12.07.2015 Views

Buradan - Arkitera

Buradan - Arkitera

Buradan - Arkitera

SHOW MORE
SHOW LESS
  • No tags were found...

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Olimpiyat 2020:İstanbul için fırsat mı tehdit mi ?Tarih:15 Mayıs 2013, 15.00 – 19.00Yer:Mimar Sinan Üniversitesi Sedad Hakkı EldemOditoryumuEditör:Aslı OdmanDüzenleyen:Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Şehirve Bölge Planlama BölümüPanelistler:Haydar Karabey, Jean-François Pérouse, UlusAtayurt, John LoveringModeratör:Aslı OdmanPanele ve Yayına Emeği Geçenler:Gizem AksümerBarış GöğüşHaydar KarabeyAslı OdmanSinem SeçerBinnur Öktem ÜnsalDeşifre:Merve AkıKapak Tasarım:Umut SüdüakTasarım:Uğurcan KoçhanMSGSÜ ŞBP Panel Kitapçıkları SerisiTemmuz 2013


Olimpiyat 2020:İstanbul için fırsat mı tehdit mi ?İstanbul, her geçen gün sayısı gitgide çoğalan büyük projelere sahne olmaya devam etmekte:kamusal alanlara yapılan radikal müdahaleler, olmayacak imar uygulamalarını meşru hale getirenanlamsız ihyalar, tarihi alanlarda kentsel belleği ortadan kaldıran kentsel dönüşümler, 3. havaalanı,3. köprü gibi kentte geri dönülmez büyük tahribatlar oluşturacak ulaşım projeleri, tartışmaya kapalıgelişen devasa etkinlikler…İşte 2020 Yaz Olimpiyatlarına aday şehir olan İstanbul metropolünde, bu geçici devasa etkinliğinkalıcı etkilerini tartışmak, bu bağlamda kazanımları veya kaybedilecekleri görebilmek amacıyla bunuakademik bir misyon olarak kabul eden Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Mimarlık FakültesiŞehir Bölge Planlama Bölümü, 15.05.2013 tarihinde “Olimpiyat 2020: İstanbul İçin Fırsat mı Tehditmi” başlığında bir panel gerçekleştirdi.Paneldeki konuşmacılar, kendi ülkelerinde yaşadıkları deneyimleri de dikkate alarak bu tür devasaetkinliklerin kent mekânına ve kentli yaşamına yapacağı kalıcı etkiler hakkında önemli mesajlar verdiler.Tartışmalarda varılan ortak nokta; etkinliklerin hangi koşullarda bir fırsat, hangi durumlarda birtehdit oluşturacağının iyi belirlenmesi; bunun için de gerek uzmanlık alanlarınca, gerekse bu süreçiçinde yer alacak farklı aktörlerce ve kentli katılımıyla açık bir model belirlenmeden adım atılmamasıydı.Panelin hemen ardından mayıs ayının sonunda “Gezi” olayları patlak verdi. Ağaçları ve parkıyla birliktekentin önemli bir kamusal alanını sahiplenme temelli başlayan direniş, bütün ülkenin gündemineoturdu ve kentin yaşam alanlarına yapılacak her tür müdahalede, kentli hakları bağlamındaönemli bir karşı duruşun gelişmesini tetikledi. Mekânsal, çevresel ve sosyal süreçler açısından elealınmadan ve kamuoyu ile hiçbir tartışma ortamı oluşturmadan yapılacak devasa etkinliklerle ilgilibüyük kentsel projelerin, artık önemli bir direnç mekanizmasıyla karşılaşacağını “Gezi” olayları bizegösterdi.Bu süreçte panel konuşmalarının metne dönüştürülmesi ile elde edilen bu kitap, 2020 Yaz Olimpiyatlarınaaday olan kentimiz için okuyuculara düşünme ve sorgulama, henüz karar verilmemişken bumekanizma içindeki yetkililere de kente, kentliye ve gelecek kuşaklara karşı sorumluluklarını hatırlatmaolanağı sunmaktadır.Bu yayımın gerçekleşme sürecinde katkı koyan herkese teşekkür ederim.Prof. Dr. Gülşen ÖzaydınMSGSÜ Şehir ve Bölge Planlama Bölümü Başkanı


Ulus Atayurt :İsmi 1992 olimpiyatlarından sonra tescillenen"Barcelona Modeli" post-fordist şehirlerin 15yıl boyunca gıpta ile baktığı bir örnek oldu.Gerek deniz gerek kültür turizminin, semboliksermayenin, emlak rantının, ve yeni endüstrilersöylencesinin bir karşımı olan modelin tetikleyecisiBarcelona Olimpiyatları'ydı. Olimpiyatlarise sadece barınma hakkının gaspına vebütçe açığına neden olmadı, şehrin krizle sonlanacakmüteakip 20 senesine de damga vurdu.Bu sunumda, işte bu uzun süreç önemli virajlarıylaele alınmaktadır: İspanya’da demokrasiyegeçişin ardından AB'ye entegrasyon ilebaşlayan Barcelona Modeli, 1994 Olimpiyatları,2004 Kültürler Forumu ve nihayetinde finansalkrize uzanan 30 yıl.Ulus Atayurt, kurucuları arasında olduğu Postexpressve Express dergilerinde ve Tarih Vakfı’nınİstanbul Dergisi’nde kent gelişmesi,TOKİ, kentsel dönüşüm, kent direnişlerleri vebaşta İspanya olmak üzere konut ve mali sektörarasındaki ilişkiler hakkında düzenli olarakyazdı, yazmakta. Fırat Genç ve Anna Sala ileberaber 2007 senesinde ‘İstanbul’un dönüşümharitası’nı hazırladı. İmece Toplumun ŞehircilikHareketi ve Express ekibinde çalışmakta, birsüredir Barcelona ve İstanbul arasında yaşamaktave Barcelona Modeli'nin uzun vadeli etkileriniiçten ve dıştan yaşayıp, yazmakta.o anki hükümetlerin başındaki siyasetçiler,gayrimenkul müteahhitleri ve varlıklı kesimlerolmuşlardır. Bu yüzden müstakbel İstanbulOlimpiyatları’nın, şehrin halihazırdakiantidemokratik yapılanmasını daha da derinleştireceğinikestirmek zor değildir. Bu sunum,Olimpiyat Oyunlarının son dönemdeki mirasınıele alacak ve özellikle de 2012 Londra Olimpiyat’larındançıkan derslere yoğunlaşmıştır. Sonolarak da, İstanbul’un Olimpiyat adaylığınıniçerdiği tehditlere değinmekte ve bu ‘felaketi’engellemek için altının çizilmesi gereken noktalarönermektedir.John Lovering, 1995 yılından beri CardiffÜniversitesi Şehir Bölge Planlama Bölümü’nde,Kentsel Dönüşüm ve Yönetişim dalında profesördür.Eser verdiği alanlar içerisinde kentselyenileme, kentsel istihdam yapısı ve sanayininyeniden yapılandırılması, uluslararası ekonomipolitik, devlet teorileri ve bölgesel kalkınmavardır. Galler Bölgesi ve İstanbul özelindeyayınları vardır. 2011 yılından beri genel yayınyönetmenliğini yaptığı International PlanningStudies adlı derginin İstanbul özel sayısınıneditörlerindendir.John Lovering:İstanbul’un 2020 senesinde Olimpiyat Oyunlarınaevsahipliği yapma ihtimalini ciddi bir tehlikeolarak görmekteyiz. Ulusalararası OlimpiyatKomitesi Türkiye Hükümeti tarafındanüretilen ‘Olimpiyatlar için iyi olan İstanbul içinde iyidir’ söylemine ikna olmuş olabilir. FakatKomite’nin çıkarlarının, İstanbul halkının çıkarlarıylaörtüştüğünden yola çıkmamız mümküngözükmüyor. Son otuz sene içerisindeOlimpiyatlara evsahipliği yapmış şehirleriniçinden geçtikleri süreçlere baktığımızda, buşehirlerin iki hafta keyfini çıkardıkları eğlenceve ilginin sonrasında, uzun yıllar boyunca, harvurup harman savrulmuş muazzam miktarlardakikamu kaynağı ve çarpıtılmış bir kentgelişimi ile yüzleşmek durumunda kaldıklarınıgörüyoruz. Olimpiyatların asıl kazananları,


Aslı Odman:Hepiniz hoşgeldiniz. Ben Aslı Odman, MimarSinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Şehir ve BölgePlanlama Bölümü’nün en yeni üyesiyim. Bugün,düzenleme fikri dönem başından beri yavaş yavaşşekillenmiş ve aciliyet arzettiğine dair hemfikirolduğumuz bir konu hakkındaki panel nedeniile bir aradayız: Bu akşamüstü İstanbul’un 2020Olimpiyat Adalıylığına dair bildiklerimizi, hembaşka Olimpiyat kentleri ile karşılaştırarak hemde İstanbul’un daha önceki adaylık süreçlerinihatırlayarak masaya yatırmak istiyoruz. Öncelikleoditoryumun girişinde BölümümüzdenHaydar Karabey ve Barış Göğüş’ün emekleriylehazırlanan, İstanbul 2020 Olimpiyat Adaylığıprojesine ait adaylık kitapçığından alınmış görselleredikkatinizi çekmek istiyorum.Çok kısa bir zaman önce, bu ‘bidbook’ tabiredilen İstanbul’un 2020 Olimpiyatlarına adaylıkkitapçıkları http://www.istanbul2020.com.tr/ websitesinden kamuoyu ile paylaşıldı.Ancak bu aşamada İstanbul’u ciddi bir şekildedönüştürmeye aday bu devasa etkinliğinkapsamı ve dönüştürüceklerine dair bilgi sahibiolabildik. Diğer meslek gruplarının da durumubelli ki farklı değil. Bu projeler kapalı kapılar ardındahazırlandıktan / hazırlattırıldıktan sonra,neredeyse Uluslararası Olimpiyat Komitesi’nesunulduğu anda İstanbul sakinleriyle ve Türkiyeile paylaşıldı. Bu andan itibaren de Bölümüzde,“Bu dev ya da devasa etkinliğin İstanbul’a fizikive sosyal etkileri nasıl olacak?” ekseninde birtartışma başladı. Bunun üzerine, umarım yalnızcatartışma seviyesinde kalmayacak etkinliklerinilk adımı olarak, konunun anlaşılmasına eleştirelkatkı sunacak bir ilk faaliyetle işe girişmeyekarar verdik.Ulusararası literatürde ‘mega-event’ adı altındabir hayli kapsamlı analiz edilmiş olan fenomeninTürkçeye en yakın tercümesi bize ‘devasaetkinlik’ olarak gözüküyor. Literatür, özellikledört senede bir yapılan Yaz Olimpiyatlarınınhazırlık süreci ve ardında bıraktığı mekansal vesosyal mirasa yoğunlaşmakta. Fakat Kış Olimpiyatları,Formula 1 araba yarışları, Avrupa KültürBaşkenti ve envai çeşitte kültür veya spor etkinliğide, zamansal ve mekansal kapsamı oranındabu literatür tarafından ele alınmış. İşte bugünbu “devasa etkinlik” adını verdiklerimizden, YazOlimpiyatlarının adaylık süreci ve sonrasındabıraktığı fiziki ve sosyal etkileri tartışıyor olacağız.Aynı zamanda İstanbul’un “2020 Olimpiyatları”adaylık sürecinin, İstanbul’un bu dünyaüzerindeki en uzun adaylık hikayesinin bu beşinciaşamasının, tam olarak nasıl bir güçler dengesine,tarihsel bağlama, aktörler ilişkisine, sosyaldöneme denk geldiğini ele alacağız.Doğrudan panelimizde yer vermediğimiz bir noktaya,daha derin bir tarihsel bakış kazanabilmekiçin şimdiden değinmek gerekiyor; yani 1936-1951 arasında İstanbul’daki kent planlarındaimzası olan Henri Prost’a. İstanbul’u dönüştürenplanlar söz konusu olduğunda ismi farklı nidâlarlasık sık anılan Prost da, İki Dünya Savaşı arasındakisiyasi konjonktörü içerisinde İstanbul’dagerekli olan büyük yapısal dönüşümleri başlatabilmekiçin bir ‘koçbaşı’ olarak Olimpiyat Oyunlarıevsahipliğini önermiş ve bu perspektifle1937 Master planınını hazırlamıştı. Bu konudaCânâ Bilsel ve Halûk Zelef’in çalışmalarını anmakgerekiyor. İki Dünya Savaşı arası dönem ile1980 Küreselleşme sonrası kentlerde planlama,kent imajı, uluslararası sistem, uluslaşma, sermayebirikimi ve devasa etkinlikler arasındakiilişkilere karşılaştırmalı olarak bakmak, ayrıcaverimli ve mânâlı bir araştırma gündemi olmayıvaadediyor. Esasında Prost dünya tarihinde ilkdevâsa etkinlik olarak nitelendirilen Dünya Fuarlarından,özellikle de 1924’deki Paris Fuarı’ndanda etkinlenmişti. İstanbul’u dönüştürmek için,Olimpiyat Köyü dışında, Dünya Fuarına evsahipliğietrafında önemli altyapılar da planlamıştı.Yani devasa etkinliklerin, kent dönüşümü için birmanivela olarak kullanılmasının bu topraklardabir ‘tarihi’ olduğunu hatırlatalım.Aynı zamanda bu panelde misafir edemediğimiz,Türkiye’de ‘devasa etkinliklerin kente etkileri’alanında derinlemesine çalışmaları ve müdaheleleriolan isimlere de, konuyu daha derinleştirmekisteyenlere kılavuzluk adına bu açılışkonuşmasında değinmek istiyorum. 2008 senesindeODTÜ Şehir Bölge Planlama Bölümü’ndeözellikle Atina Olimpiyatları süreci ve sonrasınıinceleyen bir doktora tezi vermiş olan SertaçErten, bir başka İstanbul’da etkileri görünür


KAYNAK: 1943 tarihli 1/2000 ölçekli plandan fotoğraf, Tablo 1, Cânâ Bilsel & Halûk Zelef (2011): Mega Events in Istanbul from HenriProst’s master plan of 1937 to the twenty-first-century Olympic bids, Planning Perspectives, 26:4, 621-634olmuş devasa etkinlik olan Formula 1 hakkındaMimar Sinan Şehir Bölge Bölümü’nde savunduğumaster tezini anacağımız Funda Sönmez,gene Mimar Sinan Sosyoloji’den sevgili SibelYardımcı’nın İstanbul Bienali hakkındaki 2005tarihli kitabı ve son dönemde Uluslararası KonutHakkı Örgütü COHRE ile işbirliği halindezorunlu tahliyeler ile Olimpiyatlar arasındakiilişkiler hakkında çok yönlü faaliyetlerini takipettiğimiz Cihan Uzunçarşılı Baysal, hemenilk akla gelen isimler. Bilemediklerimizden vesayamadıklarımızdan şimdiden peşinen özürdileyelim ve ‘tanışmak üzere’ diyelim. Fakatkenti bu kadar temelli değiştirmeye aday olanbu fenomen, yani İstanbul’un Olimpiyat Adaylığıserencamı hakkında derinlemesine ve sosyalbilimsel,yani sırf teknik olmayan bilimsel faaliyetlerin;panellerin, sempozyumların, yayınlarınne kadar az olduğunu görmek ise, açıkçası bizişaşırttı.Bugün bu hem günceli hem eski Olimpiyatadaylıklarını dünya örnekleriyle karşılaştırmalıolarak ele almak istediğimiz panelde dörtkatılımcımız olacak. Ben hem konuşmacılarımızıkısaca tanıtmak hem de konu içeriklerine kısacadeğinmek istiyorum. İlk konuşmacımız MimarSinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Şehir veBölge Planlama Bölümü’nden yüksek mimarHaydar Karabey. Esasında kendisi bu panelinyapılması ve bu konunun gündemimize alınmasıiçin ilk ivmeyi veren kişi. Haydar Karabey,İstanbul 2020 Olimpiyatları adaylık sürecininbugününü, en güncel olandan başlayarak bizedaha genel, ‘felsefi ve sosyolojik’ bir çerçevedenaktaracak. Hem mimari bina ölçeğinde,


hem de kent ölçeğine planlananlara, planlanmasürecine ve katılımcılık eksikliğine değinecek.Daha sonra bir “flashback” yaparak geçmişedönmek istiyoruz. Biraz önce de belirttiğimgibi İstanbul, 1992’den bu yana ısrarla Olimpiyatadaylığından vazgeçmemiş, dünyada enuzun süredir Olimpiyat adayı olan şehir ünvanınasahip. Bu adaylık serüvenini FransızAnadolu Araştırmaları Enstitüsü Müdürü, kentsosyoloğu ve beşeri coğrafyacı olan Prof. Dr.Jean-François Pérouse bize aktörleri ve getirdiğidönüşümlerle aktaracak. Kendisi birdevasa etkinlik araştırmacısı değil ama İstanbul’daOlimpiyatların bir ön uygulaması olaraktanımlanabilecek, Atatürk Olimpiyat Stadyumununmacerasının Küçükçekmece’deki kentseldönüşüme olan tetikleyici etkisi hakkında,özellikle de Ayazma Mahallesi ve Bezirganbahçeözelinde on yılı aşkındır araştırmalaryapıyor. Bu serüven içerisinde, sonuçsuz biradaylık sürecinde yaşanmış bu fiili kentseldönüşümden ne dersler çıkarılabilir, bunlaradeğinecek.Kronolojik olarak en yakınımızdaki vakadan,yani 2012 Londra Olimpiyatlarından bahsedecekolan Prof. Dr. John Lovering ise, en sonCardiff Üniversitesi Şehir PlanlamaBölümü’nden emekli oldu. Şu anda yarı zamanlıİstanbul sakini olan Prof. Dr. John Lovering’inçalışmaları arasında bölgesel kalkınma, yenibölgeselcilik analizleri, emek coğrafyası, askerisanayiler, kentsel gelişim ve dönüşüm ile ilgilipek çok çalışma bulunuyor. 2011 senesindeTürkiye’den de pek çok kentçinin katkısıyla,yayın kurulunda bulunduğu International PlanningStudies Dergisi’nin, İstanbul özel sayısınınYiğit Evren ile ortak editörlüğünü yaptı. Bu sayıiçin Hade Türkmen ile ‘İstanbul’da BuldozerNeoliberalizmi’ makalesini de kaleme aldı. JohnLovering; Londra 2012 Olimpiyatları’nı, çok öneçıkmış ‘miras yönetimi’ kavramı üzerinden, yaniOlimpiyatlar bittikten sonra kente bıraktıklarıizler açısından ele alacak. Aynı zamanda İngilizİşçi Partisi’nin sahip çıktığı Olimpiyatları, buParti’nin istihdam ve sosyal politikalarının birparçası olarak öne sürülmüş olmasından yolaçıkarak, bir ‘sosyal etki analizine’ tabi tutacak.Kendisi sunumunu ingilizce yapacak. Bölümöğretim üyelerinden Binnur Öktem Ünsal isesunumunu ardıl olarak Türkçeye tercüme edecek.Haydar Karabey’in ‘2012 Londra OlimpiyatlarıArdından İstanbul sırasını beklerken’ başlıklısunumu ile başlamak istiyoruz. Buyrun HocamÜçüncü konuşmacımız, yayın hayatı yırmıyılı aşmış olan aylık eXpress Dergisi’nin pekçok kent yazısını kaleme alan, İstanbul’dakidönüşümlerin ısrarlı takipçisi ve bellek yazarıUlus Atayurt. Aynı zamanda İMECE ToplumunŞehircilik Hareketi üyelerinden olan UlusAtayurt, yarı zamanlı Barselona yarı zamanlı İstanbulsakini; yani hem bir kent sakini hem debir araştırmacı olarak iki şehri karşılaştırıyor.1992 Barselona Olimpiyatları ile ilgili genelkanı olumlu bir Olimpiyat uygulaması olduğuyönünde... Ulus’dan hem “Barselona Modeli”olarak anılan Barselona’nın Olimpiyatlara ev sahipiğiyapma sürecini hem de bu süreçte oluşan‘devasa etkinliklere karşı muhalefet hareketlerinin’1992 sonrası dönemde ne vesilelerle nasılfaaliyetler yürüttüğünü dinleyeceğiz.


Haydar Karabey:2012 Londra Olimpiyatları ardından İstanbul sırasını beklerkenMerhaba... Biraz önce dışarıda dolanırken aklıma3-5 ay öncesine ait bir hikaye geldi: Gençlikve Spor Bakanımız İstanbul Olimpiyatlarınıntanıtım kampanyasına başlarken “Bizim ‘bidbook’umuzhazır” demiş. “Bidbook”, başvurukitabı demek biliyorsunuz, şehirleri yarıştırmakiçin hazırlanan, altında devlet başkanlarınınimzası bulunan bir dosya. Bunu Türkiye’de birgazeteci arkadaşımız köşesinde “Big Book”olarak yani “büyük kitap” olarak çevirmişti. Bugeldi aklıma, arkasından da aslında adı “BuildŞimdi isterseniz konuya ulus olarak nasıl hazırlandığımızadeğineyim. Sık sık duyduğumuzve ulusal gururumuzu gıdıklayan bir takım sloganlarlamedyada karşılaşmaya başladık; “Çinyapıyorsa biz haydi haydi yaparız”, “Tesis mi?Birkaç maketle, görselle Batılıları kandırırız”, buarada Olimpos Dağları’nı da karıştırarak; “Zatenbizim Olimpos’ta da ateşimiz yanıyor”. Veyaişte bildiğiniz gibi, artık gına getirmiş bir şekilde;“Kıtalararası Köprü şehiriz”, “Müslümanız”,Periler, Sultanlar, Devler, Herküller: Türkiye’de spor kültürünün unsurları mı?Book” yani “yapı yapma kitabı” olmalıydı diyedüşündüm. Çünkü gerçekten bizim Olimpiyatlarayaklaşımımız dışarıdaki tamamen UlusalOlimpiyat Komitesi’nin sitesinden aldığımızgörsellerden oluşan sergimizde de görülebileceğigibi, tamamen “yapı yapma” üzerine kuruluymuşgibi gözüküyor şimdilik.Ben de, zaten, bu giriş ile konuşmamın ana hatlarınıaçıklamış gibi oldum...“Biz uyduruk değil kalıcı tesisler yapacağız”...Diğer yandan böyle bir söylem üzerindengeriye gittiğimiz zaman hemen şununla dakarşılaşıyoruz; bizim “devlerimiz”, “sultanlarımız”,“perilerimiz” ve “herküllerimiz” varbiliyorsunuz. Biz Londra’da böyle hazırlandık;madalyaya odaklandırıldık ve tabii ki genellikleulusumuzun başına geldiği gibi bu heyecandanve gaza gelmeden sonra da ciddi olarak mutsuzolduk. Periler, sultanlar, devler, herküller zaten


Kültürel miras? Milli değer? ‘Kahramanlarımız?’masallarda olur. Sonra ne oldu; beğenmediğinÇin 84 madalya aldı, Türkiye 5 madalya aldı.Ayrıca bize vaat edilmiş olan bu müthiş etkinlik,devasa etkinliğin sonucunda müthiş bir ekonomiksıçrama yapmayı da beklemek ham hayaldir.Ekonomik sıçrama bekleyen Atina da şuanda ekonomik krizde ve sporda da çok iyi birgelişme gösteremedi yalnızca 2 madalya aldıson Olimpiyatlarda.Peki, başka bir açıdan bakalım meseleye; LondraOlimpiyatları’nda, pazara sürülen Bolt,Phelps, Federer gibi sporcular tamam da, oradaBeckham’ın, Rowling’in, Emin’in, Kapoor’un,McCartney’in, James Bond’un, hatta Kraliçe’ninkendisinin ne işi vardı diye düşünürsek sonrada kendimize bir bakarsak. Bizlerin kahramanlarımızkimler acaba? Elbette ben de bizlerinde kahramanlarımızın olduğunu ve yalnızcasporcularımız, füzelerimiz, ekonomik gücümüzya da bina yapma kapasitemizle değil başka birtakım göstergelerle de uluslararası arenada boygöstermemiz gerektiğini düşünüyorum. Birazbakayım dedim uluslararası arenada, vitrindekimleri marka şahsiyetler olarak gösterebilirizdiye. Üzülerek gördüm ki bunların hepsininbaşı belada... Tam hazırlarken hapis bölümünüde eklemek zorunda kaldım; Fazıl Say; “Japonya’yakaçacağım” diyordu ama şimdi bir de 10 ayhapse mahkum oldu, belki de şimdi yurt dışınaçıkamaz. Orhan Pamuk, kamuoyuna vatan hainiolarak tanıtılıyor, koruma ile dolaşıyor. Olimpiyatmadalyası alan sporcumuz Süreyya Ayhan’aantrenörü ile evlendi diye bildiğiniz muameleyereva gördük. Mehmet Aksoy’un ucubesi var, birgüzel yıktık. Uluslararası alanda - ayrıca burasıbir sanat, kültür üniversitesi - ucubelerle didişiyoruz.Dünya çapındaki bir markamızı, YılmazGüney’i hapse mahkum ediyoruz. NazımHikmet, sürgünde ölüyor. Sinemacılarımızı,şarkıcılarımızı “katil” ve “şerefsiz” olarak adlandırıyoruz,yurt dışında ölmeye mahkum ediyoruz.Peki, şimdi bir de kendimizle farklı bir biçimdehesaplaşmaya geçelim. Şu azman tesislerkonusunu biraz sonraya bırakıyorum. Butesis görüntüleri, gazetelerde yayımlanmayabaşladığında normal bir vatandaşın bilekoltuğundan sıçramasına neden olacak görsellerlekarşılaştık. Bize sunulan mega projeler,aslında olimpik şehirlerin yarışlarında 14değerlendirme kriterinden sadece bir tanesiiçin hazırlanmıştır. Bunun dışında elbette; spor


seyirciliği, sürdürülebilir yapılaşma, seyircininniteliği, sporcunun niteliği, kentin kendisine aitdeğerleri, güvenliği, ulusal destek, spora yaklaşımınçok önemli olduğunu görüyoruz. Diğeryandan da seçim konusunun biraz altını kazımayabaşladığımız zaman, bugüne kadar Olimpiyatlarıyapabilmiş şehirlerin arkasında müthişlobiler, olağanüstü ilişkiler olduğunu görüyoruz.Örneğin, Atlanta- Coca Cola Şirketi ilişkisinebakınız. Ayrıca kentlerin medyaya verdikleri konfor,mobilize edilecek olan reklam potansiyeli vebenzeri çok da haberimiz olmayan gizli bir ölçütserisinin olduğunu da bilmemiz gerekiyor.nerede olursa olsun çatısının dörtte birininörtülemeyeceğini o zamanlar da söylemiştim,ama bu “hilal” biçimli çatıya biz vurulduk vebiz bu stadı yaptırdık. Sonra ikinci saçağı ekledik;şimdi bunların hepsinin sökülmesi ve birüçüncüsünün yapılması ile tümünün örtülmesigündemde. O çatının nasıl yapılacağına dair dekimi “kargalar” şöyle bir bilgi verdiler: Birkaçörtü firması Ankara’da kulis yapıyorlar, öneriyorlar;“Biz bunu şöyle güzel yaparız, böyle güzelyaparız” diye. Olimpik Komite’den bir tanıdığımbana telefon etti mimarım diye; “Ya, bu asıl mimarıne yapacağız şimdi, bunun mimarı ne yapTürkçe spor basınınından acı kesitler...Şimdi belki John Lovering övüyorum diye banakızabilir ama, Londra ile de küçük bazı spotlarla,karşılaştırarak devam edelim. Örneğinİstanbul’un bitmez tükenmez çilesi trafiğe birbakalım; Londra’da Olimpik ulaşıma ayrılmışbir şerit, emniyet şeridi ile İstanbul’daki emniyetşeritlerinin kullanımını karşılaştıralım...Atatürk Olimpik Stadyumu’nun yapım sürecineçok farklı nedenler ile, başvuru kitabı içinfilan bir miktar bulaştım; stad için verdikleribrifingin yanlış olduğunu, hiçbir olimpik stadınar bize?” dedi. “Uluslararası telif hakları nedeniyle,herhalde bu yeni çatıya ödediğinizdendaha fazlasını kendisine ödersiniz, rezil oluruzdikkatli olun” dedim. İşler böyle yürütülüyor buülkede. Biliyorsunuz müthiş vaatlerle Formula 1da getirilmişti kentimize... Nedense her şey deİstanbul’a gelir ya. Bu Formula 1 pistinin şimdikidurumunu biliyoruz.Peki, şimdi biraz farklı yerlerden bakalımkonuya. Medyamız ne durumda; spor medy-


amız, spor seyircimiz ne düzeyde? Badminton,çim hokeyi falan yapacağız biliyorsunuz... Busporlarla ilgilenen var mı burada? Peki, çok yenibir olayı konuşalım. Seyirci kültürümüz ne durumda?Üzgünüm, ama bu Afrikalı futbolcuyamuz sallayan kişinin görüntüsünü artık herkesbildiği için özür dileyerek gösteriyorum. Bugörüntü de bana şunu hatırlattı; biliyorsunuzOlimpiyatlarda madalyanın yarısını memlekettehâlâ ‘zenci’ tabir ettikleri götürüyor, inanılmazmiktarda muz tüketimi olacak demek ki İstanbul’da.Espirisi bile tüylerimizi diken diken ediyor.Sporcularımız, konusunda da ciddi endişelervar, inanamıyorum ama şu anda yeni bir beladaha çıktı başımıza; Londra’daki iki atletizmmadalyamızın doping nedeniyle takibe alındığıbilgisi ulaştı.Şimdi biraz daha teknik konulara dönmek gerekirse;çağımızda insanların uğraştığı, doğrudanolimpik ölçütler arasına girmese de üstü örtülüolarak gündeme gelen ve çok değer verilen“sürdürülebilirlik”, “geçicilik” ve “miras” konularınabakalım. Başta da söylediğim gibi; bizöyle “uyduruk, sökülebilir yapılar değil, kalıcıyapılar yapacağız” bildiğiniz gibi. Ben yalnızca40 Pound’a şu kitabı (London 2012, SustainableDesign: Londra 2012: Sürdürülebilir Tasarım)aldım ve çok şey öğrendim. Eminim bütün buişi yapanların, Ulusal Komite’nin Yöneticilerin20 milyar Avro’yu harcamaya başlamadan önceilk 40 pound’u bu kitaba vermeleri gerekir, birbakmaları gerekir içinde olanlara. Londra’daOlimpiyatların yapıldığı alan burada görülüyor,uzunca analiz ediliyor. Biz Haydarpaşa’yı veriyoruzbuna karşılık, mendirekleri de yanında hediyesiolarak. Altta yerLondra’daki Olimpik şerit ile İstanbul’da bir güvenlik şeridi.Peki, ama biz ne ile ilgiliyiz tüm bunlara karşı,bunları bir tarafa bırakırsak.Mega yapılar yapmakla, mega yapıların yanınayeni mega yapılar ya da devasa yapılareklemekle... Bütün bunlar birazdan başka birplanla gelecek önümüze; bunlar, İstanbul’unkuzeybatısında, olimpik tesislerin merkezininyer aldığı alan ile yeni havaalanının yer alacağıalan arasında konumlanan şaheserlerimiz. Buda yeni havaalanımız, yakında bölümdeki arkadaşlarımızında katkısıyla onunla ilgili de bilimselbir faaliyet yapmaya çalışacağız. Kuzey İstanbul’daşu andaki Yeşilköy Havalimanı’nınyaklaşık 7 katı büyüklükte; 1,5 milyon ağacıntaşınacağı söylenerek yapılan bu büyük havalimanıbütün projenin parçası.alan görselde şunu görüyoruz; inşaat sırasındazehirlenmiş toprağın tedavi edildiği hastane,“remediation” deniyor buna. Türkiye’de henüzoturmamış olan bir kavram; Bir “gri toprak” yani“brown field” bölgesi seçilmiş. Sanayi tarafındankirletilmiş alanları, bataklıkları, kanallarıkapsıyor ve içinde çok fazla insanın oturmadığıbir bölge seçiliyor. Yani kentin mücevherlerialınıp; “Biz bu Olimpiyatları o kadar istiyoruzki alın bunlar sizin olsun, biz bu iş için bütünbunları feda ederiz” denmiyor. Burayı yenidendüzenleyen bir projeden bahsediyoruz, tabiolumsuz tarafları da sosyal boyutları da vardırböyle büyük bir projenin. Bunları benden sonraarkadaşlarım Barselona, İstanbul, Londra için,sürgün örnekleri üzerinden anlatacaklar.


Çağdaş tesis arayışları nerelere doğru gidiyor,bir de “Hafiflik”, “Sürdürülebilirlik” ve “Miras”kavramlarına bakalım. Bu görsellerde kırmızıyla,tüm mimarların da pek beğendiği “kuş yuvası”Pekin Olimpiyat Stadı’nın aynı ölçektekapladığı bir küçük kesit parçasıyla LondraOlimpiyatları’nın ayağını hafifçe yere basanve sökülebilir parçalarıyla dikkatinizi çeken ikikesitin karşılaştırılmasına bakalım. Pekin dünyaçapında bir şov yapmak için, kendi ekonomikvarlığını dünyaya kanıtlamak ve biraz bir tür izinverirseniz yabancı dilde söyleyeceğim “faceliftsökülenler nereye gidiyor? Brezilya’ya gidiyor.Çünkü bir kez daha kullanılacak, bundan dahadoğru bir kavram henüz hayata geçirilmediOlimpiyatlarda. Yani Olimpiyatları tümel olarakda reddedebilirsiniz ama bir tesis yapımındabundan daha akıllıca bir şey olabileceğinidüşünemiyorum. Burayı gezmeye gittik, çokgeç gittik Olimpiyatlar sonrasında, bir Somalikökenli bekçi vardı kapıda, içeri sokmadı bizi,bu fotoğrafları uzaktan çektik. O sade kapıbekçisi bile biliyordu “sustainability” dedi, yani‘sürdürülebilirlik’ öğretmişler herhalde, “BunLondra 2012 Olimpiyatları için inşâ edilmiş Olimpiyat Stadı kesiti (siyah) ve Pekin Olimpiyat stadı kesiti (kırmızı) karşılaştırması.ing” yani kendisini güzel sunmak için bu türbüyük işlere girişti. Bunu umutsuz denemeyi,geriye doğru tarihsel olarak kazırsanız, altında1936 Berlin Olimpiyatları’nı da bulursunuz.Yüzme havuzunun kesitlerini görüyoruz buradaya da yan görünüşlerini. Bu önce ve sonra;Olimpiyatlar sırasında 25.000 kişilik yapılıyor,sonra yapılan o geçici eklentiler sökülerek5.000-6.000 kişilik hale dönüşecek. Peki, bular, Brezilya’ya gidecek şimdi” dedi. Sonra “Sizkimsiniz” dedi? Biz de “İstanbul’dan geldik” dedik.Oradaki bekçi de “O, Tayyip” dedi, “O kadarmüthiş bir adam ki siz yüzde yüz alacaksınız”.Somali kökenli, İngiltere’de çalışan OlimpiyatKöyü’nün bekçisinin yorumu budur.“Olimpik miras” ne demek; bu yapılan devasayapıların sonradan kent adına hangi enerjilerimanipüle etmiş olduğu, kente nasıl eklem-


Londra 2012 Olimpiyatları için inşâa edilmiş yüzme havuzunun kesitleri ve oyunlar sonrasında sökülen bölümler.leneceği ve bu müthiş etkinlik aniden bittiktensonra nasıl kullanılacağı. Şimdi Londra’da Olimpiyatlarınyapıldığı yerin Queen Elizabeth Parkhaline getirilme hedefini görüyoruz. 100 hektarlıkbir kent parkı oluşuyor, bütün bunlar bir takımfazlalıklar söküldükten sonra gerçekleşecek. Şıkhareketler. Madalyalarda verilen çiçekler bile buparkta yetiştirilmiş; yani bazı şeyler de bizdekigibi dibine kadar dünyayı zorlayıp, mahvetmemekiçin yapılıyor en azından, dediğim gibi biraz“krema işler” ama bir takım stratejiler uygulanmış,tarih de gösterecektir muhtemelen, Londraşu üç kriteri uygulamaya çalışmak konusundaneredeyse en başarılı Olimpiyatlar. Tabi kimi insanlarmutsuz oldu o bölgede. Stratford’da, Loveringdaha iyi söyler, sürgün edilenlerin sonradanolimpik konutlara yerleştirildiklerine dair birtakım bilgiler var, ben bilemiyorum.Ya verirlerse? Şimdi biliyorsunuz bir de bizim“Bunlar bize vermezler” diye bir düşüncemiz var.Bizim hep düşmanlarımız vardır ya; “Biz alacağızda vermiyorlar bir türlü”. Peki, ya verirlerse... Benşuna alındım doğrusu, yani alın mayanınız da yokturumarım, her zamanki gibi pat diye karşımızabir sürü proje çıktı; “Bunları, şunları yapacağız”diye, hiç kimsenin haberi yoktu. Çağdaş şeffaflıktan,ilişkilerden, kamuoyu katılımından bir sürüşeyden söz ediyoruz. Bırakın sokaktaki adamı,buradaki bilim çevrelerinden, üniversitelerden,hiç birimizden fikir alınmadı, muhakkak dahayukarılarda birilerine bir şeyler sormuşlardır,öyle bir adetleri vardır, “Onlara da danıştık” demekiçin. Projenin nerede yaptırıldığını öğrenebilmekiçin bir hafta internette dolaştıktan sonradayanamayıp Olimpiyat Komitesi’ne başvurdum.“Tanrı onları korusun” bunlar duyulursa onlar daişlerinden de olurlar, yalvar yakar uzun bir sürebilgi alamadım. Sunumları yapan çok değerli birbasketçimiz var; bizim mahallede oturuyor, onagittim, söylemedi. Sonunda bir yerlerden buldum:burada gördüğünüz projeleri Hong Kong’da birrender firması yapmış sevgili hocalarım, meslektaşlarım,arkadaşlarım… Brief verilmiş, belkihava fotoğrafları yollanmış, veya buraya getirilipgösterilmiş kendilerine yerler...Yani bu bir söylenti ama hiç de akla uzak değil;çünkü ortadaki sonucu gördüğüm zaman,doğrudur bu böyledir diyebiliyorum. Niye Hong


Londra 2012 Olimpiyatları adaylık kitabından Queen Elizabeth Olimpik ParkıKong diyen olabilir; özellikle mimarlık mesleğindeolanlar bilirler, Çin’de her şeyde olduğu gibi butür emekler de inanılmaz derecede ucuz. Tabieskiden ben 90’lardaki 2000 Olimpiyatları içinyapılan hazırlıklara ucundan değdiğimi söylemiştim;5 milyon dolar gibi bir tanıtım hazırlık bütçesivardı, buradaki bütçe sadece 300 bin; öyle oluncaoralara kadar gidiyorsunuz. Fakat şunu öğrendimsonra “Peki, Tokyo Olimpiyatları’nda ya da MadridOlimpiyatları’nda kimler çalışıyor?” meslekimerak işte... Tokyo Olimpiyatları’nın başında dünyaçapında tanınan mimar Tadao Ando var ve buresmi internet sitelerinde onur duyularak; “Butasarımların baş koordinatörü Tadao Ando olacaktır”şeklinde yazılıyor. Madrid’e döndüğümüzzaman, Ulus yanlışsam belki beni düzeltir, projelerioradaki belediyenin planlama bürosuhazırlıyor, bizdekilerin en iyileri kalitesinde birözel planlama ofisi de var işin içinde...Kentimize neler yapıyor, ona da bakalım hızlıca...2000 Olimpiyatlarındaki mütevazı sunumununmütevazı lekeleri, burada da gördüğünüz2020’deki kentin tamamına yayılmış lekeler.2000 Olimpik Parkı, 2020 Olimpik Parkını birkarşılaştırın lütfen. Tabii ki de hızla gelişiyoruz.Şimdi; “Her şeyimi veririm, yeter ki benim ol”böyle ciddi bir panelin bir parçası olarak gözükemeyecekkadar gayriciddî olduğu için dosyanıniçinde bulunmasına rağmen kaldırmıştım amabunu gördüğüm zaman dayanamadım, çok özürdilerim söylüyorum. Burada bilmeyenler için Sinop’takiJapon teknolojisi satın alınarak kurulacaknükleer santral imzası atılırken BaşbakanımızJaponya Başbakanına “Tokyo’ya söyleyin, Olimpiyatlardançekilsin” dediğini hatırlatayım. Ben debu sloganı buldum o zaman. Projeyi gördünüzfazla uzatmayacağım, Haydarpaşa mendireklerikürek yarışı için kapatılıyor; lodoslu havalardakarşıdan gelen arkadaşlara üzülürüm ben, mendireklerdeyaşayan martılara bile üzülürüm...Londra’nın kürek yarışları yaptığı bir kulüp burasıve gerçek bir su... Biz burada neler yapacağız,tepem attı: Uluslararası komite Lozan’da biliyorsunuzJacques Rogge diye Kont bir başkanı var.Şu Lozan nasıl bir yermiş diye baktım; bu montajıyaptım, bunu kendisine yollamaya çalıştımama başıma bir şey gelir mi bilemiyorum. “Yanisiz ister miydiniz bunu Lozan’da böyle projeler”diyerek...


Boğaz girişine Haydarpaşa için planlanan kalıcı Olimpik Stadyum misali bir stadyum Lozan Léman Gölü’nün kıyısına kondurulsa?Olimpiyat Komitesi’ne evsahipliği yapan Lozan’ın Sakinleri: İşte bunu kabul eder miydiniz?İstanbul 2020 Adaylık kitapçığından: TOKİ Olimpiyat Köyü ve Medya Köyü planlarıBizim okçuluk alanımız ve bu da 70.000 kişilikstadımız, ikisi de Kadıköy’de deniz üzerinde, oradansuriçi siluetine bakacaklar, muhteşem birgörünüş. Şimdi bana; “Üzülme sökülecek” dediler,“Türkiye’nin hiçbir yerinde yapılan sökülmez,çürümeye bırakılabilir” dedim. Bir de denizin üzerinebir şey yapılırsa nasıl sökülür onu anlayamıyorum.2002 yılında İsviçre’de bir EXPO yapıldı teması“göller” idi. Orada çalışan bir arkadaşım banabirkaç belge getirmişti ve bana şöyle bir şeydedi; “Özellikle ekoloji ile ilgili bölümlerine bak,bu adamlar bu işin ne kadar hastası görürüsün”.Baktım ve şöyle bir şey ile karşılaştım; “Geçici biryapının yapılacağı yerde, gölde, zeminde, suyunaltında yaşamakta olan bir midye kolonisi etkinliklerboyunca akvaryumda misafir edilmek üzeresöküldü, yapılar söküldükten sonra bu midye kolonisitekrar yerine konacaktır”.Bunları geçelim, “bizim olimpik mirasımız ne olabilir?”dediğimiz zaman da çok aramaya gerekyok. Hemen karşımıza Haydarpaşa için yapılanünlü “dönüşüm” projeleri çıkıyor: Manhattan veyaVenedik arasında seçim yap. Peki, sürdürülebilirlikdediğimiz zaman Belgrad Ormanının geleceğinebir bakalım, ne görüyorsunuz. Hızını alamamışlararkadaşlar, doğrudan ormanlara girmişler.Burası da Olimpiyat Köyümüz tabii ki her yerdeTOKİ var; burası medya köyümüz tabii ki TOKİvar; Allah bilir yapmışlardır bile bu yapıları... Bugörselin özgününü bulamadım böyle biraz bulanıkfakat bu, TOKİ’nin Uluslararası Olimpiyat Komitesi’neyaptığı sunum sırasında gösterdiği bir slayt.O sırada salonda bulunan muzır bir kişi tarafındançekilmiş, bir yerlerden bana ulaştı; kuzeyde Karadenizkıyısında havaalanı bölgesinden başlayaniki tane yeni İstanbul kentinden geçen ve aşağıdaOlimpik Köy ile Marmara’ya bağlanan, 420 kilometrekarelikbir operasyon alanından söz ediliyor...Tabi operasyon dediğiniz zaman artık siz düşünündevamını, zaten görüyoruz bir miktar da operasyonları.Yani İstanbul’da kimilerine göre her yerarsa... Peki, mimarlar da var bu toplantıda, soruyorum;bu antrenman sahası, 400 metre boyunda.400 metre koşacak adam diye 400 metre uzunluğundabir yapı üstelik akordeon biçimli bir yapımı yapılır, bilemiyorum. İşi bitince belki akordeongibi sıkıştırıp depoya kaldırırlar.Araştırırken dehşet verici bir şey ile dahakarşılaştım. Mimarların, mühendislerin ve özellikletabi yapı sektörünün çokça kullandığı “yapi.com.tr”de bir anket yapmış. Anket sürüyor, şimdilik du-


İstanbul’un 2020 YazOlimpiyatları Adaylığınıdestekliyor musunuz?Evet %65Hayır %34Fikrim Yok %0Sizin yorumunuz ?Londra’da Olimpiyat karşıtı ağ: ‘Counter Olympics Network’ veyapı.com.tr Olimpiyat anketi sonuçları (15 Mayıs 2013 itibarıyla)rum Olimpiyatlara yüzde 65 evet, yüzde 34 hayır.Yani işimiz zor. Toplumu bilgilendirmek için bıkmadanusanmadan çalışmak gerek.Biz şöyle bir test yaptık, arkadaşlarımla bu dışarıdakisergi rulosunu atölyede açmadan önce öğrencileresorduk: “Olimpiyatları destekliyor musunuz”dedik; “Tabii” dedi hepsi. Açtık bu görselleri, bunlarşehir bölge planlama öğrencileri... Biraz baktıktansonra bir daha dedim “Şu anketi tekrarlayalımmı?” Hiç kimsenin eli kalkmadı bu kez. Yani buradaçok ciddi bir bilgi kirliliği var maalesef ve belkihepimizin biraz uğraşması gereken çok ciddi birbilgilenme eksikliğimiz var.Ve geldiler... Yani galiba oluyor bu iş ki kokusunualdılar da geldiler: Geçenlerde burada “Membransempozyumu” vardı ve sonra da bir “Sports StadiumDevelopment” sempozyumu yapıldı... Yani elbetteuluslararası sermaye nerede olması gerekiyorsahemen orada olacak; güzel stadlarımızı inşâetmek için, örtmek için.Tabi biz bu konuda neyiz? Biz, bu durumda herşeye “Hayır!” diyen mızmız entelektüeller, vatanaihanet eden alçaklar, vesaire...Bakın burada da İngiliz ‘hainleri’ gösteriyorumsize. Ama neyse ki geçenlerde bir arkadaşımdangeldi, Türkiye’de de sivil girişimler var, ne kadarsesini duyurabilirse bakalım bu ‘hainler’, böyle sivilçabalar da başlıyor. 11 19 Haziran 2013’de bir sivil inisiyatif, ‘Olimpiyatlara Hayır’ kampanyasını sosyal medya üzerinden paylaşıma açtı: Adres için: https://www.facebook.com/pages/Olimpiyatlara-Hay%C4%B1r/533108613393568?id=533108613393568&sk=info .Gezi Olaylarının ardından ‘Housing and Land Rights Network’ (Konut ve Toprak Hakkı Ağı) üzerinden, Olimpiyat Komitesi’ne, İstanbul’aOlimpiyatların bu şekliyle verilmemesi için 21 Haziran 2013 tarihinde bir mektup formüle edildi: İstanbulites to IOC: Don’t selectour city! http://www.hlrn.org/news.php?id=pW5naA%3D%3D#.UcW5Tz4Y2G9. [İstanbullulardan Olimpiyat Komitesi’ne: Şehrimiziseçmeyin!]Aynı mektup, change.org imza kampanyası sitesinden imzaya açıldı:http://www.change.org/tr/kampanyalar/t%C3%BCrkiye-2020-olimpiyatlar%C4%B1-na-adayl%C4%B1k-listesinden-%C3%A7%C4%B1kar%C4%B1ls%C4%B1n-take-istanbul-out-of-the-list-of-cities-for-olympics-2020#share


Ben çok olumlu tonda bitireyim istedim bukonuşmamı: Türkiye’ye, gençlere aslındagüveniyorum; net’te, tweet’te “Bridge Together”yazınca bu görseller (Boğaz Köprügeçişinde olağanüstü tıkanık bir trafik) çıkıyor.Hala topluma, gençlere, yeşile, geleceğe dairumudum var.Teşekkür ederim.Aslı Odman:Çok teşekkürler, Haydar Karabey’e. Yoğunlaştırılmışbir, ‘İstanbul’un Olimpiyat 2020’yeadaylığı projeleri’ giriş dersi gibi oldu bizim için.Şimdi bu güncel imajlarla yüzleştikten sonrabelleğimizi tazeleyelim; İstanbul’un 1992’denberi Olimpiyatlarla olan ilişkisini Jean-FrançoisPérouse’dan dinliyoruz. Sunumunun başlığı‘Sözde büyük organizasyon ve göz ardı edilebilensözde küçük sosyal oluşumlar. Ayazmamahallesi ve Atatürk Olimpiyat Stadyumu’nunparalel hikâyesi’


Jean-François Pérouse:Sözde büyük organizasyon ve göz ardı edilebilen sözde küçük sosyaloluşumlar. Ayazma mahallesi ve Atatürk Olimpiyat Stadyumu’nunparalel hikâyesiKüçükçekmece Ulaşım İlişkileriTakip edebildiğim kadarıyla en azından 20 yıldanberi, Olimpiyat Oyunları gündemi İstanbul’unüstünde bir hayalet gibi dolaşıyor ve birkaç aydanberi tekrar şehrin gündemine tekrar düştü.Bütün aktörler yavaş yavaş onu tekrar benimsemeyebaşlamış durumda, ilçe belediyeleri bilesahip çıkmaya başladı. Türkiye, yanılmıyorsamOlimpiyat Oyunlarına resmen 5. defa ev sahipliğibaşvurusunda bulunuyor bugünlerde.Somut bir şekilde Olimpiyat Oyunları olasılığı ilekentsel dönüşüm süreci arasındaki etkileşimedeğinmek istersek eğer, Ayazma Mahallesi’ninkaderine bakmak faydalı olacaktır. Neden?Çünkü Küçükçekme, yeni kurulan Başakşehirilçesine bağlı, İkitelli Ayazma Mahallesi’nin kaderierken Olimpiyat Oyunları olasılığı tarafındanetkilenmişti. Ayazma, çok erken, 2001’deUluslararası Olimpik Komite tarafından ziyaretedildi ve büyük etkinlik düzenlemek üzerepotansiyel bir utanç kaynağı olarak damgalandı.Bunun için Ayazma Mahallesi gerçekten öncü birhedef mahalleydi, hem de talihsiz bir mahalle.Değinmek istediğim sorunsal çok basit; uluslararasıdüzlemde yürütülen kent pazarlamasınınbir parçası olan Olimpiyat Oyunları adaylığı vedüzenlenmesi bir “imaj” meselesine indirgenmişbulunuyor. Bu doğrultuda öne çıkarılmak istenenimaja aykırı bütün unsurların kaldırılmasıgerekiyor. Ayazma Mahallesi’nin İstanbul’da ilkkentsel dönüşüm uygulaması olması ile AtatürkOlimpik Stadyumu’nun yakınlarına yerleştirilmesiarasındaki bağlantı neden ibaret, bu sunumdabuna bakacağız. Bir mahalle nasıl görünmez vebelirsiz kılınıyora dair birkaç yakın tarihten dersçıkartmak üzere Ayazma’nın konumu ile ilgi-


1993, Tasarım Dergisi: Olimpiyat Kenti Projesili birkaç tanıtım görseline bakmakta fayda varbana kalırsa. O yüzden bu paralel hikayeyi dönemdönem incelemeye çalışacağım. Üç dönemçıkarttım; ilk dönem 1992-2001, ikinci dönem2002-2006, üçüncü dönem 2006’dan sonraAyazma Mahallesi.Birinci döneme geçecek olursak; 1992-2001arası, İstanbul Olimpiyat hayalinin, serüvenininbaşlangıcıdır ve aynı zamanda Ayazma’nınbu hayalin mekanı olarak seçilmesidir. BuradaKüçükçekmece Belediyesi’nin Ayazma Mahallesi’nin yerleşimyıllarına dair hazırladığı iç belge, Mayıs 2004 (JFP Arşivi)bildiğiniz gibi İstanbul’daki Olimpiyat Oyunlarınıdüzenlemek ve aynı zamanda yeri belirlenmişOlimpiyat Stadyumunu inşâ etmek için 1992’deözel bir yasa çıkarıldı. O zamanlardaki SporGençlik Bakanı İhsan Coşkun, işte askerlerleyakın konumlarda bulunan askerlik geçmişinesahip biri, o zamanlarda Ayazma, İkitelli Bölgesinigöstermişti ve burada Milli Savunma Bakanlığı’ndanHazineye arsa transferi oldu. O zamanlarda584 hektarlık bir Olimpiyat Parkı çizilmiş vebelirlenmişti; içinde de Yeni Doğan Ayazma Mahallesi.Bundan hemen sonra bir sürü tartışmalaryükselmeye başladı, bir sürü dergi Olimpiyatkonusunu yaymaya başladı; aralarında Planlama,Arkitekt, Tasarım, vesaire vardı. Planlama Dergisi’nde1993 yayınlanmış bir makaleden alıntı yapmakistiyorum, Ali Can isimli bir yazar, Ali Can’ınbir daveti ve uyarısı var; “Gelin İstanbul’u süreklitahrip eden rant düşkünü, para düşkünü zihniyetinkarşısına çıkalım. Eğer İstanbul’u sevenleraktif davranmazlarsa biliniz ki bütün Olimpiyatiçin ayrılan sahalar beş yıl içinde zaten çarçuredilecek. O zaman da ne İstanbul kalacaktır nede Olimpiyat hayali” Bu cümlelerin tarihi 1993.O zamanlarda belirlenen hedef 2000 OlimpiyatOyunları hedefi. İşte belirlenen slogan da“Meeting of Continents” yani “Kıtaların Birleştiği


Dönem Belediye yayınlarında Olimpiyat Stadyumu’nun temelatma törenine dair haberler, Mart-Nisan 2001Şehir”... Slogan hazır ve sonradan tekrar kullanılacak,taa bugüne kadar. Çeşit çeşit projelerçıkıyor, Tasarım Dergisi’nde yayımlanmış,Olimpiyat Stadyumu ve Köyü. Halen bugünlerdemevcut olan geçerli olan asıl konumu belirleniyor,burada 1993’de Tasarım Dergisi’nde yayınlanmışgördüğünüz gibi.O zamanlar Ayazma ikinci bir yerleşme dalgasınıyaşıyor, ağırlıklı olarak zorunlu göçten beslenmişbir dalga bu... Burada gördüğünüz gibi,bu da 2004’de yaptığım araştırmalarda elimegeçen, muhtemelen Küçükçekmece Belediyesitarafından hazırlanmış o yerleşme döneminin“işgâl yılları” olarak tarif eden belge. Burada1991-2002 dönemini bu basit tabloda görebiliyorsunuz,bütün o oturanlar, o dönemde burayayerleşmiş ve bu zorunlu göç ile ilintilidir. AyazmaMahallesi’nin, ki yerel yönetimler tarafındanöyle tanınmıyor zaten, bu tarihten itibarenkaderi Atatürk Stadyumu’nun kaderiyle kesişipbirleştirildi.2000 hedefinden sonra 2004 hedefi belirlenmiş,yine “Meeting of Continents”. Burada 1997döneminin Belediye Başkanı iradesini göstermeyeçalışıyor ve Olimpiyatlar için iyice destekarıyor, özellikle kardeş şehirlerine yönelik, hertürlü gayreti göstermiş ve medyada yer alan dönemİBB başkanı Recep Tayyip Erdoğan, o projeyeinanmayanlara karşı sert tepki göstermiş.Demek bu ‘sert tepki’ meselesi yepyeni bir olaydeğil! 1997’de özellikle eski Olimpiyat ev sahibiBarselona ile kardeş şehir anlaşması imzalanıyor.Yine de olmuyor, Ağustos “99 Depremi” tabii kiçok belirleyici ve ‘mega etkinlikleri’ rafa kaldıranbir afet oluyor ve Olimpiyat hedefi yine uzaklaşıyor.Üçüncü etap olarak 2008 Olimpiyat Oyunlarıhedefi... O da hemen 2000 senesinin sonundayeniden alevlendirilmiş, Süleyman Demirel birtanıtım grubunu oluşturuyor ve ciddi anlamdalobi faaliyetlerini yönetecek gruplara emirveriyor. O dönemdeki İBB Başkanı Ali MüfitGürtuna, o da bu hedefi benimsemiş “Hazırız”diyor. Dönem Küçükçekmece Belediye Balkanıekliyor “Olimpiyatlar için dua ediyoruz!”. 2000senesinin sonunda, basında bunun gibi bir sürüyansımaları izlemek mümkün.Bu da 20 Nisan 1999, Olimpik Stadyum’un ilkbetonu atılırken, büyük bir temel atma töreni


oldu ve 1999-2001 yılları arasında daha somutbir şekilde Olimpiyat hedefi belirlendi. 25 Mart2001’de Uluslararası Olimpiyat Komitesi bu temelatma törenini teftiş için geldi. O günlerdeAyazma’nın meraklı sakinleri, yeni açılmış yollarınyamaçlarında Jean Claude Van Damme’ıbeklediler, ben aralarındaydım ve UluslararasıOlimpiyat Komitesi ile beraber Jean Claude VanDamme da gerçekten geldi! Tamamen gerçeküstü bir sahneydi... Bitirilmemiş, ‘hiçbir yerin’ ortasındakonumlandırılan Stadyumun önündeydik,berbat bir hava vardı, yine de Jean ClaudeVan Damme ‘fırtına gibi’ geçti ve Ayazma sakinleribir kez daha o ‘hiçbiryerin ortasındaki’Olimpiyat hedefinin tahtasına oturtuldular.O günlerde Olimpiyat Stadyumu’nun konumuile ilgili tartışmalar oldu ve o dönemde önemlibir söylem ortaya çıkıyor... Ayazma mahallesindegerçekleştirilecekler için kullanılacak bir argümanbu: Dönem Küçükçekmece BelediyeBaşkanı şöyle konuşmaya başlıyor; “Olimpiyatlarıdüzenlemek için bu çarpık, pis görüntüdenkurtarmamız lazım” ve o söylem o tarihten itibarenyayılmaya başladı ve bu tür fotoğraflarbasında çoğalmaya başladılar; “Olimpiyat projesi”ile “çarpık yapılaşma” arasındaki sözde zıtlaşma.Atatürk Olimpiyat Stadyumu yapıldığında,1999-2005 senelerinde, etrafındaki mahallelergerçekten titremeye başladı ve aynı zamandabir sürü “Olimpiyat fırsatçısı” ortaya çıkmayabaşladı, Altınşehir’den Ayazma’ya “Olimpiyatemlâkçıları”, oraya çıktı. Yine de işte buradaTemmuz 2002’den bir görüntü; Ayazma kısmengörünüyor doğu tarafından, gıcır gıcır stadyumunaltında yer alan ve çocukların oynadıklarıSabah, 24 Mart 2001 Star Gazetesi, 14 Şubat 2002Ayazma Futbol sahasını çok iyi hatırlıyorum veburada ilginç eşikler var. Şunun altını çizmekistedim; 2001 sonunda Stadyum bitti sayılırgördüğünüz gibi o erişim meselesi epey sürdü,2005’e kadar.İkinci döneme geçiyorum; stadyumun kullanışıuzun bir bekleyişten sonra nihayet başlıyor veasıl önemli olan dönem bizim için 2004-2005arası. Neden? Çünkü burada kentsel dönüşüm,Olimpiyat ve Stadyumun kullanışı arasındakiilişki çok netleşiyor ve gerçekten burada kaderlerbirleşiyor, kesişiyor. 2003 sonunda nihayetsu şebekesi döşeniyor ve bir dönüşümdenbahsedilmeye başlanıyor. Zamanında İstanbulBüyükşehir Belediyesi’nde çalışan ve sonrakiyerel seçime aday olacak Aziz Yeniay AyazmaMahallesi’nin iyileştirilmesine katkılardabulunuyor, tabii ki geri planda belli niyetler ile.Mart 2004’de buradaki resimde gördüğünüzgibi şehir devasa stadyum altında yok olmuş, bugecekondunun arkasında o gıcır gıcır OlimpiyatStadyumu. Bu sene boyunca Ayazma bu azmanstadyum ile baş etti ve onu hep bir tehdit olarakalgıladı, haklı olarak.Mart 2004 yerel seçimlerde Aziz Yeniay BelediyeBaşkanı seçiliyor. Bu bir kırılma noktası çünkükentsel dönüşüm söylemi o tarihten itibaren önplana çıkıyor. Aziz Yeniay; Ayazma’yı, Küçükçekmeceilçesinde gerçekleştireceği kentseldönüşüm uygulamaları için; ki ilçeinin ‘bir Miamiolmasından’ bahsedilmeye başlanıyor artık;bir pilot bölge haline getirmek istiyor. Burada


Radikal, 12 Ağustos 2003Küçükçekmece Belediyesi tarafından yapılmışön araştırmaların alt ürünlerini görüyoruz veburada Ayazma hedef tahtasında konumlandırılmış.Yaz 2004’de artık süreç başlıyor veAyazma’daki sakinler kentsel dönüşüm ile ilgilimektuplar almaya başlıyorlar. Burada aynı zamandaOlimpiyat Stadyumu yolunu geliştirmekiçin ciddi çabalar oluyor ve gerçekten 2005’teciddi hızlanmaya tanık oluyoruz. Hem çekirdekyerleşim, hem Stadyum için hem de Ayazmadönüşüm projesi için; her şey daha belirginhale geliyor. Hazine’ye ait arazilerde Belediyeve sakinler arasında pazarlıklar başlıyor. Aynızamanda UEFA finalini gerçekleştirmek üzereçabalar yoğunlaşıyor. O zamanda ilk İstanbulTanıtımı Filmi yapılıyor; “Medeniyetler Buluşması”teması ile. Bildiğiniz gibi “MedeniyetlerBuluşması” sloganı son Olimpiyat adaylığına kadartekrar kullanılacak, buna tekrar değineceğiz.Ayazma Mahallesi bu dönemde ana akımmedya tarafından simgesel olarak bir yandansilinmeye öbür yandan karalanmaya başlıyor.“Boğazın Mabedi: Atatürk Olimpiyat Stadı”medya tarafından kullanılan, çok ilginç bir isimlendirme.Küçükçekmece’de Boğaz yoktu ama,Sinpaş’ın “Bosphorus City” konut projesi ileberaber Boğaz geldi, Stadın taaa dibine... Belki“Kanal İstanbul” ile beraber bir başka ‘Boğaz’da yakınlaşacak! Zaten “My World Europe”,yani Ağaoğlu Şirket’inin Ayazma Mahallesi’ninyerini alan lüks konut kompleksinin pazarlamasöyleminde sürekli Kanal İstanbul’a göndermeyapılıyor, özellikle olası yabancı müşteriler için.


Cumhuriyet, 11 Kasım 2007Bir de bu ölçek meselesi, “Boğaz’a yakın” olmak,bir yabancı için sade bir prestij meselesinedönüştürülerek satıyor. Ölçekten bihaber birprestij...Mayıs 2005’te burada gerçekten ilginç bir tesadüfgerçekleşiyor. Hem Stadyum’un engörkemli kullanımı oluyor Şampiyonlar Ligi finali,hem de mahalle tamamen yıkıma mahkumediliyor o anda. Yine de Ayazma’nın kaybedenlerideğil de kazananlarından olan, GalatasarayFutbol Takımı taraftarları Atatürk OlimpiyatStadı nedeniyle gerginlik yaşıyorlar; bu erişimizor ‘UFO’ stadyuma yeni bir isim veriyorlar: “ZulümpiyatStadı”.Şubat 2007’de başlayan yıkımlar zaten çoktanilan edilmişti ve bu aydan itibaren oturanlarınkorktukları korkulandan da hızlı bir şekildegerçekleşmeye başladı. Burada İstanbul içinbüyük rüyaların adına küçük, tâli, ikincil olaraknitelendirilmiş sosyal oluşumlar feda ediliyor vearalarında Ayazma Mahallesi da kurban oluyor.Bu ilk büyük ‘kentsel dönüşüm’ temalı mahalletahliyesidir, diyebiliriz. Sonra Sulukule, Tarlabaşı...Ayazma’yıizleyecekler...Yine büyük organizasyon sayılabilecek “FİBA2010 Basketbol Şampiyonası” o da Ayazma Mahallesi’ninkaderini bir şekilde belirledi. Neden?Çünkü Ayazma Mahallesi’nin yerini alan Ağaoğlu‘My World’ konut projesi, her başarılı takım üyesine,yani ilk sunumda bahsi geçen ’12 dev adamdan’her birine bir daire hediye etti ve bununetrafında ciddi bir pazarlama oldu. Bu da sporuaraçsallaştırmanın yeni bir işareti... Daha sonrabildiğiniz 2010’daki U2 konseri ve burada yine okirli, pis görüntü öne çıkarıldı, stadyum etrafındakimahalleleri tarif etmek için o damgalayıcısöylem geliştirildi.Ocak 2011 Ayazma Mahallesi neredeyse silinmişve işte My World Europe yükselmeye başladı. O


Şubat 2007 Ayazma, JFP Arşividönemde İstanbul, Avrupa Spor Başkenti ilanedildi ve o aynı dönemde Ayazma’nın dönüşümüdevam ediyordu. Özellikle kuzeyinde Hazine’denyeni arsalar satılmaya başlıyor. “Hedef 2020”,Şubat 2012’de resmen ilan edildi yeni bir heyecan,yeni bir bekleyiş, yeni baskılar ama Ayazmaiçin işte malumun ilamı anlamına geliyor.Burada çok ufak bir alandan, bir mahalledenhareket ederek göstermeye çalıştığım şey çokbariz. Şubat 2012’de ilan edilen İstanbul Olimpiyatadaylığı resmi söylemine bakacak olursakzaten hedefler çok açık ilan ediliyor. İlk olarak;“kentsel dönüşüm çalışmalarının başlatılacağıİstanbul’da tüm salaş ve kaçak yapılar yerinemodern ve sağlam binalar yapılacak. İstanbul’dakentsel dönüşüm ivedilikle Olimpiyat Köyü’nünbulunduğu alandan çember halinde genişletilerekAvrupa Bölgesine yayılacak”. Sıra AyazmaMahallesi’nden sonra, Altınşehir, Bayramtepe veGüvercintepe’de, temizleme çalışmaları ise çokkolay gözükmüyor. Burada öncelikle mekansalçıkarlar ve ölçekler çelişiyor; küresel olma iddiasıyerel olma isteklerini ve haklarını çiğniyor.Ezcümle burada gözüken şu: Büyük organizasyonlarküçük oluşumları ezer, mega projemantığı kaçınılmaz bir şekilde egemen söylemlertarafından görünmez kılınan mikro oluşumlarlaçelişir. Büyük düşünerek, kent imajı olarakgösterilmesi istenene uymayan unsurları küçükgörmemek mümkün mü acaba? “Medeniyetlerittifakı” Olimpiyat ruhu ile “İki Kıtayı Buluşturuyoruz”sloganı ile 2020 adaylığının peşine gidiyoruz,fakat bu slogan soyut kalırsa gayet boşoluyor. ‘Farklı dinler ve kültürlere’ ev sahipliğiyapılması “büyük koz” olarak kullanılacak çokgüzel, ama sahada bazı gerçeklere bakacakolursak o büyük anlatımlara, o büyük söylemlereuymayan gerçekler var; mevcut mahallelerdekidin ve kültür sahibi insanlara ne olacak? Büyükorganizasyon sahipliği yapmak güzel, hoş; olum-


Mart 2007 Ayazma, JFP Arşivi.Mart 2012 Ayazma, JFP Arşivi.


Ağaoğlu Şirketi’nin Ayazma My World Konut Projesi’nin yazılıbasın reklamlarından: “Bu ülkede herkes iyi yaşamayı hakediyor.”lu yan etkileri, içeri yansımaları olabilir amaböyle olabilmesi için uzun erimli ve katılımcıbir planlama süreci gerekir. 2020 OlimpiyatlarıFormula 1 olmasın diyoruz, bu kandırıcı vaatlerleyetinmeyelim diyorum. 2001’de hala ayaktaolan Ayazma Mahallesi’ne ilişkin Olimpiyat Stadyumu’nungölgesinde başka türlü, alternatif,yumuşak ve katılımcı bir Olimpiyat Oyunlarıeklemlenmesi ve değer olarak ‘bir mahalle duruşundan’bahsedildi, ama dönüşümün sonundabüyük özel bir inşaat şirketinin kulelerinebakakaldık, artık bu umutlar yerle yeksan oldular.Ayazma’dan Bezirganbahçe’deki ‘modernlüks konutlar’ olarak lanse edilen TOKİ konutlarına,borçlanma yoluyla taşınma imkanına sahipolanların ciddi bir kısmı bile, borcun altındaezilerek, eğer var olduysa tabii ki, bu ‘modernaidatlı, çok katlı, asansörlü, az odalı’ hayatı çoktanterketmek zorunda kaldılar. Şimdi yenibir adaylık süreci, yeni arsa devirleri, istimlaklar,kentsel dönüşüm projeleri. Yeniden arsalarsatılıyor özel sektöre, yine spora göndermeyapılıyor; final minal vs vs...Yeni OlimpiyatStadyumu ne dönüşümlere, ne silikleştirilmişacılara gebe, işte bunları da konuşulabilir halegetirmek lazım.Dinlediğiniz için teşekkürler.Zaman, 26 Şubat 2007Evrensel, 25 Mart 2009


Aslı Odman:Çok teşekkürler, Jean-François. İlk sunumda2020 adaylığına değinmiştik, şimdi bellekde tazeledik. Bu mega, devasa veya azmanolma meselesinde her manada ve her alandabüyük oyuncuların belirlediği bir oyun var. Busunumda bu büyük çıkarların görünmez kıldığımahalle çıkarlarından bahsettik. Fakat Ayazmaörneği, kendisinden sonra gelen pek çokkentsel dönüşüm sürecinde yaşanacaklaradair bir emsal teşkil etmiş. Bu anlamda ‘küçük’değil. İstanbul’un 1992 senesinden bu yanahiç gerçekleşmemiş Olimpiyat serencamından,gerçekten 1992 senesinde Olimpiyatlarada ev sahipliği yapmış Barselona’ya geçiyoruz.Söz Ulus’ta, adı literatüre “Barselona Modeli’diye geçen modeli ve bunun 92 Olimpiyatlarıile ilişkisini bizlere anlatacak. Ulus’un sunumunbaşlığı ‘Olimpiyatlar’dan Krize BarselonaModeli’.


Ulus Atayurt:Olimpiyatlar’dan krize Barselona modeliMontjuic’ten fabrika görünümü, 1955 – Francesc Català-RocaSelamlar. Aslında sadece Olimpiyatlar hakkındakonuşmayacağım. Daha çok “Barselona1992 Olimpiyatları” etrafında döneceğim.Çünkü “Barselona Modeli” başlı başına birdeney. Barselona Olimpiyatları öncesindekiüç yıl, 1989’dan 1992 senesine kadar olan dönemçok başarılı bir post-fordist model olaraktaltif ediliyordu. Ancak “Barselona Modeli”1980’lerden günümüze, yaklaşık 30 senelikbir süreyi kapsıyor. Şimdilerde birçok araştırmacınınbir şekilde çöktüğünü ilan ettiği birsistemler bütünü. Bu yapıyı anlamak içinaslında Barselona’nın hem Olimpiyatlar tarihiiçerisindeki yerine, hem de her kente özgü,yerel tarihine bakmak lazım. O yüzden öncelikleBarselona’nın tarihi hakkında konuşmakistiyorum.Barselona, 19. yüzyılın ortalarından itibarenİspanya’nın “Manchester”ı diye adlandırılıyor.İşte Manchester’ı biliyoruz; Avrupa’nın sanayibaşkenti. Barselona 1840’lardan itibarentekstil sanayi ile tanışmış, aynı dönemdeşimdi “kültür endüstrileri” kisvesi altındadönüştürülmeye çalışılan Poblenou Mahallesibir endüstriyel bölge olarak ortaya çıkmış.


Lloret de Mar: Turizm sektörüne endeksli ekonomi ve sahillerİspanya sömürgelerini teker teker kaybetmeyebaşladıkça, özellikle bir sermaye merkeziolan Fransa’ya ve kuzeye yakınlığından dolayıBarselona’nın önemi artmış. Nüfusu 50 seneiçinde 3 kat artan, Katalan komünal çiftçi alanlarından,balıkçı köylerinden zorla tahliyeedilenlerin de geldiği bir metropole dönüşmüş.1896’daki gümrük tahdidlerinin kaldırılmasıylasanayi gelişimi katlanmış. Barselona, İspanya’nınen köklü endüstri mirasına sahip kenti.Mesela Bask Bölgesi de bir şekilde madenve bankacılıkta öncüdür ama o tarihleriçerisinde Barselona bir “endüstri başkenti”olarak sayılıyor. Bu 1890 – 1939 arasında,Franco diktası Cumhuriyetçileri ezene kadar,sanayi iki nehir ile sınırlı klasik Barselona’nındadışına taşıyor. Franco diktatörlüğündensonra Barselona falanjist rejimin ihtiyaçlarıiçin de elzem çünkü ülkenin tek endüstribölgesi. Üstelik 1959’a kadar faşist yönetimeekonomik ambargolar uygulanıyor. “MarshallYardımları”yla da aslında bir falanjistithal ikameci sistem denenmeye çalışılıyor.1950’den 1959’a kadar 1.200.000 olan şehirnüfusu 275.000 göç alıyor. Büyük kısmıgüneyin topraksız işçileri. 1959 yılında, sonradanOlimpiyatların yapılacağı Montjuïc tepesibir işçi yerleşkesi, gecekondu alanı. 1959’daambargonun bir ölçüde kaldırılmasıyla Avrupa’yaihracat namına, yeni planlarla Barselonaendüstrisi genişlemeye devam ediyor. Kent1973’e kadarki 14 sene içerisinde 250.000 kişidaha göç alıyor. Dolayısıyla nüfus 20 senedezamanda 1.200.000’den 1.800.000’e çıkıyor.


Llobregat ve Besós Irmakları arasında bir dikdörtgen olarak uzayan şehir, Barselona: Kaynak: http://www.aiguesdebarcelona.cat/esp/agua/ciclo_urbano/captacion.asp1973’te belirginleşen küresel kriz sırasındayavaşlasa da demokrasiye geçişe kadar, ki bu1979, 100.000 kişi daha ekleniyor. DolayısıylaBarselona 1980’e geldiğimizde Barselona biryandan büyük bir endüstri şehri diğer yandanda 600.000 kişinin büyük bir barınmasorunuyla yüz yüze olduğu bir yer. Bu şartlaraltında demokrasiye geçiyor Barselona veKatalan Bölgesi.Barselona Modeli aslında İspanya Modeli’ndenbağımsız düşünülemez. İspanya Modeli, Francoile 1950’lerde başlamış ve 2007’ye kadaruygulanmış. İki ayağı sabit: Turizm ve emlâksektörü. Franco, 1950’nin sonundan itibaren,-Antalya’da çok daha sonra gördüğümüzdevasa oteller gibi- Avrupa’da serpilmekteolan kitle turizmi furyasından nemâlanmakistiyor. Örgütlü işçi sınıfını istemediğiniaçıkça dile getiriyor, turizm işçisinin örgütlenmesininzorluğundan bahsediyor. Turizminyaygınlaşmasına ek, emlâk ve inşaata dayalıbir büyüme modeline odaklanıyor. Hatta KonutBakanı José Luis de Arrese; “Biz proleter(proletarios) değil, mülk sahibi (propietarios)bir ülke istiyoruz” diyor. 1960’ların sonunageldiğinde, İngiltere’de mülk sahipliği %30iken İspanya %70’e varıyor. Borçlanmaya dayalıdolayısıyla halkın muhafazakârlaşmasınıda amaçlayan planlı bir falanjist hareketbu. İşin ilginç yanı demokrasiye geçiç sonrası,1996’ya kadar İspanya Sosyalist Par-


Olimpiyat planlarının yayıldığı 10 Barselona ilçesi ve Badalona gibi doğudaki şehir dışı bölgeler. Kaynak: Wikipedia commonstisi (PSOE) ardından Halk Partisi (PP) bumodeli sorgulamadan uyguluyor. o zamankiAvrupa Ekonomik Topluluğu’nun bünyesindede destek buluyor. Çünkü kuzeyin artık sermayesininmassedilmesine yarıyor.Burada parantez açmak lazım; 1986’daOlimpiyatlar resmen kente verilmedenönce Barselona’da durum şu: 1973 EkonomikKrizi’nden sonra, Batı Avrupa’da işsizlik%1’den yüzde 12’lere çıkarken Barselona’dayüzde 22-23’e çıkıyor. Aslında krizin etkileri1980’lerin başında çok ciddi hissediliyor. Buşartlar altında merkezi hükümetteki PSOE,otonom hükümetteki Katalan muhafazakarburjuva partisi CİU ve belediye yönetimindekiPSOE’nin Katalan örgütü PSC, İspanyaModeli’ni Barselona’da emlâk ve turizm piyasasınıtetiklemek için kullanıyor. Burada 1986Olimpiyatlara adaylığın tetikleyici bir etkisisöz konusu. 1986 aynı zamanda İspanya veAvrupa Ekonomik Topluluğu ile arasındakigörüşmelerin başladığı dönem. DolayısıylaBarselona’nın Olimpiyat adaylığının kabulü,AET ile olan tasarruflar aynı anda gelişiyorve müteakip senelerde ülkenin Gayri Safi MilliHasılasının %1’ine tekabül eden nakit paraAET’den İspanya’ya aktarılıyor. Bu yardımlarözellikle; altyapıya, turizme, otoyola ve inşaatabağlı yatırımlara yönlendiriyor. Dolayısıyla1986’da İspanya Modeli’nin yeni bekçisikuzeyin artık sermayesini aktarabileceği yenialtyapı alanları oluyor. Diğer yandan ATE’ninönşart koştuğu bir “sanayisizleşme planı”var. Bundan da en çok Barselona etkileniyor;özellikle tekstil, araba ve gıda endüstrisindekiözelleştirmeler ve AET sermaye merkezlerine;Almanya, Fransa, İngiltere menşeilişirketlere satışlar gerçekleşiyor. İletişim veelektrik hariç bütün diğer altyapı satılıyor.Dolayısıyla Olimpiyatlar, Barselona’nın fordistbünyesinde planlanan büyük değişimin veAET destekli eyni İspanya Modeli’nin sembolihaline geliyor.


Barselona Sahili, Olimpiyat önce ve sonrası. Kaynak: La Vangardia, 27.07.2012,http://www.lavanguardia.com/vida/20120727/54330294870/luces-sombras-herencia-olimpica-barcelona.htmlBarselona Modeli’nin Olimpiyat adaylığı ilebaşlayan gelişimini birkaç başlıkta toparlayabiliriz.İlki emlâk rantını tüm kente yaymaçabası. Barselona kabaca bir dikdörtgenebenzer. Kuzeyde Besòs, güneyde LlobregatIrmağı arasında yer alır. İki ırmak arası 10-11kilometredir. Kent karaya, doğuya Collserollasıra dağlarına kadar 8 kilometre devam eder.“Els Afores”, yani banliyöleri, saymazsak bualanın nüfusu 1.800.000. Olimpiyat Oyunlarıinşaat furyasını bu dikdörtgenin her tarafınayaymaya çalışıyor.Oyunların ana üssü, içsavaş sırasında anarşistkampların yer aldığı meşhur Montjuïc Dağı.1980’lerin başında da bir sürü gecekondununbulunduğu bir yer burası. Turizme de hizmetedecek şekilde “tematik park” haline getiriliyor.Sant Marti ilçesinde, Poblenou SanayiBölgesi’ninde, hemen antik kente komşu alanda“Olimpiyat köyü” (La Vila Olimpica delPoble Nou) tasarlanıyor. En yukarıda, tepelereyakın La Vall d’Hebron Mahallesi’nde tesislerve konaklama alanları yapılıyor. Burasıda o dönemde hâlâ gecekonduların olduğubir yer. Her şeyden önce “Avinguda Diagonal”adlı, bütün şehri verevine kesen cadde üzerindebir sürü faaliyet gerçekleştiriliyor. Kısaca,basit şekilde çözülebilecek bir Olimpiyatkompleksi yapılabilecekken emlâk piyasasınıtetiklemesi için şehre yayılıyor. Hatta kentdışına, Badalona’ya kadar uzanıyor, basın konutlarıburada yapılıyor.İkincisi AET’nin de talebiyle bütçenin yüzde60’ı Olimpiyatlarla hiç ilgisi olmayan altyapıyatırımlarına harcanıyor. Bu yatırımlarınbaşında otoyollar geliyor. Barselona’nın 13hat metrosu, tramvayları ve eski banliyö trenlerindenoluşan görece iyi bir ulaşım ağı var.Olimpiyatlar vesilesi ile, Almanca da “Ringstraße”,Katalanca’da “Ronda” denilen “yüzük


yolları” inşâ ediliyor. Kenti haleler şeklinde saranbu otobanlar aslında daha sonradan tarımalanlarında oluşacak banliyölere bir araba veemlâk kültürünü götürüyor. Ayrıca, şu andaşehrin en turistik yerinden başka bir emlâkspekülasyonu sonucu ortaya çukmış ForumAlanı’na kadar uzanan 4 kilometrelik sahilşeridi aslında 1980’lerin sonuna kadar bataklıktıve sanayi bölgesinin önünde yer alıyordu.Bu alanın ıslahı ve turizme açılması için büyükbir para harcanıyor; dolayısıyla sahil şeridininilk iki kilometresi ıslah ediliyor ve sahile paraleltren hattı yerin altına alınıyor. Bunlarınhiçbirinin aslında Olimpiyatlarla doğrudanilişkisi yok, daha çok Barselona Modeli’nindoğrudan kentsel varlığı ile ilişkisi var.Üçüncü olarak Olimpiyatların kabulü ile beraber“sosyal konut” planları rafa kaldırılıyor.Olimpiyat inşaatı kamu-özel ortaklığınadayandırılıyor ve yapılan konutlar daha sonradansatışa çıkarılıyor. Bu yeni ortaklık belediyebütçesinde açıklara neden oluyor ve1997 yılında deniz kenarındaki ‘Diagonal Mar’bölgesinin toptan küresel emlâk devi Haynesşirketine aktarılmasına neden olacak bütçeaçıkları da tetikleyici haline geliyor.Barselona Olimpiyatları’nın ilk elden sonuçlarışunlar: 1980’lerde Uluslararası OlimpiyatKomitesi’nin kamu-özel ortaklıklarını salıkvermesinin ardından bu yöntemle yapılanilk Olimpiyat. Nispeten sosyal olarak ”dahaaz zararlı” olduğu iddia edilir; Mesela SeulOlimpiyatları’nda 750.000 kişi yerindenedildi, Atlanta Olimpiyatları’nda 30.000 şehirmerkezindeki yoksul alt sınıfltan insanyerinden edildi; Barselona’da ise bu rakam600 ailedir. Bu rakam Observatari- DESC(Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Laboratuvarı)adı verilen 1998’den beri bukonularda çalışan aktivist grup tarafındandenetlenmiş. Hakikaten de Montjuïc dağı,Poblenou (eski işçi mahallesindeki 43 hektarlıkbir alan), kuzeyde La Vall d’Hebron’dave Diagonel üzerinde ve ayrıca yeni yapılanyolların güzergahında yerinden edilen ailesayısı 600’dür. Bu ailelerin çoğuna 3-4 seneönceden yerlerinden edilecekleri bilgisi verilmiş.Öncelikle karşılıklı oturma, uzlaşma, anlaşmasüreci öngörülmemiş; bunun üzerinemahalle örgütleri toplanıyorlar ve bir pazarlıkNorman Foster, El Torre de Collserola, Kaynak: Wikipedia commonssüreci başlıyor. Mesela Montjuïc Dağı’nda Romannüfusu hakim ve onlar enformel evlerdeoturuyorlar ve Olimpiyat Stadı’nın, daha sonradantüm müze alanlarının ve tematik parklarınyapılacağı tarihi Dağ’da ilk tebliğler üzerineüç senelik bir pazarlık süreci söz konusuoluyor. İnsanlara üç opsiyon tanınıyor; birincisibir ev almaya yetmeyecek miktarda para,ikincisi sosyal konutlarda ölene kadar yaşamahakkı, ancak öldükten sonra çocuklarınızaaktaramıyorsunuz, üçüncüsü de piyasaşartlarının biraz altından bir faizle mortgage.1986’dan 1992’ye kadar Barselona’da emlâkfiyatları hızlı yükseliyor. Dolayısıyla “size birkıyak yapıyoruz ve bu mortgage’ı bankacılıkfaizinin 1-1,5 puan altında veriyoruz” diyorlar.Fakat bu 600 ‘sayılmış’ ailenin hikayesiyanıltıcı ve sadece yüzeydeki bir resim.Meseleye İspanya Modeli ve onun uzun vadekisonuçları içerisinde bakmak lazım. Bu oyu-


El Raval Mahallesi ve Ramblas Bulvarı, Olimpiyat öncesi ve sonrasında, Kaynak: http://geographyfieldwork.com/ElRavalSocialCleansing.htmnların emlâk alanında neye neden olduklarınıincelemek lazım; yine DESC’in araştırmasınagöre 1984-1992 yılları arasında 60.000 kişiOlimpiyatların neden olduğu spekülasyonyüzünden, ‘kenti tercihleri ile’ kent merkeziniterk etmek zorunda kalıyor. Çünkü 1986-1992İspanya Modeli’nin sıçrayış hamlesi. Temkinliraporlara göre 1986-1993 yılları arasında, yaniOlimpiyatlar için bütün çabaların verildiği sıradaemlâk fiyatları %139, kiralar %44,5 artmış,bazı mahallelerde kiralar % 240 artmış. DESCbu değerleri hane gelirleriyle kıyaslamış veson üç yıla 1989-1992 arasına bakmış. Hanegelirine nazaran kiralar 1989’da %61; 1990’da%73, 1991’de %46 artmış. Bununla beraberkira yasaları mal sahipleri lehine değiştirilmiş.Aslında 60 bin kişinin kent merkezini terk etmektenbaşka çaresi kalmamış.Bunun yanı sıra aslında bir de “aciliyetçi”söylem var; “Altyapıların hemen yetiştirilmesi”,“Olimpiyatlar çok önemli”, “3 milyon turistgelecek” gibi. Bu aciliyetçi söylem aslında şunaengel olmuş; 1970’lerde işçi sınıfının sayısınıngiderek artması ve ona refleks gösteremeyenbir barınma planlamasından dolayı yapılan sosyalkonut planları iptal edilmiş. Mesela Sietges’da148.000 sosyal konut yapılması planlanıyor.1986’da aciliyet söylemiyle, OlimpiyatKomitesi’nin direktifleri doğrultusunda konutinşaatı kamu-özel ortaklık modeline oturutuluyor.Sosyal konutlar rafa kalkıyor. Bir örnekvermek gerekirse; 1984 senesinde CiutatVella’da yani Barselona’nın Beyoğlu’sunda1647 sosyal konut yapılmış, oysa 1991’de busayı 9’u düşmüş. Dolayısıyla bir yandan projelerinkendisi özelleştirmeyle yapılırken birdiğer yandan kentin genel konut stoğu eğilimideğişmiş.1986 yılında “Barselona posa’t guapa”, yani“Şık giyinmeye başlıyor, şık şıkıdım oluy-


or” sloganı ile bir takım sembolik sermayebiriktirme ve soylulaştırma girişimi de sözkonusu. Buna erken dönem Richard Floridadüsturu, “kültürel endüstriler” stratejisininbüyük deneyi diyebiliriz. Belediye, merkezihükümet ve otonom yönetimde farklı siyasiyapılar var. 1982’de Olimpiyat ofisin açılması,1983’de koordinasyonun ve 1989’da%51’i merkezi hükümete, %49’u da Belediyeyeait özerk şirketin de kurulmasıyla bu üçfarklı siyasi unsur “Barselona posa’t guapa”yani “Barselona şıklaşıyor” ortak noktasındatoplanıyor. Katalanlar, Franco dönemindensonra bunu bir övünç kaynağı olarak görüyorlar.Bütün İspanya için Sosyalist Parti (PSOE)bir yatırıma odaklanıyor, ki 1992’de aynı zamandaSevilla’da “EXPO dalgası” var; orasışu anda “hayalet şehir”. Dolayısıyla semboliksermaye şehir merkezinde aynı dönemlerdeyapılanmaya başlıyo; MNAC National Museum,MACBA Modern Sanatlar Müzesi, CCCBKatalan Kültür Merkezi bu dönemde açılıyor.Hepsi işçi sınıfı mahallesi olan El Raval’e yerleşmeyebaşlıyor ve kent merkezinde sonradankullanılacak bir takım “kamusal alanlar”açılıyor. Aynı zamanda Katalanların Dalí’denGaudi’ye kadar uzanan kültürel mirası metalaşıyor.Bununla yetinilmiyor; büyük paralaraRebecca Horn, Frank Gehry, Norman Foster,Edwado Gornigo gibi sanatçılara genellikleturizm merkezi olarak kullanılacak bölgelereyerleştirmek üzere siparişler veriliyor. Bunlardanbirisi de Norman Foster’ın işte telsizdireğine bezeyen, şehrin her tarafındangörülebilen eseri; aslında bir sanayi sonrasışehrin tüm iddialarını görselleştiren bir eser.Bir de aslında deniz turizminin yeterli olmayacağınıbiliyorlar. Çünkü deniz turizmi bütünİspanya’da var. Bu yüzden kent merkezini tekelciranta aktarmaya çalışan ve dolayısıylakadim mahallelerde kamusal alan adı altındayıkımlar yapılan ve heykeller koyan bir kültürturizmi anlayışı ortaya çıkıyor. Bunların enbüyük örneği El Raval Mahallesi...Sonuçta Barselona Modeli, Olimpiyatlar ilebaşlıyor, ama durmadan devam ediyor. Modelindört aşamasını kent tarihçisi Josep MariaMontaner şöyle açıklıyor;1979-1986 arası model, Franco dönemindençıkmış görece işsizliğin çok yüksek olduğu biryerde PSOE, henüz de bir fon akışı da olmadığıiçin küçük dokunuşlarla birkaç kamusal alanaçıyor ve Cerdà tarafından 1859’da yapılankent planına uygun davranıyor. Dolayısıyla1986 yılına kadar bir mimari saygı söz konusu.1986-1992 dönemi; Olimpiyatların alınmasıylakatılımcılığın rafa kaldırılması, özelleştirmelerin,özel şirketlerin emlâk piyasasınagirmesi.Dolayısıyla 1992’den, özellikle 1995’teki emlâkkrizinden sonra tamamıyla küresel girdiyedayalı türev piyasaları ve emlâk gelişimininsöz konusu oluyor. Emlâk genişlemesi şöylesıralayabiliriz: borçların giderek artması ve İspanyaModeli’ndeki emlâk modelinin BarselonaModeli’ne yayılması. 1997’den 2007’ye kadarbütün İspanya’da 7 milyon ev yapılıyor, hersene emlâk değerleri ortalama %12 artıyor.Hane halkı gelirleri ikincil emlâk piyasalarındandolayı üç kat büyüyorlar ama bu sanal birbüyüme. Hane halkı borçlanması bütün GayriSafi Milli Hasılanın %84’ünü oluşturuyor.Dolayısıyla üçüncü aşamada, 1992’den itibarenBarselona Belediyesi, yeni bir hareketlenmeyaratabilmek için katılımcılıktan, ekolojikkaygılardan tamamen vazgeçerek yeni birproje yapıyor. Buna ‘Yaratıcı Sınıfın Yüklişi’ tezlerininsahibi “Richard Florida Poblenou’da”diyebiliriz bu döneme. Poblenou, Olimpiyatsoylulaştırma sürecinin devamındaki büyükeski endüstri mahallesi; burada 4 milyon metrekarelik“Yeni Teknolojiler Merkezi” kuruluyor,1999’da çalışmaya başlayan merkezaslında Silikon Vadisi Modeli’nin Barselona’yaemlâk spekülasyonu çekmek için uygulanmasındanbaşka bir şey değil. Bu 4 milyonmetrekare içerinde atıllaşmış endüstriyelmirastan bahsediliyor. Aslında burada 46tane endüstriyel mirasa dahil edilmiş fabrikaalanı var ve bu komplekslerde insanlar yaşamayadevam ediyor. Fakat “22@ Planı” adlıbu proje işlemiyor. An itibarıyla 53 bin kadaryeni istihdam yarattığı iddia edilse de, uzunvadede yerinden ettikleriyle, veya yerindenetmeleri mühürlediği an itibarıyla, yani son30 senede 300 bin sanayi işçisinin tasfiyesiylekıyaslandığında kazanımlar devede kulak.Ayrıca bölgede “şirketler açması” beklenenşehirde sınıf atlayacak ve şehre sınıf atlata-


22@Planı’nın Poble Nou’da yayıldığı alan ve tanıtım söylemi: Bilişim ekonomileri: Şehir için yeni bir model, Kaynak: Barselona BelediyeMeclisi, Alıntılayan: http://www.thepolisblog.org/2012/03/informal-housing-emerges-in-barcelonas.htmlPoble Nou’daki (Can Ricart) endüstri mirasından biri, Kaynak: http://hangar.org/drupal/?q=content/el-evento-can-ricart-2005-2010


Forum inşaat faaliyetlerine katılan şirketlerin askeri endüstriler ile ilgili sermaye ve sair bağlarına dair harita, Kaynak: Forum karşıtıprecari@s hareketi www.sindominio.netcak gençler ortada gözükmezken kenttekialım gücü yüksek ve mobil yabancı uyruklularınsayısı yüzde 1’den yüzde 16’ya çıkıyor.Yeni istihdam yüksek hizmet sektörüne veküresel şirketlere yarıyor.““22@ Planı” istenilen emlâk piyasasını ve üretimseldeğişikliği sağlamadığı için 2004 yılında“Evrensel Kültürler Forumu” diye bir megaetkinlik icat ediliyor. “Forum 2004” Olimpiyatlar’dan22@ alanına uzanan spekülasyoncoğrafyasının devamında, kuzeyde bir gökdelenalanı yaratıyor. 2,3 milyar kamubütçesini harcayacak bir büyük alışverişmerkezi, konferans salonu ve kapalı sitelerinşâ ediliyor. Jose Saramago gibi aydın kişilerevrensel kültürel değerler üzerine konferanslarveriyor bu vesile ile, 147’nin üzerindetiyatro, müzik etkinliği oluyor. Ancak kentlilerartık özelleştirme taktiklerini, planlardakisınıfsal eşitsizliği, sonucunda çıkan işsizliğianlamışlar ve 2004 Forumuna karşı büyük birtepki oluşuyor. Forum sırasında ise 80.000adet basılan harita, spekülasyonu; forum alanındayer alan, inşaat yapan şirketlerin silahüretimi ve savaşlarla ilişkisini, Forumprojesinin ekolojik etkisini, yararattığı emlâkspekülasyonunu anlatıyor. On binlerce kişiForuma yürüyüp girişi kapatmaya çalışıyorlar,büyük bir arbede çıkıyor. DolayısıylaForum bir yandan spekülasyonun devamınıamaçlıyor, ancak kent hakkının yüksek sesle


Forum karşıtı precari@s hareketinin ‘Forum Sürdürülemezlik Haritası’, Kaynak: www.sindominio.nettemsil edilmesine de neden oluyor.Nihayetinde 2007 yılında İspanya Modeli veBarselona Modeli çöküyor; işsizliğin gençlerarasında %56’ya çıkmasıyla ve 3 milyon boşevle ,’İpotekten etkilenenler örgütlenemeleri’ile tescilleniyor. Artık kimse BarselonaModeli’nden sitayişle bahsetmiyor. 2004’tebu anti- Forum hareketini yapan ekibin çektiğibir film var; adı “El Taxista Ful”; “Taksicininburasına kadar geldi” demek. Krizlekentlilerin ne yaşadığını çok iyi özetliyor.60’lı yaşlarında mortgage batağı içindeki birtaksicinin 30’lu yaşlarında güvencesiz turizmişçileriyle tanışıp bir işgal evinde yaşamayabaşlamasını, darmaduman olmuş bir kent hayatıve ekonomisi üzerinden anlatan çok güzelbir film.Olimpiyatlarla başlayan Model’in çöküşününsonuçlarını da böylelikle 4 başlıkta toplayabiliriz;1- Çığ gibi artan bir güvencesizlik ve işsizlik;İspanya genelinde 26 yaş altında işsizlik %56.Bu model işlediği sürece de gerilemeyecek.2- İpoteklerde korkunç artış; 2008 başından2012’nin 9. ayına kadar, yani yaklaşık 3senede İspanya’da 400.000 aile evlerindençıkarıldı ya da ikinci evlerinden oldu, bunların113.000’i Katalonya’da ve çok büyük kısmı


Barselona civarında ikamet etmekteydi. Evindenolduğu için intihar edenlerin sayısı giderek artıyor.3-Kent merkezinin kentlilerden kopartılması;Barselona’ya yılda 19 milyon turist geliyor, düşününİstanbul’a gelen 7 milyon turist limiti aşıldı diyeBelediye gurulanıyor.. 1 milyon 800 bin kişilikkente yılda 19 milyon turist giriyor ve dolayısıylabazı mevsimlerde kent merkezinde milyona yakınturist oluyor. Artık Barselonalı’lar turistik alanlaragitmek istemiyorlar.“Esas terörizm, turizmdir” duvaryazısı duvarlarda sık rastlanan bir grafiti.4- Genç nüfus korkunç bir şekilde kentten soğumuşdurumda; her 10 gençten 7’si Barselona’yıterk etmek, Almanya, Hollanda gibi iş bulabileceğiülkelerin kentlerine gitmek istiyorlar. 40.000 gençgeçen sene şehir ve metropoliten alanı terk etti.Peki Barselona belediyesi ne yapıyor? Sunumumubu ‘karşılaştırmalı’ soru ile bitireyim. Modeli“yeniden canlandıracak “büyük projeler” isteniyor;bunlardan bir tanesi “EuroVegas”, 5 milyarlıkyatırımla tarım bölgesinde, kentin kuzeyinde “güzelbir gazino kompleks”i açıp, 25.000 kişiyi oradakrupiye olarak çalıştırmak istiyorlardı. Bu aradaProje Madird’e gitti, Madrid’e yazık oldu!Aslı Odman:Çok teşekkürler Ulus. Çoğu zaman kulaktandolma bilgilere sahip olduğumuz velitaretürüne İspanyolca olduğu ve çevrilmediğiiçin ulaşamadığımız bilgileri paylaştın bizlerle.Hem de ilk elden ve yerel muhalefete dair genezor ulaşılan bilgilerle beraber. Gerçekten debu devasa etkinlikler, finans sektörü ile konutüretimi eklemlenmesi konusu, belli ki İstanbulözelinde de ayrıca incelenmeli. Bu ilişkilerinharitaları çıkarılmalı.Son sunuşumuza geldik. John Lovering sunumu,Bölümüzden Binnur Öktem Ünsal arkadaşımızda bu sunumun ardıl tercümesiniüstlenecek. John bizlere Londra Olimpiyatlarıkapsamında nasıl bir kent planlaması, nasıl biristihdam modeli ve nasıl bir Olimpiyat mirasıoluştu, bunlardan bahsedecek. Sunumunbaşlığı ‘Istanbul Olympics 2020: Lessons fromLondon 2012’, yani ‘2020 İstanbul Olimpiyatlarıiçin Londra 2012’den çıkarılacak dersler’.


John Lovering:2020 İstanbul Olimpiyatları için Londra 2012’den çıkarılacak derslerBugün sunumumu üç başlık üzerindengerçekleştireceğim. İlk olarak Londra Olimpiyatları,Londra Olimpiyatları’nın mirası ve bumirasın Londra’daki sıradan insanların üzerindekietkilerinin ne olduğundan bahsedeceğim. İkinciolarak İstanbul Olimpiyatları’nda, yani adaylık kitapçıklarındaözellikle “miras” ve Olimpiyatlarınsosyal etkileri konusunda hemen hemen hiçbirşey söylenmemesi konusuna değineceğim, sonolarak da “İstanbul’da ne yapılabilir?” üzerinefikirler geliştirmeye çalışacağım.Geçen sene gerçekleştirilen Londra Olimpiyatları’nınbaşarılı görülmesindeki temel argümanaslında “miras” konusunda ileri sürüldü. YaniOlimpiyat sırasından çok sonrasında, kentin kazanımlarındankaynaklanan bir başarı olduğuileri sürüldü. Bu başarı Londra’da, diğer Olimpiyatlardanfarklı bir tavır sergilenmesi ve diğerOlimpiyatlardan farklı olarak miras konusundaönemli bir vurgu yapılması üzerinden açıklandı.Londra’nın Olimpiyatlar için hazırladığı dokümandada özellikle “miras” konusuna önemlibir vurgu vardı. Bu anlamda beş hususta önemlivurgular yapıldı. Bunlardan ilki, yerel halka,orada yaşayan insanlara uzun dönemli faydasağlanmasıydı. İkincisi, önemli bir miktarda,yaklaşık 200.000 civarında, özellikle de inşaatsektöründe yeni istihdam yaratılacak olmasıydı.Üçüncüsü, 35.000 tane konut inşâ edileceği vebu konutların büyük bir kısmının da ödenebilir,yani uygun fiyatlı olacağının ileri sürülmesiydi.Dördüncüsü, bütün bu Olimpiyat hazırlıklarıgerçekleştirilirken kamu fonlarının minimumdüzeyde kullanılacağı, son olarak da çevreselsürdürülebilirlik, yani oyunlar ve oyunlardan


Londra Olimpiyat Başvuru kitapçığından, Kuzeydoğu’daki sanayisizleşmiş bölge Stratford (yukarıdaki haritada 4 numara) ile finansmerkezi Canary Wharf (yukarıdaki haritada 1 numara) arasındaki bölgenin planı.sonraki mirasın çevresel sürdürülebilirliğine verilenönemin vurgulanmasıydı.Londra Olimpiyatları’na başvurularıngerçekleştiği dönemde İşçi Partisi hükümetteydi.İşçi Partisi İçişleri Bakanı’nın Olimpiyatlarkonusunda yaptığı bir açıklamada, bu oyunlarınLondra’nın en yoksul ve yoksun bölgesi olanDoğu Londra’daki Stratford’da gerçekleşeceğini;bunun, yakın çevresine ve tüm Londra’ya işimkanları sağlayacağını; ekonomik olarak yararlıolacağını; bir de tabii bu süre içinde halktanbirçok insanın sportif faaliyetler konusundacesaretleneceğini ve onların katılımının sağlanacağınıöne sürdü. Genel olarak bu söylenenlerinçok azı gerçekleşti.Görselde 4 numarada gördüğnüz Stratfordeskiden bir işçi mahallesi idi, aynı zamanda dasanayisizleşmiş bir bölge. Oyunların büyük birkısmı burada gerçekleşti. Londra’nın son 20yıllık büyümesi sırasında bu alanda çok fazla bir


Londra Olimpiyat Köyü şu anda lüks, fakat henüz boş bir konut alanına dönüşmüş.gelişme gerçekleşmemişti. Burada gördüğünüzgökdelenler ise 1 numaradaki Canary Wharf’dakiLondra’nın finansal merkezinde bulunmaktadır.Londra Olimpiyatları’na dair üretilmiş ilkimajlardan bir tanesinde finansal merkez ilesanayisizleşmiş bölge arasında Olimpiyat Parkıve Olimpiyat Köyü üzerinden nasıl bir ilişki kurulmayaçalışıldığı görülmektedir.Ben dahil olmak üzere birçok kişi bu Olimpiyatlarplanlarına şüpheci yaklaştık. Fakat üçhaftalık Olimpiyatların kendisi aslında oldukçabaşarılıydı. Özellikle de açılış seremonisi çokçarpıcıydı; çünkü İngiltere’de gerçekleşmiş olanEndüstri Devrimi’ne ve işçi sınıfının yükselişineönemli vurgular yapıldı. O dönemde geniş anlamdaemekçi sınıfların yükselmesiyle ilgiliolarak gerçekleştirilen dans gösterisini zevklehatırlıyoruz. Bu, birçok kişi için çok özel bir açılışseremonisiydi. Oyunların kendisi de birçok kişitarafından çok başarılı bulundu. Genel olarakOlimpiyatlar herkes tarafından oldukça zevkalınan bir sosyal olay oldu; çünkü farklı yaşlardan,farklı renklerden, farklı etnik gruplardan,farklı dillerden birçok insanı bir araya getirdi.Ancak üç hafta süren Olimpiyatların sonrasındabırakılan mirasın kendisi belirsizliklerle dolu.Olimpiyatlara hazırlık sırasında gerçekte neleryapıldı? Geriye neler kaldı sorusunu buradanbaşlayarak ele alalım. Öncelikle, çok büyük birulaşım projesi gerçekleştirildi. Londra’nın budoğu bölümünü, diğer kesimlere ve Eurostar ileParis’e eklemleyen büyük ulaşım projeleri yapıldı.Kuzey Avrupa’nın en büyük alışveriş merkeziolan Westfield Alışveriş Merkezi Avusturalyalıbir şirket tarafından inşâ edildi. Hatta eleştirmenlerbu nedenle Londra 2012’i “AlışverişOlimpiyatları” olarak adlandırdı. Ayrıca, Olimpiyatsonrası İngiliz-Katar şirketi tarafından satınalınan Olimpiyat Köyü, tekrar satılmak üzereyeniden geliştiriliyor. Bunun dışında, spor ile ilgiliolarak bir takım faaliyetler yapıldı ve binalarinşâ edildi. Olimpiyat Stadyumu, West Ham FutbolKulübü’ne verildi; 260 milyon poundluk harcamadansonra tekrar normal bir stadyuma çevrilmeküzere yeniden geliştiriliyor. Son olarak dabir “Medya Center” yapıldı. İstanbul’daki Olimpiyatoyunlarına hazırlık projelerinde de böyle biröneri var. Burada amaç bu Medya Merkezi’ninOlimpiyatlar’dan sonra da “yüksek teknolojiler”içeren bir medya merkezi haline getirilmesiydi.İlk başta, 2005 yılında söylenen şey, bütünbu yapılacak inşaatların ya da hazırlıkların İngilizvatandaşlarına herhangi bir şekilde ekstrabir vergi yükü getirmeyeceği yönündeydi;ama 2007’deki büyük finansal krizden sonratabii ki bu gerçekleşmedi. Yapılan birimlerdenher birinin Olimpiyatlardan sonra büyük firmalartarafından satın alınacağı öngörülmüştü;


Londra’da devam etmekte olan büyük ölçekteki inşaat / dönüşüm projeleriama toplam harcamanın, krizin de etkisiyle, öngörülen harcamadan 4 kat daha fazla olduğu ortayaçıktı.Olimpiyat Köyü’nde yapılan bütün binalar birerlüks konut alanına döndü. Bunları henüz satınalan kimse olmadığı gibi ne olacağı da bellideğil. Büyük alışveriş merkezi Westfield’in şuan gayet iyi işlediği görülüyor ama etkileriyleilgili herhangi bir çalışma bulunmamakta. Bualışveriş merkezinin yapımının, çevresinde yeralan ticaret fonksiyonlarının ne kadarının kapanmasınayol açtığı ya da ne kadarının aleyhinesonuçlandığına dair fayda-maliyet analizi sunanherhangi bir çalışma henüz söz konusu değil. Şuan için sadece doğrudan sonuçlarını konuşabilirya da tartışabiliriz.Bu arada eğer kapitalizmi anlamak istiyorsanızmuhakkak Financial Times okumalısınız. FinancialTimes’ın bu sportif faaliyetler ve Londra’yagetirileri üzerine bir yorumu var: “Bütün bu sportiffaaliyetlerin Londra’ya gelmesinin sağlayacağıen önemli yarar, Londra’nın bundan sonra büyük,mega organizasyonları çekme kapasitesindekiyarışma gücüdür”. Fiziksel yeniden canlandırmakonusuna baktığımızda ise hala fiziksel miraskonusunda çok net bir sonucun söz konusu olmadığınıgörüyoruz. İstihdam açısından bakarsak,sadece buradaki büyük alışveriş merkezinde2.500 kişilik bir istihdam yaratıldığını gördük.Bunun dışında bir de Medya Merkezi’nde 6.500kişilik istihdam yaratılması planlanmıştı; ancakhala Medya Merkezi satılamadığı için oradaki istihdamile ilgili birşey söyleyemiyoruz. Şu an içinyaratılmış olan, toplam 2.500 kişilik bir istihdam.İlk başta Olimpiyatlar yapılırken ana fikir, bütünbunların büyük inşaat firmaları, inşaat geliştiricileritarafından ödeneceğiydi; fakat finansalkriz nedeniyle böyle bir şey gerçekleşmedi. Halatoplam maliyete dair çok net bir rakam olmamaklaberaber 11 milyar pound gibi bir paradanbahsediliyor ve bunun da aslında tekrar Londra’dakivatandaşlara “vergilerdeki artış” olarakgeri döneceği belirtiliyor.Bir başka beklenti ise, emlâk piyasalarındabüyük bir patlama, yükselme gerçekleşeceğinedairdi; fakat yine Financial Times’da yer alan birhabere göre beklenen bu yükselme ya da patlamagerçekleşmedi. Birkaç üniversite bu alandayer seçme gibi bir takım kararlar aldı, İkea Newhamyakınlarında bir şube açacak, Handelsmandikine bir lüks rezidans inşasına başlayacak,fakat bu bir iki örnek dışında emlâk piyasasındabeklenen patlama hala gerçekleşmiş değil.Bunun nedenlerinden biri şu: Londra, İstanbulgibi kentlerin birçok yerinde çok büyük gök-


İstanbul 2020 adaylık kitapçığından, Haydarpaşa alanı planı; kapatılan mendirek.delenler inşâ ediliyor. Burada gördüğünüz gibikentin birçok yerinde çeşitli projeler söz konusu,dolayısıyla Olimpiyat Parkı’nın ya da Köyü’nünolduğu yerler aslında o kadar da popüler değil.Olimpiyatlarla ilgili belki de en pozitif kazanımlardanbiri “sportif faaliyetler” konusunda oldu.İngiltere Meclisi’nin en son hazırladığı raporagöre İngiltere, 2014 Birleşik Krallık Oyunları,2015 Dünya Rugby Birliği Oyunları, 2017 DünyaAtletizm Şampiyonası bir takım büyük sportiffaaliyetlere ev sahipliği yapacak. Ancak yapılanaraştırmada aslında sıradan insanların sportiffaaliyetlere olan ilgisinin artırılması amacınaulaşılamadığı anlaşılıyor. Okullarda sportiffaaliyetleri haftada beş saate çıkartılmasıplanlanıyordu, ama bir takım mali kesintilerdendolayı bu da gerçekleşebilmiş değil henüz. Londradışında bazı spor staydumlarının da Londraetkisi nedeniyle kapandığını da eklersek, Oyunlarınhalk üzerindeki sportif etkisinin olumlu olduğundanbahsetmek mümkün olamıyor. Olimpiyatlarkısa sürede yoğunlaştırılmış bir ‘yüksekspor’ meselesi kalmaya devam ediyor.Konuşmamın ilk bölümünün sonuna gelirkenşunları söyleyebiliriz: Londra toplumsal olarakfaydalı bir miras kurgulayıp, bunu maksimizeetmek için çok çalıştı, ancak bunun çok azınıgerçekleştirebildi. Fiziksel etkilerine bakacakolursak, bütün bu Olimpiyat Köyleri’nin inşaatlarınınolduğu alanda hala gelecek kullanıcılaradevir ya da satış işlemleri henüz gerçekleştirilemedi.Bugün için Londra için kesin olarak kazanılmışolanlar, yeni spor ve konser faaliyetleriiçin pahalı tesisler ve yine çok pahalı olan parkınkendisi ile sınırlı.İstihdam açısından baktığımızda, şu an itibarıylayaratılan işgücünün 2.500 olduğunu söylemiştik;Medya Merkezi de devreye girer ve çalışmayabaşlar ise 6.500 kişilik daha istihdam yaratılacak.Yani toplam 10.000 kişilik bir istihdampotansiyeli söz konusu. Olimpiyatların maliyetiile karşılaştırıldığında oldukça düşük bir istihdamoranı.Konuşmamın ikinci bölümünde, İstanbul’un2020 Olimpiyatları’na adaylık kitapçığına referanslaİstanbul’un miras hakkında herhangibir şekilde uğraşmadığı ve de Olimpiyat sonrasıhakkında fikir üretmediği üzerine konuşacağım.Yine burada da, İstanbul’da, atletler ve medyayailişkin köyler var. Olimpiyatlar için dörttane ayrı bölge (zone) tespit edilmiş durumda:Belgrad Ormanları’nın olduğu bölge, MarmaraKıyıları’nı içeren kıyı bölgesi, Boğaziçi bölgesi veKadıköy’deki stadyumun çevresindeki bölge.


İstanbul 2020 adaylık kitapçığından, Olimpiyat alanlarının şehrin dört bölgesine yayılışıBu Olimpiyatlara hazırlık dökümanından birkaçörnek vermek istiyorum. İlki “Olimpik Hareket(The Olympic Movement)” kısmı. Burada verilensöz önemli. İstanbul’un bu Olimpiyatlara evsahipliği yapmasının, kente büyük yarar sağlayacağınadair bir vaat var. Olimpiyat Planı, İstanbul’unmevcut ulaşım planına uyum göstermekteve programa göre gerekli büyük ulaşımaltyapısı 2018 itibariyle bitecek, deniyor. Ayrıca,Olimpiyat hazırlıklarının bir takım yatırımlarıhızlandıracağı ve arttıracağı üzerinde durulmakta.İstanbul, Tokyo ve Madrid’in, Olimpiyatlarahazırlık için Olimpiyatların toplam maliyetinedair sundukları rakamlar birbirlerinden oldukçafarklı. Olimpiyatları düzenleyen UluslararasıKomite hem küçük hem de oldukça güçlübir komite ve aslında herkesi memnun edecekşeyleri söylemeyi seviyorlar. İstanbul için, İstanbul’daonlara gösterilen bütün o büyük altyapıprojelerinin hepsiyle ilgilendiklerini ve bütünbu projelerin Tokyo’dakilerden çok daha büyükölçekli olduğunu söylediler. Aynı gün de İspanyaHükümeti’ne, Madrid’deki projeler için oprojelerden ne kadar çok etkilendiklerini, hemucuz hem de etkili projeler olduklarından bahsettiler.İstanbul, bütün maliyetin 19,2 Milyar Dolar olacağınısöylüyor. Bu diğer kentlerin öngördüğümaliyetten oldukça fazla bir rakam: Tokyo 4,9Milyar Dolar, Madrid 1,9 Milyar Dolarlık bütçeleraçıkladılar. Bu arada İstanbul’un açıklananbütçesi, Londra’nın gerçekleşmiş bütçesindende daha yüksek. Londra’dakinin toplam maliyeti11 milyar Pound (16,5 Milyar Dolar) idi,fakat Londra ekonomisi Türkiye ekonomisininn3 katı büyüklüğünde. Londra, adaylığınıaçıkladığı zaman aslında toplam maliyet olarakverdiği rakam 2,7 milyar pound idi; Olimpiyatlargerçekleştikten sonra hesaplanan toplam maliyetise 11 milyar pound; yani arada inanılmazderecede bir sapma söz konusu oldu.


Olymp / 2012 FDI Olymp as % of 20113.0 3.02.5 2.52.0 2.01.5 1.51.0 1.00.5 0.50.0 0.0İstanbul 2020 London 2012 İstanbul 2020 London 2012İstanbul’un Olimpiyatlar için açıkladığı bütçe ile Londra 2012 Olimpiyatlarının gerçekleşmiş bütçesinin iki ülkenin 2012 DoğrudanYabancı Yatırımlarına ve 2011 Gayrisafi Yurtiçi Hasıla’larına olan oranıAslında şundan emin olabiliriz: İstanbul her nekadar 19,2 milyar dolar gibi bir maliyetten bahsetsede bütçe 2020’de gerçekleştiğinde çok çokdaha fazla bir rakam çıkacaktır. Geçen senegerçekleşen doğrudan yabancı yatırım (FDI)8 milyar dolar civarıydı. İstanbul’daki Olimpiyatlarıngerçekleşmesinin Türkiye bütçesindeyaratacağı açık çok daha büyük olacak. Londra’dabu anlamda sadece %3 gibi bir açığa nedenoldu. İstanbul Olimpiyatları’nda ileri sürülentoplam maliyeti Gayri Safi Yurtiçi Hasıla’ya oranlanacakolursak, İstanbul Olimpiyatları’nın Türkiyeekonomisi üzerinde yaratacağı maliyet ya dafinansal açık Londra’nınkinden 3-4 kat daha fazlaolacaktır. Yani emin olduğumuz şey, Olimpiyatlarınmaliyetinin çok yüksek olacağı ve bununfinansal olarak inanılmaz derecede zorlanmayaneden olacağıdır; bilemediğimiz şey ise bu organizasyonunmirasının ne olacağı.Üç bölümden oluşan Olimpiyatlara adaylıkkitapçıklarına baktığınızda Olimpiyatlarınmirasının ne olacağına dair bir takım özel vurgulargörülmektedir. Bu kitaptaki vurgulardanbir tanesi ve aslında en önemlisi, Olimpiyatlarınkentin mevcut gelişmesini hızlandıracağı; onusağlamlaştıracağıdır. İkinci olarak da, sportiffaaliyetlerin, sporla ilgili altyapının güçlendirileceğidir.Fiziksel anlamda, ticaret ve konutlailgili olarak bir takım gelişmelerin olacağınadair vaatler bulunmakta Özellikle OlimpiyatKöyü’nde gerçekleştirilecek projeler bağlamındabir konut mirasından söz ediliyor. Elektrikaltyapısının güçlendirileceğine dair bir vurgu davar. Ayrıca, özellikle engelli insanlar için İstanbul’undaha “erişilebilir” bir kent olacağı, çevreseletkilerin en aza indirgeneceği de öne sürülensözler arasında. Kitapta turizm ve alışveriş üzerindede önemle duruluyor. Medya Merkezi’nin,Londra’da olduğu gibi, Olimpiyatlardan sonra,alışveriş ve başka ticari faaliyetlerin olduğu biralana dönüşeceği belirtiliyor. Bu dokümanlarda,hiç kimsenin Olimpiyat adaylığına herhangi muhalefetolmadığı da özellikle vurgulanıyor.


İngiltere’den gelen birisi olarak tespit edebildiğim,bu belgelerde bahsedilmeyenler neler?Londra’nın Olimpiyat adaylığı ve gerçekleştirmesürecinde en azından söz verdiği, tamamengerçekleştiremese bile denediği; ancak İstanbul’unOlimpiyatlara hazırlık dokümanlarınınhiçbirinde bahsedilmeyen temel noktalarınneler olduğundan bahsedeceğim şimdi: İstanbul’unOlimpiyatlara adaylık kitapçıklarındabahsedilmeyen temel unsurlardan birincisi“sosyal içerme” meselesi. Yani bütün odokümanları araştırdığımızda sosyal içermeyedair herhangi bir söz ya da yorum olmadığınıgörüyoruz. Ayrıca ne kısa dönem ne de uzundönemde herhangi bir “istihdam” hedefininolmadığını, ne kadar meslek ya da iş imkanıyaratılacağından bahsedilmediğini görüyoruz.Ne kadar ödenekli ya da uygun fiyata satınalınabilir konut yapılacağı konusunda da herhangibir plan ya da karar söz konusu değil. Sonolarak, bütün bu projelerin ne kadarının özelsektör ne kadarının kamu sektörü tarafındangerçekleştirileceğine dair de herhangi bir yorumya da bilgilendirme söz konusu değil.Özet olarak şunları söyleyebiliriz: Türkiyeiçin Olimpiyatlar, üç haftalık sportif bir takımfaaliyetler ve oturup televizyonun başındao faaliyetleri seyretmenin dışında; aslındaTürk vatandaşlarına daha fazla vergi, kamuhizmetlerinin kullanıcıları açısından daha çokhizmet bedeli demek. Burada, özel sektörünkatkısının ne kadar olacağı ve Olimpiyatlargerçekleştikten sonra kente bırakacağı miraskonusunda büyük bir belirsizlik mevcut. İstanbulOlimpiyatları Hazırlık Komitesi’nin, sportiffaaliyetler, turizm ve şimdikine benzer daha fazlagelişimden, yapılaşmadan başka söz verdiği,gerçekleştirmeyi ön gördüğü bir şey söz konusudeğil.2020 Olimpiyatları için Madrid’in çok parlak yada şaşaalı bir önerisi ya da hazırlığı söz konusudeğil. Tokyo’nun da bu anlamda o kadargösterişli bir önerisi yok. Yani İstanbul Olimpiyatevsahipliğini gerçekten kazanabilir.Ne yapılabilir kısmına bakarsak eğer, buradabenim önereceğim şey İstanbul Olimpiyatlarıgerçekleşecekse, bu Olimpiyatların aslındakente getireceklerini maksimize etmeyedair düşünmek gerektiği. Önümüzdeki 20yıl boyunca hala büyümeye devam edecekolan İstanbul, dünyanın en dinamik ve en çokbüyüyen kentlerinden bir tanesi ve uluslararasıdanışmanlık şirketi olan Mackenzie’ye göre İstanbul’dakişi başına düşen Gayri Safi Milli Hasıla%14 kadar artacak. İstanbul’un büyümesininazalmayacağına dair önemli göstergelerdenbulunmaktadır. Bu anlamda yeni kent kapitalizmininsosyal yararlar anlamında nasıl maksimizeedilebileceği üzerine düşünmemiz gerekiyor.Biliyorum ki aslında birçok sol görüşlükişi bütün bu büyümenin hiç olmamasına dairbir “keşke” içinde olsa da; şu anki eğilimler İstanbul’unbu büyümesinin kısa sürede ortadankalkmayacağını, aksine bu büyümenin devamedeceğini gösteriyor. Burada kısa vadede yapılmasıgereken de bütün bu büyümeyi kenttekisosyal yararları maksimize edecek şekilde yönlendirmekolmalı.Öncelikli olarak yapılabilecek olan şey, diğerkentlerin tecrübelerine bakıp, bunlardan yararlanarakOlimpiyatlar için inşâ edilecek olanyeni binaların ya da bütün bu altyapıların dahasonra İstanbul’da yaşayan insanlar için kullanılabilirbir takım fonksiyonlara ya da binalaradönüşmesini sağlamak olmalıdır. 7 Eylül’deİstanbul’un önümüzdeki Olimpiyatlara ev sahipliğiyapacağının açıklanması, bundan sonrakiyedi yıl içinde İstanbul’da çok büyük inşaatfaaliyetlerinin gerçekleşecek olması anlamınagelecektir. Bu da inşaat ile beraber büyük biristihdam yaratacaktır. Yapılabilecek şey aslındakentte istihdam anlamında en dezavantajlıkesimin bu alanlarda çalışabilmesini sağlayarakhem kısa süreli inşaattan kaynaklanan istihdamolanaklarını değerlendirmek hem de bu kesimebir takım eğitimler vererek işsiz ve kalifiyeolmayan elemanların daha uzun süreli istihdamimkânlarına erişimi konusunda stratejilergeliştirmektir. Çünkü şu anda aslında bütüninşaat faaliyetleri İstanbul’da olmakla beraberbir istihdam stratejisi söz konusu değil; bunuistihdam açısından bir stratejiye dönüştürmekolumlu bir gelişim olabilir.Başka bir önerim de barınma ile ilgili. Bu projelergerçekleşirse birçok konut yıkılacak. Geçen ayBirleşmiş Milletlerin eski konut röportörü buradaydıve bu konudaki vurgusu önemli. “Eğerİstanbul, 2020 Olimpiyatlarını yapmaya hak kazanırve gerçekleştirirse çok büyük boyutlarda


insan hakları ihlalinin gerçekleşeceğini şu ankiuygulamalara bakarak söylemek mümkün”.<strong>Buradan</strong> yola çıkarak yapılacak yeni konutlarıya da kamusal finansmanla gerçekleştirilecekolan büyük kamusal projeleri daha sonrasındasatarak onlardan gelecek gelir ile düşük kiralı,sosyal konutlar yapılabilir.Bir önerim de erişilebilirlik konusuna vurguyapmak, bu konuda uğraşmak. Olimpiyatlarındüzenlenmesi halinde, kentin belli alanlarındasadece turistler için değil herkes tarafındanerişilebilirlik ilkesine önem veren bir organizasyongerçekleştirilmesi gerekir.Son olarak bütün bunların nasıl gerçekleştirilebileceğikonusundaki strateji ve taktikleregelirsek şunu söyleyebilirim. Buradaki dinleyicilerinbüyük bir çoğunluğu akademisyen yada aydın. Yapılacak şey bütün Olimpiyatlardanedilecek sosyal yararların maksimize edilmesiiçin çaba göstermek olmalı; bunun içinse insanlarınmirasa dair bir kararlılık ya da tavırlarısöz konusu olmalı. Bunun için akademik platformlarve STK’lar yerel insanların yararınınmaksimize edilmesi için çaba gösterebilir. Bir‘Halk Miras Komitesi’ kurulabilir. Bu komite tümİstanbul ölçeğinde işlemek yerine, OlimpiyatOyunlarının yayılması planlanan dört bölgede,yerel ihtiyaçların ve sorunların tespit edilmesiiçin ayrı ayrı çalışılabilir. Buradaki yerel eklemlenmeninartırılmasına uğraşılabilir.Aslı Odman:Çok teşekkürler John, çok teşekkürler Binnur.Çarpıcı bir İstanbul – Londra karşılaştırmasıoldu. Özellikle Olimpiyat bütçesinin genelbütçe içindeki rolü ve miras konusuna yaklaşımkonusunda. Soru cevap kısmı için şunu önereceğim.Çok yoğun bir panel oldu, esasındahakkıyla ancak tam günlük bir atölye çalışmasıolmayı hak eden bu panelde eminim çok sorubirikti. Mümkünse hepsini derleyerek alalım vepanelistlerin bu sorulara onar dakikalık sürelerdecevap vermesini önereceğim; kabul ediyorsanızsoruları alayım.Bu nasıl gerçekleştirilebilir? Mesela, Londra veRio’daki muhalif gruplar, ‘3 haftalık sportif faaliyet,20 yıllık kamu borcu’ sloganın mantığınıyeterince vurgulayamadı. Hem bu anlamdaülke içinde organize olmak, hem de uluslararasıalanda Olimpiyatlara hazırlık komitesine“miras” konusundaki sessizliğinin duyurulmasıgerekiyor.Son olarak da Walter Benjamin’den bir alıntıyapmak istiyorum: “Aslında tüm sportif faaliyetlersiyasidir”. Asıl soru şu: 2020 Olimpiyatlarındakimin politikası, kimin siyaseti ön planaçıkacak?


Soru Cevap:Soru: Katılımcı / Şevket Furkan Erbay –Dergi yayın yönetmeni:Panelin sonunu özellikle bekledim, önden hızlıcasorumu sorup gidebilir miyim? Çünkü40 dakika içinde bir yere yetişmem gerekiyor.Aslı Odman:Tabii ki. Lütfen soru soranlar kısaca kendinitanıtabilir mi?Katılımcı / Şevket Furkan Erbay:Tabii ki. Haydar Hoca’ma sorumu sorup mümkünsekısaca cevabı alıp ayrılacağım. ŞevketFurkan Erbay ismim, Atletizm Dünyası Dergisi’ninyayın yönetmeniyim, uzmanlık alanımspor gazeteciliği.Yakın zamanda ben de İstanbul 2020 Olimpiyatadaylığına “neden” karşı olduğuma dairbir yazı yazdım ve bu yazıda 6 tane maddesıraladım, birçoğunu burada ayrıntılı bir şekildeaçtınız. Dikkatimi çeken bir nokta vardı,ben kendi yazımda da kullandım; Tokyo’nunadaylık kitapçığını incelerken gördüm, Tokyoözellikle çevreci notları ön plana çıkarıyor vetüm Oyunların yapıldığı alanı 8 kilometrekareiçine sınırlıyor. Olimpiyatlarda 26 tane sporalanı var ve birinden birine en uzak yürümemesafesini 8 kilometre olarak belirlemişler.Bunu İstanbul’dan daha kalabalık, 20 milyonnüfusa sahip bir kentte yapmayı planlıyorlarve kentin tam merkezinde. Tokyo’ya hiç gitmedimama plandan görebildiğim kadarıylaTokyo koyunun içinde, kentin tam göbeğindekiparkı kullanarak yapıyorlar. Tokyo’nun zatenulaşım ağı çok daha yüksek erişilebilirliğesahiptabii İstanbul’a oranla... Böyle bir planİstanbul’da uygulanabilir miydi? Dört tanebölge oluşturup kente yayılan bir plan yerineİstanbul’da uygulanabilir miydi? Çevreci özellikleriaçısından da çok daha az kaynaklarıkullanıldığı, insanların kolay paylaştığı, dahaaz gaz salınımının olduğu bir oyun olmaz mıydı?Bu planın olabilirliğini sormak istiyorum,özellikle Haydar Hoca’ya.Cevap: Haydar Karabey:Şimdi kuramsal olarak böyle bir şenliğin kentinbütün alanına yayılması ve bütün farklıstrüktürlerde yaşayan insanların bunu paylaşmasıgerekir, doğallıkla... Bu bir festivalolabilir, işte İstanbul Bienal’inde bunu yapmayaçalışıyorlar, bildiğiniz gibi, o da bir “megaevent” sayılır. Fakat burada biz neredeyseİstanbul’un tamamını bütün güzellikleriyle,bütün birikimleriyle bu etkinliğe sunmak ihtiyacıduyuyoruz. Sizin söylediğiniz anlamdadüşüncelere erişecek bir noktaya maalesefgelememişiz anlayabildiğim kadarıyla. Amatabii Olimpiyatlar sırasında oluşabilecek birsürü güzellik tasarlanabilir diyelim. Olimpiyatlarınesas merkezinde bir gençlik şöleninindurduğunu düşünürsek, bunun kenteyayılması doğru ve ideal durumdur; örneğin“maraton” zaten Boğaziçi’nde köprü geçilerekyapılan çok hoş ve anlamlı bir olay;kent böylece bir tür bu şenliğin tamamınıyaşıyor. Buna benzer birkaç şey oluyor; yelkenyarışı vesaire hatta mendirek kapatmagibi saçmalıklarına kadar gitmezsek Haliç’teyapılabilecek bir kürek yarışı gibi etkinliklerkentlinin paylaşabildiği şeyler. Ama hep şunusöylemek istedim, onu atladım, şimdi sizinsorunuz sayesinde bunu da söyleyeyim;amacından şaşmış bir olaydan bahsediyoruz.Kentin üzerine ne kadar yayılırsa o kadarbüyük büyük inşaat faaliyetleri olacak, sankibir yerler düzelecek gibi. Yani biz bu şehri1453’ten beri kurtara kurtara bir türlü bitiremedikkurtarmayı, “Olimpiyatlar sayesindeyine kurtaracağız” gibi bir düşünce var. Yinebu fırsattan istifade, metinde vardı onusöyleyemedim, bir takım kentsel dönüşümlerde meşrulaştırılmış olacak. Şimdi bir süre depremkonusu ile meşrulaştırılmış olan kentseldönüşümler, bir süre sonra “aman yabancılaraayıp olacak” gerekçesine dayandırılabilir. “Buişler kentin ne kadar geniş alanlarına yayılırsao kadar çok da iş çıkar bize” diye düşünenbir takım kimseler de var herhalde. Ama şunutekrar vurgulamak gerekiyor: Olimpiyat, İstanbulgibi zaten çok ağır yük çeken bir şehiriçin müthiş bir ızdırap olacak. Bunu satıraralarında söylemeye çalıştım ama kendiyorumum olmasın, gerçekleri aktarabileyim


diye doğrudan söylemedim. Şimdi bir yorumolarak söyleyeyim ki; bunca yüklü inşaatı nereyetoplarsanız toplayın o tarafa doğru sankikent yatacakmış gibi geliyor. Dolayısıyla birsürü olumsuz nokta var.Ama dediğiniz gibi; iyi bir şenlik zatenmetropole yayılır, bütün insanlarla paylaşılır.Ne kadar gerçekleşebileceğine dair pekbir fikrim yok, sadece bizlerin değil, sosyologların,ekonomistlerin de çalışması gerekiyor.Mesela Aslı’nın bahsettiği kuramsalbir yaklaşım vardı; “ekonomik hareketliliksüzgeç sistemiyle bu alt katmanlara doğruakmasa bile damlar”. Yanıtı basitleştirirsek,İstanbul’un taksi şoförü de bir şeyler bekliyorbu olaylardan, “Bakalım bize neler düşecek”diye... Aslında “kentsel paylaşım” bu demekdeğildir; “Biz bundan nemâlanalım”, “Bu fırsattanyararlanarak bir şeyler yapalım” demekdeğildir. Tüm bunlar “planlama”, öncesinde“planlanmaları” gerektirir. Biz bir sürüproje ile birden karşılaştık, sergimizde varişte, başka bir şey de bilmiyoruz. Bir de rakamlarlakarşılaştık; 20 milyar dolar... O belki dehakikaten 40’lara 60’lara çıkacak. Peki, bizim“Evet” diyen insanlarımızın, bu kaynağın neredensağlanacağına dair bir fikirleri var mı?Biz daha bu kurumlarda bile konuşamıyoruz,karbon salınımına gelinceye tartışmamız gerekirken…Soru: Katılımcı / Eda Beyazıt – ŞehirPlancısı:Benim John Lovering’e bir sorum olacak;mega projeler literatürüne baktığımız zamanrisklerin birlikte ele alındığını görüyoruz.Londra Olimpiyatları açısından bir takım risklerinmevcut olduğu ve borçların bu şekildeolacağı bilinen bir gerçek miydi, ön görülmüşmüydü? Yoksa başlangıçta, projenin sunumaşamasında, İşçi Partisi’nin hükümette olmasıve sonrasında Muhafazakâr Parti’ninyönetime gelmesi mi bir değişiklik yarattı vebeklenen sonuçların alınmasına engel oldu?Bunu nasıl yorumluyorsunuz?CEVAP: John Lovering: Sonuçta olumsuzlukpartilerin değişmesi değildi, yani önce İşçiPartisi’nin daha sonra Muhafazakâr Parti’ninhükümete gelmiş olmasıyla alakası yok. Dahabaşından itibaren aslında bu bölgede yaşayanbirçok insan tarafından, yerel halk tarafındanoldukça şüpheci biçimde bu projeye yaklaşılmıştı.Baştan beri aslında hep söylenenya da düşünülen şey; bu alanda Olimpiyatlarıngerçekleştirilmesi ve bu alana daha çok yapıyapılması halinde daha orta sınıf insanlarınyerleşeceği ve artık kendilerinin burada çokrahat dolaşamayacağı, işte köpeklerini gezdiremeyeceğiydi.Ancak Londra Olimpiyatları’ndakien temel problem 2007’deki büyükfinansal krizden kaynaklandı, bu finansal krizleberaber aslında Olimpiyatların maliyeti 10milyar Pound’a çıktı. Yani sonuçların negatifolmasının parti değişikliğiyle ya da politikaylaalakası yok.Soru: Katılımcı / Ceyda Bakbaşa – ŞehirPlancısı:Merhaba, Fransa’da doktora öğrencisiyim.Benim sorum John Lovering’e olacak. Londra2012 Olimpiyatları için seçilen bölgelerin, zatendaha önce dönüşmüş olan bölgelere birson nokta koymak, bir “unfinished business”olarak tanımlayabileceğimiz zaten dönüşümalanlarındaki süreci bir şekilde hızlandırmakamacıyla seçildiği düşünülebilir mi? İkinci sorum;bütün etkinlikler sadece Londra’da mıgerçekleşti? Başka şehirler de bundan birşekilde yarar sağlayabildiler mi? Dünyada bubağlamda başka örnekler mevcut mu; sadecetek bir şehir değil de birçok şehrin ortaklığıyladüzenlenerek başka şehirlerin de yararlandığıörnekler?Cevap: John Lovering:Aslında Doğu Londra için büyük bir dönüşümprojesi söz konusuydu ancak bu ulaşım odaklıydı;Olimpiyatlarla birlikte bu dönüşümünölçeği büyütüldü ve daha fazla ticari faaliyetleride içerecek bir dönüşümle beraber bualanın tamamen dönüşmesi öngörüldü. İngiltere’deOlimpiyatların büyük bir kısmı Londra’dagerçekleşti ve bundan da Londra’dan200 kilometre uzaklıkta, ben Galler’deyaşıyorum, Galler’de, İskoçya’da yaşayanlar


undan gerçekten mutsuz oldular; çünkü“Londra’da gerçekleşen Olimpiyatların vergisinibiz de veriyoruz” diye düşündüler veçok büyük eleştiriler yükseldi. Evet, Olimpiyatfaaliyetlerinin bir kısmı başka kentlerdegerçekleşti. Bunun temel nedeni birkaç yılönce İngiltere, Galler ve İskoçya olmak üzereBirleşik Krallık’ın yönetim anlamında yeni biryapılanmaya gidilmiş olması; şimdi hem İngilterehem Galler hem de İskoçya’nın kendimeclisleri var... Londra’daki hükümetin diğertaraflara da iyi görünme çabasıyla, sportif faaliyetlerinbir kısmı da oralarda gerçekleştirdi.İstanbul için hazırlanan dokümanlarda İstanbuldışında herhangi bir kentte bir sportiffaaliyetin yapılacağına dair herhangi bir bilgiyok.Soru: Katılımcı / Ege Yıldırım – ŞehirPlancısı:Teşekkürler, Şehir plancısı ve koruma uzmanıyım.Bir John Bey’e bir de Haydar Bey’esorum olacak. Londra Olimpiyatları’nıngerçekleştiği döneme kadar borçlar nasıl birdeğişim gösterdi? Ayrıca Londra Olimpiyatları’ndaSTK’ların ve diğer önemli aktörlerinbir araya gelerek bir etki oluşturduğundanbahsettiniz. Biliyor olabilirsiniz şu dönemdeTürkiye’de katılım konusu oldukça nahoş birdurumda, oldukça otoriter bir mekanizmahâkim ve insanlar bu durumu eleştiriyorlar vepek çok insan tam olarak ne olacağını bilmiyor.Haydar Bey, karar verici mekanizmalaraulaşmak lazım aslında, bu konuda sizindüşünceleriniz neler? Yapılabilecek gerçekçişeyler ne olabilir?Aslı Odman:Bu konu ile ilgili diğer soruları ve cevaplarınıda beraber alalım mı?Soru: Sena Özfiliz – Mimar:Mimarım ve aynı zamanda UIA Sport & LeisureProgram üyesiyim. Dolayısıyla LondraOlimpiyatları’nı bizzat gözlemle şansım olduve İstanbul’un adaylık kitabını da yakın birzamanda okudum. Sorum tüm panelistlere;adaylık kitabında özellikle TOKİ’nin rolü üzerindeçok fazla durulduğunu, TOKİ bünyesindeoluşturulan Olimpiyatlar Birimi’nin fazlasıylayetkilendirildiğini düşünüyorum. İşte arazininbulunması, alınması, değerlendirilmesi,bütün inşaat sürecinin yönetilmesi ve hattasürdürülebilirlik koşulları dâhil olmak üzeretamamı TOKİ bünyesinde oluşturulacak olanOlimpiyatlar Birimine devredilmiş gözüküyorve TOKİ doğrudan sadece Başbakanlığa bağlı,zaten şu anda da sadece Başbakanlığa hesapveren bir kurum olarak gözüküyor. Dolayısıyla“katılımcılık” anlamında TOKİ’nin isminingeçtiği her yerde hepimiz bir duruyoruz, onaeminim ve yine bu anlamında da çok büyük birengel oluşturduğunu düşünüyorum, bu konudane düşünüyorsunuz? Çünkü TOKİ’ye çokbüyük yetkiler de tanınıyor Olimpiyat Kanunuiçerisinde; kamusallaştırmaları hızlandırmaktanihale süreçlerine doğrudan müdahaleetmek gibi, bunların hepsi adaylık kitabındayazıyor. Yani TOKİ resmen Olimpiyatların tekbelirleyicisi haline getiriliyor.İkinci sorum ise;İstanbul’da biliyorsunuz bir deprem gerçeğivar ve gerek adaylık kitabında gerekse bütünkonuşmalarda İstanbul’u bekleyen depremüzerinde hiç durulmuyor. Az önce konuşmalardanbirinde bahsedilmişti; özellikle 2008sürecinde 1999 Depremi nedeniyle adaylıktanneredeyse vazgeçildiği ve geri planaatıldığı söylenmişti. Önümüzde 7 senelik birsüreç var, Olimpiyatları düzenleme hakkınıalsak bile bu 7 senelik süreç içerisinde birbüyük deprem geçirme olasılığımız hala varve bu konuda hiçbir öngörüde bulunulmuyor,kentsel dönüşüm çalışmaları haricinde bukonuda ne düşünüyorsunuz?Bir şey ekleyeceğim;Az önce İstanbul dışında gerçekleşiyor mudiye bir soru sorulmuştu; İstanbul dışında sadecefutbol turnuvası gerçekleşecek: Antalya,Bursa ve Ankara’da, onun dışında hiçbirspor İstanbul dışında gerçekleşmiyor.Soru: Katılımcı / Erbatur Çavuşoğlu – ŞehirPlancısı:Dört sene önce yine bu Üniversite’nin salonlarındanbirinde Avrupa Kültür Başkentliği birkente ne getirir ne götürür onu tartışıyorduk.Orada da bir İngiltere örneği herhalde Liverpool’ukonu etmiştik, başka örnekleri detartışmıştık ve şimdi Avrupa Kültür Baş-


kentliği’ni geride bıraktık ve doğru düzgünbir bilançosunu bile yapabilmiş değiliz, negetirdi ne götürdü hepsi spekülatif, ama birsürü şeyi meşrulaştırdığını biliyoruz, şimdiOlimpiyatlarda aynı şekilde... Bütün değerlikatılımcıların sunumlarından da anlıyoruz ki;zaten burada Olimpiyat ruhunu yaşatmak yada sportiflik ile ilgili bir kaygı yok daha çokyine bir “kriz erteleme modeli”, “daha çok inşaatyaparak kentsel gelişmeyi yönlendirmemodeline” dayandığını görüyoruz. Dolayısıylaböyle büyük bir ekonomi; bahsedilen rakamlarçok devâsa rakamlar, Türkiye ekonomisinisarsabilecek büyüklükte rakamlar, böylebir ekonominin olduğu bir yerde biz olimpikkaygılarla ya da şehirdeki sosyal kaygılarlaşehirdeki bu projeyi durdurabilmek adınaçok fazla bir şey yapamayız gibi düşündümve kaygılandım. Bir yandan da aklıma şu geliyor;acaba bu işe soyunanlar bu OlimpiyatOyunları hakkında ne kadar bilgiye sahip?Mesela o kitapçığı hazırlayanların bile o 26Olimpik oyun hakkında çok fazla bilgiye sahipolmadığını düşünüyorum. Onun yerine acabaşöyle bir çağrı yapsak: “kentte özümüzedönelim, milli içkimiz ‘ayran’ eşliğinde bir ciritolsun, bir yağlı güreş olsun ya da deve güreşi,horoz dövüşü olabilir, bunu Türkçe Olimpiyatlarıile birleştirebiliriz, gelin böyle bir şeyyapalım daha fazla ilgi çeker” falan diye birşey söylesek buna ikna olabilirler ama başkatürlü iknası zor gibi geldi bana…Soru: Katılımcı / İmre Azem:Sevgili John konuşmanızda, Londra’nınOlimpiyatlara nasıl hazırlandığını ve busüreçte “miras” konusuna nasıl bir vurguyapıldığını; ancak Olimpiyatlardan sonrasonuçlara baktığımızda mirasın gerçektençok fazla hesaba katılmadığını gördüğünüzübelirttiniz. Londra’nın en azından bu vurguyayer verdiğini, denediğini ama sonuçların okadar verimli olmadığını; ancak İstanbul’unadaylık dosyasında bile bu konunun bahsiningeçmediğini açıkladınız. Ama öte yandanişler hale getirmek için çalışmamızı ve elimizdengelenin en iyisini yapmamızı öneriyorsunuz.Ben bunu çok gerçekçi bulmuyorumve bu “miras” kavramının gerçekten gündemealınacağını, adaylık dosyasında bir yeresahip olacağını düşünmüyorum. Size şunusormak istiyorum, gerçekten ne yapılabilir bunoktada? Diğer konuşmacılara da sormak istiyorumyorumları nelerdir? Olimpiyatlar, sadeceİstanbul’da olan bitenin bir uzantısıdır,sadece İstanbul’da olanı hızlandıracaktır. Bunoktada ne yapabiliriz? Alternatiflerimiz nelerdir?Soru: Katılımcı / İnan:Üç paneliste de bu soruyu sormak istiyorum.Anlaşıldığı kadarıyla bu sadece sportif bir faaliyetdeğil ve siyasi aktörlerin içerisinde yeraldığı bir olay ve çok muhtemel ki bir siyasalmantığı var. Acaba bunu hükümet sadecebir kentsel ekonomik-politik gelir olarak mıyapıyor ki; işte Japonya ile yapılacak nükleersantral konusunda bir müzakere aracınadönüştürülüyor yoksa bu uluslararası semboliksiyaset mi? Mutlaka bir mantığı var bumantığı oluştururken de mutlaka geçmiştediğer Olimpiyatların yapılmış olduğu ülkelereve deneyimlere bakılmıştır. Bu kimin siyaseti;müteahhitlerin siyasetinden mi bahsediyoruz,bölgesel bir güç olmaya çalışan birülkenin başbakanının kişisel siyasetinden mibahsediyoruz, bir parti siyaseti mi? Bu konudayorum alırsak iyi olur sanırım.Cevap: John Lovering:Birkaç soruyu birleştirerek; hem TOKİ’nin çokönemli merkezî rolü hem ne yapmamız gerekiyorsorusu ve son soruyu birleştirerek; cevapvereceğim. İngiltere’de uyulması gereken“kurumsal” çoğulculuk var; Londra’da kentselpolitika ve kararların, kentsel yerel organlarla,yeni dönüştürülmüş olan bölgesel sistemleyani Galler, İskoçya ve İngiltere’deki bölgeselorganlarla ve merkezi hükümet ile uzlaşmasıgerekiyor. Bu kurumsal çoğulculuktan geçerekancak yapıldığı için zaten belli noktalarda“çaba” ve “miras” gibi konular öne sürülebildiler.Burada geldiğimiz nokta, Türkiye’de, Türkiyedevletinin merkeziyetçi yapısı ve geçirgenolmama hali sanırım. Bu genel bölgeselve merkezi ölçeklerde uyumu sağlayan, IPPR(Institute for Public Policy Research – KamuPolitikaları Araştırma Enstitüsü) adında birkonsey mevcut; bu konseyde aslında çok somutolarak inşâ edilen altyapının daha sonrakikullanımı ile ilgili – çok da idealize etmekistemiyorum – belli tartışmalar gerçekleştirdi.Bunların da o altyapının yapıldığı alandamuhatap gruplarıyla, temsiliyet gruplarıylabir pazarlık sürecinden geçmesi gerekiyor.


Bütün bu soruların toplamında tam da bunedenden; burada Londra ile İstanbul’ukarşılaştırdığımızda kentsel alanda yapılanyatırımlarım, projelerin ölçeği gerçektençarpıcı, tek kelime ile devasa ölçekli... Havaalanıprojesini ele alalım, aynı anda iki tanenükleer santrali inşâ edecek bu ülke... Yani okadar büyük ki bu yapılanların ölçeği; her yeri,AKP seçmeni olsun olmasın her vergi ödeyenietkileyen bir şey. Bu şekilde etki çok dahademokratikleştiği için, buna karşı muhalefetide buna karşı da etkiyi küreselleştirmektebir umut görüyorum; projelerin ölçeği büyük,etki büyük böylece etkiye muhalefet edecekölçek de büyük olacaktır.CEVAP: Ulus Atayurt:Ben, dosdoğru gelen cümleye cevap vereyim;TOKİ’nin yetkileri arttırılıyor, dedi bir arkadaş,TOKİ’nin yetkileri daha nasıl arttırılabiliraçıkçası bilmiyorum. Yani 2004’deki TOKİKanunu’ndan 2013’teki Afet Yasası’na kadar,zaten TOKİ şu anda her istediği yere, ruhsatlıbinaların ister tapuları olsun, ister olmasın,el koyabiliyor. Ayrıca Afet Yasası’ndan dolayı,artık teker teker Bakanlık vasıtasıyla binaölçeğinde de müdahale edebiliyor. Dolayısıylabundan daha fazla TOKİ yetkisi olamaz zaten,dolayısıyla Olimpiyatların sanmıyorumTOKİ’yi daha büyük bir avantaj sağlayacağınıama TOKİ’nin genel işlevi olan rantı devleteliyle dağıtmak kısmı devam edecek gibi geliyor.Fakat bir yandan da ben hükümetin genelicraatlarında, John’un da söylediği çeşitlibüyük projelere bir tepki görüyorum ve temkinliolmak gerektiğini düşünüyorum; çünküTürkiye’nin çakılı sermayesi %13 yani eşdeğerülkelerle karşılaştırdığımız zaman onlardabu değerin %33-35 hatta %40’a varan yerlerolduğunu görüyoruz. Dolayısıyla biraz temkinliolup bu projelerin nasıl gittiğine ve nekadarının gerçekleştirilebileceğine bakmaklazım diye düşünüyorum... Örneğin İstanbul’da46 mahallenin dönüştürülmesi 10 senedirkonuşuluyor, ortada kısmen dönüşmüş 5mahalle var; dolayısıyla aslında bu emlâk şirketlerininmotivasyonunu arttırmak için devletinçabaları olarak görülüyor. Mesela 2009krizinde Katar başta olmak üzere Körfezdenciddi miktarda kayıtdışı para gelmişti, ondansonraki senelerde vergi afları falan, dolayısıylatedbir almak lazım, işin ekonomik yanı bu.Fakat bir arkadaşın sorusu da “Bunun arkasındakisiyaset nedir?” gibi bir soruydu.Bence bunun içinde AKP kendi özel şartlarıiçerisinde çok sıradan bir rolü üstüne alıpuyguluyor; TOKİ o özel şartlardan biri... Bizburada aslında “kapitalist tüketim krizi” diyoruz,bu 30-35 senelik bir kriz ve 4-5 aşamasıvar, bunu şimdi açıklamak çok uzun sürerama esas mesele; sınıfsal açıdan ayrılık arttığıölçüde bu büyük projeler, vergi ve devletgelirlerinin büyük sermayedarlara aktarılmasınınbir yolu... Örnek vereyim; Türkiye’deaylık 5.600 TL üzerinde geliri olan aile oranı%1,2; çok acayip değil mi? Dolayısıyla bu şartlaraltında sizin doğrudan reel sektöre harcadığınızpara, istihdam yaratma dâhilindedeğil. O yüzden büyük projeler, uzun vadeliborçlanmalar, işte bu mütekabiliyet yasasıile “dış sermayeyi nasıl çekeriz” gibi AKP’ninuyguladığı çok sıradan kapitalist konjonktüriçerisinde bir merhale var. Bir kitap önereyim ben, bu projeler ne anlama geliyor sorusuda o da bir şeye bağlasın; “Mega Projelerve Risk”, “An Anatomy of Ambition” yani“Bir İhtirasın Anatomisi” Flyvbjerg adında birakademisyen tarafından derlenen bir kitap.Son 40 senedeki bütün projelere bakıyor,minimum planlanan ve gerçekleştirilen bütçefarkı ortalama 3,2 kat; bazı projeler 9 kat 10kat vesaire; dolayısıyla hiçbir projenin açıkvermemesi söz konusu değil. Sınıfsal bir durumvar bu ‘yanlış planlarda’, onu tahlil etmekgerekiyor.Ne yapmak gerekiyor sorusuna da iki taraftandüşünmek gerektiği kanısındayım; önceliklehakikati söylemeliyiz, dolayısıyla bu projelerinhangi sınıfsal temellerden geldiğini ve hangisonuçlara gebe olduğunu Türkiye konjonktürühakikati içinde söylemeliyiz ve projeyekarşı olmalıyız kesinlikle. Ama bunu yapmakda yeterli değil; Barselona ile başlamıştımBarselona’ya geri dönerek söyleyeyim; kendikolektif kamusal alanını kurgulayan gündelikhayat çalışması yapmak lazım. Bir örnek ileaçıklayayım; Barselona’da on senedir faaliyetgösteren bir örgütlenme mevcut; adı SostreCivic (http://www.sostrecivic.org/es) inşaatişçileriyle beraber konut kooperatifi kuruyorlar,yaşamımıza yön veren kolektif karar almamekanizmaları işleten bir sistem. Bu bir kooperatifsistemi içerisinde yer alıyor; avro dışındakendi para birimlerini, kendi aynî ürünlerağını kullanmaya çalışıyorlar. İyi uygulama-


lar var bunun gibi, yüzlerce örnek daha verilebilir.Dayanışmacı ekonomiler sistemi vekatılımcı bütçenin bazı Brezilya eyaletlerindede örnekleri var. Sadece karşı çıkmak yetmiyorama bu baskıcı rejim içerisinde bu iyiörneklerin de kolektif bir şekilde uygulanmasılazım. İmre’nin sorusuna da aşağı yukarıböyle bir cevap veriyorum. Bundan 2000sene önce arenalarda insanlarla aslanlarlasavaşıyorlardı, bu normal karşılanıyordu. Şimdibunun başka türlüsünü yaşıyoruz; o zamanbaşka türlü bir mücadeleler vardı şimdi debaşka türlü mücadeleler var!Cevap: Haydar Karabey:Ulusal düzeyde %75’e çıkmış kamuoyudesteğine sahip bir devasa etkinlikten sözediyoruz; bırakın sivil toplumu bu konulardaParlamento’da bile herhangi bir soru sorulmadı.Bir sürü siyasi parti, siyasi merkez, siyasihazırlık, siyasi olmayan hazırlık, STK vesairevar. Kursa bakmayın “vesaire” demekzorunda kalıyorum; belki de bir iki sevinerekizlediğimiz hareket dışında, bir-iki yazı dışında,bir-iki internet sitesi dışında -yanılıyorolabilirim- ilk defa burada böyle bir toplantıoluyor, bakın bu konu 1990’lardan beri gündemde.Dolayısıyla “karar vericilere ulaşmak”beni oldukça ilgilendiriyor bütün bu sorulararasında, ben de onu toparlamış olayım.Gerçekten şunda birleşebiliriz; bilenlerbilmeyenlere anlatırsa, belki bir küçük refleksortaya çıkabilir, bir de en azından tarihselolarak biz burada sözümüzü söylemiş oluruz.Tabii tekrarlıyorum; “uluslararası ilişkilersistemi”, rakamlar öyle gösteriyor, 2 milyardolardan söz eden Madrid yerine 20 milyardolardan söz eden İstanbul’u tercih edecektirmuhakkak. Çok kısa, hızlıca bahsetmiştim,Coca-Cola Atlanta ilişkisini bir kez daha vurgulamakisterim. Eğer bir biçimde her zamankigibi onlar verirse, biz hazırız almaya farkındaysanız.Tabii ki ABD’de de, Barselona’da daçok ciddi toplumsal hareketler oldu. Türkiye’deşöyle bir risk var ve her zaman biz buriskle zaten yüz yüzeyiz, onu da konuşmamdasöylemiştim. “Bozguncu”, “vatan haini”,“ülkenin kalkınmasının önünde duran” diyeeleştirel olan bizleri yıpratacaklar muhakkakki, ama bırakın bir tartışma kültürünü vebirçok toplumda olduğu gibi müzakere alanıyaratmayı, biz hala sultanlar, periler, devlerleuyutulan bir topluluk halinde duruyoruz.Muhakkak küçük hareketler olacaktır, amaOlimpiyatları verirlerse... Biz size bir tabloçizmeye çalıştık, İstanbul’a Olimpiyatlar nelergetirir, neler götürür diye, alternatiflerineler olabilir diye bakmaya çalıştık. Bizim buaşamadaki sözümüz burada bitiyor diyorumben ve kapanışı Aslı’ya teslim ediyorum.Aslı Odman:Ben de bu cevap ile son söz söylenmiş addediyorum.Sırf bilgilenmenin bile eleştirelbilimsel bir tutuma işaret ettiği, bu konudakibir hayli çorak bu ortamda bu tarz faaliyetlerinartmasını diliyoruz. Kentlerdeki her iş gibibu işin de sosyal yanını fiziksel yanından ayırmakmümkün değil, aynı zamanda yukarıdanaşağıya planlamayı da, bu planların kaybedenlerineve alternatif örgütlenme imkânlarınadeğinmeden aktarmak mümkün değil.Bu panel, belli ki bu konuda faaliyetlerimizinsonuncusu olmayacak. Tüm panelistlere buözen ile hazırlanmış sunumları ve dinleyicilerebu canlı ve meraklı tartışma ortamı içinçok teşekkür ediyorum.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!