You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
•Nr: 43 (14) • 13.10.1988 *The Kurdish Newspaper<br />
-.......-...-----.............. ........-..................... ...... ..................................... .......— ...—-...-■.............................----------------— ................................<br />
•Tel; [46] 08-29 83 32 •Telex; 131 42 »Telefax; 08-29 50 56<br />
P R IC E<br />
BIHA • FİYAT<br />
2.5 DM<br />
5&kr<br />
3 G<br />
2.5 Sfr<br />
1 £<br />
1.5$<br />
KAMPLARDA BAAS + M İT + AÇLIK VE ÖNLENEMEYEN ÇOCUK ÖLÜMLERİ<br />
□ Kamplara tı<br />
% 84’ünü çocuklar, yaştılar<br />
ve kadınlar oluşturuyor!<br />
** s $ v * I w ^<br />
□ Resmi olarak 60 ila 80 h p<br />
civarında v e r ilp - * ^ 1 jg<br />
beraber gelen<br />
U lusal M il iş’i n<br />
Türkiye’den a;<br />
□ Geçen Ha<br />
969 mülteci<br />
Irak’a geri veri<br />
□ Dijle kenarı<br />
12 bin kişinin M id i<br />
kampta olaylar çık;<br />
2 mülteci ile 6 p<br />
□ TC yetkilileri<br />
yaşanamaz h<br />
Açlık, soğuk<br />
önlenemeyen<br />
ve yaratılan ol<br />
sivil halkı, Tür<br />
çıkmaya zorluyo<br />
□ KIZIL-HAÇ<br />
Türkiye’deki 5<br />
ikisinde<br />
kesinlikle yaş<br />
Li Swêdê rasîzi<br />
E SAYFA 3<br />
“ Kürt sorunu<br />
öne çıkarmal<br />
Ylva Johansson<br />
SAYFA 5<br />
Cezayîr dikele!<br />
c I -<br />
KÜRTLER VE GELENEKSEL POLİTİKADA SARSILMA ,Sayfa 4 O MUSTAFA KEMAL’İN BABASI KİM? Sayfall
politika • ekonomi • toplum<br />
OKUYUCULARLA<br />
Kurdistan Press, 41. sayıdan<br />
itibaren haftalık olarak yayınlanmaya<br />
başladı.<br />
Haftalık yayının büyük bir ihtiyaca<br />
cevap vereceği kanısındayız.<br />
Bununla beraber, Avrupa’da<br />
göçmenler açısından<br />
haftalık bir yayının, başarılması<br />
imkansız gibi görünen çok<br />
çetin bir iş olduğunu da biliyoruz.<br />
İmkansızı, mümkün kılmaya<br />
çalışacağız.<br />
Gazetenin bireysel fedakarlıklarla<br />
başa götürelemeyeceği<br />
açıktır. Bu nedenle, okuyucularımızdan,<br />
gönüllü muhabir ve<br />
yazarlarımızdan daha verimli,<br />
daha içtenlikli çalışmalar bekliyoruz.<br />
40 sayfalık yayın pratiğinde<br />
siyasi hareketlerden gerekli<br />
yardım ve desteği görmediğimizi<br />
belirtmiştik. Umarız, bu<br />
yeni yayın sürecinde, Kürdis-<br />
tan devriminde yer alma iddiası<br />
taşıyan siyasi hareketlerden<br />
gerekli yardım ve desteği görürü*;.<br />
Haftalık yayının daha fazla<br />
emek gerektirdiği açıktır. Önümüzdeki<br />
üç aylık süre içinde<br />
12 sayfa olarak yayını sürdürmeye<br />
çalışacağız. 1989 yılı<br />
için, okuyuculardan da gelecek<br />
önerileri değerlendirerek,<br />
gazetenin biçimi ve sayfa sayısı<br />
ile ilgili bazı değişiklikler<br />
yapmayı planlıyoruz. Henüz<br />
bir tasarı durumunda olan bu<br />
değişiklikler kesinlik kazanırsa,<br />
bunları okuyucularımıza<br />
duyuracağız.<br />
Bütün okuyucularımızı haftalık<br />
Kurdistan Press’e omuz ve-<br />
meye çağırıyoruz.<br />
Yanlış Eğilimler<br />
Donuyorlar!<br />
□ TC’nin uygulamaları karşısında çaresiz kalan sığınmacılar arasında,<br />
Türkiye’den ayrılma eğilimleri artıyor.<br />
□ Resmi rakamlara göre % 84’ü çocuk, kadın ve yaşlılardan oluşan 60<br />
ile 80 bin arasındaki mülteci kitlesi içinden 6-7 bin ulusal milisin Türkiye’den<br />
ayırtmasından sonra, kamplarda yanlız aileler kaldı.<br />
Dünya ve Türkiye kamuoyunun giderek unutmaya<br />
başladığı Kürt mültecilerin durumu,<br />
kamplarda oldukça hazin bir hal aldı. TC’nin<br />
Kürt mültecilerin barınma, beslenme, sağlık sorunlarını<br />
çözmemesi, kamplara yerleştirilen<br />
Kürt mülteciler arasında ciddi rahatsızlıklar yarattı.<br />
Kamp koşullarını sistematik olarak kötüleştiren<br />
TC’nin amacı, mültecileri kendi “rızalarıyla<br />
9 9 Türkiye’yi terketmeye zorlamak. Son bir<br />
hafta içinde resmi rakamlara göre 969 kişi Irak’a<br />
geri döndü. Diyarbekir’de Dicle nehri kenarında<br />
oluşturulan ve yaklaşık 12 bin kişinin bulunduğu<br />
kampta Irak’a dönmek isteyenlerle, istemeyenler<br />
arasında olaylar çıktı. Çıkan olaylarda<br />
2 mülteci ve 6 polis yaralandı. Mültecilerin, Di-<br />
yarbekir kampından Irak’a dönenleri hainlikle<br />
suçlayarak engellemek istemeleri üzerine kamplarda<br />
bulunan askerler tarafından havaya ateş<br />
açıldı ve olayların daha da büyümemesi için kampa<br />
takviye birlikler gönderildi. Bu arada kamp<br />
sakinleri zorla çadırlara sokularak “çadırdan<br />
çıkma yasağı9 9 ilan edildi ve bir çok kişi gözaltına<br />
alındı.<br />
Olaylar sırasında 500’ün üzerinde asker ve polis<br />
kamp içinde terör estirirken, daha önceden<br />
sınırlı olarak girilebilen kampa basın mensuplarının<br />
girişi de yasaklandı. Olaylardan önce her<br />
gün saat 10 -12, 15 -17 arası gazetecilere kamplara<br />
giriş izni verilirken, olaylardan sonra bu<br />
izin de kaldırıldı.<br />
Aile, çocuk ve kadınları Güney Kürdistan’ın iç<br />
Özellikle XX. Yüzyılın başlarından itibaren burjuva milliyetçi<br />
Kürt aydınlarının başlıca faaliyet alanlarından biri, sömürgeci devletlerin<br />
Kürt sorununa bir çözüm bulmaları üzerinde yoğunlaşmıştır.<br />
Aynı durum, Osmanlı İmparatorluğunun egemenliği altındaki diğer<br />
halklar için de geçerli. Örneğin Ermeniler ya da Rumlar için..<br />
Ermeni örgütleri Çarlık Rusyası ile İngiltere arasında süren sömürgeleri<br />
paylaşma mücadelesine göre politikalar oluşturdular. İstanbul<br />
ve Ege Rumları da, Yunanistan ve İngiltere’nin kendi sorunlarını<br />
çözebileceği zehabına kapıldılar.<br />
Sonuç her iki halk için de son derece trajiktir.<br />
Kürtler de, sürekli bir biçimde Batılı devletlerin, Kürt sorununa<br />
bir çare bulmaları yönünde diplomasi yaptılar. Batılı devletler, bu<br />
diplomasiyi kendi çıkarları gereği zaman zaman öne çıkarıp tartıştılar,<br />
zaman zaman görmezden, duymazdan geldiler. Esas olarak<br />
da, Kürt halkının mücadelesinin çağdaş ölçüler içinde çözümü için<br />
hiç bir tavır geliştirmediler.<br />
Günümüzde, garip bir biçimde aynı ilişki biçiminin öne çıkarılması<br />
ve ısrarla sürdürülmesi gibi bir eğilim var.<br />
Önce şu mutlaka bilinmeli: ulusal kurtuluşçu bir mücadeleye ve<br />
onun politikasına dayanmayan bir diplomasi olmaz. Ulusal kurtuluşu<br />
omuzlayıp götüren politik örgütülerin hedefleri içinde hareket<br />
etmeyen, onun emir komutasında olmayan diplomatik ilişkiler göçebe<br />
aydınların ezik kimliklerine kariyer olabilir belki.<br />
Sorunu, halkımızın içinde bulunduğu durumdan daha yukarıda<br />
veya daha aşağıda görme hakkına sahip değiliz. Mücadele eden örgütlerimizin<br />
durumu ne ise, mücadelenin seviyesi de odur. Sorunu,<br />
mücadele eden politik örgütler çözerler. Dolayısıyla bizim sübjektif<br />
düşüncelerimiz ne kadar fevkalade olursa olsun, belirleyici olan<br />
mücadele eden örgütlerin politik programları, stratik hedefleridir.<br />
Uluslararası diplomasi de ancak bu temel çizgi üzerinde şekillenir,<br />
bu temel çizgi üzerinde oluşur. Veya tersi olur, uluslararası diplomasi,<br />
mücadele eden örgütleri ezer, büzer; programatik hedeflerini<br />
küçültmeye, giderek terk etmeye ikna eder. Bu da, ulusal kur-<br />
tulşçu güçlerin emperyalist burjuvazi tarafından teslim alınması<br />
anlamına gelir. Ki, yeni güçler, yeni örgütler ortaya çıkarlar ve ulusal<br />
kurtuluş mücadelesini omuzlayıp götürürler!<br />
Bundan kuşku duymamak gerekir.<br />
Orhan KOTAN<br />
ANK • Kürdistan özel<br />
bölgelerinden Türkiye’ye geçirmekle görevli güvenlik<br />
peşmergeleri de, ailelerin kamplara yerleştirilmesinden<br />
sonra İran ve Güney Kürdistan’a<br />
dönmeye başladılar.<br />
Bir ay önce başlayan bu dönüşleri, son günlerde<br />
6 - 7 bin Ulusal Milis’inin de izlemesiyle, kamplarda<br />
kadın, çocuk, yaşlı ve hastalardan başka<br />
kimse kalmadı.<br />
Geçen hafta Kızıl Haç heyeti, kamplara yaptığı<br />
ziyaretten sonra, 5 kamptan 2’sinin yaşanamaz<br />
olduğunu açıkladı ve derhal acil önlemler alınmasını<br />
istedi. Bu iki kampın temizlik sorununun<br />
çözülmediğini, soğuktan korunmak için yeterli<br />
düzeyde battaniye olmadığını tespit eden Kızıl<br />
Haç yetkilileri, Kürt mültecilerin bir süre daha bu<br />
şartlar altında kalmaları halinda büyük faciaların<br />
doğacağımda belirtti.<br />
Öte yandan, 57yıl sonra ilk defa İtalya’yı ziyaret<br />
eden Başbakan Özal, basın toplantısında alay konusu<br />
oldu. Gazetecilerin Kürtlerle ilgili bir sorusu<br />
üzerine, Türkiye’de Kürt yoktur, Türkiye’nin<br />
Kürt sorunu yoktur biçiminde cevap veren Özal1<br />
ın konuşması kahkahalarla kesildi. Papa ile de<br />
görüşen Özal, Papa ile Kürt mültecilerin sorunlarını<br />
görüştüğünü açıkladı.<br />
ABD de ise, TC’yi bir hayli rahatsız eden gelişmeler<br />
oldu. Dışişleri Bakan Yardımcısı Edward<br />
Derwinski’nin, İran, Irak, Suriye ve Türkiye'nin<br />
bölüştüğü coğrafya Kürtlerin anavatanıdır biçimindeki<br />
sözleri, TC yetkilileri tarafından tepki<br />
ile karşılandı.<br />
Xwendevanên Hêja<br />
Kurdistan Press bi hejma-<br />
ra 41. an ve bû rojnamekî<br />
hefteyî.<br />
Em baverin ku wê weşana<br />
hefteyî bersiva daxwazekî<br />
mezin bîdıt. Di gel vê em<br />
baş dizanin ku bo mihaci-<br />
ran domandina weşana rojnamekî<br />
hefteyî li Ewrupa<br />
karekî dijware.<br />
Em dê tişte ne mimkin bi-<br />
kine karekî mimkin.<br />
Bo domandina rojnamê<br />
tenê fedekariyên şexsî terî<br />
nake. Ji ber vê yekê em<br />
benda xebatên kêrhatî û ji-<br />
dil yên xwendevan û nûçe-<br />
gihanên xwe ne.<br />
Di pratika 40 hejmarî de<br />
me ji hezên siyasî alîkarî û<br />
piştigiriyên pewîst nedît.<br />
Em hevîdarin, ku di dema<br />
weşana xwe ya nû de emê ji<br />
hêzên siyasî ku di şoreşa<br />
Kurdistanê de cîh digirin ali-<br />
karî û piştgiriyên pêwist<br />
bibînin.<br />
Her wisa eşkereye ku we-<br />
şana hefteyî kedekî zêde<br />
dixwaze. Emê her sê me-<br />
hên pêşiyê xwe de bi 12 rû-<br />
pelî weşana xwe bidomînin.<br />
Ji bo sala 1989 an li gor dax-<br />
waz û peşniyarên xwende-<br />
vanen xwe em ê şikl û hej-<br />
marê rûpelan biguhirînin.<br />
G er ev planên me şiklê xwe<br />
yê dawî bistînin emê van<br />
pêşkeşî xwendavanên xwe<br />
jî bikin.<br />
Em hemû xwendevanên<br />
xwe banî piştgiriya Kurdistan<br />
Pressê dikin.<br />
Dîtinên çewt<br />
Xasma di destpêka XX an de welatparêzên Kurd yên millî dixwes-<br />
tin ku dewletên kolonyalîst pirsa Kurdan hal bike. Van kesan bala<br />
xwe dabûn ser vî tiştî û karê xwe dimeşandin.<br />
Eynî tişt ji bo gelên din ku di bin destê Osmaniya de dijiyan jî der-<br />
bas dibe. Mesela Ermenî û Rûm... Rêxistinên Ermeniyan xwestin<br />
pişta xwe bidin Rusya Çarî û Englistanê. Rûmê Ege jî wusa bawer<br />
dikirin ku wê Yewnanistan û Englistan mesela wan hel bike...<br />
Lê dîrok van herdu gelan jî rast demexist, xwe ji trajediyê xilas<br />
nekirin... Pişta wan şikest.<br />
Rêxistinên Kurd jî pişta xwe tim û tim bi dewletên rojawa germ kirin.<br />
Li gorya wan dîplomasiya xwe ajotin. Dewletên rojawa vê rew-<br />
şê li gorya menfeetên xwe bi kar anîn. Cama pirsa Kurda derxistin<br />
holê, cama jî ji kok ve tefandin û xwe bêdeng kirin. Di esas de ji bo<br />
helkirina mesela gelê Kurd tewrekî baş (medenî) nedanîn.<br />
îro jî dîsa ev tişt eşkere tê lîstin. Dîsa hineka dixwazin vê şopa ke-<br />
vin bidomînin.<br />
Divê em vê rastiyê ji bîr nekin: Tevgera millî divê pişta xwe bide<br />
gel. Dîplomasî bê alîkariya hêzên têkoşer nameşe. Divê dîplomasî<br />
pişta xwe bide rêxistinên ku di nav gel de bi hêzin. Dîplomasî bi<br />
mêjî û rêçikên koçeriyê çênabe. Kariyerekê bê bingeh wê zû<br />
bitefe...<br />
Em nikarin xwe raserê gelê xwe bibînin. Rewşa gel çi ye, divê em<br />
wek wan bimeşin. Rewşa rêxistin û rewşa şoreşê bi hev re girêdayî<br />
ye. Problem bi destê rêxistinên ku di nav têkoşînê de ne, dikare hel<br />
bibe. Ji bo vê yekê dilê me çiqas jî bixwaze divê em li ser rastiyê<br />
bisekinin û guh bidin rêxistinên ku şoreşê didomînin. Divê çavê me<br />
li ser praxram û stratejiya wan be.<br />
Dîplomasiya navnetewî tenê bi vê awayî dikare bimeşe û giraniya<br />
xwe deyne.<br />
An jî berevajî (eksê) vê tiştê dikare bibe. Dîplomasiya navnetewî<br />
dikare rêxistinên têkoşer bêxe bin çengê xwe wan li ber çavê dinê<br />
piçûk bike, biperçiqîne û bipelêxe. Ev jî dibe sebebek ku tevgera<br />
rizgarîxaza netewî bikeve destê hêzên emperyalist, ev jî dikare hê-<br />
zên nû, hêzên girêdayîyê emperyalîzmê bîne holê.<br />
Divê em bi çavekî şuphe û bi çavekî şiyar li van mêzekin.<br />
RÛPEL / SAYFA 2 KURDİSTAN PRESS • 13 ÇIRI / EKİM 1988
êzanî • aborî • civakî<br />
U Swêdê rasizm<br />
□ Bajarê Sjöbo bû Mekka rasîst û faşîstên Ewrupa!<br />
□ Ji rasîstê Fransê Le Pen bigre heta partiya faşîst a Danîmarkê<br />
Sven Olle-Olsson pîroz kirin!<br />
□ Xerîbên serreş ji Sjöbo direvin!<br />
ANK • Stockholm<br />
• Li Swêdê ji bo xerîban piştê<br />
referanduma bajarê Sjöbo<br />
dewrekî nû destpêkir. Hin ba-<br />
jarên din jî dixwazin li ser qe-<br />
bulkirina xerîban referandum<br />
çêkin.<br />
• Partiya Çenter, Serokê Beledi-<br />
ya Şobo rasîst Olle Olsson û du<br />
hevalbendên wî ji partiyê avêt.<br />
Van rojan Swêd dihêje. Nava Swêd<br />
wek nava derya Baltiqê pêl bi pêl e.<br />
Mesela xeriban li bajarê Şobo wek di-<br />
namîtek li ser dilê Swêd teqiya. Ne te-<br />
nê pirraniya gel herwusa teyr û tûr,<br />
masî û gamasî jî ji şerma xwe dileri-<br />
zin. Dîroka Swêdê rûreşiyek waha<br />
pîs, çepel û qirêj heta niha nedîtîye û<br />
nejîjiyaye.<br />
Em li ser vê rewşê di hejmara 41-an<br />
de bi kurtî sekinîbûn. Çawa tê bîra we<br />
di 19 ê îlonê de li bajarê Şobo referan-<br />
dumek hatibû çêkirin. Sebebê refe-<br />
randumê ev bû: Her sal bi hezaran în-<br />
sanên polîtîk tên Swêdê, hikumet dix-<br />
waze van kesan li bajar û gundên<br />
Swêd bi cî bike, bo ku êdî cî di bajarê<br />
mezin de nemaye. Lê Belediya Şobo<br />
dijî vê tiştî derket û deriyê xwe li ruyê<br />
xerîban girt.<br />
Sjerokê Belediyê ku ji partiya Çenter<br />
e, yanî ji partiya xwedî milk û gundiya<br />
ye, hikumeta Swêd anî leyistikê û re-<br />
ferandumek xwest. Hikumet pêşne-<br />
yara Sven Olle Olsson qebul kir. Ra-<br />
sîstên (nîjadperestên) Elman, Dan-<br />
mark, Frense û hemû Ewrupa li<br />
Serokê Partiya Çenter, Olof Johansson:<br />
“Pirsa xerîban pirsa civakê ye, ne tenê pir-<br />
sa partiya me ye.<br />
hev civiyan vê kêysê nerevandin. Kar<br />
û xebatekê dijwar ajotin. Dawiya da-<br />
wî di 19.9.1988-an de gihiştin arman-<br />
ca xwe. Piştê referandumê ji % 60 ge-<br />
lê Şobo ji xerîban re got na...<br />
Partiya Çenter piştê vê referandumê,<br />
Sven Olle Olson û du hevalên wî yên<br />
din ku raste rast bi partiya rasîstan re<br />
didin û distînin, ji partiyê avêt. Lê<br />
Partiya Çenter di biryara xwe de de-<br />
reng mabû. Bo ku piştê referandumê<br />
gelê Şobo bi şahîkî mezin li van her sê<br />
rasîstan xwedî derket û wan qehre-<br />
man îlan kir...<br />
Ev bûyera ku li bajarê Şobo çêbû, ne<br />
tenê ji bo xerîbên ku li swêdê dijîn<br />
tehlukeye, herwusa ji bo hemû xerî-<br />
bên Ewrupa jî tehlukekî mezin e. Ji<br />
niha ve rasîstên Danmark, yên Nor-<br />
weçê dixwazin şopa Şobo bajon.<br />
HİKUMET jî r û r e ş e .<br />
Piştê referanduma Şobo, li Swêdê<br />
erd hejiya, munaqeşekî dijwar di roj-<br />
name, radyo û televîzyonê de destpê-<br />
kir. Bi baweriya pirr kesan ev netîca<br />
çetîn û çewt ji şaşiyên hikumetê hate<br />
holê. Bo ku hikumet ne mecbur bû ku<br />
vê çeka referandumê bida destê rasîstan...<br />
Lê mixabin êdî dereng e. Hikumet<br />
dixwaze xwe bixapîne û meselê<br />
lokalîze bike. Li gorya hikumetê gelê<br />
Şobo nikare gelê Swêdê temsîl bike.<br />
Divê mirov vê tiştê hewqas mezin<br />
neke.<br />
Lê di rastiyê de hikumet xwe dixapî-<br />
ne. fikrê rasîstî li Swêdê çiqas diçe bi<br />
hêz dibe... Ji bo rasîstên Swêdê yekî<br />
Elman an jî Ingiliz û Denmarkî ne xe-<br />
rîb e. Ev kesên ha, kesên çav hêşîn û<br />
mûzerk her tim dikarin werin Swêd û<br />
bijîn. Lê kesên por reş, çav qehweyî<br />
divê piyê xwe navêjin Swêdê. Yanî bi<br />
kurtî Sven Olle Olsson û hevalbendên<br />
wî rast û rast li dijî ser reşan e, li dijî<br />
gelê Efriqa ne. Lê hikumeta Swêdê<br />
naxwaze vê rastiyê qebûl bike. Hikumet<br />
hem xwe û hem jî gelê Swêdê di-<br />
xapîne.<br />
KOKA RASÎZMÊ KEVN E<br />
Em tev dizanin di herba duyemîn de<br />
çi bi serê gelê cuhû hat. Hîtler û he-<br />
valbendên wî bes koka germana ji<br />
xwe re kirin armanc û yên din dan ber<br />
şûran. Bi mîlyonan zarok, keç, xort,<br />
kal bi gazên jehrî, di firûnên xazê de<br />
hatin şewitandin û kuştin. îro jî dîsa<br />
pirr kes û hêz li Ewrupa dixwazin vê<br />
reyî pêk bînin. Netîca referanduma<br />
Şobo yek ji wan armanca ye...<br />
REWŞA XERÎBAN<br />
LI SWÊDÊ NEBAŞ E!<br />
Rast e li Swêdê mafê sosyalî ji welatên<br />
din yên Ewrupa piçek çêtir e. Xani-<br />
yên ku xerîb tê de dijîn an jî mafê zarok<br />
û jinan ji tevê Ewrupa bilintire. lê<br />
gava mirov bi nêzîkî li rewşa xerîban<br />
xasma li rewşa serreşan mêze dike,<br />
dibîne ku weziyet hewqas ne ronahî<br />
Serokê rasîstên Şobo Sven Olle Olsson ji Partiya Centerê hat avêtin. Ma pozê wî dişewite gelo!?<br />
Foto; Rolf Olsson<br />
ye. îro li Swêdê ji bo yekê xerîb yê serreş<br />
pêşveçûn pirr zehmet e. Serreş ji sibê heta<br />
nîvê şevê bes firaq û şûşên Swêdiyan di<br />
restoranan de dişon, paqijî dikin. Pirraniya<br />
zarokên xerîban zimanê zikmakî ji bîr<br />
kirine û zimanê Swêdî jî hîn nebûne. Bê<br />
zmantî dibe sebeba paşketinê. Pirraniya<br />
zarokên mihacir nikarin herin lîse an jî di-<br />
bistanên bilind.<br />
Ev jî dibe derdekê pirr mezin di navbera<br />
zarokan û gelê Swêd de. Ji aliyên din ailên<br />
xerîban ji wê rewşê ne rehet in.<br />
LI SWÊDÊ ÇIKAS KURD HENE?<br />
Hejmara Kurdên Swêd bi temamî nayê<br />
zanîn. Li gorya hinek statîstîkan di navbera<br />
8-10 hezar Kurd li Swêd dijîn.<br />
Lê dökumanekê resmî di destê me de tun-<br />
ne. Divê hejmara Kurdan bê derxistin.<br />
Çendê wan zarone, çend mer û jin hene,<br />
salê wan çi ne dibe bê tesbît kirin. Ev kar<br />
û bar dikeve ser pişta xwendewanên Kurd<br />
yên ku diçin unîversîtê. ★<br />
KURDISTAN PRESS • 13 ÇIRI / EKIM 1988_______________________________________________________________________________________________________________ RUPEL / SAYFA 3
.^ . ^ , i:fH<br />
'*.. -i İ S*<br />
...!<br />
:î.1<br />
: v-<br />
: '<br />
' î<br />
« t<br />
'<br />
Multeciyên Şîlî ji rewşa polîsên Swêdê ne razî ne! Foto; Hans Runesson<br />
Kar nadin penaberên politik<br />
Rojnamevanê Swêdî Laif Norrman,<br />
di roja 10. Çiriyê de di rojnama Da-<br />
gens Nyheîer de li ser rewşa penabe-<br />
rên (miltecî) polîtîk ên li qempan lê-<br />
kolînekê dirêj nivisand. Laif Norrman<br />
di vê nivîsarê de li ser rewşa<br />
aborî, polîtîk û psikolojik a penabe-<br />
ran radiweste. Ew dinivîsîne ku pira-<br />
niya wan penabarên polîtîk, ji 2-3 salî<br />
bêtirin ku li qempan benda misadê<br />
ne. Lê mixabin ji bo wan tu bersivekî<br />
pozîtîv nîne.<br />
Daîra Bîyaniyan (SIV) li ser rewşa<br />
wan hewqas nasekine. Ji ber vê yekê<br />
moralê wan gelek xirab e û roj bi roj<br />
problemên wan yên civakî û psîkolo-<br />
jîk zêdetir dibin. Ew dixwazin kar bi-<br />
kin, lê îzna wan ya xebatê nîne. Li<br />
derdora qempa Sâvsjö kar gelek e.<br />
Pêwîstiya xwediyê febrîqan bi van<br />
kesên penaber heye.<br />
Di hejmara Kurdistan Press<br />
ya 42 an de em li ser axaftina<br />
Wezîrê Swêd ya Derveyê We-<br />
lat Sten Andersson sekinîbûn.<br />
Me di xebera xwe de gotibû<br />
ku Sten Andersson di peyva<br />
xwe ya Koma Miletan de rew-<br />
şa Kurdan neaniye zimên.<br />
Lê divê em vê şaşiya xwe<br />
rast bikin. Bo ku bultena We-<br />
zareta Derveyê Welat a Swêd<br />
pirr dereng kete destê me. Ça-<br />
wa tê zanîn ev wezaret wek<br />
hemû rojnamên din her tim ji<br />
Kurdistan Press re jî infor-<br />
masyonê dişêyne. Lê mixabin<br />
ev car bultena informasyonê<br />
dereng hat. Ji bo vê yekê jî me<br />
peyva Sten Andersson ya Koma<br />
Mileta bes ji rojnamên<br />
Swêdî girt û nivisand. Di roj-<br />
naman de peyva Sten Andersson<br />
bi kurtî hatibû çapkirin.<br />
Piraniya rojnamên Swêdî yên<br />
heri mezin peyvên wezîr yên<br />
li ser rewşa Kurdan çap ne-<br />
kiribûn.<br />
RU PEL/SAYFA 4<br />
Yek ji wan xwedî şîrketan dibêje;<br />
-Febrîqa me hurikê daran çêdike. Ji<br />
me re her meh nêzîkê 50 karker pê-<br />
wîste. Bi dîtina min ger ev penaber<br />
dema li ba me kar bikin dê moralên<br />
wan baş bibe û wê pere jî qezenc bikin.<br />
Wê çaxê wê barê belediyan jî<br />
pirr sivik bibe.<br />
Berpirsiyarê Biyaniyan a sosyalî li<br />
Sâvsjö dibêje ku, eva 19 sale ku ez bi<br />
bîyaniyan re mijûl dibim, heta niha<br />
min ji wan tu xirabî nedîtiye. Ez ba-<br />
wer im ku xelkê Sâvsjö dê problemên<br />
wan penaberan ji nêz ve bibîne û alî-<br />
kariya wan bike.<br />
Li ser vê rewşa penaberên polîtîk ên<br />
li Sâvsjö rojnamevan bi berpirsiyarê<br />
Daîra Bîyaniyan Chrîstîna Rogestam<br />
re dipeyive. Rogerstam, dibêje ku:<br />
-Rast e. Ez bi rewşa wan kesên li qe-<br />
STEN ANDERSSON<br />
0 PIRSA KURDAN<br />
Foto, Elin Clason<br />
Wêzîr Seten Andersson<br />
:<br />
mpan baş dizanim. Lê ew ne çewtiyên<br />
me ne, yên polîs in. Ew heta niha îfade-<br />
yên hinekan ne girtine an jî dereng digi-<br />
rin û dişînin. Em nikarin wan bidin xebi-<br />
tandin; ji ber vê yekê jî guhertina qanûna<br />
penaberan lazim e. Ev jî karê parlamen-<br />
toyê ye. Parlamento dê di qanûna penaberan<br />
de guhertin çê bike. Di 1989-an de<br />
ew penaberên ku bêne Swêdê dê di navbera<br />
çardeh roj an de bersiva rûniştin û<br />
xebata wan bête dayîn.<br />
Li Swêdê neheqîkî mezin li wan xerîbên<br />
ku xwedî meslek in, an jî xwedî hüner in<br />
dibe. Wek nimune, mihendis, mamoste,<br />
sosyolog, resam, nivîskar, rojnamevan...<br />
Memurên Swêd tenê karûbarên fraqşuş-<br />
tinê an jî paqijiyê pêşkêşê wan dikin<br />
Em dixwazin xwendevanên<br />
xwe di vî warî de ronî bikin û<br />
herwusa em izrê xwe ji wezîr<br />
dixwazin.<br />
Di 27 ê îlonê de Sten Andersson<br />
axaftinekê dûr û dirêj<br />
li Koma Mileta kir. Wezîr di<br />
axaftina xwe de li ser rewşa<br />
Kurdan jî weha got:<br />
“... Hikumeta me xasma li<br />
ser çeken kimyevî pirr diseki-<br />
ne. Çawa em dibînin û dizemin<br />
ordiya Iraqê vê çeka bi jehr û<br />
tehlûke li dijî gele Kurd bi kar<br />
aniye. Em û hinek welatên din<br />
vê rewşê qebul nakin û em dix-<br />
wazin lêkolînekî çêkin. Aşiti-<br />
ya Iran û Iraqê divê nebe sebebi<br />
qetlîama gelê Kurd.<br />
Çawa tê xwûyanîkirin Wezî-<br />
rê Swêdê Sten Andersson bi<br />
mêrxasî û bi camêrî li ser pirsa<br />
Kurdan sekiniye û vê pirsê<br />
li hember Koma Miletan aniye<br />
zman.<br />
KÜRTLER ve GELENEKSEL<br />
POLİTİKADA SARSILMA<br />
TC devleti, içinde yaşanan ve bir buz dağı gibi sınırlı boyutlarda açığa çıkan<br />
çatışma, geleneksel devlet politikalarını, buna uygun ideolojileri ve yapılan<br />
değiştirme kavgası kendisini Kürtler konusunda çok açık biçimde<br />
hissettiriyor. Son gelişmeler, geleneksel politikalarda belli değişmeler olacağını,<br />
değişikliğin kaçınılmaz olduğunun ip uçlarını veriyor. Birtakım olguları<br />
alt alta sıralamak bile bu yargıya ulaşmak için yeterli.<br />
Avrupa ve Amerika Kiirtlerin bir halk, bir azınlık olarak tanınmasını istiyorlar.<br />
Bu yönde çeşitli baskılar yapmaya başladılar. AET’ye girmek isteyen<br />
bir Türkiye’nin bu yönde değişiklikler yapması kaçınılmazdır. M. Ali<br />
Birand’ın Apo ile röportajı, belli çevrelerin düşünülmüş adımıdır. Paris<br />
Kürt Enstitüsünün Amerika ve Avrupa nezninde atağa kalkması ile parelel<br />
yapılmış bir girişimdin Türkiye’de Kürt politikasına askeri değil, politik<br />
araçlarla yaklaşmak isteyen kesimler, belli bir atağa kalkmışlardır. Soruna<br />
politik yaklaşmak, politik çözümler aramak isteyen çevrelerin, bölgede yaşanan<br />
olayların, ' ‘bir kaç başı bozuk teröristin ’ ’ işi olmadığmı kamuoyunda<br />
açık hale getirmeleri gerekiyor. Savaşanların nitelikleri ne olursa olsun<br />
üzerinde düşünülmesi zorunlu ciddi politik taleplerden hareket etmektedirler.<br />
Ve hareket noktası yapılan politik talepler, savaşanlarla sınırlı olmayan<br />
derin maddi köklere sahiptir.<br />
Geleneksel politikalarda değişiklik olabileceğinin ip uçlarının ortaya çıkması<br />
çeşitli politik çevelerde yoğun bir hareketlüiğe yol açmış vaziyette.<br />
Kürtlerin bir halk olarak varlığını kabul üzerine oturmuş yeni politik çözümler<br />
üstüne düşünülmeye başlanıyor. Bu tabi ki geleneksel TC devlet politikasında,<br />
kendisine göre “köklü” bir değişimdir. Deyim yerinde ise,<br />
Kürt “sorununda”*, askeri araçların arka plana, politik yaklaşımların ön<br />
plana kayması eylemi şüphesiz bu politikayı yapacak tarafların kimler olduğu<br />
sorusunu gündeme getiriyor.<br />
TC politikalarında değişiklik konusunda yoğun bir iç çatışma yaşanıyor.<br />
Konu henüz TC devleti içinde ciddi bir çatışma sorunudur. Bu noktada<br />
hangi eğlimin ağır basacağı da belli değildir ve ayrıca askeri ve politik çözümlerin<br />
hiçbir biçimde alternatif olarak tam karşı karşıya durmadıkları da<br />
bilinmek zorundadır. Politik “çözümlerin” oturtulması, belki askeri araçların<br />
da denetiminde olacaktır. Çünkü sonuçta çözüm, TC’nin politik çözümü<br />
olacaktır ve bunu kabul etmeyen yeteri kadar ‘savaşılmak zorunda<br />
olunacak’ güç de her zaman bulunacaktır. Fakat bu olası değişildik eğilimlerinin<br />
derhal belli yeni saflaşmalar yarattığını görmek gerekiyor.<br />
Hareketlenen tarafların başında Talabani geliyor. “Suriye baskısı” ile<br />
PKK ile cephe kuran Talabani yaptığı Avrupa ve Amerika gezileri ile Türkiye’deki<br />
Kürt sorununun devresinde bulunmaya çalışıyor. Talabani’nin çabaları<br />
bir tek PKK cephesi ile sınırlı değil. TKSP’nin başını çektiği, S örgütçe<br />
kurulan yeni “Hareket”te de Talabani’nin önemli bir rolü olduğu<br />
söyleniyor. TEVGER kısa adıyla tanınan yeni birliğin, büyük ölçüde Talabani’nin<br />
tasviyesi üzerine kurulduğu kanısı oldukça yaygın. TC ile de görüştüğü<br />
idda edilen Talabani’nin, Türkiyeli Kürt ölçütleri ile ilişkileri sıklaştırmasında,<br />
onları yakın denetime almak istemesindeki nedenler nelerdir,<br />
bu ayn bir tartışma konusudur. Ama onun tümüyle devrede olduğu<br />
görülmek zorundadır. Hatta Talabani’nin çabalarını daha da yoğunlaştırıp,<br />
bugün düşman görünümünde olan TEVGER’deki örgütlerle, PKK’yı aynı<br />
masaya oturtması ve aralarında ortaklığa zorlaması hiç te şaşırtıcı olmayacaktır.<br />
Irak’ta Barzani (KDP) ile ortak bir cephe içinde bulunan Talabani’nin tüm<br />
bu girişimleri ne denli Barzani ile konuşarak yaptığı, ne denli bu konunun<br />
uygun bir zamanda, sorun haline getirilebileceği cevap verilmesi gereken<br />
sorular arasında yer alıyor. Talabani’nin bu girişimi karşısında, KDP’nin<br />
ve kendisine yakın olan Kürt örgütlerini bir araya getirmesi beklenbilir.<br />
Bu noktada görülmesi gereken şey, “Türkiyeli” Kürt örgütlerin bağımsız<br />
hareket etmekten çok, Irak Kürt örgütleri ekseninde saflaştıkları ve safla-<br />
şacaklarıdır..<br />
Bu hareketlenen ortamda, gerçekten bağımsızlıkçı ve özgürlükçü bir tavır<br />
almayı önüne koymuş güçlü bir girişim görülmüyor ve böylesi bir girişimin<br />
önünde ciddi engeller bulunuyor. Kürt örgütlerinin genelinde gözlenen<br />
bazı özellikler aslında bölgede bağımsız tavır takmabilmenin zorluklarından<br />
kaynaklanıyor.<br />
Kürt örgütlerinde, (Irak ekseninde şekillenme biçiminde kendini gösteren)<br />
bir başka ortak özellik gözleniyor. Hesaplar ve politikalar fazlasıyla,<br />
devletlere, dış güçlerin varlığına ve onlardan alınacak yardımlara dayandırılıyor.<br />
Devletler arası pazarlıklar, diplomasi politikası, politikaları belirlemede<br />
belirleyici oluyor. Kürt halkı, bu halkın ihtiyaçları ve eğilimleri deyim<br />
yerinde ise en az hesaba katılan faktör oluyor.<br />
Hiçbir mücadelenin ürünü olmayan, bir takım dış politik hesaplara oturtulmuş<br />
naylon cepheler kuruluyor. Bir dış “dost” gücün ricası ile kurulan<br />
bir cephe dağılırken, başka bir “dost” gücün ricasıyla yeni cepheler, birleşmeler<br />
oluyor. Ve üstelik bu birlikleri oluşturan örgütlerin çoğu sadece<br />
sınırlı bin insan grubu dışında faaliyet gösteren bir örgüt özelliği bile gösteremiyorlar.<br />
Ne bu sadece aktüel, geçici bir takım hesaplara kurulmuş cephelerle,<br />
ne de TC ile pazarlık sürecine oturmuş politika anlayışları ile bir<br />
yere yanlamayacağı görülmek zorunda.<br />
Bölge devletlerinin, Kürt halkının bu devletlere dağılmış olduğu gerçeği<br />
nedeniyle, var olan; oluşmuş sınırlan kuşkuya sokacak, sorguluyacak her<br />
girişimi karşıya alacakları biliniyor. Kürt halkının demokrasi ve bağımsızlık<br />
özlemi ile bölge devletlerinin çıkarlarının doğrudan çatıştığı gene biliniyor.<br />
Buna rağmen bugüne kadar geleneksel önderliklerin de bilmelerine,<br />
rağmen yapmak durumunda kaldıkları tarihsel çizgi Marksist olduğunu<br />
söyleyen örgütlerce de devam ettiriliyor. Bölgede belli bir devletin diğeri ile<br />
çatışma durumunda olması esasına oturtulmuş ve bir devletin gölgesinde<br />
veya yardımına esas olarak dayanan bir siyasal çizgi izlemek... Bu noktada<br />
böylesi hareketlerin adını çok ettikleri özgürlüğün sınırları, yardımını aldıkları<br />
egemen devlet veya dost “güç”çe çizümektedir. Çeşitli devletlere<br />
parçalanmış özelliği ile Kürt hareketlerinin bu devletler cenderesi dışına<br />
çıkmalan elbette mümkündür ama bu sorunu bütünüyle farklı biçimde ele<br />
almayı şart koşar. Bölgede askeri veya politik olarak varolmanın, güç haline<br />
gelmenin önemli şartlanndan birisi zorunlu mali ve askeri kaynakların<br />
yaratılmasıdır.<br />
Bugün Türkiye Kürdistanf nda gerçekten demokrasi isteyen bağımsızlıkçı<br />
ve özgürlükçü bir harekete ihtiyaç vardır.<br />
Taner AKÇAM<br />
Gelecek yazı: Türkiye Sosyalist Hareketi Ne Yapmalı?<br />
KURDİSTAN PRESS • 13 ÇIRI / EKİM 1988
êzanî • afoorî • civakî<br />
VPK -SOL PARTİ KOMÜNİSTLER- MİLLETVEKİLİ YLVA JOHANSSON<br />
K iiil sorununu öne çıkarmalıyızr<br />
□ “Yığınla insan İsveç’de Kürdistan’ı ve Kürt halkını tanımıyor.<br />
Bu çok acaip bir durum. Sesimizi duyulmalıyız. Yalnızca<br />
Parlamento’da çalışmak yetmez. Bizi, Parlamento dışında<br />
destekleyecek bir halk hareketinin oluşması gerekli!”<br />
Ylva Johansson İsveç parlamentosunun<br />
en genç üyesi. Henüz 24 yaşında. Parlamentoda<br />
21 Milletvekili bulunan Komünist<br />
Parti VPK’nun (Sol Parti Komünistler)<br />
milletvekili. 1964de Stockholm’ün Hud-<br />
dinge ilçesinde doğan Ylva, Öğretmen<br />
Okulu Fizik ve Matemetik bölümü öğrencisiydi.<br />
VPK’mn yan kuruluşu olan, Komi-<br />
nist Gençlik Örgütü (KU) Merkez Yönetim<br />
Kurulu üyeliğinden gelen Ylva ile,<br />
Kurdistan Press okuyucuları için VPK'nın<br />
Kürt milletvekili adayı Şerefhan Cıziri<br />
konuştu.<br />
□ Evet Ylva, sen İsveç parlementosunun en<br />
genç üyesisin, bu nedenle çok ilgi gördün.<br />
Bu fırtına geçtikten sonra mecliste hangi sorunlara<br />
ağırlık vermeyi düşünüyorsun?<br />
□ □ Partinin gençlik adayıydım, gençlik sorunlarıyla<br />
uğraşacağım. Özellikle gençliğe<br />
yönelen saldırılan geri püskürtmek gerek.<br />
Gençliğe, ikinci sınıf muamelesi yapılmakta..<br />
İsveç’te olgunluk çağı 18 olarak kabul<br />
ediliyor. Fakat bazı haklar 20 yaşına ulaşılmadan<br />
alınmıyor. Örneğin liseye giden bir<br />
öğrenci, 20 yaşını doldurmadan burs alamıyor<br />
ve konut piyasasında gençler ayrancılığa<br />
tabi tutuluyor. Gençlere karşı yasa önergeleri<br />
parlamentoya sunuluyor.<br />
Bence acil sorunların başında gençliğin konut<br />
sorunu geliyor, diğer önemli bir sorun<br />
ise, gençliğin eğitim sorunudur.<br />
□ Komünist Gençlik parlamento içi çalışmaların,<br />
parlamento dışında halk eylemleriyle<br />
bütünleşmesini savunmaktadır. Siz bu<br />
çalışmaları nasıl bütünleştirmeyi planlıyorsunuz?<br />
□ □ Çok önemli bir soru. Hiç kuşku yok ki,<br />
sürekli parlamentoda oturacak değilim. Komünist<br />
gençliğin çalışmalanna katılacağım.<br />
Ben olaya şöyle bakıyorum; Parlamentoda<br />
ciddi bir iş yapabilmek için mutlaka parlamento<br />
dşında halkın desteğini almak lazım.<br />
Fakat halk hareketlerinin fonksiyonlarını kazanabilmesi<br />
için parlamentodan destek görmek<br />
gerekir. Yani ikisi birbirine bağlı...Parlamento<br />
dışındaki eylemler birincildir. Bu<br />
eylemlerin parlamentoya yansıması gerekir.<br />
□ İsveç gençliği hakkında yaygın kanı,<br />
gençliğin pasif, ilgisiz, a-politik ve kendi<br />
kendisiyle meşgul olan bir tutum içinde olduğu<br />
yönündedir. Siz bu kanıya karşı bir örneksiniz.<br />
Politik bir yaşamınız var. Palamento<br />
üyesisiniz ve sosyal sorunlara karşı ilginiz<br />
fazla. İsveç gençliği ile ilgili bu yaygın kanı<br />
hakkında düşünceleriniz nedir?<br />
□ □ Bana göre bunlar boş laf.. Doğru değil!<br />
Örneğin Handen’de gençler on yıldan beri<br />
bir gençlik kültür evi için mücadele ediyor.<br />
Bu gençlere polis saldırtılıyor. Çünkü, gençliğin<br />
kendi haklan için mücadele etmesi bazılarını<br />
ürkütüyor, bunlar, ilgisiz a-politik<br />
gençler değildir. Aynca, Bohus ilinde gençler<br />
ağaçlann kesilmesini engellemek için<br />
ağaçları kucaklıyor, direniyorlar. Gençlik<br />
sorumluluk hissediyor. Bu olayda da polis<br />
gençlerin üzerine saldırtılıyor. Konuya genel<br />
olarak bakacak olursak, genç nesil diğer kesimlere<br />
göre daha aktifti ve sorumluluk hissetmektedir.<br />
Doğanın korunması ile ilgili<br />
gençlik, aktif ve bilinçli bir mücadele içindedir.<br />
Bir eğilimi de şöyle gözlemleyebiliriz.<br />
Genellikle toplum, eskisi gibi sorumluluk<br />
hissetmiyor. Kendisini, kendi kuşağından<br />
sorumlu hissetmiyor.Yeni gençlik egoist değildir.<br />
□ Fakat 1960'ların gençliği ile 1980’lerin<br />
gençliğini karşılaştıralım. 1960’ların gençliği<br />
Vietnam’daki savaşı protesto etmek için<br />
sokaklara dökülüyor polisle caüşıyordu.<br />
Ulusal kurtuluş hareketleriyle dayanışma eylemleri<br />
düzenliyordu. 1980'in gençliği ise<br />
ideolojik olarak soyutlanmış ve topluma karşı<br />
duyarsız bir pozisyonda görülmektedir. Bu<br />
bir değişim dt£ilmidir ?<br />
□ □ Benim böyle bir karşılaştırma yapma<br />
durumum yok. Çünkü, 1960’larda doğdum.<br />
Bu dönemle ilgili bir deneyimim yok. Arkadaşlardan<br />
dinliyorum ve okuyorum. Dönemle<br />
ilgili özel bir görüşüm yok. Bundan<br />
dolayı, bir karşılaştırma yapmayı yanlış görüyorum.<br />
Ama dediğiniz gibi 1980’lerden<br />
sonra toplumun ideolojik olarak sağa kaydığını<br />
söyleyebiliriz. Bu sağa kayış, zayıflamakla<br />
birlikte, hala etkisini devam ettirmektedir.<br />
Aynca, gençliğin bugün eskiye nazaran<br />
sola karşı ilgisi daha azdır.<br />
□ Göçmen gençliğin sorunları ilgili neler<br />
söyleyebilirsin?<br />
□ □ Bu da çok önemli bir sorun. Dün Parti<br />
Meclisi Grubu’nda aynı konuyu tartıştık.<br />
Benden, göçmen gençliğin durumu ile ilgili<br />
meclise bir önerge sunmam istendi. Önergenin<br />
kapsamlı olması gerektiğini düşünüyorum.<br />
Bundan dolayı göçmen gençliği ile görüşmeler<br />
düzenleyeceğim. Bu konudaki<br />
gençliğin görüşlerini alacağım, sorunlarını<br />
dinleyeceğim. Daha sonra da bu görüşleri<br />
önerge haline getirip Parti Meclis Grubuna<br />
sunacağım. Ben sadece İsveç gençliğinin<br />
temsilcisi değil, aynı zamanda göçmen gençliğin<br />
de temsilcisiyim.<br />
□ Bildiğiniz gibi İsveç’te sol gençliği temsil<br />
ettiğini iddia eden başka bir gençlik örgütü<br />
de var. İsveç Sosyal Demokrat Partisi’nin<br />
gençlik örgütü olan SSU da sosyalizm için<br />
mücadele etme iddiasında. Onların ana örgütü<br />
ise, uzun bir süredir İsveç kapitalizmini<br />
reformlarla götürüyorlar. Siz, KU olarak SD<br />
ve onların gençlik örgütü SSU’yu nasıl değerlendiriyorsunuz<br />
?<br />
□ □ SD’ın sosyalizm için fazla önemli bir-<br />
şeyler yaptıklannı zannetmiyorum. Hükümetin<br />
politikası, burjuva ekonomi-<br />
politikasıdır. Sosyal eşitlik politikası yetersiz<br />
ve yanlıştır. Halkın ödeme yükleri çoğalırken,<br />
zenginlere ayncalık tanınmaktadır. Bu<br />
politikanın ne sosyalizmle, ne de işçi politikasıyla<br />
hiç bir alakası yok. Kendi seçmen<br />
gruplanna karşı bir politika yürütmektedirler.<br />
Ancak, SDP, büyük bir partidir. İlgi ile<br />
izlenmesi gereken gruplan vardır. Örneğin<br />
gençlik örgütünü ele alalım; bunlann politikası,<br />
partide pek itibar görmüyor. Parti, yan<br />
örgütlerini ezip geçiyor. Kadın Örgütü’nü<br />
de, dini bir örgütlenme olan Kardeşlik Örgü-<br />
tü’nü de ezip geçmektedir. Yan örgütlerinin<br />
politikası, partiden daha ileri, daha radikaldir.<br />
Hükümet son tahlilde bunlann isteklerini,<br />
politik önerilerini pek ciddiye almıyor.<br />
Ben, SSU’da sosyalist insanlann olduğuna<br />
inanıyorum.<br />
□ Ama bilidiğiniz gibi sosyal demokrat<br />
gençlik devlet politikası ve bürokrasisi içinde<br />
kariyer yapmak için bir köprü olarak kullanılıyor.<br />
Bu amaçla yola çıkan çoğu gençler<br />
Sosyal Demokrat Parti ’ye karşı ciddi eleştiriler<br />
getirmeyip sönük kalmayı yeğlemiyorlar<br />
mı?<br />
□ □ Evet, öyle olduğuna inanıyorum. Fakat<br />
tüm gerçek bu değildir. SSU içinde, sola inanan,<br />
sosyalizme inanan aktif bir gençlik de<br />
var. Ama bunlar önemli yerlere gelemiyor,<br />
söz sahibi olamıyor, parlamentoya girip öne<br />
çıkamıyorlar. Bu tür kadrolar tabanda aktif<br />
bir durumdadırlar. Benim inancıma göre,<br />
sosyal demokrat gençlik, ilerici gençler arasında<br />
önemli bir rol oynuyor. Fakat, daha büyük<br />
bir rol oyanayabüir, daha radikal bir politika<br />
yürütebilirler.<br />
Sosyal Demokrat Parti’ye ve hükümete gelince,<br />
bunlann sosyalizmle yakından ve<br />
uzaktan hiç bir ilgileri yoktur. Sosyal Demokrat<br />
Parti, sosyalist bir parti değildir. Kapitalizmi<br />
onarmaJda meşguldür. Ancak, demin<br />
de söylediğim gibi, sosyalizme inanan<br />
kadrolar da vardır.<br />
□ Peki Ylva, kadın hareketi ile ilgili düşene-<br />
celerini öğrenebilir miyim?<br />
□ □ Kapsamlı bir soru. Kadın hareketinin<br />
kamünist partiler dışında örgütlenmesi bence<br />
olumludur. Örgütsel açıdan bağımsız olması<br />
gerekli. Ancak, KP’lerin bu konuyu<br />
düşünmeleri gerekir. Kadın hareketi bu güne<br />
kadar komümst partileri tarafından yeteri kadar<br />
ciddiye alınmadı. Partiler genellikle erkeklerin<br />
egemenliği altındadır. Kadın sorununu<br />
açıkça tartışmayı gündeme almamışlardır.<br />
Sorunun ağırlığını görmemişlerdir.<br />
Smıf mücadelelerini öne çıkararak, kadın<br />
sorununu önemsiz görmüşlerdir. Önceden<br />
Ylva Johansson; “Kürt halkının sorunu gün ışığına çıkmalıdır Foto; ANK<br />
bizim partimiz de bunu yapıyordu, sosyalizmin gelmesiyle<br />
kadın sorunun çözüleceğini söylüyorlardı.<br />
Bunun böyle olmadığını deneyimler bize göstermiştir.<br />
İsveç’tela kadın hareketine gelince şunu diyebiliriz.<br />
Kadın hareketine suskunluk egemen olmuştur. Şöyle<br />
düşünelim; bir kızıl renk var. Bu renk, içi su dolu bir<br />
kovaya düştü ve dağıldı. Yani, Kadın hareketi toplumun<br />
çeşitli katmanlanna etki yapmıştır. Yığınla insan,<br />
kadın hareketinin bazı görüşlerine sempati duyuyorlar.<br />
Fakat kadın hareketini yürüten maddi bir güç<br />
mevcut değildir. Kendisini feminist olarak nitelendiren<br />
genç kızlann sayısı bu gün çok azdır. Feminist<br />
genç kızlan parmakla sayabiliriz. Günümüzün genç<br />
kızlan bilinçli olmakla beraber etkin olmuyorlar.<br />
□ Evet, Kürtlere gelelim. Bildiğin gibi Kürdistan<br />
İran-Irak-Türkiye ve Suriye arasında paylaşılmış, işgal<br />
edilmiş bir ülkedir.Yıllardır Kürt halkı işgalcilere<br />
karşı bir Ulusal Kurtuluş Hareketi vermektedir. İsveç’te<br />
Sol Parti Komünistleri (VPK) 10 yıldan beri<br />
Kürdistan sorununu parlamentoya getiriyor. Amaç İsveç<br />
devletinin Kürt sorununu BM’de ve Avrupa konseyinde<br />
gündeme getirmesiydi. Bu çalışmalara nasıl<br />
katılmayı düşünüyorsun?<br />
□ □ Parlamentoda şimdilik ne yapacağım konusundaki<br />
soruya cevap vermek oldukça zor. Dünyada bugün<br />
Kürt halkının durumu ile ilgili bir suskunluk var.<br />
Bana göre Kürt halkının durumunu öne çıkarmalıyız.<br />
Sadece parlamento yoluyla bu soruna yaklaşmak<br />
yanlıştır. Parlamento çalışmalan, daha önce dediğim<br />
gibi dıştaki kamu oyu ve halk hareketleriyle birleşmelidir.<br />
Kürt halkının sorunu gün ışığına çıkmalıdır. Yığınla<br />
insan İsveç’te Kürdistan’ı ve Kürtleri tanımıyor.<br />
Bu çok acayip bir durumdur.Bu suskunluğun nedeni<br />
ne? Bence sadece mecliste olan arkadaşlar değil, aynı<br />
zamanda partinin tümü ve gençlik örgütümüz bu konuya<br />
öncelik vermelidir. Sesimizi duyurmalıyız. Sadece<br />
mecliste çalışmak yetersizdir. Bizi parlamento<br />
dışında destekleyen bir halk hareketinin olması gerekli.<br />
Bu konuda partimize ve gençlik örgütüne oldukça<br />
büyük görevler düştüğü kanısındayım. Bu görevlerimizi<br />
yerine getirmeye çalışacağız.<br />
□ Teşekkür Ylva Johansson<br />
□ □ Ben teşekkür ederim.<br />
07.10.1988<br />
KURDİSTAN PRESS • 13 ÇIKI! EKİM 1988 RUPEL / SAYFA 5
VİYAN 6 SALI YE<br />
Û Ll GÖTEBORGÊ<br />
Dİ JÎ<br />
AVIN Jl 6 SALI YE<br />
EWJÎ<br />
Ll GÖTEBORGÊ<br />
DI JÎ<br />
Pêşangefea zarokên feiyaiiya<br />
PÊŞANGEHA ZAROKÊN<br />
BİYANİYA Ll BAJARÊ SWÊD - GÖTEBORG<br />
Li bajarê Göteborg di kutupxana bajêr de, pêşanek ji alîmamos-<br />
tênzarokên biyaniyaû zaroka bixwe hate nîşandan. Pêşangeh; zê-<br />
detir ji sûretên ku zarokan bi destên xwe çêkiribûn hatibû amade<br />
kirin. Di pêşangehê de berhemên zarokên 50 - 60 weiatan hatibû<br />
raxistin. Di nava van 50 - 60 welat û zarokan de, zarokên Kurd ku<br />
li bajarê Göteborg dijîn jî hebûn. Beşê her welat û gel cihê-cihê<br />
bûn. Beşa zarokên Kurd jî di nav beşa de cîh girtibû. Wexta ku mi-<br />
rov diket hundurê oda ku pêşangeh têde hatibû danîn, di devê derî<br />
de alayên hemû welatan û bi zimanê hemû gela “ Bixêrhatin” nivî-<br />
sandibûn. Bi zimanê Kurdî jî gotina “ Bixêrhatin” hebû. Gava mi-<br />
rov diket hundurê pêşangehê, dêngê muzîka biyaniya dihat guhê<br />
mirov.<br />
Di beşekî ji yê pêşangehê, zarokên Kurd jî cîh girtibûn. Di beşê<br />
Iraqê de aliyekî jê alaya Kurd û aliyê din jî alaya Iraqê hebû, lê têva-<br />
yên wêne û sûretan yên zarokên Kurd bûn, çend zarokên Kurd suret<br />
bi xêzikên destê xwe çêkiri bûn li lewha xistibûn, kiribûn weke<br />
defterekê danî bûn ser maseyekê. Li aliyek din yê peşangehê kin-<br />
cên Kurdî û hunerên (senet) Kurdî hebûn;<br />
Çend tiştên ku bala mirovan dikişand evana bûn; teştek biçuk ku<br />
ji heriyê hatibû çêkirin û hundurê wêtijîhevîr bû, sêlekku nanêsêlê<br />
li ser çedibe danî bûn ser tifikê û agir di bin de pêdiket. Tira ku nanê<br />
sêlê pêtenikdibe, cer, şerbik, hesk, kefçîû gelektiştên dinjîbebûn.<br />
Mamostê ku berpirsiyarê pêşangehe bû, weha agahdarî da:<br />
—Ev pêşangê ji aliyê zarokên biyaniya ku diçin dibîstana pêşîn û<br />
mamostên ku dersa zimanê zikmakî didin, hatiye pêşkêş kirin. Em<br />
130 mamostene ji wan 3 kes mamostê zarokê Kurd in. Me xwe berî<br />
sal û nivekê amadeyê vê pêşangehê dikir û di 23 ilonê de pêşkêşî<br />
zarokên biyaniya û Swediya kir. Û di 7 meha çiriya pêşîn de tête<br />
rakirin.<br />
Weke runiştvanekîli Göteborg, min jîev pêşange dît, bi qeflan za-<br />
roken biyaniya û Swediyatev mamostên xwe dihatin dîtina van hu-<br />
nerên ku zaroka pêkanî bûn.<br />
Min li çend sûretên ku zaroken Kurd çêkiribûn, nerîû du heb ji wa-<br />
na baş bala min kişand. Min ew herdu kopî kirin. Li ser suretekî, ku<br />
bombe diteqe weha hatibû nivîsîn.<br />
“ Bombe weha diteqe”. Di binê ku digot “ Bombe weha diteqe”<br />
navê keçek bi navê VİYAN hatibu nivîsandin. Sûretê din jî darekî<br />
xurma bû û li teniştê weha hatibu nivîsandin “xurmên xweş ku di<br />
dilê Iraqê de hene, ku ez xewna team kirina wan dibîn im” ★ ★ ★<br />
U rM iJ<br />
r) ~ j ü û c ! f ö > ) i m c * O O i c ı M .<br />
/ : \ v<br />
A -<br />
s N
Kasım-Lo'nun röportajının birinci bölümü<br />
Kurdistan Press fin 42. sayısında<br />
orta sayfalardadır<br />
Kolay değil bu tür gruplarla işbirliği yapmak.<br />
Ama biz işbirliği yapmak istiyoruz.<br />
Örneğin İran’da KOMELA diye bir grup<br />
var. KOMELA, İran Komünist Partisi’nin<br />
Kürdistan şubesidir. KOMELA’nın liderleriyle<br />
konuşmamız çok güç, zorla İran Kür-<br />
distam’nda işçi sınıfını yaratmak istiyorlar.<br />
Biz de isteriz.. İşçi sınıfı İran Kürdistanı1<br />
nda oluşsun, ama yoktur ki. Onlar, İran<br />
Kürdistanı’nın durumunu kabul etmiyorlar.<br />
Teoriyi zorla mevcut duruma uygulamak istiyorlar.<br />
Oysa mevcut durum başka bir yerde<br />
duruyor..<br />
Bizimle KOMELA arasında bir kaç sene<br />
evvel çatışmalar oldu. Biz çatışmaların olmasını<br />
istemiyoruz. Çünkü, biz çoğulcu bir<br />
partiyiz. Onlar da, bize karşı silah kullanmadan<br />
çalışabilirler. Bir çok grupla ilişkilerimiz<br />
var.<br />
Önceden de söylediğim gibi büyük muhalefet<br />
Humeyni’den sonra İran’ın içinden<br />
çıkacak.<br />
Öte yandan, biz, kendimiz eminiz ve sürdürdüğümüz<br />
mücadele bize gurur vermektedir.<br />
Çünkü biz Kürdistan’da direnişteyiz.<br />
Bu, bizim için büyük bir şereftir. Ancak,<br />
yanlız kalmak da zor. İran’da biz tek başımıza<br />
alternatif değiliz. Bunun için demokratik<br />
müttefiklere ihtiyacımız var. Gelecekte,<br />
bizlerin müttefiki İran’ın ezilen halkları olacaktır.<br />
Müttefiklerimiz Azerilerden, Arap-<br />
lardan, Türkmenlerden, Belucilerden çıkacaktır.<br />
□ Belucilerin durumu nedir?<br />
□ □ Belucistan’da bir hareket var. Ama o<br />
kadar organizeli bir hareket değil. Ümit<br />
ederiz ki daha organizeli olur.<br />
□ Sayın Kasım-Lo, t-KDP'nin parçalandığı<br />
, bölündüğü yollunda iddialar ortaya atılmıştı.<br />
Bu konuda da bilgi verir misiniz?<br />
□□B u konuyu Avrupa’da çok konuştular.<br />
Bizim partimiz ne parçalanmıştır ne de bölünmüştür.<br />
Aksine daha da güçlenmiştir.<br />
Biliyorsunuz içinde bulunduğumuz şartlar<br />
kolay değil. Bizim şartlarımızda 10 sene çalışmak<br />
zordur. Özellikle entellektüeller<br />
için. Bu insanlar başka şeyler bekliyorlardı.<br />
Mesela birisi, belediye reisi olmak istiyordu,<br />
birisi vali olmak istiyordu, bir diğeri<br />
parlamenter olmak istiyordu. Olmadı. 10<br />
senedir biz dağlarda yaşıyoruz. Dayanmak<br />
zordur. Pek çok kişi dayanamaz, yaşayamaz.<br />
Asıl neden budur. Ama bu arkadaşlarda<br />
yürek yok ki söylesinler, “Ben yoruldum,<br />
bu kadar." Bunu söylemiyorlar şunu<br />
söylüyorlar: Ben seninle geldiğim zaman,<br />
sen bana ekmek vermedin. Sen, bilmem filan<br />
söyledin. Sen, şöyle yaptın. Yolunu değiştirmişsin.<br />
Sen, ilerici değilsin. Çok sosyalist<br />
değilsiniz... Derken diğer yandan,<br />
Mücahidin ile işbirliği yapıyorlar. Dünya<br />
biliyor ki, Mücahidin sosyalizme karşıdır.<br />
□ Bunları söyleyen insanlar grup değiller<br />
mi?<br />
□ □ Bunlar yorulmuş insanlar. Daha önceden<br />
yorulmuş insanlarla, Irak şehirlerinde<br />
oturan insanlarla bir grup olmuşlar. Kürdistan’da<br />
yanlız biz var olduğumuz için, Mücahidin<br />
bizi sevmez. Onlar yanlız kendi kendilerini<br />
severler. Daha önce Mücahidin ile<br />
aramızda işbirliği vardı. Ama gördük ki,<br />
onlar İran’da ne demokrasi istiyorlar ne de<br />
başka bir şey. Onların söylediklerini Hu-<br />
meyni zaten yapmış. Onların bütün mücadelesi,<br />
Humeyni gitsin yerine Recavi gelsin.<br />
Şimdi Recavi’nin gelmesi için mi devrim yapalım?<br />
Mücahidin’in imkanlarıyla, parasıyla<br />
bize karşı böyle bir grubu oluşturdular.<br />
Sonra İran’ın içine peşmerge göndermeye<br />
kalktılar. Gönderdiler, bir kaç gün sonra da<br />
peşmergelerin hepsi geri döndü. Bunların<br />
İran’da kimseleri yok. Mücahitlerle birlikte<br />
Irak’ta oturup, yaşamlarına bakıyorlar. Onlar<br />
İsimlerini * ‘İ-KDP '' koysalar da bizlerle<br />
hiç bir alakaları yoktur. Onlar, bizim parti<br />
IRAN KURDİSTAN DEMOKRAT PARTİSİ LİDERİ A. KASIM— LO<br />
Kasım-Lo: "İran Kurdistanı’nda işçi sınıfının olmasını biz de isteriz, ama yok! Foto; ANK<br />
mizin ismini Mücahitlere satmak istiyorlar.<br />
Kaldı ki, biz, demokratik bir kongre yaptık.<br />
Bu insanların tümü, bu kongrede vardı.<br />
Hepsi kongre kararlarına oy vermişlerdir.<br />
Bunlardan hiç biri kongre kanuni değildir<br />
diyemez. Bu bağlamda, onlar açısından ne<br />
bir partiden söz edilebilir ve ne de o partinin<br />
demokratik oluşumundan.<br />
□ İran - Irak ateşkesinden sonra, Irak bütün<br />
gücüyle Irak Kürdistanı 'na saldırdı. Bu konuda<br />
neler söylebilirsiniz?<br />
□ □ Halepçe olayından sonra bekliyordum.<br />
Çünkü, Halepçe olayının Irak’taki konumu<br />
başka türlüdür. Halepçe’yi ilk önce Irak<br />
Kürtleri aldı. Sonradan İran ordusu oraya<br />
girdi. Irak bu işbirliğine çok tepki gösterdi.<br />
Şimdi Irak af çıkardı. Biliyorsunuz Orta-<br />
Doğu’da bu metodlar çoktan beri var. Af<br />
sonrası görüşmelerin olması imkanı mevcuttur.<br />
□ Kimler arasında ve nasıl?<br />
□ □ Irak Kürtleri ile Irak hükümeti arasında.<br />
Bana göre, görüşmelere oturmadan evvel<br />
Irak avantajlı bir duruma geçmek istiyordu<br />
ve bu saldırıyı onun için başlattı. Beklemek<br />
lazım, ben olayı böyle görüyorum.<br />
□ Biliyorsunuz ki yüzbinlerce sivil Kürt<br />
Türkiye'ye sığındı. Türkiye'nin durumu ilginç.<br />
Bildiğiniz gibi 1975 ’te Türkiye sınırlarını<br />
Kürtlere kapatmıştı. Şimdi ise Kürt sığınmacılarını<br />
kabul etti. Iran da kabul ettiğini<br />
açıkladı. Sizce, Türkiye hudutlarını<br />
neden açtı ?<br />
□ □ Zannediyorum ki, Türkiye’ye her taraftan<br />
baskı geldi. Söylemek gerekir ki,<br />
Türkiye, Kültlerin yaşadığı ülkeler arasında,<br />
parantez içinde en “demokratik" olanıdır.<br />
Örneğin bir çatışmada İran ordusundan<br />
veya bizden yüzlerce insan ölüyor veya peş-<br />
mergelerimiz bir şehre girip büyük bir operasyon<br />
yapıyorlar, fakat gazeteler bir tek kelime<br />
yazmıyor.<br />
Halbuki Türkiye’de yazıyorlar. Türkiye,<br />
kendisini Avrupai bir devlet olarak göstermek<br />
istiyor. Türkiye’nin ekonomik imkanları<br />
çok azdır. Geçenlerde okuduğuma göre<br />
Türkiye’nin 50 milyonluk nüfusu bu çağın<br />
sonunda 70 milyona kadar çıkacak. Onun<br />
için Türkiye, Avrupa ile gitmese yaşayamaz.<br />
Avrupa ile gitmek isterse Fransa gibi,<br />
Belçika gibi olmasa da biraz demokratik olması<br />
lazım. Sanıyorum Türkiye’ye baskı yapıldı<br />
ve Türkiye bunu kabul etti. Diğer taraftan<br />
bu kadar Kürdün kaçıp Türkiye’ye gelmesi,<br />
Türkiye için bir problemdir. Ayrıca<br />
bugün Türkiye’de bir kaç yüzbin İranlı mülteci<br />
var. Pakistan’ın Afganistan’dan istifade<br />
ettiği gibi, Türkiye’de, ülkedeki İranlılar<br />
için uluslararası kuruluşlardan para alıyor.<br />
Şimdi de Kürtler hesabına istifade edecek.<br />
Gerçek affın olması halinde İraklıların çoğu<br />
geri dönebilirler. Türkiye’de kalmazlar.<br />
Çünkü Türkiye onlara fazla imkanlar sağlamayacaktır.<br />
□ Türkiye'deki Kürt hareketine bakış açısınız<br />
nasıl?<br />
□ □ İran Kürdistam’nda bize başkalarının<br />
müdahalelerinden hoşlanmıyoruz. Ama öğrenmek<br />
çok iyi bir şey. Türkiye Kürt hareketinin<br />
tarihinden çok iyi şeyler öğrendik. Keza,<br />
Irak Kürt hareketinin tarihinden de çok<br />
şeyler öğrendik. Türkiye, söylediğim gibi<br />
bu ülkeler arasında nisbi olarak<br />
“demokratik" bir ülkedir ve legal imkanlar<br />
çoktur. Bu imkanlardan istifade etmek gerekir.<br />
Dün benden sordular bu imkan İran ve<br />
Irak’ta var mı? Yok.<br />
Filistin hareketi kaç seneden sonra yalnız<br />
silahlı mücadele ile bir yere varılamayacağını<br />
kavradı. Şimdi ayaklanmalar ve demokratik<br />
yollarla çok şeyler kazanıyorlar. Ben<br />
zannediyorum ki, Türkiye Kürdistanı’nda<br />
siyasi sorumluluğu olan liderler iyi, dakik<br />
bir anlayışla Türkiye’nin bu var olan<br />
“demokratik" prossesinden istifade etmeleri<br />
gerekir.<br />
Türkiye’de şimdi Türk liderler, sosyal demokrat<br />
liderler, Ecevit gibi liderler Kürt<br />
meselesinin gündemde olduğunu kabul ediyorlar.<br />
Mesala İran’da bizim partimiz bütün terörist<br />
metodları mahkum etmiştir. Hiç bir zaman<br />
rehine almayız, sivil halka karşı hiç bir<br />
terörist eylem yapmayız, uçak kaçırmayız.<br />
Çünkü bu tür eylemler size bir kaç günlük<br />
propaganda malzemesi olur, ama sizi başka<br />
türlü tanıtır. Onun için partimiz bir çok ülkede,<br />
Avrupa’da sorumluluğu olan siyasi bir<br />
parti olarak bilinir.<br />
Sonra tarihimizde olan bir şeye değinmek<br />
istiyorum. Bizim babalarımız politikada her<br />
şeyi siyah - beyaz olarak görmüşler. Politikada<br />
siyah - beyaz yoktur. Politikada siz bir<br />
şey alırsınız sonra başka bir şey almak için<br />
çalışırsınız. Kültlerin yarısı Türkiye’de yaşamaktadır<br />
ve Kürt sorunu Türkiye’de bir<br />
çözüme kavuşacaktır. Bu diğer parçalar için<br />
de bir örnek teşkil edecektir. Ama bunun<br />
için çok çalışmak lazım, savaşmak lazım,<br />
kötü sloganları bırakıp tolerans sahibi olmak<br />
lazım. Türkiye Kürtlerinden çok şey<br />
bekliyorum. Açık olarak biz, Kürdistan Demokrat<br />
Partisi olarak bütün dünyadaki ulusal<br />
kurtuluş mücadelelerini destekleriyo-<br />
ruz. Tabii ki, Kürt halkının Türkiye’deki<br />
kurtuluş mücadelesini de destekliyoruz. Bu<br />
bizim hakkımızıdır. Bu demek değildir ki,<br />
biz Türkiye’nin iç işlerine karışmak istiyo<br />
ruz. Bu bizim milli ve insani açıdan, hem<br />
hakkımız hem de görevimizdir.<br />
□ Türk ordusunun Kerkük ye gireceği yönünde<br />
gerek basında gerekse politik kulislerde<br />
tartışmalar oldu. Şu an, şartları da gözönü-<br />
ne alırsak Türk ordusu Kerkük'e girebilir<br />
mi?<br />
□ □ İran ordusu, Halepçe ve daha yukarı<br />
bölgelerden Kerkük’e girmek istediğinde,<br />
Türk gazeteleri açık bir biçimde Kerkük’ün<br />
işgalini yazıp tartışıyorlardı. Türkiye bugüne<br />
kadar hala Kerkük’ü Türk şehri saymaktadır.<br />
Tabii, İran Kerkük’e girmeye kalksaydı<br />
Türkiye, İran’dan önce girecekti. Ama<br />
şimdi Türkiye’nin bahanesi ortadan kalk- m<br />
mıştır. Zaten Irak’ta bunu şu an kabul etmez.<br />
□ Sayın Kasım-Lo, Kürdistani cephe ve<br />
Kürt örgütlerinin Avrupa 'daki ortak çalışmaları<br />
konusunda neler söyleyebilirsiniz?<br />
□ □ Bütün Kürdistan’da tek bir cepheyi olanak<br />
dahilinde görmüyorum. Çünkü, bütün<br />
parçalarda şartlar başka türlü. Sonra istediğimiz<br />
şeylerde başka. Mesala biz İran’da<br />
otonomi isterken, Irak Kürtleri gerçek otonomi<br />
istemekteler. Türkiye’de Kürt halkının<br />
varlığı, dili, kültürü gündemde. Bunlardan<br />
dolayı ben, Kürdistani Cephe’yi günün sorunu<br />
olarak görmüyorum. Gelecekte belki<br />
olur. Ama şimdi değil.<br />
Yurt dışında ise, durum daha değişiktir.<br />
Almanya, İsveç, Fransa gibi bazı ülkelerde<br />
işbirlikleri oluyor. Kürt hareketleri ve bizle-<br />
re yardım eden uluslararası kuruluşların çalışmalarıyla<br />
iki hedef üzerinde işbirliği ya-<br />
pılabilinir. Birincisi; Kürt halkının kendi<br />
kaderini tayin etme konusunda bütün Kürt<br />
örgütleri anlaşmaktadırlar. İkincisi; insan<br />
hakları konusunda olabilir. Bu iki hedefi<br />
gerçekleştirmek için bütün ülkelerde komiteler<br />
kurulup, ortak çalışmalar yapılabilir.<br />
Bu kurumlar arasında demokratik bir ilişki<br />
ve tolerans olması gerekir. Mesala şimdi bi- ^<br />
ze, insani kuruluşlar yardım yapıyorlar. Örneğin,<br />
Medical International, Medical Le<br />
Mond bize doktor ve hemşire gönderiyor.<br />
Hastahanelerimizi onlar idare ediyorlar. Bu<br />
tür yardımlar olabilir. Kürt hareketi daha da<br />
genişlerse başka yardımlar almak da<br />
mümkün.<br />
□ Kürdistan sorununu gündeme getirmek<br />
için Irak, Türkiye ve İran 'da mücadele eden<br />
Kürt hareketleri ortak tavır takınabilirler<br />
mi?<br />
□ □ Elbette. İran’da, Türkiye’de, Irak’ta durum<br />
başka türlü, ama dışarıda bu günkü hedefler<br />
üzerine dayanışma, birlikte davranma<br />
olabilir. Zaten bu mesele sadece politik örgütlerin<br />
meselesi değil ki. Bütün Kürt milletinin<br />
meselesidir. Bana göre, hatta hiç bir<br />
örgüte bağlı olmayan Kürtler de çalışabilir.<br />
□ Kurdistan Press ile ilgili düşüncelerinizi<br />
öğrenebilir miyiz?<br />
□ □ Kurdistan Press yeni elime geçti. Daha<br />
önce görmemiştim. Gazete çoğulculuğu,<br />
toleransı kabul ediyor. Kendisini ideolojik<br />
bağımlılık altında tutmuyor, bir örgüte bağlamamış...<br />
Böyle bir gazete, bu düzeyini<br />
sürdürürse, bizler için vazgeçilmez bir kurum<br />
olur. Bilhassa Stockholm'de avantajlar<br />
çok. Başka bir avantajı da var. Hem Türkçe ^<br />
yazıyor hem de Kürtçe., ben anlıyorum.<br />
Başka bir insan neden yanlız Kürtçe yazmıyorsunuz<br />
diyebilir. Ben biliyorum ki, bizim<br />
Kürt arkadaşlar Kürtçe okuyamıyorlar. Tabii<br />
bir şey, mantıki bir şey. Çünkü Türkiye1<br />
de Kürt okulları yok. Kurdistan Press, bizim<br />
kültürümüzü, tarihimizi, isteklerimizi<br />
ve bütün Kürt milletinin savaşını Türkiye’de<br />
Kürtlere ve Türklere tanıştırması büyük bir<br />
görevdir. Ben ümit ederim ki, sizin gazeteniz,<br />
hepimizin gazetesi Kurdistan Press bu<br />
mücadelesinde başarılı olur.<br />
□ Teşekkürler Sayın Kasım-lo.<br />
08.09.1988 • Stockholm »»<br />
KURDİSTAN PRESS<br />
artık haftada bir yayınlanıyor.<br />
Yazı - Haber ve Fotoğraflarla<br />
KURDİSTAN PRESS’in<br />
çalışmalarına katıl!<br />
■ I
tarih • dırok<br />
Zinar<br />
BOLUM • 2<br />
Birinci Bölüm Sayı 42; Sayfa 8de<br />
Kendisini Kürdistan’ın manevi babası ve tarikat şeyhlerinin<br />
başında gören Seyid Abdulkadir efendi merhum<br />
ile Bedirhanilerin anlaşamamazlığı ile de, bu suretle nihayet<br />
ermiş oldu. Bu esnada cemiyet kurucularından<br />
çok değerli, kıymetli, muhlis bir Kürt vatanseveri olan<br />
Motki kazasının Modan aşiretinden Halil Hayali merhum<br />
ve kıymetli arkadaşları samimi birer vatansever<br />
olan Diyarbekirli Miri Katibizade Cemil ve Liceli Kür-<br />
dizade Ahmet Ramizle beraber Kürt çocuklarını okutmaya<br />
mahsus bir okul ve Kürt cemiyetine bağlı bir de<br />
Kürt basımevi kurmuşlardı. Bu kişiler, Kürdistan isimli<br />
bir gazete de, yayınlamakta idiler. Kürt Terakki ve Tea-<br />
vün Cemiyeti’nin hükümet tarafından dağıtılması üzerine<br />
okul kapatıldığı gibi Kürdistan gazetesi de tatil<br />
edildi.<br />
Halil Hayali merhum kimdir<br />
ve ne gibi hizmetleri vardır?<br />
Halil Hayali, Bitlis’in Motki kazasının Modan Aşiretinden<br />
çevresinde saygın yeri olan bir ailedendir. Çocukluğunda<br />
okumaya heveslenerek iyi bir eğitim görmüş ve bir zaman<br />
sonra ilim ve irfan merkezi olan İstanbul’a giderek bir müddet<br />
öğrenim yaptıktan sonra memuriyet hayatına atılmıştı.<br />
Son memuriyeti Halkalı Yüksek Ziraat Mektebi muhasebeciliği<br />
idi. Fransızca ve arapça dillerini oldukça iyi bilen Halil<br />
Hayali, Kürt milletinin her yönden yoksunluğunu görerek<br />
milletinin dertlerine çare aramak ihtiyacını duymuş; Kürt<br />
dili ilgili bir gramer hazırlamış ve bir de sözlük yazmıştı.<br />
1900 tarihinden itibaren İstanbul’da bulunan Halil Hayali,<br />
Kürt gençleri ile tanışmış ve onlarla milli meseleler etrafında<br />
dertleşmek sureti ile milli duyguların gelişmesine. Tesadüf,<br />
kendisini o tarihlerde Tıp Okulunda okumakta olan hür<br />
düşünceleri sebebi ile sonradan mektepten çıkarılan, aslen<br />
Çermik kazası Zazalarından olup Diyarbekir’de oturan,<br />
Tevfık efendinin oğlu Ziya efendi ile tanışmıştı. -Ziya efendi<br />
türkleşince Ziya Gökalp lakabını alan, Türk Ocağı ve Türk<br />
Yurdu kurucularındandır-. Halil Hayali ile birlikte kürtçenin<br />
gramereni hazırlamışlar, bir de sözlüğünü yazmaya başlamışlardı<br />
ki, Ziya efendi mektepten çıkarılınca Diyarbekir’e<br />
dönmeye mecbur olduğundan bu yazılmakta olan eserleri de<br />
beraberinde Diyarbekir’e götürmüştü. O tarihten itibaren<br />
ilişkileri kesilmiş olduğundan Meşrutiyetin ilanına kadar<br />
Halil Hayali bir daha Ziya efendi ile görüşememişti. Meşrutiyetin<br />
ilanından sonra, Selanik’te toplanan İttihat ve Terakki<br />
Cemiyeti Kongresi’ne Ziya efendinin Diyarbekir delegesi<br />
olarak katılması nedeniyle, İstanbul’da bulunduğu esnada<br />
Halil Hayali kendisinden kısmen beraberce hazırlamış ol-<br />
□ İttihat ve Terakki Cemiyeti, siyasal ve sosyal ilkelere sahip bir kuruluş olarak değil, yalnızca,<br />
Sultan Hamid’in istibdadını ve zulmünü ortadan kaldırmak için oluşmuş bir örgüttü.<br />
□ Kürtçe Gramer ve sözlük çalışmaları yapan Halil Hayali, aslen Çermik kazası Zazalann-<br />
dan olup, Diyarbekir’de oturan, Tevfik Efendi’nin öğlu Ziya efendi tanışmış, Kürt dili ile ilgili<br />
çalışmaları beraber sürdürmüşlerdi! Ziya Efendi, Türkleşince Ziya Gökalp lakabını<br />
alan, Türk Ocağı ve Türk Yurdu kurucularındandır.<br />
Omuzunda Diyarbekir karpuzu ile bir Kürt kadını. (Doza Kurdistan, Sayfa 250)<br />
dukları kürtçe gramerin notlarını istemiş ise de, Ziya efendi<br />
bunları yaktığını söyleyerek vermek istemediğinden Halil<br />
Hayali Kürt milletinin muhtaç olduğu bu eserlerini yeniden<br />
yazmaya başlamıştı.<br />
Halil Hayali, Kürt Terakki Teavvün Cemiyeti’nin kuruluşuna<br />
çalışanlardan biri olarak tanınmış ve Eğitim Yayınları Orütünün<br />
kurucularından biridir. Bediüzzaman Molla Said<br />
Mektebi Musibetin Şehadetnamesi - İki Kvtülük Okulunun<br />
Diploması- ismiyle yazıdığı kitabının 44. sahifesinde,<br />
“Ebnai cinsime de burada birkaç söz söyleyemezsem bence<br />
bahis natamam kalır. Kendi cinsime de burada bir kaç söz<br />
söylemez isem, bence konu bitmemeşi olur- diyerek Kürdere<br />
birtakım öğütlerde bulunduktan sonra, aynen bu kelimelerle<br />
Halil Hayali’yi sıfatlandırarak demiştir ki, -Türkçe anlatımı<br />
olan Bediüzzaman9ın ifadesini anlamak zor olmakla beraber<br />
yazdığını aynen okuyucularımının önüne koyuyorum- “İşte<br />
hamiyeti millinin bir misalini size takdim ediyorum ki, o da<br />
Motkili Halil Hayali efendidir. Hamiyeti millinin her şubesinde<br />
olduğu gibi bu şubeyi lisan meydanından -Kesebi<br />
sebebi- ihraz eylemiş ve lisanımızın esası olan elifba ve sarfu<br />
nahvini vucuda getirmiş hatta diyebilirim ki, hamiyet ve gayret<br />
ve fedakarlık ve hamiyeti züefa imtizaç ederek vucudi manevisini<br />
teşkil etmiştir. Hakikat, Kürdistan madeninden böyle<br />
bir cevher-i hamiyete rastgeldiğinden bizim istikbalimizi<br />
onun gibi ümidinden bir çok cevahir ışıklandırmaktadır. İşte<br />
bu zat şayanı iktidar bir nümunei hamiyyet göstermiş, muh-<br />
taci tekamül lisanımıza dair bir temel atmış onun eserine gitmekle<br />
ve temeli üzerine bina etmeyi ehli hamiyete tavsiye<br />
ederim.”<br />
Bundan 283 sene evvel “Mem û Zin” divanında Kürtler ve<br />
Kürt vatanı hakkında yazdığı kıymetli beyitlerle büyük bir<br />
Kürt vatanseveri olduğunu herkesin kabul<br />
ettiği ve dünyada eşine az raslanır,<br />
büyük şair Ahmedi Xani’den sonra kur-<br />
manci lehçesi ile yazan Kürt yazarlarının<br />
hepsinden fazla Halil Hayali Kürtçü-<br />
lük his ve fikrinin yayınlanmasına çalışan<br />
kıymetli bir zattı. Mezarı, İstanbul<br />
’dadır. .<br />
Miri Katibizade Cemil bey Diyarbe-<br />
kir’in tanınmış saygın bir ailesindendir.<br />
Dürüst ahlakı ile ve medeni cesareti ile<br />
tanınan Cemil Bey, çok keskin ateşli bir<br />
kaleme sahip kürtçülük fikirleri üzerinde<br />
uzman ve hürmetle anılan bir kıymetli<br />
şahsiyet idi. 1908 tarihinde İstanbul’da<br />
bulunduğu esnada Kürt Terakki<br />
ve Teavün Cemiyeti’ne girmiş ve cemiyetin<br />
yayınladığı Kürdistan gazetesinde<br />
M.Cemil imzasını kullanarak gazetenin<br />
başyazarı ve sorumlu müdürlüğünü yapmıştı.<br />
Kürdistan halkının mahrumiyetinden<br />
ve Kürdistan’ın yoksul ve bakımsızlığından<br />
bahseden değerli yazıları<br />
vardır. Cemiyet kapatılınca, Öğrenil Yayınları<br />
şubesi de mecburi olarak kapılarını<br />
kapamış, gazetede, çıkmamaya başlamıştı.<br />
Cemil Bey’in mezarı doğduğu<br />
Diyarbekir şehrindedir.<br />
Kürdizade Ahmed Ramiz bey Diyar-<br />
bekir’in Lice kazasının yeşitirdiği milliyetçi<br />
bir şahsiyettir. Bütün hayatı Kürt<br />
siyasi ile uğraşmakla geçmiştir. 1900 tarihinde<br />
Diyarbekirli Fikri efendinin girişimi<br />
ile oluşturulan “Kürdistan Azmi<br />
Kavi Cemiyetim girmiş, 1904 senesinde<br />
Mısır’a iltica ettiğinden orada bu cemiyet<br />
adına çalışmalar yapmıştır. Esher’in<br />
Kürt bölümünde öğrenim yapan merhum,<br />
Mısır’da çalışan Jön Türklerle temas<br />
ederek bunlar arasında önemli bir<br />
mevkiye sahip olmuş, zekası ve güzel<br />
konuşmaları ile şöhret kazanmıştı.<br />
Meşrutiyetin ilanından sonra Kürt Yayıncılığı<br />
Eğitim Kurumu’nun İstanbul’da açtığı okulda müdürlük<br />
yapmıştır. ‘ 'Hataya Selef ve Halef, ihtara Dicle ve Fırat<br />
veya Gaziya Hawara Mabeyni Nehran, Paşvemana Kurdan<br />
veya Kurdistan, Himaye Kirina Muarifveya Himeya Ne-<br />
kirina Muarif” isimli eserleri vardır. Son günlerini Şam<br />
Kürtleri arasında geçiren merhumun mezarı Şam’da Kürt<br />
mahallesindedir.<br />
İttihat Terakki Cemiyeti, tanınmış siyasal sosyal ilkelere<br />
sahip bir kuruluş olarak değil, sadece Sultan Hamid’in zorbalığını<br />
ve zulmünü ortadan kaldırmak için kurulmuş bir cemiyetti.<br />
Bu cemiyet, Tıp Mektepi sıralarında öğrenciler tarafından<br />
kurulduğunda, birer Kürt olan Diyarbekirli İshak<br />
Sukuti ve Arapkirli Dr. Abdullah Cevdet kuruluşta önemli<br />
rol oynamıştılar. Cemiyetin sınırlı olan üyeleri Sultan Ha-<br />
mid hükümeti tarafından dağıtıldıktan sonra Rumelili<br />
Dr. Nazım ve bir kısım cemiyet üyesi aslen Edirneli olup Selanik’te<br />
basit bir posta memuru olan Talat efendinin katılması<br />
ile -ki sonradan Sadrazam Talat Paşa olan kişidir- Sultan<br />
Hamid’in zorbalığı aleyhine İttihat ve Terakki ismi ile gizli<br />
çalışmalarına devam ederek genç vatanperver subayları da<br />
içlerine almak sureti ile varlıklarını kuvvetlendirmişlerdi.<br />
AvrupalIların “can çekişen hükümet ” diye sıfatlandırdıkları<br />
Osmanlı devletini Ravav Konferansı’nda aralarında bölüşmeyi<br />
tasarladıkları bir zamanda Bulgar çetelirinin de hararetli<br />
faaliyetleri bu ittihatçı subayları gayerete getirdiğinden<br />
binbaşı Niyazi bey ve erkanı harp yüzbaşısı Enver<br />
beylerin idaresinde faaliyete geçen Osmanlı çeteleri, bir taraftan<br />
Bulgar çetelerine karşı koymakta, diğer taraftan Sultan<br />
Hamid’den meşrutiyet ve hürriyetin ilanını istemekteydiler.<br />
Devam Edecek<br />
RUPEL / SAYFA 8_______________________________________________ _______________ KURDİSTAN PRESS • 13 ÇIRI / EKİM 1988
Bilindiği gibi en etkin dönüştürücü<br />
güç, eleştirinin kobra<br />
dili diyebileceğimiz, silahların<br />
devrimci eleştirel gücüdür. İnsanın<br />
manevi dünyasında fırtınalar<br />
yaratan, bilince taze ışık<br />
düşüren, ona yeni bilgi kaynaklarına<br />
yönelten, onu bilimsel<br />
kuşku ve şevkle donatan bir<br />
güçtür o. O, bu güzel özelliğini,<br />
tarihsel ilerleyişin tıkanan yolunun<br />
açmasından alıyor kuşkusuz.<br />
Onbinler ve milyonlarca<br />
gözün, çözümü hararetle<br />
beklenen ama artık imkansız<br />
hale gelmiş olan bir kördüğüm<br />
üzerinde yoğunlaştığını düşünür.<br />
Bütün düğümlerin çözümü<br />
bu kör düğümün kesilip atılmasına<br />
bağlı olan böyle bir durumu<br />
iyi düşünür. Ve ateşten yeni<br />
çıkmış parlak bir kılıcın, bu<br />
düğüm üzerinde bekleyişini ve<br />
bir giyotin kahrıyla bu düğüme<br />
düşüşünü ve bunun yaratacağı<br />
etkiyi iyi tahayyül edin.<br />
Elbetteki sadece devrim değil,<br />
devrimin yarattığı güçlü bir<br />
karşı-devrimci şiddet de insanın<br />
manevi dünyasında fırtana-<br />
lar, anaforlar yaratıyor. 12 Ey-<br />
lül’den sonra çeşitli sınıfların<br />
ve katmanların ve bunların politik<br />
arenadaki temsilcilerinin<br />
ruh halinde, davranışlarında<br />
ileri ya da geri, her renkten ve<br />
de türden değişiklikler oldu.<br />
Bunlar içinde, Kürt burjuva ve<br />
küçük-burjuva toprak ağalarının<br />
durumu incelenmeye değer<br />
ilginçlikle doludur. Ezilen ulus<br />
hareketinin geri çekilme ve<br />
“sessizlik" ikilemine girdiği<br />
1940 - 80 arasını kapsayan 40<br />
yıllık bir dönemde Kürt burjuva<br />
ve toprak ağaları şöyle düşünüyordu:<br />
“Aaaah allahım,<br />
kendi pazarımıza rakipsiz hakim<br />
olmak ne kadar kutsal ve<br />
tatlı birşeydir. Ama bölgedeki<br />
şu bozulmaz sağlam dengelerden<br />
ve kör olası şu güç ilişkilerinden<br />
dolayı bu amaca kısa<br />
vadede ulaşmak hayaldir.<br />
Kürt burjuva ve toprak ağaları<br />
sıkıntılı sıkıntılı enselerini kaşıyor<br />
düşüncelerini şöyle sürdürüyorlardı:<br />
“Kürtler horlanıyor,<br />
Kürtlere baskı yapılıyor.<br />
Ama bu baskıdan kurtulmak<br />
için Kürtler gerilikten kurtulmalıdır.<br />
İçinde bizim aktif olarak<br />
yer aldığımız sermaye yatırımları<br />
yaygınlaştırılmalı, köylere<br />
okul, yol, su ve elektirikle<br />
gidilmedir." Bu, pazara rakipsiz<br />
egemen olmanın, umutsuzluğun<br />
teorisiydi. Parlamentodaki<br />
Kürt milletvekillerinin söz<br />
konusu 40 yıllık hayatı, “Doğu<br />
’nun geriliğine ve kalkındır-<br />
laması gerektiğine" ilişkin bitip<br />
tükenmez kürsü nutuklarıyla<br />
doludur. Tabi Kürt burjuvazisinin<br />
küçük - burjuvaziye<br />
yakın alt kesimlerinin, özellikle<br />
de bunların aydınlanmış radikal<br />
kesimlerinin o dönemdeki<br />
düşünceleri bundan bir adım<br />
daha ileriydi. Bağımsızlık düşüncesi<br />
henüz bunlarda da yerleşmiş<br />
değildi ama ‘
politika * ekonomi • toplum<br />
Çi M U s ta n a Eziıbecane hat<br />
Destpêk di hejmara 42 an de<br />
Diyare ji ber van pirsên nakuki, wê ji xwen-<br />
devanan re pêwîste be naskirina naveroka<br />
pirtuka “Kurdên Ezirbêcanê” bi fıreh, her<br />
wiha jî wê pewîst be naskirina forma wê. Ji<br />
ber vê yekê emê di vir de hinin malûmatan<br />
bidin: Pirtuk ji 92 rûpelaye, ji qalibê orteye û<br />
ji 8-t beşaye. Ew jî evin:<br />
1- Pêşgotin.<br />
2- Kurdên Ezirbêcanê.<br />
3- Erd û sînorê Kurdistanê (Mebesta Kur-<br />
distana Ezirbêcanê ye).<br />
4- Bûnyeta intacê li Kurdistanê.<br />
5- Pêwendiyên civakî û ikonemiki di nav<br />
Kurdan de.<br />
6- Mabûna pêwendiyên êlî û avekirina sos-<br />
yalîzmê.<br />
7- Terkîba netewî (qewmî).<br />
8- Problêma Kurdî li Ezirbêcanê.<br />
9- Xerîte. (Ciyên ku Kurdên Ezirbêcanê lê<br />
dijin).<br />
Di beşê “Problême Kurdî li Ezirbecanê”,<br />
nivîsarê pirtukê vedigere ser metriyalên erşî-<br />
fa merkezî ya Ezirbêcanê. Ji xwe ji wan tê<br />
xwiyakirin ku pirsa cûdekirina Kurdistana<br />
Ezirbêcanê wek wehdak îdarî, pirê caran, di<br />
nav endamên komesiyin hikumetê de (yen ku<br />
mijulî vê pirsê dibûn) û her wiha di rêxistina<br />
partî de, bûye meydana diskusiyê. Pirsa Kurdî<br />
wilo serê xwe radike, heya komîta merkezî<br />
ya Partiya Kominist a Ezirbêcanê biryara<br />
şandina komisiyekê ji bo dayîna sînor û forma<br />
îdara Nagome-Kerabaxê û Kurdistanê,<br />
distîne.(8)<br />
Di nerîna A. Bukşpan de: “Heger di nav<br />
endamên komisiyê de, ji bo Nagome-<br />
Kerabaxê pêwisitya dayîna Eftenomiya tu şi-<br />
kuk pêde nedibûn, lê ji bo Kurdistanê ev pê-<br />
wistî tunebû.”(9)<br />
Di wê qunaxê de pirsa Kurdî li Ezirbêcanê,<br />
di hundirê çend mehan tê behs kirin. Meclisa<br />
Bilind a Ezirbêcanê sê biryara distîne. Ew<br />
biryar çine nîvisarê kitêbê ji me re nade xwi-<br />
yakirin lê data wan ji me re dibeje. Li gora ew<br />
dibêje biryara pêşî ji 21.10.1922 aye. Biryara<br />
diduya ji 4, 20.11.1922 aye. U ya sisiya ji 2,<br />
30.12.1922 aye. (10)<br />
Lê tevî wiha jî 13’e kanûna dawî sala 1923<br />
an pirsa Kurdistanê dîsa dikeve nîqaşê. Da-<br />
wiya ma dawî havîna sala 1923-an komisiyek<br />
taybetî ji bo Kurdistanê tê dayîn. Du pirete-<br />
kolên vê komisiyê di erşîfa Instîtuta Dîroka<br />
Partî ya bi navê Stîpan Şaûmiyan hatina pa-<br />
rastin.<br />
Ji tiksta piretekola pêşî, tê xwiyakirin ku<br />
nerînên endamên komîsiyê li ser Kurdistanê<br />
ne wek hevin. Ev tiştê ha di van biryar û peş-<br />
nêyarên têkel xwiye dibin.<br />
Tikstê piretekola pêşî:<br />
“4. Du peşneyar hatine:<br />
1- Cudekirina Kurdistanê wek wehdak îdarî<br />
xas, li ser bingehê mafê herêmî. Divê ew bi<br />
merkezê girêdayîbe. Kurdistan ji Cewanşîn,<br />
Şûngin û Kubatlî pêk tê.<br />
Sebeb (di tiksta orjînal de wilo hatiye û me-<br />
best jê ewe: sebeba cudekirina Kurdistanê<br />
wek wehdak (yekitiyek) îdarî): Dûrbûna<br />
Kurdistanê ji merkezê-Bakû ve qetandina wê<br />
ji Kerebaxê û pirbûna (60 hezar) rûniştvanên<br />
wê.<br />
2- Kurdistan wek herêmekê bi Kerabaxê gi-<br />
rêdayî bimîne.”(ii)<br />
Piretokola dudiya li ser rojeva civîna 7 ê te-<br />
mûzê sala 1923 ye. Ew bi vî rengî hatiye:<br />
Me bihîst Me biryar stend<br />
2. Li ser Kurdisîanê: Avekirina<br />
Oîonomiya Kurdistan, dê merkez<br />
û sînorê wê bête dayîn, piştî sînorê<br />
Otonomiya Nagome-Kerabaxe bête veqetandin.<br />
02)<br />
Çi bi vê biryarê hat û çima neçû serî em pê<br />
nizanin. Bukşpanjîwiharavedike: “Dîroka<br />
pêşketina vê pirsê, di pêş de ji me ne xwiya-<br />
ye, lêji biryara ku li pey wêhatiye stendin, tê<br />
belûkirin ku meqamên bilind muwafeqa xwe<br />
nedan û ji ber vê çendê ev biryar têk çû. Lê<br />
di eynî wextê de, Kurdistan wek wehdak îdarî<br />
di forma ‘Ûyezd e de hate avekirin û di Teba-<br />
xa sala 1923 an de, Gusî Hacîyif(dibe ev nav<br />
bi hawakî din be xwendin, lê ji ber ku bi rûsî<br />
wiha hatiye me jî li gora wê nivisand) bu se-<br />
rokê Komîta Tenfizî. ' *03)<br />
Bukşpan di nav pirsa “Kurdî li Ezirbêcanê”<br />
de, hinekî vedigere ser dîroka her çar perçên<br />
Kurdistanê. Ew li ser vê pirsê radiweste, da<br />
ku ji me re bibêje: “Tiştê ku li Ezirbêcanê<br />
me daye wan zêdeyî serê wan e.” Ji bilî vî tiştî<br />
nêrînên Bukşpan li ser dîroka Kurdî gelek<br />
çewtî tê hene. Wek nimûne, ew serîhildana<br />
Şêx Seîd ne tenê kewneperest dihesibîne, her<br />
wiha jî ew kesên ku pê rabûne, wek nokerên<br />
Ingilîz dibîne.<br />
Li gora ku em dibînin Kurdên Ezirbêcanê<br />
ne bi rehetî gihiştibûn mafên xwe, di formek<br />
herî piçûk, ji formên mafên netewî de. Her<br />
wiha jî em pê dizanin ku ew li ser bingehê<br />
hejmara xwe ya pirr gihan vî mafı. Loma jî<br />
Şovenên ezirbêcanê bi her awayî dixwestin<br />
hejmara wan kêm bikin. Di vî warî de nimûne<br />
pirin. Li vira emê tenê nimûnekê ji pirtû-<br />
ka A. Bukşpan bînin: ‘‘Bi riya axafina bixelken<br />
Çêraxê re, di civînek giştî de, me naskir<br />
ku bi şeş malbatên ha;<br />
1- Wavillî<br />
2- Kazaxlî<br />
3- Fatiklî<br />
4- Xeleflî<br />
5- Çûrûllo<br />
6- Tomisto,<br />
tene malbata Çûrûllo, ya bi esli xwe ji mîre-<br />
kê ye, kurd e. Û ji vê malbatê tenê 20 kes bi<br />
zimanê kurdî dikarin bipeyîvin. Her çi mal-<br />
batên din bi kurdî nizanin xwe Tırk dihesi-<br />
bînin. ’ ’(i4)<br />
Heger xwendevan dîna xwe bide navê her<br />
pênc malbatên Kurd Bukşpan wan Tirk dihesibîne,<br />
wê bi hesanî bibîne ku ev nav tenê bi<br />
forma “lî” bûne tirkî. Pirsa ku tê kirin; çima<br />
di “civîna giştî” de wan xwe tirk? Bi xwe em<br />
pê nizanin. Lê tiştê ku em pê dizanin malba-<br />
tên ku di 1931 ê de xwe Kurd didîtin piraniya<br />
wan jî roja îro di dokumentên resmî de Tir-<br />
kên Ezirbêcanîne. Û tiştên din ên ku ji çavên<br />
kor nayên weşartin, evin: Di sala 1923 an<br />
biryara avekirina Otonomiya Kurdistanê he-<br />
bû. Wilo jî diyare ku ev biryar ne li gora dilê<br />
Hikûmeta Ezirbêcanê bû. ji ber vê çendê bi<br />
lez û bez ‘ ‘Kurdistanskî Ûyezd ’ ’ sazkirin û<br />
dure ev mafê herî piçûk daqurtandin. Çilo?<br />
Kengê? Emê di meqalek din de bersiva wan<br />
pirsan bidin. Lê tiştê ku niha em dikarin bi-<br />
bêjin eve: Neheqiya ku li Kurdên Ezirbêcanê<br />
hatiye kirin j i ber çavan nayê weşartin. Dibe<br />
ji ber vê neheqiyê navdarên Kurdên Ezirbê-<br />
canê namakji M. S. Gorbaçov re şandin. Ew<br />
gazin û gilîyê xwe pê dikin û dibêjin ku Hi-<br />
kumeta Ezirbêcanê siyaseta Pantirkîzmê li<br />
gel Kurdan bikartîne û îtîrafê bi heyîn û mafê<br />
wan nake, tevî ku hejmara wan li vira nêzî<br />
250 hezar kesin û hemû li deverkî dijîn.os)<br />
Ji bilî vî tiştî, dengdarên Kurdên Ezirbêca-<br />
nê daxwaza otonomiya ji bo Kurdan dikin û<br />
ji ber ku baweriya wan bi serokên Ezirbêca-<br />
nê nayê, doz dikin ku Otonomiya wan bi Er-<br />
menistanê girêdayî be. Her wiha jî kurdên<br />
Kazaxistanê û Ermenistanê namên xwe ji M.<br />
S. Gorbaçov re hinartin. Ew piştgirtiya xwe<br />
ji Kurdên Ezirbêcanê diyar dikin. Lê Sekretere<br />
Giştî ya Partî Komunîstê Sovyet çi bersiv<br />
daye, em pê nizanin.<br />
Bi kurtî dîroka Kurdên Ezirbêcanê eve û di<br />
heyamê me de ev cara pêşiye ku dengê wan tê<br />
me. Gelo çima ev neheqî bi Kurdên Ezirbê-<br />
canê hatiye kirin? Gelo çima ev kêmasî di bin<br />
siya baskên sosyalîzmê de dibin? Gelo ev tişt<br />
çi pêş me Kurdên Kurdistanê dike? Xwende-<br />
van jî dikarin bi dehan pirsên din bikin. Lê<br />
tiştê ku divê em ji bîr nekin eve: Merovê bêx-<br />
wedî, kes lê nabe xwedî û netewa ku xwe ne-<br />
parêze, wê li ber nigan here.<br />
Moskow<br />
Bavê Nazê<br />
Çavkanî (Jêder)<br />
1-Rojnama Pravda 20 Temuzê 1988 an.<br />
2-T.F. Arîstova Kurdên li pey Kejkazê. Çapxana Naûk.<br />
Moskoxv sala 1966 an. Rûpel 20.<br />
3-Eynî jêder. Rûpel 21.<br />
4-Eynî jêder. Rûpel 36<br />
5-Eynî jêder. Rûpel 40.<br />
6-Ğ. Çursîn Kurdên Ezirbêcanê Bulletin De Linstitut Ca-<br />
usien D ’areheologie A Tiflis Tome 111 Tiflis sala 1925 R.l<br />
7-Eynî jêder Rûpel 2.<br />
8-A. Bukşpan Kurdên Ezirbêcanê. Çapxana “Azginî” Baku<br />
sala 1932 an R.50.<br />
9-Eynîjêder. R.50<br />
10-Eynî jêder R.51<br />
11-Ev pireîekol ji pirtuka A. Bukşpan “Kürden<br />
Ezirbêcanê ’ ’ hatiye girtin. Ji rûpelê 53 an.<br />
12-Eynî jêder. R 53.<br />
13-Eynî jêder R. 53.<br />
14-Eynî jêder. R.64.<br />
15-Li gora nama dengdarên Kurdên Ezirbêcanê ji M. S<br />
Gorbaçov bi texmînî roja îro hejmara Kurdan nêzî250hezar<br />
kesin. Lê statistîka Sovyetî dibêje ku hejmara Kurdan<br />
li hemû Sovyetistani nizî 117 hezar kesin.<br />
Lê tiştê herixerîb eve: Li gora statistîka sala 1966 an, ya-<br />
nî berî Şoreşa Oktoberê bi salekê: ‘ 'hejmara Kürden mu-<br />
silman li Rûsya Qeyserî 97047kes bûn. Û hejmara Kürden<br />
yezidî 35210 kes bûn. ’ ’ (Ev statistîka ha me ji rûpelê 60 î<br />
ji pirtuka A. Bukşpan girtiye.) Heger em hejmar Kurdan<br />
berî Şoreşê û niha bidin ber hev emê bibînin ku hejmara<br />
wan di hundirê 72 salan de bi 15 hezaran kim bûne.<br />
Cezayîr dikele!<br />
Ev serê heftiyeke ku Cezayîr dikele. Rewşa<br />
gelê Cezayîrê çiqas diçe xira dibe. Xelk nika-<br />
re zikê xwe têr bike. Jiyan êdî nayê kişandin.<br />
Lê dîsa jî hikumeta Cezayîrê bûhayê tiştan<br />
xasma yê xwarin û vexwarinê zêde kir. Gelê<br />
Cezayîr li dijê vê rewşê dengê xwe bilind kir<br />
û rabû piya. Şerekê dijwar di navbera gel û<br />
hikumetê de qewimî. Bi sedan kes hatin kuş-<br />
tin. Lê hikumeta Cezayîrê bi esker û polîsên<br />
xwe nikare pêşiya gelê Cezayîrê bigre û wan<br />
bide sekinandin.<br />
Rêxistina îslamî rolek mezin dilêze.<br />
Çawa tê gotin û xwuyanîkirin di bin van tiştan<br />
de tevgera îslamî rolekî mezin dilêze. Rê-<br />
xistina Îslamî dan û standinekî xurt di nav gel<br />
de xasma di nav xortan de pêkaniye û pişta<br />
xwe daye wan.<br />
Misilmanên Cezayîrê îstifa Reisicumhur<br />
Şadlî Bin Cedît dixwazin. Şadlî Bin Cedît<br />
bersiva tevgera îslamî bi singuyên ordiya<br />
xwe dide. Heta niha nêzê 200 kes hatine kuş-<br />
tin. Ev rewşa bi xwîn û çetin roj bi roj xwurt<br />
dibe. Li gorya Wezîrê Xortan, sedemê vê ke-<br />
landinê ekonomîk e.<br />
Ehmed Bin Bella<br />
Çawa tê zanîn Ehmed Bin Bella Serokê Cezayirê a pêşî bû. Bin Bella di şerê rizgariya Cezayirê de li<br />
dijî hêzên Fransiz şer kir û di nav çend salan de gelê Cezayir gihişte azadiya xwe. Lê piştê azadiyê hinek<br />
general li dijê Ehmed Bin Bella derketin, Bin Bella jî Cezayirê reviya niha Bin Bella ji welatê xwe dûr<br />
li Swîs dijî.<br />
Li ser van bûyerên ku li Cezayirê çêdibin Ehmed Bin Bella bêdeng nema û di rojnama Le Figaro de waha<br />
dibêje:<br />
- Ev bûyerên ku li Cezayir çêdibin ji bo min ne surprîz e. Ev tişt, ev qiyamet netîca birçîbûnê ye. Gel<br />
belengaz e. Gel di welatê xwe de demokrasi dixwaze. Nan û dan, kar û xebat an jî demokrasi bi gorandina<br />
rejîmekî nû ve girêdayi ye...”<br />
Dewleta Filistinê<br />
□ Di nav mehekî de Parlamentoya Filistînê wê dewleta xwe îlan bike! Lê parlamento<br />
naxwaze ji niha ve ciyê civînê diyar bike.<br />
Serokên rêxistinên Filistînî ji bo damezirandina dewleta Filistînê li hev kirin. Di roja 10 ê çiriyê de be-<br />
rpirsiyarekê Rêxistina Rizgariya Filistînê, PLO li Tûnisê daxwuyaniyek çêkir û got: ‘ ‘ Wêparlamentoya<br />
Filistînê di nefiyê de heta dawiya meha çiri bicive û dewleta Filistînê îlan bike.<br />
Berpirsiyarê RRF daxwuyakirin ku wê Dewleta Filistînê li gor peymana Koma Miletan a sala 1947-an<br />
bê damezirandin.<br />
Di civîna serokên rêxistinên Filistînî de ji bo cî û wextê civîna parlamentoyê tu biryar nehat sitandin.<br />
Lê di vê daxwuyaniyê de hat gotin ku wê civîna parlamentoya Filistînê belkî li Cezayirê bê çêkirin. Lêbe-<br />
lê ji ber bûyerên dawî ku li Cezayirê diqewimin tewra hikumeta Cezayirê di ve babetê de wê çawa be ne<br />
xwuyaye...<br />
Herwusa serokên rêxistinên Filistînî dan xwuyakirin û gotin ku ew ji bo aşitiya Rojhilatanavîn li ser plana<br />
Rêxistina Rizgariya Filistînê dixebitin.<br />
Rêxistinên Filistînî di van çend mehên dawî de ji bo damezirandin û îlankirina dewleta Filistînê xebata<br />
xwe germ kiribûn. Wê têkoşîna gelê Filistin bi îlankirina Dewleta Filistînê ve têkeve merhalekî nû.<br />
KKDK, PPKK ile İlişkilerini Kesti!<br />
□ ‘ ‘Bugünkü PPKKyönetimi, Sol Birlik örneğinde görüldüğü gibi KKDK’yı da<br />
kendisi gibi ‘TUrkiyeleştirmek’ istiyor.”<br />
□ “Aramizdaki ilişkiye bundan kısa bir süre önce son vermek zorunda kaldık.<br />
Bunun sorumlusu KKDK değil, bugünkü PPKK Merkez Komitesi ’nin hizipçi ve<br />
tasfiyeci yönetimidir.<br />
ANK • Stockhlom<br />
Kürdistan Öncü İşçi Partisi (PPKK)’nin Avrupa1<br />
daki kitle örgütü olarak bilinen Kürdistan Demokrat<br />
İşçi Demekleri Federasyonu (KKDK), yayınladığı<br />
bir bildiri ile PPKK ile ilişkilerini kestiğini<br />
açıkladı.<br />
PPKK Merkez Komitesi içinde baş gösteren ayrılıklar<br />
daha önce kamuoyuna duyurulmuştu. Ancak<br />
KKDK adına yayınlanan bildiri, PPKK’dan<br />
ayrılanların görüşlerini açıkladıkları ilk belge niteliğini<br />
taşıyor.<br />
Kürdistan İşçi Partisi (KİP) içinde 12 Eylül darbesinden<br />
sonra başlayan bölünmeler, üç grubun<br />
ortaya çıkmasıyla sonuçlanmıştı. Bu gruplardan<br />
eski MK üyelerinin bir bölümü ile bir Kongre toplayan<br />
grup, PPKK ismini almış ve KİP’in gerçek<br />
mirasçısı olduğunu açıklamıştı.<br />
PPKK içinde son dönemde meydana gelen ayrılıklardan<br />
sonra, 20 Eylül 1988 tarihinde bir bildiri<br />
yayınlayan KKDK, KKDK GYK’nın II. Kongre-<br />
si’nde PPKK ile karşılıklı dayanışma prensibine<br />
dayanan bir ilişikinin olduğunu, ancak Parti<br />
MK’sı içindeki “hizipçi” ve “tasfiyeci” olarak<br />
nitelendirdiği kanadın “politik fermanlar ve<br />
dayatmalar” üzerine inşa edilmek istenen ilişkiyi,<br />
KKDK’nm kesmek zorunda kaldığını<br />
açıklıyor.<br />
Bildiride şu görüşlere yer verilmektedir:<br />
‘ ‘Şimdiki PPKK yönetimi, adım adım geliştirdiği<br />
kişiliksiz ve ulusal nihilist bir politikayı, yani hal<br />
kımızın ulusal demokratik<br />
çıkarlarına cevap<br />
vermeyen politikayı<br />
emrivaki bir yöntemle<br />
KKDK’ya dayat<br />
mak istedi. PPKK yönetiminin<br />
bu tutumu, |<br />
özellikle Sol Birlik örneğinde<br />
en bariz bir<br />
biçimde görüldü.<br />
KKDK’yı bu sözko-<br />
nusu politikaya angaje<br />
etmek için, KKDK’da, bugünkü PPKK Merkez<br />
Komitesi üyelerinin örgütleyip yönettiği bir hizip<br />
kuruldu. Bu hizip eliyle KKDK’yı da kendileri gibi<br />
Türkiyelileştirmek’ istediler. KKDK’da bu yönde<br />
karar çıkmayınca, demokratik biçimde alınan kararlan<br />
tanımadılar, çalışmaları boykot ederek<br />
KKDK’yı dağıtmak, tabanın mücadele azmini ve<br />
moralini bozmak istediler...<br />
Merkez Komitesi ’nde çoğunluk olan bu<br />
*Türkiyeleştirme’ politikası, tabanda azınlıktır.<br />
Hatta onlarla davranan üylerin önemli bir kesimince<br />
de benimsenmiyor. ’ ’<br />
Söz konusu bildiride, PPKK ile ilişkilerin niçin<br />
kesildiği anlatılırken, diğer yandan da, KKDK’nın<br />
Fedaral Almanya’daki Kürtler için yaptıkları çalışmalara<br />
yer verilmektedir.<br />
RUPEL / SAYFA 10 KURDİSTAN PRESS • 13 ÇIRI / EKİM 1988
“Mustafa Kemal’in babası kim?”<br />
Avrupa’da yayınlanan ÜMMET gazetesi<br />
15 Eylül 1988 tarihli 8. sayısını<br />
tümü ile Atatürk’e ayırdı.<br />
ÜMMET, “ MUSTAFA KEMAL’İN<br />
BABASI KİMDİR?” manşetinden<br />
sonra, Arap harfleri ile yazılmış bir<br />
belgenin fotokopisini ve bu belgenin la-<br />
tin harflerine çevirisini kapakta veriyor.<br />
“SELANİK ASLİYE HUKUK MAH<br />
KEMESİ” anabaşlıklı belgenin başlık<br />
altında “İlam karar numarası:<br />
Adet/451" yazılı. Belgenin Latin harfleriyle<br />
çevirisi ise şöyle:<br />
“Abduş’un ölümünden sonra, Zü-<br />
beyde, Abduş’un karısı olduğunu ve<br />
oğlu da Abduş’un oğlu olduğunu iddiası<br />
ile açmış olduğu miras davasında,<br />
Abduş’un kerdeşleri, mahkemeye<br />
vermiş oldukları iddianamede,<br />
Zübeyde’nin Abduş’un karısı olmadığını<br />
ve umumhanede (genelevinde)<br />
odalık aldığını ve oğlu Mustafa iki<br />
yaşında kucağında olduğunu ve Abduş’un<br />
bilavelet öldüğünü idaları ile<br />
keyfiyetin umumhaneden sorulmasını<br />
talepleri üzerine, umumhaneye<br />
yazılan tezkerenin cevabında, Zübeyde’nin<br />
oğlu ile beraber 19 Haziran<br />
1297’de umumhanemize dühul<br />
edip Yenişehirli Abduş isminde bir<br />
kabadayı ile anlaşıp 11 Nisan 1298’de<br />
umumhanemizden huruç etmiştir<br />
(çıkmıştır). Bu yazıya istinaden Zübeyde’nin<br />
davasının reddine karar<br />
verilmiştir”.<br />
Belgenin altında, Selanik Asliye Hukuk<br />
Mahkemesi ile iki azanın mühürleri<br />
var.<br />
2. sayfasında “ Selanik Hukuk Mahkemesi<br />
başlığını taşıyan yazı ile<br />
Dr.Rıza Nur’un hayat ve hatıratım<br />
adlı eserinin 3. cildinin 561. sayfasındaki<br />
yazı ana hatlarıyla birbirini tutmakta<br />
teyideden mahiyettedir” diye<br />
yazan Ümmet gazetesi ayrıca yazının<br />
devamında “ Fransız nazırlarından<br />
Hedyo, Paris’te Türkiye üzerine verdiği<br />
ve ‘Conferencio’ mecmuasında<br />
neşredildiği konuşmasında, Mustafa<br />
Kemal’in babasının meçhul olduğu<br />
söylenmiştir” diye yazıyor.<br />
Yazının bir başka bölümünde, Ümmet<br />
gazetesi “Ayrıca şu hususta göz<br />
ardı edilemez. 5816 sayılı Atatürk’ü koruma<br />
kanunu arkasında yatan mana nedir?<br />
Bu kanunla neler getirilmek isteniyor?<br />
Dünyanın neresinde görülmüş böyle<br />
bir kanun? Gerçekleri gizlemek<br />
mümkün mü? Mızrak çuvala sığmaz demiş<br />
atalar. Kemalistlerin gücü yetiyorsa<br />
mızrağı çuvala saklasınlar!..”<br />
Başyazıda “ Kaldırsınlar koruma kanunlarını,<br />
lağvetsinler Devlet Güvenlik<br />
Mahkemelerini!...Mustafa Kemal hakkında<br />
söylenenler ve yazılanlar yanlış<br />
ise çatır çatır cevep verirler. Yok eğer<br />
doğru ise gerçekler yazılsın da atalarının<br />
kimliği ve kim olduğu ortaya çıksın’ ’<br />
diye meydan okuyan Ümmet gazetesi,<br />
Mustafa Kemal’in aynı zamanda “ İngiliz<br />
casusu olduğu” nu vurgulayarak “ MUS<br />
TAFA KEMAL’İN İNGİLİZLERE<br />
OYUNCAK OLUŞU ” başlığı altında<br />
“ Batının Haçlı ordularıyla yapamadıklarını<br />
Mustafa Kemal’in eliyle yaptılar”<br />
diyor.<br />
“ Mustafa Kemal’in Anadoluya geçişinden<br />
İngilizler haberdardı. Anadolu-<br />
dan geçerken İngilizler uğurlamış-<br />
tı...Rafet Paşa ölmeden evvel Cumhuriyet<br />
gazetesine yerdiği beyanatta,<br />
Mustafa Kemal’in İnglizlerin müsade-<br />
siyle Anadoluya geçmiştir. Mustafa Kemal<br />
P^şa İstanbul’dan ayrılırken kendi<br />
ÜMMET Gazetesi’nin kapağı ve sayfa başlıklarından bir bölümü<br />
sini üç kişiden meydana gelen İngiliz askeri<br />
heyeti uğurlamıştı” diye devam eden<br />
Ümmet gazetesi, Er-Raculussonem’i kaynak<br />
göstererek açıklamalarına devam<br />
ediyor.<br />
Ümmet gazetesi’nin bu Özel Sayı’sında<br />
ayrıca, “ M.KEMAL’İN şapka giymesi<br />
ve giydirmesi” başlığı altında yazılan yazıda<br />
şöyle denmektedir; “ Önce memurları<br />
şapka giymeye mecbur ettiler. Şapka<br />
almak için paraları yoktu. Şapka alsınlar<br />
diye memurlara avans<br />
verdiler...Bu iş sadece aksülamelde kalmadı:<br />
Sıvas’da, Erzurum’da, ötede ve<br />
beride halk şapka aleyhine kıyam etti.<br />
Mustafa Kemal derhal Kel Ali başkanlığında<br />
bir İstiklâl Mahkemesi kurdu.<br />
Birçok adamı astılar "deniyor.<br />
Ümmet, Mustafa Kemal’in “ Mason<br />
olduğunu” uzun bir yazı içinde açıklarken,<br />
Mustafa Kemal’in “ Katolik kilisesi<br />
ve Masonluk adlı eserde, devlet başkan-<br />
ları içersinde ilk sırada olmaktadır...”<br />
diye belirleme yapıyor.<br />
Ümmet gazetesi Mustafa Kemal’in<br />
“ Müthiş bir ayyaş” olduğunu yazdıktan<br />
sonra şöyle devam ediyor; “ Her gece içer.<br />
Bütün ömrü öyledir. Gençliğinde böyle<br />
içki ve fuhuşla geçmiştir. Recüliyetti<br />
yoktur, fakat şehvete pek düşkündür.<br />
Fuhuş, kadın, erkek, fail, menful her nev’ini<br />
yapar.”<br />
Ümmet, Dr.Rıza Nur Hayat ve Hatıratım<br />
( C.4.S.1517) eserini ile, Şevket Süreyya’nın Tek<br />
Adam adlı eserini de sayfa vererek (s.504,<br />
505.C.3) kaynak göstermektedir.<br />
Bir başka yazıda Ümmet gazetesi Mustafa Kemal’i<br />
“ Bolşevik” olarak değerlendirmekte, bu<br />
konuyla ilgili Mustafa Kemal’in bir konuşmasını<br />
şöyle aktarmaktadır: “ Mustafa Kemal: Biliyorsunuz<br />
çok zamandır komünist teşkilatı ile<br />
meşgulum, her şeyini yaptık. Mükemmel bir<br />
kuvvet olarak, Yeşil Orduyu vucuda getirdik.<br />
Bu memleket ancak, bolşeviklikle kurtulur.<br />
Artık zamanı gelmiştir. Kararınızı verin.<br />
Türkiye’nin bolşevik ve komünist olduğunu cihana<br />
resmen ilan edeceğim”.<br />
Ümmet gazetesi “ Ölümünden 50 yıl sonra,<br />
Atatürk’ün fikirlerinden ve eylemlerinden kopartılarak<br />
besmele gibi kullanılması, adım<br />
başı heykellerinin dikilmesi, gün aşırı törenler<br />
tertiplenmesi, artık Atatürkçüler dahi bir çok<br />
kesimi rahatsız ediyor” diyor ve bu Özel Sayı<br />
“ Mustafa Kemal, dinsizdir, soysuzdur, namussuzdur,<br />
masondur, sahtekardır, sarhoştur,<br />
ikiyüzlüdür, İngilizlere hizmet eden bir<br />
casusdur” yargıları ile noktalanıyor.<br />
Ümmet Gazetesi, Almanya’da yayınlanıyor. Ne-<br />
usser Str. 95; 5000 Köln 1 adresinden temin edilebilir.<br />
★<br />
.ME CİNAYETİ?! Salah Bedrettin İbrahim Ahmed<br />
□ Olof Palme’nin Kürtlerle ilgili ilk ve tek<br />
röportajı!<br />
□ Palme cinayetinde<br />
Türk basınının kışkırtıcı rolü!<br />
□ M. Ali Yula kimdir? Hürriyet ne istiyor?<br />
YAKINDA Kurdistan Press’te<br />
KURDISTA<br />
JÊL mınama hefteyî ı I haftalık gazete U<br />
Kurdî - Tirkî<br />
Kürtçe - Türkçe<br />
Rojnama Hefteyt • Haftalık Gazete<br />
Hejmar - Sayı; 43 (14)<br />
13 Çirî • Ekim 1988<br />
KMRwşta;<br />
Kurdisk Turkisk<br />
Veckotfdning<br />
Nummer; 43 (14)<br />
13 Oktober • Çlrî 1988<br />
Berpirsiyari Giştî<br />
Genel yayın yönetmeni<br />
Orhan KOTAN, 08 - 29 50 56<br />
Berpirsiyari Altgir<br />
Yardımcı yönetmen<br />
Çetîn ÇEKO, 08 - 29 83 32<br />
Adressi Box 7080, 17207 Sundbyberg<br />
Büro; Örsvângen 6C, Hallonbergen<br />
Tlf; [46] 8-29 83 32<br />
Telex; 131 42 ANK S<br />
Telefax; 08-29 50 56<br />
Bankgiro; 343-5559<br />
Postgiro; 2 65 33-0<br />
Çapxane • Baskı;<br />
Tidnings Tryckarna pâ Âland AB<br />
Chefredaktör och ansvarig utgivare<br />
Orhan KOTAN, 08-295056<br />
Redaktion sekreterare<br />
Çetîn ÇEKO, 08-298332<br />
□ Suriye’de Kürt hareketinin<br />
sorunları<br />
□ Lübnan’da Kürtler.<br />
□ Suriye’de Kürtler<br />
PKK’yı nasıl görüyor?<br />
★ ★★ Kurdistan Press’te ★ ★ ★<br />
I S S N 0 2 8 3 — 4 8 9 8<br />
□ Nivîsarên ku tên şandin li xwediyan<br />
venagerin<br />
□ Gönderilen yazılar iade edilmez<br />
□ Redaksiyon dikare nivîsarên ku ji<br />
rûpelên xwendavanan û Serbest<br />
Kursî re tên şandin, li gor dûzena rûpelan,<br />
kurttir bike.<br />
□ Serbest Kürsü ve Okuyucu Sayfası<br />
için gelen yazılar, özüne dokunulmadan<br />
sayfa düzenine göre redaksiyon<br />
tarafından kısaltılabilir<br />
□ Eger xwediyên nivîsarên kurdî tiş-<br />
tekî taybetî nebêjin, redaksiyon dikare,<br />
li gor standardên zimanê kurdî,<br />
guhertinên pewist çêke<br />
Postadress; Box 7080, 17207 Sundbyberg<br />
Besökadress; Örsvângen 6C, Hallonbergen<br />
Tlf; [46J 8 - 29 83 32<br />
Telex; 131 42 ANK S<br />
Telefax; 08 - 29 50 56<br />
Bankgiro; 343 - 5559<br />
Postgiro; 2 65 33 - 0<br />
Tryckeri; Tidnings Tryckarna pâ Âland AB<br />
□ Uzun yıllar İrak KDP’nin Genel Sekreterliği<br />
görevini sürdürmüş bulunan, aynı<br />
zamanda edebiyatçı-yazar İbrahim Ahmed<br />
KDP’nin oluşumunu ve mücadale yıllarını<br />
anlatıyor.<br />
Kurdistan Press’te<br />
ABONE ■<br />
□ 3 Mehî • 3 Aylık IH 6 Mehî • 6 Aylık d Salek • Yıllık<br />
| 48 SEK-24 DM 96 SEK—48 DM 208 SEK-104 DM<br />
NAV/PAŞNAV<br />
İSİM/SOYİSİM ■<br />
NAVNÎŞAN<br />
ADRES .........<br />
Tarih / Dîrok................................<br />
WELAT / ÜLKE :..... ................................... ................................<br />
Hûr» dikarin heqê abonetl li ser hesaba GILALA AB Postgiro 26533-0<br />
Stockholm razînin û sûretek jê jl Box 7080,172 07 Sundbyberg-Sweden re<br />
bi garta abone rêkin.________________________________________<br />
Abone ücretini GILALA AB PG; 26533-0 Stockholm kontosuna yatırarak, bir<br />
kopyasın» Box 7080,172 07 Sundbyberg-Sweden adresine abone kartıyla birlikte<br />
postalayarak abone olunabilir.
JNAMA HEFTEYÎ • HAFTALIK GAZETE<br />
adress; Box 70 80, 172 07 Sundbyberg-Sweden<br />
“Spas<br />
“ Te jiyana<br />
□ “Spas doktor te jiyana min xilas<br />
kir” dibêje Rekan û dom dike; gava<br />
ez mezin bibim ez jî bibim doktor.<br />
□ Mihacirtiya dê û bavê Rekan jiyana<br />
wî xilaskir. Rekan Mistefa ji<br />
Kurdistana Iraqê ye û çar sali ye.<br />
Bavê wî dibêje; “Ev nexweşiya ku-<br />
rê min di Rojhilatanavîn de li Iran û<br />
Iraqê nayê dermankirin. Ji ber vê jî<br />
gelek zarok dimirin.<br />
Rekan Mistefa beriya salekî bi dê û bavê<br />
xwe re hatiye Swêd û li Flên bi cîh bûne. Piş-<br />
tê ku nexweşiya Rekan li Flênê tê naskirin.<br />
Rekan tînin Stockholmê û li Nexweşxana<br />
Huddinge tedaviya wî destpêdike.<br />
Li nexweşxana xwîna wî her hefte tê guher-<br />
tin. Bavêwîdibêje; “Her carpişti guhertina<br />
xwîna wî rengê wî hidî hidî zer dibû. ’ ’<br />
Nexweşiyek bêderman<br />
Ev nexweşiya Rekan ne tenê kêmbûn an jî<br />
qelsbûna xwînê bû. Herwusa tesîra vê nex-<br />
weşiyê li ser kezeba reş çêdibû û bîhnçikan-<br />
dinê peyda dikir. Bingeha sîstema dermanki-<br />
rinê jî gorandina mix (îlîk) bû. Lê şertekî<br />
esasî jî ewe; pêwîste ku laşê mirov vê madeyê<br />
nû qebûl bike. Di vî babetê de şansê Rekan<br />
hebû mixê birayê wî û ya Rekan li hev dihat.<br />
Beriya vê emeliyatê giran lazimê hemû hücren<br />
cihê nexweşiyê bê kuştin. Ev jî metodekî<br />
pirr zahmet bû. Diviya bû qasê ku nexweş bi-<br />
karibe pê bijî hûcreyên wî sax maba, yên din<br />
jî bihata kuştin. Karanîna vê metodê jî dibe<br />
sedema weşandina porê nexweş, dibêje Dr.<br />
Olle Ringden.<br />
Şansekî mezin!<br />
Beriya sê hefte, nîv lître mix ji birayê Rekan<br />
hat stendin. Di emeliyatê de vê mixî neqlî<br />
Rekan kirin. Ji bo ku mixê neqilkirî di laşê<br />
nexweşan de cihê xwe bigrî lazime heftekî<br />
wext derbas bibe û di nav vê demê de ji nex-<br />
weş re gelek dermanên din tê dayîn.<br />
Di vê emeliyatê de tehlûka herî mezin; teh-<br />
lûka înfeksiyonê (edab) ye, ji bo vê jî nexwe-<br />
şan re antî-biyotîk tê dayîn.<br />
Ev nexweşî li dinê cara pêşî di sala 1982 an<br />
de li Emerîka hatibû tedavîkirin, eva cara du-<br />
yemîn e ku li Swêdê tête dermankirin.<br />
Doktora Rekan, Olle Ringden li ser vê eme-<br />
liyatê weha dibêje:<br />
-Rekan, dema tehlûke derbas kir. Wi Rekan<br />
baş bibî. Semeketina doktorên Swêdê bo vi<br />
nexweşiyê ne nezaniya metoda dermankirinê<br />
bû, lê me yekîku mixi wîji ya nexweş re li hev<br />
bihata peyda nedikir.<br />
Di nav deh şalin dawî de me nizîki 200ne-<br />
qil çikir, li eva cara pişiye ku em vi metodi<br />
bikartînin. ’ ’<br />
Rekan ji niha ve kêfxweş bûye, bi rih û bi<br />
can bûye, li ciyê xwe nasekine.<br />
Rekan piştê ev emeliyatê giran serketî gihişt<br />
dê û bavê xwe û spasdarê doktor û karkerê<br />
nexweşxanê ye.<br />
Bi destê doktorê Swêdî Olle Ringden çiya-<br />
yên Kurdistanê peşmergekî wek Rekan qe-<br />
zenc kir.<br />
fo ta ip m<br />
□ Türkiye’de yayınlanan Medya Güneşi isimli dergi, Kürtler ve Kürdifitan ile ilgili yayınlarından<br />
ötürü, ilk sayısından itibaren yoğun bir baskı altında tutuldu!<br />
□ Derginin Yazıişleri Sorumlusu Cemal Özgelik, DGM’deki ilk duruşmasında 3 yıl<br />
6 ay hapis cezası ile cezalandırıldı!<br />
12 Eylül sürecinden sonra, Kürt<br />
sorununu tartışmaya getiren ilk<br />
yayınlardan biri olan Medya Gü-<br />
neşi’nin yayınlanan 4 sayısı hakkında<br />
toplatma kararı alındı.<br />
TutuklananYazıişleri Sorumlusu<br />
Cemal Özçelik, çıkarıldığı<br />
Devlet Güvenlik Mahkemesi’nin<br />
ilk duruşmasında (18 Ağustos) 3<br />
yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırıldı.<br />
Genel olarak Türkiye’deki sol<br />
basın üzerinde baskılara karşı<br />
Avrupa’da oluşan muhalefet, Cemal<br />
Özçelik’in ilk duruşmada<br />
cezalandırılması ile daha da boyudandı.<br />
İsveç’te kurulan Medya Güneşi<br />
ile Dayanışma Komitesi Cemal<br />
Özçelik’le ilgili olarak yayınladığı<br />
türkçe-isveççe bültende, ceza<br />
nedeni olan şiirleri, İsveççe<br />
çevirileri ile birlikte yayınladı.<br />
Komite ayrıca, durumun, TC<br />
yetkilileri nezdinde protesto<br />
edilmesini istedi.<br />
Protesto telgrafları şu adreslere<br />
çekilebilir:<br />
Turgut Özal<br />
Başbakan • Ankara<br />
Mustafa Kalemli<br />
İçişleri Bakanı • Ankara<br />
Mehmet Topaç<br />
Adalet Bakanı ♦ Ankara<br />
Komite ayrıca, Cemal Özeçelik<br />
ile dayanışma içinde olanların,<br />
aşağıdaki adrese dayanışma<br />
mektupları gönderebileceğini<br />
açıkladı:<br />
Cemal Özçelik<br />
Sağmalcılar Cezaevi<br />
İstanbul • Turkey<br />
Peşeng dergisi, 20 Eylül tarihli<br />
69. sayısında, Cemal<br />
Öçelik ile ilgili uygulamaları<br />
protesto etme amacıyla, Almanya’da<br />
da bir kampanya<br />
başlatıldığını açıkladı. Kampanya<br />
nedeni ile çok sayıda<br />
tanınmış, yazar ve politikacı<br />
TC yetkililerine protesto telgrafları<br />
çektiler.<br />
POSTTIDNING<br />
Tel; 08 - 29 83 32<br />
Fax; 08 - 29 50 56<br />
Telex 131 42<br />
İlk duruşmada 3.5 yıl cezaya çarptırılan<br />
Medya Güneşi Dergisi sorumlusu Cemal<br />
Özçelik<br />
Seçimlerden umduğu sonucu<br />
alamayan Şili diktatörü Pinoşe,<br />
seçimlerden sonra yaptığı ilk konuşmada<br />
Ülkede değişen bir şeyin<br />
olmadığını, 1990 yılma kadar<br />
iktidarda kalacağını sert bir<br />
biçimde açıkladı.<br />
Seçimlerden önce, sivil giysileri<br />
ile Ülkenin atası, sevimli amca<br />
mizanseni içinde görünen Pinoşe,<br />
böy lece, gene eski despot tavrını<br />
takınmış oldu.<br />
Pinoşe’nin değişen tavrı, Şili1<br />
deki toplumsal muhalefeti etkilemedi.<br />
Ülkede genel olarak seçim<br />
sonrasının sevinç ve zafer<br />
gösterileri devam ediyor.<br />
Stockholm Belediyesinde<br />
yönetim değişikliği!<br />
Uzun bir dönemden beri Stockholm Beyediyesi’ni<br />
elinde tutan muhafazakar, sağcı kanat partileri koalisyonu<br />
Stockholm Belediyesi’ni Sosyal Demokrat Parti1<br />
ye kaptırdı.<br />
Muhafazakar Moderat Parti’nin destekçisi olan<br />
Stockholm Parti’nin gereken desteği çekip Sosyal Demokratlara<br />
kaydırmasıyla yönetim değişmiş oldu.<br />
Stockholm Parti olarak bilinen ve Yeşillerin kardeş<br />
parti olarak tanımladıkları Stockhlom Parti, son seçimlerde<br />
Belediye Meclisi’ndeki üye sayısını 4’den 8’e<br />
çıkarmıştı.<br />
Stockhlom Belediyesi’nde anahtar parti konumunda<br />
olan Stockholm Partisi, şehrin düzenlemesi ve çeşitli<br />
yatırımların yapılması konusunda Sosyal Demokratlarla<br />
yaptığı görüşmede anlaşmaya vardı.<br />
Stockhlom Partisi, sadece Stockholm’de faaliyet gösteren<br />
lokal bir partidir. Aynı şekilde İsveç’in bir çok<br />
şehrinde sadece lokal olarak örgütlenmiş siyasi partiler<br />
bulunmaktadır. ★<br />
Sivil giysilerini çıkarıp, üniformalarını giyen dikta■<br />
tatör Pinoşe, 15 yıldan beri Şii i ’yi yönetiyor!