17.11.2020 Views

abece Dergisi Sayı 366-367

EĞİT DER abece Dergisi

EĞİT DER abece Dergisi

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

geceyi nasıl geçirdiğini hayatı boyunca

unutamayacaktı her halde.

Nasıl unutamasındı?

Hayvan ve gübre kokusundan midesi

bulanmıştı. Sabah okula gittiğinde ilk iş tuvalete

koşmak olmuştu. Otuz öğrenci kaydı yapmıştı.

Kız öğrenciler için de bir sıkıntı yaşamamıştı.

Ancak çocuklar Türkçe bilmiyorlardı. Bilenin de

kelime haznesi on sözcüğü geçmiyordu. Nasıl

olduğunun, kendisi bile farkına varamadan

öğrenciler mart ayına kadar hem Türkçeyi hem

de okuma yazmayı, kendisi de konuşacak

kadar Kürtçe öğrenmişti. Köyde hiç bakkal falan

olmadığından köylüler gereksinimlerini

sonbahar da alıp, ilkbahara kadar idare

ediyorlardı. Kendisine bir şey söylenmediği için

hiçbir şey almadan köye gitmiş ve bir daha

ilçeye gidememişti. Dönüşümlü olarak her gün

bir evde misafir oluyor, yemeğini yedikten sonra

gelip okulun lojmanında kalıyordu. Sakalları ve

saçı oldukça uzamıştı. Çünkü hiç tıraş

olamamıştı. Ancak köylüler de aynı olduğu için

hiç kimseye garip gelmiyordu.

Günler hızla akıp gidiyordu. Nasıl geçtiğini

anlamıyordu bile. Hep okulda, hep öğrencilerle

iç içeydi. Ancak yemek için köy evlerine gidiyor,

hızla geri okula dönüyordu. Çok zevk aldığı

anlar ve olaylar oluyordu, ancak köyde bu kadar

kapalı kalmak biraz zordu. Bereket ders

malzemelerini Milli Eğitim okul yeni açıldığı için

bolca bırakmışlardı.

Köye gelmesinden tam yedi ay sonra ilçeye

gidebildi. Aladağ’ın eteklerinde karlar biraz

erimiş, yollar görünür duruma gelmişti.

Köylülerde de bir hareket başlamıştı. Hayvanlar

ahırlardan çıkmış, karlar erimeye, doğa hafiften

yeşillenmeye başlamıştı.

gösteriyordu. Köy arkada kalırken kendisi de

yedi ay öncesine dönmüştü nedense!

İlçeye geldiğinde, ilk iş maaş almak için

İlköğretim Müdürlüğüne gitmek oldu. Müdür

kendisini görür görmez;

“Bu ne hal evladım, saç sakal, bu kıyafet ne

böyle?”

“Hocam ben Aladağ’dan geliyorum, siz hiç

gittiniz mi Karalar köyüne?”

“Anladım yavrum anladım, kar yolları kapattı,

gittin ve bir daha dönemedin.”

“Evet Hocam aynen öyle oldu.”

“Otur yavrum otur, bir çay iç maaşlarını bir

hesap edip verelim. Sonrada git Ağrıya tıraş ol,

hamama git, lokantaya git. Sana üç gün izin

veriyorum, eğlen dinlen ve gel görüşelim.” Çok

zor ama çok keyifli yıllardı. O köyde iki yıl

çalışmış, ancak meslek hayatının en güzel iki

yılının orada geçtiğini her zaman dile getirmişti.

Askerlik nedeni ile Aladağ’a, Ağrı Dağı’na son

kez bakıp, selam vererek ayrıldı, ama Bişar,

Cemil, Şekko, Hacer, Cemile isimlerini hiç

unutmadı. Zenginlik unutulur muydu hiç?..

Gazeteyi ikiye katlayıp yönünü denize döndü

Kemal Bey.

“Her türlü zorluğa katlanıp mesleğini

yapmışken şimdi öğretmenlerin karşı karşıya

kalmalarına, ayrı sendikalarda dayanışmadan

uzak çatışmaları ne acı!” diye iç geçirdi.

Dalgalar hafif hafif kabarmaya başlamıştı.

Kafasını karıştıran olumsuz düşüncelerden

uzaklaşması ancak denizi izlemekle son

bulacaktı…

Yine Beşir ve yanındaki üç kişiyle birlikte yola

çıkmışlardı. Beşir atını ona vermişti. Yıl içinde

çok yardımını görmüştü. Kendisi ve diğerleri

yaya idiler. Güneşli bir hava vardı ama daha

ısıtamıyordu. Aladağ’ın kar soğuğu hala etkisini

abece Eğitim ve Ekin Dergisi Sayı: 366-367 Sayfa 26

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!