Sanat karanlıkta çakılmış bir kibrittir…
Sanat karanlıkta çakılmış bir kibrittir… - Derin Düşünce
Sanat karanlıkta çakılmış bir kibrittir… - Derin Düşünce
- No tags were found...
You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
<strong>Sanat</strong> <strong>karanlıkta</strong> <strong>çakılmış</strong> <strong>bir</strong> <strong>kibrittir…</strong><br />
uğramış <strong>bir</strong>ilerine, savaş karşıtlığını empoze etmek tam anlamıyla savaş<br />
yandaşlığının bizzat kendisi olacaktır.<br />
Bir filmin hem militarizmi kutsaması hem de sanatsal açıdan çok<br />
başarılı olması mümkün mü?<br />
Bu soru çok zor <strong>bir</strong> soru. Ancak şunu söyleyebilirim: hiç<strong>bir</strong>imizin eli temiz<br />
değil. Bu yüzden bu kutsamanın “kör gözüm parmağına” <strong>bir</strong> kutsama<br />
olmasının zaten filmi <strong>bir</strong> tür propagandaya çevireceği için sanatsal açıdan<br />
değersizleştireceğini düşünüyorum. Ancak bu sadece militarizmin<br />
kutsanması açısından değil, diğer tür politik angajmanlar için de geçerlidir<br />
bence. Mesela ünlü İngiliz yönetmen Ken Loach, Marksist kesim tarafından<br />
işçi sınıfının dertlerini tasalarını, problemlerini büyük <strong>bir</strong> cesaretle ve politik<br />
<strong>bir</strong> angajmanla ele aldığı için çok sevilir. Ben ise Ken Loach‟ın en iyi<br />
filminin, politik <strong>bir</strong> dili olmayan ama buna rağmen çok şiddetli <strong>bir</strong><br />
toplumsal protestoyu içinde sırf sanatsal özelliği açısından taşıyabilen<br />
“Kerkenez - Kes” filminin olduğunu düşünüyorum. Çoğu önemli görünen<br />
filmi ise benim için çok değerli olmayan filmlerdir. Bence soruyu şu şekilde<br />
ele almak gerekli: <strong>bir</strong> sanatçı politik coşkuyu sanat eserine doğrudan<br />
yansıtabilir mi? Bence sanat eserine doğrudan yansıtılan politik coşku,<br />
aynen Tarkovsky‟nin söylediği gibi sahtekârlıktan başka <strong>bir</strong> şey değildir.<br />
Sinemayla yakın ilgilenen <strong>bir</strong> dostum söylemişti. Amadeus filminde<br />
Mozart’ın ölümünün tarihi gerçeklere uymadığı konusundaki<br />
eleştirilere Milos Forman, ben belgesel değil film çekiyorum diye<br />
cevap vermiş. Tarihi film gerçeklere uymalı mıdır? Yönetmenin bu<br />
konudaki tasarrufu nereye kadardır? Bu soruyla eminim çok sık<br />
karşılaşmışsınızdır. Siz ne düşünürsünüz?<br />
Ben, bu konuda Forman‟la aynı şekilde düşünüyorum. Tarihi filmin<br />
gerçeklerle <strong>bir</strong>e<strong>bir</strong> uyumlu olması filmi belgesele götürür (uyumlu da<br />
olabilir elbette ama belgesel gibi ele almamak koşuluyla). Ayrıca tarihin<br />
kendisi zaten çok yönlü algılanmaya müsaittir bence. En başta söylediğim<br />
gibi <strong>bir</strong> yönetmenin filminde o tarihi olayı bugüne nasıl taşıdığı ve o olayı<br />
bugün için nasıl anlamlı kıldığı önemlidir. Amedeus bence çok vasat <strong>bir</strong><br />
film; ama bu vasatlığı tarihi çarpıtmasından değil, tarihin içinde kalıp<br />
bugüne taşınamadığı için anlamlı olmaktan uzak olmasından kaynaklanıyor<br />
bence. Forman‟ın çok daha önemli filmleri vardır…<br />
Tarkovsky, Andrei Rublev‟i yaptığında, SSCB‟li eleştirmenler ve devlet<br />
görevlileri tarafından tarihi yanlış aktarmakla suçlanmıştı. Tarkovsky,<br />
filmin amacının tarihî <strong>bir</strong> bilgi aktarmak değil, <strong>bir</strong> sanatçının (Andrei Rublev<br />
<strong>bir</strong> ikon ressamıdır) çevresinde gelişen savaş, yıkım, eziyetler kısacası<br />
toplum ile ilişkisinin onun sanatının gelişimindeki etkisini anlamaya<br />
çalışmak olduğunu söylemişti. Bence de <strong>bir</strong> sanatçı duruşu bu şekilde<br />
olmalıdır.<br />
www.derindusunce.org<br />
Fikir Platformu<br />
20