27.04.2018 Views

ESYAV DERGİSİ 32.YIL ÖZEL SAYISI

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

NİSAN 2018 • SAYFA 17<br />

miz İslam insanı yaratılanlar içerisinde<br />

en üstün varlık olarak görürken insan<br />

hayatının korunmasını da temel ilkeleri<br />

arasına almıştır. Fakat insanın değerini<br />

de bazı ölçülerle belirlemiştir. Bu ölçüler<br />

arasında “iman”, hayatın her safhasını<br />

kuşatan “salih amel” (Allah’ın rızasına<br />

uygun iyi, güzel ve faydalı bütün işler) ve<br />

“ilim” gibi önemli ölçüler yer almıştır.<br />

Güçlü Bir<br />

Millet Ahlaki<br />

Değerlere Bağlı<br />

İnsanlarla<br />

Mümkündür<br />

Hayattaki en değerli şeyimizdir aile,<br />

dünyanın en huzurlu yeri de ailedir. Aile<br />

dendiğinde akla ilk gelen his, huzur<br />

ve güvendir. Aslında aile,<br />

bütün toplumlarda<br />

önemli bir kurumdur.<br />

Ailenin sağlam ve<br />

sağlıklı olduğu toplumlar<br />

ya da milletler<br />

sağlam temellere<br />

dayanıyor<br />

demektir.<br />

Dinimiz aileye büyük önem verir,<br />

aileyi meydana getiren kimselerin<br />

karşılıklı görevleri üzerinde titizlikle durur.<br />

Aileler mutlu ve huzurlu olursa millet<br />

de güçlü ve kuvvetli olur. Sağlam ailelerden<br />

meydana gelen bir millet, her<br />

yönden ilerler ve diğer milletler arasında<br />

seçkin bir yere sahip olur. Büyüklere<br />

saygı, küçüklere sevgi, memleket ve insanlık<br />

görevleri, bütün değerler hep aile<br />

yuvasında elde edilir. Aile kurumuna<br />

önem vermek, aileyi sağlam temellere<br />

oturtmak, geçekten iyi ve güzel bir aileye<br />

sahip olmak değerlerin yeni nesillere<br />

aktarılması demektir. İnsan ömrünü<br />

değerli kılan her şey aslında aile değerlerinde<br />

gizlidir.<br />

Değerli bir varlık olarak insanın, sahip<br />

olduğu ahlaki değerlerle, kendine, ailesine,<br />

ait olduğu topluma ve millete olduğu<br />

gibi diğer insanlara karşı da bazı görev<br />

ve sorumlulukları vardır. Her şeyden<br />

önce insan, güvenilir olmalıdır. Başkalarının<br />

hakkına saygı göstermek, insanlara<br />

zarar verecek her türlü davranıştan uzak<br />

durmak ve sakınmak bir mümin olarak da<br />

önemli bir görevdir. Gerçek anlamda bir<br />

mümin/müslüman olabilmenin şartı da<br />

budur. “Müslüman, diğer Müslümanların<br />

dilinden ve elinden zarar görmediği kimsedir…”<br />

Peygamberimizin bu sözünü, en<br />

geniş anlamıyla değerlendirmek gerekir.<br />

Şöyle ki; bir doktor, öğretmen, esnaf, işçi,<br />

işveren toplumun herhangi bir üyesi olarak<br />

kim olursa olsun, görevinin gereklerini<br />

hakkıyla yerine<br />

getirmeli,<br />

ona güveni<br />

boşa çıkarmamalıdır.<br />

Bir doktor,<br />

ilgilendiği<br />

hastasını<br />

yakını gibi<br />

görebilmeli,<br />

hastasını güler<br />

yüzle karşılamalı,<br />

şikayetlerini<br />

dikkatle dinlemeli,<br />

tedavi hakkında<br />

gerekli bilgiyi vermelidir.<br />

Bir öğretmen<br />

eğitimini üstlendiği<br />

çocukları<br />

kendi çocuklarından<br />

ayırt<br />

etmemeli<br />

ya da bir işçi<br />

kendisinden<br />

bekleneni en güzel<br />

şekilde gerçekleştirmeli,<br />

işveren<br />

ise yanında çalıştırdığı<br />

kimselerin hakkını gözetmelidir.<br />

Çünkü güvenilir olmak<br />

“Siz herkese iyiliği<br />

emreder de kendinizi<br />

unutur musunuz? Üstelik<br />

kitabı da okuyorsunuz. Siz<br />

de hiç akıl yok mu?”<br />

bunu gerektirir. Toplumda sosyal statüsü<br />

ne olursa olsun insanı değerlerin dışına<br />

çıkarabilecek her türlü tutum ve davranıştan<br />

kaçınmak insani bir görevdir.<br />

Ders çıkarılması gereken yaşlı bir marangozun<br />

hikayesini anlatırlar: “Yaşlı bir<br />

marangoz, eşi ve ailesi ile birlikte daha bağımsız<br />

bir hayat sürmek için işveren müteahhidinden<br />

emekliliğini ister. Müteahhit<br />

iyi marangozunun emekliye ayrılmasına<br />

üzülür, kendine bir iyilik olarak, son bir<br />

ev daha yapmasını rica eder. Marangoz istemeyerek<br />

kabul eder ve işe girişir, ne var<br />

ki gönlü bir an önce emekli olma niyetindedir.<br />

Bir an önce bitirmek için hem ‘baştan<br />

savma’ bir işçilik yapar, hem de kalitesiz<br />

malzeme kullanır. Kendini adamış olduğu<br />

mesleğine böyle son vermek aslında<br />

büyük bir talihsizliktir!.. İşini bitirdiğinde,<br />

müteahhit, evi incelemek için gelir, daha<br />

sonra da dış kapının anahtarını marangoza<br />

uzattır. Der ki: – Bu ev senin, şimdiye<br />

kadar verdiğin emeklerden dolayı benden<br />

sana bir hediye.<br />

Marangoz şaşıp kalır. Keşke yaptığım<br />

evin kendi evim olacağını bilseydim! O<br />

zaman böyle baştan savma yapmazdım,<br />

der!” Bu hikaye aslında “Ne<br />

ekersen onu biçersin” atasözünün<br />

karşılığı gibidir. Ama<br />

dini anlamda hikaye “Dünya,<br />

ahiretin tarlasıdır.” İnsan<br />

dünya hayatında yaptıklarının<br />

karşılığını<br />

ahirette alacaktır,<br />

bir anlamda insan<br />

yapıp-ettikleri<br />

ile geleceğini,<br />

ahiret<br />

yurdunu<br />

da inşa etmektedir.<br />

Başkalarına<br />

yardım<br />

etmek de<br />

önemli bir değerdir.<br />

İnsanlara<br />

tatlı sözlü ve<br />

güler yüzlü davranmak,<br />

düşeni<br />

kaldırmak, yolunu<br />

şaşıranlara<br />

yol göstermek, kimsesizleri<br />

korumak,<br />

yoksulların ihtiyaçlarını<br />

karşılamak, iyi<br />

ahlâklı olmanın gereği<br />

olan değerlerdir.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!