12.07.2015 Views

"Edebiyat edep der", "Edeb edebiyatın içindedir." - DEM

"Edebiyat edep der", "Edeb edebiyatın içindedir." - DEM

"Edebiyat edep der", "Edeb edebiyatın içindedir." - DEM

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

ve an’aneye uygun hareket etme anlamı yanındabir de daha özel anlam olarak giyinme kültürü vegiyinmekle de ilgisi vardır. Meninski’de (LexiconArabico-Persico-Turcicum) edebin anlamları sıralanırken“elbise” “kıyafet” manasına da yer verilir(v. I, s. 10-11). <strong>Edeb</strong>in diğer kaynaklarda sıkça rastlanmayanbu manası divan şiirindeki bazı beyitlerdeedebin aldığı anlamla örtüşür.<strong>Edeb</strong>dir tâc-ı Rabbâni komazlar her başa anıOla gör Gaybî ruhânî edeb gözle edeb gözle(Sun’ullah Gaybî)(Edep Allah’ın tacıdır onu her başa koymazlar.Ey Gaybi sen de ruhani ol ve edebi gözet.)Setr eder aybını insânın hepNe güzel câme imiş sevb-i edeb (Ziya Paşa)(Her zaman insanın ayıbını örten <strong>edep</strong>, meğerne güzel bir elbise imiş!)Şeyh Galip Hüsn ü Aşk’da edebi bir mektebe benzeterektarif eder. <strong>Edeb</strong>in edubba ile olan ilişkisinidaha kuvvetli olarak düşünmek için bu güzel birörnektir:Bir kışra girip dü mağz-ı bâdâmBir mektebe vardılar edeb-nâmBirer beyt olup iki tıfl-ı mısrâ’Manâ-yı latîfe oldu matla’Efsûn okur iki çeşm-i câdûPîş-i nigehîde rahle ebrûHâme gibi dü-zebân ü yek-dilBir bahsi olurlar idi nâkil (Şeyh Gâlip)“İki iç badem bir kabuğa girdiler de edeb adlı mektebevardılar. İki mısraya benzeyen o iki çocuk birbeyit oldu ve ince bir manaya matla kesildi. İkibüyücü göz efsun okuyordu, gözlerinin önündekirahle de kaşlarıydı. Kamış kalem gibi iki dilliydilerfakat gönülleri birdi, bir bahsi naklederlerdi.”<strong><strong>Edeb</strong>iyat</strong> ile edeb arasındaki ilişkiye bir güzel misalde şu hikaye ve şiirdedir:Şâir Nâbî, 1678 yılında bir kafile ile hac yolculuğunaçıkar. Kafilede devletin ileri gelen paşalarıda bulunmaktadır. Kafile hicaz bölgesine girinceHz. Peygamber’i ziyaret aşkı Nâbî’yi iyice sarar.Öyle ki, vücudu gerginleşir ve uykusu kaçar. Hiçuyuyamaz. Bir gece yarısı kafile Peygamber şehriMedine-i Münevvere’ye yaklaşır. Kafilede bulunanEyüplü Râmi Mehmed Paşa o esnada kıbletarafına doğru ayaklarını uzatarak uyumaya başlar.Resul-i Kibriya’nın beldesine girerken Paşa’dagördüğü bu manzara Nâbî’ye hiç de hoş gelmez.Paşayı uyandıracak bir şekilde şu meşhur beyitleriokumaya başlar:Sakın terk-i <strong>edep</strong>ten, kûy-i mahbûb-ı Hüdâdır bu!Nazargâh-i ilahîdir, makâm-ı Mustafadır buMürâât-ı <strong>edep</strong> şartıyla gir Nabî bu dergâha,Metâf-ı kudsiyâdır, bûsegâh-ı enbiyâdır bu“<strong>Edeb</strong>i terk etmekten sakın! Zira burası AllahuTeâla’nın Habibi’nin beldesidir. Burası, HakTeala’nın nazar kıldığı bir yerdir; MuhammedMustafa’nın makamıdır. Ey Nâbî! Bu dergaha edebinşartlarına uyarak gir. Burası, büyük meleklerinetrafında pervane gibi döndüğü, peygamberlerineğilip eşiğini öptüğü bir yerdir.”Yukarıda verilen örneklerde de görüldüğü üzereedebiyat tarihimizde, edeb (her ne manada olursaolsun) edîbane bir şekilde edebiyata dökülmüş,gerek sözün gerek mananın edebiyle edebiyatyapılmıştır. Doğrudan söylemeyi değil hakîmâne,edîbâne, arifâne söylemeyi <strong>edep</strong>le söylemeyiedebiyat gören ve bunu akl-ı selîme, kalb-i selîmeolduğu kadar zevk-i selîme de hitap ederek ifadeeden Türk-İslam kültüründe bu nedenlerle edebve edebiyat birbirinden ayrı düşünülemez. Birbaşka deyişle “edeb der edebiyyat” demek yerindeolacaktır.Y IL 1 SAYI 4 | <strong>DEM</strong> DERGİ 29

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!