27.05.2019 Views

Milli Mücadele Gazetesi

FMV Ispartakule Işık Lisesi

FMV Ispartakule Işık Lisesi

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

15 MAYIS 1919<br />

<strong>Milli</strong> <strong>Mücadele</strong><br />

1<br />

gazetesi<br />

Hazırlayan: FMV Ispartakule Işık Lisesi & Fen Lisesi ARŞiVE IŞIK TUTANLAR Ekibi<br />

Halk sessiz ve üzgün seyretti.<br />

İZMİR<br />

İŞGAL EDİLDİ.<br />

İzmir’e Yunan ordusunun askerleri geldi.<br />

GÜNLERDEN beri limanımızda toplanmakta<br />

olan yabancı harp gemilerinden dün öğleden sonra<br />

bahriye silahendazları indiler ve şehrin muhtelif<br />

noktarını işgalleri altına aldılar. İngiliz birlikleri,<br />

Karaburun ve Uzunada cihetini, Fransız kuvvetleri<br />

Urla ve Foçalar’ı, Yunan müfrezeleri de Yenikale’yi<br />

kontrolleri altına almışlardır.<br />

Halk, sokaklara, kordon boyuna yayılarak sessizlik<br />

içinde bu işgali seyretmiştir. Şehirdeki Rumlar ise<br />

şenlikler yapmışlar ve bilhassa karaya çıkan Yunan<br />

silâhendazlarını büyük gösterilerle karşılamışlardır.<br />

FRANSIZ, İngiliz ve Yunan kuvvetleri yalnız<br />

İzmir’in kalelerini ve müstehkem mevkilerini işgalle<br />

yetinmemişlerdir. Aynı zamanda şehrin içine de<br />

birlikler gönderilmiştir.<br />

ÖĞRENDIĞIMIZE göre, işgalin plânı, dün sabah<br />

Amiral Kaltop’un başkanlığında yapılan bir toplantıda<br />

kararlaştırılmış ve bunu müteakip saat 09.00’da<br />

Dün sabah 17. Kolordu<br />

Kumandanı Ali<br />

NadirPaşa’dan Harbiye<br />

nezaretine bir telgraf<br />

gelmiştir. İzmir mevkii<br />

müstahkem kumandanı,<br />

halk arasındaki<br />

şayialara göre, İzmir’in<br />

Yunan kıtaları tarafından<br />

işgal edileceği,<br />

yahut Yunanistan’dan<br />

daha evvel İzmir’e<br />

getirilmiş bulunan<br />

Yunan Kızılhaç ekiplerinin<br />

el altından yerli<br />

Rumlardan teşkil edip<br />

silahlandırdığı kuvvetler<br />

tarafından, içeriden<br />

işgal altına alınacağı<br />

ihtimallerini bildirimiştir.<br />

Kolordu Kumandanı,<br />

ne surette hareket edeceği<br />

hususunda talimat<br />

istemiş ve kendisine<br />

acele emir verilmesini<br />

istemiştir. Fakat Harbiye<br />

Nezareti’nden, İzmir<br />

Kolordu Kumandanına<br />

hiçbir cevap verilmemiştir.<br />

Yalnız İzmir’de Amiral<br />

Kaltop’tan, İtilâf birliklerinin<br />

şehri işgale<br />

başlayacaklarına dair<br />

Amiral, Kolordu Kumandanı Ali Nadir Paşa ile Vali<br />

Kanbur İzzet’e bir nota ile kararını bildirmiştir.<br />

KOLORDU kumandanı da, Bâbıâlî ve Harbiye<br />

Nazırı Şakir Paşa ile makine yaptığı telgraf muhaberesinden<br />

sonra emrindeki birliklere şu talimatı<br />

vermiştir:<br />

“İzmir mühtahkem mevkii tahkimat bölgesi, bugün<br />

öğleden sonra İtilâf devletleri kıtaları tarafından işgal<br />

edilecektir. Toplar ve diğer her türlü harp malzemesi<br />

bu kıtaları tarafından işgal edilecektir. Bu bölgelerdeki<br />

komutanlar, subaylar ve erler bu bölge dışında ve<br />

gerilerinde toplanacaklar, kolorduca verilecek emre<br />

göre hareket eyleyeceklerdir. Bu işgal esnasında katiyen<br />

karşı konmayacak, işgale gelecek İtilâf müfrezelerine<br />

gereken kolaylıklar gösterilecektir.”<br />

Bu kolorduluk emri dolayısıyla, Türk birliklerinin,<br />

işgalden hemen önce sessizce çekildikleri ve hiçbir<br />

çatışma olmadığı anlaşılmaktadır.<br />

Hükümet inanmıyor<br />

sabahki notayı alınca<br />

Ali Nadir Paşa telgraf<br />

makinesi başına gelmiş<br />

ve bu defa Harbiye<br />

Nazırı Şakir Paşa ile<br />

muharebe etmiştir.<br />

Harbiye Nazırı verdiği<br />

cevapta Amiral Kaltrop’un,<br />

İtilâf birliklerinin<br />

İzmir kalelerini<br />

işgal edeceklerine dair<br />

notası için:<br />

“İşgal vukuuna diar<br />

Bâb-ıâli’ye verilmiş<br />

bir malûmat yoktur.<br />

Amiralin bu teklifi, mütareke<br />

şartları hükümleri<br />

icabında olmakla,<br />

mukafakat edilmesi<br />

lüzumu tabiidir.<br />

Öğrendiğimize göre,<br />

Kolordu Kumandanı,<br />

bunun üzerine; “Bu<br />

işgalin muvakkat bir<br />

mahiyeti haiz olduğu,<br />

bunun bir Yunan<br />

işgaline yol açacağı”<br />

hakkındaki ısrarlı şaiyalar<br />

üzerine Harbiye<br />

Nâzırı’nın dikkatini<br />

çekmiş ve kendisinden<br />

şu cevabı almıştır:<br />

“Bu gibi şâyialara<br />

ehemmiyet vermeyiniz.”<br />

Yunan askeri<br />

bugün çıkıyor.<br />

Dün, gece yarısına yarım saat kala, Amiral<br />

Kaltrop, İzmir Valisi ile Kolordu Kumandanı’na<br />

ikinci notasını vermiş ve bunda,<br />

sabahleyin Yunan birliklerinin şehri işgal<br />

edeceklerini bildirmiştir.<br />

Bu notada;<br />

“Mondoros Mütarekenamesinin 7’nci<br />

maddesi gereğince, İtilaf Devletleri namına,<br />

İzmir’in Yunan askerî birlikleri tarafından<br />

işgal olunacağı, bu kararın Babıâli’ye<br />

de bildirildiği ve çıkarma kuvvetlerinin<br />

ertesi gün (15 Mayıs 1919) saat 08.00’de<br />

İzmir’e asker çıkaracaklarını, Yunan deniz<br />

silahlı müfrezelernin 07.00’den itibaren<br />

Paris<br />

İZMİR’DEN gayri İstanbul’la, Edirne’nin<br />

de Yunanistan’a terkedilmesi için geniş<br />

bir faaliyet göstermektedir.<br />

Burada yayınlanmakta olan (Revue<br />

Des Balkans) adındaki derginin son<br />

nüshasında (İstanbul: Yunan şehri)<br />

başlıklı uzun bir makale mevcuttur.<br />

Josef Reinach adındaki yazar, İstanbul<br />

ve havalisinin Yunanistan’a bırakılmasının<br />

şart olduğunu yazmakta ve şöyle<br />

demektedir:<br />

SON DAKİKA<br />

iskeleleri işgal edeceklerini, esef verici<br />

olaylara meydan kalmamak üzere Osmanlı<br />

kıtalarının bulundukları mahallerde kalması<br />

ve bir İngiliz deniz piyade müfrezesi<br />

tarafından işgal edilecek olan telgrafhanede,<br />

sansür edilmek kaydıyla, resmî<br />

muhaberata müsaade edileceği ve Yunan<br />

askerî makamlarının kendilerine dair olan<br />

arzularının bildirilmesine intiraz edilmesi<br />

lüzumu” bildirilmektedir.<br />

Midilli’deki Birinci Yunan Tümeni’nin<br />

de sabaha karşı İzmir’e doğru yola çıktığı<br />

duyulmuştur.<br />

17’nci Kolordu Kumandanı’nın, sabaha<br />

karşı emrindeki birliklere şu talimatı yolladığı<br />

öğrenilmiştir:<br />

“Yarın sabah Yunan birlikleri şehre çıkacaklar<br />

ve yavaş yavaş şehri işgal edeceklerdir.<br />

Esef verici olayların meydana gelmemesi<br />

için bütün askeri kıtalar bulundukları<br />

garnizonlarda kalacaklardır.”<br />

Yunanistan, İstanbul ile<br />

Edirne’yi de istiyor<br />

“Eğer sulh konferansı, âdil şekilde milliyetler<br />

prensibini tatbik ederse, İstanbul<br />

ile onu Trakya’dan çevreleyen bütün<br />

havaliyi Yunanistan’a bırakmaktan başka<br />

bir şey yapamaz.”<br />

Josef Reinach, Edirne şehrinin de üçte<br />

iki çoğunluğunda Yunan olduğunu iddia<br />

etmekte ve makalesini şöyle bitirmektedir:<br />

“İstanbul Türklerin elinde kalamaz!”<br />

<strong>Milli</strong> <strong>Mücadele</strong>mizin 100. yılı anısına FMV Ispartakule Işık Lisesi & Fen Lisesi öğrencilerinden oluşan “ARŞİVE IŞIK TUTANLAR” ekibi tarafından derlenmiştir.


MİLLİ MÜCADELE GAZETESİ, 15 Mayıs 1919<br />

2<br />

MUSTAFA KEMAL KİMDİR ?<br />

Atina’da<br />

şenlik<br />

ATİNA<br />

Bir Yunan muhabiri yazıyor.<br />

İZMİR’in Yunan kuvvetleri tarafından<br />

işgali haberi günlerdir bekleniyordu.<br />

Fakat haberin gecikmesi<br />

son zamanlarda halk arasında ciddi<br />

endişeler yaratmaya başlamıştı.<br />

Fakat dün sabaha 11’de haber birden<br />

patlayınca şehir neşe ve sevinç<br />

doldu, her tarafa mavi – beyaz<br />

bayraklar çekildi, sokaklara dökülen<br />

halk arasında sevinçten ağlayanlara<br />

rastlanıyordu.<br />

Beş asırlık bir hayal ve bir rüya<br />

nihayet gerçekleşiyordu:<br />

İstanbul’da milli şarkılar söyleyerek<br />

sokaklara dökülen halk bir taraftan<br />

Fransız ve İngiliz milli marşlarını,<br />

diğer yandan da Yunan milli marşını<br />

söylüyordu.<br />

Akşama doğru Atina Hükümet<br />

Konağı önünde büyük bir miting<br />

toplandı. Büyük tezahürat arasında<br />

balkona gelen Belediye Reisi Patris<br />

şöyle konuştu:<br />

“- Bugünden itibaren, İyonya’nın<br />

güzel çiçeği İzmir Yunanistan’a<br />

aittir.”<br />

“Hurra” sesleri birden göklere yükseldi.<br />

Bundan sonra kalabalık, başta<br />

Belediye Reisi Patris ve Belediye<br />

Meclisi üyeleri İngiliz, Fransız ve<br />

Amerikan elçiliklerine gitmişler,<br />

teşekkür mesajlarını bırakmışlardır.<br />

VENİZELOS’UN TELGRAFI<br />

DÜN öğleye doğru, gazeteciler Başbakanlığa<br />

davet edilmişler ve kendilerine<br />

Venizelos’un şu telgrafı verilmiştir:<br />

“Yüksek Konseyin bugünkü toplantısında,<br />

hazır beklemekte olan Yunan<br />

çıkarma kuvvetlerinin derhal İzmir’e<br />

hareket etmeleri hususunda karar<br />

aldığı şu anda bana bildirildi. Karar<br />

ittifakla alınmıştır. Yaşasın millet.<br />

Venizelos”<br />

Paris’ten Pazartesi 5.45’te yollanan bu<br />

telgraf Atina’ya salı günü ulaşmıştır.<br />

Yalnız, çıkarma birliklerine hazır ol<br />

emri daha geçen çarşamba verilmişti.<br />

Genelkumay’da<br />

Değişiklik<br />

Yapıldı.<br />

Fevzi Paşa’nın, Harbiye Nazırı<br />

Şakir Paşa ile itilafa düştüğü ve bu<br />

sebeple de vazifesinden alındığı<br />

söylenmektedir. Fevzi Paşa’nın,<br />

İzmir’in muhtemel işgali karşısında<br />

takip edilecek yol hususunda<br />

Harbiye Nazır’ının görüşlerine<br />

katılmadığı ve yeni işgal hareketlerine<br />

silahla karşı konulması<br />

gerektiği görüşünü müdafaa ettiği<br />

ve İzmir’de Kolordu Kumandanı<br />

Nadir Paşa’ya verilecek “silahları<br />

teslim et” talimatına da katılmadığı<br />

öğrenilmiştir.<br />

DOKUZUNCU Ordu Müfettişliğine<br />

tayin edildiğini bildirdiğimiz<br />

Mustafa Kemal Paşa, mütarekenin<br />

imzalanmasından 13 gün sonra<br />

döndüğünde bir basın toplantısı<br />

yaparak, devlet idaresi ile ilgili fikirlerini<br />

açıklamıştır.<br />

MİNBER gazetesi, 19 Kasım 1918<br />

tarihli nüshasında bu basın toplantısını<br />

verirken, Mustafa Kemal Paşa<br />

hakkında da şunları yazmıştır:<br />

“İtiraf edelim ki, vatanın emsalini<br />

yetiştirmekte cömertlik göstermediği<br />

birkaç müstesna zekâdan biri<br />

ve hatta birincisi Minber ve Vakit<br />

gazetelerinde beyanatı neşredilen<br />

Kemal Paşa’dır.<br />

Milletin ve memleketin en ziyade<br />

Çanakkale kahramanı Mustafa Kemal Paşa, Anafartalar’da düşman çıkarmasını önledikten sonra grup karargahı önünde<br />

arkadaşları ile birlikte.<br />

M. KEMAL PAŞA<br />

Damat Ferit ile konuştu.<br />

Çanakkale kahramanı Samsun’a harekete hazırlanıyor.<br />

ÇANAKKALE kahramanı Mustafa Kemal Paşa<br />

dün akşam yemeğini Nişantaşı’nda Sadrazam Damat<br />

Ferit Paşa’nın evinde, yeni Genelkurmay Başkanı Cevat<br />

Paşa’nın da katıldığı özel bir toplantıda yemiştir.<br />

Öğrendiğimize göre; yemekten sonraki sohbet<br />

sırasında Sadrazam bir harita getirterek Mustafa Kemal<br />

Paşa’ya, yeni vazifesi esnasında neler yapmak niyetinde,<br />

selâhiyetlerinin neler olduğunu sormuştur.<br />

Nisan ayı son günlerinde Samsun’a Dokuzuncu Ordu<br />

Müfettişliğine tayin edilmiş olan Mustafa Kemal Paşa bu<br />

soruya cevaben demiştir ki:<br />

hayırlı evladından olduğu halde en<br />

az takdire mazhar olan yine kendisidir.<br />

Fakat kime kabahat bulalım?<br />

Kendisi o kadar şöhretten kaçan, o<br />

derece mahviyet kârdır ki Anafartalar’ın<br />

yegâne müdafi ve İstanbul’un<br />

kurtarıcısı münhasıran kendisi<br />

olmasına rağmen bu hakikati pek<br />

çok zaman ifşa etmedi ve bu surette<br />

bütün muvaffakiyetin şan ve şerefleri<br />

çapulcuların inhisarcı hisselerine<br />

kaydedildi.”<br />

MİNBER gazetesi, Mustafa Kemal<br />

Paşa’yı anlatan bu makalesini şu<br />

cümle ile sona erdirmişti:<br />

“Herhalde İstikbal-i Vatan Mustafa<br />

Kemal Paşa’dan büyük hizmetler<br />

beklemekte haklıdır.”<br />

1918 yılının son aylarında bir ara<br />

Harbiye Nazırı olacağı söylenmiş<br />

olan Mustafa Kemal Paşa 1881 yılında<br />

Selanik’te doğmuştur. Selanik Askeri<br />

Rüştiyesi’ni bitirerek Manastır<br />

Askeri İdadisine 1895 yılında giren<br />

Mustafa Kemal, 1905 yılında Harp<br />

Akademisinden kurmay yüzbaşı<br />

olarak çıkmış ve merkezi Şam’da<br />

bulunan Beşinci Orduya gitmiştir.<br />

MUSTAFA Kemal Paşa, aynı<br />

zamanda Şam’da Vatan ve Hürriyet<br />

Cemiyeti’ni de kurmuş, softaların<br />

31 Mart ayaklanmasını bastıran<br />

Hareket Ordusunun Genelkurmayında<br />

vazife almış, Trablusgarp<br />

cephesinde, Arnavutluk’ta savaşlara<br />

katılmıştır.<br />

“- Efendim, İngiliz raporlarına göre, Samsun ve<br />

havalisinde bazı karışıklıklar varmış. Biraz mübalağalıdır<br />

zannediyorum. Ne de olsa bunlar basit şeyler… Yerinde<br />

yapacağım tetkikat ile hallederiz. Şimdiden isabetli bir<br />

şey söyleyememekten korkarım.”<br />

Bunun üzerine Sadrazam Cevat Paşa’ya dönerek, “Siz<br />

ne dersiniz?” demiş, o da “-Öyledir efendim, bu gibi işler<br />

yerinde hallonulur.” şeklinde cevap vermiştir.<br />

SADRAZAMIN, Mustafa Kemal Paşa’nın hangi<br />

vilayetlere, hangi kuvvetlere selâhiyetlerini kullanacağından<br />

bir tereddüdü olduğu sezildiğinden Cevat Paşa<br />

bu tereddüdü dağıtmak istercesine “Efendim, Paşa tabiî<br />

o mıntadaki kuvvete kumanda edecek, zaten nerede<br />

kuvvet kaldıki” demiştir.<br />

ÖĞRENDİĞİMİZE göre Mustafa Kemal Paşa bugün<br />

Padişahı ziyaret ederek vedâ edecek ve derhal Bandırma<br />

vapuru ile Samsun’a hareket edecektir.<br />

Nişantaşı Konağından Mustafa Kemal Paşa ile birlikte<br />

ayrılan Cevat Paşa, Teşvikiye’ye doğru yürürken:<br />

“- Bir şey mi yapacaksın Kemal?” diye sormuş ve şu<br />

cevabı almıştır:<br />

“- Evet Paşam, bir şey yapacağım.”<br />

Ve aralarındaki konuşma şu şekilde bitmiştir:<br />

“- Allah muvaffak etsin.”<br />

Mustafa Kemal Paşa, Çanakkale<br />

savaşları sırasında Anafartalar’da<br />

İngiliz çıkarma birliklerini durdurmuş,<br />

İstanbul’u korumuştur.<br />

Bundan sonra Anadolu’nun Doğusunda<br />

vazife alan Mustafa Kemal<br />

Paşa, Bitlis ve Muş’u da düşmandan<br />

geri almıştır. İkinci ve Yedinci Ordu<br />

Kumandanlıklarını da yapan Paşa,<br />

mütarekeden 31 Ekim 1918’de Yıldırım<br />

Orduları Grup Kumandanlığına<br />

tayin edilmiş ve bu grubun lağvı<br />

üzerine de İstanbul’a dönmüştür.<br />

PATRİKHANE<br />

NE YAPIYOR?<br />

Diğer taraftan Yunan gazeteleri,<br />

Anadolu’da Hristiyanlara zulüm<br />

yapıldığına, bu kütlerin tehlikede<br />

bulunduklarına dair haberler<br />

yayarak, İzmir’de başlamakta<br />

olan işgal bölgelerinin mümkün<br />

olduğu kadar içerilere yayılmasını<br />

sağlamak istemektedirler.<br />

Yunan basını, “Anadolu içlerinden<br />

Patrikhaneye geldiği bildirilen<br />

raporlar” üzerinde durmaktadır.<br />

Patrikhane tarafından iddia<br />

edildiğine göre, Anadolu’da Hristiyanlar<br />

felaketle karşı karşıya bulunmaktadırlar<br />

ve açlıktan ölmeleri<br />

tehlikesi de vardır. Patrikhane<br />

Türk makamlarının Hristiyanlara<br />

ekmek vermediklerini, Konya ilinde<br />

de çetelerin Hristiyan evlerini<br />

güpe gündüz bastıklarını ileri<br />

sürmektedir.<br />

Anadolu Rumları<br />

neler istediler?<br />

YUNAN Haber bülteninin açıkladığı<br />

bir habere göre, Anadolu<br />

Rumlarından bir heyet İstanbul’da<br />

Yunan kulübünde yaptığı bir toplantı<br />

sonunda aldığı kararı Yunan<br />

Başbakanı Venizelos’a ulaştırmıştır.<br />

Kararda, Anadolu Rumlarının<br />

talepleri sıralanmakta ve “İzmir ile<br />

Bursa Yunanistan’a kavuşurken, bir<br />

Anadolu içleri Rumları barbarlarla<br />

birlikte yaşamaya devam edemeyiz”<br />

denmektedir.<br />

Anadolu Rumlarının temsilcileri,<br />

“tam bir siyasi istiklal ve anavatanımızın<br />

garantisi, büyük devletlerin<br />

de himayesi altında işlerimizi yürütmek<br />

hakkını istiyoruz” denmektedir.<br />

İmzalar şunlardır:<br />

• Aleksandr Siniosoğlu (Bankacı)<br />

• Sofoki Hüdaverdioğlu (Tüccar)<br />

• Aleksandr Köseoğlu (Sanayici)<br />

• Hristanthe Tomaides (Avukat)<br />

• Jurdan Cerrahoğlu (Doktor)<br />

• Yoahim Valayanis (Profesör)<br />

Belediye<br />

Reisi Cemil<br />

Paşa “Yok,<br />

Yok” Diyor.<br />

Belediye Reisi Cemil Paşa, dünkü<br />

beyanatında “Para yok, amele<br />

yok, vesait yok…” demiş şehir<br />

işlerinin düzeltilmesinde karşılaştığı<br />

güçlüklerden bahsetmiştir.<br />

Cemil Paşa, bilhassa şehri temiz<br />

hale getireceğini söylemiş, bunun<br />

için de sokağa tükürülmesini,<br />

çöplerin sokaklara boşaltılmasını<br />

yasaklayacağını kaydetmiştir.<br />

Belediye Reisine göre, gıda maddelerinin<br />

açıkta, sinek yağmuru<br />

altında satılması da önlenecektir.<br />

<strong>Milli</strong> <strong>Mücadele</strong>mizin 100. yılı anısına FMV Ispartakule Işık Lisesi & Fen Lisesi öğrencilerinden oluşan “ARŞİVE IŞIK TUTANLAR” ekibi tarafından derlenmiştir.


MİLLİ MÜCADELE GAZETESİ, 15 Mayıs 1919<br />

3<br />

Venizelos’un Rumlara Mesajı:<br />

“İZMİR’İ İŞGALE DAVET EDİLDİK.”<br />

Şehrimizdeki Rumlara, İzmir’in<br />

Yunan ordusu tarafından işgal edileceğine<br />

dair müjdenin salı günü metropolithanede<br />

yapılan bir toplantıda<br />

verildiği öğrenilmiştir.<br />

Bu toplantıya katılan bir Yunanlı<br />

gazeteci şunları anlatmıştır:<br />

“13 Mayıs öğle vakti, İzmir’in Yunan<br />

askeri tarafından işgal edileceğini<br />

Rum halkı bilmiyordu. Büyük haber<br />

ancak öğleden sonra saat dörtte Mavrudis<br />

tarafından metropolithanenin<br />

büyük salonunda müjdelendi.<br />

Saat ikiden beri kavaslar, papazlar,<br />

Rum ve Yunanlı gazeteciler, cemaatin<br />

bütün azaları ve mahalle heyetleri<br />

Metropolithanede fevkalade bir toplantıya<br />

çağrılmışlardı.<br />

Halk önemli bir durum karşısında<br />

olduğunu anlıyor, Ayafotini Kilisesi’nde<br />

toplanıyordu. Metropolit<br />

Hrisostomos ile Anadolu’nun başpapazları<br />

Yunan ordularını karşılamak<br />

ve takdis etmek mutluluğuna ermek<br />

düşüncesiyle derin bir sevinç içindeydiler.<br />

Metropolithane baştan başa dolmuştu.<br />

Herkes sevinçli haberi öğrenmek<br />

için, karşıki Yunan Konsoloshanesinden<br />

Mavrudis’in gelmesini bekliyordu.<br />

Nihayet Yunan Heyeti Reisi, metropolithaneye<br />

gelerek acele salona<br />

girdi. Heyecanı pek şiddetli idi. Adeta<br />

titriyordu. Yanında duran Metropolit<br />

Hrisostomos ağlıyordu.<br />

Mavrudis, Venizelos’un beyannamesini<br />

okumaya başladı. Daha ilk<br />

kelimesi, salonun içinde ve dışında<br />

“zito, zito” sesleriyle karşılandı. Orada<br />

bulunanlar birbirlerini kucaklıyorlardı.<br />

Sevinç son haddini bulmuştu.<br />

Venizelos beyannamesinde şöyle<br />

diyordu:<br />

“Yunanistan, İzmir’i işgal etmek<br />

üzere, barış konferansı tarafından<br />

memur edildi. Asırlarca beklenen<br />

emelimiz tahakkuk etmiştir. Milletimiz<br />

idrak ederler ki, bu karar, konferansı<br />

idare edenlerin vicdanında<br />

Enosis’in (ilhakın), İzmir’in Yunanistan’a<br />

ilhakının yer bulmasından sonra<br />

verilmiştir.<br />

Balkan Harbine kadar aynı boyunduruk<br />

altında esir bulunduğum için<br />

bugün, Küçük Asyalı Rum kalplerinin<br />

ne derece sevinç duygularıyla dolu<br />

olacağını iyice hissediyorum.<br />

Duyguların açığa vurulmasını önleyecek<br />

değilim. Fakat bu gösterileri<br />

ahali arasında, vatandaş unsurların<br />

hiçbirine karşı husumet ve hareket<br />

mahiyetini almayacağına eminim.<br />

Aksine olarak fazla sevinç, nümayiş<br />

diğer unsurlara karşı kardeşlik hisleri<br />

göstermekle eş anlamda olmalıdır.<br />

Bu unsurlara anlatılmalıdır ki: Biz,<br />

diğerlerinin zararına, kendi üstünlüğümüzü<br />

ve zorbalığımızı yerleştirmek<br />

için bir boyunduruğun kaldırılmasını<br />

kutlamıyoruz. Yunan hürriyetiyle,<br />

cins ve mezhep farkı olmadan, eşitlik<br />

ve adalet bahşedeceğiz.<br />

Umum unsurlara karşı bu itimat ve<br />

emniyeti telkin etmekle yalnız milli<br />

cevherimize sadık kalmayacağız,<br />

fakat yüksek milli menfaatlerimize<br />

de mükemmel surette hizmet etmiş<br />

olacağız.<br />

İtalyan unsuruna bilhassa hususi<br />

dikkat gösterilmelidir. İzmir’in Yunan<br />

işgali hususunda İtaly’nın da diğer<br />

müttefiklere katılması, nazarı dikkate<br />

alınmalıdır.<br />

Yunanlı Küçük Asya’dan ricam faydasız<br />

kalmayacağını ve İzmir’i kendisine<br />

“İhya-yı milli incilini” getirmek suretiyle<br />

yakında ziyaret edebileceğimi<br />

ümit ederim.<br />

“ELEFTERİOS VENİZELOS”<br />

Venizelos’un beyannamesinin okunmasından<br />

sonra, çeşitli sınıflardan<br />

halk arasında kucaklaşmalara devam<br />

edildi.<br />

Yunanlı gazeteci, Yunan işgal kuvvetlerinin<br />

gelmek üzere olduğunu, her<br />

an beklendiğini de söylemiştir.<br />

Fakat Venizelos’un beyannamesindeki<br />

bütün söz ve vaatlere rağmen,<br />

buradaki yerli Rumlar – ki çoğu<br />

silahlandırılmıştır – Yunan işgal birliklerinin<br />

gelmesi ile toplu bir yağma<br />

ve katliama hazırlanmaktadırlar.<br />

İstanbul’a<br />

Birleşik<br />

Yönetim<br />

Atina<br />

İstanbul’dan Embros gezetesine verilen<br />

bir habere göre, sulh konferansı,<br />

İstanbul şehri ile havalisinin “beynelmilel<br />

bir idare” ye teslim edileceğini<br />

pek yakında Türk Hükümetine<br />

bildirecektir.<br />

Embros muhabiri bu haberi, İstanbul’daki<br />

müttefiİstanbul’daki müttefik<br />

çevrelerinden aldığı ilave etmektedir.<br />

Türkleri<br />

savundu, vazifeden<br />

oldu<br />

Amerikan Robert College Okulunun<br />

Müdürü Dr. Gates, dostlarına<br />

vedâ etmiş ve İstanbul’dan, Paris’e<br />

hareket etmiştir.<br />

Geçenlerde Dr. Gates, yaptığı bir<br />

konuşmada Türkleri savunmuş ve<br />

“Ermeni mezalimi” konusunda<br />

Türkler aleyhindeki iddiaların çok<br />

fazla büyütüldüğünü söylemiştir.<br />

Bu sözlerden kısa bir süre sonra<br />

Dr. Gates’in görevine son verilmiş<br />

ve kendisi Birleşik Amerika’ya geri<br />

çağrılmıştır.<br />

İstanbul’da<br />

tutuklamalar<br />

yapıldı.<br />

Ermenilere zulüm yaptıkları iddiası<br />

ile tevkif edilen İttihatçılar arasında<br />

Profesör Fuad Köprülü ile eski<br />

İttihatçı mebuslar ve bir de gazeteci<br />

var.<br />

İTTİHATÇI denilerek veya harp<br />

sırasında Ermenilere zulüm yaptıkları<br />

iddiasıyla bazı kimselerin<br />

tevkifine dün de devam edilmiştir.<br />

Askeri hapishaneye atılanlar arasında<br />

eski Sinop mebusu İsmail Hakkı,<br />

eski Tokat mebusu Hasan Tahsin,<br />

eski Karasi mebusu Ferhad Dr. Esad<br />

Paşa, tüccarlardan Macid Mehmet<br />

Karakaş, Şamlı Mehmet ve Terzi<br />

Zeki de vardır.<br />

Darülfünun hocalarından Köprülü<br />

Mehmet Fuat ile eski Antalya Valisi<br />

Sabur Sami de yakalanarak hapsedilmiştir.<br />

Şeytan gazetesi müdürü<br />

Avni Bey tevkif edilmiştir.<br />

Askeri mahkemede, Ermenilere<br />

zulüm yapan Türklerin durumları<br />

ile meşgul olmak üzere yeni bir sorgu<br />

hakimi tayin edilmiştir. Bu zat,<br />

Van vilayeti eski Adliye Müfettişi<br />

Garabet Ayciyan’dır.<br />

YUNAN İŞGAL TÜMENİ<br />

MİDİLLİ’DE BEKLİYOR<br />

İzmir işgal altında da İstanbul değil mi?<br />

İstanbul “resmen” işgal altında değil, fakat yukarıdaki<br />

resme bakmak, ne halde bulunduğumuzu göstermeye kâfi<br />

gelir sanırız.<br />

6 aydan beri İstanbul sokaklarında bu sahneye şahit<br />

oluyoruz. Evvelden olduğu gibi Türk polisi tek başına emniyet<br />

ve asayişi sağlamıyor. Silahı elinden alınmış, yabancı<br />

polislerin yanında dolaşıyor. O kadar.<br />

13 Kasım’da müttefik filoları, mütarekeden sonra<br />

Çanakkale’den geçerek İstanbul önünde gelip demir attıklarından<br />

beri yabancılar şehre hakim.<br />

İZMİR<br />

Bir Yunan tümenini taşıyan gemilerin dün<br />

gece Midilli’nin Yero Limanına girdiği öğrenilmiştir.<br />

Halk arasında dolaşan şaiyalara<br />

göre, Yunan kuvvetleri her an şehri işgal edebilirler.<br />

Midilli’de bekleyen tümene, İzmir’i<br />

işgal vazifesinin verildiği söylenmektedir.<br />

Tümen kumandanı Albay Zafiriu limanımıza<br />

gelmiş ve Averof zırhlı kruvaözründe<br />

diğer Yunan kumandanları ile bir toplantı<br />

yapılmıştır. Yunan muharebe gemisi Kılkış<br />

da buradadır. Albay Zafiriu’nun, Filo Kumandanı<br />

Albay Mavridis ile İzmir’in nasıl<br />

işgal edileceğini, Yunan birliklerinin nerelere<br />

çıkacaklarının plânladığı da öğrenilmiştir.<br />

Bütün Ege bölgesindeki İtilâf devletleri<br />

donanmalarının başkumandanı bulunan<br />

Amiral Kaltrop, Yunan Birinci Tümeni’nin<br />

kumandanı Zafiriu ile gizli bir toplantı<br />

yapmıştır.<br />

Albay Zafiriu’nun, tümeni efradına verilmek<br />

üzere bir günlük emri de Averof zırhlısında<br />

hazırladığı duyurulmuş müsveddeleri<br />

Rumlar arasından elden ele dolaşmaktadır<br />

ve şu şekilde yazılmıştır:<br />

“Mukavemete imkan burakmamak için,<br />

İzmir şehrinin etrafı süratle abluka altına<br />

alınacaktır. Yabancı unsurların şehir içinde<br />

kargaşalık çıkarmalarına imkân bırakılmayacaktır.<br />

Şehir içinde vukua gelecek<br />

mukavemetleri kırmak için, Türk ve Rum<br />

mahalleleri birbirinden tecrid edilecektir.<br />

<strong>Milli</strong> <strong>Mücadele</strong>mizin 100. yılı anısına FMV Ispartakule Işık Lisesi & Fen Lisesi öğrencilerinden oluşan “ARŞİVE IŞIK TUTANLAR” ekibi tarafından derlenmiştir.


MİLLİ MÜCADELE GAZETESİ, 15 Mayıs 1919 4<br />

Mustafa Kemal Paşa idaresindeki kahraman Türk askerleri Çanakkale’de, Conkbayırına çıkmış olan İngiliz askerlerini geri püskürttü. Bu zaferle İstanbul yolu düşmana kapatıldı.<br />

BU HALE NASIL GELDİK?<br />

Çanakkale zaferleri… Sarıkamış faciası… çölde çöküş… Yurdu teslim eden mütareke...<br />

SARAYBOSNA’DA 28 Haziran<br />

1914’te Avusturya – Macaristan tahtı<br />

veliahtı Arşidük Francois Ferdinand<br />

ile karısı Hohenberg düşesinin<br />

Bosnalı öğrenci Princip tarafından<br />

katledilmesi ile başlayan Cihan Savaşı’na<br />

ekim ayı sonunda Osmanlı<br />

Devleti de katılmış ve 4 sene 3 gün<br />

yani 1462 gün birçok cephede kan<br />

dökmüştür, şehit vermiştir.<br />

10 Ağustosta Alman harp gemileri<br />

Goeben (Yavuz) ve Breslav (Midilli)<br />

nin Çanakkale’ye gelmeleri, Osmanlı<br />

donanmasına katılmaları ve Başkumandan<br />

Vekili Enver Paşa tarafından<br />

da Alman Amirali Şuson’un<br />

Osmanlı donanması komutanlığına<br />

getirilmesinden sonra, Türk savaş<br />

gemileri Karadeniz’e çıkmış, 29<br />

Ekim’de Rus limanlarını topa tutmuştur.<br />

Böylece Rusya 2 Kasım 1914’de Osmanlı’ya<br />

savaş ilan etmiş, 3 gün sonra<br />

da İngiltere ile Fransa savaş açtıklarını<br />

bildirmişlerdir.<br />

deniz savaşı kazanmışlar, Çanakkale’ye<br />

saldıran büyük filoda üç büyük<br />

harp gemisi batırılmış, dördü ise<br />

ağır yara alarak çekilmiştir. Bunun<br />

üzerine saldırıyı idare eden Amiral<br />

(ordunun yardımı olmadan) Boğazın<br />

geçilemeyeceğini bildirmiş, 25<br />

Nisan’da Gelibolu yarımadasına ilk<br />

çıkarmalar olmuştur. Mustafa Kemal<br />

Paşa kumandasındaki Türk birlikleri<br />

İngiliz, Fransız birliklerinin<br />

ilerlemelerine imkan bırakmamıştır.<br />

Büyük devletler saldırıyı tekrar şiddetlendirmişler,<br />

fakat 12 Mayıs’ta<br />

Goliat adındaki zırhlıyı da kaybetmişlerdir.<br />

Haziran ayında İngilizler üç tümen<br />

daha yollayarak 6 Ağustos Seddülbahire<br />

saldırmışlardır. Anafartalar<br />

Grup Kumandanı olan Mustafa Kemal<br />

Paşa mukabil taarruzla Conkbayırını<br />

İngilizlerden almıştır.<br />

1916 YILINDA<br />

Bu yıl Doğu’da Rus ileri hareketi 11<br />

Ocak günü başlamıştır. 19 Ocak ile<br />

25 Temmuz arasında Hasankale,<br />

Erzurum, Rize, Sürmene, Trabzon,<br />

Gümüşhane, Erzincan, Bayburt,<br />

Muş, Bitlis Rus işgaline düşmüştür.<br />

1917 YILINDA<br />

İki mühim olay bu yılın başlarında<br />

cereyan etmiştir. Mart içinde Rusya’da<br />

Bolşevik ayaklanmaları başlamış,<br />

15 Mart’ta Çar devrilmiştir. 16<br />

Nisan’da Rusya’ya giren Lenin henüz<br />

idareyi ele almış değildir fakat mücadele<br />

devam etmektedir. Alman<br />

cephesinde Rus ordusunda da ayaklanmalar<br />

firarlar başlarken Birleşik<br />

Amerika 6 Nisan’da Almanya’ya savaş<br />

ilan etmiştir.<br />

Bu arada Atina’da Alman taraftarları<br />

Yunan Kralı Konstantin de devrilmiş,<br />

müttefiklerin yardımı ile iktidara<br />

gelen Venizelos 1 Temmuz’da<br />

Türkiye’ye ve müttefiklere savaş ilan<br />

etmiştir. Yeni kral, Konstantin’in<br />

ikinci oğlu Aleksandr’dır.<br />

Yılın son aylarında Petrograd da<br />

Bolşevikler iktidarı ele geçirmişler,<br />

Almanlarla olduğu gibi Türkiye<br />

ile de mütareke müzakerelerine<br />

girmişlerdir. Türk – Rus mütareke<br />

görüşmeleri ilk olarak Erzincan’da<br />

4 Aralık’ta başlamış, Brest Litovsk<br />

Antlaşması ile 15 Aralık’ta katileşmiş<br />

fakat imzalanamamıştır.<br />

HARBİN SON YILI<br />

Ruslarla mütareke 1918 yılının şubatında<br />

hala imzalanmamıştır. Troçki’nin<br />

itirazları vardır. Bunun üzerine<br />

12 Şubat’ta Doğu’da Türk ordusu<br />

ileri hareketine tekrar başlamış ve<br />

Erzincan ve Trabzon kurtarılmıştır.<br />

Hemen sonra 3 Mart’ta Brest Litovsk<br />

Antlaşması imzalanmış ve 13<br />

Mart ile 25 Nisan arasında Erzurum,<br />

Ardahan, Sarıkamış, Van, Batum ve<br />

Kars kurtarılmıştır.<br />

Fakat bu defa Güney cephelerinde<br />

karanlık günler başlamıştır. 19 Eylül’de<br />

Filistin’de İngilizler saldırıya<br />

girişmiş ve 8.inci Türk ordusu yenilgiye<br />

uğrayarak çekilmeye başlamıştır.<br />

İstanbul’da bu arada bazı değişiklikler<br />

olmuştur. Sultan Reşat ölmüş ve<br />

yerine Vahdettin 3 Temmuz’da padişah<br />

olmuştur. 7 Ekim’de Sadrazam<br />

Talat Paşa istifa etmiş, yerini Ahmet<br />

İzzet Paşa’ya terk etmiştir.Artık Osmanlı<br />

Devleti mütareke temin etme<br />

peşindedir. Irak Cephesi’nde esir<br />

edilen İngiliz Generali Towsend’in<br />

tavassutu ile netice alınıyor ve mütareke<br />

30 Ekim’de Mondros’da imzalanmıştır.<br />

Bu mütareke, Osmanlı Devleti’nin<br />

bütün kapılarını düşmana açmaktadır.<br />

YILIN sonlarına doğru büyük devletler<br />

gizli görüşmelerinde Osmanlı<br />

devletlerinin paylaşılması planlarını<br />

tanzim etmişler ve İngiltere Kralı,<br />

Rus elçisine (İstanbul sizindir) demiştir.<br />

Bu arada Doğu Anadolu’da savaş<br />

şiddetlenmiştir. Enver Paşa, Hasan<br />

İzzet Paşa’nın bütün ikazlarına rağmen<br />

Sarıkamış’ta 18 Aralık’ta yürüyüşe<br />

geçer fakat bu taarruzu felaketle<br />

son bulur.<br />

1915 YILINDA<br />

10 Ocak’ta Sarıkamış faciası tamamlanmış,<br />

Ruslar ilerleyerek 9.uncu ve<br />

10.uncu kolordularımızı yok etmiştir.<br />

Karlı ovalarda büyük sayıda şehit<br />

verilmiştir.<br />

40 gün sonra büyük bir filo ile İngilizler,<br />

Fransızlar saldırmışlardır.<br />

Almanya’ya karşı savaşında yardım<br />

için Rusya yolunu açmak istemişler,<br />

Çarlığı desteklemeye çalışmışlardır.<br />

Fakat 18 Mart’ta Türkler büyük bir<br />

DÖRT YILDA<br />

385 BİN ŞEHİT<br />

Osmanlı İmparatorluğu, Cihan<br />

Savaşı içinde kaldığı 4 yıl, 3<br />

gün zarfında 385.000 evladını şehit<br />

vermiştir. Bunların büyük bir<br />

kısmı Çanakkale ile Sarıkamış<br />

topraklarında yatmaktadır.<br />

Ayrıca Filistin çöllerinde, Süveyş’te,<br />

Irak ve İran cephelerinde<br />

Galiçya’da nice Türk evladı şehit<br />

düşmüş, kaybolmuştur.<br />

Mütarekenin akdinde hastahanelerde<br />

180.256 yaralı yatmakadır.<br />

Cihan Savaşı sonlarına doğru<br />

müttefikler yanında savaşa katılarak<br />

Anadolu topraklarına talip<br />

olan Yunanistan ise 5.000 ölü<br />

vermiştir.<br />

KARANLIK BİR MANZARA<br />

Erzurum Rus işgalinde: Rus Kumandanı Grandük Nikola, Erzurum sokaklarında.<br />

<strong>Milli</strong> <strong>Mücadele</strong>mizin 100. yılı anısına FMV Ispartakule Işık Lisesi & Fen Lisesi öğrencilerinden oluşan “ARŞİVE IŞIK TUTANLAR” ekibi tarafından derlenmiştir.


16 MAYIS 1919<br />

5<br />

<strong>Milli</strong> <strong>Mücadele</strong><br />

gazetesi<br />

Hazırlayan: FMV Ispartakule Işık Lisesi & Fen Lisesi ARŞiVE IŞIK TUTANLAR Ekibi<br />

İzmir’in dün sahne olduğu kanlı olaylardan temsili bir tablo: Metropolit Hristostomos, Türklerin katli için<br />

sağa sola koşuşarak tahriklerde bulunuyor.<br />

İZMİR’DE<br />

VAHŞET<br />

Yunan işgal kuvvetleri saat 08.40’da<br />

karaya çıktı, askerlerMetropolit tarafından<br />

kutsandı. Şehirdeki tecavüz<br />

ve yağmanın bir türlü sonu gelmiyor.<br />

İzmir<br />

YUNAN askeri işgali dün sabah<br />

büyük bir katliamla birlikte başladı.<br />

Yedi buçukta İzmir limanına<br />

giren nakliye gemilerinden ilk<br />

Yunan askerleri 08.40’da karaya<br />

çıktı.<br />

Onbinlerce yerli Rum, ellerindeki<br />

Yunan bayrakları ve çiçekler<br />

ile Kordon Boyunu kaplamıştı.<br />

Çılgınca Yunan işgal kuvvetlerini<br />

alkışladılar.<br />

Efzun Alayının ilk çıkan taburu,<br />

tantanalı bir törenle İzmir metropoliti<br />

Hiristostomos tarafından<br />

takdis edildi. Metropolit<br />

Yunan bayrağını öptü, tuz serpti.<br />

Hristostomos’un sevincinden<br />

ağladığı görüldü.<br />

Kordon Boyunda yapılan bu<br />

dini törenden sonra ön başta<br />

Albay Komutanı ve Sancağı, bu<br />

sancaktan daha büyük bir Yunan<br />

bayrağı da olduğu halde, yürüyüş<br />

kolu Kordon Boyunca, Hükümet<br />

Konağı – Kışla – Kokaryalı<br />

istikametinde, Türk mahalleleri<br />

içinden geçmek suretiyle Karantinaya<br />

doğru yürüyüşe geçti.<br />

Yerli Rumlar, mavi beyaz roplar<br />

giymiş Rum kızları Yunan<br />

yürüyüş kolunun her iki tarafını<br />

sarmış vaziyette yürüdüler. Yerli<br />

silahlı Rumların da takip ettiği<br />

yürüyüş kolunun baştarafı Kışla<br />

hizasını geçip yola saptıktan<br />

sonra bir tabanca sesi duyuldu.<br />

Bunun üzerine Efzun taburu, evvelâ<br />

geldiği istikamette kaçmaya<br />

başladı. Saat kulesi hizalarına<br />

gelince Kışlaya karşı mevzilenerek,<br />

tüfek ve makineli tüfeklerle,<br />

Kışlanın kapı ve pencerelerini<br />

ateş altına aldı.<br />

Bundan sonra süngülü müfrezeler<br />

Kışlaya girdi. Kolodu Kumandanı<br />

dahil olmak üzere, oradaki<br />

bütün subayları en ağır hakaretlerle<br />

esir kafilesi halinde Kordon<br />

Boyunca yürüterek Pasaport<br />

iskelesine, Efzon taburundan<br />

boşalan Patris vapuruna götürüp,<br />

vapurun ambarına hapsettiler.<br />

Kafile vapura götürülürken yol<br />

boyunca asker, sivil Yunanlı ve<br />

yerli Rumlardan ve hatta Rum<br />

kadınlardan ateş, süngü ve<br />

dipçik darbeleriyle 9 subay şehit<br />

edildi, 21subay yaralandı. Bu<br />

arada 27 subay da kayboldu.<br />

Şehirde örfi idare ilan edildi.<br />

Türkler evlerinden çıkmamaktadırlar.<br />

Fakat birçok yerlerde sivil<br />

Rumların, belledikleri Türk<br />

evlerine girerek, silahlı soygun<br />

yaptıkları öğrenilmiştir. Polis ve<br />

inzibat karakolları tamamıyla<br />

Yunan askeri birliklerinin ellerine<br />

geçtiğinden bu soygunlara<br />

kimse müdahale etmiyor.<br />

İzmir’in işgalinde ilk<br />

şehidimiz gazeteci oldu.<br />

M. Kemal'in okuduğu Şemsi Efendi Okulu'nu bitirdikten sonra Lise eğitimini Selanik<br />

Feyziye Mektebi'nde tamamlayarak mezun olan Hasan Tahsin, aydın kişiliği<br />

ile biliniyordu.<br />

Dün sabah Kordon Boyunda Yunan işgal<br />

kuvvetlerine ilk kurşunu sıkan ve Efzun<br />

alayının sancaktarını yıkan Hukuk-u Beşer<br />

<strong>Gazetesi</strong> Başyazarı Hasan Tahsin Bey'in<br />

vücudu süngülerle paramparça edilmiş bir<br />

vaziyette bulunmuştur.<br />

Görenlerin anlattıklarına göre, Efzun alayı,<br />

kilise çanlarının sesleri ve mavi beyaz<br />

giyinmiş Rum kızlarının şarkıları arasında<br />

Kordon Boyunda ilerlerken birden kalabalık<br />

yarılmış ve tek başına ileriye fırlayan<br />

uzun boylu, siyah elbiseli bir adam elindeki<br />

rövolverle peşi sıra kurşun sıkmaya başlamıştır.<br />

İlk olarak Efzun alayının sancaktarı<br />

boğuk bir sesle yıkılmıştır.<br />

Hiç beklemedikleri bu ateş karşısında<br />

evvelâ paniğe uğrayan Yunanlılar gerilemişler,<br />

peşlerindeki Rum kalabalığı arasında<br />

denize düşenler görülmüştür. Fakat<br />

karşılarında ateş edenin yalnız bir kişi<br />

olduğunu fark edince hemen mukabeleye<br />

başlamışlardır. Rövolverindeki kurşunları<br />

bitiren Hasan Tahsin Bey süratle sarılmış<br />

ve müteaddit süngü darbeleriyle cansız<br />

yıkılmış, şehit edilmiştir. Hırslarını, Hasan<br />

Tahsin Bey'in vücudunu paramparça<br />

etmekle de alamayan Efzunlar bu defa sağa<br />

sola tüfekle, mitralyozla ateşe başlamışlardır.<br />

Hatta denizden Yunan torpidoları da<br />

bu ateşe katılmıştır. Bu arada büyük sayıda<br />

sivil halk arasında kayıp olmuştur.<br />

Öğrendiğimize göre, bu olaydan kısa<br />

zaman evvel Hasan Tahsin Beyin, “olamaz,<br />

böyle kollarını sallaya sallaya giremezler!”<br />

diye etrafındakilere söylendiği de duyulmuştur.<br />

30 yaşında şehit düşen gazeteci,<br />

Yunan işgaline kuvvetle karşı konulmasını<br />

savunan gençler grubuna dahildi. Güler<br />

yüzlü, neşeli bir vatanseverdi.<br />

<strong>Milli</strong> <strong>Mücadele</strong>mizin 100. yılı anısına FMV Ispartakule Işık Lisesi & Fen Lisesi öğrencilerinden oluşan “ARŞİVE IŞIK TUTANLAR” ekibi tarafından derlenmiştir.


MİLLİ MÜCADELE GAZETESİ, 16 Mayıs 1919<br />

6<br />

Mustafa Kemal<br />

SAMSUN’a<br />

hareket ediyor<br />

Paşa dün nazırlarla konuşurken, protestolarla<br />

Yunanlıların İzmir’den çıkarılabileceğine<br />

inanmadığını söyledi, kat’î<br />

tedbirler istedi, Nazırlar itiraz ettiler.<br />

BUGÜN Bandırma vapuru ile Samsun’a,<br />

yeni vazifesine hareket edecek<br />

olan Çanakkale kahramanı Mustafa<br />

Kemal Paşa, dün veda ziyaretlerini<br />

tamamlamış, Padişah Vahdettin ile de<br />

görüşmüştür.<br />

Mustafa Kemal Paşa önce Genelkurmay<br />

Başkanlığına gitmiş ve yeni<br />

başkan Cevdet Paşa ile uzun uzun<br />

konuşmuştur. O sırada eski başkan<br />

Fevzi Paşa, vazife teslimi yapmakta<br />

olduğundan Mustafa Kemal Paşa<br />

onunla da görüşmüştür.<br />

Çanakkale kahramanı daha sonra<br />

bakanları ziyarete ve vedaya gitmiştir.<br />

Paşa bu ziyaretler hakkında bir yakınına<br />

şunları anlatmıştır:<br />

Harbiye Nazırını, Sadrazamı, Dahiliye<br />

Nazırını aradım, hiçbiri makamında<br />

yoktu. İçtima halinde imişler. En kestirmesi<br />

Babıali’ye gidip kendilerine<br />

haber vermekti. Beni sadaret bekleme<br />

salonuna aldılar. Benim geldiğimi<br />

duyan bazı nazırların da heyecanlı<br />

heyecanlı salona geldiklerini görerek<br />

biraz şaşırdım.<br />

Mehmet Ali Bey, beni meraktan<br />

kurtardı:<br />

“- Allah Allah ne küstahlık… İşittiniz<br />

mi efendim.” Yunanlılar İzmir’e<br />

çıkıyor.”<br />

Bu sözleri Bahriye Nazırı teyit etti:<br />

“- Ya… dedim, bu da mı oldu?.”<br />

Ben memleketin başına neler geleceğini<br />

tahmin etmemiş değildim, fakat<br />

kimseye anlatamamıştım.<br />

Nazırların telaşı karşısında ağlamak<br />

mı, gülmek mi lazımdı? Kendimi<br />

tutuyordum. Fakat bu emrivaki karşısında<br />

ben: (Allah Allah) demekten<br />

başka bir şey düşünemeyen bu nazırlara<br />

ibretle bakıyordum. İtidalden<br />

ayrılmamaya pek dikkat ederek:<br />

“- Ne yapmayı tasavvur ediyorsunuz?”<br />

diye sordum.<br />

“-Protesto edeceğiz” cevabını verdiler.<br />

“-Bu lazımdır, doğrudur. Ancak böyle<br />

bir protesto ile Yunanlıların İzmir’den<br />

geri çekileceklerine veya İngilizlerin<br />

onları geri çekeceklerine ihtimal<br />

veriyor musunuz?”<br />

Yüzüme baktılar:<br />

“-Fakat başka ne yapabiliriz?”<br />

“-Belki de daha kat’i tedbirler düşünülebilir.”<br />

dedim.<br />

“-Mesela ne gibi?”<br />

O zaman Mehmet Ali Bey:<br />

“-Öyle hareketlere kalkarsak bize ne<br />

yaparlar, bilir misiniz?” diye seslendi.<br />

PADİŞAHI ZİYARET<br />

Mustafa Kemal Paşa bu münakaşayı<br />

uzatmamış, vedada bulunmuş,<br />

Bandırma vapurunun hazır olduğunu<br />

öğrenmiş ve Damat Ferit Kabinesini<br />

bu perişanlığı içinde bırakarak<br />

Zatışahane’yi ziyaret için Babıali’den<br />

ayrılmıştır.<br />

Dün akşam Şişli’deki evinde son<br />

hazırlıklarını tamamlayan Paşa,<br />

Padişahla konuşması hakkında da bir<br />

yakınına şunları anlatmıştır:<br />

“- Yıldız Sarayının ufak bir salonunda<br />

Padişahla adete diz dize denecek kadar<br />

yakın oturduk. Sağında, dirseğini<br />

dayamış olduğu bir masa ve üstünde<br />

bir kitap vardı. Salonun Boğaziçi’ne<br />

doğru açılan penceresinden gördüğümüz<br />

manzara şu: Birbirine muvazi<br />

hatlar üzerinde düşman zırhlıları !<br />

Bordalarındaki toplar sanki Yıldız<br />

Sarayına doğrulmuş! Manzarayı<br />

görmek için oturduğumuz yerlerden<br />

başlarımızı sağa sola çevirmek kafi<br />

idi.<br />

Padişah, hiç unutmayacağım şu sözlerle<br />

konuşmaya başladı:<br />

“-Paşa, paşa, şimdiye kadar devlete<br />

çok hizmet ettik. Bunların hepsi artık<br />

bu kitaba girmiştir. (elini demin bahsettiğim<br />

kitabın üstüne bastı ve ilave<br />

etti): Tarihe geçmiştir.”<br />

O zaman bunun bir tarih kitabı olduğunu<br />

anladım. Dikkatle ve sükûnla<br />

dinliyordum:<br />

“- Bunları unutun, dedi, asıl şimdi<br />

yapacağın hizmet hepsinden mühim<br />

olabilir. Paşa, Paşa, devleti kurtarabilirsin!”<br />

Bu son sözlerden hayrete düştüm.<br />

Acaba Vahdettin benimle samimi mi<br />

konuşuyor.”<br />

PAŞANIN HAYRETİNİN SEBEBİ?<br />

ÖĞRENDİĞİMİZE göre, Mustafa<br />

Kemal Paşa son haftalar içinde<br />

Şişli’deki evinde birçok askeri<br />

kumandanlarla konuşmalar yapmış<br />

ve Samsun’a varışından sonra yurdun<br />

istilacılara karşı savunulması hususunda<br />

bazı gizli kararlara varılmıştır.<br />

Bu savunma palanları ve tasavvurları<br />

içinde “silahlı savunma”nın da<br />

bulunduğu duyulmuştur. Böyle bir<br />

savunmaya şiddetle karşı bulunan<br />

Padişah’ın yukarıdaki sözleri karşısında<br />

Mustafa Kemal Paşa’nın hayretlere<br />

düşmesinin esas sebebinin de bu<br />

olduğu anlaşılmaktadır.<br />

Paşa, Padişahın bu tasavvurlardan<br />

haberdar olduğu takdirde Samsun’a<br />

hareketine mani olacağından endişe<br />

duymuştur. Mustafa Kemal Paşa,<br />

Padişahla konuşmasının sonunu da<br />

şöyle nakletmiştir:<br />

“-Ecnebi hükümetlerin yüzüncü<br />

derece aletleri ile temas arayarak,<br />

devletini ve saltanatını kurtarmaya<br />

çalışan Padişah, bütün yaptıklarından<br />

pişman mıydı? Aldatıldığını mı<br />

anlamıştı? Fakat böyle bir tahmin ile<br />

başka bahislere girişmeyi tehlikeli<br />

addettim. Kendisine basit cevaplar<br />

verdim:<br />

“-Hakkımdaki teveccüh ve itimada<br />

arzı teşekkür ederim. Elimden gelen<br />

hizmette kusur etmeyeceğime emniyet<br />

buyurunuz dedim.”<br />

PADİŞAHIN DÜŞÜNDÜĞÜ<br />

NEYDİ?<br />

Resmen bilinen husus, Mustafa<br />

Kemal Paşa’nın, Samsun ve havalisindeki<br />

azınlıkların ve bilhassa Rumların<br />

İtilâf devletleri temsilcilerine ulaştırdıkları<br />

şikâyetleri tahkik ve lazım<br />

gelen tedbirleri almak için bu bölgeye<br />

müfettiş tayin edildiğidir.<br />

Bu sebeple Mustafa Kemal Paşa,<br />

Padişahın: “Paşa, Paşa bu devleti<br />

kurtarabilir misin?” sözlerini nasıl<br />

anladığını, yorumladığını da yakınına<br />

şu şekilde belirtmiştir:<br />

“- Padişah demek istiyordu ki, hiçbir<br />

kuvvetimiz yoktur. Tek mesnedimiz<br />

İstanbul’a hakim olanların siyasetine<br />

uymaktır. Benim memuriyetim<br />

onların şikayet ettikleri meseleleri<br />

halletmektir. Eğer onları memnun<br />

edebilirsem ve bu siyasete karşı gelen<br />

Türkleri takip edersem, Padişahın<br />

arzularını yerine getirmiş olacaktım.<br />

Kendisine:<br />

“Merak buyurmayın efendimiz,<br />

dedim noktai nazarı şahanenizi<br />

anladım. İrede-i seniyeniz olursa<br />

hemen hareket edeceğim ve bana<br />

emir buyurduklarınızı bir an unutmayacağım.”<br />

Mustafa Kemal Paşa, “Muvaffak ol”<br />

diyen Padişaha veda etmiş ve derhal<br />

Şişli’deki evine dönerek hazırlıklarını<br />

tamamlamıştır.<br />

İstanbul Gazetelerinin<br />

çoğunun başmakaleleri<br />

bu sabah beyaz çıktı!..<br />

Şiddetli bir sansür, İzmir katliamına<br />

dair haberlerin neşrine mani oldu.<br />

Hâdisat ve Sabah gazetelerinin başmakalelerini<br />

sildi.<br />

BU sabaha İstanbul gazetelerinin<br />

çoğu başmakalelerinde İzmir’in<br />

Yunanlılar tarafından işgalinden<br />

bahsetmektedirler.<br />

Fakat şiddetli bir sansür bulunduğundan,<br />

dün cereyan eden katliama<br />

dair haberler verememişlerdir. Yalnız<br />

resmi bir tebliğ yayımlamışlardır.<br />

Bunda Hükümet, karşılık verilen<br />

noktalardan kısaca bahsetmekte,<br />

halkı sükûnete ve itidale davet ederek,<br />

“milletin ve devletin haklarının<br />

korunması için” gerekli bütün tedbirleri<br />

aldığından bahsetmektedir.<br />

İSTANBUL gazetelerinin bir kısmında<br />

da başmakale yeri beyaz çıkmıştır.<br />

Sansür heyetinin, İzmir’le ilgili<br />

bu yazıları tamamıyla yasak ettiği<br />

anlaşılmıştır.<br />

Bu arada Hadisat ile Sabah gazetelerinin<br />

ilk sütunları böyle beyaz<br />

çıktığı gibi Vakit’in yazısı da kuşa<br />

çevrilmiştir.<br />

Vakit gazetesi başmakalesinde İzmir’in<br />

halkının çoğunlukla Türk olduğunu<br />

belirttikten sonra şöyle demektedir:<br />

“İzmir bir Türk şehridir.<br />

İzmir bir Türk limanıdır. Ve böyle<br />

kalmalıdır. İzmir, Anadolu’nun kalbidir.<br />

Bir insan kalpsiz yaşayabilir<br />

mi?”<br />

Tasvir gazetesi ise, bu son olayda,<br />

Venizelos’un büyük politik kabiliyetinin<br />

esas rolü oynadığını belirtmekte<br />

ve İzmir için ümidini yitirmediğini<br />

ilave ederek, “Hükümetin alacağı<br />

tedbirleri bekliyoruz.” demektedir.<br />

Zaman gazetesi de, Türklerden<br />

ümitsizliğe kapılmamalarını isteyerek<br />

meselenin hallinin hükümete<br />

bırakılmasını, hükümetin bu haksızlığa<br />

tamir edeceğini yazmaktadır.<br />

Yeni Gazete, yaşamak isteyen bir<br />

milletin teessüre kendini kaptırmaması<br />

gerektiğini söyleyerek<br />

bütün kuvvetlerin birleştirilmesini<br />

istemektedir. Yeni Gazete ’ye göre,<br />

kuvvete kuvvetle mukabele edilemiyorsa,<br />

hak ve adalete başvurularak<br />

mukabele edilmelidir.<br />

HÜKÜMETİN görüşlerini aksettiren<br />

Alemdar gazetesi ise, ittihatçılara<br />

çatmakta, “Harbe girişimizin<br />

ve bütün cinayetlerimizin cezasının<br />

çekeceğiz.” Demekte ve ilave etmektedir:<br />

“Kollarımız kırık, ayaklarımız<br />

bağlı. İtibarımız kalmamış. Paramız<br />

yok. Sefalet belimizi bükmüş…”<br />

demekten başka bir şey gelmiyor<br />

elimizden.”<br />

<strong>Milli</strong> <strong>Mücadele</strong>mizin 100. yılı anısına FMV Ispartakule Işık Lisesi & Fen Lisesi öğrencilerinden oluşan “ARŞİVE IŞIK TUTANLAR” ekibi tarafından derlenmiştir.


MİLLİ MÜCADELE GAZETESİ, 16 Mayıs 1919 7<br />

Paris’te 4’ler<br />

Anadolu’yu<br />

paylasıyor<br />

TÜRKLERE HAKARETLİ SÖZLER-<br />

LE SALDIRAN İNGİLİZ BAŞBAKANI<br />

LOYD GEORGE, TOPRAKLARIMI-<br />

ZI ONA BUNA PEŞKEŞ ÇEKİYOR!<br />

Paris<br />

BARIŞ görüşmeleri üzerinde çalışmakta<br />

olan Yüksek Konseyin üyeleri<br />

12 Mayıs toplantılarında İzmir’in Yunanistan’a<br />

peşkeş çekilmesi hususundaki<br />

konuşmalarını elim kararlarıyla<br />

tamamladıktan sonra ertesi günü de<br />

bu defa Anadolu’nun ve İstanbul’un<br />

akıbeti ile uğraşmaya başlamışlardır.<br />

Öğrendiğimize göre salı günkü<br />

toplantıya İtalyan Başbakanı Orlando<br />

katılmamıştır. Birleşik Amerika<br />

Başkanı Wilson, Fransız Başbakanı<br />

Klemanso ve İngiliz Başbakanı Loyd<br />

George, İtalyanlarla Yugoslavlar<br />

arasındaki Fiume kavgasına bir hal<br />

çaresi aramışlar ve Loyd George, İtalya’ya<br />

taviz ararken, onlara Anadolu’da<br />

geniş bir kontrol bölgesi verilebileceğini<br />

savunmuş, demiştir ki:<br />

“İtalyanlara bütün Anadolu’yu<br />

veremiyorsak hiç olmazsa Türk topraklarının<br />

bir kısmında emniyeti ve<br />

inkişafı sağlamasını teklif edebiliriz!”<br />

Wilson bu teklifi desteklemiş ve<br />

demiştir ki:<br />

“Güney Anadolu’da İtalyanlara bir<br />

manda veriniz. Yunanistan İzmir’i<br />

ve eksperlerimizin tespit ettikleri<br />

bölgeyi, 12 ada ile birlikte alır. Aydın<br />

vilayetinin geri kalan kısmının da<br />

Cemiyeti Akvam nezaretinde Yunanistan<br />

mandasına terkedilmesini de<br />

teklif ediyorum.”<br />

Bunun üzerine Loyd Goerge şunları<br />

eklemiştir:<br />

“Anadolu’nun Kuzeyi kalıyor. Birleşik<br />

Amerika, Ermenistan mandasını<br />

kabul ederse, Kuzey Anadolu mandasının<br />

da Fransa’ya bırakılmasını teklif<br />

edeceğim. Eğer Amerikan kongresi<br />

Ermenistan mandasını reddederse<br />

o zaman bütün Anadolu’yu İtalya’ya<br />

vereceğim ve Ermenistan mandasını<br />

da Fransa’ya bırakacağım.”<br />

RAHATLIKLA bu paylaşmayı<br />

tasarlayan İngiliz Başbakanı, Türkler<br />

aleyhinde çok ağır bir konuşma yaparak,<br />

“Türk, elini biraz olsun iktidar<br />

geçince hayvanlaşıyor. Hindistan<br />

Müslümanları cihetinden karşılaşacağımız<br />

güçlükler ne olursa olsun, Türk<br />

rejimine artık bir son vermeliyiz.”<br />

Amerika Başbakanı Wilson da, Türklere<br />

katiyen “idare etme” selâhiyeti<br />

verilmemesini söylemiş ve bütün Güney<br />

Batı Anadolu’nun Yunanistan’a<br />

verilmesinde ısrar etmiştir.<br />

HARİTA ÜZERİNDE TAKSİM<br />

ERTESİ günü, 14 Mayıs öğleden<br />

sonra yapılan toplantıda Wilson, Klemanso<br />

ve Loyd George bir Anadolu<br />

haritası getirtmişler ve ne şekilde<br />

Türk topraklarının taksim edileceğini<br />

konuşmaya devam etmişlerdir.<br />

İlk konuşan Birleşik Amerika Başkanı,<br />

daha önce, Ege Denizine Türklere<br />

bir mahreç verilmesi düşüncesiyle<br />

Menderes aşağı vadisinin Yunan işgal<br />

bölgesi dışında tutulduğunu, şimdi<br />

ise bu düşünceye lüzum kalmadığını<br />

ve bu sebeple de burasının da<br />

Yunanistan’a verilmesi gerektiğini<br />

söylemiştir.<br />

Daha sonra eksperler tarafından<br />

hazırlanıp getirilen teklifler okunmuştur:<br />

1- İstanbul ve Boğazlar üzerinde “Cemiyeti<br />

Akvam” idaresinin kurulması.<br />

2- İzmir civarındaki Anadolu topraklarının<br />

– Menderes nehrinin aşağı<br />

vadisi dahil – Yunanistan’a ilhakı.<br />

3- Geri kalan Türk topraklarının<br />

belirli üç manda idaresine bölünmesi.<br />

a. İzmir bölgesi civarında (Aydın<br />

vilayeti) Yunan mandası.<br />

b. Güney Anadolu’da (çöl bölgesine<br />

kadar) İtalyan mandası.<br />

c. Kuzey ve merkezi Anadolu üzerinde<br />

Fransız mandası.<br />

AMERİKA Başkanı ile Fransız ve<br />

İngiliz Başbakanları bundan sonra bu<br />

teklifler üzerinde tartışmalara devam<br />

etmişlerdir. Fakat kat’i bir karara<br />

varamamışlardır. Padişah nerede<br />

kalacak? Fransız bölgesinde kalırsa,<br />

İtalyanlar zor duruma düşebilecek?<br />

Loyd George şu teklifi yapmıştır:<br />

“En iyisi, Padişahı sözde kalacak<br />

bir sıfatla İstanbul’da bırakmak ve<br />

Anadolu’nun her iki bölgesi üzerinde<br />

sözde kalacak bir hakimiyet hakkı<br />

ile İstanbul’da bırakmak daha iyi olmayacak<br />

mıdır? Eğer Sultan Bursa’da<br />

kalırsa, bu hal İtalyanlar için müşkül<br />

bir durum yaratacaktır. Bu vaziyette<br />

İtalyanlar, hükümdarı Fransız<br />

bölgesinde bulunan bir toprağı idare<br />

etmek zorunda kalacaklardır.”<br />

Buna Birleşik Amerika Başkanı<br />

Wilson şiddetle itiraz etmiş ve Yunan<br />

halkının bulunduğunu iddia ettiği<br />

Güney Anadolu’nun katiyetle ayrılmasına<br />

ısrar etmiştir.<br />

Bundan sonra şu konuşma cereyan<br />

etmiştir:<br />

Klemanso – Fakat Güney Anadolu’ya<br />

bir vali lazımsa bunu kim tayin<br />

edecektir?<br />

Loyd George – Padişah.<br />

Klemanso – Bu, İtalya ile aramızda<br />

ihtilaflara yol açar. İtalya ile aramızda<br />

devamlı bir ihtilaf kaynağı olacağına<br />

Anadolu’nun tek bir müstakil devlet<br />

olmasını tercih ederim.<br />

Loyd George – Çok zor.<br />

Toplantı, hiçbir karara varılamadan<br />

dağılmıştır.<br />

Rusya’da iç harp<br />

Kızılordu ve Çar’a bağlı kuvvetler İzmir<br />

katliamını yaşayanlar anlattı çarpışıyor<br />

Rusya’da ciddi bir iç savaş devam<br />

etmektedir. Geçen hafta Paris’te<br />

yapıkları bir toplantıdan sonra<br />

müttefiklerin resmen tanımaya<br />

karar verdikleri General Kolçak’ın<br />

300.000 kişilik kuvvetleri<br />

ile Kızılordu arasında çarpışmalar<br />

şiddetlenmiştir Kolçak’ıın<br />

birçok noktalarda ilerlediği, bu<br />

arada güneyde bir başka Bolşevik<br />

aleyhtarı Rus Generali Denikin’in<br />

de taarruza geçtiği öğrenilmiştir.<br />

Diğer taraftan General<br />

Yudeniç’in Petrograd’a karşı<br />

taarruza hazırlandığı, kuzeyde<br />

de General Milner’in Bolşevikler<br />

üzerindeki baskısını arttırdığı<br />

bildirilmektedir.<br />

Londra çevreleri, Kızılordu’nun<br />

bu müşterek taarruzlara dayanamayacağı<br />

ve Bolşevik iktidarın<br />

çökeceği kanaatindedirler.<br />

Bu arada Kızılordu ile Polonya<br />

arasında da savaş devam etmektedir.<br />

ALMANYA’DA…<br />

1919 yılının ilk aylarında Spartakistlerin<br />

iki büyük ihtilaline<br />

sahne olan Almanya’da Bolşeviklerin<br />

iktidarı ele geçirmelerine<br />

ramak kalmıştır. Weimar Meclisinin<br />

toplanmasından ve Ebert’in<br />

başkan seçilmesinden sonra<br />

durum sakinleşmemiş, şubat<br />

ve nisan aylarında Spartakistler<br />

tekrar ayaklanmışlar, sosyal<br />

demokratlar güçlükle hakim<br />

olabilmişlerdir. Bu arada geçen<br />

ayın 7’sinde Münih’te bir “Sovyet<br />

Cumhuriyeti” ilan edilmiş, fakat<br />

23 gün sonra dağıtılmıştır.<br />

Ciddi ekonomik kriz içinde<br />

bulunan Almanya’da geçen hafta,<br />

Versay muahedesine karşı büyük<br />

protesto mitingleri yapılmıştır.<br />

MACARİSTAN’DA…<br />

Budapeşte’de bugün bir Sovyet<br />

rejimi hakim bulunmaktadır.<br />

22 Şubat komünist ayaklanması<br />

neticeli olmuş ve bu yıllın 21<br />

Mart’ında Sovyet rejimi ilan edilmiş,<br />

Bela Kun başkan seçilmiştir.<br />

Yeni iktidar tarafından kurulan<br />

“Kızılordu” için gönüllü toplama<br />

kampanyası bu ayın başında<br />

şiddetlenmiştir.<br />

HİNDİSTAN’DA…<br />

Hindistan’da, İngiltere’ye karşı<br />

Gandhi tarafından idare edilmekte<br />

olan mukavemet hareketi<br />

genişlemiştir. Geçen ay içinde<br />

Budapeşte’de yeni kurulmakta olan Kızılordu’ya gönüllü yazılanlar, tüfeklerini aldıktan sonra sonra sokaklarda<br />

resmi geçit yaptılar.<br />

Amritsar’da büyük karışıklıklar<br />

olmuş, İngiliz işgal kuvvetleri sivil<br />

halk üzerine ateş etmişlerdir.<br />

RAUF BEY’İN<br />

İSTİFASI<br />

Bir süre önce Bahriye Subaylığından<br />

istifa etmiş olan Rauf<br />

Bey’in bu istifası kabul edilmiş ve<br />

dünkü Takvim-i Vakayi’de yayınlanmıştır.<br />

Hamidiye’nin şöhretli<br />

kumandanının bundan sonra ne<br />

yapacağı bilinmemektedir.<br />

Rauf Bey, 30 Ekim 1918’de<br />

Mondros’da İtilaf Devletleri ile<br />

mütarekeyi imzalayan Osmanlı<br />

heyetine başkanlık etmiştir.<br />

İstanbul’da<br />

tutuklamalar<br />

ERMENİLERE ve Rumlara zulüm<br />

ettikleri iddiası ile eski İttihatçıların<br />

tevkiflerine ara verilmeden devam<br />

edilmektedir. Yurdun muhtelif köşeleri<br />

düşman işgaline uğrarken, dün<br />

de avukat Said, mühendis Memduh<br />

ve doktor Yüzbaşı Hüseyin Fuat<br />

yakalanmışlardır.<br />

Diğer taraftan dün Divanıharp’te<br />

Trabzon’da zulüm yaptıkları iddia<br />

edilerek haklarında dava açılanların<br />

duruşmalarına da devam edilmiştir.<br />

Müdde-i Umumi Feridun Bey, eski<br />

Trabzon valisi Cemal Azmi (firarda)<br />

ve İttihat Terakki’nin Trabzon<br />

mesulü Nail Bey için idam cezaları<br />

istemiştir.<br />

<strong>Milli</strong> <strong>Mücadele</strong>mizin 100. yılı anısına FMV Ispartakule Işık Lisesi & Fen Lisesi öğrencilerinden oluşan “ARŞİVE IŞIK TUTANLAR” ekibi tarafından derlenmiştir.


MİLLİ MÜCADELE GAZETESİ, 16 Mayıs 1919 8<br />

İzmir katliamını<br />

yaşayanlar anlattı<br />

Vali hayatını kurtarmak<br />

için oğlunu sıkıştırıyordu:<br />

“Seyfi oğlum<br />

Zito bağır”<br />

ESİR DİYE GEMİLERE SÜRÜKLENEN SİVİL<br />

MEMURLARA, LİSE TALEBELERİNE RUM<br />

EVLERİNDEN KİREMİTLER TAŞLAR ATILDI.<br />

İZMİR<br />

İZMİR’İN Yunan ordusu tarafından<br />

işgal edilmeyeceğini, Paris Barış<br />

Konferansının hakkımızda “hayırlı”<br />

neticeler aldığını son dakikaya kadar<br />

ilan eden Vali İzzet Efendi de dün vilayet<br />

konağını basan Yunan birlikleri<br />

tarafından yakalanmış ve:<br />

“Ben valiyim. Bana dokunmayın.”<br />

demesine rağmen diğer memurlarla<br />

beraber esir kafilesi haline rıhtıma<br />

doğru sürüklenmiştir.<br />

Yakınındakilerin anlattıklarına göre<br />

vali, hayatını kurtarmak için, yanında<br />

bulunan oğlunu devamlı sıkıştırmış:<br />

“- Seyfi oğlum, zito bağır, zito bağır”<br />

diye ihtarlarda bulunmuştur.<br />

Fakat yarı yolda bir Yunan memuru<br />

arabası ile yetişerek valiyi alıp götürmüştür.<br />

ELLERİNE GEÇENİ SAVURDULAR<br />

Kafilede bulunanlar, yürüyüş sırasında,<br />

Yunan askeri tarafından öldürülen<br />

ve parklarda serili yatan cesetlerin<br />

soyulduğunu, henüz can çekişenlerin<br />

de süngülendiklerini görmüşlerdir.<br />

SUBAY ve memur kafilelerine, Efzun<br />

askerlerinin tecavüzlerinden başka,<br />

yollardaki Rum ahali ile evlerinin<br />

balkonlarında yer alan Rum kadınları<br />

“Yuha” nidalarıyla ellerine geçen<br />

kiremit ve taş parçalarını atmak ve<br />

bazıları da rövolverle ateş etmek<br />

suretiyle taarruz ve hakarette bulundular.<br />

İzmir Lisesi talebeleri de bu<br />

kafile içinde hakarete ve işkenceye<br />

uğradılar.<br />

DÜN sabah, gümrük müfettişi olan<br />

kayınpederinin yanına gümrük<br />

binasına sığınmış olanlardan Eşref<br />

Bey, gümrük binasındakiler Efzunlar<br />

tarafından esir alınıp götürülüşünü<br />

de şöyle anlattı:<br />

“Süngüler arasında ellerimiz yukarıda<br />

yürümeye başladık. Kordon’a çıkar<br />

çıkmaz evvela birçok Rum çocuğu<br />

üzerimize hücumla başımızdaki<br />

fesleri alıp yırttılar. Bizi Borsa Dairesin’e<br />

götürdüler. Borsa Dairesi’nde<br />

ve yanındaki Anadolu Bankası’nın<br />

geniş antreposuna ve Rumlara ait<br />

diğer depolara sokakta ve iş başında<br />

bulundukları Türkleri doldurmuş<br />

olduklarından bizi binanın önünde<br />

çember içinde bıraktılar. Yarım saat<br />

sonra yine ellerimiz yukarıda olarak<br />

pasaporta doğru götürmeye başladılar.<br />

O sırada şiddetli yağmur yağdığından<br />

yerli Rumlar kahve gazinolara<br />

dolmuşlardı. Fakat biz Kordon’dan<br />

geçirilirken kahvelerden fırladılar,<br />

ellerindeki sandalyeleri galiz küfür ve<br />

naralarla başımıza çarptılar. Bardaktan<br />

boşalırcasına yağan yağmur hayatımızı<br />

kurtardı. Yoksa linç edilirdik.<br />

Efzunlar zulmü teşyi ediyordu. Bu<br />

zulümlerini birinci Kordon’daki evlerde<br />

oturan ecnebilere ve konsoloslara<br />

göstermeden yapabilmek için kafileyi<br />

Sporting Kulüp önünden İkinci Kordon’a<br />

saptırdılar. İşte bundan sonra<br />

dipçiklemeler sertleşti, yağan şiddetli<br />

yağmurdan yürüyemeyip sendeleyenler<br />

süngüleniyordu. Bu arada gümrük<br />

veznedarı Nazım Efendi de kulağına<br />

isabet eden bir darbe ile sendeledi,<br />

süngü darbesi le de şehit edildi.<br />

Kafilemiz Birinci Kordon’un en tenha<br />

kısmına geldiğinde bu defa soygun<br />

başladı. Durdurdular ve üzerimizde<br />

ne varsa çekip aldılar.”<br />

Eşref Bey, Patris vapurunun ambarına<br />

sürüklenirken kendini kaybedip denize<br />

atlayanlar olduğunu, bunlardan<br />

Mustafa Enver Efendi’nin yakalanıp<br />

tekrar kafileye alındığını da anlatmıştır.<br />

“FESLERİMİZ ALIP YIRTTILAR”<br />

FECAATİ yaşayanlardan Gümrük<br />

İdaresi Başmüdürü Agâh Bey de<br />

gümrük binasından dışarıya çıkarılmaları<br />

ile başlayan olaylar hakkında<br />

şunları anlattı:<br />

“Sokağa çıkınca hemen feslerimizi<br />

alıp yırttılar. Ellerimizi havaya<br />

kaldırarak, “Zito Venizelos” diye<br />

bağırmamızı emrettiler. Bu surette<br />

bağıra bağıra rıhtım üzerine çıktık.<br />

Zahire borsası önüne geldiğimiz zaman<br />

yağmur durmuştu. Yürümüyor,<br />

koşuyorduk. Benim gibi şişman yahut<br />

takati bulunmayanlar mütemadiyen<br />

dipçik yiyordu.<br />

(Resim altı yazı) “Zito Venizelos” diye bağırmayı reddettiği için Efzunlar tarafından<br />

süngülenerek şehit edilen Albay Süleyman Fethi Bey<br />

“Zito” diye bağırmadı süngülendi.<br />

Albay Süleyman Fethi dün kışladan Yunan vapuruna sürüklenirken,<br />

Efzunların ve yerli Rumların Zito diye bağırması için yaptıkları baskıya<br />

karşı koymuş “Bir Türk askeri ancak milletinin büyüklerine ihtiram için<br />

ağzını açar, elini kaldırır.” demiş, bunun üzerine de süngülenmiştir. Resimde<br />

kahraman şehidimiz görülmektedir.<br />

Böylece kahvelerin önünden geçerken<br />

sivillerin çok kaba küfürlerine uğradık.<br />

İtalyan Mektebinin önünden saparak<br />

İkinci Kordon üzerinde şiddetli<br />

yağmurun altında bir sokakta, bizi<br />

götüren askerler birer birer nemiz var,<br />

nemiz yok hepsini aldılar. Hatta madeni<br />

tütün tabakalarına, benzin çakmaklarına<br />

varıncaya kadar. Üzerimizde<br />

bir şey bulmak için elbiselerimizi<br />

kâmilen yırttılar. Biraz sonra yine<br />

rıhtım üzerine çıktık. Ve aynı tarzda,<br />

yani eller yukarıda “Zito Venizelos”<br />

diye avazımız çıktığı kadar bağırarak<br />

koşa koşa dipçikler ve tokatlarla Aydın<br />

demiryolu kumpanyasının Punta<br />

iskelesine vardık. Veznedar Nazım<br />

Efendi süngülendi. Diğer arkadaşlarımızın<br />

çoğu yaralandı.<br />

Hakkımızda yapılan şenaatin en<br />

şiddetlisi burada oldu. Punta iskelesinde<br />

deniz askerleri çıkarak tokatlarla<br />

subaylarının huzurunda hepimizi<br />

dövdüler. Başımıza atılan taş, kömür,<br />

kiremitlerle yaralanmayan kimse<br />

kalmadı.”<br />

YUNAN İSTİLASINA<br />

KARŞI KONULACAK<br />

BİRÇOK VATANSEVER GENÇLERİMİZ ANADOLU İÇ-<br />

LERİNE ÇEKİLİYORLAR, 60.’NCI FIRKA KUMANDANI<br />

KAZIM BEY DE DÜN GECE MENEMEN’E GEÇTİ.<br />

BİRÇOK vatanseverlerin, Yunan<br />

işgaline karşı Anadolu içlerinde mücadeleye<br />

devam etmek azmi ile işgal<br />

bölgesi dışına çıkmaya muvaffak<br />

oldukları öğrenilmiştir.<br />

Yunan işgaline karşı gazetesi ile<br />

amansız bir mücadele yapmış olan<br />

ANADOLU Başyazarı Haydar Rüştü<br />

Beyi dün yerli silahlı Rumlar aramışlar,<br />

matbaasını ve evini basmışlar,<br />

fakat bulamamışlardır. Haydar Rüştü<br />

Bey’in, Mustafa Necati Bey’in, öğretmenlerimizden<br />

İsmail Habib Bey’in,<br />

Vasıf Bey’in Balıkesir’e kaçmaya<br />

muvaffak oldukları öğrenilmiştir.<br />

Bu arada miting gecesi şehrimizde<br />

bulunan 60.’ncı Fırka Kumandanı<br />

Kazım Bey de dün gece Menemen’e<br />

geçebilmiştir.<br />

İşgalden hemen önce şehrimizdeki<br />

subaylardan ve askerlerden mühim<br />

bir grubun da içerilere çekildikleri<br />

bilinmektedir.<br />

Nadir<br />

Paşa’ya<br />

Yunan<br />

teğmeni<br />

tokadı<br />

savurdu.<br />

PAŞA KIPIRDAMADI,<br />

KÜFÜR YEDİ, SUSTU.<br />

PATRİ VAPURUNUN<br />

HAYVAN PİSLİĞİ<br />

DOLU AMBARINA<br />

ATTILAR.<br />

DÜNKÜ günün en elemli sahnelerinden<br />

biri, şerefli Türk ordusunun<br />

bir kumandanı Nadir Paşa’nın<br />

davranışı oldu. Kışla kapısından<br />

elinde beyaz bayrağı ile ilk çıkan<br />

oydu. Kendisine yaklaşan Yunanlı<br />

bir teğmenden birkaç tokat yedi,<br />

kıpırdamadı. Küfür yedi, sustu.<br />

Nadir Paşa, maiyetinde kalmış<br />

subaylarla birlikte Kordon Boyuna<br />

doğru yürüyüşe geçirildi. Kafilenin<br />

etrafında Yunan süngülüleri vardı.<br />

Dipçik darbeleri altında “Zito” diye<br />

bağıranlar da görülüyordu. Kafilenin<br />

başında, boynunu bükmüş<br />

elinde beyaz bayrağı Nadir Paşa<br />

yürüyordu.<br />

BU kafile ile sürüklenip, Patris<br />

vapurunun ambarına atılan ve dün<br />

akşam geç vakit Nadir Paşa ile birlikte<br />

kışlaya geri gönderilenlerden<br />

Yarbay Arif şunları anlattı:<br />

“- Hepimizin başları açıldı. İki kollarımız<br />

havaya kaldırıldı. Allah’ımıza,<br />

Peygamber’imize, Kur’anımıza<br />

velhasıl bütün mukaddesetamıza en<br />

çirkin ve galiz kelimelerle sövüldü.<br />

Üzerimizde silah aramak bahanesiyle<br />

ne buldularsa aldılar. Anahtar<br />

zincirine varıncaya kadar soyulduk.<br />

Parktan “dörder” olarak hareketimizde<br />

kumandanımız da dahil<br />

olduğumuz halde eller yukarıda<br />

“Zito Venizelos” diye bağırtılmak<br />

suretiyle şiddetli bir yağmur altında<br />

yürüyüşe devam ettirildik. Bunları<br />

az gören Yunan askerli ve Rum<br />

ahalisi tarafından kurşun, süngü,<br />

dipçik, rövolver, kama ve bıçak gibi<br />

her çeşit alet ile öldürülmekte ve<br />

yaralanmaktaydı. Bu fecaat içinde<br />

gümrük önüne getirildik.”<br />

Görenlerin anlattıklarına göre,<br />

kafileye nasıl karıştığı anlaşılamayan<br />

şehit Kolağası Necati Bey’in 8<br />

yaşlarındaki oğlu, babasının kanlar<br />

içinde yere yuvarlandığını görünce<br />

“Ah babam” feryadı ile üzerine<br />

kapanmış o da insafsız bir darbe ile<br />

yaralanıp orada kalmıştır.<br />

<strong>Milli</strong> <strong>Mücadele</strong>mizin 100. yılı anısına FMV Ispartakule Işık Lisesi & Fen Lisesi öğrencilerinden oluşan “ARŞİVE IŞIK TUTANLAR” ekibi tarafından derlenmiştir.


MİLLİ MÜCADELE GAZETESİ, 16 Mayıs 1919 9<br />

Anadolu halkı kanının son<br />

damlasına kadar savaşacak<br />

YURDUN HER KÖŞESİNDEN HÜKÜMETE VE İNGİLİZ AMİRALI KALTROP’A YÜZLERCE<br />

PROTESTO TELGRAFI GÖNDERİLİYOR. MÜCADELE AZMİ BELİRTİLİYOR.<br />

“İĞRENÇ<br />

DRAM…”<br />

İZMİR’DE önceki gün yapılan<br />

mitingden sonra “Redd-i İlhak<br />

<strong>Milli</strong> Komitesi” tarafından bütün<br />

vilayet, sancak, kaza ve nahiyelere<br />

gönderilmiş olan telgraf,<br />

Anadolu’nun her köşesinde tepki<br />

bulunmuştur. Bu telgraflarda,<br />

“Sizden gelecek destek yegane<br />

yardımımızdır. Toplantılar tertip<br />

edin, her yerlere telgraflar gönderin<br />

ve vatan ordusuna girmek için<br />

hazırlanın.” deniliyordu.<br />

Bu telgraf ve İzmir’in işgalinin<br />

başladığı haberleri bütün Anadolu’yu<br />

hareketlendirmiştir.<br />

Hükümete ve Padişah’a yüzlerce<br />

telgraf gelmektedir. İşgali hazırlayan<br />

notaları veren İngiliz Amirali<br />

Kaltrop’a da protesto telgrafları<br />

yağdırılmaktadır.<br />

Bu telgraflarda, Yunan istilasına<br />

karşı savaşılacağı bildirilmekte ve<br />

Birleşik Amerika Başkanı Wilson’un<br />

kendi prensiplerine ihanet<br />

etmiş olduğu da ilave edilmektedir.<br />

Dün gönderilen ve Karaman’dan<br />

gelen ilk telgraf şöyle denilmektedir:<br />

“Bugün Karaman ahalisi İzmir’in<br />

Yunanlılar tarafından işgal edildiği<br />

haberini almakla pek müteessirdir.<br />

İlçe ahalisi adına Mösyö Wilson<br />

prensiplerinin bu suretle alenen<br />

bozulmasını bütün varlığımızla<br />

protesto ederiz.<br />

Büyük çoğunluğu İslam ahalisi<br />

olan memleketlerin Osmanlı Hükümeti<br />

elinde kalması en birinci<br />

arzumuzdur. Barışın yapılması da<br />

adalet dağıtmaktan söz eden hükümetlerin<br />

bu hale kayıtsız kalması<br />

barışın devamını bozar.<br />

Biz Karaman ilçesi ahalisi bu<br />

suretle cebren yapılacak istilaları<br />

kanımızın son damlasına kadar<br />

menetmeye karar verdik. Hak<br />

ve adalet uygulanmaz ise barış<br />

ayakta tutulamaz. Hükümetimizin<br />

bu hususta acele teşebbüslerde<br />

bulunmasına intizar eylediğimizi<br />

arz eyleriz.”<br />

ILGIN ilçesinden Belediye Reisi<br />

ve müftünün imzaları ile yollanan<br />

bir telgrafta da duyulan teessür<br />

ifade edilerek, “Türklüğün tarihi<br />

egemenlik haklarının savunulması<br />

uğrunda bütün varlığımızla her<br />

türlü ve en yapılması güç fedakarlıkları<br />

yapmaya azmeylediğimizi<br />

ve İzmir’in hiçbir suretle işgaline<br />

Osmanlı ailesinden bölünmesine<br />

razı olamayacağımızı arz eyleriz”<br />

denilmektedir.<br />

Niğde’den “Redd-i İlhak Heyeti”<br />

adına da aşağıdaki telgraf Sadaret<br />

makamına yollanmıştır:<br />

“Adaletine bütün dünyanın ağız<br />

birliği ettiği Wilson prensiplerine<br />

boyun eğerek barış konferansının<br />

adaletine kalbimizi bağladığımız<br />

halde mütareke hükümlerine<br />

aykırı olarak İzmir ve dolaylarının<br />

Yunanistan’a ilhakı mahiyetinde<br />

işgal edildiği haberi yıldırım düşer<br />

gibi duyuldu. İnsanlık hayatının<br />

kurtarıcı umutlarla karşıladığı<br />

barışın yaşayabilmesi için konulan<br />

temellere aykırı olarak büyük<br />

devletlerin bu işgale razı oldukları<br />

doğru ise, ezici çoğunluğu Türk ve<br />

İslam olan ahaliye intihar etmekten<br />

başka vazife kalmıyor, evet<br />

intihar edeceğiz, lakin yalnız değil.<br />

İşgal ve ilhak olayını Niğde bütün<br />

ahalisi adına protesto eder, Mösyö<br />

Wilson’u ve büyük arkadaşlarını<br />

vaatlerine davet ve Girit’in feci<br />

tarihini hatırlatarak bir daha yad<br />

ederiz. Akıttığımız kanlarımız yeterli<br />

değil ise beş senedir verdiğimiz<br />

milyonlara katılmaya beşikteki<br />

çocuklarımız ile hazırız.”<br />

KEÇİBORLU ahalisi adına yollanan<br />

bir telgrafta da, “Bu millet,<br />

bu memleket hiçbir zaman Yunan<br />

yönetiminde kalamaz ve kalmayacaktır.<br />

Eğer İzmir’in işgalinde<br />

İtilaf Devletlerinin oyunun katıldığı<br />

doğru ise bu millet bilmek<br />

ister yoksa Yunanlılar pek çabuk<br />

çıkarılır, büyük bir istekle telgraf<br />

makinesi başında bütün millete<br />

yalnız neticeyi bildirmek kafidir”<br />

denilmektedir.<br />

Akşehir’den gönderilen telgrafta<br />

ise, “İzmir’in işgal altına alınmasına<br />

hiçbir İslam’ın göz yummayacağı<br />

ve bu uğurda kanlarını<br />

akıtmaktan çekinmeyeceği”<br />

bildirilmektedir.<br />

Antalya halkı adına yollanan telgraf<br />

şöyledir:<br />

“Tarihi bir Türk yurdu olan sevgili<br />

İzmirimizin bugün Yunanlılar<br />

tarafından işgali haberi kalpleri<br />

aşk ile coşan Antalya halkının<br />

kalbini kan ağlattı. Memleketin<br />

yüksek haklarını bozan ve Türk<br />

milletine büyük bir hakaret demek<br />

olan bu hareketin dünya düzenliğini<br />

yeniden bozmak istidadını<br />

alan bu türlü olaylara karşı boynu<br />

bükük vaziyette seyirci kalmaktan<br />

ise herhalde şerefle ölmeyi tercih<br />

ederiz.<br />

Hakkını genel barış konferansının<br />

adaletinden bekleyerek bir ümit<br />

ışığı karşısında zelillikle, sabır ve<br />

sükûn ile uymasına imkan kalmamıştır.<br />

Haklarımızı çiğneyenlere<br />

karşı hükümetin görüşünü sabırsızlıkla<br />

bekliyoruz. Yeis ve<br />

ümitsizliğin doğuracağı vahim<br />

akıbetlerin düşünülmesi hükümetimizi<br />

daha acele ve kat’i siyasi<br />

teşebbüslere başlamasına sebep<br />

olmalıdır, vatanın korunması için<br />

fiili gösterilere fedakar hareketlere<br />

hazırız, pek açık haklarımıza<br />

tecavüz etmek suretiyle ihlal edilen<br />

milletin namusu ya varlığını<br />

silerek tarih sayfalarına geçmek ve<br />

yaşamak hakkını haiz bulunduğunu<br />

ispat etmek ister.”<br />

YALVAÇ Müftüsü, Belediye Reisi<br />

ve ulema ile eşraftan 11 kişinin<br />

imzalayarak Sadaret makamına<br />

dün yolladıkları telgrafta da,<br />

“Bütün ahali heyecan ve galeyandadır.<br />

Hepimiz ahdüpeyman ettik,<br />

biz namusumuz ile yaşayacağız,<br />

namusumuz ile öleceğiz. Türk<br />

milleti zilletle yaşayamaz, bu<br />

kadar hakir bir zillete katlanarak<br />

yaşamak isteyen bir Türk ve Müslüman<br />

tasavvur edilemez” denilerek<br />

şunlar ilave edilmektedir:<br />

“Biz daha ölmedik. Büyük hakanımızın,<br />

şanlı tarihimizin son kurbanı<br />

olacağız. Gayret borcumuz,<br />

ya İzmir, ya ölümdür. Vatan için<br />

ölmeye amadeyiz ferman cevabı<br />

bekliyoruz.”<br />

KARACASU’DA da, İzmir’in<br />

işgali haber alınınca büyük bir<br />

miting yapılmış ve bunun müteakip<br />

Sadrazama yollanan telgrafta<br />

da “<strong>Milli</strong> varlığımıza ansızın ve<br />

layık olmadığımız ani bir darbe<br />

ile hayati bir merkezimize vurulan<br />

düşman hançerinin, hayatımıza<br />

verdiği vatansever azim<br />

ve Türklüğe has olan temizlik ve<br />

büyüklük ile hayatımızı fedaya<br />

bizi hazırladı.” denilmektedir.<br />

Işık <strong>Gazetesi</strong> soruyor:<br />

“Elinde adalet meşalesi,<br />

dilinde hürriyet akvam…”<br />

Cihana haykıranlar nerede?<br />

“<br />

GİRESUN<br />

ŞEHRİMİZDE intişar etmekte<br />

olan Işık <strong>Gazetesi</strong>, İzmir’in Yunanlılar<br />

tarafından işgali münasebetiyle<br />

yazdığı bir makalesinde bunun<br />

“iğrenç bir dram” olduğunu<br />

belirtmekte ve şöyle demektedir:<br />

“Hak ve adalet niyetleriyle avutulan<br />

yetim Türkler pek acı ve<br />

müellim bir sarsıntı ile gözlerini<br />

açtılar. İzmir, bu Türk semasının<br />

parlak ülkesi şımarık bir palikaryanın<br />

kirli ve sefih aguşuna<br />

atılmak isteniyor.<br />

Göklerden şahikalar yağsa, dağlardan<br />

kanlı volkanlar fışkırsa, denizler<br />

taşsa da araziyi tufanlara boğsa<br />

idi Türklüğe, alemi İslamiyet’e<br />

belki o kadar tesir gösteremezdi.<br />

Hayat için güneş, görmek için göz,<br />

zulmet için ziya ne ise, İslamiyet,<br />

Türklük için de İzmir aynı kıymeti,<br />

aynı meziyeti haizdir.<br />

Elinde adalet meşalesi, dilinde<br />

hürriyeti akvam… Cihana haykıranlar<br />

nerede?<br />

Hani Büyük Britanya’nın mertliği,<br />

uhde-i vefayı temsil eden büyük<br />

insanları ne oldu?<br />

Asil Fransa evlatları nereye saklandı?<br />

Yoksa bu adaletler, bu mertlikler,<br />

bu iştiyaklar yalnız mağlupları<br />

aldatmak için icat edilmiş sahte<br />

bir gösteriş midir?<br />

HAYRET !<br />

Paşalar dahil bütün<br />

Türk subayları yabancı<br />

bir dille yazılı hüviyet<br />

taşımak mecburiyetinde<br />

bırakıldılar.<br />

HARİBYE Nezareti’nin dün<br />

yayınladığı bir emrine göre,<br />

bundan böyle paşalar, yüksek<br />

rütbeli zabitler dahil bütün Türk<br />

ordusu mensupları (zabitler) hem<br />

Türkçe ve hem de Fransızca yazılı<br />

hüviyetler taşımak mecburiyetinde<br />

kalacaklar.<br />

Ayrıca bu hüviyetlerde ne gibi<br />

vazifeleri bulunduğu açık şekilde<br />

belirtilecek ve birer resimleri<br />

yapıştırılmış olacaktır.<br />

Türk ordusu tarihinde ilk defa<br />

Türk zabitleri yabancı bir dille de<br />

yazılmış hüviyet taşıyacaklardır.<br />

Harbiye Nezareti neden böyle bir<br />

şeye lüzum duyulduğunu açıklamamıştır.<br />

Fakat öğrendiğimize<br />

göre, talep, yabancı devlet temsilcilerinden<br />

ve İngiliz Başkumandanından<br />

gelmiş ve kabul edilmiştir.<br />

Söylendiğine göre, İtilaf Devletleri<br />

polisi ve zabitleri şehir içindeki<br />

kontrolleri Türk zabitlerini de<br />

durdurduğunda bu hüviyetlerle<br />

kontrol yapacaklardır.<br />

<strong>Milli</strong> <strong>Mücadele</strong>mizin 100. yılı anısına FMV Ispartakule Işık Lisesi & Fen Lisesi öğrencilerinden oluşan “ARŞİVE IŞIK TUTANLAR” ekibi tarafından derlenmiştir.


MİLLİ MÜCADELE GAZETESİ, 16 Mayıs 1919 10<br />

BU HALE NASIL GELDİK?<br />

Mütarekenin imzalanmasından sonra geçen<br />

6 ay içinde Yunanistan’la Patrikhane ve<br />

Türkiye ile Anadolu Rumlarının faaliyetleri<br />

OSMANLI PARLAMENTOSUNDA<br />

TÜRKLÜĞE HAKARET EDEN TÜRK<br />

MEBUSU RUMLAR! PATRİKHA-<br />

NE, RUM OKULLARINDA TÜRK-<br />

ÇE OKUTULMASINI NASIL YASAK<br />

ETTİ? İZMİR’DE İSTANBUL’DA<br />

RUMLARIN BÜYÜK ŞENLİKLERİ!<br />

ÖLDÜRÜLEN TÜRK POLİSLERİ<br />

MÜTAREKENİN imzalandığı 30<br />

Ekim 1918’den bu yana geçen altı<br />

buçuk ay zarfında, Türkler “İttihatçı –<br />

İtilafçı” birbirlerini yerken Yunanistan<br />

ile İstanbul ve Anadolu Rumlarının el<br />

ele giriştikleri teşebbüsler, çalışmalar<br />

bugünkü feci hale düşmemizde ana<br />

rolü oynamıştır.<br />

Mondros mütarekesine bilhassa<br />

konulan bir madde var. Bunda, “İtilaf<br />

Devletleri, güvenliklerini tehdit<br />

edecek bir durum olduğuna kanaat<br />

getirirlerse istedikleri Türk bölgesini<br />

alabilirler.” denilmektedir.<br />

Venizelos’un tavsiyesi ile Türkiye<br />

Rumları, yer yer tahrikler hazırlayarak,<br />

Hristiyan ahalisinin katliama<br />

uğrayacağına dair asılsız haberleri<br />

dünyaya yayarak bu maddenin<br />

tatbikine zemin hazırlamaktan geri<br />

kalmamıştır. Ve ne acıdır ki, bugün<br />

Sadrazam bulunan Damat Ferit Paşa,<br />

mütarekenin akdinden birkaç gün<br />

sonra İstanbul Rumlarının eline en<br />

sağlam kozu vermiştir. Bu hususta<br />

şunlar bilinmektedir:<br />

MÜTAREKENİN Osmanlı Heyeti<br />

tarafından imzalandığı ve bütün şartlara<br />

boyun eğdiği duyulunca İstanbul<br />

Rumları 2 Kasım'da Beyoğlu’nda<br />

şenlikler yapmışlar, Yunan, İngiliz<br />

ve Fransız bayraklarını evlerine,<br />

dükkanlarına çekmişlerdir. O günlerde<br />

Sadrazam bulunan İzzet Paşa,<br />

taşkınlıklar olması, kan dökülmesi<br />

ihtimallini göz önüne alarak askeri<br />

tedbirlere başvurmuş, senatoda bir<br />

konuşma yapan Damat Ferit de bu<br />

tedbirlere çatarak hükümeti, Rumları<br />

temizlemeye hazırlamakta suçlamıştı.<br />

Sadrazamın istifasında da bu ağır<br />

itham rol oynamıştı. Hatta, Mondros’tan<br />

mütareke şartları ile İstanbul’a<br />

dönerek Padişah’a giden Hamidiye<br />

Kahramanı Rauf Bey bile, Damat<br />

Ferit’in bu sözlerini İstanbul gazetelerinde<br />

okuyunca çok üzüldüğünü ve<br />

bunların Yunanlılar için büyük bir<br />

koz olabileceğini hatırlatmıştı.<br />

Damat Ferit aynı konuşmasında,<br />

geçmiş iktidarın, İttihat Terakki<br />

Hükümeti’nin, Osmanlı ülkesindeki<br />

azınlıklara reva gördüğünü iddia ettiği<br />

muameleden de bahsetmişti.<br />

Bundan sonra cereyan eden olaylar<br />

şöyle sıralanabilir:<br />

PATRİKANEDEKİ TOPLANTI<br />

BEYOĞLU’NDA 2 Kasım 1918’de<br />

Rumlar şenlikler yapar, Türkler elemden<br />

ağlarken Patrikhanede mühim<br />

bir toplantı olmuştur. Burada alınan<br />

kararlara uygun olarak Aydın Mebusu<br />

Emanuelidis, İzmir Mebusu Mimaroğlu<br />

ve Çatalca Mebusu Dimitriyadis<br />

ertesi günü üyesi bulundukları<br />

Osmanlı Devleti’nin parlamentosunda,<br />

Damat Ferit’in önce temas ettiği,<br />

azınlıkların katliamı konusunu bir<br />

takrirle getirmişler, hükümetin ne<br />

yapmak niyetinde olduğunu sorarak,<br />

“suçluların cezalandırılmalarını”<br />

istemişlerdir. Türklerin, bir milyon<br />

Ermeni’yi imha ettiklerini, “40<br />

asırdan beri memleketin medeniyeti<br />

unsurun olduğunu söyledikleri Rumlardan<br />

550.000’inin imha, sürgün ve<br />

emlakinin de müsadere olunduğunu<br />

iddia etmişlerdir.<br />

İzzet Paşa Kabinesi’nin Dahiliye<br />

Bakanı Fethi Bey, bir Türk parlamentosunda,<br />

Türk vatandaşları tarafından<br />

böyle bir takririn verilmesinin<br />

Osmanlı Devleti’ni küçük düşürmeye<br />

matuf bir hareketten başka bir şey<br />

olmadığını söylemiş, iddiaları reddetmiştir.<br />

İZMİR’DE RUM ŞENLİĞİ<br />

4 KASIM günü bu defa İzmir Rumları<br />

büyük şenlikler yapmışlar, evlere,<br />

dükkanlara Yunan bayraklarını çekmişlerdir.<br />

Buna sebep, mütarekeden<br />

sonra ilk defa bir İngiliz harp gemisinin<br />

limana gelmesi olmuştur. Rumlar,<br />

gemiyi Kordon Boyunda ellerinde<br />

Yunan bayrakları, Venizelos’un portreleri<br />

ile karşılamışlar, kiliseler çan<br />

çalmış, bayrak çekmiş, şenlik bütün<br />

gece devam etmiştir.. Bu olaylar üzerine<br />

8.inci Ordu Kumandanı Nurettin<br />

Paşa Harbiye Nezareti’ne bir yazı<br />

yollayarak: “Rumlar, Türkleri galeyana<br />

getirmek, karışıklıklar çıkartmak<br />

ve buraların Yunanistan’a verilmesini<br />

sağlamak gayesini gütmektedirler”<br />

demiştir.<br />

BEYOĞLUNDA RUM ŞENLİĞİ<br />

İZMİR nümayişlerinden dört gün<br />

sonra bu defa İstanbul daha geniş<br />

çapta gösterilere sahne olmuştur.<br />

Buna da, mütarekeden sonra ilk İtilaf<br />

savaş gemisinin (Ariane adında Fransız<br />

tarama gemisi) Galata rıhtımına<br />

yanaşması sebep olmuştur. İstanbul<br />

Rumları büyük kafileler halinde<br />

gemiyi karşılamışlar, Beyoğlu’nda<br />

nümayişler yapmışlar, her taraf baştan<br />

başa Yunan, İngiliz, Fransız bayrakları<br />

ile donatılmıştır. Taşkınlıklar gece<br />

de devam etmiştir.<br />

Buna sebep neydi?<br />

Hükümet mütarekeyi imzalatan<br />

İngiliz Amirali Kaltrop’a yolladığı<br />

muhtırada diyordu ki:<br />

“İstanbul’un, İtilaf askerli tarafından<br />

işgalinin ancak dahili bir ihtilal vukuuna<br />

bağlı bulunduğuna dair azınlıklar<br />

arasında bir kanaat doğması için<br />

çalışılmakta ve bu yolda patrikhanede<br />

çeşitli faaliyet gösterilmektedir. Karışıklıklara<br />

mani olmak için hükümet<br />

tedbirlerini almıştır. Fakat Rumlar<br />

silahlanmaktadır ve silahla mukabelede<br />

bulunarak hadiseler çıkmasını ve<br />

bu yolla İstanbul’un İtilaf kuvvetleri<br />

tarafından işgalini sağlamak emelindedirler.”<br />

Hükümet bu gerekçe ile, İstanbul’a<br />

gelecek olan İtilaf filosu içinde Yunan<br />

harp gemileri bulunmamasını istiyor,<br />

İngiliz Amiral ise bu teklifi reddediyordu.<br />

RUM GAZETELERİNİ SEVİNDİ-<br />

REN İSTİFA !<br />

1918 yılının Kasım ayının ilk haftasında<br />

İzzet Paşa Kabinesinin istifa<br />

ettiği duyulunca, Rum gazeteleri<br />

sevinçlerini gizleyememişlerdir. Hatta<br />

PATRİS adlı gazete, meclisteki Rum<br />

mebusların, İzzet Paşa’nın devrilmesinde<br />

rol oynamalarından dolayı<br />

memnuniyetini ilan etmiştir. Yeni<br />

kabineyi 75 yaşında bulunan, acz<br />

içinde olan Tevfik Paşa’nın kurması,<br />

Rumları, emellerine daha kolaylıkla<br />

varabileceklerini hususunda ümitlendirmiştir.<br />

BEYOĞLU’NDA 3.ÜNCÜ RUM<br />

ŞENLİĞİ<br />

12 Kasım’da İtilaf filolarının Çanakkale<br />

Boğazı’ndan geçtiği ve İstanbul’a<br />

gelmekte olduğu duyulunca Rum<br />

Cemaati büyük hazırlıklar yapmıştır.<br />

13 Kasım’da limana gelen 61 harp<br />

gemisini Rumlar, göğüslerinde özel<br />

rozetlerle karşılamışlar, yeniden<br />

bütün binalara Yunan, İngiliz, Fransız<br />

bayraklarını çekmişlerdir. Pera’da bütün<br />

dükkanlar camlarına Venizelos’un<br />

resimlerini asmışlardır.<br />

KALDIRILAN İSİMLER<br />

17 Kasım’da İstanbul’da çıkmakta olan<br />

Rumca gazetelerin başlıklarında mühim<br />

bir değişiklik olmuştur. Şehirde<br />

Osmanlı idaresi devam etmesine rağmen,<br />

önceden konmuş ve uyulmakta<br />

olan bir kayıt bir tarafa bırakılmış,<br />

gazeteler yalnız Rumca isimleri ile yayınlanmıştır.<br />

Halbuki bu tarihe kadar<br />

Rumca başlığın yanına ayrıca Türkçe<br />

isimlerini de yazmaktaydılar.<br />

Rum gazetelerin başlıklarındaki Türkçe<br />

isimleri attıkları gün parlâmentoda<br />

yeni kabineyi kurmuş olan Tevfik<br />

Paşa’ya itimat verilip verilmeyeceği de<br />

konuşulmaktadır. İzzet Paşa Kabinesi’nin<br />

devrilmesinde rol oynayan 10<br />

Rum mebusu bu defa Tevfik Paşa’ya<br />

da oy vermemişler, “Türk idaresine<br />

itimadımız yok artık.” demişler, büyük<br />

gürültülere sebep olmuşlardır.<br />

OSMANLI Devleti sınırları içinde yaşayan<br />

Rumların çıkardıkları gazeteler<br />

daha bundan 5,5 ay evvel akıbetimize<br />

rahatlıkla işaret etmişlerdir. 30 Kasım<br />

1918 tarihli NEOLOGOS gazetesi<br />

şunları yazmaktan çekinmemiştir:<br />

“Bulgar cephesindeki Seres ve Adalar<br />

tümenleri, ırkımıza ait toprakları (!)<br />

işgal saatini sabırsızlıkla beklemektedirler.<br />

Bu tümenlerin dörtte üçü,<br />

Türkiye’den kaçmış, Rumlardan kuruludur.<br />

Türkiye’den bu Rumlar gönüllü<br />

olarak bu birliklere katılmışlardır.”<br />

2 Aralık YENİGÜN gazetesi, “Türkler<br />

geldikleri yerlere artık dönmelidir”<br />

diye yayına başlayan Rum gazetelerine<br />

cevap vermiş: “Buradayız ve<br />

kalıyoruz” demiştir.<br />

Artık Rum gazeteleri, İstanbul’dan da<br />

gitmemiz gerektiğini açıkça savunmaya<br />

başlamıştır. İzmir Rum gazeteleri<br />

ise bütün bu havali hakkında yanlış<br />

istatistikler yayarak, Aydın vilayetinin<br />

Yunanistan’a verilmesi için geniş bir<br />

kampanya açmışlardır.<br />

1918 yılının son ayı içinde, tehlike<br />

altına giren İzmir ve Trakya gibi noktalarda<br />

birleşmeler olmuş ve Müdafa-i<br />

Hukuk Cemiyetleri teşkil etmiştir. Fakat<br />

İstanbul’da Osmanlı Payitahtında<br />

gene parti kavgaları devam etmekte,<br />

iktidarın yeni sahipleri Hürriyet<br />

İtilafçılar, yurdu harbe sürükleyen<br />

İttihatçıların tevkifi ile düşmana hor<br />

görünüp, yurdun kurtarılacağını<br />

söylemekten başka bir şey yapmamaktadırlar.<br />

ATİNA’NIN YAYDIĞI HABER !<br />

Atina, Avrupa kamuoyunun desteğini<br />

sağlayabilmek için İzmir kaynaklı<br />

haberleri devamlı yayıyordu. 11 Aralık<br />

1918’de (Atina Ajansı) İzmir’den<br />

aldığını bildirdiği ve Avrupa gazetelerine<br />

yolladığı bir haber olmuştur.<br />

İşgalin hazırlanmasında rol oynayan<br />

Yunan propagandası hakkında ciddi<br />

bir örnektir:<br />

ATİNA, (İzmir’den bildiriliyor)<br />

“İzmir Rum gazeteleri, İzmir ve havalisinin<br />

derhal Yunanistan’a bağlanmasını<br />

istemektedirler. İzmir Rumları, 30<br />

asırdan beri kendileri ve Avrupa hesabına<br />

Asya’nın istilasına karşı göğüs<br />

germektedirler. İzmir ve havalisinde<br />

durum son derece naziktir. Bir çok<br />

Rum öldürülmektedir. Türk makamları<br />

Yunan kiliselerine kadar girerek,<br />

dua edenleri bile tevkif etmişlerdir.<br />

Mütareke gününden beri asılı duran<br />

Yunan bayraklarını yırtmışlardır.”<br />

Aslında önemli hiçbir olay kaydedilmemişti.<br />

Fakat bunları yaratmak için<br />

ellerinden geleni yapmışlardır.<br />

TÜRK PARLAMENTOSUNDA<br />

TÜRK’Ü TAHKİR!<br />

11 ARALIK günü Osmanlı parlamentosunda<br />

yeniden olaylar çıkmıştır.<br />

Türk vatandaşı Rumların Türkiye<br />

aleyhindeki nümayişleri, davranışları,<br />

tahrikleri mevzubahistir. Trabzon<br />

Rum Mebusu Yorgi Efendi, Samsun,<br />

Trabzon, Giresun Rumlarına mezalim<br />

yapıldığını söylemek üzere geldiği<br />

kürsüden bütün Türkleri bu mezalimden<br />

suçlu tutmuştur.<br />

Tekirdağ Rum Mebusu Efclidis Efendi<br />

de, Rumlara baskı yaptıklarını iddia<br />

ettiği bazı valilerin isimlerini sıralıyor<br />

ve bunların derhal azillerini, mahkemeye<br />

verilmesini istemiştir.<br />

Edirne Mebusu Faik Bey, Rum mebuslara<br />

cevap vermiş, “Türk Mebusan<br />

Meclisinde Yunan mebusları konuşur<br />

ve Türk mebusları susar” dedikten<br />

sonra şunları ilave etmiştir:<br />

“Yalandır. Sürüldükleri iddia edilenler,<br />

Balkan Harbinde kaçıp kendi<br />

arzuları ile Yunan Ordusunun hizmetine<br />

girenlerdir. Bunlar da yüzbinlerce<br />

değil, topu topu 38 bin kişidir. Balkan<br />

Harbinden sonra hicret edenler<br />

63.800 kişidir ve bunların bir kısmı<br />

da şimdi İstanbul limanında bulunan<br />

Averof zırhlısında vazifelidirler. Edirne<br />

Rumları, Balkan Harbinde bize<br />

karşı silah çevirenlerdir.”<br />

Bunun üzerine Aydın Mebusu Emanuelidis<br />

Efendi yeniden kürsüye çıkarak:<br />

“— Mesuller sizlersiniz, hepiniz”<br />

diye bağırmış, çıkan gürültüler içinde<br />

celse tatil edilmiştir.<br />

Ve bu olaylar bir Türk parlamentosunda<br />

cereyan etmiştir.<br />

<strong>Milli</strong> <strong>Mücadele</strong>mizin 100. yılı anısına FMV Ispartakule Işık Lisesi & Fen Lisesi öğrencilerinden oluşan “ARŞİVE IŞIK TUTANLAR” ekibi tarafından derlenmiştir.


MİLLİ MÜCADELE GAZETESİ, 16 Mayıs 1919 11<br />

İZMİR’DE 50 BİN YUNAN<br />

BAYRAĞI<br />

1918 yılının son günlerinde İzmir’in<br />

bugün elemle şahit olduğumuz<br />

akıbete uğrayacağını görmek, anlamak<br />

mümkündü. 14 Aralık sabahı<br />

bir İtilaf filosu İzmir limanına girmiş<br />

ve demirlemiştir. Rumlar bir gün önceden<br />

filonun geleceğini haber almış<br />

olduklarından hazırlanmışlar, Ayafotini<br />

Kilisesi çanları sabaha kadar çalmıştır.<br />

Kiliselerde evlerde saklanmış<br />

50 binden fazla Yunan bayrağı birden<br />

ortaya çıkmış, binlerce Rum Kordon<br />

Boyuna inerek İngiliz, Fransız, Yunan<br />

savaş gemilerini, bahriyelilerini karşılamışlardır.<br />

22 Aralık’ta da İzmir Rumlarından<br />

bir heyet, İngiliz Filo Kumandanı<br />

Dickson’a başvurmuşlar ve şehirde<br />

asayiş olmadığını, Türklerin, Rumları<br />

öldürdüklerini iddia ederek İzmir’in<br />

İngiliz Kuvvetleri tarafından derhal<br />

işgal edilmesini istemişlerdir. Fakat o<br />

gün bu talepleri reddedilmiş, iddiaları<br />

mübalağa görülmüştür.<br />

PATRİKHANEYE SÖZ<br />

GEÇİREMEYEN DEVLET<br />

1918 yılının son günlerinde Osmanlı<br />

devleti o hale gelmiştir ki, Patrikhane<br />

tarafından dahi terslenmektedir. Osmanlı<br />

taraftarı olduğu, suistimal yaptığı<br />

iddia edilen Patrik Rum Cemaati<br />

tarafından azledilmiş ve aradan da 40<br />

gün geçmiştir. Patrikhane nizamnamesine<br />

göre patrik seçimi yapılmak<br />

zorunluğu bulunmaktadır. Bu hususu<br />

hatırlatan Osmanlı hükümetini<br />

Patrikhane terslemiştir. 31 Aralık<br />

sabahı da Rum gazetesi NOLOGOS,<br />

Osmanlı devletini hitaben şunları<br />

yazmıştır:<br />

“Şimdiye kadar Patriği körü körüne<br />

seçmiştik. Bundan böyle Patrik Rum<br />

milleti tarafından seçilecektir. Fakat<br />

bu seçim, Osmanlı devleti tarafından<br />

sürgün edilen yarım milyon Rum<br />

tekrar topraklarına döndükten ve<br />

yerleştikten sonra yapılabilecektir.<br />

Osmanlı devleti 500 bin Rumu eski<br />

evlerine yerleştirdikten sonra yeni<br />

Patriği seçebiliriz.”<br />

AYA TRİADA AYİNİ !<br />

1919 yılında, Türkiye aleyhindeki<br />

bu tezvirat ve kampanya artan bir<br />

şiddetle devam etmiştir.<br />

5 Ocak Pazar günü İstanbul’da Aya<br />

Triada Kilisesi’nde, Türkler tarafından<br />

katledilen Ermeni ve Rumların<br />

ruhu için büyük bir ayin yapılmıştır.<br />

Averof zırhlısının bahriyelileri,<br />

kumandan başta olmak üzere ayinde<br />

hazır bulunmuşlardır. Çanakkale<br />

metropolite yaptığı konuşmada,<br />

Ermenilerle Rumların Türklere karşı<br />

elele mücadele etmeleri gerektiğinden<br />

bahsetmiş ve “Osmanlılardan neler<br />

çektik” diye uzun boylu mezalim<br />

bahsini açmıştır.<br />

Metropolit, Osmanlı idaresine karşı<br />

Ermeni ve Rum komitelerinin silahla<br />

ayaklanmalarından hiç bahsetmemiş,<br />

baskının silahsız masum insanlarına<br />

yapıldığını iddia etmiştir.<br />

Yunan Yüksek Komiseri Cannelopulos,<br />

Çanakkale metropoliti İrineosa’a<br />

teşekkür etmiş, bu ayine dair bilgiyi<br />

derhal Venizelos’a yollayacağını<br />

söylemiştir.<br />

TÜRKİYE’DE TÜRKÇE OKUMAK<br />

YASAK!<br />

Bir gün sonra Patrikhanede yapılan<br />

mühim bir toplantıda, Sen Sinod,<br />

Türkiye’deki bütün Rum mekteplerinde<br />

Türkçe ve Türkçe eğitimi yasaklamış<br />

ve bu kararını resmi açıklamıştır.<br />

Patrikhane, o günlerde yapılmakta<br />

olan mahalli seçimlere katılmama<br />

kararını da almıştır.<br />

Rum gazeteleri, İstanbul Rumluğu<br />

Osmanlı idaresi ile bütün ilgisini<br />

kesiyor diyerek kararı alkışlarken bir<br />

Türk gazetesi (ATİ) hayretle şunları<br />

yazmıştır:<br />

“Bir memleketin resmi lisanını mekteplerde<br />

okutmamak o memleketle<br />

hiçbir alakası olmadığını ilan etmek<br />

demektir ki Rum Cemaatinin bu zihniyeti<br />

takip ettiğine gönül inanamak<br />

istemiyor.”<br />

O günlerde Beyoğlu tüccarlarından<br />

bir çoğu Miltiyadi’nin başkanlığında<br />

toplanarak, Türklerden tamamiyle<br />

ayrılmak ve bir “İstanbul Rum<br />

Tüccarları cemiyeti” kurmak kararını<br />

almışlardır.<br />

1919 yılında Osmanlı hükümetinde<br />

Kostaki Efendi Vayani, Ticaret ve Ziraat<br />

Nazırıdır.Patrikhane kendisini de<br />

ikaz etmiştir. Bunun üzerine Kostaki<br />

efendi Vayani, Osmanlı idaresi ile<br />

ilişiğini kesmiş ve kabineden neden<br />

istifa etmiştir.<br />

“HİÇBİR HÜKÜMET BUNA MÜSA-<br />

ADE ETMEZ!”<br />

1919 yılının başında Osmanlı devleti<br />

o hale düşmüştür ki, idaresi altında<br />

bulunan bir şehirde çıkmakta olan<br />

azınlık gazeteleri tarafından her sabah<br />

hakarete uğramakta ve buna karşı bir<br />

şey yapamamaktadır.<br />

İstanbul’un Türk gazetelerinden SÖZ,<br />

29 Ocak tarihli nüshasında yayınlandığı<br />

bir makale ile ne halde bulunduğumuzu<br />

açık bir şekilde göstermiştir.<br />

“Rum ve Ermeni gazeteleri Türkiye’de<br />

çıkmakta olduklarını unutuyorlar.<br />

Çok yersiz bir davranış içindedirler.<br />

Dünyanın hiçbir yerinde bir hükümet,<br />

bu derece hakaretlerle dolu bir<br />

lisana müsaade etmez.”<br />

“Rumlar ve Ermeniler, Osmanlı hükümeti<br />

ile bağları kopardıklarını kendileri<br />

söylemektedirler. Bu demektir<br />

ki, İstanbul’da ya birer yabancı olarak<br />

kalıyorlar veya Osmanlı tabiyetini<br />

gene muhafaza ediyorlar. Eğer birinci<br />

vaziyette iseler, misafiri bulundukları<br />

evin sahibine hakaret etmekle kabalık<br />

etmiyorlar mı? Dünyada hangi millet<br />

bir başka millete bu hakkı tanımış<br />

ki, biz onlara tanıyalım. Bu vaziyette<br />

Türkiye’den ayrılmalıdırlar. Ermeniler<br />

Ermenistan’a, Rumlar da Yunanistan’a<br />

gitsinler. Oralara yerleşince gazeteler<br />

çıkarır istedikleri gibi Türklere hakaret<br />

ederler.”<br />

BİR FRANSIZ GENERALİNİN<br />

BEYOĞLUNDA GEZİSİ<br />

8 Şubat’ta Beyoğlu yeniden rumların<br />

geniş nümayişlerine sahne olmuştur.<br />

İtilaf Devletlerinin Şark Ordusu Kumandanı<br />

General Franchet d’Esperey,<br />

İstanbul’a gelmiş, Sarayburnuna<br />

çıkmış, at üzerinde Galatadan çıkarak<br />

Beyoğluna gelmiş, sokaklardan<br />

geçerek, Fransız safaretine gitmiştir.<br />

Fransız generali, tarihte Bizans İmparatorlarının<br />

yaptıkları gibi, iki asker<br />

tarafından tutulan at üzerine İstabul’a<br />

girmiştir. Rumlar bu münasebetle de<br />

bütün dükkanlara evlere Yunan ve<br />

Fransız bayrakları çekmişlerdir.<br />

Bu olaydan üzülerek HADİSAT adlı<br />

gazetesini siyah çerçeveler içinde<br />

neşreden Süleyman Nazif Bey’in gazetesi<br />

derhal sansür idaresi tarafından<br />

kapatılmıştır.<br />

22 Şubat’ta Franchet d’Esperey<br />

Patrikhaneye gitmiş ve orada da tam<br />

Bizans İmparatorları gibi, çanlar<br />

çalınarak karşılanmıştır. Patrikhane<br />

bu münasebetle Yunan bayrakları ile<br />

süslenmiştir.<br />

ŞAŞKIN BİR SADRAZAM<br />

Sadrazam Tevfik Paşa, otoritesiz,<br />

şaşkın bir hale düşmüştür. Son bir<br />

ümit ışığı olarak gördüğü Yusuf Paşa<br />

Franko’ya başvurmuş ve bu Hiristiyanı<br />

kabinesine alarak Dışişleri Bakanı<br />

yapmışlardır.<br />

40 yıldan beri ikinci defa bir Hiristiyan<br />

Osmanlı devletinin Dışişleri<br />

Bakanlığına getirilmiştir.<br />

Tevfik Paşa, böylece yıkılmaktan<br />

devleti kurtarabileceğini sanmıştır. 24<br />

şubat 1919’da yapılan bu tayin hayret<br />

uyandırmış ve devlete de hiçbir fayda<br />

sağlamamıştır.<br />

Mart ayı içinde Rum azınlığı iyice<br />

azmıştır. Evvela İzmir’de yapılan bir<br />

nümayiş esnasında sağa sola ateş eden<br />

Rumlar polis Hamza Efendiyi vurarak<br />

öldürmüşlerdir. Türk makamları, suçluyu<br />

aramaya cesaret edememişlerdir.<br />

Hemen arkasından Sirkeci’de ikinci<br />

bir olay cereyan etmiş, sarhoş iki<br />

Yunan askeri kadınlara sataşırken<br />

müdahele eden polis Hüsnü Efendi’yi<br />

vurup öldürmüşler, halk tarafından<br />

yakalanarak karakola teslim edilmişlerdir.<br />

Fakat derhal haberdar edilen<br />

Yunan askeri makamları, Albay Katehakis<br />

ile bir birlik yollayarak kaatil<br />

Yunan askerlerini karakoldan çekip<br />

almışlar ve Averof ’a götürmüşlerdir.<br />

Hükümetin, itilaf devletleri temsilcileri<br />

nezdinde yaptıkları teşebbüs<br />

hiçbir netice vermemiştir.<br />

PATRİK VEKİLİ PARİS’E GİDİYOR<br />

3 Mart’ta Patrik Vekili Dorothee ile<br />

birlikte bir heyet Paris’e hareket etmiştir.<br />

İstabul’da çıkan Rum gazeteleri bu<br />

hususta aynen şunları yazmışlardır.<br />

“Patrikhane heyeti, Paris’te barış<br />

konferansında İstanbul Rumlarının<br />

haklarını müdafaa edecek ve İstanbul’un<br />

Yunanistan’a bırakılmasını<br />

isteyecektir.”<br />

RUM KİLİSELERİNDE<br />

MİTİNGLER!<br />

16 Mart Pazar günü İstanbul’un<br />

bütün Rum kiliselerinde büyük<br />

mitingler yapılmıştır. Buna sebep,<br />

barış konferansına gitmiş olan Patrik<br />

Vekili Dorothee’den gelen bir telgraf<br />

olmuştur. Patrik Vekili, İzmir Rumları<br />

gibi İstanbul Rumlarının da haklı<br />

taleplerini dünyaya duyuramamış<br />

olduklarını, bu sebeple de İstanbul’un<br />

Yunanistan’a verilmesi hususunda<br />

Venizelos’un güçlüklerle karşılaştığını<br />

bildirmiş ve derhal büyük mitingler<br />

akdedilerek İstanbul Rumlarının<br />

taleplerinin dünyaya duyurulmasının<br />

istemiştir.<br />

Pazar günü bütün Rum kiliselerine<br />

büyük Yunan bayraklarını çekilmiş,<br />

kararlar ittifakla alınmış, artık Rumların<br />

Türk idaresini istemedikleri ilan<br />

edilmiştir.<br />

Kiliselerde alınan kararı Patrik Vekili<br />

derhal Paris’e Venizelos’a yollamıştır.<br />

Karar şöyle son bulmuştur:<br />

“İstanbul ve Rumluğu, anavatan Yunanistan’la<br />

birleşmeye karar vermiştir<br />

veba uğurda mücadele edecektir.”<br />

PATRİKHANENİN SON KARARI<br />

Ve bundan bir hafta önce de Patrikhane<br />

Sen Sinod Meclisi, İstanbul Rumlarını<br />

Türk uyruğundan ve mükellefiyetinden<br />

serbest kılan kararı almıştır.<br />

Bu hale işte böyle düştük.<br />

<strong>Milli</strong> <strong>Mücadele</strong>mizin 100. yılı anısına FMV Ispartakule Işık Lisesi & Fen Lisesi öğrencilerinden oluşan “ARŞİVE IŞIK TUTANLAR” ekibi tarafından derlenmiştir.


MİLLİ MÜCADELE GAZETESİ, 16 Mayıs 1919 12<br />

ATİNA BASINI:<br />

“YUNAN ORDU-<br />

SU SEVİNÇ GÖS-<br />

TERİLERİYLE<br />

İZMİR’E GİRDİ”<br />

Yunan gazeteleri, dün yapılan katliama ve<br />

soyguna dair hiçbir haber neşretmedi.<br />

ATİNA<br />

YUNAN gazeteleri, İzmir’in işgaline<br />

manşetlerle bildirmişlerdir. Bütün<br />

gazeteler, Yunan çıkarma birliklerini<br />

İzmir ve Rum halkı tarafından çılgınca<br />

alkışlandığını anlatmaktadırlar.<br />

Estla <strong>Gazetesi</strong> bu olayı şöyle anlatmaktadır:<br />

“İzmir Kordon Boyu, dünya yaratıldığından<br />

bu yana böyle bir manzara<br />

görmemiştir. Sabahın erken saatlerinden<br />

itibaren halk rıhtıma aktı. Geceleyin<br />

büyük bir takızafer kurulmuştu.<br />

Üzerinde Yunan askerleri için şu<br />

sözler yazılmıştı: “Hoş geldiniz”<br />

Yollara, bütün duvarlara çiçekler ve<br />

halılar serilmişti.<br />

Sabah erkenden, limanda bulunan<br />

Averof ve Limnos harp gemilerinden<br />

deniz silahendazları karaya indi.<br />

Fakat esas çıkarma birlikleri bunlar<br />

değildi. Averof ’un ve Limnos’un bahriye<br />

silahendazları durumu kontrol<br />

altına almak için indirilmişlerdi.<br />

SAAT 7’ye doğru, çıkarma birliklerini<br />

getirmekte olan nakliye gemileri<br />

görüldü. Yedi buçukta Lonhi Sfendani,<br />

Nea Genea, Thyella, Themistocle,<br />

Syrie ve Patris gemileri yaklaştı. İlk<br />

olarak Patris, İzmir rıhtımına yanaştı.<br />

Kiliselerde bütün çanlar çalmaya<br />

başladı. Rum orkestrası da çalıyordu.<br />

Efzunlar, ellerinde Yunan bayrakları<br />

ile ilk karaya inenler oldular. İzmir<br />

Metropoliti Hrisostemas ilerledi. Yunan<br />

Bayrağı’nı ellerine alarak öptü ve<br />

ağlamaya başladı. Halk da ağlayarak<br />

Efzunlara çiçek atıyordu.<br />

Saat 9’a beş kala, esas çıkarma birliğini<br />

getirmekte olan gemiler görüldü.<br />

İlk olarak Syria rıhtımına yanaştı.<br />

İşgal kuvvetlerinin ilk askeri Syria<br />

gemisinden İzmir topraklarına atladı.<br />

Bu, çavuş Elefterios Katsulis idi.<br />

Nihayet İzmir Yunan olmuştu…<br />

Saat 11… Gemilerden çıkmakta olan<br />

liman kuvvetleri ilerlemektedir. Fakat<br />

o sırada bir karışıklık olmuş, ateş<br />

edilmiş, Yunan kuvvetleri mitralyozla<br />

cevap vererek ateş edenleri susturmuşlardır.<br />

Türkler arasında tevkifler yapılmış ve<br />

bunlar Averos Harp Gemisi’ne götürülmüşlerdir.<br />

Bu olaylar sırasında iki Efzun ölmüştür.<br />

Basile Deloris ile Georges<br />

Papacostos!<br />

ÇİÇEK YAĞMURU<br />

“Atina Habercisi” adlı gazetede, İzmir<br />

muhabirinden 15 Mayıs sabah saat<br />

10.30 tarihi ile aldığı aşağıdaki telgrafı<br />

yayınlamıştır.<br />

“Rıhtımlar adamdan taşıyor. Tıklım<br />

tıklım dolu. Hepsinin de ellerinde<br />

Yunan bayrakları ve çiçeklerle dolu<br />

sepetler var. Sevinçten ağlıyorlar.<br />

Izmir’de şimdiye kadar böyle bir<br />

manzara görülmüş değildir. Bütün<br />

evlerin balkonları bayraklar ve çiçeklerle<br />

süslenmiş. Sokaklara da halılar<br />

serilmiş, halk; sevinçten sarmaş dolaş<br />

sokaklarda dans ediyor.<br />

İlk Yunan askeri sabah 7.50’de karaya<br />

ayak bastı ve hemen toprağı öptü.<br />

Dördüncü Piyade Alayı çiçek yağmuru<br />

altında resmigeçit yaptı. Rum<br />

kadınları, kızları Yunan subayları<br />

ile askerlerinin kollarına kendilerini<br />

attılar.<br />

ÖLDÜREN EFZUNLAR<br />

Şehid Osman Nevres Beyin<br />

kurşunları ile Kordon Boyunda<br />

iki efsun askerinin öldürüldüğü<br />

anlaşılmıştır. Yunan makamlarının<br />

verdikleri bilgiye göre bunlar Basile<br />

Delaris ile Jorj Papakostos’dur. Metropolithane<br />

bunlar için büyük bir<br />

cenaze töreni hazırlamaktadır.<br />

Yunanistan’da bastırılıp dağıtılan bu kartpostal onların emelleri hakkında fikir vermekte.<br />

Dün İzmir’de Kordon boyuna çıkan Yunan taburunun karaya çıkışı.<br />

Yunan Albayı<br />

ZAFİRU’nun<br />

Beyannamesi<br />

Duvarlara yapıştırılan beyannamede İzmir<br />

ve havalisinin 3.000 seneden beri Yunanistan’a<br />

ait olduğu iddia ediliyor.<br />

YUNAN işgal kuvvetleri Komutanı<br />

Albay Zafiriu’nun, şehrin bütün<br />

duvarlarına yapıştırılan beyannamesinde<br />

şunlar yazılıdır:<br />

“Müttefiklerin muvafakati ile hareket<br />

eden Yunan Hükümetinden aldığım<br />

emir gereğince, İzmir ve civarının<br />

askeri işgaline başlıyorum. İşgalden<br />

maksat, mevcut kanunların hüsnü<br />

muhafazası ve himayesi suretiyle, bütün<br />

ahalinin refahını emniyet altına<br />

almaktadır.<br />

Bununla beraber, 3.000 seneden beri<br />

Yunanistan’a çeşitli sebeplerden dolayı,<br />

bağlı bulunan şu topraklar hakkında<br />

devletlerin, görüşerek bir karara<br />

varmasını bekleriz. Bu karardan önce<br />

herhangi bir iddia ve icraatımız olmayacaktır.<br />

İZMİR<br />

Eskisi gibi vazifelerine devam edecek<br />

olan sivil devlet daireleri memurları<br />

ile din adamları, bu vazifelerini<br />

yaparken, kolaylık ve asayişi<br />

sağlamak bakımından, her an için,<br />

Yunan askeri kuvvetlerinin yardımını<br />

isteyebilirler.<br />

Askerin, kendisiyle temasta bulunacaklara<br />

dini inanış, adap ve geleneklere<br />

saygılı bulunacağına herkes emin<br />

olsun. Komutanlığın kapısı, herkesin<br />

müracaat ve şikayetine açıktır. Herkesin<br />

sükûnetle, iş ve gücü ile meşgul<br />

olarak güzel vatanları hakkında devletlerin<br />

görüşüp verecekleri karara<br />

güvenle intizar eylemelerini din ve<br />

cinsiyet farkı gözetmeksizin bütün<br />

halka tavsiye ederim.”<br />

FRANSIZ GAZETELERİ<br />

İŞGAL VE KATLİAM HA-<br />

BERLERİNİ VERMİYOR<br />

Paris<br />

Bu sabah Fransız gazeteleri İzmir’in<br />

işgaline ve yapılan katliama dair<br />

hiçbir haber yayınlamamışlardır.<br />

Cihan Harbi bitmiş olmasına<br />

rağmen Fransız basını üzerindeki<br />

sansür devam etmektedir. Sansür<br />

idaresinin bu haberlerin neşrine<br />

müsaade etmediği anlaşılmaktadır.<br />

Bu sabahki İngiliz gazetelerinde de<br />

katliama dair hiçbir bilgi görülmemiştir.<br />

Yalnız LE TEMPS adlı gazete üç<br />

satırlık küçük bir haberinde: Atina<br />

mahreci bir haber yayınlamakta ve<br />

Amerikan harp gemisi Arizona ile<br />

4 Amerikan kruvazörünün İzmir<br />

limanına girmiş olduklarını bildirmektedir.<br />

İZMİR’DEN<br />

ATİNA’YA GÖNDERİ-<br />

LEN İLK TELGRAF<br />

Atina<br />

Atina gazeteleri, “İzmir’in Yunan<br />

kuvvetleri tarafından işgali”<br />

başlığı altında hükümete gelen ilk<br />

telgrafları yayınlamışlardı.<br />

Bu beş telgraf şunlardır:<br />

• Bahriye nezaretine:<br />

İzmir: 14 Mayıs (çok ecele)<br />

Bugün öğleden sonra 2’de Averof<br />

’un bahriye kıtaatı hiçbir mukavemetle<br />

karşılaşmadan Çanakkale’sini<br />

ve müstahkem mevkiler<br />

de müttefiklerce işgal edildi.<br />

Averof Kumandanı Mavrudis<br />

• Bahriye nezaretine:<br />

İzmir: 15 Mayıs, sabaha 4.50<br />

Şu anda çıkarma kıtalarını getirmekte<br />

olan gemiler ve torpidolar<br />

ufukta göründü. (Averof)<br />

• Bahriye nezaretine:<br />

İzmir: 4.55<br />

Yunan bahriye kıtaları şehrin<br />

rıhtımlarını, gümrüğü ve umumiyetle<br />

çıkarma yapılacak noktaları<br />

işgal altına aldı. (Averof)<br />

• Başbakana ve General Peraskevopulos’a:<br />

İzmir: 15 Mayıs, sabah 8.30<br />

Birinci tümen, sabah 7.30’da<br />

rıhtıma geldi ve hemen çıkarma<br />

başladı. (Averof)<br />

• Barhiye nezaretine:<br />

İzmir: 15 Mayıs, sabah 8.30<br />

Patris vapurundan çıkan Efzun<br />

alayı rıhıma ayak bastı. Halk çılgınlar<br />

gibi alkışlıyor. (Averof)<br />

<strong>Milli</strong> <strong>Mücadele</strong>mizin 100. yılı anısına FMV Ispartakule Işık Lisesi & Fen Lisesi öğrencilerinden oluşan “ARŞİVE IŞIK TUTANLAR” ekibi tarafından derlenmiştir.


17 MAYIS 1919<br />

<strong>Milli</strong> <strong>Mücadele</strong><br />

13<br />

gazetesi<br />

Hazırlayan: FMV Ispartakule Işık Lisesi & Fen Lisesi ARŞiVE IŞIK TUTANLAR Ekibi<br />

İşgal’in ilk<br />

48 saatinde<br />

2 bin Türk<br />

öldürüldü<br />

İŞGALİN ilk 48 saati kapanırken,<br />

İzmir ve civarının uğradığı ağır<br />

kayıplar belli olmaya başlamıştır.<br />

İlk gün zarfında öldürülen ve<br />

yaralanan subayların sayısı 57<br />

olarak tespit edilmiştir. İzmir ve<br />

banliyölerinde – Urla yarımadası<br />

ve köyleri dahil - öldürülen<br />

Türklerin sayısı iki binin çok<br />

üzerindedir.<br />

Çıkarmadan çok önce İzmir’e<br />

“Yunan Kızılhaç” gemisi ile “doktor”<br />

kisvesi altında gelenlerin de<br />

yardımı ile yerli Rumların çeteler<br />

haline getirildiği ve silahlandırıldığı<br />

da şimdi iyice anlaşılmaktadır.<br />

Bunların, Yunan askeri birliklerinin<br />

de yardımı ile giriştikleri soygun<br />

ve yağma etrafında şu bilgi<br />

verilmektedir: “ Sivil ve askeri<br />

bütün devlet daire ve müesseselerinin<br />

kasaları kırılmış, toplam<br />

olarak 21 kasadan 230 bin liradan<br />

fazla para çalınmıştır.”<br />

DAMAT FERİT<br />

DÜN İSTİFA ETTİ<br />

DAMAT’IN MAARİF NAZIRI ALİ KE-<br />

MAL HALA “MÜTTEFİKLERİN ADA-<br />

LETİNE TAM BİR İTİMATIMIZ VAR”<br />

DAMAT Ferit Kabinesi istifa etmiştir.<br />

Bütün nazırlar dün Sadrazamın Nişantaşı’ndaki<br />

konağına toplanmışlar<br />

ve uzun münakaşalardan sonra toptan<br />

istifaya karar vermişlerdir. Ferit<br />

Paşa derhal saraya giderek Padişah’a<br />

istifa mektubunu vermiştir.<br />

Damat Ferit, Tevfik Paşa Kabinesi’nin<br />

istifasından sonra 4 Mart’ta hükümetini<br />

kurmuştur.<br />

İstifa mektubunda Damat Ferit, İzmir’in<br />

Yunanlılar tarafından işgali ile<br />

kabinenin müşkül durumda kaldığını<br />

ve 2 buçuk aylık iktidarını bırakmaya<br />

karar verdiğini belirtmiştir.<br />

SABAH <strong>Gazetesi</strong> yeni kabinenin<br />

İzmir’de Yunanlıların katliamı ve yağması devam etmektedir. Birçok Müslüman evleri basılmış, Türk kadınlarının ırzına geçilmiştir. Bu elim olaylar, dünya adaletini<br />

temsil ettiklerini söyleyen büyük devletlerin temsilcilerinin gözleri önünde cereyan etmiştir. Yukarıdaki tablo İzmir’in Türk evlerinde birkaç günden beri<br />

cereyan etmekte olan olaylardan birini canlandırmaktadır.<br />

Tevfik Paşa tarafından kurulacağını<br />

yazmaktadır. İKTAM <strong>Gazetesi</strong> ise,<br />

gene Damat Ferit’e Sadrazamlığın<br />

verileceğini bildirmektedir.<br />

ALİ KEMAL NE DİYOR?<br />

Dün istifa eden Damat Ferit Kabinesinde<br />

Maarif Nazırı bulunan Ali<br />

Kemal, Fransızca STAMBOUL <strong>Gazetesi</strong>nin<br />

bir muhabirine beyanatta<br />

bulunmuş, İzmir’in Yunan kuvvetleri<br />

tarafından istilası üzerine kabinenin<br />

toptan istifaya karar verdiğini<br />

söylemiştir.<br />

Ali Kemal, böyle bir işgal hadisesini<br />

hiç beklemediklerini, hayret ettiklerini<br />

de kaydederek, gazetecinin:<br />

“- İzmir’de ne oldu?” sualine şöyle<br />

cevap vermiştir:<br />

“- Tamamıyla bilmiyoruz. Çünkü bir<br />

süre telgraf hatları kesildi. Fakat valinin<br />

tevkif edildiğini ve memurların<br />

da azledildiklerini öğrendik. Bu işgal<br />

kararı, Osmanlı İmparatorluğu’nun<br />

bütün vilayetlerinden büyü heyecan<br />

yarattı. Yüzlerce protesto telgrafları<br />

alıyoruz. İzmir’in nüfusunun yüzde<br />

83’ü Müslümandır. Anadolu’nun<br />

en zengin bölgesidir. İzmir’siz Türk<br />

Anadolu olamaz. Müttefiklerin adaletine<br />

tam bir itimadımız var. Fakat,<br />

Almanya hesabına çalışan bir partinin<br />

hataları yüzünden bir millete bu<br />

muamelenin yapılacağına inanmak<br />

istemiyoruz.<br />

YUNANLILARA SİLAHLI<br />

MUKAVEMET BAŞLADI<br />

Urla kasabasında bir avuç asker ve 120 kişilik milis kuvveti Yarbay Kazım<br />

idaresinde 800 kişilik yerli Rum çeteleri ile savaşıyor.<br />

URLA yarımadasında, köyleri yağmaya<br />

ve yakmaya başlayan silahlı Rum<br />

palikarya çetelerine karşı ilk silahlı<br />

mukavemetin başladığı bildirilmektedir.<br />

Mevcudu 800 kadar olan yerli Rum<br />

çeteleri dün sabahtan itibaren yarımadada<br />

Türk köylerine saldırmaya<br />

başlamışlardır. Kuşçular, Kızılcaköy,<br />

Devederesi köyleri yakılmış, Türklerin<br />

bütün malı yapma edilmiştir. Ölü<br />

ve yaralı sayısı bilinmemektedir.<br />

Rum çetelerinin Urla yakınına sokulmaları<br />

üzerine 56. tümenin orada<br />

bulunan 173. Alayın Kumandanı<br />

Yarbay Kazım, silahlı mukavemete<br />

karar vermiştir. Fakat mütarekeden<br />

beri 173. Alay iskelet haline gelmiş<br />

olduğundan kumandanın elinde hazır<br />

kuvvet olarak topu topu 18 silahlı er<br />

bulunmaktadır. Yarbay Kazım, silahlı<br />

mukavemete harar verdikten sonra<br />

emirerleri ile kasabadaki jandarmaları<br />

da emrine almıştır.<br />

DÜN öğleye doğru Rum çeteleri<br />

Urla’ya iyice sokulmuşlar ve ilk<br />

taarruzlarını yapmışlardır. Çok üstün<br />

kuvvetlere rağmen Urla’daki bir avuç<br />

kahraman bu taarruzu püskürtmüştür.<br />

Saat 16’da yerli çeteler ikinci bir<br />

taarruz daha yapmışlar ve tekrar geri<br />

atılmışlardır.<br />

Bu arada, Urla civarındaki Türk<br />

köylerinin yakıldığını duyan Urla<br />

halkı, 173. Alayın silah deposunu<br />

basmış, tüfek ve cephane alarak<br />

Yarbay Kazım’a katılmıştır. Depoda<br />

mevcut tüfek<br />

sayısının 120<br />

kadar olduğu<br />

bilinmektedir.<br />

Böylece Anadolu<br />

ve İzmir<br />

topraklarında<br />

Yunan istilasına<br />

karşı ilk<br />

milis kuvveti<br />

kurulmuştur.<br />

Geç vakit alınan<br />

haberlere<br />

göre, Urla’da<br />

Yunan çeteleri<br />

ile şiddetli bir<br />

savaş devam<br />

etmektedir.<br />

Fakat geç<br />

vakit bir Yunan muhribinin, kasabanın<br />

3 kilometre kuzeyinde bulunan<br />

iskeleye takviye getirmesi ve orada<br />

alaya ait silah depolarını aşarak yerli<br />

Rum halkına silah dağıtması, Urla<br />

kahramanlarının durumunu daha da<br />

güçleştirmiştir.<br />

Son haberler, dün güneş batarken<br />

Urla civarında çarpışmaların devam<br />

etmekte olduğunu bildiriyordu.<br />

İzmir'de cereyan eden olayların<br />

duyulması üzerine 56’ncı Sahra<br />

Topçu Alayının biri Seydiköy’de,<br />

diğeri de Gaziemir’de bulunan iki<br />

taburunda moral çöküntüsü başlamıştır.<br />

İzmir’den kaçanlar, Yunanla<br />

yerli Rumların katliama giriştiklerini<br />

anlatmaları üzerine bazı erat, top hayvanlarına<br />

da binerek memleket içine<br />

çekilmişlerdir.<br />

Mütarekeden sonra esasen iskelet<br />

haline gelmiş olan bu iki taburun<br />

subayları bu durum karşısında bir<br />

toplantı yapmışlar ve Topçu Binbaşısı<br />

Aziz Bey’in idaresinde subay, astsubay<br />

ve er 92 atlı muntazam bir halde<br />

ve içerilerde mukavemete devam<br />

azmiyle dün gece Tire’ye çekilmiştir.<br />

Ordu kumandanlarının, askeri<br />

birlikleri emirsiz bırakmaları bu<br />

çöküntülere sebep olmaktadır. Alay,<br />

ne yapacağı hususunda kendisine<br />

emir verilmesi için başvurmadığı yer<br />

bırakmamış fakat hiçbir taraftan ses<br />

alamamıştır.<br />

<strong>Milli</strong> <strong>Mücadele</strong>mizin 100. yılı anısına FMV Ispartakule Işık Lisesi & Fen Lisesi öğrencilerinden oluşan “ARŞİVE IŞIK TUTANLAR” ekibi tarafından derlenmiştir.


MİLLİ MÜCADELE GAZETESİ, 17 Mayıs 1919 14<br />

HADİSAT<br />

<strong>Gazetesi</strong>ne göre<br />

1.239.782 Türk<br />

298.373 Rum’un esaretine<br />

bırakıldı<br />

Hükümet taraftarı ALEMDAR <strong>Gazetesi</strong> ise,<br />

İzmir’in Yunanistan’a ilhak edilmesini protesto<br />

edenlere çatıyor. Böyle bir ilhak olmadığını<br />

ileri sürüyor.<br />

B sabahki İstanbul gazeteleri Damat<br />

Ferit Kabinesinin istifasını manşetlerle<br />

bildirmektedir. Gazeteler İzmir’in<br />

Yunan kuvvetleri tarafından işgaline<br />

geniş yer ayırmakta ve başyazılarında<br />

da bu konu üzerine eğilmektedirler.<br />

İktidardan yana olan ALEMDAR gazetesi,<br />

Anadolu’dan yollanan protesto<br />

telgraflarından birinde “İzmir’in Yunanistan<br />

tarafından ilhakı” tabirinin<br />

bulunmasına sinirlenmiş, böyle bir<br />

ilhak olmadığını, hatta karşımızda<br />

Yunanistan’ı bile görmediğimizi ileri<br />

sürmekte ve yalnız İtilaf Devletleri’nin<br />

mevcut olduğunu söylemektedir.<br />

İktidarı destekleyen Alemdar,<br />

“Hükümetin icap eden teşebbüslerde<br />

bulunacağını” ilave etmektedir.<br />

Fakat <strong>Milli</strong>yetçi HADİSAT gazetesi,<br />

durumu bambaşka bir cepheden görmektedir.<br />

Süleyman Nazif Bey’in başyazılarını<br />

yazdığı bu gazete, “İstanbul’un<br />

bile işgal altında bulunduğu bir<br />

sırada” İzmir’in müstahkem mevkilerinin<br />

işgal altına alınma sının aslında<br />

fazla önemli bir olay teşkil etmediğini<br />

fakat bu işgalle Yunan kuvvetlerinin<br />

vazifelendirilmiş olmasının, istikbal<br />

için çok fazla vahim bir ciddiyet arz<br />

ettiğini kaydetmektedir.<br />

HADİSAT <strong>Gazetesi</strong> bu harp içinde<br />

Yunanlıların müttefiklerine ne maddi,<br />

ne manevi hiçbir kazanç sağlamadığını<br />

ve bu sebeple de herhangi bir<br />

mükâfata hak kazanmadıklarını da<br />

kaydetmektedir.<br />

<strong>Milli</strong>yetçi HADİSAT gazetesinde dört<br />

sütun üzerine konulmuş bir başka<br />

yazı da mevcuttur. “Gözyaşlarımızı<br />

bırakalım da aksın” diyen bu yazıda<br />

da İzmir’de 1.239.782 Türk’ün,<br />

298.373 Rum’un esaretine terkedildiği<br />

hatırlatılmaktadır.<br />

Hükümeti destekleyen gazetelerden<br />

SABAH ise, başmakalesinde, Türkiye’nin,<br />

tarihinin en ıstıraplı en feci<br />

devrini yaşamakta olduğunu yazmakta<br />

ve büyük devletlerden bir ricada<br />

bulunarak, Wilson prensiplerinin<br />

bütün Türk ülkesinde aynen tatbikini<br />

istemektedir.<br />

İKDAM gazetesi de başmakalesinde<br />

Yunanlıların İzmir üzerinde hiçbir<br />

hak iddia edemeyeceklerini, ancak<br />

Venizelos’un Yunanistan’ı, galip<br />

devletler safına sokmuş olmasından<br />

doğan bir hak iddia edebileceğini<br />

yazmaktadır.<br />

4 TÜRK<br />

SUBAYI<br />

ŞEHİT<br />

EDİLDİ<br />

Dün sabah kışladan alınarak gemilere<br />

doğru sürüklenmekte olan<br />

esir kafilesi içinde “Zito Venizelos”<br />

diye bağırmayı reddettiğinden dolayı<br />

süngülenerek şehit edilenlerden<br />

birinin Albay Süleyman Fethi<br />

Bey olduğu bildirilmektedir.<br />

Süleyman Fethi Bey, Yunan askerinin<br />

“Zito Venizelos” diye bağırması<br />

ve Venizelos’u selamlaması,<br />

ellerini kaldırması için yaptığı sert<br />

ihtarlara aldırmamış ve nihayet:<br />

“- Bir Türk askeri ancak milletinin<br />

büyüklerine ihtiram için elini<br />

kaldırır ve ağzını açar.” diye cevap<br />

verince de birkaç süngü darbesi ile<br />

şehit edilmiştir.<br />

Kahraman şehidimiz daha önce<br />

de Yunan işgaline karşı daha sert<br />

tedbirler alınması için Nadir Paşa<br />

nezdinde girişimde bulunmuş,<br />

fakat kendisini dinletememiştir.<br />

Öğrendiğimize göre bu vatansever<br />

subayımız geçen nisan ayında da<br />

Kolordu Kumandaın Vekili bulunduğu<br />

sırada, Averof ’un zırhlısının<br />

İzmir’e gelince karaya çıkardığı<br />

devriyeleri geri aldırmış: “İzmir’in<br />

işgaline vesile olabilecek emrivakilere<br />

müsaade edemeyeceğini”<br />

bildirmişti.<br />

Aynı şekilde şehit edilenler arasında<br />

Kurmay Hakimi Yarbay Şükrü<br />

ve Kolağası Necati Bey de vardır.<br />

Mustafa Kemal Paşa<br />

dün Samsun’a gitti.<br />

Bandırma vapuru, hareketinden önce İngiliz binbaşısı tarafından<br />

Kız Kulesi önünde kontrolden geçirildi. Karadeniz’de<br />

şiddetli bir bir fırtına hüküm sürüyor.<br />

DOKUZUNCU Ordu Müfettişliğine<br />

tayin edilmiş olan Mustafa<br />

Kemal Paşa ile müfettişlik kadrosunu<br />

teşkil eden 18 subay ve<br />

askeri memur dün akşam Bandırma<br />

vapuru ile Samsun’a hareket<br />

etmişlerdir.<br />

Mustafa Kemal Paşa dün sabah<br />

Akaretlere giderek annesine veda<br />

etmiştir.<br />

Paşa ile refakatindekiler Galata<br />

rıhtımına otomobille inmişler ve<br />

açıkta demirli duran Bandırma<br />

vapuruna sandallarla geçmişlerdir.<br />

Önceden kararlaştırıldığı gibi rıhtımda<br />

hiçbir uğurlama merasimi<br />

yapılmamıştır.<br />

Gemi, hareketinden sonra, İtilaf<br />

Devletleri askeri makamlarının<br />

koydukları kayıtlara uygun olarak<br />

Kızkulesi açıklarından demir atmış<br />

ve bir süre beklemiştir. Kontrol<br />

için gemiye çıkan bir İngiliz<br />

binbaşısı, yanındaki zabit elbiseli<br />

Ermeni tercümanla birlikte bir<br />

hayli uzayan araştırma ve soruşturma<br />

yapmıştır.<br />

İngiliz binbaşısı ile, Mustafa<br />

Kemal Paşa’nın talimatı üzerine,<br />

Müfettişlik Kurmay Başkanlığına<br />

tayin edilmiş olan Miralay Kazım<br />

Bey konuşmuştur.<br />

Muayenenin uzaması bir ara endişe<br />

yaratmıştır.<br />

Nihayet gemi Karadeniz’e doğru<br />

açılmıştır.<br />

Bandırma’nın süvarisi İsmail<br />

Hakkı Bey’dir. Oldukça eski olan<br />

vapurun pusulasının da biraz bozuk<br />

olduğu söylenmektedir.<br />

MÜFETTİŞLİK KADROSU<br />

Öğrendiğimize göre, 18 kişilik<br />

“Dokuzuncu Ordu Müfettişliği”<br />

kadrosu şöyledir:<br />

1. Miralay Refet Bey (Üçüncü<br />

Kolordu Kumandanı)<br />

2. Miralay Kazım Bey (müfettişlik<br />

Kurmay Başkanı)<br />

3. Kaymakam Mehmet Akif Bey<br />

(Kurmay Başkan Vekili)<br />

4. Binbaşı Husrev Bey (Birinci<br />

Şube Müdürü)<br />

5. Binbaşı Kemal Bey (Topçu<br />

Kumandanı)<br />

6. Miralay Doktor İbrahim Bey<br />

7. Binbaşı Dr. Refik Bey<br />

8. Başyaver Yüzbaşı Cevad Bey<br />

9. Yüzbaşı Mümtaz Bey<br />

10. Yüzbaşı İsmail Hakkı Bey<br />

11. Yüzbaşı Ali Şevket Bey<br />

12. Yüzbaşı Mustafa Bey<br />

13. Üsteğmen Hayati Bey<br />

14. Üsteğmen Abdullah Bey<br />

15. Üsteğmen Hikmet Bey<br />

16. Asteğmen Muzaffer Bey<br />

17. Şifre Katibi Faik Bey<br />

18. Şifre Mülhakı Memduh Bey.<br />

Fransız gazeteleri susmaya<br />

devam ediyor<br />

Fransız gazeteleri bu sabah da İzmir’in Yunan işgaline ve katliama dair<br />

hiçbir haber yayınlamamışlardır.<br />

PARİS<br />

Yalnız LE TEMPS ile diğer bir iki gazetede şu haber çıkmıştır:<br />

“Müttefik kuvvetleri İzmir’i işgal edeceklerinden Lorraine zırhlısı 14 Mayıs’ta<br />

bu limana doğru hareket etmiştir.”<br />

<strong>Milli</strong> <strong>Mücadele</strong>mizin 100. yılı anısına FMV Ispartakule Işık Lisesi & Fen Lisesi öğrencilerinden oluşan “ARŞİVE IŞIK TUTANLAR” ekibi tarafından derlenmiştir.


MİLLİ MÜCADELE GAZETESİ, 17 Mayıs 1919 15<br />

İzmir’in işgali üzerine:<br />

PROTESTO<br />

TELGRAFI<br />

YAĞIYOR<br />

Denizlililer adına yollanan<br />

bir telgrafta “Millet şerefle<br />

ölmeyi göze aldı.” deniliyor.<br />

ANADOLU’NUN muhtelif köşelerinden<br />

İzmir’in işgalini protesto<br />

eden telgrafların gelmesi devam<br />

etmektedir. Dün de yüzlerce telgraf<br />

alınmıştır.<br />

Denizli halkı adına Müftü Ahmet<br />

Hulusi tarafından yollanan bir telgrafta<br />

şöyle denilmektedir:<br />

“Meşrutiyetin ilanından beri pek<br />

elim ve kanlı feci olaylara uğradık.<br />

Fakat bunların hiçbiri sevgili İzmir’imizin<br />

Yunan kuvvetleri tarafından<br />

işgali haberinden doğan teessürleri<br />

meydana getirmemiştir. Harp senelerinde<br />

hiçbir fedakârlığı esirgemeyen<br />

millet cidden vicdanları yakan şu<br />

haber karşısında irade ve ihtiyatını<br />

kaybetmiş ve yarın buraların Yunan<br />

çetelerine geniş bir sahne olacağını<br />

düşünerek hayatın bir esirlik ve azap<br />

olacağı fikir ile şimdiden şerefle<br />

ölmeyi göze almışlardır. Bu sebeple<br />

bu işgali katiyen kabul edemeyeceğimizi<br />

ve hükümetin emirlerine hazır<br />

bulunduğumuzu arz ederiz.”<br />

Dünkü tarihle Sinop’tan Sadrazama<br />

gönderilen ve altında 30’dan fazla<br />

imza bulunan telgrafta da İzmir’in<br />

Yunan tarafından işgali protesto<br />

edilmekte ve:<br />

“İzmir’in Osmanlı ülkesi olarak<br />

kalmasını son dereceye kadar savunacağımız<br />

gibi bizleri kat’i azmimizden<br />

hiçbir kuvvet ve teşebbüsün men<br />

edemeyeceğini livamızın heyecan ve<br />

galeyana gelen hali efkarımız adına<br />

arza cesaret ederiz” denilmektedir.<br />

Ordu ilçesi bütün Türk ve Müslüman<br />

ahalisi adına Belediye Reisi Hacı İzzet<br />

tarafından çekilen bir telgrafta da<br />

şöyle denilmektedir:<br />

“İslam nüfusu çok ve beş yüz yılı<br />

aşkın bir zamandan beri Osmanlı<br />

hükümetine bağlı olan İzmir Vilayeti<br />

ve dolaylarının Yunanistan’a ilhak<br />

edilmekte olduğunu teessürle haber<br />

aldık. Amerika Cumhur Reisi Mösyö<br />

Wilson cenaplarının dünya barışının<br />

devamlılığını sağlamak ve bu suretle<br />

harp tehlikelerine son vermek gibi<br />

insanı maksatlarla meydana koymuş<br />

oldukları prensiplere tüm aykırı olan<br />

ilhak olayı Türk ve Müslümanların<br />

kalplerinde sonuna kadar devam<br />

kabul etmez yaralar açmıştır. Bu barış<br />

sonsuz değil, belki geçici ve sonucu<br />

kanlı bir barış ile uygarlık dünyasının<br />

devamlığı kabil olacağına kim inanır,<br />

İzmir vilayetinin hangi bir toprağına<br />

dikilecek. Yunan bandırası Müslüman<br />

kalplerine saplanmış bir hançer<br />

demektir. Bunu biz Türkler ve Müslümanlar<br />

bütün varlığımız ile ve büyük<br />

şiddetle reddediyor ve bu uğurda<br />

canımız ve kanımızı feda edeceğimizi<br />

arz eyleriz.”<br />

Bu sabahki İstanbul gazeteleri bu<br />

protesto telgrafları ile doludur.<br />

Trabzon’da, Rus İşgal Kuvvetleri çekildikten sonra şehrin Trabzon halkını gösteren resim.<br />

Trabzon’daki Rum<br />

matbaası bir Türk<br />

gazetesini basmıyor<br />

İZMİR’İN İŞGALİ ÜZERİNE ŞENLİKLERE BAŞLAYAN YERLİ RUMLAR<br />

PONTUSCULARA KARŞ TRABZONLULARI UYANIK KALMAYA ÇAĞI-<br />

RAN İSTİKBAL GAZETESİNİ 2 GÜNDÜR BOYKOT EDİYORLAR.<br />

İzmir’in Yunan kuvvetleri tarafından<br />

işgalinin burada duyulması<br />

üzerine yerli Rumlar şenliklere başlamışlardır.<br />

Yorgi Mihailidi matbaasında hazırlanmakta<br />

olan İSTİKBAL adlı Türk<br />

gazetesi, Rum mürettipler boykot<br />

ettiklerinden iki güncel beri çıkamamaktadır.<br />

İSTİKBAL gazetesi, şehrimizi ve geniş<br />

bir Karadeniz sahilini “Pontus Rum<br />

Cumhuriyeti” haline getirmek için<br />

çaba gösteren Trabzonlu Rumlarla ve<br />

Trabzon Metropolithanesi ile mücadele<br />

etmekteydi.<br />

Trabzon için Paris’te, Marsilya’da<br />

Rumlar geniş propaganda yaparken<br />

Trabzonluların sessiz kalmalarının<br />

tehlikelerine de işaret eden İSTİKBAL<br />

gazetesi şehrimizde Pontusçularla<br />

mücadele için bir “Trabzon Muhafaza-i<br />

Hukuk Cemiyeti’nin de teşkilinde<br />

bayraktarlık etmiştir.<br />

Faik Ahmet Bey tarafından çıkarılmakta<br />

olan bu gazetenin “Vatandaşlar<br />

uyku zamanlarında hiç değiliz, dikkat<br />

edelim” diyerek Trabzonluları devamlı<br />

bir şekilde ikaz etmesini Trabzonlu<br />

Rumlar affetmemişler ve gazeteyi<br />

basmayı reddetmişlerdir.<br />

Şehrimizde bir Türk matbaası bulunmadığından<br />

İSTİKBAL çıkarılamamaktadır.<br />

Rumca yayınlamakta olan FAROS<br />

ve EBUHİ gazeteleri ise İzmir’in ve<br />

çevresinin Yunanistan’a verilmesi karşısında<br />

duydukları sevinci gizlemeye<br />

lüzum görmemişlerdir.<br />

Denizli halkı topladıkları portesto telgraflarını toplu halde gönderdiler.<br />

İKİ GAZETE 24 SAAT<br />

MÜDDETLE KAPATILDI<br />

SANSÜR idaresi, İzmir’in işgali ile alakalı olarak yayınladıkları yazılar ve<br />

haberler dolayısıyla YENİ GAZETE ile TASVİR gazetelerini 24 saat müddetle<br />

kapatmıştır.<br />

4 Nisan 1916’da Rus ordularının işgaline uğrayan, 10 ay 20 gün işgal altında yaşadıktan sonra 24 Şubat 1918’de kurtulan<br />

güzel Trabzon'umuza şimdi de Rumlar göz diktiler.<br />

<strong>Milli</strong> <strong>Mücadele</strong>mizin 100. yılı anısına FMV Ispartakule Işık Lisesi & Fen Lisesi öğrencilerinden oluşan “ARŞİVE IŞIK TUTANLAR” ekibi tarafından derlenmiştir.


MİLLİ MÜCADELE GAZETESİ, 17 Mayıs 1919 16<br />

İZMİR VALİSİ KAMBUR İZZET BEY YU-<br />

NANLILARLA İŞ BİRLİĞİNİ KABUL ETTİ.<br />

Vali, Metropolit’in talebi<br />

üzerine makamına yeniden<br />

oturdu ve ilk beyanatında,<br />

“olayların büyütüldüğünü”<br />

iddia etti.<br />

İZMİR<br />

İŞGAL günü Yunan askeri ve yerli<br />

Rumlar tarafından bir hakarete maruz<br />

bırakılan vali İzzet dün hükümet<br />

konağına giderek “vazifesine yeniden<br />

başladığını” ilan etmiştir.<br />

Öğrendiğimize göre, geceleyin,<br />

katliamın esas idarecisi Metropolit<br />

Hristostomos valinin evine gitmiş ve<br />

kendisine ilişilmeyeceğini, vilayete<br />

giderek işine tekrar başlaması<br />

gerektiğini söylemiş, İzzet Bey’i ikna<br />

etmiştir.<br />

Valinin, bu neticeyi bir bakıma<br />

kendisi için zafer addettiği anlaşılmaktadır.<br />

Vali, dün İstanbul’a yolladığı ilk<br />

mesajında, “bazı hadiselerin cereyan<br />

ettiğinden” bahisle, kendisinin İngiliz<br />

Amirali Kaltrop nezdinde yaptığı<br />

teşebbüslerle durumun düzeltildiğini,<br />

kendisinin işbaşı yaptığını, memurların<br />

da vazifelerine tekrar başladıklarını<br />

iddia etmiştir.<br />

Aslında, vali, Yunan amaline hizmet<br />

etmesi için makamına iade edilmiştir.<br />

Metropolit’in doğrudan doğruya Yunan<br />

hükümetinin talimatı ile bu teklifi<br />

İzzet Bey’e yaptığı anlaşılmaktadır.<br />

Venizelos, Paris’te Yüksek Konsey<br />

nezdinde müşkülatla karşılaşmamak<br />

için, İzmir’de “kukla bir hükümet”in<br />

mevcudiyetini faydalı görmüştür.<br />

Vali İzzet bu plana uygun olarak Yunan<br />

işgal makamlarına ilk hizmetini<br />

bir demeç vererek yerine getirmiştir.<br />

Bu demecinde vali, katliam ve yapma<br />

ile ilgili olarak bütün yurtta duyulan<br />

nefreti yatıştırmaya çalışmakta ve<br />

“İzmir’de geçen hadiselerin mülhakatta<br />

mübalağalı olarak anlaşıldığını,<br />

esas meselenin, İzmir’in Yunan askeri<br />

işgali altına alınmasından ibaret olduğunu<br />

ve sükunetin avdet eylemesinden<br />

herkesin iş ve gücüyle meşgul<br />

bulunduğunu” ileri sürmektedir.<br />

Yunan İşgal Kuvvetleri Kumandanı<br />

beyannamesinden “Rumların yağma<br />

ve katliam” yaptıklarını itiraf ederken<br />

Türk valisinin bu şekilde beyanda<br />

bulunması hayret uyandırmıştır.<br />

Valinin yanında, Yunan işgal makamları<br />

ile temasını temin etmek için bir<br />

Yunan subayı tercüman ve “irtibat”<br />

memuru olarak bulundurulmaktadır.<br />

Yunan basınına göre “Kanlı Olay”<br />

ATİNA BASINI, İZMİR KORDON BOYUNDA GAZETECİ HASAN TAH-<br />

SİN’İN TEK BAŞINA MÜDAHALESİNİ, ASKERLERLE SİVİLLERİN BÜYÜK<br />

BİR SİLAHLI MUKAVEMETİ OLARAK GÖSTERİYOR.<br />

ATİNA<br />

Yunan gazeteleri bu sabah “Kanlı bir<br />

olay” başlığı altında İzmir katliamına<br />

dair ilk haberi yayımlamışlardır.<br />

Olayı bambaşka bir şekilde veren<br />

gazetelerde çıkan haber şudur:<br />

“Birinci Efzun Alayının çıkarma<br />

yapmasından sonra, bir Efzun müfrezesine<br />

Türk mahallesini işgal emri<br />

verildi. Asker, mahalleye yaklaşmakta<br />

olduğu sırada Türkler, asker ve sivil<br />

ateş açtılar. Mukavemet başlayınca<br />

Efzun Birliği mevzilendi ve makineli<br />

tüfekle ateşe mukabelede bulundu.<br />

Bundan sonra yavaş yavaş ilerleyerek<br />

mevzileri ve Türk mahallesini işgal<br />

etti.<br />

Efzun Birliği, Türklerden çok sayıda<br />

asker ve sivil esir topladı.”<br />

Bunun üzerine İşgal Kuvvetleri Kumandanı<br />

Albay Zafiriu, İngiliz Amirali<br />

Kaltrop’a giderek, “Bunlardan<br />

şehri tamamıyla temizlemek şarttır”<br />

diyerek salahiyet ve hareket serbestisi<br />

talep etti. Bu salahiyet kendisine<br />

derhal verildi.<br />

Türklerden toplanan esirler Yunan<br />

harp gemilerine götürüldüler.<br />

Türklerle, Yunanlılar önündeki<br />

çatışmanın Hükümet Konağı önünde<br />

cereyan ettiği bildirilmektedir.<br />

Patrik Vekili Paris’ten dönüyor<br />

Rum gazeteleri, bir süredir Paris’te<br />

bulunan ve İstanbul’un da Türk idaresinden<br />

alınması için sulh konferansı<br />

nezdinde teşebbüslerde bulunan<br />

Patrik Vekili Dorothee yakında<br />

İstanbul’a avdet edecektir.<br />

“BU İTALYANLAR<br />

DELİRDİLER !”<br />

Paris<br />

Dün burada Yüksek Konsey’in iki<br />

toplantısında Türkiye’nin istikbali<br />

tekrar uzun uzadıya tartışılmıştır.<br />

Öğrendiğimize göre, İtalyan<br />

askerlinin beklenmedik bir şekilde<br />

Kuşadası’na çıkarma yapmaları<br />

bilhassa İngilizleri sinirlendirmiş<br />

ve İtalyan başkanının bulunmadığı<br />

ilk toplantıda da Loyd George:<br />

“- Bu İtalyanlar delirdiler !” diye<br />

bağırmıştır ve şunları eklemiştir:<br />

“Türkiye’nin her tarafına kuvvet<br />

göndermeye hazırdırlar şimdi<br />

karşılarına çıkacak hiçbir düşman<br />

kuvveti kalmadığına göre fakat<br />

bundan önce seferi kuvvete katılmaları<br />

için ısrar ettiğimde hiç acele<br />

etmiyorlardı.”<br />

Yukarıdaki fotoğrafta, Yüksek Konsey’in<br />

son toplantılarından birine<br />

gelmekte olan Birleşik Amerika<br />

Başkanı Vilson polis kordonu arasında<br />

görülmektedir.<br />

İngiliz ve<br />

Fransız gazetelerinden<br />

ses yok<br />

Yunan katliamının yayılmaması<br />

için Fransız<br />

basınına sansür konduğu<br />

haber alındı.<br />

FRANSIZ gazeteleri, İzmir’in<br />

işgalinden bu yana üç ün geçmiş<br />

olmasına rağmen, bu konuda fazla<br />

bilgi vermemektedirler.<br />

LE TEMPS gazetesi “son dakika”<br />

başlığı altında, Selanik mahreçli ve<br />

16 Mayıs tarihli şu haberi yayınlamaktadır:<br />

“Müttefik kuvvetlerinin İzmir’e<br />

çıkarma yaptıkları bildirilmektedir.<br />

Fransız kuvvetleri şehrin müstahkem<br />

mevkilerini işgal etmişlerdir.<br />

Yunan kuvvetleri ise şehrin muhtelif<br />

mahallelerine yerleşmişlerdir.<br />

İngiliz ve İtalyan birlikleri de İzmir<br />

civarında bazı mevkiler kontrol<br />

altına almışlardır.”<br />

Sansür idaresi altında bulunan<br />

Fransız gazetelerine İzmir’de<br />

Yunan katliamı etrafında haber<br />

yayınlamalarının yasak edildiği<br />

anlaşılmaktadır. Londra’dan gelen<br />

haberlere göre, İngiliz gazetelerinde<br />

de İzmir katliamına dair tek satıra<br />

rastlamak mümkün olmamıştır.<br />

ATİNA<br />

EPİR Genel Valisi Stergiadis’in,<br />

İzmir bölgesi Askeri Kumandanı<br />

Albay Zafiriu’ya siyasi müşavir<br />

tayin edildiği açıklanmıştır.<br />

Diğer taraftan Yunan Hükümeti,<br />

Drama Mutasarrıfı Naif Zade’yi<br />

de, İzmir’deki işgal kuvvetleri genel<br />

karargahına “müşavir” olarak<br />

tayin etmişti. Böylece Yunan işgal<br />

makamları Türk halkı ile münasebetlerini<br />

daha yakından devam<br />

ettirebileceklerdir.<br />

Yunan İşgali Kuvvetleri Kumandanı<br />

Albay Zafiriu’ya, her türlü katliamı<br />

yapması hususunda geniş salahiyet<br />

veren İngiliz Amiral Kaltrop.<br />

Albay Zafiriu’yu İzmir’de İzmir<br />

metropoliti Hristomos ve Rum<br />

ahalisinin sevgi gösterileri ile karşılanmıştır.<br />

Yunan ordusunun İzmir ve çevresinde<br />

yaptığı faaliyetleri, halka karşı<br />

sert tavrı karşısında nasıl bir tutum<br />

sergileyeceği merakla bekleniyor.<br />

<strong>Milli</strong> <strong>Mücadele</strong>mizin 100. yılı anısına FMV Ispartakule Işık Lisesi & Fen Lisesi öğrencilerinden oluşan “ARŞİVE IŞIK TUTANLAR” ekibi tarafından derlenmiştir.


18 MAYIS 1919<br />

17<br />

<strong>Milli</strong> <strong>Mücadele</strong> gazetesi<br />

Hazırlayan: FMV Ispartakule Işık Lisesi & Fen Lisesi ARŞiVE IŞIK TUTANLAR Ekibi<br />

KORKUNÇ BİR<br />

İTİRAF !<br />

Yunan İşgal Kumandanı<br />

“Katliam ve yağmacılık<br />

yapıldı.” dedi.<br />

Yunan<br />

basınının<br />

yalanı<br />

ATİNA GAZETELERİ,<br />

İZMİR’DE ÖLENLE-<br />

RİN, KENDİLERİNİ<br />

DENİZ ATIP BOĞU-<br />

LAN TÜRKLER OLDU-<br />

ĞUNU YAZIYOR.<br />

PARİS’TE YÜKSEK KONSEY<br />

NEZDİNDE ZOR DURUMA DÜ-<br />

ŞEN VENİZELOS’UN EMRİ İLE<br />

YUNAN BAŞBAKAN YARDIM-<br />

CISI REPULİS İNCELEMELER<br />

İÇİN İZMİR’E GELİYOR.<br />

ATİNA<br />

Yunan gazeteleri, İzmir’de çıkarma<br />

günü cereyan eden olaylarda katledilen<br />

Türklerin “intihar ettiklerini”<br />

iddia etmeye başlamış ve bu yolda<br />

geniş neşriyata başlamıştır.<br />

Bu sabahki gazeteler, resmi kanallardan<br />

verildiği anlaşılan haberi<br />

yayınlamaktadırlar:<br />

“İzmir’de çıkarma yapıldığı gün<br />

cereyan eden olayda Yunan kuvvetleri<br />

400 kadar esir toplamışlardır.<br />

Fakat bu esirlerin hepsi de sağ<br />

değildir. Türk esirlerinden bir kısmı,<br />

harp gemilerine götürülürken<br />

kendilerini denize atarak intihar<br />

etmişlerdir.<br />

“Bu olaya dair resmi açıklama dün<br />

gece yapılmıştır. Bu açıklama şu<br />

noktalara işaret edilmektedir:<br />

“Kanlı olay saat 10’a doğru Türk<br />

mahallesinde cereyan etti. Yunanlılardan<br />

2 asker öldü. 10 asker de yaralandı..<br />

30 sivil ölü veya yaralıdır.<br />

Türklerin kaybı da bir o kadardır.<br />

“Vali yanlışlıkla tevkif edilmiş, fakat<br />

sonra serbest bırakılmıştır. 400<br />

Türk esiri arasında valinin oğlu da<br />

tabanca ile ateş ederken görülmüştür.<br />

KÖYLÜ gazetesinin yazarları<br />

arasında da tevkifler yapılmıştır.<br />

KÖYLÜ matbaasından da Yunan<br />

kuvvetlerine ateş edilmiştir.”<br />

İzmir’de Yunanlıların katliamı ve yağması devam etmektedir. Birçok Müslüman evleri basılmıştır. Bu elim olaylar, dünya adaletini temsil ettiklerini söyleyen<br />

büyük devletlerin temsilcilerinin gözleri önünde cereyan etmiştir. Yukarıdaki tablo Yunan askerlerine karşı İzmir’de cereyan etmekte olan olaylardan biri görülmektedir.<br />

Rum yağmacıların bazıları<br />

tutuklandı<br />

İZMİR<br />

PARİS’TE toplantılarına devam etmekte<br />

olan Yüksek Konsey, henüz İzmir ve<br />

havalisinin Yunanistan’a ilhakı hususunda<br />

nihai kararını vermemiş iken burada cereyan<br />

eden kanlı olaylar ve bilhassa geniş<br />

yapma ve çapulculuk Yunan idarecilerini<br />

ürkütmüştür.<br />

Fransa’da bulunan Yunan Başbakanı<br />

Venizelos’un, Yunan askerleri ile birlikte<br />

yerli Rumların giriştikleri katliam ve<br />

yağmacılığın, İzmir’i ilhak hususundaki<br />

planlarını baltalayabileceğini bildirdiği ve<br />

derhal şiddetli tedbirler alınmasını istediği<br />

öğrenilmiştir.<br />

Bunun üzerinedir ki Yunan İşgal Kuvvetleri<br />

Kumandanı Albay Zafiriu yeni yeni<br />

beyanname yayınlayarak, şehirde ve civarında<br />

yağmacılığı Rumların yaptığını itiraf<br />

etmiş ve bundan sonra bu gibi hareketlere<br />

müsaade etmeyeceğini bildirmiştir.<br />

“Aydın Vilayeti Ahalisine Beyanname”<br />

adı altında yayınlanan bildiride şöyle<br />

denilmektedir:<br />

“Her taraftan alınan malumata göre, dahil<br />

ve hariç vilayette Rum ahali tarafından<br />

Türklere karşı silah kullanılmakta ve menkul<br />

malları yağma edilmektedir.<br />

“Bu hadiselerin, namuslu ve iffet sahibi<br />

Rum ahalisi tarafından yapılmadığı,<br />

birtakım ahlaksız ve düşüncesi kimseler<br />

tarafından vukua getirildiği muhakkak<br />

addolunuyorsa da her fedakârlığı ve<br />

bilcümle inzibatı teşebbüsleri göze alarak<br />

asayişin iade olunmasına azmettiğim bir<br />

dakikada bu gibi hadise ve vukuatın tekrarlanması<br />

asla taviz olunamayacağından,<br />

tekerrürünü kat’i surette men ederim..”<br />

Beyannamenin sonunda Albay Zafiriu,<br />

asayişin temini hususunda son<br />

derece sert hareket edeceğini de ihtar<br />

etmektedir.<br />

Yunan çevrelerine göre, Venizelos’un<br />

emri ile, Başbakan Yardımcısı<br />

Repulis’in bugünlerde şehrimize<br />

gelmesi ve katliam ve yağmacılık<br />

olayları etrafında tahkikat yapması<br />

beklenmektedir.<br />

Diğer taraftan, olaylara şahit olan<br />

İngiliz, Fransız çevrelerindeki kötü<br />

intibai silebilmek için çapulculardan<br />

bazılarının dün tevkif edildikleri<br />

öğrenilmiştir.<br />

Atina Ayasofya’nın<br />

Ortodoks kilisesi<br />

olmasını istiyor !<br />

ATİNA<br />

Yunan gazetelerinde çıkan haberlere<br />

göre, Ayasofya Camii’nin Patrikhaneye<br />

verilmesi ve yeniden Ortodoks kilisesi<br />

haline getirilmesi lehinde kampanya<br />

açmıştır.<br />

Gazeteler, bu teşebbüsün Londra’da<br />

Anglikan kilisesi tarafından da desteklenmekte<br />

olduğunu bildirmektedirler.<br />

<strong>Milli</strong> <strong>Mücadele</strong>mizin 100. yılı anısına FMV Ispartakule Işık Lisesi & Fen Lisesi öğrencilerinden oluşan “ARŞİVE IŞIK TUTANLAR” ekibi tarafından derlenmiştir.


MİLLİ MÜCADELE GAZETESİ, 18 Mayıs 1919 18<br />

GENELKURMAY’IN YAYINI:<br />

BÜTÜN<br />

KITALAR<br />

TETİKTE<br />

Cevdet Paşa,<br />

askeri birliklerin<br />

mevkilerini terk<br />

etmemelerini bütün<br />

komutanlara<br />

bildirdi.<br />

Genelkurmay Başkanı Cevdet<br />

Paşa, önceki gün, Harbiye Nazırı<br />

adına ve “Gayet müstaceldir”<br />

kaydı ile yaptığı bir yayında,<br />

İzmir’e Yunanlıların çıktığını,<br />

bu garnizonla muhaberenin<br />

kesilmiş bulunduğunu bildirdikten<br />

sonra şu noktalara da<br />

dikkat çekmiştir:<br />

“Bu durum muvacehesinde,<br />

genel olarak kıtalarımızın mevkilerini<br />

terk etmeyerek yerlerinde<br />

kalmaları ve bir olup bitti<br />

halinde silahlarından tecrit gibi<br />

bir muameleye maruz kalmaları<br />

için, herk kıtanın toplu, silah<br />

başında ve disiplinli bir halde<br />

bulundurulmasını, en küçük<br />

silahlı kıtanın dahi bu yolda<br />

hareket etmesi için, bütün komutanlar<br />

ve asker alma teşkilatı<br />

başkanlığınca her kıtaya tebligat<br />

yapılması mecburidir.”<br />

İstanbul, fiili bir işgal altında olmasına rağmen İzmir’in Yunan tarafından işgalini protesto hazırlığı içindedir. 8 Şubat'ta şehrimizin Beyoğlu semtinde, Tünel’e<br />

doğru giden caddede çekilen bu fotoğraf Fransız Başkumandanı General Franchet D’Esperey’i, meşhur geçit fotoğrafında göstermektedir. Fransız generali, zaferden<br />

dönen Bizans İmparatorlarının yaptıkları gibi yapmış, atının başını iki nefere tutturmak suretiyle caddelerde dolaşmıştır.<br />

İstanbul’da büyük protesto<br />

mitingleri planlanıyor !<br />

İzmir’in işgali karşısında<br />

İstanbul’un sessiz kalmasını<br />

kabul edemeyen yüksek<br />

tahsil gençlerinden bir grup<br />

dün Darülfünun konferans<br />

salonunda bir toplantı yaptılar.<br />

DÜN DARÜLFUNUN’DA TOPLANAN ERKEKLİ KIZLI<br />

YÜKSEK TAHSİL GENÇLERİ, HOCALARINI DA PRO-<br />

TESTO MİTİNGLERİNE DAVET İÇİN DERSLERİ BOY-<br />

KOTA KARAR VERDİLER. BURSA’DA BÜYÜK BİR Mİ-<br />

TİNG BAŞLADI.<br />

Erkek ve kız öğrencilerin katıldıkları<br />

bu toplantıda İzmir’in Yunanlılar<br />

tarafından işgali şiddetle protesto<br />

edilmiş ve bu maksatla şehrin muhtelif<br />

yerlerinde mitingler tertip edilmesi<br />

fikri ortaya atılarak kabul edilmiştir.<br />

Gençler, hareketsiz kalan hocalarını<br />

da bu protesto hareketleri içinde<br />

görmek istediklerini bilhassa belirtmişler,<br />

bu arada, protesto kabilinden<br />

bir süre derslere girmeyeceklerini ilan<br />

etmişlerdir.<br />

Dün gece geç vakit öğrenildiğine<br />

göre, bugün Darülfünunda daha geniş<br />

çapta bir protesto toplantısı yapılacak<br />

ve bu defa hocalar da katılacaklardır.<br />

İtilaf Devletlerinin jandarma ve polis<br />

kontrolü altında bulunmasına rağmen<br />

İstanbul’un bir çok meydanlarında<br />

mitingler yapılması da kararlaştırılmış<br />

ve bir çok teşekküller hazırlıklara<br />

başlamışlardır.<br />

Yarın Fatih Meydanı’nda büyük bir<br />

protesto mitingi yapılacağı da bildirilmektedir.<br />

Üsküdar’da da Türk kadınlarının<br />

Doğancılar ’da bugün bir protesto<br />

mitingi yapacakları öğrenilmiştir.<br />

BURSA MİTİNGİ<br />

VAKİT gazetesine gelen bir habere<br />

göre, İzmir’in işgalini protesto için<br />

Bursa’da halk büyük bir miting yapmıştır.<br />

Şehirde bütün Türk bayrakları<br />

siyah tüllerle örtülüdür.<br />

Vakit muhabiri, Bursa mitinginin üç<br />

gün devam edeceğini de bildirmiştir.<br />

KİRALARA ZAM<br />

PROTESTO EDİLDİ<br />

İzmir’in Yunanlılar tarafından işgalini büyük bir mitingle protesto etmeye hazırlanan İstanbul’dan bir görünüş.<br />

Dün sabahki gazeteler, mesken<br />

kiralarının 3 ve hatta 3,5 misli<br />

arttırılması hususundaki komisyon<br />

kararını şiddetle protesto<br />

etmektedirler.<br />

Harpten evvel ayda 4 lira kira<br />

ödenen bir meskene şimdi 21<br />

lira istemenin yersiz bir davranış<br />

olduğunu belirten İstanbul gazeteleri,<br />

Belediyenin, komisyon<br />

kararını reddedeceğini ummaktadır.<br />

Bir ailenin elindeki paranın,<br />

iaşesine bile yetmediği bir buhran<br />

devresine kiralara zammın,<br />

yaşama imkanlarını büsbütün<br />

ortadan kaldıracağını da ilave<br />

edilmektedir.<br />

EVKAF’IN KARARI<br />

Öğrendiğimize göre, Evkaf Nezareti,<br />

şehrin muhtelif köşelerinde<br />

bulunan eski mezarlıkları<br />

temizleyerek buralara binalar<br />

yapacak ve bunları ucuz mesken<br />

olarak kiralayacaktır. Bu şekilde<br />

mesken buhranının hafifletilmesi<br />

de düşünülmektedir.<br />

<strong>Milli</strong> <strong>Mücadele</strong>mizin 100. yılı anısına FMV Ispartakule Işık Lisesi & Fen Lisesi öğrencilerinden oluşan “ARŞİVE IŞIK TUTANLAR” ekibi tarafından derlenmiştir.


MİLLİ MÜCADELE GAZETESİ, 18 Mayıs 1919 19<br />

İTALYAN VE İNGİLİZ<br />

TEMSİLCİLERİ KONYA<br />

VALİSİNİ TEHDİT ETTİ<br />

İtalyanların bütün Güney Anadolu’da nüfuz<br />

alanlarını genişletmekte oldukları bu bölgenin<br />

işgali için de Rodos’da 17.000 kişilik<br />

kuvvet topladıkları bildiriliyor.<br />

Şehrimizdeki İngiliz ve İtalyan<br />

temsilcileri cuma günü valiye<br />

giderek, İzmir’in işgali dolayısıyla<br />

Türk halkının galeyan halinde<br />

olduğunu, bu sebeple de Hristiyan<br />

ahalinin korunması için gerekli<br />

tedbirlerin alınması gerektiğin<br />

tehditkar bir lisanla ifade etmiştir.<br />

adasında 17 bin mevcutlu bir<br />

İtalyan birliği hazır beklemektedir<br />

ve bu kuvvete Güney Anadolu’ya<br />

çıkarma yapmak vazifesi verilmiştir.<br />

AFYON VE AKŞEHİR İSTAS-<br />

YONLARI İTALYAN ASKERİ<br />

KONTORLÜNDE.<br />

İki İtalyan subayı idaresinde 262<br />

erden ibaret birlik önceki gün<br />

şehrimize gelmiş ve demiryolu<br />

istasyonunun kontrolünü eline<br />

almıştır.<br />

Ayrıca bir İtalyan subayı ile 50 er<br />

de Akşehir’e giderek, istasyona<br />

yerleşmişlerdi.<br />

Bu teşebbüsün, bütün Güney<br />

Anadolu’nun bir İtalyan işgaline<br />

uğramasını kolaylaştıracak bir<br />

hareketle ilgili olduğu zannedilmektedir.<br />

İtalyanlar bu bölgede nüfuz alanlarını<br />

süratle genişletmektedirler.<br />

Buradan Yıldırım kıtaatı müfettişinin,<br />

bütün bu faaliyetle ilgili<br />

olarak İstanbul’a Genelkurmay<br />

Başkanlığı’na yolladığı raporlara<br />

hiçbir cevap alınamamıştır. Müfettişliğe<br />

hiçbir talimat verilmemektedir.<br />

Nisan ayından beri şehrimizde<br />

1300 mevcutlu ve topla takviyeli<br />

bir İtalyan taburu bulunmaktadır.<br />

Ayrıca bulunan İngiliz piyade bölüğü,<br />

tren istasyonunu İtalyanlara<br />

devrederek önceki gün Afyonkarahisar’a<br />

gitmiştir. İngiliz bölüğünün<br />

İzmir’e doğru yoluna devam<br />

edeceği söylenmektedir.<br />

Diğer taraftan Antalya’dan buraya<br />

gelen raporlara göre 28 Mart’tan<br />

beri bu limanda yerleşmiş bulunan<br />

500 kişilik İtalyan taburunun bazı<br />

birlikleri de Beyşehir’e ve Burdur’a<br />

doğru sokulmaya başlamışlardır.<br />

Rodos’tan Antalya’ya varan Dalaman<br />

vapurunun bir yolcusundan<br />

elde edilen bilgiye göre, Rodos<br />

Millet yıllarca süren I. Dünya Savaşı’nda Kafkaslarda, Galiçya’da, Filistin’de, Balkanlarda<br />

verdiğimiz şehitleri daha yeni gömmüş iken, evlatlarına daha kavuşamadan yeni bir<br />

savaşa hazırlanıyor.<br />

İngiliz ve İtalyan askeri birliklerinin dolduğu ve Türk hakimiyetinden koparılması<br />

için geniş entrikalara sahne olan Konya’mız.<br />

URLA düştü<br />

Bir avuç kahraman, sayıca ve silahça<br />

çok üstün düşman kuvvetlerine<br />

dün akşama kadar dayanabildi.<br />

Kasabanın bütün Türk mahalleleri<br />

yağma edildi.<br />

Urla’da bir avuç Türk askeri ile 120 kişilik ilk milis kuvvetinin Yunan kuvvetlerine<br />

karşı silahlı direnişi dün bütün gün devam etmiş, fakat Yunanlıların<br />

bir deniz müfrezesi ile takviye edilmesi üzerine çarpışmalara devam<br />

imkânı kalmamıştır.<br />

Geç vakit alınan haberlere göre, Yunan ordu birlikleri ile takviye edilen<br />

yüzlerce yerli Rum palikaryası hava kararırken kasabaya girmiş ve Türk<br />

direnişçilerinden sağ kalanları esir etmiştir.<br />

20-25 askeri ile ilk çarpışmayı vermiş olan Alay Kumandanı Yarbay Kazım<br />

ile yanındaki subaylara Urla meydanında ağır hakaretler yapılmıştır.<br />

Kasabadaki bütün Türk evleri yapma edilmiş, Hacıisa Mahallesi yerle bir<br />

edilmiş, ateşe verilmiştir.<br />

İSTANBUL’A YOLLANAN TELGRAFLAR !<br />

Şebinkarahisarlılar, bu işgal ve ilhak karşısında susanların ileride lanetle anılacaklarını<br />

bildiriyor ve savaşmaya hazır olduklarını açıklıyorlar.<br />

İzmir’in Yunanlılar tarafından işgali<br />

ve bu bölgede katliama girişmeleri<br />

üzerine yurdun her tarafından<br />

baş gösteren heyecan ve gergin hava<br />

süratle yayılmaktadır.<br />

Dün de bir çok şehir ve kasabalardan<br />

İstanbul’a yüzlerce protesto<br />

telgrafları gelmiştir.<br />

Şebinkarahisar’dan Padişaha gönderilen<br />

bir telgrafta şöyle denilmektedir:<br />

“Osmanlı Müslümanları dört<br />

buçuk sene süren Cihan Harbi’nin<br />

en dayanılmaz elemlerine göğüs<br />

gerdikten ve milyonlarcasını topraklarımıza<br />

şehit olarak hediye ettikten<br />

sonra istisnasız her milletin medeni<br />

haklarını temin ile birlikte hükümet<br />

ve egemenliği çoğunluğu vermek<br />

gibi doğal ve mantık temelleri<br />

taşımakta olan Wilson prensiplerine<br />

itimat ve İtilaf Devletleri’nin vicdan<br />

ve adaletine itimat ederek harbin<br />

velvelesinden el çekildi.<br />

“Fakat büyük hayret ve teessüflerle<br />

haber aldığımıza göre o temellere<br />

tamamen muhalefet ve barış ve dostluk<br />

imkânını bozucu olmak üzere<br />

sonradan mübarek vatandan İzmir<br />

ve dolaylarının Yunanistan’a ilhakı<br />

arzu edilmiştir.<br />

“İzmir’in yüz yıllardan beri İslam<br />

olarak yaşamış bütün ibadet yerleri<br />

ve anıtları, nüfus çoğunluğu itibarı<br />

ile bir Müslüman memlekete uygulanmaya<br />

kalkışılan şu ilhak keyfiyeti<br />

şüphesiz sizin kalbinize de pek<br />

ziyade müteessir etmiştir.<br />

“Kaldı ki zalim eller tarafından<br />

tahrip edilmiş olsa bile böyle felaket<br />

getiren bir barışa mecbur olmaktan<br />

ise sizin gibi yaratılıştan büyük<br />

şanlı bir padişahın ferman ve işareti<br />

olarak kahramanca ölmek bir borç<br />

ve vazifedir.”<br />

Şebinkarahisar Reddi İlhak Heyeti<br />

<strong>Milli</strong>yesi tarafından gönderilmiş olan<br />

bu telgrafın sonunda, vatanın bir<br />

zerresinin dahi gaspına karşı susanların<br />

ileride lanetle anılacaklarının<br />

şüphesiz olduğu da bilhassa belirtilmekte<br />

ve şöyle denilmektedir:<br />

“İşte biz aciz kulları o lanete hedef<br />

olmaktan, Tanrı’nın büyüklüğüne<br />

sığınıyoruz, bu sebeple Halifemiz<br />

Efendimiz ’in önüne gözyaşlarımızı<br />

döker İzmir ve dolaylarının eskisi<br />

gibi şanlı Osmanlı sancağı altında<br />

yaşamanın teminine lütfen ve atalarımızın<br />

temiz ruhlarına hürmeten<br />

inayet buyurulmasını bütün ilçemiz<br />

ahalisi adına yalvarıp istirham etmeye<br />

cesaret eyledik. Lütuf Padişahımızındır.”<br />

Diğer bir çok telgraflarda da, İzmir<br />

için dövüşmeye ve tekrar savaşa<br />

atılmaya hazır bulunulduğu bildirilmektedir.<br />

<strong>Milli</strong> <strong>Mücadele</strong>mizin 100. yılı anısına FMV Ispartakule Işık Lisesi & Fen Lisesi öğrencilerinden oluşan “ARŞİVE IŞIK TUTANLAR” ekibi tarafından derlenmiştir.


19 MAYIS 1919 21<br />

<strong>Milli</strong> <strong>Mücadele</strong><br />

20<br />

gazetesi<br />

Hazırlayan: FMV Ispartakule Işık Lisesi & Fen Lisesi ARŞiVE IŞIK TUTANLAR Ekibi<br />

MUSTAFA KEMAL<br />

PAŞA SAMSUN’A<br />

ÇIKIYOR<br />

BUGÜN Samsun’a çıkması<br />

beklenen Dokuzuncu Ordu<br />

Müfettişi Mustafa Kemal<br />

Paşa’nın görevlerinin yalnız<br />

askeri olmadığı ve müfettişliğin<br />

kapsadığı bölge içinde aynı<br />

zamanda mülki olduğu da öğrenilmiştir.<br />

Müfettişlik bölgesi Trabzon, Erzurum,<br />

Sivas, Van vilayetleriyle<br />

Erzincan ve Canik müstakil<br />

sancaklarını kapsadığından<br />

müfettişliğin vereceği bütün<br />

talimatı bu vilayetlerle mutasarrıflıklar<br />

doğrudan doğruya<br />

yerine getirilecektir.<br />

Diğer yandan müfettişlik sınırına<br />

komşu vilayetler ve müstakil<br />

sancaklar – Diyarbekir, Bitlis,<br />

Elazığ, Ankara, Kastamonu<br />

vilayetleri – ile kolordu komutanlıkları<br />

da Mustafa Kemal Paşa’nın<br />

vazife görmesi sırasında<br />

doğrudan doğruya bağlı olacak.<br />

İki tümeni olan 3. ve 4. Tümeni<br />

olan 15. Kolordu Mustafa Kemal<br />

Paşa’nın emrine verilmiştir.<br />

Müfettişliğin talimatını kolordu<br />

kumandanları aynen tatbik<br />

edeceklerdir.<br />

Mustafa Kemal Paşa’ya verilen<br />

vazifeler arasında bu bölgede<br />

asayişin sağlanması ve sağda<br />

solda dağılmış bulunan silah ve<br />

cephanenin emin yerlerde depo<br />

edilmesi de vardır.<br />

15. Kolordu Kumandanı General<br />

Kazım Karabekir’dir.<br />

Çanakkale kahramanı Mustafa Kemal Paşa Samsun’a gitti.<br />

HİNTLİ MÜSLÜMANLAR DA<br />

TÜRKLERİ SAVUNUYORLAR<br />

Yüksek Konsey’de konuşan Hindistan Müslümanlarının temsilcileri,<br />

İstanbul’un, Trakya’nın ve Anadolu’nun Türklere kalmasını istedi.<br />

Yunan ordusu<br />

ilerliyor<br />

YUNANLILARIN, İzmir’de ve Urla<br />

Yarımadası’nda işgal ettikleri arazi<br />

ile yetinmeyecekleri ve pek yakında,<br />

işgal bölgelerini daha da genişletmek<br />

için ileri harekete geçecekleri<br />

anlaşılmaktadır.<br />

Yunanistan’dan devamlı takviye<br />

gelmektedir. Dün de Altıncı<br />

Archipelagos (Adalar) alayı İzmir’e<br />

çıkarılmıştır.<br />

Yunan Kumandanlığının Bornova<br />

istikametine ve Menemen’e doğru<br />

müfrezeler yolladığı, keşif yaptığı<br />

da bildirilmektedir. Yunan birlikleri<br />

Cumaovası ile Develi’yi de işgal<br />

etmişlerdir.<br />

Yunanlılar, İzmir’den kaçan 2000<br />

Türk askeri ile 150 süvarinin civar<br />

köylerde Rumlara zulüm yaptıklarına<br />

dair haberler yayarak, yeni bir<br />

ileri hareket için zemin hazırlamak<br />

istemektedirler.<br />

AYDIN’A DOĞRU<br />

14 Mayıs’ta Kuşadası’na çıkmış olan<br />

İtalyanların harekete geçtikleri ve<br />

Aydın şehrini işgal etmek üzere<br />

bazı ileri hareketlerde bulundukları<br />

öğrenilmiştir.<br />

Yunan işgal kumandanlığının, bu<br />

davranış üzerine mukabil tedbirler<br />

aldığı ve onun da Yunan birliklerini<br />

süratle Aydın üzerine sevk etmeye<br />

hazırlandığı bildirilmektedir.<br />

Fatih’te bugün büyük miting var<br />

DARÜLFUNUN’DA dün yapılan<br />

toplantıdan sonra, gençler geniş<br />

hazırlık yapmışlar ve bugün için<br />

Fatih meydanında büyük bir miting<br />

hazırlamışlardır.<br />

Onbinlerce Türk'ün bu sabaha meydanda<br />

toplanacağı anlaşılmaktadır.<br />

Dün bütün gün, Fatih mitingi ile<br />

geniş faaliyet gösterilmiş, beyannameler<br />

dağıtılmıştır. İtilaf polisleri<br />

yer yer bu beyannamelerin dağıtılmasına<br />

mani olmuşlardır.<br />

İzmir’in işgalinin şiddetle protesto<br />

edileceği mitinde münevver hanımlarımızın<br />

da aşoz alacakları bildirilmektedir.<br />

Mitinge çevre illerden de insanların<br />

gelmesi ile çok yüksek bir katılım<br />

beklenmektedir.<br />

Yüksek Konseyin cumartesi günkü<br />

toplantısında Hindistan Müslümanlarının<br />

temsilcileri dinlenmiş ve bunlar<br />

Türkiye lehinde konuşmalar yapmışlardır.<br />

İngiliz Hükümeti’nde Hindistan<br />

Nazırı bulunan Montagu tarafından<br />

takdim edilen Hindistan Müslüman<br />

Temsilcilerinden Aga Han şunları<br />

söylemiştir:<br />

“Hindistan’da, sınır memleketler de<br />

nazara alınırsa, 75 milyon Müslüman<br />

bulunmaktadır. Müslüman Osmanlı’nın<br />

mağlubiyeti, bilhassa Hindistan<br />

İmparatorluğu’nun gayretleri sayesinde<br />

mümkün olmuştur. Hintliler<br />

savaşa, adalet prensipleri uğrunda<br />

katıldıklarına inanmışlardır. Bunun<br />

için de inanıyoruz ki, Türk ırkının<br />

memleketi olan Anadolu, İstanbul ve<br />

Trakya dâhil Türklerin elinde kalmalıdır.<br />

İslam’ın menfaatleri ile kendi<br />

menfaatleri bağlı bulunan İngiltere<br />

ile Fransa’ya hitap ediyoruz. Başkan<br />

Wilson’a hitap ederek 14 şartını hatırlatıyoruz.<br />

Uğrunda harp ettiğimiz<br />

prensiplerin burada da uygulanmasını<br />

stiyoruz”<br />

Aga Han, Halife’nin durumuna da<br />

temasla demiştir ki:<br />

“Mezopotamya’da ve Filistin’de bütün<br />

gün Türklerle savaşan Hintli askerler<br />

akşam namazında Halife için dua<br />

ediyorlardı. Hiç kimse Almanların<br />

elinden Berlin’in alınmasını teklif<br />

etmedi. Avustralyalıların elinden<br />

de Viyana’nın alınmasını istemedi.<br />

Padişah’ın elinden başkenti ne diye<br />

alınsın?”<br />

AHMET HAN’IN KONUŞMASI<br />

Aga Han’dan sonra söz alan Aftah<br />

Ahmet Han da Hindistan Müslümanlarının<br />

savaşta oynadıkları role temas<br />

ederek şunları ilave etmiştir:<br />

“İstanbul’un artık Türk olmayacağını<br />

ve Anadolu’nun da Fransa, İtalya ve<br />

Yunanistan arasında paylaşılacağını,<br />

Mezopotamya, Suriye ve Filistin’in<br />

de Müslüman olmayan hükümetlerin<br />

idaresine terk edileceğini öğreniyoruz.<br />

1918 yılının Ocak ayında Loyd George,<br />

başkentini ve Anadolu’daki Türk<br />

topraklarını Osmanlı’nin elinden<br />

almak için savaşılmadığı hususunda<br />

teminat vermiştir. Yalnız hilafetin<br />

değil fakat Türk ırkının da istikbali<br />

mevzu bahistir. Konferans, milliyetler<br />

prensibini Türkiye’de de tatbik<br />

etmelidir.”<br />

Ahmet Han konuşması sonunda,<br />

Hindistan Müslümanlarının bu talpelerinin<br />

nazara alınmasını istemiş ve<br />

Hindistan’ın İngiliz Devleti ile ilişkilerinin<br />

verilecek cevaplara göre ayarlanacağını<br />

da söylenmiştir. Ahmet<br />

Han, bütün Müslüman dünyasının<br />

verilecek bu cevaba göre durumunu<br />

ayarlanacağını da belirtmiştir.<br />

Daha sonra konuşan Yusuf Ali de,<br />

Avrupa’nın İslam’ı unutmakta, ihmal<br />

etmekte olduğunu belirtmiş ve bu<br />

hal devam ettiği takdirde bunun<br />

büyük tehlikeler doğurabileceğini de<br />

söylemiştir.<br />

Yusuf Ali, İstanbul’un, Trakya’nın ve<br />

Anadolu’nun Türklerin elinde kalması<br />

gerektiğini de tekrarlamıştır.<br />

İngiliz ordusundaki Hintli Müslüman<br />

askerlerin bir taraftan Halife için dua,<br />

ettiklerini fakat diğer taraftan da Osmanlı<br />

İmparatorluğunu yendiklerini<br />

söylemiş ve Türklerin İstanbul’dan<br />

çıkarılması ve Anadolu’nun paylaşılması<br />

hususundaki planlardan süratle<br />

vazgeçilmesini ısrarla istemiştir.<br />

<strong>Milli</strong> <strong>Mücadele</strong>mizin 100. yılı anısına FMV Ispartakule Işık Lisesi & Fen Lisesi öğrencilerinden oluşan “ARŞİVE IŞIK TUTANLAR” ekibi tarafından derlenmiştir.


MİLLİ MÜCADELE GAZETESİ, 19 Mayıs 1919<br />

İstanbul Darülfünun’da toplantıdan çıkan karar:<br />

“BİZLER SAVAŞARAK ÖLECEĞİZ”<br />

Öğrenciler, sükunet<br />

tavsiye eden hocalarını<br />

protesto ettiler.<br />

21<br />

tercih ediyoruz. Miting istiyoruz. Darülfünunlara,<br />

alemi insaniyete hitap<br />

edilmesini istiyoruz.”<br />

Hukuk Fakültesi namına konuşan<br />

bir genç ise, “Hukuk Fakültesi maddi<br />

ve manevi teşkilatı yapmış, diğer<br />

teşkilatlarla mesaiye hazırdı diyerek<br />

protestoya katıldıklarını açıkladı.<br />

Kürsüye gelen yüksek tahsil öğrencisi<br />

bir hanım da şunları söylemiştir:<br />

bilhassa sert bir cevap vermiş ve<br />

demiştir ki: “Siz İzmir halkından,<br />

zeybeklerinden, hocalarından emin<br />

olunuz, bu zamanda her hareketten<br />

başka kokularhissedildiğini bilmekle<br />

beraber gençler halka yayılmış ve<br />

gerçekleri yaymıştır.<br />

“Ben Rıza Tevfik Bey’in 99 değil 100<br />

defa konferansını dinledim. Fakat soğukkanlılık<br />

yerine hareket tavsiyesini<br />

beklerdim. Memleket zaten yanmıştır,<br />

yanacaksa bari şanlı olarak yansın.<br />

FRANSIZ GAZETESİ<br />

İNGİLİZLERE ÇATTI<br />

PARİS<br />

FRANSIZ dışişlerinin görüşleri<br />

zaman zaman aksettirdiği bilinen<br />

Le Temps adlı gazetede bu sabah<br />

çıkan baş makalede, İngiliz politikası<br />

eleştirilmekte ve Fransa’nın Orta<br />

Doğu’da ve Osmanlı İmparatorluğu’nun<br />

bazı bölgelerinden uzaklaştırılmak<br />

istendiği kaydedilmektedir.<br />

“Doğu’nun Yeniden Teşkilatlandırılması”<br />

başlığını taşıyan bu başmakalede,<br />

16 Mayıs 1919 tarihinde<br />

Osmanlı İmparatorluğu’nun paylaşılmasıyla<br />

alakalı olarak yapılan eski<br />

bir antlaşma hatırlatılmaktadır. Gazete<br />

şu noktalara işaret etmektedir:<br />

“O tarihte Fransa’ya bırakılan nüfuz<br />

sahası yalnız Arap ülkelerinde değildi<br />

ve Anadolu’ya kadar yayılmaktaydı.<br />

Fransız sahasını Anadolu’daki<br />

milletlerde bırakılmıştı. Kilikya’da<br />

Ermeni merkezleri bulunmaktadır.<br />

O zaman bölgemize Sivas da dâhildi<br />

Dükkânlar<br />

Cumaya<br />

Kadar Kapalı<br />

ALEMDAR gazetesi’nin bu sabah<br />

yazdığına göre, Türk dükkân<br />

sahipleri, İzmir’in işgali ile<br />

başlayan mateme iştiraklerini<br />

göstermek için cumaya kadar<br />

kepenklerini kapalı tutacaklardır.<br />

Böylece dünya kamuoyuna<br />

dikkat çekmek istediklerini<br />

belirttiler.<br />

Diğer taraftan İkdam gazetesi<br />

de bir Türk hanımı tarafından<br />

yapılmış olan teklifi duyurmaktadır.<br />

Bu Türk hanımı, bütün<br />

Türklerin siyah bir kolluk<br />

taşımalarını ve bunun üzerinde<br />

de siyah zemin üzerine yeşil ve<br />

Türkçe ile Fransızca yazılmış<br />

“İzmir” kelimesinin bulunmasını<br />

istemektedir.<br />

ve böylece orada bizleri Türklerle<br />

temasa getiriyordu. 1916 antlaşmasında<br />

Fransız bölgesi Musul’a ve<br />

İran sınırına kadar yayılıyordu.”<br />

“Fakat 1916 antlaşması şimdi yırtılmış<br />

vaziyettedir.”<br />

“Fransa’ya, Musul’u da içine alan<br />

Doğu bölgesi verilmemektedir.<br />

Fransa, Sivas’ı, Toros Dağları’nı ve<br />

Adana Ovası’nı ihtiva eden kuzey<br />

bölgeyi de kaybetmektedir. Böylece<br />

bütün Türk ve Ermeni topraklarından<br />

atılmış bulunmaktadır. Fransız<br />

nüfuzu yalnız Suriye’ye hakimdir.”<br />

LE TEMPS <strong>Gazetesi</strong>’nin başyazarı,<br />

bu neticeye varılmasından İngilizleri<br />

sorumlu tutarak, Londra’nın<br />

siyasetine çatmaktadır.<br />

Yalnız aynı gazetenin belirttiğine<br />

göre, Fransa’ya, Bursa, Kastamonu<br />

ve Ankara vilayetlerini, Trabzon vilayetinin<br />

de bir kısmını içine alacak<br />

bir Anadolu bölgesinde nüfuz sahası<br />

verilmesi de mevzuubahistir.<br />

GENÇLER, DÜN<br />

SEFERBERLİK<br />

İSTEDİ<br />

Yüksek tahsil gençliğinin<br />

ittifakla desteklediği<br />

talep: “Düşman sınırdan<br />

içeri girmişse; orada mücadele<br />

edilecek!”<br />

DARÜLFÜNUN’DA dün yapılan<br />

toplantıda, Servet Bey, bütün gençler<br />

adına aşağıdaki teklifleri yapmış<br />

ve bunlar gençler tarafından kabul<br />

edilmiştir:<br />

1- İşgali protesto etmek,<br />

2- Vazifesinin kutsiyetini bilerek<br />

amil olacak bir kuvvet, bir talebe<br />

heyeti teşkil etmek,<br />

3- Müderris ve muallimleri önder<br />

olarak görmek,<br />

4- Milletin vicdanı için gerçek seferberlik<br />

ilan ederek, hudutta, içeri<br />

girmişse orada mücadele etmek.<br />

5- Mektepleri kapatmak.<br />

Pazar günü İstanbul Darülfünun’unda<br />

çok heyecanlı bir miting yapılmış,<br />

İzmir’in işgali şiddetle protesto edilmiştir.<br />

Darülfünun hocaları, Yunan<br />

istilasına karşı derhal mücadeleye<br />

girişilmesini isteyen gençleri devamlı<br />

bir şekilde “sükunete davet” etmişleridir.<br />

Bilhassa filozof Rıza Tevfik’in “Adi<br />

nümayişlere meydan vermeyelim”<br />

demesi gençler tarafından tasvip<br />

edilmemiştir. Tıp Fakültesi adına konuşan<br />

bir genç kürsüye gelerek şöyle<br />

haykırmıştır:<br />

“Kan dökerek kahramanlıkla ölmeyi<br />

Polis dün Erenköy’de Damat<br />

Hamit Paşa’nın köşkünü basmıştır.<br />

Öğrenildiğine göre, polise;<br />

eski Başbakan Talat Paşa’nın bu<br />

köşkte saklanmakta olduğuna<br />

dair ihbarlar olmuş ve poliste<br />

bunun üzerine böyle bir baskın<br />

“Biz de sizin kadar, belki daha ziyade<br />

üzüntülüyüz, girişimlerinize en<br />

sağlam bir imanla iştirak ediyor ve şu<br />

gerçekleri söylemek istiyoruz:<br />

Kim demiş bir kadın küçük şeydir,<br />

bir kadın belki en büyük şeydir.<br />

Toplantının çok heyecanlı bir safhaya<br />

girdiği sırada söz alan halktan bir kişi<br />

de “İzmir’in işgalinden sonra çıldıranlar<br />

o kadar çoğalmıştı ki, tımarhaneler<br />

açılmaya lüzum görülmüştü.<br />

Çıldırıp mahvolmaktansa şerefle<br />

ölmek iyidir. Hatemi milliyi göstermeli,<br />

bayrakları siyaha boyamalı,<br />

siyah perdeler asmalı, siyah rozetler<br />

takmalıyız” demiştir.<br />

Bu sırada, işgal altına düşen İzmir’den<br />

daha yeni gelmiş olan Hukuk<br />

Fakültesi gençlerinden Hamit Şevket<br />

Bey’in kürsüye gelmesi heyecanı bir<br />

kat daha arttırmıştır. Hamit Şevket<br />

Bey, “sükûnet tavsiye eden, nümayişler<br />

istemeyen, filozof Rıza Tevfik’e,<br />

tertip etmiştir.<br />

Fakat köşkte aramaya rağmen<br />

Talat Paşa bulunamamıştır.<br />

İttihat Terakki’nin son Başbakanı<br />

Talat Paşa’nın çok önce İstanbul’dan<br />

ayrıldığı ve halen Berlin’de<br />

bulunduğu bilinmektedir.<br />

Toplantıda heyecan daha da artmış<br />

ve Rıza Tevfik Bey’le Akıl Muhtar<br />

Bey, gençleri yatıştırmak için bir hayli<br />

yorulmuşlar ve bu arada Rıza Tevfik<br />

Bey, Hamit Şevket Bey’e cevaben<br />

demiştir ki:<br />

“Benim bu halim esasen matemdir.<br />

Ben kendimi tutuyorum. Dikkat<br />

ediniz bunu bir siyasi entrika zannetmesinler.<br />

Biz belki icabında memleketin<br />

okumuş adamları namına bir<br />

beyanname yaparız, herkes memleketine<br />

gider, ocağını söndürmez.<br />

Aklımızı başımıza toplayalım. Biz<br />

Türk milletinin hukukunu, haysiyetini,<br />

padişahlığını muhafaza isteriz. Tiyatroya<br />

gitmeyin, sinemaya gitmeyin,<br />

taşkınlık etmeyin..”<br />

Toplantıdan ayrılan gençler, büyük<br />

mitinglerin hazırlaması işi ile derhal<br />

meşgul olmaya koyulmuşlardır.<br />

POLİS, ESKİ BAŞBAKAN TALAT PAŞA’YI ARADI<br />

Ayrıca polis, eski ittihatçıların<br />

tutuklanmasına dün de devam<br />

etmiş, fakat tutuklananların isimlerini<br />

açıklamamıştır.<br />

Aydın ve Söke’de erler kıtaları bırakıp kaçıyor<br />

Yunanlıların İzmir’den yolladıkları erler tarafından yapılan bozguncu propaganda<br />

tesirini gösterdi. 57.Tümen Komutanı firariler için “VUR” emri çıkarıldı.<br />

İzmir’den kaçıp gelenlerin yaptıkları<br />

kötü propagandalar tesirini göstermiş<br />

ve merkezi şehrimizde bulunan<br />

57. Tümen’in birliklerine mensup<br />

erlerin önemli bir kısmı firara başlamıştır.<br />

Durumun ciddi bir safhaya<br />

girmesi üzerine Tümen Kumandanı<br />

Albay Şefik, firariler için “VUR”<br />

emir çıkartmıştır.<br />

İzmir’e Yunan çıkarmasının ilk gününde<br />

askerler arasında maneviyat<br />

gayet yüksek iken bunun birden bu<br />

şekilde çökmesinde, Yunanlıların<br />

“Haydi memleketinize gidin” diyerek<br />

İzmir garnizonundan saldıkları 60<br />

kadar er büyük rol oynamıştır.<br />

Albay Şefik, 60 erin bu şekilde<br />

terhisinin doğru olmadığı kanaatiyle<br />

bunları Aydın’a geldiklerinde tekrar<br />

birliklerine dahil etmiştir. Esasen geniş<br />

bir sahaya yayılmış bu tümenin<br />

mevcudu 123 subay ve 1231 erden<br />

ibarettir.<br />

İzmir’den trenle gelenlerin yaptıkları<br />

propaganda şu şekilde özetlenebilir:<br />

“İzmir’e çıkan Yunanlılara karşı<br />

Türkler tarafından silah kullanıldığı<br />

için Yunanlılar da silah kullanmaya<br />

mecbur olmuşlardır. Eğer Türkler<br />

silah kullanamasalardı Yunanlıların<br />

kimseye bir zararı dokunmayacaktı.<br />

İzmir’deki Türk devlet memurları da<br />

zaten vazifelerinin başındadır. Yunanlıların<br />

davranışı, İtilaf Devletleri<br />

tarafından da uygun görülmektedir.<br />

Böyle olmasaydı İtilaf kuvvetlerinin<br />

gözü önünde gelişen olaylara<br />

karşı bu temsilciler sessiz ile ilgisiz<br />

kalmazlardı. Bundan ötürü Yunanlılar<br />

işgal ettikleri yerlerde her şeyi<br />

yapmaya muktedirdirler.”<br />

Bu propaganda çok tehlikeli<br />

gelişmelere yol açmaktadır. İzmir<br />

garnizonunu terk ederek Tire’ye çekildikleri<br />

bildirilen subay ve erlerin<br />

Aydın’a gelmeleri için verilen emre<br />

rağmen erlerin tamamıyla dağılmış<br />

ve yalnız Binbaşı Aziz ile bir kısım<br />

subaylar buraya gelmişlerdir.<br />

Diğer yandan tümenin Söke ve<br />

buradaki garnizonlarından kümeler<br />

halinde erat firara başlamıştır.<br />

Subayların bütün gayretleri hiçbir<br />

işe yaramamaktadır. Firarileri yakalamak<br />

için jandarma refakatinde<br />

görevlendirilen bir kısım erlerin de<br />

yollarda firar ettikleri öğrenilmiştir.<br />

Buraya gelen bir habere göre, Selçuk’ta<br />

56. Tümen’e ait mühimmat<br />

deposunu bekleyen erlerin çoğunun<br />

firar etmesi ve yerli Rumların<br />

burasını basarak silahları almaları<br />

tehlikesi karşısında sivil Türklerden<br />

beş kişilik bir gönüllü muhafız teşkilatı<br />

kurulmuştur.<br />

Tümen Kumandanı Albay Şefik<br />

Bey’in son emrinde “İzmir ve<br />

Aydın’dan memleketlerine gitmek<br />

üzere firar edem zayıf iradeli bazı<br />

erlerin yollar üzerindeki kıtalara<br />

uğrayarak onarı da firara teşvik<br />

ettikleri” bildirilmekte ve bunların<br />

behemehal yakalanmaları ve “DUR”<br />

emrine itaat etmeyenlerin de tereddütsüz<br />

ateş edilerek vurdurulmaları<br />

istenmektedir.<br />

<strong>Milli</strong> <strong>Mücadele</strong>mizin 100. yılı anısına FMV Ispartakule Işık Lisesi & Fen Lisesi öğrencilerinden oluşan “ARŞİVE IŞIK TUTANLAR” ekibi tarafından derlenmiştir.


20 MAYIS 1919<br />

22<br />

<strong>Milli</strong> <strong>Mücadele</strong> gazetesi<br />

Hazırlayan: FMV Ispartakule Işık Lisesi & Fen Lisesi ARŞiVE IŞIK TUTANLAR Ekibi<br />

MUSTAFA KEMAL<br />

SAMSUN’DA.<br />

MUSTAFA KEMAL PAŞA’NIN<br />

SAMSUN’A GİDİŞİ İNGİLİZ-<br />

LERİ RAHATSIZ ETTİ.<br />

General Milne bir nota ile Dokuzuncu Ordu Müfettişlerine<br />

neden bu tayinlerin yapıldığını soruyor.<br />

İngiliz Generali Milne.<br />

Diğer yandan Çanakkale kahramanının<br />

Anadolu’ya vazife ile<br />

gönderilmesi İngilizleri kuşkulandırmıştır.<br />

Karadeniz İtilaf Orduları<br />

Başkomutanı General Milne<br />

bir nota ile Harbiye Nezareti’ne<br />

başvurmuştur.<br />

İngiliz Generali, Çanakkale’de<br />

kendilerini ağır zayiatla durdurmuş<br />

ve bu şekilde de Çarlık Rusya’sının<br />

çökmesini çabuklaştırmış<br />

olan bu Türk generalinin neden<br />

şu sırada Anadolu’ya gönderilmiş<br />

olduğunun anlaşılamadığından<br />

bahsederek Türk Hükümeti’nden<br />

izahat istemiştir.<br />

General Milne “Dokuzuncu<br />

Ordu’nun bir teşkilat olarak<br />

dağıtılmış olduğu anlaşılmış iken<br />

Dokuzuncu Ordu kıtasına bir<br />

umumi müfettiş ve Dokuzuncu<br />

Ordu için dahi bir Kurmay başkanı<br />

ile büyük bir Kurmay Heyetinin<br />

neden dolayı Sivas’a gönderilmekte<br />

olduğu anlaşılamamıştır”<br />

demektedir.<br />

SAMSUN<br />

Dün şehrimize gelen Mustafa<br />

Kemal Paşa, Dokuzuncu Ordu<br />

Müfettişi sınırları içinde bulunan<br />

merkezlere ilk telgrafını yollayarak<br />

bu bölgelerdeki asayiş durumunu<br />

sormuş, ne gibi tedbirler alınmakta<br />

olduğunu öğrenmek istemiştir.<br />

Bu telgraflar Erzurum’da 15. ve<br />

Ankara’daki 20. Kolordu Kumandanlıkları<br />

ile Sivas, Van, Erzurum,<br />

Trabzon, Ankara, Kastamonu,<br />

Elazığ, Diyarbakır vilayetlerinde<br />

ve Erzincan müstakil mutasarrıflığına<br />

gönderilmiştir. Mustafa<br />

Kemal Paşa’nın birkaç gün kaldıktan<br />

sonra Samsun’dan ayrılacağı<br />

da öğrenilmiştır.<br />

YENİ HÜKÜMETİ DE<br />

DAMAT FERİT KURDU.<br />

İleri, Taviri Efkar, İkdam gazeteleri, Damat Ferit<br />

Paşa’nın ikinci kabinesini şiddetle tenkit ediyor.<br />

Yeni kabineyi dün tekrar Damat<br />

Ferit Paşa kurmuştur. Yeni bir nazır<br />

hükümete alınmış ve bir kısmının<br />

da yerleri değiştirilmiştir. Maarif<br />

Nazırı Ali Kemal Dahiliye’ye<br />

geçmiştir. Nafıa Nazırı Şevket<br />

Turgut Paşa da Harbiye Nezaretine<br />

getirilmiştir.<br />

Günlerden beri “Kabine değişikliği”<br />

etrafında koparılan bütün<br />

velvele bundan ibaret kalmıştır.<br />

Padişah Vahdettin, hattı hümayunun<br />

da, İkinci Damat Ferit kabinesinden<br />

“son derece fedakarane ve<br />

azimperverane mesai göstermesini”<br />

istemiştir.<br />

Bu sabahki gazetelerin bir kısmı,<br />

yeni kabineyi ve teşkil tarzını şiddetle<br />

tenkid etmektedirler.<br />

İLERİ <strong>Gazetesi</strong>, yeni kabinenin<br />

milli davalara hizmet edebilecek bir<br />

kabine olmadığını belirterek müşkül<br />

durumda kaldığından dolayı<br />

bundan üç gün evvel istifa etmiş<br />

olan bir hükümetin aynı nazırlarla<br />

tekrar gelmesinin izah edilemeyecek<br />

bir nokta olduğuna işaret<br />

etmektedir. İLERİ <strong>Gazetesi</strong>ne göre<br />

ya eski kabine erkanı dönmemeliydi<br />

veyahut da blok halinde istifa<br />

etmemeliydi.<br />

İLERİ,kabine erkanundan, vatana<br />

hizmet edebilecek olanlara yerlerini<br />

terk etmelerini istemektedir.<br />

Manasız bir istifa<br />

Tasvir-i Efkar gazetesi de madem<br />

ki tekrar aynı şahıslar iktidara dönecekler<br />

ne diye istifa ettiler sualini<br />

sormakta, Ferit Paşa’nın çekilmesinin<br />

“manasız bir istifa” olduğunu<br />

belirterek bu istifanın, memleketi<br />

3 gün kabinesiz bırakmış olmaktan<br />

başka bir sonuç vermediğini de<br />

ilave etmektedir.<br />

İKDAM gazetesi de kabineyi tenkid<br />

etmekte kuvvetli bulmamaktadır.<br />

ÖVENLER<br />

Sabah gazetesi ise Damat Ferit kabinesini<br />

övmekte, kabinenin süratle<br />

kurulmasını memnunluk verecek<br />

bir hadise olarak göstermektedir.<br />

Dikran Kelekyan ise Damat Ferid’in<br />

bütün milletin itimadını haiz<br />

bulunduğunu da ilave etmektedir.<br />

<strong>Milli</strong> <strong>Mücadele</strong>mizin 100. yılı anısına FMV Ispartakule Işık Lisesi & Fen Lisesi öğrencilerinden oluşan “ARŞİVE IŞIK TUTANLAR” ekibi tarafından derlenmiştir.


MİLLİ MÜCADELE GAZETESİ, 20 Mayıs 1919 23<br />

SULTAN AHMET’TE BÜYÜK<br />

BİR MİTİNG YAPILDI<br />

80 bin Türk’ün katıldığı toplantıda Halide Edip, Padişah’tan “Milleti en çok temsil edecek cesur<br />

bir kabine” kurulmasını istedi. Hatipler İzmir için mücadele edilip kan döküleceğini söylediler.<br />

İZMİR’in Yunanlılar tarafından<br />

işgalini protesto için İstanbul’da<br />

yapılan büyük mitinge dün 80 bin<br />

kişi katıldı. Büyük kalabalık sabahın<br />

erken, saatlerinden itibaren Fatih<br />

Meydanı’nda Belediye Dairesi<br />

önünde toplanmıştı. Konuşmaların<br />

yapılacağı kürsüye, siyah zemin<br />

üzerine beyaz ay – yıldız’lı birer<br />

bayrak yerleştirilmişti.<br />

Gençlerden erkeklerin kollarında<br />

siyah şeritler görünüyordu kızlar da<br />

göğüslerine siyah rozetler iğnelemişlerdi.<br />

Bunların üzerinde de “İzmir<br />

kalbimizdir” kelimeleri yazılıydı.<br />

İstanbul’da bir mitingde: İlk defa<br />

kadınlarımızda konuşmuşlardı. Halide<br />

Edip ve Meliha Hanımlar çok<br />

heyecanlı birer konuşma yapmışlardır.<br />

Önce Halide Edip Hanım söz<br />

almış ve demiştir ki: “Müslümanlar,<br />

Türkler, Türk ve Müslüman bugün<br />

en karanlık gününü yaşıyor. Gece,<br />

karanlık bir gece. Fakat insanın hayatında<br />

sabah olmayan gece yoktur.<br />

Yarın bu korkunç geceyi yırtıp yeni<br />

bir sabah yaratacağız.<br />

“Bugün memleketimiz paylaşım<br />

tehlikesi karşısında, adım adım,<br />

kendi himayemizdeki milletleri<br />

başımıza efendi yapmak istiyorlar.<br />

Bugün İzmir, yarın Konya, öbür<br />

gün İstanbul sonra Müslüman dünyasının<br />

başı olan Türk susturulmuş<br />

olacaktır. Buna karşı ne silahımız<br />

var? Kurşun, top, bomba. Bir top<br />

bebeklerimizi öldürebilir. Bizim<br />

bundan da güçlü silahlarımız var,<br />

topun yüzüne tüküren milletlerin<br />

ruhu bizde de var. Sesimizi mutlak<br />

dünya işitecektir. İşitmek ve işittirmek<br />

için bugün kuvvetli ve mutlu<br />

bir millet halinde bulunmalıyız.<br />

“KUVVETLİ KABİNE İSTİYO-<br />

RUZ”<br />

Halide EDİP Hanım, “Biz Padişahımızdan<br />

bize babalık etmesini rica<br />

ederiz” diye sözlerine devam etmiş<br />

ve şu talepte bulunmuştur:<br />

“Biz erkeklerimizle beraber milletin<br />

kalbinden gelen en kuvvetli, en<br />

akıllı, en cesur, milleti en çok temsil<br />

edecek bir kabine isteriz. Padişahımıza<br />

halkın hissiyatını tebliğ<br />

eder ve deriz ki: “İşte kara bir gün<br />

yaşıyoruz. Bugün herkes susmuştur.<br />

Bugün Türk ve Müslüman, padişahın<br />

etrafında toplanmıştır.”<br />

Halide Edip Hanım konuşmasını<br />

büyük bir heyecan içinde şu sözlerle<br />

tamamlamıştır:<br />

“Hanımlar, efendiler bunun beş bini<br />

kadar bir miting de yapmış olsak bir<br />

semeresini göremeyiz. Fakat yarın<br />

var. Çocuklarımız var.<br />

Buradaki Türk Müslüman aleminin<br />

kalbidir, siz düştüğünüz zaman<br />

bir çok şeyler düşecektir. Kadınlar<br />

silahsız ve zayıf fakat kalbi gayet<br />

metindir. Bütün Alem-i İslam hep<br />

kardeşimizdir. Bundan dönen Türk<br />

kadını değildir. Yaşasın milletimiz<br />

Halide Edip Hanım konuşmasını<br />

bitirip kürsüden inerken halk arasında<br />

ağlayanlar görülüyordu.<br />

MİLLETLER UYANIYOR<br />

Hukuk Fakültesi müderrislerinden<br />

Selahattin Bey söz almış “Dün<br />

Darülfünun ’da, bugün de burada<br />

hakkını isteyen bir millet ortadan<br />

kaldırılamaz.” demiştir. Mitinge katılanlar<br />

kalkmayacak diye bağırarak<br />

hatibi alkışlamışlardır. Selahattin<br />

Bey devamlı şunları söylemiştir: “<br />

Bir milleti cebren fena bir hüküm<br />

kabul ettirilebilir fakat o milletin<br />

ilk fırsatta kurtulabilmesi kabildir.<br />

Bu asır milliyet asırdır. Milletler<br />

uyanıyor. İzmir’den işittiğimiz<br />

haberler çok fecidir. Orada bizim<br />

payidar olacak hukukumuz vardır.<br />

İzmir ve diğer işgal edilen yerlerdeki<br />

hakkımız çok ümit ederiz ki<br />

mahfuz kalacaktır. Biz hukukumuzu<br />

sonuna kadar müdafaa sonuna<br />

kadar azmettik.<br />

Mitingin en heyecanlı konuşmalarından<br />

birini yapan Hüseyin Ragıp<br />

Bey şunları söylemiştir:<br />

“Vatandaşlar İzmir’in ne yutulmaz<br />

bir lokma olduğu olduğunu<br />

anlamak için Ödemiş kazasından<br />

devesini önüne katarak Yemiş<br />

çarşısına gelen zeybeğin iri bir çam<br />

bölünmesini andıran mevcudiyetini<br />

seyretmek kâfidir. Anadolu<br />

efesi onun asabiyeti kavmiyesi öyle<br />

bir ustura mahiyetindedir ki onu<br />

yutmak isteyenlerin gırtlağını parçalar.<br />

Vatandaşlar bizimle beraber<br />

yaşamak istemeyenler için kapılarımız<br />

açıktır, geldikleri yere gidebilirler.<br />

Fakat biz, kendi yurdumuzda<br />

hiçbir milletin bize hakim; bizi<br />

efendi olarak yaşamasını tahammül<br />

edemeyiz. Dağdan gelip bağdakini<br />

kovmak isteyenlerin hakkı, kötek ve<br />

satır olacaktır.<br />

Vatandaşlar, İzmir Yunan’a ilhak<br />

edilemez hiçbir zaman ilhak edilemeyecektir.<br />

Bu uğurda gençler kan<br />

dökecekler, kadınlar İzmir matemini<br />

beşikleri ninni diye çağıracaklardır.<br />

Vatandaşlar, İzmir Yunan’a ilhak<br />

edilemez.<br />

SAKIN BEDBİN OLMA<br />

Tahsin Fazıl Bey de konuşmuş,<br />

“Dinimiz, ırkımız, namusumuz<br />

çiğneniyor, yaşamak hakkımız<br />

gasp olunuyor. Bugün İzmirsiz bir<br />

Anadolu ruhsuz bir cesettir. Vatan<br />

bugün için senden sükunet, yarın<br />

için hayat hareketi bekliyor. Bugün<br />

düşmanlarımızın yaygaralarından<br />

sakın kederlenme ve bil ki seni felakete<br />

sürükleyecek kederindir.<br />

Açılış konuşmasını bir hanımefendi<br />

yaptığı gibi kapanış konuşması da<br />

yapmak bir başka hanımefendiye<br />

verilmiştir.<br />

Meliha Hanım büyük bir heyecan<br />

içinde konuşmuş, yedi asırdır<br />

payidar olan Osmanlı Devleti’nin<br />

çöktürmek istendiğini anlatarak<br />

demiştir ki “Fakat bu koca devlet<br />

yıkılırken öyle bir tarraka ile devrilmeli,<br />

öyle bir çatırtı ile devrilmeli ki<br />

cihanı sarsmalı, bütün insaniyeti titretmelidir.<br />

Bu enkaz altında yalnız<br />

bu milletin erkekleri değil kadınları<br />

da üzülecektir. Hiç şüphesiz ki<br />

bütün bu felaketlerden sonra sevgili<br />

İzmir’imizin uğurunda mukaddes<br />

ve kıymettar vatanımıza feda olarak<br />

ölmek ulvi bir şeydir.<br />

Miting geç vakit Padişaha takdim<br />

edilecek bir çağrıyı kabul etmiş ve<br />

kalabalık sıkıyönetim içinde dağılmıştır.<br />

İNGİLTERE<br />

MİTİNGDEN<br />

ŞİKAYETÇİ !<br />

Damat Ferit’e<br />

başvurularak “İstanbul’da<br />

ihtilal hazırlanıyor”<br />

dediler.<br />

Öğrendiğimize göre, İngiltere<br />

Sefareti baş tercümanı dün Damat<br />

Ferit Paşa’yı ziyaret ederek<br />

hazırlanmakta olan mitinglerden<br />

şikayetlerde bulunmuş ve<br />

“İstanbul’da ihtilal hazırlanıyor”<br />

diyerek tedbirler alınmasını<br />

istemiştir.<br />

<strong>Milli</strong> <strong>Mücadele</strong>mizin 100. yılı anısına FMV Ispartakule Işık Lisesi & Fen Lisesi öğrencilerinden oluşan “ARŞİVE IŞIK TUTANLAR” ekibi tarafından derlenmiştir.


MİLLİ MÜCADELE GAZETESİ, 20 Mayıs 1919 24<br />

Birinci Dünya Savaşı’nda kahramanca savaşmış, birçok şehit vermiş olan Karadeniz halkı Yunan istilasına karşı mücadele etmek için hazırlanmaktadır.<br />

BİR YUNAN<br />

GAZETESİ’NİN<br />

İDDİASI<br />

Türkler damarlarında<br />

Rum kanı taşıyormuş !<br />

ATİNA<br />

Yunan Gazeteleri, işgal ettikleri<br />

bölgelerde yaşayan Türklerin de<br />

damarlarında Rum kanı taşımakta<br />

olduklarını iddiaya başlamışlardır.<br />

Bu bölgede Rum azınlığını çoğunluk<br />

haline getirmeye matuf<br />

bu propagandayı yapan Elefteros<br />

Typos <strong>Gazetesi</strong> dün şunları<br />

yazmıştır:<br />

“Yunan kuvvetlerinin Anadolu’da<br />

işgal ettikleri bölgelerdeki Müslümanların<br />

çoğunun damarlarında<br />

Rum kanı bulunmaktadır. Bunlar,<br />

Rum iken, kılıç tehdidi altında<br />

zorla Müslüman edilmiş ve çoğu<br />

Trakyalı olan kimselerdir.”<br />

Atina’ya göre Ayvalık’ı<br />

boşaltmaya başlamışız !<br />

ATİNA<br />

“Atina Habercisi” adlı gazetenin<br />

verdiği bir habere göre Türkler Ayvalık’tan<br />

çekilmeye başlamışlardır.<br />

Yunan <strong>Gazetesi</strong>, Midilli’den alarak<br />

verdiği haberde şu iddiaları ileri<br />

sürmektedir: “Türkler Ayvalık’ı<br />

tahliyeye başlamışlardır. Resmi<br />

makamlar da arşivlerini toplayarak<br />

kasabadan ayrılmaktadırlar. Ayvalık’ta<br />

yalnız 1500 asker kalmıştır ki<br />

bunların çoğu da Araptır!”<br />

“<strong>Milli</strong> Ahrar” Partisi<br />

Kuruldu.<br />

Dün şehrimizde yeni bir siyasi<br />

partinin kurulduğu öğrenilmiştir.<br />

“<strong>Milli</strong> Ahrar” adını almış olan<br />

yeni partinin kurucuları, eski Ankara<br />

mebusu Mahir Said Bey, eski<br />

Fizan mebusu Cami Bey, Avukat<br />

Agah Mazlum Bey, SÖZ <strong>Gazetesi</strong>nin<br />

başyazarı Asaf Muammer<br />

Bey’dir.<br />

GİRESUN VE TRABZON’DA<br />

MİTİNGLER YAPILDI<br />

Yurdun muhtelif köşelerinden yüzlerce protesto telgrafı daha geldi<br />

GİRESUN<br />

Cumartesi günü Giresunlular, Belediye<br />

Reisi Osman Ağa’nın başkanlığı<br />

altında büyük bir miting tertip ederek<br />

İzmir’in Yunanlılar tarafından işgalini<br />

protesto etmişlerdir.<br />

Çamlı Çarşı’da Camii Şerife de toplanan<br />

binlerce Giresunlu, Amerika,<br />

İngiltere, Fransa ve İtalya’ya gönderilmek<br />

üzere protesto telgrafları da<br />

hazırlamışlardır.<br />

Şehrimizdeki Rumların, bu elemli<br />

günlerimizde hâlâ Pontus faaliyeti<br />

içinde bulunmaları gergin bir durum<br />

yaratmaktadır. IŞIK <strong>Gazetesi</strong>, geçenlerde<br />

limanımıza gelen Yunan Kızılhaç<br />

gemisine yerli Rumların yapmış<br />

oldukları karşılama törenini bütün<br />

detayı ile yayınlamıştır. Giresun’da<br />

doğmuş büyümüş Rumların Yunan<br />

gemisini “Zito” sesleri ile karşıladıkları<br />

çalgıcı Panayot’un idaresindeki<br />

orkestranın devamlı Yunan marşlarını<br />

çaldığı ve bütün ellerde, memleketimizde<br />

sureti mahsusa da yapılmış<br />

Pontus hükümeti mahallîsinin<br />

nişaneyi mevcudiyeti olacak karalı,<br />

mavili, beyazlı, kırmızılı bayrakların<br />

dalgalandığı bildirilmektedir.<br />

Giresun metropoliti Lavrandiyos<br />

Efendi de, Pontus paçavrasının altında<br />

resmini çektirmiştir.<br />

TRABZON<br />

Yorgi Mihailidi matbaasındaki Rum<br />

mürettiplerin boykotu yüzünden birkaç<br />

günden beri yayınlanamamakta<br />

olan İSTİKBAL gazetesi nihayet dün<br />

çıkmıştır.<br />

İSTİKBAL ancak 19 Mayıs tarihli bu<br />

nüshaısnda İzmir’in işgalini bildirmekte<br />

ve Trabzon halkının duyduğu<br />

derin üzüntüyü belirtmektedir.<br />

Gazetenin bildirdiğine göre 16 Mayıs<br />

günü memleketin ileri gelenleri belediye<br />

dairesinde bir toplantı düzenlemişler<br />

ve İzmir’in işgalini şiddetle<br />

protestoya karar vermişlerdir.<br />

ZONGULDAK<br />

Son iki gün zarfında, Anadolu’nun<br />

dört bir köşesinden, İzmir’in işgalini<br />

protesto eden yüzlerce telgraf daha<br />

gelmiştir.<br />

Zonguldak’tan yollanan telgrafta<br />

İzmir’in Yunan tarafından işgalinin<br />

Türklerin kalbinde kabul edilemez<br />

bir yara açtığı, bu sebeple de birçok<br />

kanların döküleceği belirtilmekte ve<br />

şunlar ilave edilmektedir:<br />

“İzmir” siz bir Türk, başsız bir ceset<br />

halinde kalacağından bu kıymetli<br />

parçamızı kaybetmektense malımız,<br />

hayatımız bu uğurda fedaya razıyız.<br />

Bu sebeple, işgal keyfiyetini Zonguldak<br />

İslam halkı bütün varlığı ile<br />

protesto eder ve sevgili İzmir’imizin<br />

geleceği hakkında İtilaf Devletlerince<br />

yapılan uygulamaların düzeltilmesi<br />

için, hükümetimizin yapacağı teşebbüs<br />

ve çalışmalarına bütün kuvvetimiz<br />

ile yardımcı olacağımızı arz ile<br />

hayırlı neticelere sabırsızlık ile intizar<br />

eyleriz.”<br />

Telgrafta Belediye Reisi Vekili<br />

Murtaza ile İslam ahali adına Müftü<br />

İbrahim Efendi’nin imzaları bulunmaktadır.<br />

EDREMİT’TEN YOLLANAN TELGRAF<br />

Edremit’ten yollanan bir telgrafta da,<br />

bu bölgenin de işgal altına alınması<br />

halinde cereyan edebilecek vahim<br />

olaylara temas edilerek denilmektedir<br />

ki:<br />

“Şayet, Edremit de dahil olduğu halde,<br />

civar kıyıların geçici olarak askeri<br />

işgale alınması kazım geliyor ise,<br />

esasen, intikam hissi ile dolu bulunan<br />

Yunan milleti yüzünden pek feci<br />

hallerin çıkması kuvvetle melhuz ve<br />

hatta muhakkak olduğu ve buradaki<br />

İslam ahalisi ve göçmenlerin zulümlere<br />

uğrayacağı şüphesiz bulunduğundan<br />

her türlü tedbirlere rağmen<br />

bu durumun geçici işgali zorunlu<br />

olduğu takdirde bu işgalin her halde<br />

Yunanistan tarafından yapılmaması<br />

ve açık milli haklarımızın bir kat<br />

daha korunması ve sağlamlaştırılmasını<br />

istirham eyleriz.”<br />

<strong>Milli</strong> <strong>Mücadele</strong>mizin 100. yılı anısına FMV Ispartakule Işık Lisesi & Fen Lisesi öğrencilerinden oluşan “ARŞİVE IŞIK TUTANLAR” ekibi tarafından derlenmiştir.


23 MAYIS 1919<br />

<strong>Milli</strong> <strong>Mücadele</strong><br />

25<br />

gazetesi<br />

Hazırlayan: FMV Ispartakule Işık Lisesi & Fen Lisesi ARŞiVE IŞIK TUTANLAR Ekibi<br />

İSTANBULLULAR<br />

İŞGALİ PROTESTO<br />

ETTİ.<br />

BÜTÜN TÜRKLER<br />

BİRLİK OLSUN<br />

BİR İNGİLİZ<br />

GENERALİ<br />

SAMSUN’DA<br />

MUSTAFA KEMAL PAŞA, İNGİLİZLE-<br />

RİN HÜKÜMETE BİLGİ VERMEDEN<br />

ANADOLU’YA SOKULMALARI KAR-<br />

ŞISINDA İSTANBUL’U İKAZ EDİYOR.<br />

SAMSUN<br />

Dün limanımıza bir Amerikan vapuru<br />

ile bir İngiliz generali gelmiştir. Öğrendiğimize<br />

göre İngiliz generali maiyetiyle<br />

birlikte Merzifon’a gidecek ve birkaç gün<br />

sonra aynı vapurla İstanbul’a dönecektir.<br />

Mustafa Kemal Paşa’nın şehrimize ulaşmasından<br />

üç gün sonra gelen bu İngiliz<br />

generalinin maksadı anlaşılamamıştır.<br />

İngilizlerin bölgemizde artan faaliyeti<br />

dikkati çekmeye başlamıştır. Dünkü<br />

gemi ile telsiz malzemesi de getirilmiştir.<br />

Şehrimizde büyük bir telsiz istasyonu<br />

kurmak niyetinde oldukları zannedilmektedir.<br />

Buradaki İngiliz subay ve<br />

eratından bir kısmı da önümüzdeki<br />

günlerde Sivas, Amasya ve Tokat’a sevk<br />

edilecektir.<br />

Bu gelişmeleri yakından takip etmekte<br />

olan Mustafa Kemal Paşa’nın dün İstanbul’a<br />

Genelkurmay Başkanlığı’na bir şifre<br />

yollayarak dikkatlerini çektiği öğrenilmiştir.<br />

Mustafa Kemal Paşa telgrafında<br />

gelen İngiliz askerleri arasında Rum<br />

asıllıların da bulunduğunu, niyetleri<br />

hakkında sorulan suallere İngiliz subaylarının<br />

cevap vermeyi reddettiklerini<br />

söylemekte ve şunları ilave etmektedir.<br />

‘’Bu münasebetle arz etmek istediğim<br />

nokta şudur:<br />

Mevcudiyetimize ehemmiyet vermiyorlar.<br />

Adeta memleketimizi açık bir sahra<br />

gibi telakki ederek kuvvetlerini planlarına<br />

göre dağıtıyorlar. Tedricen başlamış<br />

olan bu harekat yine tedricen ve aynı<br />

usüllerle genişletilmektedir.’’<br />

9’uncu Ordu Müfettişi, Genelkurmay<br />

Başkanı’na bir gün yurdun her tarafında<br />

olup bitenlerle karşılaşmamızın muhtemel<br />

olduğunu da hatırlatmaktadır.<br />

Kalplerimizin matemi devam etmektedir.<br />

Dün de Kadıköy’de Belediye<br />

Dairesi önünde, iki gündür kesilmeyen<br />

şiddetli yağmur altında 20 bin<br />

kişi toplanmış ve Türkiye’ye karşı<br />

yapılmakta olan haksızlıkları protesto<br />

etmiştir.<br />

Yağmur altında ilk konuşmayı yapan<br />

gazeteci Fahrettin Bey: ‘’Düşman sesi<br />

duymak istemezsek uyanın. Uyumaya<br />

devam ederseniz kalkınca görür ki<br />

akşam olmuş, iş işten geçmiş olur,<br />

düşman sesini duyarsınız.’’ çağrısında<br />

bulunmuş, Paris’te toplanan büyüklerin<br />

Türkiye’ye kasaplık ettiklerini,<br />

Türkiye’yi kurban ettiklerini haykırmıştır.<br />

Fahrettin Bey’in: Bizim<br />

artık Avrupa’ya emniyetimiz yoktur.’’<br />

sözleri de kalabalığın ‘’Kahrolacaklar’’<br />

sedaları ile karşılanmıştır.<br />

TÜRKLER BİRLEŞİN!<br />

Daha sonra siyah bayrakla kaplı belediye<br />

balkonuna çıkan şair Hüseyin<br />

Suat Bey, ‘’Türkler birleşiniz, nifak ve<br />

şifakı bırakınız.’’ demiş ve miting için<br />

hazırladığı şiiri okumuştur. Hüseyin<br />

Suat Bey, şiirini şöyle bitirmiştir:<br />

‘’Azmimiz öyle metindir billah<br />

Vermeyiz İzmir’i Allah Allah<br />

Öldürün cümlemizi sonra salın<br />

Çiğneyin naşımızı öyle alın’’<br />

ALDANMAYIN<br />

Münevver Saime Hanım ‘’Bir genç<br />

kızın feryadıdır bu, çocuğuma aşılayacağım.’’<br />

sözleriyle başladığı konuşmasında<br />

demiştir ki: ’’Her Türk’ün<br />

söylemek istediği fakat niçin bilmem<br />

yüksek sesle söylemekten çekindiği<br />

birkaç sözü ben açıkça söylemek isterim.<br />

Evet, açık söylüyorum kardeşlerim.<br />

Aldatıcı kaynakların yaydıkları<br />

haberlere inanmayın. Bizim tamamiyeti<br />

mülkiyemizi muhafaza edecekler!<br />

Fakat hangi hudut dahilinde? Bu<br />

tasrih edilmedikçe Türkiye’de sulh<br />

mümkün olmayacaktır. Ben bu kanaatteyim.<br />

İsyan etmeyecek bir Türk<br />

kalbi de tanımıyorum.’’<br />

‘’ Efendiler az söylemek çok görmek<br />

zamanı gelmiştir. Biz çok ağlıyoruz,<br />

ağlamakla kazanılmış hak, hıçkırıklarımızı<br />

dinleyecek kalp yoktur.’’<br />

Münevver Saime Hanım harekete geçilmesini<br />

isteyerek sözlerini tamamlamıştır.<br />

Tıbbiyeli Memduh Nejdet ve Cemal<br />

Bey’lerden sonra kürsüye gelerek bir<br />

şiir okuyan Ahmet Kemal Bey de:<br />

‘’Taş taş üstüne koyarsam lanet olsun<br />

ceddime.’’ diye haykırarak İzmir için<br />

mücadele azmini belirtmiştir.<br />

‘’İNANAMIYORUZ’’<br />

Halide Edip Hanımefendi, yağmur<br />

altında sessiz meyus kendisini<br />

dinlemekte olanları evvela ikaz etmiş,<br />

yalan haberlere inanmamalarını isteyince<br />

mitingte bulunanlar bir ağızdan<br />

bağırmışlardır.<br />

‘’İnanmıyoruz…! inanmıyoruz! Halide<br />

Edip Hanım, heyecanın devam<br />

ettirilmesini bilhassa istemiş, Venizelos’tan<br />

bahsettiği sırada da ‘’Kahrolsun’’<br />

sedaları etrafı kaplamıştır.<br />

Halide Edip Hanım, ‘’Kendilerinin<br />

olmayan toprakları aleme tevzi etmek<br />

isteyenler halkın sedası önünde<br />

eğileceklerdir. Dün İstanbul’a gelmek<br />

isteyen bir çarlık vardı. Çarlığın şimdi<br />

yerlerinde yeller esiyor. Niçin? Çünkü<br />

biz o çarlığın nefesini Çanakkale’de<br />

boğduk. Burada devrilen yalnız<br />

Çarlık değildir. Adaletsizliktir. Zinhar<br />

heyecanlarınızı unutmayınız.’’<br />

Toplantı Balabanizade Hasan Efendi’nin<br />

okuduğu dua ile son bulmuş,<br />

halk yağmur altında teessür ve elem<br />

içinde ayrılmıştır.<br />

“Yalan haberlere inanmayınız” diye<br />

haykırarak halktan heyacanını devam<br />

ettirmesini, Türkiye için mücadeleden<br />

geri kalınmamasını isteyen<br />

muallimlerimiziden Halide Edip<br />

Hanımefendi.<br />

İKİ GAZETE<br />

PROTESO EDİLİYOR<br />

İSTİKLAL gazetesi, İngiliz mandası<br />

isteyen Alemdar ile Sabah’ı<br />

yeren bir makale yayınladı, tam<br />

istiklal istedi.<br />

İstiklal gazetesi birkaç günden<br />

beri İngiliz mandası lehinde yayın<br />

yapmakta olan Alemdar ve Sabah<br />

gazetelerine şiddetle çatan bir<br />

makale yayınlamıştır.<br />

İstiklal gazetesi, İngilizler lehinde<br />

bir siyaset takip edilmesine taraftar<br />

bulunduğunu fakat her şeyden<br />

önce tam bir istiklal istediğini, bu<br />

sebeple bu istiklalimizi belirsiz bir<br />

devre için ortadan kaldıracak bir<br />

manda rejimine taraftar bulunamayacağımızı<br />

yazmaktadır.<br />

<strong>Milli</strong> <strong>Mücadele</strong>mizin 100. yılı anısına FMV Ispartakule Işık Lisesi & Fen Lisesi öğrencilerinden oluşan “ARŞİVE IŞIK TUTANLAR” ekibi tarafından derlenmiştir.


MİLLİ MÜCADELE GAZETESİ, 23 Mayıs 1919 26<br />

YUNANLAR TRAKYA’YI DA<br />

İŞGALE HAZIRLANIYOR<br />

Birinci Kolordu Kumandanı Cafer Tayyar, yerli<br />

Rumlar’a silah ve üniforma dağıtıldığını açıkladı.<br />

EDİRNE<br />

Birinci Kolordu Kumandanı Cafer<br />

Tayyar Paşa, Edirne Askerlik Şubesi<br />

Başkanlığına yolladığı bir emirde,<br />

terhis edilip dönen erattan 1200 kişinin<br />

tekrar silah altına davet edilerek<br />

Edirne, Çorlu, Babaeski, Uzunköprü,<br />

Jandarma Birliklerinin bunlarla takviye<br />

edilmelerini istemiştir.<br />

Birinci Kolordu Kumandanı dün buradan<br />

Harbiye nezaretine yolladığı bir<br />

şifrede, Yunan kuvvetlerinin Trakya’yı<br />

işgale hazırlandıklarına dair şaiaların<br />

dolaştığını, bölgede yerli Rumların<br />

silahlandıklarını da bildirmiştir.<br />

Cafer Tayyar Paşa telgrafında Trakya’da<br />

yerli Rumlarla Yunan askerlerininkini<br />

andıran elbiseler dahi dağıtıldığını<br />

ilave etmekte ve her an olaylar<br />

çıkması muhtemel bulunduğunu<br />

ekleyerek jandarma kuvvetlerinin çok<br />

dağınık ve zarif olduğunu bu sebeple<br />

bunları takviye lüzumunu duyduğunu<br />

belirtmektedir.<br />

OSMANLI DEVLETİ KUZEY<br />

ANADOLU’YA GİDECEKMİŞ<br />

LONDRA<br />

Morning Post <strong>Gazetesi</strong>, Boğazların<br />

birleşik bir idareye tabi<br />

tutulması hususunda anlaşma<br />

olduğunu yazmaktadır. Yalnız<br />

bu idarenin Birleşik Amerika’ya<br />

mı, yoksa İngiltere ve Fransa’ya<br />

müştereken mi bırakılacağının<br />

henüz belli olmadığını ilave<br />

etmektedir.<br />

Morning Post <strong>Gazetesi</strong>, İzmir’in<br />

Yunanlılara bırakılmış olmasından<br />

duyduğu büyük sevinci<br />

İZMİR’DE RUMCA<br />

DA RESMİ LİSAN<br />

İLAN EDİLDİ<br />

İZMİR<br />

İzmir gazetelerinden biri İşgal<br />

günü evinden alınan eşyaya<br />

karşılık zarar ziyan bedeli olarak<br />

vali İzzet Bey’e Yunanlıların bin<br />

altın İngiliz lirası tazminat ödemiş<br />

olduklarını bildirmiştir.<br />

Vali Kanbur İzzet, bu miktar para<br />

almadığını söylemiş fakat tazminat<br />

olarak kendisine ne verildiğini<br />

açıklamamıştır.<br />

RESMİ LİSAN<br />

Yunan işgal kumandanlığı Türkçe<br />

yanında Rumcayı da resmi<br />

lisan ilan etmiştir. Diğer taraftan<br />

Zafiriu’nin bir beyannamesinde<br />

Aydın vilayetinden karadan çıkışın<br />

serbest olduğu fakat deniz yolu ile<br />

giderek işgal kuvvetlerinden izin<br />

almaları gerektiği bildirilmektedir.<br />

de belirterek İstanbul’un, bir<br />

ihtimalle Türklere bırakılacağını,<br />

fakat Fransız mandası altına<br />

konulacağını yazmaktaktadır.<br />

İngiliz gazetesi, Osmanlı Devleti’nin<br />

Kuzey Anadolu’da hayatına<br />

devam edeceğini, Sultan’ın<br />

da oraya yerleşeceğini ve bu<br />

bölgenin de Fransız mandasına<br />

terk edileceğini ilave etmekte,<br />

İtalyanların Anadolu’daki davranışlarının<br />

tehlikeler arz etmekte<br />

olduğunu kaydetmektedir.<br />

Tımes <strong>Gazetesi</strong> İzmir’in Yunanistan<br />

tarafından ilhakının<br />

“memleket menfaatleri<br />

bakımından felaketli” olacağını<br />

belirten ve İzmir’deki<br />

İngiliz Ticaret Odasının<br />

hazırladığı bir raporu yayınlamıştır.<br />

Raporda, Yunan işgali yerine bu bölgedeki Türk<br />

halkının İngiliz, Amerikan ve Fransız kontrolünü<br />

“memnuniyetle!” karşılamayan hazır bulundukları<br />

da ileri sürülmektedir.<br />

Bu rapora, İzmir Fransız Ticaret Odasının da<br />

karılmış olduğu öğrenilmiştir.<br />

ATİNA KIZDI !<br />

Yunan gazeteleri, İzmir’deki İngiliz ve Fransız<br />

Ticaret Odaları tarafından yayınlanan rapora<br />

sinirlenmişlerdir. Bu raporların Yunan aleyhtarı<br />

olan “Levantenler” tarafından telkin edildiği de<br />

‘’Hükümet taraftarı gazete yoktur!’’<br />

Matbuat müdüriyeti tarafından dün<br />

gazetelerde bir tebliğ gönderilmiştir.<br />

Bunda, bazı gazetelerden bahsedilirken<br />

‘’Hükümet taraftarı’’ tabirinin<br />

kullanılması yerilmekte ve gazetelerin<br />

kendi fikirlerini yayınladıkları ileri<br />

sürülmektedir.<br />

Matbuat Müdüriyet, bir gazeteden<br />

bahseden diğer bir gazetenin ‘’Hükümet<br />

taraftarı’’ tabirinin kullanmasını<br />

katiyetle istememektedir.<br />

MANİSA ENDİŞELİ<br />

İzmir olaylarında ve Ali Nadir Paşa’nın<br />

Yunanlıların elinde kalmasından sonra<br />

17’nci Kolordu Kumandan Vekilliği’ne<br />

tayin edilerek şehrimize gelmiş olan<br />

Bekir Sami’nin bugün Manisa’ya gideceği<br />

öğrenilmiştir.<br />

17’nci Kolordunun yeni Kumandanı dün<br />

buradan Genelkurmay Başkanlığına yolladığı<br />

bir telgrafta İzmir ile hiçbir irtibat<br />

kurulmadığını, Manisa’daki kuvvetler<br />

ile subaylarının da endişe içinde bulunduklarını<br />

bildirmekte ve bunların Salihli<br />

istikametinde çekilmelerine müsaade<br />

edilmesini istemektedir.<br />

Manisa’daki erlerle subayların, İzmir’deki<br />

kıtaatın feci akıbetine uğramak endişesi<br />

içinde oldukları anlaşılmaktadır.<br />

OSMANLI’YI<br />

PAYLAŞIM<br />

KAVGASI<br />

BÜYÜYOR<br />

Loyd Corc’un Fransızların elinden Musul ile<br />

Suriye’nin de bir kısmını koparmak istemesi<br />

üzerine Klemanso tehditte bulundu.<br />

PARİS<br />

Birleşik Amerika Başkanı Vilson,<br />

İngiliz ve Fransız başbakanları<br />

arasında dün yapılan toplantı<br />

fırtınalı geçmiştir.<br />

Osmanlı İmparatorluğu’nun en<br />

eski topraklarının paylaşılması<br />

işinde Klemanso ile Loyd Corc<br />

yeniden birbirlerine girmişlerdir.<br />

Fransız Başbakanı konuşmasında,<br />

geçen sonbaharda Londra’ya gittiğinde<br />

Loyd Corc’un kendisinden<br />

Musul’u istediğini ve buna da razı<br />

olduğunu, şimdi ise İngilizlerin<br />

Fransızları Suriye’nin de geniş<br />

kısmından atmak için hazırlıklar<br />

yaptıklarını söylemeye sert tenkidlerde<br />

bulunmuştur.<br />

Loyd Corc cevabında, Şam, Halep<br />

ve Hama’nın İngiliz mandası altında<br />

oluşacak Arap Federasyonu’na<br />

dahil olduğunu, Fransa’ya bırakılmayacağını<br />

söylemiş. Fransızların<br />

bu bölgelerde İngiltere gibi<br />

savaşmadığını, bunun için yapılan<br />

teklifleri de reddettiğini belirtmiştir.<br />

Bunun üzerine cevap veren<br />

Klemanso Londra’ daki konuşmalarda<br />

Musul’u İngiltere’ye terk<br />

ettikten sonra Sykes Picot Antlaşması’nın<br />

geri kalan kısımları için<br />

Loyd Corc’un şeref sözü verdiğini,<br />

şimdi ise bunu inkara kalkıştığını<br />

söylemiş ve demiştir ki:<br />

‘’Size açıkça söyleyeceğim şudur ki<br />

karşılıklı vaatlere hürmet edilmediği<br />

taktirde dünyanın bu bölgesinde<br />

sizinle ortak olmayacağım.’’<br />

Amerika başkanı Vilson kavgayı<br />

bastırmak için çok uğraşmıştır.<br />

İngiltere’nin teşkilini düşündüğü<br />

‘’Arap Federasyonu’’ başına kuklası<br />

olan Faysal’ı getirmek istediği<br />

de bildirmektedir.<br />

LONDRA SÖZÜNÜ TUTMU-<br />

YOR<br />

Burada çıkmakta olan LETEMPS<br />

gazetesi anlaşmalara göre İngiliz<br />

Kuvvetlerinin Suriye’den çekilmeleri<br />

gerektiğini, yerlerini Fransız<br />

Kuvvetlerine terk etme hususunda<br />

evvelce söz verdiklerini, şimdi ise<br />

bu sözü unutmakta olduklarını<br />

yazarak Londra’nın davranışını<br />

tenkit etmektedir.<br />

İngiltere ve Fransa, Müslüman halkı seferber ederek, Türkleri karşı savaşa<br />

sürüklediler. Şimdi de bu Müslüman Türklerin yaşadıkları toprakları paylaşmak<br />

için kavga ediyorlar.<br />

Yunan İlhakı İzmir için felaket olur !<br />

İngiliz ve Fransız Ticaret Odalarının Raporu:<br />

Atina gazeteleri bu raporların Yunan aleyhtarı “Levantenler” tarafından<br />

hazırlandığını ileri sürüyor<br />

yazılmaktadır. “Le Massager d’Athenes” adındaki<br />

gazete geniş bir kanpanya açmıştır. Bu gazete,<br />

“Yunanistana verilen İzmir’in etrafında dar bir<br />

bölge bize tahsis edilirse elbet ki İzmir boğulacaktır.<br />

Bu sebepledir ki Yunanistan etrafında geniş bir<br />

toprak parçasının da Yunan idaresine bırakılması<br />

görüşünü savunmaktadır.” demektedir.<br />

Atina gazetelerine göre, Paris’te Yüksek Konseye<br />

de yollanmış olan bu raporlarda şu noktalara işaret<br />

edilmekte ve şu talepler ileri sürülmektedir.<br />

1-İzmir ve civarında işgal edilecek yerler Yunanistan<br />

tarafından ilhak edilmesin fakat Cemiyeti Akvaın<br />

nezareti altında Yunanistan’a manda verilsin.<br />

2-Bütün bir işgali bölgesinde kapitülasyonlar muhafaza<br />

edilsin. Aynı zamanda muhtelit mahkemeler<br />

devam etsin.<br />

3-İzmir, serbest liman olsun. Buradan içeriye sevk<br />

edilecek mallardan gümrük aranmamalıdır. Aksi<br />

halde bütün İç Anadolu’nun ticareti başka bir<br />

limana (Antalya’ya) kayabilecek ve İzmir buradan<br />

çok zarar görecektir.”<br />

<strong>Milli</strong> <strong>Mücadele</strong>mizin 100. yılı anısına FMV Ispartakule Işık Lisesi & Fen Lisesi öğrencilerinden oluşan “ARŞİVE IŞIK TUTANLAR” ekibi tarafından derlenmiştir.


24 MAYIS 1919<br />

27<br />

<strong>Milli</strong> <strong>Mücadele</strong> gazetesi<br />

Hazırlayan: FMV Ispartakule Işık Lisesi & Fen Lisesi ARŞiVE IŞIK TUTANLAR Ekibi<br />

İNGİLİZ-<br />

LER MİTİN-<br />

Gİ UÇAKLA<br />

TAKİP ETTİ<br />

Dün büyük mitingin devam<br />

ettiği süre boyunca iki İngiliz<br />

uçağı devamlı olarak Sultanahmet<br />

Meydanı üzerinde<br />

uçmuştur.<br />

İngiliz Askeri Kumandanlığının<br />

emri ile gönderilen uçaklar,<br />

yüz bin kişilik kalabalık<br />

sükunetle dağıldıktan sonra<br />

meydanlarına dönmüşlerdir.<br />

Dün İstanbul Sultanahmet’te mahşeri bir kalabalık vardı<br />

YÜZ BİN TÜRK SULTANAHMET<br />

MİTİNGİNDE YEMİN ETTİ<br />

Halide Edip Hanımın:’’ 700<br />

senenin tarihini ağlayan minareler<br />

altında yemin ediniz;<br />

bayrağımıza ,ecdadımızın<br />

namusuna ihanet etmeyeceğiz,<br />

bu uğurda can vermekten çekinmeyeceğiz.’’<br />

sözlerine bütün<br />

meydan ‘’Vallahi…Vallahi…’’<br />

sedâları ile cevap verdi.<br />

Sevgili İzmir’imize Yunan ayağını<br />

bastığı tarihten beri memleketin her<br />

tarafında, İstanbul’un hemen her<br />

yerinde günlerce devam etmekte olan<br />

galeyan ve heyecanlı tezahürat dün<br />

de Sultanahmet Meydanını doldurmuştu.<br />

İki muazzam ve tarihi abidenin<br />

arasında toplanan bu muhteşem halk<br />

kütlesinin gözlerinde haksızlığa karşı<br />

parlayan bir heyecan, kalplerinde<br />

İzmir’in verdiği teessür ve galeyan<br />

vardı.<br />

Ve o İzmir ki, memleketi baştan başa<br />

sarsan bir fırtına gibi kalplerde toplanmış,<br />

milleti yekvücud getirmişti.<br />

Daha sabahın erken saatlerinden<br />

itibaren İstanbul’un her köşesinden<br />

halk akın akın sokaklardan caddelerden<br />

akıyor ve coşan bir nehir gibi,<br />

Sultanahmet Meydanı’nda toplanıyordu.Bütün<br />

dükkanlar kapatılmıştı.<br />

Sanki İstanbul metruk bir şehir<br />

haline gelivermişti.<br />

Sultanahmet Meydanı’nda her metrekareye<br />

altı kişi isabet ediyordu. Bir<br />

mahşerdi meydan: Halk civar sokaklara,<br />

taşmış, ağaç dallarına, damlara<br />

yerleşmişti.<br />

‘’TÜRK HÜRDÜR ESİR OLAMAZ’’<br />

Elliden fazla cemiyetin, bütün mekteplerin,<br />

siyasi partilerin katıldığı<br />

mitingde görülen dövizler üzerinde<br />

şunlar okunuyordu:<br />

‘’Türk hürdür, esir olamaz.’’<br />

‘’Halk isteriz: 2 milyon Türk 200 bin<br />

Rum’a feda edilemez.’’<br />

‘’Yaşamak istiyoruz. Müslüman ölmez<br />

ve öldürülemez.’’<br />

Bütün Türk bayrakları siyah tüllerle<br />

kaplanmıştı. Sultanahmet Camii<br />

önündeki yüksek kürsü de siyah bezlerle<br />

örtülmüştü. Kürsünün önünde<br />

Vilson prensiplerinin Türklere ait<br />

olan 12’nci maddesi siyah bir çerçeve<br />

içinde duruyordu.<br />

‘’ NİFAKI ÖLDÜRELİM’’<br />

Kürsüye önce Şair Mehmet Emin Bey<br />

gelmiş ve ‘’Keşke asırların geceleri<br />

ve dünyanın mezarları gözlerime<br />

dolarak bir alil olsaydı. Sokak sokak<br />

dilenseydim de milletimin kulağını<br />

parçalayan bu felaket seslerini işitmeseydim.<br />

Bu kara günleri görmeseydim.’’<br />

demiş ve şunları söylemiştir:<br />

‘’Acaba bu zülüm ve vahşet ne için yapılıyor…<br />

İzmir’i Yunanistan ve Türk’ü<br />

Yunanlı yapmak için mi? Hayır kardeşler…<br />

İzmir altı asırdan beri 40 ulu<br />

caminin beyaz minarelerinde ezan<br />

seslerini yedi gökte dalgalandıran bir<br />

Müslüman memleketidir.’’<br />

Mehmet Emin Bey:’’Gene mi kan,<br />

gene mi ateş?’’ diye sormuş ve demiştir<br />

ki:<br />

‘’Batıya doğru dönerek haykırmak<br />

ve şunları söylemek istiyorum:Ey<br />

Avrupa, ey Amerika, bunun mesuliyeti<br />

sizin olacaktır… Kardeşlerim.<br />

Yunanlıları İzmir’den çıkarmak, eski<br />

ve yeni dünyaları hukuk ve hürriyetimizi<br />

tanıtmak istiyor musunuz?<br />

Öyle ise en önce aramıza girmiş olan<br />

nifakı öldürelim. Kardeşliğe doğru,<br />

bir daha geriye çekilmeyecek olan<br />

ellerimizi uzatalım.’’<br />

İstanbul basını adına kürsüye çıkan<br />

Fahrettin Bey de, birkaç günden beri<br />

yabancı bir devletin idaresini davet<br />

eden bir iki İstanbul gazetesi bulunduğunu<br />

belirterek bu fikirleri reddetmiş,<br />

konuşmasını Tevfik Fikret’in şu<br />

mısraları ile tamamlamıştır:<br />

‘’Zalimin topu var, güllesi var, kalası<br />

varsa<br />

Hakkın da bükülmez kolu, dönmez<br />

yüzü vardır.’’<br />

Toplantının en heyecanlı konuşmasını<br />

muallime Halide Edip Hanımefendi<br />

yapmıştır.<br />

Halide Edip Hanım, büyük kalabalığı<br />

galeyana getiren konuşmasına şöyle<br />

başlamıştır:<br />

‘’Kardeşlerim, evlatlarım. Ruhu<br />

göklerde olan yedi yüz senelik<br />

şanlı tarihimiz bu minarelerden<br />

bugün Osman tarihinin faciasının<br />

seyrediyor. Bu muazzam, bu tarihi<br />

meydanda, zafer alayları tertip<br />

eden ecdadımızın ruhu bizi seyrediyor.<br />

Dünyaların öbür ucuna at<br />

süren namağlup Müslüman tarihinin<br />

bedbaht bir kızıyım. Bugün de<br />

dünkü kadar kahraman ve talihsiz<br />

Türk milletinin anasıyım. Millet<br />

namına, ecdadımızın bizi seyreden<br />

ruhlarına yemin ediyorum. Bugün<br />

kolları kesilmiş olan Türk’ün kalbi,<br />

eski cesaret ve şecaatini kaybetmemiştir.<br />

Yemin ediyorum ki Osmanlı<br />

sancağına, tarihine ihanet etmeyeceğim.’’<br />

Halide Edip Hanım, Türkiye’yi<br />

taksime kalkışan Avrupa devletlerini<br />

suçlamış ‘’Ayda ve yıldızlarda<br />

zaptedilecek Müslüman ve Türk<br />

toprakları ve milletleri olduğu haber<br />

alınsa oraya istila ordusu göndermek<br />

için mutlak yol bulacak olan bu<br />

Avrupa’nın’’ istila siyasetini yenmiş ve<br />

elemle haykırmıştır:<br />

Kardeşlerim, evlatlarım. Osmanlı<br />

toprağında böyle muazzam böyle<br />

tarihi bir gün belki bir daha idrak<br />

etmeyeceğiz. Evlatlarım, öyle bir gün<br />

olur da bir daha toplanamazsak içimizde<br />

ölenler olursa Türk’ün istiklal<br />

bayrağı ile mezarı üzerine geliniz.<br />

Benimle beraber yemin ediniz.<br />

Türkiye’nin istiklal ve hak hayatını<br />

ve hak hayatını alacağı güne kadar<br />

hiçbir korku, hiçbir meşakkat önünden<br />

kaçmayacağız. ( Vallahi sesleri ile<br />

meydan çınlamıştı.)<br />

700 senenin tarihini ağlayan minareler<br />

altında yemin ediniz, bayrağımıza<br />

icadımızın namusuna ihanet etmeyeceğiz,<br />

bu uğurda can vermekten<br />

çekinmeyeceğiz.<br />

Halide Edip Hanımın bu sözlerine<br />

de bütün meydan ve yüz bin kişi<br />

‘’Vallahi, Vallahi’’ sedaları ile cevap<br />

vermiştir.<br />

Selim Sırrı ve Dr. Sabit Bey’in konuşmalarından<br />

sonra miting heyeti<br />

hazırlanan kararnameyi topluluğa<br />

sunmuş ve tasvip edilmiştir.<br />

Bunda, ‘’Vatandaşlar, vatanımızı<br />

hayat pahasına kurtarmak lüzumunu<br />

duyalım. Ve yalnız bizim için değil,<br />

ahfadımız için ve bize bu vediayı<br />

terk eden ecdadımız için icap ederse<br />

ölmeyi bilelim. Bu muazzam içtimaımızda<br />

biz bütün cihana gösteriyoruz<br />

ki Türk buradadır. Burada yaşayacak<br />

ve burada ölecektir.’’ deniliyordu.<br />

<strong>Milli</strong> <strong>Mücadele</strong>mizin 100. yılı anısına FMV Ispartakule Işık Lisesi & Fen Lisesi öğrencilerinden oluşan “ARŞİVE IŞIK TUTANLAR” ekibi tarafından derlenmiştir.


MİLLİ MÜCADELE GAZETESİ, 24 Mayıs 1919 28<br />

Yunanlılar Manisa ile Aydın’a<br />

yürüyor!..<br />

Venizelos Paris’ten yolladığı bir<br />

emirde, bu iki Türk şehrinin<br />

süratle işgal altına alınmasını istedi.<br />

İZMİR<br />

Yunan Kuvvetlerine, süratle Aydın<br />

ile Manisa’yı işgal etmeleri için emir<br />

verildiği bildirilmektedir.<br />

Dünkü gün zarfında Paris’te bulunan<br />

Venizelos’tan, Yunan işgal kuvvetleri<br />

kumandanı Zafiriu’ya arka<br />

arkaya telgrafla üç emir gelmiştir.<br />

20 Mayıs tarihini taşıyan birinci<br />

emirde, yerli Rumların silahlandırılmaları<br />

istenmiş, takviye kuvvetleri<br />

gönderildiği bildirilmiştir.<br />

Venizelos’un bu emirnamesinde<br />

‘’Aydın’ı işgal etmeyi lüzumlu hissediyorsanız<br />

yapınız. Ancak daha<br />

fazla güneye ilerlemeyiniz. Çünkü<br />

İtalyanlarla tartışma çıkarmak taraflısı<br />

değilim.’’<br />

Yunan kumandanı, daha bu emri<br />

tatbik alanına koymadan gene<br />

Paris’ten 21 Mayıs tarihini taşıyan<br />

ikinci bir emir almıştır. Bunda da<br />

Venizelos, ‘’Paris’te Yüksek Konsey’in<br />

kararı gereğince Ayvalık<br />

kazası ve İzmir’in sancağı dahilinde<br />

bulunan araziyi işgal ederek oralara<br />

Yunanistan’dan göçmen getirilerek<br />

derhal yerleştirilmelerini’’ emretmiştir.<br />

Venizelos, Aydın’ın güneyine<br />

de kuvvet göndermek icap ettiği<br />

takdirde İngiliz amiralinden müsaade<br />

alınmasını da hatırlatmıştır.<br />

SON EMİR<br />

Yunan kumandanı tam harekete<br />

geçeceği sırada bu defa limanda<br />

bulunan Averof zırhlısının telsizi<br />

vasıtasıyla Venizelos’tan dünkü tarihi<br />

taşıyan şu acele emri almıştır:<br />

‘’Kuşadası’na çıkan İtalyanların,<br />

sizden evvel işgal etmeleri tehlikesinden<br />

ötürü, bir an evvel Aydın’ı<br />

işgal ediniz.’’<br />

Bunun üzerine Albay Zafiriu, emrindeki<br />

kuvvetlere ‘taarruz emri‘ni<br />

yollamıştır.<br />

Öğrendiğimize göre ileri hareket<br />

yarın saat 11’de başlayacaktır. Hedefleri<br />

Aydın ile birlikte Manisa’nın<br />

da işgalidir. Taarruza beş piyade<br />

alayı ile iki dağ topçu taburu katılmaktadır.<br />

BAHANE<br />

Albay Zafiriu, İngiliz askeri müşaviri<br />

Albay Smith ile yaptığı bir<br />

konuşmada sözde Türklerin Manisa<br />

ve Aydın havalisinde Hristiyanları<br />

kesmeye hazırladıklarına dair elinde<br />

bilgi bulunduğundan bahsetmiş<br />

ve taarruz için gerekli müsaadeyi<br />

almıştır.<br />

Öğrendiğimize göre Venizelos<br />

Paris’te ilk emri yollamadan 19<br />

Mayıs’ta Yüksek Konsey’e başvurmuş,<br />

kuzeyde Ayvalık, güneyde de<br />

Aydın’a kadar uzanan topraklarımızın<br />

işgal için müsaade istemiştir.<br />

Venzelos’un gayesi Büyük Menderes<br />

vadisini de tüm kontrolü altına<br />

almak olmuş fakat konsey bunlar<br />

rıza göstermemiştir.<br />

Kuvayı <strong>Milli</strong>ye’nin<br />

kurulması istendi.<br />

Genelkurmay Başkanı Cevat Paşa’nın 57’nci<br />

tümen kumandanının fikrine katılıyor<br />

Aydın’da bulunan 57’nci<br />

dümen kumandanlığı<br />

albay Şefik’ten genelkurmay<br />

başkanlığına<br />

dün çok mühim bir<br />

şifre telgraf geldiği<br />

duyulmuştur.<br />

Öğrendiğimize göre<br />

albayın bölgesinde<br />

durumun çok tehlikeli<br />

bulunduğunu devamlı<br />

firarlar olduğunu,<br />

Yunanlıların ilerlediklerini,<br />

yerli Rumların<br />

tecavüzlere başladıklarını<br />

anlattıktan sonra:<br />

‘’Durumu düzeltmek<br />

için Kuvayı <strong>Milli</strong>ye<br />

teşkilatı vücuda getirmenin<br />

en iyi tedbir<br />

olabileceği’’ni belirtmiştir.<br />

Genelkurmay başkanlığına<br />

yakın çevreler,<br />

Genelkurmay Başkanı<br />

Cevat Paşa’nın bu<br />

raporun altında ‘’Son<br />

fıkra gayet mühimdir.<br />

Acele etmek lazımdır.’’<br />

diye kayıt koyduğunu<br />

ve fikri desteklediğini<br />

söylemektedirler.<br />

Aydın’da Albay Şefik’e<br />

acele verilen cevapta da<br />

şöyle denilmektedir:<br />

‘’Ahali tarafından<br />

Yunanlıların hüsnü<br />

kabul görmesi Aydın<br />

vilayetinin akıbeti için<br />

telafisi mümkün olmayan<br />

zararlar doğurur.<br />

Bunu ahaliye pek seri<br />

bir surette anlatmanızı<br />

rica ederim. Askerin<br />

dağılması vahameti pek<br />

büyük fena akıbetlere<br />

yol açar. Bütün subaylar<br />

heyeti ise işe çok ehemmiyetle<br />

sarılmalıdırlar.’’<br />

BEKİR SAMİ’YE<br />

TALİMAT<br />

Diğer taraftan Bursa’da<br />

17’nci Kolordu Kumandanı<br />

Bekir Sami<br />

Bey’e yollanan gizli bir<br />

emirde de Manisa’daki<br />

kuvvetlerin ve bilhassa<br />

silah ve cephanenin<br />

emin yerlere doğru çekilmesi,<br />

bunlara ihtiyaç<br />

olduğu bildirilmiştir.<br />

Erzurum ve İzmit’te<br />

mitingler yapıldı.<br />

Önceki gün şehrimizde büyük bir<br />

miting yapılmış ve İzmir’in Yunan<br />

ordusu tarafından işgali tpotesto<br />

edilmiştir.<br />

Binlerce kişinin katıldığı toplantında<br />

alınan kararlar İstanbul hükümetine<br />

telgrafla bildirilmiştir. İzmitliler<br />

Osmanlı Devleti’nin akıbeti hakkında<br />

millete haber verilmesi gerektiğini<br />

bilhassa belirtmişler ve gazetelerin<br />

yayınları üzerindeki sansürün<br />

kaldırılması basının, milletin bütün<br />

hislerine açıklamasına yardımcı<br />

olacaktır.<br />

Her meslekten halkın katıldığı<br />

miting karalarından birinde de, Türk<br />

milletinin arzuları hilafına hareket<br />

edilmesine müsaade olunmayacağının<br />

Avrupa devletlerine bildrilmesi<br />

istenmektedir.<br />

ERZURUM MİTİNGİ<br />

Erzurum’da bütün Türkler sönmez<br />

bir infila ile matemli dakikalar yaşamaktadırlar.<br />

Herkes heyecan içindedir.<br />

Bütün müessese ve dükkanlar<br />

kapatılmış ve binlerce Erzurumlu<br />

büyük bir miting yapmıştır. Mitingde,<br />

İzmir’in Yunan ordusu tarafından<br />

işgali protesto edilmiştir. İstanbul’a<br />

da protesto telgrafları gönderilmiştir.<br />

ANADOLU’NUN<br />

ÜZERINDE<br />

AMERIKAN<br />

MANDASI<br />

DÜŞÜNÜLÜYOR<br />

‘’Amerika Bahri Telsiz Telgraf<br />

Matbuat İdaresi’’ dün İstanbul<br />

gazetelerine aşağıdaki telgrafı<br />

dağıtmıştır:<br />

‘’Genç Türkler Anadolu’da Amerikan<br />

mandasını istemişlerdir. Reis<br />

Vilson tarafından senatoya bildirilen<br />

bu fikir ekseriyet üzerinde<br />

iyi tesir bırakmıştır.’’<br />

Fakat henüz bu hususta kesin bir<br />

karar yoktur.<br />

‘’Amerikalıların manda meselesine<br />

taraftar oluşları, hiçbir menfaat<br />

takip etmeksizin, bir memleketin<br />

nasıl idare edileceğine ve halkın<br />

rüştünü ispat ettiği anda onlara<br />

nasıl istiklal verileceğine bir<br />

nümune göstermek arzularından<br />

ileri gelmektedir.’’<br />

Günlerden beri üzerinde durulan<br />

ve hatırlatılan Wilson prensiplerinin<br />

12’nci maddesinin ana<br />

noktaları şunlardır:<br />

Bugünkü Osmanlı İmparatorluğunun<br />

Türklerle meskûn yerlerine<br />

hakimiyet bahşedilmek lazım<br />

gelir.Osmanlı İmparatorluğu’nun<br />

diğer milletlerin yaşadığı bölgelerine<br />

serbest gelişme selahiyeti<br />

verilmelidir.<br />

Çanakkale Boğazı, beynelmilel<br />

kontrol altında bütün memleketlerin<br />

gemilerine açık tutulmalıdır.<br />

Kıbrıs Türkleri<br />

Yunan İdaresini<br />

İstemiyorlar<br />

Avam Kamarasının son toplantılarından<br />

birinde Kıbrıs ile<br />

ilgili olarak sorulan bir suale<br />

Müstemlekeler Bakanı adına<br />

cevap veren Albay Amery<br />

şunları söylemiştir: “Türklerin,<br />

adanın Yunanistanla birleşmesiyle<br />

alevhtar oldukları ve teşebbüsler<br />

yaptıkları doğrudur.<br />

Kıbrıs Türk Cemaati, İngiliz<br />

Valisine bir muhtıra vererek<br />

İngiliz idaresinin devamına<br />

Almanya’daki<br />

talebelerimiz<br />

dün geldiler<br />

Cihan Harbi’nin sona vermesi,<br />

mütarekenin ilanı ile Almanya’da<br />

sıkışmış kalmış, felaketli<br />

günler geçirmiş olan öğrencilerimiz<br />

dün Akdeniz vapuruyla<br />

yurda geldiler.<br />

<strong>Milli</strong> <strong>Mücadele</strong>mizin 100. yılı anısına FMV Ispartakule Işık Lisesi & Fen Lisesi öğrencilerinden oluşan “ARŞİVE IŞIK TUTANLAR” ekibi tarafından derlenmiştir.


26 MAYIS 1919<br />

29<br />

<strong>Milli</strong> <strong>Mücadele</strong> gazetesi<br />

Hazırlayan: FMV Ispartakule Işık Lisesi & Fen Lisesi ARŞiVE IŞIK TUTANLAR Ekibi<br />

AYDIN’DA<br />

FİRARLAR<br />

ÇOĞALDI<br />

SÖKE’DE 135’İNCİ ALAY-<br />

DA TOPU TOPU 73 ASKER<br />

KALDI. FİRARİLERLE JAN-<br />

DARMALAR ARASINDA<br />

ÇARPIŞMALAR OLUYOR.<br />

AYDIN<br />

57’nci tümene bağlı birliklerde<br />

firarların önü alınamamıştır. Son<br />

günlerde bölgenin birçok yerinde<br />

firari askerlerle jandarmalar arasında<br />

silahlı çatışmalar olmuştur.<br />

Denizli’den bildirdiğine göre, istasyon<br />

civarında görülen 22 silahlı<br />

firari aldıkları ‘’Dur’’ emrine ateş<br />

ederek cevap verdiklerinden şiddetli<br />

bir çarpışma olmuştur. Yaralı ve ölü<br />

bırakan firariler jandarmanın elinden<br />

kaçmaya muvaffak olmuşlardır.<br />

Ertesi günü gene aynı bölgede,<br />

Aydın’a firar etmiş olan 30 askerle bir<br />

çarpışma daha olmuştur.<br />

Bazı bölgelerde de firarileri durdurmakla<br />

vazifeli olan jandarmanın da<br />

bunlara iltihak ederek birlikte kaçtıkları<br />

öğrenilmiştir.<br />

SÖKE’DE<br />

Durumun ne derece vahim bulunduğunu<br />

Söke’den 135’inci alay<br />

kumandanı Mazhar Bey’in yolladığı<br />

aşağıdaki telgraf göstermektedir.<br />

‘’57’nci tümen kumandanlığına:<br />

Askere yapılan bütün nasihat netice<br />

vermiyor. Bu gece bütün nöbetçiler<br />

ile bunlara katılan bölükler mevcudunun<br />

büyük kısmı ve fırıncılar firar<br />

etmişlerdir. Halen, alay merkezinde<br />

topu topu 73 asker kalmıştır. Bunların<br />

da alayı sadakatı meçhuldür.<br />

Şu hal karşısında ne yapılacağının<br />

emredilmesi maruzdur.’’<br />

SÜVARİ MÜFREZESİ<br />

Diğer taraftan Aydın’da tümen karargahında<br />

ve 18 atlıdan itibaren süvari<br />

müfrezesinin tamamının taraflarını<br />

da atlarına atlayarak geceleyin kâmilen<br />

firar ettikleri öğrenilmiştir.<br />

Bölgede nöbetçisiz kalan askerleri<br />

erzak depolarının da halk tarafından<br />

yağma edildiği bildirilmiştir.<br />

MUSTAFA KEMAL<br />

PAŞA HAVZA’YA GİTTİ<br />

Dokuzuncu Ordu Müfettişi Mustafa<br />

Kemal Paşa ile mahiyetindeki<br />

subaylar dün şehrimizden ayrılarak<br />

Havza’ya gitmişlerdir.<br />

Ege halkı işgal sonrası göç yollarına döküldü<br />

YUNAN ORDUSU DÜN<br />

MANİSA’YA GİRDİ !...<br />

Selçuk ile Bayındır’ı da düşman işgal etti. Bir İngiliz subayının müdahalesi<br />

yüzünden 59. Alayın topları Yunanların eline geçti.<br />

Ege bölgesinde Yunan işgalinin yayılması üzerine Türk halkı göç yollarına dökülmeye başlamıştır. Yukarıdaki tablo,<br />

Ege’de yollara dökülen vatandaşlarımızın feci halini gösteriyor.<br />

İngilizlerin İsteği Üzerine<br />

Mitingler Yasak Edildi<br />

Paris’te Hintli delegasyonunun<br />

tavsiyeleri üzerine Padişahın<br />

İstanbul’da bırakılmasına karar<br />

verilmesi Yunan gazetelerini<br />

kızdırmıştır. Paris adlı gazete,<br />

Hintlilerin Türklere karşı İngilizlerle<br />

dövüştüklerini, Türkleri<br />

ve Müslümanları öldürdüklerini<br />

hatırlatarak “Bunlara kulak asılmamalıdır”<br />

diyor.<br />

Hestia gazetesi de Türklerin<br />

İstanbul’da bırakılmaları medeniyete<br />

karşı işlenmiş bir cinayettir.<br />

Diyor. Patris gazetesi de,<br />

Türkler’in İstanbul’da muhafaza<br />

edilmelerinin Hıristiyan âlemine<br />

zararlar getireceğinden bahsetmektedir.<br />

Dünkü pazar günü biri Beyazıt<br />

Meydanı’nda öğleden sonra 2’de<br />

diğeri bitik Beşiktaş’ta Taşık’ta iki<br />

büyük miting yapılması kararlaştırılmış<br />

ve el ilanları dağıtılmıştı.<br />

Fakat İngiliz kumandanlığının<br />

bir emri ile İstanbul polis müdüriyeti<br />

bütün mitingleri yasak<br />

ilan ettiğinden her iki mitinginde<br />

yapılamamıştır.<br />

Diğer taraftan Sultanahmet mitinginde<br />

alınan kararları üç kişilik<br />

bir heyet dün saraya götürmüştür.<br />

Öğrendiğimize göre Harbiye Nazırı<br />

Şevket Turgut Paşa tarafından<br />

götürülen heyetin üyelerine Padişah<br />

Vahdettin: “Ağzımızı açalım,<br />

bağıralım. Seslerimizi yükseltelim.<br />

Fakat katiyen elimizi kaldırmayalım.”<br />

Demiştir.<br />

Mitinglerde on binlerce İstanbullunun,<br />

Yunan istilasına karşı<br />

mücadele etmek, icap ederse kan<br />

dökmek hususunda ant içmesinin<br />

padişahı ürküttüğü, İngiliz<br />

kumandanlığının ikazı de üzerine<br />

de miting heyetine bu tavsiyede<br />

bulundu anlaşılmaktadır.<br />

PATRİKHANE<br />

İSTANBUL’U DA<br />

İSTİYOR<br />

Paris’te bulunan patrik Vekili,<br />

Türkler’in İstanbul’da bırakılmalarına<br />

dair Dörtler kararını<br />

derin teessürle karşıladığını<br />

açıkladı.<br />

PARİS<br />

LE TEMS gazetesi, “İstanbul Rumlarının<br />

fikri nedir?” başlığı altında,<br />

Patrik vekili Dorotee ile muhabirinin<br />

yaptığı mülakatı yayınlamaktadır.<br />

Dörtler Konseyi’nin son toplantılarında<br />

Türkleri İstanbul’dan atmamak<br />

hususunda bir karara vardığının<br />

duyulması üzerine teessüre kapıldığını<br />

söyleyen patrik vekili şunları da<br />

sözlerine eklemiştir:<br />

“Bu kararı büyük bir hayret ve<br />

derin bir teessürle karşıladık. Bize<br />

göre, İstanbul kati olarak Yunanlılara<br />

verilmelidir. Adalete sığınıyor ve<br />

bundan böyle Türk idaresi altında<br />

yaşamak istemediğimizi ilan ediyoruz.<br />

Padişah İstanbul’dan atılmadıkça,<br />

zorbalığın halk üzerindeki baskısı<br />

kaybolmayacaktır.”<br />

MANİSA RUMLARI,<br />

YUNANLILARI<br />

ÇİÇEKLERLE<br />

KARŞILADI.<br />

Yunan kuvvetleri Pazar günü Manisa,<br />

Bayındır ve Selçuk’u işgal ettiklerini<br />

bildirmektedir. Bir Yunan gazetesinin<br />

muhabiri Manisa’nın işgali hakkında<br />

şu bilgi vermiştir:<br />

“Manisa halkı (Rumlar) cumartesi<br />

gününden itibaren Yunan kuvvetlerini<br />

beklemeye başlamışlardı. Tepelere<br />

çıkmışlar ve gözcüler yerleşmişlerdi.<br />

Pazar sabahı 8’de ilk Yunan kuvvetlerinin<br />

yakınındaki Rum çoğunluğu<br />

bulunan Hamidiye köyünden çıkıverdikleri<br />

görüldü. Manisa Rumları,<br />

başta Efes Metropoliti olduğu halde<br />

ellerinde Yunan bayrakları ve çiçeklerle<br />

Yunan birliğini karşıladılar.<br />

“Türk mutasarrıf Türk halkını<br />

sükûnete davet eden bir beyanname<br />

dağıttırdığından mukavemet olmadı,<br />

hiçbir olay cereyan etmedi. Sabah<br />

10:30’da Manisa, Yunan kuvvetlerinin<br />

tamamıyla eline geçmiş oldu.<br />

İNGİLİZ SUBAYININ MÜDAHALESİ<br />

Manisa’dan gelen bir habere göre,<br />

işgalden bir gün önce orada bulunan<br />

59. uncu topçu Alayı’nın kumandanı<br />

olan subay - asker firar ettiğinden<br />

yerli halktan gönülleri yardımı ile<br />

toplanan insan gücüyle şehir dışına<br />

çıkartıp kaçırmak istemiş fakat Manisa’daki<br />

İngiliz subayın halkı tehdit<br />

ederek topların kurtarılmasına mani<br />

olmuştur.<br />

BİZE HİMAYE<br />

LAZIM DEĞİL<br />

İleri gazetesi dünkü başmakalesinde,<br />

Türkiye’nin yabancı<br />

bir devletin himayesi altına<br />

sokulmasını isteyen Türk<br />

gazetelerine şiddetle çatmakta<br />

ve “bize himaye lazım değildir.”<br />

demektedir.<br />

İLERİ bu makalesinde “asırlık<br />

Osmanlı tarihini bir anda<br />

yok edecek” manda sistemini<br />

ancak gafil dimağların isteyebileceklerini<br />

de belirterek şu<br />

cümleyi eklemektedir: “Hiçbir<br />

Türk tasavvur edemem<br />

ki inanarak böyle bir himaye<br />

talep edebilsin.”<br />

<strong>Milli</strong> <strong>Mücadele</strong>mizin 100. yılı anısına FMV Ispartakule Işık Lisesi & Fen Lisesi öğrencilerinden oluşan “ARŞİVE IŞIK TUTANLAR” ekibi tarafından derlenmiştir.


MİLLİ MÜCADELE GAZETESİ, 26 Mayıs 1919 30<br />

SALTANAT ŞURASI BUGÜN TOPLANIYOR<br />

Memleket gazetesi<br />

Şûra’nın kuvvetini<br />

milletin sinesinden<br />

almadığını yazıyor<br />

KABİNE DÜNKÜ TOPLANTISINDA KADINLARIN<br />

TOPLANTIYA ALINIP ALINMAMASINI TARTIŞTI.<br />

İzmir’in Yunanlar tarafından işgalinden<br />

doğan acı durumumuzu görüşmek<br />

üzere saltanat şurası bu sabah<br />

Yıldız Sarayı’nda toplanmaktadır.<br />

Muhtelif zümreleri temsilen toplantıya<br />

katılacak olanlara davetiyeleri<br />

dün gönderilmiştir. Vekâletler, Darülfünun,<br />

basın, ticaret odası, fırkalar ve<br />

ayrıca Trabzon, Paşaeli, Adana İzmir,<br />

Vilayeti Şarkiye Müdafa-i Hukuku<br />

<strong>Milli</strong>ye cemiyetleri de temsilcilerini<br />

yollamaktadırlar.<br />

Basını Mahmut Sadık (Yeni<br />

Gazete), Rauf Ahmet (İstiklal), Şaki<br />

(İleri), Refi Cevad (Aldemdar), Hilali<br />

(Sabah), Velid (Tasvir), Asım (Vakit)<br />

ve Necmettin Sadık (Akşam) Beyler<br />

temsil etmektedirler.<br />

Memleket gazetesi, bu heyette<br />

İngiliz mandasını davet eden bir gazetecinin<br />

bulunduğunu belirterek hayeti<br />

boykot etmiştir. Bu gazete, Saltanat<br />

Şûrası hakkında da şunları yazmaktadır:<br />

“Saltanat Şûrası, kuvvetini milletin<br />

Islahat <strong>Gazetesi</strong>ne<br />

verilen<br />

özel demeç<br />

İzmir<br />

ISLAHAT gazetesi Yunan Başbakan<br />

Yardımcısı ile yaptığı özel bir<br />

mülakatı ün yayınlamıştır. Türkleri<br />

uyutmaya yönelik demecinde Repulis<br />

şunları söylemiştir:<br />

“İzmir’in işgali esnasında beyhude<br />

yere Müslüman kanı akıtılmış olmasına<br />

çok müteessif oldum. Müslümanlar<br />

bizi, idareye muktedir bir<br />

millet telakki etmesinler. Yunanistan<br />

demokrat bir memlekettir. Rumeli’den<br />

seçilen Müslüman mebuslarımız,<br />

Rum mebuslarımızdan daha<br />

çoktur. Eğer suistimal olursa onlar<br />

bütün dünyanın nazarı dikkatini<br />

celbedebilirler.”<br />

Islahat muhabirinin “eğer konferans<br />

İzmir meselesini Yunanistan lehine<br />

hallederse Müslümanlara karşı vaziyetiniz<br />

nasıl olacaktır?” sualine de<br />

Repulis şu cevabı vermiştir:<br />

“Ahaliyi çağıracağız ve kendi kendinizi<br />

idare ediniz diyeceğiz. Onların<br />

bütün hukukunu muhafaza edeceğiz.<br />

Yunan hükümetinin yardımı ile Türk<br />

memurlar eski vazifesine devam<br />

edeceklerdir. Çünkü bizim onlara<br />

ihtiyacımız var.<br />

sinesinden almaktadır denilemez.<br />

Çünkü seçimle teşkil edilmemiştir ve<br />

davetiyelerle toplanmaktadır.<br />

KADINLAR<br />

Öğrendiğimize göre, Saltanat Şûrasının<br />

toplantısı ile ilgili olarak hükümetin<br />

dün yaptığı toplantıda “kadınların<br />

toplantıya iştirakı” konusunda uzun<br />

tartışmalar cereyan etmiştir. İlk<br />

haberlerde muallime Halide Edip Hanımefendi’nin<br />

de toplantıya katılacağı<br />

bildirildiğinden bu tartışmaya lüzum<br />

duyulmuştur.<br />

Kabine toplantısında Raşit Akif Paşa,<br />

hanımların toplantıya katılmalarına<br />

şiddetle karşı koymuştur. Çürüksulu<br />

Mahmut Paşa ise kadınların iştirakında<br />

bir mani bulunamayacağını<br />

söylemiştir. Nihayet, Halide Edip<br />

Hanım Efendinin toplantıya gelmeyeceği<br />

anlaşılmış ve tartışmalara son<br />

verilmiştir.<br />

Yıldız Sarayı’nda bugünkü toplantıya katılacağı öğrenilen Veliaht Abdülmecid Efendi.<br />

YUNAN DİVAN-I HARBİ ATİNA<br />

TÜRKLERİ YARGILIYOR İTİRAF<br />

İZMİR’DE MERKEZ OTELİ SAHİBİ ABİDİNZA-<br />

EDİYOR.<br />

DE TEVFİK, BİR YUNAN DESTROYERİNİ HA-<br />

VAYA UÇURMAYA TEŞEBBÜSLE SUÇLANDI İzmir’den dönen<br />

ATİNA<br />

Yunan gazeteleri, İzmir’de Yunan<br />

divanı harbinin faaliyete geçtiğini<br />

yazmaktadırlar.<br />

İzmir’den verilen bir habere göre,<br />

cuma günü harp divanına Merkez<br />

Oteli sahibi Abidinzâde Tevfik<br />

çıkarılmış ve Leon adındaki Yunan<br />

destroyerini havaya uçurmak için<br />

komplo hazırlamış olmakla suçlanmıştır.<br />

Yunan iddiasına göre,<br />

Abdinzâde Tevfik, elinde, namlusu<br />

tütmekte olan rövolveri ile yakalanmıştır.<br />

Tevfik’i yakalayan Yunan subayı ve<br />

şahit Okonomos gelmediğinden<br />

dava başka güne bırakılmıştır.<br />

Stançena adında bir Bulgar kadınıda,<br />

Yunan askerlerine ateş eden Türkleri<br />

evine aldığından dolayı divanı harbe<br />

verilmiştir.<br />

Atina basını, yağma ettiği paralar<br />

daha avucunda iken yakalanan bir<br />

Yunan askerini şöyle savunmaktadır:<br />

“Bu zavallı Yunan askeri, hapishane<br />

firarisi bir Türkün karışıklık esnasında<br />

avucuna sıkıştırdığı bu para ile<br />

şaşkın vaziyette iken yakalanmıştır.”<br />

GİRESUN’A DÖNEN RUMLAR<br />

IŞIK GAZETESİ, YUNAN GEMİLERİ İLE RUSYA SAHİLLERİNDEN GE-<br />

LEN RUMLARIN SİLAH VE CEPHANE GETİRDİKLERİNİ BİLDİRİYOR.<br />

GİRESUN<br />

Dün limanımıza gelen Yunan<br />

bandıralı bir vapur, Rus sahillerinden<br />

topladığı firari sürülerini<br />

Giresun’umuza bıraktı.<br />

Işık gazetesinde İbrahim Hamdi<br />

Bey bu olayı şöyle anlatmaktadır:<br />

“İçimizden askerlikten kaçan<br />

şimdi ise yine vatan diye memleketimize<br />

gelen bu kiryeler kimlerdi?<br />

Biliyor musunuz? Merak<br />

edin de bir görün getirdikleri<br />

eşyaları seyrederken zavallı Türke<br />

acımamak elden gelmiyordu. Bir<br />

sandık açılıyor, içinden kocaman<br />

iki levha acıkıyor. Biri mahut serseri<br />

Venizelos’u gösteriyor. Diğer<br />

levha, bir neferin eline kocaman<br />

bir Yunan bayrağı veriyor, minareyi<br />

karanlıklara gömüyor, bunu<br />

Arslanoğlu Sava namında bir Osmanlı<br />

Rum’u eşyası ile getiriyor.<br />

Diğer bir sandık açılıyor içinden<br />

silah ve cephane çıkıyor.”<br />

İbrahim Bey yazısında, İzmir’de<br />

kardeşlerimizi öldüren Yunanlıların<br />

Giresun’da da faaliyet<br />

halinde bulunduğunu açıklayarak<br />

halkı birleşmeye davet ediyor<br />

ve diyor ki:<br />

“Maksadınız yaşamaksa onun<br />

yolu birliktedir. Cemaatten kaçan<br />

her fert boynuna ipini kendisi<br />

takıyor demektir. Sarıklı, sarıksız,<br />

fesli, başlıklı hepiniz birleşir<br />

başlarınızı, kollarınızı birleştirirseniz<br />

iş görürsünüz, pişman<br />

olmazsınız. Türkün aklı sonradan<br />

başına gelir darbımeselimizden<br />

artık misale ihtiyacı kalmamıştır.<br />

Mezar taşlarımıza hiç olmazsa<br />

“Namusu ile ölmüştür”, “Millet<br />

için ölmüştür” cümleleri kazılsın.”<br />

Yunan Başbakan<br />

Yardımcısı, Türk<br />

kanının “boş yere”<br />

akıtıldığını söyledi.<br />

Atina<br />

İşgal günü yapılan katliam ile yapmacılığı<br />

tahkik için İzmir’e gitmiş olan<br />

Başbakan Yardımcısı Repulis buraya<br />

dönmüş ve basına yaptığı açıklamada,<br />

katliamla yağmanın bütün mesuliyetinin<br />

Yunanlılara ait olduğunu<br />

itiraf etmiştir.<br />

Repulis, karaya çıkan Yunan<br />

birliğine hükümet konağı önünden<br />

geçmemesi için kat’i talimat vermiş<br />

olduğunu, buna rağmen emri dinlemeyip<br />

bu istikamette gittiğini, Rum<br />

halkın da peşine takıldığını en kanlı<br />

olayın da burada cereyan ettiğini<br />

söylemiş ve bir gazetecinin:<br />

“Türkiye’nin, Yunan birliğine tuzak<br />

kurdukları haberi doğru değil midir?”<br />

sualine de:<br />

“Hayır” diye cevap vermiştir.<br />

Yunan gazetelerinin bildiğine göre,<br />

Repulis İzmir’den hareketinden önce<br />

Yunan zırhlısında Türk gazetecileri<br />

de kabul ederek kendilerine: “Yağma<br />

edilen eşya ve para, sahiplerine iade<br />

edilecek, zarar tazmin edilecektir”<br />

demiştir. MÜSAVAT gazetesi bu<br />

sözleri geniş yayınlamıştır.<br />

Yunan Başbakan Yardımcısının sırf<br />

Türkleri avutmak ve aynı zamanda<br />

Yunanistan aleyhinde Avrupa’da<br />

beliren cereyanı yatıştırmak için bu<br />

sözleri sarfettiği anlaşılmaktadır.<br />

<strong>Milli</strong> <strong>Mücadele</strong>mizin 100. yılı anısına FMV Ispartakule Işık Lisesi & Fen Lisesi öğrencilerinden oluşan “ARŞİVE IŞIK TUTANLAR” ekibi tarafından derlenmiştir.


27 MAYIS 1919<br />

31<br />

<strong>Milli</strong> <strong>Mücadele</strong> gazetesi<br />

Hazırlayan: FMV Ispartakule Işık Lisesi & Fen Lisesi ARŞiVE IŞIK TUTANLAR Ekibi<br />

BAYINDIRLIK<br />

NÂZIRI:<br />

“OSMANLI'YI<br />

BÖLMEYE<br />

ÇALIŞIYORLAR !”<br />

Damat Ferit Kabinesinin üyesi,<br />

silahlarını teslim etmiş olmasına<br />

rağmen son sözü milletin söyleyeceğini<br />

belirtiyor.<br />

Yeni Nafia Nazırı Ferit Bey, İLERİ<br />

<strong>Gazetesi</strong>nin bir muhabirine, “Avrupa<br />

diplomasisi hakkımızda iyi<br />

niyetler beslemiyor” demiş ve şu<br />

izahatta bulunmuştur:<br />

“Şark meselesinin halli kolay bir<br />

iş değildir. Avrupalı devletler<br />

Karlofça Antlaşması’ndan beri<br />

Osmanlıyı bölmekle uğraşıyorlar.<br />

Resmi, gayri resmi binlerce proje<br />

hazırlamış, tatbike imkan bulamamıştır.<br />

Ordularımı terhis, silahlarını<br />

teslim etmiş olmakla beraber<br />

Osmanlı milleti diama son sözü<br />

söylemek hakkını muhafaza<br />

etmiştir.”<br />

İLERİ gazetesi:<br />

“Saltanat Şûrasının<br />

selahiyeti yoktur”<br />

İLERİ gazetesi, hükümetin bir<br />

an evvel seçimlere gitmesini ve<br />

millet meclisini toplamasını istemektedir.<br />

İLERİ, Saltanat Şûrası’nı da tenkit<br />

etmekte ve bundan bir fayda doğmayacağını<br />

ima ederek şunları<br />

ilave etmektedir:<br />

“İnkar edilemez ki bütün debdebe<br />

ve ihtişamına ve bazı üyeleri seçilmiş<br />

olmasına rağmen Saltanat<br />

Şûrası, bir danışma meclisinden<br />

ileri gidemez. Böyle bir şuranın<br />

vereceği kararlar ancak Hükümeti<br />

tenvir edebilir. Milletin bu<br />

vahim anlarda kendi mukadderatı<br />

için düşündüklerini yapmak ve<br />

yaptırmak istediklerini beyana<br />

bu Saltanat Şûrası’nın, bu meclisin<br />

hakkı ve salahiyeti yoktur.<br />

Milletin iradesini ancak mümessilleri<br />

ifade edebilir. Hükümet bir<br />

an evvel seçim yapmalı ve Millet<br />

Meclisini toplamalıdır.<br />

İNGİLİZ MANDASI TEK<br />

KURTULUŞ YOLUYMUŞ !<br />

“İngiliz Muhripleri Cemiyeti”ni kuranlardan Sait Molla Anadolu’da<br />

bütün belediye reislerine telgraflar yolladı.<br />

Saltanat Şurası’nın yapıldığı Yıldız Sarayı.<br />

Saltanat Şurası bir karar alamadan dağıldı<br />

MİLLİ MECLİS TOPLANMASI<br />

Saltanat Şurası’nda Damat Ferit’i eleştirerek <strong>Milli</strong> Meclis’in kurulmasını<br />

talep eden Ahmet Rıza Bey.<br />

Türkiye’nin İngiltere’nin himayesi<br />

altına girmesini sağlamaya çalışan<br />

Türklerin faaliyetlerini genişletmekte<br />

oldukları görülmektedir. Son günlerde<br />

Sait Molla imzasıyla Anadolu’da<br />

bütün Belediye Reislerine telgraflar<br />

gönderilmiş, İstanbul’da “İngiliz<br />

Muhripleri Cemiyeti”nin kurulduğu<br />

bildirilerek şu taleplerde bulunulmuştur:<br />

İngiliz taraftarlığı kuvvetlendirilmeli<br />

ve süratle yayılmalıdır. Türkiye<br />

için yegane kurtuluş yolu İngiliz<br />

idaresi altına girmektir. Bu maksatla<br />

cemiyetini şubeleri kurulmalı ve İngiliz<br />

taraftarlarını yaymak için gayret<br />

sarf edilmelidir.<br />

Şehrimizde üç gazete günlerden beri<br />

İngiliz mandasının kabul edilmesi<br />

lehinde yayın yapmaktadırlar. Bunlar<br />

ALEMDAR, SABAH ve TÜRKÇE<br />

İSTANBUL gazeteleridir.<br />

Gazeteci Ahmet Rauf Amerikan<br />

mandasını, Hürriyet İtilaf<br />

Fırkası da İngiliz mandasını<br />

istediler.<br />

Dün Yıldız Sarayı’nda toplanan<br />

Saltanat Şûrası bütün ümitleri boşa<br />

çıkarmış. Beklenenlerden hiçbirini<br />

gerçekleştirememiştir. Toplantıda<br />

konuşan temsilcilerinden birinin<br />

Amerikan mandasını, diğerinin de<br />

İngiliz mandasını istemesi derin<br />

üzüntü yaratmıştır. Bir çok delege de<br />

derhal bir “millet meclisi” teşkilini<br />

talep etmişlerdir.<br />

Öğleden sonra 3’te Padişah Vahdettin<br />

yanında Veliaht Abdülmecit<br />

Efendi olduğu halde salona girmiş,<br />

yaptığı kısa açış konuşmasında devletinin<br />

vaziyetinin fevkalade önemli<br />

olduğunu bu sebeple memleketin ileri<br />

TALEP EDİLDİ.<br />

ESKİ SENATO BAŞKANI AHMET<br />

RIZA, HÜKÜMETİN MİLLETTEN<br />

KUVVET ALMADIĞINI SÖYLEDİ.<br />

gelenlerinin davet edildiğini söylemiş<br />

50 - 60 kelimeden fazla olmayan<br />

sözlerini bitirince de gene yanında<br />

Veliaht olduğu halde çıkıp gitmiş,<br />

neler konuşulacağını merak dahi<br />

etmemiştir.<br />

Başkanlığa geçen Sadrazam<br />

Damat Ferit, İzmir’in işgali ile ilgili<br />

olayları anlatmış, verilen notalardan<br />

bahsetmiş fakat yurdun işgali<br />

karşısında ne gibi tedbirler alınması<br />

gerektiği hususunda hiçbir şey söylememiştir.<br />

Bunun üzerine söz alan senato başkanı<br />

Ahmet Rıza Bey, Damat Ferit’i ve<br />

davranışlarını tenkit ederek, Saltanat<br />

Şûrası yerine Milil bir Meclisin kurulmasını<br />

istemiş ve demiştir ki:<br />

“Milletten kuvvet almayan bir hükümet<br />

zaaf ve acizden kurtulamaz.<br />

Hükümetin İzmir’de önüne geçemediği<br />

ve geçmeye teşebbüs etmediği<br />

facialara vatanın başka yerlerinden de<br />

mani olamayacağı muhakkaktır. Bundan<br />

başka halk ile hükümet arasında<br />

fikir birliği görülemiyor. Halbuki bu,<br />

muvaffakiyet için esaslı şarttır.”<br />

Ahmet Rıza Bey ayrıca, Damat Ferit’in<br />

konuşmasında bir çok noktaların<br />

karanlık kaldığını, İtilaf Devletlerine<br />

müracaatlara ne gibi cevaplar<br />

alındığından bahsedilmediğini de<br />

söylemiş, Damat Ferit bu mücadeleye<br />

kızarak, Saltanat Şûrası gündeminin<br />

bu gibi sorulara müsait olmadığını,<br />

Ahmet Rıza Bey’in Senato’da sual<br />

sorabileceğini kaydetmiştir.<br />

AMERİKAN MANDASI<br />

İstanbul basınının delegelerinden<br />

İSTİKLAL GAZETESİNDEN Ahmet<br />

Rauf ise, Osmanlı Devletinin parçalanmasını<br />

hedef tutan projeler<br />

olduğunu ve bunlara mani olmak<br />

için tek çare bulunduğunu söyleyerek<br />

Amerika’nın davet edilmesini<br />

ve Türkiye üzerinde manda idaresi<br />

kurmasının kendisinden istenmesini<br />

talep etmiştir.<br />

Ahmet Rauf, “Türkiye üzerinde Amerika’nın<br />

manda idaresini kurması bu<br />

devlet için bir vazifedir” demiştir.<br />

İNGİLİZ TARAFTARLARI<br />

Hürriyet İhtilaf Fırkası reisi Sadık Bey<br />

ise hazırlamış olduğu konuşmayı Zeynel<br />

Abidin’e vererek ona okutmuştur.<br />

Bu uzun konuşmada da, Türkiye’nin,<br />

İngiliz mandası altında konması<br />

tavsiye edilmiştir.<br />

Sulhu Selâmet Fırkası Reisi Ferit Paşa<br />

ise, Hürriyet İtilaf ’ın okunan beyannamesine<br />

çatmış demiştir ki:<br />

“Millet, sükûn ile bugünkü beladan<br />

kurtulmayacaktır. İzmir’e giren Yunan<br />

askeri orada mukabele görmedi. Mukabelesiz<br />

giren asker neler yapmadı?<br />

Rica ederim birbirimizi aldatmayalım.<br />

Hükümet, milletin itimadına<br />

mazhar bir şekil alsın, geçsin başımıza<br />

icabında hepimiz ölelim.”<br />

Son olarak Sosyal Demokrat Fırkası’ndan<br />

Hasan Rıza Bey’in konuşmasından<br />

sonra Damat Ferit ayağa<br />

kalkmış, konuşanlara teşekkür etmiş:<br />

”toplantı sona ermiştir.” demiştir.<br />

<strong>Milli</strong> <strong>Mücadele</strong>mizin 100. yılı anısına FMV Ispartakule Işık Lisesi & Fen Lisesi öğrencilerinden oluşan “ARŞİVE IŞIK TUTANLAR” ekibi tarafından derlenmiştir.


MİLLİ MÜCADELE GAZETESİ, 27 Mayıs 1919 32<br />

TRAKYA’DA YENİ BİR “İZMİR FACİASI”<br />

HAZIRLANIYOR<br />

BABAESKİ, ÇORLU VE LÜLEBURGAZ’DAN<br />

TÜRK HALKI GÖÇE MECBUR EDİLİYOR.<br />

Mezalime mani olmak için Babaeski’ye<br />

gönderilen 59. fırkamız İngiliz<br />

Generali Milne’nin emriyle geri alındı.<br />

Harbiye Nezaretinden önceki gün<br />

İstanbul’da İtilaf Kuvvetleri Kumandanı<br />

İngiliz Generali Milne ile Şark<br />

orduları Başkumandanı Fransız<br />

Generali Franşe Desperay’e bir yazı<br />

gönderilerek bu defa Trakya’da ikinci<br />

bir “İzmir faciası”nın hazırlanmakta<br />

olduğunu bildirilmiştir.<br />

Öğrendiğimize göre, Harbiye Nezareti’ni<br />

böyle bir duyuru yapmaya sevk<br />

eden olaylar şu şekilde gelişmiştir:<br />

• Mütarekeyi müteakip İtilaf Kuvvetleri<br />

Selanik’ten Trakya’mıza girerken<br />

yanlarında bir de Yunan taburu getirmişler<br />

ve buna Hadımköy - Uzunköprü<br />

demiryolu hattını muhafaza ve<br />

vazifesi verilmiştir.<br />

• İzmir olaylarını müteakip Yunan<br />

taburuna bağlı subay ve erlerin Çorlu,<br />

Babaeski, Lüleburgaz’da Osmanlı idaresini<br />

tanımayarak kendi idarelerini<br />

kurmaya kalkıştıkları ve Türk halkına<br />

zulüm yapmaya başladıkları tespit<br />

edilmiştir. Trakya-Paşaeli Cemiyeti<br />

ile Edirne’de merkezi bulunan birinci<br />

kolordu bu hususta Harbiye Nezareti’ni<br />

devamlı ikaz etmiştir.<br />

• Son olarak, Selanik’ten Yunanlıların,<br />

Trakya’daki sivil Rumlara üniforma<br />

ve silah, cephane sevk ettikleri<br />

tespit edilmiştir. Bilhassa Babaeski<br />

havalisinde Türklere karşı zulüm<br />

şiddetlendirilmiştir. Aynı zamanda<br />

Yunan zabitleri ile erleri Türk halkına<br />

“Trakya’da İzmir gibi Yunanistan’a verildi.<br />

Buradan göç etmemizden başka<br />

çare yoktur.” diye propaganda yaparak<br />

bunları tehdide başlamışlardır.<br />

• Babaeski’de ciddi bir durumun<br />

belirmesi üzerine Birinci Kolordu<br />

Kumandanı Cafer Tayyar 49.uncu Fırka’ya<br />

Kırklareli’nden İngiliz generali<br />

Milne birkaç gün evvel Harbiye Nezareti’ne<br />

bir nota yollayarak fırkanın<br />

eski yerine alınmasını istemiştir.<br />

İşte bütün bu gelişmelerin altında<br />

Harbiye Nezareti önceki gün yolladığı<br />

son yazısında 49. Fırka’ya Kırklareli’ye<br />

dönmesi için emir verdiğini general<br />

Milne ile Fransız kumandanına<br />

bildirmekle beraber, Trakya’da Türk<br />

halkına karşı yeni bir İzmir<br />

Trakya’da hazırlanmakta olan ikinci bir “İzmir Faciası”na karşı gerekli tedbirleri almamıza imkan vermeyen, elimizi,<br />

kolumuzu bağlayan İngiliz Generali Milne (solda), Fransız General Franşe Desperay ile konuşurken (sağdaki)<br />

faciasının hazırlandığından hiçbir<br />

şüphesi bulunmadığını, Türklerin göç<br />

yollarına itildiğini bildirmekte ve bu<br />

durum karşısında kan döküldüğü takdirde<br />

de vicdani mesuliyetin İngiliz<br />

ve Fransız generallerine ait olacağını<br />

hatırlatmaktadır.<br />

Trakya Türklerinin büyük heyecan<br />

içinde oldukları bölgenin bütün<br />

kasabalarından gelen haberlerden de<br />

anlaşılmaktadır.<br />

PATRİKHANE İZMİR’İN<br />

İŞGALİNDEN DUYDUĞU<br />

SEVİNCİ AÇIKLADI<br />

ŞEHRİMİZDE YÜKSEK KOMİSERLERE GÖNDERİ-<br />

LEN BİR MEKTUPTA, “İZMİR’İN YUNAN TARAFIN-<br />

DAN İŞGALİ İLE DOĞUDA ADALET KURULMAK-<br />

TADIR” DENİLİYOR.<br />

Patrikhane temsilcilerinin<br />

önceki gün şehrimizdeki İtilaf<br />

Devletleri Yüksek Komiserlerine<br />

birer mektup sunarak, İzmir’in<br />

Yunan Ordusu tarafından işgaline<br />

müsaade edilmesinden dolayı<br />

duydukları sevinci belirttikleri ve<br />

teşekkür ettikleri öğrenilmiştir.<br />

Rumca gazetelerin bildirdiğine<br />

göre, Patrikhane mektubunda,<br />

Türkiye Rumlarının her zaman<br />

ve “Türklerin bütün işkencelerine<br />

rağmen Yunanistan’a bağlı kaldıkları<br />

ve İngiltere, Fransa ile Amerika’yı<br />

da destekledikleri kaydedilmektedir.<br />

Mektup: “İzmir’in Yunan tarafından<br />

işgali ile Doğu’da adalet<br />

kurulmaktadır.” demektedir.<br />

PATRİK DÖNÜYOR<br />

Paris’te Yüksek Konsey nezdinde<br />

İstanbul’da Yunanistan’a verilmesi<br />

için faaliyette bulunmuş olan<br />

Patrik Vekili Dorotee’nin İstanbul’a<br />

dönerken Atina’da birkaç gün kalacağı<br />

bildirilmektedir.<br />

Dorotee’nin, Atina’ya uğrayacak<br />

ilk Patrik olacağına işaret eden<br />

siyasi çevreler bu sebeple geniş<br />

karşılama törenleri yapılmakta<br />

olduğunu da bildirmektedir.<br />

Balkan Harbi’nden sonr Edirne bölgesine gelen Türkler, şimdi tekar aynı tehlike karşısında bulunuyorlar.<br />

İZMİR’DE DÖNEN DOLAPLAR<br />

Metropolit, Müftü Efendi ile<br />

dolaşarak halkı kandırıyor<br />

Yunan kumandanı beyannamesinde<br />

Türklere silahlı Rumların<br />

hala saldırmakta olduklarını<br />

itiraf etti.<br />

İzmir<br />

Türkleri uyutmak ve Yunan işgalini<br />

hoş göstermek için Yunan kumandanlığı<br />

geniş bir kampanyaya<br />

girişmiştir.<br />

Cumartesi günü İzmir metropoliti<br />

Hrisostosmos, yanında Müftü Efendi<br />

ve Yunan ordusunun papazı da olduğu<br />

halde çarşı pazar dolaşmış, halka<br />

sükunet tavsiye etmiştir. 15 Mayıs<br />

işgal günü elinde asası, Müslümanların<br />

katli için sağa sola koşmuş olan<br />

metropolitin şimdi de Müftü Efendi<br />

ile birlikte dolaşarak kahveler önünde<br />

yaptığı konuşmalarda “bütün milletlerin<br />

kardeş olduğundan” bahsetmesi<br />

kimseyi aldatamamıştır.<br />

ZAFİRİU’NUN BEYANNAMELERİ<br />

Diğer taraftan son iki gün zarfında<br />

Türkçe ve Rumca gazeteler işgal<br />

kuvvetleri kumandanı Zafiriu’nun iki<br />

beyannamesini de yayınlamışlardır.<br />

Zafiriu bu beyannamelerinde Türklere<br />

hakaret edilmemesini Rumlardan<br />

istemekte, asayişin iâdesi için çok sert<br />

tedbirler almaya hazır olduğunu da<br />

eklemektedir.<br />

Zafiriu bu beyannamelerinden birinde<br />

silahlı Rumların Türk ahalisine<br />

tecavüz etmekte olduklarını da itiraf<br />

etmekte, bunların Rum halkı olmayıp<br />

“kötü Rumlar” olduğundan bahsetmektedir.<br />

Türkleri kandırmaya matuf beyannamenin<br />

bir yerinde de Zafiriu şöyle<br />

demektedir:<br />

“Müslümanların fesi, Efzunların fesi,<br />

askerin kalpağı ve Avrupa’nın şapkası<br />

arasında fark yoktur.”<br />

ŞAPKA DÜKKANLARINA HÜCUM<br />

Yunan işgalinin başlamasıyla şehrimizdeki<br />

şapka dükkanlarına hücum<br />

olmuş, bir tek şapka kalmamış. hepsi<br />

satılmıştır.<br />

ANADOLU’DA<br />

GALEYAN !..<br />

Haber aldığımıza göre, Yunan<br />

işgali karşısında Anadolu’nun her<br />

köşesinde başlayan galeyan ve<br />

heyecan devam etmektedir.<br />

Önceki gün Ankara’da halk<br />

toplanarak Yunan işgalini protesto<br />

etmiştir. Hatipler, Anadolu’da<br />

yabancı işgali hiçbir zaman kabul<br />

etmeyeceklerini söylemişlerdir.<br />

BAFRA’DA<br />

Bafra’da yapılan protesto<br />

mitingini müteakip şehrimize<br />

yollanan bir telgrafta şöyle denilmektedir:<br />

“Yunanlıların bu taraflara<br />

doğru yayılmak istediklerini haber<br />

aldık. Kadın-erkek, genç-ihtiyar,<br />

“Çılgın Yunanların isteklerine baş<br />

eğmeyeceğiz.” Yunanlıların vatanı<br />

yalnız Yunanistan’dır ve Anadolu<br />

üzerinde hiçbir hakları yoktur.”<br />

demişlerdir.<br />

Bafralılar, bir tek kalmayacağı<br />

kadar Yunanlıları Anadolu’dan çıkaracaklarını<br />

da bildirmektedirler.<br />

Beyşehir, Haymana, Pazarcık’ta<br />

da halkın heyecanlı mitingler<br />

yaptığı öğrenilmiştir.<br />

Polis, ittihatçıları<br />

tekrar tevkif etti<br />

Bekirağa bölüğünde bulunup<br />

bir süre önce tahliye edilmiş olan<br />

iddia terakki Partisi ileri gelenlerinin<br />

dün yeniden tevkifi başlanmıştır.<br />

Polis YENİGÜN gazetesi<br />

sahibi Yunus Nadi’yi birçok yerlerde<br />

aramışsa da bulamamıştır.<br />

<strong>Milli</strong> <strong>Mücadele</strong>mizin 100. yılı anısına FMV Ispartakule Işık Lisesi & Fen Lisesi öğrencilerinden oluşan “ARŞİVE IŞIK TUTANLAR” ekibi tarafından derlenmiştir.


29 MAYIS 1919<br />

33<br />

<strong>Milli</strong> <strong>Mücadele</strong> gazetesi<br />

ÖDEMİŞ<br />

SAVAŞA<br />

HAZIR<br />

Yunan ordusunun yaklaşmakta<br />

olduğu şu sırada şehrimizde<br />

savunma hazırlıkları da hızlandırılmıştır.<br />

Kaymakam Erzurumlu<br />

Bekir Sami Bey ile “Jandarma<br />

Kumandanı Binbaşı Tahir bir<br />

milis kuvveti teşkiline muvaffak<br />

olmuşlardır.<br />

Öğrendiğimize göre, önceki gün<br />

kaymakam İstanbul’a İçişleri<br />

Bakanlığı’na bir telgraf çekmiş:<br />

“Kafi kudret ve kuvvet ve imanımız<br />

vardır. Emirlerimizi makine<br />

başında bekliyorum.” Demiş fakat<br />

şu cevabı almıştır:<br />

“Talimatı validen alınız ! Timolyon!”<br />

Kaymakam bu cevap karşısında<br />

şaşkına dönmüştür. Çünkü cevabı<br />

veren İçişleri, Bakanlığı Müsteşarı<br />

olan bir Rumdur. Talimat<br />

alınması istenilen vali ise İzmir’de<br />

Yunanlıların elinde oyuncak durumda<br />

bulunan Kanbur İzzet’tir.<br />

Bunun üzerine kaymakam doğruca<br />

İçişleri Bakanı Ali Kemal’e<br />

başvurmuş ve bu defa ondan da<br />

aynı cevabı almıştır.<br />

Bu sıradadır ki 17. Kolordu<br />

Kumandanı Bekir Sami tarafından<br />

gönderilen Yüzbaşı Rasim<br />

Ödemiş’e gelmiş ve Yunan istilasına<br />

karşı eldeki kuvvetlerle<br />

savunulması gerektiği hususunda<br />

Kolordu Kumandanının talimatını<br />

getirmiştir.<br />

Bunun üzerinedir ki, şehirde<br />

mevcut 1600 piyade tüfeğini<br />

Yüzbaşı Tahir köylülere ve efelere<br />

dağıtmıştır. Gökçen Efe de Yunanla<br />

savaşacak kuvvete katılmıştır.<br />

Yunan kuvvetleri Ödemiş’e<br />

doğru ilerledikleri takdirde silahlı<br />

çarpışma olacağına kesin gözüyle<br />

bakılmaktadır.<br />

KAYMAKAM TELGRAFI<br />

Kaymakama Bekir Sami Bey dün<br />

İzmir ve İstanbul’da İtilaf Devletleri<br />

mümessillerine de birer<br />

telgraf göndererek Yunanlılar<br />

İzmir’den çekilmedikleri takdirde<br />

kan döküleceğini, bunun<br />

mesuliyetinin de kendilerine ait<br />

olacağını bildirilmiş ve şunları<br />

eklemiştir:<br />

“Silah patlarsa, göreceğiniz netice<br />

pek elim olacaktır. Artık biliniz ki<br />

kalem değil silah dönüyor.”<br />

Hükümet mitingleri yasaklarken :<br />

MUSTAFA KEMAL’İN TAMİMİ :<br />

MİTİNGLER DEVAM EDECEK !<br />

Milleti, Yunan işgalini şiddetle protestoya davet etmiş olan Mustafa Kemal Paşa’nın Trablusgarp’ta savaşırken çekilmiş bir fotoğrafı, Paşa’nın solunda görülen<br />

subay, bugün Ayvalık’ta Yunan çıkarma kuvvetlerine karşı koyacağını ilan etmiş olan 172. Alay Kumandanı Yarbay Ali’dir.<br />

Paşa, Yunan işgalinin tehlikeyi daha açık<br />

bir şekilde gösterdiğini, bu duruma tahammül<br />

edilemeyeceğini bildirerek milleti daha<br />

canlı ve daha büyük mitinglere çağırdı.<br />

HAVZA<br />

İstanbul Hükümeti, İngilizlerin<br />

de baskısı altında mitingleri yasak<br />

ilan ederken, 9. Ordu Müfettişi<br />

Mustafa Kemal Paşa dün buradan<br />

Anadolu’ya yaydığı bir tamimle,<br />

milleti Yunan işgalini daha canlı<br />

ve devamlı bir şekilde protestoya<br />

davet etmiştir.<br />

Samsun’dan karargahı ile birlikte<br />

uraya gelmiş olan Mustafa Kemal<br />

Paşa, valilere ve Erzurum, Ankara,<br />

Diyarbakır Kolordu kumandanları<br />

ile Konya’daki Ordu Müfettişliğine<br />

yolladığı bu tamimde, Yunan<br />

işgaline karşı milletin uyarılması<br />

ve harekete geçirilmesi lüzumu<br />

üzerinde durmuş, “büyük ve<br />

heyecanlı mitingler” yapılmasını<br />

bilhassa istemiştir.<br />

9. Ordu Müfettişi bu gizli tamiminde,<br />

İzmir ve arkasından da<br />

Manisa ile Aydın’ın Yunanlılar<br />

tarafından işgalinin müstakbel<br />

tehlikeyi daha açık bir surette<br />

gösterdiği belirtilerek bu olayların<br />

“kabili hazım ve tahammül<br />

olamayan bir ahval” yarattığı ilan<br />

edilmektedir.<br />

Ayvalığa<br />

dün Yunan<br />

takviye<br />

yolladı<br />

Ayvalık<br />

Ayvalık’ın kolay kolay kendilerine<br />

teslim edilmeyeceğini anlayan<br />

Yunan Kumandanlığı dün<br />

yeniden takviyeler göndermiştir.<br />

Kasabanın işgali için toplanan<br />

Hazırlayan: FMV Ispartakule Işık Lisesi & Fen Lisesi ARŞiVE IŞIK TUTANLAR Ekibi<br />

Mustafa Kemal Paşa, Pazartesi<br />

gününden itibaren protesto gösterilerine<br />

tekrar başlanıp devam<br />

edilmesini, İstanbul’a, yabancı<br />

devletlere protesto telgrafları da<br />

gönderilmesini istemiş ve şu tavsiyede<br />

de bulunmuştur: “Hristiyan<br />

halka karşı bir taarruz ve nümayiş<br />

ve husumet gibi davranışlarda<br />

bulunulmaması elzemdir.”<br />

Yunan kuvvetleri dört piyade,<br />

bir ağır makineli tüfek bölüğü,<br />

bir jandarma takımı, bir topçu<br />

bataryasıdır.<br />

Diğer taraftan iki günden beri<br />

limanda bulunan İngiliz muhribi<br />

de ani bir kararla ayrılmıştır.<br />

Hareketinden önce muhrip kumandanı<br />

İngiliz sabayı “Amiral<br />

Kaltrop’dan aldığım emir üzerine<br />

sizleri baş başa bırakıyorum.”<br />

demiştir.<br />

Son takviyelerin gelmesi üzerine<br />

bu sabah Yunan çıkarmasının<br />

başlaması beklenmektedir.<br />

DENİZLİLER YUNAN'A<br />

KARŞI KOYACAKLAR<br />

Denizli<br />

Kasaba halkı, Yunan İstilasına karşı<br />

koymak azmindedir. Milis kuvvetleri<br />

teşkili için büyük gayret sarf<br />

edilmektedir. Aydın’daki çöküntünün<br />

burada görülmemesinden<br />

müftümüz Ahmet Hulusi Efendi<br />

büyük rol oynamıştır.<br />

İzmir’in işgalinden bir gün sonra<br />

Kayalık camiindeki sancağı<br />

çıkararak sokaklarda tekbirler<br />

getirip halkı belediye binası önüne<br />

topladıktan sonra onlara: “Her<br />

ne pahasına olursa olsun Yunan’a<br />

karşı koymak gerekir. Ben fetva<br />

vermiyorum. Silah ve cephane<br />

azlığı veya yokluğu hiçbir zaman<br />

kavgaya mani olmayacaktır. Hiçbir<br />

müdafaa vasıtası olmayan bir Müslüman<br />

daha yerden üç taş alarak<br />

düşmana atmaya mecburdur.” diye<br />

hitap eden müftümüz o günden<br />

beri faaliyetini durdurmamıştır.<br />

İzmir gazeteleri ile müftüsünün<br />

kaba kelimelerle saldırdıkları<br />

Ahmet Hulusi Efendi’nin başkanlığında<br />

“Müdafaayı Hukuk ve Reddi<br />

İlhak Cemiyeti’nin kurtuluş hazırlıkları<br />

da tamamlanmıştır. Cemiyet<br />

bugün faaliyete geçecektir.<br />

<strong>Milli</strong> <strong>Mücadele</strong>mizin 100. yılı anısına FMV Ispartakule Işık Lisesi & Fen Lisesi öğrencilerinden oluşan “ARŞİVE IŞIK TUTANLAR” ekibi tarafından derlenmiştir.


MİLLİ MÜCADELE GAZETESİ, 29 Mayıs 1919 34<br />

İNGİLİZLER<br />

İSTEDİĞİNİ YAPIYOR<br />

67 İTTİHATÇI DÜN MALTA’YA GÖTÜRÜLDÜ.<br />

İngilizler, İzmir’in işgali üzerine başlayan galeyanı bu şekilde hareket ederek<br />

söndüreceklerini hesaplarlarmış!<br />

Evvelki akşam İngiliz karargahından<br />

bir general Harbiye Nazırı Şevket<br />

Turgut Paşa’ya gelmiş ve Bekirağa bölüğünde<br />

hapsedilmiş bulunanlardan<br />

yirmisini alıp götürmek üzere emir<br />

aldığını bildirmiştir.<br />

Harbiye Nazırı ne sebeple ve kimlerin<br />

ne maksatla alınacağını sormuş, İngiliz<br />

generali bu hususta herhangi bir<br />

izahatta bulunmaya yetkili olmadığını<br />

söylemekle yetinmiştir.<br />

Şevket Turgut Paşa derhal Damat<br />

Ferit’e ve kabineye durumu bildirmiş<br />

ve yapılan toplantıda İngilizlerin<br />

bu davranışı müzakere edilmişti.<br />

Teessürle öğrendiğimize göre kabine<br />

hiçbir karara varamamıştır.<br />

Mütareke ahkamına da tamamıyla<br />

aykırı olarak hareket etmekte kendilerini<br />

serbest gören İngiliz kumandanı<br />

General Milne’nin adamları dün<br />

sabah erkenden Bekirağa bölüğüne<br />

gelmişler ve Türk muhafızların<br />

itirazların bile aldırmadan mevkuflardan<br />

67’sini toplayarak kamyonlara<br />

bindirip götürmüşlerdir.<br />

Önceki akşam Harbiye Nazırına gelen<br />

İngiliz generalinin elindeki listede<br />

yirmi isim bulunmasına rağmen dün<br />

sabaha 67 kişiye toplanmasının da<br />

izahı yapılmamıştır. Götürülenler eski<br />

iktidarın ileri gelenleridir. Öğrendiğimize<br />

göre aralarında şu kişiler<br />

vardır:<br />

Eski Sadrazam Sait Halim Paşa, Abbas<br />

Halim Paşa, Şeyhülisllam Hayri<br />

Efendi, Eski Dışişleri Bakanı Ahmet<br />

Nesim, İttihatçıların ileri gelenlerinden<br />

Halil İbrahim Canbulat, Kemal,<br />

Mithat Şükrü, Ziya Gökalp, Rıza, Atıf<br />

Beyler.<br />

Eski Sivas valilerinden Ahmet Sabit,<br />

Bedrettin, Musul valisi Memduh,<br />

Konya valisi Muammer, İzmir valisi<br />

Rahmi, Edirne valisi Zekeriya.<br />

İSTANBUL’UN<br />

FETHİNİ<br />

KUTLAMAK<br />

YASAK !<br />

Bugün, Sultan Fatih tarafından<br />

İstanbul’un fethinin yıl dönümüdür.<br />

Her yıl yapılmakta olan kutlama<br />

törenleri, polis müdüriyetinin bir<br />

emri ile bu defa yasak edilmiştir.<br />

İngiliz Kumandanlığının, Rumları<br />

gücendirmemek için bu yasağın<br />

alınmasını polis müdüriyetinden<br />

istediği öğrenilmiştir.<br />

ŞAHİN DİNO 6 YIL<br />

SONRA YURDA DÖNDÜ<br />

Meşrutiyet başında ilk Mebusan<br />

Meclisinde en şiddetli muhaliflerden<br />

olup İttihat ve Terakki İktidarı tarafından<br />

6 yıl önce yurt dışına çıkarılmış<br />

olan eski Çamlık mebusu Şahin<br />

Dino dün bir İtalyan şilebi İstanbul’a<br />

dönmüştür.<br />

Eski İttihatçı mebuslardan Übeydullah<br />

Hasan Fehmi, Haydar, Hüseyin<br />

Kadri, Hüseyin Tosun, Habib, Hacı<br />

Adil, Fazıl Berki, Ahmet Agaef, Hüseyin<br />

Cahit, Rıza Hamit, Sabri Beyler.<br />

GÖTÜRÜLEN GENERALLER<br />

İngilizler, Vahib ve Halil Paşalardan<br />

ordu kumandanlarını da toplamışlardır.<br />

Süleyman Numan Paşa, Mahmut<br />

Kamil Paşa, Hacı Ahmet Paşa da<br />

kamyonlara atılmıştır. Eski garnizon<br />

kumananlığından 14 subay İngilizler<br />

tarafından götrülmüştür.<br />

Toplananlar kamyonlarla Tophane’ye<br />

indirilmiş, kayıklarla süngülüler<br />

arasında “Prencess Victoria” gemisine<br />

nakledilmiş ve Malta adasına sevkedilmişlerdir.<br />

İngilizlere yakın çevrelere göre, İzmir’in<br />

işgali üzerine başlayan galeyan<br />

bu şekilde söndürülmek isteniliyorumuş.<br />

HAMİDİYE KAHRAMANI RAUF<br />

BEY ANADOLU’YA GEÇTİ<br />

Ödemiş’te efelerle<br />

konuşup Mustafa<br />

Kemal’e itaat edilmesini<br />

isteyen Rauf<br />

Bey’in yanında<br />

İbrahim Süreyya,<br />

Topçuoğlu, Nazmi<br />

ve Yüzbaşı Tufan’la<br />

bir Hintli subay da<br />

var.<br />

ÖDEMİŞ<br />

Balkan Harbinin<br />

Hamidiye kahramanı<br />

Rauf Bey’in,<br />

yanında bazı arkadaşları<br />

ile birlikte<br />

şehrimizden geçtikleri<br />

bildirilmektedir.<br />

Öğrendiğimize göre,<br />

Rauf Bey yanında<br />

İbrahim Süreyya<br />

SULTANAHMET CAMİİNDE<br />

DÜN BİR MEVLİD OKUNDU<br />

İZMİR’DE ŞEHİT DÜŞEN VATANDAŞLARIMIZ İÇİN YAPI-<br />

LAN TOPLANTIYA BİNLERCE KİŞİ KATILDI, ŞEKER YERİ-<br />

NE İZMİR’İN ÜZÜMÜ DAĞITILDI.<br />

Dün Sultanahmet Camii’nde,<br />

İzmir’de şehit edilen vatandaşlarımız<br />

için mevlit okunmuştur.<br />

Binlerce kişi öğle namazından çok<br />

önce camiye gelmiştir. Saat bir buçuğa<br />

kadar Sultanahmet Camii kamilden<br />

dolmuştur. Siyah bayraklarımızla<br />

kaplı kürsüye önce Hafız<br />

Sadeddin Efendi gelerek mevlidi<br />

kıraat etmiştir. Akabinde Hafız<br />

Yaşar, Hafız Kemal, Hafız Hüseyin<br />

Efendiler tarafından mevlidi şerif<br />

kıraat edilmiştir.<br />

Muhittin, Hafız Ahmet, Şerafettin,<br />

Selanikli Mustafa, Şehremanetinden<br />

Fehmi, Aksaray imamlarından<br />

Hafız Cemal Efendiler<br />

tarafından da ilahiler ve kasideler<br />

okunmuştur.<br />

Nazmi, Yüzbaşı Osman Tufan,<br />

Balkan Harbine gönüllü katılmış<br />

olan Hintli subay Abdürrahman<br />

Beyler olduğu halde İstanbul’dan<br />

24 Mayıs’ta gizlice çıkmış ve vapurla<br />

önce Bandırma’ya gelmiştir.<br />

Rauf Bey şehrimizde Demirci<br />

Mehmet Efe ile de görüşmüştür.<br />

Hamidiye Kahramanı, Yunan<br />

istilasına karşı konulması gerektiğini<br />

söyleyerek Samsun’da Mustafa<br />

Kemal Paşa’dan gelecek emirlere<br />

itaat edilmesini de tavsiye etmiştir.<br />

Rauf Bey ile arkadaşları Ankara’ya<br />

gitmek üzere Afyonkarahisar’a<br />

hareket etmişlerdir.<br />

Mevlidi tertip eden Türkiye Müdafaayı<br />

Hukuk Cemiyeti üyelerinden<br />

bazıları, önlerinde yerli<br />

peştamalları içinde şeker yerine<br />

İzmir’imizin çekirdeksiz üzümü<br />

doldurulmuş külahları dağıtmıştır.<br />

Bu maksatla Mesut Bey tüccardan<br />

Süreyya Bey 10 bin külah üzüm<br />

teberru etmiştir.<br />

Mevlit, Beyazıt imamı Hafız Sadık<br />

Efendi ile Valide Camii Şerifi<br />

kayyumlarından Hafız Ahmet<br />

Efendinin gayet hazin duaları ile<br />

son bulmuştur.<br />

DAMAD FERİD<br />

KABİNESİNİN<br />

KARARI !<br />

Yunan ordusu ile savaşılmaması<br />

ve bu kuvvetlerin<br />

ilerlemesi halinde askerin<br />

geri çekilmesi emrediliyor.<br />

Damad Ferid’in başkanlığında dün<br />

yapılan kabine toplantısında Yunan<br />

Kuvvetlerine mukavemet edilmemesi<br />

ve askeri birliklerin, Yunan Ordusu<br />

ile karşılaştıkları noktalarda, ateş<br />

etmeden geri çekilmeleri hususunda<br />

karara varıldığı öğrenilmiştir.<br />

Kabinenin bu kararını Harbiye<br />

Naziri Şevket Turgut Paşa ile İçişleri<br />

Bakanı Ali Kemal derhal ilgililere<br />

telgraflarla duyurulmuşlardır.<br />

Harbiye nazırının telgrafında “İtilaf<br />

devletleri nezdinde teşebbüsler<br />

yapıldığına ve Yunan kuvvetlerinin<br />

çokluğundan ötürü mukavemet<br />

mümkün olamayacağına göre...”<br />

böyle bir kararın alınmış olduğu<br />

belirtilmektedir.<br />

İçişleri Bakanı da Kabine kararını<br />

Anadolu’da idare amirlerine bildiren<br />

telgrafında şöyle demektedir:<br />

“Hükümet Yunanistanla harp halinde<br />

olmadığı için, yapılmış olan işgale<br />

karşı mademki fiilen de protesto<br />

edildi artık çarpışmadan çekinilmesi<br />

kabine kararı ile tebliğ edilmiştir.”<br />

<strong>Milli</strong> <strong>Mücadele</strong>mizin 100. yılı anısına FMV Ispartakule Işık Lisesi & Fen Lisesi öğrencilerinden oluşan “ARŞİVE IŞIK TUTANLAR” ekibi tarafından derlenmiştir.


30 MAYIS 1919<br />

35<br />

<strong>Milli</strong> <strong>Mücadele</strong> gazetesi<br />

Hazırlayan: FMV Ispartakule Işık Lisesi & Fen Lisesi ARŞiVE IŞIK TUTANLAR Ekibi<br />

AYVALIK DÜN İŞGAL EDİLDİ<br />

Mustafa<br />

Kemal<br />

Paşa:<br />

“Türk Hükümeti<br />

yabancıların elinde<br />

esirdir.”<br />

Paşa : Anadolu’da<br />

gizli teşkilat kurularak<br />

istiklal<br />

için mücadele<br />

edilmesini<br />

lüzumlu görüyor.<br />

Havza<br />

Mustafa Kemal Paşa dün Erzurum<br />

15. Kolordu Kumandanı Kazım<br />

Karabekir Paşa’ya yolladığı “İtilaf<br />

Devletlerinin, milli istiklalimizi ve<br />

devletimizi idama mahkum etmekte<br />

oldukları anlaşılmıştır.” demekte<br />

ve İstanbul’daki Türk hükümetinin<br />

de yabancı kuvvetlerin elinde esir<br />

bulunduğunu ve İstanbul şehrinin<br />

de kuvvetle işgal altında olduğunu<br />

bildirmektedir.<br />

Mustafa Kemal Paşa, Anadolu’daki<br />

devlet memurlarının itimat<br />

edilecek şahıslarla işbirliği halinde<br />

gizli olarak teşkilatlanmaları gerektiğini<br />

de kaydederek istiklalimizi<br />

temin için bu şekilde yapılacak<br />

çalışmalarda ve mücadelede esas<br />

devin de askerlere düştüğünü ilave<br />

etmektedir.<br />

Mustafa Kemal Paşa bu gizli telgrafında<br />

“Milletin esaretten kurtarılması,<br />

hakim ve müstakil olarak<br />

topraklarımızda yaşayabilmesi<br />

ancak azimkar ve namuslu ellerin<br />

milleti kısa ve doğru yoldan müdafaa-i<br />

hukuk ve istikbale sevkiyle<br />

kabil olacaktır.” demektedir.<br />

Mustafa Kemal Paşa bu telgrafı ile<br />

istilaya karşı silahla karşı doymaya<br />

kararlı bulunduğunu da açıklamaktadır.<br />

Dokuzuncu Ordu Müfettişi Rumların<br />

sahillere yanaşmaları ihtimaline<br />

karşı da köylerin silahlandırılmasını,<br />

bu gibi sarkmaların yurdun içine<br />

doğru yayılması karşısında ateşle<br />

mukabele edilmesini ve sahillerdeki<br />

depolarda bulunan silahların da<br />

gizlice içlere doğru kaçırılmasını<br />

istemektedir.<br />

Büyük Mecmua yukarıda görülen kapak resmi ile bu hafta intişar etmiştir. Sultan Fatih, siyah bayraklara<br />

bürünen İstanbul'lumuzu elemle seyretmektedir.<br />

SULTANAHMET’TE<br />

BUGÜN MİTİNG VAR<br />

Yasağa rağmen dağıtılan davetiyelerde<br />

“Vatanın imdadına koş!” deniliyor<br />

Mitinglerin yasak edilmiş olmasına<br />

rağmen dün halk arasında davetiyeler<br />

dağıtılmış ve Türkler bugün Sultanahmet<br />

Meydanında toplanmaya yeniden<br />

davet edilmiştir. Toplantıyı tertip<br />

edenler bunun “miting” değil bir “dua<br />

günü” olduğunu beyan etmişler ve<br />

genişleyen galeyan karşısında polis<br />

müdüriyeti bir şey yapamamıştır.<br />

Dün halk arasında dolaştırılan davetiyeler<br />

şu şekilde kaleme alınmıştır:<br />

“Müslüman yarınki cuma günü resmi<br />

dua günüdür.<br />

Fatih, Sultanahmet, Bayezıd camilerinde<br />

Cuma namazından sonra<br />

Müslüman ve Türk ırklarının kurtuluşu<br />

için dua etmesi, vatanını seven<br />

her Müslümanın bu içtimalarda<br />

bulunması dini vazifedir. Camilerde,<br />

evlerde Cenabı hakka yalvarmak için<br />

dua et. Duadan sonra Allah’a yükselen<br />

kalbinle Sultanahmet’e Türk ve<br />

Müslümanların koşacağı bu büyük ve<br />

umumi içtimaa gel.<br />

“Sevgili vatanın parçalanıyor. Öldürücü<br />

felaketler yapıyor. Hak perdesine<br />

bürünen haksızlar camilerin, mukaddesatını<br />

çiğneyecektir. Gözlerini aç,<br />

dindaşlarını, milletini düşün İzmir<br />

facialarını öğren, Anadolu senin karar<br />

ve emrini bekliyor. Haksızlıklara karşı<br />

feryat et. Alemin vicdanına hitap<br />

eden heyecanlarınla hakkını müdafaaya,<br />

parçalanan vatanının imdadına<br />

koş. Bu mitingte kurtarıcı kararlarını<br />

ver ve halasın için çalışmaya yemin et.<br />

Yasağa ve bu toplantının bir “dua<br />

günü” olacağı beyan edilmiş olmasına<br />

rağmen dün akşam Sultanahmet<br />

Meydanında yüksek bir kürsü kurulmakta<br />

olduğu görülmüştür. Bundan<br />

evvel olduğu gibi on binlerce Türkün<br />

toplanacağı anlaşılmaktadır.<br />

ŞEHRİN BATI TEPE-<br />

LERİNDE DÜŞMANLA<br />

ÇARPIŞMALAR OLDU.<br />

MEVCUDU 500 KİŞİ<br />

BİLE OLMAYAN ALAY<br />

KOZAK’A ÇEKİLDİ.<br />

HALK PANİK İÇİNDE<br />

KAÇIYOR.<br />

Ayvalık<br />

Yunan kuvvetleri bu sabaha kasabamızı<br />

işgale başladılar. Hava<br />

aydınlanmadan bir Yunan birliğinin<br />

Sıçan Adasına çıkarılması ve bu<br />

kuvvetin karanlıktan da faydalanarak<br />

Ayvalık’ın kuzeyindeki tepeleri<br />

hemen ele geçirmesi işgali kolaylaştırdı.<br />

Bu tepeleri ele geçirmek için<br />

172.nci Alay Kumandanı Yarbay<br />

Ali’nin sevk etmiş olduğu müfreze<br />

Yunanla karşılaşmış, kısa bir<br />

çarpışmayı müteakip üstün kuvvet<br />

karşısında geri çekilmiştir.<br />

Şehrin içinde Rumlar çok oluğundan<br />

ve haftalardan beri limanda<br />

durmakta olan Yunan Kızılhaç gemisi<br />

vasıtasıyla bunlar silahlandırılmış<br />

bulunduğundan alaya savunma<br />

hattını kıyılarda değil de geride<br />

tepelerde kurmuştur. Fakat kuzey<br />

tepelerin kontrol altına alınmasının<br />

unutulması savunmayı yıkmıştır.<br />

Esas Yunan çıkarması ilk aydınlıkla<br />

limana yapılmıştır. Gelen kuvvetler<br />

arasında, önceleri Ayvalık’tan ayrılmış<br />

Rumların bulunduğu, hepsinin<br />

de silah taşıdığı görülmüştür.<br />

Büyük Yunan kuvveti körfeze çıkarma<br />

yapıp gerideki tepelere ilerleyince<br />

ilk geniş çarpışmalar olmuş<br />

fakat burada da tutunamayacağını<br />

anlayan Yarbay Al, mevcudu 500<br />

kişi bile olmayan birliklerini Kozak<br />

nahiyesi istikametine çekmiştir.<br />

FETİH GÜNÜ'NÜ<br />

KUTLAYAMADIK<br />

Türkler, İstanbul’un Sultan Fatih<br />

tarafından fetih günü olan 29 Mayıs’ı<br />

bu yıl kutlamaktan menedildiler.<br />

Güzel İstanbul 480 yıl evvel dün Türk<br />

orduları tarafından alınmıştır.<br />

“BÜYÜK MECMUA”’ bu konuda<br />

şunları yazmıştır: “Her yıl bu tarihi<br />

kutlardık. Bu sene bunu kutlamaktan<br />

menedildik. Düşmanlarımız bizim en<br />

samimi hislerimize kadar müdahale<br />

etmekle kalplerimizdeki hisleri silmek<br />

kudretine malik değildirler. Bizi<br />

hissetmekten kimse menedemez.”<br />

Şirketi hayriye biletlere<br />

dört misli zam yaptı<br />

Şirketi Hayriye, biletlere dört misli<br />

zam yapmıştır. Son günlerde ilan<br />

edilen bu zam, Boğaz’da yaşayanlar<br />

arasında büyük teessür uyandırmıştır.<br />

Belediye’nin müdahalede bulunarak<br />

bu zammı durdurması için<br />

teşebbüsler yapılmaktadır.<br />

<strong>Milli</strong> <strong>Mücadele</strong>mizin 100. yılı anısına FMV Ispartakule Işık Lisesi & Fen Lisesi öğrencilerinden oluşan “ARŞİVE IŞIK TUTANLAR” ekibi tarafından derlenmiştir.


MİLLİ MÜCADELE GAZETESİ, 30 Mayıs 1919 36<br />

VENİZELOS’UN<br />

İDDİASI<br />

İzmir’de yalnız 78<br />

Türk öldürülmüş!<br />

Yunan Başbakanı Klemanso’ya yolladığı<br />

mektupta olayları tahrif ediyor<br />

ve iki Yunanlının da yağmacılıktan<br />

kurşuna dizildiğini bildiriyor.<br />

Patriğe İstanbul’da Ayasofya’da randevu veren Venizelos Anadolu’ya gelecek bir Yunan birliğini selamlarken.<br />

PARİS<br />

Yunan Başbakanı Venizelos,<br />

İzmir’de işgal günü cereyan kanlı<br />

olaylarla ilgili olarak kendisinden<br />

izahat istemiş olan Barış Konferansı<br />

Başbakanı Klemanso’ya 29<br />

Mayıs tarihli bir mektup yollamıştır.<br />

Olayları tekrar başka bir şekle<br />

sokarak Yunan subay ve askerlerinin<br />

mesuliyetini hafifletmeye<br />

kalkışan Venizelos, yağma olayları<br />

ile ilgili iki Yunan askerinin de<br />

kurşuna dizilmiş olduğunu, yedi<br />

Yunanlının da daha hafif cezalara<br />

çarptırıldıklarını açıklamakta ve<br />

şunları anlatmaktadır:<br />

“Bay Başkan,<br />

İzmir olayları ile ilgili olarak<br />

size yanlış haberler verilmiştir.<br />

15 Mayıs sabahı halk Yunan çıkarma<br />

birliklerini coşkun bir sevinç<br />

içindeydi. Fakat Efzun birliği Türk<br />

mahallesine yaklaştığı bir sırada<br />

kışladan ve Vali Konağı ile hatta<br />

evlerden Yunan askerleri üzerine<br />

ateş edildi. Bunun üzerinedir ki<br />

ortalık karıştı. Olaylarda 163 kayıp<br />

vardır. 63 ölü ve 100 de yararlı<br />

tespit edilmiştir. Bunların 62’si<br />

AYASOFYA’DA PATRİĞİN<br />

ELİNİ ÖPECEKMİŞ !<br />

Venizelos Paris’ten patrik vekilini<br />

uğurlarken bu vaatte bulundu !<br />

PARİS<br />

Patrik vekili Dorote dün<br />

akşam trenle hareket etmiştir.<br />

Patrik vekili birkaç<br />

gün Atina’da Yunan hükümetinin<br />

misafiri olarak<br />

kalacak ve sonra İstanbul’a<br />

geçecektir.<br />

Gara gelerek Patrik vekilini<br />

uğurlayan Yunan Başbakanının<br />

kendisine şu sözleri<br />

yüksek sesle söylediği<br />

duyulmuştur:<br />

“Yakında elinizi Ayasofya’da<br />

öpeceğim.”<br />

Bu sözler, İstanbul Patrik<br />

vekilini son derece sevindirmiştir.<br />

Yunanlı sivil ve askerdir. 78 kişi<br />

de Türk’tür. Bir Yahudi ve diğer<br />

milletlerden de 22 kişi kayıptır.”<br />

Venizelos, Yunanlıların kayıp<br />

sayısını şişirirken Türklerinkini<br />

azaltmaya bilhassa dikkat etmiş<br />

ve bu olaylardan sonra yapmacılık<br />

yapıldığını itiraf ederek, “Fakat<br />

bunlar yakalanmışlar ve divanı<br />

harbe vermişlerdir” demiştir.<br />

Yunan Başbakanı, Klemanso’ya<br />

yolladığı bu mektupta Divanı<br />

Harp kararı ile iki Yunanlının<br />

kurşuna dizildiğini, 7 Yunanlının<br />

daha hafif cezalara çarptırıldıklarını<br />

da bildirmekte “Şimdi Türk<br />

vali ve Türk memurlar iş başındadırlar<br />

ve şehirde sükûnet temin<br />

edilmiştir.” demektedir.<br />

Saltanat Şûrası’nda “<strong>Milli</strong><br />

Meclis” teşkili için yapılan<br />

ısrarlı teklifler reddedildi.<br />

SABAH gazetesinin<br />

bir muhabirine<br />

beyanatta bulunan<br />

Adliye nazırı Vasfi<br />

Efendi, kabinenin<br />

son toplantısında<br />

Saltanat Şûrası’nda<br />

ortaya atılan teklifleri<br />

incelediğini fakat şu<br />

sırada seçim yapılmasına<br />

imkan görmediğinden<br />

“Mili Meclis”<br />

teşkili teklifini bir<br />

yana bıraktığını, bunun<br />

“tatbiki imkansız<br />

bir teklif ” olduğunu<br />

söylemiştir.<br />

Bazı gazeteler ise<br />

“<strong>Milli</strong> Meclisin teşkili<br />

hususunda ısrar<br />

etmekte ve Saltanat<br />

Şûrası’nda bu teklif<br />

etrafında çoğunluğun<br />

toplandığını yazmaktadırlar.<br />

Diğer taraftan<br />

İKDAM <strong>Gazetesi</strong>,<br />

Saltanat Şûrası’nın<br />

beklenen neticelerden<br />

hiç birini vermemiş<br />

olduğunu da<br />

tekrarlanmaktadır.<br />

VAHİDETTİN’İN<br />

SÖZLERİ<br />

Padişah Vahdettin<br />

önceki gün Yedek Subaylar<br />

Cemiyeti’nin<br />

temsilcilerini kabul<br />

etmiştir. Vahdettin,<br />

“tehlikeli durum karşısında<br />

vazife almaya<br />

hazırız” diyen Yedek<br />

Subaylara şu cevabı<br />

vermiştir:<br />

“Allah’ın yardım ile<br />

sizlerin yardımına ihtiyaç<br />

kalmayacaktır.”<br />

JANDARMA<br />

KUMANDANI :<br />

“DURUM ELİMDİR<br />

Şehrimizde Fransızca çıkmakta<br />

olan ENTENTE gazetesine<br />

beyanatta bulunan Jandarma<br />

Kumandanı Kemal Bey Yunan<br />

işgal bölgesinde durumun elim<br />

olduğunu, bu bölgelerdeki<br />

jandarma subay ve askerlerinin<br />

başka yerlere nakillerini ısrarla<br />

istediklerini açıklamıştır.<br />

Jandarma Kumandanı, Yunan<br />

işgal sahalarındaki halkın da<br />

geniş bir öç hareketine hazırlanmakta<br />

olduğunu bildirmiştir.<br />

İzmir’den kaçmış olan vatandaşlarımızdan<br />

mühim bir<br />

grup dün Gülnihal vapuru<br />

ile Bandırma’dan şehrimize<br />

gelmişlerdir.<br />

GAZETE<br />

SANSÜRÜNÜN<br />

HAFİFLETİLMESİ<br />

İSTENİYOR<br />

Gazetecilerin olağanüstü kongresi<br />

dün yapılmış ve mevcut<br />

yapılması, tedbirlerin hafifletilmesi<br />

için teşebbüslerde<br />

bulunulması kararlaştırılmıştır.<br />

Yapılan seçimler sonunda idare<br />

heyetine Mahmut Sadık Rauf,<br />

Ahmet, Velid, Asım, Nuzhet<br />

Sabit, Necmettin Sadık, İsmet<br />

Suphi, NAIM, Ruşen Eşref,<br />

Şinasi, Hakkı Tarık, Hüseyin<br />

Ragıp, Ziya, Hilmi beyler gelmişlerdir.<br />

Yeni idare Heyeti de Başkanlığa<br />

Velid, Genel Sekreterliğine<br />

Nuzbet Sabit beyler getirilmiştir.<br />

Padişah Sultan Vahdettin Saltanat Şurası’na giderken.<br />

<strong>Milli</strong> <strong>Mücadele</strong>mizin 100. yılı anısına FMV Ispartakule Işık Lisesi & Fen Lisesi öğrencilerinden oluşan “ARŞİVE IŞIK TUTANLAR” ekibi tarafından derlenmiştir.


31 MAYIS 1919<br />

37<br />

<strong>Milli</strong> <strong>Mücadele</strong><br />

gazetesi<br />

Hazırlayan: FMV Ispartakule Işık Lisesi & Fen Lisesi ARŞiVE IŞIK TUTANLAR Ekibi<br />

MUSTAFA KEMAL PAŞA<br />

YUNAN’LA SİLAHLI<br />

MÜCADELEYE<br />

KARARLI<br />

Paşa, milli istiklâlimizi kurtarmak için mücadeleye<br />

mecbur olduğunu açıkladı.<br />

Mustafa Kemal Paşa dün Erzurum’da<br />

Karabekir Paşa’ya yolladığı yeni bir<br />

telgrafında, milli istiklâlimizi kurtarmak<br />

için silahlı mücadeleye atılmaya<br />

kararlı olduğunu bildirmiştir.<br />

Dokuzuncu ordu müfettişi, 29 Mayıs’ta<br />

Vali Münir Beyden bir telgraf<br />

aldığını, bunda Ermenilerin Kars ve<br />

Sarıkamış’ta on bin asker topladıklarının<br />

ve Ermeni General Anrazük’in de<br />

30 bin kişilik bir kuvvetle Van’a doğru<br />

sarktığının bildirildiğini söyleyerek<br />

bu hususta 15. kolordu kumandanındaki<br />

izahat istemektedir.<br />

Paşa’nın bu telgrafının en önemli tarafı,<br />

şimdiki durumumuzun tahlilini<br />

yaptığı kısımdır. “Siyasi vaziyetimizi<br />

ben çok karanlık görüyorum.” diyen<br />

Mustafa Kemal, İngilizlerin İzmir’de<br />

yaptıkları gibi doğuda da Ermenilerine<br />

pişdarlık etmeleri ihtimalinin<br />

kuvvetli bulunduğunu kaydetmekte<br />

ve şöyle demektedir:<br />

“Kanaatimce böyle bir hali biz muhasemata<br />

iptidar ad ve telakkiye mülkü<br />

meşruumuzu ve istiklal millimizi<br />

kurtarmak için mecburuz.”<br />

Paşa bu görüşlerini İstanbul’a Genelkurmay<br />

Başkanı Cevat Paşa’ya<br />

da bildirmiş olduğunu söyleyerek,<br />

İstanbul Hükümetinin durumunu da<br />

şöyle belirtmektedir:<br />

“Adeta mahsur bir kaleye benzeyen<br />

Babıâlide İtilaf mümessillerinin eşiri<br />

gibi bir şekilde mukadderatı milleti<br />

idareye uğraşan Hükümeti merkeziyemizin<br />

bu gibi hususta hiçbir şey<br />

diyemeyeceğini, yapamayacağını bugünkü<br />

misalleriyle takdir edebiliriz.”<br />

Halkın düşüncelerine tercüman olan Mustafa Kemal Paşa<br />

NAKİYE HANIM’IN<br />

COŞKULU KONUŞMASI<br />

Fevziye Mektepleri Lisesi Müdiresi Nakiye Hanım<br />

işgale karşı Sultan Ahmet mitinginde konuşurken.<br />

Dün gece memleket sarsıldı. İki tarihi<br />

mabed arasında 100.000 kişi toplandı.<br />

Tezahürat görülecek bir manzara idi.<br />

Polis Sultanahmet Camii duvarları<br />

içinde kalması şartı ile buna özel bir<br />

müsaade verdiğini bildirmiş olmasına<br />

rağmen büyük kalabalık dört duvar<br />

arasına sığmadı, meydan taştı.<br />

Fatih, Beyazıt, Sultanahmet camilerinde<br />

şelatı cumayı eda eden kadın-erkek<br />

binlerce ve binlerce mümin Ayasofya<br />

meydanını birden dolduruverdi. Süratle<br />

yüksek bir yerde siyahlara fark edilmiş<br />

muazzam bir kürsü kuruldu.<br />

İsmail Hakkı Bey, Hoca Rasim Efendi<br />

ve Şükufe Nihal Hanım’ın heyecanlı konuşmalarından<br />

sonra kürsüye gelen Feyziye<br />

Mektepleri Lisesi Müdüresi Nakiye<br />

Hanım yaptığı konuşmada : “Efendiler !<br />

Fatih’in, Selim’in, Süleyman’ın mezarını,<br />

ecdadının ebedi abideleri olan camileri,<br />

türbeleri bırakıp çıkacak içinizde bir erkek<br />

var mıdır? Ben gözümde canlandıramıyorum.<br />

Çıkmayacaksınız, bırakmayacaksınız.<br />

Biz de daima sizinle beraber<br />

olacağız! Önümüzde açık iki yol var:<br />

Biri, tarihimize şanımızla devam etmek,<br />

diğeri gözlerimizle beraber tarihimizi de<br />

kapayıp ebediyete götürmektir.” diyerek<br />

topluma kurtuluş çağrısı yaptı.<br />

VAHŞİLER<br />

Milaslı Dr. İsmail Hakkı Bey “Vahşiler<br />

İzmir gibi bir memlekette zulüm yaptılar<br />

ve Avrupa bunun karşısında sustu.”<br />

demiş, Avrupa’ya güven kalmadığını<br />

beyan etmiş ve bağırmıştır.<br />

“Esir olamayız!”<br />

Son olarak kürsüye gelen Hamdullah<br />

Suphi Bey şunları söylemiştir.<br />

“Bizi Anadolumuz’da rahat bırakmak<br />

istemiyorlar. Anadolu kaç mazlum halka<br />

vatan olmuş bir topraktır. Kırımdan<br />

sürülen yuvaları dağılan zavallı Tatarlar,<br />

Kafkas’tan sürülen zavallı Çerkezler,<br />

Rumeli’nin her tarafından yangın önünde,<br />

kılıç önünde muhaceret eden zavallı<br />

Türkler, Arnavutlar, Boşnaklılar.”<br />

“Galip devletlere soruyoruz: Biz Yunan<br />

idaresinin ne olduğunu pek güzel<br />

biliriz. Mora’dan Telsalya’ya, Telsalya’dan<br />

Trakya’ya. Yunanistan’ın inkişafı imha<br />

demektir. Anadolu’da Yunanistan demek<br />

yangın demektir.”<br />

Hamdullah Suphi Bey, “Yunanlıları<br />

istemiyoruz. Eğer mutlaka bu vatanparenin<br />

alınması icap ediyorsa İngilizler,<br />

Amerikalılar alsınlar” deyince büyük<br />

kalabalıktan birden sesler yükselmiştir:<br />

“İstikbal isteriz. Biz hak isteriz, istiklal<br />

isteriz!”<br />

Bunun üzerine Hamdullah Suphi Bey:<br />

“Evet arkadaşlar, ben de sizinle istiklal<br />

istiyorum. Hakir olmaya sefil olmaya,<br />

bedbaht olmaya razıyız, başımızda<br />

Türk hükümeti bulunsun fakat eskiden<br />

yapılan zulümler gibi bizi mutlaka bir<br />

haksızlığa mahkum etmek istiyorlarsa<br />

Aydın Yunan’a kalmasın!”<br />

Bundan sonra Padişah’a sunulacak<br />

miting kararları okunmamış kabul<br />

edilmiştir.<br />

Miting kararları<br />

Dünkü miting sonunda büyük kalabalığa teker teker<br />

sunularak alkışlar içinde kabul edilen kararlar şunlardır:<br />

1. Türkler, Wilson prensiplerinin kendilerine ait olan 12.<br />

maddenin tam olarak tatbikini talep ederler.<br />

2. Pek çok esir milletlere istiklal verilirken 950 seneden<br />

beri Anadolu’da saltanat ve istiklâle malik olan bir milletin<br />

esaret altına alınması adeta muvafık olamaz<br />

Kemal’i azım ile hakkımızı talepte son dereceye kadar ısrar<br />

edeceğiz. Biz Türk ekseriyeti haiz olan memleketlerin<br />

birliğine vaki olan tecayüzü, medeni alern huzurunda<br />

protesto ediyoruz.<br />

Mitingte kabul edilen bu kararları Padişah’a sunacak bir<br />

heyet de seçilmiştir.<br />

EDİRNE, İZMİR İÇİN AĞLADI.<br />

Öğrendiğimize göre, geçen salı günü Edirne’de<br />

Sultan Selim Camii avlusunda binlerce halkın<br />

iştiraki ile büyük bir miting yapılmıştır. Yukarıdaki<br />

resimde, Sultan Selim Camii avlusunda yapılan<br />

büyük mitingden bir sahne görülmektedir. Bu<br />

münasebetle bütün Türk bayrakları siyah tüllerle<br />

örtülmüştür. Toplanan 10 bin Türk, İzmir’den<br />

Yunan kuvvetlerinin derhal çekilmelerini istemiş<br />

ve istiklal uğrundaki mücadeleye yardım edeceklerine<br />

and içmişlerdir.<br />

<strong>Milli</strong> <strong>Mücadele</strong>mizin 100. yılı anısına FMV Ispartakule Işık Lisesi & Fen Lisesi öğrencilerinden oluşan “ARŞİVE IŞIK TUTANLAR” ekibi tarafından derlenmiştir.


MİLLİ MÜCADELE GAZETESİ, 31 Mayıs 1919 38<br />

Aydın için, İzmir için gözyaşlarını<br />

döken isimsiz bir türkü...<br />

AYDIN TÜRKÜSÜ<br />

"Yunan ordusu Aydın’a kadar ilerleyebilir" diyen Bileşik Amerika Başkanı Wilson Paris’te Avrupalı devletlerle bir arada.<br />

Dün İLERİ gazetesine kapalı bir zarf<br />

gönderildi. İçinden de bir Aydın<br />

türküsü çıktı. Altında ne bir imza<br />

ne de bir harf. Yalnız bir tezkerede<br />

şunlar yazılıydı:<br />

“Gönderdiğim türküyü yazanın kim<br />

olduğunu aramayınız. Onu, bugün<br />

her ferdi ağlayan bir milletin kederli<br />

şairi yazdı. İhtimal ki yarın bir sanatlar<br />

ilham da besteleyecek. Millet<br />

bir müddet de şu ufacık türkünün<br />

musikisi ile ağlayacaktır. Avrupalılar<br />

Türkle Aydın arasındaki ilişkiyi<br />

bilemezler. Bizim milli ve asil<br />

halka ait musikimizle raksımızın en<br />

kıymettar bir kısmı da Aydın’daki<br />

zeybeklerdir.<br />

Zeybeği Türk’ten ayırmak bu<br />

milletin benliğinden büyük bi şeyi<br />

yıkmaktır. Bu ise mümkün değildir.<br />

Türkümü lütfen neşrediniz. Onu<br />

bir kere de İLERİ’nin sahifesinde<br />

okuyup teessürürümü yeniliyeyim,<br />

imzaya ne lüzum var. Bütün Türkler<br />

gibi Aydın için, İzmir için gözyaşlarını<br />

döken bir Türk.”<br />

bir Aydın zeybeği<br />

DÖRTLER BİR TÜRK<br />

HEYETİNİ DİNLEYECEK<br />

PARİS<br />

Yüksek Konseyin dün yaptığı toplantıda,<br />

Damad Ferid’in, bir Türk<br />

delegasyonunun Barış Konferansı<br />

tarafından dinlenilmesi için yollamış<br />

olduğu bir mektup okunmuştur.<br />

Bu mektup okunduktan sonra toplantıda<br />

bulunanlar arasında şu tartışma<br />

cereyan etmiştir:<br />

Başkan Wilson -Herhangi bir düşman<br />

delegrasyonu kabul etmedik ki?<br />

Loyd George - Almanlara yapılan<br />

muamelenin Türklere de yapılması<br />

için bir sebep göremiyorum. Bir Türk<br />

delegrasyonunun dinlenilmesine bir<br />

itiraz var mı?<br />

Başkan Wilson - Hayır. Fakat Bulgarlar<br />

da aynı şeyi isteyeceklerdir.<br />

Loyd George- Buna bir mahzur görüyor<br />

musunuz ?<br />

Başkan Wilson- Bu halin Romanyalılarla<br />

güçlükler yaratmasından endişe<br />

ediyorum.<br />

Loyd George- Şimdilik Bulgar meselesi<br />

üzerinde tespit edilmiş bir fikrim<br />

yok.<br />

Başkan Wilson - Türkler, İzmir’de<br />

yaptıklarımızı protestoya başlayacaklar.<br />

Klemanso - Bize ne bundan?<br />

Başkan Vilson- Bir tartışmaya kapılmamak<br />

lazımdır.<br />

Orlando - Fakat gene de onları dinleyebiliriz.<br />

Başkan Wilson - Fakat murahhas<br />

sıfatıyla. Çünkü hazırlıklarımız azdır.<br />

Yerinde bir tahkikat yapsak, tartışmak<br />

istedikleri konuların neler olduğunu<br />

sorsak daha iyi olmaz mı?<br />

Klemanso - Onları dinlemeyi kabul<br />

ediyoruz. O kadar.<br />

Loyd George - Bırakalım söylemek<br />

istediklerini söylesinler. Bu, büyük bir<br />

tehlike teşkil etmez.<br />

Bu tartışmayı müteakip Damad<br />

Ferid’e bu yolda bir cevap yazılması<br />

kararlaştırılmıştır. Aynı toplantıda<br />

Yunan ordusunun Anadolu’da ileri<br />

hareketi de tartışılmıştır.<br />

Klemanso bu hususta şöyle demiştir:<br />

“Yunanlıları, İzmir’den uzaklara ilerlememeye<br />

davet etsek, bunu düşünüyorum.<br />

Manisayı da işgal ettiler.”<br />

Buna karşılık Amerika Başkanı Vilson<br />

şu cevabı vermiştir:<br />

“İşgal bölgelerini bütün İzmir sancağına,<br />

Aydın’a kadar yayabileceklerine<br />

karar verdik.”<br />

Aydın Türk’ün ana yurdu<br />

Vermez onu altın ordu<br />

Düşman İzmir’e girerken<br />

Bütün millet ağlıyordu<br />

Doğma güneş yasımız var<br />

Git haber ver diyar diyar<br />

Türkün kolları bağlandı<br />

İzmir’i ondan aldılar<br />

Yaşadıkça Türk evladı<br />

Değişir mi (Aydın) adı<br />

Alem cenun mu getirdi<br />

Yoksa tarih mi bunadı<br />

Karalar mı giydin bu yaz<br />

Yeşil duyaklı bağların<br />

Her kuşa meşken olamaz<br />

Kartal<br />

TÜRKÜ<br />

Aydın, Aydın güzel Aydın<br />

Ah bir kere kurtulaydın<br />

Aydın, Aydın güzel Aydın<br />

Ah bir kere kurtulaydın<br />

Aydın, Aydın güzel Aydın<br />

Keşke yanıp yıkılaydın<br />

Aydın, Aydın güzel Aydın<br />

Korkma benden ayrılmadın<br />

Bekle geleceğim yarın<br />

YARIN RAMAZAN<br />

Yarın Ramazan’dır. Bu gece davulları sokaklarımızda gene duyacağız.<br />

Bütün kalplerimiz, mübarek ayı, Yunan işgali altında geçirmeye hazırlanan<br />

İzmir, Manisa, Aydın, Ayvalık halkı ile beraberdir.<br />

Bu mübarek ay içinde daha hangi Türk şehirlerinin Yunan işgali altına<br />

düşeceğini düşünmemiz, ıztıraplarımızı kat kat arttırmaktadır.<br />

İzmir’de Yunan İşgal Kumandalığının, Ramazan münasebetiyle sokağa<br />

çıkma yasaklarını Müslümanlar için hafifletilmesi “Top, Yunan bataryalarınca<br />

atılacaktır.” diye ilanda bulunması kimseyi kandırmamıştır.<br />

AKHİSAR İLE BURHANİYE<br />

TEHLİKE ALTINDA<br />

AKHİSAR<br />

Dün Manisa’dan çıkan 300 mevcutlu<br />

bir Yunan kuvveti şehrimiz istikametinde<br />

ilerlemiş ve Akhisar’a iki saat<br />

mesafede Kapaklı istasyonu civarında<br />

karargah kurmuştur. Bu Yunan kuvvetinin<br />

Akhisar’ı işgale hazırlandığı<br />

haber alınmıştır.<br />

BURHANİYE<br />

Kasabamızdaki Rumlar Yunan ordusuna<br />

ilhak için buradan ayrılmışlardır.<br />

Henüz Burhaniye işgal edilmemiştir<br />

fakat giden yerli Rumların<br />

silahlanarak Yunan askeri birlikleri<br />

ile birlikte gelip kasabayı ele geçirecekleri<br />

söylenmektedir. Burhaniye<br />

Türk halkı ilgililere başvurarak süratle<br />

asker gönderilmesini Yunan geldiği<br />

takdirde İzmir’den de feci katliama<br />

sahne olacaklarını bildirmektedirler.<br />

İSTANBUL’DA RUMLAR DAHA<br />

FAZLAYMIŞ!<br />

Bir Yunan dergisi İstanbul’daki Rum Kulübü tarafından<br />

dörtler konseyine yollanan bir muhtırayı açıklıyor.<br />

PARİS<br />

Burada yayınlanmakta olan “Bulletin<br />

Hellenique” adlı<br />

Yunan kulübünün, Paris’te Yüksek<br />

Konsey’e yolladığı bir muhtırayı<br />

açıklamıştır. Klübün başkanı felsefe<br />

doktoru Aftentopulos ve genel<br />

sekreteri Avukat E. Mavrides tarafından<br />

imzalanmış olan muhtırada<br />

Trakya, Anadolu ve İstanbul’un<br />

Yunanistan’a ait olduğu. Yunanistan’la<br />

birleştirilmeleri gerektiği ileri<br />

sürülmekte ve İstanbul’da aşikar<br />

olan Türk çoğunluğu garip bir hesapla<br />

azınlık haline getirilmektedir.<br />

Muhtırada şöyle denilmektedir:<br />

“ Sık sık Türk çoğunluğuna sahip<br />

bir memleket diye bahsedilen<br />

İstanbul aslında tam bir Yunan<br />

ülkesidir. Bu şehrin 1.186.419<br />

nüfusu içinde 424.112 Yunanlı ve<br />

499.114 Müslüman vardır. Fakat<br />

1912 istatistiklerine göre , Türk nüfusu<br />

içinde 47.071 devlet memuru<br />

bulunmaktadır. Bunlar, aileleri ile<br />

birlikte hesaplandığı takdirde (beşer<br />

nüfustan) 235.335 eder. Osmanlı<br />

Devleti İstanbul’dan çıkarılıp<br />

Başkent Anadolu’ya gönderilince<br />

bunlar da devleti takip edeceklerdir.<br />

Bu vaziyette İstanbul’da Run nüfusu<br />

ezici çoğunluktur. Bu hesaba dayanan<br />

Rum klübü İstanbul’un Yunanistan’a<br />

verilmesi gerektiğini barış<br />

konferansına hatırlattırmaktadır.<br />

Senatör Lodge’un Anadolu ile ilgili<br />

teklifi<br />

Birleşik Amerika Senatosunun<br />

23 Mayıs günü yaptığı toplantıda<br />

konuşan Senatör, Anadolu’nun<br />

Rumlar’a meskün bütün bölgelerinin<br />

Yunan idaresi altına koyulmasını<br />

istemiş ve bu yolda bir teklif<br />

hazırladığını bildirmiştir.<br />

<strong>Milli</strong> <strong>Mücadele</strong>mizin 100. yılı anısına FMV Ispartakule Işık Lisesi & Fen Lisesi öğrencilerinden oluşan “ARŞİVE IŞIK TUTANLAR” ekibi tarafından derlenmiştir.


2 HAZIRAN 1919<br />

39<br />

<strong>Milli</strong> <strong>Mücadele</strong><br />

gazetesi<br />

Hazırlayan: FMV Ispartakule Işık Lisesi & Fen Lisesi ARŞiVE IŞIK TUTANLAR Ekibi<br />

ÖDEMİŞ’TE YUNANLA<br />

KANLI ÇARPIŞMALAR<br />

Üstün Yunan kuvvetleri ağır zayiat verdikten sonra dün gece şehri işgal ettiler<br />

ve üç köyü de yaktılar. 2 şehit verdik, 20 yaralı askerimiz vardı.<br />

ÖDEMİŞ<br />

Ödemiş’in 10 kilometre batısında<br />

Hacıilyas-Faka hattında dün Yunan<br />

kuvvetleri ile beş saat süren kanlı bir<br />

çarpışma cereyan etmiştir. Jandarma<br />

Kumandanı Tahir Fethi Bey tarafından<br />

silah dağıtılmış olan 120 efe çok<br />

üstün Yunan kuvvetlerine ve topçularına<br />

karşı saatlerce göğüs gerdikten<br />

sonra zayiat vererek geri çekilmişlerdir.<br />

İki şehit verdik, yirmi de yaralı askerimiz<br />

var.<br />

Yunan kuvvetlerinin zayiatı çok daha<br />

fazladır.<br />

Gökçen Efe de savaşa katılmıştır.<br />

Bu, Anadolu’nun milli ve milis kuvvetleri<br />

ile Yunan ordusu arasında ilk<br />

savaştır.<br />

Jandarma Kumandanı Tahir Fethi<br />

de çarpışmalardan sonra Kolordu<br />

Komutanlığına yolladığı raporunun<br />

altına “Ödemiş <strong>Milli</strong> Kuvvetler Komutanı”<br />

olarak imza atmıştır.<br />

Yunan ordusu gece geç vakit şehre<br />

girmiştir. İlk defa böyle bir mukavemetle<br />

karşılaşmalarına ve zayiat vermelerine<br />

sinirlenen Yunanlılar Çatal,<br />

Hacıilyas, Kabaköy köylerini kamilen<br />

yakmışlardır. Halk hicret etmektedir.<br />

Yerli Rumların kılavuzluğu kasabanın<br />

işgalinde mühim rol oynamıştır.<br />

SİLAHA SARILAN EFELER<br />

Anadolu, Yunan istilasına boyun eğmeyeceğini göstermiştir. Resimde, Ege kasabalarından birinde silaha sarılan köylülerimiz, efelerimiz görülmektedir.<br />

Timoleon Efendi<br />

değiştirildi!<br />

Düne kadar İçişleri Bakanlığı<br />

Müsteşarlığını idare etmekte<br />

olan Osmanlı Rumu Timpleon<br />

Efendi Ticaret Bakanlığındaki<br />

eski görevine nakledilmiş ve yerine<br />

Keşfi Bey tayin edilmiştir.<br />

Anadolu’da Yunan ileri hareketi<br />

esnasında İçişleri Bakanlığına<br />

başvurup ne yapacaklarını<br />

soran kaymakamlara devamlı<br />

olarak Rum müsteşar Timoleon<br />

Efendinin muhattap olması<br />

şikayetlere de yol açmıştı.<br />

Büyükada’da Rum Gösterisi !<br />

Cumartesi günü Büyükada’da<br />

“Yunanlılık nümayişleri” cereyan<br />

etmiştir. Buna, adaya bir Yunan<br />

harp gemisinin yaklaşması ve Yunan<br />

silahendazlarının çıkmaları<br />

sebep olmuştur. Rum mektepleri<br />

önde öğretmenleri ve geride<br />

öğrencileri, ellerinde Yunan bayrakları<br />

ile Yunan bahriyelilerini<br />

karşılamışlardır.<br />

Sarhoş Yunan tayfa gece de<br />

eğlenmiş ve bütün evlere Yunan<br />

bayrakları da çekişmiştir.<br />

Nümayiş yapanlar uzun zaman<br />

(Yaşasın Yunanistan) diye bağırmışlardır.<br />

Bir Yunan harp gemisinin adaya uğraması<br />

üzerine Rum okulları Yunan<br />

bayrakları ile gösteriler yaptılar ve<br />

“Yaşasın Yunanistan!” diye bağırdılar.<br />

Dün Silivri’den şehrimize gelen<br />

bir heyet, bu bölgede Rum ahalinin<br />

silahla tecavüzlerde bulunduğunu,<br />

yağmacılık yaptığını<br />

bildirerek yardım istemiştir.<br />

Müftü Hafız Halil Efendi, Yeğen<br />

zade Mehmet, Mehmetagazade<br />

Hüseyin Kazım ve Sadık beylerden<br />

kurulu heyet, İçişleri<br />

Bakanı Ali Kemal’e feci durumda<br />

olduklarını, Rum ahalinin baskısı<br />

altında yaşadıklarını bildirmişlerdir.<br />

Rusya Bolşevik Olunca<br />

İstanbul Yunanistan’a<br />

Verilmeliymiş!<br />

Atina<br />

(Nea Hellas) adındaki Atina gazetesi,<br />

İstanbul’un Yunanistan’a verilmesi<br />

lehinde yayın yapmaktadır.<br />

Bu Yunan gazetesine göre, bolşevizme<br />

kaymış olan Rusya’nın artık<br />

İstanbul üzerinde hak iddia etmesine<br />

imkan kalmamıştır ve bu sebeple de<br />

şehir Yunanlılara bırakılmalıdır.<br />

(Nea Hellas), İstanbul’un Yunanistan’a<br />

verilmesinde zorluklar bulunması<br />

halinde bir başka teklifi de ileri<br />

sürmekte ve İstanbul’un müstakil bir<br />

idare altına konmasını fakat bu idarede<br />

ekseriyetin Yunanlılardan teşekkül<br />

etmesini istemektedir.<br />

Ramazan uygulaması<br />

Ramazan Şerifte bütün devlet<br />

dairelerinde memurlar saat birde<br />

vazifeleri başına gelecekler ve<br />

akşam beş buçukta evlerine döneceklerdir.<br />

Diğer taraftan polis müdüriyeti de<br />

bir tebliğ neşretmiş ve Ramazan<br />

süresince kadınların Direkler, arasında<br />

dolaşmaları menedilmiştir.<br />

Şehrin eğlence yerlerine yaklaşamayacak<br />

olan kadınların Fatih ve<br />

Bayezıd taraflarında dolaşmaları<br />

serbest bırakılmaktadır.<br />

Geceleri parklarda oturmak da<br />

yasak edilmektedir.<br />

<strong>Milli</strong> <strong>Mücadele</strong>mizin 100. yılı anısına FMV Ispartakule Işık Lisesi & Fen Lisesi öğrencilerinden oluşan “ARŞİVE IŞIK TUTANLAR” ekibi tarafından derlenmiştir.


40<br />

Arsive Isık Tutanlar Ekibi<br />

Beyazıt Devlet Kütüphanesi Katalog Çalışmaları<br />

Türk milletinin, Millî Önderi Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün öncülüğünde Millî <strong>Mücadele</strong>’yi kazanarak Kurtuluş’a, Türkiye Cumhuriyeti<br />

devletini kurarak bağımsızlığa uzanan uzun ve meşakkatli yolun başlangıcı, ilk adımı olan 19 Mayıs 1919’un 100. yılı anısına<br />

FMV Ispartakule Işık Lisesi ve Fen Lisesi öğrencilerinden oluşan Arşive Işık Tutanlar ekibi tarafından hazırlanmıştır.<br />

15 Mayıs- 2 Haziran 1919 tarihleri arasında çıkan haberlerin ve manşetlerin derlenmesinden oluşan Millî <strong>Mücadele</strong> gazetesi, Beyazıt<br />

Devlet Kütüphanesi arşivleri taranarak öğrencilerimiz tarafından oluşturulmuştur.<br />

* Ömer Sami Coşar, İstiklal Savaşı <strong>Gazetesi</strong> (Ana Kaynak)<br />

* Yeni Gazete<br />

* Tercüman-ı Ahval <strong>Gazetesi</strong><br />

* İleri <strong>Gazetesi</strong><br />

* Ceride-i Havadis <strong>Gazetesi</strong><br />

* Minber <strong>Gazetesi</strong><br />

* İrade-i <strong>Milli</strong>ye <strong>Gazetesi</strong><br />

Kaynakça<br />

ÜCRETSİZDİR.<br />

<strong>Milli</strong> <strong>Mücadele</strong>mizin 100. yılı anısına FMV Ispartakule Işık Lisesi & Fen Lisesi öğrencilerinden oluşan “ARŞİVE IŞIK TUTANLAR” ekibi tarafından derlenmiştir.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!