07.09.2014 Views

SURET-SİZ

Tunca Sanat'ın 15 Aralık 2010 - 30 Ocak 2011 tarihleri arasında düzenlediği “Suret-siz’’ adlı sergisi için Mahmut Nüvit'in kaleme aldığı yazısı...

Tunca Sanat'ın 15 Aralık 2010 - 30 Ocak 2011 tarihleri arasında düzenlediği “Suret-siz’’ adlı sergisi için Mahmut Nüvit'in kaleme aldığı yazısı...

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

<strong>SURET</strong>-<strong>SİZ</strong><br />

YOU THE VISAGE, VISAGELESS


Metin Text<br />

Mahmut Nüvit<br />

Çeviri Translation<br />

Fred Stark<br />

Fotoğraflar Photos<br />

Hadiye Cangökçe<br />

Grafik Tasarım Graphic Design<br />

Savaş Çekiç<br />

Sergi Tasarımı Exhibition Design<br />

Mehmet Şahin - Füsun Batur<br />

Baskı Print<br />

Mas Matbaacılık A.Ş.<br />

Hamidiye Mh. Soğuksu Cd. No. 3<br />

Kâğıthane 34408 İstanbul<br />

t: 0212 294 10 00<br />

f: 0212 294 90 80<br />

e: info@masmat.com.tr<br />

Bu katalog Tunca Sanat’ın<br />

15 Aralık 2010 - 30 Ocak 2011 tarihleri<br />

arasında düzenlediği “Suret-siz’’<br />

adlı sergi için 1000 adet üretilmiştir.<br />

This catalog was printed in a run of 1000 for<br />

the exhibition “you the visage, visageless” held<br />

by tunca sanat from 15 December 2010 to 30<br />

January 2011<br />

Bülbül Mh. Paşabakkal Sk.<br />

Eskici İş Merkezi No: 28/34 Kat: 3<br />

Dolapdere Beyoğlu İstanbul<br />

t: 0 (212) 256 96 00 - 297 77 68<br />

m: 0 (530) 931 42 06<br />

f: 0 (212) 256 10 39<br />

e: info@tuncasanat.com<br />

w: www.tuncasanat.com


<strong>SURET</strong>-<strong>SİZ</strong><br />

Adem Genç<br />

Balkan Naci İslimyeli<br />

Bedri Baykam<br />

| 3<br />

YOU THE VISAGE,<br />

VISAGELESS


GERÇEK<br />

İLE<br />

SOYUT<br />

4 |<br />

ARASINI<br />

BULAN<br />

SIRAT<br />

KÖPRÜSÜ 1


1) Gerçek İle Mücerret Arasını<br />

Bulan Sırat Köprüsü’nü kuvvetli<br />

bir sanat mizacının kanatlarıyla<br />

aşacak olana ne mutlu... Fikret<br />

Otyam, Nurullah Berk ile bir<br />

konuşma, Varlık Dergisi 1 Şubat<br />

1952 sayı 379 sayfa 20<br />

2)1947 yılında tavanarası<br />

ressamalarına katılanYılmaz<br />

Batıbeki daha sonra Atıf Yılmaz<br />

adıyla film yönetmeye başlamıştır.<br />

Kezban Arca Batıbeki’nin<br />

babasıdır. 1979 yapımı Adak<br />

Filmine Balkan Naci İslimyeli<br />

sanat yönetmenliği yapmıştır.<br />

Adağın kan kırmızısı, 2001 e<br />

tarihlenen zamansız serisine<br />

ait ikonların öncesinde, 2000 de<br />

yapılan dejavu serisine hakim<br />

olmuştur. Adak filminde yer<br />

alan ve uzun uzun gösterilen bir<br />

takım ritüeller dejavu serisinde<br />

çeşitlenmiştir.<br />

3) Türk Resminde Non-Figüratif<br />

Tartışmaları ve Tavanarası<br />

Ressamları, Zeynep Yasa<br />

Yaman, Türkiye’de Sanat, Mayıs/<br />

Ağustos 1993, S9, s60-63 de<br />

yayınlanmıştır.<br />

Türkiye’ye soyut sanatın girişi, 1950’li yıllar, Türkiye’nin<br />

demokratikleşme çabalarına rastlar. Soyut resim; altı dönem<br />

İnönü hükümetleri iktidarından sonra başa geçen Demokrat<br />

Partinin iktidarıyla temsil edilir ve muhaliftir. Tek parti<br />

dönemlerindeki egemen olan devlet ve devleti temsil eden<br />

kurumlar tarafından desteklenen, satın alınan, sergilenen<br />

akademik ve figüratif işlerin dışında özgürlük yolları arar.<br />

Devletin desteği olmadan ve bağımsız olabilme gayretiyle<br />

1933 yılında kurulan d grubu, merkezin dışındaki arayışlarında<br />

bile giderek merkezle birleşmek zorunda kalması sonucu,<br />

kendilerine’ Tavan arası Ressamları’ diyen bir grup sanatçı<br />

(Nuri İyem, Ferruh Başağa, Fethi Karakaş ve diğer öğrenciler<br />

Atıfet Hançerlioğlu, Baha Çalt, Erdoğan Behrasavi, Ömer<br />

Uluç, Seta Hidiş, Vildan Tatlıgil, Haluk Muratoğlu, Atıf Yılmaz<br />

Batıbeki, 2 Ümit Mildon) 1950 yılında Asmalımescit sokağındaki<br />

bir binanın çamaşırhanesini kiralayarak, ve bir yıldan az<br />

bir zamanda hazırlanarak, ilk sergilerini Fransız Kültür<br />

salonlarında açmışlardır. Tavanarası ressamları aynı zamanda<br />

akademizmi temsil ettiği düşünülen d grubuna da bayrak<br />

açmışlardı. Soyut-somut kavramlarının 1950 li yılların ilk<br />

yarısına kadar hararetle tartışılmış olduğunu görüyoruz. 3<br />

| 5


Emekli bir general salona girip sergideki tablolara umumi<br />

bir göz attıktan sonra derin bir (OH!) çekmiş ve “ben, çok<br />

harpler içinde bulundum. Korku nedir bilmedim. Fakat son<br />

zamanlarda, birbirini takip eden sergilerde, sistemli bir şekilde,<br />

bedii zevki parçalama ve sanat adına fikir ve ruhlarda bir<br />

anarşi yaratma kasdını güden abuk subuk tablolar göreceğimi<br />

sanarak korkmuştum. Hamdolsun, eserleriniz, beni bu<br />

üzüntüden kurtardı, Maksadlı çalışmalar altında fikirlere<br />

sokulmak istenen kundağın böyle temiz eserlerle bertaraf<br />

edilmesi ve böylece ince Türk zevkinin yeniden canlanmasına<br />

hizmet etmesi bakımından da milli bir sevinç duymaktayım”<br />

demiştir. 4<br />

4) Mustafa Turgut Tok’ad 58.<br />

Özel resim sergisi rehberi 1971–<br />

İstanbul, Özel Işık Lisesi salonları<br />

sergisi eşliğinde çıkarılan<br />

küçük bir kitapçıkta Dr. Nezihi<br />

Eğilmez’in Atom Gazetesi 13<br />

ocak 1955 sayısından alıntı.<br />

5) ‘Hayali, eciş bücüş figürlere<br />

biçim denilemez’ Adnan Çoker’le<br />

söyleşi, Ludmila Behramoğlu,<br />

Güneş Gazetesi, 30 0cak 1990 Salı<br />

günkü sayı<br />

6) Mahmut Nüvit : Tülin Onat’ın<br />

Yapı Kredi Kazım Taşkent Galerisi<br />

Sergisi için katolog yazısı 9<br />

Kasım-4 Aralık 1992<br />

6 |<br />

Bu alıntı, 1971 yılında açılmış bir sergi broşüründe, 1955 yılına<br />

ait bir makaleden alınarak, sergi açan ressam tarafından<br />

kendi sanatını savunma amacıyla kullanılmıştır. Bu da soyutfigüratif<br />

tartışmalarının 1970’li yıllara taşındığını gösterir. Ve<br />

hatta Ludmilla Behramoğlu’nun Adnan Çoker’le yaptığı bir<br />

söyleşide tartışmanın 1990lı yıllarda da sürdüğünü görüyoruz. 5<br />

Anlatımcı bir fügürden soyuta geçen Tülin Onat’ın da<br />

hayranları tarafından kınandığını hatırlıyorum. 6<br />

Türk sanatında ilk kez bir avangard karşı çıkış, bir başkaldırı<br />

niteliğindeki non-figüratif resim tartışmaları 1950’li yılların<br />

liberalizmine denk düşse de dünyada 1900 lü yılların başına<br />

tarihlenir. Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliğinde de,<br />

devrime can-ı gönülden katılan Rus avangardlarından<br />

Kazimir Malevich’in başını çektiği geometrik soyutlamaya<br />

dayalı süpramatist hareketle, Vladimir Tatlin’in başını çektiği<br />

sanatın topluma ve bir amaca hizmet etmesi gerektiğine<br />

inanan konstrüktivist lerin, 1915 de yumruklaşmaya varan<br />

kavgaları ve etkileri dünyada bir karşılık bulurken, Sovyet<br />

Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nde ise, 1935 yılından itibaren<br />

yerini tümüyle sosyalist gerçekçilik e bırakmıştır. Amerikan<br />

belgeleri, 1950 li yılların dünyasında Pollock etkisi (Jackson<br />

Pollock, Mark Rothko, Barnett Newman, Ad Reinhardt ) diye<br />

adlandırabileceğimiz zirvenin de, soğuk savaş yıllarının,<br />

anti-sovyetik propagandası için, CIA kredilerinin sosyalist


gerçekçiliğe karşı -özgürlükçü bir karşı çıkış olarak- soyut<br />

sanata yatırıldığını gösteriyor. 7<br />

Sanat Tarihi, avangard soyut tartışmalarına, Türk sanatçılarının<br />

elli yıllık bir gecikmeyle girdiğini gösteriyor. Türk soyutunun<br />

öncülerinden Nejat Melih Devrim’in en erken (1947de ) soyut<br />

sanata uyandığı görülmektedir. Yine annesi Fahrülnissa<br />

Zeid 1947 den itibaren, Ferruh Başağa yine 1947 yılından<br />

sonra, Cemal Bingöl 1948 den itibaren peşinden Mübin<br />

Orhon 1950 lerin başında geometrik soyut ve 1950 lerin<br />

sonuna doğru soyut dışavurumcuların akıtma tekniğine<br />

uygun yaptığı resimlerle, 8 Abidin Elderoğlu 1950 sonrası<br />

kaligrafi denemeleriyle ve Adnan Turani, ve ihsan Cemal<br />

Karaburçak 1950’lerden itibaren, Şemsi Arel 1951 islam<br />

kaligrafisi araştırmaları, Hakkı Anlı ise 1955 den itibaren lirik<br />

soyut resimlerle soyut resmin önünü açmışlardır. Akademi<br />

soyutcuları Zühtü Müritoğlu, Ali Hadi Bara, Sabri Berkel<br />

1950-51 den başlamak üzere soyuta giriş yapmışlardır. Lütfü<br />

Günay ve Adnan Çokerin 1953 de açtıkları tamamiyle soyut<br />

resimlerden oluşan sergileri bir ilk olarak anılır. (10-15.02.1953<br />

Dil ve Tarih- Coğrafya fakültesi, Ankara). Akademi içi<br />

figüratif-nonfigüratif tartışmaları ise başlı başına bir makale<br />

olacak kadar büyük bir başlıktır.<br />

| 7<br />

7) Frances Stonor<br />

Saunders’Parayı Verdi Düdüğü<br />

Çaldı’ Doğan Yayınları, sonra da<br />

Kırmızı Yayıncılık<br />

Serge Guilbaut’NewYork Modern<br />

Sanat Düşüncesini Nasıl Çaldı’,<br />

Soyut Dışavurumculuk, Özgürlük<br />

ve Soğuk Savaş, Sel yayıncılık.<br />

8) Mübin Orhon, Soyut<br />

Kompozisyon,1962, 362X112cm,<br />

Tuval üzeri, kraft-yağlıboya, Antik<br />

Aş, 7 Kasım 2010 da müzayede<br />

katoloğu<br />

Soyut sanatı daha kişisel daha özgürlükçü daha içkin bir<br />

anlatım biçimi olarak tercih edenlerin bir kısmı, geleneksel<br />

ulusal bir kültür rezervinden yararlanmayı, aktarmacı<br />

suçlamalarına karşı bir çıkış olarak kullanmış, bir yandan da<br />

Sabahattin Eyüboğlu ve arkadaşlarının, yarım kalan anadolu<br />

hümanizmi de bu çalışmaların fikri yönüne meşruiyet<br />

kazandırmıştır. Sanat geniş bir tartışma ortamında halk<br />

sevgisi ni keşfetmiştir. Yurt gezileri devam etmekte, evlerde<br />

bu gezilere ait dia gösterileri yapılmaktadır. Önemli keşiflerden<br />

biri de Aşık Veysel’dir. Sabahattin Eyüboğlu’nun her Pazartesi<br />

günü tekrarladığı ev toplantılarına ise Ruhi Su da katılır yeni


ir yorumla türküler söylerdi. Ruhi Su aynı zamanda Atıf<br />

Yılmaz (Tavanarası grubundaki ressam Yılmaz Batıbeki)<br />

nin evinde Tülay German’a saz dersleri vermiştir. Sabahattin<br />

Eyüboğlu için Ruhi Su aydınlara türkü dinlemeyi sevdiren<br />

adamdır. 9 Aynı zamanda Balkan Naci ile yolları hapishanede<br />

kesişmiştir.<br />

8 |<br />

1957 doğumlu Bedri Baykam, 1947 doğumlu Balkan Naci ve<br />

1944 doğumlu Adem Genç, soyuta doğmuşlardır. Yetiştikleri<br />

yıllarda ise soyutlamanın kaynakları olarak geleneksel<br />

sanatların yanında halk sevgisi, başka bir hareket noktası<br />

olmuştur. Halk sevgisi soyuta kaynaklık ettiği gibi yetmişli<br />

yılların kuvvetli bir figür atağında da çok genç yaşına rağmen<br />

yer alan Balkan Naci’nin anlatımcı figür resmine de kaynak<br />

olmuştur. 1977 yılında Sanat Bayramı nda yer alan Yeni<br />

Eğilimler yarışmalı sergide resim dalında ’Doğum’ adlı<br />

eseriyle üçüncülük ve Cumhuriyet Gazetesi onur ödülü, Özgün<br />

baskı dalında’Yaşlı Hanım Ve Köpeği’ isimli eseriylede ikincilik<br />

alan Balkan Naci ile yaptığımız söyleşide aldığı ödüllerin<br />

kendini savunmadan öte, Türk resmindeki saygın bir figür<br />

atağını savunması nedeniyle anlamlı ve sevindirici bulduğunu<br />

açıklamıştı. 10<br />

Yetmişli yılların hararetli politik ortamından biraz<br />

uzakta,İngiltere de (Avrupa) da olan bir yanda anlatımcı<br />

figür rüzgarının etkisi, yine halk sevgisi ile dolu Adem<br />

Genç’in, yurtdışı tecrübelerinde hiperrealizm ve pop sanatı<br />

nın etkileriyle, resimsel yüzeyde sanatsal kaygılarını ifade<br />

edecek yöntemler aramaktadır. Bu sanatsal kaygıların<br />

içine, eleştirel olma, mücadeleci olma, faydalı olma gibi<br />

kaygılar da dahildir. Adem Genç’in en fazla kendisi olmaya<br />

çalışırken ki çabalarında, gününü yaşayan pop sanatı ve foto<br />

gerçekçiliğin dışında, 1900 lü yılların başına odaklanan soyut<br />

resmin kaynaklarını ve avangard olanı araştırdığını tahmin<br />

etmemiz zor değil. Modern sanatın asilerinden Cezzane’ ın<br />

herşeyi küpler, silindirler şeklinde yorumladığı resimleri,<br />

peşinden Pablo Picasso’nun analizleri ve onun küplerini<br />

kıvrımlı şekillere olan hayranlığıyla tüpe çeviren (takma adı<br />

tubist olan) Fernand Leger, Adem Genç’in ilgi alanındadır. The<br />

9) Zeitgenössische Künstler<br />

aus der Türkei adlı kitap tan,<br />

Kulturerbe des Jahrhunderts:<br />

eine Begegnung mit Ara Güler<br />

başlıklı portre çalışması Mahmut<br />

Nüvit, sayfa 243,244,245,<br />

Akademie der Küste und<br />

Goethe-Institut, Steidl/<br />

POSITIONEN serisi<br />

10) ‘Balkan Naci İslimyeli ile<br />

söyleşi’ Nüvit Doksatlı, Vatan<br />

Gazetesi 5 Aralık 1977 Pazartesi<br />

sayısı


11) İnternet, You Tube paylaşım<br />

sitesinde de gösterimini<br />

bulabileceğiniz bu film iki parça<br />

toplam 15 dakikadır<br />

12) Burhan Doğançay’la 1990<br />

yılında New York taki evinde<br />

yaptığımız banda kayıtlı bir<br />

söyleşide göz yaşları içinde<br />

memuriyetin güvenli sularından<br />

bağımsız sanatçı hayatına<br />

atıldığında ödediği bedelleri ve<br />

çektiği sıkıntıları anlatmıştı.<br />

Bargeman 1908, Nudes in the Forest, 1909-1910, La portie<br />

de cardes 1916, Le elements mecaniques, 1918-23 Fernand<br />

Leger’nin mekanik parçaların ışıltısına olan hayranlığını<br />

gösteren dünya müzelerine dağılmış başlıca yapıtlardır.<br />

Fernand Leger, modern dünyayı ifade etme yollarından biri<br />

olarak, makine estetiğine bağlığını, 1923-24 yıllarında Man<br />

Ray ile birlikte çektiği, La Ballet Mechanique isimli filimle<br />

de gösterir. Sanat tarihinin ilk avangart filmi, adeta kübistlerin<br />

figür analizleri sonucu dağılan figürün yeni bir sentezle<br />

biraraya gelişini temsilen, Charlie Chaplin’in parçalanarak<br />

yeniden şekilden şekile giren imgesiyle biter. 11 Bu film 1935<br />

yılında Charlie Chaplin’in Le Tems Modern de makinaların<br />

temsil ettiği kapitalist üretimde artı değeri tanımlayan, makine<br />

estetiğinin hakim olduğu son sessiz filminin habercisi gibidir.<br />

Cezanne dan bu yana tabiatı geometrik analizlerle görmenin<br />

makine estetiğine vardığı nokta Kazimir Malieviç’in de ilgisini<br />

çekmiştir. Tahta rendeleyen adam, The knifegrinder 1912,<br />

Boy 1928-1932, Mover 1932, bu anlayışın ürünleridir.Bu konik<br />

kıvrımlara Burhan Doğançay sahip çıkarak, çağdaş duvar<br />

estetiğiyle sanat tarihini buluşturma çabalarına 1970li yıllardan<br />

bu yana da bir hayli merhaleler katetmiştir. 1990’lara doğru,<br />

Perfect Curls 1986, Rolling Yellow 1987, Kaleidoscopic Women<br />

Want 1987, gibi resimleri, Burhan Doğançay’ın tüm dünyada<br />

orijinal bir sanatçı olarak selamlanmasına sebep olur. 12<br />

Burhan Doğançay, diğer öncü Türk sanatçıları Şemsi Arel,<br />

Abidin Elderoğlu gibi çağdaş olma yöntemlerinde, geleneksel<br />

sanatları da resmine dahil etme isteklerini de katar. Yine New<br />

York ta ikamet eden çağdaşı Erol Akyavaş gibi ve sanatta<br />

orjinalite, doğu-batı çelişkileri ekseninde, kültür tarihimizde<br />

1950 lere kadar uzanan tartışmaları 1970li, 1980li yıllara taşır.<br />

Double Happiness 1980, Little Homage to Calligraphy 1985,<br />

Calligraphy 1986 gibi çalışmalarında geleneksel sanat, çağdaş<br />

formların gölgesi olarak ifade edilmiştir. Gölge yüzeyde,<br />

çağdaş olan derinliktedir. 1985 yılına tarihlenen isimsiz bir<br />

eserinde (101,6X101,6 cm) gölge, yüzeyde olan (geleneksel),<br />

derinlikte ifade edilen çağdaş neredeyse birbirine eşit<br />

değerde renk tonlarıyla temsil edilir. Derinlikte olan bir hayli<br />

yüzeyde olana yaklaştırılarak yanılsama alanından çıkarılmış<br />

geleneksel olansa koyu espastan kurtarılarak aydınlık bir<br />

fezada daha kuvvetle temsil edilmiştir.<br />

| 9


10 |<br />

Burhan Doğançay aynı zamanda, sokakların demokratik<br />

ve sıradanlığından güç aldığı bir dizi işlerindeki sanatsal<br />

anlatım biçimlerini, Bedri Baykam’la paylaşmıştır. 13 Mekanik<br />

parçacıkların tornadan tesviyeden döküldüğü haliyle sanatsal<br />

bir objeye yaklaşması Suzan Batu’nun 1991 yılına ait işlerinde<br />

de görülür 14 Bu mekanik parçalar bizzat Burhan Doğançay’ın<br />

da tuvalinden çıkarak üçüncü boyutta da ifade edilmeye<br />

başlanmıştır. 15<br />

Bedri Baykam ise, yetmişli yıllarını ağırlıklı olarak Paris’te,<br />

işletme, ekonomi eğitimi yapmakta, bir yandan da aktörlük<br />

eğitimi almaktadır. Yetmiş ve seksen arası Bedri’nin<br />

yurtdışında, nisbeten kendi hayat ölçeğinde bakıldığında<br />

daha’sakin’ geçmiştir. Seksenli California yıllarından sonra<br />

BedriBaykam doksanlara doğru Türkiye’ye geldi. Bedri<br />

Baykam’ın 1987 yılında Türkiye’ye dönüşü, Adnan Çoker’in<br />

1960 yılında Paris’ten Türkiye’ye dönüşü gibidir. Havanın<br />

moleküllerinde bile hissedilir. Her yerdedir. California yıllarında<br />

ortalığı kasıp kavuran figür dışavurumu hareketinin içinde<br />

başyapıtlar yaratmıştır. Jean-Paul Sartre’ın varoluşcu (Varlık<br />

ve Hiçlik) felsefesinden etkilendiğini söylediği işleriyle yeni<br />

bir figür anlayışı ortaya koyar. Jestlere bağlı soyut resme<br />

çok şey borçlu olan bu figür anlayışının ana teması varolma<br />

sorunudur. (‘I’m nothing but I’m everything). Kişisel anılarını<br />

anlattığı otobiyografisinde zaman zaman bunalımlara girip<br />

doktor yardımı aldığından da bahsetmektedir. Bedri Baykam,<br />

o yıllarda giydiği fötr şapkasıyla bu işlerinin merkezinde yer<br />

alır. Ya da tuvalin bir köşesinden bizi’göz’lemektedir. Bir tek<br />

göz Bedri Baykam’ı tanımlamaya yetmektedir. Sadece soyut<br />

dışavurum değil, jestlere dayalı akıtmalar, vahşi renkler,<br />

çabucak ve özensizce yapılmış gibi duran bu şaşırtıcı yeni<br />

estetik anlayışıyla son yüz yıllık sanat tarihini süratle elden<br />

geçirir ve kendi repertuarına katar. Zaten’bunlar daha önce<br />

de yapılmıştır’ ı ekleyerek özgüvenini tazeler. (This has been<br />

done before)<br />

Varlık ve hiçlik kavramları, Türk sanatının yıldızı Balkan<br />

Naci’nin sanatına da sökün etmiştir. (Nothing, 30X42 cm<br />

tuval üzerine transfer baskı, kolaj, 1994). (Hiç, 30x42cm tuval<br />

üzerine transfer baskı, kolaj, 1994). Ancak, Bedri Baykam’ın<br />

sanatının merkezinde olması kavramıyla, Balkan Naci’nin<br />

sanatının merkezinde olma kavramları aynı değildir. Bedri<br />

Baykam existansiyalist bir mevcudiyet kavramıyla kendi<br />

13) Bedri Baykam, İki, üç<br />

daha fazla Vietnam, tuval<br />

üzerine,fotoğraf,boya 100X150cm<br />

1997 Özel koleksiyon, İsviçre,El<br />

Comandante, (2) kağıt üzerine<br />

karışık teknik 75X110cm, 1997,<br />

Che ve Deniz, Tuval üzerine<br />

karışık teknik, 130X 195cm 1997,<br />

vb. 1999 da havanada sergilenen<br />

bir dizi işten sonra, Burhan<br />

Doğançay Bedri Baykamdan<br />

bir yıl sonra sonra 1998 yılında<br />

yaptığı NewYork’un Mavi<br />

Duvarları serisinden Diana<br />

ve Che (35X/70cm, karton<br />

üzerine karışık teknik) resminde<br />

Ernesto’Che’ Guevara’nın,<br />

Alberto Korda tarafından<br />

çekilmiş ve 20.yüzyılın sembolü<br />

sayılan, dünya üzerindeki en<br />

meşhur fotoğrafını,kullanmıştır.<br />

Celebrityler üzerinden sanat<br />

biçimlerinin kullanılarak tüketim<br />

toplumlarının birer tüketim ögesi<br />

olarak popüler kültüre referansı<br />

aynı zamanda sanat tarihine<br />

referanslıdır.<br />

14) Türk Resminde Soyut<br />

Eğilimler Sergi katoloğu<br />

s34 Suzan Batu, 1991 tuval<br />

üzerine akrilik 182X 121<br />

15) Alüminyumdan mamul tüm<br />

heykelleri.


16) Balkan Naci’nin<br />

Narsist olduğu görüşüne<br />

katılmıyorum. Bu görüş ilk<br />

defa rahmetli Sezer Tansuğ<br />

tarafından dillendirilmişti.<br />

Aradan geçen 20 sene sonra<br />

Ayşegül Sönmez tarafından<br />

yinelendiği için belirtmek<br />

istedim. Bilindiği üzere›sanatta<br />

bedenin kullanımı’ sanat<br />

tarihi kadar eskidir. Çağdaş<br />

sanatta ise çağdaş sanatçı<br />

kendi bedenini sıkça kullanır.›<br />

Nessun tempo, nessun corpo…<br />

alt başlık Arte, Azioni, Reazioni<br />

e Conversazioni/ yazarı<br />

Francesca Alfano Miglietti<br />

(FAM)/ yayınevi Skira/ İçinde,<br />

aralarında Şükran Moral’inde<br />

bulunduğu bu konuda bir<br />

referans kitap, sayısız<br />

örnekleriyle bu konuyu masaya<br />

yatırıyor.<br />

sorunlarını sergilerken Balkan Naci ise her acıyı kendi etinde<br />

deneyerek sunan ortak bir hikaye arayışı içindedir. Kendi<br />

deneyimleri insanlığın ortak iyiliği içindir. Varlık ve hiçlik<br />

sorunları daha çok tasavvufidir, ve geçiciliğe işaret eder. Kendi<br />

hikayesini anlatırkenki çıplaklığı, hem kendi çıplaklığı, hem de<br />

insanlığın ortaklaşa çıplak olma halidir. 16<br />

Kazimir Malievich’in siyah kare si ise susan hiçliğin<br />

sembolü gibidir. Yüzyılın başında geleneklerin ağır yükünden<br />

kurtulmaya çalışan bir sanatçının sanat tarihini sıfırdan, bir hiç<br />

le başlatma isteğidir.<br />

1990 Amerikan bursu Balkan Naci de sadece uslupsal<br />

değil aynı zamanda kullanılan malzeme ve yöntemlerde de<br />

temelden bir değişikliğe yol açmıştır. Bu dönem (1990-1992)<br />

özel bir biçimde yaratılmış nesneler yerine sanat tarihindeki<br />

anarşist ve karşı sanat dönemine bir göndermede bulunan<br />

klozet kapaklarını işlerine son derece ironik bir tutumla<br />

yerleştirerek Deli Gömlekler’i ni imal etmiştir. Bu gömlekler<br />

hem sanat geleneğine (readymade) hem de geleneksel<br />

sanatlara referanslıdır. www’Bir sanat eseri sanatçı tarafından<br />

değil başkası tarafından da yapılabilir’ fikri, sanat tarihinden<br />

çekip çıkartılarak, ironik bir biçimde geleneksel sanatlarla<br />

harmanlanır. Bu esamblajlarda sanat tarihinin 80 Balkan<br />

Naci’nin en az 20 yıllık kolaj deneyimleri vardır. Değişimin<br />

içinde değişmeyen ironisini ve kendine hayran olduğunu<br />

ilan eden sanat tarihçilerini haklı çıkarmak istercesine kendi<br />

suretini kendine karşı kullanarak, sanatsal mücadelesinin<br />

merkezine yine kendisini koymuştur. 2001 de keçe üzerine<br />

yine karışık malzeme ve tekniklerle ve 2007 de de başka<br />

tekniklerle gömlek lere geri döner. Sanatındaki tekrarlar<br />

değişerek dönüşürler. 1990 yılı buluşu’Deli Gömlekler’i<br />

2001 de’Şifalı Gömlekler’e dönüşmüştür. Bu gömleklerde<br />

geleneksel sanatlarla halk sanat gelenekleri karıştırılarak<br />

sunulur (keçenin kullanımı). 2000 de dejavu serisinde deki<br />

Caravaggio ya ya endekslenen sanat geleneği referansları<br />

2001 de şifalı gömleklere yine ironiyle girer (yere bakan..). 2007<br />

nin zifir gömleklerinde ise yine Caravaggio sanat geleneğine<br />

referanslı, bu sefer deforme olmuş,kendi portrelerini<br />

kullanılarak kendi sanatsal hafızasında 10 yıl geriye giderek,<br />

deli gömleklerini hatırlar.<br />

Resmin hafızası sadece Balkan Naci’de değil Bedri<br />

Baykam’da da kullanılır, Adem Genç’te de. Zaman zaman<br />

| 11


12 |<br />

Bedri Baykam harika çocuk olduğunu hatırlar ve atlarına geri<br />

döner. Tuvallerinde çocukluk resimlerinden kalma savaşçıları<br />

koşuşturmaya başlar, kompozisyonlarında bildik ve geçmişte<br />

yapılmış olan peyzajlar yer almaya başlar. 17 Adem Genç de daha<br />

lirik soyutlamalarını yada fotogerçekçi dönemlerini hatırlar yada<br />

silindirik formlar dönüşerek tuvalde yerini alır.<br />

Adem Genç, 1991yılında Balkan Naci gibi yine Fulbright<br />

bursuyla ama New York değil Bedri Baykam gibi California’ya<br />

gider. Neredeyse aynı zaman dilimini Balkan Naci ile beraber<br />

Yeni Dünya da başka başka sahillerde geçirirler. Adem Genç<br />

resmi geometrik kompozisyonlarından vazgeçmiş gibidir.<br />

Empresyonist dönemi, ve renkciliğini mercek altına almıştır.<br />

Paletini temizler. Renklere kendi başlarına var olmaları için<br />

müsaade eder. Türk sanat tarihindeki soyut hafızada Zeki Faik<br />

İzerin renkçiliğine kadar uzanır. Zaman zaman, Ömer Uluç gibi,<br />

Mustafa Ata gibi ve Hale Arpacıoğlu gibi çağdaşlarıyla aynı<br />

yüzey sorunlarını paylaşır. Daha lirik daha içsel soyutlamaların<br />

bazılarında kendi resimsel hafızasından tübler kompozisyonda<br />

kah görünüp kah kaybolmaktadırlar. Daha sonraları bu<br />

kompozisyon özelliği ve buluşu tuvalin diyalektik bütünlüğünü<br />

oluşturmaya başlar. Farklı boya sürüşleri ile farklı teknikler<br />

adeta kolaj tekniğiyle eşit ağırlıklı kompozisyon özellikleri<br />

yaratmaktadır. Bu kompozisyonlarda soyut ekpresif mekanda<br />

mekanik parıltılarıyla tüpler neşeyle dansetmeye başlarlar.<br />

Fakat, ilelebet karşıtların birliği bir kompozisyon özelliği olarak<br />

mevcudiyetini koruyamaz. Bu yüzden tübler soyut ekspresif ve<br />

lirik espastan yoksun mekanik neşelerine boşlukta dansederek<br />

devam ederler. Karşıtları yokolmuştur. Espas koyu oldukça koyu,<br />

uzayın derinlikleri gibi siyahtır? Zaman zaman tübler yoksun<br />

kaldıkları lirik espasa, karşıtına, zıttına dönüşmeye başlar.<br />

Ad Reinhardt, 1960-66 yılları arasında, ısrarla, sanat tarihi<br />

hafızasını beyaz üzerine siyah kareden başlattığı ve yapıldığında<br />

hiç itibar edilmeyen bir dizi çok az nüanslarıyla birbirinden çok<br />

zor ayırt edilen siyah tuvaller yapar. Bunların kare formunda<br />

olduğunu söylemeye bilmem gerek var mı? Adnan Çoker ise<br />

1989 yılında minimal simetriyi tuvalin yanal alanlarına indirerek<br />

tuvali simsiyah bırakarak sanat tarihinin hiçlik noktasına geri<br />

döner.Belkide resmine yeniden bu noktadan başlamak için…..<br />

Burhan Doğançay ise 1995 yılında, yine 152X152 boyutlarında<br />

ve Ad Reinhardt’ ınkinden tamı tamına 4mm daha küçük<br />

siyah tuvaller yapar. 18 Alexsander’ın Duvarları (1995-2000)<br />

17) 1991-92 yılından kalma<br />

This Has been Done Before,<br />

akıtma serisi U Dönüşü Yok<br />

(155x213cm tuval üzeri karışık<br />

teknik1991 Bay ve bayan<br />

Cefi Kamhi koleksiyonu),<br />

Pembe Çöl (150x200cm tuval<br />

üzerine karışık teknik 1992,<br />

özel koleksiyon) geçmişte<br />

yapılmış işlerin hatırlanması<br />

ve hepsinin bir arada Bedrice<br />

bir karışımıdır.<br />

18) Snowflakes, 150x150cm,<br />

1995 Tuval üzerine akrilik<br />

ve kolaj Snowflakes:<br />

bazı zencilerin beyazlara<br />

hitabederken kullandıkları<br />

kelime; kartanesi!


19) Vivet Kanetti son kitabı’Kız<br />

Ayakları’nda anlatıyor: “Sartre’ın<br />

Jean Genet hakkında yazdığı<br />

kapsamlı Aziz Genet kitabının<br />

çıkışının ardından Jean Genet<br />

Sartre ile selamı sabahı keser.<br />

Jean Genet’ye göre Sartre, Jean<br />

Genet’yi merasimsiz, süvari<br />

eri gibi kabaca soymuştur.<br />

Jean Genet dostu kabul ettiği<br />

bir yazarın bu’manevi’ zapt<br />

ediş çabasını ölümüne dek<br />

affetmez. Hareket halinde olan<br />

zaptedilebilir mi? Bir dost,<br />

daha hayattayken gözlem<br />

konusu olabilir mi ? Gözlem<br />

konusu olursa eğer dostluğun<br />

yaşaması,›hareket halinde’<br />

kalması hala beklenebilir mi diye<br />

sormuş Vivet Kanetti. Ben her<br />

ihtimale karşı Sırların bir kısmı<br />

bende, dostluklarımız baki<br />

kalsın” diyorum.<br />

serisidir bunlar. Hazar denizinden başlayıp Hirkanyayı geçen 180km<br />

uzunluğundaki bir duvardır söz konusu olan. Siyah Kare İslami<br />

referansları olan bir konuya malzeme olur. Balkan Naci’nin ise tuvali<br />

ise 1980 darbesiyle kararır. Beş yıl boyunca karanlık ve yalnızlık içinde<br />

bekleyen insanlar resmeder. Daha sonra siyah renk küle dönüşür.<br />

New York 1990-92 yılları Deli gömleklerindeki yazısal karakter sadece<br />

yazıya ve kavramlarla ilişki kuran kül rengi soyut yüzeylere dönüşür(Sır<br />

1991-1993). Soyut sanat tarihimizin ellili yıllarının gelenekle ilişki<br />

kuran kaligrafik geometrik soyutu gibi değildir bu çalışmalar. Burhan<br />

Doğançay yada Erol Akyavaş gibi vav ın içini bayamak gibi de değil, vav<br />

çekmek gibi bir jeste sahiptir. Bu karakter bir bezeme yada bir yüzey<br />

tekstürüne dönüşerek işlerinde dolaşmaya başlar ve eski işlerine<br />

gönderme yapar. Balkan Naci de siyah, siyah değil zifirdir. Sadece<br />

karanlık, yada espas değil acı dır da. Karanlığı olumlamaz. Gizemlidir.<br />

Sırlarla doludur. Sadece kendine ait olanı anlatır. Sır suretsiz dir.<br />

Kavramlarla ilişki kurar. 19<br />

Yahşi Baraz Türkiyede soyut sanat birikimini ortaya koyan yıllık büyük<br />

sergisinin katalog yazısında, (1998), soyut sanatın gölgede kaldığından<br />

yakınmaktadır.<br />

Bugün, ben, artık aynı şekilde düşünmüyorum.<br />

| 13<br />

Mahmut Nüvit, 22/11/2010, Feneryolu


THE HAIR-<br />

SLENDER BRIDGE<br />

TO PARADISE<br />

FINDS THE<br />

14 |<br />

MIDDLE GROUND<br />

BETWEEN<br />

REALITY AND THE<br />

ABSTRACT 1


1) …how happy he/she who on<br />

the wings of a strong artistic<br />

temperament can fly over the<br />

hair-slender bridge to paradise<br />

that lies between reality and<br />

the abstract. Fikret Otyam,<br />

conversation with Nuruallah Berk,<br />

Varlık Magazine 1 February 1952,<br />

no. 379 page 20<br />

2) Atıf Yılmaz Batıbeki, who<br />

joined the attic painters in 1947,<br />

later began to direct films under<br />

the name Atıf Yılmaz. Kezban<br />

Arca was Batıbeki’s father.<br />

Yılmaz’s 1979 film Adak (Votive<br />

Offering) had Balkan Naci İslimyeli<br />

as art director. The blood red of<br />

such an offering, prior to the icons<br />

in the untimely cycle of 2001, had<br />

dominated the déjà vu cycle done<br />

in 2000. Seen in the film Adak and<br />

shown at great length, a number<br />

of rituals are treated with variation<br />

in the déjà vu cycle.<br />

3) Published in Türk Resminde<br />

Non-Figuratif Tartışmaları ve<br />

Tavanarası Ressamları (Non-<br />

Figurative Debates and the Attic<br />

Artists in Turkish Painting), Zeynep<br />

Yasa Yaman, Türkiye’de Sanat (Art<br />

in Turkey), May/August 1993, p. 9,<br />

pp. 60-63<br />

The entrance of abstract art into Turkey dates back to<br />

the 1950s when the country was trying to democratize.<br />

Abstract painting was represented by the Democrat<br />

Party’s administration, after six terms of having the Inönü<br />

governments in power, and was dissenting. It sought<br />

paths of freedom outside the academic and figurative<br />

work supported, purchased and exhibited by the ruling<br />

state and institutions representing the state in the periods<br />

of a single party. Founded in 1933 as an attempt to do<br />

without state backing and be independent, group d in its<br />

explorations outside the center had, even then, begun<br />

gradually to unite with that center, as a result of which a<br />

group of artists calling themselves ‘Attic Painters’ (Nuri<br />

İyem, Ferruh Maşağa, Fethi Karakaş and the other students<br />

Atıfet Hançerlioğlu, Baha Çalt, Erdoğan Behrasavi, Ömer<br />

Uluç, Seta Hidiş, Vildan Tatlıgil, Haluk Muratoğlu, Atıf Yılmaz<br />

Batıbeki 2 and Ümit Mildon) in 1950 rented the laundry room<br />

of a building on Asmalımescit Street and, following less<br />

than a year of preparation, held their first exhibition at the<br />

French Cultural Institute. At the same time the attic painters<br />

were challenging group d, which was thought to represent<br />

academism. The concepts of abstract and representational<br />

art were heatedly debated during the first half of the 1950s. 3<br />

| 15


16 |<br />

Coming into the hall and glancing at all the pictures, a retired<br />

general gave a deep sigh of relief and satisfaction before<br />

saying, “I’ve been through many wars. I never knew the<br />

meaning of fear, but lately I’ve been afraid thinking that at a<br />

series of exhibitions I would see nonsensical paintings bent on<br />

systematically tearing apart esthetic taste and, in the name of<br />

art, creating anarchy in our minds and souls. Praise be, your<br />

works have rid me of this concern. I feel pride for my nation to<br />

see fine works like this which cast off the swaddling clothes<br />

meant to confine ideas through paintings of a certain intention,<br />

fine works which thereby serve the cause of reviving refined<br />

Turkish taste’. 4<br />

This quote, in the brochure of an exhibition held in 1971, was<br />

taken from a 1955 article by the artist whose works were being<br />

shown in that exhibition, and was used by him in defense of his<br />

own art. This in itself shows that the abstract-figurative debate<br />

was still going on in the 1970s. Indeed, an interview conducted<br />

by Ludmilla Behramoğlu with Adnan Çoker tells us that the<br />

debate continued even into the 90s. 5 And I recall that Tülin Onat<br />

was censured by her admirers for switching from narrativestyle<br />

figurative painting to the abstract. 6<br />

While debate about non-figurative painting in the sense of<br />

an avant-garde rebellion corresponds in Turkish art with the<br />

liberalism of the 1950s, in the world at large it dates back<br />

to the turn of the century. In the Union of Soviet Socialist<br />

Republics too, there was an abstractionist movement called<br />

the supremacists and led by Kazimir Malevich of the Russian<br />

avant-garde, who had participated wholeheartedly in the<br />

revolution; then there were the constructivists, led by Vladimir<br />

Tatlin, and they believed that art must serve society. These<br />

movements were reflected in the world outside, and indeed<br />

in 1915 caused arguments that went as far as fisticuffs, but<br />

back in the USSR they yielded entirely to socialist realism<br />

after 1935. Meanwhile American documents indicate that the<br />

peak attained in the world of the 50s by the Pollock influence<br />

(Jackson Pollock, Mark Rothko, Barnett Newman, Ad Reinhardt)<br />

4) Mustafa Turgut Tok’ad, guide<br />

to the 58 th Özel exhibition of<br />

painting 1971 – quoted from<br />

the 13 January 1955 edition<br />

of Dr. Nezihi Eğilmez’s Atom<br />

Newspaper and printed in a<br />

booklet published for Tok’ad’s<br />

exhibition at the Özel Işık High<br />

School.<br />

5) ‘Imaginary, warped<br />

figures cannot be called<br />

form’, interview with Adnan<br />

Çoker, Ludmilla Behramoğlu,<br />

Güneş Newspaper, edition of 30<br />

January 1990<br />

6) Mahmut Nüvit : from the<br />

calalogue for Tülin Onat’s Yapı<br />

Kredi Kazım Taşkent Gallery<br />

Exhibition, 9 November-4<br />

December 1992


7) Frances Stonor Saunders,<br />

‘Parayı Verdi Düdüğü Çaldı’<br />

(Paid the Piper and Called the<br />

Tune), Doğan Publications and<br />

later Kırmızı Yayıncılık (Kırmızı<br />

Publishing).<br />

Serge Guibaut, ‘New York<br />

Modern Sanat Düşüncesini<br />

Nasıl Çaldı’ (How New York<br />

Stole the Idea of Modern<br />

Art), Soyut Dışavurumculuk,<br />

Özgürlük ve Soğuk Savaş<br />

(Abstract Expressionism,<br />

Freedom and the Cold War),<br />

Sel Yayıncılık (Sel Publishing).<br />

8) Mübin Orhon, Abstract<br />

Composition, 1962,<br />

362X112cm, Kraft-oil on<br />

canvas, Antik Aş, catalogue<br />

for auction of 7 November<br />

2010<br />

was, in the anti-soviet propaganda of the cold war years,<br />

supported by the CIA, which backed abstract art as a<br />

freedom-seeking reaction to socialist realism. 7<br />

Art History teaches that Turkish artists began engaging in<br />

an avant-garde abstract debate with a lag of fifty years. Of<br />

the pioneers in the Turkish abstract, Nejat Melih Devrim was<br />

the first to awaken to abstract art ( in1947). Other artists<br />

who paved the way for abstract painting were Devrim’s<br />

mother Fahrülnissa Zeid (from 1947), Ferruh Başağa (also<br />

after 1947), Cemal Bingöl (from 1948) and Mübin Orhon (in<br />

the early 1950s), the latter two doing geometrical abstract<br />

paintings and toward the late 1950s turning to the drip<br />

technique of the abstract expressionists, 8 Abidin Elderoğlu<br />

with calligraphic experiments (post-1950), Adnan Turani<br />

(also post-1950), İhsan Cemal Karaburçak (from the l950s),<br />

Şemsi Arel with explorations in Islamic calligraphy (1951),<br />

and from 1955 Hakkı Anlı with lyrical abstract paintings. The<br />

Academy abstractionists Zühtü Müritoğlu, Ali Hadi Bara and<br />

Sabri Berkel launched into the abstract beginning in 1950-<br />

51. And a groundbreaking initiative was the exhibition held<br />

in 1953 by Lütfü Günay and Adnan Çoker, for it consisted<br />

entirely of abstract paintings (10-15 February 1953, Faculty of<br />

Letters, Ankara). The figurative-nonfigurative debates within<br />

the Academy were of an extent to comprise an entire article<br />

in themselves.<br />

Of those who preferred abstract art as a more individualistic,<br />

freer and more immanent form of expression, some used<br />

their drawing on the traditional cultural reserve of the nation<br />

as a defense against charges of imitation, and the intellectual<br />

side of these works gained legitimacy from the halfcompleted<br />

Anatolian humanism of Sabahattin Eyüboğlu<br />

and his friends. In an environment of extensive debate, art<br />

had discovered a love of the people. The travels through<br />

the land continued, and slide shows about them were being<br />

given in some homes. Among the important discoveries<br />

was Aşık Veysel. Meanwhile Sabahattin Eyüboğlu held gettogethers<br />

in his home every Monday, where Ruhi Su joined<br />

in with a new way of singing Turkish folk songs. At the same<br />

time Atıf Yılmaz taught Tülay German how to play the saz in<br />

| 17


18 |<br />

the home of Attic group artist Yılmaz Batıbeki. To Sabahattin<br />

Eyüboğlu, Ruhi Su was the man who taught intellectuals to<br />

love the Turkish folk song. 9 At the same time his path crossed<br />

with that of Balkan Naci in prison.<br />

Bedri Baykam was born in 1957, Balkan Naci in 1947 and<br />

Adem Genç in 1944. Thus all were born into abstract art. While<br />

they were growing up, on the other hand, the sources of the<br />

abstract were the traditional arts and love of the people. This<br />

love nourished abstract art, but equally was a source of the<br />

narrative figure painting of Balkan Naci, who despite his<br />

youthfulness took part in the strong figure movement of the<br />

seventies. In the 1977 Art Holiday his ‘Birth’ won third prize in<br />

the painting division of the New Trends competitive exhibition,<br />

as well as winning a Cumhuriyet Newspaper honorable<br />

mention, while in the Prints division his ‘Elderly Woman and<br />

her Dog’ took second prize. In our interview he said the prizes<br />

brought him a great deal of satisfaction, and were meaningful<br />

to him, partly because they defended him personally, but more<br />

because they defended a respectable figurative movement in<br />

Turkish art. 10<br />

Somewhat remote from the heated political climate of Turkey<br />

in the seventies, in England (Europe) Adem Genç was full<br />

of excitement over narrative figuration, and filled too with<br />

love of the people, and, influenced by hyperrealism and<br />

pop art thanks to his exposure abroad, sought means to<br />

express his artistic concerns on the picture surface. These<br />

included a concern with being critical, with participating in<br />

the struggle, and with being useful. As Adem Genç strove<br />

above all to be himself, it is not hard for us to guess that,<br />

apart from the trendy pop art and photorealism of the day,<br />

he was exploring the sources of abstract painting, as well<br />

as the avant-garde, as they existed in the early 1900s. Genç<br />

was interested in Cezanne, that aristocrat of modern art who<br />

turned everything into cubes and cylinders, as well as in Pablo<br />

Picasso, who came just after Cezanne with his analyses,<br />

and in Fernand Leger, who turned Picasso’s cubes into tubes<br />

from a love of curled forms, and whose pseudonym was in<br />

fact the tubist. The chief works of Leger scattered through<br />

the world’s museums—The Bargeman 1908, Nudes in the<br />

Forest 1909-1910, La portie de cardes 1916, and Les elements<br />

mechaniques 1918-23, show Fernand Leger’s infatuation with<br />

9) Portrait entitled<br />

‘Kulturerbe des Jahrhuderts:<br />

eine Begegnung mit Ara<br />

Güler’ from the book<br />

Zeitgenössische Künstler<br />

aus der Türkei, pp. 243, 244,<br />

245, Akademie dr Künste<br />

und Goethe-Institut, Steidl/<br />

POSITIONEN series<br />

10) ‘Interview with Balkan<br />

Naci İslimyeli’, Nüvit<br />

Doksatlı, Vatan Newspaper,<br />

edition of Monday 5<br />

December 1977


11) Available on the<br />

Internet’s You Tube site,<br />

this film is in two parts<br />

totaling 15 minutes in<br />

length<br />

12) In a taped interview I<br />

did with Burhan Doğançay<br />

in New York in 1990,<br />

he tearfully related the<br />

price he had paid and<br />

tribulations he had<br />

suffered in leaving the<br />

secure waters of the<br />

civil service for life as a<br />

freelance artist.<br />

the gleam of metal parts. Leger’s adherence to a machine<br />

esthetic as one way of expressing the modern world is shown<br />

also in a film called La Ballet Mechanique which he shot<br />

together with Man Ray in 1923-24. This work, the first avantgarde<br />

film in the history of art, ends with the image of Charlie<br />

Chaplin which had first been broken up and assumed all sorts<br />

of shapes, almost as if representing the recombining in a new<br />

synthesis of the figure which had been fragmented as a result<br />

of cubist figure analysis. 11 This film is like a harbinger of<br />

Charlie Chaplin’s 1935 work Modern Times, which describes<br />

surplus value in capitalistic production as represented by<br />

machinery, and which, dominated by the machine esthetic,<br />

was the last of the silent movies.<br />

The point which from Cezanne until that time had been<br />

reached starting with the geometric analysis of nature and<br />

arriving at the machine esthetic—this point had also attracted<br />

the interest of Kazimir Malievich. Products of this approach<br />

were the wood-planing man, The knifegrinder 1912, Boy<br />

1928-1932, and Mover 1932. These conical curves were taken<br />

up by Burhan Doğançay, whose efforts to bring together<br />

the contemporary wall esthetic and art history have gone<br />

through numerous phases since the 1970s. Towards the 90s<br />

such paintings as Perfect curls 1986, Rolling yellow 1987,<br />

and Kaleidoscopic women want 1987 have brought praise<br />

throughout the world for Burhan Doğançay as an original<br />

artist. 12 Like other pioneering Turkish artists, for example<br />

Şemsi Arel and Abidin Elderoğlu, Doğançay adds a leavening<br />

of traditional art to his contemporary efforts. Similarly to his<br />

contemporary Erol Akyavaş, who also lived in New York, he<br />

continued the debates leading up to the 1950s in our cultural<br />

history right into the 70s and 80s, debates focusing on artistic<br />

originality along an axis of east-west contradiction. In works<br />

such as Double Happiness 1980, Little Homage to Calligraphy<br />

1985, and Calligraphy 1986 traditional art is expressed as<br />

the shadow of contemporary forms. The shadow is on the<br />

surface, the contemporary is in the depths. In an untitled work<br />

dated 1985 (101.6 X 101.6 cm), the shadow on the surface (the<br />

traditional) and the contemporary expressed in the depths, are<br />

represented by color tones as being nearly equal in value. That<br />

which is in the depths is brought quite near to that which is on<br />

| 19


20 |<br />

the surface, and freed of its illusory quality, as the traditional<br />

throws off the bonds of dark space to be represented more<br />

strongly in a space full of light.<br />

In a series of works in which he draws on the democracy and<br />

everydayness of the streets, Burhan Doğançay uses forms<br />

of artistic expression that he shares with Bedri Baykam. 13<br />

Seen also in the works of Suzan Batu from 1991 are small<br />

mechanical parts which although just as they came from lathe<br />

nevertheless are viewed as art objects. 14 Such mechanical<br />

parts have begun to leave Burhan Doğançay’s canvas as well<br />

and be expressed in three dimensions. 15<br />

Bedri Baykam, on the other hand, spent the seventies largely<br />

in Paris, where he studied business administration, economics<br />

and at the same time acting. Compared to other periods in<br />

his life, Bedri’s years abroad between seventy and eighty<br />

were relatively quiet. After spending the eighties in California,<br />

Bedri Baykam came back to Turkey towards the nineties.<br />

His return to the homeland in 1987 was like the return from<br />

Paris of Adnan Çoker in 1960. One can feel it even in the air<br />

molecules. He is everywhere. He created masterpieces within<br />

the figurative expressionist movement that raged during his<br />

California years. He put forth a new approach to the figure<br />

in works which he says were influence by the existentialist<br />

philosophy of Jean-Paul Sartre (Being and Nothingness).<br />

Owing much to abstract painting rooted in gesture, this<br />

approach to the figure has as its underlying theme the<br />

problem of existence (I’m nothing but I’m everything”). In<br />

his autobiography, where he shares personal memories with<br />

the reader, he mentions sometimes going into depression<br />

and seeking out the help of a doctor. Bedri, with the felt hat<br />

he wore in those years, occupies the center of these works.<br />

Or he “eyes” us from a corner of the canvas. Just the eye<br />

will suffice to describe Bedri. Dripping based not only on<br />

abstract expressionism but also on gesture, wild colors, the<br />

appearance of having been done quickly and carelessly—with<br />

this astonishing new esthetic approach he swiftly reviewed<br />

the previous hundred years of art history and made it part of<br />

his own repertory. He anyway added “This has been done<br />

before”, thus renewing his self-confidence.<br />

The concepts of being and nothingness worked their way into<br />

the art of that star of Turkish art Balkan Naci (Nothing, 30X42<br />

13) Bedri Baykam, two,<br />

three and more Vietnams,<br />

photograph and paint on<br />

canvas, 100X150cm, 1997,<br />

Private collection, Switzerland,<br />

El Comandante, (2) mixed<br />

media on paper, 75X110cm,<br />

1997, Che and Deniz, mixed<br />

media on canvas, 130X195cm,<br />

etc. was a series of works<br />

exhibited in Havana in 1999.<br />

A year later, in 1998, Burhan<br />

Doğançay and Bedri Baykam<br />

did the cycle Blue Walls of<br />

New York which included<br />

a picture entitled Diana<br />

and Che (35X70cm, mixed<br />

media on cardboard) where a<br />

photograph was used taken<br />

by Alberto Korda Diaz, the<br />

most famous shot of Che in<br />

the world and considered the<br />

symbol of the 20 th century. Art<br />

forms based on celebrities are<br />

used by consumer societies<br />

as elements of consumption,<br />

and this reference to popular<br />

culture refers at the same time<br />

to art history.<br />

14) Catalogue for the<br />

Exhibition of Abstract<br />

Tendencies in Turkish Painting,<br />

p. 34, Suzan Batu, 1991, acrylic<br />

on canvas, 182X121cm<br />

15) All his sculptures made<br />

from aluminum.


16) I do not share the view<br />

that Balkan Naci is a narcissist,<br />

a view first uttered by Sezer<br />

Tansuğ. I stress the point<br />

because twenty years later it<br />

has been renewed by Ayşegül<br />

Sönmez. As is well known,<br />

the use of the body in art<br />

is as old as art history itself.<br />

And in contemporary art,<br />

contemporary artists frequently<br />

use their own bodies. Author of<br />

‘Nessun tempo, nessun corpo…’<br />

with the subtitle ‘Arte, Azioni,<br />

Reazioni e Conversazioni’<br />

Francesca Alfano Miglietti<br />

(FAM)/ publisher Skira/<br />

A reference book on the<br />

subject, including Şükran<br />

Moral, explores the issue with<br />

countless examples.<br />

cm, transfer print and collage on canvas, 1944). However,<br />

Bedri Baykam’s concept of being at the center of his art is not<br />

the same as that of Balkan Naci. Baykam exhibits his own<br />

problems through an existentialist concept, while Balkan Naci<br />

is searching for a shared story that will offer up all pain after<br />

testing it in his own flesh. His experiences are for the common<br />

good of mankind. The problems of being and nothingness<br />

are more mystical, and signify the transitory. The nakedness<br />

in the telling of his own story is both his own and the shared<br />

nakedness of humanity. 16<br />

Kazimir Malevich’s black square, on the other hand, is like<br />

the symbol of silent nothingness. It is the desire of an artist<br />

who wished to escape the heavy burden of tradition at the turn<br />

of the century to start art history from scratch, from nothing.<br />

An American grant in 1990 led the way in Balkan Naci to a<br />

fundamental change not only of style but at the same time<br />

of materials and methods. During this period (1990-92) he<br />

produced straitjackets using, not specially created objects<br />

but, with extreme irony, the toilet seats that alluded to an<br />

anarchistic and dissenting period in art history. These jackets<br />

were a reference both to art tradition (readymade) and to<br />

traditional arts. The idea that ‘a work of art can be done also<br />

by, not the artist, but someone else’ was gleaned from art<br />

history to be combined, again ironically, with traditional arts. In<br />

these assemblies reside 80 years of experience with collage<br />

on the part of art history, and at least 20 on the part of Balkan<br />

Naci. As if wishing to vindicate both his irony, that constant<br />

amid change, and the art historians who proclaimed their<br />

self-admiration, he used his own visage to counter himself<br />

and placed himself—again himself—at the center of his art<br />

struggle. He returned to jackets, in 2001 again using mixed<br />

materials and media on felt, and in 2007 using different media.<br />

His 1990 discovery ‘straitjackets’ by 2001 had become ‘cure<br />

jackets.’ In these jackets is presented a blend of traditional<br />

arts and folk art traditions (the use of felt). The Caravaccio<br />

or art tradition references in his déjà vu cycle of 2000 find<br />

their way in 2001, again with irony, into the cure jackets<br />

(looking down..). In the pitch jackets of 2007, on the other<br />

hand, he uses his self portraits, again with a reference to the<br />

Caravaccio art tradition but this time deformed, to go back 10<br />

years in his own artistic memory and recall the straitjackets.<br />

| 21


22 |<br />

The memory of painting is used not only in Balkan Naci<br />

but also in Bedri Baykam and in Adem Genç as well.<br />

Sometimes Bedri Baykam remembers that he was a<br />

wunderkind and returns to his horses. In his canvases,<br />

warriors from his childhood pictures begin to race about,<br />

while familiar landscapes done before begin to appear in his<br />

compositions. 17 Adem Genç, too, remembers his more lyrical<br />

abstraction or his periods of photorealism, or cylindrical forms<br />

are altered to take their place on his canvas.<br />

In 1991, like Balkan Naci Adem Genç received a Fullbright<br />

fellowship, going not to New York but like Bedri Baykam<br />

to California. At almost the same time, he and Balkan Naci<br />

roamed different shores of the New World. The art of Adem<br />

Genç seemed to have given up his geometrical compositions.<br />

It was his impressionistic period, and he put colorism under<br />

the microscope. He cleaned up his palette, and permited<br />

colors to exist on their own. In the abstract memory of Turkish<br />

art history he went back as far as the colorism of Zeki Faik<br />

İzer. From time to time, he shared the same problems of<br />

the surface with his contemporaries, artists such as Ömer<br />

Uluç, Mustafa Ata and Hale Arpacıoğlu. In some of the more<br />

lyrical, more sensitive abstractions, tubes from his pictorial<br />

memory now appear in the composition, now withdraw. Later<br />

on, this compositional characteristic and discovery begin to<br />

constitute the dialectical unity of the canvas. The composition<br />

characteristics are generated by varied brush strokes and<br />

varied media which all but give the impression of being<br />

collage. In these compositions mechanical gleams and tubes<br />

begin to dance with joy in an abstract expressionist space.<br />

But the union of opposites cannot forever be maintained as<br />

a feature of composition. For this reason tubes continue their<br />

mechanical pleasure, dancing in the void and deprived of their<br />

abstractly expressive and lyrical space. Their opposites have<br />

vanished. Space is dark, quite dark, and black like the depths<br />

of outer space. From time to time the tubes begin to turn<br />

into the lyrical space and opposite of which they have been<br />

deprived.<br />

From 1960 to 1966 Ad Reinhardt insistently did black canvases<br />

whose minimal nuances were almost indistinguishable,<br />

a cycle which when it was done was ill received although<br />

it commenced art history with the black square on white.<br />

17) From the drip cycle<br />

This Has Been Done Before<br />

(1991-92), No U Turn<br />

(155x213cm, mixed media<br />

on canvas, 1991, Collection<br />

of Mr. and Mrs. Cefi Kamhi),<br />

Pink Desert (150X200cm,<br />

mixed media on canvas,<br />

1992, private collection).<br />

A recalling of works from<br />

the past, and a Bedri-style<br />

mélange of all at once.


18) Snowflakes, 150X150cm,<br />

1995, Acrylic and collage<br />

on canvas. ‘Snowflake’ is a<br />

term used by some Blacks in<br />

addressing whites.<br />

19) In her latest book ‘Kız<br />

Ayakları’ (Girl Stuff), Vivet<br />

Kanetti tells how after the<br />

appearance of Sartre’s<br />

comprehensive book on Jean<br />

Genet (Saint Genet), Jean Genet<br />

cut off all dealings with Sartre.<br />

According to Genet, Sartre ‘rudely<br />

and unceremoniously stripped<br />

him like a cavalryman.’ This<br />

attempt at ‘moral’ possession<br />

by an author he considered to<br />

be a friend went unforgiven<br />

by Genet until the day he died.<br />

Can someone still moving be<br />

possessed? Can a friend, while<br />

still alive, be the subject of<br />

observation? ‘If he does become<br />

the subject of observation, can<br />

one expect the friendship to<br />

survive and remain ‘in motion’?’<br />

asks Vivet Kanetti. For my part,<br />

I say ‘I possess some of your<br />

secrets; let our friendship go on<br />

and on’.<br />

Need one say that these works were in the form of a<br />

square? Adnan Çoker, on the other hand, reducing minimal<br />

symmetry to the lateral areas of the canvas, left the canvas<br />

pitch black to return to the point of nothingness in art history.<br />

Perhaps to start on his painting afresh from this point….<br />

Burhan Doğançay, on the other hand, in 1995 did 152X152<br />

cm black canvases that were exactly 4 mm smaller than Ad<br />

Reinhardt’s. 18 These form a cycle entitled Alexander’s Walls<br />

(1995-2000). At issue is a 180-km-long wall starting from the<br />

Caspian Sea and passing Hirkania. Black square becomes<br />

a topic with Islamic references. And Balkan Naci’s canvas<br />

darkens with the stroke of 1980, as for five years he depicts<br />

people waiting alone in the dark. Later the color black turns<br />

to ash. In New York from 1990 to 1992 the written character<br />

of the Straitjackets is transformed into ash-colored abstract<br />

surfaces which relate only to writing and to concepts (Secret<br />

1991-1993). These works are unlike the calligraphic geometric<br />

abstract that harks back to the tradition of the fifties in the<br />

history of the Turkish abstract. Burhan Doğançay or Erol<br />

Akyavaş possess a gesture which is not intended to paint the<br />

letter vav but to utter it. This Arabic character turns into an<br />

embellishment or surface texture to begin wandering through<br />

their works and alluding to their former work. In Balkan Naci<br />

black is not black but pitch. Not only the dark, or space, but<br />

also pain. It does not affirm the dark. It is mysterious, full<br />

of secrets, and relates only what is its own. Secret has no<br />

visage. It establishes a relationship with concepts. 19<br />

In the catalogue for his large annual exhibition displaying the<br />

past and current state of abstract art in Turkey (1998), Yahşi<br />

Baraz laments that abstract art has been overshadowed.<br />

Today, I no longer think this is true.<br />

| 23<br />

Mahmut Nüvit, 22/11/2010, Feneryolu


24 |<br />

Adem Genç<br />

İsimsiz<br />

Untitled<br />

2010<br />

tuval üzerine akrilik yağlı boya<br />

acrylic oil on canvas<br />

177 x 200 cm. each


| 25


26 |<br />

Adem Genç<br />

gavur dağı bozlağı-V<br />

mt. gavur bozlak (folk song)-V<br />

2010<br />

tuval üzerine akrilik yağlı boya<br />

acrylic oil on canvas<br />

178 x 200 cm. each


28 |<br />

Adem Genç<br />

bozlak of gavur dağı<br />

mt. gavur bozlak (folk song)<br />

2010<br />

tuval üzerine akrilik yağlı boya<br />

acrylic oil on canvas<br />

180 x 200 cm. each


| 29


30 |<br />

Adem Genç<br />

İsimsiz<br />

Untitled<br />

2008<br />

tuval üzerine akrilik yağlı boya<br />

acrylic oil on canvas<br />

178 x 237 cm. each


32 |<br />

Adem Genç<br />

İsimsiz<br />

Untitled<br />

2009<br />

tuval üzerine akrilik yağlı boya<br />

acrylic oil on canvas<br />

160 x 197 cm. each


34 |<br />

Adem Genç<br />

İsimsiz<br />

Untitled<br />

2010<br />

tuval üzerine akrilik yağlı boya<br />

acrylic oil on canvas<br />

178 x 200 cm. each.


| 35


36 |<br />

Adem Genç<br />

İsimsiz<br />

Untitled<br />

2010<br />

tuval üzerine akrilik yağlı boya<br />

acrylic oil on canvas<br />

177 x 200 cm. each.


38 |<br />

Adem Genç<br />

gavur dağı bozlağı-VI<br />

mt. gavur bozlak (folk song)-VI<br />

2009-10<br />

tuval üzerine akrilik yağlı boya<br />

acrylic oil on canvas<br />

178 x 200 cm. each.


| 39


40 |<br />

Adem Genç<br />

İsimsiz<br />

Untitled<br />

2010<br />

tuval üzerine akrilik yağlı boya<br />

acrylic oil on canvas<br />

177 x 200 cm. each.


| 41


42 |<br />

Adem Genç<br />

İsimsiz<br />

Untitled<br />

2010<br />

tuval üzerine akrilik yağlı boya<br />

acrylic oil on canvas<br />

177 x 200 cm. each.


| 43


44 |<br />

Adem Genç<br />

gavur dağı bozlağı-X<br />

mt. gavur bozlak (folk song)-X<br />

2010<br />

tuval üzerine akrilik yağlı boya<br />

acrylic oil on canvas<br />

178 x 200 cm. each.


| 45


46 |<br />

Adem Genç<br />

gavur dağı bozlağı-VII<br />

mt. gavur bozlak (folk song)-VII<br />

2009-10<br />

tuval üzerine akrilik yağlı boya<br />

acrylic oil on canvas<br />

178 x 200 cm. each.


48 |<br />

Adem Genç<br />

gavur dağı bozlağı-IV<br />

mt. gavur bozlak (folk song)-IV<br />

2010<br />

tuval üzerine akrilik yağlı boya<br />

acrylic oil on canvas<br />

178 x 200 cm. each.


| 49


50 |<br />

Adem Genç<br />

gavur dağı bozlağı -IX<br />

mt. gavur bozlak(folk song)-IX<br />

2009-10<br />

tuval üzerine akrilik yağlı boya<br />

acrylic oil on canvas<br />

178 x 200 cm. each.


| 51


52 |<br />

Adem Genç<br />

hemşin yol havası<br />

hemşin road song<br />

2010<br />

tuval üzerine akrilik yağlı boya<br />

acrylic oil on canvas<br />

180 x 200 cm. each.


| 53


54 |<br />

Adem Genç<br />

İsimsiz<br />

Untitled<br />

1999<br />

tuval üzerine akrilik yağlı boya<br />

acrylic oil on canvas<br />

130 x 170 cm. each.


| 55


56 |<br />

Adem Genç<br />

gavur dağı bozlağı -VI<br />

mt. gavur bozlak (folk song)- VI<br />

2009-10<br />

tuval üzerine akrilik yağlı boya<br />

acrylic oil on canvas<br />

178 x 200 cm. each.


| 57


58 |<br />

Adem Genç<br />

İsimsiz<br />

Untitled<br />

2010<br />

tuval üzerine akrilik yağlı boya<br />

acrylic oil on canvas<br />

150 x 200 cm. each.


| 59


60 |<br />

Balkan Naci İslimyeli<br />

İsimsiz<br />

Untitled<br />

2007<br />

duralit üzerine deri ve karışık teknik<br />

leather and mixed media on duralite<br />

97 x 97 cm. each.


62 |<br />

Balkan Naci İslimyeli<br />

Fısıltılar<br />

Whispers<br />

1993<br />

tuval üzerine karışık teknik<br />

mixed media on canvas<br />

213 x 151 cm. each.


| 63


64 |<br />

Balkan Naci İslimyeli<br />

İsimsiz<br />

Untitled<br />

1995<br />

tuval üzerine karışık teknik<br />

mixed media on canvas<br />

140 x 110 cm. each.


66 |


Balkan Naci İslimyeli<br />

Söz<br />

Promise<br />

1993<br />

tuval üzerine karışık teknik<br />

mixed media on canvas<br />

98,5 x 233 cm. each.<br />

| 67


68 |


Balkan Naci İslimyeli<br />

Suçlu öğrenci<br />

Guilty student<br />

2005<br />

tuval üzerine karışık teknik<br />

mixed media on canvas<br />

90 x 116 cm. each.


70 |<br />

Balkan Naci İslimyeli<br />

Söz<br />

Promise<br />

1993<br />

tuval üzerine karışık teknik<br />

mixed media on canvas<br />

175 x 237 cm. each.


| 71


72 |<br />

Balkan Naci İslimyeli<br />

İsimsiz<br />

Untitled<br />

2007<br />

duralit üzerine deri ve karışık teknik<br />

leather and mixed media on duralite<br />

97,5 x 96,5 cm. each.


| 73


74 |<br />

Balkan Naci İslimyeli<br />

Sanatın anahtarı<br />

Key to art<br />

1995<br />

tuval üzerine karışık teknik<br />

mixed media on canvas<br />

90 x 110 cm. each.


| 75


76 |<br />

Balkan Naci İslimyeli<br />

Suç serisi<br />

Serial crimes<br />

2000<br />

kontraplak üzerine karışık teknik<br />

mixed media on plywood<br />

96 x 126 cm. each.


| 77


78 |<br />

Balkan Naci İslimyeli<br />

İsimsiz<br />

Untitled<br />

1995<br />

tuval üzerine karışık teknik<br />

mixed media on canvas<br />

90 x 120 cm. each.


| 79


80 |<br />

Balkan Naci İslimyeli<br />

Sanat ve güzel<br />

Art and beauty<br />

2005<br />

tuval üzerine karışık teknik<br />

mixed media on canvas<br />

90 x 116 cm. each.


| 81


82 |<br />

Balkan Naci İslimyeli<br />

İsimsiz<br />

Untitled<br />

2007<br />

duralit üzerine deri ve karışık teknik<br />

leather and mixed media on duralite<br />

97 x 97 cm. each.


| 83


84 |<br />

Balkan Naci İslimyeli<br />

İsimsiz<br />

Untitled<br />

2007<br />

duralit üzerine deri ve karışık teknik<br />

leather and mixed media on duralite<br />

97 x 97 cm. each.


86 |<br />

Balkan Naci İslimyeli<br />

Kedi gözü III<br />

Cat’s eye III<br />

2005<br />

kağıt üzerine karışık teknik<br />

mixed media on paper<br />

77,5 x 114 cm. each.


| 87


88 |<br />

Balkan Naci İslimyeli<br />

Kedi gözü II<br />

Cat’s eye II<br />

2005<br />

kağıt üzerine karışık teknik<br />

mixed media on paper<br />

115 x 80 cm. each.


90 |<br />

Balkan Naci İslimyeli<br />

Yere bakan<br />

Looking down<br />

2001<br />

keçe üzerine boya bakır<br />

paint and copper on felt<br />

88,5 x 83,5 cm. each.


92 |<br />

Balkan Naci İslimyeli<br />

Yükselen<br />

Rising<br />

2001<br />

keçe üzerine boya bakır<br />

paint and copper on felt<br />

88 x 83,5 cm. each.


| 93


94 |<br />

Balkan Naci İslimyeli<br />

Eve dönüş<br />

Coming home<br />

2001<br />

ahşap üzerine karışık teknik<br />

mixed media on wood<br />

66 x 55,5 cm. each.


| 95


96 |<br />

Balkan Naci İslimyeli<br />

İsimsiz<br />

Untitled<br />

2001<br />

ahşap üzerne karışık teknik<br />

mixed media on wood<br />

66 x 55,5 cm. each.


| 97


98 |<br />

Balkan Naci İslimyeli<br />

Kız ve büst<br />

Girl and bust<br />

2001<br />

ahşap üzerne karışık teknik<br />

mixed media on wood<br />

71 x 56 cm. each.


100 |<br />

Balkan Naci İslimyeli<br />

Ressamın tarihi I<br />

Artist’s history I<br />

1994<br />

tuval üzerine karışık teknik<br />

mixed media on canvas<br />

68,5 x 49 cm. each.


102 |<br />

Balkan Naci İslimyeli<br />

Güneş saati II<br />

Sundial II<br />

1994<br />

duralit üzerine karışık teknik<br />

mixed media on duralite<br />

100 x 70 cm. each.


| 103


104 |<br />

Balkan Naci İslimyeli<br />

Güneş saati I<br />

Sundial I<br />

1994<br />

duralit üzerine karışık teknik<br />

mixed media on duralite<br />

74,5 x 60 cm. each.


106 |<br />

Balkan Naci İslimyeli<br />

İsimsiz<br />

Untitled<br />

tuval üzerine karışık teknik<br />

mixed media on canvas<br />

132 x 210 cm. each.


108 |<br />

Balkan Naci İslimyeli<br />

Suç serisi<br />

Serial crimes<br />

2000<br />

kontraplak üzerine karışık teknik<br />

mixed media on plywood<br />

95,5 x 126 cm. each.


110 |<br />

Bedri Baykam<br />

İsimsiz<br />

Untitled<br />

tuval üzerine yağlı boya<br />

oil on canvas<br />

117 x 147 cm. each.


| 111


112 |<br />

Bedri Baykam<br />

İsimsiz<br />

Untitled<br />

tuval üzerine yağlı boya<br />

oil on canvas<br />

139 x 97 cm. each.


| 113


114 |<br />

Bedri Baykam<br />

Kendi portrem<br />

Self portrait<br />

2002<br />

tuval üzerine karışık teknik<br />

mixed media on canvas<br />

80 x 117 cm. each.


116 |


Bedri Baykam<br />

Lucy ın the sky<br />

Lucy ın the sky<br />

1986<br />

tuval üzerine karışık teknik<br />

mixed media on canvas<br />

146 x 230 cm. each.<br />

| 117


118 |<br />

Bedri Baykam<br />

İsimsiz<br />

Untitled<br />

2004<br />

tuval üzerine yağlı boya<br />

oil on canvas<br />

180 x 200 cm. each.


| 119


120 |


Bedri Baykam<br />

Yes I know you’re very special<br />

1986<br />

tuval üzerine yağlı boya<br />

oil on canvas<br />

126 x 175 cm. each.<br />

| 121


122 |<br />

Bedri Baykam<br />

Kuvay-i Milliye<br />

1995<br />

tuval üzerine yağlı boya<br />

oil on canvas<br />

150 x 109 cm. each.


| 123


124 |<br />

Bedri Baykam<br />

İsimsiz<br />

Untitled<br />

1990<br />

sunta üzeri karışık teknik<br />

mixed media on fiberboard<br />

130 x 175 cm. each.


| 125


126 |<br />

Bedri Baykam<br />

İsimsiz<br />

Untitled<br />

2004<br />

tuval üzerine yağlı boya<br />

oil on canvas<br />

67 x 96 cm. each.


| 127

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!