24.01.2023 Views

1 (3)

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Nuray Narbay

Soyut Sanat

Yüzyıllar boyu konusunu figürden, manzaradan, nesneden alan sanatın yolu neden maddeler

dünyasından ayrıldı? Ne oldu da madde resmin ana malzemesi olmaktan çıktı? Figürler,

nesneler tuvallerden dönemin ressamları tarafından bir gecede ve sebepsizce çıkarılmadı

elbette. Bu sorunun cevabı belki de bütüncül bir yaklaşımla bulunabilecek bir alanda gizlidir.

Sanat hiçbir zaman durduk yere yeni bir hale doğru evrilmiyor. Çünkü sebep sonuç ilişkileri

ve dolayısıyla etkileşim kanunları görünen ve görünmeyen her alanda varlık gösterir.

Sanattaki bu non-figüratif, soyut döneme gelmeden hemen önceki süreci iyi anlamak, bize

sanatın belki de hâlâ en zor anlaşılan soyut alanına farklı bir gözle bakabilmemizde yardım

edebilir. Bu dönemin 1. Dünya Savaşı ile başlayan ve içine 2. Dünya Savaşı’nı, sanayi

devrimini, fotoğraf makinesinin kullanımının hayata iyice yerleştiği yıllar olduğunu akılda

tutmalıyız. Bu sürece gelene kadar sanatta konu sadece figür, doğa, akılla ve bilinen tek

gerçeklikle, yetenek ve kopyalama üzerinden devrini hâlâ sürdürüyor idi. Kaldı ki burda da

artık sanat kesin ve belirlenmiş kuralları hali hazırda yıkmış, anlık izlenimleri baş tacı eder

hale gelmişti. Yani gözlem ve değişkenliğin peşinde iz süren zihinler tuvallerinin başına

geçmişti bile. Keskin, net, şaşmaz kurallı madde, doğası gereği artık titreşime ve ışığa teslim

olmaya çoktan başlamıştı. Aynı eşzamanlılık içerisinde bilimde madde, Newton'un fizik temelli

teorileri ile elle tutulur, gözle görülür ve değiştirilemez sınırlı tarifinden, Plank, Heisenberg

ve biraz ileride Einstein tarafından ortaya sürülen matematik temelli bir hale doğru

evriliyordu. Nesnel gerçeklik denen şeyin katı ve değişmeyen değil, aksine bir önceki

gerçekliğine göre hep değişkenlik gösteren, doğada süreklilik ve aynılık değil, maddenin

sıçramalar, titreşimler halinde var olduğu anlaşılıyordu. İşte burada insanların ayrı

kategorilerde ve salt kendi alanlarıyla meşgul varlıklar olmadığını göz önünde bulundurarak

yola devam edersek, sanatçı da bilimle, bilim insanı da sanatla ilgilendiği için ve gelişmiş algı,

sorgulama kolkola iken doğal olarak bu sürecin sanatı, en sonunda nesne ile yüzleşeceği

alana çıkaracağını anlıyoruz. Bilimin yönergeleriyle madde bilinen anlam olarak katılığını,

sınırlarını kaybetmeye başladıkça değişen tanımla artık esasen enerji denen ve duyularla

algılanmayan bir alan olduğu ilan ediliyordu. Bu enerjilerin soyut kendi içinde geometrik yeni

bir evren düzenine kapı açtığı da anlaşılmaya başlanıyordu.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!