22.08.2013 Views

YÜREK KANATAN DOKSAN BIN KARDELEN - Ankara Barosu

YÜREK KANATAN DOKSAN BIN KARDELEN - Ankara Barosu

YÜREK KANATAN DOKSAN BIN KARDELEN - Ankara Barosu

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

günlerdi. Sıfırın altında 50 dereceye düşen<br />

soğuk, düşmandan daha düşmandı. Mehmetçikler<br />

bir metreyi aşan karda insanüstü<br />

çabayla bir adım atıyor, kara saplanan adımlarını<br />

kurtarmak için iki kat emek harcıyorlardı.<br />

Bitkindiler. Ancak Enver Paşa ve Hafız<br />

Hakkı’dan hücum emirleri üst üste geliyordu.<br />

Sarıkamış alınmalıydı. Ölümüne yürüyüş<br />

devam ediyordu. Tipi, kar göz açtırmıyordu.<br />

Ölüm beyazlığı, uysal görünümlü canavar<br />

kar, akılları dondurup gözleri kör ediyordu.<br />

Ortalığı cehenneme çeviren, bir adım bile<br />

öteyi görünmez kılan bu tipi yüzünden iki<br />

Türk tümeni birbirine saldırmış, yaralı ve ölü<br />

2000 asker saf dışı kalmıştı. Oysa İstanbul’a<br />

çekilen telgraflarda inanılmaz ifadeler yer<br />

almaktaydı:<br />

“Kafkasya dağları ve tepeleri beyaz bir<br />

örtüyle örtülüdür. Kar hemen hemen bir metreyi<br />

geçmiştir. Harekâttaki sessizlik bundandır.<br />

Kahraman askerlerimizde ilerleme isteği<br />

o kadar çoktur ki, ellerinden gelse soluklarıyla<br />

karları eritip yol açacaklardır. Karı daha az olan<br />

kesimlerde kahramanlarımız başarılar elde ediyorlar.<br />

Dün süngü saldırısıyla düşmandan iki<br />

mevzi ele geçirilmiştir.”<br />

Bunlar gerçekleri yansıtmıyordu. Ama hiçbir<br />

şey yürüyüşü durdurmuyordu. Yürüdüler,<br />

yürüdüler, yürüdüler... Ölüm bu körpe fidanları<br />

bir köşede kıstırıncaya kadar yürüdüler.<br />

Yürüdükçe terliyorlardı. Terleri sırtlarında<br />

donuyor ölüme bir adım daha yaklaşıyorlardı.<br />

Mehmetçiğin yürürken kar nedeniyle<br />

çarıkları yumuşamış ve gece çökerken bu<br />

çarıklar donmaya, mengene misali ayaklarını<br />

sıkmaya başlamıştı. Adım atmak neredeyse<br />

imkânsızdı. Önce ayaklarda bir sızı<br />

duyuluyordu. Sızının ardından bir hissizlik<br />

başlıyordu. Bu parmakların donduğunu gösteriyordu.<br />

Sonra donma bileklere çıkıyor ve<br />

asker aniden yere düşüyordu. Yere düşeni kaldırmamak<br />

için emir verilmişti. Zaten askerde<br />

de yoldaşını kaldıracak güç kalmamıştı. Kurtların<br />

bile saklanacak yer aradığı bir havada,<br />

askerlere yardım etmenin imkânı yoktu. Yere<br />

düşen asker açlığın ve yorgunluğun etkisiyle<br />

uyuşuyor, kıvrılıp uykuya geçiyordu. Uyku<br />

ölümün kapısıydı. Önce bütün vücudu beyaz<br />

86 Hukuk Gündemi | 2013/1<br />

yorgan gibi kristal bir buz tabakası kaplıyor,<br />

ardında tüm beden kaskatı kesiliyor, ölüm<br />

tatlı bir uykunun ardından böylece geliyordu.<br />

Düşen her kar tanesiyle bir Mehmetçik yere<br />

düşüyor, kar bu körpe vatan evlatlarının<br />

hem kefeni hem mezarı oluyordu. Sağa sola<br />

serpilmiş, ayakları, kolları havada, ağzı açık,<br />

tabiata, Başkumandan’a, karşıdaki düşmana<br />

isyan eden ama Allah’ına teslimiyetle bakan,<br />

tipinin bile örtemediği gözleri buz mavisine<br />

dönmüş kaskatı asker bedenleri artık bir sırrı<br />

açığa çıkarıyordu. Ordu eriyordu. Ölümün<br />

bu kadar yanı başında olduğunu gören erlerin<br />

kimi çıldırıyor, çığlıklar içinde karanlığın<br />

içine koşmaya başlıyor, bir daha geri dönmüyordu.<br />

Ne yakılan ateş ne de askerlerin<br />

zıplaması beyaz ölümün varlığını geciktiriyordu.<br />

Ölüm sabırlı, sakin, sessiz bir şekilde<br />

bekliyor ve yere düşen, biraz uyuklayan<br />

askeri alıp götürüyordu. Allahuekber Dağları<br />

26 Aralık gecesinde dünya savaş tarihinde<br />

görülmemiş bir kıyım yaşanıyordu. Doğaya<br />

karşı savaşan Türk Ordusu yenik düşüyordu.<br />

Güneş ışıkları 27 Aralık sabahı Allahuekber<br />

dağının yamaçlarına vurduğunda sağa sola<br />

yayılmış 15.000 askerin donuk bedenini de<br />

aydınlattı. Bir gecede 15.000 asker donup gitmişti.<br />

Bu sayı Sarıkamış’ta bir haftada donacak<br />

askerlerin sadece küçük bir kısmıydı. Aynı<br />

güneş, Bardız’da, Kız Kilisesi’nde, Divinik’te,<br />

Norşin’de, Çatak’ta yani Sarıkamış’a giden<br />

bütün yollarda bir hafta boyunca kimi yuvarlanmış,<br />

kimi bir ağacın gövdesine dayanmış<br />

kardan heykellere dönüşen Mehmetçiğin<br />

buz tabakasına dönmüş bedenlerinde parıldayacaktı.<br />

Isı biraz arttığında eriyen karların<br />

altında kardelen çiçekleri gibi askerlerin<br />

donuk bedenleri çıkıyordu ortaya. Tarih ne<br />

böyle bir faciayı yazmış, ne de tanık olmuştu.<br />

Anadolu’da şehitler gelincikle anılır, ancak<br />

Sarıkamış’ta beyaz kar, şehitlerimize kefen<br />

olmuştur. Bahar aylarında Sarıkamış’ta karların<br />

içinden kardelen çiçekleri yan yana ve sırt<br />

sırta vermiş halde ortaya çıkar. Tıpkı 90.000<br />

şehidimizin karlar erimeye başladığında teker<br />

teker ortaya çıkması gibi. Sarıkamış şehitlerinin<br />

simgesi bu yüzden kardelenlerdir.<br />

Sürekli hücum emirleri veren Enver Paşa

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!