Milli Mücadele Gazetesi
FMV Ispartakule Işık Lisesi
FMV Ispartakule Işık Lisesi
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
MİLLİ MÜCADELE GAZETESİ, 16 Mayıs 1919<br />
6<br />
Mustafa Kemal<br />
SAMSUN’a<br />
hareket ediyor<br />
Paşa dün nazırlarla konuşurken, protestolarla<br />
Yunanlıların İzmir’den çıkarılabileceğine<br />
inanmadığını söyledi, kat’î<br />
tedbirler istedi, Nazırlar itiraz ettiler.<br />
BUGÜN Bandırma vapuru ile Samsun’a,<br />
yeni vazifesine hareket edecek<br />
olan Çanakkale kahramanı Mustafa<br />
Kemal Paşa, dün veda ziyaretlerini<br />
tamamlamış, Padişah Vahdettin ile de<br />
görüşmüştür.<br />
Mustafa Kemal Paşa önce Genelkurmay<br />
Başkanlığına gitmiş ve yeni<br />
başkan Cevdet Paşa ile uzun uzun<br />
konuşmuştur. O sırada eski başkan<br />
Fevzi Paşa, vazife teslimi yapmakta<br />
olduğundan Mustafa Kemal Paşa<br />
onunla da görüşmüştür.<br />
Çanakkale kahramanı daha sonra<br />
bakanları ziyarete ve vedaya gitmiştir.<br />
Paşa bu ziyaretler hakkında bir yakınına<br />
şunları anlatmıştır:<br />
Harbiye Nazırını, Sadrazamı, Dahiliye<br />
Nazırını aradım, hiçbiri makamında<br />
yoktu. İçtima halinde imişler. En kestirmesi<br />
Babıali’ye gidip kendilerine<br />
haber vermekti. Beni sadaret bekleme<br />
salonuna aldılar. Benim geldiğimi<br />
duyan bazı nazırların da heyecanlı<br />
heyecanlı salona geldiklerini görerek<br />
biraz şaşırdım.<br />
Mehmet Ali Bey, beni meraktan<br />
kurtardı:<br />
“- Allah Allah ne küstahlık… İşittiniz<br />
mi efendim.” Yunanlılar İzmir’e<br />
çıkıyor.”<br />
Bu sözleri Bahriye Nazırı teyit etti:<br />
“- Ya… dedim, bu da mı oldu?.”<br />
Ben memleketin başına neler geleceğini<br />
tahmin etmemiş değildim, fakat<br />
kimseye anlatamamıştım.<br />
Nazırların telaşı karşısında ağlamak<br />
mı, gülmek mi lazımdı? Kendimi<br />
tutuyordum. Fakat bu emrivaki karşısında<br />
ben: (Allah Allah) demekten<br />
başka bir şey düşünemeyen bu nazırlara<br />
ibretle bakıyordum. İtidalden<br />
ayrılmamaya pek dikkat ederek:<br />
“- Ne yapmayı tasavvur ediyorsunuz?”<br />
diye sordum.<br />
“-Protesto edeceğiz” cevabını verdiler.<br />
“-Bu lazımdır, doğrudur. Ancak böyle<br />
bir protesto ile Yunanlıların İzmir’den<br />
geri çekileceklerine veya İngilizlerin<br />
onları geri çekeceklerine ihtimal<br />
veriyor musunuz?”<br />
Yüzüme baktılar:<br />
“-Fakat başka ne yapabiliriz?”<br />
“-Belki de daha kat’i tedbirler düşünülebilir.”<br />
dedim.<br />
“-Mesela ne gibi?”<br />
O zaman Mehmet Ali Bey:<br />
“-Öyle hareketlere kalkarsak bize ne<br />
yaparlar, bilir misiniz?” diye seslendi.<br />
PADİŞAHI ZİYARET<br />
Mustafa Kemal Paşa bu münakaşayı<br />
uzatmamış, vedada bulunmuş,<br />
Bandırma vapurunun hazır olduğunu<br />
öğrenmiş ve Damat Ferit Kabinesini<br />
bu perişanlığı içinde bırakarak<br />
Zatışahane’yi ziyaret için Babıali’den<br />
ayrılmıştır.<br />
Dün akşam Şişli’deki evinde son<br />
hazırlıklarını tamamlayan Paşa,<br />
Padişahla konuşması hakkında da bir<br />
yakınına şunları anlatmıştır:<br />
“- Yıldız Sarayının ufak bir salonunda<br />
Padişahla adete diz dize denecek kadar<br />
yakın oturduk. Sağında, dirseğini<br />
dayamış olduğu bir masa ve üstünde<br />
bir kitap vardı. Salonun Boğaziçi’ne<br />
doğru açılan penceresinden gördüğümüz<br />
manzara şu: Birbirine muvazi<br />
hatlar üzerinde düşman zırhlıları !<br />
Bordalarındaki toplar sanki Yıldız<br />
Sarayına doğrulmuş! Manzarayı<br />
görmek için oturduğumuz yerlerden<br />
başlarımızı sağa sola çevirmek kafi<br />
idi.<br />
Padişah, hiç unutmayacağım şu sözlerle<br />
konuşmaya başladı:<br />
“-Paşa, paşa, şimdiye kadar devlete<br />
çok hizmet ettik. Bunların hepsi artık<br />
bu kitaba girmiştir. (elini demin bahsettiğim<br />
kitabın üstüne bastı ve ilave<br />
etti): Tarihe geçmiştir.”<br />
O zaman bunun bir tarih kitabı olduğunu<br />
anladım. Dikkatle ve sükûnla<br />
dinliyordum:<br />
“- Bunları unutun, dedi, asıl şimdi<br />
yapacağın hizmet hepsinden mühim<br />
olabilir. Paşa, Paşa, devleti kurtarabilirsin!”<br />
Bu son sözlerden hayrete düştüm.<br />
Acaba Vahdettin benimle samimi mi<br />
konuşuyor.”<br />
PAŞANIN HAYRETİNİN SEBEBİ?<br />
ÖĞRENDİĞİMİZE göre, Mustafa<br />
Kemal Paşa son haftalar içinde<br />
Şişli’deki evinde birçok askeri<br />
kumandanlarla konuşmalar yapmış<br />
ve Samsun’a varışından sonra yurdun<br />
istilacılara karşı savunulması hususunda<br />
bazı gizli kararlara varılmıştır.<br />
Bu savunma palanları ve tasavvurları<br />
içinde “silahlı savunma”nın da<br />
bulunduğu duyulmuştur. Böyle bir<br />
savunmaya şiddetle karşı bulunan<br />
Padişah’ın yukarıdaki sözleri karşısında<br />
Mustafa Kemal Paşa’nın hayretlere<br />
düşmesinin esas sebebinin de bu<br />
olduğu anlaşılmaktadır.<br />
Paşa, Padişahın bu tasavvurlardan<br />
haberdar olduğu takdirde Samsun’a<br />
hareketine mani olacağından endişe<br />
duymuştur. Mustafa Kemal Paşa,<br />
Padişahla konuşmasının sonunu da<br />
şöyle nakletmiştir:<br />
“-Ecnebi hükümetlerin yüzüncü<br />
derece aletleri ile temas arayarak,<br />
devletini ve saltanatını kurtarmaya<br />
çalışan Padişah, bütün yaptıklarından<br />
pişman mıydı? Aldatıldığını mı<br />
anlamıştı? Fakat böyle bir tahmin ile<br />
başka bahislere girişmeyi tehlikeli<br />
addettim. Kendisine basit cevaplar<br />
verdim:<br />
“-Hakkımdaki teveccüh ve itimada<br />
arzı teşekkür ederim. Elimden gelen<br />
hizmette kusur etmeyeceğime emniyet<br />
buyurunuz dedim.”<br />
PADİŞAHIN DÜŞÜNDÜĞÜ<br />
NEYDİ?<br />
Resmen bilinen husus, Mustafa<br />
Kemal Paşa’nın, Samsun ve havalisindeki<br />
azınlıkların ve bilhassa Rumların<br />
İtilâf devletleri temsilcilerine ulaştırdıkları<br />
şikâyetleri tahkik ve lazım<br />
gelen tedbirleri almak için bu bölgeye<br />
müfettiş tayin edildiğidir.<br />
Bu sebeple Mustafa Kemal Paşa,<br />
Padişahın: “Paşa, Paşa bu devleti<br />
kurtarabilir misin?” sözlerini nasıl<br />
anladığını, yorumladığını da yakınına<br />
şu şekilde belirtmiştir:<br />
“- Padişah demek istiyordu ki, hiçbir<br />
kuvvetimiz yoktur. Tek mesnedimiz<br />
İstanbul’a hakim olanların siyasetine<br />
uymaktır. Benim memuriyetim<br />
onların şikayet ettikleri meseleleri<br />
halletmektir. Eğer onları memnun<br />
edebilirsem ve bu siyasete karşı gelen<br />
Türkleri takip edersem, Padişahın<br />
arzularını yerine getirmiş olacaktım.<br />
Kendisine:<br />
“Merak buyurmayın efendimiz,<br />
dedim noktai nazarı şahanenizi<br />
anladım. İrede-i seniyeniz olursa<br />
hemen hareket edeceğim ve bana<br />
emir buyurduklarınızı bir an unutmayacağım.”<br />
Mustafa Kemal Paşa, “Muvaffak ol”<br />
diyen Padişaha veda etmiş ve derhal<br />
Şişli’deki evine dönerek hazırlıklarını<br />
tamamlamıştır.<br />
İstanbul Gazetelerinin<br />
çoğunun başmakaleleri<br />
bu sabah beyaz çıktı!..<br />
Şiddetli bir sansür, İzmir katliamına<br />
dair haberlerin neşrine mani oldu.<br />
Hâdisat ve Sabah gazetelerinin başmakalelerini<br />
sildi.<br />
BU sabaha İstanbul gazetelerinin<br />
çoğu başmakalelerinde İzmir’in<br />
Yunanlılar tarafından işgalinden<br />
bahsetmektedirler.<br />
Fakat şiddetli bir sansür bulunduğundan,<br />
dün cereyan eden katliama<br />
dair haberler verememişlerdir. Yalnız<br />
resmi bir tebliğ yayımlamışlardır.<br />
Bunda Hükümet, karşılık verilen<br />
noktalardan kısaca bahsetmekte,<br />
halkı sükûnete ve itidale davet ederek,<br />
“milletin ve devletin haklarının<br />
korunması için” gerekli bütün tedbirleri<br />
aldığından bahsetmektedir.<br />
İSTANBUL gazetelerinin bir kısmında<br />
da başmakale yeri beyaz çıkmıştır.<br />
Sansür heyetinin, İzmir’le ilgili<br />
bu yazıları tamamıyla yasak ettiği<br />
anlaşılmıştır.<br />
Bu arada Hadisat ile Sabah gazetelerinin<br />
ilk sütunları böyle beyaz<br />
çıktığı gibi Vakit’in yazısı da kuşa<br />
çevrilmiştir.<br />
Vakit gazetesi başmakalesinde İzmir’in<br />
halkının çoğunlukla Türk olduğunu<br />
belirttikten sonra şöyle demektedir:<br />
“İzmir bir Türk şehridir.<br />
İzmir bir Türk limanıdır. Ve böyle<br />
kalmalıdır. İzmir, Anadolu’nun kalbidir.<br />
Bir insan kalpsiz yaşayabilir<br />
mi?”<br />
Tasvir gazetesi ise, bu son olayda,<br />
Venizelos’un büyük politik kabiliyetinin<br />
esas rolü oynadığını belirtmekte<br />
ve İzmir için ümidini yitirmediğini<br />
ilave ederek, “Hükümetin alacağı<br />
tedbirleri bekliyoruz.” demektedir.<br />
Zaman gazetesi de, Türklerden<br />
ümitsizliğe kapılmamalarını isteyerek<br />
meselenin hallinin hükümete<br />
bırakılmasını, hükümetin bu haksızlığa<br />
tamir edeceğini yazmaktadır.<br />
Yeni Gazete, yaşamak isteyen bir<br />
milletin teessüre kendini kaptırmaması<br />
gerektiğini söyleyerek<br />
bütün kuvvetlerin birleştirilmesini<br />
istemektedir. Yeni Gazete ’ye göre,<br />
kuvvete kuvvetle mukabele edilemiyorsa,<br />
hak ve adalete başvurularak<br />
mukabele edilmelidir.<br />
HÜKÜMETİN görüşlerini aksettiren<br />
Alemdar gazetesi ise, ittihatçılara<br />
çatmakta, “Harbe girişimizin<br />
ve bütün cinayetlerimizin cezasının<br />
çekeceğiz.” Demekte ve ilave etmektedir:<br />
“Kollarımız kırık, ayaklarımız<br />
bağlı. İtibarımız kalmamış. Paramız<br />
yok. Sefalet belimizi bükmüş…”<br />
demekten başka bir şey gelmiyor<br />
elimizden.”<br />
<strong>Milli</strong> <strong>Mücadele</strong>mizin 100. yılı anısına FMV Ispartakule Işık Lisesi & Fen Lisesi öğrencilerinden oluşan “ARŞİVE IŞIK TUTANLAR” ekibi tarafından derlenmiştir.