13.07.2015 Views

‹çindekiler Contents - Türkiye Seyahat Acentaları Birliği

‹çindekiler Contents - Türkiye Seyahat Acentaları Birliği

‹çindekiler Contents - Türkiye Seyahat Acentaları Birliği

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

<strong>‹çindekiler</strong> <strong>Contents</strong>Sayı: 300 / Haziran 2010 • Issue: 300 / 2010 June04Oksijenin yurdu: OrduHome of oxygen: Ordu12Boğaziçi hareketleniyorThe Bosphorous is getting lively16Tecrübe turizmi!‘Experience’ Tourism!28Bir uygarlık armağanı: EfesA gift of civilisation: Ephesus44Tarihin “taşlar”a yazıldığı kent:DiyarbakırThe city where history is written in“Stone”: Diyarbakır20Ankara Kalesi: Tarihin kara kutusuAnkara Castle: History’s black box24Hayata ve İstanbul’a DahiilDahill to life and İstanbul26İstanbul, Avrasya’yı ağırladıİstanbul hosted Eurasia34Tatlı bir düş: CoccolatA sweet dream: Coccolat36Yeşil ve mavi bir <strong>Türkiye</strong>A green and blue Turkey56Dünyanın en büyük şöleniWorld’s greatest party60Lavanda Butik Otel’de doğaya kulak verinListen to the nature in Lavanda Boutique Hotel63THY’den haberlerTHY newsTÜRSABTÜRK‹YE SEYAHAT ACENTALARI B‹RL‹⁄‹taraf›ndan ayl›k olarak yay›nlan›rPublished monthly byASSOCIATION OF TURKISH TRAVEL AGENCIESISSN 1300-3364Yerel Süreli Yay›n/Local Periodical•TÜRSAB ad›na SahibiOwner on behalf of TÜRSABBaşaran ULUSOYSorumlu Yaz› ‹şleri Müdürü/Managing EditorFeyyaz YALÇINYay›n Yönetmeni/EditorAyşim ALPMANTÜRSAB ad›na Yay›n KoordinatörüPublication Coordinator on behalf of TÜRSABArzu ÇENG‹LGörsel Yönetmen/Art DirectorÖzgür AÇIKBAŞÇeviri/TranslationKemal PARLARBask›/Printing: Müka MatbaaTel: (0.212) 549 68 24Bask› Tarihi/Print Date: Haziran/June 2010TÜRSABTel: (0.212) 259 84 04 Faks: (0.212) 259 06 56Dikilitaş Mah. Aş›k Kerem Sk.No: 4234349 Beşiktaş-‹stanbul/<strong>Türkiye</strong>www.tursab.org.tr/e-mail:tursab@tursab.org.trEditoryal ve Görsel Haz›rl›kEditorial and Visual PreparationBRONZ YAYINTel: (0.212) 244 85 37-38 Faks: (0.212) 244 85 34Pürtelaş mah. Güneşli sk. No:22 D:134433 Cihangir-‹stanbul/<strong>Türkiye</strong>bronzyayin@gmail.comTÜRSAB DERG‹, Bas›n Konseyi üyesi olup, Bas›n Meslek ‹lkeleri’ne uymaya söz vermiştir. TÜRSAB DERG‹’de yay›nlanan yaz› ve fotoğraflardan kaynak gösterilmeden al›nt› yap›lamaz. TÜRSAB MAGAZINE is a memberof the Turkish Press Council and has resolved to abide by the Press Code of Ethics. None of the articles and photographs published in the TÜRSAB MAGAZINE maybe quoted without mentioning of resource.


4 TÜRSAB DERGİ | HAZİRAN 2010


GEZİtravelOKSİJENİNYURDU: ORDUOrdu’ya gittiğinizde uzun bir “Yapmadandönme!” listesi sizi bekliyor. Vaktinizi doğruplanlamalı, birkaç gününüzü lezzetli biryolculuğa ayırmaya hazırlanmalısınız2 Nihal BoztekinHOME OF OXYGEN: ORDUWhen you travel to Ordu you have a long list of “Don`tcome back without doing” waiting for you. You must planyour time carefully; prepare to spend a few days for adelightful journeyHAZİRAN 2010 | TÜRSAB DERGİ 5


Şehri savunan surlarVe yüzyıllar içinde Ordu’yusavunmuş kaleler... Sönmüşbir yanardağ üzerine inşaedilmiş, 2 bin 500 yıllık ÜnyeKalesi; eski mezar taşlarını,kümbet kalıntılarını, görkemlisur duvarlarını halen koruyanKaleköy Kalesi; kayalara oyulmuşbir merdivenle erişilen Meletios(Yastura) Kalesi; UNESCO’nunDünya Antik Eserler Listesi’ndeyerini alan Gölköy Kalesi veÇubuklu Kalesi; iç kale üzerineyapılmış Kademoğlu Konağı ilebugün bir sivil mimarlık örneğikonumundaki Bolaman Kalesive onlara eşlik eden Göller KöyüKalesi, Gençağa Kalesi, KuşnefakKalesi binbir maceradan çıkıpbugüne ulaşmış.Eski Pazar (Bayramlı) CamiiEski Pazar, Ordu’nun Cotyora’dansonraki ikinci yerleşim yeri.Bugün burada, 1380’lerdeHacıemiroğulları tarafından inşaettirilen Eskipazar Camii’nin birbölümü görülebiliyor. 1781yılında Şebinkarahisar mutasarrıfıHüseyin Battal Paşa tarafındanKaleköy, Tozkoparan, Dikenlice,Kıranyağmur, Sırma (Kadavat),Çubuklu, Kızılin rock tombs whichare situated in various points.Walls defending the cityAnd castles that had defended Orduthroughout centuries...2500 years old Ünye castle builton an extinct volcano; KaleköyCastle still protecting the oldtombstones, remains of tombswithin its glorious castle walls;Meletios (Yastura) Castle that can bereached by steps carved into rocks;Gölköy Castle which is included inUNESCO’s World Antique ValuesList and Çubuklu Castle; KademoğluMansion which is built over an innercastle with Bolaman Castle, a fineexample of civil architecture stilland accompanying them are GöllerVillage Castle, Gençağa Castle,Kuşnefak Castle all reaching presenttimes after surviving thousands ofadventures.Old Bazaar (Bayramlı) MosqueOld Bazaar is the second oldestsettlement in Ordu after Cotyora.Today you can see a part ofEtnografya MüzesiEthnography MuseumTürsab Heyeti Ordu’daydıOrdu Valiliği’nin daveti üzerine TÜRSAB Heyeti, Yönetim KuruluBaşkanı Başaran Ulusoy’un başkanlığında 30 Nisan-1 Mayıs 2010tarihlerinde Ordu’ya misafir oldu.Ordu Valisi Orhan Düzgün’ün ev sahipliğinde gerçekleşeninceleme gezisine Kültür ve Turizm Bakanlığı Müsteşarı İsmetYılmaz, Ordu Belediye Başkanı Seyit Torun ve TÜROFED BaşkanYardımcısı Seçim Aydın’ın yanı sıra, TÜRSAB Kültür Komitesi veDoğa Turizmi Komitesi üyeleri ile ağırlıklı olarak iç turizm faaliyetigösteren seyahat acentelerinden temsilciler katıldı. Oldukçahareketli geçen gezide katılımcılar Ordu ilinin tarihi, doğal veturistik imkânlarını yerinde görüp inceleme fırsatı buldu.TÜRSAB delegation was in OrduInvited by the governorship of Ordu a TÜRSAB delegation led byChairman of the Board Başaran Ulusoy was the guest of Ordu on30 th April – 1 st May 2010. Hosted by the Governor of Ordu Orhan Düzgün,the inspection trip was attended by Ministry of Culture and TourismUndersecretary İsmet Yılmaz, Ordu Mayor Seyit Torun and TÜROFEDDeputy Chairman Seçim Aydın as well as members of TÜRSAB CultureCommittee and Nature Tourism Committee and representatives fromtravel agents mainly involved in domestic tourism.During a lively trip the visitors had the chance to see and inspect in situthe history of the city of Ordu, its natural and touristic facilities.Eski Pazar (Bayramlı) CamiiEski Pazar (Bayramlı) MosqueOrdu sokaklarıStreets of OrduHAZİRAN 2010 | TÜRSAB DERGİ 7


Klarnetin Stradivarius’uOrdu’nun en tanınmış yüzlerinden biri,klarnet ustası Ahmet Özdemir. 1932 yılındayoksul bir çiftçi ailesinin oğlu olarak doğanAhmet Usta, gelecekte sihirli dokunuşlaryapacak parmaklarını daha çocuk yaşlarındadeğerlendirmeye başlamış. İlkokul yıllarındaarkadaşlarına tahtadan oyuncaklar, düdükkavalgibi çalgılar yaparken, hem maharetlibir demirci ya da marangoz, hem deyetenekli bir müzisyen olmayı hayal etmiş.Ve ilerleyen yıllarda bu hayallerin ikisinebirden kavuşmuş.Demirciliğe merak sardığı gençlik yıllarındaAhmet Özdemir bir yandan da klarnetletanışmış. Elindeki çakıyla ağaçtan bir klarnetyapmak için, bu büyülü enstrümanı birkez görmesi yetmiş; Ordulu meşhur KaraMustafa klarnetini üflerken, o bu görüntüyüzihnine kaydetmiş. Bir süre sonra, gövdesimanda boynuzu, perdeleri metal olanklarnetini yapmış ve yine Kara Mustafaeşliğinde enstrümanını ustalıkla çalmayabaşlamış.Ahmet Özdemir bugün dünyaca ünlü birklarnet ustası. Maharetli ellerinden çıkanklarnetler içinde çok anlamlı örnekler var:Solak müzisyenler için tüm perdeleri terstensıralanmış solak klarnetleri ve parmaklarınınbirini veya birkaçını kaza sonucu kaybetmişkimseler ya da parmaklarında çeşitliortopedik rahatsızlıkları olanlar için özelperde sistemli klarnetler...Ordu’nun dünyaca ünlü klarnet ustasıAhmet ÖzdemirOrdu’s world famous clarinet masterAhmet ÖzdemirClarinet’s StradivariusOne of Ordu’s most recognised faces is clarinet craftsman Ahmet Özdemir.Born in 1932 as the son of a poor farming family Ahmet Usta (Expert) hadbegun using his fingers from childhood which would have magical touchesin later years. While he was making wooden toys and instruments such aspipes and flutes for his friends during his first school years he had dreamt ofbecoming a blacksmith or a carpenter as well as a skilled musician. And lateron he had realised both of his dreams.When he showed an interest to become a blacksmith during his youth, he wasalso introduced to clarinet. To see this magical instrument once was enoughfor him to be able to carve one out of wood with a Swiss army knife.He memorised the vision of famous clarinet player Kara Mustafa from Orduwhen he saw him play the instrument. A short while later he had made aclarinet which had a buffalo horn body and metal keyholes and begun to playthe instrument expertly accompanied by Kara Mustafa.Ahmet Özdemir today is a clarinet expert known throughout the world. Thereare meaningful examples among his collection produced by his skilful hands;A clarinet for left handed clarinet with all keys in wrong order and clarinetswith special key orders for those who lost a digit or digits of their hands asa result of an accident and for those suffering from orthopaedic illnesses totheir fingers...HAZİRAN 2010 | TÜRSAB DERGİ 9


geçmek üzereyseniz havaalanınaulaşmanız hiç zor değil. ŞehrinSamsun tarafından girişindebulunan otel, Samsun ÇarşambaHavaalanı’na 155, TrabzonHavaalanı’na 150 kilometreuzaklıkta bulunuyor.Ordu’nun inci sahilindeBalıktaşı Otel’in deniz kıyısındaoluşu mavi ile yeşilin buluşmasınatanık olma fırsatı yakalamanızısağlıyor; özellikle yaz günlerindeOrdu’yu ziyaret ettiyseniz bu keyifdaha da artıyor. Tek, çift ve suitolarak hazırlanmış 47 odada hertürlü ihtiyaç ve konfor düşünülmüş.Odanızdan çıkıp otelin içinde vakitgeçirmek istediğinizde ise Türkmutfağından ve özellikle deOrdu’nun yerel tatlarındanörneklerle damaklarınızışenlendirebileceğiniz restoranda,lezzetli içecekler içip sohbetedebileceğiniz barda, keyifli vakitlergeçirebileceğiniz lobide, sağlıklınefesler alabileceğiniz saunada vefitness salonunda küçük molalarvermeniz mümkün.Özel günler içinBalıktaşı Otel, özel davetler vebuluşmalar için 250 kişi kapasitelirestoranı dışında, 300 kişilik bir dehavuzbaşı restorana sahip. Otelyönetimiyle önceden planladığınıztakdirde, bu özel günleri şehrinfarklı köşelerini görmenizisağlayacak gezilerlesüsleyebiliyorsunuz. İş toplantıları,seminerler için ise her türlü teknikdonanıma sahip, 50 kişilik birçokamaçlı salon mevcut.Oteli özellikli kılan yanlarından biride, sanatsal faaliyetlere ev sahipliğiyapmak üzere düşünülmüş 100kişilik sanat galerisi ve çeşitlikonserlere uygun tasarlanmış barı.İletişim: Bülent Ecevit Bulv.Sahil Cad. No:36Tel: (0.452) 223 06 11web: www.baliktasihotel.come-mail: info@baliktasihotel.comduring the day or in the evening,to reach airport for your returnjourney is never difficult. Locatedon Samsun side of the city, the hotelis 155 kilometres from SamsunÇarşamba Airport, 150 kilometresfrom Trabzon Airport.On Ordu’s pearl beachBalıktaşı Hotel’s sea side locationgives you the opportunity to witnessthe meeting of green and bluecolours; if you visit Ordu especiallyduring summer months than thepleasure is further heightened.Every need and comfort has beenthought of in 47 rooms which areprepared as single, double or suitrooms.If you want to leave your room andspend time at the hotel than you cantake breaks in the restaurant whereyou can sample Turkish cuisineespecially Ordu’s local tastes tocheer your palate, drink deliciousdrinks and have a chat in the bar,take part in pleasant conversationsat the lobby, take healthy breaths insauna or in fitness room.For special daysBalıktaşı Hotel, has a 250 peoplecapacity restaurant for privateinvitations and gatherings as wellas a 300 people capacity poolsiderestaurant. By pre arranging withthe hotel’s management you cancolour your special day up withvisits to city’s different corners.There is a multi purpose 50 peoplecapacity meeting room equippedwith all necessary technicalequipment for business meetingsand seminars.Contact: Bülent Ecevit Bulv.Sahil Cad. No:36Telephone: (0.452) 223 06 11e-mail: info@baliktasihotel.comwww.baliktasihotel.comHAZİRAN 2010 | TÜRSAB DERGİ 11


GÜNCELactualBOĞAZİÇİ HAREKETLENİYORBahardan yaza geçerken, İstanbul’un sakinlerini ve ziyaretçilerini Boğaz’dadenetimli bir trafikle tekneler geçidi bekliyorTHE BOSPHORUS IS GETTING LIVELYAs we move from spring to summer, a parade of boats in supervised trafficawaits İstanbul’s locals and visitors


İstanbul Boğazı yılın herdönemi, hem İstanbullular,hem de yerli ve yabancıziyaretçiler için bir cazibemerkezi. Yaz aylarının gelişiylebirlikte ise daha bir hareketleniyor,Boğaz gezintilerine davet çıkaranirili ufaklı teknelerle şenleniyor.Ancak söz konusu teknelerintümünün gerekli standartlarauygun olmaması, sektörün önündebir sorun olarak duruyor.Bu alandaki faaliyetlerin yasalbir zeminde ve “kalite” esasalınarak sürdürülmesi içingösterilen çabaların en önemlitemsilcilerinden biri, İstanbulTuristik Yüzer Tesis İşletmeleriDerneği Başkanı Muammer Can.Sahibi olduğu Cantur Turizmseyahat acentesi ve SemiramisI adlı tekneyle uzun yıllardırturizme hizmet veren, sadeceturistik faaliyetlerin değil, birsosyal sorumluluk bilincinin deöncülüğünü yapan Muammer Canile İstanbul Boğazı’nda sürdürülenturizm faaliyetlerinin sorunları veçözüm önerileri üzerine bir sohbetgerçekleştirdik.TÜRSAB: Turizm alanındakideneyiminizin bir sivil toplumkuruluşuna taşınması nasıl birsürecin ürünü oldu?Muammer Can: SemiramisI adlı teknemizle denizdesürdürdüğümüz turizmfaaliyetlerimiz üzerine, 2006yılında dönemin vali yardımcısıbir dernek kurmamızın, birsivil toplum kuruluşu olarakörgütlenmemizin faydalı olacağınısöyledi ve bu tavsiye üzerine,29 turizm belgeli tekne olarakİstanbul Turistik Yüzer Tesisİşletmeleri Derneği’ni kurduk.Halen derneğin başkanlığınıyürütüyorum.TÜRSAB: İstanbul Boğazı’ndakiturizm faaliyetlerinin endeneyimli isimlerinden birisiniz.Bu alandaki mevcut tabloyunasıl değerlendiriyorsunuz?Muammer Can: İstanbuldünyanın en güzel yeri...<strong>Türkiye</strong>’mizin üç tarafı denizlerleçevrili, 8000 küsur kilometrelikkıyı şeridi, 1000 kilometrelikde kara şeridi olan bir sahayasahibiz. Dünyanın hiçbir yerinderastlanmayacak bir İstanbulBoğazımız var ve biz burada çokdaha vasıflı ve kapasiteli teknelerlehizmet vermeye çalışıyoruz.ÖTV’siz yakıt sistemi getirilerekdenizlerden faydalanma yolunagidildi, fakat bu yeterli değil. BirDenizcilik Bakanlığı kurulmadıhenüz, bu alandaki işler UlaştırmaBakanlığı uhdesinde yürüyor.Son zamanlarda Kültür ve TurizmBakanlığı ile de faydalı girişimleriçerisindeyiz. 24 Temmuz2009’da Bakanlık kararıyla TurizmYönetmenliği Yasası çıktı. LimanBaşkanlığı da bu konu üzerindeduruyor.TÜRSAB: Yasa ne gibidüzenlemeler getiriyor?Muammer Can: Yasanıntanıdığı süre uyarınca, 28 Ocak2011’den itibaren bir turizmacentası gibi teminat vereceğiz.Turizm işletmesi belgesi olmayanbir tekne, turizm faaliyetindeİstanbul Turistik Yüzer Tesis İşletmeleri Derneği Başkanı Muammer Canİstanbul Touristic Floating Facilities Management Association Chairman Muammer CanThe Bosphorus is a centre of attractionthroughout the year for both,İstanbulites and local and foreignvisitors. It gets livelier with the arrivalof summer months, gets cheerful withboats of various sizes which invitesyou to a cruise on Bosphorus. But thefact that not all the boats adhere tonecessary standards appears as thesector’s problem.One of the important representativesof efforts shown to continue theseactivities on a legal footing basedon “quality” is the Chairman ofİstanbul Touristic Floating FacilitiesManagement Association Mr.Muammer Can.We spoke to Muammer Can who hasbeen in tourism sector for many yearswith Cantur Tourism travel agencywhich he is the proprietor of and theboat Semiramis I. The topic of ourconversation with Mr. Can who is alsothe pioneer of consciousness of socialresponsibility was the problems thatrelate to tourism activities carriedout on The Bosphorus and suggestedsolutions.TÜRSAB: What was theprocess involved in takingyour experience in the field oftourism to a NongovernmentalOrganisation?Muammer Can: Having continuedtourism activities on water withour boat Semiramis I, the deputygovernor of İstanbul suggested in2006 that we form a nongovernmentalorganisation and be organised underone roof which would be beneficial.Upon this suggestion, with 29 boatsthat had touristic licence, we foundedİstanbul Touristic Floating FacilitiesManagement Association. I am thecurrent chairman of the association.TÜRSAB: You are one of the mostexperienced names of tourismactivities on the Bosphorus. Howdo you summarise the picture inthis area?Muammer Can: İstanbul is the mostbeautiful place on earth... Turkey issurrounded by water from three sides;we have 8000 kilometre long coastand 1000 kilometre long land border.The Bosphorous is unique in the worldand we want to provide service withboats built with better quality andhave more capacity.They brought in fuel system withoutÖTV (A consumer tax) in order toutilise the sea, but that was notenough. They still haven’t formed aMaritime Ministry and the mattersare handled by the Ministry ofTransportation. We have been inregular contact with the Ministry ofCulture and Tourism lately aboutuseful inititaves. On 24 th July 2009the regulations act was published bythe Ministry. Port Authority is alsointerested in this issue.TÜRSAB: What regulations doesthe act bring?Muammer Can: Within the time limitof the act, as of 28 th January 2011we have to give bank’s assurancejust like a tourism agency. Any boatthat does not possess a tourismHAZİRAN 2010 | TÜRSAB DERGİ 13


İstanbul Boğazı’nda yoğun bir gemi trafiği mevcutThere is a busy boat traffic on the Bosphorusbulunamayacak. Acenta göreviyapmamız kesinlikle yasak,fakat kendi hizmetlerimizigerçekleştirmemiz, rezervasyonyapmamız, turist gruplarıgezdirmemiz serbest tutuluyor.Yolcu ve yük taşıyan tekneler bustatünün dışında tutuluyor.Dolayısıyla, boğazda turisttaşımacılığı yapan teknelerin,vasıf ve statüleri bu kanunsayesinde doğru kriterlerebağlanacak. Söz konusu yasaylabundan böyle sadece ABstandartlarına uyan tekneler buişi yapabilecek.Bakanlık her şeyi açık venet bildiriyor: “Taşımacılıkyapıyorsanız sadecetaşımacılık yapacaksınız,turizm işi yapıyorsanız turizmişi yapacaksınız; gereklistandartlara uyacaksınız.”TÜRSAB: Boğaz, hizmetveren teknelerin faaliyetlerinikolaylaştıracak yeterliimkânlara sahip mi?Muammer Can:Denizciliğimizin en önemlisorunlarından biri var ki, 20-30yıldır devam ediyor. Bir gemiinşa edilirken ilk planda LimanDenizcilik Müsteşarlığı’nıngeminin cinsini tespit edipgüzergâh haritası ve bağlamalimanı haritası vermesigerekiyor. Şu anda Boğaz’da8 bin 550 tane ufaklı büyüklütekne var. Boğaz sit alanı ilanedilmiş durumda ve görünürdeteknelerin bağlama hakkıbulunmuyor.TÜRSAB: Bu konuda ne türadımlar atıldı?Muammer Can: İstanbulBüyükşehir Belediyesi, MilliEmlak’tan Emirgan ve İstinye’depark yerleri kiralamış durumda,fakat konu izin aşamasında.3 no’lu Kültür Koruma Vakfı,gerekli izni vermek için tümBoğaz’ı planlayacak birproje hazırlanmasını talepetmiş. Liman Başkanlığı,projenin deniz kirliliğineneden olmayacak bir biçimdegerçekleştirilmesi için gerekliincelemeleri yapıyor.Büyük bir proje bu; 8 bin550 tekne yerine 11 bin 500teknenin bağlanabileceğive Boğaz’ın güzelliğinibozmayacak bir yapılanmayla,denizde yüzen platformlarıninşa edilmesi üzerindeduruluyor. Bizler <strong>Türkiye</strong>’nintanıtımını yapıyoruz. Ülkemizegelen turistlerin yüzde 80’igemilerle Boğaz’ı geziyor. Budurumda bizim gerekli tesislerekavuşturulmamız ülke turizmiaçısından da son derece önemli.operating licence will not be involvedin a tourism activity. We are definitelyforbidden to act as a travel agent butwe are allowed to continue with ourown services, make reservations, taketourist groups on cruises. Passengerboats and boats that carry loads areexcluded. Therefore, Build quality andstatus of all boats involved in tourismtransportation on the Bosphorus, willbe linked to correct criteria as a resultof this act of law. With this act, onlythe boats adhering to EU standardswill be able to operate from now on.The ministry is clear and open aboutthis: “If you carry passengers youcan only carry passenger,if you are in tourismbusiness you will dotourism business; you willcomply with necessarystandards.”TÜRSAB: Does theBosphorus haveenough potential tomake it easy for boatsoffering services?Muammer Can: An importantproblem of our maritime businesshas been on the agenda for 20-30years. Before a boat is built, theundersecretary of maritime portsneeds to determine the type of the boatand issue a route map and a map ofthe registered port. There are currently8 thousand 550 boats in various sizeson Bosphorus. The Bosphorus hasbeen declared a conservation areaand the boats don’t have the right toaffiliate. We have fought this issue.TÜRSAB: What steps weretaken about this?Muammer Can: İstanbulMetropolitan Municipality has rentedparking plots from the National RealEstate in Emirgan and İstinye, butthe issue is at the permission stage.No 3 Culture Protection Foundation,has requested that a Project to beprepared which will include whole ofthe Bosphorus in order to issuenecessary permission. ThePort Authority is carrying outan investigation so that theproject can be realisedwithout causingpollution. This is agrand project; theyare planning to buildfloating platforms whichwould not spoil the beautyof the Bosphorus and would allow11 thousand 500 boats to be mooredinstead of 8 thousand 550. We arepromoting Turkey. 80% of touristsvisiting our country take a boat cruiseon the Bosphorus. In this case, for usto have the necessary facilities is veryimportant from the point of country’stourism.14 TÜRSAB DERGİ | HAZİRAN 2010


SEKTÖRsectorTECRÜBE TURİZMİ!Turizm artık sadece gezip görmek anlamına gelmiyor. Yeni arayışlartehlikeyi, heyecanı, “benzersiz olanı” yaşamak isteyenler için. İşte o taleplerve yanardağ kayağından uzay yolculuğuna, Bağdat’ta Saddam’ın sarayındagecelemekten New York’ta Gossip Girl turuna yeni paketler!Ya da yeni deyimiyle “tecrübe turizmi”2 Aylin Şen‘EXPERIENCE’ TOURISM!Tourism is no longer about just sightseeing. New searches are for those looking fordangerous, exciting and for those who want to “experience the unique”. There arethose requests and there are new packages offering a journey into space and skiingin a volcano, from spending a night in Saddam`s palace in Baghdad to Gossip Girltours in New York! Or in other words “experience tourism”16 TÜRSAB DERGİ | HAZİRAN 2010


Şimdi artık “Hadi gidipFransa’yı gezelim”denmiyor. Onun yerine,özel bir turla üzüm bağlarıgeziliyor. Sonra adını peynirlereveren kasabalarda o peynirlerdenyenip üzüm bağlarının üretimişaraplar içiliyor. Bir süredir buturlar “bile” demode hale geldiğiiçin, bugünlerde çikolata tururağbette. Avrupa’nın çikolatasıünlü ülkelerinde sırf fabrikafabrika dolaşıp çikolata yeniyor.Farklı aromalar, yeni lezzetlerdeneniyor.“Uzakdoğu’yu gezelim” demekde artık geride kaldı. Şimdi,örneğin Everest’te Nepallimüzisyenlerin 5545 metreyükseklikteki konseriniizleyenlerarasındaolmak önemliya da Taylandkıyılarındaki enyüksek yarlardandenize ölüm atlayışıyapmak!Yeni eğilimin adı “tecrübeturizmi”. Geleneksel turizmrotalarından sıkılanlar içinadrenalin dozu yüksek, yepyenipaketler yaratılıyor.Yanardağ’da kayakYeni paketlerin kuşkusuz enheyecanlısı, yanardağ kayağı.Nikaragua’nın Cerro Negrodağında, üstelik dağın hâlâzaman zaman harekete geçenkraterinde kayak yapmak herkesegöre olmasa gerek. Ama tecrübeCerro Negro, NikaraguaCerro Negro, Nicaraguaedenler, küllerin üzerindekiahşap board’larla kayakyaparken izleyenlerin yüreğinihoplatıyor. Yine de bununbir ölüm oyunu olduğunudüşünmeyin; çünküseyahat acentesigaranti veriyor:“Yanardağıneteklerininsıcakolduğunabakmayın!Lav dağınötekitarafındanakıyor. Paniğegerek yok.”Şatolarda özelpartilerKimileri deheyecanıkorkuda değiluçlarda arıyor.Avrupa’nın tarihişatoları, kapılarını bu“yeni turistler” için düzenlenenözel partiler için açıyor artık.Partilerin birkaç koşulu var:Katılabilmek için yeterince varlıklıve “ağzı sıkı” olmak gerekiyor.Hatta bunun için mülakat bileyapılıyor.Sınavdan geçenler parti vizesialıyor. Ancak girişte sonbir kontrol daha yapılıyor.Yüzünüzde maske, sırtınızdapelerin olup olmadığınabakılıyor.No longer thewords “Let`s goto France for atrip” are uttered.Instead, privatetours to win yardsare organised.Followed byconsumingcheese in thetown that gotits name fromthe cheese anddrinking winefrom the winyards. Because“even” thosetours havebecome alittle blasé lately,chocolate tours are indemand nowadays. Only chocolatefactories are visited to tastechocolate in Switzerland, one ofEurope`s most famous country forchocolate.Different aromas, new tastes aretried. Just saying “Let’s visit FarEast” is a thing of the past.What’s important now is to be aspectator at a concert of Nepalesemusicians at 5545 meter highon Mount Everest or to take aleap of death from high rocks onThailand shores! The new trend’sname is “experience tourism”. Forthose bored of traditional tourismdestinations, new packages high onadrenalin are created.Skiing on a volcanoThe most exciting of new packageswithout doubt is volcano skiing. Itdoesn`t appear to be to everyone`staste to ski in the crater of thestill active Cerro Negro volcano inNicaragua. But those who experienceit are making spectators nervouswhile skiing down on wooden boardsover ash. But still you shouldn`tthink that this is playing with death.Because the travel agent gives youassurances. “Don`t be concernedthat the hills of the volcano is warm.Lava is flowing on the other side ofthe hill. No need to panic”.Private parties in ChateausSome people seek adventure on theextreme rather than in the scary.Europe`s historical chateaus arenow opening their gates for partiesorganised for the “new tourists”.There are a few conditions attachedto these parties: You need to bewealthy enough and discreet enoughto be admitted. There are eveninterviews to assess eligibility.Those who are successful gainpermission to attend. But there isone last control at the entrance. Youare checked to see if you are wearinga face mask and a cape over yourshoulder.“Gossip Girl” toursAnother tour that is much talkedabout lately for which “money is amust”. Gossip Girl tour in New York.HAZİRAN 2010 | TÜRSAB DERGİ 17


“Gossip Girl” turlarıSon dönemde, “paranın şartolduğu” bir başka tur dahakonuşuluyor: New York’ta GossipGirl turu. Malum Gossip Girldizisi, aralarında <strong>Türkiye</strong>’ninde olduğu pek çok ülkede çokizleniyor. Bazı turizmciler yeniarayışlar için düşünürken iştebu diziyi keşfetmiş. Seyircilerin,dizi karakterleri kadar onlarınNew York’tayaşadıklarıçevreye ilgigösterdiğinifark etmiş.Ve ortayaişte böylebir tur fikriçıkmış.<strong>Türkiye</strong>’debir zamanlarünlü TVdizilerininsetlerine turlar düzenlendiği gibi,bu kez otobüsler Manhattaniçin kalkıyor. New York’takiturda Gossip Girl dizisinin setinegidilmiyor belki, ama dizikarakterlerinin dolaştığı yerlerdedolaşılıyor. Zaman zamansahte paparazziler tarafındanverilen baskınlarla “onların neleryaşadığı” gösteriliyor! Yaklaşıkdört saat süren gezinin en önemlikısmında ise, dizi karakterlerininde alışveriş ettiği pahalımağazalar “ziyaret” ediliyor.Günün sonunda alışverişin veşöhrete “yakından bakmanın”mutluluğu ileotelleredönülüyor.Altın Üçgenturunda,Gandhi’ninizlediğirotada uzunyürüyüşleryapılıyor.Hindistan’a “onun gözleriyle”bakılmaya çalışılıyor. Tecrübeturizminin bu en ilginçörneğinde seyyahların rehberiise turu “sahici” kılacak bir isim:Gandhi’nin torunlarından birininoğlu Tushar Gandhi. Yapılanbarış yürüyüşünde Tushar Gandhiyaşananları aktarıyor, efsanelider Mahatma Gandhi’ninfelsefesini onun ayak izlerindengiderek anlatıyor.Bombay şehir merkezi, HindistanBombay city centre, IndiaAs you know, Gossip Girl is popularin many countries, Turkey included.The TV serious was discovered whentourism professionals were thinkingof new ideas. They discovered thatthe viewers were interested in theNew York location of the series asmuch as the characters of the series.And that`s how the tour idea hadcome about. Just as the toursorganised to the sets of popular TVseries in Turkey once, the bussesare now leaving for Manhattan.Maybe the Gossip Girl set is notvisited during the tour in New Yorkbut locations where the charactersare seen wondering around arecertainly visited. And sometimeseven a paparazzi attack is stagedGossip Girl dizisi New York’unyeni simgesiGossip Girl series is New York’snew symbolto show “what they go through”!The tour takes four hours and themost important part of the tour isthe “visit” to expensive shops thecharacters use in the series. Andthe visitors return to their hotelsat the end of the day, content withshopping and having taken a “closerlook” at being famous.Ghandi`s footstepsFor those finding the Gossip Girltour a little “tasteless”, there areother alternatives on offer. Tendays on the footsteps of MahatmaGhandi in India. In the Bombay andGolden Triangle tour, long trekkingis organised on the routes Ghandifollowed. India is seen through“his eyes”. In the most interestingexample of the “experience tourism”the guide to travellers is someonewho can make the tour “as realas it gets”: One of Ghandi`s greatgrandsons Tushar Ghandi. Duringpeace treks that takes place onthe tour, Tushar Gandhi relaysthe events, talks about Ghandi`sphilosophy while walking on hisfootsteps.Gandhi’ninayak izleriBu turu“görgüsüz”bulup dudakbükenler içinise turizmcilerbambaşkabir alternatifsunuyor:Hindistan’daMahatmaGandhi’ninizinde on gün.Bombay ve18


Bağdat Sarayı, IrakBagdad Palace, Iraqare Saddam`s palaces; Saddamchose a different palace every nightbecause of security fears before theinvasion of Iraq, and they can onlybe wandered around for now. Butthe dream of the organisers, as wellas the Iraqi officials is to open someof the palaces for accommodation.They are even thinking abouthiring out Saddam`s bedrooms as“honeymoon suits”.Saddam’ın yatakodasıTurizmcileringündemindeki birbaşka lider de eski IrakDevlet Başkanı Saddam. İngilizturizm şirketi Hinterland Travel,Irak’ın güvenli bölgelerine turistgötürmeye başladı, Saddamöncesi ve sonrasını ilginçduraklarla turizme açtı! 16günlük gezide Babil dönemindenkalma antik kalıntılar/eserler devar elbette. Ancak herkesin asılilgisini çeken, Saddam’ınsarayları; Irakişgali öncesinde,güvenlikgerekçesiyle hergece birisiniseçtiği saraylarşimdilik sadecedolaşılabiliyor.Ancakturizmcilerin deIraklı yetkililerin deasıl hayali, bazı saraylarınkonaklamaya da açılabilmesi.Hatta Saddam Hüseyin’in yatakodalarının “balayı süiti” olarakpazarlanması.Uzaya bir iki...Aslında uzaya gitmeklekarşılaştırıldığında bu çarpıcıdurakların bile önemi kalmıyor;çünkü sıra artık uzayda. Turizmadına her yeniliğideneyen insanoğludünyayı neredeysetüketti ve gözünüuzaya dikti. Aslında turistsayısının azlığı nedeniyle pekfarkında değiliz ama, “ilk uzayturisti” unvanını taşıyan AmerikalıDennis Tito uzaya gideli tam 9yıl olmuş. Tito tam 20 milyondolar ödeyip Uluslararası Uzayİstasyonu’na gittiğinde bir çığırbaşlattı. Ardından –tabii buparayı ödemeye imkânı yeten–pek çok isim sıraya girdi.Sadece bir hayalmi yoksa gerçekbir proje mibilinmez; amauzaya gitmekiçin sırayagirenlerdenbiri çok tanıdık:Titanic ve Avatarfilmlerinin ünlüyönetmeni JamesCameron. Avatar’daizleyicilerini bambaşka birgezegene götüren Cameron,gerçek yaşamında da bu özleminigiderebilecek mi? Bir gün uzayyolculuğu, “uygun kredilerle”sıradan insanlar için de mümkünolabilecek mi? Ve belki de asılsoru: İnsanoğlu hayallerininpeşinden daha nerelere gidecek,neleri tecrübe edecek?Saddam`s bedroomAnother ex leader in the itineraryof tourism is the previous leader ofIraq Saddam. English travel agentHinterland Travel had begun takingtourists to secure areas of Iraq. Theyopened pre and post Saddam erasto tourism with fascinating stops! Ofcourse the remains/artefacts fromthe Babylon period is part of thetour but what really draws peopleLeaving for Space now...When compared with going into thespace, these fascinating destinationssomehow lose their importance.Because it is now space`s turn.Always inventing new things in thename of tourism, human beingshave exhausted the earth and arenow eyeing up the space. Becauseof fewer numbers so far we are notyet fully aware but it has been 9years since “the first space tourist”American Dennis Tito travelled intothe space. Afterwards, number ofnames –who is wealthy enough to beable to afford it- have queued up. Itis not for certain if its a real projector just a dream; but some of thosequeuing up for space are familiarnames; Will James Cameron the wellknown director of Titanic and Avatarmovies be able to live up his dreamin real life? Is space travel goingto be possible for ordinary peoplewith “suitable loans “? And maybethe real question is: Where willthe human beings go chasing theirdreams, what will they experiencenext?“İlk uzay turisti” unvanlı Amerikalı Dennis Tito (üstte)Avatar filminden bir sahneAmerican Dennis Tito who has the title of “First space tourist” (above)A scene from the movie “Avatar”HAZİRAN 2010 | TÜRSAB DERGİ 19


Ankara şehrindengenel bir görüntüA general viewfrom the city ofAnkaraHititlerin ya da Romalılarındönemindeki yapılar artık tarihikalıntılardan ibaret. Selçuklulariz, Osmanlılar ise miras bırakmış.Günümüzde kale içinde çoksayıda eski Ankara evi var. Araziyapısının gereği, daracık evleryan yana inşa edilmiş. İki ya daüç katlı evler ahşap ya da kerpiç.Alt katlar, evin “kış köşesi” olarakkalın duvarlı ve küçük pencerelithe names of their emperor, coat ofarms, sultan’s signature on gatesopening onto the living quarters of thesquare.As far as it is known, the first time thecity expanded out of the castle wasafter the Roman invasion around thebeginning of 2BC. The castle, stayed“within” the city, instead of embracingit. Clearly the term “Kaleiçi” isreminiscent from those days to today.Bay windowed “cihannüma”s*(*gazebos)Of course, the houses in the courtyardof the castle don’t date beyond a coupleof centuries. Only the ruins of buildingsfrom Hittite or Byzantine era remain.Seljuks have left their traces, Ottomansleft their heritage. Today there arenumerous Ankara houses in the innercourtyard. Because of the lay of theland, narrow houses were built next toeach other. Two or three storey mudbrick or timber houses. Lower floorswere built with thick walls and smallwindows to act as the “winter corner”.Upper floors on the other hand had baywindows, were more airy and built with“cihannüma”s (gazebos).Most detailed information aboutAnkara’s inner courtyard houses wasgiven by Evliya Çelebi. Passing throughAnkara in 1640, the famous travellerhad this to write about Ankara:“Ankara has a strong castle built onfour levels of white stone on top a highhill. The castle has three inner walls.The inner castle is surrounded byrocks. It is difficult to climb over thesesheer faced rocks. There are guns,various armoury, ammunition and 600houses in the inner castle.”Today its tourism’s castleSettled over such a large area, even inthe middle of 17 th century, the innercastle is one of the most importanttourism stops in today’s Ankara. Oldmansions were converted to elegantrestaurants, especially after theinitiative for restoration. Rooms insome of the houses in the courtyardstarted to serve as an antique or agift shop. Some of the big mansionswere preserved as museums, openingtheir doors to those who came towitness Ankara’s rich history. Thehistorical caravanserai known as the“At Pazarı” (Horse Market) is nowÇengelhan Rahmi Koç Museum. Builtin 18 th century, three storey timber“Pirinç Han” used to host tiredtravellers; nowadays it is hostingantique collectors. And many morestops: Davulcular Hanı (DrummersInn)... Arslanhane (Lion House)...Ahi Şerafettin Türbesi (Shrine ofAhi Şerafettin)... historical waterfountains, remains of columnshidden in narrow streets which evena car would pass with difficulty...The inner castle is a black box inmany ways. It hides voices of people,smells, textures that belong tocivilizations coming through this landand shares it generously with thosewho want to see and find out. Almostan open air museum, it is selflesslytelling the incredible tale of history.22 TÜRSAB DERGİ | HAZİRAN 2010


inşa edilmiş. Üst katlar ise cumbalı,havadar, “cihannüma” denilenyazlık odalarla yapılmış.Ankara’nın kale içi evleri hakkındaen ayrıntılı bilgiyi ise, yine EvliyaÇelebi vermiş. 1640 yılında yoluAnkara’ya düşen ünlü seyyah,notunu şu satırlarla düşmüş:"Ankara'nın yüksek bir dağıntepesine dört kat beyaz taştanyapılmış sağlam bir kalesi vardır.Kale iç içe üç kat surlarla çevrilidir.İç kalenin çevresi kayalıktır.Bu yalçın kayalardan kaleyetırmanmak çok zordur. İç kaledetopları çeşitli silahlar, cephane ve600 ev bulunur.”Bugün turizmin kalesi17. yüzyıl ortalarında bile böylegeniş bir yerleşime sahip kaleiçi, bugün Ankara’nın en önemliturizm duraklarından biri. Özelliklerestorasyon hamlesinden sonra,eski konaklar şık restoranlaradönüştü. Kimisinin avlusundakiodaların her biri, antikacı ya dahediyelik eşya dükkânı olarakhizmet vermeye başladı. Kimibüyük konaklar da müze binasıolarak korundu, kapılarınıAnkara’nın zengin tarihine tanıkolmaya gelenler için açtı. “AtPazarı” diye bilinen meydandakitarihi kervansaray, artık ÇengelhanRahmi Koç Müzesi. 18. yüzyıldayapılmış, üç katlı ahşap PirinçHan geçmişte yol yorgunlarınıağırlarmış; bugün ise antikameraklılarını ağırlıyor. Ve dahapek çok durak: Davulcular Hanı…Arslanhane… Ahi ŞerafettinTürbesi… Tek bir arabanın bile zorgeçtiği daracık sokaklara saklanmıştarihi çeşmeler, sütun kalıntıları…Kaleiçi, bir bakıma tarihin karakutusu. Bu topraklardan gelipgeçmiş uygarlıkların, insanlarınsesini, kokusunu, dokusunusaklıyor, bilmek, görmek isteyenlede bunları cömertçe paylaşıyor.Sanki bir açıkhava müzesi gibi,kendisini sakınmadan müthiş birtarihin öyküsünü anlatıyor.HAZİRAN 2010 | TÜRSAB DERGİ 23


RESTORANrestaurantHAYATA VEİSTANBUL’ADAHİLL“Da‘hill’ İstanbul”da hem yedi tepeliİstanbul’dasınız, hem bu yedi tepedebir dünya yaratan güzelliklere dahilDAHİLL TO LIFE AND İSTANBULYou are in İstanbul with its seven hills at“Da’hill İstanbul”, and you are part of theworld of beauties created on these seven hills24 TÜRSAB DERGİ | HAZİRAN 2010


İstanbul’un nefes alanalanlarından birinde, YıldızKorusu’nun içindesiniz; tarihiYıldız Porselen Fabrikası’nınöyküleri yanı başınızda.Gündüzleri Çırağan Sarayı’nınüzerinden Boğaziçi’nin büyüleyicigörüntüsüne, masmavi denizdesalınan gemilere bırakıyorsunuzkendinizi, akşamları içkiniziyudumlarken Boğaz Köprüsü’nünve “karşı yaka”nın ışıklarına.Dahill İstanbul size sadecekeyifli bir yemek değil, tümbu saydıklarımızı ve çok dahafazlasını vaat ediyor.Bitmez tükenmez “keyf-iİstanbul”İstanbul’un yaşayanlarına daziyaretçilerine de vereceği keyifbitmek bilmez. Dahill İstanbulda bu gerçeği “keyf-i İstanbul”sloganıyla dile getiriyor; Boğaz’ınserinliğine ve İstanbul’ungüzelliğine bir tepeden bakarkenRumeli mutfağının neşesi veAkdeniz mutfağının sıcaklığıylamisafirlerini karşılıyor.Ferah bir alanda samimi ve şık birdekorla donatılmış mekânın enilginç yanı, daimi misafirleri olanşairler: Her bir masa, ünlü bir şairinİstanbul için yazdığı mısralarladonatılmış.Herkese yetecek kadar...Dahill İstanbul’un geniş bir misafirkapasitesi var. Açık alanda 350,kapalı alanda 180 kişiye hizmetverebilen restoran her gün sabah08.30’dan gece 00.30’a kadarözenli hizmetini sürdürüyor. Ayrıcamekân özel organizasyonlardaoturma düzeninde 600, kokteyl için1000 kişiye kadar genişleyebiliyor.100 kişilik toplantı salonu ise uzuniş toplantılarını bir keyif halinegetirebilecek imkânlar sunuyor.Ağız tadınız içinDahill Restoran gözlere İstanbul’usunuyor, damaklara ise dünyanınçok farklı köşelerinden tatları.Birçoğumuz için güne güzel birbaşlangıcın ilk adımı, güzel vesağlıklı bir kahvaltı. Bir pazargünü bu başlangıcın güzelliğiniikiye katlamak istiyorsanızfırından yeni çıkmış sıcacık simit,taze poğaçalar, kahvaltılarınvazgeçilmezi peynir ve zeytinçeşitleri, mevsim yeşillikleri,omletler, mevsim meyveleri veiştahınızı daha da kabartacakdomates soslu sosis, soğanlı patatessote güzel bir demli çay eşliğindesizi bekliyor.Gün içinde ve akşam vakti ağıztadınızı artırmak istiyorsanız listeyebir göz atmanız yeterli: asmayaprağında hellim ızgara salata,körili tavuk&ananas, bresaola,dana carpaccio, karidesli çinböreği, risotto di mare, bonfileCafé de Paris ve dilerseniz ardındankestaneli cheese cake’ten Osmanlıusulü kıtır kabağa ve daha pek çoktatlı... Yemek eşliğinde veya sadeceBoğaz manzarası eşliğinde içki keyfide yaşamak isteyenlerdenseniz“Mahzen”de geniş bir şarap listesisizi bekliyor.Dünyaevine dahil olanlar içinDahill İstanbul, yaşamın enönemli adımlarından biri olanevlilik törenleri için de uzunyıllar unutulmayacak anılara kapıaçıyor. Yeşillikler içinde, tarihin veİstanbul’un kucağında genç çiftler“ömür boyu sürecek” şarkılarladünyaevine ilk adımlarını atıyor.İletişim:Palanga cad. Yıldız Parkı,Yıldız Porselen içiBeşiktaş / İstanbulTel: 0.212 227 49 28Faks: 0.212 227 49 48e-mail: info@dahillistanbul.comwww.dahillistanbul.comYou are in one of the breathing spacesof İstanbul, in Yıldız Koru (Park).Story of the historical Yıldız PorcelainFactory is just nearby. During the dayyou avail yourself to the magical viewsof the Bosphorus over Çırağan Palace,to boats sailing over blue waters ofthe Bosphorus, and during evenings,to illuminations of the “the Asian side”and the Bosphorus Bridge while sippingyour drink. Dahill İstanbul is promisingyou not just an enjoyable meal but alsoall of the above and much more.An endless pleasure of İstanbulThe pleasure İstanbul gives to itshabitants and visitors are endless.Dahill İstanbul reinforces this fact withthe motto of “keyf-i İstanbul” (pleasureof İstanbul). It greets its guests withthe joy of the Rumelian and thewarmth of the Mediterranean kitchenswhile watching the beauty of İstanbulfrom atop a hill. The most interestingaspect of the stylishly decoratedvenue in a spacious area is thepermanent poet guests. Every table isdecorated with poems about İstanbulfrom a famous poet.Enough for everyone...Dahill İstanbul has a large guestcapacity. Serving 350 in the openarea and 180 in the enclosed section,the restaurant continues its attentiveservice from 08:30 in the morningto 00:30 in the evening. In addition,the venue can be configured forprivate functions to sit 600 peopleand can accommodate 1000 peoplefor cocktails. A meeting room with100 people capacity can help longbusiness meetings to be as enjoyableas possible.For the palateDahill restaurant’s feast for the eyesis İstanbul and feast for the palateis the desserts from all corners ofthe world. For many of us the firststep to a good start of the day isa healthy breakfast. If you wouldlike to double that pleasure on aSunday morning then freshly bakedwarm simit, fresh pastries, varietiesof cheese and olive which are themainstay of any breakfast table,seasonal vegetables and fruits,omelettes, sausages in tomato sauceto whet your appetite and potatosauté with onions accompany a niceglass of Turkish tea.If you want an improvement on yourtaste buds during the day or in earlyevening then a glance at the menu isjust enough: grilled halloumi cheeseand salad in wine leaves, curriedchicken & pineapple, bresaola,veal Carpaccio, Chinese prawnwrap, risotto di mare, Café de Parissteak and if you desire, selection ofdesserts including cheesecake withchestnuts and crispy plate Ottomanstyle.If you are one of those who alsoenjoy a drink with your meal or justwant to enjoy a sip while watchingthe view of the Bosphorus, then alarge selection of wines from thecellar awaits you.For those who want to getmarriedDahill İstanbul is opening its doorsfor one of life’s most importantevents, the wedding ceremony withmemories unforgettable for manyyears.Young couples will take their firststeps into the married life that will“last a life time” in pleasant greensurroundings hugging İstanbul andits history.Contact:Palanga cad. Yıldız Parkı,Yıldız PorselenBeşiktaşİstanbulTelephone:+90 212 227 49 28Fax: +90 212 227 49 48e-mail: info@dahillistanbul.comwww.dahillistanbul.comHAZİRAN 2010 | TÜRSAB DERGİ 25


GÜNCELactualİSTANBUL, AVRASYA’YI AĞIRLADI13. Avrasya Ekonomi Zirvesi 44 ülkeden temsilcilerin katılımıyla İstanbul Convention Center’dagerçekleşti. Yoğun bir ilgiyle karşılanan Zirve’de enerji, ekonomi, kültürlerarası diyalog,çevre ve gençlik sorunları tartışıldı2 Nihal Boztekin Semih BüyükkurtİSTANBUL HOSTED EURASIA13 th Eurasian Economic Summit took place at İstanbul Convention Centre and wasattended by representatives from 44 countries. Discussed at the summit whichattracted a great interest were energy, economy, inter-cultural dialog,environment and youth problems were26 TÜRSAB DERGİ | HAZİRAN 2010


A GIFT OF CIVILISATION: EPHESUSOne of the cities determining the fate of WesternAnatolia in antique ages, Ephesus today is one ofthe centres of tourism attracting the attention ofthe whole worldKuretler CaddesiKuretler StreetHAZİRAN 2010 | TÜRSAB DERGİ 29


Bugün kalıntıları İzmir’inSelçuk ilçesi yakınlarındaolan Efes (Ephesos), ilkkurulduğunda Kaystros(Küçük Menderes) Irmağı’nın EgeDenizi’ne döküldüğü körfezinkıyısında ve Pion (Panayır) Dağıeteğinde, Asya’ya ulaşan büyükticaret yolunun batıdaki başlangıçnoktasıydı. MÖ 7. yüzyılortalarında Kimmerlerinsaldırısına karşı koyarak tarihtekendilerini gösteren Efesliler,bundan sonraki yıllardatopraklarında Lidya, Pers, Sparta,Roma, Bizans gibiuygarlıkları, Büyük İskenderve Constantinus gibi güçlüimparatorları ağırladı.İsyan başlıyorHelenistik dönem Efes içinparlak günler demekti. MÖ189’da Romalılar tarafındanPergamonlulara (Bergama)30 TÜRSAB DERGİ | HAZİRAN 2010bırakılan kent, Kral III. Attalos’unölümü üzerine tekrar Roma’yakaldı ve Roma hâkimiyetiboyunca önemini artırarak Asyaeyaletinin başkenti haline geldi.Ancak, bu parlak günlerzamanla yerini kanlı çatışmalarabıraktı. MÖ 88’de Pontuskralının kışkırtmasıyla BatıAnadolu kentleri Romaya karşıayaklanınca, bu kervana Ephesosda katıldı ve kentte tek birgecede 80 bin insankatledildi. Bununyaptırımı,isyanınDomitianusÇeşmesiyakınlarındaçıkarılan savaşçıheykeliA warrior statuefound nearDomitianus Fountainbastırılmasıyla görevli RomalıGeneral Cornelius Sulla’nın kentinözgür statüsünü elinden almasıolacaktı.Parlak günlere dönüşMS 2. yüzyılda Efesgelişiminin doruğunaulaştı ve Roma’nın Asyaeyaletindeki kentlerinen önemlisihalineEphesus, whose remains can befound near Selçuk in İzmir todaywas a sea side city on the deltawhere river Kaytros meets theAegean Sea on the outskirts of Pionmountain, an important trade centreat the start of the road to Asia.By resisting Kimmer’s attack inthe middle of 7BC, Ephesusfirst appeared in history,which during following yearshosted powerful empiressuch as Lydia, Persia,Sparta, Rome, Byzantiumand powerful emperorssuch as Alexanderthe Great andConstantinus.RebellionstartsThe Hellenisticperiod meantbrighter days forEphesus. Left by


yıllık bir sayfayı kapattı.14. yüzyılda Türkler tarafındanalınıp Aydınoğulları’nın merkeziolan, 16. yüzyıldan itibarengiderek küçülmeye başlayan kent,1923 yılından bu yana hayatına“Selçuk” adıyla, İzmir’in şirin birilçesi olarak devam ediyor.Efes’den günümüze kalanlarEfes’den günümüze, ülkemizindünyadaki tanıtımına katkıdabulunan eserler kaldı. Birçokkez yer değiştirmiş olan kentinkalıntıları Ayasuluk Tepesi,Artemision, Efes ve Selçuk olarakdört ana bölgede, yaklaşık 8kilometrelik geniş bir alanayayılıyor. Artemis Tapınağı,Celsus Kütüphanesi, MeryemAna Evi, Eshab-ı Kehf, İsaBey Camii, Hadrian Tapınağı,Domitian Tapınağı, SerapisTapınağı, Meryem Kilisesi, St.Jean Bazilikası, Pyrtaneion, BüyükTiyatro bu yapılardan bazıları...Efes nasıl günyüzüne çıktıEfes harabelerinin 17-19.yüzyıllarda gezi notlarında yeralmasından itibaren, BritishMuseum bölgede arkeolojikaraştırmalar sürdürülmesikonusunda bir girişimde bulunduve bu iş için Mimar John TurtleWood’u görevlendirdi. 1863-1874 yılları arasında özellikleTrajan ÇeşmesiTrajan FountainArtemision’un bulunmasıamacına yönelik kazıları yürütenWood, 1869 yılının yılbaşındayaklaşık 7 m. derinliktetapınağın mermer kaplamalarınarastladı.Efes’te ikinci olarak Avusturyalıarkeologlar sahneye çıktı vekazılar 1895’te, AvusturyaArkeoloji Enstitüsü’nün ilkbaşkanı olan Otto Benndorf’lahareketlendi. İlk kazı başkanlarıaraştırmalarını limanlaagora arasında kalan kısımlaArtemision’a odaklamıştı.Bundan sonraki yıllarda Joseftimes, the city’s remains, spreadover an 8 kilometre wide area, aredivided into four main sectionsas Ayasuluk Hill, Artemision,Ephesus and Selçuk. Temple ofArtemis, Library of Celsus, House ofVirgin Mary, Eshab-ı Kehf, İsa BeyMosque, Temple of Hadrian, Templeof Domitian, Temple of Serapis,Church of Mary, Basilica of St. John,Pyrtaneion, Great Theatre are someof these buildings...How did Ephesus appear indaylightAfter records about remains ofEphesus started to appear in traveljournals in 17 th - 19 th century,British Museum attempted tocontinue archaeological researchin the area and charged ArchitectJohn Turtle Wood with the task.Directing excavations between 1863and 1874 specifically to discover theArtemision, Wood came across thetemple’s marble walls at a depth of7m on New Year’s Day in 1869.Austrian archaeologist took to thestage at the second attempt andexcavations sped up under OttoBenndorf who was the first presidentof Austrian Archaeological Institute.The leaders of the first excavationsconcentrated their excavations onArtemision between the port and theagora.During following years Joseph1500 kişilik küçük tiyatroSmall theatre for with acapacity of 1500 persons32 TÜRSAB DERGİ | HAZİRAN 2010


Keil büyük gymnasion’lar,Yedi Uyurlar Mezarlığı veAziz Yuhanna (St. Jean)Bazilikası’nın; Franz MiltnerHadrianus Tapınağı ile AzizYuhanna Bazilikası’nın; FritzEichler, Yamaç Evler civarıylaArtemision’un; Hermann Vetters,Celsus Kütüphanesi’nin; GerhardLangmann ile Stefan Karweise iseAgora, Artemision, Tiyatro, AzizMeryem Kilisesi ile Stadion’ungünyüzüne çıkmasına öncülüketti. 1998’den itibaren Ephesoskazıları başkanlığını FriedrichKrinzinger devraldı. Efes MüzesiEfes Müzesi, Efes ve yakınçevresinde bulunan önemlieserlerin yanı sıra kültürelfaaliyetleri ve ziyaretçikapasitesiyle <strong>Türkiye</strong>’nin enönemli müzelerinden biri.Efes’teki ilk arkeolojik kazılardansonra 1929 yılında depoişlevinde kurulan müze, 1964yılında yeni bölümün inşasıylagenişledi ve sonraki yıllarda yenieklerle gelişti.İki büyük Artemis heykeli, Erosbaşı, Yunuslu Eros heykelciğive Sokrates başı, 50 bin eserlikbir koleksiyona sahip EfesMüzesi’nin dünyaca tanınmışünlü eserlerinden bazıları.Keil helped unearth The GreatGymnasium, The Grotto of SevenSleepers and Basilica of St Jean;Frenchman Miltner unearthed TheTemple of Hadrian and Basilica ofSt John; Fritz Eichler unearthed HillHouses and Artemision; HermanVetters, unearthed Library ofCelsus; Gerhard Langmann andStefan Kraweise unerathed Agora,Artemision, Amphitheatre, Churchof St Mary and the Stadion toreach today. As of 1998 FriedrichKrinzinger took over the leadershipof Ephesus excavations.Ephesus MuseumEphesus Museum is one of the mostimportant museums of Turkey withits catalogue of artefacts excavatedin and around Ephesus as well ascultural activities and its visitorcapacity.Having been used as a warehouseduring first archaeologicalexcavations, the museum wasenlarged with construction of a newextension and further enlarged infollowing years.Two large statues of Artemis,Head of Eros, Statuette of Erosaccompanied by a dolphin andhead of Socrates are some of thebest known artefacts of EphesusMuseum which has a collection of 50thousand items.Özel bir çatısistemiylekorunanYamaç Evleri’niniçiThe inside of theHouses of theRich, preservedwith a specialroofing systemEfes için el eleKazı çalışmaları 150 yıldır süren, ancak yeterli kaynak olmadığı için yüzde 15’i gün ışığına çıkarılabilen Efes antik kenti için Borusan, Eczacıbaşıve Doğuş Holding girişimiyle “Efes Vakfı” adlı yeni bir vakıf kuruldu. Yeni kazılara ilk aşamada 1 milyon euro kaynak aktaran vakıf, kazı verestorasyon çalışmalarının yanı sıra, dijital arşiv oluşturacak ve birde kütüphane kuracak. Efes örenyerinin ışıklandırılması, çöplerinintoplanması, yangın vanalarının takılması ve giriş kapısının yenilenerekturnikeler takılması işleri de 2005 yılında alınan kararla TÜRSABtarafından gerçekleştirilmişti.Hand in hand for EphesusFor Ephesus antique city whose excavations has been ongoing for 150 yearswith only unearthing 15% as a result of insufficient funds, a new foundationhas been created with Borusan, Eczacıbaşı and Doğuş Holding’s initiative. Atfirst channelling 1 million Euros for new excavations, the foundation will createa digital archive and a library alongside excavation and restoration works.Illumination of Ephesus historical site, collection of rubbish, installation of firehydrants and renewal of entrance gates with turnstiles were carried out byTÜRSAB after a decision taken in 2005.HAZİRAN 2010 | TÜRSAB DERGİ 33


YEMEKfoodTATLI BİR DÜŞ: COCCOLATCoccolat, özel tasarım “dekorasyonlu” pastaları ve kendine özgü tatlı-tuzluçeşitleriyle, ağzının tadını bilenlere şık lezzetler sunuyorA SWEET DREAM: COCCOLATCoccolat offers eloquently tasty cakes decorated with exclusive designsand unique sweet-salty variations for those who have a taste34 TÜRSAB DERGİ | HAZİRAN 2010


Elif Kolankaya’nın 2000yılında yarattığı Coccolatmarkası, kurumsalyaşamına 2003 yılındabaşladı. Mart 2010 itibarıyla ElifKolankaya, Tuba Gençaslan veAyşegül Kocabaş ortaklığındafaaliyetlerine devam eden firma,<strong>Türkiye</strong>’nin ilk pasta tasarımatölyesi ve yemek okulu.Coccolat’ın pasta tasarımlarındakullandığı teknik, İngiltere kökenli“Sugarcraft”. Sugarcraft tekniğindeyağ ve süt ürünü içermeyen,şeker bazlı kaplama malzemelerikullanılıyor. Bu malzemelerpastaların tazeliklerini alışılagelmişpastalara oranla çok daha uzun birsüre korumalarını ve dolayısıyladavet boyu sergilenebilmelerinisağlıyor.İlgi çekici pastalarının yanı sıraCoccolat, farklı bir tekniklesüslenen özel kurabiyeleri,dekorasyonlu çikolataları,baş harfli badem şekerleri,marzipanları (badem ezmesi), tatlıve tuzlu alternatifleriyle ağızlarıtatlandırıyor.Lezzetli bir okulCoccolat’ın bilgi ve deneyimi,pastacılık, pasta süslemeciliği veyemek yapımı üzerine toplam30 farklı kurs programı içerenbir “Lezzet Okulu” aracılığıylapaylaşılıyor. Öğrenciler bir yandanuygulamaya yoğunlaşırken, biryandan da 20 yıl içinde dünyanındört bir yanından derlenmiş 400’üaşkın yemek, pastacılık ve pastasüsleme kitabıyla dolu kitaplıktanfaydalanabiliyor.2003’ten bu yana 4000’inüzerinde mezun veren okulunöğrencilerinin bir kısmıöğrendiklerini evlerindesevdikleriyle paylaşmayı tercihederken, daha büyük bir kısmı isebu bilgiyi profesyonel iş hayatınayansıtarak değerlendirmiş.Tatlı toplantılar içinCoccolat firmalar için bayitoplantıları, organizasyonlar,açılışlar, yıldönümleri, yılbaşıkutlamaları ve her türlü özeldaveti alışılmışın dışına çıkaracakbir seçenek sunuyor: Logolu vedekorasyonlu pasta, kurabiye vecupcake’ler...Kurumlara yönelik diğer ilginçetkinlikler ise, başta mutfak vebeyaz eşya firmaları olmak üzerekurumların potansiyel müşterileri,basın mensupları ya da bayilerineyönelik düzenledikleridavet ve tanıtımlarda,catering ve ikramla içiçe geçmiş pastacılık veyemek eğitimleri...İletişimBağdat Cad. RüştiyeSk. No: 8 Kızıltoprak /İstanbulTel: (0.216) 449 95 90Faks: (0.216) 449 95 93www.coccolat.comCreated by Elif Kolankaya in 2000,Coccola brand started its corporate lifein 2003. Continuing its life under thepartnership of Elif Kolankaya, TubaGençaslan and Ayşegül Kocabaş sinceMarch 2010, the firm is Turkey`s firstcake design workshop and cookeryschool.The technique used by Coccolat incake designs is “Sugarcraft” whichoriginates from England. Sugar basedcoating materials free from fat andmilk products are used in Sugarcrafttechnique. These materials keep cakesfresh longer than ordinary cakes andtherefore allow longer standing timesduring receptions.As well as attractive cakes, Coccolatadd tastes with cookies decoratedusing a special technique, decorativechocolate designs, sugared almondsin the shape of letters of alphabet,marzipans, sweet and salty alternatives.A delicious schoolCoccolat`s knowledge and experiencein cake making, cake decorations andcookery is shared through a “TasteSchool” which contains a programof 30 different courses. Students canconcentrate on hands-on experiencewhile benefiting from a library whichtook 20 years to form and containsmore than 400 books about cookery,cake making and cake decoration.Since 2003more than4000studentshavegraduatedfrom thecollege. Whilesome graduatespreferred to sharethe knowledge theygained at home withtheir loved ones,most utilized it bymaking use of it in theirprofessional working life.For sweet meetingsCoccolat is offeringcompanies an extraordinarychoice for dealer meetings,organisations, opening ceremonies,New Years Eve celebrations and allprivate functions: Cakes with companylogos and decorations, cookies andcupcakes...Other interesting activities aimedat corporates are, cake makingand cookery workshops which canbe incorporated into catering andhospitality activities at events andinformation activities aimed atpotential customers, press or dealersof corporates especially for companiesproducing kitchen and white goods...ContactBağdat Cad. Rüştiye Sk. No: 8Kızıltoprak / İstanbulTelephone: +90 (216) 449 95 90Fax: +90 (216) 449 95 93www.coccolat.comHAZİRAN 2010 | TÜRSAB DERGİ 35


<strong>Türkiye</strong> Çevre EğitimVakfı (TÜRÇEV), tamüyesi olduğu DünyaÇevre Eğitim Vakfı’nınönerdiği uluslararası dörtprogramı <strong>Türkiye</strong>’de başarıylayürütüyor: Mavi Bayrak, Eko-Okullar, Çevrenin Genç Sözcülerive Okullarda Orman.Vakfın halihazırda devam edenfaaliyetlerini ve özelde MaviBayrak konusundaki çalışmalarınıYönetim Kurulu Başkanı RızaEpikmen’den dinledik.TÜRSAB: TÜRÇEV’infaaliyetlerinden söz edermisiniz...Rıza Epikmen: TÜRÇEV,<strong>Türkiye</strong>’de “Mavi Bayrak”laözdeşleşti, tanındı; ama aslında–adında da vurgulandığı gibi–çevre eğitimine dayalı dört farklıprogram icra ediyor. Tüm bunlarıniçinde Mavi Bayrak lokomotifgörevi yapıyor. Gelirimizin büyükbir kısmını bu projeden sağlıyor,kâr amacı güden bir kuruluşolmadığımız için de bu gelirieğitim faaliyetlerimize aktarıyoruz.Mavi Bayrak’tan sonra en önemliikinci faaliyetimiz “Yeşil Bayrak”başlığı altında, <strong>Türkiye</strong>’de bugün297 ilköğretim okulunda yürüyen“Eko-Okullar” projesi. Okullarbize müracaat edip çevreyle ilgiliçalışmak istediklerini belirtiyor,biz de onlara Yeşil Bayrak içinne tür faaliyetler yürütmeleri,ne tür kriterlere sahip olmaları,nelere dikkat etmeleri gerektiğinianlatıyoruz. Lise düzeyindekiokullarda ise “Çevrenin GençSözcüleri” projesini yürütüyoruz.Bir diğer projemiz “OkullardaOrman”. <strong>Türkiye</strong>’deki dağlık,ormanın çok olduğu bölgelerdebulunan okullarda, çocuklarınormanlarla doğru ilişkikurabilmesini, ormanlardan hangialanlarda faydalanabildiğimizikavrayabilmesini amaçlayan birproje bu.TÜRSAB: Mavi Bayrak projesinasıl bir mekanizmayla işliyor?Rıza Epikmen:Enönemlihususlardan biri,Mavi Bayrak’ın birsene için verilmesi,her sene yeni bir proje olarakele alınması. Farklı noktalardabeklentilerimiz var ve söz konusutesis ya da belediyenin bu kriterleriyerine getirip getirmediğinideğerlendirmeye alıyor, bukonuda son derece sıkı ve yoğundenetimler yürütüyoruz.İlk kriterlerimizden biri, suyuntemiz olup olmadığının süreklikontrol edilmesi. Bazı bölgelerdenumune noktaları olmaklabirlikte, Mavi Bayrak isteyenbelediye ya da tesisin arıtmasıbulunmayabiliyor. Diyelim obölgenin suyu çok temiz, akıntılarsayesinde bir sıkıntı yaşanmıyor,ama arıtma olmadığı sürece MaviFounded in 1993, TÜRÇEV hasbeen successfully carrying out fourprograms recommended by Federationof Environmental Education (FEE)which TÜRÇEV is a full member: BlueFlag, Eco-Schools, Young Reportersand Learning about Forests.We heard about the current activitiesof the foundation and efforts onthe Blue Flag especially from theChairman of the Board Rıza Epikmen.TÜRSAB: Can you talk aboutTÜRÇEV’s activities…Rıza Epikmen: TÜRÇEV in Turkeyhas been recognised and becomesynonymous with “the Blue Flag”. Butin reality – as emphasised in the name– we are carrying out four differentprograms based on environmentalTÜRÇEVYönetimKurulu BaşkanıRıza EpikmenTÜRÇEVChairman of theBoardRıza Epikmeneducation. Blue Flag is acting as theleader amongst the programs. Mostof our income is generated by thisprogram and as we are a non-profitorganisation we are channelling thisincome to educational activities.Our second most important activityafter the Blue Flag is under theheading of “the Green Flag”, Eco-Schools Project in 297 primaryschools in Turkey. Schools applyto express their interest in workingwith environment and we tell themabout what activities they can carryout for Green Flag, what criteria theyneed, what to pay attention to. Forhigh schools we have “the YoungReporters” project.Another Project is “Learning aboutForests”. This is a Project aiming tocreate correct relationships betweenchildren and forests, to understandthe areas where forest can be usedmost productively in schools aroundwoodland areas.TÜRSAB: How does the Blue Flagproject work?Rıza Epikmen: The most importantaspect of the Blue Flag is that it is onlyawarded for one year and treated asa new Project every year. We havevarious expectations and we evaluateif a facility or a municipality fulfilthese expectations. We have stringentand intense inspections on this field.2010’un mavi bayraklarıTÜRÇEV, 2010 yılında Mavi Bayrak ödülüne hak kazanan plaj,marina ve yatları Lütfi Kırdar Kongre Merkezi’nde düzenlediği basıntoplantısında açıkladı.Yapılan açıklamaya göre, en fazla Mavi Bayrak Antalya’da bulunuyorve onu sırasıyla Muğla, Aydın ve İzmir takip ediyor. <strong>Türkiye</strong> bu yıl 314plaj, 14 marina ve 9 yat ile İspanya, Yunanistan ve Fransa’dan sonradünyada en çok Mavi Bayrak sahibi olan dördüncü ülke konumunda.Blue flags of 2010TÜRÇEV announced the names of beaches, marinas and yachts who wereawarded the Blue Flag in 2010 at a press conference held in Lütfi KırdarCongress Centre.According to the press release, Antalya has the most Blue Flags followedby Muğla, Aydın and İzmir.Turkey this year is in fourth position in the world after Spain, Greece andFrance with 314 beaches, 14 marinas and 9 yachts.HAZİRAN 2010 | TÜRSAB DERGİ 37


Mavi Bayrak’lı bir plajA beach with Blue FlagBayrak veremiyoruz.Suyun temizliğiyle birlikte plajdakiyüzme alanlarının belirlenmesi,cankurtaran hizmetinin belirlisaatlerde verilmesi, engellivatandaşlarımız için gereklikoşulların yaratılması, plajaulaşılması zor yerlerde aradakiyolun emniyetinin gözetilmesi gibiçok sayıda kriterimiz var ve bunlartoplamda, kaliteli bir yaşamayönelik.TÜRSAB: Tesisler ve yerelyönetimlerin Mavi Bayrakkonusundaki bilinci nedüzeyde?Rıza Epikmen: Tesislerolsun, belediyeler olsun baştaMavi Bayrak konusundaçekinceli davranabiliyor,zira gerekli yükümlülükleritaşıyıp taşıyamayacağından,bu konuda başarı sağlayıpsağlayamayacağından eminolamıyor. Ama bir kez MaviBayrak aldıktan sonra da onukaybetmemek için inanılmaz birçaba harcıyorlar. Bu konudakibilinç son derece yüksek.Mavi Bayrak turizm tesisleri içinpazarlama açısından son dereceönemli ama biz vakıf olarakMavi Bayrak’ı sadece turistiktesislere artı sağlayacak değil,o bölgede yaşayan insanlarınyaşam kalitesini yükseltecek biraraç olarak görüyoruz. MaviBayrak demek arıtmanın olmasıdemek, suyun sürekli kontrolediliyor olması demek, güvenlive rahat bir şekilde sahillerdenfaydalanabilmek demek... Yaşamkalitesini gözeten, bireye saygıyıesas alan bir proje bu.<strong>Türkiye</strong>’nin çevreyle barışıklığınıartırmaya, çevre korumanıngereksiz bir standart olmadığınıanlatmaya, gelecek nesilleresağlıklı bir dünya bırakmayaçalışıyor, bunun için deadımızdaki “eğitim” sözcüğününsorumluluğunu eksiksizce yerinegetirmeye çalışıyoruz.Mavi Bayrak’lı bir marinaA marina with Blue FlagOne of the first criteria is continuouscontrol to check if the water is clean.While there are sampling stationsin some regions, a facility or amunicipality applying for the Blue Flagmay not have purification equipment.Let say that a particular region’swater is clean and because of runningwater it has no problems, but so longas they don’t have purification we areunable to award the Blue Flag.As well as clear water, we have manyother criteria, such as creation ofswimming areas on beaches, lifeguardfacilities at certain times of day,creating a suitable environment fordisabled people, safety of the roadsleading to difficult parts of a beach,which as a whole aim to provide aquality of life.TÜRSAB: What level of knowledgedo facilities and local authoritieshave about the Blue Flag?Rıza Epikmen: At first, the facilitiesand the municipalities can be havereservations about Blue Flag, becausethey can’t be sure if they can shoulderthe responsibility or can be successful.But once they are awarded the BlueFlag, they put an incredible effort notto lose it. They are highly consciousabout this.While the Blue Flag is an importantasset from marketing point of viewfor the facility, we see it as the tool toincrease the quality of life of people inthat region rather than just a positivepoint for the touristic facility. TheBlue Flag means that there is waterpurification; it means that the wateris constantly controlled; it means thatthe beaches can be used with peaceof mind and safely... This is a projectwhich respects the quality of life,respects the individual.We are trying to increase Turkey’speace with the environment, tryingto explain that protecting theenvironment is not an unnecessarystandard, trying to leave a healthyworld for next generations whichis why we are trying to fulfil our“educational” responsibilitiesmentioned in our title.38 TÜRSAB DERGİ | HAZİRAN 2010


KISA HABERLERnewsTOPKAPI SARAYI’NA KOMŞUMegara PalaceHotel, SultanahmetMeydanı’nın hemenarkasında, TopkapıSarayı’nın giriş kapısın›n bitişiğindekonumlan›yor. İstanbul'un gözdeturistik alanlar›n›n pek çoğu,Topkapı Sarayı, Ayasofya Müzesi,Sultanahmet Camii, YerebatanSarnıcı, Kapalı Çarşı gibi görülmeyedeğer tarihi yap›lar otelden kısa biryürüyüşle erişilebilecek kadar yak›n.Pensively watch the BosphorusThe rooms at Megara Palace havebreath taking views of the Bosphorusand Topkapı Palace. The front of thehotel overlooks the walls of the Palacealong the street; the rooms have viewsof Sea of Marmara, Princess Islandsand the entrance of the Bosphorus.A few days spent here combines themagic of the past and the comfort ofpresent.Boğaz’› seyre dal›nMegara Palace Hotel’in odalar›nefes kesici bir Boğaz ve TopkapıSarayı manzaras›na sahip. Otelinön cephesi, cadde boyunca uzananSaray surların›, odalar Marmara,Adalar ve Boğaz’ın giriş manzarasın›izlemeye f›rsat yarat›yor. Buradageçirilecek birkaç gün, geçmişinbüyüsünü günümüzün rahatlığıylabirleştiriyor.Terasta yemek keyfiOtelin teras katında bulunanMegara Restoran, açık ve kapalıbölümleriyle yine mükemmelbir manzara eşliğinde Türkmutfağ›ndan ve uluslararasımutfaklardan lezzetlergeniş bir şarap yelpazesiylerenklendiriliyor.İletişimİshakpaşa Cad.No:8 Sultanahmet34140 İstanbulTel: 0.212 518 36 56-57Faks: 0.212 518 36 58e-mail: info@megarahotel.comwww.megarahotel.comA NEIGHBOUR TOTOPKAPI PALACEMegara Palace Hotel is situated justbehind Sultanahmet Square, nearthe entrance of Topkapı Palace. Mostfavourite touristic places of İstanbulsuch as, Topkapı Palace, St SophiaMuseum, Sultanahmet Mosque,Yerebatan Cistern, The Grand Bazaarare all within a short walking distancefrom the hotel.Dining pleasure at the terraceMegara restaurant situated at theterrace of the hotel, accompaniesgreat food from Turkish andinternational cuisine with a largeselection of wine while still offeringgreat views in indoor and outdoorsections.Contactİshakpaşa Cad.No:8 Sultanahmet34140 İstanbulTelephone: +90 212 518 36 56-57Fax: +90 212 518 36 58e-mail: info@megarahotel.comwww.megarahotel.comMuammerGülerZiyaretiTÜRSAB Başkanı BaşaranUlusoy, İçişleri BakanlığıKamu Düzeni ve GüvenliğiMüsteşarlığı’na atananİstanbul Valisi MuammerGüler’e 26 Mayıs 2010tarihinde bir veda ziyaretindebulundu ve kendilerine birşükran plaketi takdim etti.Muammer GülerVisitTÜRSAB ChairmanBaşaran Ulusoy paid afarewell visit to Governorof İstanbul Mummer Gülerwho was appointed as theUndersecretary to the postof Interior Ministry PublicOrder and Security on26 th May 2010 andpresented the governor witha plate as an expression ofgratitude.HAZİRAN 2010 | TÜRSAB DERGİ 39


ŞEYLERİN TARİHİhistory of thingsÖNCE “BA-BA” DEDİKTurizm mevsimi demek, sokakların, sahillerin ya da dükkânların pekçok “yabancı dili” harmanlaması demek. Bir Japon turisti anlamayaçalışmak, bir Rus turisti üç beş kelime Rusça ile ikna etmek, birArjantinliye işaret diliyle meram anlatmak demek. Bu sayının “tarih”konusu işte bu müthiş harman: Dillerin tarihçesi2 Aylin ŞenFIRST WE SAID “PA-PA”Tourism season means blending many “foreign languages” in the streets, the beaches or inshops. It means to try to understand a Japanese tourist, to try to convince a Russian touristwith couple of words of Russian, to try to purport an explanation by sign language to anArgentinean. The subject of “history” in this issue is this superb blend:The history of languages40 TÜRSAB DERGİ | HAZİRAN 2010


Bilimsel araştırmalaragöre, ilk “insansı” varlıkgünümüzden yaklaşık6 buçuk milyon yılönce Afrika’da ortaya çıktı.Konuşamıyordu. Sadece birkaçişaretle anlaşıyor, korku veheyecanını ifade etmekiçin de bağırıyordu.2 milyon yıl kadarsonra, biraz dahagelişmiş işaretleresahipti. Ama hâlâkonuşamıyordu.İnsan ömrü içinçok çok uzun, amainsanlık tarihi içinkısa bir süreyle,günümüzden 100bin yıl öncesindeyiz.Sahnede artık “HomoSapiens” var. Yanidüşünen, daha önemlisidüşüncesiyle kendisini ve çevresinideğiştirebilen insan türü uygarlığınilk adımlarını atıyor. İlk sözcüklerioluşturup konuşmaya başlıyor.İlk kelime 50 bin yaşındaFransa’da, yaklaşık 1000 konuşmadili üzerinde yapılan kapsamlıbir araştırmaya göre, bugüneulaşabilen ilk kelime yaklaşık 50bin yıl önce ortaya çıkmış. “İlkkelime” diyoruz, zira o dönemdedünyada konuşulan 700 dildede ilk olarak hep aynı kelimekullanılmış. O ilk insanlar önce“papa / baba” demiş.Elbette bir ya da birkaç kelime“dil” anlamına gelmiyor. Nitekimkonuşma dilinin ortaya çıkmasıiçin daha on binlerce yıl gerekmiş.According to scientific research, first“anthropoid” appeared about 6 anda half million years ago in Africa. Hecouldn’t speak.Could only communicate with fewsigns, he screamed to express fearand excitement. 2 million yearslater he possessed moresophisticated signs.But he still could notspeak.We are now at 100thousand years agowhich is a long timefor the man but a shortone for the mankind.“Homo Sapiens” arenow on stage. Thatmeans that humankindwho can think andmore importantly canchange himself and hissurroundings are taking thecivilization’s first steps. He createsfirst words and starts speaking.First word is 50 thousandyears oldAccording to a comprehensiveresearch carried out in Franceover 1000 vernacular tongue thefirst word that managed to reachtoday had appeared 50 thousandyears ago. We say “the first word”,because the same word was used in700 languages that was spoken inthe world at that time. The mankindfirst said “papa”.Of course a word or a few wordsdon’t become a “language”. Thustens of thousands of years wereneeded for the spoken language toappear.As far as it is known, the oldest“vernacular tongue” belongsto Mayans and dates back to 7thousand years ago. The oldest“written language” dates back to 5thousand years ago to Sumerians.The graveyard of deadlanguages!Mayan or Sumerian are languagesonly a handful of scientists candecipher today; because they are nolonger spoken.It means that they are “dead”. in thepast alone? Even today languagesdisappear, take their places in the<strong>Türkiye</strong>’nin dilleri detehlike altındaBirleşmiş Milletler Eğitim Bilim ve Kültür Örgütü’nün (UNESCO)21 Şubat Dünya Anadili Günü öncesinde yayımladığı “TehlikeAltındaki Diller Atlası”na göre, <strong>Türkiye</strong>’de 15 dil tehlike altında.Birinci derecede tehdit altında olan dil: Hertevin. Siirtkökenli, Kuzeydoğu Arami dillerinden olmasına karşındiğerlerinden oldukça farklı bu dili 1999’da bin kişikonuşuyordu.Ciddi bir tehlike altında olanlar: Gagavuzca, <strong>Türkiye</strong>liYahudilerin konuştuğu Ladino ve Süryanice.Tehlikede olanlar: Abazaca, Hemşince, Lazca, PontusYunancası, Çingene dilleri (Atlas’ta yalnızca Romani bulunuyor),Süryanice’ye benzeyen Suret (Atlas’a göre <strong>Türkiye</strong>’de konuşankalmadı; konuşanların çoğu göçle başka ülkelere gitti) veErmenice.Dikkat edilmesi gereken diller: Abhazca, Adige, Kabar-Çerkesdilleri ve Zazaki (Zazaca).Languages of Turkey is also under threatAccording to “The Atlas of World’s Endangered Tongues” published onInternational Mother Language Day on 21 st February by United NationsEducation Science and Culture Organisation (UNESCO) 15 languages inTurkey are under threat.The language under first degree of threat is: Hertevin. Of Siirtorigins, despite belonging to Northeast Arami languages, this ratherdifferent language was spoken by thousand people in 1999.Under a serious threat are: Gagauzian, Ladino spoken by TurkishJews and Suryani language.Under threat are: Abkhazian, Hamshen, Laz language, Pontus Greek,Gypsy languages (Only Romani is covered in the atlas), Suret which issimilar to Suryani language (According to the atlas no one in Turkeyspeaks it anymore; Most people speaking it had emigrated to othercountries) and Armenian.Languages worth paying attention to: Abkhazian, Adige,Kabar-Circassian languages and Zazaki.HAZİRAN 2010 | TÜRSAB DERGİ 41


Dünyanın tek “yapay” diliDiller Atlası’nda tek bir dil bambaşka bir yere sahip. Çünkü o “yapay” olarak varedildi. Yıl1887. Polonyalı göz doktoru Zamenhof “Unua Libro” adlı bir kitap yayımladı. O kitaptakendisinden “Doktoro Esperanto” (Dr. Umutlu) diye söz etti ve daha sonra bu isimleanılacak olan bir dili dünya kamuoyunun ilgisine sundu.Yaşadığı bölgede insanlar Lehçe, Rusça, Yidiş gibi tamamen farklı diller konuştuğuiçin çocukluğundan itibaren “ortak dil” hayali kurmuştu Zamenhof. Kitabıyla da işte ohayali gerçeğe dönüştürmüş ve 16 ana kurala dayalı bir dil icat etmişti. Zamenhof’agöre, Romen ve Cermen dillerinden yararlanarak oluşturduğu kelime haznesi Avrupa’dayaşayan herkese “yakın gelecek”ti.1890’larda büyük heyecan yaratan Esperanto, Zamenhof’un sınırlarını bile aşarak Avrupadışına çıktı. ABD, Şili, Gine, Yeni Zelanda, Meksika, Japonya gibi uzak ülkelere de ulaştı.Dünya dili hayalini paylaşanların Zamenhof’a verdiği destekle, I. ve II. Dünya Savaşıyılları dışında, her yıl Esperanto temalı dünya kongreleri düzenlendi. Esperanto’nununutturulmamasına çaba gösterildi. 1920’lerin başında da Birleşmiş Milletler’in “çalışmadilinin Esperanto olması” için öneri verildi. Ancak öneri, bir hayli taraftar bulmasınakarşın, Fransa’nın vetosuyla reddedildi.Esperanto’ya en büyük darbeyi vuran ise Adolf Hitler oldu. Hitler, Esperanto’nun,dünyanın farklı yerlerine dağılmış ve farklı dilleri konuşan Yahudileri bir araya getirmekiçin üretildiğini düşünüyordu. Bu nedenle dünyanın bu ilk yapay diline savaş açtı. Okadar ki, 1930’lardan sonra pek çok Esperanto konuşanı öldürüldü. Bu darbe ve II.Dünya Savaşı sonrasındaki siyasi tablo, faaliyetleri dondurdu.1970’lerde en dikkat çekici canlanma hareketi ise İran’da görüldü. Tahran’da 3 bin kişilikbir grup Esperanto öğrenmeye başladı. Bu adım da İran İslam Devrimi ile sona erdi. VeEsperanto, sınırlı sayıda heveslinin ilgilendiği bir fanteziye dönüştü. Elbette “dünyanın ilkve tek yapay dili” unvanını koruyarak!Esperanto dilinin yaratıcısı Dr. ZamenhofThe creator of Esperanto language Dr. ZamenhofWorld’s only “artificial” languageEsperanto diliyle özdeşleşen bayrakThe flag synonymous with EsperantolanguageAdolf HitlerAdolf HitlerIn the Atlas of Languages a language has a special place. Because, it was created “artificially”.The year is 1887. Polish ophthalmologist Zamenhof published a book titled “Unua Libro”. In thebook he referred to himself as “Doctor Esperanto” (one who hopes) and presented a language toworld that would be called by that name.Because people of the region where he lived spoke many different languages such as Polish,Russian, Yiddish, Zamenhof dreamt of having a “common language” from his childhood. Withhis book he turned that dream into reality and invented a language based on 16 main principles.According to Zamenhof the vocabulary bank he created using Roman and German languageswould “be close” to everybody who lived in Europe.Creating great excitement in 1890s, Esperanto exceeded even Zamenhof’s limitations and itreached outside Europe to far away countries such as USA, Chile, Guinea, New Zealand, Mexico,Japan. Annual worldwide conferences, except during First and Second World Wars, based onthe Esperanto theme were organised by people who supported Zamenhof and shared a visionof a world language. It was suggested in early 1920s that “Esperanto should be the workinglanguage” of United Nations. Despite finding many supporters, the suggestion was overturnedafter France vetoed it.Biggest blow to Esperanto came from Adolph Hitler. Hitler was thinking that Esperanto wascreated to bring together the Jews who were spread all around the world and spoke differentlanguages. For that reason he declared war on world’s first artificial language. So much so thatafter 1930s many Esperanto speakers were killed. This blow and the political outcome of SecondWorld War froze activities.Most remarkable revival movement was seen in Iran in 1970s. A 3 thousand strong group inTehran started to learn Esperanto. This movement too was ended with Iran Islamic Revolution.And Esperanto turned into a fantasy of enthusiasts limited in numbers. Of course by keeping thetitle of “world’s first and only artificial language”!HAZİRAN 2010 | TÜRSAB DERGİ 43


Mesudiye Medresesi, içindeöğrenim yapılan Anadoludaki ilkmedrese olma özelliğini taşıyorMesudiye Madrasa, is the firstmadrasa in Anatolia to holdeducation44 TÜRSAB DERGİ | HAZİRAN 2010


GEZİtravelTarihin “taşlar”a yazıldığı kentDiyarbakırTarihi ve uygarlıklarıyla geçmişten geleceğe birsesleniş Diyarbakır. Yüzyıllar boyunca dinselhoşgörüsünü ve mozaiğini koruyabileneşsiz bir kent. Taşların hayat bulup hayat verdiği bircoğrafya...2 Özgür Aç›kbaşTHE CITY WHERE HISTORY IS WRITTEN IN “STONE”DİYARBAKIRDiyarbakır is an appeal from the past to the future with itshistory and civilizations. A city that kept religious tolerance andmosaic for hundreds of years. A geography where stones arealive and offer life...HAZİRAN 2010 | TÜRSAB DERGİ 45


Diyarbakır’da, bazalt taşınıngözenekli hali “dişi taş”olarak adlandırılıyorIn Diyarbakır, Pored varietyof basalt stone is named“female stone”Diyarbakır surlarıDiyarbakır WallsCarrying traces of almost 30 civilisations,Diyarbakır is surrounded all around bywalls and opens up to North with HarputGate, to West with Urfa Gate, to South withMardin Gate and to East with Yeni Gate.These four gates have been subjects topoems, elegies, sagas, songs for thousandsof years. Consisting of two sections namedİçkale and Dışkale, Diyarbakır Castlecontains 82 towers covered with decorativemotifs. Diyarbakır walls are the secondlongest wall in the world after the GreatWall of China...According to famous traveller Evliya Çelebi,when Prophet Jonah arrived the city wasgoverned from Mosul by a pretty girl namedAmida who was much loved by her people.Amida accepted the religion of ProphetJonah after meeting him.Thereupon, Prophet Jonah had drawn theplans of a castle and presented to Amida.Amida had the castle built with black Stonesshe sent for and received the blessing ofthe Prophet. After that the city was referredto as Diyar-ı Bikr which meant “City of theGirl”.Otuza yakın uygarlığınizini taşıyan, dört yanısurlarla çevriliDiyarbakır’ı kuzeydeHarput Kapı, batıda Urfa Kapı,güneyde Mardin Kapı ve DoğudaYeni Kapı dışarıya açıyor. Bu dörtkapı, binyıllar boyunca şiirlere,ağıtlara, destanlara, türkülere konuolmuş. İçkale ve Dışkale olarak ikibölümden oluşan Diyarbakır Kalesiise kitabe ve motiflerle süslü 82burç barındırıyor. Diyarbakırsurları, Çin Seddi’nden sonradünyanın en uzun surları...Evliya Çelebi’nin ünlü<strong>Seyahat</strong>name’sinde anlattığınagöre, Yunus PeygamberMusul’dan buraya geldiğinde,kenti, halk tarafından sevilenAmida adlı güzel bir kızyönetiyormuş. Peygamber ilegörüşen Amida, onun dininikabul etmiş. Bunun üzerine YunusPeygamber bir kale planı çizerekbunu Amida’ya vermiş. Amida dagetirttiği siyah taşlarla elindekiplana göre kaleyi yaptırmış vePeygamber’in hayır duasını almış.Bundan sonra kent “Kız Kenti“anlamında Diyar-ı Bikr adıylaanılmaya başlanmış.Aziz Petyün KilisesiChurch of St PetunTaşların kenti,DiyarbakırDiyarbakır’ınmimarisini taşlarıntarihe dayalı sevgisişekillendirmiş.Bu taşların enbilineni, bazalt taşı.Volkanik dağlarınderinliklerindenyeryüzünepüsküren lavlar”bazalt”laşırken,çabuk ya da geçsoğumasına bağlıolarak gözenekli yada gözeneksiz birşekle bürünmüş.Bazalt taşınıngözeneksiz olanına”erkek taş”, gözenekliolanına ise “dişi taş”denmiş. Gözeneklidişi taşın işlenmesine kadar kolaysa,gözeneksiz erkektaşın işlenmesi biro kadar zor. Ve azbulunan erkek taşsağlamlığındandolayı binalarınsütun, havuz,The city of stones, DiyarbakırArchitecture of Diyarbakır has been shapedby the love of stones based on history.Most common of these stones is the basaltstone. Lava squirted up from the depthsof volcanic mountains turns into “basalt”,takes shape with or without pores accordingto length of time it takes to cool down.Basalt stone without pores are called “malestone” while the pored variety is calledDiyarbakır sokaklarıStreets of Diyarbakır46 TÜRSAB DERGİ | HAZİRAN 2010


Hasanpaşa Hanı’nda ziyaretçileri bekleyen enfes kahvaltılar, otantik bir ortam eşliğinde sunuluyorDelightful breakfast, presented in an authentic atmosphere, awaits visitors in Hasanpaşa Hanpencere ve kapı gibi yük taşıyanbölümlerinde kullanılırken,dişi taş onu çepeçevre sarıpsarmalamış, ikisi birlikte bir kentinşa etmiş...Hasan Paşa HanıDiyarbakır Ulu Camii’nin doğugirişinin karşısında bulunan HasanPaşa Hanı, Sokullu MehmetPaşa’nın oğlu Diyarbakır ValisiVezirzade Hasan Paşa tarafından1573 yılında yaptırılmış ve EvliyaÇelebi’nin <strong>Seyahat</strong>namesi’nde“Kale misali Hasan Paşa Hanı gayetmetin ve müstahkemdir” ifadesiyleyerini bulmuş. 1612 yılındaDiyarbakır’a gelen PolonyalıSimeon ise, seyahatnamesindeşunları söylemiş yapı için: “Şehreindikten sonra Hasan PaşaHanı’na indim. Muazzam kâgirbir bina olan hanın 500 beygiribarındırabilecek yeraltında ikibüyük ahırı, çok güzel bir havuzuve birçok kâgir odası var.”Son dönemlerde yapılanrestorasyan çalışmaları neticesinde,“female stone”.While processing of female stone iseasy, processing of male stone isjust as hard.And rare male stones are used incolumns, pools, weight bearingwindows and doors because of itsstrength, female Stone wraps themale stone and covers it, building acomplete city together.Hasan Paşa InnSituated opposite the east entranceof Ulu Mosque Hasan Paşa Inn wasbuilt in 1573 by the son of SokolluMehmet Paşa, the governor ofDiyarbakır Vezirzade Hasan Paşaand took its place in Evliya Çelebi’stravel journal described as “The finesample of a castle, Hasan Paşa Innis rather firm and fortified”.Polish Simeon who visitedDiyarbakır in 1612 had said this inhis travel notes about the building:“Arriving at the city, I went to HasanPaşa Inn. The inn is enormousmasonry structure with twounderground stables that can hold500 horses, a very pretty pool andmany Stone built rooms.”As a result of restoration works oflate, Hasan Paşa Inn has becomeHasanpaşaHanı’ındanbir detayA detail fromHasanpaşa Hana place frequently visited byTurkish and foreign tourists. Mostinteresting aspect of the inn whichhouses gift shops is the breakfastthat awaits visitors which includes12 kinds of cheese, olives, menemen,omelette with braised meat, fruitplate...Ulu MosqueThe roots of Diyarbakır’s biggestmosque, Ulu Mosque, go back toa church. Mar Toma church whichwas the largest building of thecity was converted to a mosqueafter the invasion of the city byHAZİRAN 2010 | TÜRSAB DERGİ 47


Diyarbakır Ulu Camii ve cami duvarlarındaki figürlerDiyarbakır Ulu Mosque and figures on the mosque’s wallsDiyarbakır Ulu Camii sütunlarından biriOne of the columns in Diyarbakır Ulu MosqueHasan Paşa Hanı kente gelenyerli ve yabancı turistlerin en çokziyaret ettiği mekânlardan birihaline gelmiş. Hediyelik eşya satandükkânlara ev sahipliği yapanhanın en cazip yanı, birbirindenrenkli sofralarda peynirin 12 çeşidi,zeytini, menemeni, kavurmalıomleti, meyve tabağıyla ziyaretçileribekleyen enfes kahvaltılar...Ulu CamiiDiyarbakır’ın en büyük camisiolan Ulu Camii’nin kökeni birkiliseye dayanıyor. MS 639 yılındaMüslüman Araplarca fethedilenkentin en büyük yapısı olan MarToma Kilisesi bugünkü Ulu Camii’yeçevrilmiş. Anadolu’nun en eskicamilerinden olan bu yapı, İslamâleminde 5. Harem-i Şerif olarakkabul ediliyor. Ulu Camii’nin dörtcephesi bir zamanlar dört mezhepiçin hizmet vermiş, günümüzde iseHanefi ve Şafi mezhebi mensuplarıiki ayrı mekânda ibadetlerinisürdürüyor. Caminin en önemliözelliklerinden biri, bölgede yaşambulan bütün uygarlıkların bu yapıyabıraktığı izlerin kitabelerde, işlemelisütun başlıklarında, kabartmalardagörülüyor olması.Muslim Arabs in 639 to becomeUlu Mosque. The mosque is amongthe oldest buildings of Anatolia andis considered to be the 5 th sacredmosque in Islamic world.Four sides of Ulu Mosque has servedfour different sects once upon atime, but today only members ofHanafi and Shafi sects continue topray at the mosque.An important aspect of the mosqueis that traces of all civilizationsof the region can be found ininscriptions, decorated columnheads, reliefs.Cahit Sıtkı Tarancı Museum(House)One of the best examples of city’scivil architecture is the house whereCahit Sıtkı Tarancı was born. Thehouse originally consisted of twosections, Haremlik and Selamlık,but unfortunately the Selamlıksection no longer exists. Built fromblack basalt stone to adhere toclassic Diyarbakır architecturalstyle, the house was designed tooverlook an inner courtyard and inthis placement adaptability to fourdifferent seasons was considered.Memory of Cahit Sıtkı Tarancı, who48 TÜRSAB DERGİ | HAZİRAN 2010


Dicle Nehri üzerinde bulunan On Gözlü KöprüBridge with ten arches over River TigrisCahit Sıtkı TarancıMüzesi’nin iç avlu bölümüInner courtyard section ofCahit Sıtkı Tarancı MuseumCahit Sıtkı Tarancı Müzesi (Evi)Kentin zengin sivil mimarisininen güzel örneklerinden biri,Cahit Sıtkı Tarancı’nın doğupbüyüdüğü ev. Başta haremlikve selamlık olmak üzere ikiayrı bölümü bulunan evinselamlık kısmı bugün maalesefmevcut değil. Klasik Diyarbakırmimarisine uygun olarak siyahbazalt taşından inşa edilenyapının cepheleri iç avluyadönük olarak tasarlanmış ve buyerleştirmede, dört mevsiminşartlarına uygunluk esas alınmış.Türk edebiyatının önemliisimlerinden Cahit Sıtkı Tarancı,fotoğrafları ve kişisel eşyalarıylabugün bu evde yaşatılıyor.Dicle’de On Gözlü KöprüSurların hemen dışında, Dicleüzerindeki On Gözlü Köprü,isminden de anlaşılacağı üzereon adet gözden oluşuyor.Mervanlılar döneminde, 1065yılında inşa edilmiş olan köprü,her kurban bayramı arifesindeilginç bir görüntüye tanık oluyor.Arife günü burada toplananDiyarbakırlılar, dilekleriniyazdıkları kâğıtları, “Tanrı’yaulaşan yol” saydıkları Dicle’ninsularına bırakıyor.was an important name in Turkishliterature, has been kept alive inthis house with photographs andpersonal belongings of the author.Bridge with Ten Archesover TigrisJust outside the walls, Bridge withTen Arches, consists of ten archesas the name suggests.Poşu defilesi Diyarbakır’daHead scarf parade is in DiyarbakırBuilt in 1065 during Mervaniperiod, the bridge is the scene of aninteresting tradition every religiousfestival.Gathering around the bridge onthe eve of a festival, locals writetheir wishes on pieces of paper andrelease them on waters of Tigriswhich they consider to be “the roadreaching to God”.Keçi Burcu (Goat Tower)Among the towers of Diyarbakır Wall,Keçi Burcu is not only the biggest ofthe towers but also the most accessibleof 76 towers still standing today...Built over a piece of rock during EastRoman period and used by Şemsiler(sun worshippers), the tower hasbecome part of the wall in Mervaniperiod.Keçi Burcu, uzun yıllar koruduğu şehrin enönemli ve zamanla unutulmuş el sanatlarındanbiri olan “ipek poşu”suna sahip çıktı. ModacıCemil İpekçi, Diyarbakır’ın geleneksel ipekpoşusundan hazırladığı koleksiyonu KeçiBurcu’nda düzenlediği bir defileyle tanıttı.Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odasına aittezgâhlarda Diyarbakırlı genç kızlar tarafındandokunan ve İpekçi’nin atölyesinde hazırlanan45 parçalık koleksiyon büyük bir ilgiyle izlendi.Keçi Burcu owned up its “silk poşu (scarf)” of the city which it protected for many years and the handy craftforgotten over time. Fashion designer Cemil İpekçi introduced a collection prepared from Diyarbakır’s traditionalsilk scarf during a fashion show in Keçi Burcu. The 45 piece collection, prepared in İpekçi’s workshops andweaved on workbenches belonging to Diyarbakır Chamber of Commerce and Industry by Diyarbakır’s local girls,attracted great interest.HAZİRAN 2010 | TÜRSAB DERGİ 49


DiyarbakırTurizmKonferansıkatılımcılarıAtendees atDiyarbakırTourismCongressDiyarbakır Turizm KonferansıDiyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası tarafından, Diyarbakır Valiliği,Büyükşehir Belediyesi, İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü ve kenttekiçeşitli sivil toplum kuruluşlarının desteğiyle düzenlenen “DiyarbakırTurizm Konferansı”, 3 Mayıs 2010 tarihinde gerçekleştirildi.Konferansa dönemin Diyarbakır Valisi Hüseyin Avni Mutlu,Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir, Diyarbakır Ticaret veSanayi Odası Başkanı Galip Ensarioğlu, <strong>Türkiye</strong> <strong>Seyahat</strong> <strong>Acentaları</strong><strong>Birliği</strong> Başkanı Başaran Ulusoy ve Turizm Yatırımcıları DerneğiYönetim Kurulu Başkanı Turgut Gür’ün yanı sıra çok sayıda turizmcive bölge temsilcileri katıldı. Katılımcılar, turizm alanında yapılacakyatırımlar ve tanıtım çalışmaları sayesinde kentin turizmde hak ettiğiyeri bulacağını vurguladı.Açılış konuşmasında Diyarbakır’ın kültür ve medeniyetlerin başkentiolduğunu dile getiren Vali Hüseyin Avni Mutlu, “Burası uygarlık,medeniyet ve inancın başkentidir. Gelin bu kentte günlerce kalınve buranın ne kadar harika ve kadim bir kent olduğunu görün.Diyarbakır’a herkesin moral vermesi gerekiyor. Diyarbakır’da huzurve sevgi olduğu sürece turisti çekebiliriz” dedi.Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir “Turizmtoplumsal barışın ta kendisidir. Turizm bir barış projesidir.Diyarbakır Tourism Conference“Diyarbakır Tourism Conference”, organised by Diyarbakır Chamber ofCommerce and Industry, with the support of Governorship of Diyarbakır,The city’s Culture and Tourism directorate and other non governmentalorganisations of the city, was held on 3 rd May 2010.The conference was attended by Governor of Diyarbakır Hüseyin Avni Mutlu,Metropolitan Mayor Osman Baydemir, Chairman of Diyarbakır Chamberof Commerce and Industry Galip Ensarioğlu, Chairman of Association ofTurkish Travel Agents Başaran Ulusoy and Chairman of the Board of TourismInvestors Association Turgut Gür as well as numerous tourism professionalsand regional representatives. Attendees pointed out that as a result ofinvesting in tourism and promotional activities, city’s tourism would reach itsdeserved place. Pointing out the fact that Diyarbakır is the capital of cultureand civilisations at his opening speech, Governor of Diyarbakır said that “Thisis the capital of civilizations and belief. Come and stay for a few days in thiscity to see how wonderful and ancient this city is. Everyone needs to supportDiyarbakır. As long as there is peace and love in Diyarbakır, we can attracttourists”. Diyarbakır’s Metropolitan Mayor Osman Baydemir aired his view bysayingTurizm acentaları da barışın elçisidir” diyerek görüşlerini dilegetirirken,Diyarbakır’ın marka şehir olduğunu ifade eden TÜRSABBaşkanı Başaran Ulusoy da siyasetçilerin özellikle bu bölgeyle ilgilisöylemlerine dikkat etmesi gerektiğini belirtti. Başaran Ulusoysözlerine şöyle devam etti: “Kentin nüfusu 1 milyon ise yatakkapasitesi en az 10 bin olmalı. Lütfen Diyarbakırlı işadamlarımız dabiraz ellerini taşın altına koysun. Sayın Vali bize bir yer verdi, biz deburada teşkilatımızı kuracağız. Diyarbakırın turizminin geliştirilmesiiçin çalışacağız. Diyarbakır uygarlığın başkenti, Mardin medeniyetinbaşkenti, İstanbul kültür başkentidir. Turizmin istenen seviyeyegelmesi için huzur, emniyet ve güvenliği çözmek gerekir. Diyarbakırbir günde gezilecek bir yer değil, Diyarbakır’a gelen kenti 2-3günde ancak gezebilir. Bu kentin morale ihtiyacı var. Bunun içinde bu kentteki sivil toplum örgütlerine ve işadamlarına büyük işdüşmektedir.” Konferansta ayrıca “Diyarbakır Turizm Altyapısı veTarihi Mekânların Turizme Kazandırılması“, “Turizmcinin GözüyleDiyarbakır“ ve “Kültür ve İnanç Turizmi“ başlıklı üç ayrı oturumgerçekleştirildi. Oturumlarda söz alan katılımcılar Diyarbakır’ın dahaetkin bir turizm potansiyeline sahip olması konusundaki görüş veönerilerini dile getirdi.“Tourism is the society at peace with itself. Tourism agents are ambassadorsof peace”, TÜRSAB chairman Başaran Ulusoy remarked that Diyarbakır wasa brand city and that politicians should be careful about what they say aboutthe region. He continued: “If you have a population of 1 million then the bedcapacity should be at least 10 thousand. I hope Diyarbakır’s businessmenput their hands where it hurts. The Respectable Governor allocated a placefor us and we will form our organisation there. We will be working to improveDiyarbakır’s tourism. Diyarbakır is the capital of civilizations, Mardin is thecapital of civilizations, İstanbul is the capital of culture. To enable tourism toreach the levels required we need to resolve safety, peace and security issues.Diyarbakır is not a place for a day trip. Anyone visiting Diyarbakır can only seeit in 2-3 days. This city needs morale. For that, Diyarbakır’s businessmen andnon governmental organisations have great responsibilities.”During the conference three separate talks were held on “Diyarbakır TourismInfrastructure and Bringing up Historical Places to Tourism”, “DiyarbakırThrough the eyes of a Tourism Professional”, “Culture and Belief Tourism”headings. Attendees speaking at the talks spoke about having more effectivetourism potential.50 TÜRSAB DERGİ | HAZİRAN 2010


HAZİRAN 2010 | TÜRSAB DERGİ 51


OTELhotelDOĞAYLA UYUM İÇİNDE:THE GREEN PARKTaksim, Merter, Bostancı, Kartepe, Pendik... The Green Park ailesi yeni üyeler ve her biriyleyeni yeşil parklar kazandırmaya devam ediyorIN HARMONY WITH NATURE:THE GREEN PARKTaksim, Merter, Bostancı, Kartepe, Pendik... The Green Park family continuesto gain new members and with each new member, new green parks52 TÜRSAB DERGİ | HAZİRAN 2010


The Green Park otelleriİstanbul’un önemlinoktalarında, dünyadakibenzerleriyle yarışacakniteliklerdeki hizmet anlayışıylamisafirlerini ağırlıyor. İstanbul’da,1995’te başlayan turizm yolculuğukısa zamanda ürünlerini verdi;Taksim, Merter ve Bostancı’da üçkent oteli, Pendik’te otel-kongremerkezi ve Kocaeli Kartepe’de dörtmevsim hizmet veren bir dağoteliyle aile büyüdü. Eyüp veAnkara da çok yakında zincirinhalkalarına eklenecek.The Green Park’ın bu serüvenihakkında, Yönetim Kurulu BaşkanıAdil Üstündağ ile bir söyleşigerçekleştirdik.TÜRSAB: The Green Parkailesinin nasıl şekillendiğindenkısaca söz eder misiniz.Adil Üstündağ: The GreenPark ailesinin ilk üyesi, TaksimTalimhane’deki 200 yataklı TheGreen Park Hotel Taksim. İkinciolarak Merter’de doğayla iç içe birortam hazırlayıp, etrafında 500ağaç ve bitki bulunan 300 yataklıotelimizi yapılandırdık. ArdındanBostancı’daki 400 yataklı otelimizgeldi; Anadolu yakasının bu ilk vetek 5 yıldızlı otelini 8.5 ayda inşaettik. Ve bir gün bize, İstanbul’abir saat uzaklıktaki Kartepe’de 29yıldır inşaatı bitmeyen bir alan teklifedildi. Uzun görüşmeler, meşakkatliuğraşlar sonunda kararımızı verdik,ailemizin yeni üyesi olan TheGreen Park Resort Kartepe için deadımlarımızı atmaya başladık.Bütün otellerimizde yaptığımızYönetim Kurulu Başkanı Adil ÜstündağChairman of the Board Adil Üstündağgibi, alanı ağaçlandırdık ve özenlibir çalışmaya başladık. Doğayıbozmamak için, şehirden 18kilometre boru döşeterek otelimizinbulunduğu noktaya doğalgazçıkarttık. <strong>Türkiye</strong> ve Avrupa’da 1800metrede doğalgazın bulunduğu birbaşka örnek yok. Yine 8 kilometrelikborular aracılığıyla atık suyu şehrebağladık.Otelimiz bir süre yılın belli birbölümünde çalıştı, fakat sonra“Herkesin yaptığından farklı bir şeyyapalım” dedik. Bu noktada TÜRSABBaşkanı Başaran Ulusoy’un veBirlik’teki birçok arkadaşın katkılarıbüyük oldu. Bizi yüreklendirdiler,toplantılarımıza geldiler. Neticedeburada 42 kilometrelik bir pistyaptık. Bu sayede, otelimizbenzerleri gibi sadece kış aylarındadeğil, yıl boyunca faaliyetgösteriyor.The Green Park PendikHotel&Convention Center’da yineSayın Başaran Ulusoy’un katkısıbüyük oldu; kendisi İstanbul’unThe Green Park hotels welcomeits guests in İstanbul’s importantlocations with a service concept thatcan compete with its internationalcounterparts.Tourism journey that started inİstanbul in 1995 came to fruition in ashort space of time; three city hotelsin Taksim, Merter and Bostancı, ahotel-congress centre in Pendik and acontinued growth with the mountainhotel in Kocaeli Kartepe that is openall year round. Eyüp and Ankara willsoon be added to the chain.We had a conversation with theChairman of the Board Adil Üstündağabout The Green Park’s adventure.TÜRSAB: Can you briefly tell usabout how The Green Park familytook shape?Adil Üstündağ: The first member ofThe Green park family is 200 bed TheGreen Park Hotel Taksim in TaksimTalimhane.For the second hotel we prepared anatural environment, built the 300bed hotel in Merter surrounded by500 trees and shrubs.Our 400 bed hotel in Bostancıfollowed that; we built the first andonly 5 star hotel of the Anatolian sidein 8.5 months.And one day we were offered a site ofan unfinished construction that’s beenstanding idle for 29 years in Kartepeabout an hour away from İstanbul.After lengthy discussions and arduousefforts we made a decision, we startedto take the first steps for the newmember of our family The Green ParkResort Kartepe.As with all our hotels, we plantedtrees and started meticulous work. Webuilt a 18 kilometre long pipe line tobring natural gas to the hotel in orderto keep the natural habitat as it was.There isn’t another example of naturalgas on an altitude of 1800 meters inTurkey or in Europe. We connected tothe city sewage system as well with an8km long pipe system.The hotel was open for a certainperiod of a year, but later we decidedto “do something different thanothers”.At this juncture TÜRSAB ChairmanBaşaran Ulusoy and a few friendsat the association made greatcontributions.They gave us heart, came to ourmeetings. As a result we built 42kilometre long ski runs.This way, our hotel is open all yeararound unlike other hotels in thearea that are open only in winter.Başaran Ulusoy made a greatcontribution again to The Green ParkPendik Hotel&Convention Centre; Mr.Ulusoy himself gave us directions byGreen Park Bostancı otelinin restoranıGreen Park Bostancı hotel’s restaurantHAZİRAN 2010 | TÜRSAB DERGİ 53


üyük toplantı salonlarına ihtiyaçduyduğunu dile getirerek bizibu konuda yönlendirdi. SonuçtaPendik’te de bir otelimiz dahahayata geçti.Bu otelimiz, tavan yükseklikleri14.5 metre olan 55 adet toplantısalonu, açık ve kapalı havuzu, balosalonu, 2000 araçlık otoparkı vediğer birimleriyle, İstanbul’un ve<strong>Türkiye</strong>’nin en büyük, en donanımlıkongre oteli konumunda.TÜRSAB: Otellerinizde özengösterdiğiniz noktalar neler?Adil Üstündağ: Otellerimizinadından da anlaşılacağı gibi, entemel meselemiz doğayı bozmamak,çevreyle uyum içinde güvenli,yüksek nitelikli binalar inşa etmek.Tüm otellerimiz depreme dayanıklı.İnşaat öncesinde mutlaka bir sismikaraştırma yaptırıyoruz ve betonunen iyisini kullanıyoruz. İnşaatlardakullanılan betonlar 16-20-25-30-35-40 kalite diye tasnif edilir. Bizköprüler için kullanılan, maliyetifazla ama dayanıklılığı yüksek olan35 kalite betonu kullanıyoruz.İçeride de en kaliteli malzemelerikullanıyoruz; fayanstan yatakörtüsüne, banyo aksesuarlarınakadar tüm ürünler kaliteli Türkmarkalarına ait. Sağlığa, hijyenebüyük önem veriyoruz.Ekibimle birlikte, ülkemize gelirkazandırmak için elimizden geleninfazlasını yaptık, bundan sonra dayapmaya hazırız.Green Park Taksim otelinin odalarından biriA room in Green Park Taksim HotelTÜRSAB: Otellerinizdeprofesyonel işletmecilikanlayışınızı sosyal sorumlulukbilinciyle de destekliyorsunuz...Bu tür etkinliklerinizden söz edermisiniz...Adil Üstündağ: Evet... Biz sadecepara kazanmayı hedeflemiyoruz.Ülkemize gelir ve prestijkazandıracak faaliyetlerde debulunuyoruz. Örneğin yurtdışınagidecek olan futbol takımlarımızıağırlıyoruz Kartepe’de; Kayserispor,Bursaspor, Konyaspor bunlardanbazıları.Aynı şekilde Azerbaycan, Dubai,Kuveyt, İran, Fransa, Yunanistan’danfutbol takımlarını alıp getiriyoruz.Otelimizi şirket toplantılarına, siviltoplum kuruluşlarının etkinliklerineaçıyoruz, belediyelere, üniversiteleresponsorluklar yapıyoruz. Ben kişiselolarak üniversitelerde konferanslarakatılıp öğrencilerle deneyimlerimipaylaşıyorum; ayrıca otellerimizdenyetkililer bu öğrencilere otelciliğinçeşitli kademelerine ilişkin eğitimlerveriyor. Daha sonra, üniversitedenyeni mezun olacak arkadaşlaraotellerimizde staj ve iş olanaklarıyaratıyoruz.İletişimTaksim Cad. No: 79/ATaksim / İstanbulTelefon: (212) 238 91 11Faks: (212) 254 67 35www.thegreenpark.comexplaining İstanbul’s need for largemeeting rooms. As a result we have ahotel in Pendik.This hotel is in a position of beingthe biggest and the most equippedhotel in İstanbul and Turkey with 55meeting rooms each with 14.5 meterhigh ceilings, outdoor and indoorswimming pools, a ballroom, car parkwith 2000 capacity and other units.TÜRSAB: What are the areasthat you pay special attentionto?Adil Üstündağ: As you can tell fromthe name of our hotels, our biggestconcern is not to disrupt nature, tobuild safe, high quality buildingswithout causing damage to theenvironment.All our hotels are earthquake proof.We always carry out a seismicresearch prior to commencement ofconstruction and use the best qualityconcrete.Concrete used in construction isclassified as 16-20-25-30-35-40.We use high quality 35 qualityconcrete which is generally used inconstruction of bridges.We also use the best quality interiormaterials; from tiles to bed linen, tobathroom accessories all are qualityproducts from Turkish brands.We pay a lot of attention to healthand hygiene.We, along with my team, did morethan we could do in order to bringincome to our country, and we areGreen Park Merter otelinin açık havuzuGreen Park Merter hotel’s outdoor swimming poolprepared to do more in the future.TÜRSAB: You supportyour professional hotelierunderstanding at your hotelswith social responsibility... Canyou talk about these activities...Adil Üstündağ: Yes... We don’t justaim to make money.We are involved in activities thatcan bring Money and prestige to ourcountry too.For instance we host in Kartepefootball clubs heading abroad;Kayserispor, Bursaspor, Konyasporare among those.In the same way we bring footballteams from Azerbaijan, Dubai,Kuwait, Iran, France and Greece.We open our hotel up for corporatemeetings, nongovernmentalorganisations’ activities.We sponsor municipalities,universities.I personally attend conferencesat universities and share myexperiences with students; Inaddition, personnel from our hotelsgive training to students aboutvarious levels of hotel management.Later on, we offer work experience orjob opportunities to new graduates.ContactTaksim Cad. No: 79/ATaksim / İstanbulTelephone: +90 (212) 238 91 11Fax: +90 (212) 254 67 35www.thegreenpark.com54 TÜRSAB DERGİ | HAZİRAN 2010


Afrika ilk kez 2010 kupasıyla dünyaçapında bir şölene sahne oluyor. FIFAönce kıtaya karar verip “Afrika” dedi. Bukarar üzerine Güney Afrika, Mısır, Fas veortaklaşa Libya-Tunus aday oldu. Son oylamada ipiGüney Afrika göğüsledi ve “Kara Afrika”nın simgesihaline gelen ülke, ev sahibi oldu.Bu durum tam anlamıyla “kaderin cilvesi”. Zira,Güney Afrika, 1976 yılında ırk ayrımcılığı nedeniyleFIFA’dan ihraç edilmişti. Geri dönüşü de ancak,Mandela’nın serbest kalması üzerine, 1992 yılındamümkün olabilmişti.İşin içine uluslararası diplomasinin bile buboyutlarda girmesi şaşırtıcı değil. Çünkü DünyaFutbol Şampiyonası dünyanın en büyük kitleselorganizasyonlarından biri. Ekonomik olarak da, amatör sporlarınyarıştığı Olimpiyat Oyunları’nın önünde geliyor. Oysa başlangıçta pekaz kimsenin ilgilendiği bir turnuvaydı; katılan ülkelerde bile pek dikkatiçekmemişti.İlk şampiyona 1930 yılında Uruguay’da düzenlendi.13 ülke, hiçbir eleme maçı oynamadan, sadecedavet üzerine katılmıştı. FIFA’nın davet ettiğibazı Avrupa ülkeleri ise “yol uzun, masraf çok”diye teklifi reddetmişti. Nitekim, Avrupa’danFransa, Belçika, Romanya ve Yugoslavya takımlarıtam 3 haftalık bir deniz yolculuğu sonrasındaUruguay’a ulaşabilmişti. Bu “ilk” turnuvayı finaldeArjantin’i yenen ev sahibi Uruguay kazanmıştı.Dünya Kupası’na sadece 1942 ve 1946 yıllarındaII. Dünya Savaşı nedeniyle ara verildi. Onun dışındaşampiyona aralıksız ve “büyüyüp gelişerek” devam etti.Günümüzde dünya üzerindeki yaklaşık 200 ülkenin milli takımı, 2 yılboyunca mücadele ediyor. İpi göğüsleyen 32 takım da dünyanın bu enbüyük futbol şölenine katılmaya hak kazanıyor.Kupa tarihçesinde birincilik tahtı, tam 5 şampiyonluklaBrezilya’nın. <strong>Türkiye</strong> ise tarihçeye adını “en hızlı gol” ileyazdırdı. 2002 Dünya Kupası’nda Güney Kore karşısındaHakan Şükür’ün 11. saniyede attığı gol hâlâ “en hızlı”.Ve en renkli, en ilginç not: Bu kupa bambaşka bir“ilk”le hatırlanacak. İlk kez bu şampiyonada–aralarında yarı final ve final karşılaşmalarının dabulunduğu– bazı maçlar 3D teknolojisi ile, yani üçboyutlu olarak yayınlanacak. Elbette, o yayınlarıteknolojisi uygun ülkelerin, uygun TV alıcısı olanizleyicileri takip edebilecek. İngiltere, BBC aracılığıile 3D yayını yapacağını açıklayanülkelerin başında geliyor. <strong>Türkiye</strong> ise, kupadaolmadığı gibi, bu teknolojik yarışta da yeralmıyor.Güney Afrika “ilk 3D” yayınla, Kara Kıta’dakiilk şampiyonaya ev sahipliği yapmakla futboltarihçesine geçecek. Karşılığında isereklam ve sponsorluk gelirlerinin yanısıra kendini dünyaya tanıtma fırsatıelde edecek.<strong>Türkiye</strong>’ye göre mütevazıölçülerde olsa da, şampiyonaboyunca 300 bin dolayındaturist bekleyecek.With 2010 World Cup, Africa will be staging aworldwide event fort the first time. FIFA first decided on thecontinent and chose “Africa”.After that decision South Africa, Egypt, Morocco and Libya-Tunisia became candidates.South Africa cross the finishing line first at final voteand the country that became the symbol of the “BlackContinent” was chose to be the host.This was exactly a “twist of fate”. Because SouthAfrica was expelled from FIFA in 1976 because of racism.The return was only possible in 1992 after the release ofMandela.It is not surprising to see the extent of internationaldiplomacy in this organisation.Because World Football Championship is one of the biggestglobal organisations. And economically it comes before theOlympic Games where amateur sports compete.But it was a tournament with few spectators at thebeginning; It didn`t even manage to attract the attentionof the countries taking part.The first World Cup was organised in Uruguay in1930. 13 countries took part by invitation withoutgoing through elimination games.Some European countries invited by FIFA evenrefused the invitation due to the fact that it was“too far away, too expensive”.Indeed, European teams France, Belgium,Romania and Yugoslavia could only reach Uruguayafter a 3 week long journey by boat. This “first” tournament waswon by the hosts Uruguay who beat Argentina in the final.The World Cup was interrupted in 1942 and 1946 because of the II.World War. Apart from that the championship continued to “develop further”without an interruption.Today, national teams of 200 countries compete for 2 years. 32 teams whocross the finishing line earn the right to take part in the world`s biggestfootball party.In the history of the cup, Brazil have won the cup 5times, Turkey`s name is written in the historywith the “fastest goal”.Hakan Şükür`s goal in 11 seconds againstSouth Korea during 2002 World Cup is still“the fastest”.And the most colourful, most interestingnote: This year`s cup will be remembered for acompletely different “first”.First time in the championships history somegames – including semi-finals and the final – will bebroadcast in 3D technology.Of course, only people with a suitable TV receiverin countries with compatible technology will be able to watch it. Englandthrough BBC is leading the countries who announced that they will bebroadcasting in 3D. Turkey is not part of this technological race as they arenot taking part in the cup.South Africa`s name will be written in history with “first 3D” broadcastand as the first country to host the championship in the Black Continent.In return it will have the opportunity to advertise itself to the world as wellas receiving income from advertising and sponsorship.They will be expecting around 300 thousand visitors, which is a modestnumber by Turkey`s standards.HAZİRAN 2010 | TÜRSAB DERGİ 57


KISA HABERLERnewsTÜRSAB Başkanı Başaran Ulusoy,Yiannis Papanderou’ya TÜRSAB’ınyayımladığı “İstanbul” kitabınıtakdim etti. Yunanistan Turizmeski Bakanı Angela Gerekou veTÜRSAB Başkanı Başaran Ulusoy(altta)TÜRSAB Chairman Başaran Ulusoypresented Yiannis Papanderouwith “İstanbul” book published byTÜRSAB. Ex Tourism Minister ofGreece Angela Gerekou and TÜRSABChairman Başaran Ulusoy (below)Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ınYunanistan ziyaretiBaşbakan Recep TayyipErdoğan ve beraberindekiheyet, 13-15 Mayıs 2010tarihlerinde Yunanistan’aresmi bir ziyaret gerçekleştirdi. Sözkonusu ziyarete Dışişleri BakanıAhmet Davutoğlu, Ulaştırma BakanıBinali Yıldırım, Çevre Bakanı VeyselEroğlu, Kültür ve Turizm BakanıErtuğrul Günay, Enerji ve TabiiKaynaklar Bakanı Taner Yıldız,Devlet Bakanı ve BaşmüzakereciEgemen Bağış, İçişleri Bakanı BeşirAtalay, Sanayi ve Ticaret BakanıZafer Çağlayan, BaşbakanYardımcısı Ali Babacan, Milli EğitimBakanı Nimet Çubukçu ve çoksayıda bakan ile <strong>Türkiye</strong>-Yunanistanarasındaki ticari ve ekonomikişbirliği imkânlarının artırılmasıamacıyla, DEİK koordinasyonundabir özel sektör heyeti de iştirak etti.TÜRSAB’ı temsilen Başkan BaşaranUlusoy ve Kurumsal İlişkilerDirektörü Ela Atakan’ın hazırbulunduğu ziyarette BaşaranUlusoy, Yunanistan Kültür ve TurizmBakan Yardımcısı Bayan AngelaGerekou ve Yunanistan <strong>Seyahat</strong><strong>Acentaları</strong> <strong>Birliği</strong> HATTA iletemaslarda bulundu.PRIME MINISTER RECEPTAYYİP ERDOĞAN’S VISITTO GREECEThe Prime Minister Recep TayyipErdoğan and his delegation were inGreece as part of an official visit between13 th and 15 th May 2010. Participating inthe visit were Foreign Affairs MinisterAhmet Davutoğlu, TransportationMinister Binali Yıldırım, EnvironmentMinister Veysel Eroğlu, Culture andTourism Minister Ertuğrul Günay,Energy and Natural Resources MinisterTaner Yıldız, State Minister and HeadNegotiator Egemen Bağış, InteriorMinister Beşir Atalay, Industry and TradeMinister Zafer Çağlayan, Deputy PrimeMinister Ali Babacan, Education MinisterNimet Çubukçu and number of ministersas well as a private sector delegationcoordinated by DEİK in order to increaseopportunities for trade and economiccooperation between Turkey andGreece. Chairman Başaran Ulusoy andCorporate Relations Director Ela Atakanrepresented TÜRSAB during the visitand Başaran Ulusoy had meetings withDeputy Culture and Tourism Minister ofGreece Ms Angela Gerekou and GreekTravel Agents Association HATTA.58 TÜRSAB DERGİ | HAZİRAN 2010


HAZİRAN 2010 | TÜRSAB DERGİ 59


OTELhotelLAVANDA BUTİK OTEL’DEDOĞAYA KULAK VERİN“Meşe, kayın ve çam ormanları arasında...” İnanmak zor amaİstanbul’un çok yakınındaLISTEN TO THE NATURE IN LAVANDA BOUTIQUE HOTEL“In amongst oak, beech and pine forests...” Hard to believe but it’sso close to İstanbul60 TÜRSAB DERGİ | HAZİRAN 2010


Gözlerimizin doğaya,doğal ürünlere, doğalyapılara gitgide dahabüyük bir ihtiyaçlayöneldiği bugünlerde, LavandaButik Otel tahmin edebileceğinizinçok daha ötesinde sürprizlersunuyor. İstanbul’a sadece 45dakika uzaklıkta, Şile’nin UlupelitKöyü’nde, ağaçlarla çevrili Ömerlive Darlık barajları arasında,tümüyle ahşap ve taş gibi doğalmalzemelerden inşa edilmiş yapıyaşöyle bir bakmak, bu mekânın temelsloganlarından birinin “doğayasaygı” olduğunu anlatıyor.Bir ağaç seçinLavanda Butik Otel’de konaklamakiçin yapacağınız oda seçimi, sizi aynızamanda bir ağaçla buluşturuyor;çünkü odanızın rakamlardan değildoğanın çocuklarından oluşan bireradı var: manolya, sığla, erguvan,ardıç, servi, ladin, sedir, meşe,kayın, ıhlamur, söğüt ve akasya.Otele adını veren lavantalar iseenfes kokularıyla bu odalarınpencerelerinden içeri süzülüyor.Birbirinden farklı büyüklüklerdeki,özenle döşenmiş 12 deluks odadanher birinde kendinizi o ağacınyaprakları arasında hissederkenpencerenizden de orman, göletve dağ görüntülerini seyredalabiliyorsunuz. Manolya’dabalkon keyfi yaparken Erguvan’daşömine ateşiyle ısınıyor, etraftakimuhteşem görüntüleri Sığla’nınterasından izleyebiliyorsunuz.Kendinizi uykuya bırakma vaktinizgeldiğinde ise “yaprakların rüzgârlaoluşturduğu doğal müzik” size yavaşyavaş eşlik ediyor.Aile sıcaklığı içinLavanda Butik Otel & Restaurant,uzun yıllar kurulan bir hayalinürünü olduğundan, sadece birkonaklama mekânı değil, bir yaşamkültürünündevamı.Gerçekbir ailemutluluğunun mekânın her köşesinenasıl yansıdığını en iyi, Şen ailesininkendi sözleri anlatıyor:“Biz, keşfetme heyecanıyla gezerkenaslında hep Lavanda’yı aramışız.Lavanda’nın aile işletmesi olmasıbize beğenilerin önceliğini, özeninher bir ayrıntıya yansımasını, dahaiyinin peşinden hep birlikte koşmakararlılığını kazandırdı. BugünLavanda sizinle öncelikle keşfetmeheyecanını paylaşmak istiyor.”Kalbe giden yolLavanda’nın “şef”i, ailenin gençüyesi Emre Şen, İtalyan Lisesi’nibitirdikten sonra Politecnico diMilano’ da mimarlık okumayabaşlamışsa da aklı ve kalbi onumutfak sanatlarına yönlendirmiş.Profesyonel aşçılık ve pastacılıkeğitiminden sonra İstanbul veİtalya’da profesyonel şeflerinyanında bulunmuş. Bu deneyiminürünleri mutfaktan masaya heraşamada kendini gösteriyor.“Yemek atölyesi”, Lavanda’nınkalbinin attığı yer. Dolayısıylaburadaki tariflerin baş kahramanıgöz kararı sevgi; ardından doğal,katkısız, taptaze ürünler listedekiyerini alıyor.Sebze yemekleri ve salatalarınkaynağı Lavanda’nın kendibahçesinden veya komşubahçelerinden temin edilen organikürünler. Kekik,melisa, biberiye,adaçayı, tarhun,fesleğen, reyhan,frenk soğanışefin taze baharatbahçesinden kısacıkThese days our eyes increasinglyneed the nature, natural products,natural buildings and LavandaBoutique Hotel presents us withsurprises exceeding our expectations.Only 45 minutes away from İstanbul,nestled between Ömerli and Darlıkreservoirs surrounded by trees, builtcompletely with natural materialssuch as wood and stone, a glance atthe buildingtells us thatthe basicmottoof thisbuildingis“respectthenature”.Pick a treeChoosing a room in LavandaBoutique Hotel brings you togetherwith a tree. Because the roomnumbers are replaced by the namesof nature’s kids: magnolia, sweetgum, juniper, cypress, spruce, cedar,oak, beech, linden, willow and acacia.The smell of lavender that named thehotel creeps inside through windowsinto rooms.Different in sizes, you will feel asthough you are nestled betweenthe leaves of a particular tree inpainstakingly designed 12 deluxerooms while viewing the forest,lake or the mountains from yourwindow. An open fire can warm youup in juniper while you can enjoy thebalcony in magnolia or watch thestunning view from the terrace ofsweet gum.When it is time to leave yourself tosleep, accompanying you slowly isthe “natural music of leaves in thewind”.For the warmth of a familyBecause of the fact that LavandaBoutique Hotel & Restaurant is afruit of year’s long dream, it is notjust an accommodation abode but acontinuation of a living culture. Whatreally tells us about a happy familylife reflected in every corner of theplace is Şen family’s own words:“While we were wondering aboutwith the excitement of discovery wehad in fact been looking for Lavanda.Lavanda being a family businessdetermines us to prioritise on goodtaste, to pay attention to every singledetail, to strive for perfection. TodayLavanda first and foremost hopes toshare the excitement of discovery.”Path to the heartLavanda`s chef is Emre Şen, theyoungest member of thefamily. Studyingarchitecture inPolitecnico diMilano aftergraduatingfromItalianLycee, hisheart andmind directedhim towardsculinary art. Aftertaking professional educationon the subjects of chef and cakemaking, he worked with Professionalchefs in İstanbul and Italy. Resultsof this experience are in evidence inevery stage from the kitchen to thetable.“Food workshop”’ is whereLavanda`s heart beats. Therefore thehero of the recipes is love by rule ofthumb: followed by natural, free ofadditives, fresh produce on the list.Organic products from Lavanda`sown garden or from the neighbour`sgarden are the ingredients forvegetable dishes and salads.Thyme, lemon balm, rosemary,sage, tarragon, basil, chive take ashort trip from the chef`s garden tothe kitchen and add a special tasteHAZİRAN 2010 | TÜRSAB DERGİ 61


ir yol alıp yemeklere özel tatlarkatıyor.Lavanda Restaurant’ın Avrupa veAkdeniz mutfağının seçkinörneklerinden oluşanzengin bir mönüsüvar. Yemeklerinadlarına şöyle birgöz atmak biledünyanın en güzelkıyılarında gezinipher gittiğiniz yerdebir masadan küçük birlokma alıyormuşsunuz hissiveriyor: Poşe bıldırcın yumurtası,fırında kuşkonmaz, kızarmış brioche,fırınlanmış taze keçi peyniri,karamelize rezene, konfit ördekbutu, hafif lavantalı creme brulee,ev yapımı dondurmalar ve her biriyerinde görülüp tadılması gerekendaha sayısız lezzet...Yemeklerin yanında Türk ve dünyaşaraplarından seçilerek oluşturulmuşözel kavdan şarap seçiminiziyapıyorsunuz. Zorlandığınız noktadagüvenilir bir destekçiniz var:Lavanda’nın şarap eğitimi almışuzman servis şefi.Lavanta kokulu sağlıkLavanda Butik Otel tam bir sağlıkdeposu. Otelin kapısından çıktığınızanda adımlarınızın gittiği yer,orman içindeki doğal yürüyüşparkurları. Yürüyüşten dahafazla hareket isteyenler için iseYeşilvadi Doğa Sporları Kulübü’nünpaintball, dağ bisikleti, trekking gibiaktivitelerinden yararlanabilirsiniz.Hatta av meraklıları için de birseçenek var: <strong>Türkiye</strong>’deki ilk ve teközel avlak olan “Sarsılmazavlak”,Lavanda’nın sadece 6 kilometreuzağında.Dışarıya çıkmayıp otelin içindedinlenmek de mümkün.Orman manzaralı saunave jakuzi, buhar odası,ısıtmalı su yataklarıyladonatılmış kapalıve açık dinlenmemekânlarıyorgunluğunuzu kısasürede alıyor. Birdiğer seçenekde ilkbahar vesonbahar aylarındada güneş enerjisiyleısıtıldığından uzun birdönem kullanılabilenaçık havuz.Çevreyle dostluğunuzugüçlendirinLavanda Butik Otel’in iç ve dışmekânlara hakim olan konforunve doğallığın aslında bütünselbir anlayışın ürünü olduğunuayrıntılardan, yenilenebilir enerjikaynaklarının kullanımına önceliksağlanmış olmasından anlıyorsunuz.Lavanda’da geçireceğiniz birkaçgün, hem ruhen ve bedenenarınmanızı sağlıyor, hem deçevreyle kurulacak dostluğunönemini bir kez daha hatırınızdatutmanızı sağlıyor.İletişimUlupelit Köyü Seçkin Sokak No: 2Şile / İstanbulTel: (0.216) 736 56 41e-mail: info@lavandaotel.comwww.lavandaotel.comto dishes. Lavanda Restauranthas a rich menu which includesfinest examples of Europeanand Mediterranean dishes. Evena short glance at names of thedishes will give you the feeling thatyou are having a bite at a tableby the most beautiful shores ofthe world: Poached quail’s eggs,roasted asparagus, sliced brioche,fresh goat’s cheese baked in oven,caramelized fennel, confit of duck,lavander flavoured crème brulee,homemade ice-cream and many moredelights that should be tasted onlocation...You choose from a cellar thatcontains a fine selectionof Turkish and worldwines to accompanyyour food. You havea trusted helperwhen the choices getdifficult: Lavanda’sown wine expert is theservice chef educated onthe subject.Lavender odouredhealthLavanda BoutiqueHotel is a healthwarehouse. When youstep outside the hotelyou are immediatelyon the natural trailsleading into the forest. Ifyou`d like to divulge in somethingmore active than just walking thanyou can take part in paintballing,mountain biking, trekking in thenearby Yeşilvadi Nature SportsClub. There is even a choice forthose interested in hunting. Turkey`sfirst and only private game reserve“Sarsılmazavlak” is only 6km awayfrom Lavanda.It is also possible to relax in thehotel without ever stepping outside.A Sauna and a Jacuzzi with theviews of the forest, a steam room,rest areas with heated water bedsoutdoors and indoors take yourtiredness away in a short while.Another option is the open swimmingpool heated with solar energy andis available for use from spring toautumn.Reinforce your friendshipwith natureYou can tell from thedetails, from thepriority given to theuse of renewableenergy sources thatLavanda BoutiqeHotel`s indoor andoutdoor comfort andnaturalness is a product of a wholeunderstanding.A few days you can spend inLavanda will cleanse your bodyand soul and it will remind you theimportance of being a friend of thenature once more.ContactUlupelit Village Seçkin Sokak No: 2Şile / İstanbulTelephone: +90 (216) 736 56 41e-mail: info@lavandaotel.comwww.lavandaotel.com62 TÜRSAB DERGİ | HAZİRAN 2010


Antalya’da CIP salonu hizmete girdiAntalya yeni iç hatlar terminali içerisinde bulunan Türk Hava Yolları CIP Salonu hizmete girdi.17 Nisan’da gerçekleşen açılışa Başbakan Tayyip Erdoğan, Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, Kültürve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi Başkanı Mevlüt Çavuşoğlu,Almanya’nın Ankara Büyükelçisi Dr. Eckart Cuntz, THY Yönetim Kurulu Başkanı Hamdi Topçu ve THYGenel Müdürü Temel Kotil katıldı. Yeni hizmete giren CIP Salonu’nda CIP yolcu check-in hizmetleri iç hatlarterminali içerisinde ayrılmış özel bölümden başlıyor. Bu alanda bulunan özel check-in bankoları ile başlayanhizmetler, terminalin üst katına hâkim manzarası ve 120 kişilik oturma kapasitesine sahip yaklaşık 750 m 2salonda sunulan zengin yiyecek ve içecek çeşitleri, business center’ı, masaj koltukları, çocuk oyun odası,bebek bakım odası, engelli tuvaleti ve rahat dinlenme ortamı ile her an yüksek kalitede hizmet veriyor.CIP loungegoes into service atAntalyaTurkish Airlines’ CIP Loungehas gone into service insidethe new Domestic Terminal atAntalya. Taking part in the openingon April 17 were Prime MinisterTayyip Erdoğan, TransportMinister Binali Yıldırım, Cultureand Tourism Minister ErtuğrulGünay, Chairman of the Council ofEurope Parliamentary AssemblyMevlüt Çavuşoğlu and Germany’sAmbassador to Ankara, Dr. EckartCuntz, as well as the TurkishAirlines’ Board Chairman, HamdiTopçu, and President Temel Kotil.CIP passenger check-in servicesat the new CIP Lounge start in aspecial area set aside in the domesticterminal. The area, with specialcheck-in counters, includes anapproximately 750 square-meterlounge with a view of the terminal’supper level and a seating capacityof 120. Services offered include awide variety of food and beverages,a business center, massage chairs,a children’s playroom, an infantcare room, a handicapped toiletand comfortable rest environmentand high quality service at everymoment.HAZİRAN 2010 | TÜRSAB DERGİ 63

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!