BAKMAK
ilhanberkbakmak
ilhanberkbakmak
You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
<strong>BAKMAK</strong> – Dergilerden Yazılar – İlhan Berk<br />
65<br />
yaratması, salt sözcüklere, onları seçmeye bağlı olmadığını bilerek<br />
gelecektir buraya. Sözcükler ne denli kendisinin olursa olsun, asıl sorunun<br />
onları kullanmaya başlamasıyla çıkacağını biliyordur. Dışlaştırdığı dil,<br />
kendi gövdesi, derisi, eti nasıl olacaktır? Ozan için aslolan işte budur.<br />
Bunun bir örneği de kendi dışında yoktur. Tek örnek kendisi olacaktır.<br />
Yaratma, tek örnek olmak sorunudur eninde sonunda. Kendisinden<br />
önceki bütün örnekler ona bunu duyurmuşlardır hep. O da öyle olmak<br />
zorundadır. Kendisinden önceki örneklerin ona asıl yararı da budur zaten:<br />
“Sen de kendi örneğini koyacaksın!” demek. O, geçmişin yapıtlarına<br />
bakarken bunu öğrenmiştir onlardan. Öylece de gelmiştir. Kuracağı örnek<br />
her ne kadar onlardan bağımsız, onların dışında olmayacaksa, olmadığı<br />
ölçüde, onlara dayandığı, bağlandığı ölçüde güçlü bir yapı kuracaksa da<br />
kendisinin de bir örnek olmak zorunluluğunu duyacaktır. Var olmanın<br />
böyle bir şey olduğu gün gibi açıktır onun için. İşte ozanın kendisinden<br />
öncekiler gibi bir örnek olması, şiiri, dilin bir yaratış biçi olarak<br />
anlamasıyla eş anlamlıdır. Ozanın, şiiri dilin bir yaratış biçimi yapması da<br />
dille savaşa geçmesi, onunla çarpışması, hesaplaşmasıyla olur. Bu, dilin<br />
cehennemine inmek, döl yataklarını bulmak, oralara tohumlarını saçmak,<br />
öz suyunu gezdirmek, kısaca, dilin belini getirmek demektir. Daha da<br />
önemlisi kendi tohumu saçmak, kendi külünden yeniden doğmak işidir.<br />
Anak bu zaman, dili kendinin yaptığı zaman, ozanı tanımış oluruz biz.<br />
Öte yandan, bu denli kişiselleşen, benselleşen dil, ancak bu evreden<br />
sonra artık ondan çıkar, herkesin olur. Bu, dilin, bu kişisel cehenneminin<br />
kırıldığı, yeryüzüne çıktığıdır. Şiirin su yollarına inmesi, parıltısını<br />
saçmaya başlaması demektir. Bu zaman, bir türküdür artık şiir. “Ben”<br />
yerini değiştirmiştir, çoğuldur. En yüce, en insansı kılığını bulmuştur.<br />
İnsanlara, bu yeryüzüne, suya, güneşe, toprağa karışmıştır. Yeryüzünün<br />
bir üyesi olmuştur. Yapısını, kökenini bulmuştur ama buraya gelişini hiç<br />
unutmamıştır: Bir birey olduğu, bir birey olabildiği için geldiğini. Adasını,