõçun gül –izarunRahim kõl halkõna Sifrihisarõnİkinci vech budur hubdur hevasõMizac kuvvet bulur artar ziyasõBudur altõncõ vech ko itmeğil habBu şehirde yatur Abd-õ VehhabSahabenin fakih-ü ervaõdurSaha ehli vü emced eşcaõdur. 39Şeyh Baba Yusuf yaşadõğõ dönemde çok yönlü bir münevver,pozitif ilimle dini ilmi birleştiren mümtaz ilim adamlarõndan biridir.Şairliği ile de sanatçõdõr. Günümüzde dini ilimle, pozitif ilimarasõnda derin uçurum açmak isteyenler, pozitif ilimler arasõndadahi öğretim aşamasõnda doğrudan işbirliği yerine ancak tavsiyekararlarõ alabilmektedir.“Tarih öğretimi her fõrsatta müfredattaki tüm diğer; edebiyat,coğrafya sosyal bilimler, sanat ve fen bilimleri dersleriyle ilişkikurarak disiplinler arasõ ve çok disiplinli yaklaşmanõn eğitselpotansiyelinden yararlanmalõdõr.”31.10.2001 tarih ve 771 sayõlõ39- Kartal, Ahmet; Şeyh Baba Yusuf Sivrihisari Mehbub-õ Mahbub, Eskişehir Yunus Emre Kültür ve Sanat Vakfõ, Etammatbaasõ Eskişehir.2000, s.146–15178


Sultanönü Põnarlarõ21. yüzyõlda tarih öğretimi ile ilgili tavsiye kararõ 40Zamanõn bilim adamõ, büyük düşünür, sanatkâr ve devlet adamõSinan Paşa(Doğumu: H.844/M.1440) ile hemşeridir. SinanPaşa edebiyatta süslü nesir, sanatlõ nesir olarak bilinen yazõ türünüTürk edebiyatõna kazandõran ilk sanatkârdõr. Aynõ yõllardayaşamõş, aynõ şehirlerde bulunmuş olduklarõna göre mutlaka birbirleriylekarşõlaşmõş olmalarõ gerekir.Şeyh Baba Yusuf, Hacõ Bayram Veli tarikatõna mensup olup,Akşemseddin (1390–1459) Hazretleri’nin halifelerindendir.Rivayet böyledir Şeyh Hacõ BayramO sultanüş-şuyuh, zülutufu nik-namYitişti şeyhimüz şemsül mehamidMunib u kutbul aktab şeyh Hamid. 41a) Sultan İkinci Bayezid Veli (1481–1512) ile tanõşmasõFatih Sultan Mehmet Han oğlu Sultan İkinci Bayezid Hanadõna yaptõrdõğõ camiinin açõlõşõnda gönülleri yerinden oynatacak,ruhlarõ heyecandan heyecana sürükleyecek vaaz venasihat yapacak bir vaizin Osmanlõ topraklarõnda aranmasõnõister. Araştõrmalar sonucu Sivrihisar’a gelen ilmiye sõnõfõnõn ilerigelenlerine Sivrihisar’da müderris olan Şeyh Baba Yusuf tavsiyeve tensib edilir. 4240- Bulut, Metin; Bilim ve Aklõn Aydõnlõğõnda Eğitim dergisi, M.E. B Ankara 2004,sayõ 52–53 s.43–4441- Özalp, Tahsin; Sivrihisar Tarihi, Eskişehir l961 s.127—Kartal, Ahmet; a.g.e s.l2,527–52842- Kunter, Halim Baki; Yunus Emre(Bilgiler-Belgeler) Eskişehir Turizm Tanõtma Derneği Yayõnlarõ 3 Eskişehir 1966 s.9479


Sultanönü PõnarlarõCamiinin açõlõşõna; ilmi irfanõ, keramet ve takvasõyla ün yapanŞeyh Baba Yusuf’un katõlarak, namaz kõldõrmasõnõ, vaazedip, hutbe okumasõnõ arzu eden ll. Bayezid Han’õn bu isteğiniAnadolu ereni Şeyh Baba Yusuf kabul etmiştir.Şeyh Baba Yusuf Cuma günü namaz vaktinin girmesindeniki saat önce kürsüye çõkõp, tesirli bir konuşma yapmaya başlamõştõki, sözleri, inanmõş ve son derece samimi kâmil bir zatõndudaklarõndan çõkan her cümle cemaatin kalbini delip derinliğineiniyor ve geniş tesir meydana getiriyordu. Başta İkinci BayezidHan olmak üzere camide ağlamayan cemaat kalmadõ. Herkesvaktin uzamasõnõ ve konuşmanõn kesilmemesini arzu ediyordu.Bu muhteşem açõlõş merasimini yakõndan görmek isteyen üç taneRum vatandaş da yapõlan konuşmalarõ dõşarõda takip ediyordu.Dayanamadõlar, camiye girip Şeyh Baba Yusuf’un huzurundaKelime-i Şehadet getirerek, İslamiyet’e girdiklerini ilan ettiler.Cenab-õ Hak onlara bu sebeble hidayet kapõsõnõ açtõ… 43Sultan İkinci Bayezid Han kendi adõnõ taşõyan camide böylebir uyanma olayõnõn geçtiğini haber alõnca; gayet sevinç duyarakbaşta kendisi olmak üzere yanõnda bulunan vezirleri tarafõndanbu üç yeni Müslüman’a para ve kõymetli eşyalar hediye etmiştir.44 Bu olaydan sonra Şeyh Baba Yusuf ile Sultan İkinci BayezidHan arasõnda babalõk, oğulluk anlaşmasõ yapõlmõştõ. Daha önceŞeyh Halil oğlu Yusuf olarak bilinen, bu olaydan sonra Baba—Mecdi Mehmed Efendi; a.g,e s.376—Atmaca, A.Bican; a.g.e s.243- Yõldõrõm,Celal;Tarihte devlet adamlarõna õşõk tutan İslam büyükleri Hikmet yayõnrlarõ l985 İstanbul c.2.s.24244- Özalp,Tahsin;a.g.e s.127.Bursalõ,Mustafa Necati;İstanbul ve Anadolu Erenleri Çelik yayõnlarõ İstanbul l993 s.45780


Sultanönü Põnarlarõlakabõnõ alarak Şeyh Baba Yusuf olarak anõldõğõ halk arasõndasöylenmektedir. Kaynaklarda bu tür kayõtlarada rastlanõr.“Mahabbet-ü meveddet idüp ma beynlerinde akd-i ebüvvet-übünüvveti eyledikten sonra… Ortalarõnda bu ahd-i vesik tevsikolduktan sonra Şeyh Efendi mevtõn-õ aslisine zahib oldu…” 45Başka bir görüşe göre; Şeyh Baba Yusuf Ahi(lonca) teşkilatõnamensup Ahi büyüklerindendir. Baba sõfatõ Ahi büyüklerindekullanõlan bir lakabtõr.Sultan İkinci Bayezid Han, camii açõlõşõ esnasõndaki vaazdançok etkilenmiş ve Şeyh Baba Yusufu huzuruna davet etmiştir.Kendisine hürmet ve itibar göstermiş, Şeyhü’l İslam, kadõ vemüderrislik gibi vazifeleri teklif etmiş, ancak bu vazifelerdenhiç birini, usulüne uygun olarak nazikçe geri çevirmiştir. ŞeyhBaba Yusuf daima Allah (C.C.)’a kul olmayõ öne çõkarmõş, dünyakaygõsõna düşmemiştir. O maddeye değer vermeyen gerçek veli,gerçek Allah (C.C.) dostudur. Cihan padişahõ ile O’nun münasebetlerihep manevi alanda kalmõştõr.b) Şeyh Baba Yusuf’un Hacca GitmesiŞeyh Baba Yusuf, Sultan ikinci Bayezid’in izniyle çok sevdiğimemleketi Sivrihisar’a döner. İrşad ve müderrislik vazifesinekaldõğõ yerden devam eder. Bir gün rüyasõnda Hacer’ü-lesvedyanõnda şiir tarzõnda bir kitap yazmasõ işaret edilir. Padişahla aralarõndakibaba, oğul anlaşmasõ gereğince İstanbul’a gelir. PadişahSultan İkinci Bayezid Han’a veda etmek için saraya uğrar. SultanO’nu kapõda karşõlar. Sultanla sarayda uzun müddet görüşürler.45- Mecdi Mehmed Efendi; a.g.e s.37681


Sultanönü PõnarlarõSultan O’na çeşitli armağan ve altõnlar vererek;—Bu benim, kendi elimle kazandõğõm helal mallardõr.Bunlarõ peygamberimiz Hz. Muhammed (S.A.V)’õn Ravza-õMutahharasõnõn kandillerine harcansõn. Ya Rasulullah, ümmetininkoruyucusu günahkâr kul sana selam söyledi ve bu helalaltõnlarõ Ravza-õ Mutahharanõn kandillerine zeytinyağõ almakiçin gönderdi. Bu hediyenin kabulu için O’na yalvarõrsõn. Dedi.Şeyh Baba Yusuf, Padişahõn bu isteğini yerine getirmek üzerehediyeleri alarak;—Üzülmeyin Sultanõm, buyruğunuzu yerine getireceğim inşallahdiyerek vedalaşõr ve kutsal topraklara doğru yolculuğakoyulur. Şeyh Baba Yusuf Mekke-i Mükerremede Ka’be Şerife’debir yõla yakõn süre kaldõ. Orada ibadet ve duada bulundu.“Ol ekmeli kümmel meşayih-i zevi’l-mefahir Ka’be-i Şerife’debir yõl mücavir olup Hacerü’l–esvedün yanõnda te’lif-ü tasnif ilemülhem oldõğõ kitabõ safayõh-õ levayõh-õ gaybdan Saha’if-i baleta’if-işuhuda nakl eyledi…”Şeyh Baba Yusuf’un daha önce nazõm şeklinde eser yazmayagücü yoktu. Bu eşsiz eserin adõ Mahbub-u Mahbub(SevgilininSevgilisi) olarak tanõnmõştõr.“Bundan evvel nazma kadir olmayup bihar-õ nazmda eliyogiken şürüş-õ ilhamun ilkasõyla ol babda izhar-õ yed-i Beyzaeyledi…” 46Sonra Medine-i Münevvereye gitti. Abdest aldõ, kalõn bireski elbise giydi. Ellerini esir gibi arkadan bağlattõ. Yere yatõpyüzükoyun sürünerek ve şefaat dileyerek, Peygamberimiz46- Mecdi Mehmed Efendi; a.g.e s.377,Özalp, Tahsin; a.g.e, s.12882


Sultanönü PõnarlarõHz.Muhammed (S.A.V)’in miskler kokan türbesi kapõsõna gelip,sidreden örnek eşiğine yüz sürdü. Can gözüyle nice görülmezsõrlar gördü. Saatlerce gözyaşõ akõtarak halini peygamberimizHz.Muhammed (S.A.V)’e arz etti. Sultanõn, üzerinde bulunanselam ve ta’zimatõnõda uygun bir dille ifadeye çalõştõ.“Kubbe-i Şerife’nin taşrasõnda mahfuz-u masun-u makbul-umer’i bir asa var idi ki huddam-õ türbe-i mutahhara anõ el üzeretutarlar idi.”Bu asa-õ şerif peygamberimiz Hz.Muhammed (S.A.V)’e yemenkrallarõndan biri tarafõndan hediye edilmiş, peygamberimizHz.Muhammed (S.A.V) tarafõndan bir müddet kullandõktansonra çok sevdiği sahabe-i kiramdan Zeyd bin Erkam’a hediyeedilmiştir. 47“Âlem-i rü’yada Cenab-õ Hazret-i risalet-menziletden şeyheşöyle işaret oldõ ki asayõ üç pare eyleyüp bir kõt’asõnõ Dõyar-õ rumdaMahruse-i Burusa da Emir Sultan hazerelerunun türbelerindeve bir kõt’asõnõ Hacõ Bayram Sultanun Enguri’de olan türbe ziyaretlerindebir kõt’asõnõ bir gayr-õ şeyhun mezarõnda vaz eyleyeMüşarün ileyh üçüncü şeyhün adõnõ ravi unutmagõn bu mahaldeta’yin olunmadõ. Zikr olõnan işarete itmara asayõ almakistedik de huddam-õ sidre makam ana ma’ni’ü dafi olup tarafõndanmenaze’a ider iken huddamun re’isi gelüp kendüye dahibu hususda işaret olunduğunu ilam idüp şeyh hazeretlerine olasayõla vatanõna gelüp me’mur oldõğõ emri ika eyledi.” 48Bu asa-õ şerif son yõllara kadar Kurşunlu (Şeyh Baba Yusuf)47- Eşref Edib; Büyük İslam Tarihi Asr-õ Saadet (Peygamberimizin Ashabõ, S.Reşad Neşriyatõ. İstanbul l964 c.5 s.214–22048- Mecdi Mehmed Efendi;a.g.e,s.37783


Sultanönü PõnarlarõCamii doğu kõsmõ asa-õ şerif odasõnda korunduğu bilinmektedir.Sivrihisar sancağõ, asa-õ şerif ve birçok değerli el yazma kitabmerhum evkaf memuru Necmeddin Dinçer tarafõndan Eskişehir’egötürülmüştür. Şu anda nerede olduğu bilinmemektedir. Asa-õşerif adõna yazõlan şu şiir birçok kaynakta yer almaktadõr. 49Hazreti fahrin mübarek destine almõş asadõr bu,Nida-õ ümmeti de sinesi yanmõş asadõr bu,Lisan-õ hal ile söyler hemişe mana,Hücresinde âşõk asa ah eder asadõr bu.Fõrak-õ iştiyakõndan bütün yanmõş denir ammaŞefi-i azamõn destine yüz sürmüş asadõr buHalipür suzanõna bakdõkça verir hayret-ü velhSerapa sinesin dağ eylemiş asadõr buÖyle lütfa mazhar olmuş kim bu belde, ehl-i hakkaFahr-i âlem dest-i pak ile şeref bulmuş asadõr bu.Enbiyanõn server-i dü-cihanõn baisiAşõkan ümmete yadigâr kõlõnmõş asadõr bu.Şükrüye yüzün sürüp eyle tazarru hem niyazKim şefi ruz-õ mahşerden eser kalmõş asadõr buEser hame-i acizi Süleyman ŞükrüEl-ma’ruf Mukayyõt, Bi Medine-iSivrihisar Günyüzü sene 1280C. EserleriKaynaklarda Şeyh Baba Yusuf’un kaleme almõş olduğu dört49- Özalp,Tahin;a.g.e s.127,Atmaca,A.Bican;s.6-Keskin,Orhan;a.g.e,s.30584


Sultanönü Põnarlarõeseri vardõr. Bu eserlerin çoğu manzum eserlerdir. Divan edebiyatõçeşitleri olan kaside, gazel ve mesnevi usulleriyle yazõlmõştõr.Kimi zaman hece vezni ile yazdõğõ görülsede genellikle eserlerindearuz veznini kullanmõştõr. Eserlerini Arapça, Farsça yazdõğõgibi Türk dilinde eserlerde vermiştir.1) DivanArapça ve Farsça şiirlerden meydana gelen bu eser tercemeihal dediğimiz Tezkirat’ül Evliyayõ hatõrlatõr. Şiirler bölümlereayrõlmõştõr. Kimden söz edilecekse ve özellikleri anlatõlacaksa bubölümlere onlarõn isimleri alfabetik sõraya göre düzenlenmiştir.Şeyh Baba Yusuf bu eserinde Şeyh İzzeddin Yusuf Hakiki mahlasõnõkullanmõştõr. 502) Risaletün –NuriyeDili Arapçadõr. Nesih yazõyla yazõlmõştõr. Bu eseride divanõgibi tasavvufi bir eserdir. Konusu itibariyle Allah (C.C.) dostlarõnõnözelliklerini edebi bir dille açõklar. Manzum şeklinde kalemealõnmõştõr. Allah (C.C.)’e hamd, peygamberimiz Hz.Muhammed(S.A.V)’e salât-u selamla başlar, dua ile son bulur. Bu eserAntalya Tekeli oğlu kütüphanesi 297.701 numara ile kayõtlõolup, Hacõ Osman –Zade Mehmet Ağa’nõn vakfõdõr. 513)TefsirFarsça kaleme alõnmõş bu eserin hacmi bilinmiyor. Çünkübu eserin birinci cildi korunabilmiştir. Birinci ciltte ise Kur’an-õKerim’den Sure-i Kehf’e kadar tefsir edilmiştir. Furkan-õ Azimdeyüz on dört sure-i şerif olduğuna göre bu eserin kaç cilt olduğunu50- Karabulut; Ali Rõza, Kayseride meşhur mutasavvuflar, Kayseri. S.16751- Sevgi, Ahmet; Şeyh oğlunun Kitab-õ Mahbubiye adlõ eseri üzerine, Yedi İklim c.8 sayõ 57 Aralõk 1994 s.l00-l0585


Sultanönü Põnarlarõtahmin etmek zor değildir. Bu tefsirin birinci cildi Sivrihisar’dagörev yapmõş Kurşunlu (Şeyh Baba Yusuf) Camii imamõ tarafõndankorunmuştur. Bu tefsir yazõ yönünden incelendiğinde ŞeyhBaba Yusuf’un hattatlõğõna hayran kalmamak mümkün değildir.4)Mahbub–õ Mahbub ( Mevhub-u Mahbub)Şeyh Baba Yusuf’un en çok tanõnan eseridir. Bazõ kaynaklardaismi Kitabõ Mahbubiye olarak da geçer. Divan edebiyatõnõneşsiz örneklerindendir. Nazõm ve mesnevi tarzõnda kaleme alõnmõştõr.Eser aruz veznindedir. Beyit sayõsõ ise yedi bin dokuz yüzaltmõş sekizi bulmaktadõr. Bu mesnevi ana başlõklarla bölümlereayrõlmõş, alt başlõklarla bölüm sayõsõ yüz yetmiş sekizdir.Anõn adõ ile başlansa işeMükemmel pak olur ol iş hemişeTezekkür eylese her kişi anõOl ebter ecda olmaz yahşi tanõDidük çün biz bismi-llahi AllahMüyesser ide her senayõ AllahBeyitlerine uygun olarak besmele ile Kitab-õ Mahbub-õMahbub’un ilk bölümüne şöyle başlar;Euzu billahimine’ş-şeytanir-racimBismillahir-rahmanir-rahim.86


Sultanönü PõnarlarõSipas-u had idüp ol zat-õ pakeYüz urduk viren oldur kadri hâkeO Vahid kul hüve’llahu ahad’dur,O Hayy-u Baki Allah’s-sameddür.Tevhid bölümünden sonra münacat ve na’t bölümleri gelir. Bubölümlerde müellifimiz Esma’ul Hüsna ve O’nun güzel isimleriyanõnda sõfatlarõnõ sõralar.Etake abduke-asi ilahiKesirun zenbuhu va’gfir ilahiİlahi indina emen maa’d-dinMa’a’l-ebrari kulna tavaneminİlahun Vahidun zu’l-mecdi’il-alaKadimun Kadirun celle Ta’alaGafur-u Kaim-u Baki AhaddurMukim-u Mucid-u Hayyu EbeddürSelam-u Mü’min-u Vali vü NasõrMünif-ü Muhsin-u Tevvabu BasõrHasib-u Malik-u Aziz-u HalõkCemil-u Tahir-u Fettah-u Razõk87


Sultanönü PõnarlarõCelil-u Basõt-u Cebbar-u CamiDelil-u Kabõz-u Kuddus-u SaniMu’izzu Malik Muzill-u SettarMukit-u Sabõr-u Muhsõ vu KahharKo fikr-i kenzi bir guş ur rumuzaGelelim biz yine evvelki sözeBiri tevhid-i imandur iy canBununla muhkem olur din-u imanDidi”la- tunkiru” din şahõ sultanO fahr-õ enbiya mahbub-õ YezdanEğer ümmetisen dinle bu pendiÇõkarma muhkem it kalbden efendiBu ve benzeri beyitlerle öğüt verdikten sonra bu bölümü duaile bitirir, Şöyle ki;Kime yalvaralum tapundan özgeYa kime varalum tapundan özgeKapundan özge ya Rab hiç kapu yokTapum sana durur gayra tapum yok88


Sultanönü PõnarlarõSana malum günahõmõz ne iseNe var afvun da çok isyan çok iseİlahi acizuz zellatõmõz çokKapuna varmağa hiç yüzümüz yokMeğerki idesin bize inayetTolup can-u dile nur-õ hidayetKitabõmõzõn müellifi”Der-na’t-õ Seyyidi’il mürselin”adlõ bölümdepeygamberimiz Hz.Muhammed (S.A.V)’in özelliklerini dile getirir.Henüz Âdem dahi tin iken evvelNebi olmõşdõ ol zat-õ ekmelHayat virdi şükür Hakkun HabibiDevasuz dertlerün ol dur tabibiŞef-i küldür ol iki cihandaNaziri yok durur insile candaYaradõldõ anun õşkõna kevneynAnun menzil gehidür kabe kavseynSena hundur ana Ta-Ha vu YasinAnun ahlakõna sad-bar-u Tahsin89


Sultanönü PõnarlarõBir sonraki bölümde dört halifeyi sõrayla bize anlatõğr. ÖnceHz. Ebu Bekr(R.A)’õn özelliklerini sõralar şöyle ki;Resul-i Hakkõ evvel itdi tasdikOlup İslama dal Bu-Bekr-i SõddõkRe’is-i asfiya ol kurretü’l-aynRefik-u yarõ gar-õ saniye’sneynGöricek yüzüni ol şah-õ dinünHemandem yõktõ dinin müşrikinünİkinci olarak Halife Hz.Ömer (R.A)’in özelliklerinden söz eder.Beyitler şöyle başlar;Adil-kani naki muhtar-õ ashabO Faruk-õ Huda ol ibn-i HattabHidayet şehrinun derbanõ oldurVilayet milkinün sultanõ oldur.Üçüncü olarak halife Hz.Osman (R.A)’õn özelliklerini şu beyitlerleifade eder;Menab-õ Mustafa ol ibn-i AffanReis-i etkiya din şahõ Osman90


Sultanönü PõnarlarõHayâ ehli idi hem şem-i ruşenFida olsun ana candur eğer tenDördüncü olarak Hz.Ali (R.A)’nõn özelliklerini sõralar. Beyitlerşöyle başlar;Ali-yyi Murtaza kan-õ şahavetVeliyy-i ba-safa bahr-õ mürüvvetOdur ehl-i Kureyşun hem ulusõOdur Sultan Muhammedun amusõİslam tarihindeki halifelik kurumu hakkõnda bizlere bilgi aktarõr.Yaşadõğõ dönemde halife İkinci Bayezid Veliyi tanõtõr. Şöyle ki;Tamam, ola Âlide çün hilafetYapõlõr sedd olur bab-õ emanet.Otuz yõldõr hilafet dindügi bilKemal ile hilafetdür nazar kõl.Halife şimdi Sultan BayeziddürHilim hulkõla âlemde feriddürVeli vü sünnidür hem şah-õ adilTaki vü hem naki, ilimle amil91


Sultanönü PõnarlarõSebeb-i Telif-i kitab (Kitab-õ Mahbub-u Mahbub) bu eserikaleme alma sebebini açõklõyor. Bu kitabõ Vehbi ilim sayesindeyazabildiğini dile getiriyor. Kur’an-õ Kerim’deki surelerin isimlerini,faziletlerini tek tek belirtir, Allah (C.C)’a niyaz eder.Hudadan bir gice men kula iy canYitişti feyz-ü hem ilham-u ihsanMüyesser itdi yazdum bu kitabõBana ilham iden Hakdur bu babõNe gelurdi hanum menum elumdenGötürmese hicabõ Hak yolumdanŞeyh Baba Yusuf Ayet-i Kerime ve Hadis-i Şerifler õşõğõndailim, ilmin insana faydasõnõ açõklar; Ebu’d Derda buyurdu;”Yaâlim ol, ya öğrenci veya dinleyici ya da bunlarõ seven birisi ol.Beşinci olma, yoksa helak olursun.”Bil üç haslet ki olmaya kişideHelak olur din olmaz ol kişideİlim müminlere bil perr-ü baldurAmel ilim olmasa bil ki vebaldur.İlimdür bildiren hak ne ya batõlYolunõ gösteren sana iy gafil92


Sultanönü Põnarlarõİlim eyler eri maksada vasõlİlimsüz olmadõ hiç kimse kâmilMünacat bölümü ise şu beyitlerle başlar;Nisa hakkõyõçun Ta-Ha vü YasinKoma kalbümüzün ya Rabbi pasõnNeml hakkõyõçun Şu’ra vu Kefh aBizi döndürme yolundan ilahaVisalünle bizi şad eyle AllahBi-hakkõ Kaf-u Lam-õ Kul hüve’llahKapunda aciz ü ahkar kulam uşYüzüm kirdür amelden hem elüm boşHz.Adem (A.S)’in yaratõlmadan önce kâinatõn; gökyüzü veyerin yaratõlõşõ, ikisinde yaşayan canlõ, cansõz varlõklarõn yaratõlõşlarõnõçeşitli tefsir ve hadis kitaplarõndan nakillerle şu beyitlerdedile getirir;Olup munzam iradet ile kudretVucuda geldi bu âlem tamametHuda halk etti dir bir durri evvelMudevver hem, hem musaffa vü mükemmel93


Sultanönü PõnarlarõSeksen bin sene sonra ol agâhYaratdõ levh-i mahfuz-õ bil AllahYed-i kudret ile nurdan efendiYaradõldõ kalem dinle bu pendiYed-i kudret ile dört nesneyi HakYaratmõşdur nakil vardur muhakkakBiri kalem birisi arş-õ RahmanAdn cenneti vü Ademdür iy canGelür Kurtubide aklam efendiFehim kõl üç durur dinle pendiGelür Tefsir-i Gaşanide bir sözİşidenler olur ol sözi dil-suzYir ile gögi halk itdi de AllahTamamõ bin racul halk itdi AllahO Halkõn Maricidi adõ fa’lemBudur tefsirde söz va’llahu âlemSemum bir nardur yoktur duhanõSavaõk andan olur yahşi tanõ94


Sultanönü PõnarlarõHicab vardur sema altõnda fa’lemGelur Keşşafda bu va’llahu âlemHz.Adem (A.S)’in yaratõlõşõnõ anlatan bölüm ise şu beyitlerlebaşlmar;Dilediki Huda halk ide âdemTuta yiryüzünü evlad-õ âdemHuda badel-asõr Cum’a günündeYaratdõ Âdemi Cum’a günündeDiledi âdeme nefh ide ruhõHuda ba’s eyledi kalõba ruhõTokuz kapu yaratdõ Hakk õ’lemCesedinde Ademün fe’sma ve fa’lemBu bölümden sonra Hz.Adem(A.S)’õn yeryüzüne gönderildiktensonraki hayatõnõ anlatan beyitlere rastlõyoruz.Tohum ekdi savõrdõ zer’i âdemBiçüp döktü götürdi zer’in âdemDeğirmen yaptõ Hak emr âdemUn ögütdi hamir eyledi âdem95


Sultanönü PõnarlarõYüni Havva buküp âdem tokudõAdem Havvadan artuk nesne yağõdõTokudõ nefsine bir cübbe âdemHimar zir itdi Havaya da fa’lemAşağõdaki beyitlerde ise Peygamberimiz Hz.Muhammed(S.A.V)’õn nurunun yaratõlõşõ anlatõlmaktadõr. İlk yaratõlan varlõkpeygamberimizin nurudur. Bu nurdan diğer varlõklar ve ilk insanHz.Adem (A.S) yaratõlmõştõr.Bu nur olmõş durur evvelde mahlûkBunun asarõdur hep Külli mahlûkMuhammed nur-õ bu mahlukdan evvelYidi bin yõl olmõşdur mükemmelO nur-õ ba’dezan gör n’itdi AllahA mu on kõsm idüp durur ol ağahYaradõldõ birinden arş-õ RahmanO kõsõmun canõla dinle sen iy canKezalik nur-õ da eşyadan evvelOlupdur kavl-i şah durur müdellel96


Sultanönü PõnarlarõNübüvvet rütbenin Hak itdi ta’yinOlurken aslõ beyne’l-ma’i ve’t-tinPeygamberimiz Hz.Muhammed (S.A.V) buyurdu ki ; “Hz.Adem, su ile çamur arasõ (yaratõlõşõ) iken ben peygamberdim.” 52Nakl-i sarih bölümünde Süleyman Çelebi Hazretleri’ninMevlid-i Şerifine benzeyen beyitlere rastlanmaktadõr. Şöyle ki;Anasõ rahmine çün geldi ResulNice oldõ dinlegil ey pür-usulRahm-õ ümme düşiçek hayru’l beşerAnasõ onun neler gördi nelerEvi içinde tururdõ AmineBa’de ten nur toldõ anun evineEvüni gördi ihata itmiş tuyurKanadõ yakutdan elin anun..Vakta ki togdõ Muhammed MustafaHakka ol dem secde itdi meh-lika52- Cami’s-Sagir,c.2s.16397


Sultanönü PõnarlarõBarmakkõyla işaret eylediTevhidini Hakkun ol dem söylediÜmmeti vu ümmeti didi hemanToğdugõ gibi Habib-i Müste’anBu bölümden sonra çeşitli başlõklar altõnda peygamberimiz Hz.Muhammed (S.A.V)’in hayatõ manzum şekilde anlatõlmaktadõr.Mucize bölümünde ise peygamberimizin ayõrõcõ vasõflarõ tek teksayõlmaktadõr. Bu beyitlerden bazõlarõ şöyledir;Budur bir mucize ol pür-usulünYire düşmezdi zõllõ ResulunTuyur üstünden anun giçmezdiVuhuşu ucme andan kaçmazdõTuyur ahcar-u eşcar söyleridiNebiye hallerin şerh eylerdiKokardõ misk gibi gitdügi yirlerLisanõn akarõdõ şekerlerBil orta boyluyõdõ şah-õ alemResul-i ins-ü cin sultan-õ alem98


Sultanönü PõnarlarõMübarek gövdesi akõdõ onunHabib-i muhterem ol mahlikanunİrerdi elleri tursa dizineToyulmazdõ hiç anun sözineGülerdi gül gibi envar cemaliBeyan olmaz anun hüsn-i kemaliSelam virüridi her şeyden evvelO pür –nur lutf idi hem zat-õ ekmelÜç bin üç yüz on üçüncü beyitten itibaren peygamberimizHz.Muhammed (S.A.V)’e ilk vahiy gelişini anlatõr;Tamam, kõrk yaşa yitdi, geldi CibrilHeman ikra didi emr itdi CibrilOkumak bilmezem didi MuhammedMen ümmiyem didi Cibriyle AhmedDaha sonraki beyitlerde Hicret konusunu ve hicret sonrasõolaylarõ işler. Şöyle ki;99


Sultanönü PõnarlarõÇün itdi Mekkeden hicret MuhammedNice oldõ dinilsün emr-i Ahmedİbadet itmegiçin zat-õ ekmelKuba mescidini yapdõ en evvelSavõm fõtra zekât bu yõlda oldõBilun kõble dahi bu yõlda döndiBeşinci yõlda da farz oldõ bil hacBilindi ne durur menasik-i hacSekizinci senede feth-i MekkeOlupdur özüni sen virme şekkeBu mi’raclarõ hep sultan MuhammedCem’i idüp durur ol can MuhammedCihanõ seyr idüp Sultan Muhammedİrişdi sidreye ol han MuhammedBu bölümden sonra kitabõn en hüzünlü yani peygamberimizHz.Muhammed (S.A.V)’in dünyadan ayrõlõşõ, beka’ya göçüşünüanlatan bölümüne geçer;O dem münzel olup geldi bu ayetMükemmel oldõ din buldõ nihayet100


Sultanönü Põnarlarõ“…Bugün sizin için dininizi kemale erdirdim, üzerinizdekini’metimi tamamladõm. Ve size din olarak İslam’õ ihtiyar ettim…”Maide s.ayet 3Ebu Bekr agladõ didiler anaBu ayetden işaret n’oldõ sanaBuyurdõ çünki din geldi kemaleŞeh-i âlem irer fey-i zevaleDidi hevvin yine ya Rabbi hevvinAla-ibadike Allahümme hevvin(Dedi: kolaylaştõr, yine ey Rabbim kolaylaştõr,Ey Allahõm kullarõna kolaylaştõr.)Buyudõ son sözi can Mustafa’nunDidi kat oldõ sözü Mustafa’nõnBuyurdõ ki bu hadisi tamametBununla hatm ömr oldõ temmet.101


Sultanönü Põnarlarõ“Peygamberimiz Hz.Muhammed (S.A.V) buyurdu ki; Salât(Namaz), salât (namaz), Kim Allah (C. C)’õ isterse bulur, kimAllah (C.C)’õ isterse bulur, kim isterse bulur.”İki tutagõla kõldõ işaretO dem depredüben şah-õ rõsalet.Dakika adlõ bölümde nasihatla doğru yol, iyilik ve güzelliklerinreteçesini veren beyitler başlar;Haramdan ten gözin tutarsan iy canHakikat bil ki sen oldun MüslümanDiline malik olmayan dinineOlmaz bil ki malik kemineHakk’õ inkâr iden olmaz MüslümanBu durur bil amu ahkâm-õ Kur’anSekiz bölümden meydana gelen El Cinsü başlõğõ altõnda fõkõh(ilmihal), itikat (inanç esaslarõ) bilgileri şu beyitlerle başlar;102


Sultanönü PõnarlarõHalal dur dise bir kişi haramaNasihat eylese her dem avamaKabul iden diyen de kâfir olurCehenneme hep anlar layõk olurSemada Tanrõ yiryüzinde fülanKüfürdür bu sözi dimek bil iy canYa kõble bu tarafta olsa anaNamaz kõlmaz idüm dise o yanaBu sözleri diyenler kâfir olurAzab-õ nara anlar layõk olurFetava-yõ emirde dahi fa’lemGelür bu mes’ele vallahu a’lemKitabda gördüğüm sözleri diremDimen görmedüğüm ebleh degülemŞeyh Baba Yusuf altõ bin yüz seksen dördüncü beyitten itibarentasavvuf hakkõnda görüş ve düşüncelerini açõklar;Zihi devlet s’aatdür tasavvufKula Hakdan hidayetdür tasavvuf103


Sultanönü PõnarlarõTasavvuf cehl ile gavga değildürTasavvuf lafõla dava değildürTasavvuf ne hilim din ü diyanetTasavvuf ne cedeldür ne hiyanetMüellifimiz eserinin yedi bin yedi yüz altmõş sekizinci beyittenitibaren doğup, büyüdüğü ve ilim tahsil ettiği memleketini bizeşu beyitleriyle tanõtõr.Mübarek ravzasõçun gül-izarunRahim kõl halkõna SifrihisarunMübarek yer durur bi-misl ü manendNazar pak eyle hor bakma hudavendVucuh vardur anõ tafsil idelümNikatõ sõr nedür tayin idelümBiri budur bunun taş u türabõKi Mekke taşõ gibidür ko habõİkinci vech budur hubdur hevasõMi’zac kuvvet bulur artar ziyasõÜçüncü vechi budur ki vatandurKişiye sõdk nedür hubb-õ vatandur104


Sultanönü PõnarlarõVechün dördüncüsü budur ki iy yarBu şehirde yatur Cafer-i TayyarBeşinci vech budur kõrklar efendiBu yirde cem olur dinle bu pendiBudur altõncõ vech ko itmegil habBu şehirde yatur Şeyh Abd-i VehhabYidinci vech budur bir nice kümmelVeliler her biri bir zat-õ ekmelOlurlarmõş müdam pür-mest-i halatİdüp gark anlarõ envar-õ sübhatAzizlermiş hususa Yunus Emreİdermiş zühd-ü uzlet emreBu yirdededur bu zümrenin mezarõMüşerref eylemişlerdür diyarõŞeyh Baba Yusuf eseri Kitab-õ Mahbub-u Mahbub’u münacatbölümüyle bitirir. İşte eserin son beyitleri;Elimüz çekicek Dar’ul-fenadanGöçümüz göçücek gaflet-seradan105


Sultanönü PõnarlarõNe gam gussa bize yarõni settarSenün gibi şükür ki Rabbimüz varHabibün Mustafanun hürmetiçünKabul it sözümüz bu niyyetiçünBudur me’mülki ey mucib-i davetKabul ola katunda bu münacatKitab-õ Mahbub-õ Mahbub’da geçen Arapça ve Farsça beyitlerdenörneklerle Şeyh Baba Yusuf’un eserleri bölümününoktalayalõm.Etake abduke-asi ilahiKesirun zenbuhu va’gfir ilahiİlahi indina emnen ma’a’d-dinMa’a’l-ebrari kulna tavaneminTercemesi; İlahi Senin asi kulun sana geldiİlahi onun günahõ çoktur sen bağõşlaİlahi sen bizi dinle birlikte emniyete ulaştõr.Bizi kurtuluşa ermişlerle beraber itaat ettik dedik.Bu dünyadur giçer inra harabestHarab ender harab ender harabest106


Sultanönü Põnarlarõ—Efendi… efendiii… Sende ilim, iz’an yok mu? Namaz kõlankişiye selam verilir mi? Diye çõkõşõr.Şeyh Baba Yusuf vakur bir ses tonuyla;—Efendim… Siz namaz kõlmõyordunuz ki, taş topluyordunuz.O kişi karşõsõnda sõradan birinin olmadõğõnõ anlayarak, yumuşakbir ses tonuyla;—Eeee… Evet doğrudur. Allah (C.C.) beni af etsin. Yaptõracağõmev için namaz esnasõnda taş topluyordum der.2. KõbleBugün Kurşunlu (Baba Yusuf) Camii olarak bilinen camiininyerinde yõkõlmaya yüz tutmuş küçük bir mescid bulunmaktadõr.Şeyh Baba Yusuf fakir olmasõna rağmen aldõğõ manevi emirle bumescidi yõktõrõp, yerine daha büyük bir camii yaptõrmak ister.Şeyh Baba Yusuf devletin yetkililerinden gerekli izni alarak,camii inşaatõna başlar. Artõk temeller yükselmiş, mihrab hizasõnagelinmiştir. O zamanda inşaat ustabaşõsõ gayr-õ müslimdir.Ustabaşõ camii kõblesini o zamanda mevcut bilhassa Cami-iKebir (Ulu Camii) ve diğer camileri ölçü alarak tayin etmeye çalõşõr.Şeyh Baba Yusuf yumuşak bir ses tonuyla, nazikçe;—Ustabaşõ, kõblenin yeri orasõ değil burasõ olacak diye uyarõr.Ustabaşõ Şeyh Baba Yusuf inşaattan ayrõlõnca yine kendi tayinettiği yerden mihrabõ inşaa etmeye devam eder. İnşaatõ kontrolegelen Şeyh Baba Yusuf mihrabõn istediği yerden yapõlmadõğõnõ108


Sultanönü Põnarlarõgörür. Mihrabõ yõktõrõr, tekrar gerçek kõblenin olduğu yerden yapõlmasõnõister. Yõk, yap işi birkaç defa tekrar eder. Şeyh BabaYusuf sonunda ustabaşõnõ yanõna çağõrõr kõble tarafõna dönerekdizini uzatõr;—Çõk dizimin üzerine bak ileriye ne görüyorsunuz? Diye sorar.Ustabaşõ ürkek ürkek Şeyh Baba Yusuf’un yüzüne bakar birazmahcup emri yerine getirir. Uzaklara bakõnca gözleri heyecandanbüyümüş, ses tonu değişmiştir.—İnanamõyorum karşõmda Kâbe… İnanamõyorum karşõmdaKâbe…diye hayretle hayret içinde haykõrõr. Bu güne kadaryaptõklarõndan dolayõ üzülür, suçlanõr ve Şeyh Baba Yusuf’tan afdiler. Gayr-õ Müslim olan bu ustabaşõnõn mihrap olayõndan sonraMüslümanlõkla şereflendiği halk arasõnda anlatõlõr.3. İnşaatCamii inşaatõ devam etmektedir. Akşam iş bitiminde inşaattaçalõşanlar taş gibi inşaat malzemesinin tükendiğini görür, malzemetemin edilinceye kadar inşaata ara vermeyi düşünerek, ŞeyhBaba Yusuf’a;—Efendim, inşaat malzemesi kalmadõ. Yarõn biz çalõşmayagelmeyelim. Diye istekte bulunurlar.Şeyh Baba Yusuf kendinden emin, gür bir sesle;—Siz mutlaka gelin, mutlaka gelin… Gerisini düşünmeyin,Allah Kerim… Allah Kerim… Diye cevap verir.Ertesi günün sabahõ ümitsiz, isteksiz bir şekilde camii inşaatõna109


Sultanönü Põnarlarõgelen işçiler, günlerce yetecek taş ve inşaat malzemesi yõğõnlarõile karşõlaşõrlar. Camii inşaatõ yakõnõndaki evlerde oturan mahallehalkõndan bazõlarõ;—O gece kağnõ gõcõrtõlarõndan uyuyamadõk, o güne kadartanõyamadõğõmõz, görmediğimiz güçlü kuvvetli, nur yüzlü gençinsanlar sabah namazõ vaktine kadar taş taşõdõklarõnõ gördük derler.4. Bitmeyen YemekŞeyh Baba Yusuf, Camii’nin inşaatõnda çalõşanlara öğle yemeğivermek ister. Hanõmõna seslenir.— Hatun bu gün ustalara öğle yemeği verelim.Hanõmõ—Efendim evde ustalara yetecek nevale var mõ? Kõyõda köşedebiraz bulgur var diye söylenir. Bismillah çeker eldeki bulgurlagüzel bir yemek hazõrlar.Sofraya konan bulgur yemeğini az bulan işçiler kendi aralarõndakonuşmaya başlarlar.—Hayret yahu bu azõcõk yemek hangimize yetecek.O sõrada bahçede bulunan Şeyh Baba Yusuf’a bu durum malumolur. Hemen ustalarõn yanõna gelir.— Canõm kardeşlerim hele Bismillah deyip yemeğe başlayõn.Doymazsanõz yemeğin gerisi var der.Ustalar söylediklerinden dolayõ pişmanlõk duyarak Bismillahdiyerek yemeğe başlarlar. Her biri iyice doyana kadar yemelerinerağmen önlerine konan yemeğin yarõsõnõ bile bitirememişler. Bu110


Sultanönü Põnarlarõdurum karşõsõnda utangaçlõklarõ, pişmanlõklarõ ve hayretleri birkat daha artar.—Baba ne olur bizi bağõşla, senin sofranda yemeğin bitmeyeceğiniunuttuk derler.5. Helva TabağõSivrihisar’da Kurşunlu (Baba Yusuf) Camii olarak bilinen camiininkõble tarafõnda Asa-õ Şerif odasõ bulunuyordu. Bu odadapeygamberimiz Hz.Muhammed (S.A.V)’in çok sevdiği sahabe-ikiramdan Hz. Zeyd bin Erkam (R.A)’a hediye ettiği asa-õ şerifinbir parçasõ, Şeyh Baba Yusuf’un kitaplarõ ve helva tabağõ gibiözel eşyalar bulunuyordu. İşte menkõbesini anlatacağõmõz helvatabağõ, kaybolan bu tabakla ilgilidir.Şeyh Baba Yusuf o yõl hacca gitmişti. Hac ibadeti için kutsalyerlere gitmek gelmek üç beş aylõk gibi uzun bir zaman alõyordu.Bu sürede sert dili buğday unundan yapõlan Sivrihisar’õn meşhurun helvasõnõ özlemişti. Helvanõn kokusu burnunda mis gibi tütüyordu.Kendisi gibi Allah (C.C.) dostu olan oğlu Hamdi Baba bir günkoşarak annesine gelir;—Anne, anne… Biricik babamõn canõ helva istiyor. Ne olur…Babama helva pişirde götüreyim ne olur, ne olur…—Oğlum baban kutsal topraklarda değil mi? diyerek devamlanereden biliyorsun babanõn canõ helva çektiğini, ha… haaa…Anladõm senin canõn helva yemek istiyor diye cevap verir. Hemenişe koyulur o güzelim Sivrihisar un helvasõnõ pişirir üzerinde tü-111


Sultanönü Põnarlarõten duman, işlemeli bakõr tabağa koyar oğluna verir.O sõrada Şeyh Baba Yusuf Mescid-i Nebevi’de ibadetle meşguldür.Sağõna ve soluna selam verince, elinde helva dolu tabaklaoğlu Hamdi’yi karşõsõnda bulur. Gülümseyerek, tatlõ bir sesle;—Hoş geldin oğlum… Ne kadar özlemiştim un helvasõnõ bilemezsinçok makbule geçti. Sevindim, şimdi sen git tabağõ dönüşteben getiririm der, hayõr duada bulunur. Hamdi Baba Sivrihisar’daeve döndüğünde eli boştur.Annesi—Oğlum helvayõ yedin, afiyet olsun. Fakat tabağõ nereye koydun?Diye helva tabağõnõ ister. Hamdi Baba’nõn gözleri sevinçtençakmak çakmak annesine—Anne helvayõ ben yemedim ki babama götürdüm. Helvatabağõnõ hac dönüşünde getirecek sanada dua etti, der. Anneolanlara bir anlam veremez. Oğluna inanamadõğõnõ söyler. HamdiBaba güven telkin eden bir ses tonuyla;—Anne gönlünü ferah tut helva tabağõmõz yerinden gelecek,diye annesini ikna etmeye çalõşõr.Günler, haftalar aylar geçer. Şeyh Baba Yusuf kutsal mekânlardandöner, artõk hasret biter. Hac’dan gelen yükler tek tekaçõlõr. O da ne… Şu helva tabağõ değil mi? Şeyh Baba Yusuf helvatabağõnõ alõr eşine uzatarak;—Hatun al emanetini, oğlum Hamdi’den istediğin tabak budeğil mi?Böylece baba ile oğul arasõnda geçen bu olay bir gerçeği dahaortaya çõkarõr.112


Sultanönü PõnarlarõKAYNAKLAR1.Ahmet Rõfat, Lügat-õ Tarihiye ve Coğrafiye İstanbul 12992.Ali Cevad, Memalik-i Osmaniyye’nin Tarih ve Coğrafya Lügatõ, Mahmut Bey Matbaasõ, İstanbul l3l33.Ankara Vilayeti Salnamesi; Ankara Vilayeti Matbaasõ 13234.Atmaca, A.Bican; Sivrihisarda yetişen ünlüler ve menkibeleri, Işõk Matbaasõ Sivrihisar l9865.Bulut, Metin; Tarih Öğretimi, Bilim ve Aklõn Aydõnlõğõnda eğitim dergisi M.E.B Ankara 2004.sayõ 52,53.6.Bursalõ Mehmed Tahir Efendi, Osmanlõ Müellifleri, Meral Yayõnlarõ İstanbul l97l7.Çantay, Hasan Basri, Kur’an-õ Hakim ve Meali Kerim, Ahmed Said Matbaasõ İstanbul l9578.Eşref, Edip, Büyük İslam Tarihi, Asr-õ Saadet, Ashab-õ Kiram, Sebilürreşad Neşriyat İstanbul l9649.Gölpõnarlõ, Abdülbaki, Mevlana müzesi yazmalar kataloğu, Dican, T.K.K Ankara 197110.Karabulut, Ali Rõza, Kayseri’de meşhur mutassavvuflar, Kayseri.11.Kartal, Şeyh Baba Yusuf Sivrahisari, Mevhub-õ Mahbub, Eskişehir Yunus Emre Kültür, Sanat ve Turizm Vakfõ YayõnlarõEtam Matbaasõ Eskişehir 2000.12.Keskin, Orhan; Bütün yönleriyle Sivrihisar, Bayrak Matbaasõ İstanbul 200113.Kilci Yusuf Mesut; Kuruluşundan Cumhuriyet’e kadar Sivrihisar, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi yayõnlanmamõşlisans tezi Ankara l98l14.Kilci, Yusuf Mesut; Hõzõr Bey, D.İ.B Diyanet İlmi Dergisi, c.32,s.4 Ankara 1966l5.Kilci, Yusuf Mesut; Sinan Paşa, D.İ.B Diyanet İlmi Dergisi, c.33,s.2 Ankara l99716.Kilci, Yusuf Mesut; Sevgilinin Sevgilisi, Ardõç(Kültür, sanat ve edebiyat)dergisi sayõ 9s.23–24 Eskişehir 2006l7.Kunter, Halim Baki, Yunus Emre, Bilgiler Belgeler Eskişehir Turizm ve Tanõtma Derneği yayõnlarõ Eskişehir 1966.18.Özalp, Tahsin, Sivrihisar Tarihi, Eskişehir l96l19.Sarõ, Mevlüt, El Mevarid, Arapça-Türkçe lugat, Bahar yayõnlarõ İstanbul l98020.Sevgi, Ahmet, Şeyh oğlunun Kitab-õ Mahbubiye adlõ eseri üzerine, Yedi İklim (aylõk, sanat, kültür, edebiyat dergisi. C.8sayõ 57,Aralõk l99421.Süreyya, Mehmed, Sicilli Osmanî, Matba-i Amire İstanbul l31122.Şemseddin, Sami, Kamus’ul-Alam, Mihran matbaasõ İstanbul l31323.Taşköprülü zade; Şaka-õk-al Numaniye(Terceme Mecdi Efendi)Matbaa-i Amire, İstanbul 137624.Yavuz, A.Fikri, Kur’an-õ Kerim ve İzahlõ Meali Âlisi, Sönmez Neşriyat İstanbul l97425.Yõldõrõm, Celal; Tarihte devlet adamlarõna õşõk tutan İslam büyükleri, Hikmet yayõnlarõ, İstanbul l985.26.Yüksel, İ.Aydõn, Osmanlõ mimarisinde II. Bayezid-Yavuz Selim Devri, İstanbul l983113


Sultanönü PõnarlarõSEYYİD AZİZ MAHMUD HUDAYİ(Doğumu: H.950/M. 1543)114


Sultanönü PõnarlarõA.HayatõSeyyid Aziz Mahmud Hudayi Sivrihisarlõdõr. Asõl adõMahmud’dur. Aziz ismini Terceme-i Hal(biyografi) müelliflerihürmet ifadesi olarak kullanmõşlardõr. Hudayi ise, şiirlerindekullandõğõ mahlastõr. Babasõ Fadlullah bin Mahmud’dur. 54 Bursalõİsmail Hakkõ Aziz Mahmud Hudayi’nin seyyid yani peygambersoyundan olduğuna işaret etmektedir. Cüneyd-i BağdadiHazretleri’nin soyundan olup Seyyid’dir. Bunu kendisi bir ilahisindeşöyle dillendirir.N’ola eylersen Hudayi’ye nazarCeddim ü pirisin ey Kan-õ AtaHüdayi’nin soyu 1 Temmuz 1955’de vefat eden münevverve ilim adamlarõmõzdan Abdülhak Adnan Adõvar’la günümüzekadar uzar. İlk tahsilini çocukluk yõllarõnõ geçirdiği Sivrihisar’dakimedreselerde yaptõ. Daha sonra İstanbul’da Küçükayasofya medresesinegirdi. 55 Tahsilini tamamladõktan sonra hocasõ NazõrzadeRamazan Efendi’nin müridi oldu. Hocasõ Nazõrzade EdirneSelimiye medresesine müderris, Mõsõr ve Şam’a kadõ tayin edildiğiyõllarda Hüdayi’yi yanõndan ayõrmadõ. Her gittiği yerde vegörevde hocasõnõn yardõmcõlõğõnõ yaptõ. İslami ilimlerden tefsir,hadis ve fõkõhta fen ilimlerinden, matematik, kimya astronomigibi ilimlerde âlim oldu. 5654- Yõlmaz, Hasan Kamil; Aziz Mahmud Hüdayi ve Celvetiye Tarikatõ,l982 İstanbul s.11–1255- Tezeren, Ziver; Seyyid Aziz Mahmud Hüdayi, İstanbul l984.s.5–656- Baltacõ, Cahit; Osmanlõ Medreseleri, İrfan Matbaasõ İstanbul 1976.s. 22–24115


Sultanönü PõnarlarõOtuz üç yaşlarõnda hocasõ ile birlikte Bursa’ya geldi. Ferhadiyemedresesinde müderrislik yaptõktan sonra, hocasõ NazõrzadeRamazan Efendi’nin vefatõ üzerine Bursa’da “Büyük Mahkeme”diye adlandõrõlan “Camii Atik” mahkemesine kadõ oldu. Ancakmüderrislik ve kadõlõktan memnun değildir.Müderrislik gam-ü derdü beladõrKaza hod canib-i Hakk’dan kazadõr.İlahi çün halas etdin müderrislik kazasõndanVisalin lutf edip kurtar bizi varlõk azabõndanMansõb olsa kadõlar hiç kimseye kõlmaz nazarKim denilmiştir iza cae’l kaza amye’l-basarTalebelik ve müridlik yõllarõndan beri tasavvuf çevresiyle yakõntemasõ bulunan Hudayi hocasõnõn ölümünün üzerinde bõraktõğõderin tesir sebebiyle kadõlõk gibi resmi görevlerinden ayrõlarakdaha önce vaaz ve sohbetlerine katõldõğõ Muhyiddin Üftade’yekatõldõ. Tasavvufta üç yõl içinde belli bir mesafe alõnca Üftadehazretleri kendisini memleketi Sivrihisar’a görevli olarak tayinetti.Sivrihisar’da bir müddet kaldõ. Kendi eseri Vakõat’ta “ Hazretişeyh buyurdular ki; Ramazan’a dek hazõrlan, ehlin ve Ali Çelebiile Sivrihisar’a. Zira uzun bir zamandan beri gönlüme senimevlidin(doğum yeri) olan Sivrihisar’a göndermek hatõr eder-116


Sultanönü Põnarlarõdi.” 57 Diye anlatõr. Sivrihisar’da Karacalar Mahallesi demircilerarastasõndaki günümüzde Yeni Camii olarak tanõnan camiininyerinde H.1000/M.1591 yõlõnda yaptõrõlan medrese, mektep vecamiden oluşan bir külliyenin bulunduğu bilinmektedir. 58Şeyhi Uftadeyi ziyaret için tekrar Bursa’ya döndü. Fakat buarada şeyhi vefat edince Rumeliye gitti. Trakya ve Balkanlar’dabir süre kaldõktan sonra İstanbul’a Küçükayasofya camiine tayinedildi. Bu arada Fatih Camii’nde vaizlik yaptõ, tefsir ve hadisokuttu. Sultan Ahmet Camii’nin açõlõşõnda (1616) ilk Cuma hutbesiniAziz Mahmud Hudayi Okudu.Kanuni Sultan Süleyman’õn kõzõ Mihrimah Sultan’dan torunuAyşe Sultan ile evlendi.Altõsõ kõz olmak üzere on bir çocuğu oldu. Erkek evlatlarõnõkendisi hayatta iken kaybetmişti. Soyu kõzlarõ; Ümmü Gülsüm,Zeynep ve Fatma Zehra vasõtasõyla devam etti. Aziz MahmudHudayi H.1038/M.1638 tarihinde İstanbul’da vefat etti.Üsküdar’daki dergâhõ ve camisinin bitişiğindeki türbesine defnedildi.B.İlmi KişiliğiAziz Mahmud Hudayi kendi devrinin tanõnmõş, sevilen saygõduyulan simalarõndan biridir. O halktan sultanlara kadar uzanangeniş bir tesir halkasõ meydana getirdi. Devrin padişahlarõyla yakõnilgi kurmayõ başardõ. lll. Murad, l.Ahmed ve ll. Osman gibipadişahlara mektuplar yazdõ, öğütler verdi. lV. Murad’a salta-57- Yõlmaz, Hasan Kamil; a.g.e s.40–4158- Keskin, Orhan; Bütün Yönleriyle Sivrihisar, Bayrak Mabaasõ İstanbul 2001 s.185–187117


Sultanönü Põnarlarõnat kõlõcõnõ kuşattõ. Ferhat Paşa ile Tebriz Seferine katõldõ. Zamanzaman padişahlarõn davetlisi olarak saraya gitti ve onlarla sohbetlerdebulundu. Kanuni Sultan Süleyman’dan lV. Murad’a kadarsekiz padişah onun ömür çizgisinde yer almõştõr. Hudayi’ninM.1591 tarihinde lll. Murad’a yazdõğõ mektupta; deniz savaşõhazõrlõğõ yaparak, Girit ve Malta sorunun ortadan kaldõrõlmasõnõpadişahtan istemektedir.Üsküdar iskelesindeki Mihrimah Sultan Camii’nde ve SultanAhmet Camii’nde belli günlerde nasihat ederek, insanlara İslamdininin emir ve yasaklarõnõ anlattõ. Devlet adamlarõndan ilim sahibikişilere kadar O’nun öğrencisi oldu. Anadolu ve Balkanlardailmi, dini tasavvuf konularõnda derin tesirler bõrakarak şöhretigünümüze kadar ulaşmõştõr.Yeter oldun fena bağõnda nalânYürü bülbül Yürü Dost illerineEdib tavus-õ kudsilerle cevlanYürü bülbül Yürü Dost illerineÂşõklar sadõklar işitmiş olunHakk’dan geldim yine Hakk’a giderimMevlasõndan gayri kimi var kulunDost’dan geldim yine dost’a giderim.Dizeleri günümüzde gönülden gönüle, dilden dile söylenir,dinlenir.118


Sultanönü PõnarlarõGerek kendi hayatta iken gerekse daha sonra yazõlan tarihve bibliyografya kitablarõndan”kutbu’l-aktab, sahib-i zaman,mürşid-i kâmil” gibi ünvanlarla anõlmasõ ölümünden sonradaşöhretinin devam ettiğini gösterir. Eserlerinin Anadolu’nun çeşitlikütüphanelerinde birçok nüshasõnõn bulunmasõ onlarõn halktarafõndan ne kadar sevilip benimsendiğini gösterir. Günümüzdeeserlerinden bazõlarõna açõklamalar getirilerek Türkçe’ye çevrilmiştir.59Aziz Mahmud Hudayi’nin kimya ilmine vakõf olduğunu duyanmeraklõ bir genç, kendisinden kimya öğrenmek için müracaateder. Oracõkta altõnda oturduklarõ asma ağacõndan birkaç yaprakkoparõr ve altõna dönüştürür. Meraklõ gençte aynõsõnõ yapmak ister,fakat başaramaz. Aziz Mahmud Hudayi O’na dönerek;—Oğlum kimya ilmini öğrenmek nefsini kimya etmekten ibarettir.DerAziz Mahmud Hudayi bir gün Sultan l.Ahmet’le sohbette ikenPadişah;—Efendim acaba zat-i âlinizin bizlere bir vadiniz ve müjdenizyok mudur? Diye sorunca, Aziz Mahmud Hudayi;—Ya Rabbi! Kõyamete kadar bizim yolumuza katõlan, bizisevenler ve ömründe bir kere türbemize gelip ruhumuza Fatihaokuyanlar bizimdir. Ömrünün sonlarõnda fakirlik görmesinler.İmanlarõnõ kurtararak gitsinler ve öleceklerini bilip haber versinler.Diye dua etti.59- Aziz Mahmud Hüdayi; İlmi, Ameli ve Ahlaki Faziletler Kitabõ(Cami-u’l Feza’il Kami-u’r Rezail)Çeviren; HasanAkarsu, Sivrihisar İslami İlimler Vakfõ Neşiyatõ Bayrak Matbaasõ 1997119


Sultanönü PõnarlarõAziz Mahmud Hudayi Tasavvufi halk edebiyatõ şairleri zümresiiçinde yer alan, sade ve hikemi mahiyette tekke şiirleri yazmõştõr.Daha çok ilahi tarzõndaki bu şiirleri bir divan oluştura caksayõdadõr. Şiirlerinde hem hece ölçüsünü, hemde aruz ölçüsünükullanmõştõr.Lutfeyleyip bir kez nazarEylerse ger sultanõmõzKursi değil arştan dahiAli ola unvanõmõz.Benlik aradan dur olaZulmet pür nur olaMahsun gönül mesrur olaMamur ola viranõmõz.Aziz Mahmud Hudayi İbnü’l-Arabî’nin sistemleştirdiği vahdetivucud anlayõşõna bağlõ bir mutasavvõftõr. Eserlerinde, şiirlerindeve mektuplarõnda bu açõkça görülür.Tevhid ile olur her derde dermanHakk’a Tevhid ile ermiş erenlerTevhid ile olur her müşkül asanHakk’a Tevhid ile ermiş erenler.120


Sultanönü Põnarlarõİster isen doğru yolBir efendiye kul olBu kesrette vahdet bulTevhide gel tevhideTerk edib kibrü kiniİhya edegör diniİste Hakka’l – yakiniTevhide gel TevhideHakk yolunu ararsanŞirk asarõn sürersenHudayi’ye sorarsanTevhide gel tevhideBütün mutasavvõf halk şairlerinde olduğu gibi Hudayi’deYunus etkisi tabii olarak vardõr. Ancak bu etki şekil ve ölçü ileilgilidir; daha çok, dõşa ait bir nitelik taşõr. Ayrõca vahdet-i vucudanlayõşõnda görülür. Yunus kadar derin bir şekilde işlediğini söylemekgüçtür.Neyleyim dünyayõBana Allah’õm gerekGerekmez MasivayõBana Sultan’õm gerek121


Sultanönü PõnarlarõEhl-i dünya dünya’daEhl-i ukba ukbadaHer biri bir sevdadaBana Allah’õm gerek.Aziz Mahmud Hudayi eserlerinde, şiirlerinde sade halk dilinikullanmõştõr. Halk edebiyatõnõn bütün sanat incelikleri görülür.Kim umar senden vefayõYalan dünya değimlisinMuhammed Mustafa’yõAlan dünya değil misin?Yürü ey bi vefa yürüSensin hodbin köhne karõNice yüzbin erden geriKalan dünya değimlisin.Sakõn dünya’ya aldanmaAç gözün gafletden uyanBunda kimse kalõr sanmaAç gözün gafletden uyan.Aziz Mahmud Hudayi Kitap ve Sünneti her şeyden üstün bilir,bu dairenin dõşõna çõkmaz. Bir yönüyle namaz ve orucun değerinden,en çok da tevhidin gereğinden söz eder.122


Sultanönü Põnarlarõİki cihan sultanõnõnDoğduğu ay geldi yineİlm-ü maarif kanõnõnDoğduğu ay geldi yineCan terkini urmadanCanan eline girmezZünnarõnõ kõrmadanİman eline girmez.Aziz Mahmud Hüdayi’nin yaşadõğõ dönem Osmanlõ Devleti’ninçalkantõlõ zamanõydõ. Ülkede mutluluk ile felaketin arka arkayageldiği çileli günlerle doluydu. Genç Osman’õn katledildiği,Yeniçeri azgõnlõklarõnõn arttõğõ bir zaman dilimi, kargaşanõn, kardeşkanõnõndöküldüğü, gözyaşõ, ümidsizliğin, keder, üzüntü veanarşinin kol gezdiği ve can güvenliğinin olmadõğõ zamanlardaO’nun mekânõ zengini, fakiri, âlimi cahili halkõn sõğõnağõ idi.O’nun mekânõna giren kişi canõndan emin, karamsarlõktan uzakgeleceğe umutla bakan mutlu kişilerden olurdu.Aziz Mahmud Hüdayi alçak gönüllüydü. Veciz, hikmetli venükteli sözleri, meclisinde bulunanlarõn yanõnda mistik yönüyleberaber bilge kişiliğinide öne çõkarõrdõ.Bir gün yanõnda talebesi Mehmed’le karşõ yakaya geçerkentalebesi Mehmed korku içinde bir denize, bir kayõğa bakarak;—Efendim, ölümle aramda kayõğõn şu tahtasõ var. Der ve binbir zahmetle karşõya geçtiklerinde iskelede Aziz Mahmud Hüdayi123


Sultanönü Põnarlarõtalebesine;—Evlad bak ölümle aranda o tahta parçasõ da kalmadõ.Cevabõnõ verir.C.EserleriHüdayi’nin edebi bakõmdan en mühim özelliği, Anadolu’daYunusla başlayan tekke edebiyatõmõzõn zuhdi bir bölümünün gelişmesinderolü oluşudur. Arapça ve Türkçe olmak üzere otuzkadar eseri bulunmaktadõr. Aziz Mahmud Hüdayi, zamanõnõnanlayõşõna göre eserlerinin çoğunu Arapça olarak kaleme almõştõr.Ancak divanõnõ kendi zamanõ Türkçesine göre sade bir dilleyazmõştõr. Aruz ve hece ölçüsünü ustalõkla kullanmõştõr. Gazel,murabba, muhammes şekillerine rastlandõğõ gibi kõt’a ve müfredlerdebulunur. Halk edebiyatõ türlerinden koşma divanõnda,tasavvuf edebiyatõ türlerinden mesnevi ise şekil bakõmõndanNecatü’l-garik fi’l cem ve tefrik de görülür.a.Arapça Eserleri1)Nefa’isü’l MecalisTasavvufi bir tefsirdir. Ancak Kur’an-õ Kerim ayetlerinin tamamõdeğil, seçilen bazõ ayetler açõklanmõştõr. El yazmalardanbazõsõ iki, bazõlarõ üç cilt halindedir.2)Cam’i u’l-Feza’il ve Ka-mi’u’r-Reza’ilİlmi, ameli ve ahlaki faziletleri anlatan bu eser Hüdayi’ninen meşhur ve en yaygõn eserlerinden biridir. Bu eserin KütahyaVahit Paşa Kütüphanesi’nin yazmalar bölümünde bulunan nüs-124


Sultanönü Põnarlarõhasõ merhum Hasan Akarsu tarafõndan Türkçe’ye çevrilmiştir.Hamd ve Salatu selamdan sonra Aziz Mahmud Hudayi bu eseriyazmasõnõn sebebini açõklar:“Bu kitabõ, kötü ahlakõ terk edip, güzel ahlaka yönelmek suretiylenefislerini süslemek isteyenleri Allah (C.C.)’a kavuşmayollarõnõ göstermek için, bölümler ve kõsõmlar halinde yazdõm. Veadõnõ faziletleri toplayan ve rezaletleri yasaklayan koydum. Hertürlü yardõmõ Allah (C.C.)’õn fazlõndan isterim. Zira fazilet O’nunkudret elindedir. Dilediğine verir ve O’nun ilmi geniştir.”Eser, ilim ve ilim öğrenip öğretmenin fazileti, Alla (C.C.) haklarõ,kul haklarõ, nefsin ahlakõ ve õslahõ üzere ana başlõklardanoluşmaktadõr. İlim kişinin derecesinin yükselmesine, yer ve göklerinsevgisini çekmeye sebeb olur. İlim öğreniniz, onu istemekmutluluktur. Bilgiyi bilmeyene öğretmek sadakadõr. İlim liderdir,iş ona uyandõr. Peygamberimiz Hz. Muhammed (S.A.V) “İlimöğrenmek kadõn erkek her Müslüman üzerine farzdõr.” buyurmuştur.3)Miftahu’s- Salât ve Mirkatü’n-NecatNamazõn anahtarõ, kurtuluş basamaklarõ ve dereceleri anlamõnagelir. Namazõn fazilet ve hikmetlerini anlatan kitapta Muhyiddinİbnu’l Arabî, Şahabeddin Suhreverdi gibi büyük mutasavvõflarõnfikirlerinede yer vermiştir. Eser üç bölümden oluşmaktadõr. Bueser Hasan Kamil Yõlmaz tarafõndan tercüme edilerek yayõnlanmõştõr.6060- Yõlmaz, Hasan Kamil; İlim Amel ve Seyrü Sülük, İstanbul l988. 50–58.125


Sultanönü Põnarlarõ4)Hulasatü’l Ahbar fi Ahvali’n- Nebiyyi’l MuhtarKonular bölümlere ayrõlmõştõr. Birinci bölümde kâinatõn yaratõlõşõve durumu, ikinci bölümde Hz.Adem’in yaratõlõşõ, üçüncübölümde Hz.Muhammed (S.A.V)’õn zuhuru ve dördüncü bölümdeilim, ma’rifet gibi tasavvufi konular işlenir. Altmõş yapraklõkbir eserdir.5)Hubbetü’l Mahabbeta) Mahabbatu’llah Mahabbetib)Resulu’llah, Mahabbet-ic) Alün-Nebi olmak üzere üç bölümdür.Allah (C.C.) sevgisi, Peygamber ve Ehl-i Beyt sevgisini anlatanbu eser Ahmed Remzi Akyürek tarafõndan Türkçe’ye çevrilmiş,Rasim Deniz’de Latin harfleriyle yayõnlamõştõr. 61 Allah (C.C)’õ,Peygamberimizi ve ehl-i beyti sevmenin faziletlerini ve muhabbetinyüksekliği ve kutsalõğõnõ dile getirir.6)Keşfu’l Kõna an Vechi’s- SemaTasavvuf musikisi ile yapõlan, Sema’nõn hal delillerinden sözeder. Sema’nõn meşrutiyetini savunmak için yazõlmõştõr. Eser HasanKamil Yõlmaz tarafõndan termece edilerek yayõnlanmõştõr. 62Sema’da Hakk yolcusunun şüphelerinin nasõl yok edildiğinianlatõr. Güzel sesin, temiz hareketlerin ve nağmelerin ruhsal veilahi değerlerinden söz eder.61- Deniz, Rasim; Habbet’ül Mahabbe Tercemesi Mahbubu’l-ahibbe, Kayseri 1982.62- Yõlmaz, Hasan Kamil; Hüdayinin Sema Risalesi M.Ü. İ.F.D lV s.273–284 İstanbul 1986.s.273–284126


Sultanönü Põnarlarõ7)Hayatü’l-Ervah ve Necatü’l-EşbahKelam konularõnõn yer aldõğõ bu eser önce iki kõsõma ayrõlmaktadõr.Birincikõsõm dokuz babtan oluşmaktadõr.Zorunluölümden, sonuçlarõndan, haşr ve neşirden bahseder.İkinci kõsõmon baba ayrõlmõştõr.İkinci bölümde ihtiyari ölümden( Mutukalbe ente mutu),anlamõndaki ölümden söz edilmiştir.Mebde(Başlangõç),Mead (Son)’dan söz eder.8)Fethü’l-Bab ve Ref’ül- HicabBirinci kõsõmda insanõn huylarõndan, ikinci kõsõmda tövbe,üçüncü kõsõmda insanda bulunan gizli sõrlardan söz eder.9)TecelliyatÇeşitli tarihlerde kendisine verilen kerametleri anlatõr.10)Tarikat-õ MuhammediyeÖğretici mahiyette küçük bir risaledir.11)El-Mecalisü’l-Va’zõyye12)VakiatBu eser Seyyid Aziz Mahmud Hüdayi’nin hocasõ ŞeyhÜftade’nin sohbetlerinde tuttuğu notlardan oluşmaktadõr. Kendihattõna mahsus eseri Hacõ Selim Ağa Kütüphanesi’ndedir.b.Türkçe Eserleri1)Divan-ül İlahiyatTasavvuf’a dair nasihatlarõn, hikmetlerin anlatõldõğõ divan,Yunus Emre’nin divanõ gibi herkesin anlayabileceği dille yazõlmõştõr.İki yüz elli kadar ilahisinden başka rubai ve kõtalardavardõr. Divan Kemaleddin Şenocak ve Ziver Tezeren tarafõndan127


Sultanönü Põnarlarõayrõ ayrõ yayõnlanmõştõr. (İstanbul 1970,1986)2)Necatü’l-GarikTasavvuftaki Cem ve Tefrik mertebeleri anlamõna gelir. Türkçeve manzum olarak yazõlmõştõr. Konusu Fena fillah ve beka bi’llahteşkil eder. Üç yüz yirmi dokuz beyitten oluşmaktadõr. Eserin enönemli özelliği ibadetin ve itikatõn tevhid ehli ile yakõnlõğõ ve bağlõlõğõnõanlatmõş olmasõdõr. Tevhid için ibadet başlõca şarttõr. O, budüşüncesiyle ilimde faydacõlõk teorisini kabul etmiştir.3)TarikatnameOsmanlõ ahlakõnõn önemli niteliklerini taşõyan ve telkineden bu eser, Türk Sosyoloji ve yükselme devrine varmõş olanOsmanlõ Medeniyeti’nin ahlak ilkelerini yansõtmasõ bakõmõndanda incelemeye değer. Celvetiye tarikatõ adabõnõ anlatan bir risaledir.Öğretici özelliği vardõr. Bu eser Külliyat-õ Hazreti Hüdayiadõyla yayõnlanmõştõr(İstanbul 1287),Mehmet Gülşen Efendi et-Tarikat’ül Muhammediyye adlõ eserini de ilave ederek yenidenyayõnlamõştõr.( İstanbul 1338)4)Tezakir-i Hüdayi (Mektubat)Yüz elli üç tanesi Türkçe yirmi iki tanesi Arapça’dõr. Bumektuplarõn konusu siyasi, tasavvufi ve idari bir nitelik taşõr.Mektuplar devrin bazõ siyasi olaylarõna õşõk tutmasõ bakõmõndanönemlidir. Özellikle lll. Murad’a ve diğer padişahlara bazõ devletadamlarõna yazõlmõştõr. Konularõ edebi, tasavvufi ve arifane şekildeişlemiştir.5)Nesaih ve MevaizHüdayi’nin vaaz ve nasihatlarõnõ ihtiva eden eser iki yüz otuz128


Sultanönü Põnarlarõyedi yaprak olup kõrk üç bölümden oluşur.6)Mi’raciyyeMi’raç hadisesini ayet ve hadislerin õşõğõ altõnda anlatan birrisaledir.7)Şerh-i Ala Kasideti’t Veteriyyet fi Medh-i Hayri’lBeriyyetEbu Bekr b. Abdu’l Kerim Halebî’nin Türkçe kasidesine şerhtir.8)Mensur Mevlid-i Nebi9)Haşiye Ala Kahistani Şerh-i Fõkh-õ GidaniAsõl adõ Şemseddin Muhammed olan, Horasan’da doğan 962ölen Kahistani’nin Keydani fõkhõ hakkõnda yazdõğõ şerhe Hüdayitarafõndan yapõlmõş haşiyeleri içeren eserdir.10)Şema’ilün Nebeviyytü’l –AhmediyyePeygamberimizin ahlakõnõ anlatan bir risaledir.11)El Fethü’ül-İlahiBazõ ayetlere göre, insanda bulunan ilahi hasse(özellik) vehislerin sadece nefis ve akõl yollarõ ile idrak olunmasõndan, maddiinsan ile manevi insan arasõndaki ilişkilerden insanõn maddesi venefsi ile olan ilgisinden söz eden didaktik bir eserdir.12)Ahbarü’n –Nebi13)Halü’l-Ervah ve Ahvalü’l-MevtaÖlü hakkõnda sorulan sorulara verilen cevaplarõ içeren bireserdir.14)Mecmua-i HutebHutbe-i Şerif olarak da bilinen eser, Hüdayi’nin hutbelerini içi-129


Sultanönü Põnarlarõne alõr. Cuma ve bayram namazlarõnda okunan hutbelerdir.Bu eserlerin çoğu İstanbul başta olmak üzere Anadolu’nunbirçok şehrindeki kütüphanelerinde nüshalarõnõ bulmak mümükündür.63Seyyid Aziz Mahmud Hüdayi’in birçok şiir ve ilahileri bestelenmiştir.Bunlarõn birçoğu günümüze kadar ulaşmõştõr. 6463- Tansel, Fevziye Abdullah; Aziz Mahmud Hüdayi, A,Ü.İ.F. D XV 1967 Ankara s.2664- Ergun Sa’deddin Nüzhet; Türk Musikisi Antolojisi-Dini Eserler, İstanbul l942.s.ll130


Sultanönü PõnarlarõKAYNAKLAR1.Abdurrahman Süreyya; Sicilli-i Osmanî, İstanbul l3082.Atmaca, A.Bican; Sivrihisar’da Yetişen Ünlü Kişiler ve Menkibeleri Sivrihisar 19863.Aziz Mahmud Hüdayi; Cami’u’l Feza’il Kami’u’r Rezail (İlmi, ameli ve ahlaki faziletler Kitabõ),Çeviren; Hasan Akarsu,Sivrihisar İslami İlimler Vakfõ Neşriyatõ, Bayrak Matbaasõ, İstanbul 1997.4.Baltacõ, Cahit; Osmanlõ Medereseleri, İrfan Matbaasõ, İstanbul 19765.Deniz, Rasim; Habbet’ül Mahabbe Tercemesi Mahbubu’l-ahibbe, Kayseri l9826.Brockelman Geschichte der Arabischen Literatur ll Leiden 19387.Ergun, Sa’deddin Nüzhet; Türk Musikisi Antolojisi-Dini Eserler, İstanbul l9428.Keskin Orhan; Bütün Yönleriyle Sivrihisar, Bayrak Matbaasõ, İstanbul 20019.Kilci, Yusuf Mesut; Kuruluşundan Cumhuriyete Sivrihisar(Yayõnlanmamõş lisans tezi. A.Ü.İ.F) Ankara 1981.10.Mehmet Gülşeni; Külliyat-õ Hazreti Hüdayi, İstanbul 133811.Özalp, Tahsin; Sivrihisar Tarihi, Tam-İş Matbaasõ, Eskişehir 196112.Şenocak, Kemaleddin; Kutb-ul Arifin Seyyid Aziz Mahmud Hüdayi, İstanbul 197013.Tansel, Fevziye Abdullah; Aziz Mahmud Hüdayi, A.Ü.İ.F.D XV 1967 Ankara14.Tezeren, Ziver; Seyyid Aziz Mahmud Hüdayi, İstanbul 198415.Uzunçarşõlõ, İsmail Hakkõ; Osmanlõ Tarihi T.T.K Ankara 196116.Uzunçarşõlõ, İsmail Hakkõ; Kütahya Şehri, Devlet Matbaasõ, İstanbul 193217.Yõlmaz, Hasan Kamil; Aziz Mahmud Hüdayi ve Celvetiye Tarikatõ İstanbul 198218.Yõlmaz, Hasan Kamil; İlim Amel ve Seyrü Sülük İstanbul 198819.Yõlmaz, Hasan Kamil; Hüdayi’nin Sema Risalesi M.Ü. İ.F.D. lV 1986 İstanbul131


Sultanönü PõnarlarõMEHMET KAPLAN(D.1915/ Ö.1986)132


Sultanönü PõnarlarõA.HayatõMehmet Kaplan H.1331/M.1915 tarihinde Eskişehir iliSivrihisar ilçesi Hacõ Veys mahallesinde doğdu. Babasõ Halilİbrahim Bey zengin bir esnaf çocuğu, annesi Fatma Hanõm’dõr.Babasõ tarafõndan okutulmayan ve bir meslek sahibi yapõlmayanHalil İbrahim Bey seferberlikte askere alõndõ. Mehmet Kaplan babasõaskerde iken doğdu. Babasõ askerde iken Sivrihisar Yunanlõlartarafõndan işgal edildi.(l4 Ağustos 1921)İşgal kuvvetlerine sessizlik içinde direnen Sivrihisar halkõnõntavrõ Mehmet Kapla’nõn bütün ömrü boyunca unutamadõğõilk hayat tecrübeleridir.” Eskiye gidildikçe bu günün manasõnõdaha iyi anlõyorum. Hatõrlamada diriltici bir mana var. TekrarSivrihisar’daki çeşmede çocukken başõmõ yõkarken göğsümdesoğuk suyun ciğerlerimde uyandõrdõğõ derin menevşeli nefesinialõyor gibi oluyorum. Sivrihisar; Orayõ uzaktan şöyle görüyorum.Bulutsuz mavi bir göğün altõnda çõplak, siyah, sivri, volkanik birdağ eteğinde düzlüğe kadar inen bir kasaba. Sonra göz alabildiğineçõplak, sarõ düzlük… Benim kafamda Sivrihisar, YazõcõoğluKalesi, Saat Kulesi ile Debboy denilen askeri depolar arasõdõr…Bir gün: bir bayram sabahõ, bu pencerelerden hepimiz dehşet vekorku içinde askeri debboyun alev alev yandõğõnõ, Yunan askerlerininşehre doğru geldiklerini görmüştük. Babam yoktu. Askerealõnmõştõ. Evde annem, ablam ve ben vardõk. Hemen aşağõ inmiş,dõş kapõnõn arkasõna kalõn bir hatõl dayamõştõk Yunanlõlariçeriye girmesin diye. Fakat onlar yine de gelmişler.”Mehmet,Mehmet” diye bağõrarak beni çağõrmõşlardõ. Bu şüphesiz bir ve-133


Sultanönü Põnarlarõhimdi, Anadolu’da çocuklarõn çoğunun adõ Mehmet olduğu için,bana ben çağrõlõyormuşum gibi geliyordu. Bizden yumurta istemişlerdi,vermiştik. Yandaki komşuda bir ihtiyarõ boğazlayaraköldürdüklerini hatõrlõyorum. Bu yõllar, korku ve dehşet yõllarõ idi…Hükümet konağõnõ yakmõşlardõ. Biz çocuklar bu yangõna atõlarak,kocaman, kocaman kâğõt ve defterler kurtardõk… Bir gün baktõkki, Yunanlõlar gitmişti. Bu bütün şehrin yaşadõğõ elemin, büyükbayram günüydü. Bütün evler, bütün sokaklar temizlenmişti.Yerler sulanmõştõ. Her yerde ay yõldõzlõ kõrmõzõ bayraklar, bir zaferçõğlõğõ gibi uçuşuyordu. Bütün çocuklarõn elinde, dükkânlardabinlerce küçük bayraklar vardõ.”65Mehmet Kaplan hayatõ boyunca çocukluk yõllarõnõ hatõrlayõp,Sivrihisar’da geçirdiği günlerin özlemini çekmiştir.Ufukta bir ölüm pençesi gibi yağmurKaranlõk dallarõyla açõldõğõ zamanUzak bir garnizonda çalõnan borazanBozkõr õssõzlõğla kalbimi doldur.Sakin bir hasret gibi serpilen serinlikBeklemediğim köşelerden dağõlan nurDost maddenin içinde, tehlikeli fizikMavi kõvõlcõmõyla pencereme vurur.Beni eski evime götür Tanrõm n’olurYumuşak dizine annemin tekrar ilet65- Keskin,Orhan ; Bütün Yönleriyle Sivrihisar,Bayrak Matbaasõ, İstanbul 2001, s.335-343134


Sultanönü PõnarlarõOrada her şey tatlõlõk, merhamet, huzur.Beyaz minare, Kurşunlu CamiiVe akşam güneşe bakan altõnolukYağmurda yaz rüyasõ gören mesut çocuk.66“Dedem ve babam dini kitaplarla halk hikâyelerini okurlardõ.İlkokulda iken sarõ kâğõtlõ, taş basma, acem yazõlõ halk hikâyelerinibende okudum. Kasabamõzdaki evde sözlü olarak yaşayanzengin bir halk kültürü vardõ. Nasreddin Hoca, Yunus EmreSivrihisarlõ olduklarõ için kadõnlar bile onlarõn fõkra ve şiirlerinibilirlerdi… Onlar halk hikâyeleri ve şiirleri beraber, bizim ev, kasabakültürünün tanõdõk simalarõ idiler. Çevreden gelen bu halkkültürünün bende edebiyata karşõ büyük ilgi uyandõrdõğõna kaniyim.Ben Yunus Emre’nin, Nasreddin Hoca’nõn Sinan Paşa’nõnhemşerisiyim.”67Dedesinin ”Servetim oğluma da, torunuma da yeter.”tahminidoğru çõkmadõ. Aile büyük bir sõkõntõya düştü. Babasõ savaştandöndükten sonra bir dükkân açtõysa da başaralõ olamadõ. AnnesiFatma Hanõm oğlu Mehmet’e ve ondan birkaç yaş küçük kõzõnabakmak için büyük sõkõntõlar çekti.“Yunus bir uçurumda yatar, O’nun yattõğõ yere tepelerdeninilir. Gece yarõsõ yaylõ araba, korkulu yollardan sarsõla sarsõladüşerken, uzakta, ta derinlerde bir õşõk gösterdiler: İstasyon dediler.Yunus’un türbesi onun yanõndadõr.66- Oktay Ahmet; Cumhuriyet Dönemi Edebiyatõ (1923–1950),Kültür Bakanlõğõ yayõnlarõ Ankara 1993,s.907–91867- Kerman, Zeynep; Mehmet Kaplan, Türk Edebiyatõ Dergisi 1991135


Sultanönü PõnarlarõÇocuk gözlerimle ona baktõm ve ürperdim. Kulaklarõmda birefsanenin uğultusu vardõ. Dağlar, taşlar manasõnõ bilmediğimbir ilahi söylüyorlardõ. Köye yerleştikten sonra, uçurum, Yunus,İstasyon ve ben birbirimize kaynaştõk. Zamanla orkestramõza dahabaşka seslerde karõştõ…Gece, ellerimizde ayran bakraçlarõ,trene çõkardõk. Issõzbozkõr karanlõğõnda, seyyarõşõklõ saraylar gibi, birden karşõmõzdaduruveren vagonlarbizi büyülerdi. Pencereden, uykuiçinde donmuş veya rüyadanbakar gibi çehreler uzanõr, ölügözler ile soğuk boşluğu yoklar,tekrar kayõtsõz içeri çekilirdi. Birşey görmezlerdi. Orada uçurumuniçinde, Yunus’un ve bizim bulunduğumuzu fark etmezlerdi.Nereden fark edeceklerdi? Etseler ne yapacaklardõ sanki?Bu aydõnlõk, masal kâşaneleri uzaklarda eriyince, biz yinemağaramõza dönerdik: Kerpiç damlarõmõza, uykularõmõza, hastalõğõmõzave sefaletimize, Yõllar var, bu uçurumdan nasõl çõktõğõmõbilmiyorum. Arabalar, evler, istasyonlar, şehirler, mektepler kitaplarve insanlar beni uzun bir vadiden geçirdiler. Bu vadideasõrlarca yürümüş gibiyim. Bir daha dönmedim.Bir daha oraya dönmedim. Fakat uçurum benimle heryeri dolaştõ.Ne zaman içime baksam, karşõma onun karanlõk boşluğu,136


Sultanönü Põnarlarõtitreyen istasyon õşõğõ, Yunus, köylüler ve Porsuk çõkar milyonlarcasivrisineğin yüzüme hücum ettiğini hissederim.Yõllar var, büyük, sonsuz karõşõk bir labirentin içinde çõkacakbir yer bulmak için uğraşõyorum. Zaman zaman içimdeki uçurumbeni çağõrõr ve “çõkõş yeri benim” der. “Haydi, atlayõver, korkma!“ ve kalbim kendi kendine şöyle söylenir: Bir yaylõya binsem,kõrbacõ elime alsam, atlara deh! Desem, yollardan geri dönsem, omukaddes uçuruma insem…”68Mehmet Kaplan l923–1928 yõllarõ arasõnda ilk tahsiliniSivrihisar’da tamamladõ. İlkokuldan sonra fõrõncõ, kunduracõ çõraklõğõyaptõ. Sivrihisar’dan Eskişehir’e göç ettiler. Çocukluğununbu fakirlik günlerinde gündüzleri çõraklõk, geceleri Eskişehir istasyonundaekmek simit, süt, salep satarak ailesinin geçimineyardõm için çõrpõndõ. Eskişehir Lisesi’nde ortaöğrenimini bitirdi.Aralarõnda Ömer Lütfi Barkan’õn ve edebiyat öğretmeni CemalDuru’nun bulunduğu değerli öğretmenlerden ders gördü ve etkilendi.Askeri Tõbbiye imtihanõ kazanmasõna rağmen YüksekMuallim Mektebi’nin Türk Dili ve Edebiyatõ Bölümünü tercih etti.İsimlerini lisede duyduğu ilim adamlarõnõ üniversitede tanõdõ.Fuat Köprülü, Ali Nihat Tarlan, Mustafa Şekip Tunç, Hilmi ZiyaÜlken, Reşit Rahmeti Arat, Ahmet Caferoğlu, Kilisli Rõfat… ReşitRahmeti Arat henüz ikinci sõnõfta iken öğrencisi Mehmet Kaplan’õbir bursla Almanya’ya gönderdi.(1936) Fransõzca öğrenirkentanõştõğõ Alain O’nun ömür boyu okuduğu bir yazar, kendi ifade-68- Kaplan, Mehmet; Nesillerin Ruhu, İstanbul 1978. s.275–277137


Sultanönü Põnarlarõsiyle bir mürşid oldu.Mehmet Kaplan Almanya dönüşü Eşrefoğlu Rumi-Hayatõ veeserleri çalõşmasõ ile ihtisas, Emir Sultan üzerine hazõrladõğõ mezuniyettezi ile üniversiteyi bitirdi.(1939) Fuat Köprülü onu asistanadayõ olarak aldõ. Köprülü’nün üniversiteden ayrõlmasõndan sonraAhmet Hamdi Tanpõnar’õn asistanõ oldu. Namõk Kemal, Hayatõ veEserleri adlõ tezi ile edebiyat doktoru unvanõnõ aldõ.(1942)TevfikFikret ve Şiiri ile de Doçent oldu.(1944),Behice Moyuncur ileevlendi. Fransa’ya gitti ve bir yõl Sarbonne Üniversitesindekiderslere konferanslara devam etti.(1949) Şiir Tahlilleri 1 (AkifPaşa’dan- Yahya Kemal’e.1953) yayõmladõ. Bu eserle profesöroldu.(1953) İstanbul İktisat Enstitüsünde Edebiyat Meselelerikonulu dersler verdi.Mehmet Kaplan Erzurum Atatürk Üniversitesi kurucularõarasõnda yer aldõ. Edebiyat Fakültesi dekanlõğõ, rektör vekilliği,yardõmcõlõğõ görevlerinde bulundu. Erzurum Atatürk ÜniversitesiEdebiyat Fakültesinde Türkoloji bölümü seviyesinin bugünkü halegelmesinde onun büyük katkõsõ vardõr. Ahmet Hamdi Tanpõnar’õnvefatõ(1962)ile Yeni Türk Edebiyatõ bölümü başkanlõğõna getirildi.İstanbul Üniversitesi Senato üyeliği(1973),Türkiyat EnstitüMüdürlüğü (1974–1983)görevlerinde bulundu.Kültür Bakanlõğõ, Milli Eğitim Bakanlõğõ, Devlet PlanlamaTeşkilatõ tarafõndan kurulan birçok komisyonda görev yaptõ. Basõnİlan Kurumu genel kurul üyesi seçildi.(1967) Türkiye Milli KültürVakfõnca Milli Kültüre Şeref madalyasõ verildi(1981) Atatürk, Dilve Tarih Yüksek Kurumu, Yüksek Kurul üyesi seçildi.(1983) Yaş138


Sultanönü Põnarlarõhaddinden emekli oldu.(1984) Vefat edinceye kadar yurt dõşõ veyurt içinde ilmi konferanslar verdi, çalõşmalarda bulundu. Sonolarak Marmara Üniversitesi Fen –Edebiyat Fakültesi Türk Dili veEdebiyatõ Bölümünde lisans ve lisansüstü dersler verdi.(1986)İstanbul’da vefat etti. Kabri Karaca Ahmet mezarlõğõndadõr.B. İlmi KişiliğiMehmet Kapla’nõn ilk yayõnlanan eseri ”Manzara” adlõ şiiridir.Şiir yazma tutkusunun şiirlerini yayõnlamasa da onda devam ettiğihatõralarõndan ve mektuplarõndan anlaşõlmaktadõr. Şiirin yanõsõra roman ve hikâye denemeleri de vardõr. O’ iki alanda tanõnmaktadõr.Araştõrma, inceleme ve denemeleri.Mehmet Kaplan kendisi eser neşrettiği gibi, öğrencilerininde eser neşretmelerini de daima teşvik etti, onlarla ortak çalõşmalaryaparak bizzat kendisi örnek oldu. Yeni Türk Edebiyatõaraştõrmalarõnda da biyografik çalõşmalara ağõrlõk vermesi bualandaki boşluktan kaynaklanmaktaydõ. Deneme O’nun kafasõndakidüşünceleri yazõya dökme çabasõdõr. Kendisini hürhissettiği bu denemeler Mehmet Kaplan’a geniş bir şöhret kazandõrdõ.O’denemelerine hayran olduğu mürşidi Alain’in tavsiyesineuyarak daima “yazarak düşünmüş” ve denemeyi bu amaçla kullanmõştõr.Denemelerinde Nuri Hisar, Nuri Tahran, Ruhi Çõnar,Osman Selçuk, K.Domaniç gibi takma adlar kullanmõştõr.Büyük şair Fuzuli, ünlü Leyla vü Mecnun mesnevinde yalnõzMecnun’a değil, Leyla’ya yer vermiştir. Eserin adõ da bunu gösterir.Hatta Leyla adõnõ başa almasõndan daha çok önem verdiğini139


Sultanönü Põnarlarõileri sürmekte mümkündür… 69Karacaoğlan fakir ama içi sevgi ile dolu ve o,bu sevgi ile tabiatlaanlaşmasõnõ biliyor. İşte Karacaoğlan’nõn ve genellikle diğerhalk şairlerinin eserlerini güzelleştiren iki unsur; sevmek ve tabiatlaanlaşmak: Bunlar yoksulluk ve yalnõzlõğõn acõsõna güneşõşõklarõndan daha saf bal katar.Zavallõ Karacaoğlan bu fakirlik içinde derviş olmak istiyor.Zira dervişlik, fakirlik ve âşõklõğa çok yakõndõr. Bundan dolayõHalk edebiyatõ ile Derviş(Tasavvuf) edebiyatõ birbirlerine çokbenzerler… 70Fikret, ilim ve tekniğin dünyayõ değiştireceğine mutlak şekildeinanmõştõ ve bunda da haklõydõ. Osmanlõ Devleti’nin ilim ve fensahasõnda geri kaldõğõ için yõkõlacağõnõ da üzülerek haber vermişti.Fakat Fikret ilim ve fennin dünyayõ cennete çevireceğinisöylüyordu ki, bunda yanõlmõştõ. İlim ve fen dünyayõ cennete çevirmemiş,zehirlemiştir. İlim ve fenne dayanan savaş silahlarõnõnsayõsõ ve tesiri arttõkça ölenlerin sayõsõ da artmõştõr.Fikret’i yanõltan ilim ve fenni tek kõymet olarak görmesidir.İlim ve fenni ileri götüren Avrupa’yõ aldatan da budur. Avrupalõilim ve fenne dayanarak sömürgeci ve kapitalist, yani zalim olmuşve karşõsõnda, ezilen insanõn çõplak ruhunu Gandhi’yi veAkif’i bulmuştur.Akif, ilim ve tekniğin faydasõnõ inkâr etmez. Safahat, ilim vetekniği yücelten beyitlerle doludur. Akif atomun “maddenin kuvve-izerriyye “sinin dünyayõ değiştireceğini, Türkiye’de herkesten69- Kaplan, Mehmet; Edebiyatõmõzõn İçinden, İstanbul 1978.s.30–3370- Kaplan, Mehmet; a.g.e s.39–42140


Sultanönü Põnarlarõönce gören ve söyleyen biridir. Fakat Akif kuvvetli imanõyla ilimve tekniğin yetersizliğini de fark etmiştir. Ruh, maddeden apayrõkanunlara tabidir. Ruhun kanunu sevgi ve adalettir. Bütün dinlerbu büyük hakikate dayanõrlar. Bilhassa İslamiyet yüce “Hak”kavramõ ile toplumlarõn adalet ve kanuna dayanmasõ gerektiğiniyüzyõllarca önce haber vermiştir. Anadolu’nun büyük evliyalarõ,Mevlana, Yunus Emre, Hacõ Bayram Veli zulme karşõ adaleti, kibirve nefrete karşõ sevgiyi savunmuşlardõr…Türkiye, bugünkü merhaleye çok acõ tarihi tecrübelerden sonragelmiştir.”Millet” denilen sosyal varlõğõn önemini bize ZiyaGökalp anlatmõştõr.”Milli devlet” fikri ne Tevfik Fikret ne deMehmet Akif”te vardõr. Tevfik Fikret kendisini ”insaniyetçilik”denilen ütopiye, Mehmet Akif ise onun kadar değilse bile, yinede sağlam esaslara dayanmayan ”ittihad-õ İslam idealine kaptõrmõştõr.71Mehmet Kaplan, şahsiyeti, fikirleri ve eserleriyle Türk Kültürve fikir adamõ ve araştõrõcõdõr. Yazarak düşünmeyi bir alõşkanlõkhaline getiren ve her sabah adeta jimnastik yapar gibi yazõyazan, öğrencilerine daima “yazarak düşünün” tavsiyelerindebulunur.”Ben okurken yaşadõm, yani değiştim.” der.”Edebiyatapsikolojinin, stilistiğin, estetiğin metotlu bir şekilde tatbikinidenemek zamanõ çoktan geldi. Sosyolojik ve tarihi metot banakâfi gelmiyor. Ben bilhassa eseri, bünyeyi, ruhu yakalamak istiyorum.Divan şiirinde tarihi unsurundan ve maznundan dahabaşka kõymetler var.”Görüşünü savunuyordu.Mehmet Kaplan edebiyatta ideolojik yaklaşõmlara şiddetle71- Kaplan, Mehmet; Fikret, Akif ve Ziya Gökalp, Türk Edebiyatõ Dergisi sayõ 36 Aralõk1974,s.6–8141


Sultanönü Põnarlarõkarşõdõr. ”Millete, sanata, ruha değer veren bir cereyan meydanagetirmek iyi olurdu.”, “Irkçõ değilim. Coğrafya ve reel sosyal şartlarbana artõk yalnõz raflarda kitaplarda yaşayan tarihten dahamühim görünüyor, dünyayõ zõt kutuplara ayõrmak ve onlar arasõndakiuyuşmazlõğõ belirtmek günümüz ideolojilerinin çoğundavardõr.”Tanzimat sonrasõ Türk edebiyatõ tarihine inceleme ve araştõrmalarõylatanõndõ. Metne dayalõ, çağdaş psikolojinin verilerindenyararlanarak kişilikle edebiyat yapõtõ arasõndaki ilişkileri araştõran,karşõlaştõrmalõ bir eleştiri anlayõşõyla sanatta estetik vebuluşcu nitelikleri savundu. 72Bütün kazançlarõ hiçe sayan yeni şiir tarzõnõn eskiyle bağlarõnõkoparma eğilimlerine karşõ çõkõyordu. Fuzuli, Baki, Nedim,Tevfik Fikret, Yahya Kemal v.b şairlerin şiirlerinden yola çõkarakbelirgin özellikleri yansõtmaya çalõştõ. Bu şiirlerinde ilk öğedurumunda görünen kim kavramlarõ felsefi açõndan değerlendirerekşairin felsefi dünyasõnõ etkileyen akõm ve kişileri göstermekistedi. 73 Otuz beş yaş şiirinde Cahit Sõtkõ kendi, kendisini konualarak ele alõyor. Aynada uzun uzun kendisini seyrediyor, çehresininzamanla nasõl bozulduğunu üzülerek görüyor. Dünyadostlarõ ile olan münasebetlerinin değiştiğini fark ederek, hafifacõ bir alay ile hayatõn faniliğini ve ölümü düşünüyor. Bu anlayõşbütün Türk Edebiyatõnda vardõr. Yunus Emre ölümden, Allah(C.C.) fikrine ve ahirete gider. O’nun için ölüm ebediyete açõlanbir kapõdõr.”Ölümden ne korkarsõn, korkma ebedi varsõn ” diyen72- Özkõrõmlõ, Atilla; Türk Edebiyatõ Ansiklopedisi Mehmet Kaplan Maddesi.(Beşinci baskõ) Cem Yayõnevi İstanbul 1990c.3,s.71773- Kurdakul, Şükran; Çağdaş Türk Edebiyatõ, Bilgi Yayõnevi (İkinci baskõ) Ankara 1992 c.4 s.212–214142


Sultanönü PõnarlarõYunus sağlam bir inançla ölümü aşar. Yunus’u üzen ölüm değil,yeryüzündeki hayattõr. Zira ölüm ebedi sevgiliye kavuşmaktõr.Cumhuriyet devri edebiyatõnda, Peyami Sefa, Necip Fazõl,Ahmet Hamdi Tanpõnar gibi bazõ şahsiyetler insanõ derinlik psikolojisive metafizik açõlardan ele almaya çalõşmõşlardõr. CahitSõtkõ gençlik yõllarõnda bu sanatlarõn tesiri altõnda kalmõştõr.Cumhuriyet devri tiyatro yazarlarõ arasõnda tarihe dramatikve trajik açõdan bakanlar yetişmiştir. Bunlardan dikkate değeri,geniş seyirci kitlesinin IV. Murat oyun ve filmi ile tanõdõğõ TuranOflazoğlu’dur. Görüş sahasõ çok geniş olan Turan Oflazoğlu. IV.Murat’õn dõşõnda Osmanlõ tarihine ait daha birçok şahsiyetin kaderinioyun konusu yapmõştõr. Bunlardan sonuncusu, Harbiyeşehir tiyatrosunda oynanmakta olan III. Selim piyesidir.Osmanlõ Devleti’nin çöküş yõllarõnda yaşayan bu kültürlü, iyikalbli, sanatkâr, yenilik taraftarõ hükümdarõn hayat macerasõkendiliğinden trajiktir. Fakat tarihin kendiliğinden trajik olmasõ,onun kolayca sanat eseri haline gelmesi için yeterli değildir.Tarihte diğer konular gibi sanatçõ için işlenecek bir malzeme, taş,demir veya ağaçtõr. Bir sanat eserini güzel ve çekici yapan, onunkonusu veya malzemesi değil, yapõsõ ve işleniş tarzõdõr. 74Yaşanõlan bazõ hayat tecrübeleri vardõr ki, hiç unutulmaz.Aradan yõllar geçtik ten sonra bir tembih veya bir çağrõşõm onlarõolduğu gibi diriltir. O vakit iki zaman birden yaşanõr. Hali hazõrve geçmiş. Bu iki zaman beraberlerinde, birbirlerine zõt veya biribirine benzer unsurlarõ yan yana getirirler. Sevinç ile keder birbirinekarõşõr. Çağdaş yazarlar bu ”zaman karõşõmõna” dayanarak,74- Kaplan, Mehmet; lll. Selim Kõlõç ve Ney; Tercüman Gazetesi,12Aralõk 1983143


Sultanönü Põnarlarõhayatõn çeşitli yönlerini verme imkânõ bulmuşlardõr.Sevinç Çokum’un hikâyesi de bu “zaman karõşõmõ” esasõnadayanõyor. Hali hazõrda bir çocuğun doğumu bekleniyor. Yaşlõkadõn bundan yõllar önce, evinin yukarõ odasõnda oğlunun doğumunuhatõrlõyor. Bu hayatõn mesut anõdõr. Yeni doğan çocuğunsoluklarõna sokulup bir uykuya dalõşõnõ hala hatõrlar.Yeniden bahar olsa… Komşularõn sõcak gülüşüyle aydõnlansaodalar… 75Dil konusunda Türkçe, Öz Türkçe çatõşmalarõnda taraf olarakher kelimenin asõrlarõn kültür mirasõnõ taşõdõğõnõ õsrarla telkin etti.O’nun özellikle çevirilerde, kavramlarõ karşõlamak bakõmõndanihtiyaç duyulan yeni kelimelerin, terimlerin yapõlmasõna karşõolmadõğõnõ belirtmek gerekir.Mehmet Kaplan geleneksel edebiyatõmõzõn üzerindeki araştõrmalarõylaolduğu kadar Çağdaş Türk Edebiyatõ ile ilgiliincelemeleriyle de dikkati çekmiş ve özellikle, sanatõ daha muhafazakâraçõdan ele alan edebiyat çevrelerinde çok etkili olmuş biredebiyat tarihçisi ve eleştirmenidir. 76Mehmet Kaplan; Hareket dergisinden Varlõk dergisine, Hisardergisinden Yol dergisine, Türk Edebiyatõ dergisinden Yenilikdergisine, Milliyet gazetesinden, Tercüman gazetesine kadar birçokdergi ve gazetede yazõlar yazmõştõr.75- Kaplan, Mehmet; Hikâye Tahlilleri, İstanbul 1979.s.361–36376- Enigün, İnci, Kerman Zeynep; Mehmet Kaplandan Seçmeler I Kültür ve Turizm Bakanlõğõ yayõnlarõ Ankara 1993s.907–918144


Sultanönü PõnarlarõC. Eserleria) Deneme;1)Nesillerin Ruhu2)Büyük Türkiye Rüyasõ3)Edebiyatõmõzõn içinden4)Kültür ve Dil5)Sevgi ve İlimb) İnceleme, araştõrma;1)Tevfik Fikret ve Şiiri2)Namõk Kemal, Hayatõ ve Eserleri3)Şiir Tahlilleri l-ll4)Tanpõnar’õn Şiir Dünyasõ5)Yunus Emre‘ye göre Zaman-Hayat ve Varoluşun Manasõ6)Türk Edebiyatõ Üzerine Araştõrmalar I.II. III7)Hikâye Tahlilleri8) Türk Milleti’nin Kültürel Değerleri9)Oğuz Kağan Destanõ145


Sultanönü PõnarlarõKAYNAKLAR1.Aldan, Mehmet; Mektuplarõyla Mehmet Kaplan, Türk Dili Dergisi sayõ,414 Haziran 19862.Çõnarlõ, Mehmet; Sanatçõ Dostlarõm, İstanbul 19793.Gölpõnarlõ, Abdülbaki; Yunus Emre Divanõ İstanbul 1943.4.Enginün, İnci-Kerman Zeynep; Mehmet Kaplan, Hayatõ ve Eserleri İstanbul 2000—Mehmet Kaplandan seçmeler I Kültür ve Turizm—Bakanlõğõ yayõnlarõ Ankara 19935.Kaplan, Mehmet; Tevfik Fikret İstanbul 1971.—Nesillerin Ruhu İstanbul 1978—Edebiyatõmõzõn içinden 1978—Fikret, Akif ve Ziya Gökalp, T.E.D sayõ 36 Aralõk 1974—Hikâye Tahlilleri, İstanbul 1979—Oğuz Kağan Destanõ, Dergâh yayõnlarõ İstanbul 1979—III. Selim, Kõlõç ve Ney; Tercüman Gazetesi,12 Aralõk 19836.Kerman, Zeynep-Enginün İnci; Mehmet Kaplan, Aliye Mektuplar İstanbul 1992—Mehmet Kaplan için T.K.A.E Yayõnlarõ İstanbul 19887.Kerman, Zeynep; Mehmet Kaplan, Hayatõ ve Eserleri 1984 İstanbul—Kaplan Hoca ve Çocukluğu T.E.D sayõ 209 Mart 19918.Keskin, Orhan; Bütün Yönleriyle Sivrihisar, Bayrak Matbaasõ 2001 İstanbul9.Kurdakul, Şükran, Çağdaş Türk Edebiyatõ, Bilgi Yayõnevi (İkinci baskõ) Ankara 199210.Mehmet Akif; Safahat, İstanbul 192811.Okay, M.Orhan: Mehmet Kaplandan Hatõralar, Mektuplar Türk Edebiyatõ Dergisi sayõ 333.Temmuz 2001.12.Parmaksõzoğlu, İsmet; İbn Batuta Seyahatnamesinden seçmeler İstanbul 1971.13.Sadettin Nüzhet; Cenab Şahabettin, İstanbul 193414.Tanpõnar, Ahmet Hamdi; Şiirler, İstanbul 196115.Uçman, Abdullah; Mehmet Kaplan’a Armağan, İstanbul 1984146


Sultanönü PõnarlarõFAHRETTİN KERİM GÖKAY(D.1900/Ö.1987)147


Sultanönü PõnarlarõEskişehir eşrafõndan manifaturacõ Hacõ Abdülkerim Efendiile Dobruca Türklerin’den Şeyh Ahmet Efendi’nin kõzõ AzizeHanõm’dan 1900 yõlõnda Eskişehir’de doğdu. Babasõ HacõAbdulkerim Efendi memurluk yapmõş, belediye ve milli eğitimmeclis üyeliklerinde bulunmuştur.Fahrettin Kerim Gökay ilköğrenimine Eskişehir Livaİdadisi’nde(1910–1915) başlamõştõr. İstanbul’da BoğaziçiRehber-i İttihat ve sonrada Menbaül-İrfan İdadisi’nden diplomaalmõş (1916). İstanbul Üniversitesi Tõp Fakültesini bitirmiştir.Toptaşõ Bimarhanesi (akõl hastalõklarõ) yardõmcõ asistanõ (Emraz-õAkliye) olarak girmiştir.(1919) Mazhar Osman kendisine asabiyeve akliye mütehassõsõ (uzmanõ) sertifikasõnõ vermiştir.(1922)Eskişehir’de öğrencilik yõllarõnda gazetecilik yapmõştõr. Ahrargazetesini çõkarmõştõr. 1922–1924 yõllarõ arasõnda Almanya’nõnMünchen, Hamburg ve Avusturya’nõn Viyana ÜniversitelerindeNöropsikiyatri dalõnda uzmanlõk öğrenimi gördü. Türkiye’ye döndüktensonra İstanbul asabiye ve akliye ruhiyat laboratuarõnõnşefliğine atandõ.1926 yõlõnda İstanbul Üniversitesi Tõp Fakültesiakliye seriyatõ müderris yardõmcõlõğõna (doçent),1933 yõlõnda üniversitereformunda Tõp Fakültesi Psikiyatri Profesörlü’ğüne,1942‘de nöroloji Ordinaryüs Profesörlü’ğüne getirilmiştir. Bu görevini24 Ekim 1942 tarihine kadar sürdürmüştür.1942 yõlõnda zamanõn Cumhurbaşkanõ İsmet İnönü veBaşbakan Şemsettin Günaltay tarafõndan İstanbul Valiliği veBelediye Başkanlõğõ görevine getirilmiştir. 26 Kasõm 1957 tarihindeİstanbul Valiliği ve Belediye Başkanlõğõ görevinden ayrõlan148


Sultanönü PõnarlarõFahrettin Kerim Gökay Bern Büyükelçiliği’ne atandõ. 1960 yõlõndaDõşişleri Bakanlõğõ yüksek müşavirliğine getirildi. 1961seçiminde İstanbul milletvekili olarak meclise girdi. 1962-1963’teİsmet İnönü’nün Başbakanlõğõ dönemindeki koalisyon hükümetlerinde1962’de İmar ve İskân bakanlõğõ, 1963’te Sağlõk veSosyal Yardõm Bakanlõğõ görevlerinde bulunmuştur. 22 Temmuz1988’de İstanbul’da vefat etti.Fahrettin Kerim Gökay bu görevlerin dõşõnda New York ilimakademisi, Amerika Psikiyatri, Fransõz mediko-psikoloji, RomaTiberina Akademisi gibi birçok uluslararasõ bilim kuruluşununüyesidir. Dünya göçmenler birliği başkanlõğõ, Türkiye SosyalPsikiyatri Derneği kurucusu ve başkanõdõr. Yeşilay Derneği’ninde başkanlõğõnõ yapmõştõr. Fransa, Lübnan, İtalya, İspanya,Yugoslavya, Yunanistan, Ürdün, Libya ve Almanya devletlerindennişanlar almõştõr. Başlõca eseleri; 1) Yeşil Kitap, 2) Akõlhastalõklarõnõn Teşhis ve Tedavisi, 3)Türkiye’de Felc-i UmumiMeselesi, 4)Cümle-i Asabiye Frengisinde Tedavi, 5)İntiharlarkarşõsõnda Ruhiyatçõ, 6) İç hastalõklarõ Kliniği, 7)Ruh hastalõklarõ,8)Ameliyatla Salah Göstermemiş Ekstra Modüller Tümör Vakasõ,9)Sinir Hastalõklarõ adlõ eserleri başta olmak üzere pek çok yayõnõbulunmaktadõr. Bu yazõlõ eserlerin dõşõnda Yeşilay mecmuasõnõ,Tõp dünyasõ dergisini kurmuştur.“ Nöroloji sahasõnda önemli afetler husule getiren zehirlersõrasõyla şunlardõr; Alkol, morfin, kokain, haşiş, nikotin, ergotin…”77İstanbul şehrimiz Fahrettin Kerim Gökay’õn valiliği ve bele-77- Gökay, Fahrettin Kerim; Sinir Hastalõklarõ(Nöroloji), Kenan Matbaasõ, İstanbul 1946.s.242149


Sultanönü Põnarlarõdiye başkanlõğõ zamanõnda (1950–55) önemli imar hareketinesahne oldu. Bu konuda bir plan uyguladõ. İstanbul’un yol şebekesio zamanlarda yetersizdi. Şehir geniş bir alana yayõlõyordu.Arazisi engebeliydi. Bir yandan nüfus hõzla artõyor, öte yandansõnaî kuruluşlar gelişi güzel diledikleri yerde kuruluyordu. Yeterliyol şebekesinin olmayõşõ kentin imarõnõ olumsuz yönde etkiliyordu.Belediye ve Özel idare tarafõndan yol yapõmõna hõz verildi.Değişik semtlerde ellinin üzerinde yol onarõldõ. Fahrettin KerimGökay tarihi ve turistik caddelere önem verdi.(2) 78Fatih-Edirnekapõ yolu kõsmen yeniden yapõldõ; bir kõsmõ asfaltlandõve parkeyle döşendi. Topkapõ Sarayõ, Ayasofya Camii,Sultanahmet-Beyazõt, Çemberlitaş’a kadar, Kapalõ çarşõya gidenNuruosmaniye yolu, Fatih”te Karaman, Laleli’de Reşit Paşa caddeleriasfatlandõ ve kaldõrõmlar parkeyle döşendi. Fahrettin KerimGökay İstanbul’un Anadolu Yakasõ’nõn su sorununu bir ölçüdehafifletti, ikinci Elmalõ Bendi’nin temeli 1951 yõlõnda atõldõ.Terkos-Kâğõthane arasõndaki kõrk iki kilometrelik isale hattõ döşendi.İstanbul’un feth edilişinin 500.yõl dönümünde İstanbul ilkdefa gece aydõnlatõldõ. Anadolu Hisarõ, Rumeli Hisarõ, Kõz Kulesi,Yeni Camii, Süleymaniye Camii ve anõtlar õşõklarla donatõldõ.Bakõmsõz ve harap durumda olan Fatih Külliyesi onarõldõ. Camiive çevresi güzelleştirildi. Vakõflar İdaresi ile birlikte SüleymaniyeCamii çevresi, Aksaray’da Murad Paşa Camii, Ayvansaray’daIvaz Efendi Camii, Azapkapõ’da Saliha Sultan Sebili onarõldõ. EyüpSultan Camii’nin çevresindeki dükkânlar yõkõlarak meydan açõldõ.78- Toprak, Zafer; Gökay, Fahrettin Kerim, Dünden Bugüne İstanbul, c.3 s.410–411 Kültür Bakanlõğõ ve Tarih VakfõYayõnõ 1994 İstanbul.150


Sultanönü PõnarlarõCamii ortaya çõktõ. Bugünkü Belediye Sarayõ’nõn temeli atõldõ.Fahrettin Kerim Gökay özellikle eğitim problemine el attõ.İstanbul’un merkezinde ve köylerinde onun döneminde okul sayõsõndabüyük artõş görüldü. İlk Üniversite öğrenci sitesi onunzamanõnda yapõldõ. Tanzimat Müzesi, İstanbul Şehir (sergi)Galerisi açõldõ. Mesleği gereği ruh sağõlõnda gürültü kirliliğinin öneminibilen Fahrettin Kerim Gökay İstanbul’da ilk defa “Klaksonyasağõnõ” getirdi. O, İstanbul halkõna ilk tanzim satõşlarõnõ sunankişidir.“Halk plajlara akõn etti, vatandaş denize giremiyor.” Diyerekdönemin elitlerinin Türk toplumuna bakõşõnõ anlatan cümlelerdenbirini bizlere armağan etmiştir. Halk tarafõndan çok sevilen vekõsa boyu dolayõsõyla hakkõnda “Mini, mini valimiz, ne olacakhalimiz?” tekerlemesi üretilmiştir.151


Sultanönü PõnarlarõKAYNAKLAR1.Gökay, Fahrettin Kerim; Sinir Hastalõklarõ(Nöroloji),Kenan Matbaasõ, İstanbul 1946.2.Toprak, Zafer; Fahrettin Kerim, Dünden Bugüne İstanbul. Kültür Bakanlõğõ ve Tarih Vakfõ yayõnõ 1994 İstanbul.152


Sultanönü PõnarlarõMULAZIM (Teğmen)AHMET HAMDİ (AYKER) EFENDİ(H.1316/M.1900)153


Sultanönü PõnarlarõAhmet Hamdi Efendi Eskişehir’in Sivrihisar ilçesindeH.1316/M.1900 yõlõnda dünyaya gelmiştir. Babasõnõn ismi Halilİbrahim’dir. Eskişehir muallim mektebini(Öğretmen Okulu) bitirmişti.O sõrada Osmanlõ Devleti Birinci Dünya savaşõna katõldõ.(11Kasõm 1914) İttifak devletleri, Birinci Dünya Savaşõnda yenilmiş,imzaladõklarõ ateşkes anlaşmalarõ ile birer, birer savaştan çekilerekOsmanlõ Devletini yalnõz bõraktõlar.Osmanlõ Devleti, İngiltere, Fransa, Rusya, Sõrbistan, İtalya,Yunanistan, Romanya, Japonya, Brezilya, Amerika BirleşikDevletleri ve Portekiz’den oluşan itilaf devletleri ile Limni adasõnõnMondros Limanõnda, İngilizlerin Agamemnon adlõ savaş gemisindeAteşkes görüşmelerine başladõ. Bu görüşmelerde OsmanlõDevletini Rauf (Orbay) Bey başkanlõğõnda bir heyet temsil etti.Osmanlõ Devleti, itilaf Devletleri ile 30 Ekim 1918’de ağõr şartlarõolan Mondros Ateşkes Antlaşmasõnõ imzalamak zorunda kaldõ.u antlaşmasõnõn en ağõr maddesi yedinci madde idi. Buna göreitilaf devletleri, kendi güvenliklerini tehlikeye düşürecek birdurum ortaya çõkarsa, herhangi bir stratejik noktayõ işgal hakkõnasahip olacaklardõ. Ateşkes antlaşmasõ imzalandõktan hemensonra uygulanmaya konuldu. Türk ordusunun büyük bir kõsmõterhis edildi. Ordumuzun: silah cephane araç ve gereçlerine el konuldu.Ayrõca haberleşme ve ulaşõm araçlarõ denetim altõna alõndõ.Öte yandan itilaf devletlerinin savaş gemileri,13 Kasõm 1918’deİstanbul limanõna gelerek demirledi. Böylece Osmanlõ Devleti’ninbaşkentini baskõ altõna almanõn ilk adõmõ atõlmõş oldu.Bundan sonra itilaf devletleri Anadolu’ya ve bazõ diğer Türk154


Sultanönü Põnarlarõtopraklarõnõ denetim altõna almaya ve işgale başladõlar. İngilizlerMusul’u, Fransõzlar Dörtyol ve Adana’yõ İtalyanlar ise Antalya veKonya’yõ işgal ettiler. İngilizler ayrõca Balõkesir, İzmir, Samsun,Batum, İzmit, Merzifon, Afyon ve Eskişehir’e askeri birlikler gönderdiler.Ahmet Hamdi Efendi 5 Mart 1918 yõlõnda on sekiz yaşlarõndaiken İstanbul İhtiyat zabiti talimgâhõnõ (İstanbul Yedek SubayOkulunu) bitirdi. 9. Orduya bağlõ 15. Fõrka(Tümen),38. Alay,3.Tabur,2. Bölük Takõm Komutanlõğõna sevk edildi. 9. OrdununKomutanlõğõnda Yakup Şevki bulunmaktadõr. 9. Ordunun adõ dahasonra 3. Ordu olarak değiştirilmiştir.O sõrada Samsun ve civarõnda, Pontus Rum çeteleri türemiş,yöredeki Türkler üzerindeki baskõlarõnõ artõrmõşlardõ. Can ve malgüvenlikleri tehlikeye düşen bölgedeki Türkler de kendilerini savunmayabaşladõlar. İngilizler Mondros Ateşkes Antlaşmasõnõnyedinci maddesine dayanarak 9 Mart 1919 da Samsun’a askerçõkardõlar. Yöredeki Rum halkõnõn bu işgale sevinmeleritaşkõnlõk yapacak kadar ileri gitmeleri makineli tüfek takõm komutanõMulazõm Ahmet Hamdi Efendi’yi üzdü, çileden çõkardõ.Memleketin yabancõ istilasõna uğradõğõ duygusuna kapõldõ. İsyanetti, bir makineli tüfek alõp, takõm arkadaşlarõyla dağa çõktõ. Buisyan olayõ İngilizleri ve itilaf devletlerini çok telaşlandõrdõ. Onlariçin bu olay önemli idi. Çünkü bu vatansever Türk subayõnõndavranõşõ diğer askerlere ve Rum Pontus çeteleriyle savaşan yerlihalka örnek oldu ve güç verdi. O’nun için İngilizler bu olayyayõlõp büyümeden bu teğmenin yakalanõp cezalandõrõlmasõnõ155


Sultanönü Põnarlarõistediler. Ayrõca bu bölgede Rumlarõn can ve mal güvenliğininsağlanamadõğõnõ iddia ettiler.O yõllarda (1918–1919) Genel Kurmay Başkanõ olanKorgeneral Fevzi (Çakmak) Paşa Samsun’daki Mulazõm AhmetHamdi Efendi olayõnõ anõlarõnda şöyle anlatmaktadõr.Samsun ‘daki birliklerden bir makineli tüfek bölüğüne mensubMulazõm Hamdi Bey’in bir makineli tüfek ve bir miktar askerledağa çõkarak Türk çetelere zahir işgal kuvvetleri kumandanõnõbüsbütün şüpheye düşürmüştü. Erkan-õ Harbiye’yi Umumiyememur olan itilaf kuvvetlerinin irtibat zabitleri sõk, sõk yanõmagelerek benden bu hususta tafsilat almak istiyorlardõ.Mustafa Kemal Paşa’nõn Almanlara ve Enver Paşa’yaaleyhtar olduğunu söyleyerek yeni vazifesine (9.Ordu KõtaatõMüfettişliğini) gidince bütün bunlarõn bertaraf olacağõnõ anlatõyordum.Bu sebeble Atatürk’ün hareketini tasvip ve hatta tacil (hõzlandõrõyor)ediyorlardõ.Mustafa Kemal Paşa İstanbul’da Karargâhõnõ teşkil etmek,hareket hazõrlõğõ görmekle meşgul bulunuyordu. Sivas’taki3.Kolordu Kumandanlõğõ’na tayin ettirmek istediği bir AlbayRafet Bey(General Rafet Bele) bu vazifeyi seve seve kabul etmişve beraberce harekete hazõrlanmõştõ. 79Mulazõm Hamdi (Bey) olayõndan sonra İtilaf devletlerininOsmanlõ hükümetine baskõlarõ arttõ. Özellikle İngilizlerin yoğunbaskõlarõ vardõ. Sonunda İtilaf devletleri İstanbul hükümetine şunotayõ verdi.79- Külçe, Süleyman; Mareşal Fevzi Çakmak,(Askeri, Hususi Hayatõ) İkinci baskõ, Birinci kitap İstanbul 1953 s.106–107156


Sultanönü Põnarlarõ“Samsun ve çevresinde birçok Rum köyleri her gün Türklerinsaldõrõsõna uğramaktadõr. Hükümet bu barbarca saldõrõlarõn önünegeçememektedir. Onlarõn emniyet ve huzurunu temin etmekinsanlõk namõna borcunuzdur. Eğer siz aciz iseniz bu vazifeyi bizüstümüze alacağõz…” Mondros Mütarekesi’nin yedinci ve yirmidördüncü maddelerine dayanarak stratejik bölgeleri işgal etmehakkõnõ İngilizler kendilerinde görmektedirler. 80Mulazõm Ahmet Hamdi Bey’in dağa çõkmasõyla İngilizlerinbaskõsõ sonucu itilaf devletlerinin Osmanlõ hükümetine böyle notavermesine sebeb oldu. Bunun neticesinde 9.Ordu komutanõ YakubŞevki Paşa’nõn görevden alõnõp yerine daha kudretli ve otoriterPaşa’nõn yani Mustafa Kemal’in 9.Ordu Kõtaatõ Müfettişliği’netayin edildi. Mustafa Kemal Paşa böylece 19 Mayõs 1919’daSamsun’a arkadaşlarõyla birlikte çõkmõş oldu. Dolayõsõyla da olsaMulazõm Ahmet Hamdi Bey 17 Mart 1919’da Samsun dağlarõndamakineli tüfeği ile düşman’a attõğõ ilk kurşun ile AnadoluKurtuluş Savaşõnõn başlama kõvõlcõmõnõn ateşlenmesine sebebolmuştu. 81Gazi Mustafa Kemal Atatürk 19 Mayõs 1919 Samsun’a ayakbastõktan sonra Samsun ve çevresi hakkõnda İngilizlerin baskõsõylaOsmanlõ makamlarõnõn isteği üzerine İstanbul Hükümeti veGenel Kurmay Başkanlõğõna şu asayiş raporunu vermiştir.“İngiliz kõtasõnõn Samsun’a çõkmasõ üzerine memleketin80- Gürün, Kamuran; Savaşan Dünya ve Türkiye, Bilgi Yayõnevi 1986 Ankara s.227–22881- Erihan, Celal; Komutan Atatürk, Türkiye İş Bankasõ yayõnlarõ II İkinci baskõ Ankara 1972 cilt 2, s.282–283,• Atatürk, Mustafa Kemal; Nutuk, Biz bize Basõn Yayõn, Ankara 2007.s.7• Tünay, Bekir; Gazi’nin Milli Mücadele Destanõ, Kültür Bakanlõğõ Yayõnlarõ, Ankara 1981 s.39–65Şapolyo, Enver Behnan; Kemal Atatürk ve Milli Mücadele Tarihi, Rafet Zaimler Yayõnevi, İkinci Baskõ, İstanbul 1958s.287–291157


Sultanönü Põnarlarõyabancõ istilasõna uğradõ hissine kapõlan ve Rum halkõnõn taşkõnlõklarõnakõzan 15. Fõkra makineli tüfek subayõ Hamdi EfendiRum çetelerinin Türk köylerine ve halkõna yapmakta olduklarõzülüm ve tecavüzden üzülerek dağa çõkmõştõr. Kendisine yapõlanöğüt ve telkinler üzerine vazifesi başõna dönmüş ise de tõbbimüşahadeye alõnmak üzere Divanõ harp kararõyla İstanbul’agönderileceğini öğrenerek 15 Mayõs 1919’da tekrar kaçmayõ başarmõştõr.Son kaçõşõndan bu güne kadar(22Mayõs 1919) hiçbirtarafta faaliyeti görülmemiş ve nerede bulunduğuna dair de birişaret elde edilememiştir.” 82Mulazõm Ahmet Hamdi Efendi’nin çevrede izine rastlanamadõğõndan25 Kasõm 1919’da terhis edildiği kaynaklardananlaşõlmaktadõr. Anadolu’daki Milli Mücadele hareketine eskibirliği 15. Tümen, 38 Alay, 3.Tabur 11.Bölüğe iltihak ederekkatõlõr. (22 Mayõs 1921) Onun birliği Ankara istikametineSakarya’nõn doğusuna sevk edilir. Sakarya Meydan Savaşõn’da(10.Tümen),İstiklal savaşõnõn her safhasõnda onu cephelerdegörüyoruz.1Şubat 1922 yõlõnda ordudan ikinci defa terhis oluyor.Kurtuluş Savaşõ kazanõldõktan hemen sonra İzmir’e yerleşmiş,yedek subay maaşlarõndan yaptõğõ birikimi kendisine sermaye yaparakİzmir’in Buca ilçesi, Kõzõlçullu Semtinde bir bakkal dükkânõaçarak ticaret hayatõna atõlmõştõr. (1922) Türkiye Büyük MilletMeclisi tarafõndan kendisine Kurtuluş Savaşõ’ndaki başarõlarõndandolayõ 2096 sayõlõ beratla kõrmõzõ şeritli İstiklal Madalyasõverilmiştir. (24 Şubat 1926) İşlerini büyütmek, genişletmek82- Demir, Ahmet; Mulazõm (Teğmen) Hamdi Efendinin Yaşam Öyküsü, Ankara 2006 s. 1–5• Harp Tarihi Vesikalarõ Dergisi, Ankara 1952. Sayõ 1.s.63- 65.68.71–83• Kantarcõ, Mustafa; Gözlem, Ulusal Egemenlik ve Ahmet Hamdi Bey İstikbal Gazetesi,22 Nisan 2008 Eskişehir158


Sultanönü Põnarlarõiçin iş yerini İzmir Anafarlar caddesindeki işletmesine taşõmõştõr.Perakendecilikten gõda ve ihtiyaç maddeleri toptancõlõğõ işineçevirmiştir. İkinci Dünya Savaşõ sõrasõnda İhtiyat olarak askereçağrõlmõş 324 Alay 1. Tabur 2. Bölük komutanõ olarak görevyapmõş Ağustos 1942’de üçüncü ve son olarak ordudan terhisedilmiştir.İzmir’de ilk olarak; alõnan müşteri siparişli adrese hizmetgötürme yani “Servis Toptancõlõğõ “işine başladõ. (1951)”Birliktelikten güç doğacak” felsefesi ve arzusundan hareketleçocuklarõnõ küçüklüklerinden itibaren işin içine sokmuş, tecrübekazanmalarõnõ sağlayarak onlarõ bir ve bütün içinde tutmayõ başarmõş,aile şirketine ilk olarak “Ahmet Hamdi Ayker ve OğullarõKolektif Şirketi” ismini vermiştir. (1956) Yine İzmir’de İlk olarakBilgisayar sistemini gõda toptancõlõğõ işinde kullanmaya başlamõştõr.(1964)Ahmet Hamdi Bey’in şirketi 1982 yõlõnda “AytaşAnonim” ismini almõştõr. Gõda ve ihtiyaç maddeleri toptan veperakende ticaretiyle uğraşan Aytaş Şirketler Grubu 1989 yõlõndaTespo’yu kurdu. 1996 yõlõnda Tespo Computer’in kõsaltõlmõşolarak tescil ettirmiştir. Grubun Tespo Cash & Carry markasõylafaaliyette olan 10 mağazalõk toptan mağaza zinciri de bulunmaktadõr.8383- Perakende devine marka süprizi-Akşam Gazetesi159


Sultanönü PõnarlarõKAYNAKLAR1- Armaoğlu, Fahir;20. Yüzyõl Siyasi Tarihi, Ankara 19932- Atatürk Araştõrma Merkezi; Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, T.T.K Basõmevi Ankara 19973- Atatürk, Gazi Mustafa Kemal, Söylev(Nutuk) c.1–2, T.T.K Yayõnlarõ, Ankara 19734- Atay, Falih Rõfkõ; Çankaya, İstanbul 19845- Aydemir, Şevket Süreyya; Tek Adam 19926- Demir, Ahmet; Mülazõm (Teğmen) Hamdi Efendi’nin Yaşam Öyküsü, Ankara 20067- Erihan, Celal; Komutan Atatürk, Türkiye İş Bankasõ Yayõnlarõ, II İkinci baskõ Ankara 19728- Harp Tarihi Vesikalarõ Dergisi 1952 Ankara Sayõ 19- Gürün Kamuran; Savaşan Dünya ve Türkiye, Bilgi Yayõnevi,1986 Ankara.10- Kantarcõ, Mustafa; Gözlem, Ulusal Egemenlik ve Ahmet Hamdi Bey, İstikbal Gazetesi, Eskişehir 22 Nisan 2008.11- Karal, Enver Ziya;Türkiye Cumhuriyeti Tarihi ,Ankara l97112- Kinross, Lord; Bir Milletin Yeniden Doğuşu, İstanbul 199313- Kocatürk, Utkan; Doğumundan Ölümüne Kadar Kaynakçalõ Atatürk Günlüğü, Ankara 199214- Külçe, Süleyman; Mareşal Fevzi Çakmak, Askeri, Hususi Hayatõ. Birinci Kitap (İkinci baskõ),İstanbul 195315- Mumcu, Ahmet-Su, Kamil; Türkiye Cumhuriyeti Tarihi, İstanbul 197016- Soyak, Hasan Rõza; Atatürk’ten Hatõralar Ankara 198817- Şapolyo, Enver Behnam; Kemal Atatürk ve Milli Mücadele Tarihi; Rafet Zaimler Yayõnevi (İkinci baskõ) İstanbul195818- Tünay, Bekir; Gazi’nin Milli Mücadele Destanõ, Kültür Bakanlõğõ Yayõnlarõ, Ankara 1981160

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!