16.04.2017 Views

MEDENİYET e.dergi NİSAN

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

iKTiBAS<br />

Osmanlı’nın son dönem aydınları ve hatta<br />

âlimleri Devlet-i Aliyye’yi kurtarmak adına<br />

sahip oldukları zihni birikim ve zenginlikleri<br />

küçümsemekten, hatta reddetmekten kaçınmamışlar,<br />

buna mukabil Avrupa pazarında fikir adına tedavüle<br />

sokulan değerli – değersiz ne varsa (ulaşabildikleri<br />

kadarıyla) onları önemseyip öne geçirmeyi ihmal<br />

etmemişlerdi. Mehmet Akif merhumun, devrinin klasik<br />

Arapçayı çok iyi bilen dört kişiden biri olduğu, hatta bu<br />

hakikatı o bildik bütün tevazuuna rağmen bizzat itiraf<br />

ettiği hâlde, kendisinin bu meziyetinin neredeyse<br />

bir hiç mesabesinde görüp sırf gündelik Arapçayı<br />

konuşmadığı için klasik eğitimi Birgivi Arapçası deyu<br />

hafife alması gibi, o dönem münevveranı da mensubu<br />

bulundukları ilim ve kültür geleneğinin kendilerine<br />

kazandırdığı vasıflarla öğünmek yerine, kazandır(a)<br />

madığı vasıfların mahrumiyeti ile dövünüyorlardı.<br />

O en çetin Arapça klasikleri kolaylıkla okumayı<br />

mümkün kılan Emsile-Bina-Avamil külliyatı suçlu idi;<br />

zira imparatorluğu kurtarmak isteyenlerin hiçbir işine<br />

yaramıyordu. Onların işine yarayacak olan mesela bir<br />

lügat-ı Fransevi idi.<br />

Bir müessese iflas ettiğinde, herhalde o müessesenin<br />

akl-ı selimini yitirmiş hâlde bulunan sahibini çileden<br />

çıkaracak yegâne tavsiye, kendisinden namuslu ve<br />

ahlaklı olmaya devam etmesini istemek olacaktır.<br />

Çünkü lafı hazırdır:<br />

“Bugüne kadar namuslu olduk da ne oldu sanki?”<br />

Dücane CÜNDİOĞLU / Keşf-i Kadim<br />

26

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!