19.09.2013 Views

Kütahya Seramik Bodrumlularla buluştu - NG Dergi

Kütahya Seramik Bodrumlularla buluştu - NG Dergi

Kütahya Seramik Bodrumlularla buluştu - NG Dergi

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

SAYI: 21<br />

www.ngdergi.com<br />

ÖNE ÇIKANLAR<br />

EN YENİ PORFLAME&HORECA<br />

TASARIM 2012 TRENDLERİ<br />

TELEVİZYON FİKRET KUŞKAN<br />

SAĞLIK PROF. DR. GEYLANİ ÖZOK<br />

MİMAR HAKAN YÜRÜOĞLU<br />

KÜLTÜR MİRASI ESKİŞEHİR<br />

DÜNDEN BUGÜNE ÇATAL


SAYI: 21<br />

www.ngdergi.com<br />

ÖNE ÇIKANLAR<br />

EN YENİ PORFLAME&HORECA<br />

TASARIM 2012 TRENDLERİ<br />

TELEVİZYON FİKRET KUŞKAN<br />

SAĞLIK PROF. DR. GEYLANİ ÖZOK<br />

MİMAR HAKAN YÜRÜOĞLU<br />

KÜLTÜR MİRASI ESKİŞEHİR<br />

DÜNDEN BUGÜNE ÇATAL


“Beni görmek demek, mutlaka yüzümü görmek<br />

değildir. Benim fikirlerimi, benim duygularımı<br />

anlıyorsanız ve hissediyorsanız bu kafidir.”


EDİTÖR<br />

Gülden GÜRAL<br />

<strong>Kütahya</strong> Porselen San. A.Ş. Yönetim Kurulu Üyesi<br />

4<br />

Bu ayın ‘en’leri<br />

<strong>Kütahya</strong> Porselen ailesi olarak genişleyen ürün<br />

yelpazemizin en yeni tasarımlarını her zaman<br />

olduğu gibi ilk <strong>NG</strong> okurlarımız ile paylaşıyoruz.<br />

Bu ayın yıldızları olan Porflame ve Horeca<br />

serileri hem sofra sunumunda hem de pişirme<br />

ekipmanları arasında büyük ses getirecek.<br />

<strong>Dergi</strong>mizde bu ay ayrıntılarıyla okuyacağınız bu iki<br />

ürün de çağdaş yaşamın tüm ihtiyaçlarına yanıt<br />

verecek nitelikte. Üst üste istiflenebilen, kırılmalara<br />

karşı 3 yıl garantili, çizilmez yüzeyli ‘Horeca’;<br />

sağlıklı, ekonomik ve şık görüntüsüyle ‘Porflame’<br />

mutfak sektöründe yeni bir dönemin başlangıcını<br />

işaret edecek. Bizim büyük bir heyecanla sizlere<br />

aktardığımız tasarım ve üretim öykülerimizin yanı<br />

sıra dergimiz yine bambaşka hayatlar, önemli<br />

misyonlar ve yaşam hikayeleriyle de dopdolu.<br />

Venedik’in biraz ürküten, biraz da melankoli<br />

yayan kanallarında yolculuk ederken, dokunduğu<br />

her şeyi adeta yeniden yaratan Antony<br />

Todd’un dünyasına konuk olacaksınız.<br />

Sevgililer Günü için tasarladığımız alternatif<br />

sofra önerilerimizi ve özgün hediye<br />

seçeneklerini yine dergimizde bulacaksınız.<br />

Sevgi ve saygılarımla


Yudum yudum<br />

AŞK.<br />

Sevgililer Gününüz Kutlu Olsun...


İÇİNDEKİLER<br />

6<br />

60<br />

42<br />

SAYI: 21<br />

ŞUBAT 2012<br />

İmtiyaz Sahibi<br />

<strong>Kütahya</strong> Porselen San. A.Ş. adına<br />

Ali Abacı<br />

Sorumlu Yazı İşleri Müdürü<br />

Nazmiye Doğan<br />

Eser Çetintaş<br />

Görsel Danışman<br />

Harun Topuz<br />

İletişim Adresi<br />

Atatürk Bulvarı, 43001, <strong>Kütahya</strong>.<br />

Tel: (0274) 225 15 16 Faks: (0274) 225 15 17<br />

info@tapsajans.com<br />

www.ngdergi.com<br />

<strong>NG</strong> <strong>Dergi</strong>si <strong>Kütahya</strong> Porselen San. A.Ş. tarafından<br />

2 ayda bir yayınlanır ve ücretsiz dağıtılır.<br />

8 SERGİ Eski Osmanlı Bankası binasının<br />

restorasyonunun ardından süreli sergilerle<br />

sanat hayatına adım atan SALT Galata<br />

12 KİTAP Tüm zamanların en güzel aşk<br />

romanları<br />

14 TREND <strong>Kütahya</strong> <strong>Seramik</strong>, 2012 yılının<br />

seramik trendlerini açıkladı<br />

16 DEKORASYON Ünlü tasarımcıların,<br />

yepyeni ürünlerin ve 2012 trendlerinin<br />

nabzını tuttuk<br />

20 YENİ SERİ <strong>Kütahya</strong> Porselen Horeca<br />

serisi<br />

24 TELEVİZYON ‘Hayat Devam Ediyor’<br />

ile izleyicileri ekrana kilitleyen bambaşka bir<br />

Fikret Kuşkan<br />

28 YENİ SERİ <strong>Kütahya</strong> Porselen’in teknik<br />

porselen ile ürettiği pişirme ustası porflame<br />

32 PORTRE Stil gurusu Antony Todd ile<br />

kaliteli yaşamın ipuçlarını konuştuk<br />

38 GEZİ Yüzyıllardır değişmeyen Venedik<br />

kanallarında yolculuğa çıktık<br />

42 STİL Rafine bir sofra tasarımı için altın<br />

değerinde öneriler<br />

46 DÜNDEN BUGÜNE Sofra kültüründe<br />

medenileşmenin mihenktaşlarından biri olan<br />

çatalın öyküsü<br />

50 MİMAR Ağırlıklı olarak büyük otel<br />

projeleriyle tanınan Mimar Hakan Yürüoğlu<br />

Yayına Hazırlayanlar<br />

Turkuvaz Gazete <strong>Dergi</strong> Basım A.Ş<br />

Yayın Direktörü Aslıhan Sarp İşman<br />

Yayın Yönetmeni Fatma Özel<br />

Görsel Yönetmen Nazlı Sarı<br />

Editörler Çiğdem Hasanoğlu, Şebnem<br />

Yıldız, Zeliha Köşlü, Ayça Yılmaz Bozkurt<br />

Fotoğraflar Agim Can, Haydar Erçin<br />

Levent Bozkurt, Serkan Şentürk<br />

54 ALIŞVERİŞ Sevgililer Günü alışverişiniz<br />

için espirili kupalar<br />

56 KÜLTÜR MİRASI Kültürel zenginlikleri<br />

kadar modern yüzü ile de şaşırtan<br />

Eskişehir<br />

60 STİL Metalin güçlü duruşu, tasarımın<br />

zarif dokunuşlarıyla <strong>Kütahya</strong> Porselen<br />

çelik serisi<br />

64 GURME Sağlıklı ve hızlı pişirme ustası<br />

porfleme ile lezzetli bir mönü hazırladık<br />

68 HOBİ Kazaziye ve telkari teknikleriyle takı<br />

tasarlayan Selver Saraç<br />

70 TERAPİ Uzman Psikolog Ayben Ertem<br />

ile renk terapisi<br />

72 SAĞLIK Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi<br />

Hastanesi Çocuk Yanık Ünitesi Sorumlusu<br />

Prof. Dr. Geylani Özok<br />

74 BESLENME Ali Dereli, moda haline<br />

gelen diyet programlarını masaya yatırıyor<br />

76 MAĞAZA <strong>Kütahya</strong> Porselen ve <strong>Kütahya</strong><br />

<strong>Seramik</strong>’in zengin ürün gamının sergilendiği<br />

Mecidiyeköy mağazası<br />

78 BAYİ Opal Yapı’nın yöneticisi Sabri Kılıç<br />

80 KÜTAHYA PORSELEN CORNER İŞ<br />

ORTAĞI Kartal’da hizmet veren Küpeli<br />

Alışveriş Merkezi’nin yöneticisi Cemal Küpeli<br />

82 BİZDEN HABERLER<br />

98 BULMACA<br />

Tufan Önal<br />

Yazışma Adresi: Turkuvaz <strong>Dergi</strong><br />

Grubu, Toprak Center, Ihlamur Yıldız<br />

Cad. No: 10, 34353,Beşiktaş/İstanbul.<br />

Tel: (0212) 326 30 16<br />

Basımcı: Turkuvaz Matbaacılık<br />

Yayıncılık A.Ş.<br />

Basıldığı Yer: Akpınar Mah.<br />

Hasan Basri Cad. No: 4, Sancaktepe,<br />

İSTANBUL Tel: (0216) 585 90 00


için hazırlanmaya başlayabilirsiniz!<br />

guralafyon.com<br />

facebook.com/guralafyon


MEKAN<br />

SALT GALATA<br />

ÇOK SESLİ BİR FİKİR ALANI<br />

Mimari ve yeniden<br />

işlevlendirme<br />

projesi SALT’ın<br />

önceki binasında<br />

da imzası bulunan<br />

Han Tümertekin<br />

tarafından yürütülen<br />

SALT Galata, sadece<br />

bir sergi mekanı<br />

değil, çok katmanlı<br />

bir kurum olarak da<br />

faaliyete geçti.<br />

8<br />

Yapım Çiğdem Hasanoğlu


Beyoğlu’nun en karakteristik caddelerinden Bankalar<br />

Caddesi’nde konumlanan ve SALT’ın ikinci<br />

binası olan SALT Galata, Galata Meydanı’na ve Karaköy’e<br />

ikişer dakika uzaklıktaki konuma sahip, anıtsal nitelikteki binasının<br />

açılışını yaptı.<br />

SALT, özgün karakterine sadık kalınarak, Ağa Han<br />

ödüllü Mimar Han Tümertekin tarafından disiplinler arası<br />

programının gereksinmelerine göre düzenlendi. SALT<br />

Galata’da, 40.000 başlık altında toplanmış, 100.000 basılı<br />

ve bir milyonu aşkın dijital kaynağın bulunduğu kütüphane<br />

ve arşiv alanı bulunuyor. 219 kişi kapasiteli oditoryum,<br />

atölyeler, açık arşiv, kafe ve restoran, dükkan ve elbette<br />

sergi alanları yer alıyor. İşte bu yüzden SALT Araştırma ve<br />

Programlar Direktörü Vasıf Kortun’un da belirttiği üzere,<br />

“Sabitleşmiş kalıplar yerine, araştırma, paylaşma ve birlikte<br />

yeni fikirler üretmeye odaklanan,” SALT Galata’yı sa-<br />

9


MEKAN<br />

SALT GALATA<br />

10<br />

dece bir sergi mekanı olarak değerlendirmemek<br />

gerekiyor.<br />

119 yıllık tarihi ile SALT Galata’nın, mimari anlamda<br />

da özellikli bir yapı olduğunu belirtmek gerek.<br />

Fransız asıllı Mimar Levanten Alexandre Vallaury<br />

tarafından Bank-ı Osmani Şahane için tasarlanan<br />

ve 1892 yılında faaliyete geçen yapının, iki cephesi<br />

farklı tarzlarda inşa edilmiş. Binanın Bankalar<br />

Caddesi’ndeki cephesi neoklasik ve neorönesans,<br />

tarihi yarımadaya bakan cephesi ise oryantalist tarzlarda<br />

yapılmış. Yapı, yıllar içerisinde çok fazla onarım<br />

geçirmiş ve içine ekler, yeni bölümler yapılmış. Binanın<br />

yenileme çalışmalarına, mevcut yapının rölöve<br />

edilmesinin ardından başlanmış. SALT Galata’nın iç<br />

mekanları ise farklı mimarlık ve tasarım ofisleri ile<br />

çalışılarak yapılmış. Binada yer alan mağaza Ömer<br />

Ünal, ofisler Superpool, oditoryum Zoom, Atölyeler<br />

Arif Özden ve Tanju Özelgin, kütüphane Şanal Mimarlık,<br />

kafe ve restoran Mimarlar Tasarım ve Zehra<br />

Uçar, danışma bankosu ve tuvaletler ise Autoban<br />

tarafından tasarlanmış. İşaretler ve yönlendirmeler<br />

Koray Özgen tarafından gerçekleştirilmiş.<br />

SALT Galata, salıdan cumartesiye 12.00-20.00,<br />

pazar günleri ise 10.30-18.00 arasında açık. Giriş<br />

ise ücretsiz! www.saltonline.org


400 YILLIK BİR MÜNASABET<br />

Dört asırdır devam eden Türkiye ve Hollanda<br />

arasındaki diplomatik ilişkiler vesilesi ile açılan<br />

İstanbul Eindhoven-SALTVanAbbe isimli sergi, yıl<br />

boyunca SALT’ın iki mekanındaki çeşitli sergilerle<br />

devam edecek. Yazı Çiğdem Hasanoğlu<br />

Eski Osmanlı Bankası binasının tamamlanan restorasyonunun ardından SALT, Beyoğlu<br />

ve Galata’da olmak üzere iki binaya sahip oldu. İstiklal Caddesi’nde konumlanan<br />

SALT Beyoğlu daha çok sergilere ev sahipliği yaparken, Bankalar Caddesi’ndeki<br />

SALT Galata ağırlıklı olarak araştırmaya odaklanıyor gibi gözükse de iki mekan arasında<br />

her daim bir paslaşma yaşanıyor. Bütün bir yıl boyunca devam edecek olan Hollanda-<br />

Türkiye etkinliklerinin ilk sergisi İstanbul Eindhoven-SALTVanAbbe: 89’dan sonra, 6 Nisan<br />

tarihine kadar kurumun her iki binasında görülebiliyor.<br />

Hollanda’nın Eindhoven kentindeki Van Abbemuseum, çok önemli bir modern sanat<br />

koleksiyonuna sahip. Müzenin koleksiyonundan işler, önceki İstanbul bienallerinde de<br />

sergilenmişti. Fakat şimdi iki ülke arasındaki diplomatik ilişkilerin 400. yıl şerefine, SALT<br />

ve Van Abbemuseum bütün yıl sürecek bir sergiler dizisi gerçekleştiriyor. SALT’ın her iki<br />

mekanında ziyaret edebileceğiniz ilk sergi, İstanbul Eindhoven-SALTVanAbbe: 89’dan<br />

sonra, 1989’dan günümüze Van Abbermuseum koleksiyonundan işler ve Türkiye’den<br />

sanatçıların işlerini bir araya getiriyor. Ardından 20 Nisan-19 Ağustos tarihlerinde İstanbul<br />

Eindhoven – SALTVanAbbe: 68-89 sergisi ve son olarak 14 Eylül-31 Aralık tarihlerinde<br />

İstanbul Eindhoven – SALTVanAbbe: 68’den Önce sergisi gerçekleşecek. Bu üç sergi<br />

için Türkiye’den seçilen işler, Van Abbemuseum koleksiyonuna eklenmek üzere değerlendirmeye<br />

alınacak. SALT, Hollanda Kraliyet Başkonsolosluğu tarafından desteklenen<br />

İstanbul Eindhoven – SALTVanAbbe sergilerinin yanı sıra yıl boyunca birçok etkinliğe de<br />

yer verecek. Yani, SALT’a uğramak için bir çok nedeniniz var! www.saltonline.org<br />

11


KİTAP<br />

AŞK ROMANLARI<br />

MUTLAKA OKUMANIZ<br />

GEREKEN AŞK ROMANLARI<br />

Türk ve dünya edebiyatının en güzel aşk romanlarını sizler için seçtik. Yazı Çiğdem Hasanoğlu<br />

1 Kolera Günlerinde Aşk-Gabriel Garcia<br />

Marquez Nobel ödüllü Kolombiyalı yazar<br />

Gabriel Garcia Marquez’in ‘Kolera<br />

Günlerinde Aşk’ isimli bu başyapıtı,<br />

sonsuz aşkın ve sadakatin, bekleyişin<br />

ve özlemenin edebiyattaki en<br />

güzel halini anlatıyor. Gabriel Garcia<br />

Marquez, 22 TL, Can Yayınları. www.<br />

canyayinlari.com<br />

2 İklimler-André Maurois Türkiye’deki<br />

ilk baskısı 1967 yılında Tahsin Yücel<br />

çevirisi ile yapılan ‘İklimler’,<br />

Helikopter Yayınları tarafından<br />

yeniden revize edilerek<br />

yayınlandı. Aşka aşık olanların<br />

kitabı ‘İklimler’i nefesinizi<br />

tutarak okuyacaksınız. André<br />

Maurois, 17 TL, Helikoper<br />

Yayınları. www.kitapyayinevi.<br />

com<br />

3 Anna Karenina- Tolstoy Dünya<br />

edebiyatının gördüğü en acıklı aşk<br />

romanı ve bir klasik olan Anna Karenina,<br />

teyzesi tarafından zorla evlendirilen<br />

genç bir kadının gerçek aşkı<br />

buluşunun hikayesi. Dünya klasikleri<br />

serisinin en önemli kitaplarından<br />

Anna Karenina, ölmeden<br />

önce okumanız gereken<br />

100 kitap arasında! Lev Nikolayeviç<br />

Tolstoy, 25,50 TL,<br />

İş Bankası Kültür Yayınları.<br />

www.iskultur.com.tr<br />

4 Huzur- Ahmet Hamdi<br />

Tanpınar Türk Edebiyatı’nın<br />

en önemli yazarlarından Ahmet Hamdi<br />

Tanpınar’ın 1948 yılında Cumhuriyet<br />

Gazetesi’nde tefrika olarak yayınladığı<br />

romanı ‘Huzur’, hayatlarıyla ne yapacak-<br />

12<br />

larını bilemeyen, arada kalmış insanların<br />

ruh halini anlatıyor. Ahmet Hamdi<br />

Tanpınar, 18 TL, Dergah Yayınları.<br />

www.dergahyayinlari.com<br />

5 Madame Bovary- Gustave Flaubert<br />

‘Gustave Flaubert’, aşk acısıyla<br />

yanıp tutuşan Madam Bovary’nin inişli<br />

çıkışlı dünyasını anlattığı, 19. yüzyılın<br />

en yenilikçi klasiklerinden biri. Gustave<br />

Flaubert, 14 TL, İş Bankası Yayınları.<br />

www.iskulturyayinlari.com.tr<br />

6 Masumiyet Müzesi-Orhan Pamuk<br />

Nobel Ödüllü<br />

yazarımız Orhan<br />

Pamuk’un on yılı aşkın<br />

bir süredir yazdığı<br />

ve 2008 yılında<br />

tamamladığı ‘Masumiyet<br />

Müzesi’, şimdiden<br />

bir aşk klasiği<br />

oldu. Orhan Pamuk,<br />

30 TL, İletişim Yayınları.<br />

www.iletisim.com.tr<br />

7 Not: Seni Seviyorum-<br />

Cecelia Ahem<br />

Çok genç yaşta, tesadüfî bir<br />

şekilde karşılaşan Molly ve<br />

Gerry’nin birbirleri olmadan nefes alamayacakken<br />

başlarına gelenleri anlatan bu kitap,<br />

aşkı kaybetmek ve yeniden bulmak üzerine.<br />

Cecelia Ahem, 19 TL, Turkuvaz Kitap.<br />

www.turkuvazkitap.com.tr<br />

8 Kürk Mantolu Madonna-Sabahattin<br />

Ali Modern Türk Edebiyatı’nın en güzel<br />

aşk romanlarından biri olan ‘Kürk Mantolu<br />

Madonna’, Berlin’de başlayan tutkulu bir aşkın<br />

hikayesi. Sabahattin Ali, 10 TL, Yapı Kredi Yayınlar.<br />

www.ykykultur.com.tr<br />

9 Vadideki Zambak-Honoré de Balzac 19.


yüzyıl romanının ölümsüz örneklerinden ‘Vadideki Zambak’,<br />

romantizmle gerçekçiliğin kavşak noktasında, dünyanın<br />

en ünlü platonik aşk romanlarından biri olarak tarihe<br />

adını yazdırıyor. Honoré de Balzac, 22 TL, Can Yayınları.<br />

www.canyayinlari.com<br />

10 Aşk-Elif Şafak Kendi halinde bir ev kadınının tasavvuf<br />

dünyası ile tanışması, onu yepyeni bir aşka sürükler.<br />

Amerika’dan Türkiye’ye uzanan bu romanı yayınlandığı<br />

günden beri çok okunuyor. Elif Şafak, 21,50 TL, Doğan Kitap.<br />

www.dogankitap.com.tr<br />

11 Genç Werther’in Acıları-<br />

Goethe İmkansız bir aşkın kederiyle<br />

mahvolan Werther’in elem dolu hayat<br />

hikayesi Alman yazar Goethe’nin<br />

kaleminden okuyup da etkilenmeyen<br />

yok! Edebiyat tarihindeki en romantik<br />

kahramanla mutlaka tanışın. Johann<br />

Wolfgang von Goethe, 12 TL, Can<br />

Yayınları. www.canyayinlari.com<br />

12 Bir Gün-David Nicholls 10<br />

yıla yayılan arkadaşlığın, sevginin<br />

ve birlikteliğin müthiş hikayesi.<br />

Birbirinden zıt karakterlere<br />

sahip Emma ve Dexter birbirleri<br />

için yaratıldıklarını ne zaman<br />

anlayacaklar acaba? David Nicholls,<br />

19,90 TL, Pegasus Yayınları.<br />

www.pegasusyayinlari.com<br />

13 Sonsuza Kadar- Judith McNaught<br />

Amerikalı bir genç kız ile İngiliz<br />

bir lordun hikayesini anlatan bu roman,<br />

özgür ruhlu bir genç kızla küstah<br />

bir lordun hikayesini anlatıyor. Judith<br />

McNaught, 23 TL, Epsilon Yayınevi.<br />

www.epsilonyayinevi.com<br />

14 Uğultulu Tepeler- Emily<br />

Bronte Yazarın ilk ve tek romanı<br />

olan ‘Uğultulu Tepeler’,<br />

romantik edebiyatın kutsal<br />

kitabı sayılıyor. Heathcliff’in<br />

genç yaşta kaybettiği büyük<br />

aşkının hikayesinin evin<br />

kahyası Bayan Dean tarafından anlatıldığı<br />

roman, İngiliz dilinin medarı iftiharlarından.<br />

Emily Bronte, 8 TL, Bordo Siyah.<br />

15 Aşk ve Gurur-Jane Austen Defalarca<br />

filme çekilen ‘Aşk ve Gurur’, taşralı bir beyefendinin kızı olan<br />

Elizabeth Bennett ile Fitzwilliam Darcy arasındaki çekişmeyi<br />

anlatırken, bir yandan da dönemin ruhunun eleştirisini yapıyor.<br />

Jane Austen, 20 TL, Can Yayınları. www.canyayinlari.com<br />

16 Zaman Yolcusunun Karısı-Audrey Niffenegger Romantik<br />

bilimkurgu okumuş muydunuz hiç? Yayınlandığı andan itibaren<br />

en çok satan kitaplar listesinden düşmeyen ‘Zaman Yolcusunun<br />

Karısı’, artık aşk romanı yazılmıyor diyenlere<br />

bir cevap niteliğinde. Audrey<br />

Niffenegger, 25 TL, Epsilon Yayınevi.<br />

www.epsilonyayinevi.com<br />

17 Jane Eyre-Charlotte Bronte 10<br />

yaşında öksüz kalan Jane Eyre, yatılı<br />

okulda geçirdiği yılların ardından<br />

Rochester malikanesinde mürebbiye<br />

olarak çalışmaya başlar. Peki, erkek<br />

egemen dünyada tek başına varolmaya<br />

çalışan Jane Eyre aşkı bulabilecek<br />

mi? Charlotte Bronte, 31 TL,<br />

Can Yayınları. www.<br />

canyayınları.com<br />

18 Yeni Ay-<br />

Stephenie Meyer İlk kitabı<br />

Alacakaranlık’tan<br />

büyük bir başarı elde<br />

eden Meyer’in 2008<br />

tarihli ikinci vampir<br />

hikayesi ‘Yeni Ay’,<br />

fantastik bir aşk hikayesinin<br />

devamı niteliğinde. Stephenie<br />

Meyer, 20 TL, Epsilon Kitabevi.<br />

www.epsilonkitabevi.com<br />

19 Rüzgar Gibi Geçti-<br />

Margaret Mitchell Savaşın<br />

gölgesinde bir aşk. Efsanevi roman karakteri<br />

Scarlett O’hara’nın benzersiz hikayesini<br />

anlatan Pulitzer ödüllü ‘Rüzgar<br />

Gibi Geçti’yi mutlaka okumalısınız. Margaret<br />

Mitchell, 28 TL, Artemis Yayınları.<br />

www.artemisyayinlari.com<br />

20 Eylül-Mehmet Rauf Türk edebiyatının<br />

ilk psikolojik romanlarından 1901 tarihli<br />

‘Eylül’, aynı zamanda hüzünlü bir<br />

romantizm de barındırıyor. Mehmet<br />

Rauf, 5 TL, Athena Yayınları.<br />

www.athenayayinlari.com <br />

13


TREND<br />

SERAMİK<br />

Shine cube serisi<br />

<strong>Seramik</strong>te<br />

yükselen trendler<br />

<strong>Kütahya</strong> <strong>Seramik</strong>, 2012 yılında seramik dünyasının yükselen trendlerini<br />

listeledi: Duvar ve yer karolarında büyük ebatlar kullanılacak, modern<br />

grafikler ön plana çıkacak, mermer ve doğal taş görünümüne sahip<br />

karoların ve 3 boyutlu efektlerin kullanıldığı duvarlar fark yaratacak...<br />

14<br />

Pulpis serisi Shine cube serisi


Metalik yapıya sahip<br />

Shine, Cube ve Illusion<br />

serileri, farklılık arayanların<br />

tercihleri arasında<br />

yer alıyor. <strong>Kütahya</strong><br />

<strong>Seramik</strong>’in, Origitile<br />

koleksiyonunda yer alan<br />

Majesty, Callacatta ve<br />

Pulpis serisi karoları<br />

ise 2012’de doğanın<br />

huzur veren atmosferini<br />

mekanlara yansıtıyor.<br />

Majesty serisi<br />

Arc serisi<br />

Bu yıl evinizin dekorasyonunda ilgi çekici farklılıklar oluşturmak istiyorsanız <strong>Kütahya</strong><br />

<strong>Seramik</strong>’in trend önerilerini dikkate alabilirsiniz. <strong>Kütahya</strong> <strong>Seramik</strong> yeni yıldaki<br />

trendlerle ilgili şu bilgileri verdi: “Duvar ve yer karolarında büyük ebatlar kullanılacak ve<br />

modern grafikler ön planda olacak. Mermer ve doğal taş görünümüne sahip karoların ise<br />

2012’de sektörün hakimi olacağını söyleyebiliriz.” Yeni yılda parlak yüzeyli karoların artacağını<br />

belirten <strong>Kütahya</strong> <strong>Seramik</strong>, tek renk döşemeler ile sade renkli mekanların yaratılacağını<br />

vurguladı. Ayrıca 3 boyutlu efektlerle canlanan duvarların ise trend olacağını söyledi.<br />

<strong>Kütahya</strong> <strong>Seramik</strong> 2012’de mermer görünümlü ürünlere daha çok yer verecek, ayrıca<br />

isteğe göre mat veya parlak özellikleri de taşıyabilecekler. <strong>Kütahya</strong> <strong>Seramik</strong>’in duvar karolarında<br />

75x25 cm ile yeni bir boyut uyguladığını ve doğal taş dokulu karoların 2012’de<br />

ön planda olacağını belirten <strong>Kütahya</strong> <strong>Seramik</strong>, karo zemini üzerinde kot farklılıklarına yer<br />

verilerek seramik karoda farklı bir hava yaratılacağını ekledi. Yeni yılda <strong>Kütahya</strong> <strong>Seramik</strong>’le,<br />

patlatma taş görüntüsünün çok daha uygun maliyetlerle mekanlara taşınabileceğini söyledi.<br />

<strong>Kütahya</strong> <strong>Seramik</strong>’in Shine, Cube ve Illusion ürünleri de duvarlarda 3 boyutlu efekt<br />

etkisi yaratmak isteyenlerin tercih edebileceği alternatiflerden. Rölyefli dokuları sayesinde,<br />

karo üzerine düşen ışığın yansımalarını, ışığın geliş açısına göre mekana farklı yansıtıyor.<br />

Metalik yapıya sahip Shine, Cube ve Illusion serileri, farklılık arayanların tercihleri arasında<br />

yer alıyor. <strong>Kütahya</strong> <strong>Seramik</strong>’in, Origitile koleksiyonunda yer alan Majesty, Callacatta ve<br />

Pulpis serisi karoları ise 2012’de doğanın huzur veren atmosferini mekanlara yansıtıyor.<br />

Dijital baskı teknolojisi ve <strong>Kütahya</strong> <strong>Seramik</strong> yaratıcılığını birleştiren Origitile koleksiyonunda,<br />

desenler üzerindeki en küçük ayrıntılar karo üzerine uygulanabiliyor. Karo yüzeyinin<br />

her noktasına baskı yapabilen bu teknoloji ile karolar daha gerçekçi ve daha estetik bir<br />

görünüme bürünüyor. <strong>Kütahya</strong> <strong>Seramik</strong>’in Ar-Ge mutfağında hazırlanan Majesty, Calacatta<br />

ve Pulpis serisi karolar, mermerin en ince ayrıntılarını ve eşsiz dokusunu farklı<br />

tasarımlarla sergiliyor. www.kutahyaseramik.com.tr<br />

15


DEKORASYON<br />

YILIN TRENDLERİ<br />

BİLGİ<br />

GÜNCELLEMESİ<br />

Ünlü tasarımcıların, yepyeni ürünlerin ve<br />

2012 trendlerinin nabzını tuttuk<br />

Yapım Çiğdem Hasanoğlu<br />

PHILIPPE<br />

STARCK<br />

Deli dolu ve çlgn bir Fransz diyerek kurtulmak<br />

mümkün deil; Philippe Starck artk tasarm<br />

dünyasnn demirba. Starck’n Eugeni Quitlet’in<br />

de katklaryla Kartell için tasarlad ‘Masters’<br />

sandalye ile Eero Saarinen’in ‘Tulip’ sandalyesi,<br />

Eames’in ‘Eiffel’ sandalyesi ve Arne Jacobsen’in<br />

‘Series 7’ sandalyesinin silüetleri üzerinden<br />

tasarmn tarihine selam ediyor. www.starck.com<br />

Philippe Starck tasarımı ‘Masters’<br />

sandalye, 244 Euro, Kartell. www.kartell.it<br />

16<br />

MN MN<br />

TREND:<br />

DNAMK DOKULAR<br />

KIRÇILLI, PLL, BÜZGÜLÜ…<br />

MOBLYA VE AYDINLATMALARDA<br />

DOKUNMA HSSNZE VE<br />

GÖZÜNÜZE HAREKET VERECEK<br />

TEKSTLLER REVAÇTA!<br />

Solda Franco Albini tasarımı<br />

‘Florenze’ koltuk, Arflex. www.arflex.it<br />

SağdaDUM tasarımı ‘Pleat’ yer lambası,<br />

Dum Office. www.dumoffice.com<br />

PATRICIA<br />

URQUIOLA<br />

spanyol mimar ve<br />

tasarmc Patricia Urquiola,<br />

Alessi, Cappellini, Cassina<br />

ve Kartell bata olmak<br />

üzere birçok firma için<br />

tasarmlar yapt. Trendlere<br />

inanmadn her frsatta<br />

dile getiren Urquiola için<br />

en önemli kstas insanlarn<br />

mutluluu için tasarmlar<br />

yapmak ve farkllklarn<br />

deerini bilmek. u<br />

sralar Alessi için tel<br />

meyve kaseleri, B&B için<br />

outdoor oturma elemanlar<br />

tasarlayan Urquiola, bir<br />

yandan da Venedik Bienali<br />

ve Milano Trienali için<br />

projeler hazrlyor.<br />

www.patriciaurquiola.com<br />

Patricia Urquiola tasarm<br />

‘Husk’ sandalye, B&B Italia.<br />

Urquiola’nın Bisazza Mosaico<br />

için tasarladığı mozaikler.<br />

www.bisazza.com


MN TREND:<br />

YEN ASYA<br />

Uzakdoulu tasarmclarn<br />

insan merkeze koyan<br />

minimal tasarmlar<br />

2012’ye de damgasn<br />

vuruyor.<br />

Üstte Tokujin Yoshioka<br />

tasarm ‘Ami Ami’<br />

sandalye, Kartell.<br />

www.kartell.it<br />

Altta Nendo tasarm<br />

‘Maki’ aydnlatma,<br />

Foscarini.<br />

www.foscarini.com<br />

Paola Navone tasarımı ‘Eu/Phoria’<br />

sandalye, Eumes.<br />

PAOLA NAVONE<br />

Mimar, tasarmc, sanat yönetmeni, eletirmen, sergi<br />

küratörü ve daha birçok ey... Paola Navone’yi anlatmak için<br />

çok sayda ifade bulmak mümkün. Armani Casa, Alessi,<br />

Knoll, Molteni, Natuzzi, Roche Bobois ve aklnza gelebilecek<br />

pek çok önemli markaya tasarmlar yapan Navone, u sralar<br />

geri dönüümlü ve esnek tasarmn peinde. Baxter için bir<br />

yatak koleksiyonu yapan tasarmc, trend kelimesini duyunca<br />

rahatsz oluyor. “Artk herkes kendi trendini yaratyor,” diyor.<br />

Tasarmn ekonomisi ile de ilgileniyor; firmalarn makul<br />

fiyatlarda ürünler satmak zorunda olduklarn belirtiyor.<br />

www.paolanavone.it<br />

MN TREND: NCE VE KESN HAT Tek renk mobilyalara ve<br />

aksesuarlara keskin bir görünüm veren kontörlü hatlar, özellikle<br />

beyaz kanepe ve koltuklar ahane gösteriyor. Antonio Citterio<br />

tasarm ‘Lutetia’ kanepe, Maxalto. www.maxalto.it<br />

17


DEKORASYON<br />

YILIN TRENDLERİ<br />

DESIGN FRONT sveç’in en haval tasarm ekibi Front, Sofa<br />

Lagerkvist, Charlotte von der Lancken ve Anna Lindgren’den oluuyor.<br />

Stockholm Üniversitesi’nde endüstriyel tasarm okurken tanp<br />

güçlerini birletiren üç arkadan oluturduu Design Front, insanlarn<br />

her daim saklayacaklar tasarmlar yapma fikrinden yola çkm. Alldk<br />

malzemelerden sürreel sonuçlar çkarma konusunda çok baarl olan<br />

ekibi, 2011’deki Milano Fuar’nda sveçli Offect markasnn standnda<br />

kefettik. Siz de bu ekibi takibe aln ve onlarn da dedii gibi “Asla atmak<br />

istemeyeceiniz eyleri satn aln!” www.designfront.org<br />

18<br />

MN TREND:<br />

WINDSOR SANDALYELER GER DÖNÜYOR<br />

1 Patricia Urquiola tasarm ‘Cumback’ sandalye, Kartell. www.kartell.it<br />

2 Patricia Urquiola tasarm ‘Nuh’ sandalye, Andreu World. www.andreuworld.com<br />

3 Tom Dixon tasarm ‘Fan’ sandalye, Tom Dixon. www.tomdixon.com<br />

1<br />

2<br />

3<br />

1 Front tasarımı ‘Pedestals’ saksılar, Offect.<br />

www.offect.se<br />

2 Front tasarımı ‘Showcase’ masa, Parro.<br />

www.parro.com<br />

3 Front ve Siyazama Project tasarımı<br />

‘Story’ vazo, Editions in Craft.<br />

www.editionsincraft.com<br />

1 2 3


MN TREND:<br />

LMON TONLARI<br />

SARIYA VE YELE<br />

DÖNÜK TONLARI LE AIZ<br />

SULANDIRAN LMON<br />

TASARIMLAR HER YERDE!<br />

1 ‘Spindle’ aydnlatma, Habitat.<br />

www.habitatturkey.com<br />

2 Alfredo Häberli tasarm ‘Take off<br />

High’ sandalye, Moroso.<br />

www.moroso.it<br />

3 Philippe Negro tasarm<br />

‘Entailles’ kanepe, Ligne Roset.<br />

www.ligneroset.com<br />

JAMIE HAYON<br />

Şirinlik muskası İspanyol tasarımcı Jamie Hayon,<br />

karizmatik ama aynı zamanda sıcakkanlı tasarımları ile<br />

son zamanların favori isimlerinden. Akdenizli ruhunu<br />

barokla birleştiren tasarımlarına devam eden Hayon’un<br />

farklı malzemeleri tek bir parça ile kombinleme yeteneğine<br />

hayran olmamak elde değil. Hayon’un felsefesi ise<br />

herkese göstermekten zevk alacağınız tasarımlar içinde<br />

yaşamak. Bunu Hayon’un son bombalarından, 1930’ların<br />

ihtişamını İskandinav tarzı ile bütünleştiren banyo<br />

koleksiyonunda görebiliyoruz. www.hayonstudio.com<br />

Jamie Hayon tasarımı ‘The Baccarat Zoo’, Baccarat.<br />

EL SANATLARI ENDÜSTRS’NE DKKAT!<br />

11-14 Ocak 2012 tarihlerinde Frankfurt’ta gerçekleen Uluslararas Ev Tekstili Ürünleri<br />

Fuar Heimtextil’in bu ylki kitabnda ‘El Sanat Endüstrisi’ dört önemli trend balndan<br />

biri olarak ele alnyor. Bir yanda geleneksel ve el iinin kombinasyonu, öte yanda<br />

endüstriyel yöntemler tarafndan domine edilen bu trend, vintage karakterli otantik<br />

görünümlü materyaller kullanyor. Parçal desenler, el ii dikiler ön planda.<br />

www.heimtextil.messefrankfurt.com<br />

3<br />

1<br />

2<br />

Jamie Hayon’un<br />

banyo koleksiyonu.<br />

Peter Molin tasarımı ‘PM’ puf,<br />

Bla Station. www.blastation.com<br />

YT ÖZER<br />

Genç tasarımcı Yiğit Özer,<br />

<strong>Kütahya</strong> <strong>Seramik</strong> için ürettiği<br />

Versatile ‘Arc’ serisi ile aldığı<br />

IF Product Design 2011<br />

ödülü , ‘Arc’ ve ‘Axis’ serileri<br />

ile Red Dot Design Award<br />

Best Of The Best<br />

2011 ödülünü aldı.<br />

<strong>Seramik</strong>te kişiye özel<br />

deneyimlerin önem<br />

kazanacağının altını çizen<br />

bu ürün, basit bir geometrik<br />

şeklim bambaşka yerleşim<br />

biçimleriyle farklı yüzeyler<br />

yaratarak, 2012 trendlerine<br />

damgasını vurdu.<br />

19


YENİ SERİ<br />

HORECA<br />

Porselende<br />

teknolojik devrim<br />

<strong>Kütahya</strong> Porselen Horeca Serisi<br />

devrim yaratacak bir yeniliğe<br />

sahip, kenar kırılmalarına karşı<br />

3 yıl garantili olan bu seri, üst<br />

üste yerleştirilebilme özelliği ile<br />

de büyük ilgi görüyor.<br />

Stil Editörü Harun Topuz<br />

Fotoğraflar Agim Can<br />

20


YENİ SERİ<br />

HORECA<br />

22<br />

Avrupa’nın en büyük porselen<br />

üreticisi olan <strong>Kütahya</strong> Porselen<br />

özellikle porselen teknolojisinde devrim<br />

yaratacak yenilikçi tasarımlarıyla önümüzdeki<br />

yıllara damgasını vurmaya hazırlanıyor.<br />

Çok sayıda yeni seri ile sektörde<br />

adından söz ettiren firmanın en yeni<br />

ürün gruplarından biri de Horeca serisi.<br />

Bu seri, formu ve ürün çeşitliliğinin yanı<br />

sıra devrim yaratacak özelliklere de sahip.<br />

Belki de bugüne kadar üretilen porselenler<br />

arasında en dayanıklı serilerden<br />

biri olma özelliğini taşıyan Horeca, porselende<br />

uygulaması çok güç olan 3 yıl<br />

garanti güvencesiyle de otel serileri içerisinde<br />

ayrıcalıklı bir yere sahip.<br />

Bu serideki ürünler sırlanmış alt tabanları<br />

sayesinde sürtünmeden kaynaklanan<br />

hasar ve yıpranmalara karşı minimize<br />

edilmiş. Kenar kırılmalarına karşı 3<br />

yıl garantisi ise tüketiciye <strong>Kütahya</strong> Porselen<br />

markasının güvencesini bir kez daha<br />

gösteriyor. Yılların birikimi ve tecrübesi<br />

ile üretilen <strong>Kütahya</strong> Porselen ürünleri,<br />

ISO 9001-2000 Kalite Yönetim Sistemi<br />

ve ISO 14000 Çevre Yönetim Sistemi<br />

belgesi sertifikalarıyla da onaylı. Yüksek<br />

teknolojiye sahip <strong>Kütahya</strong> Porselen fabrikaları,<br />

insan gücü ile modern teknolojiyi<br />

başarıyla <strong>buluştu</strong>ruyor.<br />

Mikrodalgalı fırına ve buzdolabına<br />

karşı dayanıklı olan Horeca, termal şoklara<br />

karşı da dirençli bir ürün grubu. Öyle ki<br />

performans ve ayırt edici özelliklere sahip<br />

ürünler, 175 santigrat üzerindeki sıcaklık<br />

dalgalanmalarına karşı bile dayanıklı. Horeca,<br />

servis sırasında sıcağı ve soğuğu<br />

muhafaza etme özelliğiyle de profesyonellerin<br />

büyük yardımcısı olacak. Lekeye<br />

karşı dirençli olması ve her tür deterjana<br />

karşı da dayanıklılığı serinin diğer önemli<br />

özellikleri arasında.


TELEVİZYON<br />

FİKRET KUŞKAN<br />

24<br />

“Herkesin kendisinden<br />

gizli işleyen bir defteri var”<br />

Fikret Kuşkan,<br />

1991 yılında<br />

“Gizli Yüz”<br />

filmi ile en iyi<br />

erkek oyuncu<br />

seçildiğinden<br />

beri, Türkiye’nin<br />

en başarılı<br />

aktörlerinden<br />

biri olarak<br />

tanınıyor. Onu<br />

hep keyifle<br />

seyrettik ama<br />

“kim olduğunu”<br />

asla tam olarak<br />

öğrenemedik.<br />

İçe kapalı, izini<br />

belli etmeyen,<br />

çok disiplinli,<br />

ihtiraslı, değer<br />

verdiklerini<br />

çok sevmiş bu<br />

adam “Hayat<br />

Devam Ediyor”<br />

isimli diziyle geri<br />

döndü.<br />

Yazı Neslihan Perker


Fikret Kuşkan hakkında ne bilirsiniz? Kendisi son 20<br />

yıl içinde Türkiye’nin yetiştirdiği en başarılı birkaç aktörden<br />

bir tanesidir, doğru… Ses tonu insanın hafızasında<br />

kalır, doğru… Çok iyi yönetmenlerle, kaliteli projelerde<br />

çalışmıştır, doğru… Henüz 26’sına girmeden Altın Portakal’da<br />

en iyi erkek oyuncu seçilmiştir, varlığı bizde “zarafetle” eşdeğer<br />

bir algı yaratmıştır, şüphesiz… Ama gerisi bizim için büyük bir<br />

sessizlik, içe kapalılık ve aslında “bilmediğimiz” bir adamın çok<br />

korunaklı yaşamıdır.<br />

Kuşkan, yeniden ekranlara geri dönüyor. Bu sefer kendisi<br />

şiveli bir aksanla konuşuyor, iki karısı, yedi çocuğu olan çömlekçi<br />

İsmail olarak. Mahsun Kırmızıgül’ün yönetmenliğini yaptığı<br />

ilk televizyon dizisi olan “Hayat Devam Ediyor”da izlediğimiz<br />

oyuncu ile karşı karşıya geldiğimizde, gene çok zarif bir Fikret<br />

Kuşkan’la karşılaştık. Ama bu sefer daha fazla dinlemeye çalıştık<br />

onu, çok anlatmaya meraklı olduğu için değil… Biz onun<br />

“kim” olduğunu merak ettiğimiz için.<br />

İlk isminiz Mehmet’miş. Kimdi bu Mehmet?<br />

Bana ilk olarak Fikret amcamın ismini koymak istemişler<br />

ama kendisi 23 yaşında vefat ettiği için, aman yazgısı benzemesin<br />

inancıyla vazgeçince herkes, annem de vazgeçiyor. Babam<br />

da olur mu öyle şey diyor ve nüfus cüzdanıma Mehmet<br />

Fikret diye yazdırıyor. Mehmet annemle ilgili aslında, rüyasında<br />

görmüş. Ben dört kız çocuk üstüne dünyaya geldim.<br />

Aileniz nereli?<br />

Babam Arnavutluk’tan, annem ise Bulgaristan… Göçmen<br />

ailesiyiz yani.<br />

Peki, Mehmet ve Fikret isimlerinin farklı özelliklerini<br />

barındırdınız mı karakterinizde?<br />

Bana sülalede hep Mehmet dendi, hâlâ öyle. 13 yaşında<br />

ismimi değiştirmeye karar verdim, arkadaşlarıma da söyledim.<br />

Fikret amcamın da hikâyesini öğrenince sadece Fikret’i kullanmaya<br />

başladım. Konservatuvarda da Fikret derlerdi. Dışarıda<br />

Fikret, ailede Mehmet… Tüm ailem iki isimlidir, oğlumun adı<br />

Gün Kuzgun. Kuzgun ismini o dünyaya gelmeden önce vermiştim,<br />

kız olsaydı gene aynı ismi koyacaktım.<br />

İlginç bir isimmiş… Özellikle de Gün…<br />

O benim hem gündüzüm, hem gecem.<br />

Siz hep içinize atan bir adam mı oldunuz?<br />

İçimdekileri mesleğimde gösteriyorum. Özel hayatımda gerek<br />

yok, insan tarafımı bastırıyorum çünkü o tarafınız sömürüye<br />

uğruyor, ailemle ve yakınlarımlayken çok geveze bir adamımdır<br />

ve kendimimdir. Onun dışında sandık içleridir içimdekiler.<br />

Büyüme çağlarınızda da sesinizi beğenirler miydi?<br />

Bunu konservatuvara girdiğimde anladılar. Büyüdüğüm yerde<br />

öyle sese falan bakmazlardı ki… 13 yaşıma kadar İstinye’de<br />

yaşadık, oradan da Sütlüce’ye taşındık.<br />

Mahalle kültürünü iyi biliyorsunuz o zaman…<br />

Oradan geldim zaten, sokaktan… Hepsini de bilirim, çok<br />

kafam gözüm patladı. Abilerimiz bizim için çok önemliydi, mahallemizdeki<br />

kızları korurduk.<br />

Bir kıza aşık olduğunuz için kavgaya girdiniz mi?<br />

Mahallede kimse kimseye âşık olmazdı, bu ters bir şeydi.<br />

Başka mahallelerden kızlara aşık olunurdu. Ama ben farklı mahalleden<br />

birine de aşık olmadım, aşkı da 19 yaşında tanıdım.<br />

Hiçbir zaman da bu sebepten bir erkekle kavgaya girmedim<br />

ama hep terk edildim.<br />

Neden?<br />

Onlar beni terk etti. Onlar gidince de ben de tamamen gittim.<br />

Böyle durumlarda da bütün gemileri yakarım. Devam etmesi<br />

için elimden geleni yaparım, bazı şeyler olmuyorsa peki<br />

tamam o zaman derim. Yeniden beraber olalım dediklerinde<br />

de asla dönmem.<br />

Tamamen biter sizin için…<br />

Kavgalarda ayrılık kelimeleri söylenirse ben zaten soğur ve<br />

kendimi çekerim. Annemin dediği bir laf vardır, bütün evliliklerde<br />

aynı yerde duran kaplar tıngırdar, mesele tangırtı çıkartmamaktır.<br />

Bu nedenle o kuşakların ilişkileri 60 sene sürebilmiş. Sürtüşmeler<br />

olur ama her cümlenin sonunda ben annemin babamın<br />

evine gidiyorum denmemeli. İnsanlar özür dilemeyi bilmeliler.<br />

Geçmişten bugüne kariyerinize baktığınızda ne hissediyorsunuz?<br />

21 yaşındayken bu dönemimi öngörebilmiştim. Tüm söylediklerim<br />

de tek tek oldu. Olmayan tek şey var, onun için de<br />

bekliyorum. Çünkü korkuyorum.<br />

Yönetmenlik mi?<br />

Evet.<br />

Neden korkuyorsunuz?<br />

Ben geri çekilip, çekinen, düşünen insanları severim; korku<br />

da severim çünkü tedbir getirir. Fütursuz cesaretleri olan insanları<br />

doğru bulmam pek.<br />

İlk ödülünüzü 25 yaşında almışsınız…<br />

Ödülü de alamadım. Berlin Goethe Üniversitesi’nde burslu<br />

okurken, festivalden ödül aldığımı haber verdiler, davet falan<br />

yoktu o zamanlar, Altın Portakal kasaba festivali gibiydi. Ben de<br />

gelemeyeceğimi söyledim çünkü uçak parası alabilecek durumum<br />

yoktu. Onlar bir şeyler ayarlamaya çalıştılar ama olmadı.<br />

O dönem, Berlin’den bir sinema eleştirmeni, oyunculuğumu<br />

beğenip röportaj yaptı ve “Türkiye’nin en genç ve en yetenekli<br />

aktörü Berlin’de” diye yazdı. Ödül aldığım için bana gidiş-dönüş<br />

bileti ayarladı, “bu senin ilk ödülün git ve al” dedi. Fakat törene<br />

yetişemedim. Hürriyet gazetesi “ödülünü almaya gelmedi” diye<br />

25


TELEVİZYON<br />

FİKRET KUŞKAN<br />

26<br />

‘Hayat Devam<br />

Ediyor’<br />

dizisinde İsmail,<br />

iki tane karısı,<br />

yedi çocuğu<br />

ve babasıyla<br />

yaşayan bir<br />

karakter.<br />

Dominant bir<br />

baba karakteri<br />

altında zırıl zırıl<br />

ağlayan ve<br />

yalnızlık çeken<br />

bir adam...<br />

başlık attı o dönem. Teşekkür ederim onlara buradan, hiç<br />

araştırmadan manşet atmak kolay oluyormuş. Hayal kırıklığına<br />

uğratıyor insanı bu tip şeyler, ben ne yaptım ki duygusuna<br />

kapılıyorsunuz. Ömer ağabeyinin (Kavur) elinden<br />

aldım ödülümü.<br />

Şimdiye kadar hep iyi yönetmenlerle çalışmışsınız.<br />

Mahsun Kırmızıgül nasıl bir yönetmen?<br />

İki türlü yönetmen var aslında. Televizyondan sinemaya<br />

geçenler ve bunun tam tersi olanlar. O, sinemada başlayıp<br />

TV’ye geçti. Mahsun’dan çok enteresan, tuhaf ve özel bir<br />

yönetmen çıkabilir, duygusu, hissiyatı, uzak görüşlülüğü<br />

yüksek. Göbeğinde hissediyor.<br />

O ne demek?<br />

Öyle bir şey vardır, sokaktan gelen bir insana bir şey<br />

oynatırsın o kadar inanarak yansıtır ki karnına kadar hissediyor<br />

dersin. Mahsun’un da hissiyatı çok yüksek, özellikle<br />

televizyonda bir proje yapması ve montajda bulunması<br />

onu çok geliştirecek… Çok kıymetli bir yönetmen olabilir.


Sizin canlandırdığınız karakter nasıl biri?<br />

İsmail, iki tane karısı, yedi çocuğu ve babasıyla yaşayan bir<br />

karakter. Sülalesi bakırcılıktan çömlek işine geçmiş ve oldukça<br />

fakirler. Çocuklarına hayran, bir kızını ve bir oğlunu İstanbul’a<br />

göndermiş, onları okutuyor, okumayansa çalışıyor. Disiplin için<br />

dominant bir baba karakteri altında zırıl zırıl ağlayan ve yalnızlık<br />

çeken bir adam. Çok kalabalık bir ailede her şey başına yıkılmış,<br />

gerçekten çok zor bir hayat. Herkes dördüncü bölüme<br />

kadar bana düşman olacak, sonradan anlayacaklar ki sessiz,<br />

derin, hep içine atmış.<br />

Çömlekçilik eğitimi almışsınız rolünüz için…<br />

Çok keyif aldım, burada kendim de yapacağım.<br />

Şimdiye kadar canlandırdığınız roller için ne yapmayı<br />

öğrendiniz?<br />

O kadar çok şey yaptım ki… Ben yedi yaşında marangoz çırağı<br />

olarak çalışmaya başladım, 46 yaşındayım çalışıyorum. Okul<br />

yıllarım da dâhil hep çalıştım, 20 farklı meslekle uğraşmışım. Hidrolik<br />

tesisattan kaportacılığa kadar birçok iş. Mahmutpaşa’da<br />

pazarlarda “dona gel, sutyene gel” diye de bağırdım.<br />

Güzel sesinizle sutyen satmışsınızdır tabii…<br />

Yani… Orada sesten ziyade iyi bağırmak makbul…<br />

Sizde ses diyaframdan çıkmıştır…<br />

Yanağımdan makas alıyorlardı… Dört çuvalı iki saatte satıyordum.<br />

Bizim kadınlarımız bayılır zaten güzel sese…<br />

Bana göre bir şeyi yapıyorsan tam yapmalısındır, çünkü<br />

orası ekmek teknendir. Ciğerini, yüreğini ortaya koymalı insan.<br />

Aşk acısı çektiniz mi?<br />

Ne yalan söyleyeyim çektim.<br />

Bu sorularda da gözler aşağıda kafa eğik… Terk edildiğiniz<br />

için mi?<br />

Evet.<br />

Sebep?<br />

Karşı taraf istemediği için.<br />

Hep çok seven bir adam mı oldunuz?<br />

Çok tutkuluyumdur. Ben öyleyimdir, bonkörümdür. Annem<br />

bana hep, aklımla hareket etmem gerektiğini söylerdi. Çok zeki<br />

bir adamsın ama duygularınla ve zekânla değil aklınla hareket<br />

et derdi. İki sene önce bir laf ettim, bana baktı “gözüm açık gitmeyecek<br />

aklını kullanmaya başlamışsın” dedi. Sevdiğim zaman<br />

çok sevdim, sevginin de çoğu zarar galiba.<br />

Sevmekten korkuyor musunuz artık?<br />

Evet.<br />

Sevmekten korkmadan yaşadığınız zamanlar hayat daha<br />

mı kolaydı? Şimdi hem sevip, aynı anda korkmak ve ardından<br />

yeniden sevme duygusuyla yaşamak daha mı zor?<br />

Sevmekten korkunca insan korkuyor.<br />

Beraberinde her şeyden korkmaya mı başlıyor?<br />

Tabii. Beraberlikleriniz, duygularınız, birçok şey zedeleniyor.<br />

Belki de giderek kadınlara karşı olan sevginizi kaybediyorsunuz.<br />

Yani bu anlamda 15 sene önceki adam değilsiniz…<br />

Değilim.<br />

Şu an aşık mısınız?<br />

Hayır aşık değilim.<br />

Peki, aşk başka bir duygu, birini seviyor musunuz?<br />

Benim sevgim bakidir, sevecek kadar kıymetliyse biri severim,<br />

ilişkiye dâhil olması gerekmez. Öncesinde çok uzun süre<br />

irdeliyorum, güven sorunum var…<br />

Neden?<br />

Kırılgan olduğum için, çünkü çok kırıldım…<br />

Bundan sonrası için nasıl bir kadın bekliyorsunuz hayattan?<br />

Bilmiyorum. Bir daha evlenmeyeceğim. Annem ve oğlum<br />

benim için çok özel. Ben kadere ve yazgıya inanmazdım. Kadere<br />

hâlâ inanmıyorum, kader dikkatle dikkatsizlik arasındaki<br />

ince çizgi ama yazgıyı çözemedim, çünkü kimse onu bilmiyor.<br />

Siz 10 yıllık hesap yapıyorsunuz bu 15 yıla çıkıyor. Çok güzel<br />

olacağını düşündüğünüz bir şey hayal kırıklığı yaratıyor veya<br />

bazı şeyler tahmin edemeyeceğiniz şekilde güzel ilerliyor. Başımıza<br />

gelen hiçbir şey tesadüf değil. Herkesin kendine ait yaradılışından<br />

ötürü kendisinden ayrı işleyen gizli bir defteri var.<br />

Ailenizin erkekleri hep koruyup kollayan, sahip çıkan<br />

karakterler miydi?<br />

Hepsi nezih insanlardır. Biz Arnavut bir aileyiz, Arnavutlar<br />

genç yaşta giderler ama arkada kalan insanlar mutsuz ve kötürüm<br />

kalmazlar. Bu genlerimle ve aldığım terbiyeyle ilgili. Ben<br />

böyle yetiştirildim, babamı 13 yaşında kaybettim.<br />

Hasta mıydı?<br />

Beyin kanaması geçirdi ve 8 yıl yatakta çakılı kaldı.<br />

Yani siz çok küçük yaştaydınız yatağa bağlı kaldığında?<br />

Evet, 5-6 yaşlarındaydım, 13 yaşıma kadar yanındaydım.<br />

Babayı kaybetmek sizi nasıl etkiledi?<br />

Çok zor, Allah kimsenin başına vermesin. Erkek çocuk altı<br />

yaşından sonra rol model belirler. Ben kendi modelimi yaratmaya<br />

çalıştım, onda da bocaladım ve yalnızlığımı anladım. Şöyle<br />

veya böyle yalnızlık bakiymiş. O dönemler yanımda kimse<br />

yoktu. Sorumluluk duyduğum annem ve 4 ablam vardı. Biz<br />

öyle büyütüldük, öyle yetiştirildik. Kız arkadaşlarımız otobüse<br />

bindiğinde çember içine alırdık onları. Biri sataşsa korurduk…<br />

Ne bileyim ben… Ayrıca annemin sayesinde bugün buradayım,<br />

çünkü başka her şey olabilirdim, çok asiydim. <br />

27


YENİ SERİ<br />

PORFLAME<br />

28<br />

<strong>Kütahya</strong> Porselen’den<br />

Pişirme mucidi


Yüksek kalitede, teknik porselenden üretilen Porflame<br />

ürünleri, ürünler daha az yağ kullanarak yiyeceklerin doğal tatlarını<br />

ve vitamin vitam değerlerini koruyarak yemek pişirmenizi sağlıyor.<br />

Stil Editörü<br />

Harun Topuz, Fotoğraflar Agim Can<br />

29


YENİ SERİ<br />

PORFLAME<br />

30<br />

<strong>Kütahya</strong> Porselen sağlık ve estetiği ileri teknoloji ile<br />

<strong>buluştu</strong>ran özel ürünlerle porselen sektöründe yepyeni<br />

bir dönemi başlatıyor. Hem şık sunumu, hem de sağlıklı<br />

yemek pişirme ekipmanları ile porflame serisi, çağdaş yaşamın<br />

hızlı temposu içerisinde zamandan tasarruf etmenizi<br />

sağlarken, göz zevkinizi tamamlayan sunum seçenekleriyle<br />

de iddialı bir çıkış yaptı. Teknik porselenle üretilen porflame<br />

tencereler ile sevdiklerinizin sağlığını koruyan yemekler hazırlayabilirsiniz.<br />

Bu ürün yüksek ısı iletkenliği ile kısık ateşte bile<br />

yüksek pişirme performansı sağlayarak ısıdan tasarruf ediyor.<br />

Dünyanın ve yeni nesillerin geleceğini koruma altına alan<br />

bu yeni ürün grubu, üretim teknolojisi ve hammaddesi ile de<br />

çevreyle dost. Mutfaktaki kullanım şekli ise diğer yemek pişirme<br />

ekipmanları ile hiçbir fark göstermiyor. Porflame ürünleri<br />

ısıya ve direk aleve dayanıklı teknik porselenle yapıldığı için<br />

gazlı, elektrikli ve halojen ocakların tamamında kullanılabilir.<br />

Yalnız, ürün ocağa konduğunda içi mutlaka dolu olmalı.<br />

Pişirilecek yiyeceğin lezzeti açısından iyi sonuç almak<br />

için ise yavaş yavaş ısıtılması tavsiye ediliyor. Porflame, fırında<br />

ve mikrodalgada rahatlıkla kullanılabiliyor. İlk kullanım<br />

öncesinde ise içerisine bir miktar süt koyarak beş dakika<br />

kaynatılıp, ardından soğuyana kadar bekleyip, temizlenmesi<br />

öneriliyor. Sert malzemelerle temizlendiğinde sırı çizilebileceği<br />

için temizlemeden en az 20 dakika önce ıslatılıp kolaylıkla<br />

yıkanabiliyor. Bulaşık makinesinde de yıkanabilme özelliğine<br />

sahip porflame’in kullanımı konusunda dikkat edilmesi gereken<br />

konulardan biri de yemek pişirilmesi sırasında metal<br />

kaşık değil tahta kaşık kullanılması. Kullanım klavuzunda tüm<br />

detayların anlatıldığı bu mucizevi pişirme ustası, mutfakta<br />

yepyeni bir çağın başladığını işaret ediyor.


Doğal<br />

hammaddeler ile<br />

üretilen Porflame<br />

tencereler ile<br />

sevdiklerinizin<br />

sağlığını koruyan<br />

yemekler<br />

hazırlayabilirsiniz.<br />

Bu ürün yüksek<br />

ısı iletkenliği ile<br />

kısık ateşte bile<br />

yüksek pişirme<br />

performansı<br />

sağlayarak ısıdan<br />

tasarruf ediyor.<br />

31


PORTRE<br />

ANTONY TODD<br />

32<br />

Sihirli değneği olan<br />

adam Antony Todd<br />

Bir dönem, Nişantaşı’nın<br />

en iyi yerlerinden<br />

birinde açmış olduğu<br />

dekorasyon mağazası ile<br />

tanıdığımız Antony Todd,<br />

İstanbul’daki hayallerini<br />

ve yapmak istediklerini<br />

bizimle paylaştı.<br />

Yapım Şebnem Kırmacı<br />

Fotoğraflar Engin Aydeniz


Antony Todd’un Avustralya’dan New<br />

York’a ve oradan da İstanbul’a uzanan<br />

bir hikayesi var ama anlattıkları<br />

bununla sınırlı değil. O çocukluğundan beri<br />

seyahat ediyor; yani bir dünya insanı... Onun<br />

yaptığı işi sadece dekorasyon çerçevesinde değerlendirmek<br />

haksızlık olur. Çiçek tasarımından,<br />

ev dekorasyonuna, üst düzey parti ve yemek<br />

organizasyonundan mobilya tasarımına kadar<br />

çok ince bir estetik anlayışının yansımalarından<br />

oluşuyor yaptıkları… Elton John’dan MomA’ya,<br />

Pomelatto’dan Pucci ve Visconti Vakfı’na kadar<br />

dünya çapında müşterileri var. Arkasında büyük<br />

birikim ve eğitim süreci barındıran bir vizyonu ve<br />

güzellik anlayışı var. Todd, bir tasarımcıdan çok<br />

daha fazlası: Elinde sihirli değneği varmışçasına,<br />

dokunduğu her şeyi güzelleştiren ve dönüştüren<br />

biri o. Cihangir’deki evinde İstanbul’un kar fırtınasına<br />

yakalandığı günlerden birinde çok özel bir çekim<br />

gerçekleştirdik.<br />

Evini çekerken bir şeye dikkat ettim: Her<br />

şey o kadar kusursuz ki. Sormadan edemeyeceğim<br />

çok tatlı bir detay gözüme çarptı:<br />

Yatağınızın üstündeki Teddy Bear…<br />

“Evet, o çok özel bir oyuncak ayı. Onu Paris’te<br />

bir kadından aldım. Dünyaca tanınan biri. Oyuncak<br />

ayıları, 400 Euro’ya satıyor: Kazandığı her kuruşu<br />

da yardıma muhtaç çocuklara yolluyor. Bir oyuncak<br />

ayı için bu para fazla ama arkasında yatan fikir<br />

şu: Paranın nereye gittiğini biliyorsunuz. Ayrıca işin<br />

içinde el emeği de var: Kumaşları kendi alıyor ve<br />

elleriyle dikiyor ayıları. Dokuz yıl içinde 4000 kadar<br />

ayı sattığını biliyorum.<br />

Yaptığınız işte bir şekilde objeleri alıp başka<br />

bir şeye dönüştürüyor, başka bir dünya<br />

yaratıyorsunuz sanki. Var olan bir şeyleri kullanıp,<br />

onları dönüştürüyorsunuz. Bunun sırrı<br />

nedir? İyi bir göz mü? Ya da başka bir şey?<br />

İyi bir göz tabi ki gerekli ama bence en önemlisi,<br />

iyi bir güzellik ve estetik anlayışı ile birlikte denge<br />

unsuruna hakim olabilme yetisi. Her ikisi de<br />

içimde var. Ben bir yaratıcı değilim! Klasisizmden<br />

de çok yana değilim ama kesinlikle ‘zamansız’<br />

bir stil peşindeyim. Belki de kurallara da uyuyorumdur,<br />

bilmiyorum: Benim evimde de herkesin<br />

koyduğu yere koyduğum bir konsolum var örne-<br />

ğin. İşlerimin beklenmedik ya da çok farklı filan<br />

olduğunu düşünmüyorum açıkçası ama bildiğim<br />

ve emin olduğum tek bir şey varsa, o da insanların<br />

her zaman bir şekilde yaptığım işleri beğendiği.<br />

Farklı dönemleri harmanlayarak bir şeyler<br />

yaratmak önemli benim için. İstanbul’da kendime<br />

yarattığım ev çok monokrom olduğundan, sıkıldığım<br />

ve her şeyi değiştirmek istediğim oluyor. New<br />

York’taki evim ise bir panayır gibi rengarenk! Demek<br />

istediğim, tasarıma gelince form ve işlevsellik<br />

çok önemli; alanların nefes aldırması, katmanların<br />

doğru kullanılması ve dergi diliyle iyi ‘edit’lenmesi,<br />

yani düzenlenmesi lazım.<br />

Nefes aldırmakla ne demek istiyorsunuz?<br />

İnsanlar bazen her şeyi üst üste yığıyorlar ve<br />

bence hiç güzel durmuyor. Nefes alınacak alanlar<br />

olmalı.<br />

Demek istediğim, yaptığınız işin özünde<br />

bence yaratıcılık var. Bu çiçek düzenlemesi<br />

de olabilir. Sonuçta bir şey ortaya çıkarıyorsunuz.<br />

Zaman içinde yaratıcılığa yol açan bu<br />

‘içgüdü’ nasıl gelişti?<br />

Haklısın, o içgüdü hep oradaydı ama yıllar içinde<br />

iyice gelişti; rafineleşti. Bir örnek vereyim: Çok<br />

eski bir arkadaşım bu yaz beni ziyarete geldi; en<br />

son 20 yıl önce görüşmüş ama bağımızı hiç koparmamıştık.<br />

Geldiğinde “Bu ev tam sensin, hiç<br />

değişmemişsin,” dedi. 20 yıl önce gördüğü evim<br />

bambaşka tarzda döşenmişti. Zevklerim çok daha<br />

gelişmiş olmasına rağmen, hala ruhumu ona hissettiğini<br />

söyledi- bu benim için önemli bir andı…<br />

Bu insanın imzası gibi bir şey, sanırım kendime ait<br />

stili eğitimim yolu ile, seyahat ederek ve belirli bir<br />

bakış açısı geliştirerek oluşturdum ve geliştirdim.<br />

Kendi zevkinizle müşterilerinizin beklentileri<br />

arasında nasıl bir denge kuruyorsunuz?<br />

Ev, bir insanın hayat tarzının yansımasıdır. Kusursuz<br />

evleri hiç sevmem: Mutlaka bir yaşanmışlık<br />

duygusu olmalı. Tek tarz döşenmiş bir eve girdiğimde<br />

sıkıntıdan boğuluyormuş gibi hissederim. Tabi ki<br />

müşterilerimin beklentilerini çok ciddiye alırım, onları<br />

iyi dinlemeye ve ruh hallerini anlamaya çalışırım. Bir<br />

insanın evini kendi zevkime göre dekore etmem;<br />

bu çok yanlış olur. Ona hayatının en önemli alanını<br />

sunarken sayısız detayı hesaba katarım. Psikolojik<br />

33


PORTRE<br />

ANTONY TODD<br />

açıdan da kişinin ihtiyaçlarını göz ardı etmeden tasarlarım.<br />

Bir mekanda çok radikal ve dramatik bir değişime<br />

imza attığınız oldu mu?<br />

Eğer bir davet ya da benzeri bir okazyonsa farklı kriterler geçerli<br />

olur. Ev dekore ederken bambaşka bir yol izlerim. Mesele,<br />

değişime imza atarken denge unsurunu kaybetmeden uyum<br />

içinde bir şeyler çıkarmak. 18. yüzyıl mobilyaları ile çağdaş objeleri<br />

birlikte harmanlayabilirim. İnsanların farklı tarzları birbirine<br />

karıştırmak isterken genelde tıkandıklarına şahit oldum. En iyi<br />

becerdiğim işlerden biri bu galiba benim.<br />

İşin hesap tarafı var mı? Sadece iyi estetik anlayışı<br />

olan biri mi yapabilir bu işi?<br />

Kesinlikle var. Benim beynim öyle çalışıyor zaten. Denge<br />

de, simetri de çok ama çok önemli!<br />

Bir köpeğiniz var: Tobi. Bu kadar özenli döşenmiş bir<br />

evde yavru köpeğin hoplayıp zıplaması eşyalara zarar<br />

verecek diye korkutmuyor mu sizi?<br />

Çocukluğumdan beri ilk defa köpeğim oluyor ve çok mutluyum.<br />

Haklısınız, Tobi’nin yaramazlıkları açısından çok uygun bir<br />

ev değil burası (gülüyor). New York’taki evim de yarı loft ve çok<br />

şık bir mağazayı andırıyor. Bundan sonraki evimin daha ham,<br />

daha dayanıklı olmasını arzu ediyorum.<br />

Kendi dalında hayran olduğunuz bir dönem ya da<br />

kişi var mı?<br />

Alberto Pinto ve Stephen Gamble.<br />

Bir evde en önemli şey nedir?<br />

Büyükannemin bana öğrettiği ve çok inandığım bir şey var:<br />

Evinizde mutlaka kitap okuyabileceğiniz, çok rahat bir oturma<br />

köşesi olmalı. Işığın yumuşak ve rahatlatıcı olması çok önemli.<br />

Bir evin ne çok aydınlık, ne de çok loş olması makbuldür. Bazı<br />

insanlar çok fazla aydınlatma kullanıyorlar: Hem boşu boşuna<br />

enerji kaybı, hem de çirkin ve rahatsız bir ortam oluşuyor. Banyolarda<br />

ve mutfakta bile yumuşak ışıklar kullanılmalı. Bazıları<br />

evlerinde o kadar ışık kullanıyor ki, sanki gece kortta tenis oynuyormuş<br />

gibi hissediyorsunuz!<br />

Seyahat etmek, yaptığınız işin çok önemli bir parçası<br />

değil mi?<br />

Çocukluğumda ailemle çok sık seyahate çıkardık. Gençliğimde<br />

de bu devam etti. Tanrıya şükürler olsun ki, işim bana<br />

çok sık seyahat etme olanağı veriyor. Seyahat etmesem de,<br />

hangi şehirde yaşarsam yaşayayım, olduğum yerde duramam;<br />

sürekli yürürüm.<br />

Aynı şeyi burada yapıyor musunuz?<br />

Her hafta dört-beş saat süren yürüyüşler yapıyorum.<br />

Cihangir’in en kenarda köşede kalmış sokaklarını keşfettim. Yürüyüşlerim<br />

sırasında hep çok ilginç şeyler keşfediyorum: Bazen<br />

34<br />

küçük bir kitapçı, bazen minik bir kafe. Seyahat etmek genlerimde<br />

var. Yeni bir kültürle tanışmak kadar eğitici bir şey yok.<br />

Son zamanlarda sizi çok etkileyen bir şehir var mı?<br />

İstanbul ve New York arasında gidip geliyorum son zamanlarda.<br />

Hedefimi sorarsan, Hindistan’a gitmek için can atıyorum.<br />

İstanbul’un size sunduğu olanakları ve potansiyeli<br />

keşfetmiş gibi hissediyor musunuz?<br />

Burayla çok güçlü bir bağım var. Her geldiğimde çok heyecan<br />

duyuyorum; aynı sokakta bile defalarca yürümeye bayılıyorum.<br />

İstanbul’u ve sahip olduğu tüm kaynakları tam keşfetmiş<br />

olmam için bilmiyorum kaç yıl gerek. Bu kültür hakkında öğrenmem<br />

gereken o kadar çok şey var ki… Örneğin İslam mimarisi<br />

hakkında daha fazla bilgi edinmek istiyorum.<br />

Kendinizi ve zevklerinizi geliştirmenizde neler etken<br />

oldu?<br />

Aldığım eğitimin yanında, kitap okumak, seyahat etmek,<br />

müzik ve sanat...<br />

İlk çiçek tasarımları yaparak başladınız bu işe; vizyonunuzda<br />

bugün yaptıklarınızı yapmak var mıydı -yoksa<br />

her şey birbirini mi takip etti?<br />

New York’a ilk geldiğimde, çiçek tasarımları, davet organizasyonlarının<br />

bir parçasıydı. Çocukken bahçemizde bir sürü<br />

çiçek vardı; orada çok vakit geçirirdim. O yüzden çiçek tasarlama<br />

ve New York’ta bu alanda bir mağaza açma işi kendiliğinden<br />

gelişti. Sonrasında işler dediğin gibi büyüdü.<br />

Eğer şans verilse şu an hayal projeniz ne olur?<br />

New York’ta devasa, eski bir loft’u tasarlamak ya da kırsal<br />

bir alanda, sil baştan bir ev yapmak isterdim. Form ve işlevselliği<br />

öne çıkaran, kitapların, müziğin ve sanatın başrolde olduğu,<br />

rahat ve sofistike bir alan yaratmak isterdim…<br />

Tasarım dünyasında gelmiş geçmiş en devrimci dönem<br />

ve kişi hangisi?<br />

Bauhaus çok önemli ve devrimci bir akımdı. David Hicks,<br />

tasarım konusunda bir dehaydı.<br />

Son tasarım trendleri neler ve işleriniz bu trendlere<br />

göre şekilleniyor mu?<br />

Bugün tasarım dünyasında sayısız trend var ve hiçbiri beni<br />

ne heyecanlandırıyor, ne de besliyor!<br />

Hiç mi yok yani?<br />

Tasarımın geleceği ve şu an yöneldiği doğrular, onun orijinal<br />

ve uzun ömürlü olması üzerine kurulu kanımca.<br />

Şu an sizi en çok ne heyecanlandırıyor?<br />

Çok yakında Avusturalya’ya gideceğim. Bana her zaman<br />

ilham verir ülkem.<br />

Hangi sanat eserleri nefesinizi kesecek kadar etkiledi<br />

sizi?


İnsanlar benim<br />

hakkımda<br />

bir şeyi yanlış<br />

biliyorlar:<br />

Ben çok<br />

steril ve lüks<br />

yaşayan bir<br />

adam değilim.<br />

Elimde<br />

alışveriş<br />

torbalarımla<br />

sokakları<br />

arşınlayan<br />

biriyim. Tıpkı<br />

sırt çantasıyla<br />

gezen gençler<br />

gibi…<br />

Brancussi ve Henry Moore heykelleri… Rothko ve Cy<br />

Twobly benim en sevdiğim iki sanatçı.<br />

Favori kitaplarınız?<br />

‘Wabi-Sabi’ adında bir kitabı yeni bitirdim. Kusurlu, eksik ve<br />

yarım olan şeylerin güzelliğini anlatan Japon felsefesi üzerine bir<br />

kitaptı bu. ‘Beaton in the Sixties’i okurken de Beaton’un inanılmaz<br />

yaratıcılığına bir kez daha hayran kaldım. O kendi kendini<br />

yaratmış bir dehaydı!<br />

Sevdiğiniz bir müzik türü var mı?<br />

Her türlü müzik. Ruh halime, bulunduğum yere veya gündüz ya<br />

da gece olmasına bağlı.<br />

Bana en sevdiğiniz üç şehri ve neden sevdiğinizi anlatır<br />

mısınız?<br />

New York, büyük olduğu ve çok katmanlı hayat tarzlarını<br />

bir arada barındırdığı için; Paris, Fransız mimarisinin güzelliği,<br />

bohem şıklığın sembolü olduğu için; Melbourne, şahane<br />

bahçeleri, sanat galerileri, evleri ve nefis bir mutfağı olduğu<br />

için…<br />

Günlük rutinin içinde ‘olmazsa olmazlarınız’ neler?<br />

İyi yemek yemek, yaratıcı bir şeyler üzerinde çalışmak ve<br />

uzun yürüyüşler.<br />

Yaz insanı mısınız, kış mı?<br />

Bütün mevsimleri severim ama yaz ayları hem enerjiyi hem<br />

de seksi bir cazibeyi sunuyor sanki!<br />

Çok iyi bir şef olduğunuzu biliyorum. En favori yemekleriniz<br />

neler?<br />

Zencefilli ve portakallı somon, ceviz ve sebzeli kahverengi<br />

pirinç, New York’ta bir şarküteriden aldığım peynirlerle birlikte<br />

baharatlı reçeller.<br />

En sevdiğiniz okazyon nedir?<br />

Arkadaşlarımı akşam yemeğine çağırmak.<br />

İstanbul’un en sevdiğiniz yerleri?<br />

Pazar akşam üstüleri her yer sessiz ve boşken sokaklarda<br />

yürümek. Cihangir Camisi’nden aşağı doğru nefes kesici Boğaz<br />

manzarası, Mikla’nın terasından gün batımını izlemek ve<br />

Boğaz’ı tekneyle gezmek.<br />

Stil ikonlarınız var mı?<br />

Kate Moss, Diana Vreeland, Cary Grant ve Johhny Depp…<br />

Bir insanda en sevmediğiniz özellikler?<br />

Bencillik ve korkaklık.<br />

Tarihe geçmiş, sevmediğiniz figürler?<br />

Imelda Marcos, Adolph Hitler, Saddam Hüseyin ve George<br />

Bush.<br />

Peki, size ilham verenler…<br />

Rahibe Teresa, Ghandi, Audrey Hepburn ve vaftiz annem<br />

Irmgard.<br />

Kendinizde en sevdiğiniz özellikler?<br />

Açık fikirli, mantıklı düşünebilmem ve adil olmam galiba. <br />

35


GEZİ<br />

VENEDİK<br />

VENEDİK: BİR TİYATRO SAHNESİ<br />

36<br />

“Masal kenti” olarak bilinir Venedik. Dünyanın en büyük<br />

tiyatro i sahnesi h i gibidir ibidi yorgun şehir; hi gündüz ü dü perdelerini d l i i turistlere i l açar,<br />

onlar için ve onlarla yaşar… Yazı Ahmet Özel, Fotoğraflar Corbis


Bundan yirmi yıl önce Çukurcuma eskicilerini dolaşırken,<br />

dükkanlardan birinde telaş içinde yerdeki,<br />

yığına çömelmiş insanları gördüğümde, meraklanarak<br />

içeri girmiştim. Dükkana eski “mallar” gelmişti. Bir evden<br />

alınmış tüm eşyalar minik bir tepe halinde üst üste atılmıştı.<br />

Çevre esnafı ve bazı müşteriler de bu yığını karıştırıyor, kendince<br />

“iyi malları” seçip ayırıyordu. Buruk bir duyguyla dükkanda<br />

bir saate yakın o eşyaların talanını seyrettim. Sonunda “para<br />

etmeyen” fotoğraf albümü ile özel notların yer aldığı mektuplar<br />

yığını kalmıştı. Dükkan sahibi “istersen onları sen alabilirsin,<br />

para istemez” dedi. Bana anılar yığınının son parçaları olan bu<br />

emanetler kalmıştı. Albümde Fas, Mısır, Fransa ve en çok da<br />

Venedik fotoğrafları yer alıyordu. Özel mektuplardan anlaşıldığı<br />

üzere, Ferit Bey’in aile albümüydü bu. Venedik’te San Marco<br />

Meydanı’ndaki kafelerde oturmuş, Santa Maria della Saluta kilisesinin<br />

önünde fotoğraflar çektirmiş, dar Venedik kanallarında<br />

refikasıyla gondolla dolaşmış ve yosun kaplı evlerin cephelerinde<br />

yankılanan aryalar dinlemişti. Bu albümü yıllarca hüzünle<br />

karıştırdım. Siyah beyaz gezintilerinin ne denli renkli olduğunu<br />

düşündüm hep. Venedik’e gitmeyi bu albümden sonra daha<br />

çok istedim.<br />

Birkaç yıl sonra Floransa’dan hareket eden gece trenine<br />

bindiğimde bu hayalimin artık gerçekleşmesine sadece saatler<br />

kalmıştı. Yoğun, karışık ve heyecanlı duygular içinde uykusuz<br />

geçen bu yolculuk sonunda sabaha karşı sisler arasında bir<br />

hayal adası görünümündeki Venedik’teydim artık. İstasyondan<br />

inip telaşla büyük kanaldan geçen onlarca “vapuretto”yu<br />

ve gondolları görünce, artık hiç şüphem kalmamıştı. Burası,<br />

Venedik’ti. İtalya’ya gelirken birlikte getirdiğim Ferit Bey’in siyah<br />

beyaz Venedik fotoğraflarının yer aldığı albümün sayfalarını karıştırdım.<br />

Yanıma yeni bir şehir rehberi de almamıştım. Rehber,<br />

Ferit Bey’in fotoğrafları olacaktı. Kendimi San Marco meydanında<br />

bulduğumda, albümdeki sayfayı çıkardım ve Ferit Bey’in<br />

fotoğraf çektirdiği noktayı buldum. Ferit Bey’in çektirdiği bu fotoğrafın<br />

üzerinden tam 62 yıl geçmişti ve kadraja baktığımda,<br />

Haziran 1924 tarihli Venedik fotoğrafları Ahmet Özel’in<br />

yazısına esin kaynağı olan Ferit Bey’in albümünden.<br />

birkaç sandalye görüntüsü dışında hiçbir şeyin değişmediğini<br />

ürpererek gördüm. Bu noktada çektirdiğim birkaç poz fotoğraf,<br />

turistik birer fotoğraf değildi. Bu Ferit Bey’le daha ben doğmadan<br />

birbirimize orada olma sözü veren iki kişinin buluşmasının<br />

resmiydi. Birbirimizle hasret giderdik.<br />

Ferit Bey’in yaptığı gibi San Marco Meydanı’nın ortasındaki<br />

devasa çan kulesinin hemen yanındaki kafelerden birine oturdum.<br />

Garsona espresso sipariş ettim. Karşımda bin yıldan fazla<br />

süredir hemen hemen hiç değişmemiş Bizans yapısı olan San<br />

Marco Bazilikası ve Düka Sarayı ihtişamla duruyordu. Bazilikanın<br />

giriş bölümünde yer alan, ince dantel etkisi veren altın yaldızlı<br />

Bizans mozaikleriyle kaplı giriş bölümünü ve meydanı çepeçevre<br />

saran sütunlarla desteklenmiş ünlü Venedik kitaplığının<br />

ve Correr Müzesi’nin de yer aldığı sıra sıra yapılar, güvercinlerin<br />

kanat çırpışları arasında ne kadar da güzel görünüyordu.<br />

Turistler kahvaltılarını henüz yeni yapmışlar ve büyük kalabalıklar<br />

halinde Lido’dan, Mestre’den ve Jesolo’dan, Venedik’in<br />

kalbi olan bu meydana akmaya başlamışlardı. Espresso’yu hızla<br />

yudumladım ve kendimi, şehri labirent gibi saran dar sokaklara<br />

attım. Sıra sıra dükkanların yer aldığı bu sokaklarda sanki<br />

her şey turistler için düşünülmüştü. Maske satıcıları, Murano<br />

camları satanlar ve sıra sıra pizzacı, spagetti restoranları…<br />

Önce Ferit Bey’in favori yerini görecektim. Albümü açtım.<br />

San Marco Meydanı’nın yanından ilerleyen dar sokaklardan,<br />

küçük köprülerden geçtim ve Büyük Kanal’ın çıkış bölümüne<br />

yakın, burun kısmında yer alan Santa Maria della Saluta Kilisesine<br />

geldim. Muhteşem silueti ile karşımda duran bu kilisede de<br />

çoğu Venedik kilisesinde olduğu gibi döneminin birçok sanatçısının<br />

eserleri bulunuyordu. Büyük Kanal’ın bu bölümündeki<br />

alana kurulmuş iki önemli müze de vardı. Academia Müzesi<br />

ve özel Guggenheim Müzesi… “Tanrısal yaratıcılar” olarak gördüğümüz<br />

büyük Venedikli ustaların Academia Müzesi’ndeki<br />

devasa boyutlardaki eserleri, doyulmaz bir haz veriyordu. Tiziano,<br />

Caravaggio, Tinteretto, Carpaccio ve Bellini’lerin, çoğunluğu<br />

Venedik’i ve döneminin ihtişamını konu alan, eserleri göz<br />

37


GEZİ<br />

VENEDİK<br />

38<br />

Şehrin buluşma noktası olan San Marco<br />

Meydanı’nda, bin yıldan fazla süredir<br />

hemen hemen hiç değişmemiş bir Bizans<br />

yapısı olan San Marco Bazilikası ve Düka<br />

Sarayı ihtişamla yükseliyor.


kamaştırıcıydı. Academia Müzesi ile Santa Maria della Saluta<br />

kilisesi arasında bir cephesi Büyük Kanal’a bakan Guggenheim<br />

Müzesi’nde Picasso, Arp, Pollock, Marini, Giacometti gibi<br />

20.yüzyıl’ın önemli sanatçılarının özenle seçilmiş eserleri sergileniyordu.<br />

Zaman çok çabuk ilerlemişti. Güneş tepedeydi.<br />

Sis sonrası Venedik, inanılmaz biçimde İstanbul’a benziyordu.<br />

Parlak ışık ve denizdeki yansımalar Üsküdar’dan karşı kıyıya<br />

bakarken gözümü okşayan çırpıntılı boğaz sularının ışıklı görüntülerini<br />

ne kadar da andırıyordu… Uzun yıllar İstanbul’da<br />

yaşamış, Yıldız Şale köşkünde bir Venedik tablosu da bulunan<br />

İtalyan ressam Zonaro’nun Boğaziçi peyzajlarını büyük başarı<br />

ile gerçekleştirilmesini şimdi daha iyi anlıyorum.<br />

Japon turistlerle dolu gondolların kuyruk olduğu dar kanalların<br />

üzerinde bir semer gibi yer alan küçük köprülerin üzerinden<br />

geçerek, güneşin yakıcı etkisinin yerini tatlı bir serinliğe bıraktığı<br />

küçük meydanlardan birindeki çeşmede kendime geldim. Hemen<br />

çeşmenin yanı başındaki trattoria’ya girdim ve kendime bir<br />

İtalyan şarabı ile bol mantarlı pizza ısmarladım. Midemle hesaplaştıktan<br />

sonra hemen tekrar yola koyuldum. Büyük Kanal boyunca<br />

labirent sokaklarda, hoş sürprizlerle karşılaşma oyununu<br />

oynamaya devam ettim. Dar sokaklardan akan turist nehirleri<br />

yanında, taş yapılar içinde bu denli bir hareket yoktu. Pencerelerdeki<br />

ahşap panjurlar genellikle kapalıydı. Okuduğum bir<br />

kitapta Venedik’in boş bir şehir olduğu yazılıydı. 1938’de nüfus<br />

280 bin iken, 1990’larda bu rakam 80 bine düşmüştü. Üç<br />

kuşak önceye uzanan gerçek Venedikli nüfusunun ise sadece<br />

28 bin civarında olduğundan bahsediliyor. Yani burası aslında<br />

turistlere terk edilmiş bir oyun mekanı.<br />

San Marco Meydanı’nın hemen başındaki ünlü Correr<br />

Müzesi’nde yer alan Carpaccio ve Belliniler’e ait eserlerden<br />

ve sergilenen etnografik eşyalardan, şehrin geçmişte ne denli<br />

canlı yaşantısı olduğu anlaşılıyor. V. ve VII. Yüzyıllarda kuzeyden<br />

gelen Ostrogotların’ın ve Lombardlar’ın istilasından kaçan<br />

kıyı halklarının sığındığı bu tabiat mucizesi mekan, giderek<br />

güçlü bir ticaret merkezine dönüşmüş. Doğu Hindistan’dan<br />

ipekli kumaşlar, baharatlar ve egzotik eşyalar Avrupa’ya buradan<br />

pazarlanıyor, Slav köleler, Arap müşterilere yine burada<br />

sunuluyormuş. Şehir kısa sürede inanılmaz biçimde zenginleşmiş.<br />

İstanbul’un fethine kadar en parlak dönemini yaşayan<br />

Venedik, yeni ticaret yollarının keşfedilmesi ve Kıbrıs, Girit gibi<br />

ticaret geçiş noktalarının Osmanlı ordularınca fethedilmesi üzerine<br />

etkinliğini hızla kaybetmeye başlamış ve giderek kendi içine<br />

kapalı daha çok karnaval, eğlence ve entrikalar şehri haline<br />

dönüşmüş. Osmanlı’nın benzer bir kaderle yaşadığı Lale Devri<br />

safahatı, Venedik’in çılgın eğlenceleriyle eş zamanlı yaşanmış.<br />

Zevk, eğlence ve gösterişin sınır tanımadığı bu kent, giderek<br />

ticaret merkezi olma konumundan uzaklaşıp, kendi girdabında<br />

eğlence yorgunu bir kent haline gelmiş.<br />

Yaklaşık 4 kilometre uzunluğundaki Büyük Kanal’ın her<br />

iki yanında dizili birbirinden güzel yapıları izlerken, Thomas<br />

Mann’ın ünlü “Venedik’te Ölüm” romanını düşünmeden edemiyorum.<br />

Eser Gustav Aschenbach’ın Venedik’e seyahatini<br />

ve burada çıkan salgın hastalığa yenik düşüşünü konu alır. Pis<br />

kokan kanallardan, yas tutan eski konak cephelerinden bahseden<br />

bu eserde, roman kahramanının ölümüyle birlikte hasta<br />

şehir Venedik’in ölümü de hissedilir. Romanı anımsarken, şu<br />

soru da zihnimde büyüyor: Acaba kristal fanus içinde izlediğim<br />

Venedik gerçekten yaşıyor mu? Büyük Kanal boyunca XV.<br />

Yüzyıl eseri Ca’d Oro (Altın Ev), Ca Foscari, Corner Spinelli,<br />

Dario, Vendramin Calergi gibi sarayları izlerken giderek daha<br />

fazla melankoliye kapıldım. Devasa bir tarihsel dekor içerisinde<br />

dolaşan şaşkın turistlerden pek bir farkım olmadığını düşündüm.<br />

Şehirde bulunan 107 kilisenin kulelerinden şehre yayılan<br />

çan seslerini duyunca, üzerimdeki soğukluk ve ürperme duygusu<br />

biraz olsun hafifledi. Rialto Köprüsü’nün üzerinde yer alan<br />

canlı neşeli dükkânları görünce kendime geldim. Garip tezatlar<br />

şehriydi Venedik; yaşam ve ölüm bir aradaydı… Gün epey ilerlemişti<br />

ve şehri soluyabildiğim kadar solumalıydım. Vapuretto<br />

denilen dolmuş motoruna binerek Murano adasına doğru yola<br />

koyuldum. Karşı sahillerde La Giudecca takımadası, ünlü mimar<br />

Palladio’nun eseri olan San Giorgio Maggiore Kilisesi’nin adıyla<br />

anılan ada görülüyordu. San Marco meydanındaki kalabalık giderek<br />

küçüldü ve bir mızrak gibi San Marco Bazilikası’nın çan<br />

kulesi ortaya çıktı. Parlak güneşin gözleri kamaştırdığı pürüzsüz<br />

gökyüzünde, Dükalar Sarayı’ndaki Büyük Meclis Salonu’nun iç<br />

cephesinde yer alan Tintoretto’nun devasa tablosundaki yüzlerce<br />

azizin üzerimizde dolaştığını hissettim biran. Sanat bienalinin<br />

mekanı Castello bahçelerinin yanından geçerek Murano<br />

adasına yöneldiğimizde, solumuzda şehir mezarlığının bulunduğu<br />

San Michele Adası görülüyordu.<br />

Nihayet Murano’dayım. İskelenin hemen önünden başlayan<br />

cam dükkan ve atölyeleri, dar kanalın iki yanında San Pietro<br />

Martire kilisesine kadar devam ediyordu. Taze deniz ürünlerinden<br />

oluşan zengin menüleriyle sempatik trattoria ve restoranlar,<br />

çeşitli Murano camları arasında seçim yapmaktan yorulanların<br />

nefes alma duraklarıydı. Osmanlı Beykoz camlarıyla yakın<br />

akraba olan ve kökeni 13.yüzyıla kadar giden bu atölyeler, hala<br />

revaçta. Çeşm-i bülbül benzeri sürahileri ve bardakları görünce<br />

hemen o tarihsel bağ kuruluyor.<br />

Son vapura binerek adadan hareket ettiğimde hava kararmıştı.<br />

Vapur, sakin Venedik körfezinin sularını yararak yol<br />

alırken yorgunluk iyice bastırdı. Ferit Bey’le tekrar karşılaştık.<br />

39


GEZİ<br />

VENEDİK<br />

Venedik’ten bahsettik hep. Yanımdaki koltuğa çöküp kendi dönemindeki<br />

canlılığın artık kalmadığından, sakin, dalgın ifadeyle<br />

gecelerin sessizliğinden, karanlık saraylardan, kanallardaki tortulaşmış<br />

sulardan; giderek yok olan Venedik’ten bahsetti, zorla<br />

yaşatılan Venedik’ten. Cevap veremiyordum. Boğazım düğümlenmişti.<br />

Sıçrayan bir dalganın yüzümdeki soğuk damlaları ile<br />

kendime geldiğimde Venedik’e varmak üzereydik. Gördüğüm<br />

kısa rüyanın anlamını çözmeye çalışıyordum. Castello bahçeleri<br />

açıklarına geldiğimizde Venedik’in gündüz ihtişamından eser<br />

kalmamıştı. Kuşkusuz ışık sızmayan kapıların ve pencerelerin<br />

ardında, bazı barlar ve restoranlarda neşe içinde yiyip içen ve<br />

eğlenen insanlar da vardı ama, onların varlığı kentin sokaklarının<br />

terkedilmişcesine bir ıssızlığa gömülmesini engellemiyordu.<br />

Sanki gündüz yaşananlar hiç yaşanmamıştı. Dükalık sarayı,<br />

görkemli çan kulesi neredeydi? Sadece vapurun sahile yaklaştıkça<br />

sakin sulardaki kazıklar üzerinde zorlukla seçilebilen<br />

kör ışıklarından başka bir şey görülmüyordu. İskeleye ulaşmak<br />

üzere kıyıdan ilerleyen vapur, hiçbir ışığın dışarı sızmadığı görkemli<br />

malikaneleri geçti. Sessizce karanlık şehrin iskelesine yanaştık.<br />

Vapurdakiler bir anda ıssız sokaklara dalıp kayboldular.<br />

İstasyona gitmeliydim.<br />

Görkeminden eser kalmamış harabe sarayların duvarları<br />

her an üzerime çökecek endişesi içinde, mezarlıktan geçen<br />

korkak çocuklar gibi koşar adım dar, taş sokakları geçiyordum.<br />

Kendi adım seslerimden başka bir ses duyulmuyordu. Birbirini<br />

ezen turistlerin, müşteri peşindeki dükkan tezgahtarlarının hiçbiri<br />

yoktu. Anlaşılan hepsi işyeri olarak gördükleri şehirden ayrıl-<br />

40<br />

mış, Mestre, Marghera, Jesolo gibi civar kasabalarda bulunan<br />

gerçek evlerine dönmüşlerdi. Karanlıklar arasında, siyah kanallar<br />

içinde gondollar sanki yüzyıllardır ordaymışlar gibi sessizce<br />

duruyorlardı. Yosunlu duvarlarda yankılanan Venedik şarkıları<br />

susmuştu. Zaten bu yosunlu duvarların ardındaki evlerin yüzde<br />

dokuzu ıslak, harap ve bomboştu. Bir bölümü de hiç gün ışığı<br />

almadığından yıllardır terk edilmişti. İşte şehrin gerçeğini şimdi<br />

yaşıyordum. İhtişamlı saraylar birer mezar anıtıydı sanki. Azizim<br />

Ferit Bey, çok haklıydın. Şatafatlı işlemeler, süslü gondollar geri<br />

gelemezdi artık. Gündüz güneş, bu geçmiş zaman saraylarının<br />

duvarlarını istediği kadar ışığıyla boyasa da nafile… Defter<br />

arasında saklanmış, solmuş bir gül dalından ne zaman yeni tomurcukların<br />

çıktığı görülmüş ki! Kör sokak lambalarından sızan<br />

ışıklar etrafa neşe saçamazlardı artık. İstasyonun yolunu bulmaya<br />

çalışırken, sokak satıcılarının birinden satın aldığım uzun<br />

burunlu karnaval maskemi taktım. Şimdi daha rahattım. İstasyona<br />

vardığımda Floransa’ya hareket edecek gece treni perona<br />

henüz gelmek üzereydi. Merdivenlerin başında, demir balkonlu<br />

malikaneleri, siyah kanallarda sessizce duran gondolları<br />

son kez seyrettim. Köprünün başında, kırmızı fesiyle Ferit Bey’i<br />

soluk bir gölge gibi görüverdim. İçten içe vedalaştık. Ziyaret tamamlanmıştı.<br />

Kalkmak üzere olan trene bindim. Gecenin derin<br />

sessizliğini canhıraş kalkış düdüğü bozdu ve tren yola koyuldu.<br />

Yeryüzünün en büyük dekoru, artık geride kalmıştı… Yine de<br />

orada kalbimden bir parça artık oradaydı, oradan bir parça da<br />

kalbimde yaşayacaktı. Kasvetli gecesini unutacak, ışıltılı gündüzünü<br />

yaşamak için bu şehre yine gelecektim mutlaka…


STİL<br />

SEVGİLİLER GÜNÜ<br />

42


&<br />

&<br />

RAFİNE<br />

AŞKLAR<br />

&<br />

& num<br />

Sevginizi nizi aanlatmak<br />

anlatmak<br />

için sadeliğiyle adeliiğiyle<br />

göz<br />

dolduran ran sakin ssakin<br />

bir sofra<br />

tasarımı mı hhayal<br />

hayal ediyorsanız,<br />

<strong>Kütahya</strong> ya Porselen’in PPorselen’in<br />

Neptün<br />

serisiyle le ha hazırladığımız azırladığımız bu<br />

rafine sunum sunnum<br />

tam size göre. göre göre.<br />

Stil Editörü Çiğdem dem Hasanoğlu<br />

Fotoğraflar Ahmet Gül/PTS<br />

Fotoğraf Asistanı Erol Özel<br />

43


STİL<br />

SEVGİLİLER GÜNÜ<br />

44<br />

1 Sade bir yemek takımı seçin. n.<br />

Bizim tercihimiz <strong>Kütahya</strong> Porselen’in<br />

Neptün serisi oldu. Beyazın en minimal mal<br />

ve zarif desenlerle <strong>buluştu</strong>ğu seriden n<br />

farklı modeller de seçebilirsiniz.<br />

2 Tarzınızı belirleyin. Neptün<br />

serisinin desenleri bizi country şıklığına na<br />

yöneltti. Bu yüzden ahşap masa ve<br />

eskitme sandalyeleri tercih ettik.<br />

&<br />

3 Kullanacağınız tekstillerin<br />

yemek takımınızın etkisini<br />

güçlendirecek malzemeden<br />

olmasına dikkat edin. Keten masa<br />

örtüsü ve peçeteler her zaman çok zarif<br />

bir etki katıyor. Bu yüzden gri ve beyaz<br />

tonlarda tekstiller tercih ettik.<br />

&


4 Kullanacağınız sofra<br />

aksesuarlarının yemek<br />

takımları ile uyum içerisinde<br />

olmasına özen gösterin. Yalın ve gün<br />

ışığı etkisindeki bu sofrada yakalamaya<br />

çalıştığımız sıcaklığı, gümüş tonlarının<br />

ışıltısıyla <strong>buluştu</strong>rmayı tercih ettik.<br />

5 Romantik bir sofrada aydınlatma<br />

her zaman çok önemlidir. Romantizm<br />

denilince akla gelenler listesinde ilk üç<br />

sıraya giren mum ışığı ise Sevgililer Günü<br />

sofralarının olmazsa olmazlarından.<br />

Şamdanlar her zaman asil bir duruş<br />

sergiler. Biraz daha yumuşak bir ışık etkisi<br />

yaratmak için ise mum kullanabilirsiniz.<br />

&&<br />

&<br />

6 Bitkiler sofralara her<br />

zaman temiz bir hava katar.<br />

Taze kesme çiçekler kullanmayı<br />

ihmal etmeyin.<br />

7 Sevgilinize küçük notlar<br />

yazmayı unutmayın. Bunun<br />

için kitaplara başvurmak yerine,<br />

içinizden ne söylemek geliyorsa<br />

onu yazın.<br />

8 Gereksiz olan her şeyden<br />

kurtulun. Kalp şeklindeki süsler<br />

ve ışıltılı objeler artık etkili olmuyor.<br />

Devir, sadelik devri.<br />

45


DÜNDEN BUGÜNE<br />

ÇATAL<br />

Yüzyıllar boyunca süren deneyimlerin<br />

bugüne taşıdığı çatal, sofra kültüründe<br />

medenileşmenin mihenk taşı olarak<br />

kabul ediliyor. Yazı Şebnem Yıldız<br />

46<br />

ÇATALIN<br />

SERÜVENİ


Viyana’dan 1900 başlarına<br />

ait et ve peynir çatalları.<br />

Çatal denince akla genellikle metalden üretilen, yiyecekleri<br />

ağza götürmek ya da pişirme ve kesme sırasında<br />

yiyeceği sabit tutmak için kullanılan mutfak<br />

eşyası gelir. Çatal (fork) kelimesinin orijinali, saman tırmığı veya<br />

yaba anlamına gelen Latince ‘furca’ kelimesinden geliyor. Esasen<br />

Antik Yunan’da geliştirilen ve etleri pişirmek için kullanılan iki<br />

uçlu çatalın, özellikle bronz ve gümüş örneklerin Romalılarca da<br />

bilindiği doğrulanıyor. Ama bugünkü anlamda kullanılmadıklarından,<br />

pek de çataldan sayılmıyorlar. Eski Çin imparatorlarının<br />

mezarlarında da kemikten üretilen çatal örneklerine rastlanıyor.<br />

Orta Doğu’da 1000 yılından önce izine rastlanan yemek çatalının<br />

Avrupa ile buluşması ise, 11. yüzyılda bir Bizans prensesi<br />

sayesinde oluyor. Ama hepsinden ilginç olan başka bir detaya<br />

değinmekte fayda var: Bildiğimiz anlamda çatal kullanmanın,<br />

tarihte bir skandal, hatta Tanrı’ya hakaret olarak kabul edildiğini<br />

söylesek, inanır mıydınız?<br />

Bir rivayete göre, Venedik Dükü Domenico Silvio, Bizanslı<br />

bir prensesle evlenir. Prensesin iki dişli bir çatalı vardır. Ellerini<br />

kullanmak yerine, yemeğini çatalıyla yemesi çok eleştirilir. Rahipler,<br />

Tanrı’nın insana bahşettiği parmakları kullanmak yerine<br />

çatal kullanmanın, ‘Tanrı’ya hakaret’ sayılacağını savunurlar.<br />

Prensesin kısa süre sonra bir hastalığa yakalanması da bu durum<br />

üzerine lanetlenmesi olarak düşünülür. Çatalın Avrupa’ya<br />

yayılması, bunu takip eden beş yüzyıl boyunca gerçekleşir.<br />

İtalya’da 1600’lerde, İngiltere’de ise 18. yüzyılda çatal kullanımı<br />

giderek yaygın bir hale gelir. Orta çağa ait belgelerde,<br />

çatalın sadece en üst sınıflar tarafından bilindiği, hatta onlar<br />

arasında bile pek de yaygın olmadığı tespit ediliyor. Çatalların<br />

47


DÜNDEN BUGÜNE<br />

ÇATAL<br />

ilk örneklerine bakıldığında, iki düz dişin ortasında büyük bir<br />

açıklık bulunduğu görülüyor. Buradan, onların saplamak; yiyeceklerdeki<br />

fazla sosu silkelemek ve eti tabakta sabit tutmak<br />

amacıyla kullanıldıklarını anlayabiliyoruz. Sonradan çatallardaki<br />

diş sayısı artırılıyor; bu dişler tıpkı kaşığın arka yüzeyinde<br />

olduğu gibi kavis verilerek üretiliyor. Aslında arkası kavisli çatal<br />

tasarımının, Almanya’da yaklaşık 18. yüzyılda geliştirildiği<br />

biliniyor. Standart dört dişli çatal tasarımlarının yaygınlaşması<br />

da bu zamanlara denk düşüyor. Türkiye’ye baktığımızda ise,<br />

çatalın Tanzimat Dönemi’nde, özellikle de sarayda kullanılmaya<br />

başlanmış olduğunu görüyoruz.<br />

Günümüzde pek çok türüne rastlayabileceğimiz çatalların<br />

48<br />

Soldan sağa XV. Louis<br />

stili Christofle çatal,<br />

II. Abdülhamid dönemi<br />

kalem işi süslemeli<br />

‘Vermeille’ bordürlü<br />

çatal, II. Abdülhamid<br />

dönemi tuğralı Barok<br />

yemek çatalı, Art Deco<br />

stili Grek anahtarı<br />

deseniyle süslenmiş<br />

çatal, II. Abdülhamid<br />

dönemi tuğralı Barok<br />

çatal, Barok stili olan<br />

istiridye desenli<br />

gümüş çatal.<br />

ince etlere saplamak üzere üretilenleri, standart çatallara göre<br />

daha büyük ve dişleri biraz daha dışarı dönük olacak şekilde<br />

tasarlanıyor. Eti keserken kullanılanlar ise iki dişli oluyor. Ahşap<br />

ve plastikten üretilen iki dişli çatallar, genellikle peynirlere<br />

saplayabilmek için kullanılıyor. Zeytin gibi kokteyl süsleyicilerini<br />

tutmak üzere, üç dişli, küçük ölçekli örneklere başvuruluyor.<br />

Tatlı yemek için kullanılan çatallar, genellikle üç dişli ve standart<br />

çatallara göre biraz daha küçük oluyor. Föndü örnekleri,<br />

iki dişli ve dişlerinin arasındaki boşluk boyu uzun ve genellikle<br />

ahşap saplı çatallar olarak karşımıza çıkıyor. Kavanozlardan<br />

zeytin, vs kolayca alabilmek için kullanılan çatallar ise uzun<br />

saplı olacak şekilde tasarlanıyor.


MİMAR<br />

HAKAN YÜRÜOĞLU<br />

Ofis olarak en iddialı ve deneyimli olduğumuz konu oteller. Şu ana kadar onlarca<br />

büyük ölçekli zincir otel projesine imza attık ve bundan da büyük keyif aldık.<br />

İçinde bulunduğumuz dönemde odağımızın otel projelerinden yavaş yavaş<br />

rezidans projelerine ve bireysel konutlara kaydığını görüyoruz. Örneğin bir<br />

yandan Rixos için Taksim’de butik bir otel tasarlıyor, bir yandan da Doha’da 36<br />

yatak odalı Royal Family’e ait bir konut projesi üzerinde çalışıyoruz.<br />

50<br />

ÖLÇEK<br />

FARKI<br />

Büyük ölçekli otel<br />

projelerine imza atan<br />

3R Design Factory<br />

firmasının yöneticisi<br />

Mimar Hakan Yürüoğlu<br />

için <strong>Kütahya</strong> <strong>Seramik</strong><br />

markasının Avrupa,<br />

Amerika ve Ortadoğu’da<br />

büyümesi kaçınılmaz.<br />

Yazı Zeliha Köşlü<br />

Fotoğraf İsa Arslan<br />

Rixos Taksim/Penthouse Rixos Taksim/Penthouse


Mimar Hakan Yürüoğlu’nun sahibi olduğu, 3R<br />

Design Factory Tasarım ve İç Mimarlık firması<br />

bugüne kadar ağırlıklı olarak büyük ölçekli otel<br />

projelerine imza atmış. İki jenerasyondur aynı mesleği yapan bir<br />

ailenin genç ferdi olan Yürüoğlu, firmasını ilk olarak Amerika’da<br />

kurmuş. 2008 yılında ise firmasını Türkiye’ye taşıma kararı ile<br />

yurda dönmüş. Hakan Yürüoğlu ile otel mimarisindeki yeni eğilimleri<br />

ve Türkiye’de konut seçimlerini konuştuk.<br />

Mimarlık mesleğini seçmenizde sizi etkileyen unsurlar<br />

neler oldu?<br />

Zaten iki jenerasyondur aynı mesleği yapan bir aile ortamında<br />

büyüdüğüm için sektöre, terminolojiye ya da mesleğin<br />

gereksinimlerine hiç de uzak değildim. Herkes saklambaç, yakantop<br />

oynarken, ben evde eskiz kağıtları, aydıngerler ve rapido<br />

kalemleriyle oynardım. Eğitim hayatım boyunca da hem sanatsal<br />

derslerde, hem de matematikte çok başarılı oldum. Bütün<br />

bunları bir araya getirince sanırım mimarlık kaçınılmaz bir meslek,<br />

biçilmiş kaftan oluyor. Ayrıca yaptığım mesleğin sonuçlarını<br />

fiziksel olarak, elle dokunulur, gözle görülür şekilde elde edebilmek,<br />

sosyal bilimler ya da hizmet sektörü ile karşılaştırıldığında<br />

mimariyi benim için çok daha anlamlı ve keyifli kılıyor.<br />

Ne tip projelere öncelik veriyorsunuz?<br />

Ofis olarak en iddialı ve deneyimli olduğumuz konu oteller.<br />

Rixos Taksim/Penthouse<br />

Şu ana kadar onlarca büyük ölçekli zincir otel projesine imza<br />

attık ve bundan da büyük keyif aldık. İçinde bulunduğumuz dönemde<br />

odağımızın otel projelerinden yavaş yavaş rezidans projelerine<br />

ve bireysel konutlara kaydığını görüyoruz. Örneğin bir<br />

yandan Rixos için Taksim’de butik bir otel tasarlıyor, bir yandan<br />

da Doha’da 36 yatakodalı Royal Family’e ait bir konut projesi<br />

üzerinde çalışıyoruz.<br />

Yurtiçi ve yurtdışı projeleriniz hakkında bilgi verir misiniz?<br />

Şu ana kadar akla gelebilecek hemen hemen bütün otel<br />

zincirleriyle çalıştık, bir şekilde farklı ölçeklerde projelerine<br />

dahil olduk. Gururla söyleyebilirim ki şu anda İstanbul’un ve<br />

Türkiye’nin çehresini değiştirecek ne kadar proje var ise içinde<br />

yer alıyoruz. 2011 yılını kapatmadan hemen önce Divan<br />

Elmadağ, Rixos Elysium Suites Taksim ve Bursa Hilton projelerinin<br />

bize ayrılmış bölümlerini teslim ettik. Şu anda da Grand<br />

Tarabya Hotel, Bursa Crowne Plaza, Millennium Hotel Doha,<br />

Abu Dhabi Intercontinental, International Golf Club La Costa<br />

ve Hersonskaya Business Tower/St. Petersburg projeleri üzerinde<br />

çalışmaktayız.<br />

Dünyada otel mimarisi konusunda son eğilimler nelerdir?<br />

Sanırım bütün meslek dallarında olduğu gibi, bir yandan<br />

Divan Elmadağ<br />

51


MİMAR<br />

HAKAN YÜRÜOĞLU<br />

hızla globalleşirken bir yandan da ‘konusunda uzmanlaşmaya’<br />

devam ediyoruz. Otel mimarisi ve iç mimarisi de bu trendden<br />

nasibini alıyor. Eskiden sadece yıldız kaygısı güden oteller,<br />

günümüzde hitap edeceği müşteri portföyü ve bu portföyün<br />

beklentilerinin profesyonellerce yapılmış pazar araştırmaları<br />

sonuçlarına göre şekileniyor. Bir yanda büyük arazilere yayılmış<br />

golf resortlarımız varken, diğer bir yanda şehrin merkezinde<br />

küçük alanlarda mucizeler yaratmaya çalışan business<br />

otellerimiz var. Bence ölçeğinden ve lokasyonundan bağımsız<br />

bir şekilde her türlü projede tasarımları şekillendiren ve şekillendirmeye<br />

devam edecek iki şey olacak: Bunlardan bir tanesi<br />

yatırımcının operasyon sürecinde çalışacağı kişiyi azaltma çabası,<br />

bu da daha efektif tasarımlar, daha az kontrol noktaları,<br />

daha temiz ve kolay temizlenebilir yüzeyler, yalın tasarımlar<br />

demek. Bir diğeri de kullanıcının daha bilinçli hale gelmesi ile<br />

tasarımları yönlendirmesi, başka bir değiş ile kullandığı yatağın<br />

vermiş olduğu uyku konforu, perdelerin ışık sızdırmazlığı,<br />

duş armatürünün verdiği yıkanma hazzı ve odasındaki internet<br />

bağlantısının hızı. Bu beklentiler de yıkanma, uyuma ve<br />

çalışma deneyimlerini optimuma getirmesi konusunda tasarımcıyı<br />

yönlendiriyor.<br />

Rezidans’ta yaşamın tercih edilmesindeki artış hakkında<br />

ne düşünüyorsunuz?<br />

52<br />

Libya’da bir<br />

rezidans projesi<br />

Türk insanının ‘habitat’ seçimindeki döngü diyorum. Bundan<br />

birkaç sene evveline kadar şehirden uzaklaşmayı tercih<br />

ederken, bugün çok katlı müstakil bir evin hem kullanım maliyeti<br />

yüksek geldi, hem de bahçesiyle ayrı, havuzuyla ayrı, garajıyla<br />

ayrı uğraşmak zor geldi. Bu düşünceyle eski apartman alışkanlıklarımızı<br />

daha konforlu ve daha kalifiye bir şekilde devam<br />

ettirebileceğimiz rezidanslara yöneldik. Bu talep artarak devam<br />

edecektir diye düşünüyorum.<br />

Birçok otel zinciri projesinde yer aldığınızı belirtmiştiniz.<br />

Ülkeye göre değişen talepler ne yönde oluyor, örnek<br />

verir misiniz?<br />

Tabii ki oluyor. Global otel zincirlerinin konfor ve estetik<br />

standartları anlamında bazı bazları olsa da, bunları bulundukları<br />

ülkelerin yaşam standartları, kültürel alışkanlıkları ve örfleri<br />

ile harmanlamak zorunda kalıyorlar. Örneğin Orta Doğu’da<br />

yapmış olduğumuz çoğu projede önde gelen ilk kaygı mahremiyet.<br />

Kullanıcının kendisini afişe edilmemiş hissediyor olması.<br />

Estetik kaygılar, renk skalaları, hep daha sonra geliyor.<br />

Bazen de ülkelerdeki serzenişler, başka kültürlere yüzyıllardır<br />

gıpta ile bakıyor olmaları, tasarımlarımızı şekillendiriyor. Örneğin<br />

2009 ve 2010 yıllarında Kuzey Afrika’da yapmış olduğumuz<br />

projelerin hepsi Güney Fransa ya da Güney İtalya izleri<br />

taşıyordu. Çünkü buradaki yatırımcılar için İtalya’da aileleri ile<br />

Makissos Termal<br />

Köy Projesi, Kırşehir.


yaz geçiriyor olabilmek bir ayrıcalıktı.<br />

Bugüne kadar sizi en çok etkileyen projeniz hangisi<br />

oldu, neden?<br />

En keyifli çalıştığım ve en çok deneyim kazandığım projem<br />

sanırım Kuveyt’teki Lorenzo Restaurant’tı. Daha 27 yaşında,<br />

Architectural Digest dergisine kapak olmak ve bunu sağlayacak<br />

bir projenin içerisinde yer almak bence büyük ayrıcalıktı. Kültürün<br />

beklentilerini, sarı altının zenginliğini, ülkenin kayalık vadilerini,<br />

gece yaşamının o rengarenk izlerini son derece başarılı<br />

bir şekilde sentezleyerek son derece elit bir mekan yaratmayı<br />

başarabilmiştik. Sınırlı bir bütçe içerisinde olmadan çalıştığımız,<br />

müşterinin dizginleri sonuna kadar bize teslim ettiği nadir projelerdendir.<br />

Şu ana kadar benzer bir şekilde Daho’da 36 yatak<br />

odalı, dört pavilliondan oluşan, yaklaşık 6000 metrekarelik bir<br />

konut projesi üzerinde çalışıyorum. Bu da beni çok heyecanlandıran,<br />

etkileyen projelerden biri.<br />

Dünyada sizi en çok etkileyen proje, mimar ve mimari<br />

eğilim hangisi?<br />

Her gün açıp projelerini incelemekten kendimi alamadığım,<br />

yaratıcılığı karşısında saygıyla eğildiğim isim Santiago<br />

Calatrava’dır. Her projesinin birbirinden başarılı olduğunu düşünüyorum.<br />

Ama Milwaukee Art Müzesi’ni diğerlerinden daha özel<br />

ve ilham verici bulunuyor. <br />

Matsu Spa<br />

Matsu Spa<br />

HAKKIMIZDA...<br />

<strong>Kütahya</strong> <strong>Seramik</strong> markasına projelerinizde<br />

yer veriyor musunuz?<br />

<strong>Kütahya</strong> <strong>Seramik</strong> ürünlerine projelerimizde<br />

sık sık yer veriyoruz. Özellikle <strong>Kütahya</strong><br />

<strong>Seramik</strong>’in genç tasarımcılar ile yapmış<br />

olduğu tasarım projeleri ve Yiğit Özer ile<br />

kazanmış olduğu ödüller bizleri çok gururlandırdı.<br />

Bir yandan da bizi doğal taş<br />

kullanımına yönlendiren desen çalışabilme<br />

özgürlüğünü ‘Sujet Dekor’ ürünleri ile seramikte<br />

çok daha hesaplı ve müşteri tarafından<br />

kabul edilebilir bütçelerde yakalayabildiğimiz<br />

için ürün kataloglarını sık sık ürün<br />

kütüphanemizden indirdiğimizi söyleyebilirim.<br />

Türk mimar ve tasarımcıları dünya<br />

ölçeğinde işler yapıyor, global ödüller alıyor,<br />

Avrupa ve Amerika kıtalarına aynı kalitedeki<br />

estetik ve teknolojiyi daha ekonomik<br />

bir boyutta sunabiliyoruz. Tüm bunların<br />

yanında Doğu’nun lokal gereksinim ve estetik<br />

beklentilerini anlayıp bunu teknolojinin<br />

sınırlarını zorlayarak uygulayabiliyoruz. Bu<br />

özelliklerin tümünü içinde barındıran <strong>Kütahya</strong><br />

<strong>Seramik</strong>, tasarımcılara sahip çıkan,<br />

sınırlarını zorlamalarına izin veren bir marka.<br />

Böyle bir markanın da dünya çapında<br />

büyümesi kaçınılmaz.<br />

53


ALIŞVERİŞ<br />

KUPA<br />

54<br />

<br />

Sevgi<br />

sözcükleri<br />

Sevginizi sözcüklerle<br />

anlatmakta zorlanıyorsanız,<br />

<strong>Kütahya</strong> Porselen’in eğlenceli<br />

kupaları tam size göre.<br />

Kupalar, 7-10 TL<br />

arasında değişiyor.


guralharlek.com<br />

www.facebook.com/guralharlek<br />

Gözlerinizi kapatın<br />

ve rahatlayın.<br />

Güral Harlek’tesiniz.


KÜLTÜR MİRASI<br />

ESKİŞEHİR<br />

Sürprizlerle dolu modern bir<br />

Eskişehir<br />

Her zaman gidilecekler listemizde olan ama yakınlığından mıdır<br />

bilinmez birçoğumuzun gezip görmeyi görmeyi ertelediği bir şehirdir Eskişehir. Eskişehir.<br />

Ve aslında en görülesi yerlerdendir. Biz de bir cumartesi sabahı<br />

sürprizlerle dolu bu kenti keşfe çıkıyoruz.<br />

Hazırlayan Tuğba Karatmanlı, Fotoğraflar Leyla Yaman<br />

56


Şehre dair<br />

İçerisinde her türlü etkinlik ve ihtiyaç<br />

alanlarının bulunduğu ve açıköğretimle<br />

beraber 1 milyonun üzerinde öğrenciye<br />

sahip olan Anadolu Üniversitesi, temizliği<br />

ve düzeniyle birçok üniversiteden farklı bir<br />

atmosfere ve yerleşkeye sahip.<br />

Eskişehirlilere denizi aratmamak amacıyla<br />

yapılan yapay plaj şehrin en görülesi<br />

parklarından. İnce bir düşüncenin ürünü<br />

olan parka mutlaka uğrayıp, fotoğraf<br />

çekmenizi öneririz.<br />

Kurşunlu Külliyesi ve külliye içindeki<br />

Lületaşı Müzesi gerek atmosferi gerekse<br />

küçük dükkânlarıyla uğrak bir yer.<br />

Şehri kuşbakışı izleyen ve mesire yerleriyle<br />

dinlenme imkanı sağlayan Şelale Park da<br />

Eskişehirlilerin uğrak yerlerinden.<br />

Yeşil bahçeleriyle dinlenme imkanı da<br />

sağlayan Sazova Bilim ve Kültür Parkına<br />

giderken fotoğraf makinenizi yanınıza<br />

almayı unutmayın. İçi de gezilebilir bir<br />

müze haline getirilen korsan gemisi<br />

ziyaretçilerin ilgi odağı haline gelmiş.<br />

Konaklama<br />

Turla şehre geldiğinizde size farklı<br />

otel alternatifleri sunuyorlar. Bizim<br />

konakladığımız Anemon Hotel de<br />

bunlardan bir tanesi.<br />

Eğer Porsuk kıyısında kalmak ve gece<br />

Porsuk’un ışıklarını izlemek isterseniz Ada<br />

Life Butik Otel de size önerebileceğimiz<br />

mekanlar arasında. www.adalifeotel.com<br />

Kent Park<br />

Sazova Bilim-Kültür Parkı<br />

Sabah S b h saatlerinde tl i d HHaydarpaşa d<br />

Henüz Eskişehir tren seferlerinin iptal edilmediği keyifli bir yol hikayesi bu...<br />

İnsan hayatında ertelediği küçük anlara en nihayetinde vakit bulduğunda hep<br />

hayıflanır ya “neden daha önce yapmadım diye”, işte sabahın erken saatlerinde<br />

Haydarpaşa Garı’nda sabah güneşi Eskişehir Ekspresi’ni ısıtırken biz de<br />

içimizden tam bu cümleyi geçirdik. Neden daha önce çıkmadık ki bu keyifli<br />

seyahate? İki gün sürecek maceramız rehberimiz Ulaş Yılmaz ile buluşup vagonumuza<br />

yerleştiğimiz anda başladı. Rayların sesi kahvaltımıza eşlik ederken<br />

geçtiğimiz yolların manzarası bizi etkisine almıştı bile.<br />

Eskişehir’le buluşma<br />

Havacılık Müzesi<br />

Kâh rayların sesiyle şenlenen manzarayı izleyerek kâh sohbet ederek geçen<br />

zevkli tren seyahatinin bitiminde Eskişehir tüm neşesiyle karşılıyor bizi.<br />

Şansımıza şehirde güneşin parladığı ışıl ışıl bir hava var. Rehberimiz Ulaş Yılmaz,<br />

konaklayacağımız Anemon Hotel’e gitmeden önce uğrayacağımız noktaları<br />

bize anlatırken biz meraklı gözlerle etrafı izlemeye ve defterimize şehre<br />

dair gördüklerimizi karalamaya başlamıştık bile. Otobüsümüze bindikten sonra<br />

ilk olarak Devrim Arabası’nı görmeye gidiyoruz. İlk Türk otomobili olan ve hâlâ<br />

Lokomotif Fabrikası içerisinde dolaştırılarak çalışabilir halde korunan arabaya<br />

dair detayları rehberimizden öğrenip küçük hatıra fotoğrafları çektikten sonra<br />

öğlen yemeğimizi yiyeceğimiz Namlı Otel’e gidiyoruz. Herkes birbiriyle sohbet<br />

edip tur arkadaşlarını daha yakından tanırken masaya birbirinden lezzetli yemekler<br />

geliyor. Çiğ börek ve Balaban köftesi öneri listemizin başında.<br />

57


KÜLTÜR MİRASI<br />

ESKİŞEHİR<br />

Nerede ne yemeli?<br />

Şehrin en ilgi çekici bölgesi olan Porsuk<br />

nehri çevresinde zevkinize uygun birçok<br />

restoran ve kafe bulabilirsiniz.<br />

Şehrin vazgeçilmez lezzetlerinden<br />

çiğ böreğin tadına bakmadan<br />

dönmemenizde fayda var.<br />

Mazlumlar Muhallebicisi de şehrin<br />

eskilerinden. Haller Gençlik Merkezi’nin<br />

içerisindeki bu küçük tarihi tatlıcıya<br />

uğramadan dönmeyin. Su muhallebisi<br />

denemeye değer.<br />

58<br />

Sazova Bilim-Kültür Parkı<br />

Kısa bir şehir turu<br />

Namlı Otel’in hemen karşısında yürüme mesafesinde olan Haller<br />

Gençlik Merkezi’nde kısa bir alışveriş molası verdikten sonra otobüsümüze<br />

binip rehberimizin neşeli ve bilgilendirici sohbeti eşliğinde Anadolu<br />

Üniversitesi’nin içinden geçerek Sazova Bilim-Kültür Parkı, Şelale Park,<br />

plajı ve havuzlarıyla dikkat çeken Kent Park, Havacılık Müzesi ve Opera<br />

Binasını geziyoruz. Her yerde kısa molalar vererek gezdiğimiz parklar,<br />

müzeler ve hatta geçtiğimiz sokaklar hepimize Eskişehir’in ne kadar özel<br />

bir kent olduğunu düşündürüyor. Şehre kazandırılan her mekanın ve parkın<br />

değerini bilen, katılımlarıyla da destek veren ve aynı zamanda sanata<br />

karşı büyük bir ilgisi olan Eskişehirlilerin uğrak yeri opera binasına da uğradıktan<br />

sonra günün tatlı yorgunluğuyla Anemon Otel’e doğru yola çıkıp bir<br />

sonraki günün merakı içinde, dinlenmek üzere odalarımıza çekiliyoruz.<br />

Şehirde son gün<br />

Yaptığı plan doğrultusunda eşyalarımızı da alarak otelimizden ayrılıyoruz.<br />

Biz tıpkı birer çocuk gibi Porsuk’ta tekne turu için sabırsızlanırken<br />

Kent Park<br />

Şelale Park<br />

Biz denedik<br />

çok sevdik<br />

Porsuk Nehri’nde gondolla veya<br />

daha kalabalık çıkabileceğiniz<br />

tekne turlarıyla tur yapmadan<br />

dönmeyin. Bize sorarsanız<br />

bu turumuzun en keyifli<br />

zamanlarından biriydi. Gondollar<br />

dört kişilik ve tur ücreti 15 TL.<br />

Üzeri kapalı tekneleri tercih<br />

ederseniz kişi başı 3 TL’ye Porsuk<br />

Turu yapabilirsiniz.<br />

Elinize içeceğinizi ve kitabınızı alıp<br />

Porsuk Nehri kenarında bir bankta<br />

dakikalarca dinlenebilirsiniz.<br />

Ada Life Otel’in girişinde yer<br />

alan “Travelers Irish Pub”<br />

dekorasyonu, genç kadrosu ve<br />

lezzetli yemekleriyle güzel bir mola<br />

mekanı olabilir.<br />

Haller Gençlik Merkezi


Lületaşı ustası<br />

Lületaşı<br />

Odunpazarı evleri<br />

ilk olarak, Atatürk’e ait özel eşyalar ve fotoğrafların bulunduğu<br />

Cumhuriyet Müzesi’ne gidiyoruz. Sohbet ederek gezdiğimiz<br />

müze birçok yerde görmediğimiz Atatürk fotoğrafları ve onun<br />

özel eşyalarıyla şehrin mutlaka görülmesi gereken adreslerinden.<br />

Odunpazarı evleri ve Çağdaş El Sanatları Müzesi’ni de<br />

gezdikten sonra Porsuk Nehri’ne doğru yola çıkıyoruz. Porsuk<br />

Nehri’nin çevresi özellikle gençlerin uğrak yeri haline gelmiş.<br />

Venedik kanallarını andıran nehir çevresindeki kafeler ve yeşillik<br />

alanlar şehrin görülmeye değer yerlerinin başında geliyor.<br />

Güneş tüm misafirperverliğiyle bize eşlik ederken eğlenceli bir<br />

tekne turuna çıktıktan sonra tren saatimize kadar kalan zamanı<br />

nehir çevresinde yemek yiyip dinlenerek geçiriyoruz.<br />

Veda ederken...<br />

Porsuk Nehri çevresinde hareketli bir gün geçirdikten sonra<br />

şehre alışmış olmanın verdiği hüzün ve günün rehavetiyle trenimize<br />

doğru yola çıkıyoruz. Makinemizde şehre dair onlarca kare<br />

ve defterimizde Eskişehir’i anlatan karalanmış birçok kelime var.<br />

Trenimize yerleşip kalkış düdüğünü beklerken şehre son kez dönüp<br />

bakıyoruz. Çantamızdaki lüle taşları ve kalbimizdeki birçok<br />

anıyı yanımıza alarak, İstanbul’a doğru yola çıkıyoruz. <br />

Cam Müzesi<br />

Cumhuriyet Müzesi<br />

Alışveriş Alışveri için...<br />

Lületaşı şehrin en önemli değeri. Lületaşından<br />

yapılan aksesuarlar sevdikleriniz için güzel birer<br />

hediye olabilir.<br />

Haller Gençlik Merkezi’nin içerisinde birçok<br />

hediyelik eşya dükkânı bulabilirsiniz.<br />

Diğer bir alışveriş adresi ise Odunpazarı El<br />

Sanatları Çarşısı; gerek atmosferi gerekse içindeki<br />

birçok alternatif dükkanla bu çarşı en azından<br />

yarım saatinizi ayırmanız gereken bir mekan.<br />

Gece Eskişehir...<br />

Eskişehir, modern yapısı sayesinde gece geç<br />

saatlerde dahi güvenli bir kent. Üniversitenin de<br />

etkisiyle geceleri hareketli olan şehirde eğlencenin<br />

nabzı, eski odun fabrikasından dönüştürülerek<br />

yapılan ve içerisinde birçok farklı mekanın<br />

bulunduğu 222 isimli eğlence merkezinde atıyor.<br />

59


STİL<br />

ÇATAL-BIÇAK-KAŞIK<br />

60<br />

ÇELİK<br />

İMZALAR<br />

<strong>Kütahya</strong> Porselen<br />

Çelik Grubunun<br />

yeni serilerinde,<br />

metalin güçlü<br />

duruşunu, tasarımın<br />

zarif dokunuşlarıyla<br />

sofralara taşıyor.


Bu sayfada üstte solda Bu çatalbıçak-kaşık<br />

takımının kulplarında şerit<br />

şeklinde zarif bir kabartma uygulanmış.<br />

Her yemek takımıyla rahatlıkla<br />

kullanılabilecek olan Silverspot,<br />

hem günlük kullanımda hem de<br />

davet sofralarında şık sunumlar<br />

yaratıyor. ‘SILVERSPOT’, 619 TL.<br />

Üstte sağda Geometrik şekillerin en<br />

zarif hallerinin işlendiği bu seri, altının<br />

yaratacağı lüks efekti ile sofranızı<br />

süsleyecek. ‘GOLDENSPOT’, 999 TL.<br />

Altta Mat çatal-bıçak-kaşık takımlarını<br />

seviyorsanız, sofra düzenlemelerinizde<br />

sade ürünleri ve modern sunumları<br />

tercih ediyorsanız bu takımı çok<br />

beğeneceksiniz. Aynı takımın parlak<br />

alternatifleri de var. ‘KP1V1’, 499 TL.<br />

Yan sayfada Yaratıcı ve yenilikçi<br />

sofralar tasarlamaktan hoşlananlar için<br />

genç ve modern çizgilerdeki bu çatalbıçak-kaşık<br />

seti ideal.<br />

‘EMRCONDUZ’, 499 TL.<br />

61


STİL<br />

ÇATAL-BIÇAK-KAŞIK<br />

62<br />

Günlük kullanımda her tür yemek<br />

takımıyla uyum sağlayabilecek<br />

Frig serisi yalınlığıyla öne çıkan<br />

sofraların vazgeçilmezi olacak.<br />

‘EMRSFRIG’, 619 TL.<br />

Deri çanta içinde satışa sunulan çatal-bıçakkaşık<br />

takımını oluşturan parçalar: 12 adet yemek<br />

kaşığı,12 adet yemek çatalı,12 adet yemek<br />

bıçağı,12 adet tatlı kaşığı,12 adet tatlı çatalı,12 adet<br />

tatlı bıçağı,12 adet çay kaşığı,1 adet kepçe, 1 adet<br />

kevgir, 1 adet servis kaşığı,1 adet servis çatalı.


GURME<br />

PORFLAME İLE LEZZETLER<br />

64<br />

Porselenden<br />

Gelen Lezzet<br />

KREMALI SEBZE ÇORBASI<br />

SEBZELİ<br />

PİLAV<br />

Yapım Şebnem Yıldız Fotoğraflar Ceren Can Korkmaz<br />

<strong>Kütahya</strong> Porselen’in<br />

ısıya ve aleve<br />

dayanıklı yeni<br />

Porflame serisi<br />

tencere ve tavalarıyla<br />

lezzet ve estetiği bir<br />

araya getirdik.


SEBZELİ TAVUK GRATEN<br />

KUZU ETLİ<br />

MEVSİM TÜRLÜSÜ<br />

65


GURME<br />

PORFLAME İLE LEZZETLER<br />

66<br />

PASTIRMALI KURU FASULYE<br />

ARMUT TATLISI<br />

CREME BRULÉ


KREMALI SEBZE ÇORBASI<br />

• 100 gr havuç<br />

• 100 gr taze kabak<br />

• 100 gr şoklu iç bezelye<br />

• 100 gr taze fasulye<br />

• 40 gr tereyağı<br />

• 20 gr ayçiçeği yağı<br />

• 40 gr bitkisel krema<br />

• 20 gr un, tuz<br />

• 1/10 bağ dereotu<br />

Hazırlanışı Sebzeleri tavla zarı şeklinde<br />

doğrayıp, porflame tencerede 5 dakika<br />

kaynatın. Yine bir porflame tencerenin<br />

içine koyduğunuz tereyağı ve ayçiçek<br />

yağına unu ilave edip, un sarı renk alana<br />

kadar kavurun. Üzerine soğuk su ilave<br />

edip sebzeleri içine atın. Kaynamaya<br />

yakın, kremayı ilave edin. Kaynayarak<br />

kıvam aldıktan sonra, üstüne ince doğranmış<br />

dereotu serperek servis edin.<br />

SEBZELİ PİLAV<br />

• 250 gr baldo pirinç<br />

• 80 gr tereyağı<br />

• 20 gr ayçiçeği yağı<br />

• 20 gr tuz<br />

• 50 gr havuç<br />

• 50 gr bezelye, şoklu<br />

• 50 gr kırmızı kapya biberi<br />

• 50 gr mısır, şoklu<br />

Dereotu veya maydanoz<br />

Hazırlanışı Pirinçleri yıkayıp ıslatın ve10<br />

dakika beklettikten sonra süzün. Diğer<br />

taraftan kısık ateşte porflame tencerenin<br />

içine tereyağı ve ayçiçeği yağını ilave ederek<br />

pirinçleri beş dakika kavurun. Diğer<br />

taraftan da sebzeleri haşlayın; haşlanan<br />

sebzeleri pilavınıza karıştırın. Maydanoz<br />

ya da dereotu ile servis edin.<br />

PASTIRMALI KURU FASULYE<br />

• 500 gr kuru fasulye<br />

• 80 gr pastırma<br />

• 100 gr domates<br />

• 80 gr çarliston biber<br />

• 80 gr kuru soğan<br />

• 60 gr tereyağı<br />

• 30 gr ayçiçeği yağı<br />

• 30 gr domates salçası<br />

Tuz, karabiber, pul biber<br />

Hazırlanışı Akşamdan ıslattığınız<br />

kuru fasulyeleri, porflame tencerede<br />

haşlayın; diğer bir tencerede soğan,<br />

biber, domates ve domates salçasını<br />

soteleyip üstüne biraz su ilave ederek<br />

pişirin. Haşlanan fasulyeleri bir süzgeçte<br />

süzdükten sonra, sotelediğiniz malzemelerin<br />

içine ilave edin. Tüm malzemeler<br />

ile birlikte kısık ateşte 10 dakika daha<br />

pişirin ve pastırmaları ekleyerek pişirme<br />

işleminizi tamamlayın.<br />

KUZU ETLİ MEVSİM TÜRLÜSÜ<br />

• 200 gr kuzu eti, kuşbaşı doğranmış<br />

• 200 gr taze fasulye<br />

• 100 gr havuç<br />

• 100 gr patates<br />

• 100 gr taze mantar<br />

• 80 gr sarı, kırmızı Kaliforniya biberi<br />

• 100 gr domates<br />

• 50 gr kuru soğan<br />

• 50 gr tereyağı<br />

• 40 gr ayçiçeği yağı<br />

Tuz, karabiber<br />

Hazırlanışı Porflame tencereyi içine tereyağı<br />

ve ayçiçeği yağını koyarak ısıtın.<br />

Kuzu etlerini kuru soğan ile birlikte pişirin,<br />

daha sonra tüm sebzeleri parmak<br />

şeklinde doğrayarak etlerin üstüne alın;<br />

tuz, karabiber ve sıcak suyu ilave ettikten<br />

sonra kısık ateşte pişirin.<br />

SEBZELİ TAVUK GRATEN<br />

• 600 gr piliç göğüs eti, jülyen<br />

• 100 gr sarı, kırmızı Kaliforniya biberi<br />

• 100 gr taze kabak<br />

• 50 gr havuç<br />

• 15 gr tuz<br />

• 5 gr karabiber<br />

• 50 gr tereyağı<br />

• 40 gr ayçiçeği yağı<br />

• 60 gr kaşar peyniri, rendelenmiş<br />

• 50 gr un<br />

• 150 ml süt<br />

• 1 gr muskat cevizi, toz halde<br />

Hazırlanışı Etleri ilk önce porflame tavada<br />

biraz tereyağı ile birlikte pişirin. Sırası<br />

ile havuç, kabak ve biberleri ekleyin.<br />

Beşamel sos için porflame tavaya önce<br />

ayçiçeği yağını, sonra unu koyun; unu<br />

pembeleşinceye kadar kavurun ve soğuk<br />

sütü ilave edin. Çırpma teli ile karıştırın.<br />

Tuz ve muskat cevizi tozu atın. Hazırladığınız<br />

sosu pişirdiğiniz piliçlerin üstüne<br />

yayarak dökün, kaşar peynirini üstüne<br />

serpiştirin ve önceden ısıtılmış 170 derecelik<br />

fırında üstünü kızartın.<br />

CREME BRULÉE<br />

• 300 gr bitkisel krema<br />

• 200 ml süt<br />

• 6 adet yumurta<br />

• 120 gr toz şeker<br />

• 60 gr beyaz sütlü çikolata<br />

• 2 gr vanilya, toz<br />

Hazırlanışı Tüm malzemeyi bir kapta<br />

çırparak karıştırın. Porflame tencerede,<br />

kısık ateşte beş dakika malzemeyi ılıklaşacak<br />

şekilde ısıtın. Malzemenizi porflame<br />

tavaya dökerek 130 derecelik fırında<br />

45 dakika pişirin, üstünü karamelize<br />

etmek için biraz toz şeker serpiştirin ve<br />

pürmüz yardımıyla hızlı ateşte yakın. Soğuduktan<br />

sonra servis edin.<br />

ARMUT TATLISI<br />

• 4 adet sert armut, kabukları soyulmuş<br />

• 150 gr su<br />

• 225 gr toz şeker<br />

Hazırlanışı Su ve şekeri kaynatıp ince bir<br />

şurup elde edin, kabuklarını soyduğunuz<br />

armutları porflame tencerenize dizin ve<br />

üstüne hazırlamış olduğunuz şurubu ılık<br />

bir şekilde ilave edin. 40 dakika, kısık<br />

ateşte tencerenizin kapağı kapalı şekilde<br />

pişirin, soğuttuktan sonra servis edin.<br />

Armutlarınızın kırmızı olmasını istiyorsanız,<br />

kaynatırken ayva çekirdekleri ilave edin.<br />

67


HOBİ<br />

SELVER SARAÇ<br />

EL EMEĞİ GÖZ NURU<br />

Kazaziye ve telkari teknikleriyle takılar tasarlayan<br />

Selver Saraç, geçmişi Anadolu’ya dayanan bu<br />

elsanatlarını yaşatmayı misyon edinmiş.<br />

Yapım Ayça Yılmaz Bozkurt, Fotoğraflar Ceren Can Korkmaz<br />

68


El işçiliği hüner işidir. Takı tasarımcılığı<br />

ise hem hüner hem<br />

de zevk işi. 12 yıldır takı tasarlayan<br />

Selver Saraç, gümüşe duyduğu<br />

ilginin ardından çeşitli örme tekniklerini<br />

merak etmiş, ardından da kazaziye ve<br />

telkari adındaki kaybolmaya yüz tutan iki<br />

gümüş işleme tekniği ile tanışmış.<br />

Geçmişi M.Ö 2500 yıllarına kadar<br />

uzanan kazaziye ve telkari teknikleri, Lidyalıların<br />

Anadolu insanına bir armağanı.<br />

Osmanlı İmparatorluğu döneminde birçok<br />

usta bu işleme teknikleriyle takılar<br />

tasarlamışlar. Cumhuriyet kurulduktan<br />

sonra ise kazaziye Trabzon’da, telkari ise<br />

Mardin/Midyat ve Ankara/Beypazarı’nda<br />

yaşamaya devam etmiş. Bu iki el sanatı<br />

işçiliğini devam ettirmek için canla başla<br />

çalışan Selver Saraç, İSMEK’te (İstanbul<br />

Büyük Şehir Belediyesi Sanat ve Meslek<br />

Eğitimi Kursları) dersler veriyor. Saraç,<br />

kazaziye ve telkari gibi gümüş işleme<br />

tekniklerinin kültürel mirasımıza ait olduğunu<br />

ve kaybolmaması gerektiğini söylüyor.<br />

Gelin hep birlikte kazaziye ve telkari<br />

tekniklerini Selver Saraç’tan dinleyelim:<br />

Tamamen el emeği ürünü olan kazaziye,<br />

0,08 mikron inceliğinde, 24 ayar altın<br />

veya 1000 ayar gümüş telin ipek tel üzerine<br />

özel bir yöntemle sarılarak kalınlaştırılması<br />

ve sağlam tel haline getirilen gümüş<br />

telin dikiş iğnesine takılarak örülmesi sonucunda<br />

ortaya çıkar. Çok dayanıklı ve<br />

insan gücü ile kırılmaz yapıya sahip olan,<br />

tamamıyla el yapımı ve el örgüsü kazaziye<br />

el örgüleri, kişilerin kendi isteklerine<br />

göre yapılabilmektedir.<br />

Kazazlık sanatı, Osmanlı İmparatorluğu<br />

zamanında Anadolu’nun farklı<br />

yerlerinde yaşayan bir el sanatıydı. O<br />

yıllarda özellikle İstanbul’da, Osmanlı<br />

sarayının taleplerine cevap veren çok sayıda<br />

kazaziye yapan esnaf vardı. Cumhuriyet<br />

kurulduktan sonra bu sanat,<br />

sadece Trabzon’da devam edebilme<br />

olanağı buldu. I. Dünya Savaşı sırasında<br />

Trabzon’da 50’nin üzerinde kazaz dükkanı<br />

bulunurken, bu el sanatında üretimi<br />

sürdürmeye devam eden tek şehir olma<br />

ünvanını taşıyan Trabzon’da bile şu an<br />

sınırlı sayıda sanatkar bulunmaktadır.<br />

Altın ve gümüşün yüzyıllardır dantel gibi<br />

işlendiği telkari sanatı ise ince tel haline<br />

dökülen gümüşün bükülmesiyle oluşturulan<br />

küçük motiflerin bir araya getirilmesidir.<br />

Tümüyle el işçiliğine dayalı bir sanat<br />

dalı olan telkari sanatı ile ağırlıklı olarak<br />

tütün kutusu, sigara ağızlıkları, aynalar,<br />

tepsiler, kemerler, küpeler, kolyeler, düğmeler<br />

ve yüzükler yapılıyordu. Sözcük<br />

anlamı ‘tel ile yapılan sanat’ anlamına<br />

gelen telkari’ye aynı zamanda ‘vav işi’ de<br />

denilmektedir. Bu isim, Osmanlıca ‘vav’<br />

harfinin, uygulamada motif olarak sıkça<br />

kullanılmasından dolayı verilmiştir. Fakat<br />

bu tanım, tel ile yapılan her sanatsal çalışmanın<br />

telkari olduğu anlamını doğurmaz.<br />

‘Trabzon işi’ hasır örgü bileziğe tel<br />

ile yapılmasına rağmen telkari denilmez.<br />

Yine, ağaç üzerine yollar açıp içine döverek<br />

tel gömme işinin de telkari olduğu<br />

sanılmaktadır; oysa bunun adı ‘tenzil’ sanatıdır.<br />

Telkari sanatının bir diğer anılma<br />

biçimi de ‘çift işi’dir. Bu ismin kaynağı<br />

ise, işin yapımı sırasında parçaların teker<br />

teker bir araya getirilmesinde kullanılan,<br />

cımbıza benzer ancak ucu daha ince<br />

olan ve ‘çift’ olarak isimlendirilen alettir.<br />

Malzeme olarak daha ziyade altın ve gümüşün<br />

kullanıldığı el sanatı, Türk maden<br />

işçiliğinde ayrıcalıklı bir yere sahiptir.<br />

Arkeolojik kazılardan elde edilen bulgulara<br />

göre, telkari tekniğinin, M.Ö. 3000<br />

yılından beri Mezopotamya’da, M.Ö.<br />

2500’den bu yana da Anadolu’da kullanıldığı<br />

anlaşılmaktadır. Telkari’nin asıl<br />

merkezinin 12. yüzyılda Musul olduğu,<br />

bu sanatın Musul’dan Suriye’ye, oradan<br />

da Anadolu’ya geçtiği ileri sürülmektedir.<br />

Telkari yapımının 15. yüzyıldan bu<br />

yana ise Türkler arasında yaygın olduğu,<br />

özellikle de Güneydoğu Anadolu’da çok<br />

geliştiği bilinmektedir. <br />

69


TERAPİ<br />

AYBEN ERTEM<br />

BENİM RE<strong>NG</strong>İM HA<strong>NG</strong>İSİ?<br />

Çevremizdeki renkler bizim kaderimizi değiştirebilir mi? Doğru renklerle<br />

donatılan bir masa ve yaşam alanı ile kilo verebileceğimizi, ilişkilerimizi düzene<br />

sokabileceğimizi, iş yerindeki verimimizi artırabileceğimizi savunan Uzman<br />

Psikolog Ayben Ertem’in önerilerine dikkat çekiyoruz. Yazı Fatma Özel<br />

Uzman Psikolog Ayben Ertem, ODTÜ Psikoloji<br />

Bölümü mezunu. Sonrasında Amerika’da Walden<br />

Üniversitesi’nde ‘Health Psychology’ master programını bitirmiş.<br />

Ertem, iş dünyasına yönelik eğitim ve danışmanlık hizmetleri<br />

veren Beynin Gücü İnsan Kaynakları’nın Genel Müdürü<br />

ve Biofeedback, Neurofeedback, Psikiyatride QEEG ve ERP<br />

kullanımı Derneği kurucularından. ‘Stresle nasıl baş edebiliriz?’,<br />

‘Hamilelikte stresi önleme’, ‘Biofeedback’, ‘Peak Performans’,<br />

‘Doğru Ebeveynlik’, ‘Motivasyon’ ve ‘Şirketlere yönelik kişilik ve<br />

renk analizleri’ eğitimleri veren Ayben Ertem, iş yerinde verimi<br />

artırmak, ev içinde iletişimi, huzuru sağlamak ve stresten arınmak<br />

için renklerin en önemli çıkış noktası olduğunu savunuyor.<br />

İnsanlar evleri ile ilgili renk ve form seçimlerini yaparken<br />

kişisel beğenilerinden hareket ediyorlar, bu da<br />

onların kişiliklerinin bir analizi oluyor öyle değil mi?<br />

Evet, doğru. Renklerle kişilik özellikleri arasındaki bağlantılarla<br />

ilgili çalışmalar M.Ö 400’lü yıllara kadar dayanıyor. Dört<br />

renkle, kişilik özellikleri ya da mizaç arasındaki bağlantıyı gösteren<br />

çalışmalar var. Bu çalışma insanların, hangi renk spektrumuna<br />

girdikleriyle ilgili. Başka teorilere göre de insanlar bu<br />

kişilik özelliklerinden bazılarını taşıdığında o renk tamamen kişiliğini<br />

yansıtmayabilir, diğer renklerden de bir parça özellikler<br />

taşıyabilir, ancak dominant olan bir renk spektrumundan bahsedilebilir.<br />

Mavi: Optimistik, tutkulu, hedef odaklı, gerçek romantik,<br />

başkalarının ihtiyaçlarına önem veren, işbirlikçi, başka insanları<br />

cesaretlendiren, barış yanlısı, arabulucu kişilikler.<br />

Altın sarısı: Planlı, ayrıntı odaklı, güvenilir, dikkatli, dakik, aile<br />

geleneklerine önem veren, düzene önem veren, duyarlı, prosedürlere<br />

ve kurallara inanan, sorumluluk sahibi.<br />

Yeşil: Entelektüel, mükemmeliyetçi, soyut düşünen, teorik,<br />

şahsi zamana ihtiyaç duyan, kişilerarası ilişkilere mantık çerçevesinde<br />

yaklaşan, her zaman ‘neden’ sorusunu yönelten.<br />

70<br />

Turuncu: Risk alan, şakacı, pratik zekalı, eğlendiren, arabulucu,<br />

enerjik, sürekli hareket etmeyi seven, rekabetçi, maddi<br />

ödüllerden hoşlanan, geleneklere uymayan, anında geri<br />

bildirim bekleyen.<br />

Şu anda yaygın olarak bir ofis ya da konut tasarlanırken<br />

iç mekan tasarımı tümüyle bir profesyonele veriliyor.<br />

Dolayısıyla ev sahibinin beğenilerinden çok, trendler etkili<br />

oluyor. Bu konuda bir öneriniz olabilir mi?<br />

İnsanların kişilik yapılarının renkler ve dekorasyonda çok<br />

önemli olduğuna dair çalışmalar oldukça yaygın. Yurtdışında<br />

özellikle Amerika’da bu konuda çalışan profesyoneller var.<br />

Örneğin, dışadönük insanlar ile içedönük insanların renk tercihleri<br />

birbirinden farklıdır. Dışadönükler daha çok kırmızı, turuncu,<br />

sarı gibi renklerden hoşlanırken, içedönükler mavi gibi<br />

sakinleştiren nabzı düşüren fazla uyarmayan renkleri tercih<br />

ediyorlar. Dışadönükler büyük camlı geniş ve büyük oturma<br />

grupları olan ofislerde çalışmaktan hoşlanırken, içedönükler<br />

daha küçük ofislerde, büyük oturma grupları yerine tekli koltukların<br />

olduğu home ofis tarzı yerlerden hoşlanıyorlar. Bu sadece<br />

ufak bir örnek. Profesyonellerin kişilik ve renkler arasındaki<br />

ilişkiyi, dekorasyonun kişilik üzerindeki etkisini, renklerin<br />

beyni nasıl etkilediğini, renk psikolojisini bilen psikologlarla birlikte<br />

çalışmaları durumunda daha çok verim alacaklarını düşünüyorum.<br />

İş yerinde verimi artırmak, ev içinde iletişimi, huzuru<br />

sağlamak için bunların önemli olduğunu düşünüyorum.<br />

Sizce renklerin ruh hali üzerindeki etkilerinden yola<br />

çıkmak mı, yoksa nasıl yaşamak istediğimiz bilgisinden<br />

yola çıkmak mı daha doğru?<br />

Aslında ikisi birbirinden çok bağımsız değil. Siz nasıl yaşamak<br />

istiyorsanız, kişiliğiniz sizi ele verdiği için size göre bir renklendirme<br />

ve dekorasyonla daha huzurlu yaşayacaksınız. Örneğin,<br />

siz çok dışadönük ve enerjikseniz mavi ve küçük bir odada<br />

yaşamak istemeyeceksiniz muhtemelen. Mesela bebeklerle


ilgili bir çalışma var. Bebeklerin tercih yapma şansı yok, ancak<br />

odalarında çok fazla sarı kullanıldığında, huzursuz bir yapı sergileyebiliyorlar.<br />

Stresten arınmak için hangi mekanları, hangi renklerle<br />

planlamalıyız?<br />

Kırmızı, renkler arasında en ilginç olanıdır. Bir yandan ihtirasın<br />

rengidir, bir yandan da ortamda gerginlik varsa, gerginliği<br />

artırabilir. Kırmızının çok yoğun kullanıldığı yatak odaları bu açıdan<br />

tehlikeli olabilir. Çiftler arasındaki gerginliği artıracağından<br />

kavga ortamı yaratabilir. Mor ve morun tonları uykuya daha rahat<br />

geçmeyi sağlar, dolayısıyla yatak odası için düşünülebilir.<br />

Beyaz saflığı, barışı ve temiz olmayı simgeler, aynı zamanda<br />

küçük mekanları daha büyük, daha ferah gösterir. Pembe mutluluk,<br />

sevinç veren bir renktir. Oturma odası ve salonlarda kullanıldığında<br />

misafirlerinizle keyifli sohbetler gerçekleştirebilirsiniz.<br />

Özellikle yemek odaları ve mutfak için neler önerirsiniz?<br />

Kırmızı, turuncu ve sarı tonları çabuk ve hızlı yemek yemeği<br />

ve bir an önce kalkmayı sağlar. Bu renklerin iştah artırma<br />

özelliği olduğundan iştahsız kişiler yararlanabilirler. Mavi rengin<br />

iştahı bastırdığına ve nabzı düşürdüğüne yönelik çalışmalar<br />

var, dolayısıyla diyet yaparken mavi ve tonları<br />

kullanılabilir. Yemek odalarında duyguları<br />

çok fazla açığa çıkaran, uyaran renkleri<br />

kullanmamakta fayda var. Uyarıcı<br />

renklerle yemek kokusu bir<br />

araya geldiğinde çok fazla<br />

yeme isteği uyanabilir.<br />

Porselenler özelinde<br />

bize bazı öneriler getirebilir<br />

misiniz? Sağlıklı<br />

beslenme ya da obeziteye<br />

karşı renklerin etkili<br />

olduğu durumlar olabilir<br />

mi?<br />

Yemeğin renklerle bağlantılı<br />

olduğuna dair çalışmalar çok<br />

yaygın. Örneğin sarı bir muz bizim<br />

için çok caziptir ama aynı muz mavi<br />

olsaydı bizim için yine cazip olur muydu?<br />

Bence olmazdı. Kırmızı ve yeşil açlığı tetikleyen<br />

faktörlerdir. Fast food zincirleri mekan tasarımlarında kırmızıyı<br />

yaygın olarak kullanırlar. Doğada doğal olarak yetişen mavi bir<br />

yiyeceğe rastlanmaz, mavinin iştahı bastırdığına dair çalışmalar<br />

var. Sarı da kırmızı gibi iştah açıcı bir renktir, iştahı uyarır<br />

ve mutluluk verir. Yeşil renk sağlıklı yiyecekleri çağrıştırır. Yeşil<br />

Yemek masalarında<br />

duyguları çok fazla açığa<br />

çıkaran, uyaran renkleri<br />

kullanmamakta fayda var. Bu<br />

tür renklerle yemek kokusu<br />

bir araya geldiğinde çok fazla<br />

yeme isteği uyanabilir.<br />

renkli yiyecekler içeriği ne olursa<br />

olsun insanlarda sağlıklı olmayı<br />

canlandırır. Renklerin algı<br />

üzerindeki etkisiyle ilgili Washington<br />

Üniversitesi’nde yapılan<br />

bir çalışmada, içeceklerin renkleri<br />

gösterilmeden insanlara tattırıldığında<br />

çoğu insan içeceğin tadını bilememiş.<br />

Üzüm suyu gösterildiğinde herkes<br />

üzüm suyu olduğunu içerken bilmiş ancak<br />

renk gösterilmeden aynı üzüm suyu verildiğinde içenlerin<br />

yüzde 30’u üzüm suyu olduğunu bilememişler. Renklerin<br />

algıda önemi büyük. Son olarak obeziteyle savaşta mavi<br />

rengin uygun yerde, uygun şekilde kullanabileceğini söylemek<br />

isterim. Porselen eşyalarda da bu bilgiler ışığında tasarımlar<br />

geliştirilebilir. <br />

71


SAĞLIK<br />

PROF. DR. GEYLANİ ÖZOK<br />

Bir çocuğun başına gelebilecek en büyük travma ‘’yanmak.’’<br />

Hem fiziksel hem de psikolojik olarak etkileri ve<br />

süreçleri bir hayli uzun. Maalesef aileler evde var olan tehlikeler<br />

ve yanık tedavisi konusunda yeterince bilinçli değil. Yazımızda<br />

<strong>NG</strong> okurları için bu tehlikeleri, sonuçları ve süreçleri kaleme<br />

aldık. Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Çocuk Yanık<br />

Ünitesi Sorumlusu Prof. Dr. Geylani ÖZOK ile Ege Üniversitesi<br />

Çocuk Cerrahisi bölümünde yanıklar üzerine bilgilendirici bir<br />

sohbet gerçekleştirdik.<br />

Evimizde, iş yerimizde, dışarıda bizi bekleyen yüzlerce<br />

tehlike var. Bize bu tehlikelerden ve yanma anında ilk<br />

olarak yapılması gerekenlerden bahseder misiniz?<br />

Öncelikle evimizde bizi bekleyen tehlikeleri tahmin edebilmek<br />

için mutfakta, salonda ya da banyoda bir erişkin gibi değil,<br />

bir çocuk gibi düşünüp, olaylara çocuk gözüyle bakmalıyız. Örneğin<br />

mutfak; bizim için sadece yemek yenen bir yerken çocuklar<br />

için tehlikelerle dolu bir alandır. Ocakta kaynamakta olan<br />

bir tencere, kaynamakta olan bir su ısıtıcısı ya da çaydanlık gibi<br />

pek çok şey çocuklar için tehlike teşkil edebilir. Bizde bir adet<br />

var; sofraya çaydanlık getiriliyor. Çocuğun masaya çarpmasıyla<br />

ya da masaya tutunmaya çalışmasıyla da üstüne dökülebiliyor.<br />

Bu çocuklarda en çok rastlanılan kazadır. Şimdiki evlerde bulaşık<br />

makinesi üstünde bulunan set üstü ocaklar da büyük sıkıntı<br />

yaratmaktadır. Bulaşık makinesinin kapağını açıp basamak olarak<br />

kullanan çocuk, buradan da kaynayan tencereye tutunmaya<br />

çalışırken tencere, çocuğun ağırlığıyla üzerine devriliyor.<br />

Bu tür tehlikelerde ve yanma anında yapılması gerekenlerden<br />

önce yapılmaması gerekenler arasında yaraya yabancı<br />

72<br />

KAZA<br />

GELİYORUM DER<br />

Yanık tedavisi zor ve sabır gerektiren bir<br />

süreç. Bu zorlu süreci, Ege Üniversitesi Tıp<br />

Fakültesi Hastanesi Çocuk Yanık Ünitesi<br />

Sorumlusu Prof. Dr. Geylani Özok anlattı.<br />

Yazı Bedrana Yıldız, Fotoğraflar Koray Işık<br />

maddeler sürülmesi var. Diş macunu, zeytinyağı ya da yoğurt<br />

gibi maddelerle yarayı tedavi etmeye çalışmak tehlikeli. Yanığa<br />

yapılması gereken en doğru şey, temiz bir bezi akan musluk<br />

sıcaklığında suyla ıslatarak yaraya uygulamaktır. Buz ya da<br />

buzlu bir uygulamadan da kaçınmak gerekir. Çünkü geniş<br />

yanıklarda hipotermi tehlikesi vardır. Bu durumda hasta direk<br />

temiz bir beze sarılıp hastaneye getirilmelidir. Yanık sonrası<br />

evde ilk müdahaleyi yapmış olsak bile hastayı mutlaka hastaneye<br />

götürmemiz gerekir. Çünkü yaranın derinliğini aile belirleyemez.<br />

İlk etapta değerlendirilemeyen bu yarayı bir hekimin<br />

görmesi şarttır.<br />

Hasta istatistiklerinize baktığınızda en çok hangi kazalardan<br />

meydana gelen yanık vakalarını tedavi ediyorsunuz?<br />

Daha çok hangi yaş aralığında hastaları tedavi<br />

ediyorsunuz?<br />

Bu kazalar daha çok 1-5 yaş aralığında, yani çocukların<br />

ayaklanmaya ve merak etmeye başladığı dönemlerde meydana<br />

geliyor. En çok çocuklarda gözlemlenen yanık vakaları<br />

daha çok evde çay, çorba gibi sıcak sıvıların sebep olduğu<br />

kazalardır. Fakat bunun dışında meydana gelebilecek olan<br />

alev ve elektrik yanıkları da çok tehlikeli yanıklar. Bunları önleyebilmek<br />

için açıkta kibrit, çakmak gibi tutuşturucu maddeler<br />

bırakmamak gerekiyor. Elektrik prizlerinin sebep olacağı yanıkları<br />

önlemek içinse en etkili çözüm sigorta girişine kaçak akım<br />

rölesi takmak olacaktır. Bunların dışındaki ev kazalarından biri<br />

de sobalar sebebiyle meydana gelmektedir. Bunu önlemek<br />

içinse sobanın etrafına çocuğun sobaya yaklaşmasını önleyecek<br />

parmaklıklar koymak gerekir.


Bir yıl içinde tedavi ettiğiniz hasta sayınız nedir?<br />

Bir yıl içinde yatırarak tedavi ettiğimiz hasta sayısı 110.<br />

Ayakta tedavi ettiğimiz hasta sayısı ise daha az. Bunun sebebi<br />

merkez hastane oluşumuzdan dolayı ağır yanıkların buraya<br />

getirilmesi.<br />

Yanıklarda uygulanan tedavi yöntemleri ve süreçleri<br />

hakkında bilgi verir misiniz? 1. 2. ve 3. derece yanık teşhisi<br />

neye göre belirlenmektedir?<br />

1. derece yanıklar en hafif yanıklardır. Bunlara örnek olarak<br />

güneş yanıkları verilebilir. Hastanede tedavi gerektirmeyen yanık<br />

tipidir. Bu tür yanıklar için evde uygulayacağımız deriyi yumuşak<br />

tutan pomat ya da nemlendirici ile tedavi yeterli olacaktır.<br />

2. derece yanıklara sıcak su yanıkları örnek verilebilir. Bir<br />

kısmı tıbbı bir kısmı cerrahi tedavi gerektiren yanıklardır. Bu sebeple<br />

2.derece yanıklar için muhakkak hastaneye gidilmelidir.<br />

3. derece yanıklar ise alt tabaka ve derinin tamamıyla yandığı<br />

ağır yanıklardır. Mutlaka cerrahi müdahale gerektirir. Bunun<br />

için ameliyatla yanan yerin çıkarılıp oluşan açık alanların<br />

deri greftiyle (aşısıyla) kapatılması gerekir. Kapatılacak olan yer<br />

için yine hastanın sağlam deri alanlarından alınan deri parçaları<br />

daha önce temizlenmiş yanık alanlarına yerleştirilir. Bu deri parçaları<br />

zemindeki dokudan beslenerek yanık alanını örterler.<br />

Türkiye’de yanık tedavi merkezlerinin sayısı oldukça az.<br />

Ege Üniversitesi, Çocuk Cerrahi ve Ana Bilim Dalı ile<br />

bu konuda kendini kanıtlamış bir hastane. Sizi başarılı<br />

kılan unsurlar nelerdir?<br />

Bu konuda en önemli başarı unsurumuz bilgi ve deneyim.<br />

Ege Üniversitesi Çocuk Cerrahisi Anabilim Dalı ilk olarak<br />

1961’de ayrı bir birim olarak faaliyete geçmiştir. Şu anda doktor<br />

olarak bir tek ben sorumluyum. Bunun dışında1-2 asistan<br />

ve 3 hemşire görev yapıyor. Hasta sayısının artmasına bağlı<br />

olarak görevli sayısı artabiliyor. Hastanemizin bünyesinden 1<br />

fizyoterapistimiz, klinik bünyesinden ise 1 diyetisyen ve psikoloğumuz<br />

bulunmakta.<br />

Yanık tedavisi farklı dallardaki birçok uzmanlık alanını<br />

bir araya getiren uzun bir süreçten oluşuyor. (Fizik<br />

tedavi, psikolojik tedavi, plastik cerrahi) Bize bu süreçler<br />

hakkında bilgi verir misiniz?<br />

Biz yanığın akut süreciyle ilgileniyoruz. Yanığı en az iz ve en<br />

az fonksiyon kaybıyla iyileştirmeye çalışıyoruz. Yine de bunların<br />

yanında rehabilitasyon ve psikolojik tedavi gerekmekte. İleri<br />

psikoloji ile travmalar için çocuk psikolojisi ana bilim dalından<br />

destek almaktayız. Yanık sonucu oluşan kötü izlerde çok uzmanlık<br />

gerektirmeyen sorunları bizler tedavi edebiliyoruz. Fakat<br />

yüz ve elde oluşan ileri derecede deformasyonlar için plastik<br />

cerrahi ve ortopedi anabilim dalından yardım alıyoruz. Hasta<br />

her gün değerlendiriliyor ve yarasında meydana gelen değişime<br />

göre ilaç tedavisi ya da cerrahi tedavi planlanabiliyor. Eğer<br />

uyku problemi, aşırı duyarlılık ya da aşırı tepki gibi davranışlar<br />

gözlemleniyorsa çocuk psikolojisi anabilim dalından destek<br />

alıyoruz. Yanık bir “travma” olması nedeniyle multidisipliner bir<br />

anlayış gerektirir. Özellikle küçük yaştaki çocukların maruz kaldığı<br />

yanık tedavilerinde ailelere çok büyük görevler düşüyor.<br />

Yaşanan şokun kısa sürede atlatılması ve hastanın<br />

tedavi sürecinin başarılı olabilmesi için ailelere düşen<br />

görevler nelerdir?<br />

Bu süreçte ailelere düşen tek ve en önemli görev hekim ve<br />

tedavi eden personele güvenmeleri ve sabır göstermeleri olacaktır.<br />

Yanık yarası tedavisi uzun soluklu bir süreç. Aileler bu<br />

yüzden telaşlanıyor fakat bu sürecin ne kadar uzayacağını biz<br />

de önceden bilmiyoruz. Bu yüzden hastaya gerekenleri günbegün<br />

saptıyoruz. Bu konuda sabırlı ve metanetli olmak çok<br />

önemli.<br />

Türkiye’de yanık alanında çok önemli çalışmalar gerçekleştirmektesiniz.<br />

Ülkemizin bu alandaki konumu nedir?<br />

Son yıllarda yanık konusuna devlet tarafından el atıldı ve<br />

çok sayıda yanık merkezi açıldı. Bu yüzden Türkiye yanık konusunda<br />

Ortadoğu ülkeleri arasında çok iyi bir yerde.<br />

Kasım 2011’de gerçekleştirdiğiniz Türkiye’nin ilk Ulusal<br />

Çocuk Yanıkları Kongresi hakkında bilgi verir misiniz?<br />

Bu kongrenin amacı Türkiye’de yanıkla uğraşan hekim,<br />

hemşire ve diğer sağlık çalışanlarını bir araya getirmek, bilgi ve<br />

deneyimlerin paylaşılmasını sağlamak ve bu uğurda çalışanlar<br />

arasında birlik ve beraberlik kurmaktı. Aynı zamanda sektörde<br />

faaliyet gösteren medikal ve ilaç firmalarının ürünlerini topluca<br />

sunabildikleri bir platform da oluşmuş oldu. Kongreye katılımcı<br />

olarak 172 kişi katıldı ve 52 bildiri yayımlandı. Sonuç açısından<br />

çok umut verici ve tatmin edici bir toplantıydı. 2012’de yenisini<br />

düzenlemeyi düşündüğümüz Ulusal Çocuk Yanıkları Kongresini<br />

şimdiden planlamaya başladık bile.<br />

Yanık tedavisi alanında hedeflediğiniz yeni çalışmalar<br />

ve son olarak eklemek istedikleriniz nelerdir?<br />

Henüz ülkede rutin olarak yapılmayan bazı hedefleri gerçekleştirmeyi<br />

düşünüyoruz. Kültür grefti konularını Türkiye’de<br />

de görmeyi hedefliyoruz. Kısaca ve basitçe anlatmak gerekirse<br />

bu dış ortamda üretilen deri hücreleriyle yanık yarasının kapatılması<br />

tekniği anlamına geliyor. Fakat bunlar çok ciddi organizasyon<br />

gerektiren süreçler. Son olarak söylemek isteğim şey,<br />

aslında tüm kazaların önlenebilir olduğu. Dolayısıyla çocuğu<br />

olan çiftlerden çocuk gibi düşünerek meydana gelebilecek kazaları<br />

önceden tahmin etmelerini ve erişkin için var olmayan<br />

tehlikelerin farkına varmalarını umuyorum. <br />

73


BESLENME<br />

ALİ DERELİ<br />

KAFA KARIŞTIRAN DİYETLER<br />

adereli@guralsapanca.com<br />

Karatay diyeti, kişiye ait olduğu için bir şey söylemek<br />

çok doğru değil. Ama biz diyetisyenler olarak bu diyetteki<br />

birkaç konu başlığına kesinlikle karşı çıkıyoruz. Bunlardan<br />

birincisi, ekmek ile ilgili olan. Karatay’ın aksine mutlaka ekmek<br />

yenilmesi gerektiğini savunuyorum. Özellikle tam tahıl ekmeği<br />

gün içerisinde en az üç dilim tüketilmelidir. Tam tahıl ekmeği<br />

vücut için çok önemli. Özellikle B vitamini kaynağı olduğu için<br />

ileri yaşlarda daha da büyük önem kazanıyor. Bundan sonra<br />

gelen başlık ise ara öğün kullanımı. Yine Karatay’ın aksine günde<br />

en az beş öğün beslenmek gerekiyor. Üç ana öğününüzün<br />

yanına mutlaka ortalama 100 kalorilik<br />

en az iki ara öğün koymalısınız. Kan<br />

şekerinizin düzenlenmesi, vücudunuzun<br />

yağ depolamaması ve ana öğünlerinizde<br />

daha dengeli besin tüketmeniz<br />

açısından bu konu büyük önem taşıyor.<br />

Bu iki başlığın yanı sıra kolesterol<br />

ile ilgili olarak da Karatay diyeti şu an<br />

Sağlık Bakanlığı’nın incelemesine alınmış<br />

durumda.<br />

Diyet tam kelime anlamı ile ‘beslenme<br />

biçimi’ demektir. Karatay, Atkins<br />

veya Montignac diyeti gibi bir olgu çok<br />

doğru değil. Bir kişinin diyeti olamaz, bir<br />

kişinin beslenme biçimini uygulamak her bireyin metabolizmadaki<br />

farklılığına aykırıdır zaten. Bir hastalığın, özel bir durumun<br />

ve bir bölgenin diyeti olabilir. Diyabet diyeti (diyabette beslenme<br />

biçimi), zayıflama diyeti (zayıflamadaki beslenme biçimi), Akdeniz<br />

diyeti (Akdeniz beslenme biçimi) vb.<br />

Özel durumlarda bazı besinleri diyetinizde daha fazla tükettiğiniz<br />

zamanlar da olabilir. Protein diyeti ve antioksidan diyeti<br />

gibi. Proteinlerin daha geç emilmesi ve tokluk hissi vermesi<br />

ile metabolizmanızı hızlandırmasından faydalanarak dönemsel<br />

olarak proteinle zenginleştirilmiş bir beslenme biçimi uygula-<br />

74<br />

İnternet çağı olması sebebiyle bilgiye çok kolay ulaşıyoruz.<br />

Bir arama motoruna ‘diyet’ kelimesini yazdığınızda 18.600.000<br />

sonuç çıkıyor. Bu kadar bilgi karmaşasının içinde sonuç şu<br />

oluyor: Hiçbir şey yapmadan kaderimize razı olmak veya dönem<br />

dönem uyguladığımız diyetler ile giderek artan kilolarımız.<br />

yabilirsiniz.. Bunun adı da protein diyeti olur, fakat uzun süreli<br />

uygularsanız, böbrekleriniz yorulabilir.<br />

Özetle, diyeti uygulayacağınız zaman, boşlukta yazacak tek<br />

şey kendi isminiz olmalıdır. Aynı yaş, kilo, boy ve cinsiyetteki iki<br />

kişinin protein diyeti olsa dahi, uygulayacakları süre ve miktar<br />

farklı olacaktır. Diyetiniz sadece size özel olmalıdır. Metabolizmanızdaki<br />

farklılıklar, kişiye özelliği sağlamaktadır.<br />

Eğer amaç kilo vermek ise mahallenizdeki bakkalın size<br />

önereceği beslenme programını tam anlamıyla yaparsanız, vücudunuz<br />

uyduğunuz bu doğru ya da yanlış olan düzene bir<br />

tepki olarak ağırlık kaybeder. Önemli olan<br />

kilo vermek değil bunun devamlılığını<br />

sağlamaktır.<br />

Yaş ilerledikçe metabolizmanızın yavaşlaması<br />

ile kilo kaybetmeniz zaten zorlaşmaktadır.<br />

Örneğin 55 yaşınıza geldiğinizde<br />

haftada bir kilo zar-zor verirsiniz.<br />

Bunun üzerine bir de bu yaşa kadar denemediğiniz<br />

diyet programı kalmadıysa,<br />

bu zar-zor verilecek olan kilo maksimum<br />

300-400 gram olacaktır. Bu sebeple siz<br />

siz olun, kendi diyetinizi oluşturun. İsterseniz<br />

bir diyetisyenden (beslenme biçimini<br />

düzenleyen) yardım alarak bunu yapın,<br />

dilerseniz de okuduğunuz bilgileri karıştırarak kendi beslenme<br />

biçiminizi tanımlayın.<br />

Her yaşın metabolizma ihtiyaçları farklı olduğundan, her<br />

yaşa ayrı beslenme biçimi oluşturmalısınız. 0-5 yaş, 6-15 yaş,<br />

18-35 yaş, 35-55 yaş ve 55 yaş üzeri gibi dönemlerdeki diyetiniz<br />

olmalıdır. Sadece size özel olan, Ayşe hanım 18-35 yaş<br />

diyeti gibi. Yaşamımızın her döneminde hayattan aldıklarımız<br />

birbirinden farklı olduğu gibi, vücudumuza aldıklarımız da farklı<br />

olmak zorundadır.<br />

Düzenli diyetle, sağlıklı bir yaşam dilerim.


MAĞAZA<br />

MECİDİYEKÖY<br />

76<br />

PORSELEN<br />

VE SERAMİK<br />

CENNETİ<br />

<strong>Kütahya</strong> Porselen ve <strong>Kütahya</strong> <strong>Seramik</strong><br />

markalarının en yeni ve en çok tercih<br />

edilen ürün gruplarını Mecidiyeköy<br />

show house’unda bulabilirsiniz.


<strong>Kütahya</strong> Porselen firmasının en büyük<br />

show house’larından biri olan Mecidiyeköy<br />

mağazası, hem porselen konusunda<br />

hem de seramikte en yeni koleksiyonların<br />

ve en çok satan serilerin sergilendiği show<br />

house alanlarından biri. 1000 metrekareden<br />

oluşan mağazanın her katı yaklaşık 500 metrekarelik<br />

sergileme bölümlerinden oluşuyor.<br />

Hemen yanında, iki kattan oluşan seramik<br />

bölümünde, Red dot Best of the best ödülllü<br />

Versatile, Brezza cam koleksiyonları ve Orijitile<br />

koleksiyonları sergileniyor. Ayrıca sektörde<br />

en çok ziyaretçi ağırlayan mağazalardan<br />

biri olarak da biliniyor.<br />

<strong>Kütahya</strong> Porselen ürünlerinin sergilendiği<br />

show house’un birinci katında daha çok özel<br />

günlere yönelik yemek takımları, aksesuarlar<br />

ve dekorasyon ürünleri bulunuyor. Bu katta sunumu<br />

birbirinden şık iki farklı sofra tasarımı ile<br />

ziyaretçiler karşılanıyor. Yine aynı katta el yapımı<br />

ürünlerin sergilendiği bölümlerde, dekoratif<br />

olarak kullanılabilecek birçok ürün bulunuyor.<br />

Klasik elyapımı ürünler kadar ilgi çeken diğer<br />

ürün grubu ise <strong>Kütahya</strong> Porselen Artebianco<br />

markalı modern kahve fincanları. Yine elde<br />

üretilen bu ürünler incelikleriyle dikkat çekiyor.<br />

Gümüş sofra ürünleri ve kristal şamdanlar da<br />

bu katın parlayan yıldızları arasında.<br />

Show house’un ikinci katı, ağırlıklı olarak<br />

gündelik hayatta rahatlıkla kullanılabilecek<br />

ürün gruplarına ayrılmış. Bu katta yemek<br />

setleri, kahvaltı takımları, otel serileri bulunuyor.<br />

<strong>Kütahya</strong> Porselen’in renkli yüzü olan<br />

‘Naturaceram’lar ve yine onlar gibi tek parça<br />

olarak satılabilen ürün grupları bu katı<br />

daha da özel kılıyor. Bu bölümden alışveriş<br />

yapmak isteyenler diledikleri üründen, diledikleri<br />

sayıda alarak, kendi sofra takımlarını<br />

oluşturabiliyorlar. <br />

Adres: Ortaklar Cad. Bahçeler Sok. Efe Han 20<br />

Mecidiyeköy, İstanbul Tel: (0212) 274 42 84<br />

77


BAYİ<br />

OPAL YAPI<br />

Şirketiniz hakkında kısa bir bilgi verebilir misiniz? Ne<br />

kadar süredir <strong>Kütahya</strong> <strong>Seramik</strong> ile çalışıyorsunuz.<br />

Opal Yapı, 2004 yılında Alanya’da 4 ortağın işbirliği ile kuruldu.<br />

2008 yılında ortaklık yapısında değişikliğe giderek aile<br />

şirketi olarak devam etme kararı alındı. Şu anda Antalya’da bir<br />

show plaza, Alanya’da da iki showroom olmak üzere toplam<br />

üç mağaza ile faaliyet gösteriyoruz. 30’un üzerinde çalışanımız<br />

var. <strong>Kütahya</strong> <strong>Seramik</strong> ile iş ortaklığımız 2008 yılında başladı.<br />

<strong>Kütahya</strong> <strong>Seramik</strong> Yönetim Kurulu Başkanı Nafi Güral’ın hep<br />

daha iyiyi hedeflemesi, yenilikçi yapısı ve sektöre bakış açısındaki<br />

politikası, şirketimizin hedefleri ile paralellik gösteriyor.<br />

<strong>Kütahya</strong> <strong>Seramik</strong>’in ürün yelpazesinin çok geniş olması ve<br />

sektördeki ihtiyaçlara çok hızlı cevap verebilmesi bizi ekonomisinin<br />

büyük bir ksmı turizmden oluşan bölgemizde güçlü<br />

kılıyor. Çok önemli ve büyük çaplı projelerde çalışan bir firma<br />

olmamız nedeniyle zamanında teslimat çok önemli. Bunu da<br />

<strong>Kütahya</strong> <strong>Seramik</strong> ile bugüne kadar başarılı bir şekilde yerine<br />

getirdik ve markalaşma yolunda ciddi bir adım attık.<br />

<strong>Kütahya</strong> <strong>Seramik</strong> sizin için ne ifade ediyor?<br />

<strong>Kütahya</strong> <strong>Seramik</strong> bugün sektörde en güçlü markalar arasında.<br />

Bugünkü yönetim anlayışıyla bu konumunu daha da ileriye<br />

taşıyacağına olan inancım tam. Sadece hacimsel bir büyümenin<br />

dışında, <strong>Kütahya</strong> <strong>Seramik</strong>’in sosyal sorumluluk projelerinde<br />

gerek çevreye verdiği önem, gerekse eğitime verdiği inanılmaz<br />

katkı ile sektörde diğer firmalardan farklı bir yerde durduğunu<br />

görüyoruz. <strong>Kütahya</strong> <strong>Seramik</strong>’in kazandığı ödüller de markamızın<br />

ne kadar doğru işler yaptığının tescilidir. Bu ödüller sayesinde<br />

bizde firma olarak pazarda rekabet gücümüz ve markalaşma<br />

adına çok önemli katkılar sağladık.<br />

78<br />

<strong>Kütahya</strong> <strong>Seramik</strong> firmasının Alanya ve<br />

Antalya’daki en önemli iş ortaklarından biri<br />

olan Opal Yapı’nın satış politikası<br />

güven üzerine kurulu. Firma yönetici Sabri<br />

Kılıç ‘Paranızı kaybedebilirsiniz, ama tekrar<br />

kazanabilirsiniz fakat güveni kaybettiğiniz zaman<br />

tekrar yerine getirmek çok zor,’ diyor.<br />

<strong>Kütahya</strong> <strong>Seramik</strong> tüm iş ortaklarını ‘Yükselen Değerler’<br />

adı altında bir aile olarak görüyor. Siz de bu ailenin<br />

bir üyesi olarak Opal Yapı’nın satış ve pazarlama<br />

stratejileri ve vizyonu hakkında neler söylemek istersiniz?<br />

Opal Yapı olarak sektörde müşteri odaklı hareket ederek<br />

yenilikçi, öncü ve değişime ayak uyduran, kendini sürekli yenileyen<br />

bir yapıya sahip olduğumuzu ve bu yolda da devam<br />

edeceğimize inanıyorum. Çünkü artık sektörde kendini yenileyemeyen<br />

firmalar bu yarışta geri kalmakta. Nafi Bey’in de dediği<br />

gibi “Çağımız artık, kara tren devri değil, hızlı tren devridir.”<br />

Biz de bu hızlı tren devrine ayak uydurmak zorundayız. Opal<br />

Yapı’nın satış politikası güven üzerine kurulu.<br />

Paranızı kaybedebilirsiniz, ama tekrar kazanabilirsiniz fakat<br />

güveni kaybettiğiniz zaman tekrar yerine getirmek çok zor.<br />

2012 yılı ile beraber Opal Yapı’nın yeni projeleri, yatırım<br />

planları var mı?<br />

2011 yılında Antalya’da 3500 m2 üzerine kurulu bir show<br />

plaza yatırımı yaptık. Bölge için büyük bir ihtiyaçtı ve bu ihtiyacı<br />

giderdiğimize inanıyorum. Biraz nefes aldıktan sonra<br />

Akdeniz’de birkaç yeni mağaza ile ilerlemek istiyoruz.<br />

Türkiye’nin en büyük porselen ve seramik show plazası<br />

Antalya’da. Bu durum sizlere nasıl bir fayda sağlıyor?<br />

Mağazalarımızda bütün ürünleri teşhir etme imkanımız kısıtlı.<br />

Antalya’daki show plazada hemen hemen <strong>Kütahya</strong> <strong>Seramik</strong>’in<br />

ürettiği bütün ürünleri ve özellikle de yeni ürünleri çok hızlı bir<br />

şekilde müşteriye gösterebilme şansımız var. Lokasyon olarak<br />

da çok yakın bir bölgedeyiz, satışlarımıza da çok büyük bir katkısı<br />

olacağına inanıyorum.


KÜTAHYA PORSELEN CORNER İŞ ORTAĞI<br />

KÜPELİ ALIŞVERİŞ MERKEZİ<br />

Kartal’da hizmet veren Küpeli Kü<br />

Alışveriş Merkezi’nin<br />

yöneticisi Cemal Küpeli, başarılarının<br />

sırrının ‘kaliteli’ ürün seçimlerine<br />

bağlı olduğunu vurguluyor.<br />

80<br />

Mağazanızdan bahsedebilir misiniz? Ne zaman<br />

açıldı, hangi tip ürün gruplarına yer veriyorsunuz?<br />

Mağazamız 10 yıldır faaliyet göstermektedir. 1000 m2<br />

üzerine kurulu mağazamızdaki deneyimli ve tecrübeli personelimizle<br />

müşterilerimize kaliteli ve bilinçli bir şekilde ürün<br />

satışı yapıyoruz. Züccaciye, elektirikli ev aletleri, mobilya,<br />

beyaz eşya, ev tekstili, halı gibi dekorasyona dair her tür<br />

ürünü en kaliteli örneklerini seçmeye çalıştık.<br />

<strong>Kütahya</strong> Porselen ile işbirliğiniz ne zaman başladı?<br />

<strong>Kütahya</strong> Porselen ile 8 yıldır birlikte çalışıyoruz ve bu<br />

işbirliğinden de çok memnunuz çünkü <strong>Kütahya</strong> Porselen,<br />

müşterilerimizin tüm beklentilerini karşılıyor.<br />

Ürün grupları ile ilgili olarak müşterilerinizin beklenti<br />

ya da eleştirileri nelerdir?<br />

Eleştirilerimiz her zaman iyi yönde oldu. Siparişlerimizin<br />

zamanında ve eksiksiz bir şekilde giderilmesi, satış sonrası<br />

müşteri memnuniyetini en iyi şekilde cevap veriyor.<br />

İleriye dönük hedefleriniz neler?<br />

En önemli hedefimiz her zaman müşterilerimize daha<br />

iyi hizmet verebilmek. Mağaza sayımızı artırmak ve kaliteli<br />

ürünleri satışa sunmak. Özellikle de <strong>Kütahya</strong> Porselen gibi<br />

dünya markası olan yerli ürünlerimizi tüketicilerimizde daha<br />

fazla paylaşabilmek.


BİZDEN<br />

HABERLER<br />

‘’Bizim Ekip’’ buluşması<br />

15-18 Ocak tarihlerinde Türkiye’nin dört bir yanından<br />

gelen satış temsilcillerinin katılımıyla gerçekleşti.<br />

82<br />

Toplantı kapsamında <strong>Kütahya</strong> <strong>Seramik</strong> ve KYK Yapı Kimyasalları<br />

2011 yılı değerlendirme sunumları ardından, İnteraktif satış<br />

eğitimi, Antalya showroom ziyareti, geleneksel Futbol<br />

Turnuvası düzenlendi. 17Ocak’ta gerçekleşen gala<br />

gecesinde Bülent Serttaş sahne aldı. Gecede 2011 yılı Satış<br />

Temsilcileri ve turnuva şampiyonlarının ödülleri takdim edildi.<br />

3. Geleneksel futbol turnuvası ödülleri;<br />

En centilmen takım ödülü: Merkez Bölge<br />

En centilmen Futbolcu ödülü: Musa Aksu- Adana Bölge<br />

Turnuva Üçüncülük ödülü: İstanbul Bölge<br />

İkincilik ödülü: Diyarbakır Bölge<br />

Birincilik ödülü: Antalya Bölge<br />

Tavla turnuvası şampiyonu: Mehmet Kutluk- Gökraş Yapı/ Antalya<br />

<strong>Kütahya</strong> <strong>Seramik</strong> Yılın<br />

Satış Temsilcisi Ödülleri<br />

Samsun Bölge: MEHMET TEMEL NUR –<br />

SARILAR BOYA/SAMSUN<br />

İzmir Bölge: YASEMİN BEGİMGİL ÖZŞEKER-<br />

AYSA YAPI/BODRUM<br />

İstanbul Avrupa Bölge: GÜNAY GÖÇER-<br />

UYUMAZLAR YAPI /İSTANBUL<br />

İstanbul Anadolu Bölge: OGÜN AKÇA-<br />

ERDİ YAPI/-DÜZCE<br />

Diyarbakır Bölge: İZZETTİN OTKU-<br />

GÜVEN YAPI /BATMAN<br />

Bursa Bölge: UMUT TURAN- MERT YAPI/ BURSA<br />

Antalya Bölge: AYFER AKKAYA GELGÖR-<br />

ÖZ-KA YAPI /ANTALYA<br />

Ankara Bölge: AHMET HAMDİ KART-<br />

KONAL İNŞAAT/KONYA<br />

Adana Bölge: OYA SEYHAN- DÖNMEZ YAPI /<br />

ADANA


YÜKSELEN<br />

DEĞERLER<br />

TOPLANTISI<br />

<strong>Kütahya</strong> <strong>Seramik</strong> ve KYK Yapı<br />

Kimyasalları iş ortaklarının<br />

katılımıyla 18-21 Ocak tarihlerinde<br />

gerçekleşen bir diğer toplantı ise<br />

“Yükselen Değerler 2012” buluşması<br />

oldu. Toplantıya Türkiye’nin dört bir<br />

yanından gelen 340 kişi katıldı.<br />

KYK Yapı Kimyasalları Genel Müdür Yardımcısı<br />

Uğur Kavukçuer, <strong>Kütahya</strong> <strong>Seramik</strong> Fabrika<br />

Müdürü Celal Üstündağ’ın 2011 yılı genel değerleme-<br />

leri ile başlayan toplantılar, <strong>Kütahya</strong> Porselen Sanayi<br />

A.Ş. Yönetim Kurulu Üyesi Erkan Güral’ın 2011 yılı<br />

firma faaliyetleri hakkındaki konuşması ile devam etti.<br />

<strong>Kütahya</strong> Porselen Sanayi A.Ş. Yönetim Kurulu Baş-<br />

kanı Nafi Güral’ın aile ve değerler üzerine yaptığı ko-<br />

nuşmasında duygulu anlar yaşandı. Aile kavramından<br />

bahseden Nafi Güral, eşi Gülsüm Güral’ı ve ailesinin<br />

diğer üyelerini sahneye davet ederek güçlü bir ailenin<br />

önemini ve duruşunu bir kez daha göstermiş oldu.<br />

Sunuculuğunu, ünlü spor spikeri Dilara Gönder’in<br />

yaptığı Yükselen Değerler 2012 gala gecesinde, ge-<br />

leneksel tavla turnuvası ödülü yanı sıra, 2011 yılının<br />

satış değerlendirmeleri sonucu başarılı olan iş ortak-<br />

ları, bölgesel ve Türkiye bazında <strong>Kütahya</strong> <strong>Seramik</strong><br />

ciro ve metrekare ödülleri ile KYK Yapı Kimyasalları<br />

Tonaj ödülleri görkemli bir törenle sahiplerini buldu.<br />

BÖLGESEL<br />

CİRO ÖDÜLLERİ<br />

Samsun Bölge<br />

Samsun Bölge Ciro Üçüncüsü: Kalfalar Yapı- Trabzon<br />

Samsun Bölge Ciro İkincisi: Kadıoğlu İnşaat- Erzurum<br />

Samsun Bölge Ciro Birincisi: Sarılar Boya- Samsun<br />

İzmir Bölge<br />

İzmir Bölge Ciro Üçüncüsü: Ali Ağa Mete Yapı- İzmir<br />

İzmir Bölge Ciro Birincisi: Çaba Konut İnşaat- İzmir<br />

İzmir Bölge Ciro Birincisi: Kulalılar Yapı- İzmir<br />

İstanbul Avrupa Bölge<br />

İstanbul Avrupa Bölge Ciro Üçüncüsü: Çalıklar <strong>Seramik</strong> - İstanbul<br />

İstanbul Avrupa Bölge Ciro İkincisi: Tatarlı İnşaat - İstanbul<br />

İstanbul Avrupa Bölge Ciro Birincisi: Uyumazlar İnşaat- İstanbul<br />

İstanbul Anadolu Bölge<br />

İstanbul Anadolu Bölge Ciro Üçüncüsü: Taşkent Yapı -İstanbul<br />

İstanbul Anadolu Bölge Ciro İkincisi: Demirhanlar <strong>Seramik</strong> - Gebze<br />

Kocaeli<br />

İstanbul Anadolu Bölge Ciro Birincisi: Erdi Yapı -Düzce<br />

Diyarbakır Bölge<br />

Diyarbakır Bölge Ciro Üçüncüsü:Ataş İnşaat - Diyarbakır<br />

Diyarbakır Bölge Ciro İkincisi: Harran İnşaat Malzemeleri- Şanlıurfa<br />

Diyarbakır Bölge Ciro Birincisi: Karakaya İnşaat- Elazığ<br />

Bursa Bölge<br />

Bursa Bölge Ciro Üçüncüsü: Yurdagül Boya- <strong>Kütahya</strong><br />

Bursa Bölge Ciro İkincisi: Motif Yapı- Bursa<br />

Bursa Bölge Ciro Birincisi: Met-in Yapı - Bursa<br />

Antalya Bölge<br />

Antalya Bölge Ciro Üçüncüsü: Aymer Yapı -Antalya<br />

Antalya Bölge Ciro İkincisi: Opal Yapı -Alanya Antalya<br />

Antalya Bölge Ciro Birincisi: Özka Yapı - Antalya<br />

Ankara Bölge<br />

Ankara Bölge Ciro Üçüncüsü: Kaşıkçı Yapı - Kayseri<br />

Ankara Bölge Ciro İkincisi: Konal İnşaat- Konya<br />

Ankara Bölge Ciro Birincisi: Arma <strong>Seramik</strong>- Ankara<br />

Adana Bölge<br />

Adana Bölge Ciro Üçüncüsü: Karakayalar <strong>Seramik</strong>- Osmaniye<br />

Adana Bölge Ciro İkincisi: Yücesoy İnşaat- Mersin<br />

Adana Bölge Ciro Birincisi: Dönmez Yapı - Adana<br />

83


BİZDEN<br />

HABERLER<br />

84<br />

KYK YAPI KİMYASALLARI<br />

ÖDÜLLERİ<br />

Bölgesel tonaj<br />

ANTALYA BÖLGE<br />

Tonaj Üçüncüsü: Taşka Mimarlık- Antalya<br />

Tonaj İkincisi: Isparta Yapı 32 İnşaat-Isparta<br />

Tonaj Birincisi: Aymer İnşaat- Alanya<br />

İZMİR BÖLGE<br />

Tonaj Üçüncüsü: Büke Yapı-Denizli<br />

Tonaj İkincisi: Kulalılar İnşaat-İzmir<br />

Tonaj Birincisi: Çaba İnşaat- İzmir<br />

MERKEZ BÖLGE<br />

Tonaj Üçüncüsü: Yurdagül Boya- <strong>Kütahya</strong><br />

Tonaj İkincisi: Halil Sepet-Tavşanlı<br />

Tonaj Birincisi: <strong>Kütahya</strong> Demir Ticaret- <strong>Kütahya</strong><br />

İSTANBUL BÖLGE<br />

Tonaj Üçüncüsü: SRN Yapı-İstanbul<br />

Tonaj İkincisi: Çalıklar İnşaat-İstanbul<br />

Tonaj Birincisi: Demirhanlar Yapı-İstanbul<br />

BURSA BÖLGE<br />

Tonaj Üçüncüsü: Kardeşler İnşaat-İnegöl<br />

Tonaj İkincisi: Mertaş İnşaat-Balıkesir<br />

Tonaj Birincisi: Erdi Yapı-Düzce<br />

KARADENİZ BÖLGE<br />

Tonaj Üçüncüsü: Kadıoğlu İnşaat- Erzurum<br />

Tonaj İkincisi: Sarılar Boya- Samsun<br />

Tonaj Birincisi: Kutluser İnşaat-Samsun<br />

DİYARBAKIR BÖLGE<br />

Tonaj Üçüncüsü: Harran İnşaat- Şanlıurfa<br />

Tonaj İkincisi: Karakaya İnşaat- Elazığ<br />

Tonaj Birincisi: Alpagat Ltd.Şti.-Nusaybin Mardin<br />

ADANA BÖLGE<br />

Tonaj Üçüncüsü: Tasgül İnşaat- Tarsus<br />

Tonaj İkincisi: Gökler Ticaret- Gaziantep<br />

Tonaj Birincisi: Yücesoy İnşaat-Mersin<br />

ANKARA BÖLGE<br />

Tonaj Üçüncüsü: Konal İnşaat-Konya<br />

Tonaj İkincisi: Yelkenoğlu A.Ş.-Kayseri<br />

Tonaj Birincisi: Kaşıkçı Yapı- Kayseri<br />

MANTOTHERM<br />

DIŞ CEPHE ÖDÜLLERİ<br />

TÜRKİYE MANTOLAMA METRAJ BEŞİNCİSİ: Halil Sepet-<br />

Tavşanlı<br />

TÜRKİYE MANTOLAMA METRAJ DÖRDÜNCÜSÜ: Dağ Mimarlık-<br />

Bozüyük<br />

TÜRKİYE MANTOLAMA METRAJ ÜÇÜNCÜSÜ:<br />

Volkan Yıldız İnşaat- Ankara<br />

TÜRKİYE MANTOLAMA METRAJ İKİNCİSİ:<br />

Çalışkan Mühendislik- Kırşehir<br />

TÜRKİYE MANTOLAMA METRAJ BİRİNCİSİ:<br />

Kaşıkçı Yapı- Kayseri<br />

KYK YAPI KİMYASALLARI<br />

TÜRKİYE TONAJ SIRALAMASI<br />

ÖDÜLLERİ<br />

TONAJ BEŞİNCİSİ: Konal İnşaat-Konya<br />

TONAJ DÖRDÜNCÜSÜ: Erdi Yapı- Düzce<br />

TONAJ ÜÇÜNCÜSÜ: Yücesoy İnşaat- Mersin<br />

TONAJ İKİNCİSİ: Yelkenoğlu İnşaat-Kayseri<br />

TONAJ BİRİNCİSİ: Kaşıkçı Yapı- Kayseri<br />

KÜTAHYA SERAMİK TÜRKİYE<br />

METRAJ ŞAMPİYONU<br />

Konal İnşaat- Konya<br />

KÜTAHYA SERAMİK TÜRKİYE<br />

CİRO SIRALAMASI ÖDÜL<br />

DAĞILIMI<br />

<strong>Kütahya</strong> <strong>Seramik</strong> Türkiye Ciro Sıralaması Üçüncüsü:<br />

Erdi Yapı-Düzce<br />

<strong>Kütahya</strong> <strong>Seramik</strong> Türkiye Ciro Sıralaması İkincisi:<br />

Konal İnşaat- Konya<br />

<strong>Kütahya</strong> <strong>Seramik</strong> Türkiye Ciro Sıralaması Birincisi:<br />

Arma <strong>Seramik</strong>- Ankara<br />

BREZZA ÖDÜL SIRALAMASI<br />

Brezza Türkiye Ciro Sıralaması Üçüncüsü:<br />

Arma <strong>Seramik</strong>- Ankara<br />

Brezza Türkiye Ciro Sıralaması İkincisi: Opal Yapı-Alanya<br />

Brezza Türkiye Ciro Sıralaması Birincisi: Aymer Yapı - Alanya


BİZDEN<br />

HABERLER<br />

BİRLİKTEN KUVVET DOĞDU!<br />

<strong>Kütahya</strong> <strong>Seramik</strong>, dünyanın en büyük banyo gereçleri üreticisi Ideal Standard’ın<br />

distribütörü Ece Grup’la önemli bir iş ortaklığı anlaşması imzaladı.<br />

86<br />

<strong>Seramik</strong> sektöründe öncü ve farklı tasarımların yaratıcı markası <strong>Kütahya</strong> <strong>Seramik</strong> ile Ideal Standard<br />

International Türkiye temsilcisi Ece Grup, 16 Ocak Pazartesi günü <strong>Kütahya</strong> <strong>Seramik</strong> show<br />

house’unda düzenledikleri basın toplantısında yaptıkları iş birliğinin detaylarını açıkladılar. Bu anlaşma<br />

ile, dünyaca ünlü banyo gereçleri üreticisi Ideal Standard ve Jado markasının ürünleri 1 Şubat’tan<br />

itibaren <strong>Kütahya</strong> <strong>Seramik</strong>’in tüm mağazalarında satışa sunularak tüketiciyle buluşacak. Bu sayede<br />

tüketiciler <strong>Kütahya</strong> <strong>Seramik</strong> mağazalarından yer ve duvar seramiklerinin yanı sıra küvet, hidromasaj<br />

sistemleri, banyo mobilyaları, vitrifiye seramik ürünler ve banyo aksesuarlarını da temin edebilecekler.<br />

“Total Bathroom” sloganıyla tüm banyo ürünlerini portföyünde bulunduran Ideal Standard ürünleriyle<br />

beraber, <strong>Kütahya</strong> <strong>Seramik</strong> mağazaları komple banyo çözümleri sunan merkezler haline geldi.<br />

<strong>Kütahya</strong> <strong>Seramik</strong> Porselen Turizm A.Ş. Yönetim Kurulu Üyesi Erkan Güral, düzenlenen basın<br />

toplantısında yapılan iş ortaklığıyla ilgili şu bilgileri verdi: “<strong>Kütahya</strong> <strong>Seramik</strong> olarak satışa sunduğumuz<br />

ürün yelpazesini her geçen gün genişletmeye ve tüketicilerimize beğenilerine uygun farklı alternatifler<br />

sunmaya devam ediyoruz. Bu kapsamda Ece Grup ile yaptığımız bu iş birliği bizim için büyük önem<br />

taşıyor. 1 Şubat’tan itibaren, yer ve duvar seramiklerimizin yanı sıra Ideal Standard ve Jado ürünlerini<br />

de <strong>Kütahya</strong> <strong>Seramik</strong> müşterileriyle <strong>buluştu</strong>rarak mağazalarımızda A’dan Z’ye banyolarını oluşturmalarını<br />

sağlayacağız. Böylelikle banyo kategorisinde sunduğumuz ürün gamı da tamamlanmış oldu. Bu iş<br />

ortaklığının <strong>Kütahya</strong> <strong>Seramik</strong> ve Ece Grup’un yanı sıra sektörümüzün gelişimine de katkı sağlayacağına<br />

inanıyoruz.” Toplantıda konuşan Ideal Standard Türkiye Satış ve Pazarlama Müdürü Yakup Fırat, Ideal<br />

Standard’ın çalıştığı ünlü tasarımcılarla tüketicilere fonksiyonel ve estetik ürünler sunan, dünya çapında<br />

bilinirliği çok yüksek bir marka olduğunu vurguladı: “Yaptığımız bu iş birliğiyle <strong>Kütahya</strong> <strong>Seramik</strong> mağazalarında<br />

dünyanın en lüks showroom’ları ile aynı ürünlerin kullanıcılara sunulacağını, yeni yapılanmanın<br />

<strong>Kütahya</strong> <strong>Seramik</strong>’in küresel marka olma yolunda önemli bir adımı olmasının yanı sıra, Ideal Standard’ın<br />

da daha fazla kullanıcıyla buluşmasını sağlayacağını söyleyebiliriz.”


Nafi Güral “Yaşam Boyu<br />

Başarı Ödülü”ne layık görüldü<br />

ODTÜ Genç Girişimciler Topluluğu tarafından düzenlenen<br />

“1. Girişimcilik Ödülleri”nde “Yaşam Boyu Başarı Ödülü” <strong>Kütahya</strong><br />

Porselen Sanayi A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Nafi Güral’a verildi.<br />

<strong>Kütahya</strong> Porselen Sanayi A.Ş. Yönetim<br />

Kurulu Başkanı Nafi Güral,<br />

ODTÜ Genç Girişimciler Topluluğu tarafından<br />

düzenlenen “1. Girişimcilik Ödülleri”nde<br />

“Yaşam Boyu Başarı Ödülü”ne layık görüldü.<br />

İş hayatında 50 yılı geride bırakan duayen<br />

sanayici Nafi Güral, 24 Aralık’ta ODTÜ<br />

Kültür ve Kongre Merkezi’nde düzenlenen<br />

törenle ödülünü aldı. Nafi Güral, girişimciliğin<br />

önemini vurgulamak ve öğrencilerle<br />

girişimcileri <strong>buluştu</strong>rmak amacıyla yapılan<br />

törende, bu ödülü almaktan büyük mutluluk<br />

duyduğunu belirterek şunları söyledi:<br />

“Artık gençler bazı şeylerin farkına vardı. İş<br />

kurmak, iş bulmaktan daha kolay. Bizlere<br />

düşen bu gençlerin yanında olmak.”<br />

Yönetim Kurulu Başkanlığını üstlendiği<br />

<strong>Kütahya</strong> <strong>Seramik</strong> markasının yaratmış<br />

olduğu “Üniversite-Sanayi İşbirliği” projesi<br />

kapsamında, 2011 yılı içinde 14 farklı<br />

üniversitede 1000’e yakın üniversite öğrencisi<br />

ile buluşan ve deneyimlerini paylaşan<br />

Nafi Güral, her fırsatta gençlere girişimcilikten<br />

korkmamaları ve risk almaktan<br />

çekinmemeleri gerektiğini vurguluyor. <br />

87


BİZDEN<br />

HABERLER<br />

GENÇLERE ALTIN ÖĞÜTLER<br />

<strong>Kütahya</strong> Dumlupınar Üniversitesi Genç Girişimciler Kulübü ile Türkiye İş Kurumu Genel<br />

Müdürlüğünün işbirliği ile gerçekleştirilen “Çalışma Hayatı ve İstihdam” konulu kariyer günü<br />

etkinliğinin konuşmacı konuğu KÜTSO Yönetim Kurulu Başkanı ve işadamı Nafi Güral’dı.<br />

Nafi Güral, DPÜ’lü öğrencilerle tecrübelerini paylaştı. İşte “altın öğütler” ile dolu o konuşma…<br />

“Çok yakın bir geçmişte böyle bir toplantıda<br />

genç bir arkadaşım bana, ekmeğinizi<br />

bizimle paylaştığınız için teşekkür<br />

ederim dedi. Hiçbir anlam veremedim.<br />

Ekmeğimizi paylaşmak. Böyle anlamsız<br />

anlamsız baktığımı görünce açıklama ihtiyacı<br />

duydu; sizin tecrübeleriniz sizin ekmeğiniz,<br />

tecrübelerinizi bizimle paylaştığınız<br />

için biz ekmeğinizi bizimle paylaştığınızı<br />

düşünüyoruz. Gencecik bir beyinden çıkan<br />

düşünce bu.” Zaman zaman bunu kullanıyorum…<br />

Bu nedenle bu genç beyinlerin<br />

kendilerini hangi anlamda, hangi kulvarda<br />

motive etmeleri söz konusu ise bu kulvarda<br />

kendilerini geliştirirler. Hayata atılacaksanız<br />

hayata atıldığınız zaman çeşitli kulvarlar<br />

var, sizi bekliyor. Bu kulvarlarda yol<br />

alacaksınız, yönetici olmak isterseniz de,<br />

muhakkak girişimci olmanız lazım. Kendi<br />

işinizi kuracaksanız da mutlaka girişimci<br />

olmanız lazım. Kamuda görev yapacaksanız<br />

da mutlaka girişimci olmanız lazım<br />

ki, kendinizi geliştirebilesiniz. Aksi takdirde<br />

sıradan bir kişi olmaktan öteye geçemezsiniz.<br />

Bunun için de girişimciliği istemek<br />

lazım, başarıyı istemek lazım. Başarıyı isterseniz<br />

mutlak surette ama mutlak surette<br />

bunu yakalarsınız. Zaman zaman bana<br />

sorarlar başarının sırrı nedir diye. Değerli<br />

arkadaşlar başarının sırrı diye bir şey yok.<br />

Başarının olmazsa olmazları belli. Bir defa<br />

isteyeceksiniz, çok çalışacaksınız olması<br />

lazım gelen kurallara mutlaka uyacaksınız .<br />

Eğitiminizin iyi olması lazım. Eğitim sadece<br />

okuryazarlık olarak ya da sadece üniversite<br />

bitirmiş olarak algılamayın kendinizi sosyal<br />

88<br />

anlamda geliştirmelisiniz, kültürel anlamda<br />

geliştirmeli dünyadan haberdar olmalısınız.<br />

İnsanlardan haberdar olmalısınız. Bir<br />

başka faktör sağlığımız. Sağlığımıza dikkat<br />

etmemiz lazım. Sağlıklı olabildiğiniz zaman<br />

ancak bir şeyler yapmak mümkün. Sağlıksız<br />

insanın hiçbir şey yapması mümkün<br />

değildir. Sosyal çevreye uyum son derece<br />

önemlidir. Zaman zaman rastlarsınız çevreye<br />

uyumsuz insanlara. Uyumsuz insanların<br />

bıraktığı rahatsızlığı biliyorum. Sosyal çevreye<br />

uyum da son derece önemlidir. Sosyal<br />

sorumluluk projelerine mutlaka katkınız<br />

olması lazım. Sosyal sorumluluk projelerinde<br />

bulunmanız hem kariyerinizin gelişmesi<br />

hem de kişisel gelişiminiz anlamında son<br />

derece önemlidir. Bu nedenle buralarda<br />

mutlaka görev almalısınız; artıları mutlaka<br />

olur, bunu göreceksiniz. Daha sonra bunu<br />

genişletmek mümkün. Teknolojiye uyum.<br />

Biliyorsunuz şu anda bir bilgi çağı yaşıyor<br />

Türkiye. Bu bilgi çağının gereklerini mutlaka<br />

yerine getirmeniz lazım. Bunları dilediğiniz<br />

kadar uzatabilirsiniz demek ki bu faktörlerin<br />

bünyemizde toplanıyor olması lazım.<br />

Bir başka faktör çevremiz. Eğer çevrenizde<br />

olumsuz düşünen insanlarla yan yanaysanız<br />

ister istemez o olumsuzluklardan etkilenirsiniz.<br />

Çevrenizde pozitif düşünen insanlar<br />

olmalı, negatif düşünen insanlardan<br />

uzaklaşmamız lazım. Bilgisinden, görgüsünden,<br />

kültüründen, dünya görüşünden<br />

yararlanamadığınız çevre size yüktür. Hatta<br />

eksi göstergeler veren çevreniz olursa<br />

bunlar da sizin için zararlıdır. Ben 50 yılını<br />

tamamlamış bir sanayici olarak buradayım.<br />

Bu elli yıllık hayatımda yaşadıklarımı bir kenara<br />

not ettiğimde, şöyle arkaya dönüp<br />

baktığımda pişman olduğum hiçbir şeyi<br />

görmüyorum. Çünkü ben hiçbir hareketimi,<br />

hiçbir kararımı düşünmeden, değerlendirmeden,<br />

tartmadan, çevreme danışmadan<br />

vermem. Sizlere de tavsiyem mutlak<br />

surette çevrenizle iyi ilişkiler, iyi diyaloglar<br />

içinde olun. Bu iyi diyaloglar sizin daha az<br />

hata yapmanız konusunda size çok önemli<br />

katkılar sağlayacaktır. Ben kendimden hep<br />

daha yaşlı daha birikimli insanlarla arkadaşlık<br />

ettim. Çünkü onlar benim yaşadığımı<br />

yaşamışlardı. Ben onların yaşadıkları<br />

yaşı yaşamadım ama onların yanında geze<br />

geze dolaşa dolaşa o yaşların olgunluğunu<br />

algılamaya çalıştım. Bir genel müdüre<br />

nasıl hitap edilir, bir bakandan nasıl randevu<br />

alınır, nasıl gidilir, konuya nasıl girilir,<br />

bir toplantıda nasıl yemek yenilir, bunun<br />

sırası nedir gibi hem sosyal anlamda hem<br />

de ekonomik anlamda tecrübelerinden<br />

yararlandım. Onların içerisinde siyasetçiler<br />

vardı, valiler vardı, komutanlar vardı, doktorlar<br />

vardı, adliye mensupları vardı ve ben<br />

bu insanların yanında çok şeyler öğrendim.<br />

Bu vesile ile sizlere de tavsiyem birikimli<br />

insanların yanında olun, bu birikimleri, bu<br />

insanların yanında olmak ile elde edeceğiniz<br />

değerleri daha sonra fark edeceksiniz,<br />

anında fark etmeniz mümkün olmuyor.<br />

Çevrenizde daima atak insanlar olmalı, bir<br />

şeyler yapmak isteyen, başarmak isteyen<br />

insanlar olmalı, onlarla aynı potanın içerisinde<br />

olun. Eğer duraklık varsa bu duraklık<br />

ister istemez sizi etkiler” dedi.


NAF GÜRAL:<br />

HAYAL ETMEK<br />

BAARI ÇN ÖNEML<br />

BR FARKTIR<br />

<strong>Kütahya</strong> Porselen Sanayi A..<br />

Yönetim Kurulu Bakan<br />

Sayn Nafi GÜRAL, <strong>Kütahya</strong><br />

Teknik ve Endüstri Meslek<br />

Lisesi’nde örencilere eitim ve<br />

i hayatndaki deneyimlerini,<br />

tavsiyelerini anlatt. <strong>Kütahya</strong> l<br />

Milli Eitim Müdür Yardmcs<br />

Ramazan Çekiç, <strong>Kütahya</strong> Teknik<br />

ve Endüstri Meslek Lisesi<br />

Müdürü Yüksel Kaçmaz’n,<br />

öretmenlerin ve örencilerin<br />

katld konferans ilgi ve<br />

dikkatle dinlendi.<br />

Nafi Güral konumasnda unlar söyledi: “Hayal etmek,<br />

baar için önemli bir farktr. Mahcubiyet kiiyi geriletir,<br />

kendine güvenen insan mahcubiyet hissetmez. Kendimize güvenmeliyiz<br />

ki her türlü baary elde edelim. Toplum önünde konuun,<br />

insanlarn sizi dinleyecei konular seçin. Konuan insan kendini<br />

ifade eder, kendini kabul ettirir. Konumak için bilgiye ihtiyaç vardr.Yorulmak,<br />

usanmak, bkmak, bezginlik, umutsuzluk gibi kelimeleri<br />

hayatnzdan çkartn. nsan tabi ki yorulur, ancak kendimi<br />

yorulmam diye inandrmm. Sizlere tavsiyem, yorgunluk hissettiinizde<br />

daha çok çalmanz”.<br />

“HÇ BR E<strong>NG</strong>EL SZ YOLUNUZDAN ALIKOYMASIN”<br />

“Bir ie karar verdiinizde mutlaka peinden koun. Hiçbir zaman<br />

hiçbir engel sizi yolunuzdan alkoymasn. Mazereti de hayatnzdan<br />

çkartn. hayatnda arkadalarma bakarm, baar varsa<br />

arkadalarma, baarszlk varsa aynaya bakarm. Aynaya bakan<br />

insan eksikliklerini görür. leride lider olunca bu sözleri hatrlarsnz.<br />

Lider olmak çok zordur ama imkânsz deildir. Sradan bir insan<br />

olursanz kimse sizi ciddiye almaz. Lider olacaksanz baz kurallar<br />

bilmelisiniz. Öreneceksiniz, bildiklerinizi öreteceksiniz,<br />

özverili, fedakâr davranp, örnek olacaksnz. Bu vasflara sahip<br />

olan insan örnek olur böyle olunca da lider olursunuz. Baka bir örnek,<br />

Fatih Sultan Mehmet stanbul’u fethetmeyi hedef koyuyor ve<br />

bunu baaryor. nancn sonucu bu baardr. Mustafa Kemal Atatürk,<br />

ar artlar altnda Kurtulu Savan kazanyor. Bu nedenle<br />

kendinizi imdiden hazrlamalsnz.”<br />

“HAYALLERNZN PENDEN GDN”<br />

“Üniversiteye girmi olmakla iiniz bitmiyor, oradan mezun<br />

olmak gerekir, master, i sahibi olmak, ev sahibi olmak, ama bugünden<br />

kendinizi hazrlamalsnz, her zorluun üstesinden gelebileceinize<br />

inanmalsnz. Hayallerinizin peinden gitmelisiniz,<br />

hayatta bir takm sürprizler vardr. Kendine güvenmek bu skntlarn<br />

almasnda önemli bir etkendir. Mezun olunca sizi i hayat<br />

bekliyor. Sosyal sorumluluk projelerinde görev aln. Sivil toplum<br />

kurulularnda görev aln, bu vesile ile topluma güzel hizmetler<br />

sunarsnz. çinde bulunduunuz ya çok önemli, bu ya dönemini<br />

deerlendirin. Havai bir yaant içinde olmay asla ve asla düünmeyin.<br />

Bunlar yaparsanz yarn güçlü, baarl, lider i insan olursunuz.<br />

Ekonomik beklentileriniz de bununla gerçekleir. nann i<br />

kurmak, i bulmaktan daha kolaydr. Sizin yetenekleriniz gelimise,<br />

insanlar sizi çaltrmak ister, baka bir iyerinde çalmak<br />

size baka bir pencereden bakmay salar. 10 ya snr, bu yalarda<br />

i hayatyla tanmak önemli bir katkdr.”<br />

“BAARI ÇN ÇOK ÇALIMALISINIZ”<br />

“Baarnn srr yoktur. Baar için çok çalmak lazmdr. Ba-<br />

arda bir sr aramayn, eer bir sr ararsanz bu sizin beyninizdir,<br />

beyniniz ile baarmay isteyeceksiniz. hayatnda 50 yl tamamladm,<br />

hala öreniyorum. Örencilerle bulutuumuz böyle programlarda<br />

gençlerden çok ey öreniyorum. Kapm her zaman sizlere<br />

açk. Lütfen konuun, göreceksiniz konutukça kendinizi daha<br />

güzel ifade edeceksiniz.”<br />

89


BİZDEN<br />

HABERLER<br />

90<br />

<strong>Kütahya</strong> <strong>Seramik</strong> Facebook<br />

En İyi Uygulama Tasarım Yarışması<br />

<strong>Kütahya</strong> <strong>Seramik</strong> en güzel banyo veya mutfak tasarımı<br />

konulu ‘’En iyi Uygulama Tasarım Yarışması’’ sonuçlandı.<br />

Jüri tarafından beğenilen tasarımların<br />

facebook üzerinden<br />

yayına alınarak, facebook kullanıcıları<br />

tarafından en çok beğenilen tasarımların<br />

ödüllendirildiği yarışmada mekana<br />

uygun ürün kullanımı, tasarımda kullanılan<br />

fileli ürünler, bordür (inox metal ve<br />

Brezza cam bordürler), mekanın renk<br />

ve görsellik kriterleri baz alınarak değerlendirmeler<br />

yapıldı.<br />

Yarışmanın birincisi Ertuğrul Uysal<br />

(Tatarlı İnşaat/İstanbul) kişiye özel,<br />

Kareo 2010 Banyo Tasarım Programı<br />

lisansı, yarışmanın ikincisi Fatih Kalkan<br />

(KMZ Korkmaz Yapı/Sakarya)ve üçüncüsü<br />

Seda Yıldız (Tatarlı İnşaat/İstanbul)<br />

<strong>Kütahya</strong> Porselen’den Çay Seti<br />

kazandılar.<br />

Yarışmanın birincisi Ertuğrul Uysal (Tatarlı İnşaat/İstanbul) üstte solda<br />

yarışmanın ikincisi Fatih Kalkan (KMZ Korkmaz Yapı/Sakarya) üstte sağda<br />

üçüncüsü Seda Yıldız (Tatarlı İnşaat/İstanbul) altta


<strong>Kütahya</strong> <strong>Seramik</strong><br />

<strong>Bodrumlularla</strong> <strong>buluştu</strong><br />

<strong>Kütahya</strong> <strong>Seramik</strong>’in Bodrum’daki iş ortağı Aysa<br />

Yapı’nın yeni showroom’u görkemli bir törenle açıldı.<br />

Türkiye’nin dört bir tarafına yayılmış geniş bayi ağı ve 5 kıtada<br />

52 ülkeye gerçekleştirdiği ihracatı ile sektörün başrol oyuncularından<br />

<strong>Kütahya</strong> <strong>Seramik</strong>’in yepyeni ürünleri Aysa Yapı’nın Kıbrıs<br />

Şehitler Caddesi’nde açtığı showroom’uyla Bodrumluların beğenisine<br />

sunuldu. <strong>Kütahya</strong> <strong>Seramik</strong> iş ortağı Aysa Yapı’nın showroom’u 24<br />

Aralık 2011 Cumartesi günü görkemli bir törenle açıldı. 200 metrekarelik<br />

showroom’da <strong>Kütahya</strong> <strong>Seramik</strong>’in dijital baskı teknolojisiyle üretilen<br />

Origitile koleksiyonunun yanı sıra Brezza ve dünyanın en prestijli<br />

tasarım ödüllerine sahip Versatile koleksiyonu da sergileniyor.<br />

Aysa Yapı’nın sahipleri Savaş ve Nazan Özgürol çiftinin ev sahipliği<br />

yaptığı açılışa Bodrum Belediye Başkanı Mehmet Kocadon, Bodrum<br />

Ticaret Odası Başkanı Mahmut Kocadon, Boder Başkanı Halil<br />

Özyurt, <strong>Kütahya</strong> Porselen Sanayi A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Nafi<br />

Güral, KYK Yapı Kimyasalları Yönetim Kurulu Başkanı Onur Sürmeli,<br />

KYK Yapı Kimyasalları Genel Müdür Yardımcısı Uğur Kavukçuer,<br />

<strong>Kütahya</strong> <strong>Seramik</strong> İzmir Bölge Müdürü Kürşad Erdem ve KYK Yapı<br />

Kimyasalları İzmir Bölge Müdürü Tamer Gerekli katıldı. <br />

Aysa Yapı: Kıbrıs Şehitleri Cad. No: 66 Bodrum / Muğla.<br />

Tel: 0 252 316 63 78 – 0 252 316 63 88<br />

ULUDA ÜNVERSTES BZMLEYD!<br />

Mimarlk örencilerine mesleki bilgi ve deneyim kazandrmay<br />

hedefleyen <strong>Kütahya</strong> <strong>Seramik</strong>, 9 Aralk tarihinde<br />

Uluda Üniversitesi Mühendislik Mimarlk<br />

Fakültesi Mimarlk Bölümü örencilerini arlad.<br />

<strong>Kütahya</strong> <strong>Seramik</strong>’in düzenledii eitim program kapsamnda örencilere<br />

yer-duvar seramikleri, srl porselen seramik, cam mozaik<br />

serisi Brezza, dijital ürün serisi Origitile ve yap kimyasallar ürünleri<br />

ve bu ürünlerin kullanm alanlar hakknda detayl bilgiler verildi.<br />

Ürünlerin üretim aamalarn yerinde görme frsat bulan örenciler,<br />

showroom ziyareti ile yaayan mekanlar incelediler.<br />

91


BİZDEN<br />

HABERLER<br />

GİRİŞİMCİLİK<br />

KONSEYİ<br />

KURULDU<br />

Türkiye’de girişimciliğin geliştirilmesine<br />

yönelik çalışmaları bir çatı altında<br />

toplayarak stratejiler oluşturulmasını<br />

ve uygulamaya geçirilmesini sağlamak<br />

amacıyla Girişimcilik Konseyi kuruldu.<br />

Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün’ün yanı<br />

sıra Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı<br />

Rifat Hisarcıklıoğlu ve TÜGİK Genel Başkanı Erkan Güral’ın da<br />

aralarında bulunduğu konsey çatısı altındaki 32 kurum ve kuruluşun<br />

temsilcisi, Girişimcilik Manifestosuna imza attı.<br />

GİRİŞİMCİLİK MANİFESTOSU<br />

“Ülkemizin çalışkan ve dürüst girişimcileri için, 32 kuruluş,<br />

aynı çatı altında toplanarak güçlerimizi birleştirdik. Bu güç birliği<br />

ile ülkemiz girişimcilerine daha hızlı bir işleyiş, daha etkin bir iş<br />

ortamı yaratmayı amaçladık.<br />

• Türkiye’yi sadece kendi coğrafyasının değil, dünyanın<br />

en büyük ekonomik güçlerinden biri yapmak idealiyle bir araya<br />

geldik. • Girişimci dostu bir ekosistem için yeni stratejilerin<br />

belirlenmesini sağlayacağız. • Girişimcilik kültürünü yaygınlaştıracağız.<br />

• Girişimci adaylarının bilgi ve finans kaynaklarına erişimini<br />

kolaylaştırmak için çalışacağız. • Girişimcilere yönelik iletişim<br />

ağlarının geliştirilmesini destekleyeceğiz. • Eko girişimcilik,<br />

sosyal girişimcilik, inovatif girişimcilik, genç girişimcilik ve kadın<br />

girişimciliği gibi tematik alanlarda girişimciliği destekleyeceğiz.<br />

• Girişimcilerin ihracata yönlendirilmesi ve dünya pazarlarında<br />

uluslararası rakipleriyle yarışacak rekabet gücünü kazanmaları<br />

için çalışacağız. • Girişimcilik konusunda iletişim bilgilendirme,<br />

araştırma ve veri toplama ortamlarının ileri standartlara eriştirilmesi<br />

için çalışacağız. • İş hayatına atılacak girişimci adaylarını<br />

destekleyeceğiz. • Bu manifestoda imzası bulunan kurumlar<br />

olarak, bir vizyon etrafında ortak hareket etmek için <strong>buluştu</strong>ğumuz<br />

Girişimcilik Konseyi çatısı altında girişimcilerimize gereken<br />

her türlü desteği vereceğimize söz veriyoruz.’’<br />

KONSEYİN AMAÇLARI<br />

Verilen bilgiye göre, ülke girişimcileri için bir seferberlik ha-<br />

92<br />

TÜGİK Genel<br />

Başkanı Erkan<br />

GÜRAL, TÜGİK’in<br />

de üyesi olduğu<br />

girişimcilik konseyi<br />

imza törenine katıldı.<br />

reketi olan Girişimcilik Konseyinin başlıca görevleri arasında girişimcilik<br />

kültürünün ve ortamının geliştirilmesi ve girişimciliğin<br />

yaygınlaştırılması için yeni stratejilerin ve politikaların belirlenmesi<br />

ve bu kapsamda girişimcilerin desteklenmesi yer alıyor.<br />

Konsey, girişimciliği engelleyen unsurların giderilmesi, ileri<br />

teknoloji ve yüksek katma değer yaratan girişim faaliyetlerinin<br />

özendirilmesinin yanı sıra örgün ve yaygın eğitim düzeyinde girişimcilik<br />

eğitimlerinin yaygınlaştırılmasını ve girişimciliğin teşvikine<br />

yönelik ödül mekanizmaları geliştirilmesini amaçlıyor.<br />

KONSEY BAŞKANI: BAKAN NİHAT ERGÜN<br />

Girişimcilik Konseyinin başkanlığını, Bilim, Sanayi ve Teknoloji<br />

Bakanı Nihat Ergün yürütecek. Konseyin, sekreterya hizmetlerini<br />

ise KOSGEB İdaresi Başkanlığı yerine getirecek.<br />

KONSEYDEKİ KURULUŞLAR<br />

Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Aile ve Sosyal Politikalar<br />

Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Ekonomi Bakanlığı,<br />

Gümrük ve Ticaret Bakanlığı, Kalkınma Bakanlığı, Maliye Bakanlığı, Milli<br />

Eğitim Bakanlığı, Hazine Müsteşarlığı, KOSGEB, İŞKUR, TÜBİTAK,<br />

YÖK, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB), TOBB Kadın Girişimciler<br />

Kurulu, TOBB Genç Girişimciler Kurulu, TOBB Türkiye Girişim Sermayesi<br />

Meclisi, Türkiye Esnaf ve Sanatkarları Konfederasyonu (TESK),<br />

Anadolu Aslanları İşadamları Derneği (ASKON), ENDEAVOR Derneği,<br />

Genç Yönetici ve İşadamları Derneği (GYİAD), Türkiye Kadın Girişimciler<br />

Derneği (KAGİDER), Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜ-<br />

SİAD), Teknogirişim İşletmeleri Araştırma Geliştirme (TEKNOGİRİŞİM)<br />

Derneği, Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Derneği (TGBD), Türkiye İş<br />

Kadınları Derneği (TİKAD), Türkiye Genç İş Adamları Konfederasyonu<br />

(TÜGİK), Türkiye İşadamları ve Sanayiciler Konfederasyonu (TUSKON),<br />

Türkiye Genç İşadamları Derneği (TÜGİAD), Tüm Sanayici ve İşadamları<br />

Derneği (TÜMSİAD, Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu<br />

(TÜRKONFED) ve Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD).


TÜGİK ÜYELERİ BİRİNCİ İŞBİRLİĞİ<br />

ZİRVESİ’NDE BULUŞTU<br />

Türkiye Genç İşadamları Konfederasyonu’nun (TÜGİK) Birinci<br />

İşbirliği Zirvesi, 10 Aralık 2011 Cumartesi günü İstanbul’da<br />

gerçekleştirildi. TÜGİK üyeleri arasında yer alan 152 firmanın 250’den<br />

fazla temsilcisi, yeni işbirlikleri oluşturmak ve iş dünyasında yeni fır-<br />

satlar yaratmak hedefiyle WOW Hotels & Convention Center’da dü-<br />

zenlenen iş zirvesinde <strong>buluştu</strong>. Zirvenin sabah saatlerinde “speed<br />

networking” etkinliği gerçekleştirildi. Firma temsilcileri, etkinlikte hızlı<br />

bir şekilde tanışarak kartvizit alışverişi yaptılar. Öğleden sonra ise<br />

TÜGİK üyesi şirketlerin temsilcileri önceden web üzerinden ayar-<br />

ladıkları 766 randevuda bir araya geldiler. Görüşmeler neticesinde<br />

oluşturulan işbirliklerinin toplam iş hacmi 350 milyon TL’ye ulaştı.<br />

TÜGİK’in 72 dernek, 7 federasyon ve 217 farklı sektörde faaliyet<br />

gösteren 9.000 üyesiyle Türkiye’ye değer yarattığına dikkat çeken<br />

TÜGİK Genel Başkanı Erkan Güral, zirvenin açılış konuşmasında<br />

şu noktalara değindi: “Bugün itibariyle TÜGİK üyeleri 250 bin kişiye<br />

doğrudan, 1 milyon kişiye ise dolaylı olarak istihdam yaratıyor. Üye<br />

şirketlerimizin portföy değeri ise 100 milyar doları aşıyor. Türkiye için<br />

böylesine değer yaratan üye şirketlerimizle birlikte, ülkemiz için üre-<br />

tiyoruz ve geleceğimizin teminatı olan gençlerimize iş olanakları sağ-<br />

lamak hedefiyle onlara iş dünyasının kapılarını açıyoruz. TÜGİK’in<br />

önceliği Türkiye’dir. Ülkemize daha fazla katkı sağlayabilmek için<br />

bugün gerçekleştirdiğimiz Birinci İşbirliği Zirvesi gibi etkinlikleri daha<br />

yoğun olarak düzenleyeceğiz.”<br />

Erkan GÜRAL Fatih Üniversitesi’nde TÜGİK’i anlattı<br />

TÜGİK Genel Başkanı Sayın Erkan GÜRAL Fatih Üniversitesi’nde<br />

26 Aralık 2011 tarihinde öğrencilere TÜGİK’i anlattı. Konuşmasında<br />

Fatih Üniversitesi öğrencilerine TÜGİK faaliyetleri hakkında bir sunum yapan Erkan<br />

GÜRAL’a konuşma sonunda üniversite tarafından plaket takdim edildi.<br />

93


BİZDEN<br />

HABERLER<br />

6 KALİTE BELGELİ 5 YILDIZLI TEK OTEL<br />

GÜRAL SAPANCA<br />

Son bir yıl içinde 6 kalite belgesini birden<br />

almaya hak kazanan Güral Sapanca<br />

Wellness & Convention, 6 farklı kalite belgesine<br />

sahip Türkiye’de 5 yıldızlı tek otel olmayı başardı.<br />

Güral Sapanca, kalite konusundaki iddiasıyla<br />

gerçekleştirdiği yatırımları sayesinde son<br />

olarak da, Türkiye’nin Turizm Oscar’ı Skalite<br />

Ödülleri’nde “Spa, Sağlık, Golf, Güzellik Oteli”<br />

kategorisi birinciliğiyle taçlandırıldı.<br />

Üstün hizmet kalitesi, donanımlı personeli<br />

ve fiziki koşullarına yaptığı yatırımlarla son bir yıl<br />

içinde 6 kalite belgesini birden almaya hak kazanan<br />

Güral Sapanca Wellness & Convention,<br />

Türkiye’de 6 farklı kalite belgesine sahip 5 yıldızlı<br />

tek otel konumunda bulunuyor. Son olarak 12<br />

Aralık 2011’de düzenlenen Türkiye’nin Turizm<br />

Oscarları, Skalite Ödülleri’nde “En İyi Golf Sağlık<br />

Spa Güzellik Oteli” seçilen Güral Sapanca,<br />

böylece kazandığı ödüllere bir yenisini daha<br />

ekledi. Güral Sapanca Wellness & Convention,<br />

ormanlarla çevrili muhteşem doğa içerisindeki<br />

konumu, misafir konforu öncelikli tutularak<br />

planlanmış mimarisi, dekorasyonu ve üstün<br />

hizmet kalitesine verdiği önem ile hem tatil hem<br />

de toplantı amaçlı konaklamaların ideal adresi<br />

olarak öne çıkıyor. <br />

Güral Sapanca Wellness & Convention - Kırkpınar<br />

Sapanca – Sakarya Tel: 0264 242 56 00 www.guralsapanca.com<br />

94<br />

Güral Sapanca’nın kalite yolculuğunda bir yıl gibi kısa bir süre içerisinde<br />

almaya hak kazandığı belgeler şu şekilde sıralanıyor:<br />

• TS EN ISO 9001:2008 Kalite Yönetim Sistemi Standardı<br />

• TS EN ISO 22000:2006 Gıda Güvenliği Yönetim Sistemi Standardı<br />

• TS 18001:2004 İş Sağlığı Ve Güvenliği Yönetim Sistemi Standardı<br />

• TS EN ISO 14001: 2004 Çevre Yönetim Sistemi Standardı<br />

• TS EN ISO 10002 Müşteri Memnuniyeti-Müşteri Şikayetlerini<br />

Ele Alma Yönetim Sistemi Standardı<br />

• Bugün Türkiye’de sadece 3 otelde bulunan Euroespa Wellness belgesi


KÜTAHYA PORSELEN EN İYİ<br />

YILBAŞI MENÜSÜNÜ SEÇTİ<br />

<strong>Kütahya</strong> Porselen’in Facebook üzerinde 10 Aralık–<br />

31 Aralık 2011 tarihleri arasında düzenlediği En<br />

İyi Yılbaşı Menüsü Yarışması sonuçlandı. En çok<br />

beğeniyi toplayan ilk üç yarışmacıya birbirinden<br />

şık yemek takımları hediye edildi.<br />

Birinci : Fatma Doğan/3.201 kişi<br />

tarafından menüsü beğenilmiş.<br />

Ödül: <strong>Kütahya</strong> Porselen’den 12 kişilik<br />

“Fall” yemek takımı<br />

Mesajı: “Hiç yemek takımım olmadı,<br />

kazanmak istiyorum.<br />

Herkese bol şans.”<br />

Menüsü:<br />

Ara Sıcak:<br />

Pastırmalı pide<br />

Ara Soğuk:<br />

Portakallı humus<br />

Meze:<br />

Yoğurtlu patates topları<br />

Zeytinyağlı:<br />

Zeytinyağlı kırmızıbiber dolması<br />

Çorba:<br />

Ezogelin çorbası<br />

Ana Yemek:<br />

Kral Tacı<br />

Tatlı:<br />

Sultan sarması<br />

İkinci: Süreyya Allihan/2.982 kişi<br />

tarafından menüsü beğenilmiş.<br />

Ödül: <strong>Kütahya</strong> Porselen’den “Lalezar”<br />

18 Parça Set<br />

Mesajı: “Herkese iyi yıllar şimdiden.”<br />

Menüsü:<br />

Mercimek çorbası<br />

Karnıyarık<br />

Tel şehriyeli pilav<br />

Mevsim salata<br />

Künefe<br />

Kola<br />

Olmazsa olmaz karışık çerezler<br />

ve meyve<br />

Üçüncü: Sibel Çevik/2497 kişi<br />

tarafından menüsü beğenilmiş.<br />

Ödül: <strong>Kütahya</strong> Porselen’den<br />

Lalezar 18 Parça Set<br />

Mesajı: “Yeni yılda herkese sağlık,<br />

başarı, mutluluklar dilerim.<br />

Menüsü:<br />

Yoğurt çorbası<br />

Fırında hindi dolması<br />

Garnitürlü pilav<br />

Portakal suyu<br />

Çikolatalı pasta ve revani<br />

Yerli mal yurdun mal!<br />

<strong>Kütahya</strong> Porselen, “Yerli Mal Haftas”<br />

etkinlikleri kapsamnda 14 Aralk 2011<br />

tarihinde Çaba Dernei, Böbrek Vakf, A46<br />

Organizasyon ve Filiz Akn’n destekleri ile<br />

ili Belediyesi’nin düzenledii kermese<br />

katld. “Yerli Mal Yurdun Mal, Yurdun<br />

Mal Van çin” slogan ile düzenlenen<br />

bu etkinlikten elde edilen gelir Van’da<br />

yaptrlacak olan Öretmenler Evi inaatna<br />

yardm olarak aktarlacak. Dolmabahçe<br />

Küçükçiftlik Park’a kurulan dev çadrda<br />

katlmclar kendi adlarna kiraladklar<br />

standlarda yer alarak, sosyal sorumluluk<br />

bilinci ve dayanmann güzel örneklerini<br />

temsil ettiler.<br />

KYK YAPI KMYASALLARI,<br />

AR-GE VE ÜRETM<br />

YATIRIMLARINA<br />

DEVAM EDYOR<br />

Sektöründeki gelimeleri ve ihtiyaçlar yakndan<br />

izleyerek hzl bir ekilde yant vermeyi hedefleyen<br />

KYK Yap Kimyasallar ar-ge departmanna büyük<br />

bütçeler ayrmakta, gelitirdii yeni ürünlerle<br />

sektördeki yerini daha da salamlatrmaktadr.<br />

Ar-Ge laboratuarna, su yaltm ürünleri ve s<br />

yaltm ürünleri için gelitirilmi yeni cihazlar alan<br />

KYK, ayn zamanda organizasyonel yapsndaki<br />

gelimelerle daha güçlü bir ar-ge ve kalite kontrol<br />

kadrosu oluturmutur. Ayrca yine 2011 yl<br />

içerisinde KYK Eskiehir fabrikasnda yaplan<br />

yatrmlar ile bitüm esasl ürünlerinin üretimini de<br />

kendi tesislerinde yapabilir hale gelmitir.<br />

9511


BİZDEN<br />

HABERLER<br />

HACI HEDİYE<br />

GÜRAL CAMİİ<br />

<strong>Kütahya</strong> Porselen San. A.Ş. Yönetim<br />

Kurulu Başkanı Nafi Güral’ın,<br />

merhum annesi Hacı Hediye Güral<br />

adına Organize Sanayi Bölgesine<br />

(OSB) yaptırdığı cami, kalabalık<br />

bir davetli topluluğunun<br />

katılımıyla ibadete açıldı.<br />

Aynı anda bin 500 kişinin ibadet edebildiği Hacı Hediye<br />

Güral Camii’nin açılış törenine Diyanet İşleri Başkan<br />

Yardımcısı Hasan Kamil Yılmaz, <strong>Kütahya</strong> Valisi Kenan Çiftçi, Afyonkarahisar<br />

Valisi İrfan Balkanlıoğlu, Afyonkarahisar Ticaret ve<br />

Sanayi Odası Başkanı Hüsnü Serteser, <strong>Kütahya</strong> protokolü ve<br />

kalabalık bir vatandaş topluluğu katıldı. Törende konuşan Nafi<br />

Güral, şimdiye kadar çok sayıda fabrika ve tesis açtıklarını, ama<br />

bir çoğununun açılışında tören düzenlemediklerini anımsattı.<br />

Güral, şöyle konuştu: “Örnek olması anlamında böyle bir etkinlik<br />

yapılmasını doğru bulduk. Biz eğitim ağırlıkta olmak üzere<br />

sosyal sorumluluk alanında çalışıyoruz. Rahmetli annemin sağlığında<br />

bitirilmemiş camilerin bitirilebilmesi konusunda çok büyük<br />

gayretleri olurmuş ve bunu bizimle paylaşmazmış. Biz bunu<br />

kendisini kaybettikten sonra öğrendik. Bu nedenle onun adını<br />

yaşatmak için bir cami yaptırmak istedim. Bilindiği gibi, OSB’de<br />

binlerce çalışan var, ama cami yoktu. Ben buradan hali vakti<br />

yerinde olanlara bir çağrıda bulunmak istiyorum. Sosyal sorum-<br />

96<br />

luluk projelerinde mutlaka görev almak lazım. Oralara harcanan<br />

paraları Allah fazlasıyla geri veriyor. Buna ben tanığım.”<br />

Güral ailesinin sanatçı dostu Sezen Cumhur Önal’ın sunuculuğunu<br />

yaptığı caminin açılış töreninde Diyanet İşleri Başkan<br />

Yardımcısı Hasan Kamil Yılmaz, <strong>Kütahya</strong> Valisi Kenan Çiftçi, <strong>Kütahya</strong><br />

Belediye Başkanı Mustafa İça, <strong>Kütahya</strong> Müftüsü Mustafa<br />

Üskülüplü de birer konuşma yaparak işadamı Nafi Güral’a teşekkür<br />

ettiler. Kılınan cuma namazını takiben bayanlar için okunan<br />

Mevlid–i Şerif’in ardından yine Güral ailesinin yakın dostu<br />

Türk sanat müsikisi sanatçısı Safiye Soyman ilahi okudu. Hacı<br />

Hediye Güral Camii, mihrap ve minberinde kullanılan <strong>Kütahya</strong><br />

çinileri, iki minaresi ve tarihi Selçuklu desenleriyle süslenmiş yapısıyla<br />

beğeni topladı. <strong>Kütahya</strong> Organize Sanayi Bölgesi’nin ilk<br />

ve tek camisi olan ve 1.500 kişiye ibadet imkanı sunan Hacı Hediye<br />

Güral Camii, toplam 6.000 metrekare arsada 1.400 metrekare<br />

kapalı alana sahip. Caminin bahçesinde ibadet etmeye<br />

gelenler için ayrılmış özel bir otopark da yer alıyor.


BULMACA<br />

Açılışı yapılan<br />

camimizin adı<br />

Leke sürme<br />

ANAHTAR<br />

CÜMLE<br />

98<br />

<br />

Coşkunluk<br />

Bir süre ayrı kaldığı<br />

yere kavuşma<br />

Doktor<br />

Engel<br />

Binyıl<br />

<br />

<br />

DoktorMatem<br />

Yayvan sepet<br />

<br />

Germanyumun<br />

simgesi<br />

Çıplak<br />

<br />

Satrançta özel<br />

bir hamle<br />

Emek<br />

Kraliçe<br />

Basit<br />

<br />

Bir tembih sözü<br />

İşaret<br />

<br />

Matematikte sabit<br />

bir sayı<br />

<br />

hayvan başkanımıza ODTÜ <br />

<br />

<br />

<br />

<br />

<br />

<br />

<br />

<br />

Hazırlayan Ali Bakın<br />

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15<br />

16 17 18 19 20 21 22 23 24<br />

26<br />

Kürkü değerli bir<br />

Bir kumar aracı<br />

11 37<br />

<br />

<br />

<br />

27<br />

28<br />

<br />

<br />

29<br />

30<br />

<br />

<br />

31<br />

32<br />

33<br />

<br />

3<br />

<br />

<br />

34<br />

35<br />

<br />

<br />

<br />

<br />

Bulmacam›z› doğru yanıtlayan<br />

okurlarımız, <strong>Kütahya</strong> Porselen’den<br />

sürpriz armağanlar kazanacaktır.<br />

Adres: Taps Ajans, Atatürk Bulvarı<br />

43001, <strong>Kütahya</strong><br />

Tel: (0274) 225 15 16<br />

Çözüm anahtarıyla birlikte<br />

Eser Çetintaş adına<br />

göndermeniz rica olunur.<br />

23 6<br />

Ermin<br />

<br />

Giysilerin kırışıklıklarını<br />

giderir<br />

<br />

Soluk borusu<br />

<br />

Kulak memesine takılır<br />

Çekicilik<br />

<br />

Negatif elektrikle<br />

yüklü iyon<br />

<br />

<br />

<br />

<br />

<br />

<br />

<br />

<br />

<br />

<br />

<br />

Cinsiyet<br />

<br />

<br />

<br />

Bir yapay mermer türü<br />

<br />

<br />

2 13<br />

<br />

<br />

<br />

<br />

<br />

<br />

<br />

<br />

<br />

<br />

<br />

<br />

<br />

<br />

<br />

<br />

yeni seri<br />

<strong>Kütahya</strong> <strong>Seramik</strong> <br />

19 32 35<br />

Nazi Hücum Kıtası<br />

Argoda harcamak<br />

Yüce<br />

Temiz<br />

<strong>Kütahya</strong> <strong>Seramik</strong><br />

Alanya bayi<br />

31<br />

Kargaşa<br />

Bir süs bitkisi<br />

Rey<br />

Kök, köken<br />

Niyobyumun simgesi<br />

Küçük bir yerleşim<br />

birimi<br />

Yönetim kurulu<br />

tarafından verilen ödül<br />

Tümör<br />

Heykelcilikte varlıkların<br />

biçimi<br />

Yunancada bir harf<br />

Türk Silahlı Kuvvetleri’ni<br />

simgeler<br />

16 41<br />

İnsan davranışı<br />

36<br />

17<br />

Beş yüz kuruşluk<br />

para birimi<br />

18<br />

12<br />

“… Fleming” (James<br />

Bond’un yaratıcısı)<br />

1<br />

Bir haber ajansının<br />

34<br />

kısaltması<br />

Bir organımız Yapma, etme<br />

29<br />

Lityumun simgesi<br />

İman, itikat<br />

Vurma, dövme<br />

Giysilerde takım<br />

22<br />

4<br />

33<br />

Üst yönetimin<br />

yanındaki kimseler<br />

Birbirine<br />

tamamen<br />

benzeyen<br />

“Yazıklar olsun”<br />

anlamında bir söz<br />

Kuran’ın<br />

bölümlerinden<br />

her biri<br />

Bayramlarda<br />

caddelere kurulur<br />

Bir tür cetvel<br />

Bir su kuşu<br />

İş yan, iç bölüm<br />

Bir iskambil oyunu<br />

<strong>Kütahya</strong> <strong>Seramik</strong><br />

yeni seri<br />

Kabaca evet<br />

Paralel<br />

28 15<br />

24<br />

39<br />

14<br />

<strong>Kütahya</strong> <strong>Seramik</strong> iş<br />

ortakları çalışanları<br />

toplantısı<br />

Kamufle etme<br />

Hemen arkasından<br />

8<br />

İsviçre’de bir ırmak<br />

Bir nota<br />

Eski dilde mavi<br />

İlaç, merhem<br />

Bir soru eki<br />

Yarık, çatlak<br />

<br />

<br />

<br />

38 <br />

<br />

Yönetsel Seyelan<br />

10<br />

Ad<br />

Meitneriyumun simgesi<br />

Uyuşturucu bir madde<br />

Mitolojik bir çalgı<br />

Dogma, inak<br />

<br />

<br />

<br />

Bir şeyin kenarı Bir nota<br />

Gümüşün simgesi<br />

Dört tarafı suyla<br />

çevrili kara parçası<br />

Yeterli olmayan<br />

<strong>Kütahya</strong> <strong>Seramik</strong><br />

iş ortakları<br />

toplantısı<br />

36 37 38 39 40 41<br />

5<br />

7<br />

27<br />

21<br />

30<br />

Arınmış,<br />

soyutlanmış<br />

25<br />

Yazım<br />

20<br />

<strong>Kütahya</strong> <strong>Seramik</strong><br />

<br />

Galyumun simgesi<br />

Karadeniz’e özgü<br />

bir tekne<br />

<br />

<br />

9<br />

Açılışı yapılan<br />

mağazası<br />

Kendini<br />

gösteremeyen<br />

<br />

<br />

Bir mastar eki<br />

26<br />

25<br />

40

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!