14.09.2013 Views

1 - ODA Sanat

1 - ODA Sanat

1 - ODA Sanat

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

MESUT BALIK MEZARLIKTAKİ BULUŞMA ÖYKÜ <strong>ODA</strong>SI<br />

-Nerde yeğenim. Geçen sene bir deprem olduydu. Belediye gonağının yan duvarı gaymakamın arabasının<br />

üzerine devrilmis. Şikayet etmişler diplomasi neyim yok diye. İçeriye almışlar. Gerçi ölen yiten olmadı.<br />

Allah’tan gelene sual olunmaz, kul ne yapsın? Şu körpüde duran senin araban mı yeğenim?<br />

-Evet benim.<br />

Biraz gözlerini Latifemde gezdirdikten sonra:<br />

-Kaç model yeğenim? Baya eski galiba.<br />

Sözlerinde küçümsemeye dair alaycılığın dozunun gittikçe arttığını sezmiştim.<br />

-Evet oldukça eski, sanırım siz doğduğunuzda üretmişler bu modeli. Artık ömrünü tamamladı oldu. Allah size<br />

uzun ömür versin.<br />

Hayrullah Bey derince bir öksürükle karşılık vermeyi yeğledi. Ben de zaten desteğe ihtiyacı olan Latifemin<br />

morali daha fazla bozulmasın diye Hayrullah Bey’i kendi cüssesinden büyük egosuyla başbaşa bıraktım.<br />

İşte buradayım şimdi, birçok yerler görmüş bu rengarenk metal kutuların hiç de alışkın olmadıkları<br />

durgunluklarının etrafa yaydığı o ağır havanın içerisinde. Başka arabalara hayat verebilecek işe yarar parçaları<br />

olduğu sürece arada bir, bir yabancı gelip yanlarına, ziyarette bulunacaklar. Oysa bir zamanlar birlikte oldukları<br />

sahipleri onları çoktan unutmuştu. Kendilerine başka birer yol arkadaşı bulmuşlardı sanırım. Ya da onlar da<br />

aynı sonu paylaşmışlardı.<br />

Kendilerinden ufak tefek parçaların kopartılıp alınmasına ses çıkarmaryan bu kutucuklar sonlarını hazırlamış<br />

olan son yolculuklarında yaşanmış olanlar konusunda da aynı sessizliklerini koruyorlardı. Savaşta esir düşen<br />

askerlerin tüm işkencelere rağmen sırlarını açığa vurmadıkları gibi, artık sesi soluğu kesilmiş bu arabalar da<br />

kendilerinden sökülüp alınan her parçada daha da suskunlaşıyorlar, belki de bir zamanlar yaşamış oldukları<br />

güzel günleri düşünüp dayanmaya çalışıyorlardı.<br />

Onları yollardan ayıran o son olaylara ait delillere göz gezdirip aklımda değişik senaryolar üretmeyle<br />

meşgulken beynim, bir ara, yorulduğumu, kanımdaki eksilmiş olan nikotin miktarını tekrar eski seviyesine<br />

yükseltme zamanının geldiğini hatırlattı. Bir zamanlar kırmızı olduğunu mütevazzi bir şekilde saklamaya<br />

çalışan, iyiden iyiye ezilmiş ve de büzülmüş haliyle kimliğini belli etmeyen, ancak gözüme çarpan logosundan<br />

çok soylu bir dünyadan geldiği belli olan arabaya doğru yöneldim. Etrafındaki herkeslere ve de herşeylere<br />

küsmüş, kendi iç dünyasına kimseyi almak istemezcesine izin vermedi önce içeriye girmeme. Biraz ısrar edince<br />

de inadı kırıldı kapının. Herşeye rağmen rahatlığından ödün vermemiş olan koltuğa iyice yerleştim. Önce<br />

kollarımı direksiyonun üzerine bıraktım, sonra da başımı. Kısa bir süre gözlerimi kapatıp bir an için de olsa bir<br />

sessizliğe gömüldüm. Cebimdeki paketten inatla çıkmamaya çalışan son sigaramla bölündü sessizliğim. Artık<br />

görevini yerine getiremeyen çakmağına takıldı gözlerim arabanın. Sonra da sahibinin de benim gibi aynı kötü<br />

alışkanlığa sahip olduğunu usulca fısıldadı kulağıma elime değen küllük. İçeride yükselen dumanlar arasında<br />

hafifçe camı açtım. Oturduğum koltuğa iyice yerleştim. Motor kapağının açık olması önümdeki manzarayı<br />

izlememe engel olsa da hafifçe kir tutmuş solumdaki penceremden gözlerim arada birşeyler yakalamaya<br />

çalışıyordu. Birden ortalık karardı. Bir iki kez bir ışık demeti belirdi. Ardından da kulaklarımın zarını şiddetli bir<br />

şekilde titreten gürültü. İçeriye sızan yağmur damlalarına engel olmak için olan gücümle camı kapatmaya<br />

çalışırken duyduğum acıklı mekanik sesler, içerisinde bulunduğum arabanın bizi apansızca kuşatmış olan<br />

kömür siyahi bulutlardan ulaşan su damlaçıklarının ona tekrar hayat vereceği hayaline kapıldığına inandırdı<br />

beni. İyiden iyiye bastıran yağmur arabanın tavanına değdikçe, kocaman bir trompetin içinde oturduğum<br />

hissini uyandırdı bende. Çoktan sönmüş olan sigaramdan geriye kalmış olan duman kokusunu, açmaya cesaret<br />

edemediğim camların çevrelediği bu küçücük mekanda bir süreliğine de olsa çekmek zorunda olduğumu<br />

anlamıştım.<br />

İyice ıslanmakta olan ön cam, apansızca yağmura yakalandığım günlerde dünyayı bana olduğundan daha<br />

bulanık gösteren gözlüklerimi hatırlatırken, yavaş yavaş ön motor kapağının aşağıya doğru indiğini farkettim.<br />

Önce, uzun açık kahverengi paltolu birisi takıldı gözlerime.Bir süre sessiz durduktan sonra bana doğru<br />

yaklaşmaya başladı. Önce kendisine acilen yedek bir parçaya ihtiyacı olan bir müşteri olabileceği aklıma geldi.<br />

Yanıma yaklaştığında yüzünün kanlar içinde olduğunu farkettim. Kalp atışlarım gittikçe hızlanıyordu. Ne<br />

olduğunu anlayamamıştım ama korktuğumu yine de belli etmemek için elimden geleni yapıyordum. Belli ki<br />

yardıma ihtiyacı vardı. Önce tereddüt ettim sonra da cesaretimi toplayıp yavaşça camı açtım. Hava oldukça<br />

soğumuştu, kısa aralıklarla havaya karışan buğudan nefes alıp vermekte güçlük çektiğini anlıyordum. Üstü başı<br />

dağınıktı. Telaşlı bir şekilde iyice yanıma yaklaştı. Kan kokusunu duyabiliyordum. Yağmur damlalarını<br />

işitmiyordum artık. Sadece kulağıma ulaşan hafifçe öfke ve de umutsuzlukla dolu pek de anlamlandıramadığım<br />

bir soruydu.<br />

-Kahretsin, çalışmıyor değil mi?<br />

8

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!