08.03.2014 Views

TC SAĞLIK BAKANLIĞI KARTAL DR. LÜTFĠ KIRDAR EĞĠTĠM VE ...

TC SAĞLIK BAKANLIĞI KARTAL DR. LÜTFĠ KIRDAR EĞĠTĠM VE ...

TC SAĞLIK BAKANLIĞI KARTAL DR. LÜTFĠ KIRDAR EĞĠTĠM VE ...

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

T.C.<br />

SAĞLIK BAKANLIĞI<br />

<strong>KARTAL</strong> <strong>DR</strong>. LÜTFĠ <strong>KIRDAR</strong><br />

EĞĠTĠM <strong>VE</strong> ARAġTIRMA HASTANESĠ<br />

AĠLE HEKĠMLĠĞĠ<br />

Genel Koordinatör: Doç. Dr. Orhan Ünal<br />

Tez DanıĢmanı: Uzm. Dr. Birol Cengizoğlu<br />

MATERNAL HEMOGLOBĠN ve HEMATOKRĠT DÜZEYLERĠNĠN<br />

YENĠDOĞAN DOĞUM AĞIRLIĞI, BOY ve APGAR SKORU ÜZERĠNE ETKĠSĠ<br />

(Uzmanlık Tezi)<br />

Dr. Cem Akkaya<br />

Ġstanbul - 2009<br />

I


TEġEKKÜRLER<br />

İhtisas sürem boyunca bana büyük emekleri geçen değerli hocalarım, Dr. Lütfi Kırdar<br />

Kartal Eğitim ve Araştırma Hastanesi Aile Hekimliği Koordinatörü ve 1. Kadın Hastalıkları<br />

ve Doğum Klinik Şefi sayın Doç. Dr. Orhan Ünal’a, 1. Genel Cerrahi Klinik Şefi sayın Doç.<br />

Dr. Mustafa Öncel’e, 2. Kadın Hastalıkları ve Doğum Klinik Şefi sayın Doç. Dr. M. Cem<br />

Turan’a, 2. Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Klinik Şefi sayın Doç. Dr. Gülnur Tokuç’a, 1.<br />

Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Klinik Şefi sayın Uzm. Dr. Yasemin Akın’a, 1. Dahiliye Klinik<br />

Şef Vekili sayın Uzm. Dr. Rahmi Irmak’a, Haydarpaşa Numune Eğitim ve Araştırma<br />

Hastanesi Psikiyatri Klinik Şefi sayın Uzm. Dr. Mecit Çalışkan’a, tezimim bütün<br />

aşamalarında değerli yardımlarını esirgemeyen 2. Kadın Hastalıkları ve Doğum Kliniği’nden<br />

sayın Uzm. Dr. Birol Cengizoğlu’na, beraber çalıştığım tüm klinik şef yardımcıları, baş<br />

asistanları, uzmanları, asistan ve hemşire arkadaşlarıma, tüm asistanlığım süresince bana<br />

destek olan değerli arkadaşlarım sayın Uzm. Dr. Hasan Can’a, sayın Dr. Önder Sakin’e,<br />

doktor olmamda büyük emekleri geçen anne ve babama, kardeşlerime ve en çok da hayatı<br />

paylaştığım sevgili eşime en içten teşekkürlerimi sunarım.<br />

Dr. Cem Akkaya<br />

İstanbul - 2009<br />

II


TABLO İNDEKSİ<br />

Sayfa<br />

Tablo 1: Demir eksikliğinin gelişim evreleri 4<br />

Tablo 2: Erişkindeki demir kompartman dağılımı 5<br />

Tablo 3: Günlük besinsel demir gereksinimi 6<br />

Tablo 4: Demir emilimini etkileyen faktörler 7<br />

Tablo 5: Diyetteki demirin emilimini etkileyen faktörler 7<br />

Tablo 6: Eritropoetik aktivite, hipoksi ve demir emilimi arasındaki ilişki 10<br />

Tablo 7: Demir eksikliği anemisinin nedenleri 13<br />

Tablo 8: Hipokromik anemilerin ayırıcı tanısı 15<br />

Tablo 9: Demir eksikliği anemisinin tanısı için yönlendirici bulgular 18<br />

Tablo 10: Gebelikte anemi sebepleri 20<br />

Tablo 11: Gebelikteki demir ihtiyacı 21<br />

Tablo 12: Miadında sağlıklı bir yenidoğanda kordon kanı normal hematolojik değerleri 27<br />

Tablo 13: Çocuklarda demir eksikliği anemisinin etyolojisi 28<br />

Tablo 14: Yenidoğanda demir durumunu etkileyen faktörler 31<br />

Tablo 15: APGAR skorlaması 32<br />

Tablo 16: Anneye ilişkin özelliklerin dağılımı 35<br />

Tablo 17: Bebeğe ilişkin özelliklerin dağılımı 37<br />

Tablo 18: APGAR skorlarının dağılımı 38<br />

Tablo 19: Hemoglobin yüzde dağılımı 39<br />

Tablo 20: Maternal hemoglobin düzeyine göre bebek kilosu değerlendirmesi 40<br />

Tablo 21: Maternal hemoglobin düzeyine göre APGAR 1. dakika skoru değerlendirmesi 40<br />

Tablo 22: Maternal hemoglobin düzeyine göre APGAR 5. dakika skoru değerlendirmesi 41<br />

Tablo 23: Maternal hemoglobin düzeyine göre bebek boyu değerlendirmesi 41<br />

Tablo 24: Maternal hematokrit düzeyine göre bebek kilosu değerlendirmesi 42<br />

Tablo 25: Maternal hematokrit düzeyine göre APGAR 1. dakika skoru değerlendirmesi 42<br />

Tablo 26: Maternal hematokrit düzeyine göre APGAR 5. dakika skoru değerlendirmesi 43<br />

Tablo 27: Maternal hematokrit düzeyine göre bebek boyu değerlendirmesi 43<br />

Tablo 28: APGAR 5.dk skoruna maternal hemoglobin ve hematokrit düzeylerinin lojistik regresyon<br />

analizi ile değerlendirilmesi 44<br />

III


İÇİNDEKİLER<br />

TEŞEKKÜR<br />

II<br />

TABLO İNDEKSİ<br />

III<br />

GİRİŞ ve AMAÇ 1<br />

GENEL BİLGİLER 2<br />

ANEMİ 2<br />

DEMİR EKSİKLİĞİ ANEMİSİ 2<br />

Tanım ve tarihçe 2<br />

İnsidans 3<br />

Etiyoloji 3<br />

Patogenez 4<br />

Demir metabolizması 4<br />

Demir gereksinimi 5<br />

Vücuda demirin sağlanması 6<br />

Demirin emilimi 6<br />

Demirin vücuttan atılımı 12<br />

Demir eksikliği anemisinin edenleri 12<br />

Demir eksikliğinin klinik tablosu 12<br />

Laboratuar bulguları 14<br />

GEBELİKTE HEMATOLOJİK DEĞİŞİKLİKLER 18<br />

Kan hacmi ve eritrosit kitlesi 18<br />

Gebelikte anemi 19<br />

Perinatal morbidite ve mortalite açısından anemi 22<br />

GEBELİKTE DEMİR DESTEĞİ 24<br />

YENİDOĞANDA ANEMİ ve YENİDOĞANA ETKİLERİ 26<br />

İntrauterin hematopoez 26<br />

Çocukluk çağı anemisinin nedenleri 28<br />

APGAR SKORLAMASI 32<br />

GEREÇ ve YÖNTEM 33<br />

BULGULAR 35<br />

TARTIŞMA 45<br />

SONUÇ 48<br />

SUMMARY 49<br />

KAYNAKLAR 50<br />

Sayfa<br />

IV


GĠRĠġ ve AMAÇ<br />

Demir eksikliği anemisi geçmişte olduğu gibi bugün de dünyada en sık görülen anemi<br />

şeklidir. Her yaşta bütün sosyoekonomik gruplarda görülmekle birlikte çocuklarda ve<br />

gençlerde, fakir diyetle beslenenlerde ve doğurganlık çağındaki kadınlarda daha sıktır(1,5,11).<br />

Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine göre; demir eksikliği anemisi dünya nüfusunun<br />

%30’unu; yaklaşık 1,3 milyar insanı etkilemektedir. Gebe kadınların %51’i, okul öncesi<br />

çocukların %43’ü ve okul çağı çocukların %37’si anemiktir.<br />

Kadınların %50’sinde ve gebelerin %90’ında henüz anemi başlamamış olmakla<br />

beraber demir depolarının ileri derecede azaldığı (demir eksikliği) saptanmıştır. Gebelikte<br />

demir ihtiyacı arttığından dolayı kolaylıkla anemi gelişebilir ve demir depoları yetersiz<br />

kalabilir. Gebelik başında anemik olmayan gebeliğinde ve doğumdan sonra demir verilmeyen<br />

olguların demir depolarının doğumdan iki yıl sonra normale döndüğü saptanmıştır(21).<br />

Demir eksikliği anemisi; erişkinde iş performansında azalma, gebelerde düşük doğum<br />

ağırlığı, prematürelik ve perinatal mortalitede artışa neden olmaktadır. Gelişim sırasındaki<br />

demir eksikliği büyümeyi ve eritrositleri, kalp, iskelet kasları ve gastrointestinal sistemleri<br />

içeren multipl organ sistemlerinin fonksiyonlarını etkiler. Belki de demir eksikliğinden en çok<br />

etkilenen gelişmekte olan beyindir. Nörofizyolojik çalışmalar; erken demir eksikliğinin infatın<br />

kognitif fonksiyonlarını kötü etkilediğini ve bunun uzun zaman sonra ortaya çıkabileceğini<br />

belirtmektedir(52,59,60).<br />

Fetus neonatal dönemde tüm gereksinimlerini plasenta yolu ile annesinden sağladığı<br />

için maternal metabolizmadaki değişikliklerin çoğundan etkilenmektedir.<br />

Biz bu çalışmada; travaydaki annelerin (anemik ve anemik olmayan) hemoglobin ve<br />

hematokrit değerlerinin yenidoğanı etkileyip etkilemediğini görmeyi amaçladık. Ayrıca<br />

annenin anemisi ile yenidoğanın doğum ağırlığı, boyu ve APGAR skoru üzerine ilişkisi olup<br />

olmadığını araştırdık.<br />

1


GENEL BĠLGĠLER<br />

ANEMĠ<br />

Periferik kandaki hemoglobin miktarının, hastanın yaş ve cins için bildirilen normal<br />

değerlerin altına inmesi haline “anemi” denir(1). Hemoglobin değerinin 2 standart deviasyon<br />

altında olması şeklinde de tanımlanabilir(2).<br />

Çoğu kez hemoglobindeki azalma eritrosit sayısındaki azalma ile birlikte ise de; bazen<br />

demir eksikliği anemisinde olduğu gibi hemoglobin azaldığı halde eritrosit sayısı normal<br />

kalabilir(1).<br />

DEMĠR EKSĠKLĠĞĠ ANEMĠSĠ<br />

Tanım ve tarihçe<br />

Demir eksikliği anemisinin klinik belirtilerinin çok eski zamanlarda tanımlandığı<br />

anlaşılmıştır. Günümüze kadar gelmiş en eski el yazması olan Mısır tedavi el kitabı Papirus<br />

Ebers’de M.Ö. 1500’lerde solukluk, dispne ve ödemle karakterize bir hastalık tarif edilmiştir.<br />

Ortaçağ tarihçileri bu eski zamanlardan kalma ancylostomal anemiyi demir eksikliğinin bir<br />

formu olarak tanımlamışlardır. 16.yy ortalarından sonra chlorosis ya da yeşil hastalık olarak<br />

Avrupalı bilim adamları tarafından çok iyi biliniyordu. Fransa’da 17.yy’ın ortalarında bu<br />

hastalığın tedavisinde demir tuzları kullanılmaya başlandı. Çok geçmeden demir Sydenham<br />

tarafından chlorosisin spesifik tedavisi olarak önerildi. 1830–1930 yılları arasında 100 yıl<br />

boyunca chlorosis tedavisinde etkili olmayan dozlarda demir kullanıldı. 20.yüzyılın başında<br />

chlorosisin kandaki demir miktarının düşmesi ve hipokromik eritrositlerin ortaya çıkması ile<br />

karakterize olduğu saptandı. Demir eksikliği ve demir metabolizması ile ilgili esas çalışmalar<br />

bu yüzyılda yapılmıştır(5).<br />

Demir eksikliği: Vücuttaki demir miktarının normalden daha az olması durumudur.<br />

Demir deplesyonu: Demir eksikliğinin en erken safhasıdır. Bu safhada depo demiri<br />

azalmıştır ya da tükenmiştir. Fakat serum demir konsantrasyonu ve kan hemoglobin seviyesi<br />

normaldir.<br />

Anemi olmadan demir eksikliği: Azalmış veya tükenmiş depo demiri, genellikle<br />

düşük serum demir konsantrasyonu ve transferrin satürasyonu ile karakterizedir.<br />

Demir eksikliği anemisi: Azalmış ya da tükenmiş demir depoları, düşük serum demir<br />

düzeyi, düşük transferrin satürasyonu, düşük hemoglobin konsantrasyonu ve hematokrit<br />

değeri ile karakterizedir(5). Bilinen demir kompartmanları ile değişik derecelerdeki klinik<br />

demir eksikliğinin şematik olarak görünümü şekil 1’de görülmektedir.<br />

2


ġekil 1: Bilinen demir kompartmanları ile değişik derecelerdeki klinik demir<br />

eksikliğinin şematik olarak görünümü<br />

Nadir durumlarda (paroksismal nokturnal hemoglobinüri, idiyopatik pulmoner<br />

hemosiderozis gibi) demir deplesyonu olmadan demir eksikliği anemisi oluşabilir.<br />

Ġnsidans<br />

Demir eksikliği anemisi muhtemelen dünyada en sık görülen anemi şeklidir. Her yaşta<br />

ve bütün sosyoekonomik gruplarda görülmekle birlikte çocuklarda ve gençlerde, fakir diyetle<br />

beslenenlerde ve doğurganlık çağındaki kadınlarda daha sıktır(1,5,11). Dünya Sağlık<br />

Örgütü’nün verilerine göre; demir eksikliği anemisi dünya nüfusunun %30’unu (yaklaşık 1,3<br />

milyar insanı) etkilemektedir. Okul öncesi çocukların yaklaşık %43’ü, okul çağı çocuklarının<br />

%37’si ve gebe kadınların %51’i anemiktir. Kadınların %50’sinde ve gebelerin %90’ında<br />

henüz anemi başlamamış olmakla beraber demir depolarının ileri derecede azaldığı (demir<br />

eksikliği) saptanmıştır(1). Yapılan bir çalışmada demir verilen gebelerin %93’nün kan<br />

hemoglobin konsantrasyonunun 11g/dl’nin üzerinde olduğu ve plasebo alan gebelerin sadece<br />

% 42’sinde bu kan hemoglobin seviyesi elde edilmiştir(5). Erkeklerde ve postmenapozal<br />

kadınlarda demir eksikliği anemisi %2 – 5 oranında görülür ve daha çok GİS kanaması ve<br />

malabsorbsiyona bağlı olarak gelişir(37).<br />

Etiyoloji<br />

Demir eksikliği diyetle yetersiz demir alımına, demir malabsorbsiyonuna, kronik kan<br />

kaybına, gebelikte ve emzirme döneminde demirin fetus ve infant eritropoezi için<br />

kullanılmasına, hemoglobinüri ile birlikte intravasküler hemolize ya da bütün bu faktörlerin<br />

kombinasyonuna bağlı olarak gelişebilir(5).<br />

3


Patogenez<br />

Kemik iliğinde hemoglobin sentezi için gereken demir miktarı yetersiz olduğu zaman<br />

demir eksikliği anemisi gelişir. Kan kaybı, artan ihtiyaç veya emilim bozukluğu nedeniyle<br />

demir eksikliği meydana geldiğinde depolardaki demirin mobilize olması ile bu eksiklik<br />

giderilir ve hemoglobin yapımı için gerekli demir sağlanmış olur. Dokulardaki demir depoları<br />

boşaldığı zaman, kemik iliğinde hemoglobin sentezi için gerekli demir miktarı yetersiz hale<br />

gelir ve hipokrom mikrositer anemi gelişir. Demir eksikliği anemisinin patogenezinde başlıca<br />

üç faktör rol oynar:<br />

1. Fizyolojik olarak artan demir ihtiyacı<br />

2. Kanamalara bağlı kan kaybı<br />

3. Yetersiz demir alımı(1)<br />

Tablo 1’de demir eksikliğinin gelişim evreleri serum değerlerindeki değişiklikler<br />

özetlenmiştir(7).<br />

Demir metabolizması<br />

Demir tüm hücreler için gerekli olan esansiyel bir elementtir. En önemli görevi<br />

hemoglobin aracılığı ile oksijen taşımaktır. Demir; ferröz (Fe++) ve ferrik (Fe+++) durumlar<br />

arasında birbirine dönüşme özelliği nedeni ile oksijenasyon, hidroksilasyon ve benzeri birçok<br />

metabolik olayı katabolize eder.<br />

Hemoglobindeki demirin fonksiyonu dokulara oksijen taşımaktır. Hemoglobin dört<br />

globin zincirinden oluşan tetramerdir. Her globin zinciri bir demir atomu içeren hem grubuna<br />

bağlıdır. Hemoglobinin molekül ağırlığı 66000 daltondur. Eritrosit proteininin %95’ini<br />

4


hemoglobin oluşturur. Myoglobindeki demir kas kontraksiyonu sırasına oksijenizasyonu<br />

sağlar(10).<br />

Normal erişkin bir insanda toplam vücut demiri yaklaşık olarak 4gr (3-5gr)<br />

civarındadır. Bunun %60–70 kadarı, yani 2,5 gramı hemoglobinde, 1–1,5 gramı ferritin ve<br />

hemosiderin halinde depo demiri olarak başlıca kemik iliği, karaciğer ve dalak olmak üzere<br />

retiküloendotelyal sistem organlarında, 0,3–0,5 gramı myoglobin ve hücre solunumu ile ilgili<br />

enzimlerde doku demiri halinde ve 3–4 mg kadarı da plazma transport demiri şeklinde<br />

plazmada bulunur. Erişkin kadınlarda hemoglobin demiri ile depo demiri miktarı erkeklerden<br />

%15–30 kadar daha azdır(1,2).<br />

Miadında doğan bebeklerin organizmasında yaklaşık 75 mg/kg demir bulunur.<br />

Erişkinlerde bu miktar daha düşüktür (erkeklerde 50 mg/kg, kadınlarda 35–40 mg/kg)(8,9,11).<br />

Erişkin birinde demirin vücuttaki dağılımı tablo 2’de gösterilmiştir(10).<br />

Demir gereksinimi<br />

Demir fizyolojik olaylarda kullanılmak zere hergün belli miktarlarda alınması zorunlu<br />

bir mineraldir. Normal günlük bir diyette 10–20 mg demir bulunur. Diyetle alınan bu demirin<br />

ancak %5–10 barsaklardan emilir(1,2,7,9). Tablo 3’te günlük diyette bulunması gereken<br />

demir miktarları görülmektedir(7).<br />

5


Vücuda demirin sağlanması<br />

Hemoglobin ve diğer demir içeren proteinlerin üretiminde kullanılan demir, ya gıdalar<br />

ile ya da demirin yeniden kullanıma sunulması ile sağlanmaktadır. Gıdanın içeriğine göre<br />

demir içeriği de değişmektedir. Gıdalar içerisinde demir “hem” ve/veya “hem olmayan<br />

demir”(nonhem-inorganik) olarak bulunmaktadır. Hem bileşiği içindeki demirin (örneğin;<br />

kırmızı etteki demir) emilimi hem olmayan bileşikler içerisindeki demirden (örneğin<br />

ıspanaktaki demir) daha iyidir. Hem; gastrik asiditeden ve gıdalardaki kompozisyonundan<br />

etkilenmeden emilir. Mukozada demir hemden ayrılır ve mukoza hücrelerinden doğrudan<br />

plazmaya geçer. İnorganik demirin çoğu ferik (Fe+++) iyon şeklindedir(9,12,8). Az<br />

miktardaki ferro (Fe++) şeklindeki demir ise hava ile hemen feri (Fe+++) şekline okside<br />

olur(13).<br />

Demirin emilimi<br />

Vücuttaki demir dengesinin regülasyonunda emilimin atılımdan daha büyük bir rolü<br />

vardır(27). Gastrointestinal yolun tamamı demir absorbe etme yeteneğine sahiptir. Fakat en<br />

fazla emilim duodenumda ve jejenumun proksimal kısımlarında olur.<br />

Demir ferro (Fe++) halinde kolaylıkla emilir. Ancak besinlerle alınan demirin çoğu<br />

(%90) ferri (Fe+++) şeklindedir. Fe+++ pH > 2 olan ortamlarda çözünemez ve<br />

biyoyararlanımı sözkonusu olmaz. Mideden demir emilimi çok az düzeydedir. Ancak mide<br />

sekresyonları demiri çözündürür ve Fe++ şekline indirgenmesini sağlayan askorbik asit ve<br />

diğer maddelerle çözülebilen kompleksler haline gelmesini sağlar (7,9,12,13).<br />

Emilebilecek demir miktarını etkileyen çeşitli faktörler vardır. Askorbik asit, sitrat ve<br />

diğer organik asitler Fe+++ ile çözünür şelatlar oluşturup absorbsiyona yardımcı olurken;<br />

fitat, tannat, oksalatlar ve antiasitler demir ile reaksiyona girerek ince barsakta suda<br />

çözünmeyen (dönüşümsüz) şelatlar oluştururlar ve böylece absorbsiyonu olumsuz<br />

etkilerler(7,9,13). Pankreatik sıvılar ise demir emilimini inhibe ederler(13).<br />

6


Tablo 4’te demir emilimini etkileyen faktörler ayrıntılı olarak gösterilmiştir.<br />

Diyetteki demirin emilimini etkileyen faktörler Tablo5’te gösterilmiştir(14).<br />

7


Demirin büyük kısmı ince barsağın üst kısmından emilir. Diğer mukoza hücreleri de<br />

demir taşıyabilirler ancak emilime uygun hücrelerin büyük bölümü duodenum ve jejunumun<br />

proksimal kısmındadır. Mukoza hücreleri bir hücre içi demir taşıyıcısı içerir. Demirin bir<br />

kısmı taşıyıcıdan mitokondrilere verilirken kalan kısım mukoza hücrelerindeki apoferritin ile<br />

plazmadaki demir taşıyan bir polipeptit olan transferine paylaştırılır.<br />

Apoferritin; molekül ağırlığı yaklaşık 500 000 olan globüler bir proteindir.<br />

Molekül ağırlığı 18 000 olan 24 eş subunitten oluşmuştur. Demir bir ferrihidroksifosfat miçeli<br />

oluşturur ve ferritindeki bu alt birimler oluşan miçeli çevreler. Bir ferritin molekülü 4500 adet<br />

demir atomu içerebilir(10,13,15). Diğer birçok dokuda bulunan apoferritin demir ile<br />

birleşerek ferritini yapar. İnce barsak hücrelerinde ferritine bağlı demir bu hücrelerin<br />

yaşamları sona erdiğinde barsağa dökülmesi ile kaybedilir ve dışkı ile atılır(13).<br />

Apotransferrin; molekül ağırlığı 90 000’dir. İki demir atomu bağlayarak transferine<br />

dönşür. Transferinin demir bağlama kapasitesi %22-33’tür(13).<br />

Demirin barsak mukozasından emilimi şekil 2’de şematik olarak gösterilmiştir(13).<br />

Vücut demir depoları boşaldığında veya eritropoez arttığında demir emilimi artar.<br />

Tersi durumlarda demir emilimi azalır. Demir eksikliğinde plazma transferin miktarı artar ve<br />

bunun demirle % satürasyonu azalır. Böylece hücre içi demir taşıyıcısından transferrine daha<br />

fazla demir geçer ve daha az demir apoferritine bağlanmış olur. mukozadaki ferritin depoları<br />

azalır ve böylece mukoza hücreleri barsak lümenine döküldüklerinde daha az miktarda demir<br />

kaybedilmiş olur. Bunun tersine demir yüklendiği zaman dolaşımdaki transferin miktarı artar,<br />

böylece daha fazla demir apoferritine yönelir. Ferritin depoları artar ve mukoza hücreleri<br />

barsak lümenine döküldüklerinde daha fazla demir kaybedilmiş olur(13).<br />

8


ġekil 2: Barsak mukozasından demir emiliminin kontrolü. C: hücre içi demir taşıyıcısı, F:<br />

ferritin, M: mitokondri, TF: plazma transferin. Siyah okların genişliği iyonların bir bölgeden<br />

diğerine geçişi ile orantılıdır. Mukoza hücreleri barsak lümenine döküldüklerinde ve daha<br />

fazla ferritin içerdiklerinde demirin gaita ile daha fazla kaybına neden olurlar. Plazma<br />

transferin (TF) miktarının vücuttaki demir miktarı ile ters orantılı olduğuna ve TF satürasyonu<br />

arttıkça daha fazla demirin mukoza hücrelerindeki ferritine geçtiğine dikkat ediniz.<br />

Demirin duodenum lümeninden eritrosite geçiĢi<br />

Duodenum lümeninde Fe+++ müsine bağlanır ve ortam nötralize olsa bile çözünür<br />

kalır. Demir bu kompleksde NADP (nikotinamid adenin dinükleotit fosfat) ile indirgenir.<br />

Emici özellikteki enterositlerin tepe kısmından ferriredüktaz ile Fe++’ye indirgenerek alınır.<br />

Alınan demir boş NRAMP–2 (natural resistance associated macrophage protein) ya da divalan<br />

katyon taşıyıcı protein-I (DKT-I) isimli B3 integrin ile kompleks oluşturmuş protein ile hücre<br />

içine taşınır. NRAMP-2’nin demiri taşıma kapasitesi barsak epitel hücresinin olgunlaşması ve<br />

demir içeriğine göre ayarlanır. Demir NRAMP–2 ile ya da NRAMP–2-integrin-flavin-<br />

9


monooksijenaz kompleksi ile ya ferritin olarak hücre içinde depolanacak ya da plazmaya<br />

verilmek üzere bazolateral kısma taşınacaktır.<br />

Hefastin bir bakır içeren ferrooksidazdır (Fe++ → Fe+++) ve bazolateral transferde<br />

görev alır. Hefastin eksikliğinde Fe++ hücrede toksik etki gösterir(9).<br />

Eritropoetik aktivite, hipoksi ve demir emilimi arasındaki ilişki tablo 6’da<br />

gösterilmiştir. Demir depolarındaki demir miktarı ile demir emilimi arasındaki orantı terstir.<br />

Serum transferrin düzeyi ile emilim arasında da ilişki düşünülmektedir. Yine HFE’in<br />

de (membran MHC I sınıf proteinlerinden) emilim üzerinde etkisi olduğu belirtilmiştir. HFE<br />

nötral pH’da transferrin reseptörüne bağlanır. Bu durumda transferin reseptörünün<br />

transferrine ilgisi azalır. HFE geninde mutasyon varlığında emici yüzeye sahip epitelden<br />

bazolateral bölgeden demir geçişi artmaktadır(9).<br />

Demirin plazmadan hücrelere geçiĢi<br />

Transferrin demir metabolizmasında ana rol oynar. Çünkü nerede demire ihtiyaç varsa<br />

oraya taşır. Hücrelerin çoğu demiri plazmadan transferrin aracılığı ile alır. Transferrin (Tf)<br />

molekül ağırlığı 80 000 olan β1 globulindir. Karaciğerde sentez edilen bir glikoproteindir.<br />

Çok az miktarda süt bezlerinde, testislerde santral sinir sisteminde lenfosit ve makrofajlarda<br />

üretilmektedir. Transferrinin 20’den fazla polimorfik formu bulunmuştur(15). Yarı ömrü 8<br />

gündür. Demirin transferrine bağlanması pH ile ilişkilidir. pH ≤ 4,5 olması durumunda<br />

bağlanma olmamaktadır. İki demir bağlama alanı vardır; tek demir bağalanırsa monoferrik, iki<br />

demir bağlanırsa diferrik transferrinden bahsedilir. Diferrik transferrinin reseptörüne ilgisi<br />

diğerinden daha fazladır.<br />

Transferrin reseptör eritroid öncü hücreler, plasenta ve karaciğerde çok sayıda olmak<br />

üzere bütün çekirdekli hücrelerde bulunur. Transferrin reseptörü sayısı bölünmeyen<br />

hücrelerde sabit iken, çoğalan hücrelerde artabilmektedir. Reseptör sayısındaki artış hücrenin<br />

demir gereksinimindeki artışı yansıtmaktadır. Bir reseptör iki transferin bağlamaktadır.<br />

Reseptörün transferrine afinitesi ortamın pH’sı ve transferinin demir yükü ile ilişkilidir.<br />

Transferrin kendi reseptörüne bağlanınca klatrin kaplı membran içerisinde hücre içine alınır,<br />

burada ortam asidifiye edilir. Asit ortamda demir serbestleşir(9).<br />

Günde yaklaşık 20 ml kırmızı kan hücresi yıkılır. Bunun sonucu 25 mg demir açığa<br />

çıkar. Serbest demir toksiktir, fakat transferrine bağlanması toksisitesini azaltır(15).<br />

Demirin eritroid öncü hücreye giriĢi<br />

Transferrin seçici olarak kemik iliğine gider. Eritroblast yüzeyinde reseptörle<br />

birleşince demir ayrılır, hücre içine girer. Mitokondride protoporfirin halkasına bağlanır, hem<br />

oluşur. Hemoglobin yapımında kullanılır. Hem dışında demir apoferritinle birleşerek ferritin<br />

şeklinde depolanır(8,9).<br />

10


Depo demiri<br />

Depo demiri miktarı vücuda demir alımı ve vücuttan demir kaybı ile değişen bir denge<br />

içindedir. Depo demiri ferritin ve hemosiderinden oluşur(7,8,9,10).<br />

Ferritin<br />

Ferritin, demiri depolama ve işlev dışı demiri toksik olmayan halde tutma görevi olan<br />

bir proteindir. Ortasında depo halinde demir atomları olan bir kor içeren ve etrafı protein<br />

kabuğu ile çevrili demirin geçişini sağlayan miçel çözelti ile dolu kanallardan oluşan ferritin<br />

molekülünün yapısı şekil 3’de görülmektedir(10).<br />

ġekil 3: Ferritin molekülünün yapısı<br />

Ferritin vücuttaki bütün hücrelerde bulunabilir. Özellikle karaciğer, dalak ve kemik<br />

iliğinde bol miktarda bulunur. Bir ferritin molekülü 4500 demir atomu içeren ferik<br />

hidroksifosfat yapısında bir çekirdek ve unun etrafını saran apoprotein kabuktan oluşur, suda<br />

eriyebilir(11,13). Apoferritin kabuğun molekül ağırlığı 450 000’dir ve her birinin molekül<br />

ağırlığı 18 500 olan, 24 subunitten oluşmuştur(7,15).<br />

Ferritin demir depo proteini olmak için bütün özelliklere sahiptir. Öncelikle apoferritin<br />

Fe++’yi alır ve oksitler. Böylece Fe+++ çekirdekte depolanır. İkinci olarak Fe+++’ün<br />

Fe++’ye indirgenmesi ile demir salınır. Üçüncü olarak demir apoferritin sentezini stimüle<br />

eder. Demir ferritin mRNA’sının translasyona uğramamış 5’ bölümüne bağlanarak mRNA’yı<br />

daha aktif hale getirir ve böylece apoferritin sentezini stimüle eder. Bu olay translasyon<br />

düzeyinde gözlenen düzenlemelerin az sayıdaki örneklerinden birini gösterir(13).<br />

Ferritinin H ve L alt tipleri vardır. H(ağır) alt tipi başlıca demir metabolizması aktif<br />

dokularda bulunur(kalp, beyin, plasenta, eritrositler, lenfositler, monositler vs). L (hafif) alt<br />

tipi daha stabil olduğundan demirin uzun süreli depolanmasında görevli bir moleküldür.<br />

Başlıca karaciğer ve dalakta bulunur(9).<br />

Ferritin elektron mikroskobunda kolayca görülebilir. Fagositoz ve bununla ilgili olaylarda<br />

izlenici (tracer) olarak kullanılır(13).<br />

Ferritin tüm hücrelerde ve ayrıca tüm doku sıvılarında bulunur. En fazla bulunduğu<br />

yer demir içeren bileşiklerin sentezinin olduğu eritroid ana hücreler ile demir metabolizması<br />

ve depolanmasında rol oynayan makrofaj ve hepatositlerdir. İntrasellüler ferritin, düz<br />

11


endoplazmik retikulumda intrasellüler demir azlığı veya yüksekliği durumlarına göre sentez<br />

edilir. Normalde plazmadaki ferritin düzeyi selüler ferritin miktarı ile orantılıdır. Yani plazma<br />

ferritin konsantrasyonu vücut demir depolarını yansıtmaktadır(7,8,10).<br />

Ancak ferritin aynı zamanda bir akut faz reaktanıdır ve demirden bağımsız olarak<br />

enflamatuar sitokin ve oksidatif stres ile de sentezi ilişkilidir. Hücre içi ferritinin aksine<br />

plazma ferritini glikozillenmiştir. Ferritin suda erir. Askorbik asit lizozomal otofajiyi<br />

geciktirerek ferritinin yıkılmasını önler(9).<br />

Hemosiderin<br />

Ferritin yıkılınca ya protein ve demir açığa çıkar ya da hemosiderin oluşur(9).<br />

Lizozomal zarlarda ferritin molekülleri %50 oranında demir içeren agregatlar şeklinde bir<br />

araya gelebilirler, bunlara hemosiderin adı verilir(13). Hemosiderin suda erimez, normalde<br />

monosit ve makrofajlar içerisinde oluşturulur. Ama patolojik durumlarda her dokuda fazla<br />

miktarda birikir. Hemosiderinin içerdiği demir ferritinden daha fazladır(9). Genellikle<br />

apoferritin sentezinin ve demir tarafından tutulmasının maksimal olduğu aşırı demir<br />

yüklenmesi durumlarında görülür. Hemosiderinin içindeki demir hemoglobin yapımı için<br />

kullanılabilirse de demirin hemosiderinden mobilizasyonu ferritindekine göre çok daha<br />

yavaştır(10).<br />

Demirin vücuttan atılımı<br />

Vücudun demir dengesini sağlayan iki kompanentten biri olan atılımın (fizyolojik<br />

kayıp) daha sabit ve sınırlı olduğu düşünülür. Bununla beraber normalde 1mg/gün olan olan<br />

kaybın demir eksikliği anemisinde 0,5mg/gün’e düştüğü, vücutta demir fazlalığı olduğu<br />

durumlarda da kaybın 2mg/gün’e kadar çıktığı bildirilmiştir(27).<br />

Demirin başlıca atılım yerleri barsak hücreleri, safra, dışkı, tırnaklar, saç ve idrardır.<br />

Sağlıklı erişkin bir erkekte kaybın 1 mg/gün, kadınlarda ise menstrüasyonla kaybedilen<br />

demirin eklenmesi ile daha fazla olduğu saptanmıştır(9,11).<br />

Demir eksikliği anemisinin nedenleri<br />

Artmış fizyolojik demir gereksiniminin karşılanamadığı ya da demir dengesini<br />

olumsuz yönde etkileyen patolojik faktörlerin varlığında oluşur. Tablo 7’de demir eksikliği<br />

anemisinin nedenleri görülmektedir(7).<br />

Demir eksikliğinin klinik tablosu<br />

Demir eksikliğine eşlik eden semptomlar aneminin hangi hızda geliştiğine bağlıdır.<br />

Kronik, gizli kayıplarda gelişen anemiye uyum sağlanır. Hasta çok düşük hemoglobin<br />

düzeylerine bile tahammül eder. Örneğin; 7g/dl hemoglobin değerlerinde bile az semptom<br />

görülebilir. Anemi ile paralel olarak demir içeren enzim miktarı dokularda (epitel, kas,<br />

karaciğer, böbrek vs.) azalmaktadır(7).<br />

12


Yorgunluk/egzersize toleransın azalması<br />

Hemoglobin düzeyi normal iken yorgunluk hissi tanımlanabilir. Demir eksikliğindeki<br />

kas gücü kaybının anemi ya da mitokondriyal demir içerikli enzim eksikliği ile ilişkili olup<br />

olmadığı tartışmalıdır. Kaslarda myoglobin azalması ve oksidatif fosforilasyon için gerekli<br />

enzim miktarında azalma ile ilgilidir.<br />

Santral sinir sistemi ile ilgili değiĢiklikler<br />

Dopaminerjik nörotransmisyonda anormallik gelişir. Algılama işlevi bozulur, algılama<br />

dışı aktivitelerde sınırlanma, çalışma kapasitesinde azalma gözlenir. Çocuklarda demir<br />

13


eksikliği anemisinde zihinsel gelişim ve işlev bozukluğu olabilir ve bu durum demir tedavisi<br />

ile düzelmemektedir.<br />

Büyüme gecikmesi<br />

Demir eksikliği düzeltildiğinde büyüme hızlanır.<br />

Epitel ile ilgili bulgular<br />

“Cheliozis”, ağız çevresi dudak bileşkesinde çatlakları ifade eder. İleri derecede demir<br />

eksikliği bulgusudur. Stomatit, glossitis, yanak mukozası atrofisi, gastrik mukoza atrofisi,<br />

özefagusta krikoid sonrası mukozal cep diğer epitel ile ilgili değişikliklerdir.<br />

KloniĢi<br />

Tırnak bombeliğinin kaybolması, zamanla içe çökmesi demir eksikliğine özgüdür.<br />

Pika<br />

Anormal bir şeyi yeme güdüsüdür, anemiden önce başlayabilir. Tedavi ile birkaç<br />

günde düzelebilir(9).<br />

Diğer<br />

Demir eksikliğinde immünite ve enfeksiyonlara yatkınlık arasındaki ilişkiler kesin<br />

olmasa da defektif hücresel bağışıklık ve fagositoz bozukluğunun varlığı kabul edilmektedir.<br />

Hastaların %10 kadarında ancak hissedilebilen ve patogenezi bilinmeyen bir splenomegali<br />

bulunabilmektedir. Demir eksikliği olan kadınlarda erken doğum sık bildirilmiştir(7,9).<br />

Demir eksikliği anemisi laboratuar bulguları<br />

Depolar tükendikten sonra anemi gelişecektir. Eksikliğin sürmesine göre aneminin<br />

derecesi değişecektir(şekil 1).<br />

Kan hücreleri<br />

Eritrositler (morfolojik değiĢiklikler)<br />

Demir eksikliği anemisindeki en erken morfolojik değişiklik anizositozdur.<br />

Anizositoz tipik olarak hafif ovalositoz ile birliktedir. Erken dönemde (hemoglobin<br />

konsantrasyonu > 11gr/dl ve mean corpuscular volume(MCV)< 80 fl ) normokrom normositer<br />

anemi vardır. Orta ya da ağır anemide ise mikrositik, hipokromik eritrositler yani sıra hedef<br />

hücreler (target cell) görülebilir. Hipokromi ve mikrositoz şiddeti aneminin ağırlığı ile<br />

ilişkilidir. Şiddetli demir eksikliği anemisinde uzun hipokromik eilpsoid şekilde eritrositler<br />

dikkat çekicidir ve bunlara “kalem hücresi” denir(5,8,9).<br />

Anizokromazi bazı eritrositlerin soluk boyanması durumudur. Bu durumda tedavi<br />

altında demir eksikliği, kan verilmesi ya da siderobilastik anemi akla gelmelidir.<br />

Poikilositoz; anormal eritropoez ve dolaşan eritrositlerdeki hasarı yansıtmaktadır(9).<br />

14


Hipokromik anemilerin ayırıcı tanısı Tablo 8’te gösterilmiştir(7).<br />

Eritrosit indeksleri<br />

MCV: Ortalama eritrosit hacmi (volümü). Demir eksikliği anemisinde yaşa göre<br />

ortalama değerin altındadır. Mikrositozu gösterir.<br />

MCH: Eritrosit içi ortalama hemoglobin miktarını gösterir ve demir eksikliği<br />

anemisinde 27pg’ın altındadır(normal: 27–32 pg).<br />

MCHC: Ortalama eritrosit içi hemoglobin konsantrasyonudur. Demir eksikliği<br />

anemisinde %30’un altında bulunur(normal: 32-36 g/dl).<br />

RDW: Eitrosit hacmi dağılımının ölçülmesi. Otomatik cihazlarda “Red cell<br />

Disrtribution Width” olarak tanımlanan bu veri eritrosit hacminde değişimin koeffisiantı<br />

olarak % halinde verilmektedir. Anizositozun kantitatif göstergesidir. Normal değeri %<br />

13,4±1,2’dir. %15’den büyük olması durumunda %1-100 duyarlı, özgüllüğü %50<br />

düzeyindedir. Özgüllük OEH düşük olduğunda daha da artmaktadır. Demir eksikliği<br />

anemisinde, megaloblastik anemilerde ve kronik hastalık anemilerinde artmıştır. Talassemi<br />

minörde normal olması ile demir eksikliğinin ayırıcı tanısında değer taşımaktadır(1,5,7,9).<br />

Lökositler<br />

Lökopeniye %20 hastada rastlanır. Nadiren hipersegmente (bu durumda mutlaka<br />

megaloblastik anemi eşlik edip etmediği araştırılmalı) parçalı nötrofile rastlanabilir. İnvitro<br />

ortamda T hücre çoğalması ve nötrofil işlev bozukluğu olabilir(9).<br />

Trombositler<br />

%50-75 yüksek bulunur. Çocuklarda trombositopeni trombositoza yakın sıklıkta<br />

olabilir. Erişkinlerde trombositopeni nadiren eşlik eden başka bir problemin parçası ya da<br />

demir tedavisine yanıtın erken dönem belirtisi olabilir.<br />

Retikülositler<br />

Retikülosit sayısı normal ya da düşüktür(5,9). Retiklosit hemoglobin içeriği<br />

(CHr=reticulocyte hemoglobin content) fonksiyonel demir eksikliğinin en erken göstergesidir.<br />

Çünkü retikülositler 1-2 gün içerisinde kana ve dolaşıma salınan erken eritrositlerdir.<br />

“Retikülosit hemoglobin içeriği” de kemik iliğinde üretilen en yeni kırmızı hücrelerin demir<br />

15


içeriğinin ölçümünü sağlar. CHr, periferik kan testleri içinde kemik iliği demir depolarının<br />

eksikliğini gösteren spesifite ve sensitivitesi en yüksek olan testtir(28). Anemi gelişmeden<br />

demir eksikliğinin erken tanısı hastalığın sistemik komplikasyonlarını önler. Özellikle<br />

çocuklarda erken tanıda ümit verici bir testtir(38).<br />

Kemik iliği<br />

İlik hücreselliği ve depo demiri değerlendirilir. Hücresellik normaldir, normoblast<br />

sayısında artış dikkati çeker. Bu durumun anemi ağırlığı ile korelasyonu yoktur. Özellikle orta<br />

derecede ya da olgunlaşmaya yakın aşamada eritroblastlarda stoplazma vakuolü dar, düzensiz<br />

ve saçaklıdır, mikronormoblastlardan söz edilebilir(1,9).<br />

Kemik iliği aspirasyonunda demir boyası<br />

En güvenilir yöntemdir. Normal ilikte eritroblast sitoplazmasında her aşamada<br />

siderotik granül gösterilebilir. Kemik iliğindeki eritroid öncü hücrelerin %30-50’si siderotik<br />

eritroblasttır. Demir eksikliğinde bu granül sayısı ve sideroblast yüzdesi azalmaktadır.<br />

Kemik iliği biopsi preperatında demir boyası<br />

Ferritin fiksasyon sırasında eriyip kaybolduğundan histolojik incelemelerde boyanan<br />

demirin çoğu hemosiderindir. Hemosiderin ışık mikroskobunda boyanmış preperatlarda altın<br />

sarısı granül olarak dikkati çeker. Prusya mavisi ile boyandıktan sonra histiositler içinde<br />

düzensiz mavi hücreler halinde seçilir. Demir eksikliğinde karakteristik olarak azalmış ya da<br />

yoktur. Bazı hastalıklarda (kronik miyeloid lösemi ve miyelofibroz) demir<br />

depolanamamaktadır(5,9).<br />

PAS boyası<br />

Olgun eritrositler ve olgunlaşmaya yakın normoblastların sitoplazması PAS ile<br />

boyanmamaktadır. Ancak demir eksikliğinde eritroblast içi yaygın olarak boyanabilir(9).<br />

Serum demir konsantrasyonu<br />

Serum demir konsantrasyonu demir eksikliği anemisinde genellikle düşüktür. Bununla<br />

birlikte normal de bulunabilir. Demirin normal değerleri laboratuarlara göre farklılık gösterse<br />

de sınırları erkeklerde 75-175μg/dl (13-31μmol/l); kadınlarda yaklaşık 10μg/dl (2μmol/l) daha<br />

düşüktür(15).<br />

Serum demir konsantrasyonu pek çok patolojik ve fizyolojik durumdan etkilenir.<br />

Serum demir konsantrasyonu diurnal ritim gösterir, sabah yükselir akşam düşer. Hormonal<br />

kontroldeki menstrüasyon kanaması ve oral kontraseptif kullanımı sonrasındaki kanama<br />

döneminde düşer.<br />

Serum demir konsantrasyonu akut ya da kronik enfeksiyonda, malignanside ve akut<br />

miyokard enfarktüsünü takiben düşer. Serum demiri için örnek sabah, 8 saatlik açlık sonrası,<br />

oral demir preperatı alanlarda ilaç kesildikten 24 saat sonra, parenteral demir alanlarda<br />

kesildikten 2-3 hafta sonra alınmalıdır(5,9).<br />

Total demir bağlama kapasitesi (TDBK)<br />

Demir bağlama kapasitesi kandaki transferin miktarının ölçümüdür. Serumda 100<br />

μg/dl demir bulunmaktadır. Bunu bağlamak üzere hazır 250-450 μg/dl transferin<br />

bulunmaktadır. Böylelikle transferinin 1/3 kısmı demir ile bağlı olabilmektedir. Demir ile<br />

bağlı olmayan kısmı ile serum demiri toplamı, total serum demir bağlama kapasitesini (serum<br />

total transferin düzeyi) oluşturmaktadır. Serum transferin düzeyi (TDBK) gebelik, oral<br />

kontraseptif kullanımı ve demir eksikliğinde artmaktadır (400μg/dl’nin üstü). Kronik<br />

enflamatuar durumlarda (enfeksiyon, malignite gibi…) ise azalmaktadır (200μg/dl’nin<br />

altı)(5,8,9,15).<br />

Transferin satürasyonu<br />

Serum demirinin total demir bağlama kapasitesine bölünmesi ile elde edilir (serum<br />

demiri/TDBK x 100). Transferin satürasyonunun %16’nın altında olması eritropoez için<br />

16


yeterli demir olmadığını göstermektedir(1,8,9,19,21,25). %10’un altında olması ise demir<br />

eksikliğinin kesin göstergesidir(1,8,9).<br />

Serum ferritin düzeyi<br />

Ferritin düzeyleri toplam vücut demir depolarını yansıtır(5,24). Ferritin karaciğerden<br />

toplam vücut demiriyle orantılı olarak sentezlenir. Düzeyinin 12ng/dl’den az olması demir<br />

eksikliği tanısını akla getirmelidir. Maalesef ferritin bir akut faz reaktanı olduğundan ateş,<br />

enflamatuar hastalık, enfeksiyon ve diğer stres hallerinde düzeyi yükselmektedir(5,24,34).<br />

Ancak demir eksikliği durumunda ferritin düzeyleri strese cevaben 50-100ng/ml’den yukarı<br />

çıkmaz, bu nedenle ferritin düzeylerinin 100ng/ml üzerinde olması demir eksikliği tanısını<br />

dışlar. Serum ferritin konsantrasyonunda azalmaya yol açan başlıca üç durum vardır. Bunlar<br />

demir eksikliği, hipotiroidi ve askorbik asit eksikliğidir. Bu nedenle ferritin düzeyinde azalma<br />

kesinlikle anlamlıdır(7,8,9). Serum ferritin düzeyinin 10μg/l’nin altında olması demir<br />

eksikliği anemisi için karakteristiktir(5).<br />

Eritrosit içi ferritin<br />

Demir eksikliği ve kronik hastalık anemisinde düşük bulunur. Dolaşan eritrositlerdeki<br />

H alt tipinde ferritine karşı antikor kullanılarak ölçüm yapılır.<br />

Eritrosit protoporfirini<br />

Serbest eritrosit protoporfirini (FEP) demir eksikliği, kurşun zehirlenmesi ve<br />

sideroblastik anemi gibi hem sentezinin aksadığı durumlarda artar. Tarama testi olarak<br />

kullanılabilir(5,8).<br />

Serum transferin reseptörü (sTfR)<br />

Transferin reseptörleri çoğu hücre yüzeyinde bulunan, transferine bağlı demirin hücre<br />

içine girişini kolaylaştıran disülfid bağlı transmembran proteinleridir. Solubl protein formu<br />

plazmada tespit edilebilir. Demir eksikliğinde miktarı arttığından kronik hastalık anemilerinin<br />

birlikte olduğu durumlarda solubl transferin reseptör düzeyi ölçümü ayırıcı tanıda önemli bir<br />

yardımcı testtir(7,18,29,30,31,39).<br />

Dolaşımdaki TfR konsantrasyonu demir eksikliğinin ve demir deplesyonunun kesin ve<br />

sensitif göstergesidir(38). sTfR ölçümü yeni ortaya çıkan bir tanı yöntemidir. Fonksiyonel<br />

demir durumunu ve kemik iliğindeki eritropoez oranını yansıtır(34,36).<br />

Demir eksikliği anemisinde sensitivitesi %92 ve spesifitesi %84’tür. Yüksek sTfR<br />

düzeyi demir eksikliğindeki eritropoezin yansıması olan abondan eritroid hiperplaziyi<br />

gösterir. Ancak beta talassemi, otoimmun hemolitik anemi gibi diğer bazı durumlarda da<br />

eritroid hiperplazi görülür. Bundan dolayı yüksek sTfR düzeyi her zaman demir eksikliğini<br />

göstermez(29). Ayrıca demir yüklenmesi durumunda sTfR düzeyinin azaldığı<br />

düşünülmektedir(32).<br />

17


Demir eksikliği anemisinin tanısı için yönlendirici bulgular Tablo 9’da belirtilmiştir(7).<br />

GEBELĠKTE HEMATOLOJĠK DEĞĠġĠKLĠKLER<br />

Gebelik sırasında oluşan hematolojik değişikliklerin en göze çarpanı kan hacmi ve<br />

koagülasyon mekanizmasındaki değişikliklerdir (21).<br />

Kan hacmi ve eritrosit kitlesi<br />

Gebelik boyunca kan hacmi belirgin oranda yükselir. Terme yakın normal gebelerde<br />

kan hacminin gebelik öncesine göre %40-45 oranında arttığı gözlenmiştir. Kan hacmindeki<br />

artış her kadında değişiklik gösterebilir. Bazı kadınlarda orta derecede artış olurken, bazı<br />

kadınlarda önceki kan hacminin iki katı kadar bir artış söz konusu olabilir. Hipervoleminin<br />

gelişimi için fetusun bulunması şart değildir. Bazı mol hidatiform vakalarında da kan volümü<br />

artışı gösterilmiştir(20,21,22). Plazma hacmindeki bu artış fetus ağırlığı ile orantılıdır ve<br />

çoğul gebelikte daha fazladır(2).<br />

Gebeliğin indüklediği hipervoleminin birçok önemli fonksiyonu vardır:<br />

1. Vasküler yapıları ile birlikte hipertrofiye uğramış gebe uterusun taleplerini karşılar,<br />

2. Supin pozisyonda ve ayakta fetusu ve anneyi yetersiz venöz dönüşün etkilerine karşı korur,<br />

3. Anneyi doğum sırasında meydana gelen kan kaybının yan etkilerinden korur(20).<br />

Maternal kan hacmi ilk trimesterde artmaya başlar, en fazla artış ikinci trimesterde<br />

olur. 3. trimesterde daha yavaş artarak gebeliğin son haftalarında plato çizer(4,20,22). Grafik<br />

1’de gebeliğin başlangıcından sonuna kadar meydana gelen kan volümü değişiklikleri<br />

gösterilmiştir(20).<br />

18


Normal bir gebeliğin seyri sırasında kan volümü %47 ve eritrosit miktarı %17 artar.<br />

Bunun sonucunda hemodilüsyon meydana gelir. Hemodilüsyon 22-34. haftalarda maksimum<br />

düzeye ulaşır(21,23). Bu dilüsyonel anemi gebeliğin fizyolojik anemisi olarak kabul edilir.<br />

Hemoglobin, hematokrit ve eritrosit sayısı azalır. Ortalama eritrosit hacminde (MCV)<br />

ve ortalama eritrosit hemoglobin konsantrasyonunda (MCHC) değişiklik gözlenmez. Bu iki<br />

ölçüm dilüsyonel anemi ile demir eksikliği anemisinin ayırımı için kullanılır(2,23). Demir<br />

desteği yapılmayan gebelerde termde eritrosit kütlesindeki toplam artış ortalama (250-450 ml)<br />

%18’dir. Yeterli demir desteği yapılan gebelerde eritrosit kütlesi daha fazla (%30) artar(21).<br />

Normal bir gebelikte kemik iliğinde orta derecede eritroid hiperplazi vardır.<br />

Retikülosit miktarı ve genç eritrosit oranı artmıştır. Bunun esas nedeni 2-3 kat artan maternal<br />

eritropoetin düzeyidir. Eritropoetin düzeyindeki bu artış 23. gebelik haftasından sonra görülür.<br />

Eritrosit ömrü değişmemiştir. Maternal eritrosit difosfogliserat aktivitesi artmıştır. Bu durum,<br />

maternal fizyolojik alkaloza rağmen fetüse oksijen geçişini kolaylaştırır(19,21).<br />

Gebelik sırasındaki kan volüm değişikliklerinin regülasyonunda reninanjiyotensinaldosteron<br />

sistemi ile kompetitif olarak çalışan atrial natriüretik peptit adı verilen ve atrial<br />

miyositlerden salınan alfa, beta ve delta olmak üzere üç ayrı formu izole edilmiş olan bir<br />

peptidin önemli rol oynadığı ortaya çıkmıştır. Normal gebelerde termde atrial natriüretik<br />

peptit ortalama %40 artmaktadır. Doğumu izleyen ilk haftada artış %150 olmaktadır. Bu<br />

postpartum diürez artışını açıklamaktadır(21).<br />

Gebelikte anemi<br />

Normal hemoglobin düzeyi 14±2,0 g/dl’dir. Bazı merkezler gebelerde anemi tanımı<br />

için 10,5g/dl veya 11g/dl gibi daha düşük seviyeleri alırlar. Dünya Sağlık Örgütü (WHO)’ne<br />

göre gebelikte anemi; gebeliğin herhangi bir döneminde hemoglobin seviyesinin 11g/dl’nin<br />

altında olmasıdır(2).<br />

Gebelikte hemoglobin değeri değişkendir ve 2. trimesterde en düşük seviyelerine<br />

ulaşır. Bu yüzden CDC(Centers for Disease Control) 1980 yılında gebelerde anemiyi 1. ve 3.<br />

trimesterde 11,0g/dl’nin altı ve 2. trimesterde 10,5g/dl’nin altı olarak tanımlamıştır(3,4).<br />

Gebelikte anemi sebepleri Tablo 10’da gösterilmiştir(2,3,4).<br />

19


Gebelik ve lohusalıktaki en sık anemi nedenleri demir eksikliği ve akut kan kaybıdır.<br />

Demir eksikliği anemisinin en sık sebebi ise nütrisyonel eksikliktir(3).<br />

Gebeliğin başında anemik olmayan ve gebeliğinde ve doğumdan sonra ilave demir<br />

verilmeyen olguların demir depolarının doğumdan iki yıl sonra normale döndüğü<br />

saptanmıştır. Diyet ile demir alamayan olgularda bu sürenin daha uzun olacağı düşünülürse<br />

gebelikte ve emzirme döneminde demir desteği gerekliliği ortaya çıkar(21).<br />

1967 yılında Scott ve Pritchard “en sağlıklı kadında bile demir depoları sınırlıdır”<br />

demişlerdir. En temel sebep menstrüel kayıplardır. Bir kadının yaklaşık 1,5-2 mg günlük<br />

demir ihtiyacı vardır. Gebelikte ihtiyaç daha da artar(22). Bu miktar gebelikte 3,5-4,4 mg’dır.<br />

Ancak gereksinim sabit değildir. Gebelik süresi ilerledikçe ihtiyaç artan şekildedir. Gebeliğin<br />

ikinci yarısında ortalama 6-7 mg/gün’dür. Özellikle 3. trimesterde artış çok belirgindir(21,39).<br />

İlk 10 haftada 0,8mg, 11-20. haftalar arasında 3,7mg, 21-30. haftalar arasında 5,7mg ve 31-<br />

40. haftalar arasında ise 7,5mg’dır(39). Fetus toplam demir gereksiminin hemen hemen<br />

tamamını gebeliğin son 12 haftasında transport eder(21). 55 kg ağırlığındaki bir gebe kadında<br />

demir gereksinimi grafik 2’de ayrıntılı olarak gösterilmiştir(45).<br />

20


Gebelikte 450 mg RBC artışının, 300 mg fetus, 90 mg placenta ve umblikal kord için, 230 mg<br />

bazal kayıp ve 150 mg doğumda kaybedildiği için kadınların yaklaşık 1240 mg kadar<br />

elementer demire ihtiyacı vardır. Bu demir ihtiyacının 760 mg kadarı maternal kazanç ile<br />

dengelenmeye çalışılır(22,39). Diyetle alınamayan demir açığı maternal depolardan veya<br />

demir destek tedavisi ile karşılanır(22).<br />

Tablo 11’de gebelikteki demir ihtiyacı gösterilmiştir(39,45).<br />

Eğer organizmadaki demir yeterli ise oral olarak alınan demirin sadece %10’u emilir.<br />

Demir gereksinimi arttığında absorbe edilen demir %20’ye yükselir. Bu nedenle gebeler<br />

alınan demirin yaklaşık %20’sini absorbe ederler. Demir depolarının yetersiz olduğu<br />

gebelerde emilme oranı %40’a ulaşabilir(21).<br />

21


Demir eksikliği durumlarının yarattığı en erken patofizyolojik değişiklikler serum<br />

ferritin düzeylerinin düşüşüne eşlik eden kemik iliği, dalak ve karaciğer depolarının<br />

tükenmesidir. Bunun ardından serum demir düzeyleri düşer, total demir bağlama kapasitesi<br />

(transferin düzeyi) yükselir. Transferrin yoğunluk yüzdesi düşer. Hematokrit ve hemoglobin<br />

konsantrasyonunun düşmesiyle belirlenen anemi bunu izler. Başlangıçta anemi normokrom<br />

normositerdir, fakat sonraları hipokrom mikrositer olur. Ortalama korpusküler hemoglobin<br />

konsantrasyonu(MCHC) normal gebelikte değişmez. Bundan dolayı 30’un altındaki değerler<br />

demir eksikliği anemisini düşündürür. Ortalama korpusküler hacim(MCV) ve ortalama<br />

korpusküler hemoglobin(MCH) normal gebelikte düşer. Bu değerler demir eksikliği<br />

göstergesi olarak yanıltabilir.<br />

Serum demir düzeyleri normal gebelikte düşer. Fakat 30μg/dl’nin altındaki değerler<br />

demir eksikliğini düşündürür. Doymamış demir bağlama kapasitesi normal gebelikte artar,<br />

fakat demir eksikliği anemisinde değerler 400μg/dl’nin üstündedir(25). Transferrin<br />

satürasyonu normal gebelikte düşer. fakat %16’nın altındaki değerlere demir eksikliği dışında<br />

genellikle rastlanmaz(19,21,25). 10μg/lt’nin altındaki serum ferritin düzeyleri demir eksikliği<br />

için tanısaldır(25).<br />

Gebeliği esnasında demir desteği almayan bir kadında serum demiri, serum ferritini ve<br />

serum transferrin satürasyonundaki değişiklikler grafik 3’te gösterilmiştir(20).<br />

Perinatal morbidite ve mortalite açısından anemi<br />

Dünya Sağlık Örgütü’nün sonuçlarına göre gelişmekte olan ülkelerde maternal<br />

ölümlerin %40’ından anemi sorumludur. Ciddi anemi ile birlikte anne ölüm riski de belirgin<br />

olarak yükselmektedir(51).<br />

Günümüzdeki bilgiler gebelikte demir eksikliği anemisinin preterm doğum ve düşük<br />

doğum ağırlığı için risk faktörü olduğuna işaret etmektedir.<br />

Anemi ve demir eksikliği ya da her ikisinin düşük doğum ağırlığı ve yüksek preterm<br />

doğum riskine nasıl yol açtığı şöyle açıklanmaktadır; anemi hipoksiye neden olarak, demir<br />

eksikliği ise serum norepinefrin konsantrasyonunu artırarak maternal ve fetal stresi<br />

indükleyebilir. Bu da kortikotropin releasing hormon(CRH)’nun sentezini stimüle eder.<br />

22


Artmış CRH preterm doğum, gebeliğin indüklediği hipertansiyon ve eklampsi ve prematür<br />

membran rüptürü için major risk faktörüdür. CRH ayrıca fetal kortizol üretimini de artırır.<br />

Kortizol fetal büyümeyi kısıtlar. Ayrıca demir eksikliğinin eritrositlerde ve feto-placental<br />

ünitede oksidatif hasarı artırabileceği belirtilmektedir. Bunun dışında demir eksikliğinin<br />

maternal enfeksiyon riskini artırabileceği ve bunun da preterm doğum için risk faktörü olan<br />

CRH üretimini stimüle edebileceği belirtilmiştir(67).<br />

Yeterli bilgi olmamakla birlikte demir eksikliği anemisi olan gebelerin enfeksiyon<br />

oranları ve ciddiyeti artmıştır. Demir eksikliği düşük lenfosit stimülasyonu ile<br />

bağdaşmaktadır(52).<br />

Birçok çalışmada anne hemoglobin konsantrasyonu ve fetal doğum ağırlığı arasında U<br />

şeklinde bir ilişki vardır. Anormal yüksek hemoglobin konsantrasyonu genellikle zayıf<br />

plazma hacmi artışını gösterir ki, bu da düşük doğum ağırlığı için risk faktörüdür(39, 52, 53).<br />

Demir eksikliği anemisi olan gebe kadınları içeren çok sayıdaki çalışmada gösterilmiştir ki,<br />

demir takviyesi doğum ağırlığını iyileştirmektedir(52,68).<br />

Bazı çalışmalar maternal serum ferritini ile doğum ağırlığı arasında negatif ilişki ve<br />

preterm doğum ile pozitif ilişki bildirmişlerdir. Bu bilgiler muhtemelen eklenen bir<br />

enfeksiyona bağlıdır ki, bu da serum ferritin düzeyini yükseltir (52). Farklı çalışmaların<br />

sonuçlarında, erken gebelikte demir eksikliği anemisi ile yüksek preterm doğum riski<br />

arasındaki ilişki uyumlu bulunmuştur(52).<br />

Gebeliğin ilk yarısında tespit edilen maternal anemi yüksek preterm doğum riski ile<br />

uyumludur. 3. trimesterdeki anemi genellikle preterm doğum riski ile ilişkili değildir(68).<br />

1996-1999 yılları arasında İngiltere, Fransa ve ispanya’da yayınlanan resmi bildiriler,<br />

Index Medicus incelenmiş; maternal hemoglobin konsantrasyonu ile doğum ağırlığı arasında;<br />

aynı şekilde maternal hemoglobin konsantrasyonu ile preterm doğum arasında kuvvetli<br />

bulguların olduğu ortaya konmuştur(53).<br />

Yenidoğanın demir deposu annenin demir durumuna bağlı olabilir(3,39). Birçok<br />

çalışmada annenin hafif ya da orta derecede anemisi olması durumunda fetusun demir<br />

ihtiyacını anneden karşılayabildiği görülmüştür. Buna karşın diğer birçok çalışmada ise<br />

gebelikte maternal demir eksikliğinin fetal demir depolarını etkilediği bulunmuştur(31).<br />

Doğumda yenidoğanın serum ferritini ile annenin serum ferritini arasında korelasyon<br />

mevcuttur. Demir tedavisi olan annelerden doğan çocukların plasebo alan annelerden doğan<br />

çocuklardan daha yüksek serum ferritin düzeyleri vardır. Demir tedavisi olan kadınların<br />

yüksek ferritin seviyeli yenidoğanlarının yaşamın ilk yılında demir eksikliği ile karşılaşma<br />

riskinin düşük olduğu öngörülmektedir(39).<br />

23


ġekil 4: Maternal hemoglobin konsantrasyonunun etkileri ve sonuçları<br />

Yapılan bir çalışmada Fransız gebe kadınların demir deposu ile yenidoğanlarının<br />

serum ferritin düzeyleri arasındaki ilişkinin postpartum 2. aya kadar devam ettiği<br />

bildirilmiştir. Türkiye’de de benzer olarak doğumdaki maternal hemoglobin seviyesinin<br />

infantın 2. ayındaki serum ferritin değerleri ile korele olduğu belirtilmiştir. Bazı çalışmalarda<br />

maternal anemi ile düşük infant apgar skoru arasında ilişki olduğu bildirilmiştir(52).<br />

Georgieff va arkadaşları yaptıkları bir çalışmada doğumda ferritin düzeyi düşük olan<br />

(< 5. persantil) yenidoğanlar ile ferritin düzeyi normal olan yenidoğanların doğumdaki ve<br />

doğum sonrası 9. aydaki ferritin düzeylerini karşılaştırmışlar. Düşük ferritin düzeyi ile doğan<br />

bebeklerin 9. ayda da serum ferritin düzeylerinin düşük olduğunu tespit etmişlerdir(81).<br />

Maternal hemoglobin konsantrasyonunun etkileri ve sonuçları şekil 4’teki diyagramda<br />

gösterilmiştir(53,69).<br />

GEBELĠKTE DEMĠR DESTEĞĠ<br />

Gebelikte demir takviyesi için Cochrane veri tabanı incelenmiş; demir tedavisi ile<br />

ilgili tüm çalışmalar göstermiştir ki; plasebo alan tüm kadınların serum ferritin ve hemoglobin<br />

düzeyi demir alan kadınlardan belirgin olarak düşük bulunmuştur. Bu fark postpartum 24.<br />

haftaya kadar persiste etmektedir. Çalışmalar aynı zamanda şunu göstermiştir ki; demir<br />

tedavisi olmayan birçok kadının demir eksikliği veya demir eksikliği anemisi vardır(39).<br />

Gebelikte demir eksikliğini önlemek için demir takviyesi uygulanmalıdır. Demir<br />

takviyesi genel veya seçici olarak uygulanabilir. Seçici yaklaşımda; proflaktik demir almadan<br />

anemi ile başa çıkabilecek kadınları belirlemek için erken gebelik döneminde serum ferritin<br />

düzeylerinin ne olduğu bilinmelidir(39).<br />

24


Amerika’da, düşük demir deposu olan veya anemik kadınlara hemoglobin ve serum<br />

ferritin düzeylerine bağlı olarak farklı dozlarda demir replasmanı yapılamaktadır. Üçüncü<br />

trimesterde bütün kadınlara demir verilmektedir, ancak doz hemoglobin konsantrasyonuna<br />

göre ayarlanmaktadır. CDCP(The Centers for Disease Control and Prevention) ve American<br />

College of Obstetricians gebelik boyunca demir eksikliği proflaksisi için günlük 30mg demir<br />

önermektedir(40).<br />

Norveç’te seçici yaklaşım benimsenmektedir. İsveç tüzüğü (İsveç ulusal beslenme<br />

kurulu); gebeliğin 20 haftasından itibaren günlük 100mg rutin demir takviyesi taraftarıdır.<br />

Danimarka ulusal sağlık kurulu gebeliğin 20. haftasından itibaren günlük 60-70 mg proflaktik<br />

demir takviyesi önermektedir(39).<br />

1999 yılında Dünya Sağlık Örgütü aneminin ve demir eksikliğinin yaygın olduğu<br />

ülkelerde antenatal günlük 120 mg demir takviyesi önermiştir(46).<br />

Yapılan çalışmalarda günlük 65mg ferro demir ile takviye yapılan %80-90 gebede<br />

demir eksikliğinin ve tüm gebelerde demir eksikliği anemisinin önlendiği gösterilmiştir.<br />

Günlük 40mg ferro demir ile benzer sonuçlar bildirilmiştir. Demir eksikliğini önleyen<br />

minimum efektif doz netleşmemiştir(39).<br />

Yapılan başka bir çalışmada günlük demir takviyesinin yan etki olmaksızın demir<br />

eksikliğini ve demir eksikliği anemisini önlemede etkin bir strateji olduğu ileri<br />

sürülmektedir(42).<br />

Nepal’de yapılan 4926 gebe kadın ve 4130 canlı doğan infantı içeren bir çalışmada;<br />

antenatal folik asit-demir takviyesinin düşük doğum ağırlığı riskini azalttığı gösterilmiştir(43).<br />

Gebelikte her ne kadar demir emilimi artsa da gebeliğin en geç 20. Haftasında demir<br />

takviyesine başlanmalıdır. Optimum emilim için demir tabletleri iki ögün arasında<br />

alınmalıdır(39).<br />

Son yıllardaki tedavi yaklaşımı günlük kullanımdan ziyade haftada bir veya iki kez<br />

uygulanan intermittan demir takviyesi yönündedir (41,44,45,46,47). Günlük kullanımda hasta<br />

uyumu zordur ve yüksek doz günlük demir kullanımında yan etkiler fazladır. Alternatif olarak<br />

geç salınımlı preperatlar ve intermittan oral demir takviyesi hasta uyumu ve yan etkileri<br />

azaltmak açısından daha iyidir(41,44,45,46).<br />

Bazı çalışmalarda günlük ve haftalık demir takviyesinin her ikisinin de etkili olduğu,<br />

ancak günlük demir takviyesinin daha etkili olduğu ve depo demiri havuzunu da doldurduğu<br />

bildirilmiştir(41,47).<br />

Diğer bir strateji ise doğurganlık çağındaki tüm kadınlara demir eksikliğini önleyici<br />

intermittan demir takviyesidir(45,46). Demir eksikliği ve anemi adet gören ve gebe kadınlarda<br />

gelişmiş ülkelerde bile yaygındır. Demir eksikliğini düzeltmek için gebelik dönemi en uygun<br />

zaman değildir(46).<br />

Gelişmekte olan ülkelerde kadınların %50’sinden fazlası demir eksikliği anemisinden<br />

olumsuz etkilenmektedir. Demir eksikliği anemisi ayrıca adolesan kızlarda da yaygındır. Ani<br />

büyüme ve menstrüasyonun başalaması ile birlikte demir ihtiyacı artmaktadır(48). Bu genç<br />

kadınlardaki düşük depo demiri –gelişmekte olan ülkelerde 20 yaş civarında gebe kalındığı<br />

göz önüne alınırsa- gebelikte demir eksikliği anemisinin ortaya çıkmasına neden olacaktır. Bu<br />

nedenle 2. ve 3. trimesterdeki demir takviyesine ek olarak adolesan kızlara gebe kalmadan<br />

önce demir takviyesi yapılmalıdır(48,49,50).<br />

25


YENĠDOĞANDA ANEMĠ <strong>VE</strong> YENĠDOĞANA ETKĠLERĠ<br />

Ġntrauterin hematopoez<br />

Antenatal yaşamda kan yapımı mezodermal, hepatik ve medüller olmak üzere üç evre<br />

gösterir. Konsepsiyonun 2-3. haftasında embriyonun mezodermal hücrelerinde kan yapımı<br />

başlar. Kan hücrelerinin yapımı 2. aydan sonra karaciğerde, 6. aydan sonra kemik iliğinde<br />

olur(54,55).<br />

Kemik iliğinde myeloid ve eritroid seri hücrelerinin oranı da doğumdan sonraki<br />

günlerde ayrıcalık gösterir. Doğumda 1,2:1 olan myeloid/eritroid seri oranı 7. Günde 2,1:1, 6<br />

ay-2 yaş arasında 2:1’dir. 6 yaşta 2,7:1’ e yükselir. Erişkinde ise bu oran 3,4:1’dir(54).<br />

Embriyonal, fetal ve neonatal dönemde niceliği ve oranları değişen, yapısı farklı beş<br />

hemoglobin tipi mevcuttur. Embriyonal dönemde GowerI, GowerII ve Portland hemoglobini<br />

olarak bilinen hemoglobin tipleri yapılır. Gestasyonun 3. ayından itibaren fetal<br />

hemoglobin(HbF) vücutta ana hemoglobin tipini oluşturur. Fetal dönemin son aylarında<br />

erişkin hemoglobini(HbA) yapımı da başalar. Fetal hemoglobin, gestasyonun 6. ayından sonra<br />

hemoglobinin %90’ını, doğumda %70’ini oluşturur. Normal çocuk ve erişkinde ise %2’den<br />

azdır(54,55).<br />

HbF invivo olarak HbA’ya göre daha fazla oksijen affinitesi gösterir. Bunun nedeni<br />

HbF 2,3 difosfogliserat ile önemli bir etkileşime girmez ve bunun sonucunda HbF kapsayan<br />

hücreler daha yüksek oksijen affinitesi göstererek anne kanında plasenta yoluyla daha fazla<br />

oksijen ekstraksiyonu yapabilme avantajı taşırlar(55).<br />

Gebeliğin son günlerinde fetusta kan yapımı erişkine kıyasla üç veya beş kez daha<br />

hızlıdır. Kemik iliği tümüyle kırmızı ilik ile doludur. Doğumu izleyen ilk birkaç gün içinde<br />

hemoglobin ve eritrosit yapım hızı süratle düşer. Yapım hızının düşük ve eritrosit yaşam<br />

süresinin nispeten kısa olması sonucu yaklaşık iki ayda hemoglobin değerleri en düşük<br />

seviyeye ulaşır(ortalama 11g/dl). Bundan sonra yapım hızı artarak üçüncü ayda maksimal<br />

değerlere yükselir(56).<br />

Doğum sırasında bildirilen kan değerleri, gebelik yaşı, doğum şekli, göbek<br />

kordonunun klampe edilme zamanı, kanın alındığı yer ve kanın alınma zamanı ile yakın ilişki<br />

gösterir(56).<br />

2002 yılında Hindistan’da yapılan 102 anemik anne ve infantın dahil edildiği bir<br />

çalışmada gruplar göbek kordonunun erken ve geç klampe edilmesine göre belirlenmiş;<br />

doğumda ve doğumdan 3 ay sonra serum ferritin ve hemoglobin seviyelerine bakılmış;<br />

anemik annelerden doğan infantların demir depoları ve Hb konsantrasyonlarının doğumda<br />

göbek kordonlarının geç kesilmesi ile düzeltilebileceği sonucuna varılmıştır(62).<br />

Miadında sağlıklı bir yenidoğanda kordon kanındaki normal değerler tablo 12’de<br />

gösterilmiştir(10,56,72).<br />

Doğumu izleyen kısa süre içinde kanın pasenta damarlarından yenidoğan damarına<br />

geçmesi ile yenidoğan kan volümü %60 oranında artırılabilir. Plasentada 75- 125 ml kan<br />

bulunur. Doğum sırasında ilk 15 sn içerisinde bu kanın %25’i, 60. Saniyede %50’si<br />

yenidoğan tarafına geçer. 3. günde göbek kordonunun erken veya geç bağlanmasına bağlı<br />

olmaksızın değerler birbirine yakın bulunur(56).<br />

26


Doğumdan 2-6 saat sonra yenidoğan kan volümü ortalama 85ml/kg olarak<br />

bildirilmiştir. Miadında doğmuş bir yenidoğanda 1. ayın sonunda kan volümü 73-<br />

77ml/kg’dır(56).<br />

Doğumu izleyen ilk haftada ortaya çıkan anemiler;<br />

Kan kaybı,<br />

Yapım kusuru,<br />

Aşırı hemoliz<br />

olmak üzere üç grupta değerlendirilebilir(56).<br />

Çocuklarda demir eksikliği anemisinin etyolojisi tablo 13’te gösterilmiştir(10,57).<br />

Yenidoğanda serum demir konsantrasyonu erişkinden daha yüksektir. Transferrin<br />

seviyesi ise daha düşüktür. Erişkine göre yenidoğanın serum ferritin seviyesi 5 kez, eritrosit<br />

ferritin seviyesi ise 20 kez daha yüksektir. Yenidoğanın total eritrosit kütlesi ağırlığına oranla<br />

daha yüksektir. Doğumdaki rezervin çoğunu eritrosit içi ferritin oluşturur. Gelişimin erken<br />

evrelerinde eritrosit içi ferritin rezervleri kullanılır(58).<br />

27


Anneden fetusa demir transportu<br />

Anneden fetusa demir geçişi konsantrasyon gradyentinin tersine gerçekleşir. Annenin<br />

ve fetusun demir metabolizmasının kontrolü birbirinden bağımsız sistemler tarafından yapılır.<br />

Fetusun demir kaynağı regülasyonunda plasenta anahtar rol oynar. Ferritin tüm trofoblast ve<br />

sinsisyotrofoblast tabakasında gösterilmiştir(61).<br />

Demir anneden fetusa sito ve sinsisyotrofoblast hücre tabakasından birçok demir<br />

taşıyıcı aracılığı ile aktif transportla geçer. İki adet ferik demir atomu maternal transferine(Tf)<br />

bağlanır. Bu da sinsisyotrofoblastik membranın apikalinde bulunan transferin<br />

reseptörüne(TfR) bağlanır. Bağlanma sonrası demir-Tf-TfR kompleksi bütün olarak<br />

endositozla alınır. Divalent metal transporter1(DMT-1) sinsisyotrofoblastın sitoplazmasında<br />

yerleşmiştir. ApoTf/TfR apikal hücre yüzeyine dönmeden ferro demir endosomal<br />

membrandan sitoplazmaya geçer. Maternal Tf fetal dolaşıma geçemezDemirin trofoblast<br />

sitoplazmasından fetal dolaşıma geçişi hala net değildir. Bununla birlikte sinsisyotrofoblastın<br />

bazal membranında yerleşen ferroportin –membrana bağlı demir taşıyıcı- bu görevi yapıyor<br />

olabilir. Alternatif olarak bazal membranda yerleşmiş olan fetal apoTf/TfR stoplazmik<br />

havuzdan demiri endositozla alıyor olabilir. Fetal dolaşıma geçen demir hemen kullanılır ya<br />

da depo edilir(60).<br />

3. trimesterin herhangi bir zamanında doğan infantın toplam vücut demiri yaklaşık<br />

75mg/kg’dır. Term bir infantta toplam vücut demirinin üçte ikisi üçüncü trimesterde alınır.<br />

Toplam vücut demirinin %65-80’i kırmızı hücrelerdeki hemoglobinde bulunur. Kalanı demir<br />

içeren proteinler(miyoglobin, sitokrom vb) ve depo demiri arasına paylaştırılır(59,60).<br />

30


Gelişim sırasındaki demir eksikliği eritrositler, kalp, iskelet kasları ve gastrointestinal<br />

sistem gibi multipl organ sistemine etki ederek büyümeyi engeller. Belki de demir<br />

eksikliğinden en çok etkilenen gelişmekte olan beyindir. Nörofizyolojik çalışmalar erken<br />

demir eksikliğinin infantın kognitif fonksiyonlarını kötü etkilediğini ve bunun uzun zaman<br />

sonra ortaya çıkabileceğini belirtiyorlar(52,59,60).<br />

Birçok çalışma demir eksikliği anemisi ile zayıf kavrama yeteneği, zayıf motor gelişim<br />

ve davranış problemlerinin ilişkili olduğunu göstermiştir. Uzun süreli çalışmalar bebeklik<br />

döneminde anemisi olan çocukların kavrama yeteneğinin zayıf olarak devam ettiğini,<br />

okuldaki başarılarının zayıf olduğunu ve davranış problemlerinin çocukluk döneminin<br />

ortalarına kadar devam ettiğini belirtmektedir(63,64).<br />

Okuma, yazma, matematik ve uzaysal zeka, dikkat toplamadaki eksiklik yenidoğan<br />

dönemindeki demir eksikliği ile ilişkili görünmektedir. Yeni yapılan bir çalışmada doğumda<br />

kordon serum ferritini düşük olan 5 yaşındaki çocuklar, doğumda yeterli demir depoları olan<br />

yaşıtları ile karşılaştırılmış ve düşük dil yeteneği, iyi motor beceri ve davranış problemlerine<br />

sahip oldukları gösterilmiştir(60). Yine yapılan başka bir çalışmada bebeklik döneminde<br />

anemisi olan çocuklar 5 yaşında değerlendirilmiş; mental ve motor fonksiyon test skorlarının<br />

anemik olmayan yaşıtlarından daha geri olduğu tespit edilmiştir(65).<br />

Sherriff ve arkadaşlarının yaptığı benzer bir çalışmada yaşamlarının 8. Ayında düşük<br />

hemoglobin konsantrasyonu olan infantların 18. ayda mental ve motor gelişimlerinin zayıf<br />

olduğu tespit edilmiştir(71).<br />

Neonatal demir durumunu etkileyen faktörler tablo 14’de gösterilmiştir (59).<br />

Son yıllarda yapılan birçok çalışmada bebeklik dönemindeki demir eksikliği anemisinin uzun<br />

süreli etkilerinin kalıcı olduğu belirtiliyor. Uzun süren ya da ciddi demir eksikliği olan<br />

durumlarda demir tedavisinin bulguları düzeltmede yeterli olmayacağı belirtilmiştir(64).<br />

Demir eksikliği beyin gelişiminin (hızlı sinir miyelinizasyonunun) devam ettiği yaşamın ilk 2<br />

yılında yaygındır. Bu dönemdeki ciddi demir eksikliği kalıcı nörolojik hasara neden<br />

olabilir(64,66).<br />

31


Demir eksikliği anemisi çocuklarda birçok sistemik anomaliye neden olabilir. Mavi<br />

sklera, klonişi, egzersiz kapasitesinde azalma, idrar renginde değişiklik, kurşun emiliminde<br />

artma, enfeksiyonlara eğilin artması, büyüme ve gelişmenin yavaşalamasına yol açabilir(72).<br />

APGAR SKORLAMASI<br />

APGAR skorlama sistemi doğuma katılan çocuk doktorunun bebeğin doğum anındaki<br />

fiziksel durumunu standardize bir sekilde değerlendirmesine olanak tanır. Apgar skorlaması<br />

birinci ve beşinci dakikalarda olmak üzere 2 kere yapılır. Bazı merkezlerde 10. dakikada da<br />

yapılmaktadır. APGAR skorlamasında bebeğin kas gerginliği, kalp atım hızı, ağrılı uyaranlara<br />

verdiği cevap, cilt rengi ve solunum sayısı 0 ile 2 arasında puanlandırılır(85).<br />

Tablo 15’de APGAR skorlaması gösterilmiştir.<br />

Buna göre skor; 8-10 arasında ise bebek normaldir 4-6 arasındaki bebekler basit birkaç<br />

solunum desteği ile bu ilk dönemlerini sorunsuz atlatırlar. 0-3 arasındaki bebekler ise acil<br />

müdahale ve canlandırma gereksinimi duyarlar. APGAR'ın 10, 15 ve 20 dakikalarda 0-3<br />

arasında kalması halinde skor ile ilerideki nörolojik durum arasındaki ilişki güçlenir(85).<br />

Tablo 15: APGAR skorlaması(85)<br />

Sonuç olarak nörolojik bir problem varlığında APGAR skorunun düşük olması<br />

problemin nedeni hakkında yeterli bilgi vermemekle birlikte yenidoğanın<br />

değerlendirilmesinde oldukça yararlıdır.<br />

32


GEREÇ <strong>VE</strong> YÖNTEM<br />

2008–2009 yılları arasında Dr. Lütfi Kırdar Kartal Eğitim ve Araştırma Hastanesine<br />

başvuran travaydaki term gebelerden 350 olgu çalışmaya alındı.<br />

ÇalıĢmaya alınma kriterleri<br />

.Gebelik süresi 37 hafta ve üzeri olmak,<br />

.Sigara içmemek,<br />

.Araştırmaya katılmayı kabul etmek.<br />

ÇalıĢmaya alınmama kriterleri<br />

.Demir eksikliği anemisi dışında başka bir nedenle anemisi olmak,<br />

.Çoğul gebeliği olan kadınlar,<br />

.Preeklamptik gebeler,<br />

.Diabetli gebeler,<br />

.Dekolman plasenta ve kanamalı plasenta previalı gebeler,<br />

.Geçirilmiş splenektomisi olan gebeler,<br />

.Erken membran rüptürü olan gebeler,<br />

.Gebeliği sırasında GİS ve üriner sistem kanaması olan gebeler.<br />

Her gebenin;<br />

.Yaşı,<br />

.Gestasyonel haftası,<br />

.Doğum şekli kaydedildi.<br />

Her yenidoğanın;<br />

.Cinsiyeti,<br />

.Doğum ağırlığı, boyu, APGAR skoru kaydedildi.<br />

Çocuğa ait bilgiler; gestasyon yaşı: 37 hafta üzeri, yenidoğan ağırlığı: 2500 gr. altı<br />

(SGA), 2500 gr. ve üzeri (Normal) doğum kilosu, yenidoğan boyu: 50 cm. altı, 50 cm. ve<br />

üzeri, 1 ve 5. dk. APGAR skoru: 8’nin altı, 8’nin üzeri olmak üzere yenidoğan takip<br />

dosyalarından, kilo, boy takibi persantil çizelgeleri değerlendirildi.<br />

Anneye ait bilgiler; yaş, gestasyonel haftası ve doğum şekli, hemoglobin, hemotokrit<br />

düzeyi, düzenli demir tedavisi alıp almadığı gebelik izlem formundan ögrenildi. Sigara içimi,<br />

diabet, hipertansiyon, enfeksiyon geçirme öyküsü olan ve gebelik öncesinde demir eksikliği<br />

anemisi dışında anemisi olan gebeler çalışmaya dahil edilmedi. Gestasyon yaşı; annenin son<br />

adet tarihi, sonografi ölçümleri ve New–Ballard skorlaması ile değerlendirildi. Doğum ağırlığı<br />

çocuk çıplak olarak tartılarak dosyaya kaydedildi.<br />

APGAR skorlaması, doğumun 1. ve 5. dakikalarında pediatri hekimi tarafından<br />

bebeğin rengi için 0,1,2 puan, kalp tepe atımı için 0,1,2 puan, solunumu 0,1,2 puan, tonusu<br />

0,1,2 puan ve uyarıya yanıt vermesi 0,1,2 puan verilerek toplam 8’nin altı, 8 ve üzeri olmak<br />

üzere 10 üzerinden puanlandı.<br />

Anne adaylarından doğumdan önceki bir saat içinde hemogram için 2 cc kan 0,1 ml<br />

NaEDTA (Sodyum Ethylenediminetetraacetic) içeren plastik tüplere 0,9 ml venöz kan alındı.<br />

Doğuma yakın bakılan tam kan sayımında hemoglobin 11gr/dl, hemotokrit %33’ün altı<br />

anemik, bu değerler ve üzeri anemik olmayan gebe olarak tanımlandı.<br />

33


Çalışmada elde edilen bulgular değerlendirilirken, istatistiksel analizler için NCSS<br />

2007&PASS 2008 Statistical Software (Utah, USA)programı kullanıldı. Çalışma verileri<br />

değerlendirilirken tanımlayıcı istatistiksel metodların (Ortalama, Standart sapma) yanısıra<br />

niteliksel verilerin karşılaştırılmasında ise Ki-Kare test kullanıldı. Apgar 5.dk skorlarına etki<br />

eden risk faktörleri Lojistik regresyon analizi ile değerlendirmeye tabii tutuldu. Anlamlılık<br />

p


BULGULAR<br />

Çalışmaya 2008–2009 yılları arasında Dr. Lütfi Kırdar Kartal Eğitim ve Araştırma<br />

Hastanesine başvuran travaydaki term gebelerden 350 olgu alındı.<br />

Tablo 16: Anneye ilişkin özelliklerin dağılımı<br />

Min-Max<br />

Ort±SD<br />

Yaş 15-44 27,85±5,82<br />

Gebelik Haftası 37-41 37,97±0,81<br />

Maternal Hemoglobin (mg/dl) 5,80-18,30 11,52±1,46<br />

Maternal Hematokrit (%) 20,6-50,6 34,77±3,57<br />

n %<br />

Anne Yaşı<br />

Doğum Şekli<br />

Maternal Hemoglobin<br />

Maternal Hematokrit<br />

< 35 yaş 398 85,1<br />

≥ 35 yaş 52 14,9<br />

Normal 176 50,3<br />

Sezaryen 147 49,7<br />

< 11 121 34,6<br />

≥ 11 229 65,4<br />


Anne Yaşı<br />

≥ 35 yaş<br />

11,6%<br />

< 35 yaş<br />

88,4%<br />

ġekil 5: Anne yaşlarının dağılım grafiği<br />

oran (%)<br />

70<br />

%65,4<br />

%66<br />

60<br />

50<br />

40<br />

%34,6<br />

%34<br />

30<br />

20<br />

10<br />

0<br />

< 11 ≥ 11 < 33 ≥ 33<br />

Maternal Hemoglobin<br />

Maternal Hematokrit<br />

ġekil 6: Maternal hemoglobin ve hematokrit düzeylerinin dağılımı<br />

36


Tablo 17: Bebeğe ilişkin özelliklerin dağılımı<br />

Min-Max<br />

Ort±SD<br />

Kilo (gr) 2020-4680 3340,17±460,91<br />

Boy (cm) 30-56 50,32±2,02<br />

n %<br />

Cinsiyet<br />

Kilo<br />

Kilo (gr)<br />

Boy<br />

Erkek 198 56,6<br />

Kız 152 43,4<br />

< 2500 10 2,9<br />

≥ 2500 340 97,1<br />

< 2500 10 2,9<br />

2500-2999 68 19,4<br />

3000-3499 144 41,1<br />

≥ 3500 128 36,6<br />

< 50 80 22,9<br />

≥ 50 270 77,1<br />

Bebeklerin kiloları 2020 ile 4680 gr arasında değişmekte olup, ortalaması<br />

3340.17±460.91 gramdır (Şekil 7). Bebeklerin %2.9’u (n=10) 2500 gr altında iken, %97.1’i<br />

(n=340) 2500 gr ve üzerindedir. Kiloların daha detaylı dağılımına bakıldığında; 2500 gr<br />

altında 10 (%2,9) bebek, 2500-2999 gr arasında 68 (%19,4) bebek, 3000-3499 gr arasında 144<br />

(%41,1) bebek, 3500 gr ve üzerinde ise 128 (%36,6) bebek görülmektedir (Tablo 17).<br />

Bebeklerin boyları 30 ile 56 cm arasında değişmekte olup, ortalaması 50.32±2.02<br />

cm’dir (Şekil 7). Bebeklerin %22.9’unun (n=80) boyu 50 cm altında iken, %77.1’inin (n=270)<br />

boyu 50 cm ve üzerindedir (Tablo 17).<br />

Bebeklerin %56.6’sı (n=198) erkek, %43.4’ü (n=152) kızdır (Tablo 17).<br />

37


oran (%)<br />

100<br />

90<br />

80<br />

70<br />

60<br />

50<br />

%97,1<br />

%77,1<br />

40<br />

30<br />

%22,9<br />

20<br />

10<br />

0<br />

%2,9<br />

< 2500 ≥ 2500 < 50 ≥ 50<br />

Kilo (gr)<br />

Boy (cm)<br />

ġekil 7: Bebeklerin boy ve kilo dağılımları<br />

Tablo 18: APGAR skorlarının dağılımı<br />

Min-Max<br />

Ort±SD<br />

Apgar 1. Dakika 4-9 7,62±0,68<br />

Apgar 5. Dakika 7-10 8,97±0,44<br />

n %<br />

Apgar 1. Dakika<br />

Apgar 5. Dakika<br />

< 8 115 32,9<br />

≥ 8 235 67,1<br />

< 8 6 1,7<br />

≥ 8 344 98,3<br />

Apgar 1. dakika skorları 4 ile 9 arasında değişmekte olup, ortalaması 7.62±0.68’dir<br />

(Şekil 8). Olguların %32.9’unun (n=115) apgar 1. dakika skoru 8’in altında iken, %67.1’inin<br />

(n=235) 8 ve üzerindedir (Tablo 18).<br />

Apgar 5. dakika skorları 7 ile 10 arasında değişmekte olup, ortalaması 8.97±0.44’tür<br />

(Şekil 8). Olguların %1.7’sinin (n=6) apgar 5. dakika skoru 8’in altında iken, %98.3’ünün<br />

(n=344) 8 ve üzerindedir (Tablo 18).<br />

38


oran (%)<br />

%98,3<br />

100<br />

90<br />

80<br />

%67,1<br />

70<br />

60<br />

50<br />

40<br />

%32,9<br />

30<br />

20<br />

10<br />

0<br />

%1,7<br />

< 8 ? 8 < 8 ? 8<br />

Apgar 1. Dakika<br />

Apgar 5. Dakika<br />

ġekil 8: Bebeklerin APGAR skorlarına göre dağılımları<br />

Hemoglobin yüzde dağılımları tablo 19’te görülmektedir.<br />

Tablo 19: Hemoglobin yüzde dağılımı<br />

Hemoglobin<br />

Yüzdesi (md/dl)<br />

n %<br />

5-5,9 1 0,3<br />

6-6,9 1 0,3<br />

7-79 1 0,3<br />

8-8,9 11 3,1<br />

9-9,9 31 8,9<br />

10-10,9 76 21,7<br />

11-11,9 95 27,1<br />

12-12,9 82 23,4<br />

13-13,9 43 12,3<br />

14-14,9 6 1,7<br />

≥ 15 3 0,9<br />

39


MATERNAL HEMOGLOBİN DÜZEYİNE İLİŞKİN DEĞERLENDİRMELER<br />

Tablo 20: Maternal hemoglobin düzeyine göre bebek kilosu değerlendirmesi<br />

Bebek Kilosu<br />

(gr)<br />

Maternal Hemoglobin<br />

≥ 11 < 11<br />

n (%) n (%)<br />

p<br />

≥ 2500 225 (%98,3) 115 (%95)<br />

< 2500 4 (%1,7) 6 (%5)<br />

Odds Ratio 2,935<br />

%95 CI 0,81 - 10,61<br />

0,086<br />

Maternal hemoglobin düzeyine göre bebek kilosu istatistiksel olarak anlamlı farklılık<br />

göstermemekle beraber (p>0.05) hemoglobin düzeyinin 11’in altında olması bebek kilosunun<br />

2500’ün altında olma riskini 2.935 (%95 CI:0,81-10,61) kat artırmaktadır (Tablo 20).<br />

Tablo 21: Maternal hemoglobin düzeyine göre Apgar 1. dakika skoru<br />

değerlendirmesi<br />

Apgar 1.<br />

Dakika<br />

Maternal Hemoglobin<br />

≥ 11 < 11<br />

n (%) n (%)<br />

p<br />

< 8 71 (%31) 44 (%36,4)<br />

≥ 8 158 (%69) 77 (%63,6)<br />

Odds Ratio 0,786<br />

%95 CI 0,49 - 1,25<br />

0,310<br />

Maternal hemoglobin düzeyine göre 1. dakika apgar skoru istatistiksel olarak anlamlı<br />

farklılık göstermemektedir (Tablo 21) (p>0.05).<br />

40


Tablo 22: Maternal hemoglobin düzeyine göre Apgar 5. dakika skoru<br />

değerlendirmesi<br />

Apgar 5.<br />

Dakika<br />

Maternal Hemoglobin<br />

≥ 11 < 11<br />

n (%) n (%)<br />

p<br />

< 8 224 (%97,8) 120 (%99,2)<br />

≥ 8 5 (%2,2) 1 (%0,8)<br />

Odds Ratio 0,373<br />

%95 CI 0,04 - 3,32<br />

0,669<br />

Maternal hemoglobin düzeyine göre 5. dakika apgar skoru istatistiksel olarak anlamlı<br />

farklılık göstermemektedir (Tablo 22) (p>0.05).<br />

Tablo 23: Maternal hemoglobin düzeyine göre bebek boyu değerlendirmesi<br />

Bebek Boyu<br />

(cm)<br />

Maternal Hemoglobin<br />

≥ 11 < 11<br />

n (%) n (%)<br />

p<br />

≥ 50 172 (%75,1) 98 (%81)<br />

< 50 57 (%24,9) 23 (%19)<br />

Odds Ratio 0,708<br />

%95 CI 0,41 - 1,22<br />

0,213<br />

Maternal hemoglobin düzeyine göre bebek boyu istatistiksel olarak anlamlı farklılık<br />

göstermemektedir (Tablo 23) (p>0.05).<br />

41


MATERNAL HEMATOKRİT DÜZEYİNE İLİŞKİN DEĞERLENDİRMELER<br />

Tablo 24: Maternal hematokrit düzeyine göre bebek kilosu değerlendirmesi<br />

Bebek Kilosu<br />

(gr)<br />

Maternal Hematokrit (%)<br />

≥ 33 < 33<br />

n (%) n (%)<br />

p<br />

≥ 2500 227 (%98,3) 113 (%95)<br />

< 2500 4 (%1,7) 6 (%5)<br />

Odds Ratio 3,013<br />

%95 CI 0,83 - 10,89<br />

0,078<br />

Maternal hematokrit düzeyine göre bebek kilosu istatistiksel olarak anlamlı farklılık<br />

göstermemekle beraber (p>0.05) hematokrit düzeyinin %33’ün altında olması bebek<br />

kilosunun 2500’ün altında olma riskini 3.013 (%95 CI:0,83-10,89) kat artırmaktadır (Tablo<br />

24).<br />

Tablo 25: Maternal hematokrit düzeyine göre Apgar 1. dakika skoru<br />

değerlendirmesi<br />

Apgar 1.<br />

Dakika<br />

Maternal Hematokrit (%)<br />

≥ 33 < 33<br />

n (%) n (%)<br />

p<br />

< 8 69 (%29,9) 46 (%38,7)<br />

≥ 8 162 (%70,1) 73 (%61,3)<br />

Odds Ratio 0,676<br />

%95 CI 0,42 - 1,07<br />

0,097<br />

Maternal hematokrit düzeyine göre 1. dakika apgar skoru istatistiksel olarak anlamlı<br />

farklılık göstermemektedir (Tablo 25) (p>0.05).<br />

42


Tablo 26: Maternal hematokrit düzeyine göre Apgar 5. dakika skoru<br />

değerlendirmesi<br />

Apgar 5.<br />

Dakika<br />

Maternal Hematokrit (%)<br />

≥ 33 < 33<br />

n (%) n (%)<br />

p<br />

< 8 229 (%99,1) 115 (%96,6)<br />

≥ 8 2 (%0,9) 4 (%3,4)<br />

Odds Ratio 3,983<br />

%95 CI 0,72 - 22,06<br />

0,186<br />

Maternal hematokrit düzeyine göre 5. dakika apgar skoru istatistiksel olarak anlamlı<br />

farklılık göstermemekle beraber (p>0.05), hematokrit düzeyinin %33’ün üzerinde olması<br />

apgar 5. dakika skorunun 8 ve üzerinde olması olasılığını 3.983 (%95 CI:0,72-22,06) kat<br />

artırmaktadır (Tablo 26).<br />

Tablo 27: Maternal hematokrit düzeyine göre bebek boyu değerlendirmesi<br />

Bebek Boyu<br />

(cm)<br />

Maternal Hematokrit (%)<br />

≥ 33 ≥ 33<br />

n (%) n (%)<br />

p<br />

≥ 50 176 (%76,2) 94 (%79)<br />

< 50 55 (%23,8) 25 (%21)<br />

Odds Ratio 0,851<br />

%95 CI 0,49 - 1,45<br />

0,554<br />

Maternal hematokrit düzeyine göre bebek boyu istatistiksel olarak anlamlı farklılık<br />

göstermemektedir (Tablo 27) (p>0.05).<br />

Çalışmaya alınan 350 yeni doğum yapana gebelerin apgar 5.dk üzerine etki eden risk<br />

faktörlerinden maternal hemoglobin ve hematokrit düzeylerinin etkilerini lojistik regresyon<br />

analizi ile değerlendirmeye tabii tuttuk.<br />

43


Tablo 28: Apgar 5.dk skoruna maternal hemoglobin ve hematokrit düzeylerinin<br />

lojistik regresyon analizi ile değerlendirilmesi<br />

P<br />

ODDS<br />

Lower<br />

%95 CI<br />

Upper<br />

Maternal hemoglobin


TARTIġMA<br />

Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre dünya nüfusunun %30’unu etkileyen demir<br />

eksikliği anemisi okul öncesi çocuklarda %13-60.5, gebe kadınlarda %0-94 arasında tespit<br />

edilmiştir(5, 86, 87). Choi ve arkadaşları(75) 2000 yılında Kore’de gebelikte anemi oranını<br />

%35,3, Malhotra ve arkadaşları (88) %72,5 olarak tespit etmişlerdir. Ülkemizde yapılan<br />

çalışmalarda anemi prevelanası İzmir’de 6 ay ile 15 yaş arasında sıklık %30,1, İstanbul’da 5-<br />

36 ay arasında %72,3, Manisa’da 2ay-15 yşs arasında %17,8 olarak bulunmustur(89-90).<br />

Ülkemizde yapılan çalışmalarda gebelerde anemi prevelansı kıyı bölgelerde %23-47 arasında<br />

iken iç bölgelerde %28-70 arasında saptanmıştır (91,92).<br />

Demir eksikliğinin büyüme, miyelinizasyon ve gelişme üzerine etkisi uzun dönemden<br />

beri araştırma konusudur. Özellikle demirin intrauterin dönemdeki büyüme üzerine etkisini<br />

araştıran çalısmalar sonucunda en çok kabul edilen görüş; anemi ve demir eksikliğinin<br />

hipoksiye ve artmış norepinefrin konsantrasyonuna bağlı olarak maternal ve fetal stresin<br />

artmasına neden olduğudur. Bu durumun kortikotropin salgılayıcı hormon sentezini uyararak<br />

preterm doğum riskini artırdığı savunulmaktadır. Bu hormonun fetusta artışı kortizol üretimini<br />

inhibe ederek büyümeyi yavaşlatır. Diğer bir görü ise demir eksikliğinin, eritrositlerde ve<br />

fetoplasental ünitede oksidatif hasara neden olması ile ilgilidir. Bunun yanında demir<br />

eksikliğinin maternal enfeksiyonlara eğilimi arttırarak, kortikotropin salınımının artmasıyla<br />

büyümeye engel olduğu da düşünülmektedir (67). Deneysel çalısmalarda demir eksikliğinin<br />

plasental sitokin Tümör Nekroz Faktör- alfa (TNF-alfa) salınımını arttırarak fetal büyümeyi<br />

etkilediği düşünülmektedir(93). Ayrıca demirin ribonükleotid redüktazın kofaktörü olması,<br />

enerji ve lipid metabolizması ile ilişkili elektron transfer reaksiyonları için gerekli eser<br />

element olması nedeniyle enerji metabolizmasında dolayısıyla büyümede rol oynadığı<br />

düşünülmektedir(94).<br />

Demir eksikliğinin fetal büyümeye ve preterm doğuma etkisini arastıran çeşitli<br />

çalşmalarda farklı sonuçlar göze çarpmaktadır. Scholl(95) bu konuyla ilgili yaptığı<br />

araştırmada, gebelik döneminin ortalarında annelerin anemik olmasının preterm riskinin 2 kat<br />

arttırdığını ancak 3. trimestirde böyle bir riskin olmadığını belirtmistir. Koreli annelerde<br />

yapılan bir çalışmada hemoglobin düzeyleri üç dereceye ayrılmış, en düşük hemoglobin<br />

düzeyine sahip grupta preterm doğum, SGA doğum ve düşük APGAR oranı anlamlı derecede<br />

yüksek bulunmuştur(96 ). Blakson ve arkadaşları(97), hematokrit düzeyi %30 un altında olan<br />

gebelerde preterm doğum riskini hematokrit düzeyi daha yüksek olan gebelere göre daha<br />

düşük bulmuşlardır.<br />

APGAR skoru, yenidoğanın doğumdan hemen sonra durumunun değerlendirilmesinde<br />

yardımcı bir skorlama sistemidir. 5. dakika APGAR skorunun 0-3 arasında olması bebegin<br />

kuvvetle doğum sırasında oksijensiz kaldığını düşündürse de, problemin ciddiyeti hakkında<br />

sınırlı değere sahiptir ve ilerideki nörolojik durum ile arasında zayıf bir ilişki vardır.<br />

Zamanında doğan bir bebekte 5. dakika APGAR skorunun 0-3 arasında olması kötü<br />

nörogelişim olasılığını artırmaktadır. Yapılan çalışmalarda aneminin APGAR skorunu<br />

etkilediği gösterilmiştir (96).<br />

Lone ve arkadaşları(98) anemik annelerin bebeklerinde 1. ve 5. dk APGAR skorunu<br />

karşılaştırdıklarında 1. dk. APGAR skorunun anemik annelerde daha düşük olduğunu<br />

göstermişler, bu düşüklüğü aneminin perinatal morbiditeyi arttırıcı etkisine bağlamışlardır.<br />

Çalışmamızda annenin hemoglobin ve hematokrit düzeyi ile 1. ve 5.dk. APGAR skoru<br />

arasında anlamlı ilişki bulunmadı. Bu sonuç vaka sayısının az olmasına bağlı olabilir.<br />

Rondo ve arkadaşları(99) ile Scanlon ve arkadaşları(100) intrauterin büyüme geriliği<br />

olan bebeklerin kord ve anne kanında hemoglobin, hematokrit değerlerini AGA doğan<br />

bebeklere göre daha yüksek bulmuşlar ve bu yüksekliği fetal hipoksiye bağlamışlardır.<br />

45


Hokoyoma’nın(101) yaptığı çalışmada demir eksikliği anemisi ile doğan infantlarda SGA<br />

riski yüksek bulunmuştur. Bu durum demir eksikliğinin büyüme üzerindeki olumsuz<br />

etkilerine bağlanmıştır. Çalışmamızda ise anemik gebelerde 2500 gr ve üstü doğum oranı %95<br />

idi. 2500 gr altı doğum oranı ise %5 idi. Çalışmamızda anemik gebelerde 50 cm altı<br />

yenidoğan boyu doğum oranı %19; 50 cm ve üzeri yenidoğan boyu doğum oranı ise %81 idi.<br />

Anemik ve anemik olmayan gebelerin bebeklerinin doğum kiloları ve boyları arasında anlamlı<br />

fark bulunmadı. Bu sonuç her iki grubun hemoglobin ve hematokrit değerlerinin birbirine<br />

yakın olmasına ve vaka sayısının az olmasına bağlı olabilir.<br />

Demir eksikliği ve aneminin süt çocukluğu döneminde en önemli endişe nedeni henüz<br />

gelişimini ve olgunlaşmasını tamamlamamış beyin dokusu üzerinde olumsuz etkileri<br />

olduğunun düşünülmesidir. İlk kez 1919 yılında Wiate ve Neilson hemoglobin<br />

konsantrasyonu ile bilişsel gelişim ve okul başarısı arasındaki ilişkiye dikkat çekmiştir.<br />

Yirminci yüzyılın başında yapılan bu çalışmadan sonra demir eksikliği anemisinin santral<br />

sinir sistemi üzerine etkileri pek çok araştırmacı için ilgi konusu olmuştur(63). İnsanlarda süt<br />

çocuklarında demir eksikliğinin santral sinir sistemi üzerine etkilerini direk göstermek etik<br />

olmadığından çalışmaların çoğunda standardize edilmiş mental motor gelişimi değerlendiren<br />

testler kullanılmıştır(102).<br />

Süt çocukluğu döneminde ve gebelerde en yaygın görülen anemi biçimi olan demir<br />

eksikliği özellikle 3 ay civarında motor korteksin ve piramidal nöronların gelişimini etkiler.<br />

Bu dönemde motor korteks nöronlarından başlayan ve kortikobulber yolak ile beyin sapı ara<br />

nöronlarına ulaşan inhibitör karakterdeki uyarılar yakalama refleksinin ortadan kalkmasını<br />

sağlar. Üçüncü ay civarında kortikobulber yol miyelinizasyonunda yoğun artış, beyin<br />

sapındaki ara nöronlarla motor nöronlar arasındaki bağlantılarda ve GABA sentezindeki artış<br />

reflekslerin ortadan kalmasını sağlayan başlıca gelişim mekanizmalarıdır (103). İnfantta bu<br />

dönemde anemi görülmesi ilkel reflekslerin devamı ve ileri dönemde motor beceride gecikme<br />

ile kendini gösterebilir. İnfantlarda yapılan çalışmalarda intrauterin dönemde ve hayatın ilk 3<br />

ayında demir eksikliği etkilerinin daha ağır ve geri dönüşümsüz olduğu gösterilmiştir.<br />

Hayatın 2. 6 ayında beceri belleği gelişir. Hayvan deneyleri bu hızlı gelişimin beynin<br />

arka, yan ve frontal korteksindeki özelleşmiş sinir hücreleri tarafından sağlandığını ortaya<br />

koymuştur. Bu nöronların aktivasyonunda dopamin, glutamat ve GABA gibi çok sayıda<br />

nörotransmitterin rol aynadığı bildirilmiştir(104,105). 6. aydan sonra görülen anemi, infantın<br />

bu dönemde ince motor, motor ve dil becerilerinin gelişiminde gecikmeye neden olabilir.<br />

7–10 ay arasında prefrontal bölgede başlayan belirgin değişiklik, glutamik piramidal<br />

hücrelerde ve GABAerjik inhibitör yolaklarda ani farklılaşmadır. Yapılan çalışmalarda bu<br />

farklılaşma çeşitli yöntemlerle gösterilmiştir. Ayrıca bu dönemde beyinde bellek<br />

fonksiyonunda çok önemli rol oynayan hipokampus belirgin gelişim göstererek yetişkin<br />

hacmine ulaşır. Miyelin artışı ile sinaptik maturasyon artar. Bu sürede hipokampusun yeterli<br />

olgunluğa ulaşamaması halinde uzun dönem hafızanın olumsuz etkileneceği düşünülmektedir<br />

(106,70). Bu dönemdeki demir eksikliği tanıma, yabancı anksiyetesi, kişisel ve sosyal<br />

gelişimde gecikmeye neden olabilir.<br />

Bugün dünyada en çok tartışılan konu nöromotor ve fiziksel gelişimi bozan anemi<br />

sınırının ne olduğu ve aneminin etkilerinin intrauterin dönemden başlayıp başlamadığıdır.<br />

Literatürde aneminin nöromotor gelişimi etkilediğine yönelik pek çok çalışma olmakla<br />

birlikte anemi olmadan demir eksikliğinin etkisine yönelik yapılan çalışmalar azdır(109,110).<br />

Yapılan çalışmaların çoğunda, anemi oluşmadan ortaya çıkan demir eksikliğinin, erken<br />

dönemde mental gelişimi olumsuz yönde etkilediği şeklindedir(107,108). Tamura ve<br />

arkadaşları(26), kordon kanı ferritini düşük olan annelerin 5 yaşındaki çocuklarında, düşük<br />

mental ve psikomotor gelişim skoru saptamışlardır.<br />

46


Demir eksikliği anemisinin sinir sistemi üzerindeki etkileri en çok konuşulan<br />

konulardan biridir. Bunun yanında pek çok çalışma demir eksikliğinin tedavi edilse bile<br />

kaybedilen becerilerin tekrar kazanılamadığı yönündedir. Perez ve arkadaşları(17), anemik ve<br />

anemik olmayan anne bebeklerine 10. haftada ve 9. ayda yaptıkları gelişimsel testlerde<br />

anemik annelerin çocuklarında belirgin düşüklük saptamışlar, doğum sonrasında verilen<br />

demir tedavisinin sonucu etkilemediğini görmüşlerdir. Demir eksikliğinin tedavisiyle davranış<br />

bozukluklarında düzelme saptanırken zeka ve nörogelişim üzerindeki etkilerinin geri<br />

dönüşümsüz olduğu gösterilmiştir. Bu geri dönüşsüzlügün mekanizması net<br />

değildir(111,112).<br />

Hayvan deneylerinde intrauterin dönemde ve hayatın erken döneminde demir eksikliği<br />

ile beyin gen ve protein profilinde değişiklik oluştuğu ve 5 genin değişikliğe uğradığı<br />

gösterilmiştir. Bunlar hücre iskelet yapısının korunmasında ve sinaptik fonksiyonlarda görev<br />

alan genlerdir. Beyinde ortaya çıkan bu tip yapısal değişiklikler demir tedavisi sonrasında<br />

davranış değişikliklerinin geç dönemde neden düzelmediğinin açıklaması olabilir(70). Bu geri<br />

dönüşsüz durumun engellenmesi için yapılacak çalışmalarla desteklenmesi uygun tedbirlerin<br />

alınması gereklidir.<br />

Annede beslenme bozukluğu, yetersiz emzirme ve yetersiz tamamlayıcı beslenme<br />

mikronutrient eksikliği için risk oluşturur. Hayatın ilk 4-6 ayında gerekli olan demirin tamamı<br />

anne sütünden sağlanabilir. Anne sütündeki demir miktarı düşük olmasına karşın emilimi çok<br />

iyidir ve içerdiği demirin tamamı kullanılabilir. 6. aydan sonra anne sütündeki demir süt<br />

çocuğunun günlük gereksiniminin tamamını karşılayamaz. Hayatın 6. ayından sonra kan<br />

hacminin artması ve fetal dönemden gelen demir depolarının boşalması nedeni ile süt<br />

çocuğunun günlük demir ihtiyacında hızlı bir artış ortaya çıkar. Bu dönemde demirin ortalama<br />

ihtiyacı 0.1 mg/kg’dır(113). Dört ay tek başına anne sütü ve 4-6 ay arası yalnızca uygun<br />

tamamlayıcı besin alan bebeklerde demir eksikliği anemisi insidansı %21.6, demir desteği<br />

yapılan bebeklerde ise %2.4 olarak bulunmuştur. Prematüreler, düşük doğum ağırlıklı<br />

bebekler, anne sütü ile beslenemeyenler, altı aydan uzun süre tek başına anne sütü alanlar, bir<br />

yaşından önce inek sütü ile beslenenler, demir içeriği ya da biyoyararlanımı düşük<br />

yiyeceklerle beslenenler ve sık enfeksiyon ya da enfestasyon geçiren bebekler demir eksikliği<br />

anemisi için risk gruplarını oluşturur. Anne sütündeki demirin emilimi yüksektir, ancak yine<br />

de anne sütü ile beslenen prematüre ve düşük doğum ağırlıklı bebeklere ikinci ay, zamanında<br />

doğmus bebeklere dördüncü aydan başlayarak demir desteği gerekmektedir(114). Meinzen-<br />

Derr ve arkadaşları(84) infantın ilk 6. ayında anemi gelişme riskini belirlemeye çalışmışlar,<br />

ilk 6 ayda anne sütü ve anne sütü dışı beslenenlerde hemoglobin düzeylerinde anlamlı fark<br />

görmezken, annedeki aneminin riski 3 kat artırdığını savunmuşlardır. Daly ve<br />

arkadaşlarının(79) çalışmasında, 6 aydan önce inek sütü başlanan 18 aylık çocuklarda demir<br />

eksikliği anemisi %31 bulunurken hazır mama ile beslenenlerde %2 olarak bildirilmiştir.<br />

James ve arkadaşları(16) düşük doğum ağırlıklı doğan infantlarda normal ve yüksek demirli<br />

Formula ile beslenme sonrası 3. 6. 9. ve 12. aylarda ağırlık, nörogelişim düzeyleri ve<br />

hemoglobin düzeylerini karşılastırmışlar, yüksek demir içerikli formula ile beslenenlerde<br />

hemoglobin düzeyini daha yüksek bulmuşlar ancak bu aylardaki ağırlıkları ve 12. aydaki<br />

gelişim testleri (Griffith’s Development Assessment) arasında anlamlı fark saptamamışlardır.<br />

Lehmann ve arkadaşları(6) yine sosyoekonomik açıdan düşük ailelerde yüksek demir içerikli<br />

formula başlanması gerektiği durumlarda en az 6 ay devam etmek gerektiğini, 6 aydan kısa<br />

süre verilen formulaların demir eksikliği için yine risk oluşturduğunu savunmuşlardır.<br />

47


SONUÇ<br />

Demir eksikliği, tüm dünyada en sık görülen anemi nedenidir. Demir eksikliği tüm yaş<br />

gruplarında görülmekle birlikte en sık süt çocukları ve gebelerde görülmektedir. Gebelikteki<br />

demir eksikliğinin fetusa ve / veya süt çocuğuna etkisi hala tartışma konusudur. Yapılan bazı<br />

çalışmalarda gebelerde demir eksikliğinin fetusun ve infantın demir düzeyini etkilediği,<br />

preterm doğum prevalansını artırdığı, fetal dönem ve uzun dönemde büyüme ve gelişme<br />

geriliğine neden olabileceği düşünülmektedir. Bazı çalışmalarda annenin demir durumunun<br />

bebeğe etkisi olmadığı ve bebeğin demir depolarının ilk 6 ay için yeterli olabileceği<br />

bildirilmistir.<br />

Çalışmaya 2008–2009 yılları arasında Dr. Lütfi Kırdar Kartal Eğitim ve Araştırma<br />

Hastanesine başvuran travaydaki term gebelerden 350 olgu alındı. Çocuğa ait bilgiler;<br />

gestasyon yaşı: 37 hafta üzeri, yenidoğan ağırlığı: 2500 gr. altı (SGA), 2500 gr. ve üzeri<br />

(Normal) doğum kilosu, yenidoğan boyu: 50 cm. altı, 50 cm. ve üzeri, 1 ve 5. dk. APGAR<br />

skoru: 8’nin altı, 8’nin üzeri olmak üzere yenidoğan takip dosyalarından, kilo, boy takibi<br />

persantil çizelgeleri değerlendirildi.<br />

Anneye ait bilgiler; yaş, gestasyonel haftası ve doğum şekli, hemoglobin, hemotokrit<br />

düzeyi, düzenli demir tedavisi alıp almadıgı gebelik izlem formundan ögrenildi. Sigara içimi,<br />

diabet, hipertansiyon, enfeksiyon geçirme öyküsü olan ve gebelik öncesinde demir eksikliği<br />

anemisi dışında anemisi olan gebeler çalışmaya dahil edilmedi. Gestasyon yaşı; annenin son<br />

adet tarihi, sonografi ölçümleri ve New–Ballard skorlaması ile değerlendirildi. Doğum ağırlığı<br />

çocuk çıplak olarak tartılarak dosyaya kaydedildi.<br />

Biz çalışmamızda; annenin gebeliğindeki aneminin yenidoğanın doğum ağırlığı, boy ve<br />

APGAR skoru ile olan ilişkisini araştırdık. Annelerin hemoglobin konsantrasyonu esas<br />

alınarak grup I (hemoglobin


SUMMARY<br />

Iron deficiency is the most frequent anemia reason in the world. As well as iron<br />

deficiency is seen at all age groups, it is seen the most frequent at the nursing infants and<br />

pregnant. Effects of iron deficiency at pregnancy to fetus and/or nursing infant are still a<br />

matter for discussion. According to some researches, it is thought that iron deficiency at<br />

pregnant affects iron level of fetus and infant, increases preterm delivery revalence, causes<br />

growth and development deficiency in the fetal and long term. At some researches, it is<br />

declared that iron level of mother does not affect baby and iron depot of baby is sufficient for<br />

the first six months.<br />

350 phenomenon of term pregnant in labour who applied to Dr. Lütfi Kırdar Kartal<br />

Education and Research Hospital between years of 2008 and 2009 are included to the study.<br />

Weight and size tracing percentile tables from newborn tracing files were evaluated.<br />

(Information belonging to the child; gestation age: over 37 weeks, newborn weight: below<br />

2500 gr. (SGA), 2500 gr. and over (Normal) delivery weight, newborn size: below 50 cm., 50<br />

cm. and over, 1 and 5 min. APGAR score: below 8, over 8).<br />

Information belonging to the mother; age, gestational week and delivery method,<br />

hemoglobin, hematocrit level, whether to be received an iron treatment regularly or not, is<br />

gathered from pregnancy tracing form. Pregnant who is smoking, having diabetes, having<br />

hypertension, having a history of infection and having anemia before pregnancy other than<br />

iron deficiency anemia is not included to the study. Gestation age was evaluated according to<br />

the last menstruation date of mother, sonography measurement and New–Ballard score.<br />

Delivery weight is recorded by weighing the child naked.<br />

We searched the relation between the anemia of mother at pregnancy and delivery<br />

weight, size and APGAR score of newborn. According to the hemoglobin concentration of<br />

mothers, two groups were formed, group I (hemoglobin < 11 mgr/dl) and group II<br />

(hemoglobin ≥ 11 mgr/dl). Again, according to the hematocrit concentration of mothers, two<br />

groups were formed, group I (hematocrit < 33%) and group II (hematocrit ≥ 33%).<br />

Statistically meaningful relation between hemoglobin and hematocrit values of mother and<br />

APGAR score, delivery weight and size of baby could not be determined.<br />

However, in this study, close hemoglobin and hematocrit values of anemic pregnant<br />

and non-anemic pregnant may be the reason of getting this result.<br />

49


KAYNAKLAR<br />

1. Tunalı A. Kan Hastalıkları. İç Hastalıkları, Bursa: Güneş Kitabevi. 1990;7:699–716<br />

2. Kaleli B, Yıldırım B. Gebelik ve Hemotolojik Hastalıklar Obstetrik; Maternal-Fetal tıp ve<br />

perinatoloji. Ankara: Medikal Network, 2001;682–696<br />

3. Cunnigham FG, Gant NF, Leveno KS, Gilstrop LC, Hauth JC, Wenstrom KD.<br />

Hemotological Disardes-Anemies. Williams Obstetries Hot Edition. USA. The Mc Grow-Hill<br />

Gmponies. 2001;47:1308–1310<br />

4. Kurtay G, Özpak E. Hemotolojik Hastalıklar ve Gebelik Temel Kadın Hastalıkları ve<br />

Doğum Bilgisi. Ankara: Güneş Kitabevi 2004;35:375–376<br />

5. Foirbanks VF, Beutler E. Iron Defiency. Williams Hematology 5th edition USA Mc Grow-<br />

Hill. 1995;46:490–506<br />

6. Lehmann F, Gray-Donald K, Mongeon M, Di Tommaso S. Iron deficiency anemia in 1-<br />

year-old children of disadvantaged families in Montreal. Can Med Assoc J 1992;146:1571-<br />

1577<br />

7. Ülkü B, Anemiler. İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp fakültesi Sürekli Tıp Eğitimi Etkinlikleri; Anemiler<br />

Sempozyumu. 2001;25:23–32<br />

8. Eritrositlerin Bozuklukları. Cecil Essentials of Medicine (Türkçe baskı), 5. Edisyon, Nobel<br />

Tıp Kitabevleri. 2002;48:421–422<br />

9. Beşışık SK, demir eksikliği anemisi,Klinik Hematoloji Nobel Tıp Kitabevleri.2003;4:47-62<br />

10. Büyükyazı C. Annelerde ve bebeklerde ferritin ve Hemoglobin düzeyleri. Uzmanlık Tezi.<br />

1997;1–10<br />

11. Soner G, Kurdoğlu G, Beslenme ve Beslenme Bozuklukları-Mineraller. Pediatri CiltI.<br />

Nobel Tıp Kitabevi. 1993;7:369–376<br />

12. Torunoğlu M. Kan Hastalıkları fizyopatolojisi. Fizyopatoloji 2.Baskı, Ankara: Palme<br />

Yayın Dağıtım, 1990;225–263<br />

13. Ganong WF, Digestion and Abserption. Review of Medical Phyorology. 15th Edition.<br />

Applelen And Lange 1991;25:437–447<br />

14. Hallberg L, Hulthen L, Perspectiens on Iron Absorption. Blood. 2002;29:562–573<br />

15. Plazma Proteins, Immınoglohulins and Clotting factors. Horpers Biochemistry.22th<br />

Edition 1991;58:613-614<br />

16. Friel JK, Andrews WL, Aziz K, Kwa PG, Lepage G, L’Abbe MR. A randomised trial of<br />

two levels of iron supplemention and developmental outcome in low birth weight infants. J<br />

Pediatr 2001;139:254-260<br />

17. Perez EM, Hendricks MK, Murray-Kolb LE, Berg A, Tomlinson M, Irlam J, Isaacs W,<br />

Njengele T, Sive A, Vernon Feagans L. Mother Infant Interactions and Infant Development<br />

Are Altered by Maternal Iron Deficiency Anemia. J Nutr 2005;135:850-855<br />

18. Punnonen K, Irfala K, Rajamali A, Serum Transferin Receptor and Its Rotro to serum<br />

ferritin in the Dnagnoors of Iron Defiency Blood. 1997;89:1052–1057<br />

19. Cengiz C, Kimya Y, Maternal fizyoloji. Temel Kadın Hastalıkları ve Doğum Bilgisi<br />

Ankara: Güneş kitabevi. 1996;3:239–251<br />

20. Cunningham FG, Bont NF, Leveno KS, Gilstrop LC, Houth JC, Wenstrom KD. Maternal<br />

Adaptations to Prepnancy. Williams Obstetries 21st edition. USA: The McGrow-Hill<br />

Companies. 2001;8:167–200<br />

21. Kimya Y, Cengiz C. Gebeliğe Bağlı Annedeki Sistemik Değişiklikler. Obstetrik;<br />

Maternal-Fatal Tıp ve Perinatoloji, Ankara, Medikal Network, 2001:676–681<br />

22. Aban M. Gebelik ve Anemi. Obstetrik; Maternal-Fatal Tıp ve Perinatoloji, Ankara,<br />

Medikal Network, 2001:702–710<br />

50


23. Yenicesu İ. Gebelik ve Anemi. Obstetrik; Maternal-Fatal Tıp ve Perinatoloji, Ankara,<br />

Medikal Network, 2001:697–701<br />

24. Bozdağ H, Ertekin K, Kutlu T, Öztürk G, Eren S. Akut faz reaktanı olarak ferritin ve<br />

erken doğum doğum tehdidinde kullanımı, Zeynep Kamil Tıp Bülteni. 2003; 1:13–18<br />

25. Cruikshank DP. Gebelikte kardiyovasküler, pumoner, renal ve hematolojik hastalıklar.<br />

Donforth Obstetrik ve Jinekoloji, 7.edisyon, J.B. Lippincott Company ve Yüle Yayım A.Ş.<br />

1997:367–392<br />

26. Tamura T, Goldenberg RL, Hou J, Johnston KE, Nelson KG. Cord serum ferritin<br />

consentrations and mental and psychomotor development of children at five years of age. J<br />

Pediatr 2002;140:165-170<br />

27. Finch C. Regulators of iron balance in humans. Blood, vol 84, no 6 (sep 15), 1994:1697–<br />

1702<br />

28. Mast Ea, Blinder MA, Lu Q, Flax S, Dietzen DJ. Clinical Utility of the reticulocyte<br />

hemoglobin content in the diagnosis of iron deficiency. Blood, 2002; 99(4): 1489–1491<br />

29. Mast EA, Blinder MA, Gronowski AM, Chumley C and Scott MG. Clinical utility of the<br />

soluble transferin receptor and comparison with serum ferritin in several populations. Clinical<br />

Chemistry, 1998; 44(1): 45–51<br />

30. Allen J, Backstrom KR, Cooper JA, Cooper MAC, Detwiler <strong>TC</strong>, Essex DW.<br />

Measurement of soluble transferin receptor in serum of adults. Clinical Chemistry,<br />

1998;44(1): 35–39<br />

31. Souminen P, Punnone K, Rajamaki A, Irjala K. Evaluation of new immunoenzymometric<br />

assay for measuring solubl transferin receptor to detect iron deficiency in anemic patients.<br />

Clinical Chemistry, 1997; 43(9): 1641–1646<br />

32. Khumalo H, Gono ZAR, Mayo VM, Gordeuk VR, Soungweme T, Rouault TA,<br />

Gangaidzo IT. Serum transferin receptors are decreased in presence of iron overload. Clinical<br />

Chemistry 1998;44(1): 40–44<br />

33. Brugnara C, Zurokowski D, Dicanzio J, Boyd T, Plato. Reticulocyte hemoglobin content<br />

to diagnose iron deficiency in children. JAMA 1999; 281: 225–230<br />

34. Choi WJ, Pai SH, Im MW, Kim SK. Change in transferin receptor concentrations with<br />

age. Clinical Chemistry 1999; 45(9): 1562-1563<br />

35. O’Brain KO,Zavaleta N,Abrams SA,Coulfield LE.Maternal iron status influences<br />

iron transfer to the fetus during the third trimester of pregnancy.Am JClin nutr2003;77:924-30<br />

36. Sweet DG, Savage G, Tumban TRJ, Lapp TRJ, Holliday HL. Study of maternal<br />

influences on fetal iron status at term using cord blood transferin receptors. Arch Dis Child<br />

Fetal Neonatal Ed 2001; 84: 40-43<br />

37. Goddard Af, Melnytre AS, Scott BB. Guidelines for The management of iron deficiency<br />

anemia. Gut 2000;46: 41-45<br />

38. Virtanen MA, Viinikka LU, Virtanen MKG, Svahn SCE. Higher concentrations of serum<br />

transferin receptor in children Than in adults. Am J. Clin Nutr 1999; 69:256–260<br />

39. Milman N, Bergholt T, Byg KE, Eriken L, Gnaudal N. Iron status and iron balance during<br />

pregnancy. Acritical reappraisal of supplementation. Acta Obstet Gynecol Scand 1999;<br />

78:749-757<br />

40. Cogowell ME, Parvanta I, Ickes L, Yip R, Brittenham GM. Iron supplementation during<br />

pregnancy, anemia and birth weight; arandomised controlled trial. Am J Clin Nutr 2003; 78:<br />

773-81<br />

41. Beard LJ. Effectiveness and strategies og iron supplementation during pregnancy. Am J<br />

Clin Nutr 2000; 71(suppl): 1288S-94S<br />

51


42. Makrides M, Crawther CA, Gibson RA, Gibson RS, Skeoff CM. efficacy and tolerability<br />

of low-dose iron supplements during pregnancy; a randomised controlledtrial. Am J Clin Nutr<br />

2003; 78: 145–53<br />

43. Christian P, Khatry KS, Katz J, Prodhan EK, LeClerq SC. Effects of alternative maternal<br />

micronutritent supplements on low birth weight in rural Nepal; double blind randomised<br />

community trial. BMJ 2003; 326: 571–4<br />

44. Beard JL. Weekly iron intervention; the case for intermittent iron supplementation. Am J<br />

Clin Nutr 1998; 68: 209–12<br />

45. Bothwell TH. Iron requirements in pregnancy and strategies to meet them. Am J Clin Nutr<br />

2000; 72(suppl): 257S-64S<br />

46. Viteri FE, Ali F, Tujague J. Long term weekly iron supplementation improves and<br />

sustains nonpregnant women’s iron status as well or beter than currently recommended short<br />

term daily supplementation. J Nutr 1999; 129: 2013–2020<br />

47. Muslimatun S, Schmidt MK, Shultink W, West CE. Weekly supplementation with iron<br />

and vitamin A during pregnancy increases hemoglobin concentration but decreases serum<br />

ferritin concentration in Indonesian pregnant women. J Nutr 2001; 131: 85–90<br />

48. Lynch SR. The potential impact of iron supplementation during adolescence on iron status<br />

in pregnancy. J Nutr 2000; 130: 448S-51S<br />

49. Beard JL. Iron requirements in adolescent females. J Nutr 2000; 130: 440S-442S<br />

50. Kurz KM, Galloway R. Improving adolescent iron status before childbearing. J Nutr 2000;<br />

130: 437S-439S<br />

51. Rush D. Nutrition and maternal mortality in the developing world. Am J Clin Nutr 2000;<br />

72(suppl): 212S-40S<br />

52. Allen HL. Anemia and iron deficiency; effects on pregnancy outcome. Am J Clin Nutr<br />

2000; 71(suppl): 1280-1284<br />

53. Rasmussen KM. ıs there a causal relationship between iron deficieny or irondeficiency<br />

anemia and weight at birth, length of gestation and perinatal mortality? J Nutr 2001; 131:<br />

590S-603S<br />

54. Çoban A. Yenidoğan ve hastalıkları-perinatoloji. Pediatri1993, cilt I bölüm 6, s:177–185<br />

55. Toppare FM. Genel Obstetrik-Fetal fizyoloji, erken neonatal fizyoloji. Temel Kadın<br />

Hastalıkları ve Doğum Bilgisi, Ankara,1996; 2: s: 233–237<br />

56. Gedikoğlu G. Yenidoğanda hemopoetik adaptasyon. Pediatri cilt II Nobel Tıp Kitapevleri<br />

İstanbul.1993; 16: s: 347-349<br />

57. Ağaoğlu L, Gedikoğlu G. Anemiler – Demir eksikliği anemisi. Pediatri cilt II Nobel Tıp<br />

Kitapevleri İstanbul1993; 16: s:350-371<br />

58. Blot I, Diallo D, TcherniaG. Iron deficiency in pregnancy; effects on the newwborn. Curr<br />

Opin Hematol 1999; vol 6(2): 65-75<br />

59. Rao R, Georgiett MK. Neonatal iron nutrition. Semin Neonatal 2001; 6: 425–435<br />

60. Rao R, Georgiett MK. Perinatal aspects of iron metabolism. Acta Pediatr Suppl 2002;<br />

438: 124–129<br />

61. Okuyama T, Tawoda T, Furuya H, Villec CA. The role of transferin and ferritin in the<br />

fetal-maternal-plascental unit. Am J Obstet Gynecol 1985; 152: 344–50<br />

62. Gupta R, Ramfi S. Effect of delayed cord clamping on iron stores in infants born to<br />

anemic mothers; a randomised controlled trial. Indian Pediatr 2002; 39: 130–135<br />

63. Ggrantham-McGregor S, Ani C. A review of studies on the effect of iron deficiency on<br />

cognitive development in children. J Nutr 2001; 131: 649S-668S<br />

64. Hurtado EK, Claussen AH, Scott KG. Early childhood anemia and mild or moderate<br />

mental retardation. Am J Clin Nutr 1999; 69: 115–19<br />

52


65. Lozoff B, Jimenez E, Wolf AW. Long-term developmental outcome of infants with iron<br />

deficiency. N Engl J Med 1991; 325: 687–94<br />

66. Roncagliolo M, Garrido M, Walter T, Peirano P, Lozoff B. Evidence of altered central<br />

nervous system development in infants with iron deficiency anemia at 6 mo: delayed<br />

maturation of auditory brainstem responses. Am J Clin Nutr 1998; 68: 683–690<br />

67. Allen LH. Biological mechanisms that might under lie iron’s effects on fetal growth and<br />

preterm birth. J Nutr 2001; 131: 581S-589S<br />

68. Scholl TO, Reilly T. Anemia, iron and pregnancy outcome. J Nutr 2000; 1300: 443S-447S<br />

69. Stoltzfus RJ. Summary: Implication for research and programs. J Nutr 2001; 131: 697S-<br />

701S<br />

70. Lozoff B, MD, Georgieff MK. Iron Deficiency and Brain Development Seminars in<br />

Pediatric Neurology 2006;13:158-165.<br />

71. Sharriff A, Elmond A, Bell JC, Golding J. Should infants be screened for anemia?<br />

Aprospective study investigating the relation between haemoglobin at 8, 12 and 18 months<br />

and development at 18 months. Arch Dis Child 2001; 84: 480–485<br />

72. Bucchanan GR.Hematopoetik Diseases. Oskis Pediatrics 3rd Edition. Lippincott.<br />

Williams and Wilkins 1999;62:358–368<br />

73. Malhotra M Sharms JB, Batras, Sharmas, Murthy NS, Aroro R. Maternal and perinatel<br />

outcome in varying depress of anemia International Journal of Gynecology and Obstetrics.<br />

2002;79:93–100<br />

74. Choi JW, Im MW, Pai SH. Serum transferin Receptör Concentrotions during Normal<br />

Prepnancy. Clinical Chemistry 2000;46:725–727<br />

75. Choi JW, Kimcs, Pai SH, Erythropoietrc activity and solubl transferrin receptor level in<br />

neonates and maternal blood. Acta Pediatri 2000; 89: 675–9<br />

76. Kilbride J, Baker TG, Parapia LA ,Khoury SA Anemia during prepnancy as a risk factor<br />

for irom-de ficiancy anemia in infoney, a case-control study in Jordon International Journal of<br />

Epidemiology 1999;28:461-468<br />

77. Tekinalp GT, Oran O, Gürekn B, Saraçel M. Relationskip between maternal aand neonatel<br />

iron stores The Turkish Journal of pediatrics 1996;38:439–445<br />

78. Ster JP, Maternal hemoglobin concentrotion and birth werght AmJ Clin Nutr<br />

2000;71:12855–75<br />

79. Daly A, Macdonald A, Aukett A, Williams J, Davidon J, Booth IW. Prevention of anemia<br />

in inner city toddlers by iron supplemented cows’ milk formula. Arch Dis Child 1996;75:9-16<br />

80. Harthoorn-Loothuizen EJ. Lindemono J, Longenhuijsen M.AC Does İron-deficient<br />

rythnopoiesis in prepnancy influence fetal iron supply<br />

81. Georpieff MK, Wewerks SW, Nelson CA ve Repnier RA Iron Status at 9 months of<br />

infonts with low iron stores at birth. J. Pediatr 2002;141:405–9<br />

82. Erdem a, Erden M, arslan M Yazıcı G, Eslander R, Himmetoğlu D The effect maternal<br />

anemia and iron deficiency oz fetal eritropoiesis: comporison between serum erythropoietin,<br />

hemoglobin and ferritin levels in mothers and newborno. Maternal Fetal Neonatel Med<br />

2002;11(5):329–32<br />

83. Singla PN, Tyapi M, Kunar A, Dash D, Shonkar R. Fetal prowth in maternal anemia. J<br />

Trop Pdiatr. 1997;43(2):89–92<br />

84. Meinzen-Derr JK, Guerrero ML, Altaye M, Ortega-Gallegos H, Ruiz-Palacios GM,<br />

Morrow AL. Risk of infant anemia is associated with exclusive breast-feeding and maternal<br />

anemia in a mexican cohort. J Nutr 2006;136:452-458<br />

85. Dagoglu T. Neonatoloji. Nobel Tıp Istanbul 1996;75:9-16<br />

53


86. Perez EM, Hendricks MK, Murray-Kolb LE, Berg A, Tomlinson M, Irlam J, Isaacs W,<br />

Njengele T, Sive A, Vernon Feagans L. Mother Infant Interactions and Infant Development<br />

Are Altered by Maternal Iron Deficiency Anemia. J Nutr 2005;135:850-855<br />

87. Olcay N, Türkan E. Pediatri. İstanbul: Nobel Kitabevi, 2002;174-175<br />

88. Ganzevoort W, Rep A, De Vries JI, Bonsel GJ, Wolf H. Prediction of maternal<br />

complications and adverse infant outcome at admission for temporizing management of early<br />

onset severe hypertensive disorders of pregnancy. Am J Obstet Gynecol 2006;195:495-503<br />

89. Soylu H, Özgen Ü, Babalıoglu M, Aras S, Sazak S. Iron deficiency and ıron deficiency<br />

anemia in infants and young children at different socioeconomic groups in Istanbul. Turkish<br />

Journal of Haematology 2001; 18:19-25<br />

90. Ece A, Arı Z, İşcan A, Balkan C, Onag A. Hastaneye başvuran çocuklarda demir eksikliği<br />

anemisi sıklığı. Genel Tıp Dergisi 1997;7:21-24<br />

91. Kalkan O. Beslenme nedir? Bursa Sağlık Müdürlüğü 2001<br />

92. Williams GV, Goldman-Rakic PS. Modulation of memory fields by dopamine D1<br />

receptors in prefrontal cortex. Nature 1995; 376:572-575<br />

93. Lorraine G, Zehane C, Lisa H, Christos A, Richard GL. Effect of iron deficiency on<br />

placental cytokine expression and fetal growth in the pregnant rat-1. Bio Repr 2002;66:516–<br />

523<br />

94. Berad B. Iron deficiency alters brain development and functioning. J Nutr 2003;133:1468-<br />

1472<br />

95. Scholl OT. Iron status during pregnancy : setting the stage for mother and infant. Am J<br />

Clin Nutr 2005;81:1218-1222<br />

96. Lee HS, Kim MS, Kim MH, Kim YJ, Kim WY. Iron status and its association with<br />

pregnancy outcome in Korean pregnant women. Eur J Clin Nutr 2006;60:1130-1135<br />

97. Blankson ML, Goldenberg RL, Cutter G, Cliver SP. The relationship between maternal<br />

hematocrit and pregnancy outcome: black-white differences. J Natl Med Assoc 1993 ;85:130-<br />

134<br />

98. Lone FW, Qureshi RN, Emmanuel F. Maternal anaemia and its impact on perinatal<br />

outcome in a tertiary care hospital in Pakistan. East Mediterr Health J 2004;10:801-807.<br />

99. Rondo PH, Tomkins AM. Maternal iron status and IUGR. Trans R Soc Trop Med Hyg.<br />

1999;93:423-426<br />

100. Scanlon KS, Yip R, Schieve LA, Cogswell ME. High and Low Hemoglobin Levels<br />

During Pregnancy: Differential Risks for Preterm Birth and Small for Gestational Age.<br />

Obstetrics and Gynecology 2000; 96:741-748<br />

101. Hokoyama T. Iron Status of Newborns Born to Iron Deficient Anaemic Mothers. J Trop<br />

Pediatr 1996;42:75-77<br />

102. Fleming RE. Cord serum ferritin levels, fetal iron status and neurodevelopmental<br />

outcomes. J Pediatr 2002:140-142<br />

103. Muaren MB. Micronutrient deficiencies and cognitive functioning. J Nutr 2003;<br />

133:3927-3931<br />

104. Goldman-Rakic PS. Celluler basis of working memory. Neuon 1995; 14:477-485.<br />

105. Williams GV, Goldman-Rakic PS. Modulation of memory fields by dopamine D1<br />

receptors in prefrontal cortex. Nature 1995; 376:572-575<br />

106. Herschkowitz N. Neurological bases of behavioral development in infancy. Brain<br />

&Development. 2000; 22:411-416<br />

107. Pisacane A. Neonatal prevention of iron deficiency. BMJ 1996;312:136-137<br />

108. Atilla R, Simes MA. Serum transferin and ferritin in pubertal boys: relations to body<br />

growth, pubertal stage, erythropoiesis and iron deficiency. J Clin Nutr 1996;63:179-183<br />

54


109. Booth IW, Aukett MA. British nutrition foundation iron and mental motor behaviour in<br />

childhood. In: Iron: Nutritional and physiological signifiance. The report of the British<br />

Nutrition Foundation Task Force. London: Cahpman&Hall 1995:65-68<br />

110. Nokes C, Van den Bosch C, Bundy DA. The effects of iron deficiency and anemia on<br />

mental and motor performance, educational achievement an behaviour in children. An<br />

annotated bibliography. INACG 1998<br />

111. Lozoff B, Beard J, Connor J, Barbara F, Georgieff M, Schallert T. Long–lasting neural<br />

and behavioral effects of iron deficiency in infancy. Nutr Rev 2006;64:34-91<br />

112. Aggett PJ, Agostoni J, Axelsson I, Bresson JL, Goulet O, Hernell O, Koletzko B,<br />

Lafeber HL, Michaelsen KF, Rigo J, Weaver LT. Iron metabolism an requirements in early<br />

childhood: do we know enough?: a commentary by the ESPGHAN Comittee on Nutrition. J<br />

Pediatr Gastroenterol Nutr 2003;34:337-345<br />

113. Moy RJ. Prevelance, consequences and prevention of childhood nutritional iron<br />

deficiency: a child public healt perspective. Clin Lab Haem 2006;28:291-298<br />

114. Bülbül H.S. Çocuk beslenmesinde demirin önemi. Sted 2004;13:444-450<br />

55

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!