Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
eder. Daha doğrusu ahlâk eğitiminin ciddi bir aşaması, insanın kendi yaşadığı<br />
hayatın ve birlikte yaşadığı diğer insanların hayatının, fiilleri ve kararlarının<br />
önemli olduğunu fark etmektir. Bu fark edişle birlikte insan kendisinin tek<br />
başına değil, birlikte yaşadığı diğer insanlarla birlikte varolduğunu keşf eder;<br />
bu keşifle birlikte, diğer insanlara ehemmiyet vermeyi veya onların<br />
ehemmiyetini fark etmeyi ve dikkate almayı, kendi ahlâki gelişiminin ön şartı<br />
olarak kabul eder. Şairin dediği gibi hakikatin tahakkuku için en az iki kişi<br />
gerekmektedir.<br />
İslâm ahlâkının kaynakları dediğimizde, hemen hatırımıza gelen o halde,<br />
ana hatları ve en genel çerçevesi ile nakil ve akıl olmaktadır. Nakil,<br />
Gazali’nin dediği gibi, çevreyi aydınlatarak gözün görmesi imkânını ortaya<br />
çıkaran “güneş” konumunda iken, akıl da, naklin aydınlattığı ve ortaya<br />
çıkarak görünür hale getirdiklerini görmeyi sağlayan “göz” mesabesindedir.<br />
Gazali’nin nakil ve akıl ile ilgili sözlerini ahlâkın kaynaklarını da dikkate alarak<br />
tartışınız.<br />
Ahlâkın Kaynağı Olarak Hz. Peygamber ve Kur’an-ı Kerim<br />
Birinci manası ile İslâm ahlâkının kaynağı vahiydir. Bu vahyin bir düzen<br />
içinde Hz. Peygamber’in hayatında tahakkuku (gerçekleşmesi); daha sonra da<br />
onun etrafında yaşayan insanlar tarafından müşâhede (kısaca katılımcı<br />
gözlem) yoluyla öğrenilip üstlenilmesi; bundan sonraki nesiller için ise, bu<br />
ilk neslin hayatında tahakkuk edenin diğer nesiller tarafından yine müşahede<br />
yoluyla benimsenip üstlenilmesi olarak belirmektedir. Bu durum İslâm<br />
ahlâkının kaynağının, sahabe sonrası toplumlar için ilk elden, tevatür<br />
olduğunu söylemenin gerekçesini teşkil eder. Buradaki tevatür, bilme ile<br />
varolmanın özdeş olduğu bir bulunuş şeklini ifade etmektedir. İnsanların<br />
varlığını devam ettirmesi, en temel ahlâki ilkelerin ve kuralların, bir şekilde<br />
ve en azından asgari ölçüde, etkin olması anlamına geldiği için, insanların<br />
bütününde böylesi bir bilginin bilfiil mevcudiyetini göstermektedir. Buradaki<br />
tevatürü bu sebeple biraz daha geniş anlamı ile kullanmak ve bütün insanlıkta<br />
bulunan en temel ahlâki bilgilerin kaynağının, nihai olarak insanlık<br />
kültürünün esasını teşkil eden risalet ve nübüvvet olduğunu ve bütün<br />
insanlıkta bilfiil nakledilen bir ahlâkın, yani davranış düzeninin bulunduğunu<br />
ve bu hususta en genel ilkeleri ve bazı temel kuralları açısından, bütün<br />
insanlarda müşterek bir ahlâk ve ahlâki bilgi olduğu söylenebilir (B. Gert, C.<br />
M. Culver, K. D. Clouser (2006), s. 21 vd.). Bu husus bütün insanlarda<br />
mevcut olan “makuliyet”i de daha farklı bir cihetten ele almayı iktiza<br />
etmektedir.<br />
Hadis ilminde rivayetler için kullanılan mütevatir haber terimi ile burada<br />
kullanıldığı anlamı ile tevatür birbiri ile irtibatlı olsa da aynı değildir. Burada<br />
kullanıldığı anlamda tevatür sadece bir sözün değil, onun anlamının da<br />
yaşanarak nakledilmesini ifade etmektedir. Mesela namazın bilgisi tevatürle<br />
gerçekleşmektedir” demek, Müslümanların namaz kıldıklarını ve yeni yetişen<br />
nesillerin namaz kılmayı bu şekilde öğrendiklerini söylemektir. Bu bilgi okulda<br />
veya medresede değil ailede ve formel bir eğitim programına katılmadan;<br />
ancak uygulayarak, yemek yemek, yolda yürümek, kendi adını ve<br />
akrabalarının adını öğrenmek gibi hayatın tabii bir parçası olarak<br />
öğrenilmektedir. Müslümanların ahlak ve din ile ilgili en temel bilgileri böylesi<br />
mütevatir bilgilerdir.<br />
İnsanın sahip olduğu havas-ı selime (beş duyu) ile, bütün insanlarda<br />
müşterek olan bir cisim algısına sahip olması ve bu algı üzerinden diğerleri<br />
28