You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
‘Milletin iradesine kastedenleri<br />
hesap vermeye götüreceğiz’<br />
ROLLS ROYCE CEO’su Warren East<br />
çarşamba günü Ankara’da üst düzey<br />
görüşmeler yaptı. East’ tam da şirketinin<br />
geçen yıl TÜBİTAK ile imzaladığı işbirliği<br />
anlaşmasının yıldönümünde geldi.<br />
Al Jazeera’ya bilgi veren savunma<br />
kaynakları Rolls Royce ile milli silahların<br />
üretiminde işbirliği yapılacağını belirtti.<br />
Türkiye’nin uluslarlararası savunma<br />
ihalelerinden elenmesine neden olan<br />
motor konusu ön sırada olacak. Bilinirliği<br />
arabadan gelse de aynı zamanda dev<br />
bir uzay ve havacılık şirketi olan Rolls<br />
Royce’un CEO’su Warren East Çarşamba<br />
günü Ankara’da Savunma Bakanı Fikri<br />
Işık, Başbakan Binali Yıldırım ve Cumhurbaşkanı<br />
Recep Tayyip Erdoğan ile<br />
görüştü. Görüşmelerde Türk bürokrasisinden<br />
iki isim daha yer aldı: Savunma<br />
Sanayi Müsteşarı İsmail Demir ve<br />
Başbakanlık Yatırım, Destek ve Tanıtım<br />
Ajansı Başkanı Arda Ermut. Al Jazeera’ya<br />
bilgi veren savunma kaynakları, Rolls<br />
Royce ile savunma sanayinde birlikte<br />
çalışılacağını belirtti. Özellikle helikopter<br />
ve tank motoru üretiminde işbirliği<br />
planlandığını vurgulayan kaynaklar,<br />
“şirket kendi motorumuzu üretecek<br />
şekilde bize destek verecek.” dedi.<br />
Özellikle savunma araçlarının motoru<br />
konusunda işbirliği yapılması büyük<br />
önem taşıyor. Çünkü Türkiye bugün<br />
savunma sanayindeki üretimlerinde en<br />
büyük sorunu bu alanda yaşıyor. Türkiye’nin<br />
savunma aracı ihracatçısı olmak<br />
için katıldığı uluslararası ihalelerden<br />
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve<br />
Parti Sözcüsü Selin Sayek Böke, “15<br />
Temmuz’da milletin ve Meclisin iradesine<br />
kastedenler, vatandaşlarımızı şehit<br />
edenler ve onlara bu ülkeyi teslim eden<br />
bütün sivil uzantılar ve sivil darbecileri<br />
mutlaka hukuk, tarih ve millet önünde<br />
hesap vermeye götüreceğiz.” dedi. CHP<br />
Merkez Yönetim Kurulu (MYK), Genel<br />
Başkan Kemal Kılıçdaroğlu başkanlığında,<br />
parti genel merkezinde toplandı.<br />
Toplantının ardından açıklamada bulunan<br />
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve<br />
Parti Sözcüsü Selin Sayek Böke, geçen<br />
hafta TBMM’nin yeni yasama yılının başladığını<br />
ancak OHAL nedeniyle bilinen<br />
anlamda bir yasama faaliyetinin başlayamadığını<br />
bildirdi. Türkiye’nin terörle<br />
ve darbecilerle mücadele etmesi için<br />
OHAL’e ihtiyacının olmadığını savunan<br />
Böke, bunun için çok acil demokrasiye<br />
ihtiyacın olduğunu vurguladı. Böke,<br />
“Gazi Meclis eğer eli kolu bağlanmazsa,<br />
ayağına prangalar vurulmazsa, terörle<br />
de darbeyle de ne kadar iyi mücadele<br />
edebileceğini 15 Temmuz gecesinde<br />
o bombaların altında gösterdi. Yeter ki<br />
Meclis özgür bırakılsın, yeter ki Meclis<br />
hak ettiği şekilde milleti temsil ederek<br />
işini yapabilsin.” ifadesini kullandı.<br />
Rolls Royce milli silah işbirliği için geldi<br />
elenmesinde araçların motor lisansının<br />
kendisine ait olmaması, başka bir<br />
ülkeye ait motoru kullanması en önemli<br />
gerekçe.<br />
Rolls Royce CEO’sunun ziyareti<br />
işbirliği anlaşmasının yıldönümüne<br />
denk geldi. Türkiye’nin milli projelerinin<br />
temelini oluşturması, endüstriyel<br />
beceri ve yeteneklerin geliştirilmesi<br />
amacıyla kısa adıyla bir mükemmeliyet<br />
merkezi kurulmasına karar verildi. 5<br />
Ekim 2015’de de bunun için İstanbul’da<br />
imzalar atıldı. TÜBİTAK Başkan<br />
Yardımcısı Mehmet Çelik ve Rolls Royce<br />
Küresel Üretimden Sorumlu Direktörü<br />
Dr. Hamid Mughal imzaları atan isimler<br />
oldu. Gelişmiş Üretim ve Teknoloji<br />
Merkezi’nin kamu-özel sektör ortaklığı<br />
modeli ile işleyecek başta havacılık<br />
olmak üzere bir çok sektöre yönelik<br />
teknolojileri imalat ve uygulama kapasitesini<br />
artırması hedeflendi.<br />
3 Ekim günü Uluslararası Bilim ve<br />
Teknoloji Konferansı’nda konuşan<br />
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bizler bir<br />
basit tüfek yapamıyorduk. MİLGEM ile<br />
artık kendi gemilerimizi üretiyoruz ama<br />
yetmiyor. İnşanının yanı sıra bunun<br />
makinesini üretir duruma gelmeliyiz.<br />
Artık Türkiye İnsansız Hava Aracı’nı<br />
mühimmatlı olarak üretir hale geldi.<br />
Amerika’dan istedik ama kongreden<br />
geçmemişti. En son İsrail’den 10 tane<br />
aldık. Sağolsunlar bu komşular bizi mal<br />
sahibi yaptı. Bunlar artık operasyonlarda<br />
kullanılıyor” demişti.<br />
Yüksekdağ<br />
hakkında<br />
mahkemeye zorla<br />
getirilme kararı<br />
ŞANLIURFA 5. Ağır Ceza Mahkemesince,<br />
“Terör örgütü propagandası<br />
yapmak ve silahlı terör<br />
örgütüne üye olmak” suçundan<br />
Şanlıurfa 5. Ağır Ceza<br />
Mahkemesi, “terör<br />
örgütü propagandası<br />
yapmak ve silahlı<br />
terör örgütüne üye<br />
olmak” suçundan<br />
yargılanan HDP<br />
Eş Genel Başkanı<br />
Yüksekdağ’ın “zorla<br />
getirilmesine ve<br />
SEGBİS aracılığıyla<br />
ifadesinin alınmasına”<br />
karar verdi.<br />
yargılanan<br />
HDP<br />
Eş Genel<br />
Başkanı<br />
Figen<br />
Yüksekdağ’ın<br />
mahkemeye<br />
zorla getirilmesi,<br />
Ses ve<br />
Görüntülü<br />
Bilişim<br />
Sistemi<br />
(SEGBİS)<br />
aracılığıyla<br />
ifadesinin alınması kararlaştırıldı.<br />
Şanlıurfa Cumhuriyet Başsavcılığının,<br />
Yüksekdağ hakkında,<br />
“Sırtımızı YPG’ye, YPJ’ye ve PYD’ye<br />
yaslıyoruz.” açıklamaları nedeniyle<br />
“terör örgütü propagandası<br />
yapmak ve silahlı terör örgütüne<br />
üye olmak” suçundan 5 yıldan 15<br />
yıla kadar hapis cezası verilmesi<br />
talebiyle hazırladığı iddianamenin<br />
kabulünün ardından ilk duruşma<br />
Şanlıurfa 5. Ağır Ceza Mahkemesinde<br />
görüldü. Duruşmaya sanık<br />
Yüksekdağ katılmazken, avukatları<br />
Sevda Çelik Özbingöl ile Bekir<br />
Benek duruşmada hazır bulundu.<br />
Avukat Özbingöl, milletvekili Yüksekdağ’ın<br />
mahkemeye zorla getirilemeyeceğini<br />
ileri sürerek, ayrıntılı<br />
beyanda bulunacaklarını belirtti.<br />
Terör içerikli kritik duruşmaya<br />
katılmayan Yüksekdağ’ın “zorla<br />
getirilmesine ve SEGBİS aracılığıyla<br />
ifadesinin alınmasına” karar veren<br />
mahkeme, duruşmayı erteledi.<br />
Gündem<br />
Akın İpek’in de aralarında<br />
olduğu 4 sanığa iade talebi<br />
Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi, “çatı” davasının yurt dışındaki<br />
firari sanıklarından, Hamdi Akın İpek’in de aralarında bulunduğu 4<br />
sanığın iadesine ilişkin talep yazısını Adalet Bakanlığına gönderdi.<br />
FETULLAHÇI Terör Örgütü/<br />
Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/<br />
PDY) ile ilgili 73 kişi hakkında<br />
açılan “çatı” davasını görecek olan<br />
Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi,<br />
davanın yurt dışında bulanan firari<br />
sanıklarından Hamdi Akın İpek’in<br />
de arasında bulunduğu 4 sanığın<br />
iadesine ilişkin talep yazısını Adalet<br />
Bakanlığına gönderdi.<br />
Alınan bilgiye göre, FETÖ’nün<br />
“çatı” davasının görüleceği mahkeme,<br />
davanın firari sanıklarından Hamdi<br />
Akın İpek, Ahmet Şahinalp, Nejdet<br />
Başaran ve Cemil Koca’nın Türkiye’ye<br />
iadesi için hazırlanan müzekkere<br />
yazısını Emniyet Genel Müdürlüğü ve<br />
Adalet Bakanlığına yolladı.<br />
Mahkeme, daha önce FETÖ elebaşı<br />
Fetullah Gülen ve Hamdi Akın<br />
İpek’in de arasında bulunduğu 69<br />
sanığın “kırmızı bülten” çıkarılarak<br />
uluslararası düzeyde aranmaları<br />
veya Türkiye’ye iadeleri için Emniyet<br />
Genel Müdürlüğü ve Adalet<br />
Bakanlığına müzekkere yazılmasını<br />
kararlaştırmıştı.<br />
ÇOK SAYIDA SUÇTAN<br />
CEZALANDIRILMALARI ISTENIYOR<br />
Davanın iddianamesinde FETÖ/<br />
PDY’nin, devlet kurumlarını ele<br />
geçirmek, anayasal düzeni yıkarak<br />
yerine otoriter, totaliter bir “cemaat<br />
oligarşisi/zümre hakimiyetine<br />
dayanan devlet düzeni” kurmak<br />
ve hükümeti devirmeye teşebbüs<br />
etmek suçlarına ulaşmak için kurulduğu<br />
ifade ediliyor.<br />
Sanıkların “Silahlı terör örgütü<br />
kurmak ve yönetmek”, “anayasayı<br />
ihlal”, “Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini<br />
ortadan kaldırmaya veya<br />
görevlerini yapmasını engellemeye<br />
teşebbüs”, “siyasi ve askeri casusluk”,<br />
“zimmet”, “nitelikli dolandırıcılık”,<br />
“resmi belgede sahtecilik”,<br />
haber@yenibirlikgazetesi.com<br />
‘Kara propagandaya<br />
HABER<br />
karşı mücadele edilmeli’<br />
“Kara propagandaya karşı delillerle ve zamanında<br />
“Medya manipülasyonları karşısında Türkiye hem<br />
açıklamalar vasıtasıyla mücadele edilmelidir. Dedikoduya diplomatik yollarla hem de sivil toplum aracılığıyla<br />
mahal vermeyecek şekilde açık ve net olunmalıdır”<br />
elinden geleni yapması gerekiyor”<br />
Yabancı medya kuruluşlarında Türkiye’yle<br />
ilgili gerçek dışı haberlerde<br />
artışı değerlendiren uzmanlar, kara<br />
propagandaya karşı delillerle ve zamanında<br />
açıklamalar vasıtasıyla mücadele edilmesi<br />
gerektiğini bildirdi. İstanbul Üniversitesi İletişim<br />
Fakültesi Gazetecilik Bölüm Başkanı Prof.<br />
Dr. Murat Özgen, kara propagandanın, yalana<br />
dayalı gerçekleri tamamen gözden kaçıran ve<br />
karşısındakini karalamayı amaç edinen bir<br />
propaganda yöntemi olduğunu ifade etti.<br />
Yalan ve gerçek dışı beyanla göz boyamanın<br />
kara propagandanın en çok kullandığı<br />
unsur olduğunu ifade eden Özgen, “Kara<br />
propagandanın kullanılma amacı karşısındakini<br />
tamamen yok etmeye ve bir daha eski<br />
haline dönmemesini sağlamaya yöneliktir.”<br />
dedi. Özgen, kara propaganda örneklerinin<br />
bu dönemde çok görülmesinin nedenini ise<br />
şöyle açıkladı:<br />
“Toplumsal yapıyı oluşturan bireylerin<br />
bu dönemde daha sabırsız bir hal alması,<br />
sansasyonel haber ve oluşumların daha çok<br />
dikkat çekmesi nedeniyle bu dönemde kara<br />
propaganda daha yoğun biçimde görülmektedir.<br />
Amaçlanan medya vasıtasıyla etkinin<br />
daha da arttırılması ve rakibin kara propaganda<br />
vasıtasıyla tamamen yok edilmesi hedeflenmektedir.<br />
Çağımızın özelliği budur. İnsani<br />
duygular taşımayan kişiler bu özellikleriyle<br />
koşut uygulamaları gerçekleştirmektedirler.<br />
Ne yazık ki kötülük içselleştirilmiş ve adeta<br />
normal görülür hale gelmiştir. Sadece kötülük<br />
değil toplumun ahlak değerlerine aykırı olan<br />
gerçekler de medyanın normalleştirmesi<br />
sayesinde sanki uygun ve normalmiş gibi<br />
kabul edilir hale gelmiştir. Renkli basında bunun<br />
örnekleri çoktur. Bu yozlaşmaya neden<br />
olmak da kara propaganda sayılır. Çünkü<br />
topluma doğru olmayan bir hareket tarzı<br />
benimsetilmektedir. Kara propagandaya karşı<br />
delillerle ve zamanında açıklamalar vasıtasıyla<br />
mücadele edilmelidir. Dedikoduya mahal<br />
vermeyecek şekilde açık ve net olunmalıdır.<br />
Bunu yaparken de olaylara karşı iyi bir takip<br />
mekanizması ve entelektüel bir bakış açısı geliştirilmeli<br />
ve en az kara propaganda yapanlar<br />
kadar mesai harcamak gerekmektedir.”<br />
“TÜRKIYE’NIN ÇIKARLARI<br />
DOĞRULTUSUNDA POLITIKA<br />
ÜRETILMESINI KABULLENEMIYORLAR”<br />
Medipol Üniversitesi İletişim Fakültesi<br />
Öğretim Üyesi Yusuf Özkır da Türkiye’ye karşı<br />
kara propaganda örneklerinin geçmişi oldukça<br />
eskiye gittiğini anlattı.<br />
Taksim Gezi Parkı olaylarından itibaren<br />
Batı medyasındaki Türkiye karşıtı söylemlerin<br />
daha açıktan yapılmaya başladığını dikkati<br />
çeken Yrd. Doç. Dr. Özkır, “Batı medyası<br />
özellikle de ana akım medya Türkiye konulu<br />
haberlerde objektifliği ve gazeteciliğin temel<br />
ilkelerini bir kenara iterek olabildiğince öznel<br />
kaygılarla içerik üretiyorlar.” dedi. Fetullahçı<br />
Terör Örgütü’nün 15 Temmuz’daki darbe girişimi<br />
konusundaki yorum ve haberlere dikkat<br />
çeken Özkır, şunları kaydetti: “15 Temmuz<br />
darbe girişiminin Türk milleti tarafından<br />
püskürtülmesinden sonra biraz da intikam<br />
duygusuyla üretiliyor. Başta New York Times,<br />
The Guardian, Time, CNN, BBC, Washington<br />
Post, The Times ve Der Spiegel gibi yayın<br />
organlarında darbe girişimini destekleyecek<br />
türden onlarca yayına yer verildi. Normal<br />
şartlarda milli iradenin kendini kahramanca<br />
savunması karşısında şapka çıkartarak saygıyla<br />
eğilmesi gerekenler biraz da panik havasıyla<br />
daha yoğun şekilde gerçeğe ateş etmeye<br />
başladılar. Yoğunlaşan bu tür kara propagandanın<br />
arkasında hedefledikleri veya arzu<br />
ettikleri şeyin gerçekleşmemiş olması yatıyor.<br />
Onların istediği söyleyecek sözü olmayan,<br />
zayıf ve sadece Batı’ya bağımlı bir Türkiye.<br />
Kendi çıkarları dışında hareket edilmesine<br />
tahammül edemiyorlar. Cumhurbaşkanı<br />
Recep Tayyip Erdoğan’ın milletten aldığı güçle<br />
Türkiye’nin çıkarları doğrultusunda politika<br />
üretmesini bu yüzden kabullenemiyorlar. “<br />
Türkiye’nin bu tür medya manipülasyonlarına<br />
karşı diplomatik yollarla ve sivil toplum<br />
aracılığıyla elinden geleni yapması gerektiğine<br />
işaret eden Özkır, Türkiye, bir şekilde,<br />
Batı’da oluşan bu medya kampanyası ve lobi<br />
faaliyetlerine karşılık verecek şekilde dışarıdaki<br />
çalışmalarını yeniden gözden geçirmek<br />
zorunda olduğunu kaydetti.<br />
Özkır, şöyle konuştu: “Medya olgusu kendinden<br />
mülhem bir şey değildir. Medya güç<br />
parametreleri içinde üretilen bir içeriğe sahiptir.<br />
Ülkelerin siyasi, ekonomik ve kültürel yapılarıyla<br />
doğrudan ilişkilidir. Kemal İnat’tan<br />
ilhamla söylersek Türkiye diplomasi alanında<br />
daha aktif bir pozisyon almalı ve dış politikasındaki<br />
çeşitliliği üst seviyeye çıkartacak<br />
alternatifler üretmelidir. Diplomasiyle koşut<br />
şekilde yeni dönemin gözde kavramsallaştırmasıyla<br />
söylersek kamu diplomasisi alanına<br />
yatırım yapılmalı ve kalıcı işlere imza atacak<br />
sağlam bir ekip kurulmalıdır. Hem geleneksel<br />
medyayı hem de hem de dijital medyayı etkin<br />
şekilde kullanabilecek böylesi bir ekiple Batılı<br />
medya organlarının ve kurumlarının ihtiyacı<br />
olan bilgi, hızlı ve doğru kaynaklardan muhataplarına<br />
ulaştırılabilir. Kamu diplomasisi<br />
aynı zamanda kurumlar arasında işbirliğini<br />
sağlayarak üretilen içeriğin dışarıyı daha<br />
kapsamlı ve organize bir şekilde aktarılmasını<br />
sağlayabilir.”<br />
“TÜRKIYE, YURTDIŞINDA YAŞAYAN<br />
TÜRKLERI ÖRGÜTLEMELI”<br />
Kamu diplomasisinin daha etkin olabilmesi<br />
için yurtdışında görev yapan TİKA ve Yunus<br />
Emre Enstitüsü gibi kurumların daha dinamik<br />
ve üretken hale getirilebileceğini belirten<br />
ANALiZ<br />
Özkır, şöyle devam etti:<br />
“Yabancı gazetecilerin ülkemizdeki haber<br />
kaynakları neredeyse belirli kesimlerle sınırlıdır.<br />
Vakti zamanında kurulan bu ilişkiler,<br />
ilgili kişilerin Türkiye’deki siyasi pozisyonları<br />
doğrultusunda şekil almaktadır. Dolayısıyla<br />
yabancı gazetecilerin haber kaynaklarını<br />
çeşitlendirecek bir iletişim ağı kurulmalıdır.<br />
Yurtdışına okumaya veya dil öğrenmeye<br />
gönderilen akademisyenlerin ve öğrencilerin<br />
yabancı medyaya yazı yazması veya yazılan<br />
olumsuz yazıların altına gerçekleri anlatacak<br />
yorumlar yazması konusunda teşvik edilmesi<br />
ve cesaretlendirilmesi gerekiyor. Yurtdışında<br />
yaşayan Türklerin örgütlenmesi konusunda<br />
nedense beklenen adımlar bir türlü atılamıyor.<br />
Halbuki 3-4 milyon Türkün yaşadığı<br />
Almanya örneğinden bakıldığında bile sayıca<br />
çok daha az olan Türkiye karşıtı marjinal sol<br />
hareketin ve PKK’ya yakın grupların kamuoyunun<br />
belirlenmesinde daha etkin oldukları<br />
görülüyor. Bu gruba FETÖ diasporası da dahil<br />
edilebilir. Türkiye, yurtdışında yaşayan Türkleri<br />
örgütleyerek bu çarkı kırmak zorundadır.”<br />
Kamuoyunu etkileyebilmenin en iyi<br />
yollarından birisi düzenli bilgi akışını sağlama<br />
ve bilgi kanallarını sürekli açık tutma<br />
olduğunu dile getiren Özkır, sözlerini “Çünkü<br />
bu yapılmadığında, kamuoyuna bilgi akışını<br />
sağlayan gazeteciler bu açığı gidermek için<br />
farklı kanallardan bilgi almaya başlarlar.<br />
Dolayısıyla Türkiye’deki yabancı medya<br />
temsilcilerinin düzenli şekilde bilgilendirilmesi<br />
gerekiyor. Hem siyasetin üst kademesi<br />
tarafından hem de ilgili alt kademe kurumlar<br />
bu konuda yabancı gazetecilerle daha sık bir<br />
araya gelebilirler. En önemli konulardan birisi<br />
de Türkiye’nin devlet olarak kamu diplomasisi<br />
alanına yatırım yapması ve küresel rekabeti<br />
kurallarına göre yapacak şekilde bütçe<br />
ayırması ve istihdam politikası geliştirmesi<br />
gerekiyor.” diye tamamladı.<br />
“suçtan kaynaklanan mal varlığı değerlerini<br />
aklama”, “kişisel verilerin<br />
hukuka aykırı şekilde kaydedilmesi,<br />
başkasına verilmesi, yayılması ve<br />
ele geçirilmesi” suçlarından cezalandırılmaları<br />
isteniyor.<br />
İddianamede, 2002’de öldürülen<br />
yazar Necip Hablemitoğlu’nun eşi<br />
Şengül Hablemitoğlu, eski Emniyet<br />
Genel Müdür Yardımcısı Emin Arslan,<br />
eski Emniyet Müdürü Hanefi Avcı,<br />
eski Ankara ve Kayseri Emniyet Müdürü<br />
Orhan Özdemir’in de arasında<br />
bulunduğu bazı kişiler, “mağdur”<br />
ya da “şikayetçi” olarak yer alıyor.<br />
61. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti<br />
ve Maliye Hazinesi de iddianamede<br />
“mağdur” olarak gösteriliyor.<br />
İADESI ISTENEN SANIKLAR<br />
İadesi talep edilen sanıklardan<br />
eski Koza-İpek Holding Yönetim<br />
Kurulu Başkanı Hamdi Akın İpek ve<br />
yakın aile bireyleri hakkında, Fetullahçı<br />
Terör Örgütü üyesi ve yöneticisi<br />
olmak, terörizmin finansmanı<br />
ve terör örgütünün propagandasını<br />
yapmak suçlarından yürütülen<br />
soruşturma devam ediyor.<br />
Firari sanık Cemil Koca’nın<br />
FETÖ’nün “Ankara imamı” olduğu<br />
belirtiliyor. KPSS başta olmak üzere<br />
birçok sınavda usülsüzlük iddialarına<br />
ilişkin soruşturmalar kapsamında<br />
birçok davada yargılanan Koca’nın,<br />
Ankara’daki FETÖ okullardan sorumlu<br />
olduğu ve 2014’e kadar “Ankara<br />
il imamı” olarak faaliyet göstererek<br />
iş adamlarından himmet adı altında<br />
yüklü miktarda para toplayarak yurt<br />
dışına kaçtığı ifade ediliyor.<br />
FETÖ’nün “Almanya imamı”<br />
olduğu iddia edilen firari sanıklardan<br />
Ahmet Şahinalp, 2014’te, “Hollanda<br />
imamı” olduğu iddia edilen Necdet<br />
Başaran’ın ise 2013’te yurt dışına<br />
kaçtığı belirtiliyor.<br />
6 EKİM 2016 PERŞEMBE<br />
Semih Terzi’yi<br />
kim vurdu?<br />
9<br />
Halil İbrahim İZGİ<br />
ARTI +GÜNDEM<br />
halilibrahimizgi@yenibirlikgazetesi.com<br />
Ömer Halisdemir<br />
bir astsubaydı.<br />
Özlük hakları<br />
açısından<br />
subayların ardında<br />
gelen bir rütbe<br />
yani. Ordunun<br />
cefakarıdır<br />
astsubaylar. Derviş<br />
gibi yaşayanları<br />
çoktur. Ordunun<br />
yükünü çekerler.<br />
Semih Terzi’yi kahraman astsubay<br />
Ömer Halisdemir vurdu. Bunda<br />
sorulacak ne var diyebilirsiniz. Doğrudur.<br />
Ömer Halisdemir, Özel Kuvvetler<br />
Komutanlığı’nı ele geçirmeye çalışan FETÖ<br />
mensubu Semih Terzi’yi vurmuştur. Sadece<br />
bir kişiyi vurmakla kalmamış milletin kaderinde<br />
de önemli bir anın aktörü olmuştur.<br />
Emri aldığı komutanının belirttiği üzere<br />
kendisini bekleyen şehadete de koşarak<br />
gitmiştir.<br />
Ömer Halisdemir, 15 Temmuz darbe<br />
girişiminin başarısız olmasında en<br />
önemli paya sahip kahramanlarından<br />
biridir. Diğer kahramanlarımız gibi.<br />
Şehitlerimiz gazilerimiz gibi. Semih<br />
Terzi’yi bu memleketin kararlılığı<br />
azmi ve rütbe tanımayan vatan sevdası<br />
kurtarmıştır Allah’ın izniyle.<br />
Ömer Halisdemir bir astsubaydı. Özlük<br />
hakları açısından subayların ardında<br />
gelen bir rütbe yani. Ordunun cefakarıdır<br />
astsubaylar. Derviş gibi yaşayanları çoktur.<br />
Ordunun yükünü çekerler.<br />
İş fedakarlığa<br />
gelince astsubaylar<br />
tam görev adamıdır<br />
ama nedense<br />
bazı subaylar,<br />
bazı generaller<br />
astsubaylardan hiç<br />
hoşlanmazlar. Sınıf<br />
olarak kendilerini<br />
daha üstte görürler.<br />
Ankara’da<br />
daha geçen<br />
günlerde ortaya<br />
çıkan bir<br />
video kaydında<br />
darbeci albay<br />
şöyle diyor<br />
teslim olurken:<br />
“Rütbemize<br />
münasip şekilde<br />
tutuklayın.<br />
Bizi astsubaya<br />
kelepçelettirmeyin.”<br />
Kibri görüyor<br />
musunuz? Dünyanın<br />
en aşağılık<br />
işini yaparken<br />
başarısız olduğu<br />
halde burnundan<br />
kıl aldırmamasına<br />
dikkatinizi çekerim.<br />
FETÖ’cü<br />
teröristlerin üç<br />
aşağı beş yukarı<br />
hepsinin ruh hali<br />
aynı. Kendilerinin<br />
seçilmiş olduğu, yüksek mertebede olduğu<br />
konusunda ortak bir kibre sahipler. Yıllar<br />
boyu takiye yapmalarının örtemediği ortak<br />
zaafları bu. Elebaşlarının Hz. Cebrail’e sataşmasından<br />
her düzeyde yerleşik bir kibrin<br />
olduğunu görebiliyoruz.<br />
İşte bu kibir kendisini astsubayla<br />
yan yana göremeyen küstah terörist<br />
albayda ortaya çıkıyor. Kendi yaptığı<br />
şeyin normal olduğunu diğerlerinin<br />
anormal olduğunu düşünüyor. Hala<br />
mı? Evet, hala.<br />
Aynı kibir darbe gecesi sela okuyan<br />
müezzine saldıran CHP üyesi kişilerde de<br />
mevcut. Darbeye karşı direnen müezzini<br />
aşağı gören bu şortlu kişiler gidip fiziki saldırıda<br />
bulunuyorlar. Müezzinlerin suçu şort<br />
giymemesi midir diye düşünüyor insan.<br />
Bazı partilerin iktidar yüzü görmemeleri<br />
ile FETÖ’nün toplumu yanlış<br />
okumasının temelinde aynı temel<br />
yanılgı var. Kibir.<br />
Gelelim Semih Terzi’ye. Semih Terzi de<br />
kibrinin kurbanı olan bir zavallı. Ölümü<br />
aynı örgüte mensup kişiler tarafından tahkir<br />
edilen astsubaylardan birinin eliyle oldu.<br />
Vatan aşkı rütbe tanımaz. Bunu<br />
gördük. İhanet de aynı şekilde hangi<br />
makamda olursa olsun kendini mutlaka<br />
açık eder.<br />
Semih Terzi’yi öldüren, sonsuz karanlığa<br />
sürükleyen şey nasıl kibirse, Ömer Halisdemir’i<br />
vatanın kalbine yerleştiren de tevazusu<br />
ve vatan aşkıdır.<br />
Semiz Terzi’yi öldüren Ömer Halisdemir’in<br />
vatan için yaşama aşkıdır.<br />
Aradan yıllar geçecek ve Semih<br />
Terzi’nin adı tarihin tozlu sayfaları<br />
arasında yerini alacak. Ömer Halisdemir<br />
ise Köroğlu gibi kuşaklarca<br />
anlatılmaya devam edecek.<br />
Selaları minarelerden yükselmeye<br />
devam edecek. Kibir sahiplerini zehirlemeye<br />
devam edecek. Tevazu ise başlarda<br />
bir taç olarak onun kıymetini bilen kişilerle<br />
parıldamaya devam edecek.<br />
Kibir zararlıdır, öldürücüdür hatta.