Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
Peki İbnü’l Arabi’nin felsefeye ne gibi katkıları
olmuştur sorusuna gelirsek, İbnü’l Arabi mistisizmin
önemli temsilcilerinden biri olmuştur. Mistisizm,
dinsel vecitler ile ilgili ideolojilerin, etiklerin,
ayinlerin ve efsanelerin uygulanmasının birlikte
yapıldığı fikir akımıdır. Aynı zamanda nihai veya gizli
gerçeklerdeki iç görüye, çeşitli uygulamalar ve deneyimlerle
desteklenen insan dönüşümüne de atıfta bulunabilen
bir akımdır. İbnü’l-Arabî aynı zamanda bir
metafizikçidir. İbnü’l-Arabî’nin metafizikçi olması
ona belirli bir zaman, mekân ve dil sınırı olmaksızın
bütün çağlarla ve medeniyetlerle iletişim kurabilme
imkânı kazandırmıştır. Onun bu vasfının İslam temelinden
geldiği düşünülebilir. İbnü’l Arabi’nin
düşüncesi şu ilkelerden hareket eder: Allah herkesin
Rabbi, İslam herkesin dini ve Hz. Peygamber herkesin
peygamberi… İslam evrenseldir ve yerellikle
bağdaşamaz. Ama İslam’ın bu özelliği ancak büyük
düşünürler vasıtasıyla ispat edilebilir. İbnü’l Arabi de
İslam’ın evrenselliğini en iyi özetleyen düşünürlerdendir.
Metafizik, insanın temel sorunlarına insanlık
dilini bilerek yaklaşır. İbnü’l-Arabi de bu yaklaşımda
bulunmuş sayılı insanlardan biri olmuştur.
İbnü’l Arabi’nin felsefi yaklaşımlarını kavrayabilmek
ve yorumlarını öğrenmek için eserlerini
okuyabilirsiniz. Ben de yazımda, beni en çok etkileyen
ve de İbnü’l Arabi’nin en meşhur yorumlarından
biri olan ‘’Ayna Metaforu’’ hakkında konuşacağım.
Bu metaforun analizi ile İbnü’l Arabi’nin ne kadar
derin bir filozof olduğunu gözler önüne sereceğimi
düşünüyorum.
Metafizikte sembol, mecaz ve simgelerin
sıkça kullanılması İslam ve Doğu felsefesinde
sıkça görülen temel özelliklerdendir. İbnü’l Arabi
de yorumlarında sembollerin üzerinde çok durmuştur.
Tüm bu mecaz, simge ve sembollerin bilinçsel
bir mantığı vardır. Rasyonel akılların kavrayamadığı
şeyleri kalpteki akılları ile kavramaya çalışırlar.
Bu semboller derin anlamlar ile doludur. Semboller,
insanı kavramlarla meşgul olmaktan kurtarıp bizzat
nesnenin kendisinin anlamlandırılmasında yardımcı
olurlar. Bu semboller, akıl üstü gerçeklikleri bünyelerinde
bulundururlar. Semboller insanın soyut olarak
düşünmelerini sağlarlar. Soyut düşünme belirli
bir olgunluk gerektirir. Böylece düşünmenin ham
maddesi olan kavramların sakladığı hakikatler de
anlaşılmış olur.
İbnü’l Arabi’ye göre simgeler içerisinde mistisizmin
özünü ifade etmeye en uygun ve aynı zamanda
temelinde irfani ve akli özelliklere sahip olan simgenin
‘’Ayna’’ simgesi olduğunu düşünmüştür. Ayna sembolü
bilen ile bilineni simgeler. Öznelerin manevi alemdeki
nesnelerinin yansımalarını gösterir. Özne olarak insanı
aldığımızda, insan hem bilen özne hem de bilgisinin
nesnesi yani bilinendir. Bu metaforda anlatılmak istenen
ayna ve aynaya bakanın bir olduğudur. Bu metafora
göre özne olan Tanrı’nın aynada yansıması yarattıklarında
zuhur bulmuştur.
Tanrı kendisinin zati olduğunu bilir. Fakat
hadi varlık aynasında kendisini bilmesi için yaratılışın
gerçekleşmesi gerekmektedir. Bu konuda İbnü’l Arabi
ayrıca Tanrı’nın kendisini iki biçimde bildiğini
söylemektedir. Birincisi zatın kendi kendisini bilmesi
iken ikincisi ise zatın isim ve sıfatlar diye izah
edebileceğimiz alem aynasında kendisini bilmesidir.
(İbrâhim Beyyûmî Medkûr, s. 371)
Ayrıca İbnü’l Arabi metaforunda ayna ile ilgili
şu düşüncelere yer vermiştir: Büyük bir cisim küçük
bir aynada küçük görünür. Küçük bir cisim büyük bir
aynada büyük görünür. Duran bir cisim hareketli bir
aynada hareketli görünür. Hareketli bir cisim duran
bir aynada durağan görünür. Bazen ayna özel bir
açıdan aksini, bazen de cismin aynısını gösterir. Ayna
öznenin nesnesini yansıttığı halindeki yansımasını
gösterir. Özneler yansımalarda nesnenin mümkünlüğü
ne ise onun yansıması ile karşılaşmaktadırlar.
Fakat aynalarda yansıma ne öznenin tam olarak
kendisidir ne de tam olarak kendisi değildir. Aynalar
hakikati yansıtmaktadırlar fakat aynaların sahip olduğu
suretler yansıttıklarından fazladır. Ayna görünmez,
bilinmez, tanımlanamaz. Onu tanımlayan kişi
sadece ondan kendisine ait olan ve onun zati hallerinden
kendinde idrak ettiği şeyi haber verebilir. Her
aynanın kendine yansıyan şeyler karşısındaki durumu
budur. Ayrıca İbnü’l Arabi’ye göre tek gerçeklik
aynanın kendisidir. Aynanın parlak yüzeyi hiçbir
zaman gözükmezken aynanın mevcut olmasının şartı
olan arkasındaki karanlık alemin varlığını ifade eder.
İbnü’l Arabi’nin eşsiz ve derin olan ‘’Ayna Metaforu’’
bu şekildedir.
Yazımın sonuna gelmiş iken birkaç fikrimi
de sizlere yansıtmak istiyorum. Tarih boyunca
büyük bilim adamları bütün insanlığı ilgilendiren
düşünce yapıları ile insanlığın gelişmesinde büyük
rol oynamışlardır. İbnü’l Arabi de ilim ve bilim
konusunda ayrım yapmamış, eserlerinde evrensel
çalışmalar ortaya koymaya çalışmış bir filozof olmuştur
dünya adına. Gerçekten insanın hangi düşünce
ve görüş kimliğinde olursa olsun İbnü’l Arabi’nin
maneviyatından ve fikirlerinden yararlanması gerektiğini
düşünüyorum. İbnü’l Arabi’nin özellikle manevi
alemleri yansıttığı eserlerini zamanınız oldukça
okumanızı temenni ederim. Hayatta, ilmi merkezine
oturtmuş, bilinçli nesillerin yetişmesi dileğiyle…
MAHMUD EROL KILIÇ, “İBNÜ’l-ARABÎ, Muhyiddin”, TDV İslâm
Ansiklopedisi, https://islamansiklopedisi.org.tr/ibnul-arabi-muhyiddin.
İbnü’l-Arabî, el-Fütûhât, I, 253-361; II, 51-54, 206-210; III, 196-
224.
Abdülkādir Mahmûd, el-Felsefetü’l Sûfiyye fi’l-İslâm, Kahire
1946, s. 494-521.
MART 2021 • KÜPE | 45