Koah Bülteni 2018 Sayı 1
You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
UÇAK YOLCULUĞU ve KOAH<br />
Prof. Dr. Can ÖZTÜRK<br />
Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı<br />
Uçak yolcularının yaklaşık %5'ni ambulatuvar hastalar oluşturmakta bunların da önemli bir<br />
bölümünü solunum sistemi hastaları ve özellikle KOAH’lı olgular oluşturmaktadır. Yüksek<br />
irtifada organizmada oluşan değişiklikler nedeni ile uçak ile yolculuk yapan hastalara yaklaşım<br />
özel bazı bilgilerin edinilmesini gerektirir. Her ne kadar uçuşun neden olduğu mortalite çok<br />
düşük oranda olsa da ölümcül olmayan acil durumlar ile sık karşılaşılabilir. Bu konuda<br />
karşılaşılan iki önemli sorun vardır.<br />
1. Hangi hastalar uçak ile yolculuk yapmamalıdır'?<br />
2. Uçak ile yolculuk yapan bir hekimin uçakta ortaya çıkabilecek acil tıbbi bir durum karşısında<br />
yapabileceği girişimler nelerdir?<br />
Günümüz jet uçakları genellikle 9.000 ila 13.000 metre arasındaki yükseklikte uçuşlarını<br />
yaparlar, nadiren 14.000 metrenin üzerine çıkarlar. Yükseklik arttıkça atmosfer basıncı düşer.<br />
Deniz seviyesinde 760 mm/Hg (14.7 psi) olan atmosfer basıncı, normal uçuş yüksekliği olan<br />
11.000 metre yükseklikte 176 mm/Hg (3.40 psi)’ya düşer.<br />
Modern yolcu uçaklarında uçuş esnasında kabin basıncı ayarlanarak, uçak içi basıncı atmosfer<br />
basıncına göre daha yüksek tutulmaktadır. Ancak kabin basıncı uçuş süresince deniz<br />
düzeyindeki seviyesinde tutulamaz ve uçuş yüksekliğine göre değişiklikler gösterir. Kabin<br />
basıncı, uçağın kompresörleri ile verilen maksimum 8.6 psi’lik ek bir basınç ile normal<br />
tutulmaya çalışılır. Örneğin, 11,000 metre yükseklikte atmosfer basıncı 3.40 psi iken, uçağın<br />
kompresörü ile eklenen 8.6 psi’lik bir basınç ile kabin basıncının 12.0 psi olması sağlanır, bu<br />
da ancak 1700 metre yükseklikteki atmosfer basıncına denktir. Aynı şekilde 12.000 metre<br />
yükseklikte atmosfer basıncı 2.72 psi olup kabin içi basıncı 2.72 artı 8.60 yani 11.32 psi dir,<br />
bu ise 2300 metre yükseklikteki atmosfer basıncına denktir. Bu nedenle kabindeki parsiyel<br />
oksijen basıncı 7000 metreden daha yükseklikteki uçuşlarda düşmektedir.<br />
Deniz seviyesindeki atmosfer oksijen basıncı 159 mm/Hg, alveolar PO2 107 mm/Hg, ve<br />
arteriyel PO2 98 mm/Hg’dır. Ancak 1500 metre yükseklikte (Yaklaşık 11.000 metre
yükseklikte uçan uçağın kabin atmosferi ile aynıdır) atmosfer oksijen basıncı 130 mm/Hg ya,<br />
alveolar PO2 76 mm/Hg ya, arteriel PO2 ise 70 mm/Hg ya düşer. 2500 metre yükseklikte ise<br />
(Yaklaşık 12.000 metre yükseklikte uçan uçağın kabin havası ile aynıdır) atmosfer oksijen<br />
basıncı 116 mm/Hg, alveolar PO2 59 mm/Hg ya, arterial PO2 de 55 mm/Hg ya kadar düşer.<br />
Oksijen basıncındaki bu düşüş hastaların uçak ile yolculuğundaki en önemli sorunu oluşturur.<br />
Hastanın deniz seviyesindeki kan PO2 düzeyi ve hipoksemiyi kompanse edebilme yeteneği<br />
uçuş esnasında hastada ortaya çıkacak klinik tabloyu belirler. Düşük arterial PO2 ve birlikte<br />
oluşacak asidoz geçici pulmoner hipertansiyona yol açarak solunum sorunlarını ve kardiyak<br />
olayları tetikleyebilir.<br />
Arteriyel PCO2 si normal olan hastalarda uçuş esnasında arteriyel PO2' y i en az 50 mm/Hg<br />
da tutmak gerekir. Bu nedenle uçuş öncesi arteriyel PO2 si 70 mm/Hg’nın altında olan kistik<br />
fibrozis, KOAH, astım , restriktif akciğer hastalıkları olan hastaların hipoksemiyi artırması<br />
nedeni ile uçuş öncesi ve uçuş esnasında sedatif ve alkol almaması, egzersizden kaçınması ve<br />
uyumaması önerilir.<br />
Bu hastalar 7.000 metrenin üzerindeki uçuşlarda mutlaka oksijen kullanmalıdırlar. Nasal<br />
kanül ile 2-4 lt / dk’da verilecek oksijen yeterli olabilir. Hipoksi ile birlikte hiperkapnisi olan<br />
hastalar daha yüksek risk grubu olup, verilecek oksijen ile hipoventilasyonun artmasına neden<br />
olunabileceğinden uçuş öncesi özel laboratuar koşullarında hastanın hipoksiye vereceği cevap<br />
görülerek hastanın uçuş esnasındaki tedavisi ayarlanır.<br />
UÇAK YOLCULUĞU için SOLUNUMSAL KONTRENDİKASYONLAR<br />
• Akut solunum yetmezliği<br />
• ARB pozitif tüberküloz<br />
• Solunum semptomları olan ve SARS epidemisi olan bölgelerden gelenler ile son 10 gün<br />
içinde SARS tanısı almış kişilerle teması olanlar<br />
• Pnömotoraks, büyük hava kistleri<br />
• Son 2 hafta içinde toraks cerrahisi geçirenler<br />
• Subkutan veya mediyastinal amfizem<br />
• Major hemoptizi
• Stabil halde 4 lt/dakika’dan fazla oksijen gereksinimi olan hastalar<br />
UÇAK YOLCULUĞU ESNASINDA OLUŞABİLECEK SOLUNUMSAL<br />
SEMPTOMLAR ;<br />
• Dispne*<br />
• Hava açlığı*<br />
• Öksürük<br />
• Baş ağrısı<br />
• Uyku hali, sersemlik<br />
• Çarpıntı<br />
• Göğüs ağrısı<br />
* KOAH’lı hastalarda daha belirgindir<br />
KİMLERE UÇAK İÇİ OKSİJEN DESTEĞİ ÖNERİLMELİ ?<br />
• MMRC;<br />
Skor arttıkça risk artıyor, standart bir değer ve öneri yok<br />
• Parmak ucu oksijen saturasyonu ölçümü;<br />
95 gerek yok<br />
• Solunum fonksiyon testi;<br />
FEV1 70 mmHg Gereksiz<br />
• Hipoksik Provokasyon testi;<br />
Aynen uçak kabini koşullarında 8000 ft eşdeğeri basınç ortamında (hipobaric chamber) özel<br />
bir ünitede yapılır ve 20 dakika boyunca %15.1’lik oksijen solutulur. USOT kullanmamış<br />
ve deniz seviyesinde SpO2 istirahatte
KOAH’lı hastalar için uçuş sürecince PO2’nin 50 mmHg’nın üzerinde tutulması<br />
gerekir..Bunun karşılığı pulse oksimetri ile ölçümde oksijen saturasyonunun >85 olmasıdır.<br />
KOAH’lı hastalar orta dereceli hipoksemiye yol açan koşulları ilave kardiyovaskuler<br />
sorunlar veya anemi gibi eşlik eden sorunlar yoksa genellikle iyi tolere edebilmektedirler.<br />
Ancak amfizem fenotipli olgularda vücut boşluklarındaki gazların uçak içi koşullarda<br />
genleşmesine bağlı olarak özellikle bülleri ve büyük hava kistleri olan hastalarda akut<br />
sorunlar oluşabilmektedir. Bu tip hastalarda uçuş öncesi hipoksik provakasyon testi<br />
muhakkak yapılmalıdır.<br />
KAYNAKLAR<br />
1) Rio FR, Clau LB, Ciro CM et al. Air Travel and Respiratory Diseases. Arch Bronconeumol.<br />
2007; 42 (2):101-25.<br />
2) Josephs Lynn K, Coker RK, Thomas Mike and BTS Air Travel Working Group, Managing<br />
patients with stable respiratory disease planning air travel. Prim Care Respir J 2013; 22(2):<br />
234-238.<br />
3) Coker RK, Shiner RJ, Partridge MR. Is air travel saf efor those with lung disease, Eur Respir<br />
J 2007; 30: 1057-1063.<br />
4) Nicholson TT, Sznajder JI, Fitness to Fly in Patients with Lung Disease. Annals ATS Vol<br />
11, No 10, December 2014.<br />
5) Edvardsen Anne, Akero Aina, Christensen CC et al. Air travel and Chronic Obstructive<br />
Lung Disease- A new algoritm for pre-filight evaluation. Thorax 2012; 67 (11): 964-96.
KOAH’TA EOZİNOFİLİ<br />
Doç. Dr. Önder Öztürk<br />
Süleyman Demirel Üniversitesi Göğüs Hastalıkları Ana Bilim Dalı<br />
Genellikle zararlı gaz ve partiküllere maruziyete bağlı olarak gelişen hava yolu ve/veya alveolar<br />
anormalliklerin yol açtığı persistan solunum semptomları ve hava akımı kısıtlaması ile<br />
karakterize yaygın önlenebilir ve tedavi edilebilir bir hastalık olarak tanımlanan kronik<br />
obstrüktif akciğer hastalığı (KOAH); hastaların değişken klinik ve patofizyolojik bulgularından<br />
dolayı heterojen bir hastalık olarak değerlendirilmektedir. Bu heterojenite medikal tedaviye<br />
cevabın da değişken olmasına yol açmaktadır. Bunun sonucunda KOAH’ta farklı klinik<br />
fenotiplerin olduğu düşünülmüştür. Fakat farklı toplumlarda bu fenotiplerin gösterilmesi<br />
oldukça zordur ve altta yatan hastalık mekanizmaları (endotip) ile ilişkilendirme her zaman<br />
mümkün değildir.<br />
Birçok farklı tipte enflamatuvar ve yapısal hücreleri içeren KOAH’ta CD8+ sitotoksik T<br />
lenfositler, nötrofil ve makrofajlar çeşitli enflamatuvar mediyatör, proinflamatuvar sitokin ve<br />
büyüme faktörlerinin salınımına neden olmaktadırlar. Böylece KOAH’a özgü hava yolu,<br />
parankim ve pulmoner damar duvar değişiklikleri ortaya çıkmaktadır. Fakat her bir patolojik<br />
süreçte rol alan enflamatuvar mediatörler farklıdır. Örneğin amfizeme neden olan nötrofil<br />
elastaz pulmoner damarları ve hava yollarını etkilemez iken pulmoner hipertansiyon ve<br />
amfizem ile ilişkili uyarılabilir nitrik oksit sentaz ise bronşiolitle ilişkili bulunmamıştır.<br />
Enflamatuvar cevaptaki bu farklılık KOAH tedavisini zorlaştırmakta ve farklı klinik<br />
fenotiplerin oluşmasına neden olmaktadır.<br />
KOAH sıklıkla nötrofilik enflamasyonla ilişkilendirilmesine karşın, stabil ve alevlenme<br />
dönemlerinde hastaların %20-40’ının periferik kan ve balgamlarında eozinofili saptanmaktadır.<br />
KOAH’ta artmış eozinofil düzeyinin mekanizması tam olarak bilinmemektedir. Stabil KOAH<br />
hastalarında kan ve balgam eozinofilisi arasında korelasyon mevcut olup, kan eozinofili<br />
değerleri hava yolu eozinofilisi hakkında bilgi vermektedir. 3 yıllık takibi içeren ECLIPSE<br />
(Evaluation of COPD Longitudinally to Identify Predictive Surrogate Endpoints) çalışmasında<br />
1483 hastanın kan eozinofil değerleri ölçüldü. Kan eozinofil değeri için eşik değer %2’i
alındığında olguların %37’sinde kalıcı yüksek eozinofil değeri, %49’unda aralıklı ve %14’ünde<br />
ise eozinofil değeri normal bulundu.<br />
Eozinofilik KOAH fenotipinin genel klinik özellikleri sık alevlenme geçirmeleri,<br />
alevlenmelerde enfeksiyon oranının düşük olması, tedaviden iyi yanıt almaları ve dolayısıyla<br />
hastanede kalış sürelerinin daha kısa olmasıdır. Eozinofilik enflamasyon görülen KOAH<br />
hastaları ile astımlı hastalar arasında klinik olarak benzerlikler vardır. Balgam incelemesi ve<br />
bronş biyopsileri gibi çalışmalar dahi bazen iki hastalık arasında net bir ayırım yapılmasına<br />
olanak sağlayamaz. Her iki hastalığın ortak klinik özellikleri 1995 yılında Amerikan Toraks<br />
Derneği tarafından “Venn diyagramı” ile vurgulanmıştır (Şekil 1).<br />
Şekil 1: Venn diyagramı: Reversibilitesi pozitif olan astım hastası KOAH ile ilişkili değildir<br />
[alt grup 9]. Astım özellikleri taşıyan fakat kısmen geri dönüşlü hava akımı obstrüksiyonlu<br />
kronik bronşit ve amfizem ile, sürekli kontrolsüz astımı olan hastalar KOAH olarak<br />
sınıflandırılır [alt gruplar 6,7,8]. Hava akımı obstrüksiyonu olan kronik bronşit ve amfizem<br />
genellikle birlikte görülür [alt grup 5]. Bir grup hastada bu iki fenotip birlikteliğine astım da<br />
eşlik eder [alt grup 8]. Sigara dumanı, biyoyakıt gibi risk faktörlerine kronik maruziyet astımlı<br />
hastalarda kronik prodüktif öksürükle karakterize kronik bronşit kliniği gelişebilir [alt grup 6].<br />
Hava akımı obstrüksiyonu olmayan kronik bronşit ve/veya amfizemli hastalar KOAH olarak<br />
sınıflandırılmaz [alt grup 1, 2 ve 11]. Havayolu obstrüksiyonu gelişen fakat etyolojisi
elirlenemeyen veya kistik fibrozis ya da obliteratif bronşiyolit gibi spesifik bir patolojiye bağlı<br />
olan hastalar KOAH olarak tanımlanamaz [alt grup10].<br />
Astım ve KOAH’ın net olarak ayırt edilemediği hastalar “astım-KOAH ortak sendromu,<br />
(AKOS)” olarak isimlendirilir. Hastalıkların farklı mekanizmalar ile ortaya çıkması ve klinik<br />
özelliklerinin farklı olması nedenleriyle “sendrom” kelimesinin kaldırılarak yerine “astım ve<br />
KOAH ortaklığı (AKO)” isimlendirilmesi önerilir. AKO/AKOS tanısı için yaygın kabul gören<br />
kriterler olmayıp birbirinden farklı tanı önerileri getirilmiştir. Konu üzerinde ençok yoğunlaşan<br />
İspanya grubu tarafından aşağıdaki majör ve minör tanı kriterleri tanımlanmış ve AKO/AKOS<br />
tanısı için 2 majör veya 1 majöre ek olarak 2 minör kriterin bulunması yeterli görülmüştür.<br />
Majör kriterler; FEV1’de ≥ %15 ve ≥400 ml artış seviyesinde pozitif bronkodilatör test ve<br />
balgamda eozinofili ile astım hikayesinin olmasıdır. Minör kriterler; yüksek total IgE düzeyi,<br />
anamnezde atopinin bulunması ile FEV1’de ≥ %12 ve ≥ 200 ml artış seviyesinde pozitif<br />
bronkodilatör test olmasıdır. AKO/AKOS tedavisinde KOAH’ın GOLD grubuna bakılmaksızın<br />
tedaviye inhale kortikosteroidlerin (İKS) eklenmesi gerekir.<br />
KOAH hastalarında bakteriyal enfeksiyon ile eozinofili arasında ters yönde bir ilişki<br />
tanımlanmaktadır. Kan eozinofil düzeyi %2’nin altında olan KOAH hastalarının, kan eozinofil<br />
düzeyi yüksek olan KOAH hastalarına göre daha sık pnömoni enfeksiyonu geçirdiği<br />
gösterilmiştir. Bakteri sayısı ile balgamdaki eozinofil sayısı arsındaki ters ilişki KOAH<br />
hastalarında steroide olan cevabı belirleyen potansiyel mekanizmayı da sağlamaktadır. Bakteri<br />
yükü ne kadar fazla ise nötrofil enflamasyonu ile o kadar ilişkili olmakta ve daha önce de ifade<br />
edildiği gibi kortikosteroid cevabı da o kadar düşük saptanmaktadır.<br />
KOAH’da hastalığın klinik gidişini tahmin etmek ve tedaviyi planlayabilmek için eozinofillerin<br />
belirteç olarak kullanılmasının önünde bazı zorluklar vardır. Bunlar; eozinofilik enflamasyon<br />
ile kan eozinofilisi arasındaki ilişkiyi gösteren çalışmalar sınırlı sayıdadır, kan eozinofilisi<br />
zaman içinde değişim göstermektedir, hangi eşik değerin kullanılacağı netleşmemiştir, artmış<br />
eozinofil düzeyinin İKS tedavisinden fayda görecek olan hastaları gösterebileceği kesin<br />
değildir ve İKS tedavisi gören düşük eozinofil düzeyli hastaların tedavilerinden İKS’nin<br />
çıkarılıp çıkarılamayacağı bilinmemektedir.
Kaynaklar<br />
1. The Global Strategy for the Diagnosis, Management and Prevention of COPD, Global<br />
Initiative for Chronic Obstructive Lung Disease (GOLD) 2017. Available from:<br />
http://goldcopd.org. (Erişim tarihi: 20.03.<strong>2018</strong>).<br />
2. Singh D, Kolsum U, Brightling C, et al. Eosinophilic inflammation in COPD:<br />
prevalence and clinical characteristics. Eur Respir J 2014;44: 1697–1700.<br />
3. Kolsum U, Donaldson GC, Singh R, et al. Blood and sputum eosinophils in COPD;<br />
relationship with bacterial load. Respiratory Research 2017;18:88.<br />
4. Brightling C, Monteiro W, Ward R, et al. Sputum eosinophilia and short-term response<br />
to prednisolone in chronic obstructive pulmonary disease: arandomised controlled trial.<br />
Lancet 2000; 356: 1480–1485.<br />
5. Leigh R, Pizzichini M, Morris M, et al. Stable COPD: predicting benefit from high-dose<br />
inhaled corticosteroid treatment. Eur Respir J 2006; 27:964–971.<br />
6. American Thoracic Society. Standards for the diagnosis and care of patients with<br />
chronic obstructive pulmonary disease. Am J Respir Crit Care Med 1995;152:S77.<br />
7. Soler-Cataluña JJ, Cosío B, Izquierdo JL, et al. Consensus document on the overlap<br />
phenotype COPD-asthma in COPD. Arch Bronconeumol. 2012;48(9):331-337.<br />
8. Mirza S, Benzo R. Chronic Obstructive Pulmonary Disease Phenotypes: Implications<br />
for Care. Mayo Clin Proc. 2017;92(7):1104-1112.<br />
9. Kolsum U, Ravi A, Hitchen P, et al. Clinical characteristics of eosinophilic COPD<br />
versus COPD patients with a history of asthma. Respir Res. 2017;18(1):73.<br />
10. Watz H, Tetzlaff K, Wouters EF, et al. Blood eosinophil count and exacerbations in<br />
severe chronic obstructive pulmonary disease after withdrawal of inhaled<br />
corticosteroids: a post-hoc analysis of the WISDOM trial. Lancet Respir Med.<br />
2016;4(5):390–8.<br />
11. Eltboli O, Brightling CE. Eosinophils as diagnostic tools in chronic lung disease. Expert<br />
Rev Respir Med. 2013;7(1):33–42.<br />
12. Brightling CE, McKenna S, Hargadon B, et al. Sputum eosinophilia and the short term<br />
response to inhaled mometasone in chronic obstructive pulmonary disease. Thorax<br />
2005; 60: 193–198.<br />
13. Bafadhel M, McKenna S, Terry S, et al. Acute exacerbations of chronic obstructive<br />
pulmonary disease: identification of biologic clusters and their biomarkers. Am J Respir<br />
Crit Care Med 2011; 184: 662–671.
14. Negewo NA, McDonald VM, Baines KJ, et al. Peripheral blood eosinophils: a surrogate<br />
marker for airway eosinophilia in stable COPD. Int J Chron Obstruct Pulmon Dis 2016;<br />
11: 1495–1504.<br />
15. Casanova C, Celli BR, de-Torres JP, et al. Prevalence of persistent blood<br />
eosinophilia:relation to outcomes in patients with COPD. Eur Respir J 2017; 50-55.<br />
16. Pavord ID, Lettis S, Anzueto A, et al. Blood eosinophil count and pneumonia risk in<br />
patients with chronic obstructive pulmonary disease: a patient-level meta-analysis.<br />
Lancet Respir Med 2016; 4: 731–741.<br />
17. George L, Brightling CE. Eosinophilic airway inflammation: role in asthma and chronic<br />
obstructive pulmonary disease. Ther Adv Chronic Dis 2016;7:34–51.<br />
18. Pavord ID, Lettis S, Locantore N, et al. Blood eosinophils and inhaled<br />
corticosteroid/long-acting β-2 agonist efcacy in COPD. Thorax 2016;71:118–25.<br />
19. Couillard S, Larivée P, Courteau J, Vanasse A. Eosinophils in COPD Exacerbations Are<br />
Associated With Increased Readmissions. Chest. 2017;151(2):366-373.<br />
20. Vedel-Krogh S, Nielsen SF, Lange P, et al. Blood Eosinophils and Exacerbations in<br />
Chronic Obstructive Pulmonary Disease. The Copenhagen General Population Study.<br />
Am J Respir Crit Care Med 2016; 193(9): 965-74.<br />
21. Watz H, Tetzlaff K, Wouters EF, et al. Blood eosinophil count and exacerbations in<br />
severe chronic obstructive pulmonary disease after withdrawal of inhaled<br />
corticosteroids: a post-hoc analysis of the WISDOM trial. Lancet Respir Med.<br />
2016;4(5):390–8.<br />
22. Bafadhel, M. et al. Blood eosinophils to direct corticosteroid treatment of exacerbations<br />
of chronic obstructive pulmonary disease:a randomized placebo-controlled trial. Am J<br />
Respir Crit Care Med. 2012;186: 48–55.<br />
23. Serafino-Agrusa, L., Scichilone, N., Spatafora, M. & Battaglia, S. Blood eosinophils<br />
and treatment response in hospitalized exacerbations of chronic obstructive pulmonary<br />
disease: a case-control study. Pulm Pharmacol Ter. 2016; 37:89–94.<br />
24. Barnes, N. C., Sharma, R., Lettis, S. & Calverley, P. M. Blood eosinophils as a marker<br />
of response to inhaled corticosteroids in COPD. Eur Respir J. 2016; 47: 1374–1382.<br />
25. Bafadhel, M. et al. Blood eosinophils and outcomes in severe hospitalised exacerbations<br />
of COPD. Chest. 2016;150: 320–328.
Duman D, Aksoy E, Agca MÇ, Kocak ND, Özmen İ, Aktürk ÜA, Güngör S, Tepetam<br />
FM, Eroglu SA, Öztas S, Karakurt Z. The utility of inflammatory markers to predict<br />
readmissions and mortality in COPD cases with or without eosinophilia. Int J of COPD<br />
2015:10;2469-2478
Eozinofilisi olan ve olmayan KOAH’lı hastalarda mortalite ve tekrar hastane başvurusunu<br />
öngörmede inflamatuar belirteçlerin kullanımı<br />
Uzm. Dr. Ülkü Aka Aktürk<br />
Sağlık Bilimleri Üniversitesi, Süreyyapaşa Göğüs Hastalıkları ve Göğüs Cerrahisi Eğitim<br />
ve Araştırma Hastanesi, İstanbul<br />
Literatürde yeni inflamatuar belirteçler olarak nötrofil lenfosit oranı (NLO), mean platelet<br />
volume (MPV) ve trombosit (PLT)/ MPV oranının hastalıklarla ilişkisini inceleyen çalışmalar<br />
mevcuttur. Ancak bu belirteçlerin KOAH alevlenme sonuçlarını öngörmedeki kullanımı ile<br />
ilgili veri sınırlıdır. Bu çalışmada, KOAH alevlenme nedeni ile hospitalize edilen ve taburcu<br />
olan hastalarda periferik kan eozinofili (eozinofil > % 2), NLO ve PLT/MPV değerlerinin<br />
klinik gidişi öngörmede belirteç olarak kullanılabilirlikleri araştırıldı.<br />
Bu çalışma retrospektif gözlemsel bir kohort çalışma olarak planlandı. 1 Ocak 2014 ile 1 Kasım<br />
2014 tarihleri arasında hastane otomasyon sisteminden Uluslarası Hastalık Kodlama Sistemine<br />
(ICD) göre KOAH alevlenmesi ve alt kodlarını kapsayan J44, J44.0, J44.1, J44.8, J44.9 kodları<br />
kayıt edilmiş hastane yatışlı hastalar taramaya alındı. KOAH alevlenme tanısı ile yatırılan fakat<br />
ek olarak pnömoni, akciğer kanseri, interstisiyel akciğer hastalığı ve bronşektazi tanıları olan<br />
KOAH hastaları çalışma dışı bırakıldı.<br />
Hastane otomasyon sisteminden çalışmaya dahil edilen hastaların başvuru ve taburculuk<br />
sırasındaki demografik özellikleri, ek hastalıkları, tam kan sayımı ve biyokimya değerleri,<br />
NLO, CRP, PLT/MPV değerleri kayıt edildi. Ayrıca uzun süreli oksijen kullanımı, steroid<br />
kullanımı, hastane yatış süresi, tekrar başvuru ve mortalite bilgileri belirlendi. Hastalar<br />
eozinofilik ve eozinofilik olmayan şeklinde iki gruba ayrıldı ve taburculuk sonrası 6 aylık süre<br />
içinde mortalite ve tekrar hastane başvuruları kayıt edildi.<br />
SONUÇLAR<br />
Çalışmaya dahil edilen 1704 hastanın 351’i eozinofilik grupda, 1353’ü ise eozinofilik olmayan<br />
grupta yer aldı. Ek hastalıkların dağılımı ve USOT kullanımı gruplarda benzerdi. Eozinofilik<br />
olmayan grupta lökosit sayısı, nötrofil yüzdesi, kan glukoz ve üre, kreatinin seviyeleri anlamlı<br />
olarak yüksekti. Hastane başvurusu esnasında CRP ve NLO değerleri eozinofilik olmayan
grupta diğer gruba göre istatistiksel olarak anlamlı yüksek saptandı. PLT/MPV değerleri<br />
gruplarda benzerdi. Hastane kalış süresi eozinofilik grupta anlamlı düşük saptandı (6.6 güne<br />
karşılık 7.0 gün, p19 mg/dl CRP ve ≥7 NLO<br />
değerleri uzun süreli sağkalım ile negatif yönde ilişkili bulundu.<br />
TARTIŞMA<br />
KOAH alevlenmelerinde periferik kan eozinofilisi ve CRP ile eozinofilik ve bakteriyel<br />
alevlenmeye karar verilmesi tedavi yönetimini belirleme ve hastalık gidişini göstermede yararlı<br />
belirteçler olabilir. Çalışmada CRP değeri eozinofilik olmayan grupta yüksek bulundu ve<br />
taburculuk sırasında CRP değerinin 19 mg/dl üzerinde olmasının mortaliteyi 1.5 kat artırdığı<br />
saptandı. Çalışmalarda NLO ‘nun CRP ile pozitif korele olduğu ve KOAH alevlenmelerinde<br />
stabil döneme göre yükseldiği gösterildi. Çalışmamızda NLO değeri eozinofilik olmayan<br />
grupta eozinofilik gruba göre 2 kat daha yüksek bulundu. Ayrıca NLO ile CRP arasında<br />
korelasyon belirlendi ve taburculuk sırasında NLO değerinin 7 ve üzerinde olması 6 aylık<br />
mortalite ile ilişkili bulundu. Diğer yandan PLT/MPV eozinofilik ve eozinofilik olmayan<br />
KOAH alevlenmelerinde benzer bulundu ve mortalite ile ilişkisi saptanmadı.<br />
Tekrar başvurma oranı eozinofilik olmayan grupta diğer gruba göre daha yüksek saptandı.<br />
Mevcut literatür bilgileri bu konuda çelişkili sonuçlar göstermektedir. Çalışmamızda hastaların<br />
tekrar başvurusunu etkileyen faktörler olarak yüksek CRP, NLO ve uzun hastane yatış süresi<br />
tespit edildi. Taburculuk sonrası 6 aylık takipte mortalite % 15 saptandı ve gruplar arasında<br />
anlamlı fark bulunmadı. Sağkalımı etkileyen faktörler olarak yüksek CRP ve NLO tespit edildi.<br />
Sonuç olarak; eozinofilik olmayan KOAH alevlenme grubunda hastalığın seyri eozinofilik<br />
gruba göre daha kötü görünüyor. Eozinofilik olmayan ve CRP ve/veya NLO değerleri yüksek<br />
tespit edilen hastaların taburculuk sonrası daha yakından takip edilmesi gerekiyor. PLT/MPV<br />
oranına dikkat edilmesi klinik gidişi tahmin etmekte değerli olmayacaktır. Konunun çok<br />
merkezli ve prospektif olarak incelenmesi daha net bilgiler elde edebilmek açısından gerekli<br />
görünüyor.
Bafadhel M, Greening NJ, Harvey-Dunstan TC, et al. Blood Eosinophils and Outcomes<br />
in Severe Hospitalized Exacerbations of COPD. CHEST 2016; 150(2):320-328.<br />
Hastaneye yatırılan ciddi KOAH alevlenmelerinde kan eozinofilisi ve sonuçları<br />
Uzm. Dr. Yelda Başbuğ Tezel<br />
Haydarpaşa Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Göğüs Hastalıkları , İstanbul<br />
Balgamda eozinofil seviyesi stabil KOAH hastalarının akciğer fonksiyonları, semptomları ve<br />
egzersiz kapasitesini içeren değerlendirmelerde steroid yanıtı için bir belirteç olarak kabul<br />
edilir. Periferik kandaki eozinofili, KOAH alevlenmesi sırasında havayolu inflamasyonuna<br />
bağlı balgamda görülen eozinofilinin yerine dikkate alınabilir. Orta şiddetteki alevlenmelerde,<br />
periferik kan eozinofil sayımı total lökosit sayımının %2’sine eşit veya fazla ise sistemik<br />
kortikosteroid tedavisinden fayda görülebilir. Ancak, hospitalizasyonu gerektiren şiddetli<br />
alevlenmelerde eozinofilik KOAH hastalarının tedavilerinde sistemik kortikosteroid<br />
tedavisinin etkinliği tam bilinmez. Çalışmanın amacı; ciddi KOAH alevlenmesi ile başvuran<br />
hastalarda hastaneye başvuru anındaki kan eozinofil sayımının klinik sonuçlarla ilişkisini,<br />
prospektif yapılmış olan iki merkezli bir çalışmanın verilerinden elde etmektir.<br />
Çalışmaya dahil edilen 389 hastanın 243’ünde (117 erkek, ortalama yaş 71) KOAH tanısı<br />
doğrulandı. Hastaların tümünde sigara anamnezi vardı ve %23’ü aktif sigara içicisi iken %77’i<br />
sigarayı bırakanlardandı. Ortalama sigara içme hikayesi 48 paket.yıl bulundu. Eozinofilik<br />
KOAH alevlenmesi olarak; periferik kanda ≥200 hücre/mL ve/veya total lökosit sayısının<br />
≥%2’si kabul edildi. Bu tanımlamaya göre hastalardan 62’si (%25) eozinofilik, 181’i<br />
eozinofilik değildi. Hastaların 32’sinde (%13) periferik kan eozinofil sayısı ≥400 hücre/mL<br />
değerindeydi. Her iki grup arasında CRP hariç başvuru anındaki temel parametrelerde istatistik<br />
farklılık bulunmadı. Eozinofilik olmayan KOAH grubunda CRP düzeyi anlamlı derecede<br />
yüksekdi (eozinofilik olan grupta 13 mg/L; olmayan grupta 55 mg/L; p
Radyolojik olarak 69 (%28) hastada pnömoni belirlendi. Bu hastaların dışlanması ile<br />
inflamatuar hücre sayımları ve tedaviye yanıtlar yönünden sekonder analiz uygulandı. Böylece<br />
toplam 174 hasta yeniden değerlendirildi. Bu grup içinde; oral kortikosteroidler ve antibiyotik<br />
tedavisi alan hasta oranı %78,7, sadece oral kortikosteroid alan hasta oranı % 14.4, sadece oral<br />
antibiyotik tedavisi alan hasta oranı % 4,6 ve iki tedaviyi de almayan hasta oranı % 2.3 olarak<br />
bulundu. Eozinofilik KOAH alevlenmesi 54 (%31), periferik kan eozinofilisi 30 (%17) hastada<br />
belirlendi. CRP (mg/dL) eozinofilik alevlenmelerde noneosinofilik alevlenmelere göre anlamlı<br />
derecede düşük kaldı (11 ve 37; P
Çalışmada ayrıca alevlenmelerin viral ya da bakteriyel sebepli olup olmadığına dair bir çalışma<br />
da yapılmamıştır.
Yohannes, AM, Müllerova H, Hanania NA, et al. Long-term Course of Depression<br />
Trajectories in Patients With COPD. CHEST 2016; 149(4):916-926.<br />
KOAH Hastalarında Depresyonun Uzun Dönemli Seyri.<br />
Uzm. Dr. Evren Canel Karakaş<br />
Lütfiye Nuri Burat Devlet Hastanesi, Göğüs Hastalıkları, İstanbul<br />
KOAH hastalarının %40’a varan kısmında klinik olarak anlamlı, günlük aktivitelerini<br />
etkileyebilen depresif semptomlar geliştiğine dair çok miktarda kanıt vardır. Depresyon;<br />
medikal tedaviye uyumsuzluk, hastaneye yatış epizodlarının sıklığı, KOAH alevlenmeleri<br />
insidansında artış, fiziksel maluliyet ve artmış erken mortalite riskiyle ilişkilendirildi.<br />
Depresyonu olan KOAH hastalarını içeren uzun dönemli takip çalışmalarının sistematik<br />
derlemesinde; çift yönlü bir ilişki bildirildi. KOAH’ın sürekli olarak depresyon riskini<br />
arttırdığı, depresyonun da yaşam kalitesini bozduğu ve KOAH nedenli mortalite riskini<br />
yükselttiği gösterildi.<br />
Bu çalışmada; ECLIPSE çalışmasına 12 ülkeden katılan toplam 1589 KOAH hastalarından<br />
elde edilen 3 yıllık veriler incelenerek depresyon seyri tanımlandı. 3 yıllık takip boyunca<br />
depresif semptomların seyri ile ilişkili risk faktörleri incelendi ve KOAH’ın klinik gidişi ile<br />
ilişkili değişiklikler belirlendi. 40-75 yaş arasında ≥10 paket-yıl sigara öykülü, postbronkodilatör<br />
FEV1 beklenen normale göre
4) Remisyona girenler: Başlangıçta EMÇ-D skorları veya antidepresan kullanımlarına<br />
göre depresyonda olan fakat 3. yıl kontrolünde EÇM-D skoru