07.01.2017 Views

İnovatif Kimya Dergisi Sayı 21

İnovatif Kimya Dergisi Sayı 21

İnovatif Kimya Dergisi Sayı 21

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

<strong>Kimya</strong><br />

<strong>Dergisi</strong><br />

İNOVATİF<br />

<strong>Kimya</strong> <strong>Dergisi</strong><br />

YIL:3 SAYI:<strong>21</strong> NİSAN 2015<br />

TARIM İLAÇLARI<br />

Accelrys Draw ile<br />

Aşk’ı Kimyevi<br />

Kezzap<br />

Örnek Alınacak Bir Mucidin<br />

Muhteşem Öyküsü<br />

<strong>Kimya</strong>sal Çizimler<br />

Reaktif Boyarmaddeler<br />

Bir de Böyle Düşünün<br />

Biyo Plastik<br />

Neden Yaşlanırız<br />

Haberler<br />

Faydalı Linkler<br />

Bulmaca<br />

Element Tanıma<br />

Sözlük(İng-Trk)


Önsöz<br />

Hakkımızda<br />

Sahibi :<br />

Yavuz Selim Kart<br />

<strong>İnovatif</strong> <strong>Kimya</strong> <strong>Dergisi</strong> Haziran 2013’te çalışmalarına<br />

başlayan Ağustos 2013’te ilk sayısını çıkaran,<br />

internet ortamda faaliyet gösteren, <strong>Kimya</strong> ve <strong>Kimya</strong><br />

Sektörü hakkında yazılar yazılan, yazarlarını online<br />

ortamdan edinen bir e-dergidir.<br />

Dergimiz <strong>Kimya</strong> ile ilgili yazılarınızı online ortamda<br />

sizlerden alarak sizi tanıtmayı, sektörden olan arkadaşlara<br />

kimya dergisi okumanın keyfini yaşatmayı,<br />

kimya ile ilgili piyasada çok okunan bir dergi olabilmeyi<br />

kimyayı seven, kimyayı takip eden, kimya<br />

ile ilgili bildiklerini paylaşan bir kesim oluşturmayı<br />

hedef edinmiştir.<br />

Dergimizde kimya üzerine bölüm okuyan, mezun<br />

herkes bize yazabilir. <strong>Kimya</strong> ile ilgili bir bölüm<br />

bitirmiş olmanız yeterli.<br />

Dergimizde yazarlarımızın yazdığı yazılar kısmı,<br />

haber kısmı, bulmaca kısmı, elementleri tanıyalım<br />

kısmı, kimya sözlüğü kısmı ve faydalı web siteleri<br />

kısmı adlı bölümler vardır.<br />

Eğlenerek ve öğrenerek okumanız, bize yazmanız<br />

dileğimizle...<br />

İNOVATİF KİMYA <strong>Dergisi</strong> Yönetimi<br />

Genel Yayın Yönetmeni :<br />

Yayın Danışmanı :<br />

Dergi Editörleri :<br />

Haber Bölümü :<br />

Facebook Yönetimi<br />

ve Bilgi Araştırma :<br />

Twitter Yönetimi :<br />

Instagram Yönetimi :<br />

Dergi Tasarımı :<br />

Yavuz Selim Kart<br />

Yavuz Selim Kart<br />

Yavuz Selim Kart<br />

Ebru Çetinkaya<br />

Yavuz Selim Kart<br />

Ebru Çetinkaya<br />

Hatile Moumintsa<br />

Yavuz Selim Kart<br />

Hatile Moumintsa<br />

Yavuz Selim Kart<br />

Yavuz Selim Kart<br />

Yavuz Selim Kart


KURALLAR<br />

Dergimiz Hakkında<br />

1. <strong>İnovatif</strong> <strong>Kimya</strong> <strong>Dergisi</strong> yazılarını herhangi bir<br />

makalenizde veya yazınızda kullanmak için yazısını<br />

aldığınız kişiye mail atarak haber vermek durumundasınız.<br />

Kullanmış olduğunuz bu yazıların<br />

kaynağını bu dergi olarak belirtmek zorundasınız.<br />

2. Dergide yazılan yazıların sorumluluğu birinci<br />

derece yazara aittir. Bu konu hakkında bir sorun<br />

yaşıyorsanız ilk olarak yazara ulaşmalısınız.<br />

3. Dergide yer alan bilgileri kullanarak başınıza gelebilecek<br />

felaketlerden ya da işlerden dergi sorumlu<br />

değildir.<br />

4. Dergide yazarların kullanmış olduğu resimlerde<br />

kesinlikle kaynak belirtilmek zorundadır. Aksi durum<br />

olduğu zaman bunu yazarın kendisine ulaşarak<br />

hallediniz. Çünkü bizim yazarlarımızdan ricamız<br />

telif haklarına riayet ederek resimlerini dökümanlarına<br />

eklemeleri. Buradan çıkacak problemlerden<br />

doğrudan yazarlar sorumludur. Dergi sorumlu<br />

değildir.<br />

5. Dergide benim de yazım olsun diyen yazarlarımız<br />

var ise. Yazılarınız için lütfen Yavuz Selim KART ile<br />

konuşun. Dergi ile iletişim kurmak için<br />

www.facebook.com/groups/147842018740235/<br />

Grubu aracalığı iletişim kurabilirsiniz. Bu grup<br />

aracılığı ile bizimle iletişimde kalabilirsiniz.<br />

6. Elimize çok yazı gelmediği takdirde her yazıyı<br />

yayımlamaya gayret edeceğiz. Amacımız hem yazan<br />

bir kesim sağlamak, hem bilgilerinizi 3. şahıslara<br />

yaymak hem de sizleri en iyi şekilde tanıtmaktır.<br />

7. Sayfamızda yayınlanmasını istediğiniz yazıları<br />

inovatifkimyadergisi@gmail.com mail adresine<br />

göndermeniz rica olunur. Bu mail adresine gönderdiğiniz<br />

yazılarda bir eksiklik var ise editörlerimiz<br />

tarafından incelenecektir. Eksik kısımları var ise size<br />

geri dönüş yapılacaktır. Düzeltmeniz için tavsiyelerde<br />

bulunulacaktır. Lütfen geri dönüş yapılınca<br />

bunu kendinizi küçümsemek olarak görmeyin.<br />

Amaç daha güzel bir yazı ve daha güzel bir dergi.<br />

8. Dergimize göndereceğiniz yazılar en fazla 6 sayfa<br />

olabilir. 6 Sayfayı geçmemeye çalışın.<br />

9. Dergimize yapacağınız eleştirileri de arkadaşlarımıza<br />

saygısız bir biçimde değilde ölçülü bir<br />

biçimde sayfalarda yapmaya dikkat ediniz. Bu işi<br />

herkes gönüllü yapıyor. Lütfen saygıda kusur etmeyiniz.<br />

10. Dergi ekibi gönüllü kişilerden oluşmuştur. Bu<br />

dergi ilk kurulduğu andan beri böyledir. Dergi<br />

ekibinde olan herkes bu kuralı kabul etmiş sayılır.<br />

Gelen herkese en başta bu kural söylenir. Görevini<br />

yapmayan, dergide anlaşmazlık çıkaran, huzur bozan,<br />

dergi yöneticisini dinlemeyen, ben kafama göre<br />

hareket ederim diyen herkes ekipten çıkarılır.<br />

11. Dergimizde yazabilecceğiniz konular<br />

aşağıda listelenmiştir.<br />

* Akademik Makaleler<br />

* Endüstriyel Konular<br />

* Üniversite Hayatındaki Sıkıntılar Sorunlar<br />

(<strong>Kimya</strong> üzerine bölümler için)<br />

* İş Hayatındaki Sıkıntılar Sorunlar<br />

* Laboratuvar Üzerine Yazılar<br />

* <strong>Kimya</strong> Sanayi Uygulamaları<br />

* Teorik <strong>Kimya</strong> Üzerine Makaleler<br />

* Ülkemizdeki <strong>Kimya</strong> ile ilgili Kanunlar Üzerine<br />

Yazılar<br />

* <strong>Kimya</strong> Sektöründe Güvenlik Önlemleri ve Dikkat<br />

Edilecek Husular Üzerine Yazılar<br />

* <strong>Kimya</strong> Sektöründe Bilgisayar Uygulamaları<br />

Üzerine Yazılar<br />

temel konular bunlar. Bu konular ile ilgili bize yazıp<br />

gönderebilirsiniz. Göndereceğiniz şeyler <strong>Kimya</strong><br />

Dünyası ile alakalı olmalı yoksa yayımlanmaz.<br />

12. Dergide dini ve siyasi içerikli yazılar yayımlanmaz.<br />

Herhangi bir dini grubu temsil eden ya da<br />

herhangi bir siyasi grubu temsil eden söz ve kelimeler<br />

yazınızda olursa dergi o kısımları değiştirmeniz<br />

konusunda sizi uyarır. Değiştirmezseniz dergi<br />

yayımlamama hakkını elinde tutar. Bu konuda son<br />

söz dergi yöneticisine aittir.<br />

13. Dergi tasarım ve yönetiminden sorumlu arkadaş<br />

buraya ek maddeler koyup değiştirme yetkisine<br />

sahiptir.<br />

14. Dergiyi okuyanlar ve dergi ekibi bu kuralları<br />

kabul etmiş sayılırlar.<br />

İNOVATİF KİMYA <strong>Dergisi</strong> Yönetimi


Ekibimiz<br />

BİZ KİMİZ<br />

Yavuz Selim<br />

KART<br />

EBRU<br />

ÇETINKAYA<br />

Hatile<br />

MOUMINTSA<br />

<strong>Kimya</strong><br />

<strong>Dergisi</strong><br />

https://www.facebook.com/Inovatif<strong>Kimya</strong><strong>Dergisi</strong><br />

https://twitter.com/Inovatif<strong>Kimya</strong><br />

http://www.linkedin.com/profile/view?id=299289606<br />

Instagram<br />

http://www.instagram.com/inovatifkimyadergisi


Editörden<br />

Merhaba<br />

İNOVATİF KİMYA <strong>Dergisi</strong> Okuyucuları<br />

Değerli Okuyucularımız;<br />

Gönüllülük esasına göre işleyen dergimizde sizlerin gönderdiği yazılarla <strong>21</strong>. sayıyı çıkarmanın<br />

keyfini ve gururunu yaşıyoruz. Bize yazı gönderen ve yazmayı düşünen, iyi dileklerini ileten<br />

herkese çok teşekkürler.<br />

<strong>İnovatif</strong> <strong>Kimya</strong> <strong>Dergisi</strong>’ni sosyal ortamlarda çok okunan, çok fazla kişinin takip ettiği bir<br />

dergi haline getirme çalışmalarımız sürüyor. Sizlerin yazılarını dergide ve sosyal ortamlarda yayımlayarak<br />

kalıcılığı artırmaya çalışıyoruz. Bizi takip edenler her gün biraz daha çoğalıyor ki şu anda Türkiye’nin<br />

En Büyük <strong>Kimya</strong> Facebook Sayfası’na sahibiz. Sosyal ortamların her köşesinde varlığımızı<br />

güçlendirmeye çalışıyoruz.<br />

Bu ay E-Dergimizde 9 farklı yazı bulunmakta. Bize bu ay gönderilen yazılar. Reaktif Boyarmaddeler<br />

yazısı, Boyarmaddeler hakkında güzel, açıklayıcı bir yazı. Bir de Böyle Düşünün yazısı,<br />

Sektör ile ilgili açıklayıcı bilgiler ve tecrübeler içeren bir yazı. Biyoplastik yazısı, Yüksek <strong>Kimya</strong>ger<br />

Öğretmen Arkadaşımız ile onun öğrencisinin ortaklaşa hazırlamış olduğu biyoplastik hakkında<br />

açıklayıcı bir yazı. Neden Yaşlanırız? yazısı, yaşlanmanın neden olduğunu kimyasal anlatan güzel<br />

bir yazı. Tarım İlaçları yazısı, bu ayın kapak konusu. Aşk’ı Kimyevi yazısı, kimyanın ilginç yönlerine<br />

parmak basan bir yazı. Kezzap yazısı, kezzap ile ilgili birçok bilgi sunan içerikli bir yazı. Örnek<br />

Alınacak Bir Mucidin Muhteşem Öyküsü yazısı, kimya tadında bir yazı ki sıkılmadan okuyacaksınız.<br />

Accelrys Draw ile <strong>Kimya</strong>sal Çizimler yazısında ise her ay olduğu gibi bu ay da kimya ile<br />

ilgili bilgisayar programı hakkında bir yazı sizlere sunuldu. Element Tanıma kısmınında bu ay sırada<br />

Flor Elementi var. Yurttan ve Dünyadan <strong>Kimya</strong> Haberleri ile de gündemi takip edeceksiniz. Her ay<br />

web siteleri kısmı ile bu ay da birçok web sitesi keşfedeceksiniz. Sözlük kısmında İngilizce-Türkçe<br />

<strong>Kimya</strong> kelimelerini öğreneceksiniz. Bulmaca kısmında ise hem eğlenip hem öğreneceksiniz.<br />

Umarız zevk alarak okursunuz. Bize yazı gönderen emek harcayan meslektaşlarımıza, takipçilerimize,<br />

sevenlerimize teşekkürü bir borç biliyoruz. <strong>Kimya</strong> üzerine bölüm okuyan, çalışan her kesimden<br />

ve sektörden bilgilendirici yazılar bekliyoruz. Bir sonraki ay görüşmek üzere. Sevgiyle kalın.<br />

Yavuz Selim Kart<br />

Dergi Editörü


IÇINDEKILER<br />

Reaktif Boyarmaddeler<br />

Bir de Böyle Düşünün<br />

7<br />

10<br />

Biyo Plastik 12<br />

Neden Yaşlanırız? 14<br />

.<br />

Tarım Ilaçları 16<br />

Aşk’ı Kimyevi 19<br />

Kezzap <strong>21</strong><br />

Örnek Alınacak Bir Mucidin 24<br />

Muhteşem Öyküsü<br />

Accelrys Draw ile <strong>Kimya</strong>sal Çizimler 26<br />

Element Tanıyalım 30<br />

Sözlük (Ing-Trk) 31<br />

Haberler 32<br />

Faydalı Siteler 42<br />

<strong>Kimya</strong> Bulmaca 43<br />

<strong>Kimya</strong> Bulmaca Çözüm (Önceki Ay) 44<br />

Sizde Yazarımız Olun 45


Anıl Yasin AKDOGAN<br />

anil_yasin_akdogan@hotmail.com<br />

Reaktif<br />

Boyarmaddeler<br />

<strong>Kimya</strong><br />

Teknikeri<br />

(Mezun)<br />

Reaktif boyarmaddeler uygun koşullar altında lif ile kimyasal reaksiyona girerek, kovalent bağ<br />

kurma özelliğine sahip tek boyarmadde sınıfıdır.<br />

<strong>Kimya</strong>sal Yapısı<br />

Kovalent bağ oluşumu alkali ortamda olur ve bazen tersinir olabilir. Buharlama da boyarmaddenin fiksajına<br />

yardım eder. Kovalent bağın kuvveti , metal koordinasyon bağlarından kuvvetlidir. Elektrostatik<br />

bağlar hidrojen köprüleri ve van der walls kuvvetleri ile oluşan bağlar çok daha kuvvetlidir. Bunun<br />

sonucu olarak reaktif boyarmaddeler;<br />

• Çok iyi yıkama<br />

• Sürtme ve ışık haslıkları verir.<br />

Reaktif boyarmaddeler genel olarak reaktif grubun kimyasal yapısına göre ve grubun kimyasal reaktivisinin<br />

derecesine göre sınıflandırılır.<br />

7<br />

Şekil 1 : Reaktif boyarmaddelerin kimyasal yapısı<br />

Çözünürlük sağlayan grup<br />

Kromofor grup<br />

Köprü grup<br />

Heteroçiklik halka (reaktif grup)<br />

A: Sübsitisyon reaksiyonu sırasında yer değiştiren sübstitüant<br />

S: Diğer sübstitüantlar


Reaktif Boyarmaddelerin Reaktifliği<br />

Reaktif boyarmaddelerin lif ile reaksiyona girme koşulları ve mekanizması , boyarmadde ki grupların reaktiflik<br />

derecesine bağlı olarak değişiklik gösterir. Boyarmaddenin aplikasyon özelliği renk verici grup ve reaktif<br />

grup tarafından belirlenmektedir. Reaktif grup reaksiyon süresi üzerinde de etkilidir. Bu nedenle ; triklorprimidin<br />

boyarmaddeleri , monoklortriazin grubu boyarmaddelerinden daha hızlı reaksiyona girerler.<br />

Şekil 2 : Monoklortriazin<br />

Şekil 3 : Triklorprimidin<br />

Vinilsülfon esaslı remazol boyarmaddeler dışında tüm reaktif boyarmaddeler reaktif grup olarak heteroçiklik<br />

halkalı bileşikler içerirler.<br />

8<br />

Şekil 4 : Reaktif Boyarmaddedeki Reaktif Gruplar<br />

Boyarmadde ile lif arasında ki kovalent bağ , bunlarda ki halkaya bağlı bir substutientin elyaf makromolekülünde<br />

ki fonksiyonel gruplar ile yer değiştirmesi sonucu oluşur. Bu gruplar –OH , -NH 2<br />

, - SH gruplarıdır.<br />

Aşağıda çeşitli reaktif boyarmadde markaları için reaktiflik sırası verilmiştir.<br />

1. PROCİON M ( ZENECA ) - Diklortriazin<br />

2. LEVAFIX E (DYSTAR) - Diklorquinoksalin<br />

3. REMAZOL (DYSTAR) - Vinilsülfon<br />

4. PROCION H (ZENECA) - Monoklortriazin<br />

5. CIBACRON (CİBA) - Monoklortriazin<br />

6. DRİMARENE (CLAİRANT SANDOZ) - kloroprimidin<br />

7. PRIMAZINE (BASF) - Akrilolamino<br />

Bazik ortam gerekliliği;<br />

• Reaktif boyarmaddeler uygun koşullar altında lif ile kimyasal reaksiyona girerek , kovalent bağ kurma<br />

özelliğine sahip tek boyarmadde sınıfıdır. Kovalent bağ da bazik ortamda oluşur. Reaksiyon aşağıdaki<br />

gibidir;


Bm – SO 2<br />

– CH = CH 2<br />

( vinilsülfon grubu ) + Sel. OH ---------→ Bm – SO 2<br />

– CH 2<br />

– CH 2<br />

O. Sel.<br />

• Baz , reaktif grup olarak klor substitüentli heteroçiklik halkalar içeren boyarmaddelerin liflerle reaksiyonu<br />

sırasında , açığa çıkan HCI ü nötrleştirmekte ve life zarar vermesini engellemektedir. ( reaktif<br />

boyarmaddelerin selülozun –OH grupları ile kovalent bağ oluşturması sırasında , vinil grubu dolayısıyla<br />

ortamda HCI oluşur. Bu da life zarar verdiğinden , ortam bazik olarak ayarlanır.<br />

Reaktif boyarmaddelerin avantajları;<br />

• Yıkama haslıkları iyi , ışığa haslıkları mükemmeldir.<br />

• Düzgün boyama elde etmek mümkündür.<br />

• Renk paleti mükemmeldir.<br />

Dezavantajları;<br />

• Klor haslıkları ve bazik çözeltilere haslıkları iyi değildir.<br />

• Bazik işlemlerde , liflere kovalent olarak bağlanan boyarmaddenin bir kısmı kopar ve lifle reaksiyona<br />

girme yeteneğini kaybeden boyarmadde şeklime dönüşür.<br />

Kaynaklar :<br />

• http://www.gso.org.tr/userfiles/file/12%20Reaktif%20Boyarmaddelerdede%20Al%C4%B1m%20Ve%20<br />

Fiksaj%20Sorunlar%C4%B1.pdf<br />

• Tekstil Terbiye Teknolojisi 5. cilt<br />

• Evatekstil<br />

9


Pelin TANTOGLU<br />

pelintantoglu@hotmail.com<br />

BİR DE BÖYLE<br />

DÜŞÜNÜN<br />

<strong>Kimya</strong>ger<br />

(Mezun)<br />

Bildiğiniz üzere ülkemizde çok fazla kimya<br />

bölümü mezunu var. Eğitim, mezunların sorunları,<br />

çalışma şartları gibi konular üzerine<br />

fikirlerimi yazmaya başlarsam sanırım derginin büyük<br />

çoğunluğuna ihtiyacım olur.<br />

Satış ve satın alma kısmına yönelimler ile işsizlik<br />

sorununun biraz düzeltilebileceğini düşünüyorum.<br />

Açıkçası okuduğum sıralarda, ben de Ar-Ge<br />

bölümünde çalışıp sürekli yenilikle iç içe olmak ve bu<br />

yönde kendimi geliştirmek istemiştim. Ama hayat bizi<br />

öyle değişik lokasyonların içinde bırakıyor ki duruma<br />

uyum sağlamaya çalışırken buluyoruz kendimizi.<br />

10<br />

<strong>Kimya</strong>sal hammadde ithalatı, ihracatı ve hatta üretimi<br />

olan bir firmada çalışıyorum. Bu işe girdikten sonra<br />

fark ettim ki kimyasal hammadde satışını yapan, sektörel<br />

ayrım gözetmeksizin üretim yapan her firmanın<br />

satışında ve/veya satın almasında kimyagerler ya da<br />

kimya mühendisleri çalışmalı.<br />

Satın alma firmanın temel taşını oluşturur. Ama öyle<br />

satın almacılar var ki daha alacağı ürünün marka<br />

ismini onun kimyasal adı sanıyor. Hal böyle olunca da<br />

ürünün en ucuzunu nerede bulursa alıyor, ama sadece<br />

bildiği markayı alıyor. Bu hem farklı ham maddelerin<br />

alımını azaltıyor hem de yeniliklerin önünü kapatıyor<br />

ve uzun vadede kendini tekrarlamaktan ileriye gidemiyor.<br />

Tabi ki işini bilen, kendini geliştiren satın alma<br />

uzmanları/satış sorumluları var.<br />

Onlardan öğrenilmesi gereken çok fazla şey de var, kıymetlerini bilelim ama onlar cidden azınlıkta<br />

kalıyorlar. Satın almacı ürünü çok iyi tanımalı kesinlikle. Bizler satın almaya girdiğimizde kimyasal<br />

ürünün marka isminden ziyade kimyasal ismini hatta yapısını, rengini, dokusunu, kokusunu, depolanma<br />

şekli gibi kriterleri çok rahat kavrayabileceğimizden ve çoğunu zaten bildiğimizden alacağımız ürünün<br />

kalitesini bir kere kafadan arttırmış oluyoruz. İş sadece satın alma pazarlığındaki yeteneğimize kalıyor.<br />

Yani sanki bizim için ayrılmış bir departman.<br />

İşin satış kısmına geldiğimizde, kimyasal hammadde satışındaki alanlarda kesinlikle bizler olmalıyız. Bir<br />

kere tekstil, deterjan, kozmetik, metal gibi her sektörde kullanılan kimyasalların nerede, nasıl, ne amaçla<br />

kullanıldığını öğreniyorsunuz. Hatta zamanla üretimde tıkanılan bazı noktalarda spesifik kimyasalları<br />

önerip müşterinizin sorununu çözüme kavuşturuyorsunuz ki, işin en zevkli kısımlarından biri de o<br />

zamanlar oluyor aslında. Çözüm sürecinde laboratuvara girip deneyler, analizler yapıyorsunuz ve hatta<br />

benim gibi şanslıysanız ufak tefek ürünlerinde laboratuvar bazlı üretimlerini yapıyorsunuz.


Yani üretim ve geliştirme tarafından da kopmuyorsunuz. Organik kimyayı yeniden seviyorsunuz mesela<br />

esterleşme reaksiyonu yaparken hangi üründen başlandığını yeniden öğreniyorsunuz, sabun üretiminde<br />

pH’ı nasıl ayarladığınızı yada deterjan yaparken hangi ürünü önce hangisini sonra ilave edeceğinizi vs.<br />

öğreniyorsunuz ve aslında teorisini yıllarca gördüğünüz şeyleri pratik olarak sürekli geliştirerek ilerliyorsunuz.<br />

Benim yöneticimde kimyager ve işe girerken ”Laboratuvardaki cihazları en fazla bir ayda kullanmayı<br />

öğrenirsiniz. Sonrasında her gün yapılan çalışmalar rutine bağlar. Ama satış işin en aktif kısmıdır<br />

ve kendini her gün yeniler.<strong>Kimya</strong>sal hammaddeler okyanus kadar geniştir ve bilginiz her gün yenilenir,<br />

kimyayı gerçekten bir kere daha seversiniz” demişti. O gün mülakatın verdiği heyecanla da bu<br />

cümleyi çok anlamamıştım ama şimdi aktif olarak işin içine girince ve zaman zaman kimya kitaplarımı<br />

karıştırıp reaksiyonların oluşumuna bakmaya başlayınca daha iyi anladım.<br />

Ben demiyorum ki kimse laboratuvarda çalışmasın, her mezun satış sorumlusu/satın alma uzmanı<br />

olsun. Tabi ki oralarda da, üretimde de çalışmalıyız. Sadece kafamızda şekillenen mesleki çalışma alanlarını<br />

daha da geliştirelim istiyorum.<br />

Teknik satışçı olarak sektörde yeniyim ama kısa zamanda çok fazla firmayı ve çalışanları gözlemleme<br />

fırsatım oldu. Bizlerin sektörde nerelerde olabileceği ya da olması gerektiği ile ilgili çok çok ufakta olsa<br />

fikirlerimi sizlere aktarmaya çalıştım. Bizler her sektörde var olabiliriz ve olmalıyız da. Yeter ki bize çalışmaya<br />

başlamak için bir fırsat yaratılsın, gerisini zaten eğitimimizle ve bireysel yeteneklerimizle ortaya<br />

koyabilir ve hak ettiğimiz başarıyı yakalayabiliriz.<br />

Kaynaklar :<br />

Kişisel bir yazıdır.<br />

11


Ece KILIÇ<br />

cecekilic@gmail.com<br />

Umut CEVRI<br />

umutcevri@hotmail.com<br />

Biyo<br />

Yüksek<br />

<strong>Kimya</strong>ger<br />

(Mezun)<br />

Bilim<br />

Sanat<br />

Merkezi<br />

(Ögrenci)<br />

Plastik<br />

Günlük yaşamımızda kullanılan malzemelerin arasında ilk akla gelenlerden biridir plastik. Fakat<br />

çoğu kişinin bildiği gibi plastiklerin de diğer birçok malzeme gibi doğada yok olması uzun<br />

sürer. Özellikle kullanım ömrü kısa olan plastikler sorumlu kurumların ve kullanıcıların geri<br />

dönüşüme yeterli ilgiyi göstermemelerinden dolayı çevreyi tehdit etmektedir. Tüketim miktarlarının da<br />

her geçen gün artması bu sorunu önlenemez hale getirmektedir. Bu sebeple, geri kazanımı zor plastikler<br />

için farklı çözümler oluşturulmuştur. Bunların en önemlilerinden biri de çevreye doğaya karşı duyarlı ve<br />

kısa sürede yok olabilen biyoplastiklerdir.<br />

12<br />

Biyoplastikler, yapılarına göre farklılık gösterir. Ağırlıklı olarak<br />

nişastadan üretilen ve hammaddesi çeşitli bitkilerden elde edilen<br />

hidro-biyoplastikler mevcuttur. Petrolün yan ürünlerinden üretilen<br />

fakat içinde bulunan ekstra maddeler sayesinde doğada kısa sürede<br />

kaybolan oksobiyoplastikler vardır.<br />

Hidro-biyoplastik ürünün zamanla yok olması<br />

Oksobiyoplastik Nedir?<br />

Dünyanın hiçbir ülkesinde plastik atıklar tam olarak toplanamamaktadır. İhmal sonucu karada veya<br />

denizde kirliliğe neden olan plastikler, yıllar boyunca varlıklarını sürdürmektedir. Ancak yıllar yıllar<br />

sonra tam anlamıyla yok olabilmektedirler. Oksobiyoplastikler, bu süreci hızlandırarak plastiklerin yol<br />

açtığı çevre kirliliğini engellemektedir. Oksobiyoplastiklerin temel amacı, plastiklerin kullanım süreleri<br />

boyunca işlevlerini yerine getirmeleri ve atık halini aldıktan sonra doğaya zararsız bir şekilde organik<br />

yapılarına geri dönmeleridir. Oksobiyoplastikler, herhangi bir yerde ve koşulda, hiçbir atık madde<br />

ve gaz bırakmadan çözünebilir. Bu çözünme, mikroorganizmalar tarafından tüketilebilen bir yapıya<br />

dönüşmesini sağlar. Ayrıca, yapılarında da zehirli kimyasal materyaller bulunmaz. Bu sayede besinler<br />

ile teması sırasında herhangi bir tehlikeyle karşılaşılmaz.


Oksobiyoplastiklerin Kullanım Alanları<br />

Başlıca oksobiyoplastik ürünler; alışveriş poşetleri, çöp torbaları,<br />

çamaşır ve kuru temizleme poşetleri, ekmek ve gıda<br />

ambalajları, mobilya ve elektronik eşya ambalajları, içecek<br />

şişeleri, gıda kapları, kozmetik ve deterjan kapları, dondurulmuş<br />

gıda ambalajları olarak sıralanabilir.<br />

Oksobiyoplastiklerin Toplanması ve Geri Kazanımı<br />

Mümkün mü?<br />

Şekil 1 : Oxobiyoplastik ambalajlarda<br />

bulunan sembol<br />

Oksobiyoplastikler, diğer biyoplastikler gibi ayrı ayrı toplanmayı<br />

gerektirmez. Çünkü bu plastikler gibi geri dönüştürülebilir.<br />

İçinde okso taşıyan geri dönüştürülmüş ürünler genellikle<br />

kısa ömürlü işlevlerde kullanılmaktadır.<br />

Kağıt mı Biyoplastik mi Daha Çevrecidir?<br />

Kağıt torbaların üretilmesi için gereken enerji miktarı, biyoplastik poşetlerin üretilmesi için gerekli<br />

olan miktarın yaklaşık 3 katıdır. Ayrıca, bu üretim büyük miktarda su kullanımı gerektirmesinin yanı<br />

sıra ciddi boyutlarda organik atığa sebep olur. Biyoplastiklere göre %70 daha fazla çevre kirliliğine<br />

sebep olur ve hacimleri biyoplastiklere oranla daha büyük olduğu için 7 kat daha fazla nakliye ihtiyacı<br />

yaratır.<br />

Çevre Dostu olarak: Oksobiyoplastik mi Hidro-biyoplastik mi?<br />

Oksobiyoplastik<br />

Hidro-biyoplastik<br />

Petrolün yan ürünlerinden üretilir.<br />

Nişasta ve polimerlerden elde edilir.<br />

Bakteri veya mikrop barındırmaz.<br />

Yüksek derecede mikrop içerir.<br />

İnce ve sağlam yapılı ürünlere uygundur. Aynı sağlamlıktaki okso ürünlere göre daha kalın<br />

ve ağırdır.<br />

Üretimi ucuzdur.<br />

Okso ürünlerden 4 kat daha fazla maliyet getirir.<br />

Zararlı gaz üretmez.<br />

Metan gazı üretir.<br />

Üretimi kolaydır.<br />

Üretim yöntemi ve özellikleri nedeniyle daha<br />

fazla enerji gerektirir.<br />

Ömrü ayarlanabilir.<br />

Ömrü ayarlanamaz. Çürüme süresi ortam koşullarına<br />

göre değişim gösterebilir.<br />

Oksijen bulunduran ortamda çözünür.<br />

Yüksek mikrobiyal ortamda çözünür.<br />

Dondurulmuş gıdalar için uygundur.<br />

Dondurulmuş gıdalar için Uygun değildir.<br />

Normal plastiklerle birlikte geri kazanılabilir. Normal plastiklerle birlikte geri kazanılamaz.<br />

Gıda temasına uygundur.<br />

Gıda temasına uygundur.<br />

Üretim hızı yüksektir.<br />

Üretim hızı düşüktür.<br />

13<br />

Kaynaklar :<br />

1. http://www.plastlife.com/tr/<br />

2. http://www.plastik-ambalaj.com/tr/<br />

3. http://blog.applebazaar.com/2010/01/04/bio-plastic-alternative/


Hatice KURTULUS<br />

haticekurtuluss@hotmail.com<br />

NEDEN<br />

YAŞLANIRIZ?<br />

<strong>Kimya</strong><br />

Ögretmeni<br />

(Mezun)<br />

En güncel verilere göre 7 milyarın üstündeki nüfusuyla dünyamızda her gün yüzlerce bebek dünyaya<br />

gelmekte ve diğer yandan yüzlerce insan hastalık ve yaşlılık gibi nedenlerle yaşamını yitirmektedir.<br />

Peki bu hastalıkların ve yaşlanmanın sebepleri nelerdir? Hastalıklara yakalanmadan daha<br />

fazla yaşamak mümkün müdür? Bir insan ne zaman yaşlanır? Bilim insanları bu yaşlanma bilmecesini<br />

çözebilmek için birçok araştırmaya imza attılar ve şimdiden çeşitli çözümlere ulaştılar.<br />

Bilim adamları bebeklerin doğduktan ve yemek yemeye başladıktan sonra yaşlanmaya başladığını<br />

belirtmektedirler. Bebek anne sütüyle beslendiği sürece vücudu alkali kalır. Ancak anne sütünü bırakıp<br />

yemek yemeye başladığı andan itibaren alınan asidik besinlerle birlikte vücuttaki pH oranı artar ve vücut<br />

yaşlanma başlar.<br />

14<br />

İnsanlar doğduğunda kanın pH'ı 7.44 dür, yani alkalidir. Yaşlandığımızda kanın pH'ı 7.35'e veya bu seviyenin<br />

de altına düşer, yani kanın alkalitesi azalır. Bu pH seviyeleri atardamardaki kanın pH seviyesini<br />

ifade eder. pH seviyesindeki bu 0.09 luk fark ilk bakışta göze çok küçük görünebilir, ancak pH logaritmik<br />

bir fonksiyondur ve; 7.44 pH'a sahip kandaki hidroksil iyon miktarı 7.35 pH'a sahip kandaki hidroksil<br />

iyon miktarının 1.23 katıdır. Hidroksil iyonu oksijen verici bir iyon, hidrojen iyonu ise oksijen alıcı bir<br />

iyondur. Diğer bir deyişle, genç insanlar yaşlı insanlara nazaran kanlarında %23 daha fazla oksijen (hidroksil<br />

iyonu) taşırlar. Genç insanların daha enerjik olmalarının başka bir açıklaması yoktur.<br />

Modern bilim yaşlanmanın aslında çok basit sebeplerden kaynaklandığını ortaya çıkardı. Yaşlanmanın<br />

altında yatan en temel neden her gün tükettiğimiz yiyeceklerimizdir. Yaşamımızı sürdürebilmemiz ve<br />

vücudumuzun metabolik faaliyetlerini yerine getirmede kullanacağı enerjiyi sağlayabilmemiz, bunun<br />

yanında vücut sıcaklığını ve sağlığımızı koruyabilmemiz için aldığımız besinleri vücut hücrelerimizde<br />

yakarız. Pahalı/ucuz, özel/sıradan, alkali/asidik, bitkisel/hayvansal fark etmez, bütün besinler yalnızda<br />

4 elementten meydana gelir. Bunlar; Karbon, Hidrojen, Azot ve Oksijendir. Bu elementler besinlerin<br />

%99’unu oluşturur. Tüm besinler hücrelerde oksijenle yakıldıktan (oksitlendikten) sonra; karbonik asit,<br />

ürik asit, laktik asit, yağ asidi, amonyak gibi organik asitlere dönüşür.


Yağlar zaten yakılmadan önce de asidiktir. Ayrıca besinlerin yakılması sonucu oluşan organik asitler<br />

ette, tahıllarda ve kökü yenen bitkilerde bulunan klor, fosfor ve sülfür gibi inorganik asidik minerallerle<br />

birleşerek asiditeyi artırır.<br />

Besinlerin geriye kalan %1’lik kısmın ise minerallerden oluşur. Besinlerle vücudumuza aldığımız mineraller<br />

ikiye ayrılır. Alkali mineraller ve asidik mineraller. Yiyeceklerimizde ki alkali mineraller sindirildikten<br />

sonra alkali atıklara dönüşürler. Alkali yiyeceklere örnek olarak deniz yosunu, muz, zencefil, mantar,<br />

bezelye, soğan, ıspanak ve patatesi verebiliriz. Asidik yiyecekler ise sindirildikten sonra tahmin edersiniz<br />

ki asidik artıklara -ki bunlar zararlı maddelerdir- dönüşürler. Yapısında yüksek oranlarda asidik mineral<br />

barındıran yiyeceklere örnek olarak pirinç, yumurta, tavuk ve kuzu eti ve bifteği sayabiliriz.<br />

Uzaklaştırılamayan zararlı artıklar içe kan damarlarında dolaşmaya<br />

devam ederler. Kan içerisinde ki bu asidik artıklar kılcal<br />

damarlarda dolaşırken bunları tıkayabilir ve hücrelere<br />

oksijen iletilmesine engel olarak hücrelerin yenilenmesine<br />

engel olabilirler. Yenilenemeyen hücrelerde zaman içinde<br />

çeşitli hastalıkların oluşmasına ve zamansız yaşlanmanın<br />

gerçekleşmesine katkıda bulunurlar.<br />

Gittikçe zorlaşan ve düzensizleşen yaşam şartları ve çevresel<br />

faktörler (sağlıksız beslenme, fazla çalışma, yetersiz dinlenme,<br />

geç uyanma, egzersiz yapmama, az su içme, sigara,<br />

çevre kirliliği, asidik beslenme gibi) nedeniyle vücudumuzda<br />

oluşan asidik atıkları ve toksinleri vücudumuzdan tamamen<br />

atamıyoruz. Bu asidik atıkları ve toksinleri vücudumuzun<br />

içinde değişik yerlerde biriktiriyoruz. İşte bu yaşlanmanın<br />

nedenidir. Yaşlanma süreci bu şekilde gelişmektedir.<br />

15<br />

Peki bu zamansız yaşlanmanın<br />

bir çözüm yolu var mıdır?<br />

Zamansız yaşlanmaya engel<br />

olmak için yapılması gereken<br />

yöntemlerden en etkilisi<br />

içtiğimiz suyun dahi yumuşak<br />

(Kalsiyum ve Magnezyum<br />

içermeyen su) olmasına dikkat<br />

etmektir. Sağlıklı bir yaşam ve<br />

uzun yaşamanın tadını çıkarmak<br />

için antioksidan alkali su<br />

içilmelidir.<br />

Kaynaklar :<br />

http://www.bioceraalkalisu.com/alkalibeslenme.php


Tugba TÜRKEN<br />

tugba_turken@hotmail.com<br />

TARIM<br />

İLAÇLARI<br />

(PESTİSİTLER)<br />

Yüksek<br />

<strong>Kimya</strong><br />

Mühendisi<br />

(Mezun)<br />

Dünya nüfusunun hızla arttığı günümüzde, açlıkla mücadele edebilmek için tarımsal üretimin arttırılması<br />

zorunludur. Tarımsal üretimin arttırılması; yetiştirilen ürünlerin verim ve kalitesinin arttırılması<br />

ile doğrudan ilişkilidir. Üretilen ürünleri; hastalıklardan, zararlı otlardan korumak ve sürekli<br />

aynı kalitede ürün üretebilmek için pestisit kullanılması zorunlu hale gelmektedir. Ancak bu kimyasallar<br />

kullanılırken insan ve çevreye olan olumsuz etkileri göz önünde bulundurularak kontrollü kullanılmalıdır.<br />

Yapılan araştırmalar sonucunda pestisitlerin kullanım dozları, uygulama yöntemleri ve ürünlerde olması<br />

gereken maksimum kalıntı limitleri ülkelerin ilgili bakanlık veya organizasyonları tarafından belirlenmektedir.<br />

Bu belirlemeler sonrasında, bazılarının kullanımı kısıtlanırken bazıları ise tamamen yasaklanmıştır.<br />

16<br />

Pestisitler, besin kaynaklarının üretim, depolanma ve<br />

tüketimi sırasında besin değerini düşüren ya da zarara<br />

uğratan böcek, kemirici, yabani ot, mantar gibi canlıların<br />

zararlarını azaltmak için kullanılan kimyasal<br />

maddeler veya karışımlardır. Pestisit yabancı kaynaklı<br />

bir kelime olup pest:zararlı, cide:öldürücü anlamına<br />

gelmektedir.<br />

Pestisitlerin çok çeşitli sınıflandırılmaları yapılmaktadır.<br />

Pestisitler sistemik ve kontakt (yüzey) pestisit olmak<br />

üzere iki gruba ayrılırlar. Sistemik pestisitler, bitki<br />

dokusuna nüfuz ederler ve doku içinde çeşitli bölgelere<br />

taşınıp yerleşerek etki gösterirler. Böylece korumaları ve etkileri daha uzun sürer. Kontakt pestisitler ise,<br />

yüzeyde tutundukları için yağmur, rüzgâr ve güneş ışığında uzun süre kalıcılıklarını koruyamazlar, bu<br />

nedenle etki süreleri kısadır. Yapılan sınıflandırılmalar içerisinde en sık kullanılanları; kullanıldıkları<br />

zararlı gruplarına ve yapısındaki aktif madde grubuna göre olan sınıflandırılmalardır.<br />

Pestisitlerin Sınıflandırılması<br />

1. Kullanıldıkları Zararlı Grubuna Göre<br />

İnsektisitler: Böceklere karşı kullanılan pestisit çeşitlerindendir. Organik klorlular, organik fosforlular,<br />

karbamatlar, arsenat ve bakır bileşikleri içeren metaller ile üretilenler ve sülfür içerenler en yaygın kullanılanlarıdır.<br />

Herbisitler: Yabani ve zararlı otlara karşı kullanılan pestisit çeşitlerindendir. Fenolikler, karbamatlar,<br />

asidik ve üre bileşikleri, anilinler, amidler ve anilidler, benzoik asitler, diazinler ve triazinler en yaygın<br />

kullanılanlarıdır.<br />

Fungisitler: Küf ve mantarlara karşı kullanılan pestisit çeşitlerindendir. Koruyucu fungisitler, sistematik<br />

fungisitler, merkaptoimit fungisitleri, imidazol ve triazol fungisitleri en yaygın kullanılanlarıdır.<br />

Yukarıda en yaygın kullanılanları verilenlerden başka; akarasitler (kenelere ve akarlara), apisitler (yaprak<br />

bitine), nemasitler (kurtçuklara), molusitler (yumuşakçalara) ve rodentisitler (omurgalı zararlılara) gibi<br />

pestisit çeşitleri de vardır.


2. Yapılarındaki Aktif Madde Grubuna Göre<br />

Organoklorlu Pestisitler: Organoklorlu pestisitler, dünyada yaygın şekilde kullanıldığı bilinen kalıcı<br />

organik kirleticilerdir. Tarımda en yaygın kullanılanları hekzakloro siklohekzan (HCH) ve dikloro<br />

difenil trikloroetan (DDT)’ dır. 1960’larda yapılan araştırmalar, geniş kullanımları sebebiyle hava ve su<br />

ile taşınarak küresel ölçekte önemli kalıntılar bıraktıklarını ortaya koymuştur. 1960’ların sonunda DDT<br />

ve HCH kullanımının yasakland ığı bilinmektedir. 2006 yılında AB ülkelerinde organoklorlu pestisit<br />

kullanımı tamamen yasaklanmıştır. AB ülkelerindeki gelişmelere paralel olarak, ülkemizde endosulfan<br />

ve dicofol gibi bazı organoklorlu pestisitlerin kullanımına ise 2008 yılında yasaklama getirilmiştir. Ancak<br />

Afrika ve bazı tropik bölgelerde sivrisineklerle mücadelede halen kullanıldıkları bilinmektedir.<br />

Şekil 1’de bazı organoklorlu pestisitlerin molekül yapıları verilmiştir.<br />

HCH (hegzakloro siklohegzan)<br />

DDT (dikloro difenil trikloroetan)<br />

Şekil 1 : Bazı organoklorlu pestisitler<br />

Organofosforlu Pestisitler: Bu gruptaki pestisitlerin birçoğu insanlara ve diğer canlılara karşı toksisitesi<br />

yüksek kimyasallardır. İnsektisit, nemasit, akarasit ve fungisit etki gösterenleri bulunur ve çok geniş<br />

bir etki spektrumuna sahiptirler. Organofosforlu bileşiklerin sinir sisteminde asetilkolinin, koline hidrolizini<br />

sağlayan kolinesteraz enzimini inhibe ettikleri bilinir. Bu durum asetilkolin birikmesine neden<br />

olduğundan, sinir sistemi fonksiyonlarının durmasına, kasılmalara, felç ve hatta ani ölümlere neden<br />

olmaktadır. Paration, malation, diazinon ve fention organofosforlu pestisitler içerisinde en önemlileridir.<br />

Bunların bazılarının molekül yapıları Şekil 2’te verilmiştir.<br />

17<br />

Paration<br />

Malation<br />

Şekil 2 : Bazı organofosforlu pestisitler<br />

Karbamatlar: İlk kez 1947 yılında geliştirildikleri bilinir. İlk kullanılan türü karbarildir. İnsektisit,<br />

fungusit ve herbisit olarak kullanılanları vardır. Kolinesteraz enzimini engellemek suretiyle zehirlenmelere<br />

neden olurlar. Bu nedenle kolinesteraz inhibitörleri adı verilir. Yağ dokularında birikmezler ve kısa<br />

zamanda zehirliliklerini kaybederler. Tarımsal mücadelede kullanılan bazı karbamatlar Şekil 3’te verilmektedir.<br />

Metomil Karbaril<br />

Şekil 3 : Bazı karbamat pestisitler


Pestisitlerin Sağlık Üzerindeki Etkileri<br />

Pestisitlerin toksik etki göstermeleri nedeniyle tarımsal mücadelede çalışan üreticilerin, uygulayıcıların ve<br />

tarım işçilerinin pestisitlerin kullanımı sırasında meydana gelebilecek zarardan sakınmaları gerekmektedir.<br />

İnsanların pestisitlere maruz kalması sonucu akut ve kronik zehirlenmeler meydana gelebilmektedir. Akut<br />

zehirlenmeler kullanım sırasında oluşabilecek ani vakalar iken, kronik zehirlenmeler ise zamanla insan vücudunda<br />

meydana gelen birikimler sonucu bazı organların işlevsel hasarlarına neden olan zehirlenmelerdir.<br />

Her iki tür zehirlenmenin ana nedenleri:<br />

i) Uygulayıcıların bu konuda yetersiz eğitime sahip olması,<br />

ii) Kullanılan pestisitlerin toksisite potansiyellerinin farkında olunmaması,<br />

iii) Uygun olmayan koşullarda depolama,<br />

iv) Kaza ile dökülme-saçılma sonucu gıdalara bulaşması,<br />

v) Dikkatsiz yükleme ve taşıma,<br />

vi) Yıkanmamış pestisit kaplarının kullanımı ve ilaç kaplarının yanlış imhası işlemleri olarak<br />

sayılabilir.<br />

18<br />

Yukarıda sayılan nedenlerden dolayı uygunsuz kullanılan pestisitlerin geçmişte ciddi sorunlara yol açtığı<br />

belirtilmektedir. Örneğin Türkiye'de Ağustos 1979 yılında Ödemiş'te folidol (paration etken maddesi)<br />

şişesi ile zeytinyağı şişesini karıştıran yaşlı bir kadının, yanlışlıkla folidol ile kızarttığı böreği yiyen 16 kişi<br />

zehirlenmiş ve bunların altısının öldüğü kaynaklara geçmiştir.<br />

Pestisit kalıntısı içeren besinlerin yenilmesi sonucu akut ve kronik zehirlenmeler oluşabilir. Sebze ve<br />

meyvelere pestisit uygulanmasından sonra bekleme süresine dikkat edilmeli ve gerekli yıkama işlemi<br />

yapılmadan yenilmemelidir. Örneğin 1963 yılında Bursa'da folidol E ile ilaçlanan şeftaliyi yiyen 32 kişiden<br />

7’sinin ölümü, yine ağustos 1979'da Ödemiş'te folidolla ilaçlanmış karpuz yiyen 7 kişinin zehirlenmesi<br />

gibi vakalar akut zehirlenme vakaları olarak kayıtlara geçmektedir.<br />

Pestisit kalıntısı içeren besinlerin yenilmesi ile oluşan kronik zehirlenmelere Türkiye'de 1950'li yıllarda<br />

Güney Doğu Anadolu Bölgesi’nde rastlanan ve bütün dünyanın ilgisini çeken epidemik olay örnek<br />

verilebilir. 1956'da Diyarbakır ve yöresinde bir fungusit olan hekzaklorobenzenle (HCB) ilaçlanmış tohumluk<br />

buğdayı yiyen halkta epidemik zehirlenme görülmüştür. 1955-1958 yıllan arasında, bu bölgede<br />

(Diyarbakır, Mardin, Urfa) yaşayan 3000'in üstünde kişiye "Karayara hastalığı" tanısı konulmuştur. Bu<br />

hastalığın deride koyulaşma, idrar renginin koyu kahverengiden siyaha kadar değişmesi gibi dikkati çeken<br />

belirtileri bulunmaktadır. Daha çok çocuklarda (4-14 yaş grubu) ve erkeklerde görülen bu zehirlenme<br />

olayının %10'unun ölümle sonuçlandığı kaynaklara geçmiştir.<br />

Sonuç olarak tarımda kalite ve verimin arttırılması amacıyla da olsa kullanılan maddeler, çevre ve sağlık<br />

açısından ciddi zararlara yol açabilecek kimyasallardır. Yetkili kişiler tarafından pazarlaması yapılarak<br />

bilinçli bir şekilde kullanılması gerekmektedir.<br />

Kaynaklar :<br />

1. Belitz,H.D. and Grosch (1987), Food Chemistry, Translated by Hadziyev,D., Springer-Verlag, Berlin.<br />

2. Kaloyonava, F.P., El Batavi, M.A.(1991), Human toxicology of pesticides, CRC Pres, Inc., Boca Raton,<br />

Florida.<br />

3. Saldamlı İ.(2005), Gıda <strong>Kimya</strong>sı, Hacettepe Üniversitesi Yayınları, Ankara.<br />

4. Tiryaki, O., Canhilal, R. ve Horuz, S.(2010), “The use of pesticides and their risks,” Erciyes University<br />

Journal of the Institue of Science and Technology, 26(2), 154 – 169.


Eylem ÖZYAKISIR<br />

eylemozyaksr@gmail.com<br />

AŞK-I<br />

KİMYEVİ<br />

<strong>Kimya</strong><br />

Ögretmeni<br />

(Ögrenci)<br />

<strong>Kimya</strong>da molekül, aynı veya farklı element(ler)in iki veya daha fazla atomunun kimyevi bağlarla bir<br />

arada tutulmasıyla meydana gelir. Meselâ, hidrojen (H 2<br />

), oksijen (O 2<br />

) ve azot (N 2<br />

) gibi gaz molekülleri,<br />

aynı elementin iki atomundan ibaret iken, su (H 2<br />

O), karbondioksit (CO 2<br />

) ve amonyak (NH 3<br />

)<br />

molekülünde farklı elementler bulunur. En küçük molekül hidrojen molekülü (H2) iken, DNA,<br />

hemoglobin ve nişasta daha büyük moleküllerdir. Binlerce atomdan meydana gelen bu moleküller<br />

hidrojenin birkaç milyon katı molekül ağırlığına sahiptir.<br />

19<br />

İki atomun birbirini çekip birleşmesinde rol alan kuvvet kimyasal bağdır. Farklı atomlar arasında<br />

elektron alıp-verme şeklinde kurulan kimyasal bağlarla farklı özelliğe sahip moleküller oluşur.<br />

Son yörüngelerinde en fazla sekiz elektron bulunan atomlar arasındaki elektron alıp-verme (en dış<br />

yörüngeyi sekize tamamlama) meyli; kovalent, iyonik veya metalik şekildeki kimyasal bağ olarak<br />

tezahür eder. Atomların en dış elektron kabuklarındaki elektronların paylaşılmasıyla kovalent<br />

bağ oluşur.1 tane Karbon ve oksijen arasındaki kovalent bağ ile yaratılan karbonmonoksit (CO) ve<br />

karbondioksit (CO 2<br />

) gazları vücuttan uzaklaştırılmadığı takdirde akciğer solunumu yapan canlılarda<br />

zehirlenmelere sebep olur. Buna karşılık, bir karbon, üç oksijen ve bir hidrojen atomundan<br />

müteşekkil bikarbonat molekülü (HCO 3<br />

) vücudumuzda oldukça hayatî vazifeleri yerine getirir.


Vücutta oksijen yakılması sonucu, dokularda karbon¬dioksit oluşur. Kanla<br />

akciğerlere taşınan bu gaz, kanda üç farklı yolla Bunların en önemlisi, karbondioksitin<br />

su ile reaksiyona<br />

CO 2<br />

+ H 2<br />

O→H 2<br />

CO 3<br />

H 2<br />

CO 3<br />

→ +H + HCO 3<br />

-<br />

girmesi sonucunda bikarbonat (HCO 3-<br />

) oluşmasıdır (bikarbonat adeta karbondioksitin sudaki çözeltisidir)<br />

Bu mekanizmayla, karbondioksit bikarbonatın içine saklanarak, zehirlenmeye yol açmadan kanda taşınır.<br />

Öyle bir tevafuk ki, karbondioksitin vücuttan atılmasında rol alan bikarbonat, amonyak gibi bir diğer zehirli<br />

molekülün de vücudumuzdan atılmasına öncülük eder.<br />

Ayrıca evlerimizde kullandığımız karbonat adı ile yemek sodası (NaHCO 3<br />

) mide asitinin tesirini hafifletmek<br />

için kullanılır. Bikarbonat molekülünün gördüğü bu vazifeler bizlere perde arkasında çok ince şekilde<br />

ayarlanan sonsuz bir ilim, kudret ve hikmetin varlığını göstermektedir.<br />

Kaynaklar :<br />

Kişisel bir yazıdır.<br />

20


Mustafa ALTUNKAYNAK<br />

altunkaynakmustafa@gmail.com<br />

KEZZAP<br />

NİTRİK ASİT HNO 3<br />

<strong>Kimya</strong>ger<br />

(<strong>Kimya</strong> Ög.)<br />

<strong>Kimya</strong>sal Adı<br />

Nitrik Asit (HNO 3<br />

)<br />

Nitrik Asit<br />

<strong>Kimya</strong>sal Formülü HNO 3<br />

Molekül Ağırlığı<br />

63.02 g/mol<br />

Renk / Form<br />

Sarımtırak, Sıvı<br />

Yoğunluk 1,339 ( % 55 ) - 1,1150 ( % 20 ) -<br />

1,3667 ( % 60 ) g/cm³<br />

Donma Noktası 17 ° C ( % 20 ) - 22,4 ° C ( % 60 )<br />

Kaynama Noktası 103,4 °C ( % 20 ) - 120,4 °C ( % 60 )<br />

Değerli okuyucular;<br />

Halk arasındaki adı Kezzap olan nitrik asit seyreltik haliyle gerek günlük<br />

hayatta gerekse endüstride önemli bir kimyasal maddedir. Nitrik asit, bileşiminde üç oksijen, bir hidrojen<br />

ve bir azot bulunan kuvvetli bir asittir. HNO 3<br />

formülüyle gösterilir. Nitrat asit, çok eskiden<br />

beri tanınmış olmasına rağmen sülfirik asitten sonra kullanım alanları bulunmuştur. Modern kimya<br />

endüstrisinin nitroselüloz, nitrogliserin, boyar maddeler, nitratlı gübreler gibi çok önemli birçok ürünlerinin<br />

elde edilmesinde rol oynayan nitrik asit, kurşun odaları usulü ile sülfirik asit üretiminde de<br />

küçümsenmeyecek bir yer işgal eder. Diğer taraftan dumanlı asit, azot peroksit ve tetranitrometan da<br />

roketlerin yapımında rol oynamaktadır. Bu bakımdan, nitrik asit endüstrisinin çağımızda çok önem<br />

kazandığı meydandadır<br />

<strong>21</strong><br />

Gübre endüstrisinde, patlayıcı sanayinde, metal sanayisinde, arıtmalarda, vb birçok sektörde kullanılır.<br />

Nitrik asit patlayıcı madde olarak kimyasalları nitrata çevirdiğinden patlayıcı maddelerin çoğunda kullanılır.<br />

Aralarında naylon ve poliüretanında olduğu plastiklerin üretiminde, amonyum nitrat üretiminde,<br />

metal sanayinde kullanılır. Temizlik sektöründe kireç sökücülerin içine bir miktar konularak kullanılır.<br />

Dinamit, Gliserin-Tri-Nitrattır. TNT Tri-Nitro-Toluen. Anorganik asitlerin kuvvetlilerinden biri olan bu<br />

madde analizde başlıca yükseltgen olarak ve bazı çökeleklerin asit etkisi ile çözünüp çözünmediklerini<br />

incelemek amacıyla kullanılır. Asetik asit bileşikleri sadece koruyucu olarak değil, şelatlayıcı, asitleştirici<br />

ve lezzet verici olarak da fonksiyon görmektedir. Soğutulmuş ürünler, şeker ya da tuz konsantrasyonu<br />

yüksek ürünlerde kullanılan asit miktarı düşürülebilmektedir.<br />

Nitrik Asidin ( HNO 3<br />

) Kısa Tarihi<br />

Nitrat asit 13.yy’dan beri bilinmektedir. Sodyum nitrat ve sülfat asidinden olan sentezi, Glauber<br />

tarafından yapılmıştır. Nitrik asit, Birinci Dünya Savaşından önceki yıllarda ve savaş sırasında başlıca,<br />

Şili nitratının (Güherçilesinin) derişik sülfirik asitle ile reaksiyonundan elde edilmekteydi.<br />

NaNO 3<br />

+ H 2<br />

SO 4<br />

→ NaHSO 4<br />

+ HNO 3<br />

Isıtılan demir retotlar içerisinde yürütülen reaksiyon karışımının destilasyonu ve buharın yoğunlaştırılması<br />

suretiyle oldukça derişik nitrat asit (sudaki % 92 lik çözeltisi) üretilir. Şili nitratından yapılan üretim ithalata<br />

dayandığı için, Birinci Dünya Savaşı sırasında diğer prosesler daha çok önem kazanmaya başladı.


Bu proseslerden biri, elektrik ark prosesi olup ilk defa 1905 de Norveç'te kullanılmıştır. Birkeland, Eyde<br />

ve Nitrum A.G. vb tesisler, nitrik asit üretiminde başarılı olmuşlardır. Metod, şu işlemlere dayanmaktadır;<br />

Havayı bir elektrik yayı içinden hızla geçirmek suretiyle havanın oksijen ve azotundan % 2 azot<br />

dioksit içeren bir gaz elde edilebilir. Azot oksit, mevcut oksijenin aşırısı ile NO 2<br />

e dönüştürülür ve bunun<br />

da suda çözündürülmesiyle seyreltik nitrat asit (%35 HNO 3<br />

) elde edilir. Günümüzde bu yöntemin yerini<br />

amonyağın oksidasyonu prosesi almıştır. Birinci Dünya Savaşı sırasında, o tarihlerde sentetik amonyak<br />

yapımındaki gelişmelerden dolayı ayrıca önem kazanan diğer bir süreç, amonyağın oksidasyonu prosesidir;<br />

prensipleri bir süreden beri bilinmekteydi fakat teknik uygulamasına, yirminci asrın başlarında<br />

W.Ostwald tarafından düzenleninceye kadar başlanamamıştır. Günümüzde de kullanılmakta olan tek<br />

ticari endüstriyel süreç, amonyağın oksidasyonu prosesidir.<br />

Günümüzde Nitrik Asidin ( HNO 3<br />

) Endüstriyel Eldesi<br />

Nitrik asidin katalitik olarak amonyağın yakılması yöntemi (W.Ostwald usulü) ile üretimi için amonyak<br />

bol miktarda hava ile 600°C de katalitik olarak azot okside dönüştürülür.<br />

4 NH 3<br />

+ 5 O 2<br />

→ 4NO + 6 H 2<br />

O + 279 kcal<br />

Oluşan azot oksit yanma gazlarının soğuması sırasında henüz mevcut olan oksijenle birleşerek azot<br />

dioksit oluşturur.<br />

NO + ½ O 2<br />

→ NO 2<br />

22<br />

Oluşan azot dioksit üst taraflarından su serpilen kulelerde hava ve suyun etkisi ile nitrik aside<br />

dönüştürülür.<br />

2 NO 2<br />

+ H 2<br />

O + ½ O 2<br />

→ 2HNO 3<br />

İyi bir azot oksit ürünü elde etmek için amonyak-hava karışımını ancak kısa bir müddet (~ 1/1000<br />

saniye) katalizörle temasta tutmalıdır, aksi takdirde 600°C de yarı kararlı olan azot oksit katalitik olarak<br />

azotla oksijene ayrışır.<br />

2NO → N 2<br />

+ O 2<br />

+ 42,1 kcal.<br />

Böyle bir kısa temas süresi genellikle katalizörleri kullanmakla sağlanır. Nitrik asit üretiminde Amonyak<br />

hava ile değil, belki oksijenle yakılır veya 5 atm lik basınç altında çalışılırsa; % 40 - 50 den daha derişik<br />

% 66 ya kadar nitrik asit çözeltileri elde edilebilir.<br />

Nitrik asitin Güherçileden itibaren Ülkemizdeki üretimi şöyle özetlenebilir;<br />

1) Öncelikle çuvallar içinde 1000 kilo nitrat tartılır ve ilkel madde bir vinçle yukarıya çıkarılarak retordlara<br />

boşaltılır.<br />

2) Kapaklar iyice sıkıştırılarak havanın girmesine engel olunur.<br />

3) Vakum pompası çalıştırılır ve her retorda (damıtma işleminin yapıldığı metalik kaplar), asit depolarından<br />

bir mol nitrik asit için 1,1 mol sülfürik asit katılır.<br />

4) Ocak yavaş yavaş yakılır. Sıcaklık hiçbir zaman birdenbire yükseltilmez. 1 saat zarfında, 70 °C den,<br />

nitrik asidin oluştuğu 95 °C ye çıkarılır.<br />

5) Saat başına numune alınarak oluşum derecesine ve ihtiva ettiği gaz miktarına bakılır. İşlemin sonuna<br />

doğru, ocağın sıcaklığı 150 °C ye çıkarılır ve meydana gelen sulu asit tesislere bağlı kaplarda toplanarak<br />

damacanalara doldurulur. Bunlardan da konsantrasyon araçlarına gönderilir. İşlemin başında elde edilen<br />

derişik aside gelince, bu da küçük alüminyum kazanlarda toplanır. Bütün işlemler 5 saat sürer.<br />

6) Retordların çabuk soğumasını sağlamak için ocak derhal söndürülür ve yan kapaklar açılır.<br />

7) Ertesi güne kadar soğuyup donan bisülfat, teknelerde kırılarak özel arabalarda biriktirildiği yere yollanır.<br />

8) Pompalar, sodyum hidroksit çözeltileri veya kireç yardımıyla azot oksitlerinden korunur.


Nitrik Asidin ( HNO 3<br />

) Bazi Önemli <strong>Kimya</strong>sal Tepkimeleri<br />

Nitrik asidin yükseltgen etkisi çok önemlidir. Nitrik asidin yükseltgen etkisi NO -3 anyonundaki +5<br />

değerlikli azot tarafından yapılmaktadır. Yükseltgen etkisi yalnız NO -3 a tabi olmayıp H + konsantrasyonuna<br />

bağlıdır. Yani NO -3 ın yükseltgen etkisi çözeltide H + konsantrasyonu ne kadar çok olursa o<br />

kadar yüksektir.<br />

NO -3 + 6H +<br />

→ N +5 + 3H 2<br />

O<br />

Yükseltgenme ancak açıkta kalan N +5 iyonu tarafından yapılmalıdır. Dengeler tesiri kanununa göre [H + ]<br />

konsantrasyonu ne kadar büyük ise N +5 oluşumu o kadar büyük olur. N +5 ne kadar çok oluşursa yükseltgenme<br />

o kadar ileri gider. N +5 kaybetmiş elektronları karşısında bulunan elementten alarak onu yükseltger<br />

ve kendisi indirgenir. Bazı metaller üzerinde asidik etki gösterir. Sulu çözeltilerinde proton verme<br />

kabiliyetinden ileri gelir.<br />

Örneğin; Sulandırılmış bir nitrik asit bir iki granül magnezyum üzerine dökülürse bu halde bol miktarda<br />

hidrojen çıkar.<br />

Mg + 2HNO 3<br />

→ Mg(NO 3<br />

) 2<br />

+ H 2<br />

Nitrik Asidin Geniş Kapsamlı Zararları ve Önlemler<br />

Derişik Nitrik Asit hem oksitleyici hem de koroziftir. Vücutta ağır yanıklara sebep olabilir. Buharları<br />

solunum sistemini tahrip eder. Ölüme sebebiyet verebilen ödeme neden olabilir. Sıvı sıçramaları ciltte<br />

ağır yanıklara neden olur. Sıvı sıçramaları gözde ciddi zararlar yaratır. Ani tahriş yapar ve mide-bağırsak<br />

bölgesinde tahribata sebep olur. Dumanları solunum sistemini tahriş ederek, şiddetli öksürük, yutma<br />

ve solunum güçlüğüne sebep olabilir. Maruz kalmalardan sonra 48 saat içerisinde akciğerlerde, ölüme<br />

sebebiyet verebilen pulmaner ödemi oluşabilir. Uzun süreli ve sık sık maruz kalınması halinde diş<br />

kayıplarına ve ciğerlerde tahribata sebep olabilir. Uzun süreli, ancak seyrek olarak maruz kalındığında<br />

etkileri zaman içinde ortaya çıkabilir. Suda yaşayan canlılar için zararlıdır.<br />

İlk Yardım:<br />

23<br />

Yutulduğunda: Hemen bir miktar su içiniz. Boğaza hortum vs. sokmayınız, gırtlak delinmiş olabilir.<br />

Kusturmaya çalışmayınız. Vakit kaybetmeden doktora başvurunuz.<br />

Solunduğunda: Nitrik asit buharları solunum yollarını tahriş eder. Solunum yolundaki nemli dokularda<br />

doku tahribatı meydana getirir. Uzun süre solumada akciğerde ödem oluşumuna neden olur.<br />

Kazazede açık havaya çıkartılmalı, hemen doktora haber verilmelidir. % 10’luk Sodyum bikarbonatlı su<br />

koklatılması tavsiye edilir. Nitroz gazlarının solunması durumunda akciğer tahribatının yanında, ağır<br />

zehirlenme emareleri de ortaya çıkabilir. Nitroz gazlarının solumuş kazazede hemen açık havaya çıkarılmalı<br />

ve doktor gelinceye kadar kıpırdatılmamalı, yürütülmemeli, vücut tam sükûnette olmalı, battaniye<br />

ile sarılmalıdır. İlk yardım saf oksijen teneffüs ettirmekten ibarettir.<br />

Deriye temas ettiğinde: Hemen bol su ile yıkanmalıdır. Müteakiben yanık yer zayıf sodyum bikarbonat<br />

çözeltisi ile banyo edilir. Asit bulaşmış çamaşırlar hemen çıkarılır. Vücudu fazla üşütmemek için tedaviye<br />

ılık su ile devam edilmelidir. Doktora haber verilmeli, hafif mikropsuz bir sargı ile sarılmalıdır.<br />

Göze temas ettiğinde: Hemen 10- 15 dakika bol su ile yıkanmalıdır. Bu işlem sırasında göz kapakları<br />

açılıp kapatılmalıdır, elle de suyun kapakların içine teması sağlanmalıdır. Hemen doktor çağırılmalıdır.<br />

“Öfkenin kezzap kokusu sinmiş emeğin terine” diyor, Şair Mahmudiye Düzkaya. Kezzap güvenlik<br />

önlemli ve yerinde kullanılırsa birçok maddeye ham madde olan faydalı bir asittir.<br />

Kaynaklar :<br />

Anorganik <strong>Kimya</strong> 2<br />

Analitik <strong>Kimya</strong> ( Nitel Analiz )<br />

Analitik <strong>Kimya</strong> ( Nicel Analiz )<br />

http://www.eba.gov.tr/<br />

http://www.kutahyaazot.com/guvenlikformu_dna.html<br />

http://www.nitrikasit.net/default.asp<br />

http://tr.wikipedia.org/wiki/Nitrik_asit


Hatile MOUMINTSA<br />

hatile_m@hotmail.com<br />

Örnek Alınacak<br />

Bir Mucidin Muhteşem Öyküsü<br />

<strong>Kimya</strong><br />

(Mezun)<br />

Değerli okuyucularımız sizlere bu<br />

ay asla pes etmeyen, inatçılığı ile<br />

inanılmaz bir malzeme üreten<br />

Charles Goodyear sı anlatacağım.<br />

Kendisi 29 Aralık 1800 doğmuş, 1 Temmuz<br />

1860 vefat etmiştir. ABD'li mucit,<br />

bilim insanı ve sanayici. 1839'da kauçuğu<br />

kükürtle işleyerek lastik yapım yöntemini<br />

buldu ve eboniti icat etti. Günümüzde<br />

dünyada oto lastiği sektöründe marka<br />

olmuş Good Year firması adını Charles<br />

24<br />

Goodyear'a ithafen almış olsa da ölümünden yaklaşık 40 sene sonra kurulmuştur ve bu şirketin ticari<br />

olarak ne onunla ne de çocuklarıyla bir ilişkisi yoktur.<br />

Charles ve Kauçuk öyküsü<br />

Hırdavat dükkânı işleten babasının iflas etmesi ile yeni bir iş arayan Goodyear inanılmaz bir malzeme<br />

bularak doğal kauçuğa yöneldi. Kauçuk üreten bir firmaya Roxbury firmasına gitti. (1834 yılında) Ancak<br />

burada aldığı cevap olumsuzdu. Kauçuk firmasından kauçuklar müşteriler tarafından pek tercih edilip<br />

alınmıyor. Alınanlarsa bozulduğu için iade ediliyor denildi. Şu anda her yerde kullanılan malzeme<br />

o kadarda mükemmel değil miydi yoksa… Sıcak havada yapışkan bir hal alıyor, soğuk havada taş gibi<br />

sertleşiyordu. Bu yüzden de kullanılamayacak hale geliyordu. Doğal kauçuğu bu yüzden daha iyi hale<br />

getirmek gerekiyordu. Goodyear bundan sonra pes etmeyecek ve araştırmasını bunun üzerine odaklayacaktı.<br />

Kauçuk vahşi ve acımasız ormanlarda Amazon Ormanları’nda kauçuk ağaçlarının öz suyundan alınıyordu.<br />

Bu ağaçlara ayrıca “ağlayan ağaç” da deniliyordu. Halkın yerlileri kendilerini korumak amacıyla<br />

giysiler, su kapları ve toplarda kullanıyorlardı. Fakat doğal kauçuk dayanıksız olduğu için çabuk deforme<br />

oluyordu. Fakat Avrupa’da kauçuk mucize malzeme olarak adlandırıldı. İlgi odağı haline geldi. Dezavantajları<br />

dışında su geçirmeyen bir malzeme olması ilgi odağı haline geldi. Fakat büyük yatırım yapan<br />

şirketler zamanla yine deformasyonu nedeniyle ilgilinin azalması ile kapatmaya başladılar. Yıllarca malzememin<br />

iyileşmesini için uğraştılar fakat çok az iyileşme sağlandı. Charles Goodyear bu doğal kauçuk<br />

malzemesini daha iyi hale getirmek ve daha esnek olmasını istiyordu. Ancak yeterince sermayesi yoktu<br />

ve başarabildiğinde zengin olabileceğini öngörmüştü.<br />

Fakat borçları yüzünden zor dönemler geçiriyor hatta otelini hapishane olarak görüyordu. Bütün saatini<br />

kauçuk ile kimyasallar karışımları deniyor ve daha iyi malzeme ortaya çıkarmaya çalışıyordu. Bazılarının<br />

sonuç verdiğini düşündü örneğin kauçuk ve magnezyumu karıştırdı ve deneme yaptı yapışmışlığı azalmış<br />

gibiydi ancak daha sonra tekrar eski halini alıyordu. Birçok mucidin olduğu gibi istediği etki düşünmediği<br />

bir yöntemle gelişti. Kauçuk bitmişti önceden boyadığı kauçuk üzerindeki boyayı silmek için<br />

nitrik asit kullanıyordu. Bir anda boyadan çıkarmaya çalıştığı kauçuk siyah halini aldı. Yine bu kauçuğu<br />

bir işe yaramaz diyerek kenara bıraktı. Günler geçince bu örneği eline aldı ve yumuşamaya başladığını<br />

fark etti. Ancak başardığı bu yöntem de başarısız oldu ve tekrar eski halini aldı.


Goodyear başarıya ulaştığını düşündüğü her yöntem için patent alıyordu. Ancak çoğunlukla yine yöntemleri<br />

başarısız olduğunu sonradan görüyordu. Yaptığını düşündüğü kauçuk yumuşak haldeydi.<br />

Soğuk bir hava günlerinde bu başarısını siparişler alarak ve durumunu biraz iyileştirerek devam ettirdi.<br />

Birçok ayakkabı ve çanta siparişi aldı ve yaz günlerine doğru tatile gittiğinde gördüğü şey çok kötüydü.<br />

Tüm siparişler geri dönüyordu. Çünkü kauçuk ısıda eriyordu. Başarısızlığını tekrar fark etti. Durumu<br />

daha da kötüye gitti sağlığı da biraz bozulmaya başlamıştı. İnatçı kişiliği vazgeçirmiyordu kendisine…<br />

Goodyear yine denemeler yaparken kauçuğu kükürtle karıştırıyordu. Ancak kükürt sadece yüzeyine etki<br />

ediyordu. Farklı kimyasallar ve karışımlar yapıyordu. Yine bir gün kükürtlü kauçuğu sobanın üzerine<br />

attı. Fakat kauçuk inanılmaz bir şekilde erimedi. Sert ve elastik bir şekle dönüşmüştü. Bu kaza onun için<br />

dönüm noktası oldu ve bilgi ve deneyimleri sayesinde istediği etkiyi kazandırdı. Kauçuğa ne yaparsa<br />

nasıl bir etki kazandıracağını biliyordu. 1844’te patentini aldı. Ancak Amerika’da aldığı patenti Avrupa’da<br />

almayı başamadı ve İngiltere’de ondan iki ay önce Thomas Hancock bu patenti almıştı. Ancak kazandığı<br />

paranın çoğunu bu yöntemi izni olmadan kullanan kişilere dava açarak harcadı. Fakat bu yöntemi bulan<br />

Charles Goodyear kauçuğun başka ne üzerinde yapılacağı üzerinde denemeler ve çalışmalar yaptı. Fakat<br />

bu malzemenin bir çok yerde kullanılacağını düşünen Goodyear ne yazık ki bu gelir pastasının içinde<br />

yer alamadı ve yoksul biri olarak vefat etti. Ondan 40 yıl sonra kurulan Goodyear firmasının ise ticari<br />

olarak ne Charles Goodyear ile ne de yakınları ile ne yazık ki bir alakası yoktur.<br />

Kaynaklar :<br />

http://tr.wikipedia.org/wiki/Charles_Goodyear<br />

http://www.bing.com/images/search?q=charles+goodyears&FORM=HDRSC2#view=detail&id=D-<br />

F1E1BABD0CB3669514F63632AAE2BCC7967EA59&selectedIndex=7<br />

http://www.bing.com/images/search?q=charles+goodyears&FORM=HDRSC2#view=detail&id=CD933E30B96138AEDD6F8BBF83CCAE3B2F94BE9D&selectedIndex=10<br />

25


Yavuz Selim KART<br />

kim_muhselim@hotmail.com<br />

ACCELRYS<br />

DRAW İLE<br />

KİMYASAL ÇİZİMLER<br />

<strong>Kimya</strong><br />

Mühendisi<br />

(Mezun)<br />

26<br />

Merhaba Sevgili <strong>İnovatif</strong> <strong>Kimya</strong> <strong>Dergisi</strong> Okurları,<br />

<strong>Kimya</strong> programlarını anlatma yolunda ilerlemeye<br />

devam ediyorum. Her sayıda sizlerin işine yarayabilecek<br />

programlardan bahsetmeye gayret<br />

ediyorum, bu ay ki sayıda sizlere yine<br />

bir kimya çizim programından<br />

bahsedeceğim.<br />

Eğer uzun süredir e-dergimizi<br />

takip ediyorsanız, birçok yazımı<br />

okumuş ve birçok kimya programı hakkında<br />

bilgilendirme yaptığımı görmüşünüzdür.<br />

Bu bilgilerin işinizde, okul yaşamınızda işe<br />

yaramasını umut ederek bu ay anlatacağım<br />

programdan bahsetmek istiyorum.<br />

Bu ay anlatacağım programın ismi Accelrys Draw. Programın 4.2 sürümü üzerinden sizlere açıklamaya<br />

çalışacağım.<br />

Programı açtığınız zaman Resim 1’ deki gibi bir görünümle karşılaşacaksınız.<br />

Resim 1 :<br />

Program<br />

açıldığındaki<br />

ekran


Programımızın içeriğine bakınca üstte menüler, menülerin altında çeşitli araç kutuları ve sol panelde<br />

çeşitli işlevleri olan birçok kutu görmektesiniz. Bunların ne işe yaradığını Resim 2’de sizlere kısaca özetledim.<br />

Resim 2 : Programın temel kısımlarının açıklamaları.<br />

Burada çizim işlemini nasıl yapıyoruz? İlk önce çizmek istediğimiz yapıya tıklayıp sonrasında boş olan<br />

beyaz ekranımıza dokunuyoruz. Böylelikle yapımız çizilmiş oluyor. Resim 3’te çizdiğim bazı yapıları<br />

görmektesiniz.<br />

27<br />

Resim 3 : Program ile çizilmiş yapılar.


Resim 3’te birçok yapı çizdim lakin bu çizimler bu kadarla sınırlı değil. Programda çizdiğimiz yapı üzerinde<br />

sağ tıklama işlemi yaparak da eklemeler yapabiliyoruz. Diyelim ki siklohekzan yapısı üzerinde bir yere brom<br />

eklemek istiyoruz. Bunun için seçtiğimiz yer üzerinde sağa tıklıyoruz. Resim 4’ teki gibi bir menü karşınıza<br />

gelecek. Burada birçok seçenek var.<br />

28<br />

Resim 4 : Yapı üzerinde sağ tık ile açılan menü ve özellikleri.<br />

Sağa tıklama işleminden sonra yapılarımıza istediğimiz şekli vermiş oluyoruz. Bu sayede istediğimiz<br />

sonuca kolaylıkla erişebiliyoruz.<br />

Programın çizim menüsü bu kadarla mı sınırlı? Tabi ki değil. Programımız içinde sağ üst menüde bulunan<br />

kısma tıkladığımızda geniş bir yelpaze bize sunulmakta. Bu kısmın ismi ise “Change to different<br />

template toolstrip”dir. Bu kısım açılır menü biçiminde sizlere sunulmuş. İstediğiniz yapıları tek tıklama<br />

ile seçebilirsiniz. Bunu daha açık bir şekilde açıklarsam ki biz ilk başta siklohekzan yapısı çizmiştik. Bu<br />

tarz yapılardan birçoğu bizim için hazır oluşturulmuş. Size sadece seçip eklemesi kalıyor. Resim 5’te bu<br />

kısmı görmektesiniz.<br />

Programda menüleri kullanarak eklediğimiz yapılardan bazıları yazı<br />

şeklinde görünmekte. Resim 6 ‘da bunu görmektesiniz.<br />

Resim 6 : Yazı halinde görünen yapılar.<br />

Resim 5 : Çeşitli kimya yapıları ekleme menüsünün görünümü.


Resim 6’daki gibi yapıları kimya formülü halinde göstermek için, yapımız seçili iken yapımız üstünde<br />

sağa tıklıyoruz ve Expand Abbreviation kısmına tıklıyoruz ve Resim 7’deki gibi bir sonuç görüyorsunuz.<br />

29<br />

Resim 7 : <strong>Kimya</strong>sal yapının açılması işlemi görünümü.<br />

Programda çizim olarak anlatacaklarım bu kadar. Program çok geniş bir program ve kullandıkça<br />

birçok özelliğini öğrenebilirsiniz ki burada hepsini anlatmam mümkün değil. Programda yapıları<br />

3 boyutlu şekle getirmek gibi bir özellikte var ayrıca biyokimyacılar içinde birçok özellik mevcut.<br />

Biyokimya okuyan ya da bu alanda ihtisas yapan arkadaşlar için faydalı olur. Programda çizdiğimiz<br />

yapıların isimlerini otomatik oluşturan bir sistem bulunmakta. IUPAC isimlerini program ile kolayca<br />

öğrenebilirsiniz. Programı indirebileceğiniz adres : http://download.accelrys.com/freeware/<br />

accelrys_draw/ adresidir. Ücret vb. gibi bir işlem sormadı. Rahatlıkla kullanabilirsiniz. Bir sonra ki<br />

yazımda görüşmek üzere.<br />

Saygı ve sevgilerimle...<br />

Kaynaklar :<br />

Kişisel bir yazıdır.


ELEMENT<br />

TANIYALIM<br />

Flor<br />

Simgesi:<br />

F<br />

Grubu:<br />

7A (Halojen)<br />

Atom numarası: 9<br />

Bağıl atom kütlesi: 18,9984<br />

Oda sıcaklığında: Gaz<br />

Erime noktası: -<strong>21</strong>9,52°C<br />

Kaynama noktası: -188,05°C<br />

Yoğunluğu:<br />

1,696 g/cc<br />

Keşfi:<br />

1886 - Henri Moissan<br />

Atom çapı:<br />

0,57 Å<br />

Elektronegatifliği: 3,98<br />

Elektron dizilimi: 1s 2 2s 2 p 5<br />

Yükseltgenme basamağı (sayısı): -1<br />

30<br />

Flor (Fransızca: fluor), atom numarası 9, atom ağırlığı 19, yoğunluğu 1,265 olan, kokusu ozonu andıran,<br />

kahverengimsi sarı renkte, halojenler grubunun ilk elementidir (simgesi F). 1529 yılında Georigius<br />

Agricola, kalsiyum florür bileşiğini tanımlamıştır. İlk defa 1886 yılında Henri Moissan tarafından izole<br />

edilmiştir.<br />

Flor’un Elde Edilmesi<br />

Soluk sarı bir gazdır. Flor, 1771’de Scheele tarafından bulunduysa da element olarak ancak 1886’da<br />

Fransız kimyacı Henri Mouissan tarafından elde edilebildi. Mouissan potasyum florienin susuz florür<br />

asidindeki çözeltisini U biçiminde bir platin boruda, platin elektrotlar yardımıyla -23 derecede elektrolizleyerek<br />

floru elementel olarak elde etti.<br />

Temel olarak Momissan yöntemine göre elde edilir. Bunun için erimiş potasyum florür hidrojen florür<br />

karışımı karbon anot kullanarak elektrolizlenir. Katotta ayrılan hidrojen anotta ayrılan florden çok iyi<br />

biçimde ayrı tutulur. Elektroliz kalu bakır, nikel yada manel alaşımından yapılmıştır. Elde edilen elementel<br />

flor tüpler içinde gaz yada sıvı olarak pazarlanır.<br />

Potasyum-hidrojen-flüorürün (KHF 2<br />

) saf sıvı hidrojen flüorür (HF) içindeki çözeltisinden elektroliz<br />

yoluyla elde edilir.<br />

Kullanım Alanları<br />

Flor ve bileşikleri, uranyum başta olmak üzere, çok sayıda ticari kimyasalın üretiminde kullanılır. Hidroflorik<br />

asit, aydınlatma ampullerinin camları üzerine yazı yazılması işleminde kullanılırken; son yıllarda<br />

ozon tabakası üzerindeki zararlı etkilerinden dolayı üretimi ve kullanımı sınırlandırılmaya çalışılan kloroflorokarbon<br />

gazları (CFC) havalandırma ve soğutma aygıtlarında kullanılır. Teflon içeriğinde de flor<br />

yer alır. Diş macunları içeriğinde bulunan florit, belirli bir oranın altında olduğu sürece, diş çürüklerinin<br />

oluşumunu önler. Element halindeki flor, yüksek özgül itici gücü nedeniyle, roketlerde itici kuvvet<br />

sağlamak amacıyla denenmektedir.


SÖZLÜK<br />

Ingilizce-Türkçe<br />

Permeable<br />

Phase Change<br />

Photon<br />

Surface Coating<br />

Swing<br />

Velocity<br />

Spent Acid<br />

Gunpowder<br />

Glass Wool<br />

Jaw Crusher<br />

Cylic<br />

Dispersed Dye<br />

Solvent Recovery<br />

Resolution<br />

Circulation<br />

Elastic<br />

Degas<br />

Glycol<br />

Hydrogel<br />

Hydrate<br />

Thermal Devices<br />

Limestone<br />

Quality<br />

Geçirgen<br />

Faz Değişimi<br />

Foton<br />

Yüzey Kaplama<br />

Salınım<br />

Hız<br />

Artık Asit<br />

Barut<br />

Cam Yünü<br />

Çene Kırıcı<br />

Çevrimsel<br />

Dağılmış Boya<br />

Çözücü Geri Kazanımı<br />

Çözme<br />

Dolaşım<br />

Elastiki<br />

Gazını Almak<br />

Glikol<br />

Hidrojel<br />

Hidrat<br />

Isıl Aletler<br />

Kalker<br />

Kalite<br />

31


HABERLER<br />

Yurttan <strong>Kimya</strong> Haberleri<br />

ÇÖPTEN 50 BİN KİŞİYE YETECEK ENERJİ ÜRETİLİYOR<br />

Malatya’da vahşi çöp depolama alanında kurulan “Çöp Gaz Elektrik Üretim Santrali” sayesinde günlük<br />

50 bin kişinin elektrik ihtiyacını karşılayacak enerji üretiliyor.<br />

32<br />

Malatya Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Çakır, yaptığı açıklamada, şehirler için çevre çalışmalarının<br />

önemli olduğunu belirtti.<br />

Kentte 40 yılı aşkın süredir kullanılan ve şehre yakın bir alanda bulunan vahşi çöp depolama alanının<br />

çevreye ciddi zararları bulunduğunu anlatan Çakır, bu alanın özellikle yaz aylarında kötü kokular yaydığı,<br />

metan gazı nedeniyle risk oluşturduğu ve çevre kirliliğine yol açtığını söyledi.<br />

Çakır, bu olumsuzlukları bertaraf etmek için çalışma başlattıklarını, ve hazırladıkları projeyle hem enerji<br />

üretildiğini hem de alanın ıslah edildiğini dile getirdi. Alanın ıslahıyla yeraltı sularının da çöp sularından<br />

etkilenmesini engellemeye çalıştıklarını belirten Çakır, bu kapsamda bir yıl önce açtıkları “Çöp Gaz<br />

Elektrik Üretim Santrali”nin bir yıla yakın bir süre önce açıldığını hatırlattı.<br />

Santralin işlemesi sayesinde alandaki çöpten 2,2 megawattlık elektrik üretilmeye başladığını dile getiren<br />

Çakır, “Yani burada yaklaşık 10 bin hanenin elektriğini üretiyoruz. Nüfus bazında bakıldığı zaman 50<br />

bin kişiye yetecek enerji üretiliyor. Burada çevre de son derece sağlıklı bir şekilde ıslah edildi. Koku ve<br />

çöpün yanması gibi bütün olumsuz koşullar giderilmiş oldu” dedi.<br />

Çöp alanında organik tarım yapılacak<br />

Alandaki ıslah çalışmaları kapsamında bölgeye 60-70 bin kamyon dolgu yapıldığını ve binlerce çam<br />

fidanı dikildiğini anlatan Çakır, ağaçların da yetişmesiyle buranın nezih bir bölge olacağını söyledi.<br />

Vahşi çöp alanındaki ısıdan da faydalanacaklarını kaydeden Çakır, ileri ki süreçte alana sera kuracaklarını<br />

ve organik tarım yapılabileceğini ifade etti. Çakır, önümüzdeki yıl serayı hayata geçirmeyi planladıklarını<br />

belirtti.<br />

Kentte kurulan Katı Atık Bertaraf Depolama sahasında da elektrik üretimi konusunda çalışmalar yapmayı<br />

planladıklarını ifade eden Çakır, böylece çöp depolama alanlarındaki enerji üretimin de artacağını<br />

vurguladı. Çakır, “Enerji üretiminde önümüzdeki dönemde yeni bir safhaya geçeceğiz. Şu an orada 2,2<br />

megawattlık enerji üretiyoruz. Gelecekte 12 megawattlık enerji üretmeyi planlıyoruz. Bu da Türkiye ‘ye<br />

örnek projelerden biri daha olacak” diye konuştu.


TÜKÜRÜK VE KEPEKTEN ROBOT RESİM ÇIKARILABİLECEK<br />

Üsküdar Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Sevil Atasoy, yakın zamanda tükürük veya kepek tanesinden<br />

kişinin robot resminin çıkarılabileceğini belirtti.<br />

Üsküdar Üniversitesi’nden yapılan açıklamaya göre, Nermin Tarhan Konferans Salonu’nda gerçekleşen<br />

“İçindeki Dedektif ” konulu söyleşide gençlerle buluşan Atasoy, mesleğiyle ilgili tecrübelerini anlattı.<br />

Çocukken gazete bayii, kuaför ve mimar olmak isterken kendini kimya bölümünde bulduğunu anlatan<br />

Atasoy, her insanın içinde bir dedektif olduğunu dile getirdi.<br />

Atasoy, 1980’li yıllardaki adli bilimlerle günümüz adli bilimleri arasında ciddi gelişmeler yaşandığını belirterek,<br />

1950’li yıllarda bir çocuğun babasının kim olduğunu anlamak için babanın kaş, parmak ve kol<br />

gibi uzuvlarına bakarak tespitte bulunulurken şimdi DNA analiziyle bu işlemlerin çok kolay yapıldığını<br />

kaydetti.<br />

33<br />

DNA analizleri ve suç aydınlatma yöntemlerine ilişkin de bilgiler veren Atasoy, her temasın iz bıraktığını,<br />

vücudun çıkmaz sokağının da vücut kılı olduğunu aktardı.<br />

Vücut kılından birçok maddenin ayrıştırılmasının yapıldığını belirten Atasoy, “3-5 yıl gibi çok yakın bir<br />

zamanda tükürük veya kepek tanesinden kişinin robot resmi çıkarılabilecek. Bugün, teknolojiyle<br />

tükürük ve kepekten sadece kişinin saç, göz rengi belirleniyor” bilgisini verdi.


KİMYA İHRACATI ŞUBATTA YÜZDE 18,7 AZALDI<br />

<strong>Kimya</strong> ihracatı ocak-şubat döneminde yüzde 16,5 düşüşle 2 milyar 375 milyon dolar oldu.<br />

Şubat ayında kimya ihracatı geçen yılın aynı ayına göre yüzde 18,7 azalarak 1 milyar 178 milyon dolara<br />

geriledi.<br />

34<br />

İstanbul Kimyevi Maddeler ve Mamülleri İhracatçıları Birliği’nden (İKMİB) yapılan açıklamaya göre,<br />

kimya ihracatı ocak-şubat döneminde ise yüzde 16,5 düşüşle 2 milyar 375 milyon dolar oldu.<br />

Türkiye’nin ve dünyanın sıcak gündeminden etkilenen kimya sektörünün şubat ayı ihracatında İtalya,<br />

Irak, İspanya, Mısır, Almanya, Birleşik Arap Emirlikleri, İran, Suudi Arabistan, Azerbaycan-Nahçıvan<br />

ve Rusya üst sıralarda yer alan ülkeler olarak sıralandı. Yüzde 131 ihracat artışının yaşandığı İspanya’nın<br />

yanı sıra Suudi Arabistan’a rekor artış da dikkati çekti. Böylece, şubat ayında kimya ihracatı geçen yılın<br />

aynı ayına göre yüzde 18,7 azalarak 1 milyar 178 milyon dolara düştü.<br />

Yılın iki aylık döneminde ise en çok ihracatı yapılan ülkeler Irak, Birleşik Arap Emirlikleri ve Mısır<br />

olurken, bu ülkeleri Almanya, İspanya, İtalya, İran, Azerbaycan-Nahçıvan, Malta ve Rusya takip etti. Bu<br />

dönemde İspanya’ya yapılan ihracat yüzde 85 oranında artarak 117 milyon dolara yükseldi.<br />

Açıklamada görüşlerine yer verilen İKMİB Yönetim Kurulu Başkanı Murat Akyüz, kurlardaki dalgalanmalar<br />

ve Eurodaki sert düşüşün ihracatçıyı olumsuz etkilediğini belirterek, “Euro paritesindeki değişim<br />

nedeniyle yaşanan bu genel ihracat azalışı tüm sektörlerde olduğu gibi kimya sektöründe de etkisini<br />

hissettirdi” dedi.<br />

İhracatçıların çok iyi bir harita çıkartarak bu harita paralelinde çalışmalarını hızlandırması gerektiğini<br />

aktaran Akyüz, “Diğer yandan yüksek katma değerli ürünler geliştirerek bu olumsuzlukların<br />

yansımalarını en aza indirebiliriz. Tüm negatif gelişmelere rağmen önümüzdeki aylarda ihracatımızdaki<br />

düşüşün toparlanacağına inanıyoruz” ifadelerini kullandı.


BAKAN IŞIK, KİMYA YATIRIMCILARINI KABUL ETTİ<br />

Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık, kurulması planlanan ve “Chemport” olarak adlandırılan<br />

<strong>Kimya</strong> İhtisas Kümelenme Endüstri Bölgesi hakkında kimya yatırımcılarından bilgi aldı.<br />

Bakanlıktan yapılan yazılı açıklamaya göre, ihracatta dikkati çeken kimya sektöründe Chemport heyecanı<br />

yaşanıyor. Chemport olarak adlandırılan <strong>Kimya</strong> İhtisas Kümelenme Endüstri Bölgesi için hazırlıklar<br />

sürüyor. Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın koordinasyonunda yürütülen çalışmada, 24 kimya yatırımcısının<br />

kurduğu dernek yönetimi Bakan Işık’ı ziyaret ederek bilgi verdi.<br />

Yaklaşık 30 bin dönüm arazinin kamulaştırılmasını gerektiren Chemport için uygun yer arayışları<br />

sürüyor. Marmara Bölgesi’nde kurulması planlanan <strong>Kimya</strong> İhtisas Kümelenme Endüstri Bölgesi için<br />

yaklaşık 5 milyar avroluk yatırım öngörülüyor.<br />

Dünyadaki benzer örneklerin masaya yatırıldığı toplantıda, Tayvan ve İspanya Tarragona’daki kimya<br />

endüstri bölgeleri incelenerek Türkiye’de benzeri olacak Chemport’un rekabetçiliğe büyük katkı sağlayacağı<br />

ifade edildi.<br />

35<br />

“Ülke ekonomisine katkısı olacak”<br />

Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Işık, kurulan teknik komite ile projenin master planları ve fizibilite<br />

çalışmalarını desteklediklerini belirterek, şunları kaydetti:<br />

“Başbakan Yardımcımız ile geçen yıl bir araya geldiğimizde konuştuk, Türkiye’ye katkısı olacağına<br />

hemfikiriz, işlemlere başlanılması kararı verdik. Ortasında bulunduğumuz yakın Avrupa’da, Kuzey<br />

Afrika’da, Ortadoğu ve Kafkaslar’da benzeri kümelenme bölgelerinin bulunmaması büyük avantaj,<br />

2 saatlik uçuş mesafesinde 1 milyar insan var ve gelir düzeyi en yüksek insanlar bunlar. Uygulanma<br />

noktasında tereddüt yok ancak sanayi yatırımına uygun alanlar seçilmeli.”


Dünyadan <strong>Kimya</strong> Haberleri<br />

MOLEKÜL SENTEZLEME MAKİNESİ KOMPLEKS KİMYAYI BASİTLEŞTİRİYOR<br />

36<br />

Illinois Üniversitesi’nden kimya ve tıp profesörü Martin D. Burke, liderliğinde kimyagerler kompleks<br />

küçük molekülleri sadece bir tıklamayla inşa edebilecek, moleküler seviyede bir molekül sentezleme makinesi<br />

oluşturdular. Bu otomatik proses , yeni ilaçları hızla geliştirmede ve küçük moleküllere dayalı teknolojilerde<br />

büyük bir potansiyele sahip.<br />

Howard Hughes Tıp Enstitüsü erken kariyer bilim adamı Burke, “<strong>Kimya</strong>sal sentez karışık bir süreç, biz<br />

bunu basitleştirmek istedik. Otomasyon sayesinde sağlanan bu basitlik sayesinde, geniş çaplı keşiflere<br />

imkan tanınarak, konuda uzman olmayanlar bile molekül sentezleme gücüne sahip olacak.”dedi.<br />

‘Küçük moleküller’ kompleks spesifik bir sınıf olarak, doğada bolca bulunabilen kompakt kimyasal<br />

yapılar, tıp açısından çok büyük önem taşıyorlar. Biyolojik açıdan da hücreler ve dokular incelenerek bu<br />

moleküllerin içsel çalışmalarına ışık tutulmaya çalışıyor. Ayrıca küçük moleküller güneş pilleri ve LED’ler<br />

için anahtar elementle olma özelliği taşıyor.<br />

Buna rağmen, küçük molekülleri laboratuvarda üretmek oldukça zor. Geleneksel olarak, bu küçük molekülleri<br />

sentezlemek için gerçekten uzman kimyagerler, daha fonksiyonları bile tam olarak açıklığa kavuşmamış<br />

molekülleri sentezlerken oldukça çok zaman harcıyor. İşte bu nedenle de küçük moleküllere<br />

dayalı teknolojiler ve tedaviler yavaşlıyor.<br />

Burke, “Çoğu alanda bu ilerleme yavaşladı ve çoğu molekül farmasötik olduğundan firmalar bile bu<br />

konuda çalışmak istemiyor, çünkü sentez oldukça zordur.” dedi.<br />

Burke’nin grubu şu temel sorunun cevabını istiyor: Çok kompleks bir şeyi nasıl basitleştirebiliriz ? Ekip’in<br />

stratejisi karmaşık molekülleri küçük yapı taşlarına ayırarak kolayca birleştirmeyi düşündüler. Moleküller<br />

aynı birleşme yerlerine sahip olduğundan basit bir reaksiyonlar birleştirilebilir ve böylece farklı şekillerde<br />

üretilebilir. Aynı çocukların legoyla oynaması gibi, moleküllerde bu lego tuğlaları gibi uyumlu bir şekilde<br />

birleştirilebiliyor.<br />

Burke’nin laboratuvarı pek çok molekül bloğunu geliştirerek ticarileştirdi. Ekip geliştirdiği metotta, her<br />

seferinde tek bir molekül ekliyor ve molekülün fazlasını yıkayarak alarak yeni moleküle yer açıyor. Makine<br />

biri üretimi zor halkalı moleküller olmak üzere, 14 farklı sınıftan küçük molekül üreterek aynı otomasyon<br />

tekniğini kullanıyor.


Otomatik sentez teknolojisi, Burke’nin kurucularından biri olduğu doğada bulunan küçük moleküller dayalı<br />

yeni ilaçlar oluşturmaya odaklanan REVOLUTION Medicines tarafından lisanslandı.<br />

“Bu teknolojinin diğer tedavi alanlarında da yeni fırsatlar yaratacağı tahmin edilmektedir. Belki de en<br />

heyecan verici olanı bu iş en küçük molekülleri yapmak için yeni bir yol haritası açmış olmasıdır.” dedi.<br />

37


BUCKY FULERENLER’DEN BUCKY BOMBALARI ÜRETİLDİ<br />

1996’da üç bilim adamına Nobel <strong>Kimya</strong> Ödülü’nü kazandıran Buckminsterfullerenler, 60 karbondan<br />

oluşan futbol topu benzeri şekilleri sayesinde özel fiziksel özelliklere sahiptirler.<br />

38<br />

Bu keşiften 20 yıl sonra bilim insanları Bucky küreleri olarak bilinen bu özel bileşikleri, nasıl nano bombalara<br />

dönüştürebileceklerini keşfettiler. Bu sayede doğrudan kanserli hücrelere yollanan bucky küreleri ,<br />

sadece kanserli hücreleri yok ederek, diğer hücrelere zarar vermeden küçük patlamaları tetikleyebilecek.<br />

Güney Kaliforniya Üniversitesi’nden <strong>Kimya</strong> Profesörü Oleg V. Prezhdo, “Gelecekteki uygulamalar,<br />

karbon nanotüpler gibi karbon yapılarının diğer türleri muhtemelen kullanılacak.Ama biz bucky<br />

küreleri ile başladık çünkü bunlar çok kararlı ve onlar hakkında bir çok şey biliyoruz.”dedi.<br />

Karbon nanotüpler, buck kürelerinin yakın akrabaları, kanser tedavileri için kullanılmaktadır. Karbon<br />

nanotüpler kanser hücrelerinde birikerek, diğer dokulara zarar vermeden lazerle ısıtılabiliyor. Ayrıca<br />

karbon nanotüpler ,bucky bombaları gibi modifiye edilerek daha etkili kanser tedavileri yaratılabilir.<br />

Böylece tedavi süresi kısaltılabilir.<br />

Minyatür patlayıcı oluşturmak için, Prezhdo ve arkadaşları 12 nitröz oksit molekülünü tek bir Bucky<br />

küresine ekledi ve sonra da ısıttı.Piko saniyeler içinde, bucky küresi parçalara ayrılarak, binlerce dereceye<br />

varan sıcaklıkta kontrollü bir patlama yarattı.<br />

Prezhdo, “Patlama gücünün kaynağı nitröz oksitteki oksijen ayrılarak güçlü karbon bağlarını kırmasıyla<br />

ortaya çıkıyor.” dedi.


MERCK: YATIRIMDAN VAZGEÇMEM<br />

<strong>Kimya</strong> sektöründe 11 milyar euro ciroya ulaşan Alman Merck’in CEO’su Kley, büyümenin gelişmekte<br />

olan ülkelerde olduğunu belirterek, “Yatırımlarımız Türkiye ve Brezilya gibi pazarlara” dedi.<br />

11 milyar euroluk satış rakamıyla dünyanın en büyük kimya firmalarından biri olan Merck, yatırım için<br />

Türkiye ve gelişmekte olan ülkeleri seçti. Firmanın CEO’su Karl-Ludwig Kley, toplam satışların içinde<br />

gelişmekte olan ülkelerin payının yüzde 38’e ulaşarak Avrupa’yı geçtiğini söyledi. Kley, “Büyüme rakamı<br />

tekli hanelere düşebilir ama bizim için önemli olan devamlılık. Sonuçta yön değişmiyor. Son 6 yılda<br />

gelişmekte olan ülkelerdeki satışlar ikiye katlandı. Türkiye ve Brezilya gibi ülkeler bizim için stratejik<br />

pazarlar. Burada yatırıma devam edeceğiz” dedi.<br />

İnsan Kaynağı da Kuvvetli<br />

39<br />

Firmanın 2014 rakamlarının açıklandığı toplantıda konuşan Kley, gelişmekte olan ülkelerdeki yatırımlarına<br />

üretim ve Ar-Ge alanında devam edeceklerini ifade etti. Türkiye’nin iyi bir büyüme rakamı yakaladığını<br />

vurgulayan Kley, “Ayrıca iyi eğitimli bir nüfusu var. Bu da bizim için önemli bir unsur” diye<br />

konuştu. 2014’te satışlarının yüzde 5.5 artarak 11 milyar 291 milyon euroya ulaştığı bilgisini veren Kley,<br />

vergi öncesi kârlarının ise 3 milyar 388 milyon euro olduğunu belirtti. Toplantıda SABAH’ın sorularını<br />

yanıtlayan Merck CFO’su Marcus Kuhnert ise Türkiye’de hatırı sayılır bir büyüme rakamına ulaştıklarını<br />

ve ciroda 100 milyon euroyu aştıklarını söyledi. Kuhnert, “Avrupa’daki gelişmiş pazarlardan daha hızlı<br />

bir büyüme yakaladık. Şirket olarak stratejimiz gelişmiş pazarlardaki gerilemeyi büyümenin olduğu<br />

gelişen pazarlardaki büyümeyle dengelemek. İyi bir fırsat yakalarsak yeni satın almalar yapabiliriz.<br />

Ancak 2-3 yıl bu yıl yaptığımız satın almaların borcunu ödemekle geçecek” ifadelerini kullandı.<br />

Pfizer Ortaklığıyla Kansere Çözüm<br />

ABD ve Çin hariç 150’ye yakın ülkenin ilaç piyasasının bağlı olduğu Merck Serono Global Ticari Operasyonlar<br />

Başkanı Elçin Ergün, kanser için geliştirilen bir molekülün Pfizer işbirliğinde ilaç haline getirileceğini<br />

söyledi. Bunun önümüzdeki 20 yıla damga vuracağını belirten Ergün, “Türkiye bölge merkezi.<br />

Bu da ülkeye verilen önemin göstergesi” dedi.


EN UCUZ VE ZARARSIZ BİYOLOJİK YAKIT ÇEK CUMHURİYETİ’NDE ÜRETİLDİ<br />

Çek Cumhuriyeti Tomas Bata Üniversitesi’nde görev alan bilim adamı Karel Kolomaznik ve ekibi,<br />

günümüzde kullanılan biyolojik yakıttan daha temiz ve ucuz bir yakıt üretmeyi başardı.<br />

Saf sebze yağına daha ucuz bir alternatif getirmeyi hedefleyen ekip, tabaklanmış deride bulunan özel bir<br />

yağ ile biyolojik yakıt imal ediyor.<br />

Profesör Karel Kolomaznik çalışmalarından bahsetti:<br />

40<br />

“Buradaki amaç yağın içeriğindeki etil alkolü gliserinle değiştirebilmekti. Aynı zamanda dizelde<br />

bulunan gliserini de ortaya çıkarmak istedik. Böylece elde edilen proteini başka alanlarda kullanabiliyoruz.”<br />

Genel olarak kısa süre önce yaşamış organizmaların kullanıldığı biyolojik yakıtlar yüksek miktarda<br />

protein ihtiva ettiğinden değiştirilme ihtiyacı taşıyordu. Çek ekip, kalan yağı eriterek, organik alkalileri<br />

kullanma özen gösterdi ve doğaya kesinlikle zarar vermeyecek bu yeni yakıtı imal ettiler.<br />

Profesör Karel Kolomaznik:<br />

“Burada çok ciddi bir ekolojik problemi çözüyoruz. Organizmaları atık yağ le değiştiriyoruz. Dioksit<br />

ve nitrojen oksitleri yakmak çok tehlikeli sonuçlar doğurabileceğinden çevreye zarar vermemek<br />

adına yeni yağı ürettik” dedi.<br />

Ekolojik üretim doğaya zarar vermemesinin yanı sıra ekonomik açıdan da tasarruf sağlıyor.


Kaynaklar :<br />

http://www.inovatifkimyadergisi.com/kimyahaberleri/copten-50-bin-kisiye-yetecek-enerji-uretiliyor.html<br />

http://www.inovatifkimyadergisi.com/kimyahaberleri/tukuruk-ve-kepekten-robot-resim-cikarilabilecek.html<br />

http://www.inovatifkimyadergisi.com/kimyahaberleri/kimya-ihracati-subatta-yuzde-187-azaldi.html<br />

http://www.inovatifkimyadergisi.com/kimyahaberleri/bakan-isik-kimya-yatirimcilarini-kabul-etti.html<br />

http://www.inovatifkimyadergisi.com/kimyahaberleri/merck-yatirimdan-vazgecmem.html<br />

http://www.inovatifkimyadergisi.com/kimyahaberleri/en-ucuz-ve-zararsiz-biyolojik-yakit-cek-cumhuriyetinde-uretildi.html<br />

http://www.sciencedaily.com/releases/2015/03/15031<strong>21</strong>42901.htm<br />

http://phys.org/news/2015-03-buckyballs-bucky-bombs.html#jCp<br />

41


FAYDALI<br />

LINKLER<br />

<strong>Kimya</strong> ile ilgili ders notları içeren bir site.<br />

<strong>Kimya</strong> ile ilgili bir çok döküman sitede<br />

mevcut. İyi incelemeler diliyoruz.<br />

http://www.kimyam.net/<br />

42<br />

Eğer program kurmadan kimya ile ilgili<br />

çizimler yapmak istiyorsanız bu site size<br />

göre. Kısa zamanda işinize yarayacak şeyleri<br />

herhangi bir program kurmadan rahatlıkla<br />

yapabilirsiniz. İyi incelemeler.<br />

http://pubchem.ncbi.nlm.nih.gov/edit2/index.html<br />

Ücretsiz <strong>Kimya</strong> kitaplarını okumanız için<br />

hazırlanmış kategorili bir site. Ücretli kitaplardan<br />

ziyade ücretsiz ders notları ve kitaplar<br />

içeriyor. Site oldukça hoş. İncelemenizi<br />

öneriyoruz.<br />

http://www.freebookcentre.net/Chemistry/Chemistry-Books-Online.html


BULMACA<br />

<strong>Kimya</strong> Bulmacasi<br />

1 2<br />

3 4 5<br />

6<br />

7 8 9<br />

Soldan Saga<br />

1. (+) ve (-) yüklere sahip ayni ya da farkli ametal atomlari<br />

arasinda olusan bag çesididir.<br />

3. Çözücüsü çok olup, çözüneni az olan çözeltilere denir<br />

6. Asitler bazlarla birleserek tuz ve su olusturma olayina ne<br />

denir<br />

7. Bilesik iskeletinin degisik yerlerinde farkli C atomlari<br />

üzerinde olmak sarti ile birden fazla –OH içeren<br />

bilesiklere denir<br />

8. Isinlarin, madde üzerinde tutularak isiya dönüsmesi<br />

olayina nedir<br />

10. 1kg çözücüde çözünen maddenin mol sayisina denir.<br />

10<br />

Yukaridan Asagiya<br />

2. Karbon elementinin hidrojenli bilesiklerini inceleyen<br />

kimya dalina denir<br />

4. Bazi çözeltilere az miktarda asit, baz ve su eklendiginde<br />

pH’i önemli ölçüde degismez. Bu tür çözeltilere ne ad<br />

verilir<br />

5. Sicakligi ölçmeye yarayan cihazlara denir<br />

9. Eritme, buharlastirma, miknatisla ayirma, eleme, süzme,<br />

ayiklama… gibi ayrici yöntemlerle kendisinden daha basit<br />

yapilara ayrilamayan maddelere denir.<br />

43


BULMACA<br />

Geçen Ayın Çözümü<br />

44<br />

5<br />

S<br />

<strong>Kimya</strong> Bulmacasi<br />

1<br />

P<br />

O L I M E 2 R L E S M E<br />

4<br />

M<br />

E<br />

Z<br />

3<br />

O<br />

Ü S P A N S I Y O N N<br />

9<br />

B<br />

N<br />

O<br />

A<br />

L<br />

K<br />

N<br />

A<br />

K S I T<br />

6<br />

S E N 7 T E Z<br />

E<br />

R<br />

M<br />

8<br />

A N O T<br />

O Y M<br />

L i E<br />

L R T<br />

E M R<br />

U H A R L A S M A E<br />

Soldan Saga<br />

1. Küçük alken moleküllerindeki pi (p) baglarinin açilmasi ile<br />

serbest kalan moleküllerin binlercesinin bir araya gelerek<br />

uzun zincirler olusturmasi olayina ne denir?<br />

[POLIMERLESME]<br />

3. Elementlerin oksijenle olusturmus olduklari bilesiklere<br />

denir. [OKSIT]<br />

5. Kati+sivi heterojen karisimlarinin özel adidir.<br />

[SÜSPANSIYON]<br />

6. Iki farkli maddenin birleserek kendi özelliklerini kaybedip<br />

yeni özellikte bir madde meydana getirmesi olayina denir.<br />

[SENTEZ]<br />

8. Yükseltgenmenin oldugu elektrottur [ANOT]<br />

9. Ortalama kinetik enerjisi fazla olan moleküllerin, sivi<br />

fazdan gaz fazina geçmeleri. [BUHARLASMA]<br />

Yukaridan Asagiya<br />

2. Bir molekülün degisik sekillerde gösterimine ne ad verilir.<br />

[REZONANS]<br />

4. Bilesik iskeletinin herhangi bir yerinde tek bir tane –OH<br />

bulunduran alkollerdir. [MONOALKOLLER]<br />

7. Sicakligi ölçmeye yarayan cihazlara denir.<br />

[TERMOMETRE]<br />

8. Karisimi olusturan maddeleri fiziksel yöntemlerle<br />

ayristirma. [AYiRMA]


E-Dergide<br />

Yazarlık<br />

SİZDE YAZARIMIZ<br />

OLUN<br />

-- Yazacağınız konuyu belirleyin. (<strong>Kimya</strong> içeriği olan herhangi bir konu olabilir) Örnek: Polimerden<br />

ya da organikten bir konu ya da sanayide gördüğünüz bir şey ile ilgili bir konu. Kendi cümleleriniz<br />

ile olması şart. Alıntı alıyorsanız kesinlikle kaynak belirtmelisiniz ki aksi durumda yazınız kopya yazı sıfatı<br />

görür yayımlanmaz.<br />

-- Konuda kullanılan resimlerin kaynakları belirtilmeli. Aksi durumda sorumluluk yazardadır.<br />

-- Yazılar Facebook üzerinden bizlere gönderilmemeli. Bu bizim işimizi zorlaştırıyor.<br />

Yazılar inovatifkimyadergisi@gmail.com adresine gönderilmeli.<br />

-- Yazmayı düşünen arkadaşlarımız<br />

Yavuz Selim Kart adlı arkadaşımıza ulaşması gerekmektedir.<br />

-- Yazıları gönderdikten sonra kendiniz ile ilgili bilgileri de mail ile bize göndermelisiniz. Yoksa yazınız<br />

yayımlanmayacaktır.<br />

--Ad Soyad<br />

Ulaşılabilecek Mail Adresi(Hızlı ulaşılabilecek sık kullanılan bir mail olmalı)<br />

Bitirdiğiniz ya da okumakta olduğunuz üniversite ismi<br />

Dergiye koyabileceğimiz türden bir profil resminiz.<br />

-- 2015 Nisan ayı sayısı için yazılarınızın son teslim tarihi. 20 Nisan 2015’tir.<br />

Her ayın son yazım tarihi 20. de bitecektir. 20. den sonra göndereceğiniz yazılar bir sonraki ay yayımlanacaktır.<br />

-- Kopyala-Yapıştır ile yazıyı ben yazdım gönderiyorum derseniz yazınız kesinlikle yayınlanmaz. Bu şekilde<br />

yazı olmaz. Böyle uyanıklık yapıp kolaya kaçmak fark edilmeyecek bir şey değil. Sonuçta yazılarınızı okunuyor<br />

ve araştırılıyor.<br />

-- Yazılarınızı word dosyası halinde maile atacaksınız. Yazdığınız yazı en az bir kaç görsel içersin.Fikir<br />

düşünce yazılarında olmayabilir ama diğer konularda en az bir kaç tane olmalı çünkü görsellik yazıya çok şey<br />

katıyor.<br />

-- Herhangi bir sorun olursa yazı gönderen meslektaşımıza ulaşırız. Gerekli düzeltmeleri yapması için<br />

bildirimler yaparız. Gerekli görüldüğü takdirde yazınızın güzel görünmesi adına küçük değişiklikler yaparız<br />

ve sizi bu durumdan haberdar ederiz.<br />

-- <strong>İnovatif</strong> <strong>Kimya</strong> <strong>Dergisi</strong> gönderdiğiniz yazıların yayınlanıp yayınlanmaması hakkını elinde tutar.<br />

45<br />

İNOVATİF KİMYA <strong>Dergisi</strong> Yönetimi


BİZİ OKUYUN, BİZE YAZIN<br />

ÇÜNKÜ BİZ<br />

TÜRKİYE’NİN<br />

EN BÜYÜK<br />

ONLİNE<br />

KİMYA DERGİSİ’YİZ

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!