kusva nisan 18

za, düşüncelerimize aşık oldukça körleşen
, körleştikçe kendimizi sorgulayamayacak
kadar kötüleşen,kötüleştikçe de vicdanımızı
rahatlatmak için bizimle aynı düşünen
insanlarla ortak hareket edip, toplu halde
kendimizi müdafaa etme ihtiyacı duyan
canlılarız.
Birliğimiz,çoğu zaman suç ortaklarımız;
doğrularımız ise çoğu zaman toplu avutma
seanslarımızdan başka bir şey değil.
Sonuçta bu duygularımızı körükleyen ,
ve bu konuda ciddi mesai harcayan bir nefsimiz
,bu zaafımızı da çoğu zaman bizden
daha iyi tanıyan, bununla ilgili yaratıcımız
ile pazarlığa oturabilecek kadar da kendine
güvenen bir meleğin varlığına inanıyoruz.
Evet ,kendini iyi sananların kirlettiği dünyada
henüz tanışamadıkları yakın dostlarından
bahsediyoruz.
Farkında olup doğrudan mücadele
edene ne ala, ama mücadelesinde kaybetmiş,rüzgar
estikçe savrulan ,size ve
sevdiklerinize zarar verecek, ama bunun
farkında bile olmayacak acziyettekilere
karşı önceden reaksiyon gösterebilmek,en
az mücadele etmek kadar önemli.
Bunu sezmek için gün içerisinde canımızı
sıkan insanlarla veya dünyayı bataklığa
çeviren tasarruf sahipleriyle değil,bizzat
bunları kukla gibi oynatan nefislerle empati
kurmayı deneyelim. Yani tabiri caizse bu
seferlik Şeytan olalım.
Şeytanlık düşünelim.
Göreceğiz ki eğer bu dünyada amacınız
gerçekten insanları saptırmak ve kötülükse,
bunu başarılı kılacak en büyük ölçü
yoldan çıkardığın insan sayısı olacak,bu
da ancak toplumlara ve kitlelere
ulaşmakla mümkün olacaktır.
Düşünmek gerekir , bir otobüs yolcuyu
istikametten saptırmak için,yolcuları
teker teker ikna etmek yerine , şöförü ikna
etmek daha kolay olmaz mı? İşte toplum
ve kitlelerin şöförleri de tam olarak ortak
değerlerden meydana gelir.Bizler de bu
değerlerimizin kontrolünü farkına varamadan
kötü niyetlilere teslim ettiğimiz anda,
içinde olduğumuz bozuk düzenin temellerini
atmış oluruz.
Biz değerlerimizin sarhoşluğunda ne kadar
iyi birer insan olduğumuza iddia etsek
de,ne bizi birleştiren değerlerin muhasebesini
yapabilir,ne nerede kullanıldığımızın
farkına varabilir , ne de yolcularla uğraşmaktan
şöförleri görebiliriz.
Mustafa Kemal,İslam, Ezilmişlik, Kürtlük
,Türklük, Komünizm, fikir önderleri, alevilik
,sunnilik,sanat,futbol takımı taraftarlığına
kadar sayabildiğimiz her değerden söz ettiğimiz
anda ,anında kötü örnekler belirmeye
başlar zihnimizde.
Kürt’e zulüm eden Kürtçü, islamı kullanarak
ülkesine darbe yapan Müslüman,-
Mustafa Kemal’in kurduğu devlete savaş
açan Atatürkçü, tek işi Müslüman kellesi
kesmek olan İslamcı gibi mantığa uzak
güruhlar örneklerimizden bazıları.
Şeytan olsam bu fırsatı kaçırmam;-
Bugün birçok kitle ve toplumu peşinden
sürükleyen cumhurbaşkanının ismini
de,kendisinden hemen sonra kullanacak
leş kargalarının sesini şimdiden duyar
gibiyim.İlerde “Dünya 5 den büyük olmasa
da olur” diyen Reis’cilerle karşılaşırsanız
sakın şaşırmayın.
Kısacası değerlerimiz her ne olursa
olsun , kimselere kullandırtmadığımızdan
emin olmak, şeytana pabucunu giydirmenin
en büyük şartı.Yoksa iyi birer birey
olduğumuza inanarak birilerine hizmet
etmekten kendimizi kurtaramayacak,fikir
ve düşünceleri sahiplenmek yerine somut
değerlerin peşinde menzillerden sapacağız.
Kolay olmayacağı kesin .Şeytanın iddiasını
tutturduğu inkarcılarla uğraştığı yok
(batı) . Bütün güçlerini mücadelenin olduğu
bölgelere kaydırmış olacak ki (doğu), maalesef
dedikodu, fitne ,yalan, iftira en çok
bizde zuhur ediyor.
Eğer şeytan olsam bu mücadeleden
vazgeçmemizi bekler,çevremizde “Sen
kim , onlarla yarışmak kim” diyen umutsuzlardan
türetirdim. çevrenizde fazlasıyla
var ,değil mi ?
MEHMET POYRAZ
Sorun değil ,Güneş’in doğudan batmasına
engel olamasak da , batıdan doğacağı
günü müjdeler,yine mücadeleden
vazgecmeyiz. 17
kusva.org