ve imtiyazlarına malik olunuz” diye onurlandırmıştır. 21Kaynaklar, Fatih’in bu görüşmede Patrik’e bazı imtiyazlarıihtiva eden bir de ferman verdiğinden bahsederler. Buberatta “kiliselerin korunacağı, evlenme ve defin işlerininve diğer geleneklerin Rum kilisesinin usul ve kaidelerinegöre eskiden olduğu gibi yerine getirileceği” teminat altınaalınmaktadır. 22 Fatih’in İstanbul’un fethi sonrasındahem Rum, hem de Ermeni Ortodokslara geniş hürriyetlertanıması, ayrıca Fener Patriği’ne de ekümenlik vermesi,dâhiyâne bir davranış ve tam bir ileri görüşlülüktür. O,sadece İstanbul’daki Hristiyan cemaatlerine değil aynı zamandaBosna’daki rahiplere de benzer imtiyazlar vermiştir.Bosna’nın fethi sırasında verdiği Hatt-ı Hümayun’da,halkın kiliselerine, can ve mallarına karşı hiçbir taarruzdabulunulmamasını ve tam bir emniyet içerisinde yaşamalarınıgüvence altına almıştır. 23Sultan Fatih, fetihten sonra mabetlerine ve kendilerineilişilmemesi, Tevrat okumalarına ve ibadet etmelerinemâni olunmaması hususunda Musevilere de teminat vermiştir.Hahambaşılarının liderliğinde kendi havralarınasahip olma ve dinî hizmetlerini serbestçe yerine getirmehakkı tanınmıştır. Aslında bundan daha önce Orhan Gazidöneminde Bursa’da Musevilere bir mahalle ve sinagoginşa etme izni verilmişti. Zamanla Fatih’in verdiği bu ahdve emanı ihlâl eden bazı münferit hâdiseler olmuş, lâkin1602 (h.1011) yılında mabetleri tamire ihtiyaç gösterdiğinde,ellerindeki “fetva-yı şerife ve ecdâd-ı izâmın verdiklerievâmir-i münîfe muktezasınca” önceki hâl üzere tecdit vetamir edileceği, Tevrat okumalarına mâni olunmayacağıhususunda ikinci bir ferman daha verildi. 24Fatih’in dışındaki diğer Osmanlı padişahları dagayrimüslimlerin mabetlerine karşı umumiyetle aynımüsamahakâr tavrı sergilemişlerdir. Yavuz Sultan Selim,Kudüs’ü fethettiğinde 9 Kasım 1517 tarihinde akdettiğiHatt-ı Hümayun’da şunları ilan etmiştir: “Eskiden beribazı şartlarla kendilerinde olan kilise, manastır ve diğerkutsal yerleri, Kudüs’ün içinde ve dışında bulunan kiliseve ibadethaneleri, eskiden hangi şartlarda ellerinde bulunuyorsa,yine aynı şekilde devam etmek üzere Ermenitoplumuna patrik olanlar zabt ve tasarruf eyleyeler.” 25Kanunî Sultan Süleyman da aynı hak ve imtiyazları tanıdığınıbelirterek fermanında bunları birer birer saymıştır.Kanunî, Kudüs’teki bir kilisenin camiye çevrilmesi üzerinekendisine ricada bulunan Fransa kralı I. François’e verdiğicevapta bu hususta ne kadar adaletli ve müsamahakârolduğunu şöyle ifade ediyordu: “Cami-i şeriften mâadaolan makâmât Hristiyanların elinde kalacak ve zaman-ısaltanatımızda orada mukîm olanları hiç kimse rencideetmeyecek…hâlen işgal ettikleri kürsi ve mebâni kemal-iemniyetle muhafaza edilecek, hiçbir suretle ve hiçbir kimsetarafından rencide ve tazyik edilmeyecektir.” 26Sonuçİslâmî naslara ve Müslüman toplumlardaki tatbikatabakarak şunu ifade etmek mümkündür ki, anlaşmalara riayetettikleri, fitne ve fesadın merkezi olarak kullanmadıklarımüddetçe bütün gayrimüslimlerin mabetlerine saygıgösterilmesi ve korunması Müslüman idareciler için bir vecibesayılmıştır. Kur’ân-ı Kerîm’in ve Sünnet-i Seniyye’ninbelirlemiş olduğu ana esaslar, hulefâ-i râşidîn başta olmaküzere İslâm’ın ahkamını kendilerine rehber edinmiş bütünMüslüman idareciler tarafından tatbik edilmiştir. Emevîler,Abbâsîler, Fâtımîler, Selçuklular, Osmanlılar vd. Müslümandevletler her daim kendi tebaası olmayı kabul etmişgayrimüslimlerin mabetlerine ve dinî yaşantılarına saygıgöstermiş, dinî hürriyetlerini her türlü tecavüzden korumuşlardır.Hususen Osmanlıların takip ettiği dînî müsamahasayesinde bugün de pek çok Osmanlı şehrinde cami,kilise ve havrayı bir arada görmek mümkündür. Tarihte yaşananbazı küçük ve istisnaî uygulamalar bir tarafa bırakılacakolursa, farklı din mensuplarınca kutsal mekân olarakkabul edilen mabetler ve dinî mekânlar hep korunmuş vezarar görmelerine müsaade edilmemiştir.* Ondokuz Mayıs Üniv. İlâhiyat Fak. Öğrt. Üyesioguner@yeniumit.com.trDipnotlar1. Diyarbekrî, Târîhu’l-hamîs, Beyrut, trz., I/88.2. Taberî, Câmi’u’l-beyân, Beyrut, 1967, IV/7-9.3. Levent Öztürk, “Kur’an’a Göre Hristiyan Mabetlerine Gösterilmesi GerekenSaygı”, SÜİFD, S:5, Sakarya, 2002, s.76.4. Kurtubî, el-Câmi’u-li ahkâmi’l-Kur’ân, Beyrut, 1988, II/54.5. M.Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’an Dili, I/393.6. Hayreddin Karaman vd., Kur’an Yolu Türkçe Meal ve Tefsir, Ankara,2006,I/193-4.7. Ahmet Önkal, “Beytülmidrâs”, TDV İslam Ansiklopedisi, VI/95.8. Buhârî, cizye 6; Müslim, cihâd 61.9. Ebû Dâvud, hudûd 26.10. Ebû Ubeyd, Kitâbu’l-emvâl, s.193.11. İbn Sa’d, et-Tabakâtu’l-kübrâ, I/357-8.12. Ebû Ubeyd, Kitâbu’l-emvâl, s.94.13. Serahsî, Şerhu’s-siyeri’l-kebîr, Kahire, 1971, IV/1536.14. İbn Kayyım, Ahkâmu ehli’z-zimme, s.II/690.15. Zeydân, Ahkâmu’z-zimmiyyîn ve’l-müste’minîn., s.98.16. Vâkıdî, el-Megâzî, Beyrut, 1984, III/1045-8.17. Taberî, Tarîhu’r-rusûl ve’l-mulûk, Leiden, 1879-81, I/2405-6.18. Abbas M.el-Akkâd, el-Abkariyyetü’l-islâmiyye, Beyrut, 1968, s.427-8.19. Mustafa Fayda, “Ömer”, TDV İslam Ansiklopedisi, XXXIV/50.20. İ.Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, Ankara, 1982, s.182-3.21. J.Von Hammer, Osmanlı Tarihi, İstanbul, 1966, I/124.22. Hammer, Osmanlı Tarihi, I/124.23. Cevdet Paşa, Tezâkir, (Haz. C. Baysun), Ankara, 1986, s.84-5.24. Ahmet Refik, Onikinci Asr-ı Hicrî’de İstanbul Hayatı (1689-1785), İstanbul,1988, s. 11-3.25. Yavuz Ercan, Kudüs Ermeni Patrikhanesi, Ankara, 1988, s.15-7.26. Bilal Eryılmaz, Osmanlı Yönetiminde Gayrimüslim Tebaanın Yönetimi,İstanbul, 1996, s.42.42
YENi ÜMiTProf. Dr. Ali İhsan YİTİK*Ocak / Şubat / Mart - 2010 / 87DoĞu KökenliBAZI DiNî DÜŞÜNCE VEUYGULAMALARHint dinlerinden Budizm, özellikleribakımından rasyonelve hümanist kültür ortamındayetişen ve kendi gelenekseldinleri konusunda eleştirel olan birçok aydınacazip gelen bir dindir. Meselâ, ErichFromm’un Psikanaliz ve Din isimli eserindebu dine dair şu ifadeler yer alır: “İlk dönemBudizm’i, hümaniter dinlere en iyi örnektir.Budda aydınlanmış, büyük bir öğretmendirve insan varlığının gerçeğini bilir.Doğaüstü bir gücün adına değil, akıl yolundakonuşur. Aklın temsilcisidir ve bunukendi başına ilk bulan olduğu için, diğerinsanları da kendi akıllarını kullanmaya vegerçeği tanımaya çağırır... Onun şu öyküsükonumuz açısından güzel bir örnektir:Bir mango ağacının altında uyuyan birtavşan, birden büyük bir gürültü duyar vedünyanın sonunun geldiğini düşünerekkoşmaya başlar. Onun böyle koştuğunuduyan diğer tavşanlar ‘Neden koşuyorsun?’diye sorduklarında, koşan tavşan ‘Dünyabatıyor da ondan.’ cevabını verir. Buna inanantüm tavşanlar da var güçleriyle koşmayabaşlarlar. Onları gören diğer hayvanlar ‘Neoluyor?’ diye sorarlar ve aldıkları cevapda: ‘Dünyanın sonu geldive dünya batıyor.’ olur. Böylecetüm hayvanlar birbirlerinesora sora korkuiçinde koşuya katılırlar.Hayvanların bu durumunugören Budda,son gruptaki hayvanlarabu kaçışın nedeninisorar. Onlar ‘Dünya batıyor.’der. Bunun üzerine o, ‘Hayır, bu doğruolamaz.’ diye karşılık verir. Budda hayvanlara‘Dünya batmıyor, gelin bu korkuya nedenkapıldığınızı araştıralım.’ der. Bütün hayvantürlerini ardı ardına soruşturan Budda, sonundatavşanlara ulaşır. Onlar da Budda’yadünyanın battığını ortaya atan tavşana getirirler.Budda tavşana, ‘Dünyanın battığıdüşüncesi aklına geldiğinde neredeydin vene yapıyordun?’ diye sorar. Tavşan: ‘Mangoağacının altında uyuyordum.’ deyince Budda:‘Sanırım sen bir mangonun düştüğünüduydun. Gürültü seni uyandırmış olmalı vesen de dünyanın battığını sandın. Şimdi altındauyuduğun ağaca gidelim ve durumuöğrenelim.’ der. Beraberce ağacın yanınavardıklarında, tam tavşanın yattığı yerde birmango meyvesi bulurlar. Böylece Budda buakılcı çözümlemesi ile hayvan soyunun yokolmasını önler.”E. Fromm, Budda’nın burada hayvanlarakarşı gösterdiği şefkatin, insanın kendinegüveni konusunda gösterdiği tavrınve olaya akılcı yaklaşımının dikkat çekiciolduğunu ifade ediyor. 1 Aynı şekilde çağdaşİslâm düşünürlerinden MuhammedArkoun, W. Rahula’dan aktardığı şu öyküyedayanarak Budizm’in her türlü dogmatiköğretiden uzak, bireyi her bakımdanözgür bırakan bir din olduğunu söyler.“Evet, Kalamas, kuşku içinde olduğunbelli oluyor. Çünkü bir kuşku, ancak onayol açacak bir noktada ortaya çıkar. Şimdikendine iyi bak Kalamas. Kendini dışarıdangelen sözlere, geleneğin ya da sana denilenlerinsavlarına teslim etme. Kendini nedinsel metinlerin yönlendirmesine, ne basitmantığa ve çıkarsamalara, ne görünüşe, nespekülatif görüşlerin verdiği zevke, ne açıkçagörünen olasılıklara ne de efendimizigörme düşüncesine teslim et. Ancak, Kalamas,bazı şeylerin sağlıksız olduğunu, yanlışve fena olduğunu anlayabilirsen onları terket. Ve bazı şeylerin sağlıklı ve iyi olduğunubilirsen, onları kabul et ve izle...” 243