14.12.2012 Views

blum2.pdf

blum2.pdf

blum2.pdf

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

BÖLÜM 2<br />

ĐÇERĐK<br />

Karbonhidratlar<br />

• Basit karbonhidratlar<br />

• Kompleks karbonhidratlar<br />

• Sindirilemeyen karbonhidratlar<br />

• Sindirilemeyen oligosakkaritler<br />

Bilimsel düşünme, yaratıcı ve<br />

disiplinlidir. Bilim bizi, önceden<br />

bildiklerimiz ya da sandıklarımızla<br />

uyuşmasa da gerçekleri kabul etmeye<br />

çağırır. Alternatif hipotezler<br />

geliştirip gerçeğe en uygun düşenleri<br />

belirlemeye yönlendirir.<br />

Carl Sagan


Basit karbonhidratlar<br />

Fruktoz Glukoz Galaktoz<br />

Sakkaroz Maltoz Laktoz


Monosakkaritler<br />

Glukoz: Doğada en fazla bulunan monosakkarit olmasına rağmen<br />

monosakkarit olarak tüketimi nadirdir. Nişasta, selüloz ve yenebilen<br />

tüm disakkaritlerin yapısında yer alır. Glukoz hem monomer<br />

formunda hem de sakkaroz olarak meyve ve sebzelerin<br />

kurumaddesinin önemli bir kısmını oluşturur.<br />

Fruktoz: Meyve şekeri olarak ta bilinir. Monosakkaritler içerisinde<br />

tatlılığı en yüksek olanıdır. Kristal formunda sakarozun yaklaşık iki<br />

katı kadar tatlıdır. Ancak çözündüğünde büyük olasılıkla oluşan yeni<br />

konfigürasyonları nedeniyle tatlılığı hızla azalır. Birçok meyve %1-7<br />

civarında fruktoz içerir. Meyvelerde kuru maddenin % 3 kadarını balda<br />

ise % 40’nı oluşturur.<br />

Galaktoz: Doğada serbest formda nadir olarak bulunur. Süt şekeri<br />

laktozun yapı taşıdır.


Disakkaritler<br />

Sakkaroz: Glukoz ve fruktozdan oluşan bir disakkarittir. Sakkaroz seyreltik<br />

asidik ortamda veya invertaz enziminin varlığında kendisini oluşturan<br />

monomerlerine ayrılır. Sakkaroz asidik gıdaların bileşiminde (örneğin meyve<br />

suları) kullanıldığında birkaç saat içinde inversiyon nedeniyle monomerlerine<br />

parçalanır.<br />

Laktoz: Süt şekeri olarak ta bilinir. Đnsan ve inek sütünün sırasıyla % 7.5 ve %<br />

4.5’ni oluşturur.<br />

Maltoz: Malt şekeri olarak ta bilinir. Nişastanın hidrolizi ile oluşur. Doğada nadir<br />

olarak bulunmasına rağmen bir çok gıda ürününe katılır. Çimlenmiş tohumlar<br />

diastaz enzimi üretirler. Bu enzim nişastayı yeni bitkinin kullanımı için maltoza<br />

parçalar. Bu nedenle çimlenmiş tahıllar maltoz içerirler.


Maltoz nişastaya göre daha tatlı olduğu için arpa maltı gıda<br />

endüstrisinde tatlandırma amaçlı kullanılmaktadır.<br />

Marketlerde satılan ürünlerin çoğu maltoz içermekte ancak<br />

“şeker içermez” (sugar free) olarak pazarlanmaktadır. Oysa<br />

maltoz ve sakkaroz aynı enerji değerine sahiptir.<br />

Bal: Sakkaroz ve az miktarda nişasta içerir. Arı invertaz ve<br />

amilaz salgıladığı için sakkaroz ve nişastayı glukoz ve<br />

fruktoza parçalar. Fruktozun moleküler konfigürasyonu<br />

tatlılığı belirlediği için kristalizasyon derecesi balın tatlılığını<br />

etkilemektedir.


Polisakkaritler<br />

Nisasta<br />

Glikojen<br />

Seluloz


Nişasta:<br />

Nişasta glukoz moleküllerinden oluşmuş bir polisakkarittir. Bitkide<br />

monosakkaritlerin polisakkaritlere dönüşümü nişasta sentezi olarak<br />

isimlendirilir. Glukoz molekülleri arasındaki bağ dehidrasyon sentezi<br />

ile oluşur. Bir glukoz molekülünden bir hidrojen atomu diğer glukoz<br />

molekülündan bir hidroksil grubunun alınmasıyla molekülde<br />

birleşmeyi sağlayacak serbest reaktif bölgeler oluşmakta ve zincir<br />

uzayarak polisakkaritler oluşmaktadır.


Nişasta molekülüne yakın bakış<br />

Amiloz ve amilopektin olmak üzere iki tane nişasta molekülü vardır.<br />

Her ikisi de glukoz moleküllerinden yapılmıştır ancak amiloz düz<br />

zincir yapıda amilopektin ise dallanmış yapıdadır. Amiloz 1000-4400<br />

glukoz molekülünden oluşmuştur. Bu çok uzun bir zincirdir. Bu uzun<br />

zincir buğday tanesinin endosperminde depolanır. Bitkiler nişastayı<br />

küçük granüller halinde paketler. Böylece büyük miktarlarda nişasta,<br />

hücre içine giren ve çıkan sıvı dengesini bozmadan depolanabilir.<br />

Bu nedenle nişasta, hızla ulaşabilecek enerjiyi bitki hücre dengesini<br />

bozmadan depolama kapasitesine sahiptir.


Amiloz


Amilopektin


Neden glukoz nişastaya çevrilir?<br />

Bitkilerde fotosentez ürünleri bir araya getirilerek glukoz elde<br />

edilir. Bitkiler glukozu kısa zamanlı enerji depoları olarak<br />

kullanırlar. Fotosentez yapılamayacağı zamanlarda (yağmurlu<br />

günler,kuru günler vs) kullanılmak üzere enerji depolanmak<br />

zorundadır. Bu nedenle glukozun bir kısmı nişasta olarak<br />

adlandırılan polisakkarit molekülüne dönüştürülür. Böylece bitki<br />

fotosentezde topladığı enerjinin büyük çoğunluğunu şekerler<br />

arasındaki kimyasal bağlarda depolar. Enerji gereksinimi<br />

olduğunda, glukoz moleküllerini bir arada tutan bağlar kırılır ve<br />

enerji elde edilir.


Glikojen: Hayvanlarda karbonhidratlar öğünler arasında kan<br />

glukoz seviyesini korumak amacıyla glikojen formunda depolanır.<br />

Karbonhidrat yapısında olduğu için glikojen hidrojen bağlarını su<br />

molekülleriyle oluşturur. Absorbe edilmiş olan su glikojenin büyük<br />

ve hantal bir molekül olmasına neden olur. Bu nedenle glikojen<br />

molekülü enerji sağlamak amacıyla uzun süre depolanmaya<br />

uygun değildir. 70 kg ağırlığındaki bir erkeğin glikojen<br />

deposundan sağlayabileceği enerji süresi yaklaşık 18 saat iken bu<br />

süre yağ depoları için 2 aydır. Hesaplamalar, insanların enerji<br />

kaynağı olarak sadece karbonhidratları depolamaları durumunda<br />

30 kg daha fazla vücut ağırlığına sahip olmaları gerektiğini<br />

göstermiştir.


Glikojen


Sindrilemeyen Karbonhidratlar<br />

Homopolimerler<br />

Selüloz: Selüloz glukoz moleküllerinin β- (1-4) bağlarıyla<br />

bağlanmasından oluşmuş bir homopolimerdir. Bir selüloz molekülündeki<br />

glukoz ünitelerinin sayısı 10.000’e kadar çıkabilmektedir. β bağları çok<br />

uzun düz zincir oluşması için uygundur. Bu nedenle selüloz bitkilerde<br />

destek molekülü olarak görev yapar.


Uzun selüloz molekülü bir kurdele gibi üst üste katlı<br />

haldedir ve düzlemde hidrojen bağlarıyla bir arada<br />

tutulur. Hidrojen bağları komşu moleküldeki hidroksil<br />

grupları arasında oluşur. Zincirler arasındaki bu<br />

hidrojen bağları 25 nm çapına kadar ulaşabilen<br />

kristal yapıdaki mikrofibrillerin oluşumunu<br />

sağlayacak kadar güçlüdür. Selüloz suda çözünmez<br />

ve insan sindirim enzimleri tarafından sindirilemez.<br />

Bir çok bitkide hücre duvarının başlıca bileşenidir.<br />

Selüloz yüksek su absorplama kapasitesi ve suda<br />

çözünürlüğünün düşük olması nedeniyle gıdalarda<br />

hacim sağlamak için kullanılmaktadır.


Heteropolimerler<br />

Katı selüloz mikrofibrillerden oluşmuş bitki hücre duvarı jel benzeri bir<br />

matriksin içine gömülü olarak bulunur. Bu matriks selülozun farklı<br />

çözünürlükteki heteropolisakkaritlere modifikasyonu ile oluşmuştur.<br />

Modifikasyonlardan bir tanesi glikozidik bağın değişmesidir. Bu<br />

değişime örnek olarak amilopektin ve selülozun glukoz<br />

monomerlerinden oluşması gösterilebilir. Farklılık, selülozun düz ve<br />

uzun zincirden oluşması amilopektinin ise oldukça dallanmış bir<br />

yapıda olmasıdır. Matriks polimerlerinden biri olan β-glukanlar<br />

tekrarlanan β (1-4) bağlarının arasında molekülün selüloza göre daha<br />

dallanmış ve dolayısıyla çözünürlüğünün daha fazla olmasına neden<br />

olan β (1-3) bağlarını da içerir.


Hemiselüloz: Yapısında farklı çözünürlüklere sahip<br />

diğer şekerler de bulunan bir glukoz polimeridir. Baskın<br />

olan şeker molekülü (galaktan, manan, arabinoz vb)<br />

hemiselüloz molekülünün isimlendirilmesinde kullanılır.<br />

Hemiselüloz suda çözünen ve çözünmeyen formlara<br />

sahip bir moleküldür.


Yapısında çok<br />

sayıda<br />

dallanmış ve<br />

düz zincir<br />

yapıda pentoz<br />

ve hekzozlar<br />

yer almaktadır.<br />

Tahıllarda suda<br />

çözünen<br />

hemiselüloz<br />

pentozanlar<br />

olarak<br />

isimlendirilmek<br />

tedir. Molekül<br />

ağırlığı<br />

selüloza göre<br />

çok düşüktür.<br />

Hemiselüloz


Pentozanlar:<br />

-Tahıllarda az miktarda bulunur.<br />

- Su bağlama kapasiteleri yüksek.<br />

- Viskoziteyi artırma özelliğine<br />

sahip.<br />

β-glukanlar:<br />

-(1→ 3) ve (1→ 4) bağlı<br />

olabilirler.<br />

- Buğdayda az miktarda bulunur.<br />

- Çavdar ve arpanın hücre<br />

duvarının başlıca bileşenini<br />

oluştururlar.<br />

- Yulaf β-glukanı düz zincir<br />

yapısındadır. % 70’i 4-O- bağlı<br />

beta-D-glukopironizil, % 30’u ise<br />

3-O- bağlı beta-D-glukopironizil<br />

ünitelerinden oluşmuştur.


Suda çözünen ve çözünmeyen hemiselülozlar:<br />

-Gıdalarda önemli etkilerin gerçekleşmesini sağlarlar.<br />

- Sağlık üzerine olumlu etkilerinin yanı sıra su bağlama<br />

kapasiteleri nedeniyle hacim sağlayıcı ajanlar olarak<br />

kullanılırlar.<br />

- Bazı hemiselüloz moleküllerinde bulunan asidik<br />

yapıdaki bileşenler molekülün katyon bağlama<br />

kapasitesini bozarlar.<br />

- Hemiselüloz kolonda selüloza göre çok daha büyük<br />

oranda sindirilir/fermente edilir.


Pektin ve Gumlar:<br />

Pektik bileşikler sıcak suyla ya da hücre duvarında tuz<br />

formunda bulunuyorlarsa amonyum oksalat veya EDTA ile<br />

ekstrakte edilebilen bileşiklerdir. Genel olarak metil esterleri<br />

(pektin) veya serbest formda (pektik asit) olabilen α-D-<br />

galakturananlar olarak tanımlanırlar. Aslında molekül yapısı<br />

daha komplekstir.


Çünkü;<br />

- Molekülde az miktarda da olsa ramnoz, galaktoz,<br />

arabinoz ve ksiloz bulunmaktadır.<br />

- Ramnoz α-D-galakturonik asit ünitelerinin ana<br />

zincirinde diğer şekerler ise yan zincirde bulunurlar.<br />

- Molekülün çözünürlüğünün hemiselüloza göre daha<br />

fazla olmasını sağlayan yapısındaki şeker ve şeker<br />

alkolleridir.


- Jel oluşturan lifler belirli aralıklarla ramnoz molekülü ve<br />

yan zincirlerde arabinoz ve galaktoz bulunan<br />

galakturonik asit iskeletinden oluşmuştur.<br />

- Pektin stabil jel oluşturma özelliği nedeniyle reçeller,<br />

jöleler gibi bir çok gıdada bulunur.<br />

- Tamamen esterifiye pektinlerin jel oluşturmak için asit<br />

veya elektrolite gereksinimleri yoktur.<br />

- Kalsiyum tuzlarının varlığı jelleşme kapasitesini<br />

artırmakta ve şeker konsantrasyonu ile pH’nın jel<br />

oluşumu üzerine etkisinin azalmasını sağlamaktadır.


Gamlar ve musilajlar:<br />

Gamlar ve musilajların (hidrokolloidler) yapısı pektin<br />

ile benzer olmakla birlikte galaktoz üniteleri, diğer<br />

şekerler ve polisakkaritlerle birleşmiş haldedir. Deniz<br />

yosunundan, bitkilerden, tohumlardan ve mikrobiyal<br />

kaynaklardan elde edilirler.


Sindirilemeyen Oligosakkaritler (Dirençli Oligosakkaritler):<br />

Sindirilemeyen oligosakkaritler, sindirim enzimlerine dirençli olan ve bu<br />

nedenle insan vücudunda sindirilemeyen karbonhidratlardır. Sindirim<br />

enzimlerine direnç moleküldeki ozidik (osidic) bağlardan kaynaklanmaktadır<br />

CH 2 OH<br />

CH 2 OH<br />

OH<br />

OH<br />

O<br />

O<br />

OH<br />

O<br />

1:2 bağı<br />

CH 2 OH<br />

OH<br />

O<br />

OH<br />

O<br />

CH2OH O<br />

OH<br />

1:3 bağı


Ozidik bağlar;<br />

- Linear veya dallanmış yapıda olabilir ve oligosakkarit<br />

molekülünde bulunur.<br />

Oligosakkaritler;<br />

- Polimerizasyon derecesi genel olarak 3-10 arasında<br />

değişir. Ancak daha fazla da olabilir.<br />

- Sebze, meyve ve tahıllarda doğal olarak bulunur.<br />

- Monosakkaritler ve disakkaritlerden enzimatik veya<br />

kimyasal olarak sentezlenebilirler.<br />

- Polisakkaritlerden enzimatik hidroliz ile elde edilirler.


Đnsan vücudunda oligosakkaritlerin metabolizması<br />

1. Sindirilemeyen oligosakkaritler kolondaki anaerobik bakteriler<br />

tarafından daha küçük oligomerlerine hidrolizlenirler.<br />

2. Bu fermentasyon sonunda bakterilerin çoğalması için enerji, gaz<br />

(H 2 , CO 2 , CH 4 ) ve asetat, propiyonat, bütirat, L-laktat gibi kısa<br />

zincirli karbosiklik asitler (KZKA) üretilir.<br />

3. Kısa zincirli karbosiklik asitlerin izlediği metabolik yol<br />

konusunda anlaşmazlık olmakla birlikte % 90-95’nin barsak<br />

hücre duvarından emildiği düşünülmektedir.<br />

4. Bütirat hariç diğer KZKA portal dolaşımla karaciğere gelir.<br />

5. Ancak asetatın % 25-50’si hepatik metabolizmadan kurtularak<br />

sistemik dolaşımla perifer dokulara başlıca kaslara ulaşır.<br />

6. Son yıllarda yapılan çalışmalar ise KZKA moleküllerinin bir<br />

kısmının anahtar metabolik yollarda düzenleyici olarak görev<br />

yaptığını göstermiştir.


Fruktooligosakkaritler (FOS) ya da galaktooligosakkaritlerin<br />

(GOS) molekül ağırlığının düşük olması durumunda (yani<br />

monomer sayısının az olması) bu sindirilemeyen oligosakkaritler<br />

kolonun başlangıcındaki (çıkan kolon) mikroflora tarafından<br />

hızla fermente edilmekte ve kolonun son kısmına ulaşıldığında<br />

fermentasyon tamamlanmış olmaktadır. Bu durum, bu<br />

bileşiklerin olası faydalı etkilerini asıl göstermeleri gereken<br />

yerde değil daha önce ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Oysa<br />

kanser vb hastalıklar kolonun son kısmında başlamakta ve daha<br />

sonra üst kısımlara doğru ilerlemektedir. Bu nedenle<br />

sindirilemeyen ama fermente olabilen oligosakkaritlerden<br />

beklenen sağlık faydasını elde etmek için molekül ağırlığı büyük<br />

formların kullanılması önem kazanmaktadır.


Đsim<br />

Đnülin<br />

Oligofruktoz<br />

Neosugar<br />

Galaktooligosakkaritler<br />

(GOS<br />

veya TOS)<br />

Transgalaktooligosakkaritler<br />

Đsomaltooligosakkaritler<br />

(IMO)<br />

Kimyasal yapı<br />

Fruktooligosakkaritler (FOS)<br />

Glukozil (fruktozil) n<br />

fruktoz (n= 2→ 20)<br />

Glukozil (fruktozil) n<br />

Fruktoz (fruktozil) m<br />

fruktoz (n= 1→ 6,<br />

m= 2→7)<br />

Glukozil (fruktozil) n<br />

fruktoz (n= 1→ 3)<br />

Glukozil (galaktozil) n<br />

galaktoz (n= 1→ 3)<br />

(Galaktozil) n galaktoz<br />

(n=2)<br />

(Glukozil) n glukoz (n=<br />

2 → 7)<br />

Ozidik<br />

bağ<br />

β 1→ 2<br />

β 1→ 2<br />

β 1→ 2<br />

β 1→ 6<br />

α 1→ 6<br />

α 1→ 4<br />

Kaynak<br />

Bitki<br />

Bitki ve inulinin<br />

enzimatik hidrolizi<br />

Sakarozdan<br />

enzimatik sentezle<br />

Laktozdan enzimatik<br />

sentezle<br />

Laktozdan enzimatik<br />

sentezle<br />

Maltozun<br />

enzimatik olarak<br />

yeniden<br />

düzenlenmesi<br />

Ticari ismi<br />

Raftiline ®<br />

Fibrulin ®<br />

Raftilose ®<br />

Neosugar ®<br />

Actilight ®<br />

Oligomate ®<br />

Cup-oligo ®<br />

Đsomalto ®


Đsim<br />

Polidekstroz<br />

Pirodekstrinler<br />

Sololigosakkaritler<br />

(SOS)<br />

Ksilooligosakkaritler<br />

(XOS)<br />

Kimyasal yapı<br />

Rastgele<br />

dallanmış + sitrik<br />

asit (n=2→ 100?)<br />

Kompleks karışım<br />

Raffikoz + stakiyoz<br />

(n= 3 → 4)<br />

(Ksilosil), ksiloz (n=<br />

2 → 4)<br />

Ozidik<br />

bağ<br />

β 1→<br />

Kaynak<br />

Palatinozlar (Palatinose Condensates, PC)<br />

Glukoz pirolizissitrik<br />

asit<br />

Mısır veya patates<br />

nişastasının pirolizi<br />

Enzimatik sentez +<br />

piroliz<br />

Ticari ismi<br />

Poli-dekstroz ®<br />

Soya-Oligo ®<br />

Xylooligo®


Đnulin ve fruktanlar<br />

başlangıç olarak glukoz<br />

molekülü içeren fruktoz<br />

polimerleridir.<br />

Oligofruktoz inulinin bir<br />

alt grubudur. 10 taneden<br />

daha az fruktoz<br />

molekülü içerir. FOS<br />

gastrointestinal<br />

bölgenin üst kısmında<br />

sindirilebilmektedir.<br />

Sindirilirlikleri oldukça<br />

düşük olduğu için 1- 1.5<br />

kkal/g enerji verirler.<br />

Soğan, hindiba ve<br />

enginar diyetteki<br />

fruktanların en önemli<br />

kaynaklarıdır.<br />

Đnülin


Galaktooligosakkaritler veya neosugar<br />

gibi diğerleri sentetik ürünlerdir. Bunlar<br />

sakaroz, laktoz gibi disakkartilerin enzimatik<br />

ve/veya kimyasal modifikasyonu ile elde<br />

edilirler. Polidekstroz sorbitol ve glukozdan<br />

sitrik asit gibi bir organik asidin katalizör<br />

etkisiyle sentezlenirler. Dirençli dekstrinler,<br />

patates veya mısır nişatasının alkali pH’da ısı<br />

varlığında enzimatik işlemle elde edilirler.


Birçok Avrupa ülkesinde hindibadan (chicory) elde edilen<br />

fruktooligosakkaritler gıda bileşenleri olarak kabul edilmektedir.<br />

Japon otoriteleri ise trans-galaktooligosakkaritleri,<br />

isomaltooligosakkaritleri, soya oligosakkaritleri ve<br />

ksilooligosakkaritleri fonksiyonel gıda olarak kabul etmektedir


Hindibadan elde edilen fruktooligosakkaritlerin<br />

gastrointestinel sistemdeki davranışı<br />

Kolonda anaerobik bakteriler tarafından fermentasyonu: Hindibadan elde edilen<br />

fruktooligosakkaritlerin kolonda anaerobik bakteriler tarafından polidekstroz,<br />

pektin veya fruktoz gibi diğer substratlara göre daha fazla kullanılabildiği<br />

gösterilmiştir. Diğer bakteri populasyonuna göre (lactobacilli, clostridia,<br />

coliform ve gram pozitif cocci) bifidus bakterilerinin çok daha fazla çoğaldığı<br />

saptanmıştır. Bu etkinin bifidobakterilerin β-fruktosidaz salgılamasından<br />

kaynaklandığı belirlenmiştir. Bifidobakterilerin diğer bakterilerin gelişimi<br />

üzerine inhibisyon etkisinin yoğun KZKA üretimine bağlı olarak pH’nın<br />

düşmesinden kaynaklandığı düşünülmaktedir. Ancak sadece asitliğin E.coli ve<br />

C. perfringens gelişiminin inhibisyonu için yeterli olmadığı belirtilmektedir.<br />

Diğer araştırmalarda bifidobakterilerin bakterisidal etkili bileşikler ürettiği<br />

saptanmıştır.


Mineral biyoyarayışlılığı: %10 FOS veya inülin eklenmiş<br />

diyetle beslenen sıçanlarda Ca, Mg ve Fe dengesinin<br />

güçlendiği saptanmıştır. Benzer olarak bir diğer çalışmada<br />

sentetik fruktanlar ile zenginleştirilmiş diyetin laktoz ile<br />

zenginleştirilmiş diyete göre Ca, Mg ve P emilimini daha fazla<br />

artırdığı saptanmıştır. Mineral emiliminin artmasını açıklayan<br />

birkaç mekanizma öne sürülmüştür.


1. KZKA üretimine bağlı olarak düşen kolon pH’sı kalsiyumun<br />

çözünürlüğünü artırarak pasif difüzyonla kolon epitelinden geçmesi için<br />

daha uygun hale gelmesini sağlamaktadır.<br />

2. Ayrıca bütirat ve poliaminlerin (çeşitli mikrobiyal suşların metaboliti)<br />

hücre gelişimini stimule ederek indirekt olarak barsakların absorpsiyon<br />

alanının genişlemesini sağladıkları ve mineral taşıyan proteinlerin<br />

miktarını artırdığı saptanmıştır.<br />

3. Bu oluşum absorplanan mineral oranını artırmaktadır.<br />

4. Tüm bu sonuçlara karşın henüz fermente olabilen diyet lifinin<br />

insanlarda mineral durumu ve kemik sağlığını güçlendirdiğini söylemek<br />

erkendir.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!