12.07.2015 Views

• • • • •

• • • • •

• • • • •

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

lerde düşmanların muzafferiyeti için dua ettirilmesi gibiolaylar yaşandı. Bediüzzaman o günlerde yazmış olduğueserlerle, özellikle Hutuvat-ı Sitte risalesiyle İngilizlerekarşı mücadele etmiş ve eserlerinin halk üzerinde meydanagetirdiği tesir sebebiyle takibata uğramıştır. (Tarihçe-i Hayat,s. 129). İngilizlerin onu cezalandırma kararını haber alanDarü’l-Hikmet üyesi ve dostu Şerif Sadeddin Paşa kendisinidurumdan haberdar etmiş ve dikkatli olması konusundauyarmış, Üstad da gerekli tedbiri almıştır. “Kat’î bir vasıtaile haber aldım, kökü ecnebide, kendisi burada bulunan birzındıka komitesi ‘Bu eser sahibi dünyada kalsa biz mesleğimizibu millete kabul ettiremeyeceğiz. Bunun vücudunukaldırmalıyız’ diye senin idamına hükmetmişler. Kendinimuhafaza et” diyerek Bediüzzaman’a haber verir. Bediüzzamanda “Tevekkeltü Alellah, ecel birdir, tagayyür etmez”buyurur. (Emirdağ Lahikası 6. Kısım s.482)Bediüzzaman’ın Darü’l-Hikmet’te görev yaptığı günlerdeyaşanan hâdiselerden biri de bir maymunun YunanKralı Aleksandros’u öldürmesiydi. O günlerde, YunanBaşvekili Venizelos, İngiliz Başvekili Lloyd George’dan 50bin kişilik silâh almıştı. Bu silâhlarla Anadolu’ya taarruzedeceklerdi. Bediüzzaman bir Cuma gecesi uzun uzun namazkılıp yine uzunca dualar etmiş ve duasının sonunda,Kendisin- “Rabbinin ordularını وَمَا يَعْ‏ لَمُ‏ جُ‏ نُودَ‏ رَبِّكَ‏ اِالَّ‏ هُ‏ وَ‏den başka kimse bilemez.” âyetini okuyarak “Yâ Rab! Sen’inorduların çoktur. Bu mel’una fırsat verme.” diye dua etmiştir.O gece Yunan sarayında ilginç bir hâdise meydana gelmiştir.Hâdise basit fakat neticeleri itibariyle çok önemliydi.Sarayda beslenen bir maymun Yunan Kralı Aleksandros’uısırmış ve onun ölümüne sebep olmuştu, askerler de maymunuöldürmüştü. Ertesi sabah kendisine kahvaltı için çorbaalmaya giden talebesi Molla Süleyman gazetede bu haberiokuyunca gazeteyi getirip Üstad’a göstermiş, “Süleyman birkâğıt ve kalem getir de bu hayvanın arkasından bir mersiyeyazayım.” diyen Üstad, yazdığı şiirimsi yazıya “Mücahit BirHayvana Mersiye” başlığını koymuştur. Bu hâdise o kadarönemliydi ki, daha sonraları Lloyd George “Doğu ve Batıtarihi bir maymunun bir adamı öldürmesi yüzünden değişti”demiştir. (N. Şahiner, B. Said Nursi, s. 235).Mücahit Bir Hayvana Mersiyeİşte o cünûddan bir gazi şehid, / Nev-i hayvandakimeymun-u said / Ey maymun-i meymun Mü’minlerimemnun, düşmanları mahzun, Yunan’ı da eyledin mecnun/ Öyle bir tokat vurdun ki, siyaset çarkını bozdun,Loyd George’u kudurttun, Venizelos’u geberttin / Mizan-ısiyasete pek ağır oturdun / Ki, küfrün ordularını, zulmünleşkerlerini / Bir hamlede havaya fırlattın... Başlarındakimaskelerini düşürüp, / Maskara ederek, bütün dünyayagüldürdün / Cennetle mübeşşer olan hayvanların ışrinegittin / Cennette saidsin, çünkü, gazi hem şehidsin.!!(Âsâr-ı Bediiye, Rumuz, s. 86.)Darü’l-Hikmetin HizmetiBediüzzaman Hazretleri, her ne kadar devrin en yüksekulemasından teşekkül etse de Darü’l-Hikmet’in gerektiği gibihizmet edemediği kanaatini taşımaktadır. Kendisine Darü’l-Hikmet’in neden hizmet edemediği sorulduğunda ise iki sebepgöstermiştir. Bunlardan birincisi siyasî sebeptir. Dönem,İstanbul’un İngiliz işgali altında olduğu dönemdir ki, onlarınbaskısı her tarafta hissedilmektedir. Kurum bu sebeple gereğigibi hizmet edememiştir. Bu hususta Üstad şöyle demektedir:“En büyük hizmeti, adem-i hizmetidir. En büyük hareketi, hareketsizliğidir.Çünkü buradaki hâkim olan kuvvet-i ecnebiye,lehinde olmayan her bir hareketi boğuyor. Hareket edenlerigördük. Mukaddes camilerde gavurlara dua ettirildi ve mücahidlerincevaz-ı katline fetva verdirildi. İşte Darü’l-Hikmet,bu fırtına içinde alet ettirilmedi. En büyük mâni olan ecnebîkuvvet, bütün kuvvetiyle ahlâksızlığı himaye ve teşci ediyordu”.Darü’l-Hikmet’in hizmet edememesine Bediüzzaman’ıngösterdiği ikinci sebep ise kurumda görev yapanların ruh dünyaları,yani psikolojik durumlarıdır ki bu, birincisinden dahaönemli bir sebeptir. Bu hususta da şöyle demektedir: “ Darü’l-Hikmet eczâları kabil-i imtizac, belki de ihtilât değil. Şahsîmeziyetleri vardır. Cemaat ruhu tevellüd etmedi. “Ene”lerkavidir, delinmedi ki bir “nahnü” olsun. “Ben”, “biz” olmadı.Mesailerinde teşarük düsturuyla işe girişildi, teavün düsturuihmal edildi. Teşarük, maddiyatta eseri azimleştirir, fevkalâdeyapar. Mâneviyat ve efkârda âdileştirir, belki çirkinleştirir. Teavündüsturu bunun tamamen aksidir, maddiyatta cemaatenisbeten pek küçük, fakat yalnız bir şahsa nisbeten, büyükeserlere vasıta olur. Mâneviyatta ise eseri, harikulâde derecesineis’âd eder. Hem de tenkitleri çok keskinleşmiştir, karşısınaçıkan fikir parçalanır, söner.” (Nursi, Tulûât)Verdiğimiz bilgiler göstermektedir ki BediüzzamanHazretleri, Darü’l-Hikmet’te görev yaptığı yıllar içerisindekurumun yerine getirmesi gereken görevlerde kendi payınadüşeni yapmış, toplantılara katılmış, kararlara imza atmış birazasıdır. Ancak gerek hamiyet-i diniyesi, gerekse orada verilenhizmetin ictimaî problemlere çare olmamasından dolayısıkılıyor ve başka bir hizmet yolu arıyordu. Netice itibariyleşunu müşâhede etmekteyiz ki Bediüzzaman Hazretleri, birtaraftan sade bir hayat yaşamayı kendisine düstur edinmişbir zahid; diğer taraftan savaş alanında cesur, gözü pek, yılmazbir mücahid, ama aynı zamanda sosyal problemlerinçözümünde kafa yoran, onları yeni ve dertlere çare olabilecekbir yaklaşım çerçevesinde ortaya koyan bir âlimdir.*Araştırmacı-Yazarmtoprak@yeniumit.com.tr23

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!