02.12.2012 Views

Sayi9kasimaralik

Sayi9kasimaralik

Sayi9kasimaralik

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Ahlaki gereklilik istatistik...<br />

prensibinden hareketle<br />

2013 ULUSLARARASI İSTATİSTİK YILI PROJESİ<br />

“İstatistik / Yalan“<br />

Mukayesesini<br />

Belleklerden<br />

Silmek<br />

İSTATİSTİĞİ yalanla kıyaslamaya paydos!<br />

Ve fakat; düzmece VERİLERE de paydos!


Kasım-Aralık 2012 Yıl : 2 Sayı : 9<br />

Kimin tarafından söylendiği tam olarak bilinmeyen,<br />

ancak Charles Wenworth Dike'a (1843-1911)<br />

atfedilen: "Üç çeşit yalan vardır; yalan, külliyen<br />

yalan, istatistik" vecizesi(!)nin, Mark Twain ya da<br />

Benjamin Disraeli tarafından dile getirilmiş olması<br />

da ihtimaller arasında.<br />

Bu önermenin şöyle olması, belki daha doğru<br />

olacaktır;<br />

"Üç çeşit yalan vardır; yalan, külliyen yalan, düzmece<br />

istatistik."<br />

Öte yandan Josefina Vazquez Mota'ya ait yargının<br />

da, "İki tür yalan var; biri doğruyu söylememek, öteki<br />

istatistiki uydurmalar" şeklinde olduğunu görüyoruz.<br />

Bunlar yoğun bir şekilde halk arasında yayılırken,<br />

istatistik bilimini iş edinenler; öğretenler, öğrenenler<br />

ve bu alanda çalışan herkes, bu tip yakışık<br />

almayan yakıştırmalara veya müstehzi hitaplara<br />

maruz kaldığında, hakikaten sıkıcı, bunaltıcı<br />

duygular yaşamakta ya da gülüp geçmek zorunda<br />

kalmaktadırlar.<br />

Diğer taraftan;<br />

Andrejs Dunkels "İstatistik ile yalan söylemek<br />

BAŞYAZI<br />

"İstatistik/Yalan"<br />

Mukayesesini<br />

Belleklerden Silmek<br />

" Veri, veri, veri... diye dövünüyordu telaşla;<br />

harç olmayınca taşları yerine oturtamıyorum ki!"<br />

Sherlock Holmes<br />

kolaydır, ama istatistiksiz doğruyu bulmak da bir o<br />

kadar zordur"; ve Frederik Mosteller; "İstatistikler ile<br />

yalan söylemek kolay, onlarsız söylemek daha kolay"<br />

önermeleri ile, bahse konu mahut çirkin mukayeseyi<br />

eleştirmişlerdir.<br />

Ancak bizzatihi bu atışmaların varlığı, oldukça<br />

rahatsızlık vericidir.<br />

Gerçekte, Steve Vardeman ve Max Morris'in<br />

dedikleri gibi, "İstatistiğin topluma gerçek katkısı<br />

teknik olmaktan öte, ahlakidir."<br />

Öte yandan, J.R.P Kendal'da 2000'li yılların başında<br />

Kraliyet İstatistik Derneği'ne sunduğu bir makalede<br />

o mukayesenin, "cahiller, zırcahiller, istatistikçi<br />

olmayanlar" şeklinde olması gerektiğini bildirmiştir.<br />

İstatistikçi yalan söylemez, yalan yaratmaz;<br />

istatistikçi bir bilim insanı olarak bir grubun ya da<br />

onun üyelerinin menfaatlerine uygun olanı değil,<br />

kendi yargılarını verilerle karıştırmadan, dürüstlük<br />

kurallarına göre toplanan verilerden elde edilen<br />

gerçeği, doğru olanı gösterir. Yapısında AHLAK<br />

bulunan bir bilim dalının niteliklerinden söz ederken<br />

YALAN olgusundan söz edilmesi bir tezat teşkil<br />

eder.<br />

Bilindiği gibi yakın gelecekte başarılı işletmeler,<br />

veriyi ürüne çeviren kuruluşlar olacaktır; diğer<br />

bir deyişle yatırım projelerinde veri toplamanın<br />

ehemmiyeti ve istatistiki analizin etkisi daha da<br />

artacaktır; artacaktır ki, gerçekleştirilecek yatırımın<br />

verimi şimdiden görülebilsin.<br />

Bu mülahazalarla, "istatistik/yalan" mukayesesinin<br />

belleklerden silinmesini hedef edinen ve 2013<br />

ULUSLARARASI İSTATİSTİK YILI'na böylece<br />

katkıda bulunmayı öngören PROJE'mize<br />

desteklerinizi beklemekteyiz.<br />

Özel eğitilmiş ve yetkilendirilmiş YEMİNLİ VERİ<br />

TOPLAYICILIĞI LİSANSI taşıyan kişiler ile ÖNCÜ<br />

İSTATİSTİKÇİLERden oluşan bir müessesenin<br />

teşkili ve GERÇEK VERİ TOPLAMA ile istikbale<br />

yönelik güvenilir çalışmalar yürütme kimse için o<br />

kadar korkutucu bir şey değildir kuşkusuz. Bunun<br />

için bir takım yasal düzenlemelerin de getirilmesi<br />

gerekeceği elbette açıktır.<br />

Ronald Fisher Box'ın özdeyiş halini almış sözleri<br />

ünlüdür: "Veri toplandıktan sonra istatistikçiyi<br />

çağırmak, cenaze morga gittikten sonra doktoru<br />

çağırmak gibidir. O size ancak neyin yanlış gitmiş<br />

olduğunu söyleyebilir, ama yanlışı düzeltmesi artık<br />

pek mümkün değildir." Dolayısı ile doğru analiz için<br />

doğru veriye ihtiyaç vardır. O nedenle veri toplama<br />

işin can damarlarından biridir ve dürüstlük, bilgi,<br />

gelişmiş sorumluluk duygusu gerektirir. Böylece, bir<br />

müspet ilim olan istatistik, toplumun bir kesiminin<br />

veya onun üyelerinin menfaatlerine uygun olanı<br />

değil, salt doğru olan sonuçları ortaya çıkarır.<br />

Bizim projemizin hedeflerine gelince; bunlar<br />

arasında:<br />

a) Veri toplama hizmetinin münhasıran<br />

istatistikçiler ait olması amacı ile YEMİNLİ<br />

İSTATİSTİK OFİSLERİnin kurulması ve burada<br />

çalışanların büyük çoğunluğunun İstatistik<br />

Fakültesi mezunu olan meslek sahiplerinden<br />

oluşması,<br />

b-) Toplanan verilerin YÖNETİM ve ELEMESİnin<br />

münhasıran YEMİNLİ ELEME OFİSLERince<br />

gerçekleştirilmesi, bu ofislerde yürütülen<br />

görevlerinde çoğunlukla lisansüstü eğitim<br />

görmüş istatistikçiler tarafından yerine<br />

getirilmesi ve ofisin onlar tarafından<br />

yönetilmesi,<br />

c-) Bilimsel elekten gecen VERİLERin, kurulacak<br />

olan YEMİNLİ ANALİZ OFİSLERince<br />

İNCELEME ve ANALİZLERİNİN yapılması,<br />

(elbette personelin çoğu İstatistik Fakültesi<br />

mezunlarından ve onlarında çoğunluğu<br />

lisansüstü eğitim alanlardan oluşmak üzere);ve<br />

ilaveten,<br />

ANALİZ KURUMLARInca elde edilen sonuçları<br />

denetleyecek, konusuna hakim, profesörlük<br />

düzeyinde bir kurul oluşturarak, sonuçların<br />

yayınlanması ve/veya kullanım alanına sunulması<br />

vardır.<br />

Bu yapıda görev alacak, her görevli, sorumlu olacağı<br />

her hatadan dolayı hesap vermeye de hazırlıklı<br />

olmalıdır.<br />

Saygılarımızla,<br />

Faruk GÖKER<br />

02 03


Yıl: 2 Sayı:9 Kasım-Aralık 2012<br />

Basım Tarihi: Kasım-Aralık 2012<br />

Yayın Türü: Süreli Yayın<br />

M.A.G.T.E.G Ltd. Şti. adına<br />

İmtiyaz Sahibi ve Genel Yayın Yönetmeni<br />

Faruk Göker<br />

Şemsettin Günaltay Cad. 297. Sok. No:12/1 Kırkkonaklar,<br />

Çankaya-ANKARA<br />

Tel: 0312 468 03 73 - 496 18 60 Fax: 0312 468 02 32<br />

info@ndennyegezinti.com.tr<br />

Sorumlu Yazıişleri Müdürü<br />

Av. Deniz Yıldız<br />

Editör<br />

Hacer Yıldız<br />

haceryildiz@ndennyegezinti.com.tr<br />

Danışma Kurulu<br />

Prof. Dr. Fikri Akdeniz<br />

Prof. Dr. Öztaş Ayhan<br />

Prof. Dr. Ayşen Apaydın<br />

Prof. Dr. M. Akif Bakır<br />

Prof. Dr. Ali Hakan Büyüklü<br />

Prof. Dr. Hülya Çıngı<br />

Prof. Dr. Necla Çömlekçi<br />

Prof. Dr. İsmail Erdem<br />

Prof. Dr. Şenol Erdoğmuş<br />

Prof. Dr. Selahattin Kaçıranlar<br />

Görsel Yönetmen<br />

Bülent Doğuer<br />

Prof. Dr. Fikri Öztürk<br />

Prof. Dr. Timur Karaçay<br />

Prof. Dr. Reşat Kasap<br />

Prof. Dr. Adnan Mazmanoğlu<br />

Prof. Dr. Memmedağa Memmedli<br />

Prof. Dr. Zehra Muluk<br />

Doç. Dr. Mehtap Akçil<br />

Doç. Dr. Süleyman Dündar<br />

Doç. Dr. Fatih Tank<br />

Doç. Dr. Sevgi Y. Öncel<br />

Dil Özeni<br />

Mehmet Taner<br />

Fotoğraflar<br />

Murat Pala<br />

Kasım-Aralık 2012 Yıl : 2 Sayı : 9<br />

ISSN: 2146-2976<br />

Gezgin Karakter Çizimleri<br />

Mustafa Yurt<br />

Tasarım ve Baskı<br />

On Ofset Ambalaj, Yayıncılık, Matbaacılık,<br />

Reklamcılık Tic. Ltd. Şti.<br />

Erciyes İşyerleri 201. Cadde No: 53,<br />

06370 İstanbul Yolu, Macunköy-Yenimahalle/ANKARA<br />

Tel: (0.312) 397 87 87<br />

www.onofset.com > www.onmedya.web.tr<br />

Her hakkı saklıdır. n'den N'ye Gezinti istatistik dergisi,<br />

M.A.G.T.E.G'in lisansıyla yayınlanmaktadır.<br />

Dergide yer alan haber, makale, fotoğraf ve illustrasyonların elektronik ortamlar<br />

dahil olmak üzere çoğaltılma hakları n'den N'ye Gezinti istatistik dergisi ve<br />

M.A.G.T.E.G'e aittir. Dergide yayınlanan yazıların hukuki sorumlulukları<br />

yazarlarına aittir. Yazılı izin olmaksızın çoğaltılması yasaktır.<br />

n'den N'ye Gezinti istatistik dergisi basın meslek ilkelerine uymaktadır.<br />

İçindekiler<br />

02 Başyazı<br />

"İstatistik/Yalan"<br />

Mukayesesini<br />

Belleklerden Silmek<br />

24 Akademik<br />

Veri Madenciliği<br />

ve İstatistik:<br />

Aradaki Bağlantı<br />

Nedir ?<br />

52 Araştırma<br />

68 İstatistik<br />

İnceleme<br />

Kuzey Kutbu 54<br />

Çeşitlemeleri<br />

Bir Veda’nın<br />

Ardından<br />

06 Haber<br />

Güncel 08<br />

34 Akademik<br />

40 Veri Madenciliği<br />

ve Yeni Nesil<br />

Yöntemleri<br />

Araştırma<br />

72 Veri<br />

İnceleme<br />

Gelişmiş Şifreleme<br />

Standardı AES’in Seçilme<br />

Süreci Etkileşimlerine<br />

Etkisi<br />

Toplanmasına<br />

Ve Kişisel Verilerin<br />

Korunmasına<br />

İlişkin Yasal<br />

Düzenlemeler<br />

İstatistikçi<br />

10 Kardeşlerime<br />

Sesleniş<br />

Akademik<br />

44 Araştırmalarda<br />

Örnekleme<br />

Yöntemleri<br />

60 İstatistik<br />

Çeşitlemeleri<br />

İlk Kripto Analizci<br />

Agnes Meyer Driscoll<br />

Akademik<br />

Teknolojik Gelişme<br />

Sürecine Paralel<br />

Uygulamalı İstatistik<br />

Eğitimi ve İstatistiksel<br />

Değerlendirmelerde<br />

Yaşadıklarım<br />

Araştırma<br />

62 Televizyondaki<br />

İnceleme<br />

Bilgi Güvenliğimize<br />

Yönelik Tehditlerin<br />

Ne Kadar<br />

Farkındayız ?<br />

Şiddet İçerikli<br />

Yayınların<br />

Çocukların Kişisel<br />

Etkileşimlerine<br />

Etkisi<br />

18 Akademik<br />

Anket<br />

Araştırmalarında<br />

Uygulanan Etik<br />

Kuralları<br />

50 Araştırma<br />

66 İstatistik<br />

76 İstatistik<br />

Soruları 90 Paradoks 94 Bulmaca<br />

ABONE OLABİLİRSİNİZ<br />

n’den N’ye Gezinti İstatistik Dergisi 2013 yılı abonelik ücreti 6 sayı toplamı 25 TL’dir.<br />

Abone olmak isteyenler aşağıda verilmiş olan IBAN numaralarına ücretlerini yatırabilir.<br />

M.A.G.T.E.G. Müh. Ar-Ge Ltd. Şti.<br />

TR 89 0020 5000 0080 3685 8011 00<br />

TR 11 0001 5001 5800 7290 3222 52<br />

info@ndennyegezinti.com adresinden iletişime geçebilirsiniz.<br />

İnceleme<br />

Görsel Veri<br />

Madenciliği Nedir ?<br />

Çeşitlemeleri<br />

Dâhi Kadın Matematikçiler


Kasım-Aralık 2012 Yıl : 2 Sayı : 9<br />

Ayça Göker - Halil İbrahim Aydın<br />

Evlenme İstatistikleri<br />

2012 yılının II. Döneminde 173 bin 462<br />

çift evlenmiştir<br />

TÜİK’in verdiği verilere göre; 2012 yılının II. Döneminde<br />

(Nisan-Mayıs-Haziran), evlenme sayısı bir önceki<br />

yılın aynı dönemine göre % 2 artarak 173 bin 462’ye<br />

yükselmiştir. Evlenme sayısında en fazla artış % 4,9 ile<br />

Doğu Karadeniz Bölgesi’nde, en fazla düşüş ise % 4,7 ile<br />

Kuzeydoğu Anadolu Bölgesi’nde görülmektedir.<br />

HABER<br />

GÜNCEL<br />

İlk kez evlenen çiftler arasındaki<br />

ortalama yaş farkı 3,1’dir<br />

2012 yılı II. Dönem verilerine göre ortalama ilk evlenme<br />

yaşı erkekler için 26,8, kadınlar için 23,7’dir. Erkek ile<br />

kadın arasındaki ortalama ilk evlenme yaş farkı 3,1’dir.<br />

İstatistiki Bölge Birimleri Sınıflaması, 1. Düzey’e göre<br />

en yüksek ortalama ilk evlenme yaşı erkeklerde 27,6,<br />

kadınlarda 24,8 ile İstanbul Bölgesi’nde görülmektedir.<br />

En düşük ortalama ilk evlenme yaşı ise erkeklerde 25,8,<br />

kadınlarda 22,3 ile Orta Anadolu Bölgesi’nde görülmektedir.<br />

2013 Uluslararası İstatistik Yılı<br />

Uluslararası İstatistik Yılı (İstatistik 2013), istatistik biliminin<br />

katkılarının dünya çapında tanınması amacıyla kutlanacak.<br />

İstatistik 2013, uluslararası kurumların birlikte gösterecekleri<br />

çaba ile, istatistiğin önemini daha geniş bir bilimsel topluluğa,<br />

ticarî ve idarî veri kullanıcılarına, basına, karar alıcılara,<br />

çalışanlara, öğrencilere ve kamuoyuna duyurulacak.<br />

İstatistik 2013’ün hedeflerinden bazıları ise şunlar:<br />

• İstatistiğin toplumun bütün kesimlerinde gücü ve etkisinin<br />

kamusal farkındalığının arttırılması;<br />

• Özellikle genç insanlar arasında bir meslek olarak istatistiğe<br />

olan ilgiyi arttırmak,<br />

• Olasılık ve istatistik bilimlerinde yaratıcılık ve gelişmeyi<br />

teşvik etmek.<br />

8. İstatistik Günleri<br />

Sempozyumu<br />

8. İstatistik Günleri Sempozyumu Anadolu Üniversitesi İstatistik<br />

Bölümü'nün ev sahipliğinde 11-13 Ekim 2012 tarihleri<br />

arasında Eskişehir’de gerçekleştirildi.<br />

Prof. Dr. Fikri Akdeniz’in kurumsal emekliliği onuruna<br />

2-3 Kasım 2012 tarihleri arasında Çukurova Üniversitesi’nde<br />

İstatistik Çalıştayı düzenlenecek.<br />

Prof. Dr. H. Öztaş Ayhan'ın kurumsal emekliliği onuruna 25<br />

Aralık 2012 tarihinde ODTÜ Kültür ve Kongre Merkezi'nde<br />

İstatistik Çalıştayı düzenlenecek.<br />

06 07


Kasım-Aralık 2012 Yıl : 2 Sayı : 9<br />

Meslek yaşamıma başladığım 1967 yılının üzerinden<br />

45 yıldan fazla süre geçti.Haziran 1967’de üniversiteden<br />

mezun olmuş öğretmenler olarak kura çekimi<br />

için Milli Eğitim Bakanlığı’nda toplanmıştık. Tayinim<br />

Adana Karşıyaka Lisesine Matematik öğretmeni olarak<br />

çıkmıştı.O tarihte Adana’ya gidemedim. Ankara<br />

Yüksek Öğretmen Okulu ile birlikte, Ankara Üniversitesi<br />

Fen Fakültesi Matematik Bölümü’nü en iyi derece<br />

ile bitirmem nedeniyle bölümde asistan kalmam<br />

istendi. Akademik yaşamım böyle başladı. O yıllarda<br />

Fakültemizde lisansüstü eğitim programında dersler<br />

yoktu. Her şeyi kendiniz öğrenecektiniz. Öncelikle<br />

B.V.Gnedenko’nun “Olasılık Teorisi” kitabından olasılık<br />

teorisi öğrenmeye başladım.<br />

On beş yıl süre ile Asistan, Dr. Asistan ve Doç. Dr.<br />

olarak görev yaptığım Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi<br />

Matematik Bölümü’nden sonra (1750 sayılı<br />

yasadan-2547 sayılı Yüksek Öğretim Yasası uygulamasına<br />

geçiş döneminde) 26.11.1982 tarihinde<br />

Profesör olarak atandığım Çukurova Üniversitesi<br />

Fen-Edebiyat Fakültesi Matematik ve İstatistik bö-<br />

lümlerinde öğretim üyeliği ile birlikte Üniversitemizdeki<br />

yönetim görevlerinde onurla 30 yıl görev<br />

yaptım. Kurucusu olduğum ve son 10 yıldır görev<br />

yaptığım İstatistik Bölümü’nden, 45 yıl 5 aylık akademik<br />

yaşamın ardından 02.11.2012 tarihinde emekli<br />

olacağım.<br />

45 yıl sonra aktif çalışma durumundan kurumsal<br />

emekliliğe geçerken, yaşadıklarımdan ve gözlemlerimden<br />

çıkan sonuçları sizlerle paylaşmak istiyorum.<br />

Sevgili dostlarım,<br />

Prof. Dr. Fikri Akdeniz<br />

Çukurova Üniversitesi<br />

Fen Edebiyat Fakültesi İstatistik Bölümü<br />

İstatistikçi<br />

Kardeşlerime<br />

Sesleniş<br />

Akademik yaşamım süresince öğretim üyeliğininhem<br />

ders verme, hem de araştırmacı olma yanını eşdeğerde<br />

tutmaya özen gösterdim. İkisi de insana mutluluk<br />

veren, kendini sürekli yenileyebilmesine olanak<br />

sağlayan özelliklere sahiptir. Ders verme, paylaşımcı<br />

bir anlayışla, sürekli olarak yeniliklere açık, öğrenmeye<br />

hevesli genç insanlarla bir arada olmanızı sağlıyor.<br />

Araştırmacı yan ise, bilim ve aklın önderliğinde evrensel<br />

bir anlayışla bilim insanının yaşam biçimini belirlemektedir.<br />

Her meslekte olduğu gibi bu meslekte<br />

de başarılı olmak için öncelikle onu sevmek gerekir.<br />

Öğrencilerime mezun olma aşamasında iken mesleğinizi<br />

seviniz derdim. Ben 45 yılı aşkın bir süre zevkle<br />

yürüttüğüm mesleğimi çok sevdim. Fakat sevginin<br />

yanında özverili olmak gerektiğine de inanıyorum.<br />

Hakkını vermek için yaşamın güzelliklerinin bir bölümünden<br />

mahrum kalırsınız. Yeterince eğlenemezsiniz,<br />

her zaman paranız da olmaz, işinizden zamanında<br />

çıkamayabilirsiniz, çıktığınız zaman da işinizi<br />

işyerinizde bırakamazsınız. İşiniz sizinle birlikte çantanızda<br />

evinize de gelir: onun sıcaklığını ve baskısını<br />

hissedersiniz; tatil yapmayı düşündüğünüzyere de<br />

gelir. Aile bireyleri gibi herşeyinizi paylaşır, Onunla<br />

birlikte yaşarsınız.<br />

Bununla birlikte öğretim üyeliği, güçlükleri olmasınakarşın<br />

çok da zevkli bir meslektir.Başarma duygusu<br />

insana keyif verir, en önemlisi de onur verir. Toplumda<br />

itibar kazandırır. Eskisi kadar olmasa da bilim<br />

insanının hâlâ toplumda önemli bir yeri ve saygınlığı<br />

vardır.<br />

Peki ama neden? Nereden gelir bu saygınlık?<br />

Aslında bu saygının temelinde, bilim insanının kendisine,<br />

yaptığı işe, bilime, insana ve insanlığa olan<br />

saygısı vardır.Çünkü herkes bilim insanı olamaz. Bilim<br />

insanı olabilmek için bazı niteliklere sahip olmak<br />

gereklidir, Bunun için bazı koşullar gerekir. Söz buraya<br />

gelmişken, genç arkadaşlarıma bir mesaj olması<br />

için bilim insanının olmazsa olmaz bazı nitelikleri<br />

üzerinde durmak istiyorum. Başarılı bir bilim insanı<br />

olabilmek için nelere sahip olmak gerekir ve neler<br />

yapmak gerekir?<br />

Bilim insanı;<br />

- Öncelikle dürüst, evrensel düşünen, akılcı, özgür<br />

düşünceli, ahlaklı ve erdem sahibi olmalıdır.<br />

- Yalnızca odasında oturan bir insan değildir, bilgi<br />

üreten gelecek kuşaklara yol gösteren bir aydın<br />

dır.<br />

- Ayrıca, alçakgönüllü, ülkesine ve yaşadığı toplu<br />

ma karşı sorumluluğunun bilincinde olan, payla<br />

şımcı, özverili, yeniliklere açık, bilimsel düşünen<br />

ve eleştirilere açık olmalıdır.<br />

İşte bu özellikleri nedeniyle gerçek bir bilim insanının<br />

toplumda saygın bir yeri vardır.<br />

Meslek sevgisinin her şeyin başında geldiğine inanırım.<br />

45 yılı aşan meslek yaşamımda derse her girişimde<br />

ilk günkü heyecanı yaşadım. Ders hazırlığı ve<br />

plan yapmadan öğrencilerin karşısına hiç çıkmadım.<br />

Katıldığım çok sayıdaki ulusal ve uluslararası bilimsel<br />

toplantılarda sırasıyla ülkemi, üniversitemi, çalıştığım<br />

bölümü temsil ettiğimi hiç unutmadım. Okuyabilmemiz<br />

için bize kucak açmış olan devletimize<br />

karşı sorumluluğumu yerine getirdiğime inanıyorum.<br />

Yaptığım bilimsel yayınlarla, yazdığım/yazdığımız kitaplarla,<br />

bilim dünyasına, insanımıza ve öğrencilerimize<br />

yararlı olabilmeyi amaçladım.<br />

İstatistik biliminin ülkemizde geliştirilebilmesi için<br />

genç meslektaşlarımın son yıllardaki çabaları umut<br />

vericidir. Ortak araştırma konuları üzerinde çalışanlar<br />

cesaretle uluslararası dergilerde ortak yayın yapma<br />

yollarını aramalıdırlar. Bilimde öncü ülkelerin bilim insanları,<br />

kurumlar ve uluslar arası ortak yayın yapma<br />

eğilimine hız vermiş durumdadırlar. Bu yaklaşım örnek<br />

alınmalıdır. Ülkeler sıralamasında yer alabilmemiz<br />

için az sayıdaki istatistikçimizin özgün yayın yapma<br />

çabası desteklenmelidir. Bilimsel anlamda gelişmiş<br />

ülkeler arasında yer alabilmemiz için bilimsel yayınları<br />

ve uluslararası bilimsel konferansları güncel olarak<br />

izleyerek yayınlarımızda da sayı ve niteliği arttırmalıyız.<br />

Sonuç olarak, düzeyli araştırmalarla gelecek için<br />

bilinçle bilgi üreterek kalıcı izler bırakacak biçimde<br />

bilim dünyasında yerimizi almalıyız.<br />

İngiliz matematikçi Cauchy’nin sözleriyle yazımı bitirmek<br />

istiyorum:<br />

"İnsanlar gelip geçer, fakat eserleri kalır".<br />

Hoşça kalınız.<br />

Prof. Dr. Fikri Akdeniz<br />

08 09


1. Giriş<br />

Kasım-Aralık 2012 Yıl : 2 Sayı : 9<br />

Dünyada bilimsel tarih yazılarına bakıldığında bibliyografyalar<br />

ve yaşanan anıların önemli bir yeri olduğunu<br />

görüyoruz. Biz de ülkemizde yaşadıklarımızı<br />

bizden sonraki kuşaklara bırakabilmek için böyle bir<br />

çalışmaya girdik. Diğer üniversitelerimizde de benzer<br />

öyküler yaşanmıştır. Ancak insan kendi yaşadıklarını<br />

daha gerçekçi sunabilir. Bu tür anıların diğer üniversitelerdeki<br />

arkadaşlarımız tarafından da genç arkadaşlarımıza<br />

aktarılacağını düşünüyorum.<br />

Akademik yaşantım 1966 yılında Hacettepe Üniversitesinde<br />

başladı. Rakamların ve hesaplamaların<br />

yoğun olduğu bir bilim dalı olan istatistik çalışma alanım<br />

oldu. 1967 yılında ülkemizde bu program yalnız<br />

istatistik lisans programı adı ile Fen Fakültesi bünye-<br />

Prof. Dr. F. Zehra Muluk<br />

Başkent Üniversitesi<br />

Ticari Bilimler Fakültesi<br />

Sigortacılık ve Risk Yönetimi Bölümü<br />

AKADEMİK<br />

Teknolojik Gelişme Sürecine Paralel<br />

Uygulamalı İstatistik Eğitimi ve<br />

İstatistiksel Değerlendirmelerde<br />

Yaşadıklarım<br />

Özet<br />

Çalışmamızın amacı; Çağımızda yaşanan hızlı teknolojik gelişmenin istatistik eğitimine, istatistiksel<br />

değerlendirmelere yansıması ve bu gelişme içinde bizim yaşadıklarımızın anlatılmasıdır.<br />

İstatistik bilimi de diğer bilim dallarının doğuşu gibi başka bir bilim dalının içinde gelişmiştir.<br />

İstatistik veri kullanarak karar veren birçok bilim dalında kullanılmıştır.İktisat, psikoloji, sosyoloji<br />

gibi sosyal bilimlerde betimsel istatistik ile birlikte, regresyon analizi konuları, tıp, ziraat, veterinerlik<br />

alanlarında ise, varyans analizi ve deney tasarımı konuları daha yoğunlukla kullanılmış<br />

ve ihtiyaca göre geliştirilmiştir. İstatistiğin kuramsal yönü matematik ile çok ilgili olmasına<br />

rağmen, ülkemizde matematik bölümlerinin ders kapsamı içine girmesi 1960 yıllarına rastlar.<br />

Çalışmamızda, zaman içerisinde Uygulamalı İstatistik alanında kullanılan teknik donanımlar,<br />

ülkemizde ve diğer ülkelerdeki istatistik bölümlerinin açılış tarihleri ve gelişimleri karşılaştırmalı<br />

olarak sunulmaya çalışılacaktır.<br />

Anahtar sözcükler: İstatistik Lisans eğitimi, hesap makineleri, bilgisayarlar, paket programlar<br />

sinde ilk Hacettepe Üniversitesinde başladı. Dünyada<br />

ilk istatistik lisans programının İngiltere’de 1911<br />

yılında başladığı düşünülür ise 56 yıllık bir açıklığın<br />

kapatılmasının zorluğu ortadadır.<br />

Başka bir güçlük de çağımızdaki hızlı teknolojik gelişmedir.<br />

Ancak bu zorluk tüm dünyada eş zamanlı<br />

yaşanmıştır. Bizim teknolojik gelişmeleri takip etmedeki<br />

eş zamanlı çabalarımız Türkiye’de istatistik<br />

eğitimi için avantajlı bir durum yaratmıştır.<br />

İstatistiğin tarihçesi incelendiğinde; teori yanının olasılık,<br />

uygulamalı tarafının devlet idaresine yardımcı<br />

olacak veri toplama ve bu bilgileri anlamlandırma,<br />

deneysel bilimlerde de gözlem ve deney ile doğru<br />

bilgi toplama için geliştirilmiş olduğunu görüyoruz.<br />

Daha ayrıntılı bilgi için bu derginin sekizinci sayısın-<br />

da yayımlanmış İstatistiğin Başlangıcı: Kısa Tarihçe<br />

isimli yazıya bakılmasını öneririm [1].<br />

Makalemizde zaman içerisinde Uygulamalı İstatistik<br />

alanında kullanılan teknik donanımlar, ülkemizde ve<br />

diğer ülkelerdeki istatistik bölümlerinin açılış tarihleri<br />

ve gelişimleri karşılaştırmalı olarak sunulmaya<br />

çalışılacaktır. Çizelge 1’de tarih sırası ile kısa bilgiler<br />

verilmiştir.<br />

Çizelge 1.İstatistik Eğitimi Gelişim Sürecinde Önemli Bazı Olaylar [2]<br />

Karl Pearson tarafından University College London’da İlk istatistik<br />

lisans bölümü kuruluyor [.3]<br />

Harold Hotelling tarafından Columbia University’deistatistik lisans<br />

bölümükuruluyor. [3]<br />

George W. Snedecor tarafından Iowa State University de istatistik lisans<br />

bölümü kuruluyor. [3]<br />

Gertrude Cox tarafından North Carolina State University’de istatistik<br />

lisans bölümü kuruldu [4] .<br />

M. S. Bartlett tarafından University of Manchester’de istatistik<br />

lisans bölümü kuruldu; Walter T. Federertarafından Department of<br />

Biometryand Statistics,..de kuruldu. [4]<br />

Yılları arasında 10 farklı üniversitede istatistik bölümleri kurulmuştur. [4]<br />

John W Tukey tarafından Princeton University istatistik lisans bölümü<br />

kuruldu. [4]<br />

John Aitchison ve David Silvey tarafında University of Glasgow istatistik<br />

lisans bölümü kuruldu. [4]<br />

Hacettepe Üniversitesinde İstatistik lisans eğitimine Fen Fakültesi<br />

bünyesinde, 1 Ekim 1967 tarihinde Prof. Dr. Alaettin Kutsal<br />

başkanlığında, 27 öğrenci ile başlanmıştır.<br />

Hacettepe Üniversitesinde Elektrikli FACİT hesap makineleri ile ilk<br />

istatistik laboratuarının kurulması.<br />

Norman Nie ve HadlaiHullNie tarafından SPSS istatistik paket programı<br />

IBM ve ICL gibi mainframelerde kullanılmak üzere geliştirilmiş. [4]<br />

Bilgisayar kullanımının temelleri ve programlama dillerinden FORTRAN<br />

ile ilk tanışmamız.<br />

Dr.Aydın Köksal başkanlığında Hacettepe Üniversite’sinde Burroughs<br />

3500 sisteminin kurulması. Üzerinde çevrimiçi uygulamaların<br />

da yapıldığı, gösterici uçbirimlerle donatılmış bu sistem, 1969<br />

Türkiye’sinde büyük bir yenilikti. [9]<br />

Hacettepe Üniversitesinde ilk İstatistik Doktora derecesinin alınması.<br />

ODTÜ’de Uygulamalı İstatistik eğitimi, 1975 yılında Ekonometri Bölümü<br />

bünyesinde başlamış, 1976 yılında ise İstatistik Bölümü Fen Edebiyat<br />

Fakültesi altında açılmıştır.<br />

Toronto Üniversite’sinde istatistik bölümünün açılması.<br />

AİTBA bünyesinde 1956’da Prof.Dr.Necati İşçil başkanlığında açılan<br />

Tatbiki Matematik Kürsüsü, 1982 yılına kadar eğitimini sürdürmüş, bu<br />

tarihten sonra İstatistik Lisans eğitimine Gazi Üniversitesi Fen Edebiyat<br />

Fakültesi bünyesinde başlanmıştır.<br />

D. V. Hinkley tarafından University of Oxford istatistik bölümü<br />

kuruluyor [3]<br />

90’lı yılların başlarında bilgisayar ve Internet teknolojilerinin gelişimi,<br />

katlanan bir ivme ile hızlanmaya başlıyor. Küreselleşme, etkisini bu<br />

alanda da göstermek sureti ile bu teknolojiler, diğer disiplinlerde<br />

olduğu gibi, istatistik alanında da ortaya çıkan her türlü gelişmeyi<br />

anında dünyanın her noktasından erişilebilir hale getiriyor.<br />

2. İstatistik Eğitimine Genel Bakış<br />

Yüceuluğ R. tarafından 1949 yılında yapılan bir çalışmada<br />

Cumhuriyet öncesi ve Cumhuriyet döneminde<br />

istatistik eğitimi veren kurumlar, eğiticiler, ders<br />

programları ayrıntılı olarak incelenmiştir[5]. Bu programlar<br />

incelendiğinde istatistik eğitiminin daha çok<br />

betimsel içerikte verildiği görülmektedir. 1949 sonrası<br />

çeşitli fakültelerde istatistik dersi temel bir ders<br />

olarak işlenmiştir. Örneğin sosyal bilimlerde anket<br />

hazırlama, veri özetleme, konum ölçüleri, değişim ölçüleri,<br />

regresyon korelasyon konuları gibi. Bu konuda<br />

AİTBA (Ankara İktisadi ve Ticari Bilimler Akademisi)<br />

bünyesinde 1956’da Prof.Dr. Necatiİşçil başkanlığında<br />

açılan Tatbiki Matematik Kürsüsü’nünve değerli<br />

hocamızın 1973 yılında altıncı baskısı yapılan Türkçe<br />

eserlerinin, Ülkemizin istatistik eğitimi alanında<br />

önemli bir yeri vardır[6]. İstatistik, Ziraat Fakültesi<br />

ve Veteriner Fakültesi bünyesinde olan zootekni kürsülerinde<br />

betimsel istatistik yanında varyans analizi<br />

deney tasarımı konularında gelişti. Bu konuda ilk bilgilerimi<br />

aldığım Prof. Dr. Orhan Düzgüneş’in kitabı da<br />

bizlere ışık tutmuştur[7] .<br />

İstatistiğin kuramsal yönü matematik ile çok ilgili<br />

olmasına rağmen, ülkemizde matematik bölümlerinin<br />

ders kapsamı içine girmesi 1960 yıllarına rastlar.<br />

Oysa dünyada istatistik, matematik bölümleri bünyesinde<br />

gelişmiştir. Dünyada ilk istatistik bölümü<br />

1911 yılında bölüm başkanlığını Karl Pearson’ın yaptığı<br />

University College London’da kurulmuştur. Bu<br />

bölüm halen faaliyetini sürdürmektedir. Bölümün Internet<br />

adresihttp://www.ucl.ac.uk/dir[3].Ülkemizde<br />

Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi bünyesinde 1967<br />

yılında istatistik dersini açarak bizim yaşıtlarımıza<br />

konuyu kuramsal olarak aktaran ve yolumuzu açan<br />

sayın Prof.Dr. Maide Oruç Hanımefendi’ye buradan<br />

sonsuz teşekkürlerimi sunarım.<br />

Ülkemizde ilk istatistik lisans programı, Hacettepe<br />

Üniversitesinde, 1 Ekim 1967 tarihinde 27 öğrenci<br />

ile eğitime Fen Fakültesi bünyesinde başlamıştır[2].<br />

Hacettepe İstatistik Bölümü Internet adresihttp://<br />

www.stat.hacettepe.edu.tr/turkce_yeni/indexe.<br />

phpdir. Daha sonra Gazi Üniversitesi ve Orta Doğu<br />

Teknik Üniversitesi’nde açılan bağımsız istatistik li-<br />

10 11<br />

1911<br />

1931<br />

1933<br />

1941<br />

1947<br />

1948-65<br />

1965<br />

1966<br />

1967<br />

1967<br />

1968<br />

1968<br />

1969<br />

1970<br />

1976<br />

1979<br />

1985<br />

1988<br />

2009


Kasım-Aralık 2012 Yıl : 2 Sayı : 9<br />

sans programlarını görmekteyiz. İstatistik bölümleri<br />

kuruldukları tarihte uyguladıkları ders programlarını<br />

belli sürelerde güncelleme gereksinimi duymuşlar ve<br />

değiştirmişlerdir. Ancak Uygulamalı İstatistik dersi<br />

her programda yer almış, gelişen teknolojiye paralel<br />

olarak içerik değişikliklerine uğramıştır.<br />

Örneğin; Hacettepe Üniversitesi’nde bölümün ilk<br />

kuruluş yıllarında Uygulamalı İstatistik dersinin hesaplama<br />

yöntemlerinde formüllerin doğru kullanımları<br />

öncelikte iken, bilgisayarın hayatımıza girmesi ile<br />

formüllerin FORTRAN programlama dili ile yazılması<br />

önem kazanmıştır. İlerleyen yıllarda, uzman programların<br />

hızlı bir ivme ile bilgisayar kullanıcılarına<br />

sunulması, bu programların etkin kullanılabilme gereksinimini<br />

beraberinde getirmiş, Uygulamalı İstatistik<br />

derslerinin içeriği bu yönde yapılandırılmıştır.<br />

Bizim derslerimizde yaşadığımız değişim sürecinin<br />

istatistik bölümlerinde okutulan diğer derslerde de<br />

yaşanmış olduğu bilinen gerçektir.<br />

İstatistik Lisans eğitimi Ülkemizde kolay kabul görmüş<br />

bir görüş değildi. Lisans programları açıldıktan<br />

sonra bile istatistiğin anabilim dalı olarak kabulü,<br />

dolayısı ile lisans programlarının tam yerleşmesi için<br />

çok mücadeleler verilmiştir. Bu konuda emeği geçmiş<br />

Prof.Dr.Necati İşçil, Porf.Dr. Alaettin Kutsal, Prof.<br />

Dr. Orhan Düzgüneş, Prof.Dr. Yalçın Tuncer’i rahmet<br />

ve saygı ile anmak isterim. Hacettepe Fen Fakültesi<br />

İstatistik Bölümünün kuruluşunda ve gelişmesinde<br />

büyük katkıları olan, uzun yıllar bölüm başkanlığını<br />

başarı ile yürütüp bizlerin ve genç arkadaşlarımızın<br />

sevgi ve takdirini kazanan Prof.Dr. Ceyhan İnal’a<br />

teşekkür etmek isterim. Kuruluş yıllarında daima<br />

yanımızda gördüğümüz, bilgisi ile bizleri aydınlatan<br />

Prof Dr. Saim Kendir’e, birlikte yola çıktığımız Prof.<br />

Dr. Soner Gönen, Prof.Dr. Gülsüm<br />

Hocaoğlu’nun ve bu kuşaktan sora<br />

gelen tüm genç arkadaşlarımızın bu<br />

günlere gelmemizde katkıları büyüktür.<br />

Ülkemizde istatistik bilimine<br />

katkıda bulunmuş çok bilim adamı<br />

vardır. Benim isimlerine burada yer<br />

veremediğim ve bu mücadelede<br />

yer almış tüm öğretim üyelerine<br />

sonsuz şükranlarımı sunarım.<br />

AKADEMİK<br />

3. Kullandığımız Teknik Araçlar<br />

Yönünden Yaşadıklarım<br />

Hacettepe Üniversitesi, Sayın Prof.Dr. İhsan Doğramacı<br />

önderliğinde kuruluşu ve gelişmesi ile Türk<br />

Eğitim tarihinde modern bir yapılanmanın önemli<br />

örneğidir. Türkiye’de istatistik eğitiminde gördüğümüz<br />

atılım da bu sürecin sonuçlarından biridir. 1965<br />

yılında Ankara Üniversitesi Matematik Bölümü’nü<br />

bitirdiğimizde istatistik sözcüğünün ne anlama geldiğini<br />

bile bilmiyordum. Hacettepe Tıp Fakültesine<br />

başvururken matematik konusunda çalışabileceğimi<br />

düşünüyordum. Bize matematik yerine istatistik alanında<br />

çalışmamız önerildiğinde, bu konuyu bilmediğimi<br />

belirttim. Kendisini her zaman saygı ve rahmet<br />

ile andığım değerli Hocam Prof.Dr. Alaettin Kutsal,<br />

istatistiği matematikçilerin daha iyi yapabileceğini<br />

ve bizi yeterli bulurlar ise istatistiği öğretebileceğini<br />

söyledi. Bu görüş ile iki yıl içinde aynı yerde çalışan<br />

dört matematik mezunu olduk.<br />

Hacettepe Üniversitesine girdiğimiz yıllardan başlayarak<br />

akademik çalışmalarımızda ve eğitimde kullandığımız<br />

teknik donanımları dört evre olarak aktarmak<br />

istiyorum. Teknolojik olanakların artması bir önce<br />

kullandığımız gereçleri tamamen ortadan kaldırmamış,<br />

her iki teknoloji bir süre beraber kullanılmıştır.<br />

3.1 Mekanik Hesap Makinelerinin Kullanıldığı<br />

Dönem<br />

İlk yıllar arkadaşlarım ile tıp ve sağlık bilimleri fakültelerinde<br />

verilen istatistik derslerinde hocamıza<br />

yardımcı olduk. Öğrencilerimiz uygulama saatlerinde<br />

hesaplamalarını sürgülü hesap cetveli ile ya da el ile<br />

yapıyorlardı (Bkz. Şekil1). Üzerinde rakamlar bulunan<br />

ve ortasında hareketli bir parçası olan<br />

bu cetvel, o zamanlar kimya ve fiziköğrencilerinin<br />

de kullandığı basit<br />

bir hesap makinesi idi.<br />

Hacettepe Tıp ve Sağlık Bilimleri<br />

Fakültesi’nin üniversite haline dönüşmesi<br />

8 Temmuz 1967 tarihinde<br />

892 sayılı yasa ile gerçekleşti.<br />

Akademik kadronun çoğunluğu<br />

tıp mensubu olduğu için Hocamızın<br />

önemli görevlerinden biri<br />

de biyoistatistik konusunu tıp<br />

mensuplarına tanıtmak, kabul<br />

ettirmek ve araştırmalarındaistatistik<br />

kullanımını sağlamak ve bu<br />

konuda yardımcı olmaktı. Bizleri<br />

de danışmanlık konusunda yetiştiriyordu.<br />

Onlar ile konuşurken<br />

bizim de dinlememizi istiyor, bazı<br />

hesaplamaları bize yaptırıyordu.<br />

Hesaplamalar için kollu hesap<br />

makinesi (Facit marka) kullanıyorduk<br />

(Bkz Şekil 2). Yazılar için<br />

daktilo, hesaplar için kollu Facit<br />

hesap makinesi en büyük kolaylığımızdı.<br />

Doktora tez çalışmamı<br />

1968-1970 yıllarında yaptım. Doktora<br />

konum prematüre çocukların<br />

gelişimlerinin modellenmesiydi.<br />

726 çocuğun beş değişkeni ile<br />

çalıştım, tüm hesaplamaları kollu<br />

Facit kullanarak uzun bir zaman<br />

süresi içinde gerçekleştirdim.<br />

Benden hemen sonra doktoralarını<br />

yapan iki arkadaşım hesaplarını<br />

elektrikli Monroe hesap makinesinde<br />

gerçekleştirdiler. Bu bizim<br />

için büyük bir gelişme idi. Elektrikli<br />

Monroe hesap makineleri sonuçları<br />

özel rulo kağıdakaydediyordu. (Bkz.<br />

Şekil 3). Aynı zamanda bölümümüze<br />

Monroe hesap makinesine göre<br />

daha sessiz çalışan ve sonuçlarını<br />

ekranda veren elektrikli Facit hesap<br />

makinesi de alınmıştı (Bkz Şekil 4).<br />

Uygulamalı istatistik dersinde verdiğimiz<br />

problemler çok hesaplama gerektirdiği<br />

için öğrencilerimize makinelerin<br />

bulunduğu bir laboratuar oluşturmamız<br />

gerekti. İlk öğrencilerimiz kollu<br />

Facit’leri kullandılar. İkinci dönem öğrencilerimiz<br />

için elektrikli Facit’lerden<br />

oluşan bir laboratuar düzenlendi.<br />

Facit makineler o dönem için ülkemizde<br />

olan en kullanışlı hesap<br />

makineleri idi. Elektrikli Facit’leri<br />

öğrenci uygulamalarında uzun<br />

yıllar kullandık. Büyük sistem bilgisayarların<br />

kullanılmaya başladığı<br />

yıllarda da bu laboratuarlar kullanıldı.<br />

Özellikle Tıp Fakültelerinden<br />

gelen araştırmacıların istatistiksel<br />

değerlendirmelerinde hocamız<br />

ve bizler yol gösteriyor sonuçları<br />

yorumluyorduk. İşlemleri yapmak<br />

için bir teknisyen çalışıyordu. Bu<br />

arkadaşımız elektrikli Fasit hesap<br />

makinesini kullanarak hesaplamaları<br />

yapıyor, bu hesaplamalar bizlerin<br />

kontrolünden geçiriliyordu.<br />

Hesaplama işleri çok vakit alan ve<br />

çok dikkat isteyenbir süreçti.<br />

Beytepe kampüsüne taşınmadan<br />

sanırım bir yıl önce uygulama<br />

laboratuarlarımıza daha sessiz<br />

çalışan ve artık mekanik olmayan<br />

Canon ve benzeri hesap makinelerinin<br />

alınması planlandı (Bkz.<br />

Şekil 5). Öğretim elemanlarına<br />

alınanların dışında üç makine alındı;<br />

ancak o günlerde öğrencilerin<br />

ellerinde ve çevremizde Texas Instruments<br />

(SR-51A)[8] küçük hesap<br />

makinelerini görmeye başladık. Bu<br />

hesap makinelerinde bazı işlemler<br />

programlanmış olup hemen çözüm<br />

de veriyordu. Hesaplama süresini<br />

çok kısaltmıştı (Bkz. Şekil 6). Laboratuara<br />

almayı düşündüğümüz<br />

Canon’lardan hem daha ucuz hem<br />

daha gelişmiş makinelerdi. Hesaplama<br />

işlerimizde artık uzun yıllar elimizin<br />

altında olacak Texas Instruments’lar<br />

istatistik bölüm elemanları için alındı<br />

(Bkz.Şekil 6). Zimmet ile bizlere teslim<br />

edildi. İlerleyen yıllarda öğrencilerin<br />

kendi hesap makineleri oldu. La-<br />

12 13


Kasım-Aralık 2012 Yıl : 2 Sayı : 9<br />

boratuarlarımız masa bilgisayarlarına geçene kadar<br />

elektrikli Facit’ler kullanıldı. Öğrenci hesaplamalar<br />

için çeşitli araçları kullandı.<br />

Hacettepe Üniversitesi 1968-1974 yılları arasında<br />

çok genişledi. Merkez yerleşke artık tüm birimleri<br />

taşıyamıyordu. Bunu önceden bilen Sayın Prof.Dr.<br />

İhsan Doğramacı Beytepe’de yeni bir yerleşke oluşturmuş,<br />

tıp ve sağlık bilimleri dışında olan birimleri o<br />

yerleşkeye taşımayıplanlamıştı. Bu plan içinde biz de<br />

vardık. 1974 yılında henüz inşaatların tamamlanmadığı<br />

Beytepe yerleşkesine taşındık.<br />

3.2 Bilgisayar ile Tanışma ve Büyük<br />

Bilgisayarlar<br />

Hacettepe Üniversitesi’nde 30 Eylül 1967’de Bilgi<br />

İşlem merkezi kuruldu[9]. Bu merkezde görevli arkadaşlar<br />

Hacettepe çalışanlarına bu yeni teknolojiyi<br />

tanıtmak için toplantılar, kurslar, seminerler düzenliyorlardı.<br />

İlk kez programlama dillerinden FORTRAN<br />

ile 1968 yıllarında tanıştık. O yıllarda bu yeni teknolojinin<br />

hayatımızın içine bu şekilde gireceği hiç aklımıza<br />

gelmemişti. Bilgisayar merkezinin genç ve donanımlı<br />

elemanları sistem kurulmadan bu sistemin alt yapısını<br />

Hacettepe<br />

Üniversitesi<br />

çalışanlarına<br />

AKADEMİK<br />

anlatmak için seminerler düzenlediler. Artık İstatistik<br />

Bölümü’nün ders programlarının içine FORTRAN<br />

ve COBOL gibi programlama dillerinin gösterildiği<br />

yeni dersler girmişti. O yıllarda yetiştirilen istatistik<br />

öğrencilerimizin bir kısmı bu gün bilişim dünyasının<br />

tanınmış isimleri oldular.<br />

Hacettepe Üniversite’sinde Burroughs 3500 sistemi,<br />

üzerinde çevrimiçi uygulamaların da yapıldığı,<br />

gösterici uçbirimlerle donatılmış bir sistem olarak<br />

1969 yılında faaliyete geçti (Bkz. Şekil 7)[9].1969<br />

Türkiye’sinde böyle bir sistem çok büyük yenilikti. O<br />

yıllarda Türkiye’de Karayolları Genel Müdürlüğü’nde,<br />

Devlet Planlama Teşkilatı’nda, Türk İstatistik Kurumu<br />

(TÜİK), Devlet Su İşleri, İş Bankası gibi kurumlarda<br />

ve İstanbul Teknik Üniversitesi, Orta Doğu Teknik<br />

Üniversitesi, Hacettepe Üniversitesi gibi eğitim kurumlarında<br />

bilgisayar sistemi vardı.<br />

Hacettepe Üniversitesi’ne kurulan ilk sistem Dişçilik<br />

Fakültesi Dekanlığı’nın üst katında faaliyete geçti.<br />

Makineler ve soğutucular üç büyük odayı kaplıyordu.<br />

Sisteme bilgi girebilmek için program kodlama<br />

kağıtlarına ve veri kodlama kağıtlarına bilgiler<br />

yazılıyordu(Bkz Şekil 8). Bu kodlama kağıtları delgiciler<br />

tarafından bilgisayarın anladığı ikili sistem için<br />

delikli kartlara geçiriliyordu (Bkz.Şekil 9, Şekil 10).<br />

Delinen kartlar sistemde algılanıyor ve sistemden<br />

işlenmiş bilgiler büyük yazıcılardan iki yanı delikli,<br />

iki A4 genişliğinde sürekli kağıtlar ile alınıyordu<br />

(Bkz. Şekil 11). Bazen yanlış bilgi girilmiş olabiliyordu<br />

bu takdirde bilgisayar hatalı kartı ters çevirerek iade<br />

ediyordu.<br />

Kurulan bu yeni donanımın program yaparak en<br />

etkin kullanımı meraklı öğrencilerimiz tarafından<br />

gerçekleştirildi. Genellikle bitirme projelerinde sistemden<br />

yararlanıyorlardı. Başta da belirttiğim gibi<br />

bizim önemli görevlerimizden biri de tıp doktorlarının<br />

makale ve tez çalışmalarına istatistik değerlendirmeleri<br />

bakımından yardımcı olmaktı. 1970 yıllarında<br />

bu görevi hocamızın yardımı olmadan da yapabiliyorduk.<br />

Yaptığımız bu destek çalışmalarında bizim çok<br />

vaktimizi alan hesaplama işleri yeni sistem ile çok<br />

kolaylamıştı. Artık Türkiye’de tıp biliminde yapılan<br />

tez ve makalelerde istatistik değerlendirme olmadan<br />

yayın yapılamıyordu.<br />

Hacettepe Üniversitesi’ne kurulan büyük sistem<br />

bilgisayar (Mainframe) tüm üniversiteye hizmet ediyordu.<br />

Uygulamalı derslerimiz için sistemi kullanma<br />

olanağımız yoktu. Daha sonrada değineceğim gibi<br />

sistem öğrenci ödevlerinde ve araştırma sonuçlarını<br />

almada randevu ile kullanılıyordu<br />

O dönemde bizden yardım isteyen yalnız Hacette-<br />

pe Tıp Fakültesi mensupları değildi. Türkiye’nin her<br />

köşesinden istatistik destek için Hacettepe İstatistik<br />

Bölümü’ne geliyorlardı. Araştırıcılara verilerini<br />

veri kodlama kağıtlarına yazmalarını önce gösterir,<br />

sonra yazıp gelmelerini isterdik. Biz de yapılacak değerlendirmenin<br />

tanımlanmasını program kağıtlarına<br />

yazar sisteme verirdik. Çıktılarda eğer bir hata yok<br />

ise, delinmiş kartlar ve yazıcıdan çıkan sonuçlar ile<br />

belli bir süre sonra alınırdı. Eğer delgide ya da bizim<br />

delgi hazırlıklarımızda bir hata yapılmış ise, sonuç<br />

alamaz, bu hatayı delikli kartlarda bulmaya çalışırdık.<br />

Tıp mensuplarına ve diğer branşlarda çalışanlara<br />

yaptığım istatistik destekler benim çok vaktimi<br />

almasına rağmen hiç şikayetçi olmamışımdır. Her<br />

çalışma bana yeni bir bilgi katmıştır diyebilirim. Bu<br />

işler çok artınca Hacettepe Bilgi İşlem Merkezi (Bilgi<br />

İşlem Merkezi daha sonra Bilgi İşlem Daire Başkanlığı<br />

olarak değiştirildi.) bünyesinde araştırma destek<br />

birimi kurdu. Bu birimde Hacettepe İstatistik Bölümü<br />

mezunu öğrencilerimiz çalıştı, çok da başarılı oldular.<br />

İlerleyen yıllarda, bu merkezde çalışan mezunlarımıza<br />

İstatistik Bölümü elemanları tarafından gereken<br />

istatistiksel bilgi desteği verildi.<br />

İstatistik Bölümü Beytepe’ye 1974 tarihinde taşındığında,<br />

bu her bakımdan yeni bir ortamdı. Aynı yıl<br />

Bilgisayar Mühendisliği Bölümü kuruldu.<br />

Uygulamalı istatistik derslerimizde öğrencilerden<br />

problemlerin çözümlerini bilgisayardan almaları ve<br />

yorumlarının yapılması istendi. 1980 ve 1981 yıllarında<br />

yaptırdığımız iki çoklu regresyon çözümlemesi<br />

hâlâ elimizdedir.<br />

Akademik çalışmalarımızı artık üniversitenin bilgisayarlarında<br />

FORTRAN ya da COBOL dillerini kullanarak<br />

yapabiliyorduk. Bilgisayarın etkin kullanımı çalışmalarımızda<br />

benzeşim tekniği, yöneylem araştırması<br />

gibi işlem yükü isteyen çalışmaları yapma olanağını<br />

sağlamıştı.<br />

3.3 Masaüstü Bilgisayarlar Dönemi<br />

Bilgisayar 1970 yılından sonra bizlerin de ayrılmaz<br />

bir parçası oldu. Henüz o yıllarda masa bilgisayarları<br />

ile tanışmamıştık. Dünyada 1970’li yılların sonunda<br />

birçok bilgisayar firması kendi sistemlerini piyasa-<br />

14 15


Kasım-Aralık 2012 Yıl : 2 Sayı : 9<br />

ya sürdü. Örneğin, 1977 yılında ilk<br />

masaüstü bilgisayarlardan biri olan<br />

Apple iki arkadaş tarafından üretildi.<br />

1981 yılında da IBM, PC'leri piyasaya<br />

sürdü.[10]<br />

Üniversitelerimizde çalışan değerli<br />

akademisyenler ve bu konuda yetişmiş<br />

genç bilgisayar mühendislerinin<br />

katkıları, Bilişim Derneği’nin düzenli<br />

çalışmaları, iletişim teknolojisinde<br />

olan hızlı gelişme ile yurt dışında gerçekleşen<br />

tüm yeniliklerden haberdar<br />

olabiliyorduk.<br />

Bu yılları dünyada bilgisayar teknolojisinin<br />

hızla geliştiği, masaüstü kişisel<br />

bilgisayarların ve yazılım teknolojisinin<br />

özellikle bilimsel çevrelerde<br />

etkin kullanılmaya başlandığı yıllar<br />

olarak görmekteyiz. Ülkemizin bilişim<br />

teknolojisine girmesi çok geç olmamıştır.<br />

Bu teknolojinin hızlı yayılması<br />

ve düşük maliyette olması bizlerin ve<br />

yetiştirdiğimiz öğrencilerin bilgisayar<br />

dünyasına kolayca girmesini sağladı.<br />

1980’li yıllarda yurt dışı ülke üniversitelerinde<br />

kullanılan teknoloji artık<br />

eşzamanlı olarak ülkemizde de kullanılmaya<br />

başlandı.<br />

Bizim dışımızda teknolojik olaylar bu<br />

şekilde gelişirken bizim yaşadıklarımıza<br />

devam etmek istiyorum.<br />

1979’da Bölümümüz ilk masaüstü<br />

bilgisayara sahip oldu . Bu alet, bir<br />

hesap makinesi ile bilgisayar arasında<br />

bir yapıya sahip olan HP’nin 9830<br />

A modeli idi (Bkz. Şekil 12). Bu makinenin<br />

kasetlere kaydedilmiş istatistik<br />

paket programları bizi paket program<br />

kavramı ile karşılaştırdı. Kasetlerde<br />

hem öğrettiğimiz istatistik tekniklerin<br />

tümü hem araştırmalarda kullanabileceğimiz<br />

özel programlardan<br />

AKADEMİK<br />

bazıları bulunuyordu (Bkz.Şekil13),<br />

HP 9830 A’ya BASİC programlama<br />

dili ile program yazma olanağımız da<br />

oluyordu. HP9830'u tezlerde ve araştırmalarda<br />

kullanıyorduk.<br />

1982-83 yıllarında Beytepe’de yeniden<br />

yapılanan Bölümümüz’de öğretim<br />

elemanları için ayrı bir bilgisayar odası<br />

oluşturuldu. Bu odaya HP9830’u<br />

ve yeni teknoloji ürünü olan, o günkü<br />

maddi olanaklar ile alınmış bilgi sayarlar<br />

koyuldu.<br />

Zenit (Bkz Şekil 15), IBM PC (Bkz.<br />

Şekil 16) bu makinelerdendi. Öğretim<br />

üyeleri bilgisayar ile yapacakları<br />

çalışmalarını bu odada yapıyorlardı.<br />

Öğrencilerimize HP9830'u tanıtmak<br />

için gruplar olarak uygulamaya alıyor<br />

ve o hafta işlediğimiz konuyu hazır<br />

program kasetlerini kullanarak yaptırıyorduk<br />

(Bkz.Şekil14). Öğrencilerimizin<br />

yaptıkları proje çalışmaları için de<br />

bu oda kullanılıyordu.<br />

İstatistik Bölümü Beytepe’ye taşındığında<br />

Merkez yerleşkede Biyoistatistik<br />

Anabilim Dalı Tıp Fakültesi<br />

bünyesinde kuruldu. Tıp Fakültesi ve<br />

Sağlık Bilimleri Fakültelerinin istatistik<br />

danışmanlığını bu anabilim dalı yaptı.<br />

Beytepe yerleşkesinde bulunan tüm<br />

bölümlerin istatistik danışmanlığı da<br />

istatistik bölümü elemanlarınca karşılandı.<br />

Bu çalışmalardan zaman zaman<br />

nitelikli ortak makaleler çıkmıştır. Bilgi<br />

İşlem Dairesi Başkanlığı’nın merkez<br />

kampustan beri yapmak istediği sistemi<br />

uçlar ile bölümlere bağlamaktı.<br />

Teknik donanımlar tamamlanınca bu<br />

bağlantı sağlandı ve makinelerimizin<br />

olduğu odaya DATA Genaral’in bir<br />

terminali kuruldu (Bkz. Şekil 17)<br />

IBM PC'ler yeni çıkmıştı henüz ya-<br />

zılım olarak da gelişmemişti. Daha<br />

hesaplı ve kullanımı daha kolay olan<br />

AMSTRAT marka masaüstü bilgisayarlardan<br />

dört tane alındı ve uygulama<br />

laboratuarının bu bilgisayarlar ile<br />

oluşturulması düşünüldü (Bkz.Şekil<br />

18). Yaklaşık iki yıl içinde IBM PC<br />

teknik olarak geliştirilmişti bu makinelere<br />

uyumlu yazılımlar hazırlanmış<br />

ve daha hesaplı alınması sağlanmıştı.<br />

Belirtilen gerekçeler nedeni ile PC<br />

bilgisayarlar ile büyük bir uygulama<br />

laboratuarı kuruldu.<br />

3.4 İstatistik Paket<br />

Programlarının Eğitim ve<br />

Araştırmalarda Kullanılması<br />

Yeni çalışma ortamında öğrencilerimize<br />

uygulamayı SYSTAT paket<br />

programı kullandırarak yaptırıyorduk<br />

(Bkz.Şekil 19). Bir proje ile en gelişmiş<br />

paket programlardan olan SAS<br />

asistanlarımızın ve meraklı öğrencilerimizin<br />

kullanımına sunuldu. SYSTAT<br />

ilk kullandığımız yıllarda içine kod<br />

yazılamayan kapalı bir programdı.<br />

SAS kendi kodu ile yazıldığında araştırıcının<br />

özel programlarını yazılıma<br />

ekleyebilme özelliğine sahip olduğu<br />

için araştırmacılar tarafından tercih<br />

edildi.<br />

Çağımızın en büyük yeniliği internet ortamının oluşturulmasıdır.<br />

Ülkemizde 1992,1993 yıllarında internet<br />

olanağına kavuştu. Bu olanak ile ilgili gazete haberi<br />

(Bkz. Şekil 21) verildi. Bu bir devrimdi, bizlerin hayal<br />

edemeyeceği kolaylıklara kavuşmuştuk. Genç arkadaşlarımız<br />

için günümüz teknolojisi olağan gelebilir<br />

ama yukarıda anlattığım süreci yaşamış yaşıtlarımız<br />

için gerçekten inanılması ve uyumu oldukça zor olan<br />

bir durumdur.<br />

4. Sonuç ve Öneriler<br />

Akademik yaşantımızda hedefimiz, yetiştirdiğimiz<br />

öğrencilerimiz ve kendi çalışmalarımız ile gelişmiş<br />

ülkelerin düzeyini yakalamak olmuştur.<br />

Dünyada ilk istatistik bölümünün<br />

1911 yılında kurulduğu dikkate alınır<br />

ise, istatistik eğitiminde yarışa başlama<br />

noktamızın ne kadar geride olduğu<br />

açıktır. Bu yarışta lehimize olan<br />

durum, istatistik eğitimi ile sıkı bir<br />

ilişkisi olan bilişim teknolojisinin akademik<br />

çalışmalardaki önem ve yerini<br />

erken benimsemiş ve aktif kullanıyor<br />

olmamızdır. Bu yarış içindeki kırk yedi<br />

yıllık akademik yaşantıma sığdırdığım<br />

anılarımı kendi görüş açımdan bu<br />

yazı ile paylaşmak istedim.<br />

Yazımı hazırlarken 6. İstatistik<br />

Kongresi’nde sunduğumuz çalışmadan<br />

yararlandım[2]. Sunumu hazırlarken<br />

birlikte çalıştığım çağımızın<br />

teknik donanımını çok iyi kullandığına<br />

inandığım genç arkadaşım Uz. Emrah<br />

Oral’ın hazırladığı görselleri kullandım.<br />

Uz. Emrah Oral’a katkıları için teşekkür<br />

ederim.<br />

Kaynaklar<br />

[1] Erdem, İ., İstatistiğin Başlangıcı: Kısa Tarihçe, n’den<br />

N’ye Gezinti İstatistik Dergisi, 2012, 8,pp 6-11.<br />

[2]Muluk. Z., Oral. E.,Teknolojik Gelişme Sürecine Paralel<br />

Uygulamalı İstatistik Eğitimi ve Yaşadıklarım 6. İstatistik 6. İstatistik Kongresi, Nisan<br />

2009- 03 Mayıs 2009 , Antalya<br />

[3] University College London. Department of Statistical Science "Karl Pearson<br />

(1857-1936), http://www.ucl.ac.uk/<br />

[4] http://en.wikipedia.org/wiki/Founders_of_statistics#Founders_of_Departments_of_Statistics<br />

[5] YüceuluğR.,Türkiyede İstatistik Öğretimi ve İstatistik Çalışmaları – İmparatorluk<br />

ve Cumhuriyet Devirlerinde, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi,1949,6,2-4,291-326<br />

[6] İşçil N., İstatistik Metotları ve Uygulamaları, Altıncı Baskı,1973, Sevinç Matbaası,<br />

Ankara<br />

[7] Düzgüneş,O., Bilimsel Araştırmalarda İstatistiksel Prensipler ve Metotlar, 1963,<br />

Ege Üniversitesi Matbaası, İzmir.<br />

[8] http://www.vcalc.net/ti-hist.htm teksasintru. kaynağı<br />

[9] Köksal A. ,Hacettepe Yılları 44.Yılında Açan Bir Devrim Çiçeği,2007, Hacettepe<br />

Yayınevi, Ankara<br />

[10] http://www.forumasi.net/forum/bilgisayarin_turkiye_deki_tarihsel_gelisimit3336.0.html;wap=<br />

16 17


Kasım-Aralık 2012 Yıl : 2 Sayı : 9<br />

AKADEMİK<br />

Anket Araştırmalarında<br />

Uygulanan Etik Kuralları<br />

1. GİRİŞ<br />

Anket araştırmaları terimi, sosyal araştırmalarda<br />

soru kağıdı ile bilgi toplama anlamında yaygın olarak<br />

kullanılmaktadır. Burada soru kağıdı ya da anket,<br />

bilgi toplama gereci olarak tanımlanmaktadır. Sosyal<br />

araştırmalarda anket uygulaması, bir görüşmeci<br />

aracılığı ile yapılabildiği gibi cevaplayıcı tarafından da<br />

kendi başına yapılabilir. Bu iki ayrı uygulama düzeninin<br />

getirdiği farklı etik kurallar bulunmaktadır. Etik<br />

kelimesinin kökeni ise Yunancadan gelmekte ve uygulamada<br />

güncel olarak meslek dürüstlüğü karşılığı<br />

şeklinde yaygın olarak kullanılmaktadır.<br />

Bu makalede, dünyada sosyal araştırmalarda yaygın<br />

olarak kullanılan temel etik kuralları incelenecektir.<br />

Bu kapsamda, üniversiteler, resmi istatistik kuruluşları,<br />

özel araştırma şirketleri ve diğer araştırmacılarla<br />

ilgili etik kural ve uygulamaları değerlendirilmiştir.<br />

Uluslararası normlar çerçevesinde, araştırmacının,<br />

yaptıranın ve katılanın sorumlulukları ile ilgili ilkeler<br />

incelenmiştir. En yaygın olarak bilinen ve kullanılan<br />

Prof. Dr. H. Öztaş Ayhan<br />

Orta Doğu Teknik Üniversitesi<br />

İstatistik Bölümü<br />

katılımın gönüllülüğü, cevaplayıcının zarar görmemesi<br />

cevaplayıcının bilinmezliği ve gizliliği ile ilgili kurallar<br />

değerlendirilmiştir.<br />

Her alanda olduğu gibi, araştırmalarda da uyulması<br />

gereken bazı etik kuralları mevcuttur. Araştırmalarda<br />

genelde uyulması gereken etik kuralları doğal olarak<br />

anket araştırmalarında da geçerli olmaktadır. Anket<br />

araştırmalarında uygulanan etik kuralları veri toplama,<br />

veri derleme ve araştırma bulgularının sunum<br />

aşamalarına yönelik olarak detaylı önerileri içermektedir.<br />

Dünyada bu kurallar, konu ile ilgili kurumlar<br />

tarafından büyük çabalar sonucu geliştirilmiş olup<br />

veri ve istatistiklerin kalitesini arttırmaya ve yayınlamaya<br />

yönelik olarak hızlı bir değişim göstermektedir<br />

(Ayhan 1999).<br />

Araştırma yapan kurumların nitelikleri ve kurumsal<br />

sorumlulukları da bu genel kurallara bazı eklemeler<br />

yapılması gereğini ortaya koymuştur. Örneğin, bir<br />

ülkede ulusal düzeyde resmi istatistiklerden sorumlu<br />

olan bir kurumun bilgi toplama ve yayma sorumluluğu,<br />

bir üniversite, bir özet şirket ya da kişinin<br />

durumundan farklı olacaktır. Birçok ülkenin yasasında,<br />

toplum bireylerinin “bilgi edinme özgürlüğü” ve<br />

kişisel düzeyde ise ”kişisel bilgilerin gizliliği” ilkeleri<br />

güvence altına alınmıştır. Kurumsal sorumluluk ilkesi<br />

çerçevesinde, kurumların bu iki temel ilkenin dengelenmesi<br />

doğrultusunda etik kuralları benimsemeleri,<br />

bu kuralları açıklamaları ve uygulamaları beklenir.<br />

Şüphesiz bu kurallar, uluslararası normları belirleyen<br />

kuruluşların (örneğin ECE 1992) önerileri çerçevesinde<br />

kurumlarca detaylandırılmıştır. Diğer taraftan,<br />

anket araştırması yapan diğer kurumlar ise kendi<br />

sorumluluk alanı içerisine giren konularda yine bazı<br />

etik kurallarını belirleme ya da belirlenmiş olan bazı<br />

kuralları benimseyerek uygulama sorumluluğunu taşımaktadır.<br />

2. ARAŞTIRMALARDA ETİK<br />

YAKLAŞIMLAR<br />

Araştırmaların yapıldığı birçok ülkede, konu ile ilgili<br />

yasalarla, uluslararası kuruluşların önerdiği ve onayladığı<br />

etik kuralları arasındaki ilişkinin halen istenilen<br />

düzeye ulaşmadığı görülmektedir (Ayhan 1999).<br />

Avrupa Kamuoyu ve Pazarlama Araştırmacıları<br />

Derneği’nin (ESOMAR 1993) anket araştırmalarıyla<br />

ilgili önerileri ise, belirli bir konuda yapılan yerel yasaların<br />

ESOMAR önerilerinden daha öncelikli olduğu<br />

doğrultusundadır. Diğer bir ifade ile, yerel yasaların<br />

uygulanması sonucu, araştırma sonuçlarının cevaplanma<br />

güvenilirliğinin azalması konusunda yapılabilecek<br />

fazla bir şeyin olmadığı ifade edilmektedir<br />

(Ayhan 1999, 2003).<br />

ESOMAR’ın (1993 ve 2012) araştırmalarla ilgili önerilerinde,<br />

belirli bir konuda yapılan yerel yasaların ESO-<br />

MAR önerilerinden daha öncelikli olduğu şeklindedir.<br />

Bu kapsam içerisine giren ankete dayanan sosyal ve<br />

kamuoyu araştırmaları ile ilgili etik kurallarını 4 ana<br />

başlık altında özetlemek mümkündür (Ayhan 1995,<br />

WAPOR 1983, 2012). Bu kurallar, araştırma yapan<br />

kurumların, kendi sorumlulukları, araştırmayı yaptıran,<br />

katkıda bulunan ve yayınlanması konusundaki<br />

genel ilkeleri kapsamaktadır.<br />

A. Araştırmacının Sorumlulukları<br />

1. Araştırmalar objektif olarak, mevcut kaynak ve<br />

tekniklerle en doğru şekilde yapılmalıdır.<br />

2. Araştırmacı çalışmalarını yaparken araştırma<br />

yaptıranın isteklerine uymak zorundadır.<br />

3. Araştırmacı rapor ettiği her konuda gerçek veri-<br />

lere, gözlemlere ya da kendi yorumuna göre mi<br />

rapor ettiğinin ayrımını yapmalıdır.<br />

4. Tek bir araştırmadan elde edilen veriler, aynı<br />

konudaki araştırmayı talep eden farklı kişi ya<br />

da kurumlar için toplanıyorsa, ya da elde edilen<br />

veriler farklı kişilere verilecekse, bu durum tüm<br />

taraflara ayrı ayrı iletilmelidir.<br />

5. Araştırmanın veri toplama sürecinde, araştırmanın<br />

kimin için yapıldığı konusundaki bilgiler,<br />

araştırmayı yaptıran taraf istenmez ise, saklı<br />

tutulacaktır.<br />

6. Araştırmanın yapılması için, araştırmayı yaptıran<br />

tarafından sunulan tüm bilgi ve belgeler<br />

gizli kalmalıdır.<br />

7. Araştırma sonucu elde edilen bulgular, araştırmayı<br />

yaptıranın önceden verilmiş onayı olmaksızın,<br />

araştırmacı tarafından açıklanamaz.<br />

8. Araştırmanın verileri, araştırmacı ya da araştırmayı<br />

yaptıran tarafından, aralarında yapılan<br />

sözleşme kapsamı dışındakilere verilemez ya<br />

da satılamaz.<br />

9. Araştırmanın tüm elektronik veri ve<br />

Cd’leri,araştırma dokümanları ve alan çalışmasında<br />

kullanılan materyal araştırmacının malıdır.<br />

10. Araştırma sonuçlarının, yararlanmak isteyenler<br />

için bilinen arşivlerde kısıtlı bir kullanıma açılması<br />

gereklidir.<br />

11. Araştırma sonuçlarının araştırmayı yaptırana<br />

rapor olarak sunulmasından sonra, araştırmayı<br />

yaptıran eğer isterse, anketten elde edilen<br />

verilerin bir kopyasını maliyeti karşılığında alabilir.<br />

Bu veriler verilmeden önce, cevaplayanın<br />

kimliğinin saklı tutulması için gereken işlemler<br />

yapılmalıdır.<br />

12. Araştırma kuruluşları, araştırma yaptırma talebi<br />

ile gelen kurum ya da kişilere, kendi araştırma<br />

deneyimi, kapasitesi ve kuruluşu ile ilgili bilgileri<br />

doğru olarak vermek zorundadır.<br />

18 19


Kasım-Aralık 2012 Yıl : 2 Sayı : 9<br />

13. Aksine bir andlaşma olmadığı taktirde, araştırma<br />

teknik ve yöntemleri ile araştırmada kullanılan<br />

diğer teknik bilgiler, kendisinin geliştirmesi<br />

koşulu ile araştırmacıya aittir.<br />

B. Araştırma Yaptıranın Sorumlulukları<br />

1. Araştırma yaptırmak isteyenler, sonuçta ödeme<br />

yapmadıkları taktirde, araştırma sonuçlarının<br />

araştırmacının malı olacağını kabul etmelidirler.<br />

2. Araştırma yaptıranlar, fiyat kırmak amacı ile<br />

araştırmacılar arasında rekabet yaratmamalıdırlar.<br />

3. Araştırmayı yaptıran, araştırma sonuçlarının<br />

yayınlanması ve referans gösterilmesinde gerçeklerin<br />

saptırılmaması konusunda gerekli önlemi<br />

almalıdır.<br />

4. Sonuçların yayınlanması ve özellikle araştırma-<br />

AKADEMİK<br />

cının isminin araştırma raporunda kullanılması<br />

konusunda araştırmacının onayını almak zorundadır.<br />

C. Araştırma Sonuçlarının Yayınlanması<br />

Araştırma sonuçlarını kapsayan raporlar aşağıdaki<br />

tüm bilgileri içermelidir.<br />

1. Araştırma kimin için yapıldı.<br />

2. Araştırmanın amacı nedir.<br />

3. Araştırma kitlesinin tanımı, örnekleme metodu<br />

ve örnek seçimi detayları.<br />

4. Örnekleme planının alanda aynen uygulanması<br />

için yapılan işler ve alınan önlemler.<br />

5. Alan çalışmasının başarısı ve cevaplanma oranı.<br />

6. Tahmin yöntemleri.<br />

7. Veri ağırlıklandırma yöntemleri.<br />

8. Alan uygulaması yapılan metodun tüm detayları.<br />

9. Alan uygulaması tarihi ve uygulanma süresi.<br />

10. Elde edilen bulgular.<br />

11. Araştırma ekibinin temel özellikleri, verilen eğitim<br />

ve denetleme kapsamı.<br />

12. Görüşme takvimi, anket ve görüşmeci el kitabı.<br />

D. Araştırmaya Katılanlara Olan Sorumluluk<br />

1. Kişilerin, sorulan soruları cevaplamama hakları<br />

vardır.<br />

2. Hiçbir cevaplayıcı, verdiği cevap nedeni ile<br />

olumsuz olarak etkilenmemelidir.<br />

3. Verilen cevaplar, cevaplayıcının kimliği ile bağdaştırılmamalıdır.<br />

Cevaplayanın kimliğinin bilinmezliği<br />

garanti altına alınmalıdır.<br />

Araştırmanın amacı ve araştırmayı destekleyen<br />

kurumun anket uygulaması öncesinde muhtemel<br />

cevaplayıcıya tanıtılması önemli bir etik kuralıdır.<br />

Bu bilgiler ışığında, muhtemel cevaplayıcıya durumu<br />

değerlendirme özgürlüğünün tanınması gerekir<br />

(WAPOR 1993, 2012).<br />

Yukarıda belirtilen etik kurallarına uygun olarak gerçekleştirilen<br />

sosyal ve kamuoyu araştırmalarının<br />

bilimsel açıdan da değerlendirilmesi mümkün olacaktır.<br />

Bilimsel yönden kabul gören araştırma sonuçlarının<br />

“kamuoyunu bilgilendirme” ya da “kamuoyunu<br />

yönlendirme” amaçları için medya aracılığı ile<br />

sunulması ya da sunulmaması bir etik sorunu değil,<br />

ancak bu sadece araştırmayı yaptıranın stratejik bir<br />

tercih konusu olabilir (Ayhan 1995, 1999).<br />

3. ANKET ARAŞTIRMALARINDA<br />

UYGULANAN BAZI ETİK KURALLARI<br />

Anket araştırmalarında kullanılan veri toplama yöntemlerinin<br />

uygulanması ile ilgili birçok etik kuralının<br />

mevcut olduğu bilinmektedir. Bu kurallar, araştırmayı<br />

gerçekleştirecek olan kurum ya da kuruluşların konunun<br />

her aşaması ile ilgili meslek ahlakına yönelik<br />

prensip ve uygulamaların bir bütünüdür.<br />

Bu kuralların, ilgili kurumlarca benimsenmiş olmaları<br />

ve uygulamalarında bu konulara titizlikle yaklaştıklarının<br />

toplumdaki bireylere yansıması, alınacak olan<br />

sonuçların kalitesi yönünde önemli bir göstergedir.<br />

Bu çalışmada, etik kurallarının tüm yönleri yerine,<br />

tüm araştırmacılar için önemli olan bazı etik kuralları<br />

üzerinde değerlendirme yapılacaktır.<br />

A. Araştırmaya Katılım<br />

Birçok ülkede yapılan anket araştırmalarında, araştırmaya<br />

katılma özgürlüğü bireylerin kişisel tercihlerine<br />

bırakılmıştır. Bunun bir tercih konusu olduğu<br />

ise araştırmayı yapan kurumun açıkca ilan etmesi<br />

gereken bir durumdur. Gelişmiş ülkelerde, özellikle<br />

üniversitelere bağlı olarak araştırma yapan kurumlar<br />

ise bu konudaki duyarlılıklarını hem yazılı ve hem de<br />

sözlü olarak araştırmaya katılması planlanan kesime<br />

iletmektedirler.<br />

Anket uygulaması ile bilgi edinilen tüm araştırmalarda,<br />

cevapların gönüllü olarak verilmesi çok önemlidir.<br />

Genelde cevaplayıcıdan, kendi ailesi tafafından<br />

bile bilinmeyen bazı özel bilgiler talep edilebilmektedir.<br />

Bu bilgilerin sağlıklı ve güvenilir bir şekilde alınması,<br />

elde edilecek olan verilerin kalitesini doğrudan<br />

etkileyecektir. Kişinin bireysel arzusuna karşı veri<br />

toplamak düşünülmemelidir. Diğer taraftan, görüşmeciye<br />

verilen özel eğitim gereği olarak, cevaplayıcı<br />

adayının konunun ve katkının önemi konusunda ikna<br />

etmeside doğal olarak görüşmeciden beklenir. Burada<br />

görüşmeci, uygulanması düşünülen anket ile ilgili<br />

olarak, kararsız durumda olan cevaplayıcıya uygulanması<br />

önerilen ikna yöntemlerini uygulayabilir.<br />

B. Cevaplayıcının Zarar Görmemesi<br />

Cevaplayıcının zarar görmemesi gerekir yönündeki<br />

etik kuralı, araştırma sürecinin değişik aşamalarında<br />

da karşımıza çıkmaktadır. Görüşme sırasında,<br />

cevaplayıcının zarar görmesi de söz konusu olabilir.<br />

Araştırmacı, bu durumun engellenmesi için gereğini<br />

yapmak zorundadır. Bazı hassas konularla ilgili sorular,<br />

eğer araştırmanın esas amacına yönelik değil ise<br />

sorulmamalıdır.<br />

20 21


Kasım-Aralık 2012 Yıl : 2 Sayı : 9<br />

Veri analizi aşamasında, cevaplayıcının kimliğini açık<br />

edebilecek düzeyde analiz yapılmamalıdır (Ayhan<br />

1991, 1995, 1999, 2003; DOC 1978; Duncan, Jabine<br />

and de Wolf 1993; Willenborg ve de Waal 1996,<br />

2001). Araştırma verilerinin toplanması ve yayınlanması<br />

sırasında bireysel ya da kurumsal bilgilerin<br />

birim düzeyinde gizli tutulacağı konusunda uluslararası<br />

etik kurallarınca ve ülkelerin resmi istatistikle ilgili<br />

yasalarınca güvence altına alınmıştır (ECE 1992).<br />

Birçok kurumun, verilerin gizliliği konusunda cevaplayıcıyı<br />

önceden bilgilendirme yolunu tercih etmeleri<br />

de önemli bir etik kuralıdır.<br />

C. Cevaplayıcının Bilinmezliği ve Gizliliği<br />

Cevaplayıcının bilinmezliği ve gizliliği de önemli bir<br />

etik kuralıdır. Bu kuralın ilgili kurum tarafından ciddi<br />

bir şekilde uygulandığının toplum tarafından bilinmesi<br />

o kuruma olan saygınlığı arttırırken, aynı zamanda<br />

da verilen cevapların kalitesinin artmasınıda sağlayacaktır.<br />

1. Cevaplayıcının bilinmezliği<br />

Eğer araştırmacı veri girişi ve analiz aşamasında,<br />

verilen cevaba dayanarak, cevaplayıcının kimliğini<br />

belirleyemez ise bu durum cevaplayıcının bilinmezliği<br />

olarak değerlendirilir. Bilgilerin yüz yüze görüşme<br />

ile toplandığı anket uygulamalarında, cevaplayıcının<br />

kimliği görüşmeci tarafından bilinmektedir. Ancak<br />

bunun araştırmacı tarafından bilinmesi mümkün olmamalıdır.<br />

Bu durumda veri girişi sırasında bu kimliğin<br />

eşdeğeri olan belirli bir sayısal kodun verilmesi<br />

gerekmekte ve veri analizi aşamasında ise bu bireye<br />

ait bilgilerin kimlikleri ile bağdaştırılmasının engellenmesi<br />

önemli bir etik kuralıdır. Posta yolu ile anket<br />

uygulamasında ise, anket ya da iade zarfı üzerine yazılacak<br />

tanıtım numarası yolu ile toplanan anketlerin<br />

kimlikleri belirlenebilmektedir.<br />

2. Cevaplayıcının gizliliği<br />

Araştırmacının, cevaplayıcıları belirleme olanağı var<br />

iken, bunları açıklamamaya söz vermesi esası gizlilik<br />

olarak değerlendirilir. Bunun için soru kağıdındaki<br />

isim ve adresler, tanıtım numaraları haline getirilmelidir.<br />

Bu anahtar bilgiler sadece kayıp olan bilgilerin<br />

AKADEMİK<br />

takibinde kullanılmalı ve kesinlikle analiz yapan tarafından<br />

bilinmemelidir (Babbie 1973).<br />

3. Dolaylı tanınma<br />

Gerçek bilinmezlik (anonymity) bir araştırmada bile<br />

bazen cevaplayıcının kimliği tanınabilmektedir. Özellikle<br />

bazı açık uçlu sorularda bu durum mümkün olabilmektedir.<br />

Cevaplayıcının bazı özellikleri, örneğin<br />

mesleği ya da bir yakınının mesleği belirtilirse durum<br />

anlaşılabilir. Toplanan veri ve istatistiklerin yayınlanmasında<br />

bazı etik kuralları mevcuttur. Dolaylı tanınmanın<br />

yayın yolu ile engellenmesi için birçok yöntem<br />

geliştirilmiştir (Ayhan 1991, DOC 1978, ISI 1985,<br />

SPO 1994, Willenborg ve de Wall 1996, 2001). Ülkeler<br />

ve kurumlar arasında bazı farklılıklar görülmekle<br />

birlikte, en yaygın yöntem, tablo gözlerindeki gözlem<br />

sayısını belirli bir sayının altına düşürmeme yaklaşımıdır.<br />

4. Saklanan tanınma<br />

Cevaplayıcının bilinmezliği esas olduğu halde, bu<br />

durum uygulamada nadiren gerçekleşmektedir.<br />

Eğer araştırmada, cevaplayıcının bilinmezliği yerine<br />

cevaplayıcının gizliliği ilkesi uygulanacak ise, bu<br />

durumun cevaplayacak kişilere cevaplamadan önce<br />

bildirilmessi gerekir.<br />

4. ARAŞTIRMA VERİLERİNİN<br />

KULLANIMI<br />

Araştırma verilerinin kullanımı ile ilgili olarak bazı yasal<br />

ve etik kurallar da belirlenmiştir. Bu kurallar çerçevesinde<br />

ikinci ve üçüncü şahıslarla ilgili düzenlemeler<br />

yapılmalı ve bazı özel durumlar için araştırma<br />

öncesinde karşılıklı sözleşmeler yapılmalıdır (AAPOR<br />

1998, Ayhan 1995 ve WAPOR 1983). Araştırma<br />

sonuçlarının toplam frekans ya da ham veri olarak<br />

kullanıcının hizmetine sunulması konusunda da bazı<br />

yasal düzenlemeler mevcuttur.<br />

5. SONUÇ<br />

Dünyada sosyal araştırmalarda uygulanan etik kuralları<br />

ile ilgili çalışmalar, bu alanlarda çalışan üst kuruluşlar<br />

tarafından gerçekleştirilmiştir. Bilimsel temel-<br />

lere dayanan bu önerilerin ilgili ülke ve kurumlarınca,<br />

kendi yasal düzenlemeleri çerçevesinde gözden<br />

geçirilip gerekli uyarlamaların yapılması artık uluslar<br />

arası bir uygulama olmuştur. Belirlenen bu yasal<br />

etik kurallar artık bu alanda çalışan araştırmacıların<br />

hiçbir taviz vermeden uygulaması beklenen kurallar<br />

olmalıdır.<br />

22 23<br />

KAYNAKLAR<br />

AAPOR (1998), Code of Professional Ethics and Practices. American Association<br />

for Public Opinion Research. 2 pp. http://www.aapor.org/ethics/principl.shtml.<br />

Ayhan, H.Ö. (1991), Disclosure Avoidance and Risk for Census and Survey Micro<br />

Data: A Note on Current Research. Working Paper, State Institute of Statistics,<br />

Ankara. 5 pp.<br />

Ayhan, H.Ö. (1995), Kamuoyu Araştırmaları ve Etik Kuralları. İstatistik Mezunları<br />

Derneği Bülteni 8, 13 – 14.<br />

Ayhan, H.Ö. (1999), Sosyal Araştırmalarda Etik Sorunları. Hemşirelik Araştırma<br />

Dergisi 1, 29 – 35 .<br />

Ayhan, H.Ö. (2003), Türkiye Nüfus Araştırmalarında Veri Toplama ve Yayın Aşamalarındaki<br />

Yasal ve Etik Sorunlar. III. Ulusal Nüfusbilim Konferansı Tebliğleri,<br />

Ankara. p. 1197 – 1206.<br />

Babbie, E.R. (1973), Survey Research Methods. Wadsworth Publishing Company<br />

Inc. Belmont, California.<br />

CSR (1997), Research Ethics. Center for Survey Research, Indiana University, USA<br />

, 2 pp.<br />

DOC (1978), Report on Statistical Disclosure and Disclosure Avoidance Techniques.<br />

Statistical Policy Working Paper # 2. Office of Federal Statistical Policy and<br />

Standards. U.S. Department of Commerce, 69 pp.<br />

Duncan, G.T., T.B. Jabine and V.A. de Wolf (Eds.) (1993), Private Lives and Public<br />

Policies: Confidentiality and Accessibility of Government Statistics. National Academy<br />

Press, Washington, D.C., USA. 23 pp.<br />

ECE (1992), Fundamental Principles of Official Statistics in the Region of the Economic<br />

Commission for Europe, ECE Resolution, United Nations Economic Commission<br />

for Europe, Geneva. 2 pp.<br />

ESOMAR (1993), ESOMAR Guide to Opinion Polls. European Society for Opinion<br />

and Marketing Research, Amsterdam, NL. 24 pp.<br />

ICC/ESOMAR (2012), International Code on Market and Social Research. ESO-<br />

MAR, 8 pp.<br />

ISI (1985), Declaration on Professional Ethics. International Statistical Institute,<br />

The Hague, NL. 17 pp.<br />

SPO (1994), Report on Statistical Disclosure Limitation Methodology. Statistical<br />

Policy Working Paper # 22, Office of Management and Budget, Washington,<br />

D.C., USA. 131 pp.<br />

SRC (1976), Interviewer’s Manual (revised edition). Survey Research Center, The<br />

University of Michigan, Ann Arbor, USA, 143 pp.<br />

WAPOR (2012), WAPOR Code of Ethics. http://wapor.unl.edu/wapor-code-ofethics/<br />

, 3 pp.<br />

Willenborg, L. and T. de Wall (1996), Statistical Disclosure Control in Practice.<br />

Springer – Verlag, Lecture Notes in Statistics No. 111, New York.<br />

Willenborg, L. and T. de Wall (2001), Elements of Statistical Disclosure Control.<br />

Springer – Verlag, Lecture Notes in Statistics No. 155, New York.


Kasım-Aralık 2012 Yıl : 2 Sayı : 9<br />

JeromeH Friedman<br />

Stanford Üniversitesi<br />

İstatistik Bölümü ve Stanford Doğrusal<br />

Hızlandırıcı Merkezi<br />

Çeviren: M.Kerem Yüksel<br />

AKADEMİK<br />

Veri Madenciliği ve İstatistik:<br />

Aradaki Bağlantı Nedir ?<br />

Özet<br />

Veri madenciliği büyük gözlemsel veritabanlarına vurgu yaparak verideki örüntüleri ve ilişkileri keşfetmek<br />

için kullanılır. Veritabanı Yönetimi, Yapay Zeka, Makine Öğrenimi, Örüntü Tanıma ve Veri<br />

Görselleştirmesi gibi bir çok alanın ortak sınırlarındadır. İstatistikî perspektiften (genellikle) büyük<br />

karmaşık veri kümelerinin bilgisayarlı açıklamalı veri çözümlemesidir. Abartılmış aldatıcılığına rağmen<br />

(ya da belki de bu yüzden), bu alanın iş dünyasında, sanayide ve bilimde büyük etkisi vardır.<br />

Yeni yöntemsel gelişmeler için inanılmaz ölçüde araştırma fırsatı sağlamaktadır. Veri madenciliği<br />

ve istatistikî veri çözümlemesi arasındaki açık bağlara rağmen, veri madenciliğinde kullanılan<br />

yöntemlerin çoğu istatistikten başka alanlardan devşirilmiştir. Bu çalışma bunun ve istatistikçilerin<br />

neden veri madenciliğine ilgi duymaları gerektiğinin bazı nedenlerini araştırmaktadır. İstatistik’in<br />

veri madenciliği üzerinde potansiyel olarak büyük bir etkisi olabileceği söylenir, ama bunun için,<br />

bazı çok temel paradigmalarımızın ve çalışma esaslarımızın yeniden uyarlanması gerekmektedir.<br />

24 25<br />

1.Giriş<br />

The 29th Symposiumon theInterface’in (Mayıs1997,<br />

Houston, Teksas) konusu Veri Madenciliği ve büyük<br />

veri kümelerinin çözümlemesidir. Bundan tam 20<br />

yıl önce LeoBrieman’ın düzenlediği ve ASA ve IMS<br />

tarafından desteklenen "Conference on the Analysis<br />

of Large Complex Data Sets" (Büyük karmaşık<br />

veri kümelerinin çözümlemesi üzerine konferans)<br />

toplantısının komşu Dallas’ta gerçekleşmesi belki<br />

de tesadüftür. Şimdi, 20 yıl sonra, 1977’den beri ne<br />

kadar ilerlediğimizi, ve veri madenciliğine kadar varıp<br />

varmadığımızı, sormak uygun düşer. Bu çalışma şu<br />

meselelere değinir:<br />

Veri Madenciliği nedir?<br />

İstatistik nedir?<br />

(Eğer varsa) aradaki bağlantılar nelerdir?<br />

İstatistikçiler nasıl katkıda bulunabilirler? (Eğer olabilirse.)<br />

Bunu yapmak ister miyiz?<br />

2. Veri Madenciliği Nedir?<br />

Veri Madenciliği (VM) en iyi ihtimalle belli belirsiz<br />

tanımlanmış bir alandır. Tanımı çoğunlukla zeminine<br />

ve tanımlayanın görüşlerine bağlıdır. İşte VM literatüründen<br />

bir kaç tanım:<br />

Veri madenciliği veri içindeki, geçerli, yeni, potansiyel<br />

olarak faydalı ve nihaî olarak anlaşılır örüntüleri<br />

anlamanın basit olmayan bir yoludur. -Fayyad<br />

Veri madenciliği büyük veri tabanlarındaki daha önceden<br />

bilinmeyen, kavranabilir ve işlemeye uygun<br />

bilginin ortaya çıkarılması ve bu bilginin önemli iş kararları<br />

verilmesinde kullanılması sürecidir. -Zekulin<br />

Veri madenciliği veri içindeki daha önceden bilinmeyen<br />

ilişki ve örüntüleri ayırt etme bilgi keşif sürecinde<br />

kullanılan yöntemlerin kümesidir. -Ferruzza<br />

Veri madenciliği veri içindeki faydalı örüntüleri keşif<br />

sürecidir. -John<br />

Veri madenciliği büyük veri tabanlarında bilinmeyen<br />

ve beklenmeyen bilgi örüntülerini araştırdığımız karar<br />

destek sürecidir. -Parsaye<br />

Veri madenciliği<br />

- Karar ağacı,<br />

- Sinir ağları,<br />

- Kural Tümevarımı,<br />

- En yakın komşu (nearestneighbors),<br />

- Genetik Algoritmadır<br />

Mehta<br />

Bu afili tanımlara rağmen, VM bu güne kadar büyük<br />

oranda ticarî bir girişim olarak kalır. Geçmişin bir çok<br />

“altına hücum” seferinde olduğu gibi, burada da<br />

amaç madenleri değil “madencileri kazmak” olur. En<br />

büyük kazanç, madencilik yapmaktan ziyade madencilere<br />

araçları satmaktan kaynaklanır. VM kavramı<br />

bilgisayar donanımı ya da yazılımı satmanın bir aracı<br />

olarak kullanılır.<br />

Donanım imalatçıları VM için gerekli yüksek hesaplama<br />

gerekliliklerini vurgular. Oldukça büyük veri<br />

tabanları depolanmalı, gerektiğinde kolayla erişilir<br />

olmalı, ve hesaplama-yoğun yöntemler bu verilere<br />

uygulanabilmeli. Bu ise büyük bir disk alanı ve hızlı<br />

hesap yapabilen yüksel RAM’li bilgisayarlar gerektirir.<br />

VM bu gibi donanımlar için yeni pazarlar oluşturur.<br />

Yazılımcılar ise rekabetçi damarı kaşırlar. “Rakibiniz<br />

şunu bunu yapıyor, öyleyse siz de geri kalmayın.”<br />

Üstüne üstlük, bir de varolan veri tabanına yapılan<br />

katma değer vurgulanır. Bir çok kurumun depolama,<br />

faturalama, muhasebe gibi kalemlerden kaynaklanan<br />

büyük işlem verileri bulunur. Bu veri tabanlarını<br />

oluşturmak pahalı, idame ettirmek ise maliyetlidir.<br />

VM araçları, görece küçük bir ek yatırımla, bu verilerde<br />

saklı oldukça kârlı “altın parçalarını” keşfetmeyi<br />

teklif eder.<br />

Hem donanım hem de yazılın tacirlerinin amacı, VM<br />

etrafındaki (abartılı) reklamlarla, daha piyasalar VM<br />

ürünlerine doymadan yenilerini çıkarıp, bundan istifade<br />

etmektir. Bir şirket bir VM paketine 50 bin –<br />

100 bin dolar, eğitimine ise bir ihtimal daha dazla,


Kasım-Aralık 2012 Yıl : 2 Sayı : 9<br />

ödemişken, yenisinin eskisinden daha üstün olduğu<br />

gösterilmemiş bir başka rakip paketi pek yakın bir<br />

tarihte satın alması ihtimali düşüktür. Varolan bazı<br />

VM ürünlerinin örnekleri şunlardır (Mayıs 1997 itibariyle):<br />

IBM: "IntelligentMiner"<br />

Tandem: "Relational Data Miner"<br />

Angoss Software: "KnowledgeSEEKER"<br />

ThinkingMachines Corporation: "DarwinTM"<br />

NeoVista Software: "ASIC"<br />

ISL DecisionSystemsInc: "Clementine"<br />

DataMind Corporation: "DataMind Data Cruncher"<br />

Silicon Graphics: "MineSet"<br />

California Scientific Software: "BrainMaker"<br />

WizSoft Corporation: "WizWhy"<br />

Lockheed Corporation: "Recon"<br />

SAS Corporation: "SAS Enterprise Miner "<br />

Bu az ya da çok “kapsayıcı” paketlerin yanında tek<br />

amaç için uzmanlaşmış çok çeşitli ürünler de mevcuttur.<br />

Bunun yanında birçok danışmanlık firması<br />

VM’de uzmanlaşmıştır. Bu alanda istatistikçiler ve<br />

bilgisayar bilimciler arasındaki farklardan biri şudur:<br />

İstatistikçinin bir fikri olduğunda o bir makale yazar,<br />

ama bilgisayarcının bir fikri varsa, o bir şirket kurar.<br />

Var olan VM ürünleri şöyle vasıflandırılabilir:<br />

- Aşağıdakileri için “çekici” bir grafik kullanıcı ara<br />

yüzü:<br />

l Veri Tabanları (sorgu dili),<br />

l Veri çözümleme prosedürleri seti.<br />

- Windows Tipi Arayüz<br />

l Esnek uygun girdi<br />

n Tıklama ikonları ve menüler,<br />

n Girdi için iletişim kutuları,<br />

n Çözümlemeleri betimleyecek diyagramlar,<br />

n Çıktıların çok yönlü grafik gösterimi,<br />

n Çeşitli veri grafiklemeleri,<br />

AKADEMİK<br />

n Hızlı grafik yöntemleri: ağaçlar, ağlar, uçuş simü<br />

lasyonları vb.<br />

- Sonuçların uygun manipülasyonu imkanı.<br />

Bu paketler genellikle VM uzmanları kadar karar alıcılar<br />

için de üretilmektedir.<br />

Güncel VM paketlerinin hemen hepsi her zaman şu<br />

istatistikî çözümleme yöntemlerini barındırır:<br />

- Karar ağacı tümevarımı (C4.5, CART, CHAID)<br />

- Kural Tümevarımı (AQ, CN2, Recon, vb.)<br />

- Kümeleme yöntemleri (olay bazlı karar alma)<br />

- İlişkilendirme kuralları (piyasa bazlı çözümleme)<br />

- Özellik çıkarımı,<br />

- Görselleştirme.<br />

Buna ek olarak, bazılarında şunlar bulunur:<br />

- Sinir ağları,<br />

- Bayezyen inanç ağları (grafik modeller)<br />

- Genetik algoritma,<br />

- Kendini örgütleyen haritalar,<br />

- Sinir-bulanık sistemler (Neuro-fuzzysystems)<br />

Bu paketlerin neredeyse hiçbirinde şunlar sunulmaz:<br />

- Hipotez testleri,<br />

- Deneysel tasarım,<br />

- Tepki düzeyi modelleme,<br />

- ANOVA, MANOVA vb.,<br />

- Doğrusal regresyon,<br />

- Diskriminant analizi,<br />

- Lojistik regresyon,<br />

26 27<br />

- GLM,<br />

- Kanonik korelasyon,<br />

- Temel bileşenler analizi,<br />

- Faktör analizi.<br />

Bu son yöntemler, tabii ki, standart istatistik paketlerinin<br />

payandalarıdır. Demek ki, şu anda pazarlanmakta<br />

olan (ve kullanılan) neredeyse bütün VM paketleri<br />

istatistik alanı dışında geliştirilmiştir. Temel yöntemimiz<br />

büyük oranda göz ardı edilmiştir.<br />

3. Neden şimdi? Ne bu acele?<br />

Veriden öğrenme fikri uzun süredir masadaydı. O zaman<br />

şu soru sorulabilir: Neden VM bir anda bu kadar<br />

ilgi gördü? Temel neden Veri Tabanı Yöntemi alanının<br />

daha yeni işin içine girmesi. Veri Tabanı Yöntem<br />

Sistemler (VTYS), özellikle büyük boyutlarda, veri<br />

barındırır. Geleneksel VTYSleri, veri örgütlemesine<br />

yarayan bireysel kayıtların depolanması ve hızlı geri<br />

çağrılması olan, Çevrimiçi Hareket İşleme (Online<br />

Transaction Process, OLTP) üzerine yoğunlaşmış idi.<br />

Bordro, depo, fatura kayıtları vbgkayıtları tutmaktaydı.<br />

Veri Tabanı Yönetimi ile uğraşanlar, yenilerde “Karar<br />

desteği” için VTYS kullanmak ile ilgilenmeye başladılar.<br />

Karar Destek Sistemleri (KDS), OLTP uygulamaları<br />

için, toplanmış veri için istatistikî sorgulara<br />

(query) izin vermektedir. Örneğin, “Zincirimizdeki<br />

mağazalarda geçen ay kaç tane bebek bezi satıldı?”<br />

gibi. KDS “Veri Deposu” kurmayı gerektirir. Veri depoları<br />

bir kurumun farklı departmanlarında dağılmış<br />

veriyi, tek ve merkezî veri tabanına (çoğu zaman çok<br />

büyük, 100 GB) ortak bir biçimde birleştirir. Bazı durumlarda<br />

daha küçük alt-veri tabanları özel çözümlemeler<br />

için üretilir. Bunlara “Veri Pazarı (Data Marts)<br />

ismi verilir.


Kasım-Aralık 2012 Yıl : 2 Sayı : 9<br />

Karar Destek Sistemleri “çevrimiçi analitik proses<br />

(on-lineanalyticprocessing, OLAP) ve bağıl OLAP<br />

(Relative OLAP, ROLAP) için hazırlanır. ROLAP ise,<br />

çok boyutlu analiz içindir. ROLAP veri tabanları özelliklere<br />

(değişken) göre mantıksal sıralanmış ve boyuta<br />

göre örgütlenmiştir. Kavramsal çerçevesi “veri<br />

kübü”ne, çok boyutlu çapraz çizelgelere benzer. RO-<br />

LAP şu tipte sorguları cevaplayabilir:<br />

• Büyük Kaliforniya şehirlerindeki alışveriş merkez<br />

lerindeki dükkanların spor giyim bölümlerinde ilk<br />

bahar döneminde yapılan toplam satışları göster.<br />

• Bunu küçük şehirlerdeki ile karşılaştır.<br />

• Kâr oranı negatif olan ürünleri göster.<br />

ROLAP sorguları kullanıcı tarafından elle girilir. Kullanıcı<br />

muhtemel olarak ilgili soruları formüle eder.<br />

Sonuçlar yeni soruları, ve yeni sorular yeni sorguları<br />

doğurabilir. Bu çözümleme ilginç yeni bir soru kalmayıncaya<br />

ya da çözümleyici yoruluncaya, ya da mesai<br />

bitene kadar devam edebilir. VM, ROLAP ile yapılabilir<br />

ama bu (Parsaye’ye göre) “uyumayan ya da yaşlanmayan”<br />

sofistike bir kullanıcı gerektirir. Kullanıcı<br />

sürekli bilgi verici sorgular bulmalıdır.<br />

AKADEMİK<br />

VM, kullanıcıdan ancak kaba komutlar alan, kendi<br />

kendine otomatik olarak örüntüler arayan ve önemli<br />

kalemleri, tahminleri ya da anormallikleri gösteren,<br />

bir VM (yazılım) programı ile de yapılabilir.<br />

• Negatif kâr oranlı ürünlerin özellikleri nedir?<br />

• Bir ürünü piyasaya sürdüğümüzde, kâr marjı ne<br />

olabilir (tahmin)?<br />

• Kâr marjı doğruya yakın tahmin edilebilecek bü<br />

tün ürünlerin özelliklerini bul.<br />

Çok büyük veri tabanlarının hepsi (VeryLarge Data<br />

Bases, VLDB) ticarî değildir. Bilim ve mühendislik bu<br />

örneklerle doludur. Bunlar genel olarak bilgisayarlı<br />

otomatik veri toplamayla alakalıdır.<br />

• Astronomik (gökyüzü haritaları)<br />

• Meteorolojik (Hava kirliliği izleme istasyonları)<br />

• Uydu uzaktan algılama<br />

• Yüksek enerji fiziği<br />

• Endüstriyel proses kontrolü<br />

Bu çeşit veri de (prensip olarak) VM teknolojisinden<br />

faydalanabilir.<br />

VM üzerine odaklanan ilgi çeşitli faktörlerin bir araya<br />

gelmesi nedeniyledir. Ticarî veriler, depolar, bilim ve<br />

mühendislikteki bilgisayarlı otomatik veriler gibi çok<br />

büyük veri tabanlarının ortaya çıkması gibi. Bunlara,<br />

daha hızlı ve büyük bilgisayarların ve paralel mimari<br />

gibi bilgisayar teknolojisindeki gelişmeler eşlik etmektedir.<br />

Bütün bunlar büyük miktarda veriye hızlı<br />

erişim ve veri üzerinde hesap yoğun istatistikî yöntemler<br />

uygulanmasına izin verir.<br />

4. VM Entelektüel Bir Disiplin midir?<br />

VM’deki güncel ilgi, akademinin bazı sorular sormasına<br />

yol açmıştır. VM uygun bir ticarî girişim gibi<br />

görünse de, bir entelektüel disiplin olup olmadığı<br />

sorulabilir. Bilgisayar bilimindeki ilgili alanlarda daha<br />

önemli gelişmeler olmuştur. Bazıları şunlardır:<br />

• Toplam büyüklüklerin etkin hesaplaması (ROLAP)<br />

• Hızlı CUBE-BY (XxX) sorguları<br />

• Çevrimiçi sorguları hızlandırmak için (seçilmiş)<br />

çevrimdışı ön hesaplar<br />

• Çevrimiçi sorguların paralel hesaplaması<br />

• VM algoritmalarının VTYS’ne doğrudan arayüzle<br />

bağlanması<br />

• RAM tabanlı uygulamalara karşı sabit disk kullanı<br />

mı<br />

• Temel VM algoritmalarının paralel uygulamaları<br />

VM yönteminin istatistikî veri çözümlemesi perspektifinden<br />

entelektüel bir disiplin olup olmadığı<br />

sorulabilir. Şimdilik cevap şudur: Henüz değil. VM<br />

paketleri makine öğrenimi, örüntü tanıma, sinir ağları,<br />

ve veri görselleştirme gibi alanlardan iyi bilinen<br />

prosedürleri uygular. Grafik Arayüz (“bak ve hisset”)<br />

ve işlevselliğin varlığını vurgular. Performans önemli<br />

değil gözükmektedir (Cihazın içinde ne var?) Amaç<br />

pazarı hızlıca ele geçirmektir. Bu alandaki akademik<br />

çalışmalar daha çok, güncel makine öğrenimi ve var<br />

olan algoritmaların hızlandırılması için artımlı tadilat-<br />

lara odaklanmıştır. Yine de gelecekte verilebilecek<br />

cevap şudur: Şüphesiz evet!.<br />

Teknolojinin verimlilik anlamında her bir ona katlanışında,<br />

bunun nasıl uygulanacağı düşünülmelidir. Yürümekten,<br />

araba sürmeye, oradan uçmaya giden tarihsel<br />

gelişimi düşünün. Her artış kabaca on katlık bir<br />

artıştır. Yine de bu gibi her nicel artış ulaşım hakkında<br />

toplumumuzdaki fikirleri tamamen değiştirmiştir.<br />

Chuck Dickens’ın (SLAC Muhasebe Bölümü’nün eski<br />

Direktörü) dediği gibi: “Hesap gücümüz her on katına<br />

çıktığında, neyi nasıl hesaplamak istediğimizi yeniden<br />

düşünmeliyiz.” Bunun bir sonucu da şudur: Veri<br />

miktarındaki her on katlık artışta, nasıl çözümleme<br />

yaptığımızı yeniden düşünmeliyiz. Hem hesaplama<br />

gücü hem de veri miktarı kat be kat artarken, neredeyse<br />

VM araçlarının tamamı baştan icat edilmektedir.<br />

Yeni VM yöntemleri için entelektüel ve akademik<br />

(ve tabii ki ticarî) bir gelecek bekleyebiliriz.<br />

5. VM İstatistiğin bir parçası olmalı<br />

mıdır?<br />

VM yöntemindeki gelişimin entelektüel uygulanabilirliğini<br />

teslim etsek bile, bir disiplin olarak istatistiğin<br />

bununla beraber düşünülmesi gerekir mi? Bunu alanımızın<br />

bir parçacı olarak düşünebilir miyiz? Bu ne<br />

anlama gelmektedir? En azından yapılması gerekenler<br />

şunlardır:<br />

• Dergilerimizde bu konu ile ilgili makaleler yayınla<br />

malı,<br />

• Lisans programlarımzıda VM pratiğini öğretmeli,<br />

• Yüksek lisans programlarımızda ilgili araştırma<br />

konularını öğretmeli,<br />

• Alanın uzmanlarını tanımalıyız (iş, kadro ve ödül<br />

ler).<br />

Cevap gene de açık değildir. Bir alan olarak istatistiğin<br />

uzun tarihinin, diğer veri ile ilgili alanlarda geliştirilen<br />

faydalı yöntemleri göz ardı ederek, bir kataloğu<br />

yapılabilir. Bunlardan bazıları ilgili alanları ile birlikte<br />

aşağıda listelenmiştir. Yanında * olanlar, çoğu zaman<br />

alanımızda göz ardı edilmiştir:<br />

28 29


Kasım-Aralık 2012 Yıl : 2 Sayı : 9<br />

• Örüntü Tanıma* - Bilgisayar bilimleri / Mühendis<br />

lik,<br />

• Veri Tabanı Yönetimi - Bilgisayar bilimleri / Kütüp<br />

hanecilik,<br />

• Sinir Ağları* - Psikoloji / Bilgisayar bilimleri / Mü<br />

hendislik,<br />

• Makine Öğrenimi* - Bilgisayar bilimleri / Yapay<br />

Zekâ,<br />

• Grafik Modelleme (Bayes Ağları)* - Bilgisayar bi<br />

limleri / Yapay Zekâ,<br />

• Genetik Programlama - Bilgisayar bilimleri / Mü<br />

hendislik,<br />

• Kemometrik* - Kimya,<br />

• Veri Görselleştirme** - Bilgisayar bilimleri / Bilim<br />

sel Hesaplama<br />

Şüphesiz ki istatistikçiler tekil olarak bu alanlara katkı<br />

yapmıştır ama yine de bu alanların (en azından coşkuyla<br />

karşılanma) kucaklanmadığı söylenebilir.<br />

6. İstatistik Nedir?<br />

Yukarıdaki başlıkların her biri veriden öğrenmeye<br />

dayandığından, neden bizim alanımızın bunların bu<br />

kadar dışında kaldığını sorgulamak doğaldır. Sıkça<br />

yapılan açıklama şudur: Çünkü bu istatistik değil.<br />

Eğer bir başlığın bizim disiplinimizin bir parçası sayılması<br />

için veri ile ilgili olması yeterli değilse, başka<br />

hangi özellikler gereklidir? Şu ana kadar cevap, istatistiğin<br />

bir araçlar kümesi olarak, özellikle yüksek<br />

lisans programlarımızda öğretilenlerden bir küme,<br />

tanımlanmasıdır. Bazı örnekler şunlardır:<br />

• Olasılık kuramı,<br />

• Reel Analiz,<br />

• Ölçü kuramı (measuretheory),<br />

• Asimtotlar,<br />

• Karar kuramı,<br />

• Markov zincirleri,<br />

• Vido sistemleri,<br />

• Ergodik kuramı vs.<br />

AKADEMİK<br />

İstatistik alanı bu ve benzeri araçlarla cevaplanabilecek<br />

sorular kümesi olarak tanımlanabilir. Bu araçların<br />

işimize yaradığı açıktır. Brad Efron’un dediği gibi:<br />

“İstatistik en başarılı bilgi bilimi olmuştur.”<br />

“İstatistiği göz ardı edenler onu yeniden keşfetmeye<br />

mahkumdurlar.”<br />

Bir başka görüş de şudur: veri miktarı (ve ilgili uygulamalar)<br />

katlanarak artmaya devam ederken,<br />

istatistikçilerin sayısı aynı nispette artmamaktadır.<br />

Dolayısıyla bizim alanımızın en iyi yapageldiğimiz<br />

bilgi biliminin küçük bir kısmı ile, matematiğe dayalı<br />

olasılıksal çıkarsama ile yetinmesi gerekmektedir.<br />

Bu, bizim için en iyi konum olabilecek, oldukça savunmacı<br />

bir bakış açısıdır. Bununla beraber, bu strateji<br />

izlendiğinde istatistikçilerin “bilgi devrimi”nde bir<br />

oyuncu olarak işgal ettikleri yer, zaman içinde yok<br />

olacaktır. Gerçi böyle bir stratejinin var olan pratiklerimiz<br />

ve akademik programlarımızı değiştirmemek<br />

gibi güçlü bir avantajı da vardır.<br />

1962 gibi erken bir tarihte John Tukey tarafından savunulan<br />

bir başka görüş daha vardır. Tukey (1962)<br />

istatistiğin veri çözümlemesi ile ilgilenmesi gerektiğini<br />

belirtmiştir. Ona göre alan veri ile ilgili bir araçlar<br />

kümesiyle değil de, diğer alanlarda olduğu gibi problemler<br />

kümesi şeklinde tanımlanmalıdır. Böyle bir<br />

bakış açısının hakim görüş haline gelmesi için, hem<br />

pratiklerimizde hem de akademik programlarımızda<br />

büyük değişiklikler yapmalıyız.<br />

Her şeyin başında, programlama ile barışmamız gerekir.<br />

Verinin bulunduğu yer burasıdır desek yeridir.<br />

Programlama şimdiye kadar istatistiği tanımlamış<br />

araç kümesi içindeki en bariz eksikliktir. Eğer programlama<br />

yöntemini doğuşundan itibaren (var olan<br />

araçlarımızı uyguladığımız uygun bir mecra olarak<br />

değil de) temel bir istatistikî araç olarak kapsayabilseydik,<br />

diğer veri ile ilgili alanların ortaya çıkmasına<br />

gerek kalmazdı.Bu alanlar, bizimkinin bir parçası<br />

olurdu.<br />

Programlamayla ilgilenmeye başlamak, basitçe<br />

istatistikî paketlere aşina olmak demek değildir. Gerçi<br />

bu da gereklidir. Eğer programlama temel araştırma<br />

araçlarımızdan biri haline gelecekse, öğrencilerimize<br />

bunu öğretmeli ve onların ilgili Bilgisayar Bilim<br />

konularını öğrendiğinden emin olmalıyız. Bunlardan<br />

bazıları, sayısal doğrusal cebir, sayısal ve kombinasyonalenuygunlaştırma<br />

(optimization), veri yapıları,<br />

algoritma tasarımı, makine mimarisi, programlama<br />

yöntembilimi, veri tabanı yönetimi, paralel mimari ve<br />

programlama vb.’dir. Ayrıca, çoğu alanımız dışında<br />

geliştirilmiş güncel bilgisayara dayalı veri çözümleme<br />

yöntemlerini de ders programlarımıza eklemeliyiz.<br />

Eğer akademik (ve ticarî) piyasadaki diğer veri ile<br />

ilgili alanlarla rekabet edeceksek, bazı temel paradigmalarımızın<br />

yeniden düzenlenmesi gerekmektedir.<br />

Matematikle olan romansımızı yumuşatmalıyız.<br />

Matematik (programlama gibi) bir araçtır. Güçlü bir<br />

araçtır ama istatistikî yöntemleri gerçekleştirmek<br />

için tek araç değildir. Ne matematik kuramın kendisidir,<br />

ne de kuram matematiktir. Kuramlar kavrayışı-<br />

mızı arttırmak için vardır ve,ne kadar değerli olursa<br />

olsun, matematik bunun tek yolu değildir. örneğin<br />

hastalıkları (özünde) bakterilerle açıklayan kuram barındırdığı<br />

matematiksel içeriğin azlığına karşın tıbbî<br />

olgusallığın büyük bir bölümünde dikkate değer bir<br />

kavrayış gücü sağlar. Ampirik sağlamanın zorunlu<br />

olarak kısıtlı da olsa (ki matematik de böyledir) bir<br />

sağlama yolu olduğunu kabul etmemiz gerekir.<br />

Kültürümüzü de değiştirmeliyiz. Diğer veri ile ilgili<br />

alanlarda çalışan her istatistikçi, istatislikle aradaki<br />

“kültür farkı” karşısında hayrete düşüyor. Bu diğer<br />

alanlarda “geçer akçe” matematiksel tekniklerden<br />

ziyade fikirler olma eğiliminde. Motivasyonu sezgisel<br />

olan fikirler ilk olarak sezgisel önermeler üzerinden<br />

değerlendirilir. Nihaî yargılar ise daha kapsamlı bir<br />

(ampirik ya da kuramsal) değerlendirme mümkün<br />

olana kadar ertelenir. Paradigmalar “aksi kanıtlanana<br />

kadar masumdur”. Bizim alanımızda bunun<br />

tersi geçerlidir. Geçmişte, (mümkünse kaliteli) matematikle<br />

tamamen sağlaması yapılmadığı sürece,<br />

yeni metodolojileri “aşağılar” ya da en iyi ihtimalle<br />

30 31


Kasım-Aralık 2012 Yıl : 2 Sayı : 9<br />

kullanmayı reddederdik. Yıllar önce, bütün veri kümeleri<br />

küçükken ve veri içindeki gürültü büyükken,<br />

bu mantıksız değildi. Günümüzde ise, güncel veri<br />

çözümlemesi bağlamında, bu daha uygun bir strateji<br />

değildir. Özellikle, iyi çalışır gözüken ama başarısının<br />

ardındaki sebeplerini daha kavrayamadığımız (özellikle<br />

dışımızdaki disiplinlerdeki) gelişmeleri küçümseme<br />

eğilimimizi terketmeliyiz.<br />

7. Yapılacaklar<br />

Belki de istatistik hiç olmadığı kadar yolların birleştiği<br />

noktadadır. Ya bu değişime uyum göstereceğiz ya<br />

da ona direneceğiz. Yukarıda belirtildiği gibi iki bakış<br />

açısı için de geçerli sebepler mevcuttur. Ortalık fikirden<br />

geçilmiyor ama hiç kimse alanımızın sağlığı ve<br />

uygulanabilirliği için hangi stratejinin daha iyi olduğunu<br />

bilmiyor. İstatistikçilerin bir çoğu istatistiğin bilgi<br />

bilimleri içinde giderek görece etkisizleştiğini kabul<br />

ediyor görünüyor. Eğer mümkünse bile, bunun için<br />

ne yapılabileceği konusunda daha az fikir birliği vardır.<br />

Hakim görüş bir pazarlama sorunumuz olduğu,<br />

ve müşterilerimizin ve diğer disiplinlerdeki akademsi-<br />

AKADEMİK<br />

yenlerin değerimizi ve önemimizi anlamadığıdır. Ana<br />

meslekî örgütümüz olan American Statistical Association<br />

(Amerika İstatistik Kurumu), bu perspektife<br />

sahip görünmektedir. Stratejik Planlama Komitesi<br />

(Şubat 1997) tarafından açıklanan beş yıllık planda<br />

“Disiplinimizin saygınlığı ve sağlığını geliştirmek” adlı<br />

bir başlık bulunmaktadır. 3 temel yaklaşım tavsiye<br />

edilmektedir.<br />

• Siyasî konulara aktif müdahale,<br />

• Federal kurumlarla ilişki kurma,<br />

• lköğretimde istatistiğin teşvik edilmesi.<br />

Bunlar önemli ve değerli önerilerdir ve dinamik bir<br />

şekilde uygulanmalıdır. Bununla beraber, burada<br />

gömülü varsayım, câri ürünlerimizin iyi olduğu ama<br />

tek meselenin pazarlama olduğudur. Eğer istatistiğin<br />

yaşamsal önemi haiz bir bilgi bilimi olması isteniyorsa,<br />

alanımızda, günümüzün ve geleceğin yeni veri<br />

çözümleme zorlukları ile baş edecek innovasyon ve<br />

değişim ikliminin yeşertilmesi için önerilerde de bulunmalıyız.<br />

Bazı istatistikçiler ise, geçmişte bize hizmet etmiş<br />

prosedürler ve ilkelerden, belki de çok hızlı bir şekilde,<br />

uzaklaştığımızı ve bakış açımızı çok hızlı değiştirdiğimizi<br />

savunuyor. Bu doğru olabilir ama kesin böyledir<br />

denemez. Bir karşı örnek olarak Journal of the<br />

American Statistical Association dergisine verilmiş<br />

güncel (1997) editöryel bir cevabı ele alalım.<br />

“Kullandığınız prosedür için kuramsal kanıtınızın olmaması<br />

beni rahatsız etti. JASA geçmişte sadece<br />

simülasyona dayalı makeleler yayınlamış olsa da, bu<br />

uygun bulduğum bir pratik değildir. Sizin prosedürünüz<br />

için, asimtotik MSE ya da tutarlılık ve asimtotiknormalite<br />

analizleri yapılmalı.”<br />

Burada ortaya koyduğumuz JASA editörlerine bir<br />

eleştiri (ya da bir övgü) değildir. Dergi sayfaları “kıt<br />

kaynak”lardandır ve okurlarının en çok ilgisini çekecek<br />

çalışmaları yayınlamaları zorunludur. Yine de bu<br />

örnek, alanımızda matematiksel sağlamanın geri çekilmediğini<br />

göstermektedir.<br />

VM gibi yeni alanlarda, diğer bilgi bilimleriyle rekabet<br />

edip etmeyeceğimiz konusunda bir kaç konuya değinilebilir.<br />

BrianJoiner’ın dediği gibi “İstatistiğin varlığı<br />

Tanrı kelamına bağlı değildir.” Matematik, fizik,<br />

kimya ve biyoloji bölümleri olmayan bir dünya hayal<br />

edilemez. Ama istatistik bölümlerinin gerekli olup<br />

olmadığı hep bir tartışma konusu olmuştur. Faydalı<br />

yöntemler üretebildiğimiz sürece büyüyebiliyoruz.<br />

Diğer alanlardaki veri çözümlemesi ile ilgili teknikler<br />

egemen olmaya başladıkça, bu bizim alanımızda bir<br />

sorun yaratacaktır.<br />

Artık oyundaki tek oyuncu değiliz. Günümüze kadar,<br />

eğer biri veri çözümlemesine ilgi duyuyorsa; İstatistik<br />

yönelebileceği (uzaktan bile olsa) çok az uygun<br />

alandan biriydi. Artık durum bu değildir. Artık bizimle<br />

müşteriler, öğrenciler, sektör ve biz istatikçiler için<br />

rekabet eden heyecan verici yeni alanlar var. Yeni<br />

bir yöntem için bir piyasa oluşuyorsa, bu bizimle de<br />

bizsiz de yapılabilir. İnkâr etmek bunu değiştirmez.<br />

Diğer alanlar, ilgili ders programları, coşkulu araştırma<br />

projeleri ve mezuniyet sonrası yerleştirme<br />

becerileriyle, en parlak öğrenciler için bize rakipler.<br />

Önde gelen bazı istatistikçilerimiz bu diğer alanların<br />

kucakladığı problemler üzerine araştırma yapmaya<br />

yöneliyor ve onların dergilerinde çalışmalarını yayınlıyor.<br />

Öğrencilerin ve araştırmacıların bu “beyin<br />

göçü” disiplinimizin gelecekteki sağlığına en önemli<br />

tehdittir.<br />

İstatistikçiler ve veri madencileri bir araya gelip veri<br />

çözümlemenin gelecekteki meseleleriyle mücadele<br />

edeceklerse, VM paradigmalarının da değişmesi gerekmektedir.<br />

VM topluluğu "büyük”e olan romantik<br />

bakışını değiştirmelidir. Yürürlükte olan bir çözümleme<br />

gigabitleri, terabitleri içermiyorsa, değerli olamayacağı<br />

yönde ilerliyordur. 1977 Dallas Konferansı’na<br />

kadar giden, sunumlardaki beylik bir ifade “benim<br />

veri kümem seninkinden büyük” olmuştur. Sanki<br />

toplanmış bütün veriler bir çözümlemenin her kısmında<br />

kullanılmalı diye bir zorunluluk vardır. Bu büyüklükte<br />

veri ile eşzamanlı baş edemeyen karmaşık<br />

prosedürler VM’nin ilgi alanına girmemektedir.<br />

Çoğu VM uygulaması rutin olarak, bizim geleneksel<br />

istatistikî prosedürlerde kullanageldiğimizden<br />

(kilobit) büyük veri setlerine ihtiyaç duyar. Bununla<br />

beraber, veriye sorulan sorular verinin tümü (giga<br />

veya terabit) gerekmeksizin yeterli dakiklikte cevaplanabilir.<br />

İstatistikte uzun bir geleneği olan örneklem<br />

yöntemleri hesaplama ihtiyacını artırmadan doğruluğu<br />

artırmak için kârlı bir şekilde kullanılabilir. Verinin<br />

bir altkümesi üzerinde çalışan güçlü hesap yoğun<br />

prosedürler de, bütün veri üzerinde çalışan daha az<br />

karmaşık prosedürlerden daha fazla doğruluk sağlayabilir.<br />

32 33<br />

8. Sonuç<br />

VM, diğer veri ile ilgili alanlar yanında yeni yeni gelişen<br />

kökenleri istatistiğin dışında olan bir disiplindir<br />

(5. Bölüm). Bu durumda bu Veri Tabanı Yönetimi<br />

topluluğudur. Bir çok bakımdan bu alan (VM) ele aldığı<br />

konular bakımından istatistiğe en yakın olandır.<br />

Bir disiplin olarak istatistiğin VM’yi bir altdisiplin olarak<br />

kucaklaması ya da onu Bilgisayar bilimlerine bırakması<br />

tartışması hâlâ açıktır. Bu yazının amacı bu<br />

tartışmayı buraya taşımaktır. Geçen yıllar içinde bu<br />

tartışma alanımızın iki önsezisi kuvvetli kişisi tarafından<br />

yürütüldü. 1962 Annals of Statistics makalesiyle<br />

John Tukey ve 1977 Dallas Konferansı sunumuyla<br />

Leo Beriman. Bu konferansın üzerinden 20 yıl geçti.<br />

Bir kez daha, diğer bilgi bilimleri arasındaki yerimizi<br />

gözden geçirme fırsatına sahibiz. VM topluluğu kapıyı<br />

aralık bırakıyor. Yıllık newport Beach Kaliforniya’daki<br />

KDD-97 toplantılarını, istatistikçilerin katılımını teşvik<br />

etmek için, Anaheim toplantısının hemen sonrasına<br />

koydular. Veri çözümlemede istatistikî düşünmenin<br />

önemini takdir ediyorlar. Şimdi sıra bizde.<br />

Referanslar<br />

TukeyJ W (1962) Thefutureof data analysis -AnnStatist1-67


Kasım-Aralık 2012 Yıl : 2 Sayı : 9<br />

Erdal Coşgun<br />

Danışman: Prof. Dr. Ergun Karaağaoğlu<br />

Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi<br />

Biyoistatistik Anabilim Dalı<br />

AKADEMİK<br />

Veri Madenciliği ve<br />

Yeni Nesil Yöntemleri<br />

1. Giriş<br />

Veri<br />

Madenciliği<br />

(VM)<br />

VM verilerden üstü<br />

kapalı, çok net olmayan,<br />

önceden bilinmeyen<br />

ancak potansiyel<br />

olarak kullanışlı<br />

bilgi ve örüntülerin<br />

çıkarılması olarak tanımlanmaktadır.Bunun<br />

yanı sıra bilişim<br />

teknolojisinin gelişmesiyle<br />

birlikte hızlı<br />

ve yoğun şekilde kayıt<br />

altına alınabilen veri yığınlarını aktif bir şekilde kullanmak<br />

için “veri madenciliği” yöntemlerinin kullanılması<br />

gerekmektedir. Bu yöntem grubunun en önemli<br />

avantajı, mevcut kaynakların hızlı ve efektif şekilde<br />

kullanılmasına olanak tanımasıdır. Sağlık,ekonomi,<br />

siyaset ve finans alanındaki çalışmalarda birçok uygulaması<br />

mevcuttur. [1,2,5,16-19,27,28]<br />

Veri madenciliği analizlerinin aynı istatistik analizlerde<br />

olduğu gibi bir analiz akışı vardır. (Şekil.1) Bu<br />

adımlardan en önemlisi veri ön-işlemedir.VM sürecinin<br />

ortalama olarak %70’i bu aşamadan oluşmaktadır.<br />

Aykırı, yanlış kaydedilmiş, tutarsız veriler ile elde<br />

edilecek VM modelleri ile karar vermek çok risklidir.<br />

Çünkü VM modelleri karar vericilerin en büyük yardımıcısıhaline<br />

gelmiştir. Kimi zaman hastalara uygulanacak<br />

tedaviler, kimi zaman bir işletmenin yatırım<br />

kararları bu sonuçlara göre şekillenmektedir. Ön iş-<br />

Şekil 1.VM Analiz Akış Şeması<br />

leme yapılmış veriler<br />

hazırlandıktan sonra<br />

sıra uygun genelleştirme<br />

yöntemlerinin<br />

(çapraz geçerlilik,<br />

bootstrap) seçimindedir.<br />

Bu aşamanın<br />

temel amacı, “tek<br />

bir analiz” sonucu ile<br />

karar vermek yerine<br />

elde edilen modelin<br />

daha farklı senaryorlarda<br />

nasıl sonuç<br />

vereceğini göstermektir.<br />

Yöntem seçimi ise üç temel başlıkta toplanır. Bunlar<br />

tanımlayıcı, danışmanlı ve danışmansız yöntemlerdir.<br />

Eğer amaç sadece veri yığının mevcut durumunu belirlemek,<br />

ortak yönleri, birlikte değişimleri incelemek<br />

ise birliktelik kuralları tercih edilmektedir. Daha ileri<br />

analizler (sınıflama, kümeleme) için ise danışmanlı<br />

ve danışmansız öğrenme yöntemleri tercih edil-<br />

melidir. Çalışmaya katılan bireylere ait etiket (sınıf)<br />

değerinin bilinmesi durumuna Danışmanlı Öğrenme<br />

(Supervised Learning) denir. Örneğin: Hasta / Hasta<br />

değil bilgisi biliniyorsa algoritma sınıflamayı sağlayacak<br />

modeli daha gerçekçi ve yansız şekilde kestirebilir.<br />

Bu bilgi yoksa aynen kümeleme analizlerinde<br />

olduğu gibi uzaklık (benzemezlik) ölçülerini kullanarak<br />

tamamen matematiksel tahminler yapılıyorsa<br />

bu yaklaşıma Danışmansız Öğrenme (Unsupervised<br />

Learning) denir.<br />

2. Veri Madenciliği Alt Analiz Grupları<br />

2.1. Tanımlayıcı Veri Madenciliği<br />

Birliktelik Kuralları:<br />

Bu yöntemin asıl çıkış noktası “market sepeti<br />

analizi”dir. Asıl amaç marketlerde satılan ürünler için<br />

ilginç ama önemli birliktelikleri ortaya çıkarmaktır.<br />

Birliktelik kurallarının özellikle de apriori algoritmasının<br />

bulmaya çalıştığı ilginç kuralları örneklendirirken<br />

şu örnekçok sık kullanılır.<br />

“Bebek bezi alan bir kişinin bira alması olasılığı nedir?”<br />

if bebek bezi then bira<br />

Başlangıç Sonuç<br />

Apriori iki temel kısımdan oluşur “başlangıç” ve<br />

“sonuç” kısımları. Başlangıç kısmı kurallarda hangi<br />

önsel olayın gerçekleştiğini, sonuç ise hangi durum<br />

hakkında bir tanımlama yapılacağını belirtmektedir.<br />

Bir veri setinden yüzlerce kural çıkarılabilir. Birliktelik<br />

kurallarında analiz performansı, hangi kuralın daha<br />

geçerli olduğu aşağıdaki kriterler ile yapılır:<br />

a) Destek (Support): İlgilenilen “başlangıç”ve “sonuç”<br />

değişkenlerin her ikisinin birlikte meydana<br />

gelme olasılığıdır.<br />

b) Güven (Confidence): “başlangıç” özelliğinin gerçekleşmesinden<br />

sonra “sonuç” özelliğinin gerçekleşmesi<br />

olasılığıdır.<br />

c) Lift: ‘’başlangıç” değişkeninin “sonuç” değişkenini<br />

hangi yönde (+,-) ve oranda [-1;1] etkilediğini<br />

gösterir.<br />

Bu kriterler dışında leverage, coverage gibi sık rastlanmayan<br />

olaylara sahip veri setlerinde kullanılan<br />

ölçüler de mevcuttur. [25]<br />

2.2. Danışmanlı Öğrenme Yöntemleri<br />

Danışmanlı öğrenme yöntemleri genel olarak<br />

“kestirim-sınıflama” yöntemleri ile aynı anlamda kullanılır.<br />

Bu çalışmada veri madenciliğinde artık klasik<br />

yöntemler arasına giren “karar ağaçları,yapay sinir<br />

ağları, lojistik regresyon” gibi yöntemlerin dışında<br />

son yıllarda kullanımı giderek artan bazı yöntemler<br />

tanımlanmıştır. [4,24]<br />

2.2.1. Random Forest (RF)<br />

Yüksek boyutlu verilerinde tek bir karar ağacı algoritmasından<br />

çok daha başarılı sonuçlar alındığı ispatlanmıştır.<br />

[1,2,20] RF birçok (binlerce) karar ağacından<br />

meydana gelen bir yapıdır. Bu analiz sırasında<br />

RF’ deki her bir ağaç için bootstrap yöntemi ile veri<br />

setinden örneklem seçilir ve seçilen verilerin 2/3’ü<br />

ağaç oluşturmak için kullanılır ve bir sınıflama yapar.<br />

Bu sınıflamalar “oy (vote)” alır. RF algoritması ise<br />

“forest” içindeki tüm ağaçlardan en çok oy alanı seçer<br />

ve onun sınıflamasını kullanır.<br />

RF’nin bazı avantajları ise şu şekildedir:<br />

1) RF’ de aşırı uyum olmaz.<br />

2) İstediğiniz kadar ağaç türetebilirsiniz.<br />

3) Hızlı bir algoritmadır.<br />

4) Elde edilen RF diğer veri setlerinde kullanılmak<br />

üzere saklanabilir.<br />

5) Eksik veri analizlerinde çok etkili bir metottur,<br />

doğru sınıflama oranı eksik veriler olsa da devam<br />

eder.<br />

6) Binlerce değişken herhangi bir eleme yapmadan<br />

kullanılabilir.<br />

2.2.2. Destek Vektör Makinası (SVM)<br />

Büyük boyutlu verilerde en önemli sorun doğrusal<br />

olarak ayrılamamasıdır.Klasik istatistiksel yöntemlerin<br />

de en büyük dezavantajı bu noktadır. Veri ma-<br />

34 35


Kasım-Aralık 2012 Yıl : 2 Sayı : 9<br />

denciliği mantığı kapsamında geliştirilen en önemli<br />

yöntem Destek vektör makinası (SVM)’dir. Kullandığı<br />

çekirdek fonksiyonlar sayesinde değişkenler/<br />

bireyler arasındaki ilişkileri anlaşılabilir hale getirir.<br />

Bunu şu şekilde yapar: doğrusal olarak sınıflanabilen<br />

verileri birbirinden ayırt edebilmek için olası pek<br />

çok doğrusal fonksiyon içerisinden marjini en büyük<br />

olanı belirler. Herhangi bir şekilde doğrusal olarak<br />

sınıflanamayan verileri daha yüksek boyutlu uzaya<br />

aktarır ve marjini en büyük olan hiper-düzlemleri bulur.<br />

Veriler bu ayırt edici hiper-düzleme göre sınıflara<br />

atanır. (Şekil-2) Buna ek olarak, veri setine yeni giren<br />

verilerin hangi sınıfta olduğu da kestirilebilir. Verileri<br />

çok boyutlu uzayda kategorilere ayırmak için farklı<br />

çekirdek fonksiyonlar kullanılabilir. En sık kullanılan<br />

çekirdek fonksiyonları: doğrusal, çokterimli, radyal<br />

temel fonksiyonu (RTF) ve sigmoid’tir. [4,22]<br />

Şekil.2 :Destek Vektör Makinası Algoritması Problem Çözümü<br />

2.2.3. RelevanceVector Machine (RVM)<br />

RVM, Bayesyençıkarsama mantığını kullanan sınıflama<br />

ve regresyonda hassas sonuçlar veren bir “makina<br />

öğrenmesi” yöntemidir. Bayes kuralı şu şekilde<br />

ifade edilir:<br />

AKADEMİK<br />

SVM ile benzer bir yaklaşıma sahiptir. (Çekirdek kullanımı,<br />

parametre optimizasyonu vb.) Tek farkı olasılıksal<br />

yaklaşımı kullanmasıdır. Kovaryans fonksiyon<br />

olarak:<br />

kullanır. Ф is the çekirdek fonksiyondur. x’ler eğitim<br />

veri setindeki bağımsız değişkenlerdir. RVM, SVM<br />

de çapraz geçerlilik, bootstrap gibi yöntemlerle yapılan<br />

parametre optimizasyonlarını EM yaklaşımını<br />

kullanarak yapar.<br />

2.3. Sınıflama Analizleri Performans<br />

Karşılaştırma Ölçüleri<br />

a. ROC eğrisi altında kalan (AUC: Area Under ROC<br />

Curve)<br />

ROC eğrisi bir tanı testine ilişkin duyarlık ve seçicilik<br />

değerleri arasındaki ilişkiyi grafiksel olarak<br />

gösterir. ROC eğrisi yanlış pozitif orana (duyarlılık)<br />

karşın doğru pozitif oranların (1-seçicilik) noktalanarak<br />

çizilmesiyle elde edilir. [21,22] Bu eğrinin<br />

altında kalan alanın hesaplanmasıyla AUC elde<br />

edilir.<br />

b. Matthews Korelasyon Katsayısı : VM`de iki sınıflı<br />

sınıflama problemlerinde model kalitesini belirten<br />

bir ölçüdür. En önemli özelliği sınıflardaki kişi sayıları<br />

dengesiz olduğunda diğer kriterlere göre daha<br />

doğru sonuç vermesidir. [-1 ile 1] arasında değerler<br />

alır. 1 en iyi tahmini, 0 şansa bağlı bir tahmin<br />

yapıldığını, -1 ise ters tahmin yapıldığını belirtir.<br />

Ki-Kare istatistiği ile ilişkilidir. n çalışmadaki kişi<br />

sayısını belirtirken:<br />

MKK=<br />

Ayrıca 2x2 tahmin tablosundan da şu şekilde elde<br />

edilebilir.<br />

c. Brier Skor: İki durumlu sınıflama problemlerinde<br />

(Hasta- Sağlıklı) VM yöntemleri ile yapılan sınıf<br />

tahmin olasılıklarının doğruluğunu test etmek için<br />

kullanılan bir ölçüdür. [0-1] arasında değişen değerler<br />

alır.<br />

d. Doğruluk (Accuracy) = (DP+DN) /(P+N)<br />

e. Recall (Duyarlılık)= DP / (DP+YN)<br />

f. Pozitif Tahmin Değeri (Precision) = DP/(DP+YP)<br />

g. F-Ölçüsü=(Precision*Recall) /<br />

(Precision+Recall)<br />

DP: Doğru pozitif, YN: Yanlış pozitif, YP: Yanlış<br />

pozitif, DN: Doğru negatif<br />

2.4. Danışmansız Öğrenme Yöntemleri<br />

2.4.1. KohonenMap Kümeleme Yöntemi<br />

Kohonen Map, Self Organizing Map, olarak da bilinen,<br />

kümeleme amaçlı kullanılan, yapay sinir ağı çeşididir.<br />

Analizde temel nokta ‘nöron’lardır. Ve bu nöronlar<br />

iki tabakadan oluşur: Girdi ve Çıktı Nöron’lar.<br />

Tüm Girdi Nöronlar, çıktı Nöron’lar ile bağlıdır. Bu<br />

bağlar, “Güç” veya “Ağırlık” olarak adlandırılan ölçülerle<br />

ifade edilir. Algoritma çalıştığında çıktı nöronlar,<br />

en çok veriyi kendilerine bağlamak için yarışırlar.“<br />

Çıktı haritası”, Nöron’ların iki boyutlu, birbirleriyle ilişkisiz<br />

grid yapısında, o görünüme sahip bir haritasıdır.<br />

Herhangi bir hedef değişkene ihtiyaç duymamasından<br />

dolayı, danışmansız öğrenme tekniklerindendir.<br />

[4,5] Algoritma, öncelikle tüm girdi nöron’lar için,<br />

çıktı nöron’lara rastgele olarak ağırlıklar atar. Ve en<br />

güçlü ağırlığa göre verileri çıktı nöronlara atar. Analiz<br />

sonunda, benzer veriler grid üzerinde aynı yerde,<br />

farklı olanlar ise, uzak gridlere ayrılır.<br />

2.4.2. K-Medoid<br />

Veri kümesinde kmedoid bularak, bu k medoide olan<br />

uzaklıklarına göre toplamdaki n noktayı kümelemeye<br />

çalışan bir yaklaşımdır. Medoidi tanımlamak gerekirse:<br />

herhangi bir kümedeki tüm elemanlara olan<br />

ortalama uzaklığı (benzemezlik ölçüsü) en küçük<br />

olan küme elemanıdır. K-Medoid, tutarsızlık, aykırı<br />

gözlem olan verilerde daha iyi sonuçlar vermektedir.<br />

Ayrıca matematiksel olarak bu yöntemin daha<br />

iyi sonuç vermesinin sebebi: Öklit uzaklıkları kareleri<br />

toplamını değil, benzemezlik değerlerinin toplamını<br />

en aza indirmesidir. Medoidler düzensizliklerin ve uç<br />

değerlerin varlığında küme merkezlerine göre daha<br />

az etkilenmektedirler. Partitioning Around Medoids<br />

(PAM) en çok bilinen ve kullanılan algoritmasıdır.<br />

[23]<br />

NOT:Klasik istatistiksel yöntemlerden K-Ortalamalar<br />

mı? Yoksa K-Medoid mi? daha güçlü? K-medoids<br />

daha güçlü çünkü aykırı değerlerden etkilenmez fakat<br />

uygulaması daha zor. Küçük veri setlerinde daha<br />

iyi sonuç verir.İki metot da belirli bir k değerinin olmasına<br />

ihtiyaç duyar.<br />

2.5. Veri Madenciliği Boyut İndirgeme<br />

2.5.1. Bağımsız Bileşenler Analizi (BBA)<br />

BBA, rastgele değişken, ölçüm ya da sinyalleri göz<br />

önüne alarak, veri setlerindeki gizli faktörleri ortaya<br />

çıkarmayı hedefleyen istatistiksel bir tekniktir. Genel<br />

olarak büyük veri setlerinde, birden çok değişken<br />

yardımıyla model oluşturmaya odaklanır. Modelde,<br />

değişkenler bir araya gelerek gizli faktörleri ortaya<br />

çıkarırlar. Gizli faktörler için en önemli varsayım,<br />

normal dağılım göstermemesi ve birbirlerinden tamamen<br />

bağımsız olmalarıdır. BBA’nın, Temel Bileşenler<br />

Analizi (TBA) ve Faktör analizi (FA) ile ortak<br />

yönleri bulunmaktadır. Ancak özellikle veri setinin<br />

büyümesiyle BBA, gizli faktörleri ortaya çıkarmada<br />

daha etkili sonuçlar vermektedir. BBA sayesinde<br />

çok boyutlu verilerde, boyut indirgemesi yapılarak,<br />

daha etkili analizler yapılmaktadır. BBA’ni açıklarken<br />

verilebilecek en iyi örnek “Kokteyl Parti Problemi”dir.<br />

Bir kokteylde birçok ses vardır. ( müzik, dışarıdan gelen<br />

ses, insanların sesleri). Eğer iki kişinin sesi diğer<br />

seslerden ayırt edilmek istenirse, en az iki mikrofon,<br />

kişilere eşit mesafeye yerleştirilir. Daha sonra her bir<br />

mikrofondan gelen sesler birer model olarak analiz<br />

edilir. Her modelde iki değişken olmak üzere, faktörler<br />

ortaya çıkarılır.<br />

36 37


Kasım-Aralık 2012 Yıl : 2 Sayı : 9<br />

3. Genelleştirme Yöntemleri<br />

3.1. Bootstrap:<br />

Bootstrap yöntemi standart sapma, güven aralığı<br />

gibi istatistiklerde ve parametrik olmayan tahmin<br />

problemlerinde kullanılan basit ve güvenilir bir metottur.<br />

Bu yöntem belirli bir veri seti içinden, yerine<br />

koyarak tekrar örneklem çekme temeline dayanır.<br />

Herhangi büyüklükteki bir veri setinde gözlemlerin<br />

şansa bağlı olarak yer değiştirilerek yeniden örneklenmesi<br />

ile çeşitli miktarda ve büyüklükte veri setleri<br />

oluşturulabilmektedir. Böylece mevcut veri setinden<br />

mümkün olabildiğince fazla miktarda bilgi alınabilmektedir.<br />

3.2. Çapraz Geçerlilik:<br />

Veri setlerinde olgu sayısının orta düzeyde (en az 50)<br />

olduğu deney düzenlerinde kullanışlı bir genelleştirme<br />

aracıdır.[11,12] Genel olarak '10-parça çapraz<br />

geçerlilik' yöntemi tercih edilmektedir. Bu yöntemde<br />

veri kümesi rastgele on eşit parçaya ayrılır. İlk<br />

aşamada birinci parça test veri seti olarak bırakılır,<br />

geriye kalan dokuz parça eğitim seti olarak kullanılır.<br />

İkinci aşamada ise ikinci parça test veri seti olarak<br />

kullanılır, geriye kalan dokuz parça ile model bulunmaya<br />

çalışılır. Bu süreç on parça ayrı, ayrı test seti<br />

olarak kullanılıncaya kadar devam eder.<br />

4. Kullanılan Analiz Araçları<br />

Veriler uygun veri tabanlarındadepolandıktan sonra<br />

araştırıcıların karşılaştıkları en önemli sorun hangi<br />

analiz aracını kullanacaklarını tercih edememeleridir.<br />

Araştırıcıların aldıkları eğitimi, alışkanlıklarını<br />

göz önüne alarak yapılması gereken bu tercihte iki<br />

önemli faktör rol almaktadır. Bunlar: 1) Kod tabanlı,<br />

herhangi bir arayüze sahip olmayan yazılımlar: [R],<br />

2)Kullanıcı ara yüzüne sahip, analiz kodlamalarının<br />

hazır olduğu yazılımlar [WEKA, ORANGE]<br />

Bu çalışma kapsamında her iki gruba ait yazılımlardan<br />

örnekler verilmiştir.<br />

4.1. [R]<br />

R, VM çalışan her araştırmacı için standart olan, açık<br />

AKADEMİK<br />

kaynak kodlu ve ücretsiz bir yazılımdır. R programının<br />

mantığı her analiz için kullanılabilecek `analiz paketlerine`<br />

sahip olmasıdır. Kullanıcılar yapmak istedikleri<br />

analize ait paketi indirdikten sonra ilgili paketin<br />

kullanım kılavuzuna göre analizlere devam ederler.<br />

Bu programa ait tüm bilgiye bu bağlantıdan http://<br />

www.r-project.org/, yöntemlerin paketlerine ait tam<br />

listeye ise bu bağlantıdan ulaşılabilir: http://cran.rproject.org/src/contrib/PACKAGES.html.<br />

[24]<br />

4.2. WEKA<br />

VM çalışmalarında kullanılan bir diğer açık kaynak<br />

kodlu ve ücretsiz program WEKA’dır. [27]<br />

WEKA`nın en önemli avantajı Java dilinde yazılmış<br />

olmasıdır. Bu nedenle hemen, hemen tüm işletim<br />

sistemlerinde (Linux, Mac,Sun,Windows) çalışabilmektedir.<br />

WEKA çok zengin bir içeriğe sahiptir. Bu<br />

çalışma kapsamında da bahsedilen `danışmanlı ve<br />

danışmansız öğrenme teknikleri, kümeleme, birliktelik<br />

kuralları gibi birçok yönteme ait paketlere sahiptir.<br />

(http://www.cs.waikato.ac.nz/ml/weka) [24]<br />

4.3. ORANGE<br />

Ücretsiz şekilde ulaşılabilen bir diğer yazılım da<br />

ORANGE`dır. (Demsar et al., 2004) ORANGE’ı diğer<br />

yazılımlardan ayıran en önemli nokta görsel bir analiz<br />

penceresine sahip olmasıdır. Yöntemler ve araçlar<br />

küçük ‘ikonlar’ halindedir. Kullanıcılar yapmak istedikleri<br />

analizlere ait ikonları `canvas` denilen çalışma<br />

alanına taşırlar ve analiz modellerini bu ikonlar arası<br />

`bağlantı yolları` kurarak oluştururlar. Bu nedenle<br />

son yıllarda giderek artan bir kullanım oranına sahiptir.<br />

Yazılıma ve ayrıntılı bilgiye bu linkten ulaşılabilir:<br />

http://www.ailab.si/orange.[24]<br />

5. Sonuç-Tartışma<br />

Veri madenciliği sağlıktan finansa birçok alanda<br />

kullanılmaktadır. Sağlık alanındaki en önemli uygulamalar<br />

ilaç sektörü ve genetik araştırmalardadır.<br />

[6,7,8,9] Yeni ilaç keşfinde firmalar klinik denemeler<br />

ile ilaç performanslarını test ederler. Bu denemelerdeki<br />

verilerin büyüklüğü çoğu zaman binlerce denek<br />

ve yüzlerce ölçüm ile ifade edilir. Bu kadar büyük<br />

veri yığınında ilacın hastalara hangi dozda verileceği,<br />

hangi semptomlara sahip bireylere hangi tedavinin<br />

uygulanacağı VM ile mümkün olmaktadır. Genetik<br />

araştırmalarda da VM çok sık kullanılmaktadır. Maliyetlerinden<br />

dolayı daha az hasta ve binlerce gen<br />

için gerçekleştirilen deneylerde klasik istatistiksel<br />

yöntemler [diskriminant analizi, t-testi] kullanılamamaktadır.<br />

Bunun nedeni klasik yöntemlerdeki temel<br />

varsayım “denek sayısının, değişken sayısından en<br />

az bir fazla olmasıdır”. Hastalıklarla ilgili genlerin belirlenmesi,<br />

hastalıkların insan genomunun hangi dizi<br />

pozisyonundan kaynaklandığı, mutasyona uğramış<br />

genetik bölgelerin belirlenmesi gibi çalışmalar en<br />

bilinen örneklerdir. [1,2, 6,7,10,26]<br />

Finans alanında da VM çok sık kullanılır. Borsa verilerinden<br />

yararlanarak hisse senetlerinin değer<br />

tahmini, finansal krizlerin tahmini, şirketlerinkârlarını<br />

arttırmak için satış stratejilerinin belirlenmesi, bankaların<br />

müşteri profili çıkarması, sahtekârlıkların<br />

belirlenmesi(frauddetection) gibi birçok soruna çözüm<br />

için VM kullanılmıştır. [16,17,18,19]<br />

Bu kadar hassas bilgi verebilen bu yöntem grubunun<br />

doğru ve hızlı şekilde uygulanabilmesi çok önemlidir.<br />

Bu makale ile en güncel yöntemler ve analiz akış şeması<br />

açıklanmaya çalışılmıştır. Araştırıcıların her veriye<br />

değil uygun veriye veri madenciliği uygulaması<br />

temel kazanım hedeflerindendir.<br />

Referanslar<br />

1. Cosgun E, Limdi N, Duarte CW. High dimensionalpharmacogeneticprediction<br />

of a continuoustraitusingmachinelearningtechniqueswithapplicationtowarfarindoseprediction<br />

in AfricanAmerican. Bioinformatics 2011;27:10:1384-9.<br />

2. Cosgun E, Karaagaoğlu E. Thenewhybridmethodforclassification of patientsby<br />

gene expressionprofiling. In: SuhSang C, GurupurVadadraj P, Tanik Murat M (eds).<br />

BiomedicalEngineering: Healthcare Systems, TechnologyandTechniques, Springer.<br />

1st ed. 2011: 255-65.<br />

3.Vapnik V. Estimation of DependencesBased on Empirical Data [in Russian]. Nauka,<br />

Moscow, 1979. (English translation:Springer, New York, 1982).<br />

4. LarsJuhlJensen,AlexBatemanTheriseandfall of supervisedmachinelearning tec<br />

hniques,Bioinformatics27,24,3331-3332,2011<br />

5. Tamayo P, Slonim D, Mesirov J, Zhu Q, et al. Interpretingpatterns of gene expressionwith<br />

self-organizingmaps: methodsandapplicationtohematopoieticdifferen<br />

tiation,ProcNatlAcadSci 1999; 96:2907-12.<br />

6.Yao, LX , InSilicoSearchforDrugTargets of Natural Compounds,CURRENT PHAR-<br />

MACEUTICAL BIOTECHNOLOGY,13,9,1632-1639,JUL 2012<br />

7. Li, XJ et al.,Unsupervised data mining technology based on research of strokemedication<br />

rules and discovery of prescription, AFRICAN JOURNAL OF PHAR-<br />

MACY AND PHARMACOLOGY,6,29, 2247-2254,AUG 2012<br />

8.Alcolea, MP et al.,Phosphoproteomic Analysis of Leukemia Cellsunder Basaland<br />

Drug-treated ConditionsIdentifies Markers of Kinase Pathway Activationand-<br />

Mechanisms of Resistance, MOLECULAR & CELLULAR PROTEOMICS,11,8,453-<br />

466,AUG 2012<br />

9. Gevaert O, Smet FD, Timmerman D, Moreau Y, Moor BD. Predictingtheprognosis<br />

of breast cancer by integrating clinical and microarray data with bayesiannetworks.<br />

Bioinformatics,2006; 22:184-90.<br />

10. Dudoit S, Fridlyand J, Speed TP. Comparison of discrimination methods forthe<br />

classification of tumorsusing gene expressiondata. 2000. Technical Report 576,<br />

Department of Statistics, University of California, Berkeley<br />

11.Jagota A. Microarray Data Analysis andVisualization, Bioinformatics, bythe Bay<br />

Press, SantaCruz, 2001.<br />

12. Frank E, Hall MA, Holmes G, Kirkby R, Pfahringer B. Witten, TriggL. Weka-a<br />

machine learning work bench for data mining. In: Maimon O, Rokach L (eds). The<br />

Data Miningand Knowledge DiscoveryHandbook, Springer 2005: 1305-14.<br />

13. Bradley AP. Theuse of theareaunderthe ROC curve in theevaluation of machinelearningalgorithms.<br />

Pattern Recognition,1997; 30:1145:59.<br />

14. Ben-Dor A, Bruhn L, Friedman N, Nachman I, Schummer,M, Yakhini N. Tissueclassificationwith<br />

gene expressionprofiles. Journal of ComputationalBiology<br />

2000; 7:559-83.<br />

15. Karabulut E, Karaağaoglu E. Biyoinformatik ve biyoistatistik. Hacettepe Tıp<br />

Dergisi 2010; 41:162-70.<br />

16.Oliveira, M et al., A frame work to monitor clusters evolution applied to economy<br />

and finance problems, INTELLIGENT DATA ANALYSIS,16,1 93-111, 2012<br />

17. Falavigna, G et al., Financial ratingswithscarceinformation: A neural network<br />

approach, EXPERT SYSTEMS WITH APPLICATIONS, 39,2 1784-1792, 1 2012<br />

18. Huang, CF et al, Feature Selection and Parameter Optimization of a Fuzzybased<br />

Stock Selection Model Using GeneticAlgorithms, INTERNATIONAL JOUR-<br />

NAL OF FUZZY SYSTEMS, 14, 1, 65-75, 2012<br />

19. Lin, WY et al., Machine Learning in Financial CrisisPrediction: A Survey,IEEE<br />

TRANSACTIONS ON SYSTEMS MAN AND CYBERNETICS PART C-APPLICATIONS<br />

AND REVIEWS,42, 4 Pages: 421-436,JUL 2012<br />

20. Leo B. Randomforests. Machine Learning 2001; 45:5-32.<br />

21.Bradley AP. Theuse of theareaunderthe ROC curve in theevaluation of machine<br />

learning algorithms. PatternRecognition 1997; 30:1145:59.<br />

22..Vanderlooy S, Hullermeier E. A criticalanalysis of variants of the AUC. Machine<br />

Learning 2008; 72:247:62.<br />

23.Başak Öztürk et al., Kalite iyileştirmede veri kümeleme: Döküm endüstrisinde<br />

bir uygulama,ODTÜ Uygulamalı Matematik Ens., http://www3.iam.metu.edu.tr/<br />

iam/images/7/7a/Preprint75.pdf<br />

24.Erdal COŞGUN, Ergun Karaağaoğlu, Veri Madenciliği Yöntemleri ile Mikrodizilim<br />

Gen İfade Analizi, Hacettepe Tıp Dergisi, 42:180-189, 2011<br />

25. J.Han, M.Kamber, Data MiningConceptsandTechniques,MorganKaufmannP<br />

ub., 2006<br />

26. Cross-speciestransferability of SSR loci developed from transcip to mesequencing<br />

in lodgepolepine,Lesser, MR, MOLECULAR ECOLOGY RESOURCES,12,3,448-<br />

455, 2012<br />

27. Zhang K, Zhao H. Assessingreliability of gene clustersfrom gene expressiondata.<br />

FunctionalIntegrated Genomics,2000: 156-73<br />

28.Schneider,G et al.,Causaldescription: moving beyond stamp collecting in politicalscience,<br />

EUROPEAN POLITICAL SCIENCE,9,1,62-67 ,2010<br />

38 39


Kasım-Aralık 2012 Yıl : 2 Sayı : 9<br />

Prof. Dr. Hülya Çıngı<br />

Hacettepe Üniversitesi<br />

Fen Edebiyat Fakültesi<br />

İstatistik Bölümü<br />

Araştırmalarda Örnekleme<br />

Yöntemleri<br />

Çevremizde ve yaşantımızda karşılaştığımız olayların<br />

çoğu bizi araştırma yapmaya yöneltir. Araştırma bir<br />

gereksinim olarak doğmuştur. Temelde, bir arama,<br />

gerçeği öğrenme, bilinmeyeni bilinir yapma, karanlığa<br />

ışık tutma, kısaca aydınlanma sürecidir.<br />

İnsanlar bilgide ilerlemek, gelişmeyi sağlamak, çevresini<br />

tanımak ve ondan en iyi şekilde yararlanmak<br />

ister. Bir soruna güvenilir çözümler aramak amacıyla<br />

verilerin planlı olarak toplanması, sınıflandırılması,<br />

çözümlenmesi, yorumlanarak değerlendirilmesi ve<br />

rapor edilmesi sürecine araştırma denir. Araştırmalarda<br />

en önemli aşamalardan biri örneklem seçme<br />

ve seçilen örneklemden tahminler yapmaktır.<br />

Günümüzde, fizik, kimya, biyoloji gibi fen dallarında,<br />

çeşitli mühendislik dallarında, tıp, ecza, diş hekimliği<br />

gibi sağlık bilimlerinde ve sosyal bilimlerde yapılan<br />

pek çok araştırmada; kamuoyu yoklamalarında ve<br />

pazarlama araştırmalarında, örnekleme yönteminden<br />

yararlanılır. Günlük yaşantıda da örnekleme yöntemi<br />

kullanılır. Örneğin, pişirmekte olduğu yemeğin<br />

tadına bakarak yemek hakkında karar veren bir ev<br />

hanımı; satın aldığı bir mal bozuk ya da kusurlu çıktığı<br />

AKADEMİK<br />

için o satın aldığı yerden bir kez daha alışveriş yapmayan<br />

müşteri gerçekte örnekleme yönteminden<br />

yararlanmaktadır. Kalite kontrol problemlerinde de<br />

örneklemeden yararlanılır. Bu tür problemler, daha<br />

çok fabrikalarda üretilen mallar satışa sunulurken ya<br />

da çeşitli kuruluşlar tarafından alım yapılırken ortaya<br />

çıkar. Burada, üretilen ya da alımı yapılacak olan malların<br />

tek tek ele alınması, çoğu zaman olanaksızdır.<br />

O nedenle, malları simgeleyebilen, bir diğer deyişle,<br />

kitlenin özelliklerini taşıyan bir alt grup incelenerek<br />

karar verilir. İşte, kitleyi simgeleyebilecek nitelikte bir<br />

miktar birimin oluşturduğu alt gruba örneklem, kitleden<br />

örneklem seçme işine de örnekleme adı verilir.<br />

Örneklemden yararlanarak kitle hakkında tahminler<br />

yapılır. Araştırmalarda amaç, şans eseri örnekleme<br />

ile seçilmiş birimleri incelemek değil; kitleden, kitleyi<br />

en iyi temsil edecek birimleri olasılıksal örnekleme<br />

yöntemiyle seçerek incelemektir. İyi bir örneklem<br />

seçme işlemi her bir birime eşit ya da farklı seçilme<br />

şansı tanıyarak olasılıksal örnekleme yöntemleriyle<br />

yapılan seçimdir. Araştırmaya katılmak isteyen gönüllüler<br />

arasından bir örneklemin seçilmesi yanlış<br />

olur.<br />

Doğru tanımlanmış bir hedef kitleden, eksiksiz bir<br />

çerçeveden, doğru örnekleme yöntemiyle seçilen<br />

bir örneklem ile doğru kararlar alınabilir.<br />

Örneklem üzerinde çalışmak, araştırıcıya zaman,<br />

para ve insan gücü bakımından tasarruf sağlar.<br />

Örneğin, Türkiye’de toplam buğday üretim miktarı<br />

tahmin edilmek istendiğinde, Türkiye’de tüm buğday<br />

üretimi yapan çiftlikleri incelemek yerine bu çiftlikleri<br />

en iyi simgeleyebilen bir örneklem seçmek, zaman,<br />

para ve emek yönünden büyük ölçüde tasarruf sağlar.<br />

Bazı kitlelere büyüklüğü nedeniyle örneklemenin<br />

uygulanması zorunludur.<br />

Örneklemenin yapılabilmesi için kitle, her bir kitle<br />

birimi bir ve yalnız bir parçaya ait olma koşulu altında<br />

bir takım alt parçalara bölünür. Örnekleme bu alt<br />

parçalar üzerinden uygulanır. Bu alt parçalara örneklem<br />

birimi adı verilir. Örneklem birimi bir tek kitle biriminden<br />

oluşabildiği gibi, birden çok kitle biriminden<br />

de oluşabilir. Örneğin, Türkiye Elektrik Kurumu (TEK)<br />

bir bölgede hane başına ortalama elektrik tüketimini<br />

tahmin etmek istediğinde, kitle birimi haneler,<br />

örneklem birimi apartmanlar (bloklar) alınabilir. Bu<br />

durumda örneklemeye apartmanlar üzerinden gidilerek<br />

tahminlerde bulunulacaktır. Örneklem birimine<br />

ilişkin ölçümleri saptamak üzere kullanılan birime de<br />

gözlem birimi adı verilmektedir. Bazı araştırmalarda<br />

örneklem birimi ile gözlem birimi aynı, bazılarında<br />

ise farklıdır. Mahallelerin örneklem birimi alındığı<br />

bir araştırmada gözlem birimi o mahallenin muhtarı<br />

olabilir. Gözlem biriminden o mahallede yaşayan kişiler<br />

hakkında bilgi edinilebilir. Sonlu kitleler üzerinde<br />

araştırma yapıldığında örneklemin başarılı bir şekilde<br />

seçilebilmesi için sonlu kitledeki örneklem birimlerinden<br />

oluşan bir liste ya da harita hazırlamak yerinde<br />

olur. İşte bu araca çerçeve adı verilir. Örneğin, mahallelerin<br />

örneklem birimi olarak alındığı bir araştırmada,<br />

belirlenen bölgede mahallelerin listesi çerçevedir.<br />

Bazı araştırmalarda havadan alınan fotoğraflar<br />

da çerçeve olabilir. İyi ve tam bir çerçeve hazırlamak<br />

oldukça zordur. Sonlu kitlede çerçeve hazırlandıktan<br />

sonra, kitlenin yapısına uygun örnekleme yönteminin<br />

seçilmesi gerekir. Uygun örnekleme yönteminin<br />

seçimi, kitlenin yapısına bağlı olduğu gibi araştırma<br />

için ayrılan mali kaynaklar, emek ve zamanla da il-<br />

gilidir. Sosyal içerikli bir araştırmada, evlerinde yaşayan<br />

insanlar ile hapishane, hastane gibi yerlerde<br />

yaşayan insanların aynı biçimde değerlendirilmeleri<br />

araştırmanın sonucuna farklı yönde etki edebilir. Bir<br />

araştırma için ayrılan süre içerisinde örneklem biriminde<br />

değişiklikler görülebilir. Örnekleme yönteminin<br />

seçiminde bu noktaların göz önünde bulundurulması<br />

gerekir. Örnekleme yönteminin belirlenmesiyle,<br />

kitleden seçilecek örneklem büyüklüğü bu yönteme<br />

göre belirlenebilir. Böylece sonlu büyüklükte bir kitleden<br />

uygun büyüklüklü bir örneklem seçilerek seçim<br />

süreci tamamlanmış olur.<br />

Seçim sürecinden sonra tahmin süreci gelir. Seçim<br />

sürecinde kullanılan yönteme göre parametreler<br />

tahmin edilir. Tahmin edilirken örneklemeden doğan<br />

hata payları da elde edilir. İşte örneklemenin yararı<br />

burada daha çok belirgindir. Örneklem seçildikten<br />

sonra da ne kadarlık bir hata ile parametrelerin tahmin<br />

edilebileceği, parametlerin içinde bulundukları<br />

sınırlar bulunabilir. Yukarıda da açıklandığı gibi, araştırmaların<br />

birçoğunda örnekleme yönteminden yararlanılır.<br />

Örnekleme yönteminin istatistiksel hipotez<br />

testleri, karar kuramı, deney düzenleme gibi istatistiğin<br />

çeşitli konularında kuram ve uygulama açısından<br />

yeri ve önemi büyüktür.<br />

ÖRNEKLEME YÖNTEMLERİNİN<br />

TANIMI<br />

Araştırmalarda amaç, iyi bir örneklem ile yansız,<br />

tutarlı ve duyarlı tahminler yapabilmektir. İyi bir örneklem,<br />

kitleye en uygun örnekleme yönteminin<br />

belirlenmesinden sonra bu yönteme göre örneklem<br />

büyüklüğünün saptanmasıyla elde edilebilir. Uygun<br />

örnekleme yönteminin belirlenmesi parametreye<br />

ilişkin örnekleme varyansının en küçük kılınmasıyla<br />

mümkündür. Bu nedenle uygun örnekleme yönteminin<br />

seçimi araştırmalarda önemli bir yer tutar.<br />

Örneklem Birimlerinin Çekilme Olasılıklarına<br />

Göre Sınıflandırma<br />

1. Olasılıksal Örnekleme<br />

Örneklem birimlerinin belirli olasılıklarla çekildiği örnekleme<br />

yöntemine olasılıksal örnekleme adı verilir.<br />

40 41


Kasım-Aralık 2012 Yıl : 2 Sayı : 9<br />

Bu olasılıklar her bir örneklem birimi için aynı ya da<br />

farklı olabilirler. Homojen kitlelerde birimlere eşit<br />

çekilme olasılığı vermek yerinde olacaktır. Ancak birimler<br />

homojen değilse birimlere farklı olasılıklar verilerek<br />

seçim yapılmalıdır. Birimler yerine konularak<br />

ya da konulmaksızın seçilebilir. Olasılıkların bilinmesi<br />

mümkün her bir örneklemin oluşturulma olasılıklarının<br />

da bilinmesi anlamına geleceğinden, tahmin ediciye<br />

ilişkin örnekleme dağılımı elde edilebilir. Örnekleme<br />

dağılımının değişim ölçüsü, bir diğer deyişle,<br />

varyans yardımıyla parametrenin standart hatası ve<br />

içinde bulunduğu sınırlar tahmin edilir. İşte olasılıksal<br />

örneklemin yararı bu varyansın, standart hatanın ve<br />

sınırların elde edilebilmesindedir.<br />

2. Olasılıksal Olmayan Örnekleme<br />

Örneklem birimlerinin gelişigüzel olasılıklarla seçildiği<br />

örnekleme yöntemine olasılıksal olmayan örnekleme<br />

adı verilir. Bu yöntemde örneklem birimlerinin her<br />

birinin bir seçim olasılığı söz konusu olmadığından<br />

varyans hesaplanamaz. Yani tahminlerin örnekleme<br />

hataları ile ilgili objektif bir ölçü verilemez. Böylece,<br />

parametrenin içinde bulunduğu sınırlar tahmin edilemez.<br />

Bu nedenle, olasılıksal örneklemeye göre<br />

tercih edilmeyen bir yöntemdir. Tahminlerin duyarlılıkları<br />

ancak subjektif olarak yorumlanabilir. Bilimsel<br />

araştırmalarda bu örnekleme yöntemine başvurulmamaktadır.<br />

Bazı durumlarda röportaj niteliğinde bu<br />

yöntemin kullanılmasına ihtiyaç duyulabilir. Bu yöntemde<br />

örnekleme için bir çerçeve hazırlanması gerekli<br />

değildir. Bazı kitlelerde de çerçeve oluşturmak<br />

mümkün olmayabilir. Başka bir amaç için önceden<br />

hazırlanmış bir çerçevenin bulunmaması durumunda<br />

yeni bir çerçevenin hazırlanması çok büyük para<br />

ve emeği gerektirebilir. Bu durumda gereksinimleri<br />

karşılayabilecek olasılıksal olmayan bir örneklemenin<br />

kullanılıp kullanılmayacağına karar verilmesi gerekir.<br />

Örneklem Birimlerinin İçerdikleri Birim<br />

Sayısına Göre Sınıflandırma<br />

1. Element Örneklemesi<br />

Örneklem birimlerinin bir tek kitle biriminden oluştuğu<br />

örnekleme yöntemlerine element örneklemesi<br />

adı verilir. Burada kitle birimi ile örneklem birimi aynı<br />

AKADEMİK<br />

tanımı taşımaktadır. Örneğin Ankara ili Keçiören ilçesinde<br />

Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı’na<br />

başvuran yardıma muhtaç kişiler ile ilgili bir araştırmada<br />

kitle birimi ve örneklem birimi yoksul vatandaşlar<br />

olarak tanımlanabilir. Herhangi bir olasılıksal<br />

örnekleme ile birimlerin çekildiği bu yöntem aynı<br />

zamanda bir element örneklemesi olacaktır.<br />

2. Küme Örneklemesi<br />

Örneklem birimlerinin birden çok kitle biriminden<br />

oluştuğu örnekleme yöntemine küme örneklemesi,<br />

örneklem birimlerine de kümeler adı verilir. Tanıma<br />

göre örneklem birimleri (kümeler) eşit ya da farklı<br />

sayıda kitle birimi içerirler. Örnekleme çekilecek kümeler<br />

belirlendikten sonra kümenin tümü örnekleme<br />

alınır. Bu nedenle, olabildiğince, küme içi değişim<br />

büyük kalacak şekilde kümeleri oluşturmak gerekir.<br />

Böylece farklı birimler örnekleme girerek örneklemin<br />

kitleyi simgeleyebilme niteliği artırılır. Ancak küme<br />

içi değişimi büyük kılmak oldukça zordur. Belli bir<br />

bölgede yaşayanlarla ilgili bir araştırmada kümeler,<br />

sokaklar, bloklar, apartmanlar, haneler vb. olabilir.<br />

Örneklem Birimlerinin Örnekleme Alınma<br />

Aşamasına Göre Sınıflandırma<br />

Örneklem birimleri bazı araştırmalarda bir aşamada<br />

(adımda) örnekleme çekilir. Bu yönteme tek aşamalı<br />

örnekleme adı verilir. Eğer örneklem birimleri birden<br />

çok aşamada örnekleme çekiliyor ise, aşama sayısına<br />

göre iki aşamalı, üç aşamalı, ... adlarını alır. Bu<br />

yönteme genel olarak çok aşamalı örnekleme adı<br />

verilir. Bazı araştırmalarda, birinci aşamada alınan<br />

örneklem birimlerinin içerdikleri kitle birimleri birbirine<br />

benzer özellik gösterirler. Bu durumda örneklem<br />

biriminin tümünü incelemek yerine bundan yine bir<br />

örneklem seçmek para, zaman ve emek yönünden<br />

tasarruf sağlayacağı gibi sonuçta örneklemin kitleyi<br />

simgeleme niteliğini etkilemez. Örneğin, bir ilde bulunan<br />

köylerle ilgili yapılacak bir araştırmada birinci<br />

aşamada köyler seçilebilir. Seçilen köyler hemen<br />

hemen homojen olup benzer özellikleri taşıdığından<br />

ikinci aşamada seçilmiş olan köylerden de haneler<br />

örnekleme seçilir. İşte böyle bir örnekleme yöntemine<br />

iki aşamalı örnekleme adı verilir. Bir diğer örnek,<br />

kamuoyu araştırmalarında bir ilde bulunan mahalleler<br />

birinci aşamada, sokaklar ikinci aşamada, apartmanlar<br />

üçüncü aşamada seçilebilir.<br />

Basit Rastgele Örnekleme<br />

Her bir örneklem birimine eşit seçilme olasılığı vererek<br />

(seçilen birim yerine konularak ya da konulmaksızın)<br />

seçilen birimlerin örnekleme alındığı yönteme<br />

basit rastgele örnekleme adı verilir. Burada herbir<br />

örneklem birimine eşit seçilme olasılığı verilmesinin<br />

anlamı örneklem uzayından her bir örneklemin eşit<br />

olasılıkla seçilmesi anlamına gelir. Birbirine benzeyen<br />

birimlerden oluşan (homojen) kitlelerde uygulanır.<br />

Örneğin Milli Piyango İdaresi’nin bilet numaralarını<br />

çekimi eşit olasılıkla ve yerine konularak bir seçimdir.<br />

Sayısal Loto, Şans topu gibi çekimlerde ise eşit olasılık<br />

ve yerine konulmaksızın seçim yapılmaktadır.<br />

Tabakalı Örnekleme<br />

Örneklem birimlerinin herhangi bir ölçüsüne ilişkin birimden<br />

birime değişim büyük ise (heterojen ise), bu<br />

durumda kitle, değişkenliği daha küçük (homojen)<br />

alt gruplara ayrılabilir. Böylece, kitle varyansı büyük<br />

iken, alt grupların varyansı daha küçük olacaktır. Bu<br />

ise, duyarlılıkta önemli bir kazanç sağlar. İşte, kitle<br />

her bir kitle birimi bir ve yalnız bir tabakaya ait olacak<br />

ve hiçbir kitle birimi açıkta kalmayacak; tabaka içi<br />

değişim olabildiğince küçük, tabakalar arası değişim<br />

oldukça büyük kalacak şekilde alt gruplara bölünüp<br />

örneklemin her bir tabakadan ayrı ayrı ve birbirinden<br />

bağımsız olarak çekildiği örnekleme yöntemine tabakalı<br />

örnekleme adı verilir. Tanımdan anlaşılacağı gibi,<br />

her bir tabaka bir kitle olarak düşünülebilir. Bu nedenle<br />

her bir tabakaya uygun farklı örnekleme yöntemleri<br />

uygulanabilir. Her bir tabakaya basit rastgele<br />

örnekleme yönteminin uygulandığı tabakalı örneklemeye<br />

tabakalı rastgele örnekleme adı verilmektedir.<br />

Sistematik Örnekleme<br />

Kitle birimlerinin varolan bir bilgiye göre sıralanabildiği<br />

varsayılsın. İlk k birimden herhangi birinin başlangıç<br />

noktası olarak alındığı ve bundan sonra gelen her<br />

k ıncı birimin örnekleme seçildiği yönteme sistematik<br />

örnekleme adı verilir. Sistematik örneklem çekimi<br />

son derece kolay ve kısa zamanda gerçekleştiğinden<br />

ve kitle üzerinde dengeli dağıldığından araştırmalarda<br />

tercih edilebilir.<br />

Kartopu Örneklemesi<br />

Kartopu örneklemesi, özellikle bir çerçevenin mevcut<br />

olmaması ya da oluşturulmasının olanaksız olduğu<br />

durumlarda kullanılan bir örnekleme yöntemidir. Bu<br />

yöntemde, örnekleme süreci, tanımlanan kitlede yeralan<br />

bir birimin, genellikle rastgele olarak seçilmesiyle<br />

başlar. Belirlenen bu birim örneklemeye giren<br />

birinci birimdir. Bu birimle aynı kitle tanımında yer<br />

alan bilinen (tanınan) diğer bir birimin olup olmadığı<br />

araştırılır. Eğer böyle bir birim varsa, bu birime ulaşılır.<br />

Böylece örneklemde yer alacak olan ikinci birim<br />

belirlenmiş olur. Bu süreç keyfi olarak belirlenen n<br />

birimli örneklem oluşturuluncaya kadar sürdürülür.<br />

İşte bu yönteme kartopu örneklemesi adı verilir.<br />

Daha çok, seyrek rastlanan birimler için uygulanır.<br />

Örneğin engelli bireyi olan ailelerin seçimi gibi... Bu<br />

yöntemde varyans hesaplanamaz.<br />

Yakala Tekrar Yakala Örneklemesi<br />

Yakala-tekrar yakala (capture recapture) yönteminin<br />

kullanılabilmesi bazı temel varsayımlara bağlıdır.<br />

Örneklem seçiminin gerçekleştirilebilmesi ya da bu<br />

yöntemle elde edilen bilgilerin kullanılabilmesi için<br />

kitlenin coğrafik ve demografik özellikler yönünden<br />

bilinmesi, kitledeki her birimin işaretli olsun ya da<br />

olmasın, her çekimde eşit yakalanma şansına sahip<br />

olması, işaretlerin kalıcı olması ve örneklemlerin<br />

birbirinden bağımsız olması gerekir. Bu örnekleme<br />

yönteminde, kitleden k büyüklüğünde bir örneklem<br />

çekilir. Bu örneklem birimleri işaretlenir. Daha sonra<br />

yine k büyüklüklü başka bir örneklem seçilir. Bu örneklemde<br />

işaretli ve işaretsiz birimlerin sayıları kaydedilir.<br />

İşaretsiz birimler işaretlenerek tüm birimler<br />

kitleye tekrar dahil edilir. Bu işlem k kez tekrarlanır.<br />

Bu işaretleme işlemi kitle içerisindeki işaretli birimlerin<br />

sayısında artış oluşturur ve birimler işaretli ve<br />

işaretsiz olmak üzere kitle içerisinde iki türe ayrılır.<br />

Böylece n birimlik bir örneklemde, r tane işaretli ve<br />

n-r tane işaretsiz birimin bulunması olasılığı, n çok<br />

büyük r çok küçük olduğunda binom olasılık fonksiyonu<br />

yerine poisson olasılık fonksiyonu ile bulunabilir<br />

(Çıngı,H.,Örnekleme Kuramı, 2009).<br />

42 43


Kasım-Aralık 2012 Yıl : 2 Sayı : 9<br />

Son yıllarda bilgi ve iletişim teknolojilerinde yaşanan<br />

hızlı gelişim ve düşük maliyet olgusu, bu teknolojileri<br />

çok daha ulaşılabilir ve kullanılabilir bir konuma getirmiştir.<br />

Birleşmiş Milletler Telekomünikasyon Ajansı<br />

(ITU) tarafından hazırlanan ve günümüzde internet<br />

kullanımının geldiği noktayı gösteren 'Genişband<br />

Devleti 2012' isimli 170’ten fazla ülkenin değerlendirildiği<br />

rapora göre günümüzde, dünya üzerindeki her<br />

üç kişiden biri (2,26 milyar kişi) internet kullanıcısıdır<br />

[1]. 2012 yılı Nisan ayında gerçekleştirilen Hanehalkı<br />

Bilişim Teknolojileri Kullanım Araştırması sonuçlarına<br />

Doç.Dr. Özlem Aydın<br />

Başkent Üniversitesi<br />

Fen Edebiyat Fakültesi<br />

İstatistik ve Bilgisayar Bilimleri Bölümü<br />

Arş.Gör. Gizem Öğütçü<br />

Başkent Üniversitesi Ticari Bilimler Fakültesi<br />

Yönetim Bilişim Sistemleri Bölümü<br />

ARAŞTIRMA<br />

İNCELEME<br />

Bilgi Güvenliğimize Yönelik<br />

Tehditlerin Ne Kadar<br />

Farkındayız ?<br />

göre Türkiye genelinde hanelerin %47,2’si evden İnternete<br />

erişim imkânına sahiptir. Bu oran 2011 yılının<br />

aynı ayında %42,9 idi [2].<br />

Geçmişte kâğıt ortamında, mekânsal bağlılık gerektiren<br />

işlemler, günümüzde mekândan bağımsız<br />

olarak dijital ortamlarda gerçekleştirilebilmektedir.<br />

Bu nedenle,internet tasarımından kaynaklananya da<br />

internetin kontrolsüz gelişiminden ortaya çıkabilecek<br />

tehditler bireyleri kendi tedbirlerini almaya yönlendirmiştir.<br />

Buna ek olarak, birey hayatının sosyal ağlar,<br />

elektronik uygulamalar ve diğer iletişim teknolojileri<br />

sayesinde dijital ortama taşınması ile kişisel veriler,<br />

bu ortamlarda kontrolsüz yığınlar halinde serbestçe<br />

dolaşmaya başlamıştır. Ayrıca, günlük hayatta verilerinküçük<br />

aygıtlar üzerinde saklanabilir, taşınabilir ve<br />

çoğaltılabilir hale gelmesi, veriyi korunması gereken<br />

bir e-varlık biçimine dönüştürmüştür.<br />

Bilgi güvenlik açıklarının ve siber suçların doğmasında,<br />

bireylerin bilgi güvenliği tehditlerine yönelik<br />

farkındalıklarının düşük olması da en az teknolojinin<br />

kötüye kullanımı kadar önemli bir faktör olmuştur.<br />

Buradan yola çıkarak, veri güvenliğinin bir süreç olduğu;<br />

dahası, güvenliğinsadece bir teknoloji sorunu<br />

değil, insan ve yönetim sorunu olduğu sonucuna<br />

ulaşılmıştır [3,4].<br />

E- devlet’e geçişin tamamlanmaya başladığıgünümüzde,<br />

tüm bu gelişmeler ülkemizde ulusal bilgi<br />

güvenliği açısından da tehlike yaratmaktadır. Kasım-<br />

Aralık 2004 Türkiye İnternet Güvenliği Araştırmasısonuçlarına<br />

göre birçok kurum ve kuruluşun her<br />

seviyede bilgisayar kullanıcısı incelenmiş ve bilgi<br />

güvenliğine bakış açısının yeterli seviyede olmadığı<br />

tespit edilmiştir [5]. Günümüzde de bu durumun<br />

farklı olduğunu söylemek ne yazık ki mümkün görünmemektedir.<br />

Bu bağlamda bilgi teknolojilerine<br />

dayalı olarak gerek yazılımsal gerekse donanımsal<br />

birçok koruma yöntemi geliştirilmiştir. Böylece bilginin<br />

yazılımsal ve donanımsal açıklardan sömürülmesi<br />

zorlaştırılmaya çalışılmıştır. Son zamanlarda söz<br />

konusu bilgi açıklarının sömürülmesi, yerini bireyin<br />

sömürülmesi ve bilginin kötüye kullanımına bırakmıştır.<br />

Günümüzde sıkçaörnekleri görülen sosyal<br />

mühendislik, güvenliğin en zayıf halkası olan bireyleri<br />

hedef almaktadır. Bilgisayar ve ağ güvenliği açısından<br />

sosyal mühendislik, güvenlik açıklarını bireylerin<br />

riskli davranışlarından yola çıkarak incelemektedir.<br />

Bu kavram, kullanıcıların yol açtığı açıklardan faydalanarak<br />

güvenlik süreçlerini aşıp, sistem yöneticisinin<br />

ya da kullanıcıların yetkilerine erişim tekniklerini<br />

kapsayan bir terimdir [6]. Tanınmış bir sosyal mühendis<br />

olan KevinMitnick’e göre, güvenlik teknolojilerinin<br />

seviyeleri yükselip, teknik güvenlik açıklarının<br />

sömürüsü zorlaşınca; saldırganların birey unsurunu<br />

sömürme yoluna gitmektedirler [4]. Söz konusu sos-<br />

yal mühendislik olunca, bireysel farkındalığın önemi<br />

daha da artmaktadır. Kişiler bilgi teknolojilerini, risk<br />

içermelerine rağmen kullanmak zorundadırlar ve<br />

kendilerini korumaları için kilit nokta, riskin farkında<br />

olmalarıdır.<br />

Riskli davranışlardan kaçınmak ve güvenliği anlayabilmek<br />

için önce “bilgi”nin bir değeri olduğunu<br />

kavramak gerekir. Birey kendisi için değerli olmayan<br />

hiçbir unsuru korumak istemez. Bu nedenle güvenlik<br />

konusundaki en önemli unsurlardan biri şüphesiz ki<br />

farkındalıktır. Bilgi güvenliği riskleri hiçbir zaman tam<br />

olarak yok edilemese de, yazılımsal ve donanımsal<br />

tedbirlere ek olarak bireylerin bilişim güvenliği bilincinin<br />

geliştirilmesi ve bu bilincin davranışa dönüşmesi<br />

ile riskler kabul edilebilir düzeye indirilebilir [7].<br />

Bu kadar değerli olan ve korunması gereken “veri” ve<br />

“bilgi” ile ilgili tanımlara göz atmak gerekirse; bilgi kelimesinin<br />

kaynağı, Latince’deki herhangi bir şeye şekil<br />

vermek anlamına gelen “informare” kelimesinden<br />

gelmektedir. Sözlük anlamıyla bilgi; “Öğrenme, araştırma<br />

ve gözlem yoluyla elde edilen her türlü gerçek,<br />

malumat ve kavrayışın tümü” olarak tanımlanmaktadır[8].<br />

Veri, enformasyon ve bilgi kavramları karıştırılmakta;<br />

çoğu kez eş anlamda kullanılmaktadır.Veri;<br />

gözlemlenebilen, ölçülebilen veya hesaplanabilen bir<br />

davranış ya da tutuma ait değer olarak tanımlanırken,<br />

enformasyon; elde edilebilen, filtrelenebilen ve<br />

işlemden geçirilen veriyi ifade etmektedir.Kişisel veri<br />

denildiğinde, kişinin tanımlanabilmesini sağlayan her<br />

türlü bilgi ve enformasyon içeren veriler anlaşılmaktadır.<br />

TC kimlik numarası, araç plaka bilgisi, GSM numarası<br />

vb. günlük hayatta paylaşılmaktan çekinilen<br />

birçok veri, kişisel veridir [9].<br />

Bilgi ise insanlar arasındaki iletişim sırasında paylaşılan,<br />

aktarılan ve yeniden şekillendirilen tecrübelerdir.<br />

Bilgi; belirli bir durum, sorun, ilişki, teori veya kurala<br />

ait veri ve enformasyonlardan oluşan anlayışlardır.<br />

Bilgi bilgisayardan çok insan beyninde yer almaktadır<br />

[8,10].<br />

Bilgi güvenliği kavramı ise, bilgiye sürekli olarak erişilebilirliğin<br />

sağlandığı bir ortamda, bilginin göndericisinden<br />

alıcısına kadar gizlilik içerisinde, bozulmadan,<br />

44 45


Kasım-Aralık 2012 Yıl : 2 Sayı : 9<br />

değişikliğe uğramadan ve başkaları tarafından ele<br />

geçirilmeden bütünlüğünün sağlanması ve güvenli<br />

bir şekilde iletilmesi süreci olarak tanımlanabilir [11].<br />

Bireyin bulunduğu ve iletişiminin gerçekleştiği her<br />

ortamda bilgi mevcuttur. Bilginin yer aldığı ortamlar<br />

genel bir çerçevede dört grupta toplanabilir:<br />

• Fiziksel Ortamlar: Kâğıt, tahta, pano, faks, çöp,<br />

kâğıt kutuları, dolaplar, masalar vb. bilgiye “temas<br />

edilebilen” ortamlardır.<br />

• Elektronik ortamlar: Bilgisayarlar, notebooklar,<br />

mobil cihazlar, e-postalar, USB, CD, medya kartları<br />

vb. “manyetik” ortamlar.<br />

• Sosyal ortamlar: Telefon görüşmeleri, sohbetler,<br />

yemek araları, toplantılar, toplu taşıma araçları<br />

vb. bireylerin bilgiye “duyarak ya da görerek” ulaşabildikleri<br />

ortamlardır.<br />

• Tanıtım platformları: İnternet siteleri, broşürler,<br />

bültenler, reklamlar, sunular, eğitimler, görseller<br />

vb. ortamlardır [12].<br />

Bilgi, teknik ve toplumsal alanlarda iletişim için kullanılır<br />

ve bilimin dayanağı olarak kabul edilir. Bilginin<br />

özellikle elektronik makineler aracılığıyla, düzenli ve<br />

ussal biçimde işlenmesi bilimi “bilişim” olarak tanımlanır.<br />

Bilişim, bilgi olgusunu; bilginin saklanması,<br />

erişimi, işlenmesi, aktarılması ve kullanımı yöntem-<br />

ARAŞTIRMA<br />

İNCELEME<br />

lerini, toplum ve insanlık yararı gözeterek inceleyen<br />

uygulamalı bilim dalıdır.Disiplinler arası özellik taşır<br />

ve bilgisayar dâhil olmak üzere bilişim ve bilgi erişim<br />

dizgelerinde kullanılan türlü araçların tasarlanması,<br />

geliştirilmesi ve üretilmesiyle ilgili konuları kapsar<br />

[13].<br />

Bilgi teknolojileri açısından değerlendirildiğinde sayısal<br />

ve mantıksal her bir değerin bir veri olduğu,<br />

bilginin ise bu verinin işlenmiş, anlamlı hale gelmiş,<br />

açıkça tariflenmiş şekli olduğu kabul edilmektedir<br />

[12]. Bilgi teknolojileri; bilginin toplanması, işlenmesi,<br />

saklanması ve gerektiğinde herhangi bir yere<br />

iletilmesi ya da herhangi bir yerden bu bilgiye erişilmesini<br />

elektronik, optik, bilgisayar yongası gibi tekniklerle<br />

kendiliğinden sağlayan, bilgisayar, genel ağ,<br />

cep telefonları, banka kartları, akıllı kartlar, telefonla<br />

sesli yanıt sistemleri, sayısal yayınlar gibi teknolojiler<br />

bütünüdür [13].<br />

İnternet kullanımının giderek artması, birçokprosedürün<br />

dijital ortamda gerçekleşmesini sağlamış<br />

ve e-devlet, e-ticaret, e-bankacılık gibi kavramların<br />

oluşmasına neden olmuştur. Bu kavramlar, bireylerinbirçok<br />

işlemi masa başında yapabilmesi avantajını<br />

getirirken, yüksek derecede öneme sahip bilgilerin<br />

internet ortamına aktarılması riskini doğurmuştur.<br />

Bu bilgi akışının sınırlarının olmaması bilgi güvenliğini<br />

ciddi boyutta tehlikeye sokmuştur [3, 14].<br />

Bilgiyi Koruma Unsurları<br />

Bilgi güvenliğinin sağlanması oldukça zordur ve bilgi<br />

güvenliğinin en zayıf halkası tehdide doğrudan veya<br />

dolaylı olarak maruz kalan eğitimsiz ya da bilinç eksikliği<br />

olan bireylerdir. Daha önce de belirtildiği gibi,<br />

yeterince ileri teknoloji kullanılan sistemler dahi, bireysel<br />

tedbirler alınmadığında, istenen düzeyde güvenlik<br />

sağlayamamaktadır. ISO 27001 standardında<br />

bilginin korunması gereken temel unsurları; gizlilik,<br />

doğruluk, bütünlük, özgünlük ve erişilebilirliktir. Gizlilik,<br />

bilginin yetkisiz kişilerin eline geçmesinin engellenmesidir.<br />

Doğruluk, verinin yanlış değer içermemesi;<br />

bütünlük, bilginin kendine has özelliklerinin ve<br />

doğruluğunun korunmasını (verinin göndericiden çıktığı<br />

haliyle alıcıya ulaşmasını) ifade eder. Bu durumda<br />

veri, haberleşme sırasında izlediği yollar üzerinde<br />

değiştirilmemiş, araya yeni veriler eklenmemiş, belli<br />

bir kısmı ya da tamamı tekrar edilmemiş ve sırası<br />

değiştirilmemiş şekilde alıcısına ulaşır [15]. Erişilebilirlik<br />

unsuru ise; veriye erişim yetkisi bulunan kişilerce<br />

istenildiğinde ulaşılabilir ve kullanılabilir olma<br />

özelliğidir. Diğer bir ifade ile kişilerin erişim yetkileri<br />

dâhilinde olan verilere, veri tazeliğini yitirmeden,<br />

zamanında ve güvenilir bir şekilde ulaşabilmesidir<br />

[12].<br />

Görüldüğü üzere, bilginin korunma unsurları ağırlıklı<br />

olarak bireylere dayanmaktadır. Saldırganlar yetkileri<br />

olmayan verilere kullanıcı kaynaklı birçok yolla<br />

(Parola dosyalarının çalınması, sosyal mühendislik,<br />

bilgisayar başında çalışan bir kullanıcının ona fark<br />

ettirmeden özel bir bilgisini ele geçirme, parolasını<br />

girerken gözetleme gibi) erişebilmektedirler.<br />

Bilgi ve Bilişim Güvenliğine Yönelik<br />

Tehditler<br />

Bilgi ve bilişim güvenliğinin sağlanabilmesi için fiziksel<br />

güvenliğin, iletişim güvenliğinin, bilgisayar<br />

güvenliğinin, veri güvenliğinin ve bilişim güvenliği<br />

farkındalığının bir bütün olarak sağlanması gerekir.<br />

Bilişim güvenliğine yönelik tehditlerle ilgili bir sınıflandırma<br />

yapmak oldukça güçtür. Doğru kullanılmadığı<br />

takdirde her türlü teknoloji bir tehdit haline dönüşebilir.<br />

Mevcut ve güncel tehditler;<br />

Kullanıcı tabanlı tehditler; Siber ihlal yöntemleri,<br />

herhangi bir saldırgan yazılım veya güvenlik açıkları<br />

gibi teknik unsurlar kullanmadan,tamamen kullanıcıların<br />

dikkatsizlik, dalgınlık veya tecrübesizlik gibi zayıf<br />

yönlerinin neden olduğu erişim teknikleridir. Bu tehditlerin<br />

başında yetkisiz erişim amacıyla şifre ve gizli<br />

soru tahmini gelmektedir. Birçok bilişim sistemi,<br />

kullanıcıların şifrelerini unutmaları durumunda kullanılmak<br />

üzere bir gizli soru ve yanıt ikilisinin tanımlanmasını<br />

istemektedir. Günümüzde sorulan anne kızlık<br />

soyadı, bunun en yaygın örneğidir [6]. Omuz sörfü,<br />

kullanıcıların bilişim sistemlerine erişim şifrelerini yazarken<br />

gözlenmesi, gizlice izlenmesi, ajanda, postit,<br />

not kâğıtları gibi şifre yazılabilecek materyallerin<br />

incelenmesi şeklinde uygulanan yöntemdir. Bunların<br />

dışında sosyal mühendislik kapsamında da sayılabilecek<br />

bir diğer tehdit olarak çöp kurcalama (Dumpster<br />

Diving) sayılabilmektedir. Bu teknik ile muhasebe kayıtları,<br />

fotokopi kâğıtları üzerinden iletişim bilgileri vb.<br />

bilgilere ulaşmak amaçlanmaktadır [16].<br />

Yazılım tabanlı tehditler; Kötü amaçlı olarak geliştirilen,<br />

çoğunlukla veri hırsızlığına yönelik tasarlanan,<br />

bilgi sistemine bulaştıktan sonra yazılımı geliştirene<br />

bilgi aktaran tehditlerdir. Bunlardan en yaygın olanı<br />

Virüslerdir. Virüs, bir programa eklenmiş küçük kod<br />

parçacığı olarak tanımlanabilir. Virüsler iletişim ağında<br />

kendilerini kopyalayarak ya da kendilerini başka<br />

programlara ekleyerek kolaylıkla yayılabilmektedirler<br />

[17]. Virüslerin çalışmaya kısa süreliğine ara verilmesine<br />

neden olan zararsız sayılabilecek etkileri olduğu<br />

gibi, sistemlerde ciddi yok edici etkileri de olabilmektedir.<br />

Diğer kötücül yazılımlardan en önemli farkları<br />

insan etkileşimine ihtiyaç duymalarıdır [18]. Kullanıcılar<br />

bir dosyanın açılması, bir e-postanın okunması,<br />

bir programın çalıştırılması ile farkında olmadan<br />

virüslerin yayılmasına neden olabilirler. Kurtçuklar<br />

(solucanlar), yapıları virüslere benzeyen, ancak<br />

yayılmak için insan etkileşimine ihtiyaç duymayan<br />

tehditlerdir. Solucanların aşırı çoğalmaları, ancak<br />

sistem aşırı kullanıldığında sistemin yavaş çalışması<br />

sonucu fark edilebilir [6,17,18]. Truva atları, genellikle<br />

gerekli bir program gibi görünen ama arka planda<br />

yok edici etkisi olan kötücül yazılımlardır. Virüsler<br />

veya solucanlar gibi çoğalarak yayılamamaktadırlar<br />

46 47


Kasım-Aralık 2012 Yıl : 2 Sayı : 9<br />

[18]. Çoğu kez kullanıcının çeşitli hilelerle ikna edilmesi<br />

ve programın bizzat kullanıcının kendi isteği ile<br />

çalıştırılması yoluyla sisteme bulaşmaktadırlar. Servisi<br />

engelleyen saldırılar; DoS (Denial of Service)<br />

sistemdeki programlara virüsün bulaşmadığı saldırı<br />

türüdür. Ancak sisteme kapasitesinin üstünde yük<br />

bindirilerek sistemin kullanılmaz hale gelmesi hedeflenmektedir.<br />

Örneğin, 10 dakika içinde 100.000<br />

e-posta gelmesi durumunda e-posta hizmeti veren<br />

sunucular işlevlerini göremez hale gelebilmekte ve<br />

sistem yaygın tabiriyle “çökebilmektedir” [17]. Casus<br />

yazılımlar; yerleştikleri sistemlerde kendilerini<br />

gizleyerek, trojanlar aracılığı ile arşivlenmiş dosyaları,<br />

klavye kaydediciler aracılığı ile klavyeden yapılan<br />

tuş vuruşlarını, ekran kaydediciler aracılığı ile fare ile<br />

işlem yapılan ekran görüntülerini kopyalayarak bu<br />

ARAŞTIRMA<br />

İNCELEME<br />

bilgileri yazılımı geliştiren kişiye gönderen kötücül<br />

yazılımlardır ve kişisel bilgi güvenliğini en çok tehdit<br />

eden saldırı türüdür. Arka kapılar; isebir bilgisayar<br />

üzerinde sıradan incelemelerle bulunamayacak şekilde,<br />

normal kimlik kanıtlama süreçlerini atlatmayı<br />

veya kurulan bu yapıdan haberdar olan kişiye kurulu<br />

olduğu sisteme uzaktan erişmeyi sağlayan yöntemlerdir<br />

[18].Arka kapılar üreticisinin belirlediği gizli<br />

bir geçişe olanak verdikleri için bağlantı onayı veya<br />

elektronik ileti benzeri uygulamalar için de geçerlidir<br />

[17].<br />

Bunlar, yazılım tabanlı tehditlerin başında gelmektedir.<br />

Diğer yöntemler; tarayıcı soyma, telefon çeviriciler,<br />

sahte e-posta ve mesaj sağanaklarıdır.<br />

Tehditlere Yönelik Olası Tedbirler<br />

Bilişim güvenliğine yönelik tehditler için yazılımsal ve<br />

donanımsal olarak birçok koruma yöntemi mevcut<br />

olup, bunların birçoğu doğru ve geçerlidir. Ancak bir<br />

noktadan sonra ne yazık ki tüm önlemler geçerliliğini<br />

yitirmektedir. Yapılan araştırmalar en büyük tehdidin<br />

bireyin bizzat kendisi olduğunu göstermektedir. Bu<br />

noktada en zayıf halka bireydir.<br />

Ne yazık ki bilişim güvenliği yalnızca bireyi ilgilendiren<br />

bir konu değildir. Bilgi teknolojilerinin hızlı gelişimi<br />

birçok yeni hukuki ve sosyal kavramı da beraberinde<br />

getirmiştir. Mevcut hukuki düzenlemeler bu değişime<br />

aynı hızda yanıt verememektedir.Günümüzde bilişim<br />

hukuku ya da benzer adlarla gelişen özel alanlar<br />

sayesinde bu açık kapatılmaya çalışılmaktadır. Son<br />

yıllarda bankalar ve emniyet birimlerinden SMS,<br />

e-posta gibi yollarla gönderilen bilgilendirmeler,bilgi<br />

güvenliğimizi korumamız konusunda biz kullanıcılarıuyarmaktadır.<br />

Elbette ki bilişim ve/veya teknoloji<br />

suçlarındaki cezaların düzenlenmesi, bireylerin bilinçlendirilmesi,<br />

web sayfası üzerinden işlem yaptıran<br />

firmaların güvenlik tedbirleri konusunda hassas<br />

davranması,Türkiye’nin de içinde olduğu ve siber<br />

tehditlere çok açık konumdaki ülkelerde daha da<br />

önem kazanmaktadır.Bilişim güvenliği toplum için<br />

yeni bir olgudur. Bütün bunlar göz önünde bulundurulduğunda<br />

kişisel verilerin korunmasının ne kadar<br />

önemli bir konu olduğu açıkça görülmektedir. Öncelikle<br />

toplum bilgi güvenliği risklerine karşı bilinçlendirilmelidir.<br />

Ulusal bilgi güvenliği politikasının bireyden<br />

genele yayılması gerekmektedir.<br />

Son söz olarak;bireylerin ancak kendilerinin ya da yakınlarının<br />

başlarına geldiğinde dikkatlerini çeken bilgi<br />

güvenliği konusunda toplumsal farkındalığı arttırıcı<br />

eğitimler ve kampanyaların eksikliği hissedilmektedir.<br />

Ek olarak,halen yasa tasarısı olarak bekleyen<br />

“Kişisel Verilerin Korunması Kanunu” bir an önce yasalaştırılmalıdır.<br />

Mevcut hukuki düzenlemeler revize<br />

edilmeli, adli kadrolar konu hakkında eğitilmelidir.<br />

Bilişim Savcılığı ve Bilişim Mahkemeleri kurulmalıdır.<br />

Bilgi teknolojilerine dair güvenlik eğitimleri 7’den<br />

70’e tüm topluma verilmeli, bilişim teknolojilerini kullanan<br />

tüm bireylerin konu hakkındaki farkındalığının<br />

artırılması ve hakları konusunda bilinçlendirilmeleribir<br />

devlet politikası olmalıdır.<br />

KAYNAKLAR LİSTESİ<br />

[1] http://www.broadbandcommission.org/Documents/bb-annualreport2012.<br />

pdf20, 28 Eylül 2012.<br />

[2] http://www.tuik.gov.tr/PreHaberBultenleri.do?id=10880, 28 Eylül 2012.<br />

[3] Sağsan, M. Bilgi teknolojileri güvenliği: Ulusal bilginin korunmasına pragmatik<br />

bir yaklaşım ve Türkiye perspektifi. Stratejik Analiz, vol.2,no.22,s74-81, 2002.<br />

[4] Mitnick D. Kevin, Aldatma Sanatı, ODTU Yayıncılık, Ankara, 2009.<br />

[5] Canbek, G. ve Sağıroğlu, Ş. Bilgi, Bilgi Güvenliği ve Süreçleri Üzerine Bir İnceleme.<br />

Politeknik, 9 (3), 165-174, 2006<br />

[6] İlbaş Ç., Bilişim Suçlarının Sosyo-Kültürel Seviyelere Göre Algı Analizi, Başkent<br />

Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 87s, 2009.<br />

[7] Şahinaslan E.,Kantürk A., vd. Kurumlarda Bilgi Güvenliği Farkındalığı, Önemi<br />

ve Oluşturma Yöntemleri, Akademik Bilişim’09 - XI. Akademik Bilişim Konferansı<br />

Bildirileri, Harran Üniversitesi, Şanlıurfa-Türkiye, s. 597-602, 2009.<br />

[8] Vural, Y., Bayındır, M. ve Tamer O. Anayurt Güvenliğinin Sağlanmasında Bilgi<br />

Sistemleri Güvenliğinin Önemi. Akademik Bilişim’09 - XI. Akademik Bilişim Konferansı<br />

Bildirileri, Harran Üniversitesi, Şanlıurfa-Türkiye, s. 607-612, 2009.<br />

[9] Ketizmen, M. ve Ülküderner, Ç. E-devlet uygulamalarında kişisel verilerin<br />

korunma(ma)sı. XII. “Türkiye’de İnternet” Konferansı, Ankara-Türkiye, s.189-194,<br />

2007.<br />

[10] Aktan C. Coşkun, Vural Y. İstiklal, Bilgi Çağı Bilgi Yönetimi ve Bilgi Sistemleri,<br />

Çizgi Yayınevi, Konya, 2005.<br />

[11] Vural, Y., ve Sağıroğlu, Ş. Kurumsal bilgi güvenliği ve standartları üzerine bir<br />

inceleme. Gazi Üniversitesi Mühendislik Mimarlık Fakültesi Dergisi, 23 (2), 507-<br />

522, 2008<br />

[12] Şahinaslan, E., Kandemir, R. ve Şahinaslan O. Bilgi Güvenliği Farkındalık Eğitim<br />

Örneği. Akademik Bilişim’09 - XI. Akademik Bilişim Konferansı Bildirileri, Harran<br />

Üniversitesi, Şanlıurfa-Türkiye, s. 189-194, 2009.<br />

[13] Köksal, A. Bilişim Terimleri Sözlüğü, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara,1981.<br />

http://tdkterim.gov.tr/?kelime=bili%FEim&kategori=terim&hng=md, 10 Mayıs<br />

2010.<br />

[14] Uzunay, Y. Dijital saldırılar, emniyet güçleri açısından önemi ve korunma yolları.<br />

Polis Bilimleri Dergisi, 5(2), s. 131-146, 2003.<br />

[15] http://www.pro-g.com.tr/whitepapers/bilisim-guvenligi-v1.pdf, 17 Temmuz<br />

2010.<br />

[16] Burlu K., Bilişimin Karanlık Yüzü, Nirvana Yayıncılık, Ankara, 2010.<br />

[17] TBD, Bilişim Sistemleri Güvenliği El Kitabı, Kamu Bilişim Platformu Raporları.<br />

No.1, TBD Ankara, 54s, 2006.<br />

[18] Canbek, G. Ve Sağıroğlu, Ş. Kötücül ve casus yazılımlar. Gazi Üniversitesi Mühendislik<br />

Mimarlık Fakültesi Dergisi, 22 (1), 121-136, 2007.<br />

48 49


Kasım-Aralık 2012 Yıl : 2 Sayı : 9<br />

Görsel veri madenciliği insanların veriyi nasıl yorumladığına<br />

ilişkin bazı belirli ilkeleri kullanmak için en<br />

son teknolojinin seferber edildiği yeni bir fikirdir. Veri<br />

madenciliği genel olarak belirli bir bilgi kümesindeki<br />

örüntüleri tespit etme sürecidir. Veri madenciliği<br />

her türlü alanda ve her türlü amaç için kullanılabilir.<br />

Finans, ilaç sanayii, kamu idaresi ve siyasal bilimler,<br />

ulaşım vb. gibi alanlarda belirli sonuçları elde etmek<br />

için detaylı bir şekilde uygulanan çok genel bir yöntemdir.<br />

Veri madenciliği olarak bilinen olgunun büyük bir<br />

kısmı ancak yeni keşfedilmiş teknoloji kullanılarak<br />

mümkündür. Mikrobilgisayar bununla en ilgili örnek-<br />

ARAŞTIRMA<br />

İNCELEME<br />

Görsel Veri Madenciliği<br />

Nedir ?<br />

tir. Bilgisayarlar çok büyük miktardaki veriyi toplayıp<br />

sergileyebilirler. Veri madenciliği sayesinde, insanlar<br />

bu veriyi farklı yollarla yorumlayabilirler. Bu, veri madenciliğinin<br />

insan topluluğuna kazandırdığı bir güç<br />

ve uygulayıcılarının modern yöntemler geliştirmeye<br />

yönlenmiş olmaları potansiyelidir.<br />

Programcılar, görsel veri madenciliğinde, insankullanıcıların<br />

gördükleri veriyi nasıl yorumladıklarının<br />

bir parçası olmak için görsel sunumlara izin veren ara<br />

yüzler inşa ederler. Bu gibi programlar çeşitli sanayilerde<br />

kullanılagelmiştir. Bilim insanları ve programcılar<br />

görsel veri madenciliğinin olanaklarını araştırırken<br />

en iyi yöntemler için bazı tavsiyelerde bulunurlar.<br />

En önde gelen kuramcılara göre, bütün bu tip arayüzlerin<br />

anahtarı basitliktir. Bu programlar, veriyi, insankullanıcıların<br />

onu “görmesini” kolaylaştıracak şekilde<br />

görünür kılabilmelidir. Görsel veri madenciliğinini<br />

kullananlar “yönlendirme”yi görsel veri madenciliği<br />

uygulamalarında bir sorun olarak görmektedir. Kullanıcılar,<br />

bir görsel veri madenciliği sunumundan kendi<br />

sonuçlarını tarafsızca çıkarabilmeliler.<br />

Görsel veri madenciliği ile ilgili bir başka mesele,<br />

programın geniş bir kitlenin erişimine açık olup olmadığı.<br />

Bu programların yaratıcılarının, programların<br />

izinsiz kullanımdan koruyacak yeterli güvenlik önlemini<br />

de almaları gerekir. Sistemin genel tasarımı dakik<br />

olmalıdır. Kullanıcılar tarafından kolayca erişilebilir,<br />

bilgisayar korsanlarına karşı güvenli ve kendiliğinden<br />

güçlü veri sunumları.<br />

Görsel veri madenciliği ve benzer programlar bazı<br />

sektörlerde inanılmaz hızlarda gelişmektedir. Bu<br />

sektörlerle alakalı bir çok kişi diğerlerinin yakın teknolojilerde<br />

ön ayak olduğu gelişmeleri takip etmenin<br />

faydalı olduğunu düşünüyor. Görsel ve etkileşimli<br />

veri madenciliğinin, insanlar ve bilgisayarlar arası<br />

etkileşimin geleceği için önemli bir araç olması bekleniyor.<br />

Veri Bilimcisi Ne Yapar?<br />

Veri bilimciler, mesleğin kapsamlı kavrayışını teknik<br />

beceri ve istatistikî bilgi ile birleştirerek veri toplama<br />

ve yorumlama amacındaki kuruluşlar için yöntemler<br />

ortaya koyar. Veri bilimci bir kuruluşa cevap bekleyen<br />

soruları belirlemesinde, uygun verinin toplanması<br />

için yöntem ve teknolojik araçlar geliştirmesinde<br />

ve toplanmış veriden cevaplar çıkarmak için<br />

istatistikî modeller kurmasında yardım eder. Kısaca,<br />

bu profesyoneller, veri çözümlemesi kullanarak, bir<br />

kuruluşa karar alma ve müşteriler için yararlı ürün ve<br />

hizmet geliştirme konularında yardım eder ve bununla<br />

ilgili teknik beceri ve mesleki kavrayışa sahiptir<br />

Veri bilimcinin işinin dakik ayrıntıları, çalıştığı sektöre<br />

bağlıdır. Biri belirli bir verinin toplanması için ihtiyaç<br />

duyulan programlamaya odaklanmış olabilirken, diğeri<br />

verinin etkinliğinin ya da doğruluğunu arttıracak<br />

eşsiz yöntemler için var olan araçları kullanmaya<br />

odaklanmış olabilir. Bir başkası ise, veri toplamak ve<br />

çözümlemek için var olan araçlarla yenilerini birleştirip,<br />

kuruluşun yeni bir ürün ya da hizmet sunmasına<br />

yardım edebilir.<br />

Örneğin, veri bilimciler sosyal ağ sitelerindeki uygunluk<br />

uygulamalarının birçoğunun geliştirilmesine<br />

yardımcı olurlar. Her kullanıcının iş durumu ve eğitim<br />

bilgileri verisi toplanır ve sonra, bu bilgiler şimdiki<br />

bağlantıları ile karşılaştırılır. Uygulama, her bireyin<br />

geçmişi ve şimdiki bağlantılarına dayanarak, yeni<br />

bağlantılar, iş yönlendirmeleri veya ilgi duyulabilecek<br />

ürün ve hizmetleri tavsiye eder. Sonuçlar, genel olarak,<br />

kullanıcının ana sayfasında ya da profilinde görünür.<br />

Bu uygulamaları geliştiren veri bilimciler teknik<br />

beceri ve yaratıcılık kullanarak, web sitelerinin daha<br />

faydalı kullanıcı deneyimi yaratmasına yardım eder.<br />

Benzer uygulamalar veri bilimcilerin site ziyaretçileri,<br />

mevcut müşteriler ve diğer müşteriler hakkında<br />

bilgi toplamasına, çözümlemesine ve raporlamasına<br />

izin verir. Kuruluşun hedefleri doğrultusunda bu tip<br />

bilgiler, alışveriş davranışları yaratmada ya da farklı<br />

pazarlama stratejilerini denemede kullanılabilir. Örneğin,<br />

bir çok site müşteri davranışlarına dayanarak,<br />

buna uygun reklamlar yayınlamaktadır. Bu uygulamaları<br />

kullanıma açmadan önce, uzman bir veri bilimci<br />

müşteri bilgilerini toplamanın, çözümlemenin<br />

ve uygun sonucun gösterilmesinin araçlarını programlamalıdır.<br />

Farklı sektörler, ya da aslında aynı sektördeki farklı<br />

firmalar, veri bilimcinin günlük işlerine gelindiğinde,<br />

farklı ihtiyaçlara sahiptir. Görevler değişirken, ihtiyaç<br />

duyulan beceriler aynı kalır. Bu alanda çalışan<br />

uzmanlar, veri toplamak ve veriyi idare etmek için<br />

uygun araçları geliştirecek teknik beceri ve programlamaya<br />

ihtiyaç duyar. Bu uzmanlar, ayrıca, hangi<br />

veriyi toplayacakları konusunda ve eldeki bilgiyi<br />

çeşitli yorumlama yolları için, yaratıcılık ve eleştirel<br />

düşünme ve sektörün ihtiyaçlarını kavrama becerisi<br />

yetilerine sahip olmalıdır.<br />

http://www.wisegeek.com/what-is-visual-data-mining-htm<br />

50 51


Kasım-Aralık 2012 Yıl : 2 Sayı : 9<br />

The Polar Express’in (Robert Zemeckis, 2004) sinemalarda<br />

vizyona girmesi ve kurmaca bir Kuzey Kutbu<br />

sergilemesi karşısında, bazen gerçeğin kendisi<br />

kurmacadan daha ilginç olabiliyor diyeceğiz. Bizim<br />

sunacağımız Kuzey Kutbu’na ait gerçeklerle Arktik’in<br />

hakiki hikayesini keşfedin:<br />

• Sadece bir tane Noel Baba var ama iki tane Kuzey<br />

Kutbu var. Yerkürenin Kuzey Kutbu sabit bir noktadır<br />

ve Güney Kutbu ile birlikte yerkürenin etrafında dönüğü<br />

ekseni oluşturur. Boylamlardaki bütün meridyenler<br />

–Kuzey Kutbu’ndan Güney Kutbu’na uzayan<br />

sanal çizgiler- bu noktadan başlar.<br />

Dünyadaki bütün pusulaların iğnelerinin işaret ettiği<br />

Manyetik Kuzey Kutbu ise günden güne değişir.<br />

Manyetik kutup dünyanın manyetik alanı yerkürenin<br />

Dünyanın manyetik alanı sönümleniyor. Bazı bilim<br />

adamları, bugün bu alanın, Alman Matematikçi Carl<br />

Friedrich Gauss’ınbu alan üzerinde dikkatli gözlemler<br />

yaptığı 1845 yılına göre yüzde 10 daha zayıfladığını<br />

söylüyor. Eğer bu eğilim devam ederse, bu alan hepten<br />

yok olabilir ve tersine çevrilebilir. Pusulalar kuzey<br />

yerine güneyi gösterir.<br />

Şüphesiz ki Hollywood bu yeni haberi doğal afet<br />

türüne dahil etmekte gecikmedi. Geçen sene Tinseltown<br />

The Core (Jon Amiel, 2003) adlı bir yapımı<br />

ARAŞTIRMA<br />

İNCELEME<br />

Polar Express"in Ötesinde: Hakiki Kuzey<br />

Kutbu Üzerine Hızlı Gerçekler<br />

Brian Handwerk<br />

National Geographic - Haber<br />

Kasım 8, 2004<br />

Çeviren: M. Kerem Yüksel<br />

altındaki erimiş metaller ve Güneş’ten gelen yüklü<br />

parçacıklardan etkilendiği ölçüde, ortalama, her yıl<br />

6-25 mil (10-40 km) yer değiştirir. Manyetik Kutup,<br />

şu anda Kuzey Kutup noktasının 600 mil (1000 km.)<br />

uzağındadır.<br />

Bazı bilim adamları dünyanın manyetik alanının ters<br />

yöne çevrildiğine ve bir gün pusulaların kuzey yerine<br />

güneyi gösterebileceğine inanırlar.<br />

Dünyanın Manyetik Alanı Sönümleniyor<br />

John Roach<br />

National Geographic - Haber<br />

Eylül 9, 2004<br />

vizyona soktu. Filmde dünyanın manyetik alanının<br />

sönümlenmesi, büyük elektrik fırtınalarına, güneş<br />

ışınımının patlamasına ve kuşların yön bulma yeteneklerini<br />

kaybetmesine sebep oluyor.<br />

Dünyanın manyetik alanının sönümlenmesi fenomeninin<br />

hiç endişe yaratacak bir durum olmadığını<br />

düşünen bilim adamlarına göre, eğlence değeri bir<br />

yana, filmde sunulan tablo doğru değil.<br />

Kaliforniya Üniversitesi SantaCruz Kampüsü’nden bir<br />

yerküre bilimci ve manyetik alan uzmanı Gary Glatzmaier,<br />

“alanın geçmişte birçok defa tersine döndüğünü<br />

ama hayatın devam ettiğini” söylüyor.<br />

Glatzmaier dünyanın jeomanyetizması hakkındaki<br />

bilgilerimizi artırmak isterken bir yandan da zayıflayan<br />

manyetik alanı gözlemliyor. Jeomanyetizma<br />

gezegenimizin manyetik alanını yaratan, sürdüren ve<br />

tersine çeviren mekanizmadır.<br />

Manyetik Kalkan<br />

Dünyanın jeomanyetizması dünyamızı çoğunlukla<br />

güneşten gelen yüklü parçacıklardan korur. Alan bu<br />

hızlanan parçacıkları kutuplara doğru yönlendirir.<br />

Gezegenimizin manyetik alanı olmasaydı, dünya<br />

daha çok kozmik ışınıma maruz kalırdı. Bu artış enerji<br />

hatlarını devre dışı bırakıp, uzaya yollanmış araçlarla<br />

iletişimi bozabilir, atmosferdeki ozon deliklerini geçici<br />

olarak büyütebilir ve arora (şafak) süresini uzatabilir.<br />

Bazı kuşlar, kaplumbağalar ve arılar gibi Dünya üzerindeki<br />

bazı canlılar bu manyetik alanı navigasyon<br />

için kullanırlar. Bilim adamlarına göre alan sürekli bir<br />

akı (flux) gibidir. Ama, bu alan olmasa da, dünya üzerindeki<br />

yaşam devam edecektir.<br />

Maryland’daki Johns Hopkins Üniversitesi’nde bir<br />

jeofizikçi olan Peter Olson “hiç bir etki bırakmayan<br />

küçük salınımların ve alanın tersine çevrilmesi ile ilgili<br />

olduğu jeolojik kayıtlardan anlaşılan büyük salınımların<br />

olduğunu” söylüyor.<br />

Erimiş lavlar yeryüzüne çıkıp soğuduğunda, Dünya’nın<br />

polaritesini gösteren bir fotoğrafa benzer. Bu, bir kağıdın<br />

üzerindeki demir tozlarının kendilerini altlarındaki<br />

mıknatısın manyetik alanına uyarlamaları gibidir.<br />

Dünyanın jeolojik kayıtlarına göre, gezegenimizin<br />

manyetik alanı her 200.000 yılda bir tersine dönmektedir.<br />

Yine de bu tersine dönüşler arasında geçen zaman<br />

değişkendir. Bir önceki tersine dönüş 780.000<br />

yıl önce gerçekleşmiştir.<br />

“Bugün duyduğumuz manyetik alanın zayıfladığı ve<br />

tersine dönebileceğidir, duymadığımız ise bu sürecin<br />

ne kadar süreceği” diye ekliyor Glatzmaier, “bu değişim<br />

bizim hayat süremiz içinde gerçekleşmeyecek.”<br />

Ama bir kaç kuşak sonra, insanlar bu değişime tanıklık<br />

edebilir. Glatzmaier’e göre, o zaman kadar, bilim<br />

adamları süreci daha iyi kavrayacak ve bunun etkileriyle<br />

baş etmeye hazır olacaktır.<br />

Jeomanyetizma<br />

Bilim insanları manyetik alanın dünyanın derinliklerinde,<br />

gezegenin katı iç çekirdeğinin sıcaklığının dışındaki<br />

sıvı demir ve nikel katmanını karıştırmasından<br />

doğduğuna inanıyorlar.İçerideki katı iç çekirdeğin ay<br />

büyüklüğünde bir demir kütlesinin bir kaç bin Fahrenheit<br />

derece sıcaklığında olduğu düşünülüyor. Bu iç<br />

çekirdekten yayılan ısı çeperde birikiyor ve dünyanın<br />

sıvı dış çekirdeğini ısıtıp genleşmesine yol açıyor.<br />

Glatzmaier ekliyor: “burası genleştiğinde daha, yoğun<br />

ve hareketli hale geliyor. Yükselmeye başlıyor.<br />

Buna konveksiyon diyoruz. Isınmış sıvı yükseliyor,<br />

soğuyor ve tekrar iniyor.” Konveksiyon bir elektrik<br />

akımı ve dolayısıyla bir manyetik alan yaratıyor.<br />

Dünya soğudukça fazla akım oluşur. Erimiş demirin<br />

bir kısmı iç çekirdek üzerinde katılaşıyor ve bu süreçte<br />

hafif malzemeler salınıyor. Dünyanın dönmesi de<br />

sıvı akışı yükselirken, onu eğip büküyor ve böylece<br />

manyetik alanı burkuyor.<br />

Bütün bu akımlar manyetik alanı devamlı diri tutmaktadır<br />

ve sönümlenmesini engellemektedir.<br />

Genellikle her yeni yaratılan alan varolan manyetik<br />

alanın yönünde eklemleniyor. Ama zaman zaman,<br />

bazı kuvvetler yeni alanın aksi yönde eklenmesini<br />

gerektiriyor. Bu da yerkürenin manyetik alanının zayıflamasına<br />

katkıda bulunuyor.<br />

Zamanla yeni bir alan büyümeye devam edebilir. Bu<br />

da asıl manyetik alanı daha fazla zayıflatacaktır. Eğer<br />

bu süreç devam ederse, bu iki alandan biri diğerini<br />

yok eder. Böylece de yerkürenin manyetik alanı yok<br />

olup, belki de tersine dönebilir.<br />

“Ama daha olası olan” diye ekliyor Glatzmaier, “asıl<br />

alanın tekrar güçlenip kararsızlığın üstesinden geleceğidir.<br />

52 53


Kasım-Aralık 2012 Yıl : 2 Sayı : 9<br />

Günümüzde, biz farkında olmasak bile, bize ait birçok<br />

veri parçası bizden başka kişilere veya başka kişilerden<br />

bize şifreli bir şekilde gidip gelmektedir. Başta<br />

cep telefonlarımız ve bilgisayarlarımız olmak üzere<br />

günlük hayatta kullandığımız cihazlar bu şifreleme<br />

işlemini bizim için gerçekleştirmektedirler. Peki, bunun<br />

altında yatan amaç nedir? Kısaca tanımlayacak<br />

olursak, veri ve iletişim mahremiyeti. İletişimde bulunan<br />

iki kişinin birbirlerine gönderip aldıkları mesajların<br />

üçüncü kişiler tarafından okunmasını engellemek<br />

için geliştirilmiş yöntemlerden biri Kriptografi’dir.<br />

Eski Yunanca kökünden gelen “kriptografi” kavramı<br />

Dr. Oumout Chouseinoglou<br />

Fehime Can<br />

Başkent Üniversitesi<br />

Gelişmiş<br />

Şifreleme<br />

Standardı<br />

AES’in<br />

Seçilme<br />

Süreci<br />

ARAŞTIRMA<br />

İNCELEME<br />

“gizli veya gizleyerek yazma” olarak tercüme edilebilir,<br />

başka bir deyişle veriyi şifreleme işlemidir. Farklı<br />

medeniyetler farklı zamanlarda bu gizlilik ihtiyacını<br />

duymuşlar, değişik yöntemler kullanarak mesajları<br />

gizlemeye çalışmışlardı. Tarihe geçen bu yöntemlerden<br />

biri Sezar Şifresi’dir ve basit bir harf kaydırmaya<br />

dayanır. İskoç Kraliçesi 1. Mary’nin trajik sonu şifrelenmiş<br />

mesajlarının deşifre edilmesi ile gelmiştir.<br />

W. Churchill’e göre Müttefiklerin 2. Dünya Savaşını<br />

kazanmasını sağlayan, birçok tarihçiye göre de savaşı<br />

en az 2 yıl kısaltan “masa başındaki zafer” ise İngiliz<br />

şifre-kırıcıların Nazi ordularının kullandığı Enigma<br />

şifrelemesini kırmaları olmuştur. Tüm bunlar birçok<br />

kitap ve filme konu olmuş olan ve kriptografi tarihinde<br />

öne çıkan örneklerden sadece birkaçıdır ve alanın<br />

insanlık tarihi için önemini ortaya koymaktadır.<br />

Şifreleme işlemi aslında çok basit bir yapıya dayanmaktadır:<br />

bir açık metin (plaintext), bir algoritma (F)<br />

ve bir anahtar (K) kullanılarak şifrelenir ve şifrelenmiş<br />

metin (ciphertext) elde edilir. Şifrelenmiş metin, başka<br />

bir algoritma (F’) ve başka bir anahtar (K’) kullanılarak<br />

deşifre edilir ve orijinal haline, yani düz metne<br />

dönüştürebilmektedir. Bazı şifreleme metotları için F<br />

= F’ ve K = K’ dir. Bu basit şifreleme mantığı Şekil<br />

1’de gösterilmektedir [4].<br />

Bir zamanlar tamamen stratejik kaygılar güderek<br />

gerçekleştirilen şifreleme işlemleri, zaman içinde barındırdıkları<br />

karmaşık matematiksel yapılardan dolayı<br />

bir bilime dönüşmüş ve kriptoloji adını almıştır. Burada<br />

mevcut olan bilimsel kaygı ve merak sadece daha<br />

güçlü, zor kırılabilir ve karmaşık şifreleme yöntemleri<br />

geliştirmek değil, ayrıca geliştirilmiş yöntemleri kırmak<br />

veya ne kadar kırılması zor olduklarını bulmaktır<br />

da. Bundan dolayı kriptoloji, temel olarak iki alt<br />

alandan oluşmaktadır: kriptografi ve kriptanaliz. Kriptografi,<br />

bilgi ve veri güvenliği ile ilgili matematik ve<br />

bilgisayar bilimleri alanına verilen isimdir ve önemli<br />

bir kısmı, veri ve bilgileri şifreleme ve deşifre etme<br />

işlemleri ile uğraşmaktadır. Kriptografi’nin karşı tarafında<br />

kriptanaliz bulunmaktadır: sadece şifrelenmiş<br />

bilgi ve verileri elde etmekle değil, ayrıca kriptografi<br />

metotlarının başarısı ve etkinliğini de ölçmeye çalışmaktadır.<br />

Veriyi şifrelemek için geliştirilmiş olan<br />

algoritmanın ne kadar “iyi” olduğunu hesaplayabilmek,<br />

ona duyulan güveni belirlemekte. Uzun bir<br />

süre şifreleme algoritmalarının gizliliğinin söz konusu<br />

şifrelemenin “gücünü” artırdığı düşünülmüştü. Bu<br />

yaklaşım, 19. yüzyılda yaşamış olan Hollandalı dilbilimci<br />

ve kriptografi uzmanı Auguste Kerckhoffs’un,<br />

modern kriptografinin kurulum temellerini oluşturan<br />

prensipleri formüle etmesi ile değişti. Kendi adı ile<br />

anılan prensipte Kerckhoffs basitçe şunu belirtmekteydi:<br />

Bir kriptosistem , anahtar haricinde her şey bili-<br />

Şekil 1- Şifreleme ve Deşifre Etme İşlemleri<br />

niyor olmasına rağmen güvenli olmalıdır. Dolayısıyla,<br />

şifreleme ve deşifre etme algoritmalarının gizlenmesine<br />

gerek olmamalıdır, tek gizlenmesi gereken şifrelemede<br />

kullanılmış olan anahtardır [4]. Kerckhoffs<br />

prensibine uygun olarak, günümüzde yaygın olarak<br />

kullanılan bir şifreleme algoritmasının herkese açık<br />

bir yarışma, herkesin çalışma detaylarını bildiği ve<br />

herkesin değerlendirmelerde bulunduğu bir süreç ile<br />

nasıl seçildiğini kısaca anlatacağız.<br />

Dijital teknolojinin gelişmesi ve bilgisayar gibi, çok<br />

hızlı bir şekilde çok karmaşık işlemleri yapabilen cihazların<br />

şifrelemede kullanılması ile şifreleme yöntemleri<br />

harf ve sayıların şifrelenmesi yerine, harf ve<br />

sayı anlamına gelen ikili karşılıklarının (bit’lerin) şifrelenmesine<br />

dönüştü. Bu gelişmeler sonucunda iki temel<br />

modern çağ şifreleme yaklaşımı oluştu: simetrik<br />

anahtarlı şifreleme ve asimetrik anahtarlı şifreleme.<br />

Simetrik anahtarlı şifreleme algoritmaları, açık metnin<br />

şifrelenmesi ve şifrelenmiş metnin deşifre edilmesi<br />

işlemlerinde bire bir aynı ya da basit bir yöntem<br />

ile birbirine dönüştürülebilen anahtarlar kullanan algoritmalara<br />

verilen ortak isimdir. Dolayısıyla simetrik<br />

şifrelemede kullanılan anahtar, “ortak bir sır” olmak<br />

zorundadır, açığa çıkması kurulmuş olan güvenli sistemi<br />

tehlikeye atar; bundandır ki simetrik anahtarlı<br />

şifrelemenin temel sıkıntısı “anahtar paylaşımı”dır.<br />

Asimetrik şifreleme de ise, şifrelemek ve deşifre etmek<br />

için iki farklı anahtar kullanılmaktadır.<br />

54 55


Kasım-Aralık 2012 Yıl : 2 Sayı : 9<br />

Simetrik anahtar şifrelemesi kesintisiz veya dizi<br />

şifreleme (stream cipher) ve blok şifreleme (block<br />

cipher) yaklaşımlarını kullanarak yapılabilir. Çok basitçe<br />

özetlenecek olsa, kesintisiz şifrelemede boyu<br />

önemli olmayan bir veri dizisi sabit uzunlukta bir simetrik<br />

anahtar kullanılarak ve peş peşe gelen öğeler<br />

bir öncekilere bağımlı olacak şekilde şifrelenir. Diğer<br />

yandan blok şifrelemede ise bir veri bloğu bir bütün<br />

ve diğer bloklardan bağımsız olarak şifrelenmektedir.<br />

Kesintisiz şifreleme blok şifrelemeye göre daha yüksek<br />

hızlarda gerçekleşir ve donanım karmaşıklıkları<br />

daha azdır. Fakat blok şifreleme ile karşılaştırıldıklarında,<br />

kesintisiz şifreleme yöntemleri daha fazla<br />

saldırıya maruz kalmakta ve yanlış uygulanmaları<br />

durumunda çok ciddi güvenlik açıkları oluşabilmektedir<br />

[4].<br />

Blok şifreleme yöntemlerinden biri de, uzun yıllar<br />

elektronik verinin şifrelenmesi için bir standart olarak<br />

kullanılmış olan DES algoritmasıdır. Amerikan<br />

Standartlar Bürosu (NBS) 1972 yılında hükümete<br />

ait hassas elektronik verilerin korunmasında kullanılacak<br />

bir şifreleme algoritmasının geliştirilmesi için<br />

ARAŞTIRMA<br />

İNCELEME<br />

“davette bulundu”. Bu davete cevap olarak IBM’de<br />

geliştirilmiş olan bir algoritma, küçük değişiklikler ve<br />

Amerikan Güvenlik Ajansının (NSA) onayı ile 1977<br />

yılında kabul edildi. NSA’in bu standardı onaylaması<br />

bir yandan uluslararası anlamda yaygın kullanılmasına,<br />

diğer yandan da akademik çevrelerden detaylı<br />

bir şekilde (olası gizli girişlerin olması ihtimaline karşı)<br />

incelenmesine neden oldu. Fakat kısa anahtar<br />

boyu (56 bit) ve kriptosistemin bazı kısımlarının gizli<br />

bir yapıya sahip olması, DES’e karşı bir tepkinin oluşmasına<br />

neden oldu. Farklı “kaba kuvvet” saldırılar<br />

DES’in zayıf yönlerini ortaya çıkardı ve kırılabileceğini<br />

gösterdi. Zaman içinde “kaba kuvvet” saldırılardan<br />

daha hızlı saldırılar da gelişti, bunlar diferansiyel<br />

kriptanaliz, lineer kriptanaliz ve geliştirilmiş Davies<br />

Saldırısı’dır [1,5].<br />

Tüm bunlardan dolayı, 2 Ocak 1997’de Amerikan<br />

Standartlar ve Teknoloji Enstitüsü (NIST) AES adını<br />

verecekleri bir DES alternatifinin geliştirilmesi<br />

çalışmalarını başlattı ve 12 Eylül 1997’de bir AES<br />

yarışması düzenleyerek aday algoritmalara çağrıda<br />

bulundu. NIST AES olacak olan algoritmanın Au-<br />

guste Kerckhoffs’un prensipleri uygun olarak tüm<br />

özelliklerinin ve yapısının açık olacağına ve ücretsiz<br />

olarak dünyada herkesin kullanabileceğine dair hedefler<br />

belirledi. AES, blok şifreleme tabanlı simetrik<br />

bir algoritma olup, 128 bit’lik bloklar ve 128, 192<br />

ve 256 bit’lik anahtarlar destekleyecek şekilde tasarlanacaktı.<br />

Ayrıca yazılım ve donanımda kolay<br />

uygulanabilecek, kısıtlı ortamlarda da (akıllı kartlar<br />

gibi) çalışabilecek ve farklı saldırılara iyi savunmalara<br />

sunabilecek bir algoritma olmalıydı. NIST, başvurusu<br />

yapılan algoritmalardan 15’inin yapısını ve özelliklerini<br />

20 Ağustos 1998’de (1. AES Konferansı) açıkladı<br />

ve kamunun yorumlar yapmasını talep etti. Mart<br />

1999’da yapılan 2. AES Konferansında uluslararası<br />

kriptografi topluluğunun analizleri tartışıldı ve akabinde<br />

Ağustos 1999’da NIST beş finalist algoritmayı<br />

açıkladı [1,6,7]. Bu beş finalist:<br />

l IBM’e bağlı bir grup araştırmacı tarafından geliştirilmiş<br />

olan MARS,<br />

l RSA Güvenlik tarafından geliştirilmiş olan RC6,<br />

l Belçikalı iki kriptografi uzmanı Joan Daemen ve<br />

Vincent Rijmen tarafından geliştirilmiş olan Rijndael,<br />

l Ross Andersen, Eli Biham ve Lars Knudsen tarafından<br />

geliştirilmiş olan Serpent, ve<br />

l Bruce Schneier’in de aralarında bulunduğu bir<br />

ekip tarafından geliştirilmiş olan Twofish algoritmalarıydı.<br />

NIST aday algoritmaları 3 temel başlık altında sıralanmış<br />

belli kriterler doğrultusunda değerlendirdi:<br />

Güvenlik, Maliyet ve Algoritmanın Uygulanma<br />

Karakteristikleri. Güvenlik, en önemli faktördü ve<br />

algoritmanın kriptanalize karşı dayanıklılığı, matematiksel<br />

tabanının sağlamlığı, algoritmanın ürettiği çıktının<br />

rassallığı ve diğer adaylara göre ne kadar daha<br />

güvenli olduğu gibi kriterleri barındırmaktaydı. Maliyet<br />

başlığı altında lisanslama gereksinimleri, farklı<br />

platformlarda hesaplama etkinliği ve hızı ve hafıza<br />

gereksinimleri bulunmaktaydı. Uluslararası anlamda<br />

kuruluş ve kişiler tarafından serbestçe kullanılması<br />

öngörüldüğü için maliyet faktörü de güvenlik kadar<br />

önem teşkil etmekteydi. Son olarak algoritmanın<br />

uygulama esnekliği, donanım ve yazılımlara olan uygunluğu<br />

ve algoritmanın basitliği değerlendirmede<br />

dikkate alınan diğer kriterlerdi [1,6,7].<br />

Beş adayın da ANSI C ve Java programlama dillerinde<br />

yazılmış uygulamaları yukarıdaki kriterlerin değerlendirilmesinde<br />

kullanıldı. Uluslararası kriptografi<br />

topluluğunun sunduğu detaylı analizler de dikkate<br />

alınarak, 2 Ekim 2000’de NIST Rijndael algoritmasının<br />

AES yarışmasını kazandığını ve standart olarak<br />

önerileceğini duyurdu. 6 Aralık 2001’de ABD<br />

hükümeti tarafından 197 No’lu Federal Bilgi İşleme<br />

Standardı kabul edildi, bu standarda göre tüm hassas<br />

ama yüksek derecede güvenlik önceliği olmayan<br />

dokümanların şifrelenmesinde AES olarak Rijndael<br />

kullanılacaktı [1,6,7].<br />

Şekil 2- Rijndael'un Geliştiricileri: Joan Daemen ve<br />

Vincent Rijmen<br />

Söz konusu son beş adayın algoritma detayları ve<br />

AES yarışmasının değerlendirme kriterlerinin detayları<br />

NIST’in yayınlamış olduğu AES raporunda [1]<br />

bulunabilir. Fakat bu değerlendirmelerden bir tanesi<br />

diğerlerine göre istatistikçilerin daha çok dikkatini<br />

çekecek türdendi: rassallık testleri. Bu testlerde<br />

amaç, değerlendirilmekte olan algoritmanın şifreleme<br />

sürecinin sonucunda üretmiş olduğu çıktının<br />

bir rassal veri yığınına ne kadar benzediğini değerlendirmekti.<br />

Burada şifreleme algoritmaları birer bit<br />

üretici olarak düşünülmüştü. Matematiksel olarak,<br />

herhangi bir bit üretecinin gerçekten rassal çıktılar<br />

ürettiğini ispat etmek mümkün değildir. Fakat yapılabilecek<br />

en yakın çalışma, üretilmiş olan bit çıktısının,<br />

rassal bir bit serisini ve genel rassallık gereksinimlerini<br />

karşılayıp karşılamadığını kontrol etmek<br />

56 57


Kasım-Aralık 2012 Yıl : 2 Sayı : 9<br />

olacaktır. Rassallık testleri ve sonuçları detaylı olarak<br />

Soto ve Bassham’ın makalesinde [2] incelenmektedir<br />

[1,2,3,8].<br />

AES yarışmasında kullanılan rassallık testleri, NIST’in<br />

İstatistiki Test Süitine dayanmaktaydı [3]. Bu süit 16<br />

esas testten ve bu esas testlerin farklı parametreler<br />

ile çalıştırılması ile toplam 189 farklı testten oluşmaktadır.<br />

Tablo 1’de esas testlerin isimlerini, P değerleri<br />

ve test tanımlama sayısı takip etmektedir.<br />

Tablo 1 - NIST İstatistiki Test Süiti [2]<br />

İstatistiki Test P değeri sayısı Test No<br />

Monobit<br />

1<br />

1<br />

Block Frequency<br />

1<br />

2<br />

Cusum<br />

2<br />

3-4<br />

Runs<br />

1<br />

5<br />

Long Runs of Ones<br />

1<br />

6<br />

Rank<br />

1<br />

7<br />

Spectral DFT<br />

1<br />

8<br />

Aperiodic Templates<br />

148<br />

9-156<br />

Periodic Template<br />

1<br />

157<br />

Universal Statistical<br />

1<br />

158<br />

Approximate Entropy<br />

1<br />

159<br />

Random Excursions<br />

8<br />

160-167<br />

Random Excursions Variant<br />

18<br />

168-185<br />

Serial<br />

2<br />

186-187<br />

Lempel-Ziv Compression<br />

1<br />

188<br />

Linear Complexity<br />

1<br />

189<br />

NIST test süitinde bulunan 16 esas testi kısaca tanımlayacak<br />

olursak:<br />

l Monobit Test: Üretilen seride bulunan 0 ve 1 sayısının<br />

yaklaşık olarak birbirine eşit olup olmadığının<br />

testi.<br />

l Block Frequency Test: Tüm üretilen seri kesişmeyen<br />

N parçaya ayrıldıktan sonra, her bir parçadaki<br />

0 ve 1’lerin rassal bir dağılımı olup olmadığının<br />

testi. (eğer N=1 o zaman monobit test’le aynı<br />

olur)<br />

l Cumulative Sums Forward (Reverse) Test: Seriyi<br />

oluşturan alt serilerin 0-1 toplamının çok yüksek<br />

ARAŞTIRMA<br />

İNCELEME<br />

veya çok düşük olup olmadığının kontrolü.<br />

l Runs Test: Farklı uzunluklardaki 0 veya 1 serilerine<br />

dayanarak, bu alt seriler arasındaki salınımın<br />

(oscilation) çok hızlı veya çok yavaş olduğunu<br />

ölçmektedir.<br />

l Long Runs of Ones Test: Üretilen serideki en uzun<br />

1 serisinin teorik değerlere uyup uymadığının testi.<br />

Burada beklenen değerden fark rassal olmadığına<br />

işarettir.<br />

l Rank Test: Üretilen seriden elde edilen parça seriler<br />

arasında doğrusal bağımlılık olup olmadığının<br />

testi.<br />

l Discrete Fourier Transform (Spectral) Test: Üretilen<br />

seride periyodik tekrarların var olup olmadığının<br />

testi. Bu şekilde bir periyodik tekrarın olması<br />

serinin rassal olmadığı anlamına gelir<br />

l Aperiodic Templates Test: Periyodik olmayan<br />

(aperiyodik) belli bir kalıbın çok defa gözüküp gözükmediğinin<br />

testi. Böyle bir kalıbın çok gözükmesi,<br />

serinin rassal olmadığına işarettir.<br />

l Periodic Template Test: Belli bir uzunluktaki 1<br />

serisinin, üretilmiş seri içinde tahmini gözükme<br />

oranı ile gösterdiği farklılığının hesaplanması. Bu<br />

testte yüksek farklılık, serinin rassal olmadığına<br />

işarettir.<br />

l Universal Statistical Test: Bilgi kaybı olmadan<br />

üretilmiş serinin ne kadar sıkıştırılabileceğinin<br />

testi. Çok sıkıştırılabilen seriler rassal değildir.<br />

l Approximate Entropy Test: Ardışık iki uzunluğa<br />

(m ve m+1) sahip serilerde üst üste düşen blok<br />

parçacıklarının frekansının hesaplanması.<br />

l Random Excursion Test: Seri içinde yapılacak<br />

rassal bir yürüyüşle ulaşılacak durumların oranını<br />

ölçen test.<br />

l Random Excursion Variant Test: Seri içinde yapılacak<br />

rassal bir yürüyüşle ulaşılacak durumlar<br />

arasındaki değişimi ölçen test.<br />

l Serial Test: m-bit’lik üstüste düşen kalıpların sayısının<br />

seri içinde gözükme oranı.<br />

l Lempel-Ziv Complexity Test: Üretilmiş serinin ne<br />

kadar sıkıştırılabileceğinin testi. Büyük ölçüde sıkıştırılabilen<br />

seriler rassal değildir.<br />

l Linear Complexity Test: Gerçek rassal bir seri olup<br />

olmadığına karar verecek kadar serinin karmaşık<br />

olup olmadığını ölçen test.<br />

Testlerin detaylı açıklamaları ve dayandıkları matematiksel<br />

altyapı NIST’in 2000 yılında yayınlamış ve<br />

2010’da revize etmiş olduğu raporda bulunabilir [3].<br />

AES yarışmasında bu testler, rassal bir şekilde seçilmiş<br />

128 bit’lik anahtarlar ile uygulandı. Her aday algoritmanın<br />

sonuç olarak vermiş olduğu ciphertext’ler<br />

tüm 189 rassallık testi ile kontrol edildi. Yarışmada<br />

300 ikili veri seti kullanıldı. Her bir aday algoritmanın<br />

rassallık testlerinden elde ettiği sonuçlar detaylı bir<br />

şekilde Soto ve Bassham’ın makalesinde verilmektedir<br />

[1,2,8].<br />

Kriptografi uzmanı Borys Pawliw [9], Rijndael algoritmasının<br />

en iyi alternatif olup olmadığı sorusuna<br />

şu şekilde cevap vermektedir: “AES seçimi, etraflı<br />

güvenlik, performans ve etkinlik gibi farklı faktörlerin<br />

dengeleneceği bir uzlaşma olacaktı. Bundan dolayı,<br />

seçilecek olan algoritmanın tüm çevreler tarafından<br />

oybirliği ile övgüler alması beklenmiyordu. Bazı kişiler,<br />

Rijndael algoritmasının diğer birkaç alternatif<br />

kadar güvenli olmamasından dolayı eleştiriler yönelttiler.<br />

Bu yaklaşım her ne kadar teorik olarak geçerli<br />

olsa da, pratikte bu algoritma kullanılarak şifrelenmiş<br />

bir verinin saldırılara karşı zayıf olacağı anlamına gelmemektedir.<br />

Akademik bir bakış açısından Rijndael<br />

en güvenli algoritma olmamasına rağmen, söz konusu<br />

algoritmanın savunucuları gerçek dünyaya ait uygulamaların<br />

hepsi için yeterince güvenli olduğunu ve<br />

gerekirse birkaç şifreleme turu daha eklenerek daha<br />

da güvenli hale getirilebileceğini iddia etmektedirler.<br />

Rijndael algoritmasına saldırıların sadece çok kısıtlı<br />

ortamlarda başarılı olduğu, her ne kadar matematiksel<br />

olarak ilgi çekici olsalar da, gerçek dünyada<br />

önemsiz oldukları düşünülmektedir” [9].<br />

58 59<br />

Kaynakça<br />

[1] Nechvatal J., Barker E., Bassham L., Burr W., Dworkin M., Foti J., Roback E., “Report on the Development of the Advanced Encryption Standard (AES)”, NIST, 2000<br />

[2] Soto J., Bassham L., “Randomness Testing of the Advanced Encryption Standard Finalist Candidates”, NIST, 2000<br />

[3] Rukhin A., Soto J., Nechvatal J., Smid M., Barker E., Leigh S., Levenson M., Vangel M., Banks D., Heckert A., Dray J., Vo S., “A Statistical Test Suite for Random and Pseudorandom<br />

Number Generators for Cryptographic Applications”, NIST, 2000 (Revizyon: 2010)<br />

[4] Gollmann D., “Computer Security”, 2011<br />

[5] http://en.wikipedia.org/wiki/Data_Encryption_Standard<br />

[6] http://en.wikipedia.org/wiki/Advanced_Encryption_Standard<br />

[7] http://searchsecurity.techtarget.com/definition/Advanced-Encryption-Standard<br />

[8] http://en.wikipedia.org/wiki/Randomness_tests<br />

[9] http://searchsecurity.techtarget.com/definition/Rijndael


Kasım-Aralık 2012 Yıl : 2 Sayı : 9<br />

Agnes Meyer Driscoll<br />

Amerika’nın<br />

yirminci yüzyılın<br />

erken kısmındaki<br />

önde gelen kriptoanalizcilerindendir ve “deniz kriptolojisinin<br />

first lady’si” olarak adlandırılır. Geneseo<br />

(Illinois)’de 1889’da doğar. 1907 ile 1909 arasında<br />

Columbus’daki (Ohio) Otterbein Üniversitesi’ne,<br />

sonrasında ise matematik, istatistik, fizik, müzik ve<br />

dil eğitimi (Almanca, Fransızca, Latince, Japonca)<br />

gördüğü Ohio Devlet Üniversitesi’ne devam eder.<br />

Bu üniversitede 1911 yılında lisans eğitimini tamamlar.<br />

Mezuniyetten sonra Teksas’da bulunan Lowry<br />

Phillips Askerî Akademisi’nin Müzik Bölümü’nde işe<br />

girer ve yine Teksas’daki Amarillo Lisesi’nin matematik<br />

bölümünün müdürü olduğu 1914 yılına kadar<br />

burada dersler verir.<br />

Meyer 1918 yılında baş levazımatçı olarak Deniz İhtiyat<br />

Teşkilatı’na kaydolur ve kriptoanalist olarak kariyerine<br />

böylece başlar. Aktif görevi Temmuz 1919’da<br />

sona erer. Bir yıl sonra, Deniz İletişimi Müdürlüğü<br />

Bürosu’ndan geçici olarak Chicago’da (Illinois) bulunan<br />

Riverbank Laboratuvarları’ndaki Şifre Bölümü’ne<br />

katılır. 1921 yılında rotor prensibini kullanarak şifreleme<br />

yapan ilk makinenin kaşifi Edwrad Hebern, bir<br />

deniz dergisinde “kırılması imkansız bir şifre” yayınlar<br />

ama “bir kriptoanalist olan Bayan Agnes Meyer bu<br />

şifreyi çözer.” [2] Hebern hemen Meyer’i kripto ile ilgili<br />

konularda işe alır ama şirketi iflas eder. Meyer’in,<br />

İSTATİSTİK<br />

ÇEŞİTLEMELERİ<br />

İlk Kripto Analizci<br />

Agnes Meyer Driscoll<br />

Washington’lu bir avukat olan Michael Driscoll ile evlenmesi<br />

bu dönemdedir. 1924 yılında Deniz İletişim<br />

Müdürlüğü Bürosu’na geri döner. Burada Deniz Kuvvetleri<br />

Kriptolojik Araştırma Masası’nın ilk müdürü<br />

Lawrence Safford’a, 1925’ten 1947’ye kadar Deniz<br />

Kuvvetleri’ndeki kriptolojik ve istihbarat alanlarındaki<br />

gelişmelerin önde gelen figürü Joseph Rochefort’a<br />

ve 2. Dünya Savaşı sırasında Japon deniz iletişimini<br />

çözmekte en önemli başarılara imza atmış takımın<br />

başı olan Thomas Dyer’e kriptoloji öğretmek konusunda<br />

yardımcı olur. Susan Lujan onun hakkında şu<br />

şekilde yazar: “O, bir grup nitelikli analist içinde, bu<br />

alanda köşetaşları olan Hebern şifre makinesi, Japon<br />

Orange Grand deniz manevra şifresi, Japon Kırmızı<br />

Kitap ve Mavi Kitap süperşifrelemeleri ve diğerleri<br />

gibi yeni sistemleri ve kodları kırmakta, genelde ilk<br />

olan kişiydi.” [1] Japonların Mavi Kitap kodunu çözmek<br />

hemkodu hem de üstüne kurulan şifrelemeyi<br />

beraberinde çözmeyi gerektiriyordu. Tuğamiral Edwin<br />

Layton And I Was There adlı kitabında “Bayan<br />

Aggie”yi anlatmaktadır.<br />

Deniz kuvvetlerinde eşsiz bir kriptoanalisttir. Ham<br />

Wright gibi bazı öğrencileri daha yetenekli matematikçilerdir<br />

ama kriptoanaliz derslerini ondan almışlardır<br />

ve bütün öğrencileri onun kod ve şifre kırmaktaki<br />

mükemmel yeteneğini ve kararlılığını teslim eder.<br />

Makineleri anlamış ve onların nasıl kullanılacağını<br />

kavramıştır. 1937’de Senato tarafından şifreleme<br />

makinesi geliştirmekye olan katkılarından dolayı<br />

verilen 15 bin dolarlık ödülü Deniz Binbaşı Willian F.<br />

Gresham’la paylaşmıştır. Onun temel yeteneği meselenin<br />

köklerine inebilmek, meselenin özündeki unsurları<br />

tespit edebilmek ve bunu çözmek için bir yol<br />

bulabilmesindedir. Uzun kariyeri boyunca üniformalı<br />

meslektaşları tarafından saygı görmüştür.<br />

Agnes Driscoll Aralık 1950’ye kadar Deniz<br />

Kuvverleri’nde “baş kriptoanalist” olarak görev yapmıştır.<br />

1950'den 1959’a kadar bugün Ulusal Güvenlik<br />

Kurumu olarak bilinen kurumun öncüsü olan Silahlı<br />

Kuvvetler Güvenlik Ajansı’nda çalışır ve 31 Temmuz<br />

1959’da emekliye ayrılır. 1971’de ölür ve Arlington<br />

Ulusal Mezarlığı’na gömülür.<br />

60 61<br />

Referanslar<br />

1. Lujan, Susan. "Agnes Meyer Driscoll," Selections from Cryptologia: History,<br />

People, and Technology, Cipher Deavours, Ed., Artech House, 1998, 269-<br />

278. Daha önce şurada yayınlanmıştır: Cryptologia, Vol. XV, No. 1 (Ocak<br />

1991).<br />

2. Kahn, David. The Codebreakers: The Story of Secret Writing, Macmillan Company,<br />

1967.<br />

3. Layton, Real Admiral Edwin T., Captain Roger Pineau ve John Costello ile<br />

birlikte. "And I Was There", Pearl Harbor and Midway—Breaking the Secrets,<br />

William Morrow and Company, 1985.<br />

4. "Agnes Meyer Driscoll, 1889-1971," Ulusal Güvenlik Kurumu Gurur Duvarı,<br />

2000 Er.


GİRİŞ<br />

Kasım-Aralık 2012 Yıl : 2 Sayı : 9<br />

Günümüzde televizyon çocuklarda etkin olan araçların<br />

başında gelmektedir.<br />

Çocuklar pek çok şeyi televizyon vasıtasıyla öğrenerek<br />

davranış haline getirmektedir. Televizyonun<br />

öğrettiği davranışlardan biri de şiddettir. Günümüzdeki<br />

tartışmalara; televizyonun şiddeti öğretip öğretmediğinden<br />

ziyade, çocukların televizyonun olumsuz<br />

etkilerinden nasıl korunacağı noktasında odaklanılmalıdır.<br />

Televizyon, çocuğun anne ve babasından sonra,<br />

ebeveynliğin üçüncü kolu olarak tanımlanmaktadır.<br />

(Kunczik 1994:114-116)<br />

Televizyonun olmadığı dönemlerde çocuklar; ailelerinden,<br />

yakın çevrelerinden ve eğitim kurumlarından<br />

Melis Duygu DEMİRER<br />

Ankara Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi<br />

İstatistik Bölümü Yüksek Lisans Öğrencisi<br />

Televizyondaki Şiddet İçerikli<br />

Yayınların Çocukların Kişisel<br />

Etkileşimlerine Etkisi<br />

Özet<br />

Bu çalışmada, televizyondaki şiddet içerikli yayınların çocukların kişisel etkileşimleri üzerindeki<br />

etkileri araştırılmıştır. Bu amaçla Batıkent İstiklal İlköğretim Okulu öğrencilerinden; ana sınıfları,<br />

1. ve 2. sınıflar araştırmaya dahil edilmemek üzere, 9-14 yaş aralığındaki 300 öğrenci ile çalışma<br />

yapılmıştır. Olasılık temelli örnekleme yöntemlerinden tabakalı örnekleme yöntemi kullanılmıştır.<br />

Yapılan çalışmanın sonucunda; yaş ve cinsiyet ayrımı olmaksızın çocukların genelinin akıllı işaretleri<br />

tanıyor ve önemsiyor olmalarına rağmen, televizyon yayınlarındaki şiddet unsurlarının gerçek veya<br />

kurmaca olup olmadıklarını kavrayamadıkları kanısına varılmıştır.<br />

Anahtar Kelimeler: Şiddet içerikli yayınlar, akıllı işaretler, özdeşim.<br />

tanıdıkları kişileri kendilerine rol model almaktaydı.<br />

Televizyonun yaygınlaşmasıyla çocuklar artık rol<br />

modellerini televizyon karakterlerinden seçmeye<br />

başladılar.<br />

Çocuklar üzerinde, televizyondaki şiddetin etkileri konusunda<br />

çeşitli teorik görüşler bulunmaktadır. Birincisi,<br />

televizyonda yer alan şiddetin çocukları olumsuz<br />

yönde etkileyerek şiddet eğilimlerini artırdığı görüşünü<br />

savunmaktadır. İkincisi, bunun aksine televizyondan<br />

görsel ve işitsel olarak algılananların, çocukların<br />

şiddet davranışını artırmadığı şeklindedir.<br />

Televizyon ve şiddet konusunda ilk akla gelen grup<br />

çocuklar olmaktadır. Bunun birkaç nedeni vardır:<br />

1) Çocukların her türlü etkiye açık olmaları,<br />

2) Zarar görmeye en açık, en güçsüz ve en fazla korunması<br />

gereken kesim olmaları,<br />

3) Televizyondaki gösterimlerden hangilerinin gerçek<br />

hangilerinin kurmaca olduğunu anlayamamalarıdır.<br />

Son zamanlarda televizyonun yaygınlaşmasıyla televizyondaki<br />

şiddet içeren programların artmasıyla<br />

birlikte çocukların bu yayınlardan olumsuz etkilenebilecekleri<br />

düşüncesi ve buna ek olarak yukarıda belirtilen<br />

olası durumlar da göz önünde bulundurularak<br />

araştırma konusu ”Televizyondaki şiddet içeren yayınların<br />

çocukların kişisel gelişimlerine etkisi” olarak<br />

belirlenmiştir.<br />

Çalışmanın amacı;<br />

Televizyon programlarının 9-14 yaş arası çocukların<br />

psikolojilerine etkilerini ortaya koymaktır.<br />

Çalışmanın önemi;<br />

Bu araştırma sonucundan elde edilecek verilerle<br />

toplum için daha faydalı olabilecek genellemeler<br />

elde etmek ya da çarpıklıkları ortaya çıkarıp yeni ve<br />

faydalı düzenlemeler yapılmasını kolaylaştırmaktır.<br />

Beklenen sonuçlar;<br />

Program öncesinde ekranda beliren akıllı işaretlerin<br />

tam olarak bilinmemesi ve önemsenmemesinden<br />

kaynaklanarak televizyondaki şiddet içeren programların<br />

çocukların kişisel etkileşimlerini olumsuz etkileyebileceği<br />

ve onları taklitçiliğe yöneltebileceğidir.<br />

BULGULAR<br />

Araştırmaya dahil edilen 9-11 yaş arası çocukların<br />

%45.34’ünü<br />

erkek öğrenciler, %54.66’sını kız öğrenciler oluşturmaktadır.<br />

12-14 yaş arası çocukların ise %46.76’sını erkek<br />

öğrenciler , %53.24’ünü ise kız öğrenciler oluşturmaktadır.<br />

9-11 yaş arası çocukların %32’si günde 0-2 saat ,<br />

%16.3’ü günde 2-4 saat, %4.7’si günde 4-6 saat ve<br />

%0.7’si günde 6-8 saat televizyon izlediklerini belirtmişlerdir.<br />

12-14 yaş arası çocukların %20’si günde 0-2 saat,<br />

%19.3’si günde 2-4 saat,<br />

%5’i günde 4-6 saat ve %2’si günde 6-8 saat televizyon<br />

izlediklerini belirtmiştir.<br />

Şiddeti, erkek öğrencilerin;<br />

%6.33’ü “zorlama”<br />

%18’i “vurma”<br />

%12’si “işkence”<br />

ve % 9.67’si “yaralama-öldürme” olarak tanımlamıştır.<br />

Şiddeti, kız öğrencilerin;<br />

62 63


%9’u “”zorlama”,<br />

%25’i “vurma”,<br />

%13’ü “işkence”,<br />

Kasım-Aralık 2012 Yıl : 2 Sayı : 9<br />

ve % 7’si “yaralama-öldürme”<br />

olarak tanımlamıştır.<br />

Çocukların %60’ı şiddet içeren<br />

yayınlara karşı kanalı değiştirmektedir.<br />

Çocukların %21.33’ü şikayet<br />

etme isteği duymaktadır.<br />

Çocukların %18.67’si yayını<br />

takibe devam etmektedir.<br />

Öğrencilerin %29.67’si en<br />

fazla şiddet içeriği bulunan program türünü filmler<br />

olarak, %21’i diziler olarak, %17’si canlandırma<br />

programları olarak, %8’i haber programları olarak,<br />

%7.67’si açık oturum programları olarak, %4.33’ü<br />

yarışma programları ve diğer program türleri olarak,<br />

%4’ü ise magazin ve spor programları olarak tanımlamıştır.<br />

En fazla şiddet içeriği bulunan program türü; 89 öğrenciye<br />

göre filmler, 63 öğrenciye göre diziler, 51 öğrenciye<br />

göre canlandırma programları, 24 öğrenciye<br />

göre haber programları, 23<br />

öğrenciye göre açık oturum<br />

programları,<br />

13 öğrenciye göre yarışma<br />

programları ve diğer programlar,<br />

12 öğrenciye göre<br />

spor programları ve magazin<br />

programlarıdır.<br />

Erkek öğrencilerin ailelerinin<br />

%31.33’ü şiddet içeren<br />

programlara karşı çocuklarını<br />

uyarıyor, %6.67’si televizyonu<br />

kapatıyor, %3.67’si tepkisiz<br />

kalıyor ve %1’i katı davranıyor.<br />

Kız öğrencilerin ailelerinin<br />

mamaktadır.<br />

%36’sı şiddet içeren programlara<br />

karşı çocuklarını uyarıyor,<br />

%11.33’ü televizyonu kapatıyor,<br />

%4’ü katı davranıyor,<br />

%1.67’si tepkisiz kalıyor ve<br />

%1’i cezalandırıyor<br />

Çocukların %54’ü dizi karakterlerini,<br />

%7.67’si çizgi film<br />

karakterlerini, %5’i film karakterlerini,<br />

%4’ü komedyenleri,<br />

%3.67’si sporcuları %2.67’si<br />

müzisyenleri, %2.33’ü mankenleri,<br />

%1.33’ü politikacıları<br />

rol model almaktadır. Çocukların<br />

%19.33’ünün ise rol<br />

model aldığı karakter bulun-<br />

Örnek alınan davranışların %18’ini iyi huyluluk,<br />

%12.67’sini komiklik, %12.33’ünü dış görünüş,<br />

%8.67’sini yetenek, %7.33’ünü şiddet uygulaması,<br />

%5’ini cesaret ve zekâ, %4.33’ünü güç, %3.33’ünü<br />

ise bilgi birikimi oluşturmaktadır. % 23.33’lük kısmın<br />

örnek aldığı davranış bulunmamaktadır.<br />

Akıllı işaretleri bilenlerin %66.33’ü önemsiyor buna<br />

karşın %29.67’si önemsemiyor.<br />

Akıllı işaretleri bilmeyenlerin<br />

%2.33’ü önemsemiyor buna<br />

karşın %1.67’si önemsiyor.<br />

TARTIŞMA VE<br />

SONUÇ<br />

Pek çok evde birkaç tane televizyonun<br />

olduğu günümüzde<br />

sorun artık televizyonun çocukları<br />

nasıl etkilediği sorusundan<br />

ziyade olumsuz etkiyi<br />

nasıl en aza indirerek televizyonun<br />

olumlu işlevlerinden<br />

faydalanabiliriz olmalıdır.<br />

Araştırma sonuçlarına göre;<br />

1. 12-14 yaş aralığındaki çocukların<br />

günlük televizyon izle-<br />

me süreleri, 9-11 yaş aralığındaki çocuklara göre az<br />

da olsa artış göstermektedir<br />

2. Cinsiyet ayrımı olmaksızın çocukların şiddeti tanımlama<br />

biçimlerinin “vurma” olduğu söylenebilir.<br />

3. Çocukların % 50’sinden fazlasının şiddet içeren<br />

yayına karşı tepkisinin “kanalı değiştirmek” olduğu<br />

söylenebilir.<br />

4. Çocukların geneli, en fazla şiddet içeriği bulunan<br />

program türünün dizi ve filmler olduğunu düşünmektedir.<br />

5. Ailelerin geneli, şiddet içeren bir program yayınlandığında,<br />

cinsiyet ayrımı olmaksızın çocuklarını<br />

sadece uyarmakla yetinmektedir. Çocukların çoğunluğu<br />

ise bu uyarıları dikkate almaktadır.<br />

6. Çocukların en çok örnek aldıkları ve özdeşim kurdukları<br />

karakterler dizi karakterleridir.<br />

7. Çocukların %23.33’ü herhangi bir karakterin özelliğini<br />

örnek almazken, %18 ile en çok örnek alınan<br />

davranış iyi huyluluktur.<br />

8. Yaş ve cinsiyet ayrımı olmaksızın, çocukların çoğunluğu<br />

akıllı işaretleri biliyor ve önemsiyor.<br />

64 65<br />

Öneri<br />

Sonuçlardan anlaşıldığı gibi; çocuklar şiddet unsurlarından<br />

hangilerinin gerçek, hangilerinin kurmaca<br />

olduğunu anlayamamaktadır. Son yıllarda televizyon<br />

çekimlerinin sahne arkasını ekrana getiren programlar,<br />

çocukların gerçek ve kurmaca ayrımını yapmaları<br />

konusunda faydalı olabilir. Bu nedenle bu tür programların<br />

artırılması ve ailelerin bu programları çocuklarıyla<br />

seyretmeleri hem çocukların bilinçlenmesi<br />

hem de aile ve çocuk arasındaki etkileşimin güçlenmesi<br />

açısından önemlidir.<br />

KAYNAKÇA<br />

l Aydın, O. Ve Aydın, G. (1993): “Ekranda İzlenen Şiddet, Saldırgan Davranışları<br />

Artırır mı?” Psikiyatri, Psikoloji, Psikofarmakoloji Dergisi (3p) (Ek 4) 43-51<br />

l Demir, N. (2004): “Birey, Toplumbilim: Sosyoloji Temel Kavramlar” Ankara,<br />

Turhan Kitabevi<br />

l Gökler, B. (1993): “Çağımızda Çocuk ve Şiddet” Psikiyatri, Psikoloji, Psikofarmakoloji<br />

Dergisi (3p) (Ek4) 33-36<br />

l İsen, G. ve Batmaz, V. (2002): “Ben ve Toplum”, İstanbul, Om Yayınları<br />

l Tan, M. (1981): “Toplumbilime Giriş”: Temel Kavramlar, A.Ü. Eğitim Fak. Yayını<br />

No: 97<br />

l Aziz, A.(1982):”Toplumsallaşma ve Kitlesel Etkileşim”, Ankara Üniversitesi,<br />

B.Y.Y.O Yayınları, Ankara


Kasım-Aralık 2012 Yıl : 2 Sayı : 9<br />

Dâhi Kadın Matematikçiler<br />

İSTATİSTİK<br />

ÇEŞİTLEMELERİ<br />

Kadın matematikçiler antik çağlardan beri matematik disiplininin gelişmesinde önemli<br />

bir rol oynamışlardır. Aşağıda matematiğin gelişimine dikkate değer katkılarda bulunmuş<br />

6 kadının kısa biyografilerini bulacaksınız.<br />

İskenderiyeli Hypatia<br />

Meşhur matematikçi ve astronom Theon’un kızı olan Hypatia, erken Yunan<br />

matematikçilerinin sonuncusudur. Ayrıca bir mucittir.<br />

370 – 415 tarihleri arasında İskenderiye’de (Mısır) yaşar ve İskenderiye<br />

Üniversitesi’nde geometri, astronomi, basit matematik, felsefe ve cebir dersleri<br />

verir. Bu üniversiteye Avrupa, Asya ve Afrika’dan öğrenci çeker.<br />

Matematik’teki temel ilgi alanı, İskenderiyeli matematikçi ve modern cebirin kurucusu<br />

Diophantus’un çalışmalarıdır. Konik kesitler üzerine de çalışır.<br />

İcatları arasında yıldızların ve gezegenlerin konumlarını ölçen bi usturlab, su arıtma<br />

cihazı ve su yoğunluğu ölçen bir alet bulunur.<br />

Emy Noether<br />

Emy Noether’in matematiğe temel katkısı birincil halkalar kavramını formüle etmesi ve<br />

geliştirmesidir.<br />

Sırabağımlı (non-commutative) cebirlerin yapısını da incelemiştir. Noether 23 Mart<br />

1882’de güney Almanya’nın üniversiteler şehri olan Erlangen’de doğmuştur. Üniversiteye<br />

kaydolduğunda okuldaki 1000 öğrenci içindeki iki kadından biridir. 1907 yılında doktorasını<br />

almıştır.<br />

1916 – 1923 arasında Götingen Üniversite’sinde cebir hocası olarak çalışmıştır.<br />

Matematiğe temel katkısı sırabağımlı cebirlerin yapısının incelenmesi üzerinedir. 1933’te<br />

Almanya’dan ayrılarak üniversite okutmanı olarak Birleşik Devletler’e yerleşir.<br />

14 Nisan 1935’te vefat eder. Öldüğünde Einstein kendisini şu sözlerle tanımlamıştır:<br />

“Noether, kadınlar yüksek eğitime erişim kazandığından beri en önemli yaratıcı matematik<br />

zekâdır.”<br />

Sonya Kovalevskaya<br />

Sonya Kovalevskaya 15 Ocak 1850’de Rusya’da doğar ve 10 Şubat 1891’de Stockholm’de<br />

ölür. Almanya’daki Heidelberg Üniversitesi’nde derslere katılır ve Alman matematikçi Weierstrass<br />

ile Berlin’de özel olarak çalışır.<br />

4 yıllık çalışma, biri kısmı diferansiyel denklemlerle ilgili, üç olağanüstü makale ile sonuçlanır.<br />

Kendisine Götingen Üniversitesi tarafından doktora verilir.<br />

1883 yılında yeni kurulan Stockholm Üniversitesi’nde ilk kadın okuman olur. En büyük başarısı<br />

“On the Rotation of a Solid Body about a Fixed Point (Sabit bir nokta etrafında döndürülen<br />

katı bir cisim hakkında)” adlı makalesiyle kazandığı Fransız Bilimler Akademisi’nin verdiği Prix<br />

Bordin’dir.<br />

Kovalevskaya kompleks analiz üzerine çalışmış ve Euler, Poisson ve Lagrange’ın<br />

çalışmalarını, hareketin diferansiyel denklemlerini çözmek için hipereliptik integral kullanarak,<br />

genelleştirmiştir.<br />

Ayrıca piyesleri, şiirleri, romanları ve bir otobiyografisi vardır.<br />

Maria Gaetana Agnesi<br />

20 çocuklu bir ailenin çocuklarından biri olarak 16 Mayıs 1718’de Bolonya’da (İtalya)<br />

dünyaya gelen Maria Gaetana Agnesi’nin babası bir matematik profesörüdür.<br />

Çok yetenekli bir çocuk olan Agnesi bir kaç dili akıcı bir şekilde öğrenir ve daha<br />

çocukken soyut matematik ve felsefe tartışmaları içinde yer alır.<br />

Agnesi’nin cebir, diferansiyel ve integral hesapları üzerine olan iki ciltlik çalışması<br />

‘Analytical Institutions’ bir çok dildeki kaynakları bir araya getirir. Ayrıca kendi<br />

yöntem ve genelleştirmelerini de barındırır. Anlaşılırlığı yüzünden bir çok dilde ders<br />

kitabı olarak kullanılır.<br />

Agnesi Cadısı olarak bilinen eğri onun ismini alır. Denklemi şudur: x 2 y =a 2<br />

(a-y).<br />

Bu eğriyi kendisi keşfetmemiş olsa da, kitabının analitik geometri kısmında bu denklemle<br />

çalışmıştır. Hayatının ikinci yarısını hasta ve fakirlere hasretmiştir. 9 Ocak<br />

1799’da Bologna’da ölmüştür.<br />

Mary Fairfax Sommerville<br />

Mary Fairfax Sommerville 26 Aralık 1780’de İskoçya’da doğar ve toplumun<br />

matematik ve bilim konusundaki çalışmalara ilgisini yükselten etkili bir yazar olur.<br />

İlk kitabı “Mechanisms of the Heavens” (Cennetlerin Mekanizması) Laplace’ın Celestial<br />

Mechanics (Semavî Mekanizma) adlı kitabının popüler bir tercümesidir ve<br />

yüksek matematik ve astronomi öğrencileri arasında yaygın bir ders kitabı olarak<br />

kullanılır. Diğer önemli eserleri: ’Connection of the Physical Sciences (Fizik Bilimleri<br />

ile Bağlantılar)’, ‘Physical Geography (Fizikî Coğrafya)’ ve ‘Molecular and Microscopic<br />

Science (Moleküler ve Mikroskopik Bilimler)’. Bu eserlerin sonuncusu<br />

Somerville 89 yaşında iken yayınlanır. Matematik konuları üzerine monografiler de<br />

yazar.<br />

Çalışmaları, İngiltere Kralı tarafından kendisine bir emekli aylığı bağlanarak karşılık<br />

bulur ve Kraliyet Astronomi Topluluğu’na üye seçilen ilk kadın olur.<br />

28 Kasım 1872’de Napoli’de (İtalya) vefat eder.<br />

Ada Lovelace<br />

19’uncu yüzyılda teknoloji alanında fazla kadın bulunmaz ama biri vardır ki kendisi ilk<br />

bilgisayar programcısı olarak bilinir. (Sadece ilk kadın programcı değil, ilk programcı<br />

olarak). Ada Lovelace kadınların, yıllardır, enformasyon teknolojisinin önemli bir<br />

parçasını oluşturduklarını hatırlatan önemli bir figürdür.<br />

Şair Lord Bryon’ın kızı olan Augusta Ada Lovelace 10 Aralık 1815’te Londra’da<br />

doğar. Yetenekli bir matematikçi, linguist ve kemancıdır. Annesi ve aile dostu Mary<br />

Sommerville’in desteğiyle erken yaşlarda matematiğe yönelir.<br />

21 yaşına geldiğinde matematikçi, bilim insanı ve kâşif Charles Babbage’ın yanında<br />

erken bilgisayar için bir model olan Analytical Engine üzerine, çalışmaya başlar. Bilgisayar<br />

programlama, işlenecek verinin belirlenmesi, kartların kullanımı ve hangi komutun<br />

hangi sırada yürütüleceğini belirten sıranın belirlenmesi fikrini geliştirir.<br />

Soylu İngiliz kadınlarının matematiksel makaleler yazması uygun bulunmadığından,<br />

çalışmalarında isminin baş harfleri olan AAL kısaltmasını kullanmıştır.<br />

Lovelace ve Babbage tarafından keşfedilen bir başka alan at yarışlarında olasılık<br />

kuramlarının kullanılmasıdır. Kullandıkları sistem Lovelace’ı büyük borçlar altında<br />

bırakır ve güvenilmez bulunur.<br />

1970’lerde ABD Savunma Bakanlığı tarafından geliştirilen yüksek seviyeli programlama<br />

dili onun adı ile (ADA) anılır. Ada Lovelace 27 Kasım 1852’de Nottinghamshire’da<br />

(İngiltere) ölür.<br />

66 67


Kasım-Aralık 2012 Yıl : 2 Sayı : 9<br />

25 Eylül 2012 sabahı Kırşehir’in Abdal mahallesinde<br />

sessiz gözyaşlarıyla söylenen bozlaklar, bir anlamda<br />

haber bültenleri ile birlikte ünlü halk ozanı Neşet<br />

Ertaş’ın vefatını duyuruyordu.<br />

1938 yılında doğan Neşet Ertaş’ın babası halk ozanı,<br />

Orta Anadolu Abdal-Türkmen müziğinin temsilcisi<br />

Muharrem Ertaş, annesi Döne Hanım’dır. Annesinin<br />

ölümünden sonra 15 yaşında gurbete çıkana kadar<br />

Kırşehir, Keskin ve Yozgat’ın köylerinde yaşamıştır.<br />

İlkokula giderken keman ve bağlama çalmayı öğrenmiştir.<br />

Babası Muharrem Ertaş ile birlikte yöre düğünlerinde<br />

saz çalıp türküler söylemiştir.<br />

Etkilendiği tek kişinin babası Muharrem Ertaş olduğunu<br />

söyler. Kendi ifadesi ile bunu şu şekilde ifade<br />

eder; "Babamla ben aynı ruhun insanlarıyız."<br />

İlk plağını 1950'li yılların sonunda İstanbul'a giderek<br />

"Neden Garip Garip Ötersin Bülbül" adı ile babası Muharrem<br />

Ertaş'a ait bir türküyle çıkardı. Çok beğenilen<br />

bu plağın ardından diğer plak, kaset ve halk konserleri<br />

takip etti. Daha sonra Neşet Ertaş Ankara'ya yerleşir.<br />

Burada yaşadığı sağlık sorunları nedeniyle kardeşinin<br />

daveti üzerine Almanya'ya gider. Çocuklarının eğitimi<br />

ve sanatsal çalışmalarından dolayı uzun bir süre<br />

Deniz Yıldız<br />

Bir Veda’nın Ardından<br />

“Dizinde sızıydı anamın derdi<br />

Tokacı saz yaptı elime verdi<br />

Yeni bitirmiştim üç ile dördü<br />

Baban gibi sazcı oldun dediler”<br />

Neşet ERTAŞ<br />

İSTATİSTİK<br />

ÇEŞİTLEMELERİ<br />

Almanya'da kalan sanatçı, 2000 yılında İstanbul'da<br />

verdiği konserle sahne hayatına geri dönmüştür.<br />

Kırşehirli mahalli sanatçı ünvanı ile başlayan neredeyse<br />

yarım asırlık müzik serüveni ,Neşet Ertaş’ı<br />

neredeyse yarım yüzyılda, ülke sınırlarının dahi dışına<br />

çıkan bir şöhrete ulaştırmıştır. Türkülerinde göze<br />

çarpan mahalli ve yöresel özelliklere rağmen, zaman<br />

içinde yöre sanatçısı kimliğinden çıkarak halk kesimlerinde<br />

ve profesyonel müzik çevrelerinde, her<br />

sanatçıya nasip olmayacak bir şöhrete ulaşmıştır.<br />

Garip mahlasıyla okuduğu türküler, bozlaklar, aslında<br />

Neşet Ertaş’ın hayatı hakkında ipuçları vermektedir.<br />

Yokluklara ve gurbette geçen acı yıllarına rağmen,<br />

dinleyicilerine “ayağınızın turabı olayım’’ diyecek<br />

kadar mütevazi kişiliğe sahipti. Kalabalıklardan ve<br />

medyadan adeta kaçan içe kapanıklığı ile yüreğindeki<br />

acıları ve yaşadığı yoksullukları, söylediği türkülerde<br />

ifade ederken hiçbir grubun, etnik kimliğin ya da<br />

mezhebin sözcüsü olmamıştır. “O dönem Süleyman<br />

Demirel cumhurbaşkanıydı. Devlet sanatçılığı bana<br />

teklif edildi. Ben, 'hepimiz bu devletin sanatçısıyız,<br />

ayrıca bir devlet sanatçısı sıfatı bana ayrımcılık geliyor'<br />

diyerek teklifi kabul etmedim. Ben halkın sanatçısı<br />

olarak kalırsam benim için en büyük mutluluk bu.<br />

Şimdiye kadar devletten bir kuruş almadım, bir tek<br />

TBMM tarafından üstün hizmet ödülünü kabul ettim.<br />

Onu da bu kültüre hizmet eden ecdatlarımız adına<br />

aldım." açıklaması halk arasında neden efsaneleştiğinin<br />

ve kendisine “BOZKIRIN TEZENESİ” ünvanının<br />

layık görüldüğünün de bir özetidir aslında.<br />

2010 yılında Unesco tarafından “yaşayan insan<br />

hazinesi” ilan edilen Ertaş, 25 Nisan 2011 tarihinde<br />

İTÜ Devlet Konservatuarı tarafından fahri doktora<br />

ödülü ile onurlandırılmıştır.<br />

TÜRKÜLER –TÜRKÜLERİMİZ<br />

Yazımızın bu bölümünde kesin bir sınıflandırma yapmak<br />

güç olsa da, türkülerle ilgili var olan ve kabul<br />

görmüş ayrımları illerini de gözeterek, gerek anonim<br />

olsun gerekse de halk ozanlarınca söylenmiş olsun,<br />

TRT Repertuarına girmiş ve bilinen türkülerin yaklaşık<br />

sayılarını vermeye çalışacağız. Mahalli, yerel, sadece<br />

o bölge insanının bildiği, dışa açılamayan bazı türkülerin<br />

varlığı da kabul edildiğinde, bu sayıların elbette<br />

mutlak ve sabit olması mümkün değildir.<br />

Türkü kelimesinin kaynağı Türk kelimesidir. "Türk"<br />

kelimesinin sonuna (î) iyelik eki eklenerek Türkî sözü<br />

elde edilmiş, bu söz zamanla "Türkü" biçimini almıştır.<br />

Halkın neşesini, derdini, özlemini, sitemini, dünya<br />

görüşünü, inancını vb. yansıtan; hece ölçüsüyle<br />

söylenen, ana bölümüne bağlantıların eklenmesiyle<br />

oluşturulan ezgili anonim ürünlere "Türkü" denir<br />

Türkü sözü muhtelif Türk boylarında farklı kelimelerle<br />

isimlendirilirler. Türküyü Azeri Türkleri mahnı, Başkurtlar<br />

halk yırı, Kazaklar türki, türik halık äni, Kırgızlar<br />

eldik ır, türkü, Kumuklar yır, Özbekler türki, halk<br />

koşiğı, Tatarlar halık cırı, Türkmenler halk aydımı,<br />

Uygur Türkleri de nahşa, koça nahşisi derler.<br />

Türkü sözcüğü ilk kez XV. Yüzyılda Doğu Türklerince<br />

kullanılmıştır. Hikmet Dizdaroğlu, Anadolu'da türkünün<br />

ilk örneğini Öksüz Dede'nin verdiğini belirtir.<br />

Türküler genellikle hece vezninin 7, 8 ve 11'li kalıplarıyla<br />

kıtalar halinde söylenir. Her kıta türkünün asıl<br />

sözlerinin bulunduğu bend ile nakarattan meydana<br />

gelir. Nakarat her bendin sonunda tekrarlanır. Bu kısım<br />

bağlama veya kavuştak diye de bilinir. Türküleri<br />

kesin ayrıma sokmak güçtür. Bir yörede yakılan türkü<br />

diğer bir yöreye şekli ve söyleniş biçimi değişerek<br />

geçebilir.<br />

Türkü Özellikleri:<br />

1.Türkülerde konu zenginliği vardır. Aşk, ayrılık,<br />

ölüm, gurbet, tabiat, kahramanlık ve güzellik başlıca<br />

konularıdır.<br />

2. Hecenin yedili, sekizli en çok da on birli kalıplarıyla<br />

yazılırlar.<br />

3. Türküler genelde dörder mısralı bentlerden oluşur.<br />

4. Bazıları koşma şeklindedir.<br />

5. Bazı türkülerde her bendin sonunda aynı dize veya<br />

dizeler tekrarlanır. Bu tekrarlanan dizelere nakarat<br />

(kavuştak) adı verilir. Nakaratların ölçüsü bazen ana<br />

bentlerin ölçüsünden ayrı olabilir.<br />

6. Türkülerin kafiye örgüsü genelde şöyledir: "aaab<br />

cccb dddb", "aaabb cccbb dddbb" veya "aaabcc<br />

dddbcc eeebcc" şeklindedir.<br />

7. Türküler ait oldukları bölgelere göre adlar alırlar.<br />

8. Genelde anonimdirler ama söyleyeni belli olan türküler<br />

de vardır.<br />

Yukarıda belirttiğimiz üzere, kesin bir ayrım yapılamamakla<br />

birlikte, kabul görmüş sınıflandırmalar şöyledir.<br />

KONULARINA GÖRE TÜRKÜLER<br />

A. Lirik Türküler: Aşk, sevinç, özlem vb. duyguların<br />

ön alana çıktığı türkülerdir.<br />

a. Aşk ve Sevda Türküleri<br />

b. Gurbet Türküleri<br />

c. Ağıtlar<br />

d. Ninniler<br />

B. Satirik Türküler: Mizahın ve yerginin ön alana<br />

çıktığı türkülerdir.<br />

a. Mizahi Türküler<br />

b. Taşlamalar<br />

C. Olay Türküleri: Gerçek olaylara dayana türkülerdir.<br />

a. Tarihi Türküler<br />

b. Eşkiya Türküleri<br />

c. Hapishane Türküleri<br />

D. Tören ve Mevsim Türküleri<br />

a. Düğün ve Kına Türküleri<br />

b. Tarikat türküleri<br />

68 69


Kasım-Aralık 2012 Yıl : 2 Sayı : 9<br />

E. İş ve Meslek Türküleri<br />

a. Esnaf Türküleri<br />

F. Pastoral Türküler: Konularını doğa ve doğa güzelliklerinden<br />

alan türkülerdir.<br />

a. Doğa Türküleri<br />

G. Didaktik Türküler<br />

H. Oyun Türküleri<br />

RİTMLİ (USULLÜ) TÜRKÜLER<br />

Usullü türküler genellikle oyun havaları olup Konya’da<br />

“oturak”, Urfa’da “kırık hava”, Ege’de “zeybek”,<br />

Ordu, Giresun, Trakya ve Marmara’da “karşılama”,<br />

Harput’ta “şıkıltım”, Karadeniz kıyılarında “horon”,<br />

Isparta ve Eğridir’de “datdiri”, Kars ve Erzurum’da<br />

“Sümmani ağzı” adlarıyla da anılmaktadırlar. Bunlara,<br />

belli süre birimlerine bağlı kalınarak yakılmış türküler<br />

oldukları için ölçülü türküler de denir. Bu oyun<br />

havalarından başka, “güzelleme”, “koşma”, “ninni”,<br />

“taşlama” ve “yiğitleme” de bu bölüm içinde yer almaktadır.<br />

a- Azeri Türküleri: Tar, garmon ve akerdeonun en<br />

önemli çalgıları olup ritm olarak koltuk davulu kullanılmaktadır.<br />

Segah ve nihavend makamları en çok<br />

kullanılan makamlardır. (Sevgi Gatarı, Eziz Dostum,<br />

Yarimi Göreydim)<br />

b- Karadeniz Türküleri: Karadeniz türkülerinde, türü<br />

belirleyen unsurlar;<br />

usûl, çalgılar, ağız ve bağlamadaki tavırdır. Ayrıca<br />

bu türkülerin büyük bir kısmı oyunlara eşlik etmek<br />

için okunurlar. Tulum, zurna ve Karadeniz kemençesi<br />

türün çalgısal özellik gösteren çalgılarıdır. Ayrıca<br />

bağlama (Uzun sap, bozuk düzen) yaygın olarak kullanılmakta<br />

ve kendine ait Karadeniz tezenesi ile tavır<br />

özelliğini göstermektedir. Seslendirmede kullanılan<br />

Karadeniz ağzı türün bir diğer özelliğidir. (Dertliyim<br />

Kederliyim, Giresun Kayıkları, Gelevera Deresi)<br />

c- Konya Türküleri: Bu türde, bağlamadaki özel<br />

Konya tavrı ve seslendirmede yapılan triller kendini<br />

kabul ettirmişlerdir. (Bağlar Gazeli, Sürmeli, Konyalım<br />

Yürü)<br />

d- Rumeli Türküleri: Bu türkülerde, ağız ve bağlamadaki<br />

tavır, türü belirleyen en önemli öğelerdir. Seslendirmede<br />

yöresel ağız "şive", bağlama ile icrada<br />

İSTATİSTİK<br />

ÇEŞİTLEMELERİ<br />

Trakya tavrı görülür. Kent merkezlerinde bağlamanın<br />

yanı sıra, keman, kanun, ud gibi GTSM çalgıları da<br />

kullanılmaktadır.<br />

Bulgaristan, Yunanistan ve Yugoslavya'da yaşayan<br />

Türkler'in bu türdeki türkülerinin oluşu, asırlarca aynı<br />

siyasi topluluk içinde olan insanların kültür birlikteliğinden<br />

başka bir şey değildir. (Yüksek Yüksek Tepelere,<br />

Bahçalarda Börülce, Aman Bre Deryalar)<br />

e- Teke Zortlatması (Teke Yöresi Türküleri): Bu<br />

tür adını, Teke yöresi olarak bilinen bölgeden almaktadır.<br />

Bölgenin adı, Teke beyliğinden gelmektedir.<br />

1277 yılında Karamanoğlu Mehmet Bey'in izniyle,<br />

Teke Paşa bir beylik kurmuş ve bu beyliğe kendi adını<br />

vermiştir.<br />

Teke yöresini kapsayan yerler şunlardır; Burdur'un<br />

tamamı, Fethiye, Ortaca (Muğla), Acıpayam, Kızılhisar,<br />

Honaz (Denizli), Dinar Başmakçı (Afyon), Yalvaç,<br />

Şarkikaraağaç (İsparta), Cevizli, Akseki, Manavgat,<br />

Alanya (Antalya)<br />

(Yayla Yolları, Antalya’nın Mor Üzümü, Hele Hele<br />

Kızlar)<br />

f- Yozgat Türküleri: Bu türü belirleyen en önemli<br />

öge, bağlamanın, Yozgat Tavrı veya "Sürmeli" olarak<br />

bilinen bir tavırla çalınışıdır. Ayrıca seslendirmede<br />

yapılan triller ve gırtlak hareketleri ağız olarak da bu<br />

türe başka bir özellik kazandırır.<br />

Yozgat tavrını radyolara getiren, tanıtan ve yaygınlaşmasını<br />

sağlayan Nida Tüfekçi Hoca'dır.<br />

(Hastane Önünde İncir Ağacı, Çamlığın Başında Tüter<br />

Bir Tütün, Dersini Almış da Ediyor Ezber )<br />

SERBEST RİTMLİ (USULSÜZ) TÜRKÜLER<br />

a- Arguvan havaları: Malatya özellikle Arguvan ilçesi<br />

ve Maraş’ın bazı kesimlerinde yaygın Alevi Türkmenlerine<br />

özgü bir uzun hava türüdür. Sözlerinde<br />

doğa,aşk,sevda,öğüt ve gurbet konuları işlenmiştir<br />

(Etek Sarı, Arguvana’a Gidemem, Açma Bugün Perdeleri)<br />

b- Barak Havaları; Barak havaları, barak Türkmenlerine<br />

özgü uzun havalardır. Barak Türkmen köyleri<br />

Gaziantep, Şanlıurfa arasında kalan Barak Ovası’nda<br />

çalınıp söylenmektedir. Barak havaları yöre oyunları<br />

oynanmadan önce ya da oyun aralarında sıkça ses-<br />

lendirilir. ( Dayanamam, Barakkızı, Biçare)<br />

c- Bozlak; Özellikle İç Anadolu ve Güney Anadolu’da<br />

Toroslar’da yaygın olan Avşar Türkmenleri oymaklarına<br />

ait bir uzun hava türüdür. Bozlakların konuları,<br />

yöresel ve çeşitli toplumsal olaylardır. En önemli<br />

özelliklerden olan yiğitlik ve kahramanlık konuları baş<br />

konular olarak görülür.( Avşar Bozlağı, Ankara’da Yedim<br />

Taze Meyvayı, Telli Turnam)<br />

d- Yol Havaları; Karadeniz yöresinde seslendirilen<br />

bir uzun hava türüdür. Konuları aşk, sevda ve doğadır.<br />

Sözleri doğaçlama olarak okunur. (Ağasar Yol<br />

Havası, Hemşin Yol Havası, Tonya Yol Havası)<br />

e- Hoyratlar; Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da ve<br />

Türklerin yaşadığı Kerkük’te çokça yaygın olarak görülmektedir.<br />

Hoyrat, yiğitlik mertlik duygusu veren<br />

klasik öğelerLe bezenmiştir. Sözlerde sevgi, sevgili,<br />

gurbet, keder, yas, özlem, doğa ve nasihat gibi<br />

konular işlenir. (Alçak Felek, Kerkük’ün Altı Hasa,<br />

İLLERE GÖRE TÜRKÜ SAYILARI<br />

Bahar’da Gülüm Soldu)<br />

f-Gurbet Havaları; Teke yöresine özgü bir uzun hava<br />

türüdür. Gurbet havaları sözlerinde ayrılık, sıla, yiğitlik,<br />

hasret gibi konular işlenir. Gurbet havalarına kaval,<br />

sipsi, kabak kemane, üç telli ve bağlama ile eşlik<br />

edilir, (Çıktım Gurbet Ele, Eğlen Durnam, Akşamlar<br />

Oldu)<br />

70 71<br />

ADANA 122<br />

ADIYAMAN 30<br />

AFYON 88<br />

AĞRI 29<br />

AMASYA 33<br />

ANKARA 168<br />

ANTALYA 50<br />

ARTVİN 283<br />

AYDIN 49<br />

BALIKESİR 45<br />

BİLECİK 49<br />

BİNGÖL 12<br />

BİTLİS 35<br />

BOLU 128<br />

BURDUR 104<br />

BURSA 47<br />

ÇANAKKALE 38<br />

ÇANKIRI 106<br />

ÇORUM 363<br />

DENİZLİ 26<br />

DİYARBAKIR 191<br />

EDİRNE<br />

ELAZIĞ<br />

ERZURUM<br />

ERZİNCAN<br />

ESKİŞEHİR<br />

GAZİANTEP<br />

GİRESUN<br />

GÜMÜŞHANE<br />

HAKKARİ<br />

HATAY<br />

İllere göre bu sayıların<br />

bölgelere göre dağılımında<br />

ise şu tablo karşımıza<br />

çıkmaktadır.<br />

Ege Bölgesi : 286<br />

Marmara Bölgesi : 415<br />

Akdeniz Bölgesi : 574<br />

Güney Doğu Anadolu Bölgesi : 944<br />

Karadeniz Bölgesi : 1153<br />

Doğu Anadolu Bölgesi : 1410<br />

İç Anadolu Bölgesi : 2359<br />

39<br />

181<br />

472<br />

312<br />

71<br />

305<br />

49<br />

37<br />

5<br />

23<br />

ISPARTA<br />

MERSİN<br />

İSTANBUL<br />

İZMİR<br />

KARS<br />

KASTAMONU<br />

KAYSERİ<br />

KIRKLARELİ<br />

KIRŞEHİR<br />

KOCAELİ<br />

54<br />

42<br />

114<br />

33<br />

133<br />

63<br />

133<br />

37<br />

463<br />

13<br />

KONYA<br />

KÜTAHYA<br />

MALATYA<br />

MANİSA<br />

K.MARAŞ<br />

MARDİN<br />

MUĞLA<br />

MUŞ<br />

NEVŞEHİR<br />

NİĞDE<br />

283<br />

106<br />

132<br />

42<br />

84<br />

15<br />

30<br />

17<br />

26<br />

68<br />

ORDU<br />

RİZE<br />

SAKARYA<br />

SAMSUN<br />

SİİRT<br />

SİNOP<br />

SİVAS<br />

TEKİRDAĞ<br />

TOKAT<br />

TRABZON<br />

33<br />

79<br />

11<br />

31<br />

25<br />

31<br />

414<br />

22<br />

77<br />

151<br />

TUNCELİ 26<br />

Ş.URFA 352<br />

UŞAK 48<br />

VAN 28<br />

YOZGAT 118<br />

ZONGULDAK 11<br />

AKSARAY 34<br />

BAYBURT 93<br />

KARAMAN 64<br />

KIRIKKALE 48<br />

BATMAN<br />

ŞIRNAK<br />

BARTIN<br />

ARDAHAN<br />

IĞDIR<br />

YALOVA<br />

KARABÜK<br />

KİLİS<br />

OSMANİYE<br />

DÜZCE<br />

Tabloları incelediğimizde, bazı il ve bölgelere ait türkü sayısının<br />

tahmin edilenin aksine düşük veya fazla olmasının nedeni,<br />

coğrafi bölgenin küçüklüğü ya da büyüklüğü, nüfus azlığı ya da<br />

fazlalığı, değişik dillerde söylenen türkülerin olması, farklı müzik<br />

türlerine yönelmeler, bazı yörelerde halk ozanı geleneğinin halen<br />

güçlü biçimde sürmesi gibi faktörler ile açıklanabilir.<br />

12<br />

12<br />

18<br />

20<br />

14<br />

11<br />

13<br />

21<br />

95<br />

12


72<br />

Kasım-Aralık 2012 Yıl : 2 Sayı : 9<br />

VERİ TOPLANMASINA VE KİŞİSEL VERİLERİN<br />

KORUNMASINA İLİŞKİN YASAL DÜZENLEMELER<br />

Türkiye’de veri toplanmasına ve kişisel verilerin korunmasına ilişkin yasal düzenlemeler, Resmi<br />

Gazete’de 13.10.2010 günü yayınlanarak yürürlüğe giren 07.05.2010 kabul tarihli ve 5982 nolu Türkiye<br />

Cumhuriyeti Anayasası’nın Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ve Sosyal Güvenlik<br />

Kurumu’nun 08.02.2011 günlü genelgesi ile düzenlenmiştir.<br />

13 Mayıs 2010 PERŞEMBE Resmî Gazete Sayı : 27580<br />

KANUN<br />

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASASININ BAZI MADDELERİNDE<br />

DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA KANUN<br />

MADDE 2 – Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 20’nci maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.<br />

“Herkes, kendisiyle ilgili kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına sahiptir. Bu hak; kişinin<br />

kendisiyle ilgili kişisel veriler hakkında bilgilendirilme, bu verilere erişme, bunların düzeltilmesini veya<br />

silinmesini talep etme ve amaçları doğrultusunda kullanılıp kullanılmadığını öğrenmeyi de kapsar. Kişisel<br />

veriler, ancak kanunda öngörülen hallerde veya kişinin açık rızasıyla işlenebilir. Kişisel verilerin korunmasına<br />

ilişkin esas ve usuller kanunla düzenlenir.”<br />

TC ANAYASASI 20.MADDE<br />

IV. Özel hayatın gizliliği ve korunması<br />

A. Özel hayatın gizliliği<br />

MADDE 20.– Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel<br />

hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz. (Mülga cümle: 3.10.2001-4709/5 md.)<br />

(Değişik: 3.10.2001-4709/5 md.) Millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık<br />

ve genel ahlâkın korunması veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması sebeplerinden biri veya<br />

birkaçına bağlı olarak, usulüne göre verilmiş hâkim kararı olmadıkça; yine bu sebeplere bağlı olarak<br />

gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunla yetkili kılınmış merciin yazılı emri bulunmadıkça;<br />

kimsenin üstü, özel kâğıtları ve eşyası aranamaz ve bunlara el konulamaz. Yetkili merciin kararı yirmi<br />

dört saat içinde görevli hâkimin onayına sunulur. Hâkim, kararını el koymadan itibaren kırk sekiz saat<br />

içinde açıklar; aksi halde, el koyma kendiliğinden kalkar.<br />

(Ek fıkra: 7/5/2010-5982/2 md.) Herkes, kendisiyle ilgili kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına sahiptir.<br />

Bu hak; kişinin kendisiyle ilgili kişisel veriler hakkında bilgilendirilme, bu verilere erişme, bunların<br />

düzeltilmesini veya silinmesini talep etme ve amaçları doğrultusunda kullanılıp kullanılmadığını öğrenmeyi<br />

de kapsar. Kişisel veriler, ancak kanunda öngörülen hallerde veya kişinin açık rızasıyla işlenebilir.<br />

Kişisel verilerin korunmasına ilişkin esas ve usûller kanunla düzenlenir.<br />

T.C.<br />

SOSYAL GÜVENLİK KURUMU BAŞKANLIĞI<br />

Strateji Geliştirme Başkanlığı<br />

Sayı: B.13.2.SGK.0.65.03.00/ 73<br />

Konu: Veri paylaşımı 08.02.2011<br />

GENELGE 2011/14<br />

07/05/2010 tarihli ve 5982 sayılı Kanunun 2 nci maddesiyle, T.C Anayasası'nın 20 nci maddesine eklenen<br />

üçüncü fıkrasıyla "...Herkes, kendisiyle ilgili kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına sahiptir. Bu<br />

hak; kişinin kendisiyle ilgili kişisel veriler hakkında bilgilendirme, bu verilere erişme, bunların düzeltilmesini<br />

veya silinmesini talep etme ve amaçları doğrultusunda kullanılıp kullanılmadığını öğrenmeyi de<br />

kapsar. Kişisel veriler, ancak kanunda öngörülen hallerde veya kişinin açık rızasıyla işlenebilir. Kişisel<br />

verilerin korunmasına ilişkin esas ve usuller kanunla düzenlenir." hükmü getirilmiştir.<br />

12/05/2010 tarihli ve 27579 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliği'nin<br />

8 inci maddesi;<br />

"(1) Kurum, sosyal sigorta kayıtlarında tutulan bilgileri işveren, sigortalı, hak sahibi ve diğer ilgili kişi ve<br />

kuruluşların kullanımına açabilir.<br />

(2) Kurum, internet ve her türlü elektronik ortam ile benzeri elektronik iletişim araçları üzerinden bilgi<br />

alışverişinin yapılmasına ilişkin koşulları belirlemek, Kurum ve işveren ile diğer ilgili kişi ve kuruluşlar<br />

arasındaki ilişkiler ile tarafların birbirlerine karşı olan hak ve yükümlülüklerini düzenlemek için protokol<br />

veya sözleşmeler yapabilir.<br />

(3) Sosyal sigorta kayıtlarından alınan bilgilerin iş ve işlemlerde kullanılmasının hukuki sonuçları, bilgiyi<br />

alan işveren ve diğer ilgili kişi ve kuruluşların sorumluluğundadır."Hükmünü amir olup, buna göre veri<br />

talebinde bulunacak kamu kurum ve kuruluşları ile özel sektör kuruluşlarıyla ekte yer alan örneklerine<br />

uygun olarak Kurumun ilgili birimlerince imzalanacak protokol/sözleşmelerle sosyal güvenlik verilerinin<br />

paylaşımı yapılabilecektir.<br />

Diğer yandan sağlık verileri ile ilgili olarak, Cumhuriyet Savcılıkları, T.C. Sayıştay Başkanlığı, Rehberlik<br />

ve Teftiş Başkanlığı ve İç Denetim Başkanlığı tarafından Genel Sağlık Sigortası uygulamaları ile yapacakları<br />

soruşturma, inceleme ve teftişlerle ilgili olarak talep edecekleri verilerin haricinde, 07/05/2010<br />

tarihli ve 5982 sayılı Kanunun 2’nci maddesiyle, T.C. Anayasası'nın 20’nci maddesine eklenen üçüncü<br />

fıkrası dikkate alınmak suretiyle;<br />

1- Sağlık sigortalılarına ait veriler kendileri ve Kurum elemanlarının genel işlem yapması dışında hiçbir<br />

surette paylaşılmayacaktır.<br />

2- İlaç bazlı veriler ile firma bazlı veriler hiç bir suretle paylaşılmayacaktır.<br />

3- Sağlık hizmet sunucularının kendilerine ait herhangi bir veri paylaşımı söz konusu olmayacaktır.<br />

4- Kurum dışı diğer gerçek veya tüzel kişiler tarafından talep edilen veriler ekte yer alan örneklerine<br />

uygun olarak Kurumun ilgili birimlerince imzalanacak protokol/sözleşmelerle Kurum Başkanlığı Olur'u<br />

ile uygun görülenlerin ilgili talep sahiplerine Genel Sağlık Sigortası Genel Müdürlüğü aracılığı ile gönderilecektir,<br />

5- Kurum içi diğer ilgili birimler tarafından planlama ve politika geliştirme faaliyetleri kapsamında talep<br />

edilen verilerden analizi, değerlendirmesi ve raporlaması tamamlanmış olanlar Genel Sağlık Sigortası<br />

Genel Müdürünün onayı ile gönderilecektir.<br />

Genel Sağlık Sigortası uygulamaları ile ilgili paylaşılan verilerin envanteri Genel Sağlık Sigortası Genel<br />

Müdürlüğü tarafından takip edilecek ve tutulacaktır.<br />

Hazırlanan protokol/sözleşmelerden hiçbir madde çıkarılmayacak veya revize edilmeyecektir. İhtiyaç halinde<br />

Strateji Geliştirme Başkanlığının yazılı uygun görüşü alınarak yeni maddeler ilave edilecektir.<br />

Protokol ve sözleşmeler Kurumumuz adına, içerik yönünden veri talep edilen alanla ilgili birimin Genel<br />

Müdürü tarafından, teknik yönden ise Hizmet Sunumu Genel Müdürü tarafından imzalanacaktır.<br />

İmzalanan protokol ve sözleşmelerin ıslak imzalı bir nüshası Strateji Geliştirme Başkanlığına gönderilecektir.<br />

Bilgilerinizi ve gereğini rica ederim.<br />

M. Emin ZARARSIZ Kurum Başkanı<br />

73


gezgin


Kasım-Aralık 2012 Yıl: 2 Sayı: 9<br />

1 Türkiye’de maden ocaklarında oluşan<br />

kazalar sonucunda her yıl ortalama olarak<br />

1000 maden işçisinden bir tanesinin<br />

hayatını kaybettiği bilinmektedir. 2000<br />

maden işçisinin çalıştığı bir maden<br />

ocağında bir yıl içinde,<br />

a) sıfır işçinin<br />

b) 3 işçinin<br />

c) 2’den fazla işçinin hayatını kaybetme<br />

olasılıklarını bulunuz.<br />

istatistik soruları istatistik soruları<br />

Prof. Dr. İsmail ERDEM<br />

Başkent Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi<br />

İstatistik ve Bilgisayar Bilimleri Bölüm Başkanı<br />

6 Belli bir aralıktaki Z değerlerine karşılık<br />

gelen olasılıkların hesabında dağılımın<br />

özelliklerini ve kullandığınız tablonun<br />

genel yapısını dikkate alarak aşağıdaki<br />

soruları yanıtlayınız. .<br />

a) P(0


Kasım-Aralık 2012 Yıl: 2 Sayı: 9<br />

12 Yeni bir enflasyon modeli içine<br />

ekonomistler, girdi olarak yiyecek<br />

sepetinin ortalama maliyetini 145,75TL<br />

olarak bulmuşlardır. Yıllar boyunca<br />

enflasyonu sabit tutmak amacıyla<br />

standart sapmanında 9,5 TL<br />

olduğu varsayılmaktadır.<br />

Ekonomistlerin ön kestirdiği ortalamayı<br />

kontrol etmek amacıyla 25 farklı bölgeden<br />

örnekler rastsal olarak seçilmiş ortalama<br />

maliyet 149,75 TL olarak hesaplanmıştır.<br />

0.05 anlamlılık düzeyinde ekonomistlerin<br />

önerdiği ortalama ile örneklem ortalaması<br />

arasındaki farklılık istatistiksel olarak<br />

anlamlı mıdır?<br />

a) Buna göre I. tür hata olasılığını<br />

hesaplayınız.<br />

b) μ 0 =25.750 iken II. tür hata olasılığını<br />

hesaplayınız.<br />

14 Soru 13’teki verileri ve karar kuralını<br />

kullanarak μ’nün 25.5, 25.75, 26 ve<br />

26.8 değerlerine karşılık gelecek testin<br />

gücü değerlerini hesaplayınız.<br />

15 H 0 :μ=240 hipotezini H 1 :μ25, n=30, σ=2.4 olmak<br />

0 1 16 İki ana kitleden alınan bağımsız<br />

üzere karar kuralı “Ý≥25.718 ise H<br />

ediniz. (α=0,025 alınız.)<br />

79<br />

0<br />

örneklerden betimleyici istatistikler<br />

hipotezi reddedilir” biçimindedir.<br />

aşağıdaki tabloda verilmiştir.<br />

Termometre Galileo tarafından 1607<br />

yılında icat edilmiştir.<br />

istatistik soruları istatistik soruları<br />

Örnek 1 Örnek 2<br />

n 1 =50 n 2 =35<br />

X 1 =13,6 X 2 =11,6<br />

S 1 =2,2 S 2 =3,0<br />

a) Bu iki popülasyonun ortalamaları farkı,<br />

(μ 1 -μ 2 ) için %95’lik bir güven aralığı<br />

hesaplayınız.<br />

b) H0: μ 1 =μ 2 hipotezini H1: μ 1 ≠μ 2<br />

hipotezine karşı α=0,05 anlamlılık<br />

düzeyinde test ediniz.<br />

17 Bağımsız iki popülasyonun<br />

ortalamaları arasındaki fark olan<br />

(μ 1 -μ 2 )’yi en fazla 1,5 birimlik bir hata<br />

ve %95 güvenilirlikle tahmin etmek<br />

istersek bu iki popülasyondan alınması<br />

gereken örnek büyüklükleri en az<br />

kaç olmalıdır? Popülasyon standart<br />

sapmalarının öngörü değerlerinin,<br />

σ 1* =4, σ 2* =4.4 olduğunu varsayınız.<br />

Bilinen en uzun ağaç, 1872 yılında 132.5<br />

metre olarak ölçülen Avustralya okaliptus<br />

ağacıdır.<br />

18 Normal dağılıma sahip, eşit varyanslı ve<br />

bağımsız iki ana kitleden<br />

alınan örneklerden hesaplanan betimleyici<br />

istatistikler aşağıdaki tabloda verilmiştir.<br />

Örnek 1 Örnek 2<br />

n 1 =10 n 2 =8<br />

X 1 =22,5 X 2 =20,1<br />

S 1 =2,5 S 2 =2,0<br />

a) Bu iki ana kitlenin ortalamaları farkı<br />

(μ 1 -μ 2 ), için %98’lik bir güven<br />

aralığı hesaplayınız.<br />

b)H 0 : μ 1 =μ 2 hipotezini H1: μ 1 ≠μ 2<br />

hipotezine karşı α = 0,05 anlamlılık<br />

düzeyinde test ediniz.<br />

19 Bir ürünün satışlarına, bu ürünle ilgili<br />

olarak yapılan reklamların etkisinin önemli<br />

olup olmadığını test amacıyla bu ürünü<br />

tezgâhlarında bulunduran marketlerin<br />

reklamdan önceki ve reklamdan sonraki<br />

haftalara ait satış miktarları (koli olarak)<br />

saptanmış ve aşağıdaki tabloda<br />

özetlenmiştir.<br />

Market Haftalık Reklamdan Sonra Reklamdan Önce<br />

1 18 15<br />

2 14 12<br />

3 19 18<br />

4 18 15<br />

5 18 16<br />

a) Reklam sonrası ve öncesi satışların<br />

farkı, (μ -μ )=μ , için %95’lik bir güven<br />

S Ö D<br />

aralığı hesaplayınız.<br />

b) H0=(μ -μ )=μ ≤0 hipotezini<br />

S Ö D<br />

H a =(μ S -μ Ö )=μ D >0 hipotezine karşı test<br />

İlk kalp nakli 1967 yılında Christian<br />

Barnard tarafından gerçekleştirilmiştir.<br />

Hasta 18 gün yaşamıştır.


Kasım-Aralık 2012 Yıl: 2 Sayı: 9<br />

20 MAT251 ve MAT252 dersleri aynı<br />

öğretim elemanı tarafından, birincisi<br />

Güz ikincisi de Bahar döneminde olmak<br />

üzere, okutulmaktadır. Bu dersi alan<br />

aynı 10 öğrencinin MAT251 ve MAT252<br />

derslerinden dönem sonunda aldıkları<br />

notlar aşağıda verildiği gibidir.<br />

Öğrenci 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10<br />

MAT251 50 46 50 64 54 70 58 74 58 66<br />

MAT252 32 42 46 46 50 54 58 58 62 70<br />

Bu iki dersten MAT251 dersinden alınan<br />

notların ortalaması MAT252 den alınan<br />

notların ortalamasından, istatistiksel<br />

olarak, daha büyük müdür? Hipotezleri<br />

kurup α=0.025 anlamlılık düzeyinde test<br />

ediniz.<br />

80 22 a) İki beldedeki seçmenlerden n =n = 1 2<br />

400’er kişi ile mülakat yapılmış ve bu<br />

beldelerdeki seçmenlerden kaçar kişinin A<br />

partisine oy vereceği saptanmıştır.<br />

Elektrikli yılanbalığı 650 voltluk bir şok<br />

üretebilir.<br />

81<br />

21 a) Erkeklerin ve kadınların yüksek<br />

tansiyon problemi olanlarının oranları<br />

arasındaki fark % 95 güvenirlilik ve en<br />

fazla 0.05 hata ile tahmin etmek<br />

istersek erkekler ve kadınlardan kaçar<br />

kişinin yüksek tansiyon problemi<br />

olup olmadığı kontrol edilmelidir?<br />

Gerçek oranlarla ilgi öngörü değerlerimiz<br />

olmadığını varsayınız.<br />

b) Bu iki gruptakilerden tesadüfi olarak<br />

seçilen 800 erkekten 120’sinin, 800<br />

kadından da 80’inin yüksek tansiyon<br />

problemi olduğu belirlenmiştir. Bu<br />

iki gruptaki yüksek tansiyon<br />

problemi olanların gerçek oranları<br />

arasındaki fark için % 95’lik bir güven<br />

aralığı oluşturup yorumlayınız.<br />

c) Dr. Mülayim’e göre: “erkeklerdeki<br />

yüksek tansiyon problemlilerin<br />

oranı kadınlardakinden daha fazladır.”<br />

b’deki örneklem bilgileri Dr. Mülayim’in<br />

savını destekliyor mu? Hipotezlerinizi<br />

kurup α=0.025 anlamlılık düzeyinde test<br />

ediniz.<br />

istatistik soruları istatistik soruları<br />

Evcil hayvanlara karşı alerjik olanlar<br />

genelde tüylere değil, salyaya, ölü<br />

deri hücrelerine veya benzer beden<br />

döküntülerine alerji gösterir. Evcil<br />

hayvanların temiz tutulması alerji<br />

belirtilerini büyük ölçüde ortadan kaldırır.<br />

Belde 1 Belde 2<br />

n 1 = 400 n 2 = 400<br />

X 1 = 120 X 2 = 150<br />

(X 1 ve X 2 , beldelerde görüşülen<br />

seçmenlerden A partisine oy vereceklerin<br />

sayısını göstermektedir.)<br />

H 0 : (p 2 – p 1 )≤0 hipotezini Ha: (p 2 – p 1 )>0<br />

hipotezine karşı α=0.025 anlamlılık<br />

düzeyinde test ediniz ve sonucu<br />

yorumlayınız..<br />

b) p 2 ve p 1 in gerçek değerleri arasındaki<br />

farkı, (p 2 –p 1 ), en fazla 0.06 lık bir hata ve<br />

% 98 lik bir güvenilirlikle tahmin etmek<br />

istersek bu beldelerdeki seçmenlerden<br />

en az kaçar kişi ile görüşüp A partisini<br />

tercih edip etmediğini saptamalıyız?<br />

[öngörü değerleri: p 2 için 0.38; p 1 için de<br />

0.30 olarak alınız.]<br />

23<br />

fonksiyonu olasılık yoğunluk fonksiyonu<br />

mudur?<br />

24 X sürekli değişkeninin olasılık yoğunluk<br />

fonksiyonu<br />

olarak verilmiştir.<br />

a) Yukarıdaki olasılık yoğunluk<br />

fonksiyonunu kullanarak<br />

P(X≥1.5|0.5≤X≤1.7)koşullu olasılığını<br />

bulunuz.<br />

b) X rastlantı değişkeninin beklenen<br />

değerinin varyansını bulunuz.<br />

25 X sürekli raslantı değişkeninin olasılık<br />

yoğunluk fonksiyonu aşağıda verilmiştir.<br />

E(X|X≥2) koşullu beklenen değerini ve<br />

koşullu varyansını bulunuz.<br />

26 X sürekli rastlantı değişkenin olasılık<br />

yoğunluk fonksiyonu aşağıda verildiği<br />

gibidir. P(2≤X≤5), P(3≤X≤7) ve P(6≤X)<br />

olasılıklarını hesaplayınız.<br />

Denizin sesini duymak için bir deniz<br />

kabuğunu kulağınıza tuttuğunuzda<br />

duyduğunuz, damarlarınızda akan kanın<br />

sesidir! Çukur biçimli herhangi bir nesneyi<br />

kulağınıza tutarak aynı sesi duyabilirsiniz.


Kasım-Aralık 2012 Yıl: 2 Sayı: 9<br />

istatistik soruları istatistik soruları<br />

27 X kesikli değişkeninin olasılık dağılımı<br />

aşağıdaki tabloda verildiği gibidir.<br />

a) E(X) b) E(X<br />

1<br />

8<br />

1<br />

6<br />

3<br />

8<br />

1<br />

4<br />

1<br />

12<br />

2 ) c) E[(X-μ) 2 ] değerlerini<br />

bulunuz.<br />

X=x 8 12 16 20 24<br />

1<br />

Veri Çözümleme<br />

Okulunuzdaki öğrencilerin internet<br />

kullanımları üzerine bir anket yapmak<br />

üzeresiniz. Öğrencilere sorabileceğiniz<br />

çeşitli sorular içinde, hangisi anketinizle<br />

ilgili olmaz?<br />

3 Şu soruya verilecek yanıtı bilmek<br />

isteseydiniz, hangi istatistik ölçüyü<br />

kullanırdınız: Öğrenciler genel olarak<br />

geceleri kaç saat çalışır?<br />

a) Mod<br />

b) Hepsi<br />

P(X=x)<br />

Ebola virüsü bulaştığı her beş insandan<br />

dördünü öldürmektedir.<br />

29 Bir torbada 3’ü beyaz, 7’si kırmızı olan 10<br />

a) Erkekler ve kadınlar farklı internet<br />

faaliyetlerinden mi hoşlanırlar?<br />

b) Öğrencilerin evde bilgisayarı var<br />

mıdır?<br />

c) Ortalama olarak öğrenciler günde kaç<br />

saat internet başında kalırlar?<br />

d) Öğrenciler internetteki en gözde<br />

faaliyetleri nedir?<br />

İpucu: İlgili soruların hepsi internet<br />

kullanımı üzerinedir.<br />

c) Medyan<br />

d) Ortalama<br />

İpucu: Bir veri seti için, ortalama ortalama<br />

değeri, medyan ortanca değeri, mod ise<br />

en sık ortaya çıkan değeri gösterir.<br />

82<br />

28 5 hisse senedi, 7 fon yatırım ortaklığı<br />

ve 8 devlet tahvili arasından iki tanesi,<br />

seçileni yerine koymama koşulu altında,<br />

rastgele seçiliyor. X rastlantı<br />

değişkeni örneklemdeki fon yatırım<br />

ortaklığı sayısını gösterdiğine göre, X’in<br />

beklenen değerini bulunuz.<br />

bilye vardır. Çekileni yerine koymama<br />

koşulu altında, 3 bilyelik bir örneklem<br />

çekilmektedir. X rastlantı değişkeni,<br />

kırmızı bilye ile beyaz bilye arasındaki farkı<br />

göstermektedir. Bu durumda Y=5X-7<br />

raslantı değişkeninin beklenen değerini<br />

bulunuz.<br />

2 Bir anketten alınmış aşağıdaki soruların<br />

4 İki farklı grubu karşılaştırmak isteseniz,<br />

hangi grafik yöntemini kullanırdınız?<br />

a) Resimli grafik<br />

b) Histogram<br />

c) İkili çubuk grafiği<br />

83<br />

hangisinin cevabını grafikle birlikte vermek d) Çubuk grafiği<br />

faydalı olur?<br />

İpucu: Eğer erkek ve kadın öğrencilerin<br />

a) Öğrenciler pizza siparişi vermeye<br />

gözde renklerini karşılaştırmak isteseniz,<br />

yatkın mıdır?<br />

b) Kaç öğrenci kendi pizzasını kendi<br />

yapmıştır?<br />

ikili çubuk grafik kullanırdınız.<br />

30 X kesikli rastlantı değişkeninin olasılık<br />

c) Öğrencilerin gözde pizza malzemeleri<br />

fonksiyonu aşağıda verilmiştir.<br />

hangileridir?<br />

a) k sabitinin değeri nedir?<br />

d) Öğrenciler pizzalarında ananas<br />

b) k sabiti için bulunan değer ye<br />

sever mi?<br />

rine konularak, P(X=2), P(X=6),<br />

İpucu: Bir soruya verilebilecek çoklu<br />

P(2


5<br />

Kasım-Aralık 2012 Yıl: 2 Sayı: 9<br />

Yığılmış çubuk grafik üç hokey takımının 4<br />

yılda kazandıkları oyun sayılarını gösterir.<br />

Hangi iki takım aynı sezonda aynı sayıda<br />

maç kazanmıştır?<br />

6<br />

Veri Çözümleme ve<br />

Yorumlama<br />

Aşağıdakilerden hangisi ham veri olarak<br />

kabul edilemez?<br />

a) Bir kelimenin sözlük tanımı.<br />

b) Bir nehir ağzındaki su sıcaklığının<br />

ölçümü.<br />

c) Atlantik Okyanusu’ndaki bir fırtınanın<br />

uydu görüntüsü.<br />

d) Belirli bir ağaç türünün dağılımının<br />

enlem ve boylam bilgileri.<br />

Bilim insanları gözlemleri ve veriler için<br />

bir açıklama geliştirdiklerinde, aşağıdaki<br />

şıklardan hangisi yanlıştır?<br />

a) Sezgilerini kullanmamalıdır.<br />

b) Varsayım yapmaktan kaçınmalıdır.<br />

c) Bilgi birikimlerini kullanmalıdır.<br />

d) Yaratıcı olmamaya çalışmalıdır.<br />

Neden farklı bilim insanları sıcaklık verisini<br />

farklı yorumlamıştır?<br />

a) Verinin niteliği düşüktür<br />

b) Hiçbir bilim insanı veriyi anlamamıştır<br />

c) Farklı bilim insanları veriyi farklı<br />

çözümlemiştir<br />

d) Çünkü yorumların çoğu yanlıştır<br />

10 Bir grup bilim insanı çalışmalarını bir<br />

makale haline getirmeye çalışmaktadır.<br />

100 veri noktası toplamalarına rağmen,<br />

son tahlilde bunların yalnızca 87 tanesini 13 Aşağıdaki grafik 36 yıllık bir sürede<br />

84<br />

7 Veri çözümleme bir çok evreden oluşur.<br />

Bunlardan biri,<br />

a) İstatistikî çözümlemedir,<br />

kullanmışlardır. Verilerini yayınlarken<br />

aşağıdaki yaklaşımlardan hangisini<br />

kullanmaları gerekir?<br />

a) Bütün veriyi yayınlayıp, bazı verileri<br />

toplanmış atmosferdeki CO ölçümlerini<br />

2<br />

gösterir. Bu grafiğe göre, atmosferdeki<br />

CO konsantrasyonu ile ilgili olarak nasıl<br />

2<br />

bir eğilim gözlüyorsunuz?<br />

85<br />

b) Filtrelemedir,<br />

neden kullanmadıklarını açıklamalılar.<br />

a) Çıtalar ve Ayılar, 1997<br />

b) Ayılar ve Şahinler, 1998<br />

c) Hatalı verinin ayıklanmasıdır,<br />

d) Yukarıdakilerin hepsidir.<br />

b) Bütün veriyi yayınlayıp,<br />

kullanmadıkları veriyi neden<br />

kullanmadıklarını okurların<br />

c) Şahinler ve Çıtalar, 1999<br />

bulmalarına izin vermeliler.<br />

d) Ayılar ve Çıtalar, 2000<br />

c) Sadece çözümlemede kullanılan veriyi<br />

İpucu: Aynı sayıda maç kazanan takımların<br />

eşit uzunlukta çubukları olmalıdır.<br />

yayınlayıp, bazı verileri<br />

kullanmadıklarını belirtmeliler.<br />

d) Sadece çözümlemede kullanılan<br />

veriyi yayınlayıp, kullanmadıkları<br />

a) CO konsantrasyonları azalmaktadır.<br />

2<br />

veriden bahsetmemeliler<br />

b) CO konsantrasyonları artmaktadır.<br />

2<br />

Dev kalamar 37 santimlik gözüyle bu<br />

alanda rekoru elinde bulundurmaktadır.<br />

istatistik soruları istatistik soruları<br />

8<br />

9<br />

11<br />

Eğer veriler dikkatlice ve sistematik olarak<br />

toplandıysa, çözümleme tek bir sonucu<br />

doğrular ve her türlü anlaşmazlığı ortadan<br />

kaldırır.<br />

a) Doğru<br />

b) Yanlış<br />

12<br />

Bilim insanları hangi durumlarda verisini<br />

yeniden inceleyebilir?<br />

a) Bir başkası kendi verisini birleştirmek<br />

istediğinde.<br />

b) Yeni çözümleme teknikleri ortaya<br />

çıktığında<br />

c) Benzer bir çalışma yapma kararı<br />

aldığında.<br />

d) Veriyi bir makalede kullanmak<br />

istediğinde.<br />

c) CO konsantrasyonları geniş<br />

2<br />

salınımlar yapmaktadır.<br />

d) CO konsantrasyonları sabit<br />

2<br />

kalmaktadır.


Kasım-Aralık 2012 Yıl: 2 Sayı: 9<br />

istatistik soruları istatistik soruları<br />

16 Bir oto raportörü, arabasını yeni almış<br />

18 Bir örneklem dört gözlemden<br />

10.000 müşterlik bir örneklem arasından,<br />

oluşmaktadır: {1, 3, 5, 7}. Bu durumda<br />

bir müşteri tatmin anketi yürütmektedir.<br />

standart sapma nedir?<br />

Bu 10.000 kişi arasında Ford, GM, Honda<br />

ve Toyota alanlar eşit sayıdadır (2.500).<br />

a) 2<br />

Raportör her markadan 100’er olmak<br />

b) 2.58<br />

üzere 400 müşterilik bir örneklem seçiyor.<br />

c) 6<br />

Bu durum basit rastgele örneğe (simple<br />

random sample) bir örnek teşkil eder mi?<br />

d) 6.67<br />

Kutup ayılarının kürkleri beyaz değil şeffaf,<br />

derileri yine beyaz değil siyahtır. Sıcak ve<br />

a) Evet, çünkü örnekteki her müşteri<br />

rastgele seçilmiştir.<br />

e) Hiçbiri<br />

nemli ortamlarda yaşadıklarında kutup<br />

ayılarının kürkleri algler yüzünden yeşile<br />

döner.<br />

b) Evet, çünkü örnekteki her müşterinin<br />

örneğe seçilme olasılığı eşittir.<br />

c) Evet, çünkü her markanın müşterisi<br />

El sıkıştığımızda, öpüştüğümüzden daha<br />

fazla mikrop bulaştırırız.<br />

14 Aşağıdaki önermelerden hangileri<br />

örnekte eşit olarak temsil edilmiştir.<br />

20 Aşağıdaki önermelerden hangileri<br />

doğrudur?<br />

I. Kategorik değişkenler nitel<br />

değişkenlerden farksızdır.<br />

d) Hayır, muhtemel her 400-müşteri<br />

örnekleminin seçilme olasılığı eşit<br />

değildir.<br />

19 Hilesiz bir kart destesinden bir kart<br />

rastgele seçiliyor. A card is drawn<br />

randomly from a deck of ordinary playing<br />

doğrudur:<br />

I. Standart hata sadece örneklem özellikleri<br />

ile hesaplanabilir.<br />

86<br />

II. Kategorik değişkenler nicel<br />

değişkenlerden farksızdır.<br />

III. Nicel değişkenler sürekli değişken<br />

olabilir.<br />

e) Hayır, çünkü örnek dört markanın da<br />

müşterilerinden oluşmaktadır.<br />

cards. Eğer seçtiğiniz kart maça ya da<br />

as ise, 10 TL kazanıyorsunuz. Oyunu<br />

kazanma olasılığınız nedir?<br />

a) 1/13<br />

II. Standart sapma sadece örneklem<br />

özellikleri ile hesaplanabilir.<br />

III. Standart hata merkezi eğilim (central<br />

tendency) ölçüsüdür.<br />

87<br />

a) Sadece I<br />

b) 13/52<br />

a) Sadece I<br />

b) Sadece II<br />

c) 4/13<br />

b) Sadece II<br />

c) Sadece III<br />

d) 17/52<br />

c) Sadece III<br />

d) I ve II<br />

17 Aşağıdaki önermelerden hangileri<br />

e) Hiçbiri.<br />

d) I ve II<br />

e) I ve III<br />

doğrudur:<br />

I. Hata payı (margin of error) küçükse,<br />

güven seviyesi (confidence level) yüksektir.<br />

II. Hata payı küçükse, güven seviyesi de<br />

e) I ve III<br />

küçüktür.<br />

III. Güven aralığı noktasal kestirim (point<br />

estimate) örneğidir.<br />

21 Ulusal çapta bir araştırma için liseye<br />

başlayan 900 öğrenci rastgele seçiliyor.<br />

Araştırmaya katılanların ders notları<br />

15 Bir para üç kere yazı tura atılıyor. Sadece<br />

bir kere yazı gelme olasılığı nedir?<br />

a) 0.125<br />

b) 0.250<br />

c) 0.333<br />

d) 0.375<br />

e) 0.500<br />

IV. Popülasyon ortalaması (population<br />

mean) bir noktasal kestirim örneğidir.<br />

a) Sadece I<br />

b) Sadece II<br />

c) Sadece III<br />

d) Sadece IV<br />

e) Hiçbiri.<br />

Bir televizyonun yayın olmadığında yaydığı<br />

gürültü, Büyük Patlamadan kalma arka<br />

plan ışımasının izlerini taşır.<br />

ortalaması 2.7, standart sapması ise<br />

0.4’tür. Buna göre, yüzde 95’lik güven<br />

seviyesinde hata payı nedir?<br />

a) 0.013<br />

b) 0.025<br />

c) 0.500<br />

d) 1.960<br />

e) Hiçbiri.


22<br />

23<br />

Kasım-Aralık 2012 Yıl: 2 Sayı: 9<br />

Her yıl üçüncü sınıflara ulusal çapta<br />

bir başarı testi yapılmaktadır. Bu testin<br />

ortalaması 100, standart sapması ise<br />

15’tir. Günay’ın z-değeri 1.20 ise, testten<br />

aldığı not kaçtır?<br />

a) 82<br />

b) 88<br />

c) 100<br />

d) 112<br />

e) 118<br />

Aşağıdakilerde hangileri süreksiz (discrete)<br />

rastgele değişkendir?<br />

I. Rastgele seçilen bir grup çocuğun<br />

ortalama boy uzunlukları.<br />

II. Yıllık olarak Ankaralı Milli Piyango<br />

talihlilerinin sayısı.<br />

III. 20. Yüzyıldaki cumhurbaşkanlığı<br />

seçimleri sayısı.<br />

a) Sadece I<br />

b) Sadece II<br />

c) Sadece III<br />

d) I ve II<br />

e) II ve III<br />

istatistik soruları<br />

24<br />

Aşağıdaki önermelerden hangileri<br />

doğrudur?<br />

I. Anket çalışması deneysel bir çalışmadır.<br />

II. Gözlemsel çalışma bir deneyden daha<br />

az kaynağa ihtiyaç duyar.<br />

III. Neden sonuç ilişkilerini araştırmanın en<br />

iyi yolu gözlemsel çalışmalardır.<br />

a) Sadece I<br />

b) Sadece II<br />

c) Sadece III<br />

d) Hepsi.<br />

e) Hiçbiri.<br />

88 89<br />

İstatistik sorularının cevaplarını<br />

1 Aralık 2012 tarihinden itibaren<br />

www.ndennyegezinti.com.tr<br />

adresinden öğrenebilirsiniz.<br />

Her yıl yıldırımlar yüzünden yaklaşık bin<br />

kişi hayatını kaybetmektedir.<br />

Dinamiti Alfred Nobel 1866 yılında icat<br />

etmiştir.


Kasım-Aralık 2012 Yıl: 2 Sayı: 9<br />

paradoks paradoks<br />

Prof. Dr. Timur KARAÇAY<br />

Başkent Üniversitesi<br />

Bilgisayar ne kadar hızlı?<br />

yazıda, sonlu sayıda bazı işlemleri bitirebilmesi<br />

için bilgisayarın hayal edemeyeceğimiz uzun zamanlar<br />

boyunca çalışması gerektiğini göstereceğiz.<br />

Başka bir deyişle, sonlu sayılar çoğumuzun<br />

hayal edemeyeceği kadar büyüktür, o kadar ki<br />

onlara erişmeye bilgisayarın hızı bile yetmez.<br />

Gezgin satıcı problemi<br />

Bu problem, bilgisayar öğrenimine yeni başlayan<br />

üniversite öğrencilerine “hesaplanabilme” olgusunun<br />

mantık ve matematiğe ne denli dayalı olduğunu,<br />

bilgisayarın her sorunu çözemeyeceğini<br />

anlatmak için verilen iyi örneklerden birisidir.<br />

Problemi biraz basite indirelim. Gezgin bir satıcı,<br />

helikopterle 70 ilimizi dolaşarak bir ürünü tanıtacaktır.<br />

Şirket, ona istediği ilden başlama yetkisini<br />

vermiştir. Ama her ile yalnızca bir kez uğrayacak,<br />

sonunda ilk başladığı ile dönecektir. Elbette, tasarruf<br />

nedeniyle, ilden ile gezerken, toplam olarak<br />

en kısa yolu seçmesi de istenmiştir. Kısa yolun<br />

ne olduğunu biraz açıklamak gerekiyor. Problemi<br />

gidebileceği 4 il, yani 4 seçeneği vardır. Adana<br />

→ Kars yolunu seçsin. Ankara’dan Kars’a gelmek<br />

için seçtiği yol 6.5.4=120 seçenekten yalnızca<br />

birisidir. Kullanmadığı 119 seçenek daha<br />

vardır. Satıcımızın Kars’tan sonra gidebileceği 3<br />

il kalmıştır; yani 3 seçeneği vardır. Kars → Edirne<br />

yolunu seçmiş olsun. Edirne’ye ulaştığında<br />

6.5.4.3=360 mümkün yoldan yalnızca birisini<br />

seçmiş olacaktır. Kullanmadığı 359 yol vardır.<br />

Edirne’den hareket ederken elinde iki seçenek<br />

kalmıştır. Edirne → İzmir yolunu seçsin. İzmir’e<br />

kadar 6.5.4.3.2=720 seçenekten yalnızca birisini<br />

kullanmıştır; geride 719 seçenek daha vardır.<br />

İzmir’den hareket ederken elinde artık tek seçenek<br />

kalmıştır: İzmir → İstanbul. Buraya kadar<br />

olan mümkün seçeneklerin sayısı 6.5.4.3.2.1=6!<br />

= 720 idi. Satıcımız bunlardan yalnızca birisini<br />

kullandı, geriye 719 seçenek kaldı. 7 ili dolaşan<br />

satıcımız artık Ankara’ya dönebilir.<br />

Mevcut 720 seçenek arasından satıcının tercih<br />

ettiği yol şudur:<br />

90 daha da basitleştirmek için, 70 il yerine, önce 7 il<br />

düşünelim: {Ankara, Edirne, İzmir, İstanbul, Kars,<br />

Ankara → Adana → Kars → Edirne → İzmir →<br />

İstanbul → Ankara.<br />

91<br />

Bilgisayarlar harika araçlardır. O, kendisini sürmeyi<br />

bilmeyenleri, asil bir atın acemi binicisini<br />

sırtından atışı gibi yere serer. Ama onun dilinden<br />

anlayanlara sadık bir uşak gibi hizmet eder. Hepimiz<br />

bilgisayarların çok hızlı işlem yaptığını biliriz.<br />

Bir insanın bir ömür boyu bitiremeyeceği zor<br />

hesapları saniyeler içinde yapabilir. O, hızlı işlem<br />

Burada hemen bir soru aklımıza gelir. İnsan aklının<br />

çözüm yolunu bulabildiği her problemi bilgisayar<br />

çözebilir mi? Yazık ki bu sorunun yanıtı<br />

“hayır”dır. Bilgisayarlar, bir sorunu çözerken, ancak<br />

sonlu sayıda işlem yapar. Çünkü, bilgisayar<br />

sonlu sayıda işlem sonunda problemi çözmüş<br />

olmalıdır; sonsuz sayıda işlemi bitiremez. Yan-<br />

Sivas, Adana}. Satıcımız gezisine Ankara’dan<br />

başlasın ve şu sırayı izlesin: Ankara → Kars →<br />

Edirne → Sivas → İstanbul → Adana → İzmir<br />

→ Ankara. Bu yol, satıcımızı eğlendirmiş olabilir,<br />

ama patronların hoşuna gitmeyecektir; çünkü<br />

olası yollar arasından muhtemelen en uzun olanını<br />

seçmiştir. Onun yerine, örneğin, Edirne →<br />

İstanbul → Ankara → Sivas → Kars → Adana →<br />

İzmir → Edirne yolu çok daha kısa olurdu. Bunu<br />

anlamak için, lütfen haritaya bakınız, ya da kentlerin<br />

yerlerini kabaca bir kağıda işaretleyerek bir<br />

çizem (şema) oluşturunuz.<br />

Buna benzer 719 tane farklı yol izlenebilirdi. Öteki<br />

yolları da isterseniz listeleyebilirsiniz. Ama bu<br />

iş epeyce bir zamanınızı alacaktır. Bir ilden öteki<br />

ile olan uzaklık bilindiğine göre, 6 sayı içeren basit<br />

bir toplama işlemiyle her bir yolun (seçeneğin)<br />

uzunluğunu buluruz. Böylece elimizde yolların<br />

(seçeneklerin) uzunluklarını veren 720 sayı olur.<br />

Bu sayılar arasından en küçük olanı seçeriz. Bu<br />

en küçük sayıya karşılık gelen yol en kısa yoldur.<br />

Ne kadar zaman alırsa alsın, bu işi yapmanın yolunu<br />

biliyoruz.<br />

yapmakla kalmaz, doğru programlandığında daima<br />

doğru iş yapar, belleğine kaydedilenleri daima<br />

doğru anımsar, gerektiğinde onları yeniden<br />

ve tekrar tekrar kullanır…<br />

Ünlü bir düşünür, “övgü ikinci sınıf insanların işidir,”<br />

der… Onun için övmeyi bırakıp, bilgisayara<br />

eleştirel bir gözle yaklaşalım. Öncelikle şunu belirtmeliyiz:<br />

Bilgisayar, insan aklının çözüm yolunu<br />

bulamadığı hiçbir problemi çözemez. Ona çözüm<br />

yolunu gösteren insan aklıdır. Onun bütün<br />

hüneri, insan aklının erişemediği korkunç hızı ve<br />

yanılmaz belleğidir.<br />

lış programlama nedeniyle, bilgisayarın sonsuz<br />

döngüye girme olasılığı, her programcının<br />

kâbusudur. Oysa, lise matematik derslerinde limit,<br />

dizi, seri vb. kavramlarla tanışan öğrenciler,<br />

insan aklının, sonsuz işlemlerin nasıl yapılacağını<br />

ortaya koyduğunu iyi bilirler. Bu olgu, yavaş insan<br />

aklının, hızlı bilgisayara büyük üstünlüğünün<br />

kanıtıdır.<br />

Tabii, bunun yanında, her problemi çözecek bir<br />

yol, yordam, yöntem (algoritma) olamayacağını<br />

matematikçiler kanıtlamışlardır. Ama bu önemli<br />

mantıksal vargı, bu yazının konusu dışındadır. Bu<br />

Şimdi probleme biraz matematik katalım. Satıcımız<br />

Ankara’dan yola çıkacak olsun. İlk gideceği<br />

il olarak, geriye kalan 6 ilden istediği birini seçebilir.<br />

Demek ki geziye başlarken elinde 6 seçenek<br />

vardır. Bunlardan birisini, örneğin Ankara → Sivas<br />

seçeneğini kullansın. Sivas’tan gidebileceği 5<br />

il vardır. Sivas → Adana yolunu seçmiş olsun.<br />

Başa dönersek, Ankara’da 6 seçeneği vardı, birisini<br />

kullandı. Sivas’ta 5 seçeneği vardı birisini<br />

kullandı. O halde, Adana’ya gelişi 6.5 = 30 seçenekten<br />

birisidir. Geriye kalan 29 seçenek kullanılmamıştır.<br />

Geziye devam edelim. Adana’dan<br />

Artık gezinin nasıl yapıldığını bildiğimize göre,<br />

gerçek probleme dönüp, satıcımızın 70 ili dolaşması<br />

için mümkün yolların sayısını hesaplayabiliriz.<br />

70 ilden birisinden harekete başlayacak<br />

satıcının gidebileceği 69 il vardır. Bunlardan birisini<br />

seçip herhangi bir ile (ilk il) gittiğinde elinde<br />

68 seçenek kalır. Bunlardan birisini seçip ikinci<br />

ile gittiğinde elinde 67 seçenek kalır… Bu işlem<br />

son ile gidene kadar sürdürülürse, satıcının 70<br />

ili gezmek için seçebileceği yolların sayısı 69! =<br />

69.68.67…3.2.1 = 1,71122E+98 (yaklaşık 17<br />

nin sağına 97 sıfır koyunuz; burada E+98 sim-


Kasım-Aralık 2012 Yıl: 2 Sayı: 9<br />

gesi bilimsel hesaplarda büyük sayıları kolay yazmak<br />

için kullanılır; önündeki sayının 10 üzeri 98<br />

ile çarpılacağı anlamındadır.)<br />

Şimdi, bu 69! farklı yoldan hangisinin en kısa Böyle bir durumda, elimizin altındaki bilgisayar-<br />

92 yol olduğunu yukarıdaki yöntemle bulabileceğiz.<br />

Her birisinin uzunluğunu hesaplayacak ve sonra<br />

dan medet umabiliriz. Acaba, bilgisayar, yukarıdaki<br />

basit hesabı yapıp bize en kısa yolu seçebilir<br />

93<br />

en kısa olanı seçeceğiz. Her yol 69 ilden geçtiği- mi? Bilgisayarımızın çok hızlı olduğunu varsayane<br />

göre, bir yolun uzunluğunu hesaplamak için lım. Saniyede E+10 tane yolun uzunluğunu he-<br />

69 toplama işlemi yapacağız. Sonra bulduğumuz saplasın. (Bu hız şimdi bilgisayarların ulaşamadığı<br />

sayıları bir listeye yazacağız. Çok hızlı işlem yapı- bir hızdır.) Bilgisayar saniyede E+10 yolun uzunyor<br />

olalım ve bir yolun uzunluğunu hesaplayıpluğunu hesapladığına göre, bütün yolların uzunlisteye<br />

yazmak için 1 dakika harcayalım. Listeyi luğunu hesaplayabilmesi için 1,71122E+88<br />

bitirmemiz için gereken zamanı kolayca hesap- saniye gereklidir. Gene yukarıdaki gibi bir hesap<br />

layabiliriz. Bir yolun işlemlerini 1 dakikada bitir- yapabiliriz. Bilgisayarın hesabı bitirebilmesi için<br />

diğimize göre, bütün yollar için 1,71122E+98<br />

dakika gerekecektir. Bunu 60 a bölersek kaç saat<br />

gereken yaklaşık zamanlar aşağıdaki tablodadır.<br />

geçeceğini buluruz. Çıkan saat sayısını 24 e bö- 1,71E+88 saniye<br />

lersek gün sayısını, çıkan gün sayısını 365 ‘e bölersek<br />

yıl sayısını, onu da 100 ‘e bölersek yüzyıl<br />

2,85E+86 dakika<br />

sayısını buluruz:<br />

4,75E+84 saat<br />

1,71122E+98 dakika<br />

2,85203E+96 saat<br />

1,18835E+95 gün<br />

3,25575E+92 yıl<br />

3,25575E+90 yüzyıl<br />

Bu basit hesabı bitirmek için 3,25E+90 yüzyıl<br />

(325 in sağına 88 sıfır yazınız) dan daha çok<br />

paradoks<br />

zaman gerekecektir. Görülüyor ki, hesabı nasıl<br />

yapacağımızı çok iyi biliyoruz, ama hesabı yapmaya<br />

ömrümüz yetmiyor.<br />

1,98E+83 gün<br />

5,43E+80 yıl<br />

5,43E+78 yüzyıl<br />

Büyük bir hayal kırıklığı ile görüyoruz ki, çok hızlı<br />

bilgisayarımız bile, zavallı satıcının basit problemini<br />

5,43E+78 yüzyılda (543 ün sağına 76 sıfır<br />

koyunuz) ancak bitirebilecektir.<br />

Gelecek, verileri ürüne çevirebilen,<br />

kişi ve kuruluşların olacaktır.<br />

Mike Loukides


Kasım-Aralık 2012 Yıl: 2 Sayı: 9<br />

bulmaca<br />

Rogo Bulmaca Nedir?<br />

bulmaca<br />

Rogo tamamen yeni bir bulmaca türüdür.<br />

Christchurch’da (Yeni Zellanda) bulunan Canterbury<br />

Üniversitesi’nde Dr. Nicola Ward Petty ve<br />

Dr. Shane Dye tarafından oluşturulmuştur. Sayıları<br />

tanıma, toplama, hesaplama, problem çözme, geometri,<br />

yol-bulma, ve bulunan yolda ısrar gibi konularda<br />

becerileri geliştirir ve her yaşa hitap eder.<br />

Açıklamalar:<br />

l Amaç verili sayıda kareyi kullanarak ve başlangıç<br />

noktasına dönerek mümkün olan en çok puanı<br />

toplamaktır.<br />

l Üzerinde puan olan ya da olmayan, istediği<br />

niz kareden başlayabilirsiniz.<br />

Rotayı tamamlamak<br />

İşte tam bir rota. 12 karede<br />

toplam 4+3+2+2 = 11<br />

puan toplandı.<br />

Bu “İyi” puan toplamında<br />

iyi ama “En iyi” puan<br />

toplamından kötü bir<br />

puandır.<br />

Oyunun amacı, belirli sayıda hamle ile mümkün l Yatay ya da dikey hareket edebilirsiniz, ama<br />

olan en yüksek puanı toplamaktır. Bir oyunda elde çapraz hareket edemezsiniz.<br />

edilebilecek en yüksek puan, oyunla birlikte verilmiştir.<br />

Bu nedenle oyunu başarı ile çözüp çözmediğinizi<br />

kendi başınıza kontrol edebilirsiniz. Rogo<br />

l Siyah karelerin üzerinden geçemezsiniz.<br />

l Başlangıç noktasına geri dönmelisiniz.<br />

oyunlarında döngünüzde yer vermememiz gereken<br />

yasaklanmış kareler de bulunabilir.<br />

l Her kareden yalnızca bir kez geçebilirsiniz.<br />

Yeniden deneyelim<br />

Şimdi diğer taraftan<br />

Adım adım örnekler<br />

yeniden başlayalım ve nasıl<br />

çözebileceğimizi görelim.<br />

12 karede 14 puan<br />

toplamak, yapılabilecek en<br />

Adım: 12<br />

iyi puandır.<br />

94 İyi Puan: 9<br />

95<br />

En İyi Puan: 14<br />

Başlangıç<br />

Bu Rogo oyunu için 12<br />

karelik bir rota verilmiş<br />

En üst sıradaki 4 ile başlayıp<br />

onun hemen sağ altındaki<br />

3 ile devam edelim.<br />

Bir rota bulmak<br />

Bu rota şimdiden 5 kareyi<br />

tüketti, elde edilen puan ise<br />

7 oldu. Başlangış noktasına<br />

dönmek için 7 kare daha<br />

kullanabiliriz.<br />

Dikkat<br />

Yandaki rota uygun değildir<br />

çünkü aynı kareden iki kere<br />

geçiliyor.<br />

Dikkat<br />

Yandaki rota uygun değildir<br />

çünkü başlangıç noktasına<br />

geri dönülmüyor.


96<br />

Kasım-Aralık 2012 Yıl: 2 Sayı: 9<br />

12 Adım<br />

İyi<br />

6<br />

En İyi<br />

8<br />

12 Adım<br />

İyi<br />

12<br />

En İyi<br />

14<br />

16 Adım<br />

İyi<br />

19<br />

En İyi<br />

21<br />

Rogo bulmacaların cevaplarını 1 Aralık 2012 tarihinden itibaren<br />

www.ndennyegezinti.com.tr adresinden öğrenebilirsiniz.<br />

Dr. Nicola Ward Petty<br />

Dr. Shane Dye<br />

bulmaca<br />

12 Adım<br />

İyi<br />

10<br />

12 Adım<br />

İyi<br />

19<br />

8. sayıda sorduğumuz<br />

şifrenin cevabı:<br />

En İyi<br />

12<br />

En İyi<br />

21<br />

KISA<br />

ZAMANDA

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!