26.02.2013 Views

Gerisine Düşmeyip Ötesini Düşlememiz Gereken İlke - Ankara Barosu

Gerisine Düşmeyip Ötesini Düşlememiz Gereken İlke - Ankara Barosu

Gerisine Düşmeyip Ötesini Düşlememiz Gereken İlke - Ankara Barosu

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

<strong>Ankara</strong> <strong>Barosu</strong> Dergisi • Yıl: 65 • Sayı: 2 • Bahar 2007 • 35-41<br />

<strong>Gerisine</strong> <strong>Gerisine</strong> <strong>Düşmeyip</strong> <strong>Düşmeyip</strong> <strong>Ötesini</strong> <strong>Ötesini</strong> <strong>Düşlememiz</strong> <strong>Düşlememiz</strong> <strong>Gereken</strong> <strong>Gereken</strong> Đlke: Đlke: Cumhuriyetçilik...<br />

Cumhuriyetçilik...<br />

Euripides,* Yalvaran Kadınlar adlı tragedyasında<br />

Thebes’ten gelen habercinin “Mutlak Kral kim<br />

burada?” sorusuna, Atinalı Thesus’a yanıt verdirmişti:<br />

“Bu kent tek bir kişinin isteŞine baŞımlı<br />

deŞildir, özgür bir kenttir. Burada kral bir yıl boyunca<br />

iktidarı elinde bulunduran halktır. Özel bir<br />

güç saŞlamayız varlıŞa; eşit yetkiyi temsil eden<br />

özgür insanın sesidir burda.” 1<br />

Habercinin bunu anlamakta güçlük çektiŞini aktarmamıza<br />

herhalde gerek yoktur. Yine de demokrasinin<br />

yeniden kuruluşunda etkisi yüksek<br />

olan Pericles’in Atina Demokrasisini savunurken,<br />

Atina’da yurttaşların “kamusal yaşama -yani politikaya,<br />

devletin işlerine- katıldıklarını”, “Politikayla<br />

hiçbir biçimde ilgilenmeyen birinin kendi<br />

iyiliŞini düşünen biri de olamayacaŞını” vurguladıŞını<br />

belki hatırlatmalıyız. 2 Elbette Atina Demokrasisinde<br />

yurttaş, aynı zamanda sınıfsal bir<br />

kategoriydi, kadınlar, çocuklar ve baŞımlılar -köleler-<br />

yurttaş sayılmıyordu. Buna raŞmen Atina,<br />

insanlık tarihinde eşitlik ve özgürlük ideallerine<br />

* Avukat, <strong>Ankara</strong> <strong>Barosu</strong>.<br />

1 Eurupides, The Suppliant Women, Orestes and Other<br />

Plays içinde, Harmondsworth, Penguin Books, 1972, s.<br />

206-7’den akt. Arblaster, Anthony, Demokrasi, çev. Nilüfer<br />

Yılmaz, <strong>Ankara</strong>, Doruk, 1999, s.37<br />

2 Arblaster, Age, s.40 vd. Ayrıca bkz. Mısır, Mustafa Bayram,<br />

Demokrasiye Eleştirel Bakışlar, <strong>Ankara</strong>, Özgür Üniversite<br />

Yayınları, 1998<br />

Mustafa Bayram Mısır*<br />

Yaşamımıza yön verme konusunda, sık sık, hiç de kesin olmayan<br />

fikirlerin peşinden gitmeye mecbur oluruz; çünkü eylem fırsatları<br />

çoŞu durumda, biz şüphelerimizden kurtulmadan kaçıp giderler. Ve<br />

sık sık olduŞu gibi iki eylem akışına rastladıŞımızda, hangisinin<br />

gerçekleşme olasılıŞının daha yüksek olduŞunu kavrayamayız, fakat<br />

onlardan birini seçmek zorundayızdır.<br />

Descartes<br />

dayanan demokrasi düşünün kurulmasında, köktenci<br />

özyönetimi (yurttaşların dolaysız egemenli-<br />

Şi) ile çok güçlü bir esin oluşturmuştur.<br />

Bu çalışmada esasen, ülkemizde Cumhuriyetin<br />

kurulmasından bu yana süregelen “demokrasi”<br />

ve “cumhuriyet” ikiliŞine, hatta karşıtlıŞına dayanan<br />

tartışmaların 3 gerçekte dayanaksız oldu-<br />

Şunu ileri sürerek, “cumhuriyetçiliŞin” gerisine<br />

düşmeyip ötesini düşlememiz gereken bir ilke<br />

olduŞunu ileri süreceŞiz.<br />

Demokrasi Demokrasi şçin şçin Bir Bir Çerçeve Çerçeve Çerçeve<br />

4<br />

şlk olarak, şunu vurgulamalıyız; demokrasiyi herhangi<br />

bir döneme özgü ya da herhangi bir toplumsal<br />

formasyona ait bir siyasal sistemin adı olarak<br />

sınırlamak gerçekliŞi tam olarak karşılamaz.<br />

Demokrasiyi sadece bir siyasal sistem türü<br />

olarak ya da “siyasal katılma biçimi” olarak düşünmek<br />

doŞru olmadıŞı gibi, demokrasi, tarihsel<br />

süreç içinde, insanlıŞın eşitlik ve özgürlük taleplerinin<br />

somut ifade biçimi, kurumsal yapısı olmuştur.<br />

Denilebilir ki, tarihsel özgürleşme (egaliberterlik<br />

5 ) ile demokratikleşme birbirine çevrile-<br />

3 Bkz. Evren, Selim, “Bana Öyle Geldi ki, O Tartışma Bu<br />

Tartışma”, http://www.bianet.org/2007/04/ 13/94517.htm,<br />

14.04.2007<br />

4 Bkz. Mısır, Age, s.5 vd.<br />

5 Zizek, eşitlik ve özgürlük kavramını bir araya getirerek<br />

ikisini de içeren yeni bir kavram önermiştir: Egaliberte.<br />

<strong>Ankara</strong> <strong>Barosu</strong> Dergisi • Yıl: 65 • Sayı: 2 • Bahar 2007 35


ilir dolayısıyla benzerden öte, aynı kavramlardır.<br />

Elbette, çeşit çeşit demokrasiler vardır; ama<br />

biz sıradan insanların (yurttaşların) gözünde demokrasi,<br />

özgürlük ve eşitlik (egaliberte) umududur:<br />

“demokrasi yalnızca bir kurumlar -ne denli<br />

kaçınılmaz olurlarsa olsunlar- bütünü deŞildir;<br />

her şeyden önce bir istektir, bir umuttur.” 6<br />

şkinci olarak; ki, bu ilk önermenin bir sonucudur:<br />

demokrasi, siyasal sistemleri meşrulaştıran<br />

en etkili ideolojidir. şdeolojiyi, burada, siyasal ve<br />

toplumsal her tür egemenlik biçiminin (iktidar ilişkisinin)<br />

ona katılan özneler için yeniden üretimini<br />

saŞlayan fikirler toplamı olarak kullanıyoruz.<br />

Günümüzde, demokratik olmayan rejimler<br />

gayrimeşru sayılmaktadır. Bu, demokrasinin ideolojik<br />

işlevine işaret eder. �u halde demokrasi,<br />

bir kültürel dolayım tarifler. Touraine’in Demokrasi<br />

Nedir adlı yapıtında en çok üzerinde durdu-<br />

Şu şeydir bu: demokratik ekin (kültür). Bir demokrasinin<br />

varoluş koşulu, demokratik bir kültür<br />

yaratabilmesinde yatar. 7<br />

Üçüncü olarak; demokrasi düşüncesi, devletin<br />

varlıŞı ile çelişki içindedir. Demokrasi istemi, esasen,<br />

devletin sönümlenmesini gerektirir. Bildik<br />

bir çelişkidir bu: devlet sönümlenirse, siyasal bir<br />

sistem olarak demokrasiye de gerek kalmayacaktır.<br />

Ama bir toplumsal yaşama biçimi olarak demokrasi<br />

kökleşmiş olacaktır. şşte, “gerçek demokrasi”,<br />

Marx’ın “siyasetin yitip gittiŞi yerde”<br />

gördüŞü insanlıŞın umudu budur. Bu çelişki sadece<br />

Marksist yaklaşımlarca dile getirilmez; Touraine,<br />

devletin sönümlenmesi düşüncesine karşıt<br />

bir siyaset bilimcidir ama siyasal sistem olarak<br />

demokrasinin devletle çelişkisini tespit etmeden<br />

de geçmez:<br />

Demokrasinin giderek uzaklaşacaŞı şey, ulusal<br />

devlet deŞil, kendini usla özdeşleştiren ve siyasal<br />

dizgeyle karışan devlettir. Sendika eylemi ve sanayi<br />

demokrasisi başlayan demokrasinin sivil topluma<br />

doŞru uzun inişi sürecek. Demokratik kurumlar<br />

giderek daha "güçsüz" ve temsilcilik giderek daha<br />

doŞrudan olacak. Siyasal demokrasiden, toplumsal<br />

demokrasiye, ardından da ekinsel (kültürel) de-<br />

Genel olarak cumhuriyetçi gelenek, egaliberterdir.<br />

6 Touraine, Alain, Demokrasi Nedir, çev. Olcay Kunal,<br />

Yapı Kredi Yayınları, şstanbul, 1997, s.277<br />

7 Age, s.270<br />

36 <strong>Ankara</strong> <strong>Barosu</strong> Dergisi • Yıl: 65 • Sayı: 2 • Bahar 2007<br />

mokrasiye geçişte günlük uygulamalar giderek siyasi<br />

tartışma ve kararlara daha doŞrudan baŞlanmıştır.<br />

Haklar ve özgürlük bugün parlamentoda<br />

olduŞu ölçüde işletmelerde de savunulmaktadır,<br />

yarınsa, hastanelerde, okulda ya da medyada da<br />

savunulacak, çünkü Parlamento devletin sorumluluklarına<br />

zaman içinde giderek daha çok baŞlanmıştır.<br />

Bununla beraber temel olan hala Parlamento’nun<br />

müdahalesidir, hatta bu müdahale dirilahlak<br />

felsefesinde olduŞu gibi, sivil toplumun tartışmaları<br />

ve girişimleriyle hazırlanmış olsa bile. 8<br />

Böylece, aşaŞı yukarı bir çerçeve kurmuş sayılabiliriz:<br />

Atina’da da demokrasi isteyen yurttaşlar<br />

vardı, Paris’te demokrasi isteyenler görkemli bir<br />

Komün kurdular; SSCB’de muhalefet hep demokrasi<br />

istedi, Amerika’da da yurttaşlar demokrasi<br />

istiyor!<br />

Demokrasi, bu denli etkili bir sözcük ama henüz<br />

çeşitli tarihsel biçimlerini aşabilmiş olduŞu söylenemez:<br />

şlk demokrasi denemesi Atina’da yaşanıyor.<br />

Kavram, ilk defa, Atina polis’inde (şehirdevlet)<br />

uygulanan hükûmet etme biçimini tarif<br />

etmek için kullanılmıştır. Demokrasi etimolojik<br />

köken olarak da Yunanca’dır. Demos (halk) ve<br />

kratos (iktidar) kavramlarının birleşmesinden<br />

oluşmuştur: halk iktidarı. Her ne kadar, günümüzde<br />

demokrasi salt halk iktidarına indirgenemezse<br />

de, demokrasi düşüncesinin temelini oluşturan<br />

budur: “halkın kendi kendini yönetmesi...”<br />

Konu ile ilgili siyaset bilimcileri ve hukukçuların<br />

birçoŞu Atina söz konusu olduŞunda, Lipson’un<br />

“Atina’da gerçekten yurttaşların aktif katılımına<br />

dayalı bir siyasal model olarak demokrasi uygulanmıştır”<br />

9 önermesini kabul edecektir. Herkesin<br />

kamu işlerini (kurayla) yapmasına dayanan bu<br />

model, demokrasi tasavvurumuzu bugüne dek<br />

beslemiştir. Her ne kadar, günümüzde Atina’nın<br />

bir mit olduŞuna dair bazı eleştiriler yapılmakta<br />

ise de bizi ilgilendiren daha çok özyönetimci demokrasi<br />

düşüncesidir. Atina Demokrasisinin ilk<br />

özelliŞi yurttaşlar arsında olmasıdır; ancak, herkes<br />

yurttaş deŞildir; köleler ve kadınlar yurttaş<br />

sayılmazlar. Atina Demokrasisinin bir diŞer özelliŞi<br />

kentin (polisin) yönetim biçimi olarak şekil-<br />

8 Age, s.282<br />

9 Lipson, Leslie, Politika Biliminin Temel Sorunları,<br />

AÜHF Yayınları, <strong>Ankara</strong>, 1978, s.280


lenmiş olmasıdır. Demokrasi, polisi kuran yurttaşların<br />

yurttaş olma bilinci geliştiŞi ve böylece<br />

iktidarın (karar alma süreçlerinin) halkın elinde<br />

olması düşüncesi belirdiŞi zaman açıŞa çıkabilmiştir.<br />

Atina Demokrasisinin hafızalarımıza kazıdıŞı<br />

şey; yurttaşların siyasal yaşama katılma gere-<br />

Şidir. Demokrasi, böyle bir katılma olmadan tasavvur<br />

edilemez.<br />

Bu bakımdan, kısaca bu modeli tanıtmak yerinde<br />

olacak: Atina’da önemli işler (kamu işleri) her<br />

yurttaşın katılımı ile oluşan Yurttaşlar Meclisinde<br />

görüşülmekte, önergeler de yurttaşlar tarafından<br />

hazırlanmaktaydı. Alınan kararlar, Yurttaşlar<br />

Meclisinde kura ile seçilen yöneticiler tarafından<br />

yerine getirilmekteydi. Kura ile seçilen bu yöneticiler,<br />

merkezi iktidarı yalnızca bir yıllıŞına kullanabiliyorlardı.<br />

Ayrıca, her kura ile seçilen yönetici<br />

olamıyordu; kuradan sonra karma bir soruşturma<br />

yürütülüyor, ayrıca, yıl içinde Yurttaşlar<br />

Meclisinde şimdiki adıyla bir tür “güven oylaması”<br />

yapılabiliyordu. 10 Sadece bu kadarı bile, Atina’da<br />

yurttaşların köktenci özyönetimine dayalı<br />

bir siyasal sistemin olduŞunu göstermeye yeter. 11<br />

Demokrasinin dünya-evrensel olarak başat bir<br />

düşünce olması ise esasen, Aydınlanmadan sonradır.<br />

Aydınlanmanın tarihsel materyalist okuması,<br />

onun kapitalizmin gelişmesi ile ilgisini kurmaktan<br />

çekinmez. Fakat bu, kaçınılamaz ya da<br />

mutlak bir ilişki olmaktan ziyade, tarihsel bir<br />

örtüşmedir. Her tarihsel örtüşme gibi, Aydınlanma<br />

ve kapitalizm karşılıklı belirlenmişlik içerirler.<br />

Demokrasi düşüncesi de Aydınlanmadan<br />

sonra egemen olurken, bu karşılıklı belirlenmişliŞin<br />

kurbanı edilmiştir: kimi ideologlar, ekonomik<br />

liberalizmle demokrasi arasında kopmaz bir<br />

baŞ ararken, kimi eleştirel kuramcılar da, demokrasiyi<br />

kapitalizme özgü bir siyasal dizge olarak<br />

görme eŞilimi taşımışlardır. Burada benimsedi-<br />

Şimiz yaklaşım, “gerçek demokrasi”nin, kimi tarihsel<br />

biçimlerinden baŞımsız olarak, insanlıŞın<br />

evrensel “eşitlik ve özgürlük” isteminin (egali-<br />

10 Age, s. 279-280-281<br />

11 “�ehir devletlerinde devletten ayrı ya da profesyonelce<br />

olan hemen hemen hiçbir kuruluş yoktu... Atina Demokrasisi,<br />

tam olarak, ‘devlet’ ve ‘toplum’ arasındaki ayrımın<br />

uygun olmadıŞını belirtiyordu.” Anderson, Perry,<br />

Passages from Antiquity to Feudalism, London, New<br />

Left Books, 1974, s.43’ten Akt. Arblaster, Age, s.43<br />

berterliŞin) dışa vurumu olan, bu bakımdan, “siyasetin<br />

ve devletin sönümlenmesini” amaç olarak<br />

benimseyen, tarihsel bir program olduŞudur.<br />

Cumhuriye Cumhuriyetçilik: Cumhuriye Cumhuriyetçilik:<br />

tçilik: Modern Demokrasi’nin Kö Kök- Kö<br />

k<br />

tenci tenci Yüzü<br />

Yüzü<br />

Antikite’de ve bütün modern tarihte, demokrasi,<br />

insanlıŞın “eşitlik ve özgürlük” istencine verdiŞi<br />

ad olarak belirdiŞi gibi; Cumhuriyetçilik 12 de,<br />

modern tarihte, bu istencin “devrimci ve ihtilalci”<br />

bir tarzda dışa vurumu olmuştur.<br />

Demokrasi istencinin modern tarihte köktenci<br />

bir şekilde, cumhuriyetçilik olarak dışa vurumunun<br />

temel nedenlerinden biri, Padovalı Marsilius’tan<br />

Fransız Devrimine kadar, modern devletin<br />

biçimlenişinde “dinsel iktidar”la “dünyevi iktidar”<br />

arasındaki tarihsel kavga ise, bir diŞeri, siyaset<br />

dünyevileştikçe, onun muhatabı olan insanların<br />

-kapitalizmle açıŞa çıkan modern sınıfların-<br />

“Papa”dan kurtardıklarını “Kral”larına vermeye<br />

razı olmamalarıdır. Bu “kral” kendisine ayrılan<br />

“tarihsel yeri” kabul etmedikçe mümkün deŞildi.<br />

13<br />

Podovalı Marsilius, Barışın Koruyucusu’nda insanların<br />

ihtiyaçlarını karşılamak için topluluk halinde<br />

bir araya geldiklerini yazıyor. Gèrart Mairet,<br />

şöyle yorumluyor: “şşte bu kadar. Demek ki<br />

sivil toplum kendisi için kendiliŞinden varolur.<br />

(...) kendisinden üstün ‘bir yarar uyarınca düzene<br />

sokulmuş’ topluluk olarak varolmaz. Site (devlet,<br />

b.n.) baştan sona dünyevidir.” 14<br />

Podovalı’nın dehası, toplumu bütün unsurlarıyla<br />

birlikte ama onlardan baŞımsız, özerk bir yapı,<br />

12 Burada da biçimsel olarak “cumhuriyetçilik”ten söz<br />

etmiyoruz. Bu bakımdan “Anayasacılık hareketleri de”,<br />

“şngiliz parlamentarizmi de”, “Amerikan Federalizmi<br />

de” CumhuriyetçiliŞin bir biçimi sayılmalıdır.<br />

13 şngiltere, Hollanda, Belçika gibi ülkelerde bu “yer” böylece<br />

korunabilmiştir. Bugün insanlıŞın demokrasi yürüyüşü<br />

sürdüŞüne göre, Seçimle Gelen Krallar (Duverger,<br />

Maurice, çev. Necati Erkut, Kelebek Yayınları, şstanbul,<br />

1989) ya da şktidar Seçkinleri’nin (Mills, Wrigt, çev.<br />

Ünsal Oskay, Bilgi Yayınları, <strong>Ankara</strong>, 1974) “toplumsal<br />

cumhuriyetçiliŞin” demokrasi programının köktenci istençleriyle<br />

ve köktenci yöntemleriyle muhatap olmaktan<br />

azade olamayacaklarını tarihsel olumsallık penceresinden<br />

görebiliriz.<br />

14 Mairet, Gèrart, “Podovalı Marsilius’tan Louis XIV’e Laik<br />

Devletin DoŞuşu”, Devlet Kuramı içinde, çev. Cemal<br />

Bâli Akal, <strong>Ankara</strong>, Dost, s. 221<br />

<strong>Ankara</strong> <strong>Barosu</strong> Dergisi • Yıl: 65 • Sayı: 2 • Bahar 2007 37


ir soyutlama gibi düşünmesidir. Podavalı’ya göre,<br />

Barışın Koruyucusu, onu bir veri olarak göz<br />

önüne alıp, olan bir siyasi düzen kuramı geliştirir.<br />

Sosyal bütünsellik, onun birleştiricisi ilkesi<br />

olan sivil (insan yaratısı) yasayla, kendi kendisini<br />

ortaya koyar. Bu yasanın kaynaŞı da halktır. Böylece,<br />

Podovalı, “Rahipleri siyasal yaşamın dışına<br />

iter ve yasayı (genel olarak toplum ve iktidar makamı<br />

gibi) dindışı kaynaŞa -halka- baŞlar.” 15<br />

Machiavelli’nin aynı yolu yürüyerek “cumhuriyetçiliŞin”<br />

ilk örneklerinden birini verdiŞini söyleyebiliriz.<br />

Bu genel çerçeve içinde Machiavelli’nin<br />

klasik cumhuriyetçi geleneŞin kurucularından<br />

olduŞu 16 ya da devrimci bir düşünür olduŞu<br />

da ileri sürülmektedir:<br />

Cumhuriyetçi gelenek Machiavelli’nin kendi metinlerinde<br />

saŞlam bir dayanak bulur. Herşeyden<br />

önce kurucu bir iktidar olarak, yani iç ve içkin<br />

toplumsal bir dinamiŞin ürünü olarak, Machiavellici<br />

bir iktidar kavramı vardır. Machiavelli için,<br />

iktidar her zaman cumhuriyetçidir; her zaman<br />

çokluŞun hayatının ürünüdür ve onun ifade bulduŞu<br />

dokuyu oluşturur. Rönesans hümanizminin<br />

özgür kenti bu devrimci ilkeye baŞlı bir ütopyadır.<br />

Bu arada geçerli olan ikinci Machiavellici ilkeye<br />

göre, bu demokratik egemenliŞin toplumsal<br />

tabanı her zaman çatışmalıdır. şktidar karşı güçlerin<br />

ortaya çıkışı ve etkileşimi aracılıŞıyla örgütlenir.<br />

Dolayısıyla kent, sürekli kuruluş süreçlerinde<br />

eklemlenen çoŞul toplumsal çatışmalar aracılıŞıyla<br />

biçimlenmiş bir kurucu iktidardır. 17<br />

Machiavelli’de bu denli köktenci bir cumhuriyetçilik<br />

olduŞunu ileri sürmek güçtür. 18 Yine de<br />

15 Mairet, Age, s.223<br />

16 Petit, Philip, Cumhuriyetçilik, çev. Abdullah Yılmaz,<br />

Ayrıntı Yayınları, şstanbul, 1998, s.25 ve 40.<br />

17 Hart, Michael – Negri, Antonio, şmparatorluk, çev. Abdullah<br />

Yılmaz, Ayrıntı Yayınları, şstanbul, 2001, s.179<br />

18 Machiavelli’nin yaygın, “iktidara gelmek için her yol<br />

meşrudur” anlamındaki Makyavelizmin kurucusu olarak<br />

algılanışından tümüyle farklı bir “devrimci düşünür olarak<br />

Machiavelli” yaklaşımı da yaygın Machiavelli algısı<br />

ne kadar büyük bir haksızlıksa ve yanlışsa, o denli tarihsiz<br />

ve temelsiz bir Machiavelli tasarımına dayanmaktadır.<br />

Burada, Machiavelli üzerine bu iki karşıt açıklamanın<br />

ötesinde, tarihsel ve toplumsal bir ürün, çaŞının adamı<br />

bir düşünür olarak Machiavelli’ye müracaat ediyoruz:<br />

“Machiavelli bütünüyle kendi çaŞının adamıdır;<br />

kendi siyaset bilimi de, burjuva üretici güçlerin daha da<br />

gelişmesini kolaylaştıran ve saŞlayan siyasal biçim ola-<br />

38 <strong>Ankara</strong> <strong>Barosu</strong> Dergisi • Yıl: 65 • Sayı: 2 • Bahar 2007<br />

Prens’in yazarının aksine Discorsi’nin yazarı, siyasetin<br />

dünyevileşmesi ve dünyevileşen devlette<br />

yurttaşların iradesinin kurucu olması anlamında<br />

bir cumhuriyetçiliŞe, savunduŞu sınıfın çıkarları<br />

gereŞi de olsa meyleder.<br />

Bu “cumhuriyetçi” çizgi, çeşitli mücadelelerden<br />

sonra, açık ifadelerinden birine Fransız Devriminde<br />

varır. Rousseau’nun Toplum Sözleşmesi<br />

“radikal cumhuriyetçiliŞin” temel eserlerindendir.<br />

Rousseau, bu eserinde, egemenliŞin devredilemez<br />

bir şekilde halka ait olduŞunu savunur.<br />

Eserinde, somut insan ile soyut yurttaşı ayırıyor<br />

olması ve bunun bugün anladıŞımız anlamda<br />

demokrasinin sınırlarına dair gerçek şüphelere 19<br />

kaynaklık etmesi, hatta yazdıŞı bir mektupta, “En<br />

aŞırbaşlı demokrasiyle en kusursuz Hobbesçuluk<br />

arasında, savunulabilir hiçbir orta yol görmüyorum;<br />

çünkü Devlet içinde sürekli bir iç savaş<br />

demek olan insanlarla kanunların çatışması, tüm<br />

siyasi durumların en berbatıdır.” 20 demesi, onun<br />

toplumsal cumhuriyetçiliŞin köklerindeki yerini<br />

ortadan kaldırmıyor. Furet’in belirttiŞi gibi Rousseau,<br />

gelecekteki jakobenliŞin ve devrimci söylemin<br />

kavramsal çerçevesini çok önceden kurmuştur.<br />

21<br />

Burada sorun, Rousseau’da “ulus” diye kurulan<br />

yurttaşın, cumhuriyetçi gelenek içinde, yeniden<br />

“toplum”a tahvil edilebilmesindeki güçlükte yatar;<br />

ama cumhuriyetçi gelenek, bu konuda da<br />

“durmuş” deŞildir. Cumhuriyetçi çizginin en tepe<br />

noktası olan Paris Komünü, durmadıŞının kanıtı<br />

sayılmalıdır. 22 CumhuriyetçiliŞin soyut insan<br />

rak, mutlak ulusal monarşilerin örgütlenmesine eŞilim<br />

gösteren, zamanının felsefesini simgeler.” (Gramsci, Antonio,<br />

Modern Prens, çev. Pars Esin, Birey ve Toplum<br />

Yayınları, <strong>Ankara</strong>, 1984, s.24-25)<br />

19 En tipik şüphe, seçkinlerin “halkı yurttaşlaşmamış bir<br />

insan topluluŞu” olarak görmesidir. Demokrasiye karşı<br />

bu tür şüphe besleyenlerin de, halkın “yurttaşlaşmamış<br />

olduŞunun” göstergesi sayılabilecek kimi ideolojik eŞilimleri<br />

besliyor olması, “dini siyasete alet edenler” karşısında<br />

siyasete “ulusun kutsal saydıklarını” alet etmesi,<br />

siyaset sahnesinin çaŞımızda yeni Papalara terk edilme<br />

eŞiliminde olduŞuna dair olumsuz bir işaret sayılmalıdır.<br />

20 Akt. Furet, François, Fransız Devrimini Yorumlamak,<br />

çev. Ahmet Kuyaş, Alan Yayınları, şstanbul, 1989, s.58<br />

21 Age, s.59<br />

22 Paris Komünü üzerine bkz. Mısır, Mustafa Bayram, “Paris<br />

Komününden Porto Allegre’ye Toplumsal Özyöne-


olan “yurttaş seçkinciliŞinden” hızlıca “somut insan”a<br />

evrilmesinde, Rousseau’nun aşamayacaŞını<br />

ilan ettiŞi çelişkinin bizzat somut insanlar tarafından<br />

aşılmasına dair tarihsel eŞilim vardır. 23<br />

Devrimin 1794 Anayasası’nda “devrime katılan<br />

herkesin Fransız Cumhuriyeti’nin yurttaşları” olduŞunun<br />

yazıyor olması sadece bir tesadüf deŞildir.<br />

Devrimci Yönetim döneminde Anayasayı askıya<br />

alan Robespierre bile, Devrimci Yönetimin<br />

şlkeleri Üzerine söylevinde, “Yalnız demokraside<br />

devlet gerçekten, onu meydana getiren bütün bireylerin<br />

yurdudur ve kendi davasına, yurttaş sayısı<br />

kadar candan savunucu bulabilir.” der. 24<br />

Demokrasi Demokrasi ve ve ve Cumhuriyetçi Cumhuriyetçi GeleneŞin GeleneŞin Yozla Yozlaş- Yozla ş<br />

ması ması<br />

ması<br />

Cumhuriyetçilik, demokrasi düşüncesinin radikalleştiŞi<br />

bir aşamada ortaya çıkmıştır. Ancak, en<br />

ileri örneŞi -sadece 71 gün yaşayan- Paris Komünü<br />

sayılmazsa, radikalleşen demokrasi düşüncesinin<br />

çaŞımızdaki biçimsel karşılıŞı (temsili demokrasi)<br />

aşaŞı yukarı şöyle bir siyasal sistem olarak<br />

tarif edilebilir: yönetilenler yönetenleri seçecekler<br />

(temsilcilik), yönetenler sınırlanacak (kuvvetler<br />

ayrıŞı, sivil toplumun yönetime katılması<br />

ve siyasal toplumu denetlemesi vb.) ve yurttaşlardan<br />

kurulu bir toplum olacak... Bana göre demokrasi,<br />

insanlıŞın umudu olarak daha fazla bir<br />

“şey”dir: özgürlük ve eşitlik yolunda atılmış kurumsal<br />

bir adım. Buraya gelmeden, sadece bu<br />

saydıŞımız ilkeler çerçevesinde bile, ciddi sorunlar<br />

olduŞunu yine siyasal kuramcıların çalışmalarından<br />

izleyebiliriz.<br />

Maurice Duverger, yöneticilerin temsilciliŞini<br />

saŞlayan seçimlerin siyasal oligarşilerin (elitlerin)<br />

yeniden onanmasından başka bir şey olmadıŞını<br />

tim” Gri ve Yeşil, sayı:1, 2005 ve “Paris Komünü: ‘Gerçek<br />

Demokrasi’ OlanaŞı” Praksis, sayı: 10, Yaz-Güz<br />

2003.<br />

23 Nitekim, Fransız Devrimi eleştirmeni Edmond Burke,<br />

Fransız Devrimi Üzerine Düşünceler adlı yapıtında, devrimin<br />

bütün mesleklerin onurlu olduŞunu, berberler ve<br />

mumcular gibi “aşaŞı” insanlara da politikada söz hakkı<br />

veren bir eşitliŞi desteklediŞini ileri sürerek, devrimcileri<br />

“doŞaya karşı gelmekle” suçlamıştır. Akt. Arblaster, Age,<br />

s.59<br />

24 Robespierre, Saint-Just, Marat, Danton, Babeuf; Devrim<br />

Yazıları, der. ve çev. Vedat Günyol, Belge Yayınları, şstanbul,<br />

1989, s.81<br />

düşünmektedir. Bu sorunu tartıştıŞı popüler yapıtı<br />

Seçimle Gelen Krallar’da, Fransa ve Amerika’da<br />

“cumhuriyetçi monarşi”lerin kurulmuş bulunduŞunu,<br />

bu biçimiyle bu rejimlerin demokratik<br />

parlamenter rejimler olduŞunun iddia edilemeyeceŞini<br />

öne sürmektedir. 25 Bu tezin dayandı-<br />

Şı temeller, belirli yönleriyle, az sonra tartışacaŞımız<br />

Mills’in “şktidar Seçkinleri” tezi ile de uyuşmaktadır.<br />

Duverger, bu rejimleri birer “monarşi”<br />

ilan etmiştir, çünkü, yurttaşların pazarda, tercihleri<br />

tekeller tarafından manipüle edilen iradesiz<br />

tüketiciler haline dönüştürüldüŞünü varsaymaktadır.<br />

Büyük firmalar, üretimi körükleyen ve<br />

kontrol eden sistemin tümünü ya da tümüne yakın<br />

bir bölümünü ellerinde tutarlar. Tüketicilerin<br />

tercihleri yoŞun reklam kampanyaları ile kontrol<br />

edilir. Böylece, ancak devletin kurup işletebilece-<br />

Şi bir düzenleyici mekanizmaya ihtiyaç duyulur<br />

ve geleneksel kapitalizmin zayıf, eli kolu baŞlı,<br />

pasif devleti yerini güçlü, örgütlü ve dinamik bir<br />

devlete bırakır. 26 şkinci gerekçe budur: güçlenen<br />

devlet, son derece merkezileşmiş (monark) bir<br />

iktidar odaŞıdır. Bu arada, seçim oyunuyla oluşan<br />

parlamento da sadece siyasal elitin yaşamını sürdürmesi<br />

için vardır. Duverger’e göre, geleneksel<br />

politik sınıf parlamentonun üstünlüŞü düşüncesine<br />

baŞlı kalmıştır, çünkü, bu prensip o sınıfın<br />

üstünlüŞünü de güvence altına almaktadır. 27<br />

Burada çok kısa olarak deŞindiŞimiz Duverger’in<br />

yapıtı, esas ilhamını temsili demokrasinin savunulması<br />

düşüncesinden alsa da; her sayfasında<br />

siyasal elitin yozlaşmasına ve yabancılaşmasına<br />

(temsil sisteminin çöküşü) somut örnekler vererek,<br />

denilebilir ki, kapitalizmle özgürlüŞün uyuşamayacaŞını<br />

aynı düşünsel sistemin içinden göstermektedir.<br />

Her ne kadar Duverger, sorunu öyle<br />

koymuyorsa da, açıktır ki temel mesele, “devlet<br />

ve demokrasi” arasındaki gerilimdir. Güçlü ve<br />

merkezi devlet varoldukça, demokrasi güçsüzleşmektedir.<br />

Touraine bu görüşte deŞildir: devletsiz<br />

bir bütün toplumsal yapı düşünülemez.<br />

Demokrasi; devlet, siyasal toplum ve sivil toplum<br />

arasındaki ayrışmada aranmalıdır. Siyasal toplum<br />

özerkleştikçe demokrasi güçlenecektir. şşte tam<br />

25 Duverger, Maurice, Age, s.18<br />

26 Age, s.33<br />

27 Age, s.20<br />

<strong>Ankara</strong> <strong>Barosu</strong> Dergisi • Yıl: 65 • Sayı: 2 • Bahar 2007 39


urada, Touraine’in yapıtından yaklaşık bir yirmi<br />

yıl önce Mills tarafından kaleme alınmış olan şktidar<br />

Seçkinleri’ni hatırlamak gerekiyor. Touraine’in<br />

siyasal toplum dediŞi kavram, fiiliyatta, “iktidar<br />

seçkinleri”nden yani siyasal elitten başka<br />

bir şey deŞildir.<br />

Mills yapıtında, şkinci Dünya Savaşından sonra<br />

ABD’de, ekonomik, askeri ve siyasal kurumlar arasında<br />

“ortak çıkar alanlarının” oluşması dolayısıyla<br />

bu kurumların yapı ve işlev bakımından<br />

birbirlerini tamamlayıp bütünlediklerini, bunun<br />

sonucunda bu kurumların en üzerinde duran,<br />

ekonomik, askeri ve siyasal bürokrasinin giderek<br />

toplumsal köken, mesleki eŞitim, düşünce, deŞer<br />

ve davranış biçimleri açısından birbirine benzeşerek<br />

bir “iktidar seçkinleri” grubunu oluşturduklarını<br />

ileri sürmektedir. Bu, iktidar seçkinleri,<br />

kendi altlarında yer alan ikinci iktidar seçkinleri<br />

vasıtasıyla bütün toplumsal yaşamı ve bu arada<br />

siyasal iktidarı denetlemekte ve yönetmektedir.<br />

Bu durum, parlamentoyu ve siyasal partileri işlevsizleştirmek<br />

yanında, iktidar seçkinleri içinde<br />

merkezi bir yer tutan askeri bürokrasi yüzünden<br />

toplumun militaristleştirilmesine vesile olmuş ve<br />

iktidar seçkinleri yönetme faaliyetlerini “devlet<br />

sırrı” adı altında kamudan gizledikleri gibi, kendi<br />

denetimleri altındaki kitle iletişim araçlarıyla<br />

kamuyu belirlemeye başlamışlardır.<br />

Mills, yapıtında toplumun askeri bürokrasinin iktidar<br />

seçkinleri içerisinde oynadıŞı merkezi rol<br />

vasıtasıyla militaristleştirilmesine önemli bir yer<br />

verir. Zira, iktidar seçkinlerinin siyasal iktidarı<br />

sürekli ellerinde tutabilmelerinin anahtarı buradadır.<br />

Toplumun militaristleştirilmesi işini, iktidar<br />

seçkinlerini birbirine baŞlayan, bir aracı grup<br />

şeklinde örgütlenmiş “militarist klik” yerine getirmektedir.<br />

28 Mills’e göre, “toplumun siyasi, askeri<br />

ve ekonomik seçkinleri arasında militarist<br />

bir kliŞin kurulmuş olması demek, ekonomi hayatında,<br />

devlet hayatında ve askerlik alanında yer<br />

alan seçkinler arasında bir çıkar birliŞinin kurulmuş<br />

olması; bu seçkinlerin aynı amaçlar için<br />

kendi aralarında bir birlik meydana getirip bütünleşmesi<br />

demektir.” 29<br />

28 Age, s.128<br />

29 Mills, Wright, Age, s.308<br />

40 <strong>Ankara</strong> <strong>Barosu</strong> Dergisi • Yıl: 65 • Sayı: 2 • Bahar 2007<br />

Mills’e göre, Amerikan toplumunu, şirket sahipleri,<br />

yerel sosyete (zenginler), şirket yöneticileri,<br />

siyasal partilerin üst düzey yöneticileri, devlet içi<br />

üst bürokrasi ve askeri bürokrasiden oluşan bir<br />

elit yönetmektedir. Bu elit, yukarıda belirttiŞimiz<br />

gibi, çıkarlarının uyuşması, yaşam biçimlerinin<br />

uyuşması, üst statüler arsında serbestçe geçişlerin<br />

meydana gelmesi ve bunların ellerinde bütün bir<br />

toplumu yönetecek iktidarı bulundurmaları dolayısıyla<br />

oluşmuştur. Mills, Duverger gibi seçimlerin<br />

demokratik bir temsil olanaŞını taşımadıŞını<br />

düşünmektedir. Tekelci piyasa ekonomisi ve<br />

tüketici tercihlerinin kurduŞu kitle toplumu böyle<br />

bir olanaŞı ortadan kaldırmıştır. “Demokrasinin<br />

varolabilmesi iki öŞeye baŞlıdır: Yetenekli,<br />

etkin ve bilgili bir kamu; bilgili, bilgili olmasa bile<br />

bilgili bireylerden oluşan bir kamunun görüş<br />

ve düşüncelerine deŞer vermesine bilen bir liderler<br />

topluluŞu. Bilginin ve insan aklının toplumsal<br />

ilişkilerde düzenleyici bir etkinliŞi olabilmesi için<br />

de, insan aklının toplumdaki iktidar karşısında<br />

baŞımsız kalabilmesi, aynı zamanda da iktidarla<br />

çok yakın ilişkiler kurabilmesi gerekir. Bunun<br />

olması ise, özgür ve bilgili bir kamunun olmasına;<br />

bilgili kimselerin bu kamuya seslenebilmelerine,<br />

iktidar sahibi kimselerin de gene aynı kamuya<br />

karşı sorumlu tutulabilmelerine baŞlıdır.” 30<br />

Mills, böyle bir kamunun Amerikan toplumunda<br />

bile olmadıŞını düşünmektedir.<br />

Alain Minc ise, Yeni OrtaçaŞ adlı yapıtında, öznenin<br />

yok oluşunu incelerken bunun demokrasi<br />

için tehlikelerini de tartışmaktadır. Bir fundamentalist<br />

cemaatin ya da alt toplulukların parçası<br />

haline getirilen bireylerin, siyasal eyleme özgürce<br />

kalkışabilecek yurttaşlar olarak tasavvuru zordur.<br />

Yurttaşın yitişi deŞil yalnızca demokrasiyi tehdit<br />

eden; dünya piyasalarını denetleyen ulusalüstü<br />

tekeller, siyasal dizgenin kendi lehlerine çalışacak<br />

bir “siyasal oligarşi”nin sınırlı etkinliŞi ile<br />

kurulmasından hoşnut görünmektedirler. Böylece,<br />

liberal demokrasiler bile, temsili niteliklerini<br />

siyasal pazar diye nitelenebilecek seçim oyunu<br />

yüzünden yitirmekte, kuvvetler ayrılıŞı ilkesi de<br />

siyasal pazarın galipleri tarafından hor görülmektedir.<br />

Siyasal pazarın galipleri (seçim kazananlar)<br />

30 Age, s.497


her geçen gün daha fazla sınırlandırılma düşüncesine<br />

mesafeli bakmaktadırlar.<br />

Artık, genel olarak insanlık adına sınıf öznelerin<br />

yaptıŞı kurtuluş çaŞrılarının da pek kabul görmediŞi<br />

söylenebilir. Halbuki, demokrasinin zaferi<br />

demek, “özgürlük ve eşitlik” için çaŞrı yapan bir<br />

özgürlük anlatısının zaferi demektir. Touraine’<br />

nin de belirttiŞi gibi, demokrasi, herkesçe öznenin<br />

oluşumunun ve kurtuluşunun kurumsal koşulu<br />

olarak algılanmazsa, siyasal kararların yönetimi<br />

olmaktan öteye geçemez: “özel tarihsel durumları<br />

çözümlerken yetkeci bir eyleme karşı getirdiŞimiz<br />

eleştirel yargıları demokrasinin zaferi<br />

için kaçınılmaz olan kurtuluş istencinin kabulüyle<br />

birleştirmeliyiz.” 31<br />

Yine de demokrasi düşüncesinin egemen oldu-<br />

Şundan hala söz edilebilir. Zira, bütün siyasal sistemler,<br />

“demokrasi” oldukları iddiasındadır. Üstelik,<br />

aynı siyasal sistemler içindeki ortalama bir<br />

muhalif hareketinde parolası aynıdır: “daha fazla<br />

demokrasi...”<br />

Toplumsal Toplumsal Cumhuriyetçilik Cumhuriyetçilik ya ya ya da da da Özyönetim<br />

Özyönetim<br />

Demokrasinin iki ayrı düzeyde düşünebileceŞimiz<br />

bir kavram olduŞunu vurgulamıştık: Bir yanıyla,<br />

somut tarihsel bir biçim. Atina Demokrasisi,<br />

burjuva demokrasisi, sosyalist demokrasi gibi<br />

kullanımlarda görüldüŞü üzere. DiŞer yanıyla,<br />

insanlıŞın, “eşitlik ve özgürlük” arayışını somutlaştıracak<br />

bir siyasal dizge olarak normatif deŞer<br />

yüklü bir düşünce hatta ütopya.<br />

Burada ikinci anlamıyla kullandıŞımız demokrasi<br />

düşüncesi ve onun köktenci kolu toplumsal<br />

cumhuriyetçilik, “sivil toplumu aşma”ya yönelir.<br />

Sivil toplum devlet ikiliŞini aşmaktan söz etmiyoruz.<br />

Sivil toplumu aşmak, aynı zamanda, siyaseti<br />

de aşmak demektir. Sivil toplum, sınıf çıkarlarının<br />

çatıştıŞı yerdir; devlet de sivil toplumdaki<br />

sınıfsal bir ilişki olarak varolur. Özyönetim düşüncesi,<br />

bunun aşılması üzerine kurulur. Ancak<br />

o zaman, doŞanın insanlık tarafından eşitsiz temellük<br />

edinilmesi biçimleri aşılabilir ve özgürlük<br />

toplumsal bir ilişki olarak, seçme özgürlüŞünün,<br />

koşullu özgürlüŞün ötesinde toplumun ontolojik<br />

biçimi haline dönüşebilir. Çıkar ilişkilerinin aşıl-<br />

31 Touraine, Alain, Age, s.241.<br />

ması (bastırılması deŞil aşılması), bütün sınıflı<br />

toplumlarda görülen patriyarka gibi, cinsel eşitsizliklerin<br />

aşılması için de olanaklar yaratır. Cinsiyetin<br />

toplumsal olarak kuruluş biçimlerinin<br />

köktenci dönüşümü ve elbette doŞanın, yeniden<br />

üretilebilir şekilde temellükü mümkün olur.<br />

Siyasetin sönümlenmesi toplumsalın sönümlenmesi<br />

ile bir ve aynı şey deŞildir. Toplumsal, tarihsel<br />

bir biçim olan siyaset olmadan da kurulabilir.<br />

Siyaset olmadan kurulacak toplumsala “özyönetim”<br />

diyebiliriz. Kadir Cangızbay’ın tarifiyle,<br />

özyönetim, siyasal düzeyin sönümlendiŞi anda<br />

toplumun kendini gerçekleştirme biçimidir. Demokrasinin<br />

derinleşmiş biçimi, siyasetin sönümlenme<br />

anıdır. Özyönetimde toplumun özgür kuruluşu<br />

vardır; özyönetim, sınıfsal ve cinsel eşitsizliklerin<br />

aşılmasını, doŞanın yeniden üretilebilir<br />

temellük biçimlerinin açıŞa çıkışını gereksinir<br />

ve saŞlar. şnsanlar, zor ve boyun eŞme olmaksızın<br />

toplum halinde yaşamanın yalın koşullarına<br />

ulaşabilirler. 32<br />

Bugün Türkiye Cumhuriyeti’nin temel nitelikleri<br />

ile ilgili sürdürülen tartışmaların böyle bir tarihsel<br />

perspektif içinden anlamlandırılması; “367”nin<br />

sadece toplantı ya da karar yeterliŞi ile ilgili bir<br />

sayı hatta sadece kuru bir Anayasa hükmü olmadıŞını<br />

bize gösterecektir. Tartışma hukuki deŞil,<br />

siyasi ve toplumsaldır.<br />

Tartışmada “toplumsal cumhuriyet” istencini dile<br />

getirenlerin sesinin yitip gitmiş olması gerçeŞin<br />

bu yönünü görmemizi engellememelidir; siyasal<br />

ve toplumsal tarihimizde (geçmişimizde) parlayan<br />

anların -olumluluklarını ileri götürme istencimizi<br />

körükleyerek ve olumsuzluklarını eleştiri<br />

gücümüzü bileyerek- geleceŞimizi aydınlatan kısmı<br />

bu egaliberter ve köktenci demokrat ilkede<br />

saklıdır: Cumhuriyetçilik... Onu “yurttaşların<br />

cumhuriyeti” yapma sorumluluŞu ise, “toplumsal<br />

cumhuriyetçilik”in izini sürmekten ve egaliberter<br />

programın kurtuluş çaŞrısını duymaktan geri<br />

durmayacak bir sorumluluk bilinci ve duygusuyla<br />

ilgilidir.<br />

32 Bkz. Cangızbay, Kadir. “Siyaset Ötesi Toplum”, Sosyalizm<br />

ve Özyönetim: Reel Sosyalizmden Sosyalist Realiteye<br />

içinde, Öteki Yayınları, <strong>Ankara</strong>, 2003.<br />

<strong>Ankara</strong> <strong>Barosu</strong> Dergisi • Yıl: 65 • Sayı: 2 • Bahar 2007 41

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!