You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
T E M M U Z 2 0 2 0 1 5 . S A Y I
E K A
ULEDEF
D
D
E R
EĞİTİMCİ KADINLAR DERNEĞİ
KAPAK FOTOĞRAF: ELİF PELİN ERİŞ
4
BURDUR
İÇİNDEKİLER
14
16
BİR ÖNERİMİZ VAR
17 POLL-MAKER
VE OYLAMA ARACI
ANKET
18
FIDANLAR BAHÇESİNDEN
GENÇ
ÖNCÜ KADINLAR
YETİŞEN
Hatice Nüzhet Gökdoğan
GÖZ EGZERSİZ ÇALIŞMASI
KATKIDA BULUNANLAR
DR. FERAH GÜÇLÜ YILMAZ
NERMİN KARATEPE
ELİF PELİN ERİŞ
SAADET BERNA OCAKCIOĞLU
KÜBRA FIRAT
DR. KAMURAN ÖZDEMİR
ÖZLEM SENAN
VE
EKADDER
20
26
27
ROMANININ ZAMAN USTASI
TÜRK
AĞAOĞLU
ADALET
İLK KADIN MİMARI
TÜRKİYE'NİN
Cevat TOMSU
Leman
ZİHİN JİMNASTİĞİ
EKADDER BÜLTEN 2
EKADDER
EĞİTİMCİ
KADINLAR
DERNEĞİ
EKADDER BÜLTEN 3
BURDUR
Nasıl ki Denizli bir zamanlar Frigya şehirlerinden biriyse Burdur da Isparta, Afyon ve Konya’nın bazı
bölümlerini de içine alan Pisidya şehirlerinden biri. Bu onun tarihi çağlardaki geçmişi. Prehistorik
zamanlardaki geçmişi ise, Salda Gölü’nün de bağlı olduğu Yeşilova ilçesindeki Başkuyu Köyü’ndeki
kaya resimlerinin fısıldadığı üzere Paleolitik (700.000 – 15.000) Çağ’a kadar uzanıyor. Özellikle avcıtoplayıcılıktan
yerleşik yaşama geçisin en net gözlemlenebildiği yerlerden biri olan Hacılar Höyüğü de
Burdur merkezin çok yakınında bulunuyor.M.Ö. 7. yüzyılda önce Lidya hakimiyetine sonra M.Ö. 6.
yy’da Perslerin hakimiyetine geçen Pisidya bölgesi, M.Ö 4. yy’da ise Büyük İskender tarafından
fethediliyor. Büyük İskender ölünce çok fazla bir bütün olarak kalamayan İmparatorluktan kopan
Pisidya, M.Ö. 301’de önce Seleukoslar’a, M.Ö. 228’de Bergama Krallığı’na geçiyor ve sonra da Roma
egemenliğine giriyor. Roma Dönemi, Pisidya’nın en görkemli dönemi. Çünkü bu dönemde yeni şehirler
kuruluyor. Zaten bugün günümüze kalan Kremna, Komama, Olbasa ve Sagalassos gibi antik
kalıntıların çoğu da bu dönemden kalma.Roma İmparatorluğu’u ikiye ayrıldığında Pisidya da Bizans
İmparatorluğu’na geçiyor fakar o eski parlak günleri de artık bitiyor. Zaten 1071 – 1100 tarihleri
arasında Anadolu’ya akın yapan Türkmenlerden Kınalı boyu Burdur’a yerleştiğinde bu bölge artık
Türkleşme sürecine giriyor. Rivayete göre, Kınalı boyu bölgeye vardığında, burayı çok beğenip
“Cennet buradadır. Burda dur!” demiş ve “Burda dur!” halk arasında zamanla “Burdur”diye
evrilmiş.Önce Selçuklu Devleti sonra da Hamitoğulları Beyliği’nin sınırlarına giren Burdur, son olarak I.
Murat döneminde Hamitoğulları Beyliği’nden satın alınarak Yıldırım Bayezidla beraber kesin olarak
Osmanlı hakimiyetine giriyor.
EKADDER BÜLTEN 4
Salda Gölü – Yeş lova
GEZİLECEK YERLER
Salda Gölü, Burdur’un Yeşilova ilçesine bağlı ve ilçe
merkezine 4 kilometre, Burdur merkeze de 75 kilometre 1
saat 15 dakika mesafededir.Ormanla kaplı tepeler,
kayalık araziler ve küçük alüvyal ovalarla çevrili hafif tuzlu
karstik bir göldür. Göller Yöresi içinde, dışa akışı olmayan
kapalı havzalı yapıdadır.
Tar h Osmanlı Yapıları – Merkez
Burdur merkezde Osmanlı’dan kalma çok güzel
konak, cami, kule, medrese, hamam, kervansaray gibi
görülmeye değer yapılar var. Özellikle 17.yy. Osmanlı
mimarisi zarif Bakibey Konağı ve Taş Oda, 14. yy
Hamitoğulları’ndan kalma Ulu Cami, Burdur Arkeoloji
Müzesi’nin de içinde olduğu Pirkulzade Medresesi, 19.
yy Osmanlı mimarisi Mısırlılar ve Piribaşlar Evleri,
Saat Kulesi merkezde görülmesi gereken başlıca
yerler.
EKADDER BÜLTEN 5
L s n a Doğa – Merkez
Burdur Merkez’e bağlı Karakent Köyü’nde ayakta
alkışlanacak bir girişim var. İsmi Lisinia Doğa. Tıpkı
Kars’taki Kuzey Doğa Derneği gibi Burdur Gölü
kenarındaki Yaban Hayatı Rehabilitasyon Merkezi ile
gerçekten az zamanda Burdur’da inanılmaz değişimler
yaratmış bir organizasyon. Tamamen gönüllü emeğiyle
yürüyen çok farklı doğa projeleri var.
Lavanta Bahçeler
Isparta Kuyucak lavanta turizminde kendini
markalaştırmayı başardı ama aslında Lisinia’nın
Akçaköy’de kurduğu Lavanta Deresi Türkiye’nin en
büyük lavanta tarlası. Uzayıp giden tarla muhteşem
kareler veriyor. En iyi vakti Haziran sonu, Temmuz
başı olmakla birlikte, seneden seneye mevsimler
kaydığı için +/- 3 hafta kayabiliyor.
EKADDER BÜLTEN 6
Burdur Arkeoloj Müzes –
Bu müzede, Burdur ve çevresinde gerçekleştirilen
kazılar ve antik kentlerden çıkan kalıntılar sergileniyor.
En az 60 bin parçalık bir koleksiyona sahip. Burası
Anadolu’nun en gezilmeye değer arkeoloji
müzelerinden biri. Müze binası da bir o kadar
tarihi. 1956’de, 18. yy’dan kalma bir Osmanlı yapısı
olan Bulguroğlu (Pirkulzade) Medresesi’nin sağ kalan
tek bölümü olan kütüphane binasının müzeye
dönüştürülmesiyle oluşturulmuş ama müzenin halka
açılması 1969 yılını bulmuş. Daha sonra müzeye yeni
ek binalar da yapılmış. Tabi tarihi binanın tarzıyla
uyumlu olarak bir bütünlük içinde. Başta Pisidia
Bölgesi olmak üzere, müzedeki koleksiyon M.Ö.
7000’lerden günümüze kadar bir zamanın kültür
varlıklarını kapsıyor.
Saat Kules
Burdur’un orjinal saat kulesi, 19. yüzyılda, aslen
Burdurlu olan Konya Valisi Tevfik Paşa
tarafından yaptırılmış ama bu kule, 1914
depreminde yerle bir olmuş. 25 metre
yüksekliğindeymiş ve üzerinde saat başı çalan
analog bir saati varmış. Daha sonra 1936’da tam
yerine olmasa da asıl yerine 20 metre mesafede
yeniden inşa edilmiş.
EKADDER BÜLTEN 7
Sagalassos Ant k Kent - Ağlasun
Burdur’un UNESCO Dünya Kültür Mirası Aday
Listesi’ndeki, 12.000 yıldır neredeyse hiç bozulmadan
bugüne kadar kalabilmiş şehir kalıntılarının bulunduğu
antik kenti Sagalassos. Zamanında Pisidia’ya
başkentlik etmiş bu güzel şehir, önce M.S 5.– 7.
yy.’lardaki depremlerle sonrasında da Arap akınlarıyla
nüfus kaybına uğrayıp git gide terk edilmiş. Şehrin en
önemli özelliklerinden biri 1000 yıllık bir seramik üretim
merkezi olması. Buradan çıkan seramikler, Avrupa’dan
Afrika’ya, Ortadoğu’dan Anadolu’ya birçok antik kente
malzeme olduğundan, dönemin ticaret yolları hakkında
ip uçları da veriyor. Sermikleriyle ünlü şehrin
çeşmelerinin de bir o kadar ünlü olması şaşırtıcı
değil. Agora çeşmeleri, Hadrian Çeşmesi, Geç
Helenistik Çeşme, Antoninler Çeşmesi…Hepsi
bozulmadan bugüne kadar gelebilmeyi başarmış
yapılardan. Ayrıca Ağlasun Dağı eteklerinde yüksek
rakımlı (1490-1600 metreler arasında) bir şehir
olduğundan, dünyanın en yüksek noktasındaki tiyatro
da burada. Burdur’un Sagalassos, Ağlasun ilçesine 7
kilometre Burdur merkeze 35 kilometre mesafede.
Karacaören Barajı
Karacaören Barajı aslında hem Isparta’ya hem de
Burdur’a sınırı olan büyük bir göl. Burası, yeşilin 50
tonunu görmek için Burdur’daki en ideal yer. Pastoral
bir yağlıboya tablosundan fırlamışcasına güzel
manzaralar eşiliğinde çam ağaçları arasında kamp
kurmak, gölde balık tutmak, kano yapma. Hem tekne
turu hem de yeme – içme, konaklama gibi ihtiyaçlar
için buradaki Saklıgöl Evleri’nin tesisini
kullanabilirsiniz. Burası Burdur merkeze 77 kilometre
1 saat 15 dakika, Antalya merkeze 68 kilometre 1
saat, Isparta merkeze 64 kilometre 1 saat
mesafededir.
EKADDER BÜLTEN 8
İnsuyu Mağarası
Burası Türkiye’nin turizme açılan ilk mağarası.
Turizime açılan dediysek sadece ilk 330 mlik kısmı.
Aslında İnsuyu, turistik olmayan bölümleriyle beraber
8 bin 350 metre uzunluğuyla Türkiye’nin en büyük
mağarası. Burası, karstik kayaların zamanla yer altı
sularıyla erimesi ve aşınmasıyala oluşan sarkıt ve
dikitlerden, sayısız odacıklar ve dehlizlerden bir yer
altı sarayı gibi. Her ne kadar ismi İnsuyu olsa da
zamanında içindeki gölden tarım amacıyla çekilen
sular nedeniyle su seviyesi bir hayli azalmış. İnsuyu
Mağarası, Burdur merkeze 10 kilometre mesafedeki
Çatağıl Köyü’ne bağlı.
Burdur Gölü
Eğirdir, Burdur, Acıgöl. İlkokul coğrafya derslerinde
kalıp olarak ezberlediğimiz Göller Yöresi üçlüsünden
biri olan Burdur Gölü, Türkiyenin 7. büyük gölü.
Zamanında burada meydana gelen bir tektonik deprem
sonucu oluşan boşluğa dolan sularla oluşmuş. Buranın
suyu Salda gibi tatlı değil oldukça tuzlu çünkü burası
kapalı bir havza. Yani gölün suları açık denize veya bir
akarsuya ulaşmıyor dolayısıyla yenilenmiyor.
Dolayısıyla olası bir kuraklık durumunda ilk yok olacak
sulak alanlardan birisi. Ve ne yazık ki her geçen gün
biraz daha kuruyor. Fakat yine de burası 85 farklı türde
300 bine yakın su kuşuna ve nesli tükenmekte olan
Dikkuyruk Ördekleri’nin ev olduğundan uluslararası bir
öneme sahip.
EKADDER BÜLTEN 9
Salda Kayak Merkez , Yeş lova
Bir Palandöken bir Sarıkamış olmasa da Salda
Gölü’ne 20 dakika mesafedeki 2079 metre rakımlı
Eşeler Yaylası’na kurulmuş Salda Kayak Merkezi, kış
aylarında 50 – 100 santim arasında kar alıyor. Kayak
merkezinde uzunlukları 1 – 1,5 kilometre arasında
değişen, farklı seviyelerde toplam 5 pist var. Eğim
%15. Teleski olanağı ve 860 metre telesiyej hattı var.
Susuz Kervansarayı ve İnc r Han
ucak’a 10 kilometre mesafedeki Susuz Köyü’nde
bulunan bu tarihi han, Anadolu Selçuklu Sultanı II.
Gıyaseddin Keyhüsrev dönemine ait. Susuz
Kervansarayı’nın bir kısmı bugüne kalmış olsa da
mukarnaslı taç kapısı hala ayakta. 2008’de
restorasyon geçiren yapı, Antalya-Burdur karayolunun
2 kilometre doğusunda.Bucak’ın 6 kilometre
batısındaki İncirdere Köyü’nde ise yine II. Gıyasettin
Keyhüsrev tarafından 13. yy’da yapılmış bir Anadolu
Selçukluları eseri İncir Han var. Özellikle ahır bölümü
ayakta kalan hanın en dikkat çeken kısmı istiridye
kabuğu şeklindeki taç kapısı.
EKADDER BÜLTEN 10
K byra Ant k Kent ve T yatrosu
Burdur’un Gölhisar ilçesinde bulunan ve az bilinen
antik kentlerden olan Kibyra Antik Kenti de gelmişken
görün diyeceğimiz yerlerden. Tarihi, M.Ö. 300’lü
yıllara dayanan antik şehirde günümüze kalmış en
önemli bölüm, zamanında gladyatörlerin savaştığı 11
bin seyirci kapasiteli antik tiyatrosu. Ayrıca, Antik
Çağ’dan günümüze kalmış dünyadaki bilinen en
büyük Odeion yani müzik evi de Kibyra’da. Yaklaşık
3500 kişilik bu Odeion’un orkestra bölümünün
zemininde, dünyada mermer zemine döşenmiş ilk
Medusa tasviri bulunuyor. Antik şehirden çıkarılan
heykeller ve diğer arkeolojik buluntular, Burdur
Arkeoloji Müzesi’ne görülebiliyor.
Balboura Ant k Kent
Boubon antik kentinin tarihçesi hakkındaki bilgiler çok
sınırlıdır. Zamanla Balboura, Kibyra Tetrapolisi’ne
girmiştir. Sonra Boubon diğer Tetrapolis şehirleri ile
Lykia'ya geçmiştir. Boubon Antik Kenti’nde Helenistik
devre kadar inen kalıntılar ile birlikte Roma Çağı
kalıntıları ayakta durmaktadır. Tiyatrosu, tapınağı,
agorası, şehir surları, gimnazyumu ve diğer yapıları ile
ilk çağın önemli bir antik kentini oluşturmaktadır. Kentte
bulunan bronz heykel, Burdur Müzesi’nde
sergilenmektedir.
EKADDER BÜLTEN 11
Yöresel Lezzetler
Gazel (Kazel) böreğ
Burdur Ş ş
Burdur usulü test kebabı
Çekme
Kömbe (Çanak ekmeğ )
Burdur usulü peyn rl p de
EKADDER BÜLTEN 12
Kabak helvası
Burdur muhalleb s
Cev z Ezmes
Cev z Helvası
Kuymak (Guymak) tatlısı
Patlıcan Reçel
Kaynak:
https://www.bizevdeyokuz.com/burdur-gezilecek-yerler/#burdur
https://www.kulturportali.gov.tr/turkiye/burdur/gezilecekyer/
https://yemek.com/burdur-yemekleri/
Hazırlayan:
PELİN ERİŞ ELİF
EKADDER BÜLTEN 13
GENÇ FIDANLAR BAHÇESİNDEN
YETİŞEN ÖNCÜ KADINLAR
Hatice Nüzhet Gökdoğan
İstanbul Kadıköy Erenköy’de 1911 yılında Inas Sultanisi adı ile kurulan ve o tarihten bu güne
kız çocuklarının hayata hazırlandığı bir okul Erenköy Kız Lisesi...
Osmanlı döneminde o zaman büyük bir korunun icinde olan bu okulun bahçesine imparatorluk
coğrafyasının dört bir yanından gelip bir tohum gibi saçılan kız çocukları Cumhuriyetin
ilanından sonra Türkiye'nin genç fidanları olmuşlardır. Bu kızlardan çoğu Türkiye’nin pek çok
alanda ilkleri olmuşlar ve dünyaca tanınmış, ilham kaynağı olmuş, öncü ve önde olmuşlardır.
Bu genç fidanlardan biri de Türkiye'nin ilk astronumu ve dekanı H.Nüzhet GÖKDOĞAN'dır.
1910'da, İstanbul'da dünyaya geldi. Babası Mustafa Kemal Atatürk'ün silah arkadaşlarından
Mehmet Zihni Toydemir, annesi ise Nebihe Hanım'dır. 1928 yılında Erenköy Kız Lisesi'nden
mezun olduktan sonra, devlet bursu alarak matematik-fizik lisansı yapmak için Fransa'ya gitti.
Lyon Kız Lisesi'nde Fransızca öğrendikten sonra Erkek Lisesi kısmına geçerek matematik
ağırlıklı bir eğitim aldı. 1932 yılında Lyon Üniversitesi'nde matematik lisansını tamamladı. 1934
yılında ise Paris Üniversitesi'nden fizik eğitimi gördükten sonra "Diplôme d'Études Supérieur"
diplomasını aldı ve Paris Gözlemevi'nde staj yaptıktan sonra ülkemize geri döndü.
İstanbul Üniversitesi'nin, yabancı astronomların çabalarıyla kurulan Astronomi Kürsüsü'ne atanan
ilk Türk doçent oldu. 1936-1946 yılları arasında ek görev olarak İTÜ'de matematik doçentliği yaptı
ve bu kurumun ilk kadın çalışanı oldu. 1937 yılında, kürsü profesörü Finlay Freundlich'in yanında
yaptığı doktorasını tamamladı. Bu tez, İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi kayıtlarında "bir
numaralı" doktora tezidir. 1940 yılında doçent unvanını aldı ve yine bu sene Marshall Smart'ın
"Spherical Astronomy" isimli eserini dilimize "Kürevi Astronomi" ismiyle tercüme etti. 1948 yılında
da profesörlük unvanını aldı.Türk Matematik Derneği'nin(1948), Türk Kadınlar Derneği'nin(1949)
kurucuları arasında yer aldı ve dönem dönem Türk Kadınlar Derneği'nin başkanlığını üstlendi.
Uluslararası Astronomi Birliği'nin Türkiye temsilcisi ve Güneş Fiziği ile Spektroskopi
komisyonlarına üye seçildi. 1954'te birkaç astronom ile birlikte kurduğu Türk Astronomi
Derneği'nin başkanlığını 20 yıl boyunca sürdürdü.
EKADDER BÜLTEN 14
Hazırlayan:
Berna OCAKCIOĞLU
Saadet
1951-1952 yıllarında Amerika Birleşik Devletleri'nin Michigan eyaletine gitti. Burada, Ann Arbos ve
McMath-Hulbert gözlemevlerinde ve Wilson Dağı ile Palomar Dağı Gözlemevi'nin merkezinin
bulunduğu Pasedena'da çalıştı. 23 Haziran 1954'te İstanbul Üniversitesi Fen
Fakültesi dekanlığına seçildi. Ülkemizin ilk kadın dekanı olarak, bu görevini iki yıl sürdürdü.
1958'den itibaren, 22 yıl boyunca, Astronomi Kürsüsü'nün bölüm başkanı olarak görev yaptı.
Bölüm başkanlığı süresince Fransa'da Meudon ve Nice, İsviçre'de Basel, İtalya'da Asiago
Rasathaneleri ile ortak araştırma programları geliştirdi. Aralık 1971'de, Astronomi kürsüsünde,
Türk ve Balkan astronomların katıldığı "Keppler Sempozyumu"nu düzenledi. 1978 yılında ikinci
defa dekan seçildi. Eylül ayında Silivri'de İkinci Ulusal Astronomi Kongresi'ni düzenledi. Bu
Kongre, 1997'de kurulan Ulusal Gözlemevi fikrinin gündeme geldiği ve tartışılmaya başlandığı çok
önemli bir toplantı oldu.
1980 yılında, dekanlık ve bölüm başkanlığı görevini
sürdürmekte iken emekli oldu. Akademik hayatı
boyunca 6 ders kitabı çevirdi, 3 ders kitabı yazdı ve
çeşitli makaleleri Fen Fakültesi Mecmuası'nda ve
yabancı ülkelerde çıkan birçok bilim dergisinde
yayınlandı. Gökdoğan, TÜBİTAK Ulusal
Gözlemevi'nin kurulmasında ilk adımların atılışında
rol oynadı.
Kaynaklar:
Türkiye Ansiklopedisi (c. 1, s. 231-232, 1974), Dursun Koçer / Türkiye Aydınlanması’na Pencere Açan Bilim
Kadını (Bilim ve Ütopya, sy. 54, s. 84, 1998) - Prof. Dr. Nüzhet Gökdoğan (Gökbilim, sy. 2,
2004), Firdevs Gümüşoğlu / Türkiye’nin İlk Kadın Astronomu Prof. Dr.
Nüzhet Gökdoğan (Bilim ve Ütopya, sayı: 54, s. 80-85, 1998), Anadolu’nun 60
Yıllık Bilim ve Kültür Köprüsü Ankara Üniversitesi (2006), Tuba Uymaz /
Cumhuriyet Dönemi Astronomi Çalışmalarında Kadın Astronomların Rolü
(Bibliotech, sayı: 3, s. 54-56, 2007).i
EKADDER BÜLTEN 15
BİR ÖNERİMİZ VAR
Patch Adams (Film)
Yaşanmış bir hayat hikayesinden alınmıştır. İntihar
eğilimli biri olarak girdiği akıl hastanesinde
gördüklerinden sonra Hunter ‘Patch’ Adams (Robin
Williams), çıktıktan sonra tıp fakültesine öğrenci
olarak girer. Okulda başarılı bir öğrenci olmasına
karşın, ideallerinden dolayı hocalarından tepki görür.
Amacı ‘hayata renk katarak’ mizah yoluyla tedaviye
katkıda bulunmaktır. Daha sonra yoksul hastalar için
kendi parası ve bağışlarla özel bir klinik açmaya kadar
girişimlerini sürdüren Adams, film sürecinde sevgilisi
Carin Fisher’in (Monica Potter) öldürülmesiyle ve
lisanssız klinik açmakla darbeler yese de, tedavi
hizmetlerinde yaptıklarıyla ünü ülke çapına yayılır ve
bir anlamda amacına ulaşır.
Louv, Richard Doğadaki Son Çocuk, Tübitak Yayınları
(Kitap)
Çocuk ve doğa hareketi şu temel fikirden güç alıyor:
Doğadaki çocuk, soyu tehlike altında olan bir türdür ve
çocukların sağlığı ile Yeryüzü’nün sağlığı birbirine sıkı sıkıya
bağlıdır.” Richard Louv Çocuklarının doğayla anlamlı bir bağ
kurmadan büyüyen bir kuşağa ait olmasını istemeyen anne
babaların başucu kitabı olan Doğadaki Son Çocuk, tüm
dünyada hızla yayılan doğaya dönüş hareketinin
biçimlenmesinde ve yaygınlaşmasında önemli roller üstlenmiş
bir kitap.Richard Louv Doğadaki Son Çocuk’ta çocuklarda ve
gençlerde obezite, dikkat bozukluğu, depresyon gibi
vakalarda büyük artış yaşanması ile çocukların yaşamında
doğanın giderek daha az yer alması arasında bir ilişki
olduğunu örneklerle kanıtlarken aynı zamanda içinde
bulunduğumuz bu durumu tersine çevirebilecek bir yol
haritası sunuyor.
Kaynak:
https://www.biriktirdiklerim.com/2019/06/mebin-ogretmenlere-tavsiye-ettigi-filmler/
https://www.biriktirdiklerim.com/2019/05/mebin-ogretmenlere-onerdigi-kitaplar/
EKADDER BÜLTEN 16
POLL-MAKER
Poll-maker ile çevrimiçi anket oluşturabilir ve bu anketi WhatsApp, Messenger, Twitter,
Facebook gibi sosyal medya ile e-posta , web sitesi veya bloglara gömebiliriz..Ayrıca
etkinlik belirleyerek yer ve tarihi planlayabiliriz.
Kaynak:https://www.poll-maker.com/
Hazırlayan:
PELİN ERİŞ ELİF
EKADDER BÜLTEN 17
GÖZ EGZERSİZ ÇALIŞMASI
Sağlıklı Gözlerle Sağlıklı Okumalar D l yoruz
Gözler hayati organlarımızdan biridir. Göz egzersizleri yapmak göz sağlığımızı korumakla beraber
gözlerimizin görme açısını genişleterek anlayarak hızlı okuma yapmamızı sağlar. Göz egzersizlerimizi
yaparken günlük olarak süreklilik arz edecek şekilde tekrarlamak gerekir. Göz egzersizlerine
başladığınızda mümkün olduğunca süreyi kısa tutarak zamanla süreyi artırarak devam etmeliyiz.
Öncelikle gözlerimizi egzersize hazır hale getirmemiz gerekmektedir.
1) Gözlerinin yakına ve uzağa odaklanma seviyesini güçlendir. Bu egzersiz gözlerindeki kasları
güçlendirecek ve mevcut görme seviyeni korumana yardımcı olacaktır.
Boş bir duvarın önünde ayakta dur ya da bir sandalyede otur. Başparmağını yüzünün yaklaşık 25
cm önünde tut ve parmağa odaklan. Ayrıca 10–15 saniye boyunca 1,5–3 metre uzaklıktaki bir
objeye de odaklanabilirsin.
Sonra başını hiç hareket ettirmeden 3–6 metre önünde duran bir objeye odaklan. Objeye
odaklanma süren 10–15 saniyeyi geçmesin.
10–15 saniye sonra başparmağına yeniden odaklan. Bu işlemi beş kez tekrarla.
EKADDER BÜLTEN 18
Hazırlayan:
FIRAT Kübra
2) Gözlerin için yakınlaştırma/uzaklaştırma egzersizlerini
uygula. Farklı uzaklıklardaki bir objeye odaklanmak istediğinde
sürekli ayarlamalar yapman gerekeceğinden, bu egzersiz
gözlerinin rahat bir şekilde odaklanmasına yardımcı olacaktır.
Bir sandalyede rahat bir pozisyonda otur.
Otostop çeker gibi kolunu başparmağın yukarıda olacak
şekilde uzat (başparmağın kalkmış olsun)
Başparmağına odaklan. Sonra başparmağını kendine
doğru yakınlaştır ve parmağın 7–8 cm kadar
uzakta olana kadar odaklanmaya devam et.
Kolunu tamamen uzatana kadar başparmağını yeniden
kendinden uzaklaştır.
Bu egzersizi haftada bir defa üç kez daha tekrarla.
Kol mesafesinde önünde tutacağın bir kalemle de bu
egzersizi uygulayabilirsin. Sonra kolunu yavaşça burnuna
doğru hareket ettir. Kalemi gözlerinle takip et ve daha
fazla odaklanamadığında takibi sonlandır.
3) Gözlerinle 8 rakamını çiz. Bu egzersiz, göz
hareketlerini kontrol etme açısından oldukça
yararlıdır.
Yaklaşık 3 metre uzaklıkta olacak şekilde
zeminin üzerinde dev bir 8 rakamı hayal et.
8 rakamını yavaşça gözlerinle sürekli çiz.
Rakamı birkaç dakika bir taraftan, birkaç dakika
da diğer taraftan çiz.
Kaynak:
https://www.google.com/url?sa=i&url=https%3A%2F%2Fwww.miyop.gen.tr%2Fmiyopegzersizleri.html&psig=AOvVaw2X1g8RSfHP7XKLNK5gysfq&ust=1595186606124000&source=images&cd=vfe&ved=0CA0QjhxqFwoT
CLiGhZHE1-oCFQAAAAAdAAAAABAJ
https://www.google.com/url?sa=i&url=https%3A%2F%2Fwww.wikihow.com.tr%2FG%25C3%25B6z-Egzersizleri-Nas%25C4%25B1l
Yap%25C4%25B1l%25C4%25B1r&psig=AOvVaw2X1g8RSfHP7XKLNK5gysfq&ust=1595186606124000&source=images&cd=vfe&ved=
0CA0QjhxqFwoTCLiGhZHE1-oCFQAAAAAdAAAAABAQ
EKADDER BÜLTEN 19
TÜRK ROMANININ ZAMAN USTASI
ADALET AĞAOĞLU
Yazar, Edebiyatçı. Roman, öykü, oyun, deneme,
eleştiri yazarı, çevirmen (D. 23 Ekim 1929,
Nallıhan / Ankara – Ö. 14 Temmuz 2020,
İstanbul). Evlenmeden önce Adalet Sümer,
evlendikten sonra da bir süre Adalet Sümer
Ağaoğlu adlarıyla yazdı. Ayrıca Parker Quinck,
Remüs Telada imzalarını kullandı. Yazar ve
tiyatrocu Güner Sümer’in ablasıdır. İlkokulu
Nallıhan’da okudu. Nallıhan’da ortaokul
olmadığından, öğrenimini sürdürebilmesi için
ailesi 1938’de Ankara’ya göç etti. Ankara Kız
Lisesini (1946), Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih
Coğrafya Fakültesi Fransız Dili ve Edebiyatı
Bölümünü (1950) bitirdi.
1951’de Ankara Radyosu‘na girdi; bir süre dramaturg olarak çalıştı, daha sonra Radyo Tiyatrosu
Müdürü oldu. TRT‘nin kurulmasından sonra bu kurumda program uzmanı olarak çalıştı ve bir süre
daire başkanlığı yaptı, 1971’de TRT’den ayrıldı. Ayrıca, Ankara Meydan Sahnesinin kurucuları
arasında yer aldı, burada da dramaturg ve çevirmen olarak çalıştı (Mart 1961-Haziran 1966).
Fransa, ABD,İtalya, Almanya, İsviçre, Norveç, Japonya, Taiwan, Avusturya, Çekoslovakya gibii
pek çok ülkeye turistik ve sanatsal geziler yaptı. Eserleri Almanca, Slovakça, İngilizce, Hollandaca
ve Bulgarcaya çevrildi. Uzun yıllar Ankara’da yaşadıktan sonra, 1980’li yılların başlarında
İstanbul’a yerleşti. 1996 yılında, parkta otururken bir arabanın gelip kendisine çarpmasıyla ağır
biçimde yaralandı, Türkiye’de ve Türkiye dışında uzun bir tedavi dönemi geçirdikten sonra
sağlığına kavuşabildi. Adalet Ağaoğlu yazarlığa tiyatro eleştirileri ve şiirler yazarak başladı. 1946-
47 yıllarında Ulus gazetesinde tiyatro eleştirileri yazdı. İlk şiiri (Gölgeler), Ekim 1948
tarihli Kaynak dergisinde yayımlandı. Daha sonra oyun yazarlığına yöneldi. Sevim Uzgören’le
birlikte yazdıkları Bir Piyes Yazalım adlı oyun 1953’te Ankara’da sahnelendi. Yaşadığı çevreden
edindiği gözlemler üzerine kurduğu Evcilik Oyunu 1963-64 sezonunda yine Ankara’da
sahnelendi. Evcilik Oyunu (1964) yazarın kadın-erkek ilişkisine geniş açıdan baktığı ilk
oyunlarındandır. Bu oyununda yaşamdaki olumsuzlukların anlatımını cinsellik ve kadın-erkek
ilişkisi temelinde ele alırken aynı zamanda yaşamın bütün alanlarına da göndermeler yapar.
Adalet Ağaoğlu’nun oyunlarında, toplumun sorunlarına, güncel gelişmelere duyarlı bir yazarın
yaklaşımı gözlenmektedir. Özellikle psikolojik baskı ve toplumsal kurumların baskısı altında kalan
insanların yaşadıkları aldatıcı değerlere boyun eğmek zorunda kalışlarını aile-birey ilişkisi içinde
yalın bir dille ortaya koyar. Korku, ölüm, barış, kadın-erkek ilişkisi, özveri, aşk, yaşlılık, gençlik,
başkaldırı, özgürlük vb evrensel temalar, yazarın güncel kaygılarıyla, dünyaya bakışıyla, toplumsal
gelişmelerle iç içe ele alınır.
EKADDER BÜLTEN 20
Tombala adlı oyunu, bir çiftin yaşlılık dönemlerini düşünsel birikimden uzak, bir tombala oyunu
çevresinde yalnızca küçük zekâ oyunlarıyla sınırlayan toplumsal yaşama yöneltilmiş bir eleştiridir. Bu
oyun, önce Türk Dili dergisinin Haziran 1967 sayısında yayımlandı ve 1969 yılında
sahnelendi. Çatıdaki Çatlak, orta sınıfın alışkanlıklarını, değer yargılarını ekonomik ve toplumsal
gelişmeler karşısında giderek yitiren, ancak bunun farkında olmayan ya da farkına vardıklarında
geçmişi ve bugünüyle hesaplaşmaktan korkan insanları anlatır. Kahramanların kendilerini farklı
göstermek adına bu gerçeklerden kaçma isteği, sonunda bütün yaşamlarına egemen
olur. Sınırlarda oyunu Çatıdaki Çatlak ile birlikte 1969’da basıldı.
Bu oyun, her biri kendi içinde bütünlüğe sahip üç perdeden oluşmaktadır. Ancak barış temasının
temel düşünce olduğu perdeler arasında zaman-olay-kişi-konu ilişkilerine dayalı bağlantılar vardır.
Barış temasına düşle-gerçek, istenenle-ele geçen ikilemleriyle bakan oyun, birbirlerine bir türlü
ulaşamayan insanları anlatır. Üç Oyun (1973) adıyla basılan kitabının ilk oyunu Bir Kahramanın
Ölümü adını taşımaktadır. Yazar bu oyununda toplumsal olayların kahraman yaptığı bir kişinin insan
yanını ortaya koymaya çalışır. İki erkek oyun kişisinin konuşmalarına dayalı Bir Kahramanın
Ölümü bir iç hesaplaşmayı anlatır. Aslında her iki karakter de aynı kişiyi anlatır ve insanın toplumsal
bir varlık oluşuyla yalnız kalışı arasındaki çelişkileri gösterir. Bu kitapta yer alan Çıkış adlı ikinci
oyunda ise yazar, düşsel bir odada baba-kız ilişkisinden yola çıkarak, ev-dış dünya ikilemini
simgesel ve soyut bir düzlemde ele almaktadır. Ev güvenli bir yaşam sağlasa da bir çeşit tutsaklık
yaşatır. Dışarısı ise karanlık ve fırtınalı olsa da özgürlüğü sunar. Kitabın üçüncü
oyunu Kozalar, Ağaoğlu’nun ev kadınlarının yaşamına çok yönlü baktığı bir kısa oyunudur. Yazar bu
oyununda, bilinç düzeyleri düşük toplumsal ve cinsel baskıların dillerine vurduğu üç ev kadınının
konuşmalarında, gündelik yaşamı, ekonomik ve toplumsal bağlamları içinde ele alır. Bilinç eksikliği,
bu üç oyun kahramanının toplumsal ilişkilerinde güvensizlik, korku ve paniğe sürüklenmeleri
sonucunu getirir. Kendini Yazan Şarkı adlı oyunu 1976’da İstanbul Şehir Tiyatrolarında oynandı ve
1977’de Evcilik Oyunu ile birlikte basılır. Oyunda yeni bir dünya kurma ülküsü içindeki gençlerin
düşünceleriyle gerçekler arasındaki ayrım, yaşam-ölüm çizgisinde yaşadıkları korku, özlem, sevgi,
dayanışma ve geleceğe umutla bakışları anlatılmaktadır. Bu oyun, yazarın, ülke gençliğine aydın
kaygısı içinde yaklaşımını sergileyen bir eserdir... Adalet Ağaoğlu ayrıca radyo oyunları da yazdı;
bunlardan biri olan Yaşamak Fransız ve Alman radyolarında da (1955-56) seslendirildi. Sonraki
dönemde yirmi yıla yakın bir süre yazarlık hayatını romanlar, hikâyeler ve denemeler yazarak
sürdüren Ağaoğlu, Çok Uzak Fazla Yakın (1991) adlı eseriyle yeniden oyun yazarlığına döndü. Bu
oyunda, iki kız kardeşin -birbirlerinin geçmişleriyle hesaplaşmaları ışığında- ülkenin ekonomik,
siyasal ve toplumsal gelişmelerine bağlı olarak sağa sola savrulan kentsoyluluğa has değerler
tartışılır. Yazar bu oyununda, hikâye ve romanın olanaklı kıldığı ayrıntılı anlatımlardan oldukça
yararlanır. Yayımlanan son iki oyundan biri Duvar Öyküsü (1992), diğeri Şiir ve Sinek (1992) adlarını
taşır. Son üç oyun dışındaki oyunları Oyunlar I-II (1982), bütün oyunları ise Toplu Oyunlar (1996)
adlarıyla yayımlandı.Adalet Ağaoğlu 1970’lerden itibaren roman ve hikâye yazarlığına yönelerek, bu
alanda kendine önemli bir yer edindi. İlk romanı Ölmeye Yatmak (1973), ilk hikâye kitabı Yüksek
Gerilim (1974)’dir. Romanlarında genellikle aydınların sorunlarını ve ilişkilerini ele alan yazarın
hikâyelerinde daha bir konu çeşitliliği mevcuttur. Ölmeye Yatmak’ta, Cumhuriyet döneminin egemen
ideolojisinin, kentsoylu toplumsal kesimler üzerindeki etkilerini ve tutarsızlıklarını işler. Bu
romanında, toplum bilimsel bir bakış açısı sergilemektedir.
EKADDER BÜLTEN 21
Yazar daha sonra Ölmeye Yatmak, Bir Düğün Gecesi (1979) ve Hayır... (1987) adlı romanlarını “Dar
Zamanlar” üçlemesi olarak tanımlamıştır. Fikrimin İnce Gülü (1976) romanı, Asım Bezirci’nin görüşleri
özetlenerek söylenecek olursa; ülkedeki olumsuz ekonomik koşulların Avrupa ülkelerine savurduğu
Anadolu insanını, bir yandan temel değerlerine, direnme gücüne ve altı yüzyıllık imparatorluktan kalan
niteliklerine nasıl yabancılaştırıp değiştirdiğini sergiler. Roman kahramanı Bayram, bir toplumun
değişim süreci içerisinde ortaya çıkmış, tüketim toplumunun, kapitalizmin tüketim değer yargılarıyla
oluşmuş bir “yeni insan” tipidir. Bayram’ın kişiliğinde yazar, toplumsal değişim süreciyle birlikte ortaya
çıkan bu yeni tip insanı, metalaşan yabancılaşmış insanı ve ayrıca bu insanın dramını
çizmektedir.Yazarın üzerinde en çok tartışılan bir sonraki romanı olan Bir Düğün Gecesi (1979),
Fethi Naci’nin deyişiyle; sevgisizliklerin, yıkılışların, kuşkuların, kaçışların, kendinden
hoşnutsuzlukların romanıdır. Toplumsal çözülüşün ağır bastığı bir dönemde, umarsız ve yalnız
bireylerin umarsız ve yalnız bireylere bel bağlamaya çabalamalarının ve nicedir beklenen bir eleştiri
romanıdır. Bu romanda yazar, 12 Mart 1971’deki askeri müdahale döneminin olayları içinde yer alan,
kentsoylu ve özellikle küçük kentsoylu bireylerin değişimlerini ve sıkıntılarını işler, onların karakterini
sergilemeye çalışır. Eleştirel bir tavırla, konu edindiği bireylerin, siyasal inançları ile seçtikleri yaşam
biçimleri arasındaki çelişkiyi ortaya çıkarır. Ağaoğlu daha sonraki romanlarında da siyasal roman
örnekleri vermekle birlikte, bilinç akışı yöntemini kullandı. Üç Beş Kişi (1984) adlı romanda yazarın bu
özelliği belirgin olarak ortaya çıkar: Varlıklı bir aile eksen alınarak, bu ailenin yaşantısı ve çevre
ilişkileri içerisinde, 1960-80 arası yaşanan çalkantılı dönem aktarılır. Yazar bu romanında da nesnel
gerçekliği arka planda tutarak bireylerin değişimini aktarmaya çalışır. 1985’te yayımlanan Göç
Temizliği anı-romanından sonra gelen Ruh Üşümesi (1991) ana teması erotizm olan bir romandır. Ayrı
başlıklarla yedi bölümden oluşan Romantik Bir Viyana Yazı (1993), yazarın kurgusu ve anlatım
tekniğinin yanı sıra, dili ve üslubu bakımından da özellikle incelemeye değer bir çalışması olarak
değerlendirilmiştir. Çağdaş Türk romanında bir “zaman ustası” olarak değerlendirilen Ağaoğlu,
ustalığını bu romanda bir başka türlü göstermektedir. Gürsel Aytaç’ın anlatımıyla; en küçük zaman
birimi olarak, “ân”ı değil, geçmişle bugünün kesişme noktalarını alması, ilginç, değişik bir tarih felsefesi
yaratıyor. Zaman boyutunda evrenselin peşinde bir anlatıcı, siyasi tarihin, kültür tarihinin Avrupalı-
Osmanlı motiflerini derleyerek güncel tarih tabloları yaratıyor. Yapıtın ilk sayfalarında, bir yandan
bugünkü Viyana’dan izlenimler, öte yandan hayal etmek, kurgulamak istediği tarih, ironik bir zaman
üzerinde ilginç bir pano oluşturmaktadır Adalet Ağaoğlu’nun ilk hikâye kitabı Yüksek Gerilim’e (1974)
adını veren hikâye, kurgusu bakımından, görüntülemeyle verilen ortama yerleştirilen kişi ve
olaylar, okurla hikâye kişilerinin arasına zaman zaman sokulan “yabancılaştırma” efektleri gibi
unsurlar, Alman oyun yazarı Brecht’in tiyatroda amaçladığı ilkeleri çağrıştırmaktadır. Yüksek
Gerilim’deki hikâyeler, birbirinden ayrı kuruluşları ve değişik düzlemlerde yoğunlaştırılmış ironikyergici,
eleştirel, düşünsel öğeleriyle, okura yazarın hikâyeciliğini çözümlemekte önemli ipuçları verir.
Füsun Akatlı’ya göre, yazarı günümüzün önemli öykücülerinden biri yapan özellik, düşünce
düzeyindeki doğrularla, sanat düzeyindeki doğruları buluşturabilmiş olmasındandır. İkinci hikâye
kitabı Sessizliğin İlk Sesi (1978), birinci bölümüyle, yazarın önceki hikâyelerinin tanıdık seslerini
sürdürmektedir. Kitabın ikinci bölümündeki hikâyelerde kendini iyiden iyiye duyuracak olan sevgi,
sevecenlik, sıcak ilişki motifleri, bu bölümdeki hikâyelerle, okuru yazarın sevecen edebiyatçı
dünyasına davet eder.Fikrimin İnce Gülü romanı Sarı Mercedes adıyla 1993 yılında Tunç Okan
tarafından filme alındı. Ağaoğlu, The Reader’s Encyclopedia of World Drama (New York, 1969) adlı
tiyatro ansiklopedisinde dünya tiyatro yazarları arasında anılmıştır. Türkiye Yazarlar Sendikası
(kurucu), İnsan Hakları Derneği (sonradan ayrıldı) ve Edebiyatçılar Derneği Onur üyesiydi.
EKADDER BÜLTEN 22
Vefatı:
Adalet Ağaoğlu, 91 yaşında iken 14 Temmuz
2020 günü İstanbul’da vefat etti. Ağaoğlu uzun
zamandır İstanbul Ulus Liv Hospital
hastanesinde bir özel hastanede yoğun
bakımda tedavi görüyor, kontrol altında
tutuluyordu. Adalet Ağaoğlu'nun vefatını, yazar
Semih Gümüş, sosyal medya hesabından
duyurdu.
İstanbul Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünün (TUDEB) resmi Twitter
hesabından da "Türk edebiyatının usta kalemi Adalet Ağaoğlu'nu kaybetmenin hüznünü
yaşıyoruz. Başımız sağ olsun." paylaşımı yapıldı. Boğaziçi Üniversitesi sosyal medya
hesabından ise "Edebiyatımızın büyük ismi, Boğaziçi Üniversitesi Fahri Doktora sahibi
değerli yazar Adalet Ağaoğlu'nu kaybettik. Eserleriyle her zaman yaşayacak."
açıklamasına yer verildi. Adalet Ağaoğlu için önce Boğaziçi Üniversitesi’nde bir geçit
töreni düzenlendi. Cenazesi Ankara’ya götürülerek 15 Temmuz 2020 Çarşamba günü
Ankara Kocatepe Camii’nden öğle namazını müteakiben Cebeci Asri Mezarlığı’na
defnedildi.
Ödülleri :
1974 – TDK Tiyatro Ödülü
1975 – Sait Faik Hikaye Armağanı, Yüksek Gerilim
ile
1979 – Sedat Simavi Edebiyat Ödülü, Bir Düğün
Gecesi ile
1980 – Orhan Kemal Roman Armağanı Bir Düğün
Gecesi ile
1980 – Madaralı Roman Ödülü, Bir Düğün Gecesi
ile
1991 – Türkiye İş Bankası Büyük Ödülü, Çok Uzak
Çok Yakın ile
1992 – Lebon Kültür Merkezi (Lebon Cinema Clup)
Edebiyat Ödülü, Ruh Üşümesi ile
1995 – Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat
(Edebiyat) Büyük Ödülü
1997 – Aydın Doğan Roman Ödülü, Romantik Bir
Viyana Yazı ile
EKADDER BÜLTEN 23
ESERLERİ:
Tiyatro ve Radyo Oyunları:
1953 – Bir Piyes Yazalım
1955 – Yaşamak
1964 – Evcilik Oyunu
1965 – Sınırlarda Aşk
1965 – Çatıdaki Çatlak
1967 – Tombala
1967 – Çatıdaki Çatlak
1970 – Sınırlarda Aşk-Kış-Barış
1973 – Üç Oyun: Bir Kahramanın Ölümü, Çıkış, Kozalar
1976 – Kendini Yazan Şarkı
1991 – Çok Uzak – Fazla Yakın
1992 – Duvar Öyküsü – Çocuklar ve Büyükler için Müzikli Danslı Oyun
2011 – Çağımızın Tellalı
Roman ve Hikayeleri :
1973 – Ölmeye Yatmak
1974 – Yüksek Gerilim (hikaye)
1976 – Fikrimin İnce Gülü (Almanca’ya çevrildi)
1978 – Sessizliğin İlk Sesi (hikaye)
1979 – Bir Düğün Gecesi (Çekçe ve Bulgarcaya çevrildi)
1980 – Yazsonu
1982 – Hadi Gidelim (hikaye)
1984 – Üç Beş Kişi
1986 – Geçerken (deneme)
1987 – Hayır…
1991 – Ruh Üşümesi
1992 – Gece Hayatım (anlatı)
1993 – Karşılaşmalar (deneme)
1993 – Romantik Bir Viyana Yazı
1996 – Başka Karşılaşmalar (deneme)
1997 – Hayatı Savunma Biçimleri (hikaye)
2002 – Öyle Kargaşada Böyle Karşılaşmalar (deneme)
2011 – Yeni Karşılaşmalar (deneme)
2014 – Dert Dinleme Uzmanı
EKADDER BÜLTEN 24
Hazırlayan:
Kamuran ÖZDEMİR
Dr.
Anı:
2004 – Damla Damla Günler (c. 1)
Derleme:
1983 – Güner Sümer / Toplu Eserleri I-II
1993 – Seçmeler
Çeviri:
1962 – Mezarsız Ölüler (J. P. Sartre’dan)
1963 – Kafkas Tebeşir Dairesi (B. Brecht’en)
1967 – Durand Bulvarı (Armand Salcrou’dan, 1967),
1973 – Amerikano Manyaklar (Razvani’den).
Kaynaklar:
https://www.ntv.com.tr/sanat/adalet-agaoglu
https://www.biyografya.com/biyografi/529
EKADDER BÜLTEN 25
TÜRKİYE'NİN İLK KADIN MİMARI
Leman Cevat TOMSU
1913 yılında Kayseri’de doğan Leman Tomsu’nun babası Tavlusun Köyü’nden
Mustafa Cevat Bey’dir. Ailenin soyadı, Tavlusun köy meydanının ismi olan
“Tomsu” sözünden gelir. Leman Cevat Tomsu, ilk ve orta öğrenimini Erenköy
Kız Lisesi’nde tamamladıktan sonra 1930 yılında İstanbul Güzel Sanatlar
Akademisi Mimarlık Bölümü’ne yazıldı. Yüksek mimarlık diploması alarak
mezun olan Tomsu, mimarlık pratiğine İstanbul Belediyesi İmar Müdürlüğünde
şehircilik uzmanı Martin Wagner’in yanında çalışarak başladı.
Leman Tomsu’nun yirmiye yakın inşa
edilmiş projeleri arasından Cerrahpaşa
Poliklinik Binası, Samsun Merkez
Bankası Proje Müsabakası,
Tozkoparan’da Bir Gazino Projesi,
Şehremini Halkevi Projesi, Kayseri
Halkevi Binası Projesi, Ankara Etlik’te Ev
Projesi ve Gerede Halkevi Projesi
bulunmaktadır.
1941 yılında, daha sonra kitap olarak
yayınlanacak olan “Bursa Evleri” konulu
teziyle doçent unvanını alan Tomsu,
İstanbul Teknik Üniversitesi’nde görevli
bulunduğu sırada, 1950 yılında İsviçre,
Almanya, İsveç, Fransa ve İtalya’nın bazı
şehirlerinde harp sonrası gelişmiş mimarlık
ve şehirleşme sorunları üzerine etütler
yaptı. 1958 yılında İngiltere’de iskân hukuku
üzerine incelemelerde bulundu. Prof. Dr.
Leman Tomsu, 1975 yılında emekliye
ayrılmış ve 29 Nisan 1988 tarihinde vefat
etmiştir.
Kaynaklar:
"Leman Cevad Tomsu, Arthaber.net
Belgin Turan Özkaya, Elvan Altan Ergut, Yayın Değerlendirme: Leman Cevat Tomsu, Türk Mimarlığında
Bir Öncü, 1913-1988, Mimarlık Dergisi Sayı 373, Eylül-Ekim 2013
"Güzel Sanatlar Akademisi Mezuniyet Defteri". Mimarlık Müzesi
"Türkiye'nin İlk Kadın Mimarının Biyografisi Yayınlandı". Arkitera.com
Hazırlayan:
SENAN ÖZLEM
EKADDER BÜLTEN 26
ZİHİN JİMNASTİĞİ
BÖLGESEL SUDOKU
EKADDER BÜLTEN 27