Eser GümüŠTez - Ä°stanbul Ä°l SaÄlık MüdürlüÄü
Eser GümüŠTez - Ä°stanbul Ä°l SaÄlık MüdürlüÄü
Eser GümüŠTez - Ä°stanbul Ä°l SaÄlık MüdürlüÄü
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
T.C<br />
SAĞLIK BAKANLIĞI<br />
BAKIRKÖY RUH SAĞLIĞI VE SİNİR HASTALIKLARI<br />
EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ<br />
II. NÖROŞİRURJİ KLİNİĞİ<br />
BAKIR SÜLFAT’IN<br />
VAZOSPASTİK RAT FEMORAL ARTERİ<br />
ÜZERİNE ETKİSİNİN MORFOMETRİK<br />
ANALİZİ<br />
UZMANLIK TEZİ<br />
Dr. <strong>Eser</strong> GÜMÜŞ<br />
Şef: Op. Dr. Halil TOPLAMAOĞLU<br />
İSTANBUL<br />
2009
TEŞEKKÜR<br />
Her türlü fedakârlığa katlanarak bugünlere gelmemi sağlayan başta ailem olmak üzere,<br />
başhekimimiz Doç. Dr. Erhan KURT, Klinik şeflerim Op. Dr. Halil TOPLAMAOĞLU,<br />
Prof. Dr. Hidayet AKDEMİR ve Doç. Dr. Murat TAŞKIN’a, bilgi ve tecrübelerinden<br />
faydalandığım rahmetli klinik şef yardımcımız Op. Dr. Semih BİLGİÇ’e, mesleki gelişimimde<br />
çok önemli katkıları olan uzman doktorlarımız Op. Dr. Bülent KARAKAYA,<br />
Op. Dr. Müslüm GÜNEŞ, Op. Dr. Bülent DEMİRGİL, Op. Dr. Lütfü POSTALCI,<br />
Op. Dr. Bekir TUĞCU ve Op. Dr. Ali Kemal GÜLER ve diğer kliniklerde çalışan uzman<br />
doktorlara, birlikte çalışmaktan mutluluk duyduğum asistan arkadaşlarım Utku ADİLAY,<br />
Murat GÜNAL, Metehan ESEOĞLU, Ömür GÜNALDI, Barış ÇÖLLÜOĞLU,<br />
Osman TANRIVERDİ, Aykut AKPINAR, Serhat BAYDIN, Abuzer GÜNGÖR ve<br />
Mehmet Nuri ELGÖRMÜŞ ile diğer kliniklerdeki asistan arkadaşlarıma, tüm hemşire ve<br />
sağlık personeline, tezimin histopatolojik incelemelerinde yardımcı olan<br />
Prof. Dr. Çiçek BAYINDIR ve Sevil KABADAYI’ ya sonsuz teşekkürlerimi sunarım.<br />
Dr. <strong>Eser</strong> GÜMÜŞ
İÇİNDEKİLER<br />
Kısaltmalar<br />
Giriş 1<br />
Genel Bilgiler 2<br />
Tarihçe 2<br />
Subaraknoid Kanama 6<br />
Serebral Vazospazm 9<br />
Görülme Sıklığı 9<br />
Predispozan Faktörler 10<br />
Patofizyoloji 13<br />
Damar duvarında yapısal değişikler 16<br />
Vazospazmda inflamasyonun rolü 18<br />
Serbest radikaller 19<br />
Vücudun antioksidan savunma mekanizması 21<br />
Tanı 24<br />
Tedavi 27<br />
Bakırın biyolojik sistemdeki önemi 31<br />
Materyal ve Metod 35<br />
Bulgular 38<br />
Histopatolojik inceleme 39<br />
Morfometrik inceleme 41<br />
Tartışma 44<br />
Özet 50<br />
İngilizce özet 52<br />
Kaynaklar 54
KISALTMALAR<br />
ADMA.................................................................................... Asimetrik dimetil-L arjinin<br />
AVM................................................................................. Arteriyo venöz malformasyon<br />
BT................................................................................................<br />
Bilgisayarlı tomografi<br />
BOS................................................................................................ Beyin omurilik sıvısı<br />
CaD..............................................................................................................<br />
CaP..................................................................................................................<br />
Cu ……………………………………………………………………………<br />
Caldesmon<br />
Calponin<br />
Copper<br />
COX......................................................................................... Siklooksijenaz izoenzimi<br />
DSA................................................................................. Digital substraction angiografi<br />
ECSOD......................................................................<br />
Extrasellüler superoksit dismutaz<br />
ED....................................................................................................................<br />
Etkin doz<br />
EDRF.....................................................................<br />
Endothelium derived relaxing factor<br />
GID.......................................................................................... Geçirilmiş iskemik defisit<br />
GKS............................................................................................<br />
Glasgow koma skalası<br />
HMG-CoA.............................................................. Hydroxy methylglutaryl coenzyme A<br />
ICAM..............................................................................<br />
İntersellüler adezyon molekülü<br />
IL....................................................................................................................<br />
İnter Lokin<br />
MAb...............................................................................................<br />
Monoklonal antibody<br />
OSA.........................................................................................................Orta serebral arter<br />
MR....................................................................................................<br />
Magnetik rezonans<br />
NSAİD............................................................................<br />
PDGF..............................................................................<br />
Nonsteroid antiinflamatuar ilaç<br />
Plateled derived growth factor<br />
PG............................................................................................................<br />
Prostoglandin<br />
SAK..............................................................................................<br />
Subaraknoid kanama
SV…………………………………………………………………….........Serebral Vazospazm<br />
SSRIs........................................................................ ……Selektif seratonin geri alım inhibitörü<br />
TKD..............................................................................................................Transkranyal dopler<br />
TNF.......................................................................................................... Tümör nekrozis faktör<br />
tPA................................................................................................Doku plazminogen aktivatörü
1<br />
GİRİŞ<br />
Subaraknoid kanama (SAK) sonrası morbidite ve mortalitenin en önemli sebebi serebral<br />
vazospazmdır (SV) (19,30,39,41,50,87,100). Serebral vazospazm, SAK sonrası sisternalar<br />
içinde biriken kan veya ürünleri ile diğer kimyasal maddelerin beyin tabanındaki geniş<br />
arterlerin patolojik daralmaları olup, genellikle etkilenen arterin distalinde azalan perfüzyon<br />
ile birlikte görülen klinik tablodur (23).<br />
SV genellikle SAK sonrası subaraknoid mesafeye açılan bir anevrizma rüptürü sonucu<br />
oluşur. SV ayrıca; kafa travması, serebral vasküler malformasyon ve beyin tümörüne bağlı<br />
kanamalar sonrası gelişebilir (68). Serebral vazospazmın etyopatogenezi yapılan geniş<br />
araştırmalara rağmen çok iyi anlaşılamadığından, halen etkin bir tıbbı tedavi yöntemi<br />
bulunamamıştır (38,39,97).<br />
SV etyopatogenezinde vazokonstrüksiyon teorileri arasında serbest lipit peroksidasyon<br />
radikallerinin sorumlu olduğu iyi bilinmektedir. Superoksid Dismutaza (SOD) bağlı bir<br />
element olan Bakır (Cu), bu enzimin aktivitesinden sorumlu olup SOD aktivitesini artırarak,<br />
serbest oksijen radikallerinin sebep olduğu vazokontsriksiyonu engellemekte veya<br />
düzeltmektedir. Bilgilerimize göre, literatürde günümüze kadar serebral vazospazm üzerine<br />
antioksidan etkileri olan gerek invivo gerekse invitro pek çok farmakolojik ilaç kullanılmasına<br />
karşın, Bakırın SOD aktivitesini artırarak SV üzerine etkisi olup olmadığına yönelik bir<br />
araştırma yapılmamıştır.<br />
Bu çalışmadaki amacımız, bir antioksidan enzim olan SOD ‘a bağlı insan vücudu için eser<br />
bir element olan bakırın, bakır sülfat farmakolojik ilaç formunun deneysel kronik periferik<br />
vazospazm üzerine etkilerinin olup olmadığını araştırmaktır.
2<br />
.<br />
GENEL BİLGİLER<br />
Tarihçe<br />
Serebral vazospazm ilk defa 1951 yılında Ecker ve Riemenschneider tarafından<br />
anjiyografik olarak tanımlanmıştır (36). Bu yazarlara göre, SAK’dan sonraki SV kanamanın<br />
ilk günlerde ortaya çıkar ve çoğunlukla anevrizmaya yakın veya uzak arterlerde görülür ve<br />
serebral anevrizma rüptürünün prognozunda önemli rol oynar.<br />
Allcock ve Drake vazospazmın gerçek bir antite olduğunu ve kanayan serebral<br />
anevrizmaların mortalite ve morbiditenin önemli nedenlerden biri olduğunu ileri sürmüşlerdir<br />
(7).<br />
Vazospazmın sebebini anlayabilmek için, 1960’lı yıllardan itibaren, deneysel modellerde<br />
SAK oluşturularak, vazospazmı önlemek ve düzeltebilmek için birçok farmakolojik ilaç<br />
kullanılmıştır (68).<br />
1980 yılında Sasaki ve arkadaşları, oksihemoglobinin methemoglobine, oksidasyonu<br />
sonucu ortaya çıkan serbest radikaller ve lipit peroksidasyonunun, kronik vazospazmda etkili<br />
olduğunu göstermişlerdir (110).<br />
Fisher ve arkadaşları, SAK sonrası Bigisayarlı Tomografi’deki (BT) kan miktarı ile<br />
vazospazm arasındaki ilişkiyi araştırmışlar. BT’deki kan miktarı ve lokalizasyonuna göre<br />
derecelendirme yaparak ve kanamanın şiddeti arttıkça vazospazm oranınında arttığını<br />
bildirmişlerdir (44).
3<br />
1982 yılında Kassell ve arkadaşları, vazospastik iskemide intravasküler volümün<br />
genişletilmesinin ve hipertansiyonun etkisini göstermek için bir seri klinik çalışma<br />
yapmışlardır. Bu çalışmalar sonrasında, 3 H (Hipertansiyon, Hipervolemi, Hemodilüsyon)<br />
tedavisinin<br />
semptomatik klinik vazospazma bağlı serebral iskemiye etkili olduğunu<br />
tanımlamışlardır (72).<br />
1983 yılında yapılan bir çalışmada, kalsiyum kanal antagonisti olan nimodipin ile ilk<br />
kontrollü çalışma yapılarak, serebral anevrizma rüptürü sonrası nimodipinin belirgin olarak<br />
nörolojik defisit gelişme riskini azalttığı bildirilmiştir (112). Daha sonra yapılan çalışmalar,<br />
nimodipinin bu etkisinin vazospazmı önlemesinden ziyade, nöronal koruma etkisine bağlı<br />
olduğunu göstermiştir (8,9).<br />
Alexander ve arkadaşları, 1985 yılında deneysel SAK modelinde, subaraknoid mesafedeki<br />
kan ve ürünlerinin erken dönemde temizlenmesinin, SV gelişimini önleyebileceğini ileri<br />
sürmüşleridir (6).<br />
1987 yılında, Handa ve arkadaşları (64), maymunlarda oluşturdukları SAK modelinde<br />
subaraknoid mesafedeki kanın vazospazm gelişimini tetiklediğini ve bu kanın subaraknoid<br />
yüzeyden uzaklaştırılması ile vazospazmın engellenebileceğini bildirmişlerdir. Bununda<br />
ancak SAK sonrası ilk 48 saat içerisinde yapılan erken cerrahi girişim ile subaraknoid mesafe<br />
ve sisternlerden kanın temizlenmesiyle sağlanabileceğini belirtmişlerdir.<br />
1990 yılında, Peterson ve arkadaşları SAK sonrası vazospastik damar duvarında<br />
histopatolojik olarak şiddetli bir inflamasyon olduğunu saptamışlar, bu inflamasyonun diğer<br />
sebeplerle birlikte vazospazmı indüklediğini ve inflamasyonun engellenmesiyle vazospazm<br />
gelişimini önleyebileceğini bildirmişlerdir (102).
4<br />
1991 yılında, Handa ve arkadaşları SAK sonrası gelişen serebral vazospazmda arter<br />
duvarındaki immünolojik/inflamatuar reaksiyonu ve vazospazmın zamanını gösteren bir<br />
çalışma yapmışlardır. Anjiyografik vazospazm 3.günde hafif (%24.6), 7.günde şiddetli<br />
(%51.7) ve 14.günde hafif derece vazospazm olduğunu (%12.8) bildirmişlerdir. Spastik arter<br />
duvarında inflamatuar hücrelerin infiltrasyonu en belirgin olarak birinci haftada görülürken,<br />
şiddetli miyonekroz ve intimal bozulmayı ise ikinci haftada görülmüştür(63).<br />
1992 yılında, Yanamuto ve arkadaşları, tavşanlarda sentetik multiserin proteaz inhibitörü<br />
FUT-175 kullanarak plazma serin proteaz basamağının inhibisyonu ile serebral vazospazm<br />
gelişimi önlenebileceğini göstermişlerdir (122).<br />
1995 yılında, Roux ve arkadaşları, endotelinin subaraknoid kanama sonrası gelişen<br />
vazospazmda major rol oynadığını ve sistemik endotelin blokajının selektif olarak spastik<br />
arterde vazodilatasyon oluşturabileceğini göstermişlerdir (107).<br />
Fujii ve arkadaşları (49), deneysel serebral vazospazmda perkutan transluminal anjioplasti<br />
tekniğinin vazospazm tedavisindeki etkinliğini göstermişlerdir.<br />
2001 yılında Fassbender ve arkadaşları insanlardaki SAK sonrası özellikle proinflamatuar<br />
sitokinler olan IL-beta, IL-6, TNF-alfa’nın inflamatuar basamağı tetikleyerek doku hasarı<br />
oluşturduğunu saptamışlardır. SAK’lı hastalarda inflamatuar cevabın vazospazmın ana sebebi<br />
olduğunu, anti-inflamatuar ve antisitokin tedavinin SAK sonrası iskemik komplikasyonları<br />
önleyebileceğini bildirmişlerdir (41).<br />
2003 yılında, Watanabe ve arkadaşları superoksit anyonunun, serebral vazospazm<br />
gelişiminde önemli rol aldığını ve ekstrasellüler süperoksit dismutaz (ECSOD) gen<br />
transferinin deneysel SAK’ta SV gelişimini engellediğini göstermişlerdir (121).
5<br />
2005 yılında, Zhou ve arkadaşları SAK sonrası p53’ün endotelyal apopitozis ve düz kas<br />
proliferasyonunda anahtar faktör olabileceğini, p53 inhibisyonunun serebral vazospazmı<br />
azaltabileceğini ve hatta önleyebileceğini bildirmişlerdir (127).<br />
Lin ve arkadaşlarının deneysel çalışmalarında, anevrizmal SAK sonrası gelişen SV<br />
patogenezinde inflamatuar cevabın rol aldığını gösteren bulguların hızla arttığını belirterek,<br />
anti-E selectin antibody’nin vazospazmı engellediğini, vazospazm patogenezinde E selectin’in<br />
rolü olabileceğini saptamışlardır (79).<br />
Fırat ve arkadaşları deneysel kronik SAK çalışmasında selektif intra-arteriel nimodipin<br />
serebral vazospazm tedavisinde alternatif bir tedavi olabileceği sonucuna varmışlardır(43).
6<br />
SUBARAKNOİD KANAMA (SAK)<br />
SAK; beyin, beyincik ve spinal kordun genellikle arteriel nadirende diğer nedenlere bağlı<br />
olarak subaraknoid mesafesi içerisine açılan kanamaya denir (3,48,65,75,76).<br />
Bazı olguların ağır klinik tabloları nedeniyle tanı konulamadan kaybedilmeleri,<br />
bazılarınında yanlış teşhis nedeniyle gerçek görülme oranını bildirmek oldukça güçtür. SAK<br />
tüm beyin damar hastalıklarının %10’unu ve serebrovasküler ölümlerin %25’ini teşkil<br />
etmektedir (3).<br />
SAK insidansını; coğrafi konum, ırk ve iklim gibi etkenlerin etkilediği bilinmektedir.<br />
Japonya’da 25/100.000, Amerika Birleşik Devletlerinde 6-16 /100.000, Hollanda’da<br />
10/100.000, Finlandiya’da 15.7/ 100.000 oranında görüldüğü bildirilmiştir (3, 55).<br />
SAK’nın en sık sebebi kafa travmasıdır. Travma dışı spontan SAK’nın diğer sık nedenleri;<br />
-Rüptüre serebral anevrizmalar (%80)<br />
-Serebral vasküler malformasyonlar [arteriovenöz malformasyon (AVM) (%5)]<br />
-Santral sinir sistemi vaskülitleri<br />
- Beyin tümörleri (glioblastom multiforme, meningiom)<br />
-Kan diskrazileri (hemofili, faktör eksiklikleri)<br />
-Moya Moya hastalığı<br />
-Enfeksiyon hastalıkları (menenjit, ensefalit)<br />
-Allerjik reaksiyonlar<br />
-Antikoagulan kullanımı (kumadin, heparin)<br />
-Gebelik<br />
-Kortikal venöz trombozisi<br />
-Nedeni saptanamayan SAK oranı ise %14-22 bildirilmiştir (14,55) .
7<br />
SAK için risk faktörleri: ailesel predispozisyon, sigara, alkol kullanımı, hipertansiyon, oral<br />
kontraseptifler, ilaç alışkanlıkları (kokain, amfetamin v.b), ilerleyen yaş, gebelik ve doğum<br />
sayılabilir (3,14,55).<br />
SAK’lı olguların şuur durumlarını tanımlamak için günümüze kadar 37 sınıflandırma<br />
yapılmış olup, bunlardan ilkini 1956 yılında Botterel, daha sonra 1968 yılında Hunt-Hess<br />
(Tablo 1) ve 1988 de Drake dünya nörolojik cerrahlar komitesinin Glaskow Koma Skorunu<br />
(GKS) (Tablo 2) kullanarak değişik sınıflandırmalar tanımlamışlardır (3). En sık<br />
kullanılanlardan Hunt-Hess ve WFNS sınıflamalarıdır.<br />
Tablo 1: Hunt-Hess şuur sınıflaması (3)______________<br />
Evre 1: Asemptomatik, hafif baş ağrısı ve ense sertliği var<br />
Evre 2: Orta veya şiddetli baş ağrısı, ense sertliği, kranial sinir felci var<br />
Evre 3: Uykuya eğilimli veya hafif derecede fokal nörolojik defisit var<br />
Evre 4: Stupor, orta veya ağır hemiparezi, rijidite, vejetatif bozukluk var<br />
Evre 5: Derin koma ve deserebrasyon rijiditesi var<br />
Tablo 2: WFNS şuur sınıflaması (3)<br />
Evre GKS Motor defisit____<br />
1 15 yok<br />
2 13-14 yok<br />
3 13-14 var<br />
4 7-12 var veya yok<br />
5 3-6 var veya yok
8<br />
SAK’a bağlı komplikasyonlar arasında; hipertansiyon, artan intrakraniyal basınç,<br />
intraserebral kanama, intraventriküler kanama, subdural kanama, tekrar eden kanamalar, SV,<br />
hidrosefali, epilepsi, diğer tıbbı sistemik komplikasyonlar (derin ven trombozu, pulmoner<br />
emboli), Terson sendromu ve nöropsikolojik bozukluklar sayılabilir (75,108).<br />
SAK sonrası hastaların %12’si herhangi bir tıbbi tedavi uygulamadan kaybedilirken, tıbbı<br />
tedaviye alınanların %25’i ilk 24 saat içerisinde diğer %40-60’ı ise ilk 30 gün içerisinde<br />
kaybedilmektedir (117).<br />
SV, anevrizmal SAK nedeniyle hastaneye başvuran hastalarda mortalite ve morbiditenin<br />
ikinci sık nedenidir (16,70,71) (Tablo 3). SV’nin ilk nedeni ise kanamanın yarattığı primer<br />
beyin hasarıdır.<br />
Tablo 3. Anevrizmal SAK’da morbidite ve mortalite nedenleri (33)<br />
Etyoloji Mortalite (% ) Morbidite( %) Toplam (%)<br />
Kanını direkt etkisi 7.2 6.3 13.5<br />
Vazospazm 7.0 3.6 10.6<br />
Rebleeding 6.7 0.8 7.5<br />
Hidrosefali 0.3 1.4 1.7<br />
İntraserebral Hemoraji 1.0 1.0 2.0<br />
Cerrahi Komplikasyonlar 1.7 2.3 4.0<br />
Diğer Komplikasyonlar 2.0 1.2 3.1
9<br />
Serebral Vazospazm (SV)<br />
SV subaraknoid kanama sonrası serebral sisternalar içinde toplanan kan, kan ürünleri ve<br />
diğer kimyasal maddelerin beyin tabanındaki büyük arterlerde ortaya çıkardığı patolojik<br />
daralmalar sonrası genellikle etkilenen arterin distalinde azalan kan akımı sonrası görülen<br />
klinik tablodur (11,19, 23,30,39,41,50,53,66,87,93,95,96,100).<br />
İnsanlarda SAK’a bağlı anjiografik vazospazm, ilk kez 1951 yılında Ecker ve<br />
Riemenschneider tarafından tanımlanmıştır (36). SV’ın en sık görülen nedeni anevrizmal<br />
SAK olup, AVM’ler, tümörler, kanama diatezleri, hipofiz veya hipotalamus cerrahisi ve kafa<br />
travması gibi nedenlere bağlı görülebilir (44,68,73,108). Subaraknoid kanama sonrası gelişen<br />
fokal serebral iskeminin başlıca nedeni SV’ın klinik olarak diğer iskemik inmelerden farkı,<br />
ortaya çıkmasının önlenebilirliği ve tedavi edilebilirliğidir (75). Serebral damarların kasılması<br />
ile başlayan patolojik süreç, daha sonra damar duvarının kendi içinde gelişen değişiklikler<br />
nedeniyle kalınlaşması sonucunda kronik ve geri dönüşümsüz hale dönmektedir. Bu nedenle<br />
SV, son yıllarda serebral vasküler daralma olarak tanımlanmaya başlanmıştır. SV’deki<br />
daralmalar lokal veya yaygın olabilir (8,26,33,35).<br />
SV görülme sıklığı:<br />
SV’ın görülme sıklığı literatür bilgilerinde farklılık göstermektedir. Çeşitli serilerde %20-<br />
70 gibi geniş bir aralıkta görüldüğü saptanmıştır (75). Literatürdeki bu farklı oranlar hastayı<br />
tedevi eden kliniklerin tanı ve tedavi protokollerindeki (erken yada geç cerrahi uygulanması,<br />
anjiografinin yapılış zamanı, transkraniyel dopler kullanımı gibi faktörler) farklılıklara<br />
bağlıdır.<br />
Dorsch yaptığı literatür derlemesinde, bazı çalışmalarda 2.haftada anjiografi yapıldığında<br />
hastaların %67’sinde serebral vazospazm görüldüğünü, bazı raporlarda ise %32 oranında geç
10<br />
iskemik defisit görüldüğü bildirmişlerdir (35). Prospektif bir çalışmada SAK sonrası ilk üç<br />
gün içinde hastaneye başvuranların %7.2’sinde vazospazm sonucunda ölüm, %6.3’ünde<br />
sakatlık görüldüğü bildirilmiştir (75).<br />
Anevrizmal SAK’lı hastaların %50 sinde anjiyografik vazospazm, %30’unda semptomatik<br />
klinik vazospazm saptanmıştır. Semptomatik klinik vazospazmın %50’sinde serebral enfarkt<br />
geliştiği rapor edilmiştir (80).<br />
Literatürdeki bir tarama sonucu elde edilen bulgulara göre SAK sonrası anjiyografik<br />
vazospazmın görülme sıklığı ortalama %50 dir. Bir araştırmaya göre vazospazmın ilk<br />
kanamadan sonraki bir hafta içinde başladığı, ikinci hafta içerisinde pik yaptığı, üçüncü yada<br />
dördüncü haftada gerilediği bildirilmiştir (68,72).<br />
Kafa travmalarından sonrada serebral vazospazm gelişebilir. Ancak günümüzde bu hasta<br />
grubunda, anjiografinin çok nadir kullanılması nedeniyle travmatik vazospazm gerçek<br />
insidansını belirlemek oldukça güçtür (105).<br />
SV Predispozan Faktörler:<br />
Bir çalışmada, anevrizmal SAK sonrası endovasküler yada cerrahi olarak tedavi edilen 224<br />
hastada, tedavinin tipinden ve semptomatik vazospazmın oluşumundan bağımsız olarak yaş,<br />
cinsiyet, WFNS evre ve hipergliseminin birbirinden bağımsız olarak artmış vazospazm riski<br />
ile ilişkili olduğunu göstermişlerdir (21).<br />
Başka bir çalışmada ise, SAK geçiren 440 hastayı retrospektif olarak analiz ederek,<br />
bunlardan 27’sinin kokain kullandığını saptamış ve bu iki grubu radyolojik ve klinik<br />
özelliklerine göre dökümente etmişlerdir. Kokain kullanan SAK’lı hastaların daha genç yaşta<br />
olma eğilimi, bunların büyük kısmında anterior sirkülasyon anevrizması saptandığını ve
11<br />
kokain kullanmayan gruba göre daha fazla oranda semptomatik vazospazm geliştiğini<br />
bildirmişlerdir (29).<br />
Yapılan başka çalışmalarda, sigara içimi, 35’ten küçük, 65’ten büyük yaş ve daha önceden<br />
var olan hipertansiyon öyküsünün predispozan faktörler olduğu bildirilmiştir (14,68).<br />
Fisher ve arkadaşları, BT’ deki kan miktarını derecelendirmiş ve artan kan miktarının<br />
vazospazm gelişme riskinide artırdığını ortaya koymuştur (44). Goddard ve arkadaşları,<br />
yaptıkları çalışmada Fisher derecesi ve hastanın geliş nörolojik şuur derecesinin vazospazm<br />
gelişiminde önemli bir rol oynadığını bildirmişlerdir (53).<br />
SV’ın gelişmesinde ve prognozunda etkili iki ana karakteristik özellikten birincisi, SAK<br />
sonrası ilk başvuru anındaki bilinç kaybıdır. İkincisi ise aterosklerotik hastalıktaki üç ana risk<br />
faktörünün (sigara, hipertansiyon ve geçirilmiş strok ve/veya miyokard infarktüsü hikayesi)<br />
varlığıdır (66).<br />
Başvuru anındaki Hunt-Hess şuur sınıflaması serebral vazospazm gelişme riski ile yakın<br />
ilişkili olup, başvuru anındaki klinik tablo kötüleştikçe, vazospazm oranınında arttığını<br />
bildirilmiştir (55) (Tablo 4).<br />
Tablo 4: Hunt-Hess ile klinik vazospazm ilişkisi (55)<br />
Evre<br />
Vazospazm (%)________________<br />
1 %22<br />
2 %33<br />
3 %52<br />
4 %53<br />
5 %74
12<br />
Roganovic ve arkadaşları (106), yaptıkları retrospektif çalışmada vazospazm için risk<br />
faktörleri olarak; SAK sonrası başvuru anındaki kötü klinik tablo, kanamadan sonraki 5-13.<br />
günler ve anterior kommünikan arter lokalizasyonundaki anevrizmaları saptamışlardır.<br />
Klinik tabloda yüksek ateş, lökositoz ve hidrosefali varlığında vazospazm riskinin arttığı<br />
bildirilmiştir (2,41,48). Bir retrospektif çalışmaya göre vazospazm gelişme oranını spontan<br />
anevrizmatik olmayan SAK ve rüptüre PCA anevrizmalarında daha düşük, Fisher evre-3 SAK<br />
yada lökositoz varlığında ise daha yüksek olduğu saptanmış ve serum lökosit seviyesinin<br />
takibi ile vazospazm erken teşhisinde yardımcı olacağı bildirilmiştir (85).<br />
Singhal ve arkadaşları, SAK nedeni ile başvuran hastaların kanama öncesi kullandıkları<br />
ilaçları dökümente ederek yaptıkları araştırmada, selektif serotonin geri alım inhibitörleri<br />
(SSRIs) ve statinlerin kullanımının vazospazm için artmış risk faktörü olduğunu<br />
bildirmişlerdir (113).<br />
Harrod ve arkadaşları (65), anevrizmatik SAK sonrası gelişen SV’da, predispozan<br />
faktörleri belirlemek için 1966-2005 yılları arasındaki literatürleri taramış; sadece kan<br />
miktarının artması tüm çalışmalarda ortak risk faktörü olarak saptamışlardır. Bu sonucu,<br />
SV’ın multifaktöriel bir problem olmasına ve patofizyolojisinin yeterince açıklanamamasına<br />
bağlamışlardır.
13<br />
SV patogenezinde öne sürülen teoriler:<br />
1- Yapısal teoriler<br />
Proliferatif vaskülopati<br />
İmmün vaskülopati<br />
Damar duvar inflamasyonu<br />
Ekstrasellüler doku kontraksiyonu<br />
2- Vazokonstrüksiyon teorileri<br />
Serbest lipit peroksidasyon radikalleri<br />
Eicosanoid üretiminin bozulması<br />
Nitrik oksit azalması<br />
Endotelin artışı<br />
Nörojenik faktörlerdir (68,100,124).<br />
Serebral Vazospazm Patofizyolojisi:<br />
SV’ın patofizyolojisi kompleks ve multifaktöryeldir (73,81,82). Bu konuda yapılan yoğun<br />
araştırmalara rağmen patogenezi halen çok iyi anlaşılamamıştır (38,39,66,97). Subaraknoid<br />
mesafeye ulaşan kanın SV gelişimine neden olduğu konusunda kuşku yoktur. Deneysel<br />
çalışmalarda subaraknoid mesafeye enjekte edilen kanın vazospazma neden olduğu<br />
gösterilmiştir (75). Klinik çalışmalarda da anevrizma kanamasından hemen sonra elde edilen<br />
BT kesitlerinde saptanan kan miktarının, geç iskemik defisit gelişiminin en önemli göstergesi<br />
olduğu gösterilmiştir (75). Fisher ve arkadaşları (44), BT’ deki kan miktarını derecelendirmiş<br />
ve artan kan miktarı vazospazm gelişme riskininde arttığını ortaya koymuştur (Tablo 5).
14<br />
Tablo 5: Fisher sınıflandırması (44)<br />
1.Evre: Kan yok<br />
2.Evre: Diffüz, ince ( 1mm )<br />
4.Evre: İntraserebral veya intraventriküler kan<br />
Subaraknoid mesafeye ulaşan eritrositlerin hemolizi sonucu vazoaktif maddeler salınır.<br />
Eritrositlerin yıkımı 3-5. günlerde başlar ve bu vazospazmın başlangıcı ile eş zamanlıdır. İn<br />
vitro çalışmalarda yıkılan eritrositler ve oksihemoglobinin serebral arterlerde vazospazm<br />
oluşturmasına rağmen; lökositler, trombositten zengin plazma, methemoglobin ve bilurubin<br />
vazospazm oluşturmamıştır (34,120).<br />
Hem in vitro hemde in vivo çalışmalar, vazospazm gelişiminde anasorumlunun<br />
oksihemoglobin olduğunu göstermiştir. Oksihemoglobin olasılıkla birden fazla mekanizmayla<br />
damar düz kasında kasılmaya neden olmaktadır. Oksihemoglobin endotelyal hücrelerden<br />
vazokonstrüktör prostoglandinlerin salgılanmasına neden olmaktadır. Böylece vazospazmda<br />
araşidonik asit metabolizmasının ürünlerinden olan vazoaktif prostoglandinlerden PGF2-alfa,<br />
PGD2, PGE2 ve tromboxan A2’nin arttığı gösterilmiştir (75,110,112).<br />
SAK sonrası, dakikalar içerisinde subaraknoid yüzeyde kanın etkisiyle intrakranial basınç<br />
artar. Subaraknoid mesafedeki kandan tromboxan ve seratonin gibi vazoaktif maddelerin<br />
salınımı artarak erken vazospazmı başlatır. Saatler yada günler içerisinde BOS’ta Endotelin-1<br />
seviyesi artar. SAK’nın 3. gününde subaraknoid mesafedeki kan yavaş yavaş rezorbe olmaya<br />
başlayınca oksihemoglobin salınımı artar ve geç SV’ı başlatır. Endojen nitrik oksit<br />
inhibisyonu sonucu azalmış nitrik oksit ve artmış asimetrik-dimetil-L arjinin (ADMA) den<br />
dolayı kronik geç SV başlar. Klinik olarak geç iskemik defisitlerden, vazospazm ve kortikal<br />
yaygın iskemi sorumludur (1).
15<br />
SAK sonrası serbest radikaller doymamış yağ asitlerinin peroksidasyonuna neden olarak<br />
lipit peroksidasyonu zincirini başlatırlar (75). Lipit peroksidasyon ürünleri çok erken<br />
dönemde serebral arteriel duvarı etkilereyerek inflamatuar değişiklikleri (miyonekroz ve<br />
subintimal proliferasyon) oluştururlar. Lipit peroksidasyonu aynı zamanda membran<br />
fosfolipitlerinin (fosfatidil kolin ve fosfatidiletanolamin) azalmasına yol açarak, çeşitli<br />
eicosanoidleri ve serbest radikalleri oluşturur. Bunlarda damar duvarındaki inflamatuar<br />
değişikliklere katkıda bulunurlar (102,110). SAK geçirmiş hastaların BOS incelemelerinde<br />
saptanan lipitperoksit düzeylerinin vazospazmın ağırlığı ile uyumlu olduğu gösterilmiştir.<br />
(41,112)<br />
Sano ve arkadaşlarıda (109), intrasisternal enjekte edilen lipid hidroksiperoksidin<br />
vazospazma yol açtığını ortaya koymuşlardır.<br />
SAK’da eritrosit hemolizi sonucu oluşan oksihemoglobin, methemoglobine dönüşürken<br />
superoksit anyonları ve hidroksil radikalleri gibi serbest radikaller açığa çıkar. Deneysel SAK<br />
modelinde serebral damarlarda nitrik oksit indüksiyonu ve subaraknoid bölgeye mononükleer<br />
ve polimorfonükleer hücre infiltrasyonu görülmüştür. Nitrik oksit metaboliti olan<br />
peroksinitritin vazospazmla bağlantılı olabileceği düşünülmüştür. Bu serbest radikalller<br />
hasarlı damar duvarı üzerinde inflamasyona neden olurlar (87).<br />
Serebral damarların tonusu büyük ölçüde vasküler endotelyum tarafından düzenlenir. Bu,<br />
endotel kaynaklı gevşemeye yol açan faktör (nitrik oksit) ve endotel kaynaklı kasılmaya yol<br />
açan faktör (endotelin) arasındaki dengeyle sağlanır. Oksihemoglobin doğrudan nitrik oksite<br />
bağlanarak yada oluşumuna engel olduğu superoksit anyon radikalinin nitrik oksiti ortadan<br />
kaldırmasıyla vasküler tonusu vazokonstrüksiyon yönünde etkiler. Bununla birlikte endotel<br />
hücrelerinden endotelin salınımını da uyararak vazospazmı her iki yoldan da stimüle eder.
16<br />
Damar düz kasının uzun süreli kasılması vazospazma neden olur. Bu uzun süreli kontraksiyon<br />
ikincil olarak damarda hipertrofi, hiperplazi ve fibrozisede yol açar (75).<br />
Endothelium-derived relaxing factor (EDRF) aktivesi kaybının SAK sonrası vazospazma<br />
katkıda bulunduğu gösterilmiştir. Endotel sadece EDRF’lerin üretimi ile değil, aynı zamanda<br />
düz kastan kalsiyum serbestleşmesini düzenleyerek de vazospazmda rol almaktadır<br />
(37,92,116).<br />
SV bifazik karakterdedir. SAK sonrası ilk 1-3 gün akut faz, devam eden günler kronik fazı<br />
içerir. Akut faz, hayvan modellerinde kolaylıkla gözlenirken, insanlarda akut faz nadiren<br />
ortaya çıkmaktadır. Kronik SV; tedaviye dirençli, ciddi nörolojik morbidite ve mortalite ile<br />
seyreden klinik bir tablodur. Günümüzde yaygın şekilde kabul görülen, kan ürünlerinin,<br />
özellikle de oksihemoglobinin serebral vazospazm oluşumunda sorumludur. Köpek<br />
modelinde oluşturulan deneysel vazospazmda, spastik baziller arterde kalsiyum bağımlı ve<br />
kalsiyum bağımsız vazokonstrüksiyon, CaP (calponin) ve CaD (caldesmon) proteolizi ve<br />
fosforilasyonu görülmüştür. SV karakteristik olarak, damar düz kas hücrelerinde intrasellüler<br />
kalsiyum miktarı devamlı artmaktadır. Yapılan çalışmalarda, bir kalsiyum kanal blokörü olan<br />
nicardipin’in intravenöz yüksek dozda verilmesinin SV’a bağlı geç serebral iskemide yararlı<br />
etkileri bildirilmiştir (40,59,60).<br />
Damar Duvarındaki Yapısal Değişiklikler<br />
Deneysel çalışmalarla, SAK sonrası arter duvarında meydana gelen değişiklikler, ışık ve<br />
elektron mikroskobunda incelenmiştir. Elektron mikroskobunda sıklıkla endotelyal hücre<br />
tabakasında erken dejeneratif değişiklikler görülür. Bu değişiklikler; vakuolizasyon,<br />
endoteller arası sıkı bağlantıların bozulması, endotelyal deskuamasyon ve luminal<br />
mikrotrombozdur (56,68,84,100,115).
17<br />
Deneysel çalışmalarda ödem, polimorf infiltrasyonu, granülasyon dokusu, media<br />
tabakasında migrasyon, düz kas hücre proliferasyonu, fibroplazi ve kollajenizasyon<br />
sonucunda intimal kalınlaşma saptanmıştır (68).<br />
Deneysel SAK sonrası serebral arterlerde meydana gelen yapısal değişiklikler ışık<br />
mikroskobu ve elektron mikroskobu ile incelendiğinde; damar duvarında kalınlaşma, lümen<br />
çapında azalma, internal elastik laminada kalınlaşma, endotelyal hücre yapısında ve<br />
devamlılığında bozulma, düz kaslarda vakuoller, intimaya prolifere miyointimal hücre<br />
migrasyonu, perivasküler akson kaybı ile birlikte olan periadventisyal inflamasyon<br />
gösterilmiştir (56).<br />
Histopatolojik olarak gösterilebilecek intimal kalınlaşma, genellikle kanamadan sonraki ilk<br />
bir haftadan sonra görülmektedir. Arter duvarında en çok değişikliğe uğrayan tabaka ise<br />
intimadır (68).<br />
SAK sonrasında 2. hafta ile 6. ay arası subintimal proliferasyonda gerileme, lümen çapında<br />
artış ve her üç damar tabakasında kollajen depolanması görülür (55,81,82). Vazospazmda<br />
görülen histopatolojik değişiklikler Tablo 6 da özetlendi;
18<br />
Tablo 6: Vazospazmda histopatolojik değişiklikler (55)<br />
Zaman Damar tabakası Patolojik değişiklik___________________<br />
1-8. günler Adventisya İnflamatuar hücreler (lenfositler, plazma, mast hücreleri)<br />
Konnektif dokuda artış<br />
Media<br />
Kas nekrozu ve elastika gevşekliği<br />
İntima<br />
Endotelyal şişme, vakuolizasyon, kalınlaşma, intraendotelya<br />
Gergin bileşkelerin açılması<br />
9-60. günler İntima Düz kas hücrelerinin proliferasyonu sonucu intimal kalınlaşma<br />
Vazospazmda inflamasyonun rolü:<br />
SV patogenezinde serebral arterlerdeki inflamatuar reaksiyonun rolü yapılan çalışmalarda<br />
netlik kazanmıştır (2,41,97,100,124). Birkaç indirekt kanıta göre inflamasyon vazospazmda<br />
önemli faktörler;<br />
1-Vazospastik damar duvarında inflamasyon hücrelerinin kronik morfolojik değişiklikler<br />
2-Klinik vazospazm esnasında damar duvarı ve serumda immünglobulin ve kompleman<br />
komponentlerinin artması<br />
3-Anti-inflamatuar ilaçlarla kompleman baskılanması ile deneysel vazospazmın inhibe<br />
edilmesi (100).
19<br />
Serbest Radikaller<br />
Atomlar, nötron ve protondan oluşan bir çekirdekle, bu çekirdeğin çevresinde dönen<br />
elektronlardan oluşurlar. Atom çekirdeğinin çevresindeki, elektronların bulunduğu boşluğa da<br />
orbital denir. Her bir orbitalde spinleri birbirine zıt (↑↓) olan iki elektron bulunur. Bu<br />
elektronlara eşlenmiş veya ortaklanmış elektronlar denir. Atom veya moleküller,<br />
yörüngelerindeki elektronlar eşleşmiş ve ters pozisyonda yer aldıklarında kararlı bir yapı<br />
gösterirler. Bu kararlı yapı eşleşmemiş elektron bulundurduklarında bozulur. Serbest<br />
radikaller;bu şekilde atomik veya moleküler yörüngesinde bir veya daha fazla sayıda<br />
eşleşmemiş “elektron” bulunduran basit bir molekül, atom veya iyondur. Başka bir ifadeyle<br />
serbest radikaller, negatif yüklü elektron sayısının, pozitif yüklü proton sayısı ile eşit olmadığı<br />
moleküllerdir. Serbest radikaller ise ortaklanmamış elektronlarından dolayı oldukça reaktif<br />
olup, çevrelerindeki atom ve moleküllere adeta saldırırlar (118).<br />
Radikaller aerobik hücrelerin tüm fraksiyonlarında, metabolizma sırasında veya patolojik<br />
durumlarda birer yan ürün olarak meydana gelebilir ve hücrelerde çeşitli değişikliklere neden<br />
olabilirler. Bunun sonucunda ciddi hücre, doku ve/veya organ hasarı meydana gelebilir (10).<br />
Serbest Oksijen Radikalleri ve Reaktif Oksijen Türleri:<br />
Biyolojik sistemlerdeki en önemli serbest radikaller oksijenden oluşmuş radikallerdir<br />
(22,123) (Tablo-7).<br />
Tablo-7: Reaktif oksijen türleri (123)<br />
Radikaller<br />
Süperoksit radikal (O2.)<br />
Hidroksil radikal (OH.)<br />
Peroksil radikal (ROO.)<br />
Alkoksil radikal (RO.)<br />
Semikinon radikal (HQ)<br />
Hemoproteine bağlı serbest radikaller<br />
Radikal olmayanlar<br />
Hidrojen peroksit (H2O2)<br />
Lipid hidroperoksit (LOOH)<br />
Hipohaloz asit (HOX)<br />
N-Halojenli aminler (R-NH-X)<br />
Singlet Oksijen (1O2)<br />
Ozon (O3) ,Azotdioksit (NO2)
20<br />
Serbest Radikallerin Kaynakları<br />
Biyolojik sistemlerde serbest radikal oluşumu, normal metabolik olayların seyri sırasında<br />
gelebildiği gibi, organizmada bazı yabancı maddelerin (ksenobiyotikler) metabolize edilmesi<br />
sırasında ve organizmanın radyasyon gibi dış etkenlere maruz bırakılmasıyla da meydana<br />
gelebilir (31,123). Bu nedenle serbest radikal oluşturan mekanizmalar endojen ve ekzojen<br />
olarak ikiye ayrılmaktadır (42).<br />
Tablo-8: Hücredeki serbest oksijen radikali kaynakları (31)<br />
Endojen Kaynaklar<br />
Mitokondriyal elektron transport zinciri<br />
Kloroplast elektron transport zinciri<br />
Oksidan enzimler: Ksantin oksidaz<br />
İndolamin dioksijenaz<br />
Triptofan dioksijenez<br />
Galaktoz oksidaz<br />
Siklooksijenaz<br />
Lipooksijenaz<br />
Mono aminooksidaz<br />
Fagositik hücreler:<br />
Nötrofiller<br />
Monosit ve makrofajlar<br />
Eozinofiller<br />
Endotelyal hücreler<br />
Oto-oksidasyon reaksiyonları (Fe+2, epinefrin)<br />
Eksojen Kaynaklar<br />
İlaç oksidasyonlar<br />
(Ör.Parasetamol, CCl4)<br />
İyonize radyasyon<br />
Güneş ışığı<br />
X- ışınları<br />
UV- ışınları<br />
Isı şoku<br />
Glutatyonu okside eden maddeler<br />
Ortam havası<br />
Sigara dumanı<br />
Ozon<br />
Kükürtdioksit<br />
Egzos gazları
21<br />
Serbest Radikallerin Etkileri<br />
Serbest radikaller vücutta antioksidan savunma mekanizmasının kapasitesini aştıkları<br />
zaman çeşitli bozukluklara yol açarlar. Karbonhidrat, lipid, protein ve DNA gibi<br />
biyomoleküllerin tüm sınıfları ve tüm hücre komponentleri ile etkileşme özelliği göstererek<br />
hücrede yapısal ve metabolik değişikliklere neden olurlar (22,123).<br />
Tablo-9: Serbest radikallerin hücredeki başlıca zararlı etkileri (123)<br />
Doymamış yağlar<br />
Karbonhidratlar<br />
Nükleik asit bazları<br />
Kükürtlü amino asitler<br />
Proteinler<br />
Nükleik asitler<br />
Kolesterol ve yağ asitlerinde oksidasyon<br />
Lipidlerde çapraz bağlanmalar<br />
Organel ve hücrelerde çapraz bağlanmalar<br />
Polisakkaritlerin depolimerizasyonu<br />
Hidroksilasyonlar<br />
Mutasyonlar, kimyasal modifikasyonlar<br />
Şekerlerde benzer reaksiyonlar<br />
Protein denatürasyonu ve çaprazlanma<br />
Enzimlerde inhibisyon<br />
Peptid zincirlerinde kopma<br />
Denatürasyon<br />
Tek ve çift iplikçik kırılmaları<br />
Proteinlerde çapraz bağlar<br />
Baz içermeyen bölgeler<br />
Vücudun Antioksidan Savunma Mekanizmaları<br />
Serbest radikallerin zararlı etkilerine karşı organizmada koruyucu mekanizmalar vardır. Bu<br />
mekanizmalardan bir kısmı serbest radikal oluşumunu, bir kısmı ise oluşmuş serbest<br />
radikallerin zararlı etkilerini önler. Bu işlevleri yapan maddelerin tümüne birden genel olarak<br />
antioksidanlar denir (5,46). Antioksidanlar, sellüler lokalizasyonları yanında fonksiyonlarına<br />
göre de sınıflandırılmaktadır. Genelde, radikal oluşumunu önleyen (metal şelatörler, SOD,<br />
katalaz, glutatyon peroksidaz) ve oluşan radikallerin dokudaki etkilerini önleyen (E vitamini,<br />
ubikinon, retinoik asit, betakaroten, glutatyon, ürat) antioksidanlar olarak iki kategoride
22<br />
incelenirler. Ayrıca enzim ve enzim olmayanlar şeklinde de sınıflandırılırlar. Hücrelerin hem<br />
sıvı hem de membran kısımlarında bulunabilirler (Tablo-10) (123).<br />
Tablo-10: Biyolojik sistemlerde antioksidan savunma sistemi (123)<br />
Enzimatik<br />
Süperoksit dismutaz (SOD)<br />
Katalaz (KAT)<br />
Glutatyon peroksidaz (GSH-Px)<br />
Fosfolipid hidroperoksit glutatyon<br />
Peroksidaz (PLGSH-Px)<br />
Glutatyon S-transferaz (GST)<br />
Glutatyon redüktaz (GSSG-R)<br />
Glutatyon (GSH)<br />
α-Tokoferol (vit E)<br />
Askorbat (vit C)<br />
β-Karoten<br />
Flavonoidler<br />
Ürat<br />
Bilirubin<br />
Nonenzimatik<br />
Albümin<br />
Seruloplazmin<br />
Transferrin<br />
Ferritin<br />
Laktoferrin<br />
Melatonin<br />
Sistein<br />
Antioksidanlar etkilerini, şimdiye kadar tesbit edilebilen altı değişik mekanizma ile gösterirler<br />
(31,61); Bu mekanizmalar, birbirinden bağımsız veya bir arada işleyebilmektedirler.<br />
1. Oksijen ile reaksiyona girerek ya da onun yerini alarak lokal oksijen konsantrasyonunu<br />
azaltabilirler.<br />
2. Hidroksil (OH) radikali yapısında yer alan hidrojen atomları bağ oluşturabilecek<br />
yapıdaki ürünleri temizleyerek peroksidasyonun başlamasını önleyebilirler.<br />
3. Membran lipidlerine direkt etkiyerek peroksit oluşturabilen singlet oksijeni (1O2)<br />
baskılayabilir ya da temizleyebilirler (123).<br />
4. Metal iyonlarını bağlamak yoluyla reaktif grupların (OH, ferril ya da Fe+2/Fe+3/O2<br />
kompleksleri gibi) ve /veya lipid peroksitlerden peroksil ve alkoksil radikallerinin oluşumunu<br />
önleyebilirler. Membranlarda LPO’nun başlamasına hangi reaktif ürünlerin neden olduğu<br />
tartışılmaktadır, ancak hem başlangıç için ve hem de oluşan lipid peroksitlerinin<br />
dekompozisyonu için transisyonel metal iyonlarına ihtiyaç olduğu konusunda genel bir kanı<br />
vardır.<br />
5. Peroksitleri, alkol gibi nonradikal ürünlere çevirebilirler. Örneğin; GSH-Px, peroksitleri<br />
bu yolla temizleyen bir antioksidandır.<br />
6. Zinciri kırabilirler yani; zincir oluşumuna neden olabilen serbest radikallerle reaksiyona<br />
girebilirler ve yağ asidi zincirlerinden sürekli hidrojen iyonu salınımını önleyebilirler. Zincir
23<br />
kırıcı antioksidanlar için de fenoller, aromatik aminler ve en yaygın olanı α-tokoferol yer<br />
almakla birlikte başka lipid solubl zincir kırıcı antioksidanlar da vardır (61).<br />
Antioksidanların oksidatif hasarlara karşı dokuları veya hücreleri koruyucu özellikleri göz<br />
önüne alındığında, yaşlanmaya, doku hasarlarına ve toksik ajanlar ile zehirlenmeye karşı<br />
koruyucu ajanlar olarak gösterilmektedir (67).<br />
Süperoksit Dismutaz<br />
Canlı organizmalar üzerinde potansiyel toksik etkisi bulunan oksijen türevi serbest<br />
radikaller ve bu radikallerden en önemlilerden biri olan süperoksit radikal anyonunun (O2-)<br />
endojen ve eksojen birçok biyokimyasal reaksiyon sırasında üretildiği saptanmıştır(109,110 )<br />
Az miktarda süperoksit radikali hemoglobinin normal oto-oksidasyonu sırasında üretilir ve<br />
fizyolojik şartlarda eritrositlerde bol miktarda bulunan bir enzim olan SOD tarafından etkisiz<br />
hale getirilir.(18,47,61) Süperoksit radikali aşırı reaktif oluşu nedeni ile direkt toksik etkisi<br />
yanında çeşitli organik bileşiklerle etkileşimi sonucu hidrojen peroksit (H 2 0 2 ), singlet oksijen<br />
(1O 2 ) ve aşırı reaktif hidroksil radikali ( OH - ) gibi toksik etkisi bulunan diğer oksijen türevi<br />
oksidan ajanlara dönüşerek dolaylı yoldanda toksik etki gösterebilir(109). Eğer eritrositler<br />
büyük miktarda oksidatif ajanlara maruz kalırsa yada eritrositlerde bu ajanlara karşı mevcut<br />
bulunan savunma mekanizmaları yetersiz kalırsa, eritrosit içi hemoglobin oksidasyonu ile<br />
methemoglobin oluşur (MetHb) ya da eritrosit membranı gibi hücrenin diğer yapıları ile<br />
oksidan etkileşim sonucu hayatı tehdit eden çeşitli irreversibl hasarlar meydana gelir<br />
(61,62,63). Süperoksit anyonunun möleküler oksijene ve daha az toksik hidrojen peroksite<br />
dismutasyonunu katalizleyen SOD enzimi oksijeni metabolize eden hücrelerde geniş oranda<br />
dağılır ve canlı hücreleri bu radikalin toksik etkilerinden korur (31). Ökaryotik hücrelerde 2<br />
tip SOD bulunur. Bunlardan biri bakır ve çinko içeren siyanide dirençli olan ve hücre<br />
sitozolunde bulunan Cu, Zn- SOD, diğeri ise mangan içeren, siyanide duyarlı ve hücre
24<br />
mitokondrisinde bulunan Mn-SOD ‘ dır (31,32,45,47 ). Eritrositler sadece 21. kromozomda<br />
bulunan bir gen tarafından kodlanan Cu, Zn-SOD enzimini içerir (45,47 ). Süperoksitler<br />
superoksit dismutaz ile hidrojen peroksite çevrilir. Serbest radikallerin özellikleri diğer<br />
molekülleri redükte veya okside etmesidir ve sıklıkla oksidan ajanlardır. Hidroksil radikali ve<br />
lipid peroksidlerin ortak özellikleri her ikisinin de güçlü vazoaktif olmalarıdır(27,98). Serbest<br />
radikaller etkilediği membrandaki lipid zincirinden bir hidrojen kopararak, lipid radikalini<br />
oluşturur.Bu reaksiyon bütün membranda gerçekleşir ve bu şekilde membranın fonksiyonu<br />
bozularak,hücre içine aşırı miktarda Ca++ girer.Bu mekanizmalar vazokonstriktör etkili<br />
endotelin gibi endotel kökenli konstriktör faktörlerin sekresyonunu uyarır,endojen vazodilatör<br />
etkili nitrik oksit gibi endotelyal kökenli relaksan faktörlerin yapımı ve salınmasını inhibe<br />
eder. Bunun yanında lipid peroksidasyonu, doğrudan düz kas kasılması oluşturarak ve<br />
sitotoksik etkiyle damar duvarında yapısal değişiklerin oluşmasına aracılık eder veya<br />
eicosanoidler (prostaglandinler, lökotrienler), immun kompleksler (Ig.kompleman) ve<br />
sitokinler (interlokin) üzerinden inflamatuar yanıt oluşturarak vazospazm gelişmesine yol<br />
açarlar.<br />
Serebral Vazospazmda Tanı<br />
SV’dan söz edildiğinde anjiyografik ve klinik vazospazmı ayırmak gerekir. Anjiyografik<br />
vazospazm radyolojik olarak serebral damar çapında meydana gelen kesitsel daralmayı ifade<br />
eder. Klinik vazospazm ise son yıllarda daha çok tercih edilen terim olan geç iskemik defisitle<br />
(GİD) eş anlamlı olarak kullanılır ve serebral damarların ilerleyici daralmasıyla birlikte<br />
gelişen iskemik belirti ve bulguların oluşturduğu tabloyu tanımlar (1,38,39,63,75,108).<br />
SV klinik olarak SAK sonrası 4. günde başlar, 7-8. günler arasında en yüksek düzeyine<br />
çıkar ve şiddeti azalarak 4. haftanın sonuna doğru düzelir. Klinik tablo major ve minör<br />
bulgular olmak üzere ikiye ayrılır. Bilincin kötüleşmesi, motor defisit ya da afazi gibi
25<br />
hemisferik belirti ve bulguların (majör) ortaya çıkması doğrudan vazospazm gelişimini<br />
düşündürür. Baş ağrısında artma, subfebril ateş gibi bulguların (minör) varlığında ise serebral<br />
vazospazmdan kuşkulanılmalı ve hasta yakından izlenmelidir (75).<br />
Klinik bulguların erken farkedilmesi SV’ın etkin tedavisi ve önlenmesi için oldukça önem<br />
arzetmektedir. Ancak vazospazmın klinik semptom ve bulguları çok patognomonik değildir.<br />
Klinik durumu etkileyen faktörler arasında; vazospazm gelişen arterin lokalizasyonu ve<br />
spazm şiddeti, hastanın genel durumu, vital parametreleri, artmış kafa içi basıncı sayılabilir<br />
(15,35).<br />
SV tanısı; subaraknoid kanamayı takiben beynin bir bölgesinde ortaya çıkan iskemi veya<br />
infarkta bağlı gelişen nörolojik kötüleşme ile klinik olarak, arter duvarı musküler tabakasında<br />
kontraksiyon veya endotelyal hasar sonucu gözlenen intrakranial arterlerin lümenindeki<br />
daralmanın gösterilmesi ile radyolojik olarak konulabilir. Anjiyografik vazospazm 7. günde<br />
en yüksek noktasına ulaşırken, hastaların yaklaşık %40-70’inde 7. günde Willis poligonuna<br />
ait bir veya daha fazla damarda veya bunlara ait dallarda damar çapında daralmalar ortaya<br />
çıkmaktadır (5,40). Anjiografik vazospazm, arterlerin daralmasına göre hafif (%25), orta<br />
(%50) ve ağır (%75) olarak sınıflandırılmaktadır (108).<br />
Klinik vazospazmın semptomları ve ortaya çıkış zamanı anjiyografik vazospazmla<br />
paralellik göstersede, hastaların %70’inde anjiografik vazospazm saptanırken bunların sadece<br />
%30’unda klinik vazospazm gelişmektedir (38,39).<br />
Klinik vazospazmdan kuşkulanılan hastada yapılacak başlıca tetkikler; BT, difuzyonlu<br />
MRG, transkraniyel Dopler Ultrasonografi (TKD) ve digital subtraksiyon anjiografidir<br />
(DSA). BT ve MRG’de primer veya sekonder iskemik alanların gösterilmesi ve kötüleşmekte
26<br />
olan bir hastada intrakraniyal hematom, hidrosefali gibi diğer nedenleri ekarte etmek<br />
açısından önemlidir (55,68,75).<br />
TKD ile serebral damarların çapını direk ölçmek mümkün olmayıp, ancak ortalama kan<br />
akım hızının damar çapıyla ters orantılı olduğu prensibinden hareketle indirekt olarak<br />
vazospazmı gösterir. TKD incelemesinde 120 cm/sn üzerindeki değerler vazospazm<br />
düşündürür. Yapılan çalışmalarda bu incelemenin özgünlüğü %80-100 arasında değişirken,<br />
hassasiyeti %44-79 arasında bulunmuştur (4,75).<br />
TKD ile spazm takibi mevcut alternatifler tetkikler arasında en kolay, en ucuz, riski en az<br />
ve nonivaziv olanıdır. Erken anevrizma cerrahisini takiben, geç dönemde ortaya çıkan<br />
iskemik defisitlerden postoperatif vazospazm sorumlu tutulur. Ayrıca TKD’de hız artışı klinik<br />
semptomlardan önce ortaya çıktığından, TKD önleyici ve düzeltici tebdirleri alabilmeyi<br />
mümkün kılması yanında, SAK’da prognostik faktör olarak kullanılmaktadır. TKD‘de<br />
OSA’deki maksimum hızın 140 cm/sn ye ulaşması anjiografik daralmanın habercisidir. 200<br />
cm/sn üzerindeki hızlar ise şiddetli vazospazm belirtisidir ve geç serebral iskemiye öncülük<br />
etmektedir(60,74). Aaslid TKD maksimum hız 120-140 cm/sn arasında olan hastaları Hunt-<br />
Hess’e göre evre 1-2 dekileri cerrahiye alırken, 200 cm/sn ve üzerindekileri ise ameliyat ve<br />
anjiografilerini şuur evreleri düşük dahi olsa ertelemektedir (4,74).<br />
DSA, serebral vazospazmın değerlendirilmesinde altın standarttır. İnvaziv bir yöntem<br />
olmasına karşın son yıllarda özellikle anevrizmanın tamamen kapanıp kapanmadığını anlamak<br />
için anjiyografi yapılması rutin haline gelmiştir. DSA’nın bir diğer yararı da endovasküler<br />
tedavi seçeneğini uygulaması olanağı sağlamasıdır (55,68,75).
27<br />
Özellikle vazospazma bağlı geç iskemik defisitlerin değerlendirilmesinde difüzyon ve<br />
perfüzyon ağırlıklı MR incelemelerinin erken tanı açısından yararlı olacağını düşündüren ön<br />
çalışmalar mevcuttur (75).<br />
Serebral Vazospazmda Tedavi<br />
Anevrizmal SAK geçirmiş ve anevrizması başarılı bir şekilde kapatılmış hastalarda<br />
vazospazm gelişmesini önleyici tebdirler almak, özellikle vazospazm açısından en riskli<br />
günlerde hastayı çok yakın izlemek ve en ufak bir şüphede enerjik bir tedavi ile müdahale<br />
etmek, vazospazma bağlı mortalite ve morbiditenin azaltılmasının birinci şartıdır (75). SV<br />
multifaktöriel olduğundan tek bir tedavi yöntemi yoktur. Tedavinin amacı, vazospazm<br />
gelişimini önlemek ve vazokonstrüksiyonun oluşturacağı iskemiye karşı beyni korumaktır.<br />
Proflaktik tedavi olarak; hipertansiyon, hipervolemi, kalsiyum antagonistleri, trombolitik<br />
ajanlar uygulanabilir. Erken anevrizma cerrahisiyle SAK’ın erken döneminde BOS’un serum<br />
fizyolojik ile irrigasyonu sonucu kronik vazospazmın önlenebildiği gösterilmiştir<br />
(86,98,111,114).<br />
Hipertansiyon, hipervolemi ve hemodilüsyondan oluşan 3H tedavisi semptomatik<br />
vazospazm tedavisinde yaygın olarak kullanılmaktadır. Ayrıca bu tedavi proflaksi yanında<br />
gelişen semptomatik vazospazmı düzeltmek için de kullanılmıştır (75).<br />
Kalsiyum kanal blokerleri ile birlikte uygulanan 3H tedavisi serebral vazospazmda en<br />
yaygın olarak kullanılan metoddur (52,59,103,104). Halen tedavide hemodilüsyon,<br />
hipertansiyon, hipervolemi komponentlerinden hangisinin en önemli olduğuna dair çalışmalar<br />
yeterli değildir. Hastaların sadece bir kısmı hemodilüsyon, hipertansiyon, hipervolemi<br />
tedavisine yanıt verir. Buna rağmen en iyi sonucun alındığı serilerde bile strok ve vazospazma<br />
bağlı mortalite %15 dir (13,88). 3 H tedavisine başlama; kalp yetmezliği, elektrolit
28<br />
bozuklukları, serebral ödem, kanama bozuklukları ve güven altına alınmamış anevrizmanın<br />
rüptüre olaması gibi belirgin komplikasyonları vardır. Bu tedavinin uygulandığı hastalar;<br />
kardiolojik kontrol, yoğun bakımda arteryel monitörizasyon ve yakın elektrolit takibi ile takip<br />
edilmelidir. Bir çalışmada bu tedavi protokolünü sol ventrikül end-diastolik basınç ve kardiak<br />
output ölçümleri altında uygulamıştır (78).<br />
Literatürde SV tedavisinde nimodipin kullanımıyla ilgili bir çok deneysel, klinik ve<br />
plasebo kontrollü randomize klinik çalışmalar vardır (9,75,91,103,104). Barker ve Ogilvy’nin<br />
(15), nimodipin kullanımıyla ilgili randominize klinik çalışmaları değerlendirdikleri metaanalizde,<br />
proflaktik nimodipin kullanımının SAK geçiren hastaların çıkış durumlarında bir<br />
düzelme sağladığı doğrulanmıştır.<br />
Prospektif randomize bir çalışmada intravenöz nikardipin ile tedavi edilen hastalarda klinik<br />
ve anjiografik vazospazmda belirgin azalma gözlenmiş, ancak 3. ayda gruplar arasında<br />
belirgin fark saptanmamıştır (59,60).<br />
Rüptüre anevrizmal SAK tedavisinde en iyi strateji, mümkün olan en kısa sürede<br />
anevrizmanın kapatılmasıdır. Hastada ciddi vazospazm gelişmezse ve klinik olarak stabil ise<br />
en uygun yöntem erken cerrahi tedavidir. Fakat hastada başlangıçta ciddi vazospazm<br />
gelişmişse yapılan cerrahide risk artmıştır. Semptomatik vazospazmlı rüptüre anevrizma<br />
hastalarında kombine endovasküler koil embolizasyon ve anjioplasti, makul bir tedavi<br />
alternatifidir. Hunt-Hess evre 4 ve 5 olgular ve ileri derecede vazospazm olan hastaların<br />
endovasküler tedavide bile kötü sonuçlar devam etmektedir (90).<br />
Vazospazmda, kanın damar çevresinde kalış süresi ve miktarı önemli olup, ilk 3 günden<br />
önce pıhtı uzaklaştırıldığında vazospazmın engellendiği deneysel çalışmalarda gösterilmiştir.<br />
Erken cerrahi ile pıhtının erken boşaltılması vazospazm gelişme riskini azaltacaktır (96,98).
29<br />
Ayrıca erken cerrahi tedaviyle yeniden kanama riski ortadan kaldırıldıktan sonra 3H<br />
tedavisinin de daha güvenle yapılabilmesi mümkün olacaktır (75).<br />
Subaraknoid mesafedeki perivasküler trombüs miktarının serebral vazospazm derecesi ile<br />
ilişkili olduğunu gösteren ciddi klinik ve deneysel çalışmalar vardır. Bu fikir cerrahi sırasında<br />
agresif pıhtı temizleme pratiğini doğurmuştur (95). Taneda ve arkadaşlarının, 239 olguluk<br />
erken cerrahi serilerinde, semptomatik vazospazm sıklığının subaraknoid mesafedeki kanın<br />
özel bir gayretle temizlendiği olgularda %10, buna karşın SAK’dan 10 gün sonra ameliyat<br />
edilenlerde ise bu oran %25 olduğunu bildirmişlerdir (114).<br />
Durayı kapatmadan önce ameliyat sahasına lokal topikal papaverin uygulanması ve<br />
internal karotid arter üzerindeki sempatik liflerin soyulması da cerrahi girişim sırasında<br />
vazospazma karşı alınacak önlemlerdendir (75).<br />
Ameliyat sonrası dönemde subaraknoid mesafeden kanın uzaklaştırılması fibrinolitik<br />
ajanlar (t-PA, ürokinaz) kullanılarak yada doğrudan ventriküler veya lomber yolla BOS<br />
drenajı yapılarak sağlanabilir. Sürekli lomber drenaj yada aralıklı lomber ponksiyonlarla<br />
yapılan BOS drenajı semptomatik vazospazmın tedavisinde en başarılı sonuçları sağlayan<br />
yöntemlerden birisidir (75).<br />
Papaverin’in serebral vazospazmda etkisini araştıran bir çok çalışma yapılmış, operasyon<br />
sırasında topikal uygulanan papaverinin vazospazma olumlu etkisi bir çok araştırmacı<br />
tarafından belirtilmiştir. İntra-arteriyel kullanımıda gündemde olan papaverin’in bu yolla<br />
oluşturduğu vazodilatasyon mekanizması tam açıklığa kavuşmuş değildir (27). İntra-arteriyel<br />
papaverin’in spastik damarı açmakta başarılı olduğu, ancak bu etkinin kısa sürede kaybolduğu<br />
ve tekrarlayan enjeksiyonlar yapılması gerektiği, bunun yanında anjiyografik spazmın<br />
açılmasıyla klinik düzelme arasında zayıf bir korelasyon olduğu bildirilmiştir (75).
30<br />
Simvastatin gibi HMG-CoA redüktaz inhibitörlerinin serebral vazospazm gelişimini<br />
önleyebileceği bildirilmiştir (84).<br />
Chyatte ve arkadaşları (25) tarafından yapılan bir prospektif nonrandomize çalışmada,<br />
yüksek doz metilprednizolon ile tedavi edilen hastalar daha önceki kontroller ile<br />
karşılaştırıldığında serebral vazospazmda azalma gösterilmiştir.<br />
Antioksidan ve demir bağlayıcı özelliğe sahip bir non-glukokortikoid 21- aminosteroid<br />
olan Trilizad ile tedavi edilen hastalarda vazospazmın azaldığı ve sonuçların iyileştiği<br />
gösterilmiştir (58).<br />
Akdemir ve arkadaşları (33), anevrizmal subaraknoid kanama sonrası gelişen serebral<br />
vazospasmın tedavisinde Magnezyum sülfatın etkisini araştırmış ve magnezyum sülfat ile<br />
tedavi edilen hastaların kontrol grubuna göre serebral vazospazmda azalma olduğunu<br />
göstermişlerdir.<br />
Transluminal balon anjioplasti, diğer tedavi modellerine yanıt vermeyen dirençli<br />
vazospazmda kullanılabilir ve nörolojik defisitlerin gelişimini engelleyebilir (16,75). Balon<br />
anjioplasti ile yararlı sonuçlar bildirilmesine karşın işleme bağlı mortalitenin %2.5 civarında<br />
olması, bu yöntemin vazospazm tedavisinde yaygın olarak kullanılmasını engellemiştir<br />
(49,75).
31<br />
Bakırın Biyolojik Sistemlerdeki Önemi<br />
Bakır, atom numarası 29, atom ağırlığı 63.55 g/mol olan bir esansiyel elementtir. İnsan<br />
vucudunda ortalama 80-100 mgr kadar bulunur. İnsanların normal beslenme rejimi günlük 2-5<br />
mg arasında bakır gerektirir (131). Organizmada, bakır elementi kitlesel olarak en çok<br />
karaciğerde olup burada seruloplazminin yapısına girer ve vucuttaki bakırın %90’ ı bu halde<br />
bulunur. Bakır vucutta bazı enzimlerin yapısında yer alan esansiyel bir elementtir (130).<br />
Hemoglobine bağlı demirin korunması ve vitamin C nin organizmada kullanımında gereklidir.<br />
Beyin ve bağ dokusu için bakır miktarı önemlidir. Bakır, çeşitli canlı türlerinin dokularında<br />
eser element olarak bulunması bakımından büyük bir öneme sahiptir (129). Bakır eksikliği<br />
,anemi sebepleri arasında gösterilmektedir. Kaido ve Okamura yaptıkları çalışmada<br />
subaraknoid kanama geçiren hastalarda, bakır eksikliğine bağlı ileri derecede anemi<br />
gözlemişlerdir (128).<br />
Bakırın Etkileri<br />
Çok az bulunmasına karşın önemli görevleri vardır.<br />
1- Kandaki Hemoglobin yapımına etkilidir. Alyuvarlarda eritrocuprein halinde bulunur.<br />
2- Hücre solunumu ve enerji salınımı işlevlerini gerçekleştiren sitokrom sisteminin bir<br />
parçasıdır.<br />
3- C Vitamini ile birlikte özellikle kemik ve bağ dokusunda kollojen yapımını sağlar.<br />
(Lizil oksidaz enziminin ko-faktorüdür.)<br />
4- Başta SOD olmak üzere bir çok enzim için gereklidir.<br />
5- Oksijensiz serbest radikal metabolizmasına etkilidir. Bu yolla anti enflamatuvar etki<br />
gösterirler.
32<br />
6- Bazı amino asitlerin dönüşümüne etkilidir.Tirozinaz enzimi üzerinden Tirozinin deriye<br />
ve saça renk veren melanine dönüşümünü sağlar.<br />
7- Fosfo lipidlerin yapımı için gerekli olup, sinirlerin myelin ile kaplanmasına katkı<br />
yapar.<br />
8- Tiroid hormonlarından T3 ün T4 haline dönüşümünü sağlar.<br />
9- Alerjik olaylarda rol alan Histamin maddesinin kan düzeylerinin ayarlanmasına<br />
etkilidir. Bunu histamin metabolizmasını sağlayan histaminaz enzimine olan etkisi ile<br />
yapar.<br />
Bakır Metabolizması<br />
Plazma bakırının en önemli bölümünü, serüloplazmin adı verilen bir protein oluşturur.<br />
Serüloplazmin molekülünde 8 bakır atomu bulunur. Oksidaz aktivitesi gösterir (130).<br />
Dolaşıma giren bakır, kan yolu ile farklı dokulara taşınır.Her dokuda o dokuya ait özel isimler<br />
alan bakır ile proteinler oluşturur.Eritrositler ve plazmadakine Hemokuprein, Karaciğerdekine<br />
Hepatokuprein,beyindekine Serebrokuprein adı verilir. Bakır organizmada bazı enzim etkileri<br />
için önemli olduğu gibi hemoglobin oluşumunda ve eritropoezde katalizatör rol oynar. Ayrıca<br />
organizmada antioksidan etkili Sitokrom-C oksidaz, Katalaz, SOD bağlı halde bulunur,<br />
monoaminooksidaz, askorbik asit oksidaz ve ürokinaz enzimlerinin yapısında bulunur. Son<br />
yıllarda Bakırın antioksidan enzimlerden Superoksid dismutaz üzerine etkisi araştıran bazı<br />
çalışmalar yapılmıştır. Sansinanea ve arkadaşları %0.2 lik Bakırsülfat (CuSO4) solusyonu<br />
verdikleri sıçanlarda SOD aktivitesinin arttığını saptamışlar (134). Ossola ve arkadaşlarıda<br />
Bakır enjeksiyonu yaptıkları sıçanlarda benzer sonuçlar elde etmişlerdir (136). En son Toplan<br />
ve arkadaşlarının yaptıkları çalışmada elde edilen sonuçlar bakırın SOD aktivitesini<br />
arttırdığını destekler niteliktedir(137) .
33<br />
Bakırın Fonksiyonları<br />
Eritrosit oluşumunda, doku demirinin serbest bırakılmasında, kemik, M.S.S ve bağ dokusu<br />
gelişimde önemli rol oynar. Karaciğer, böbrek ve dalak gibi dokularda birikir. Bakır metabolizmasında<br />
Karaciğerin anahtar rolü oynadığı ancak, bakır fazlalığında önemli bir risk oluşturacağı bildirilmiştir.<br />
Bakır biriktiği dokuların, hücre çekirdeklerine bağlanır. Çekirdek ihtiva ettiği, nükleik asit ve temel<br />
proteinler dolayısı ile bakırın depolanmasında seçkin bir yer oluşturur. Hücre protoplazmasındaki<br />
bakırın çoğu metallotiyonin gibi proteinler tarafından toplanır(132). Bakır, aynı zamanda myelin<br />
oluşumu, melanin pigmenti sentezi ve immun sistem fonksiyonlarında da görev almaktadır(131).<br />
Bakır Eksikliği<br />
Bakır eksikliği aneminin sebepleri arasında gösterilmektedir. Kaido ve Okamura yaptıkları<br />
çalışmalarında subaraknoid kanama geçiren hastalarda bakır eksikliğine bağlı ileri derecede anemi<br />
gözlemişlerdir(128). Labaratuar çalışmalarında bakır yetersizliğinde hayvanlarda kemik gelişiminde<br />
anormalliler arasında santral sinir sistemi dejenerasyonu pigmentasyon bozuklukları görülmüştür<br />
(138).<br />
Bakır Toksitesi<br />
Fazla alınan bakır vücut için toksiktir. İnsanlarda bakır toksitesinin en önemli bulgusu,<br />
seruloplazminin beyin ve karaciğerde yığılması, kanda azalması, idrarla dikarboksilli peptidler ve<br />
serbest amino asitler çıkarılması ile karakterize olan hepatolentikuler dejenerasyon (Wilson hastalığı)<br />
‘dur. (135)
34<br />
Bakırın Antioksidasyon Stabilizasyon ve Biolojik Sistemdeki Rolü<br />
Oksijen ve organik moleküllerden elektron transferini önler. Organik serbest radikalleri stabilize<br />
eder.Organik serbest radikal reaksiyonlarını sonlandırır. Oksidasyona karşı sülfidril gruplarını<br />
korur.Transisyon metaller tarafından reaktif O2 oluşumunu inhibe eder. (28)<br />
Bu kronik periferik deneysel vaospazm çalışmamızda, Superoksit dismutaz enziminin yapısında<br />
bulunan bakırın antioksidatif mekanizmalar üzerinden vasospazmı önleyip önlemediği etkisi<br />
araştırıldı.
35<br />
MATERYAL METOD<br />
Bu deneysel çalışma, İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Deneysel Tıp Araştırma<br />
Enstitüsünden etik kurul onamı alındıktan sonra kronik periferik vazospazmın cerrahi işlemi<br />
Bakırköy Mazhar Osman Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştıma Hastanesi<br />
Nöroşirurji hayvan laboratuarında yapıldı. Çalışmanın histopatolojik morfometrik analizleri<br />
İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Nöropatoloji Anabilim Dalı laboratuarında<br />
yapıldı.<br />
Çalışmada ağırlıkları 180-220 gram olan 24 adet dişi Wistar Albino sıçan, kullanıldı. Tüm<br />
deneklere çalışma öncesi ve sonrasında 21±2 C o oda ısısında kendi özel kafeslerinde<br />
bakımları yapıldı. Çalışmada femoral arter periferik vazospazm modeli olarak Okada ve ark.<br />
(99) ve kliniğimizde daha önce Günaldı ve ark. (140) yaptıkları deneysel vazaspazm modeli<br />
kullanıldı.<br />
Çalışmadaki Sıçanlar 3 gruba ayrıldı;<br />
Grup-1. (N:8 rat) Kontrol grubu<br />
Grup-2: (N:8 rat): Vazospazm grubu<br />
Grup-3: (n:8 rat): Vazospazm+Bakır sulfat grubu<br />
Femoral arterde vazospazm oluşturmak için cerrahi işlem yapılacaklar ile kontrol grubu<br />
sıçanlar perkütan intraperitoneal 2mg/kg ketamin HCI (Ketalar flakon 50 mg/ml, Pfizer)<br />
anestezisi ile sedatize edilerek mantar bloklar üzerine supin pozisyonda yerleştirildi (Resim-<br />
1). Hayvanların kasık bölgesi traşlanarak PVD iodine (Batticon solusyon %10, Adeka) ile<br />
sterilizasyon sağlandı. Cerrahi mikroskop eşliğinde longutidinal 2 cm lik cilt insizyonu
36<br />
yapılarak femoral arter-sinir paketi ortaya konuldu (Resim-2). Femoral arter travmatize<br />
edilmeden femoral ven ve sinirden diseke edilerek, arterin 1-1,5 cm lik kısmı etrafına damarı<br />
çevreleyecek şekilde silastik kılıf yerleştirilerek sütüre edildi. Periferik vazospazm için tam<br />
kan olarak otolog kan kullanıldı. Periferik vazospazm için insülin enjektörü ile perkütan<br />
intrakardiyak 0.1 cc kan alınarak silastik kılıf içine enjekte edildi (Resim-3). Hemostazı<br />
takiben tabakalar usulüne uygun olarak kapatıldı. İşlem sonrası denekler kendi her biri ayrı<br />
kafeslerinde olmak üzere standart fare yemi ile 7 gün süre ile beslenip günlük rutin bakım ve<br />
tedavileri yapıldı. Çalışmamızda tedavi Grubundaki deneklere Bakır Sülfat dozu<br />
Chattopadhyay ve arkadaşlarının (141) uyguladıkları miktar 0.1 mg/kg/gün intraperitoneal<br />
(i.p) olarak uygulanırken, kontrol grubundekilere ise %0.9 serum fizyolojik 1 cc (i.p.)<br />
uygulanıldı.<br />
Denekler 7. gün sonunda perkütan intraperitoneal 2mg/kg ketamin ile sedatize edilerek<br />
mantar bloklar üzerine tekrar supin pozisyonda tesbit edildi. Eski cerrahi insizyonlar açılarak<br />
femoral arter etrafındaki silastik kılıfa ulaşılarak, kılıf açılıp ve femoral arter ortaya kondu.<br />
Tüm deneklerde femoral arter silastik kılıf içerisinde olduğu gözlendi. Bu esnada sternum<br />
üzeri traşlandı, PVD iodine ile sterilizasyonu takiben, diseksiyon makası ile sternum kotlar ile<br />
bağlantı hattından kesildi ve toraks eksplore edildi. Perikardları açılarak sol ventriküle<br />
enjeksiyon iğnesi ile ponksiyon yapıldı. Bu kateterin ucuna serum seti tesbit edilerek<br />
(fizyolojik arter basıncında olması için serum seti 10 cm yükseğe asıldı), 100 ml 0.03 M fosfat<br />
tampon, 200 ml %4 paraformaldehit ve %1 glutaraldehit çözeltisi karıştırılmış halde sol<br />
ventriküle verildi. Verilen çözelti tüm damar sisteminde sirküle olarak açılan sağ atriumdan<br />
drene oldu.<br />
Tüm grublardaki deneklerin sağ femoral arterleri 1-1,5 cm’lik bölümü kesilerek<br />
histopatalojik morfometrik analiz için çıkarıldı. Bu işlem sonrası denekler mega doz
37<br />
(50mg/kg) i.p. ketamin uygulanarak her biri sakrifiye edildi. Bu deney esnasında sadece bir<br />
denek anestezi sonrası öldüğünden çalışma dışı bırakılarak, yerine başka bir denek dahil<br />
edildi. Bundan başka gerek cerrahi işlem gerekse tıbbı tedaviye ait herhangi bir morbidite ve<br />
mortalite görülmedi.<br />
Histopatolojik morfometrik analiz için tamponlu %10 luk formaldehit içine konmuş olan<br />
femoral arter spesmenleri kasetlendi ve doku takip cihazına kondu. Doku takip cihazında<br />
fiksasyon için formolden geçirilip, dereceli alkol ile dehidrate edilerek ksilene tabi tutulup,<br />
parafinde 24 saat bekletildi. Bu sürenin sonunda dokular alınarak, parafin bloklar haline<br />
getirilerek donduruldu. Mikrotom yardımıyla 5 mikron kalınlıklarında kesitler alındı. Etüvde<br />
60 derecede 1 saat süreyle deparafinize edildi. Deparafinizasyon işlemine 3 kez olmak üzere<br />
ksilen ile devam edildi. Dereceli alkolden geçirilerek rehidrate edildi, su ile yıkanıp ve<br />
Toluidine blue ile boyandı. Hazırlanan preparatlar Olympus marka (olympus BX7, Japan)<br />
mikroskop altında X100, X200 ve X400 büyütmelerde incelendi ve morfometrik analiz için<br />
fotoğrafları çekildi. Ölçümler (X 40) büyütmede çekilen fotoğraflar üzerinden yapıldı. Damar<br />
duvar kalınlıkları ve lümen alanları İmage J, 1.34 bilgisayar programı yardımıyla birim değer<br />
olarak ölçüldü. Histopatalojik morfometrik analizler her üç grup için ayrı ayrı yapılan lümen<br />
alanı ve damar duvar kalınlığı ölçümlerinin ortalama değerleri istatistiksel olarak<br />
karşılaştırıldı.<br />
İstatistik İnceleme<br />
Bütün gruplarda arter duvar kalınlıkları ve lümen alan morfometrik ölçümleri yapılarak,<br />
SPSS (Version 11.5) programında independent Student-T testi ile istatistiksel analizleri<br />
yapıldı. Her bir grup ortalama, standart sapma ve P değerleri hesaplanarak karşılaştırıldı. P<br />
değeri 0.05’den küçük değerler, istatistiksel olarak anlamlı kabul edildi.
38<br />
Resim 1:Ratlar supine pozisyonda mantar bloklar üzerine tespit edildi.<br />
Resim 2:Cerrahi mikroskop eşliğinde ğ 2 cm lik cilt insizyonuyla femoral arter-sinir paketi<br />
ortaya kondu<br />
Resim 3: : Otolog kan silastik kılıf içerisindeki femoral arter etrafına enjekte edildi.
39<br />
BULGULAR<br />
Çalışmada rezeke edilen femoral arterler, Olympus mikroskop altında incelendiğinde grup-2<br />
ve grup-3’tekilerin, hafiften şiddetliye kadar değişik derecede kasılma olduğu gözlenirken,<br />
grup- 1 dekilerde bu değişikler gözlenmedi.<br />
Histopatolojik İnceleme<br />
Tüm gruplardaki femoral arter kesitleri ışık mikroskopisi altında incelendi. Grup-1’de<br />
arterlerin ince ve düzgün bir endotele, ince ve kıvrılmamış bir internal elastik laminaya ve<br />
konsantrik yerleşmiş düz kas hücrelerine sahip olduğu gözlenirken, lümen genişliğinde<br />
daralma ve damar duvar kalınlığında kalınlaşma gözlenmedi (Resim-4).<br />
Grup-2’de arterler lümen genişliğinde belirgin daralma ve arter duvar kalınlığında belirgin<br />
kalınlaşma, endotel bütünlüğünde bozulma, internal elastik laminada kıvrımlanma ve kas<br />
tabakasında vakuolizasyonlar gözlendi (Resim-5).<br />
Grup-3’de arterler yapısı grup-1’ e benzer şekilde ince ve düzgün bir endotelle çevrili, ince<br />
ve yer yer hafif kıvrımlanmış internal elastik laminaya ve konsantrik yerleşmiş düz kas<br />
hücrelerine sahip olduğu gözlendi (Resim-6).
40<br />
Resim -4: İnce ve düzgün bir endotel ve kıvrımlanmamış ş bir internal elastik lamina ve<br />
konsantrik yerleşmiş ş ş düz kas hücreleri görülmektedir (H&E x 40).<br />
Resim 5:Arter lümeninde daralma, duvarda kalınlaşma, endotel bütünlüğünde ğ<br />
bozulma,internal elastik laminada kıvrımlanma ve kas tabakasında vakuolizasyonlarm<br />
görülmektedir (H&E x 40).
41<br />
Resim-6:İnce ve düzgün bir endotelle çevrili, ince ve yer yer hafif kıvrımlanmış internal<br />
elastik lamina ve konsantrik yerleşmiş ş ş düz kas hücreleri görülmektedir(H&E x 40).<br />
Histopatolojik Morfometrik inceleme<br />
Bütün deneklerin femoral arter duvar kalınlıkları ve lümen alanın ortalama değerleri<br />
hesaplandıktan sonra gruplar birbirleriyle karşılaştırıldı ş<br />
ştırıldı (Tablo:11). Tüm gruplardaki<br />
deneklerin lümen çapı ve duvar kalınlığının, minimum, maksimum, ortalama ve standart<br />
sapma değerleri Tablo:12’de özetlendi. Damar duvarında kalınlaşma ve lümen çapında<br />
azalmanın ortalama değerleri, grup-1 ile grup-2’nin istatistiksel karşılaştırılmasında, grupş<br />
ve lümen çapında daralma olduğu bulundu (p0.05), (Tablo-14).
42<br />
Grup-2 ile grup-3’ün ortalama damar lümen çapının istatistiksel karşılaştırılmasında grup-<br />
2’de belirgin bir daralma bulunurken (p
43<br />
Tablo-13: Grup:1 ve 2 arter lümen çapı ve duvar kalınlığı karşılaştırılması<br />
Grublar Ortalama ölçüm P<br />
Lümen çapı Grup-1 658.0000 -<br />
Grup-2 259.8750 0.001<br />
Duvar kalınlığı Grup-1 78.5000 -<br />
Grup-2 195.0000 0.001<br />
İndependent Sample-T test: p
44<br />
Grafik -1:Tüm grupların ortalama arter duvar kalınlığı ve lümen çapı<br />
Lümen çapı<br />
Duvar kalınlığı<br />
700,00<br />
600,00<br />
500,00<br />
Mean<br />
400,00<br />
300,00<br />
200,00<br />
100,00<br />
0,00<br />
GRUP-1<br />
GRUP-2<br />
GRUP-3<br />
Grup
45<br />
TARTIŞMA<br />
Serebral vazospazm, SAK sonrası serebral sisternalar içinde biriken kan ve kan ürünlerinin<br />
beyin tabanındaki arterlerde ortaya çıkardığı patolojik daralma sonucu, genellikle etkilenen<br />
arterin distalinde, azalan perfüzyonla oluşan klinik tablodur (11,19,23). Beyindeki arterlerin<br />
kasılması ile başlayan patolojik süreç, daha sonra damar duvarının kendi içinde gelişen<br />
değişiklikler nedeniyle kalınlaşmasıyla, kronik ve geri dönüşümsüz hale gelmektedir. SV,<br />
klinik ve anjiografik olarak lokal veya diffüz olabilir (8,26,30,35,39,41).<br />
Klinik SV’ın semptomları SAK sonrası 4. günde başlar, 7-8. günlerde pik yapar ve 4.<br />
haftanın sonuna doğru düzelir (50,53,66,75,87,100). SV’ın teşhisi, kanama sonrası beynin bir<br />
bölgesinde ortaya çıkan iskemi veya infarkta bağlı gelişen nörolojik gerilemenin klinik<br />
semptom ve bulguları yanında, arter kan akımı hızının değerlendirilmesi ve radyolojik<br />
incelemeler sonucu konulmaktadır. Anjiografik serebral vazospazm SAK sonrası yapılan<br />
DSA incelemelerinde 7. günde pik yaparken, 7. günden sonra hastaların yaklaşık %40-<br />
70’inde Willis poligonuna ait bir veya daha fazla damarda veya bunlara ait yan dallarda<br />
vazospazm gösterilmiştir. Bu oranın otopsi çalışmalarında çok daha yüksek olduğu<br />
bildirilmiştir. Anjiografik SV’lı olgularının sadece 1/3’ünde klinik vazospazm geliştiği<br />
bildirilmiştir (7,54,108).<br />
Deneysel çalışmalarda, subaraknoid mesafeye enjekte edilen kanın vazospazma neden<br />
olduğu daha önceki çalışmalarda gösterilmiştir. Literatürde, köpek, domuz, kedi, tavşan veya<br />
rat (81,99,115) gibi çeşitli deney hayvanlarından vazospazm çalışmaları yapıldığı<br />
bildirilmiştir. Son yıllarda geliştirilen tekniklerden serebral veya periferik arterlerin<br />
adventisyel yüzeyine; tam kan veya kan elemanları ve heparinin (44,99) değişik miktarlarda<br />
selektif uygulamaları ile çeşitli vazospazm teknikleri geliştirilmiştir. Okada ve arkadaşları bu<br />
hipotez üzerinden yola çıkarak ratlarda kronik periferik femoral arter vazospazm metodunu
46<br />
geliştirmiştir (99). Bu araştırmacılar, periferik femoral arter vazospazm tekniğindeki kronik<br />
vazospazmın, insanlarda SAK sonrası serebral arterlerde gözlenen serebral vazospazmdaki<br />
bulgulara histopatalojik olarak benzediğini ancak, serebral arterlerin adventisyal tabakasının;<br />
nitelik, vazoaktif agonistlere cevabı ve endotelial permeabilite yönünden sistemik arterlerden<br />
farklı olduğu göstermişlerdir (99). Hem klinik hemde deneysel vazospazm konseptini<br />
destekleyen veriler, damar duvarına maruz kalan kanın miktarı ve süresine bağlıdır (75,99).<br />
Deneysel çalışmalarda özellikle ratlar; maliyeti ucuz ve bakımı kolay olması nedeniyle<br />
nöroanatomik, nörofizyolojik ve nörofarmakolojik araştırmalarda en çok tercih edilen deney<br />
hayvanlarıdır. Deney hayvanlarında kronik arteriel vazospazm oluşturabilmek için, serebral<br />
arterlere ya direkt kan tatbiki (12,14,19) yada multipl sisternal enjeksiyonlarla (4, 18,38)<br />
serebral vazospazm modelleri geliştirilmiştir. Okada ve arkadaşları ise geliştirdikleri bu<br />
periferik kronik vazospazm modelinde, rat femoral arteri etrafına tam kan ve yıkanmış<br />
eritrosit uyguladıklarını ve 7.günün sonunda maksimum vazospazm gözlediklerini, kan<br />
ürünlerinden sadece eritrositlerin vazospazma neden olduğunu, tek başına eritrosit<br />
uygulanması ile tam kan uygulanması arasında vazospazm derecesi açısından farklılık<br />
olmadığını bildirmişlerdir (99). Çalışmamızda Okada ve ark. (99) ve kliniğimizde Günaldı ve<br />
ark (140) tanımladığı periferik vazospazm modelindeki gibi otolog kan kullanıldı.<br />
Serebral vazospazmın patofizyolojisi oldukça kompleks ve multifaktöryeldir<br />
(73,81,82). İn vitro ve in vivo çalışmalar göstermiştirki, vazospazm gelişiminde ana sorumlu<br />
etken oksihemoglobindir. Oksihemoglobin birden fazla mekanizmayla damar düz kasında<br />
kasılmaya neden olmaktadır (75,110,112).<br />
SAK sonrası gelişen vazospazmın patogenezinde inflamasyon, hücresel ve hümoral<br />
immünitede rol oynamaktadır. Peterson ve arkadaşları (102), SAK sonrası spastik damar<br />
duvarında histolojik olarak şiddetli inflamasyon varlığını saptamışlar ve bu inflamasyonun
47<br />
diğer sebeplerle birlikte vazospazmı indüklediğini, inflamasyonun engellenmesinin<br />
vazospazm gelişimini önleyebileceğini bildirmişlerdir.<br />
Handa ve arkadaşları (63), SAK sonrası gelişen serebral vazospazmda arter duvarındaki<br />
immünolojik / inflamatuar reaksiyonu ve bunun zamanını gösteren bir çalışma yapmışlardır.<br />
Anjiyografik olarak 3. günde hafif (%24.6), 7. günde şiddetli (%51.7) ve 14. günde ise hafif<br />
düzeyde vazospazm (%12.8) saptamışlardır. Spastik arter duvarında inflamatuar hücrelerin<br />
infiltrasyonu en belirgin olarak birinci haftada görülürken, siddetli miyonekroz ve intimal<br />
bozulma ikinci haftada görülmektedir.<br />
Serebral vazospazm patogenezinde inflamatuar reaksiyonun rolü, yapılan daha sonraki<br />
çalışmalarda da netlik kazanmıştır (2,41,97,100,124). İnflamasyonun vazospazmda önemli bir<br />
rol oynadığına ait kanıtlar:<br />
1-Vazospastik damar duvarında inflamasyon hücrelerinin kronik morfolojik değişiklikler<br />
oluşturması.<br />
2-Klinik vazospazm esnasında damar duvarı ve serumda immünglobulin ve kompleman<br />
komponentlerinin artmış bulunması.<br />
3-Antiinflamatuar ilaçlar kullanılarak kompleman baskılanması ile deneysel vazospazmın<br />
inhibe edilmesi (100).<br />
Vazospazm patogenezinde inflamasyonun rolünün kabul görmeye başlaması ile birlikte,<br />
antiinflamatuar etkili ajanların vazospazmda kullanılmasına yönelik çalışmalar da giderek<br />
artmıştır .<br />
Günaldı ve arkadaşları deneysel kronik periferik vazospasm çalışmalarında selenyumun<br />
antioksidatif mekanizma aracılığıyla üzerine istatistiksel olarak anlamlı etkisini gözlediklerini
48<br />
bildirmişlerdir (139). Çöllüoğlu ve arkadaşları benzer bir diğer deneysel periferik vazospazm<br />
çalışmasında Çinko klorurün vazospazm üzerinde anlamlı etkileri olduğunu bildirmişlerdir<br />
.(140).<br />
SAK sonrası serebral arterlerde meydana gelen yapısal değişiklikler ışık mikroskobu ve<br />
elektron mikroskobu ile incelendiğinde; damar duvarında kalınlaşma, lümen çapında azalma,<br />
internal elastik lamina tabakasında kalınlaşma, endotelyal hücre yapısında ve devamlılığında<br />
bozulma, düz kaslarda vakuoller, intimaya prolifere miyointimal hücre migrasyonu,<br />
perivasküler akson kaybı ile birlikte olan periadvantisyal inflamasyon gösterilmiştir (56).<br />
SAK sonrası serbest radikaller doymamış yağ asitlerinin peroksidasyonuna neden olarak<br />
lipit peroksidasyonu zincirini başlatırlar (75). Lipit peroksidasyon ürünleri çok erken<br />
dönemde serebral arteriel duvarı etkilereyerek inflamatuar değişiklikleri (miyonekroz ve<br />
subintimal proliferasyon) oluştururlar. Lipit peroksidasyonu aynı zamanda membran<br />
fosfolipitlerinin (fosfatidil kolin ve fosfatidiletanolamin) azalmasına yol açarak, çeşitli<br />
eicosanoidleri ve serbest radikalleri oluşturur. Bunlarda damar duvarındaki inflamatuar<br />
değişikliklere katkıda bulunurlar (102,110). SAK’lı hastaların BOS incelemelerinde saptanan<br />
lipitperoksit düzeylerinin vazospazmın ağırlığı ile uyumlu olduğu gösterilmiştir.(41,112) Sano<br />
ve arkadaşlarıda (109), intrasisternal enjekte edilen lipid hidroksiperoksidin vazospazma yol<br />
açtığını ortaya koymuşlardır. SAK’da eritrositlerin hemolizi sonucu oluşan oksihemoglobin,<br />
methemoglobine dönüşürken superoksit anyonları ve hidroksil radikalleri gibi serbest<br />
radikaller açığa çıkar. Deneysel SAK modelinde serebral damarlarda nitrik oksit indüksiyonu<br />
ve subaraknoid bölgeye mononükleer ve polimorfonükleer hücre infiltrasyonu görülmüştür.<br />
Nitrik oksit metaboliti olan peroksinitritin vazospazmla bağlantılı olabileceği düşünülmüştür.<br />
Bu serbest radikalller hasarlı damar duvarı üzerinde inflamasyona neden olurlar (87).
49<br />
Bu çalışmada kullandığımız bakır SOD enzimini aktive ederek, antioksidan savunma<br />
mekanizmasını güçlendirmek ve oksidan maddelerin etkisini azaltmak suretiyle, vazospazmı<br />
önleyebileceği hipotezi üzerinden yola çıkılmıştır. Bilgilerimize göre literatürde şimdiye<br />
kadar böyle bir çalışma yapılmadığından çalışmamız bu konuda bir ilktir.<br />
Çalışmamızda grup-1 ile grup-2’nin istatistiksel olarak karşılaştırılmasında, grup-2’de<br />
belirgin olarak damar duvarında kalınlaşma ve damar lümen çapında azalma olduğu saptandı<br />
(p0.05). Damar lümen çapı, grup-2 ile grup-3’te<br />
istatistiksel olarak karşılaştırıldığında, grup-3’te daha geniş bulunurken (p
50<br />
ÖZET<br />
Serebral vazospazm, SAK sonrası gelişen morbitide ve mortalitenin en önde gelen<br />
nedenidir. Serebral vazospazmın etyopatogenezi multifaktoriyeldir. Laboratuvar ve klinik<br />
araştırmalara rağmen vazospazm gelişiminden sorumlu tutulan tüm spazmojen ajanların<br />
hangileri olduğu ve etki mekanizmaları hala tam olarak aydınlatılamamıştır. Bu ajanların,<br />
kanın bileşenleri içerisinde bulunduğu bilinmektedir.<br />
Bakır, insan vücudu için bir eser element olup, antioksidanlara karşı önemli bir savunma<br />
mekanizması olan SOD enziminin yapısında bulunmaktadır.<br />
Literatür bilgilerine göre, antioksidan maddelerin, SAK sonrası vazospazm patogenezinde<br />
önemli rol oynadığı bilinmektedir. Bu durumda, SOD enzim aktivitesinin artmış olması, SAK<br />
sonrası serebral vazospazm gelişimine engel olabilir hipotezi üzerine antioksidan maddeler<br />
kullanılarak pek çok çalışma yapılmış ve bir çoğununda olumlu sonuç verdiği bildirilmiştir.<br />
Ancak, yaptığımız literatür taraması neticesinde, SAK sonrası tek başına bakır kullanımının,<br />
serebral vazospazmın gelişimini önlemedeki rolünü araştırmaya yönelik bir çalışmaya<br />
rastlamadık.<br />
Çalışmadaki amacımız, “SAK sonrası erken dönemde tek başına bakır kullanımı, serebral<br />
vazospazm gelişimini önleyebilirmi?” sorusuna yanıt aramaktır.<br />
Çalışmamızda vazospazm modeli olarak Okada ve arkadaşlarının ‘’Rat Femoral Arter<br />
Vazospazm Modeli ‘’ kullanıldı. Ratlar önce üç gruba ayrıldı. Grup I; (n=8 rat) kontrol grubu,<br />
grup II; (n=8 rat) vazospazma grubu, grup III (n=8 rat); vazospazm+bakır grubu. Damar<br />
duvarında kalınlaşma ve lümen çapında azalmanın ortalama değerleri grup-1 ile grup-2<br />
istatistiksel karşılaştırılmasında, grup-2’de belirgin duvar kalınlaşması ve lümen çapında<br />
azalma olduğu bulundu (p
51<br />
Grup-1 ile grup-3’ ün ortalama damar lümen çapı ve damar duvarı kalınlığının istatistiksel<br />
karşılaştırılmasında belirgin bir fark bulunmadı (p>0.05). Bu bulgu periferik vazospazm<br />
gidermek veya önlemek amacıyla verilen bakır sülfatın spazmı çözmede etkili olduğunu<br />
göstermektedir.<br />
Grup-2 ile Grup-3’ün ortalama damar lümen çapının istatistiksel karşılaştırılmasında grup-<br />
2’de belirgin bir küçülme bulundu (p
52<br />
ABSTRACT<br />
Cerebral vasospasm is the leading cause of morbidity and mortality after subarachnoid<br />
hemorrhage. Etiopathogenesis of cerebral vasospasm is multifactorial. Although many clinical<br />
and laboratory studies have been proposed, which one agent is responsible for development of<br />
vasospasm is still undetermined. Many author suggested that the responsible agent must be in<br />
blood.<br />
Copper is an essential element for humans and act as cofactor for Superoxid dismutase<br />
enzyme. Superoxid dismutase is an important factor for defending mechanism against to<br />
antioxidants. Deficiency of Superoxid dismutase enzyme activitiy may cause some diseases.<br />
Antioxidant agents play an important role on developing vasospasm after subarachnoid<br />
hemorrhage. If so, when Superoxid dismutase enzyme activitiy is increased, development of<br />
vasospasm may be prevented. Many studies have been proposed to evaluate this relationship.<br />
We did not find any study to investigate the effect of copper sulfate on development of<br />
vasospasm following subarachnoid hemorrhage.<br />
İn present study, we aimed to find any answer to question such, “if usage of copper sulfate<br />
alone could prevent the development of vasospasm following subarachnoid hemorrhage?”<br />
We used “rat femoral artery vasospasm model” which has been described by Okada. Rats<br />
were divided in to three groups; Group I control group, Group II vasospasm group, group III<br />
vasospasm + copper sulfate group. Significant thickining of vessel wall and significant<br />
decreasing of vessel lumen were determined in group II comparing to group I (p
53<br />
Although lumen diameter of vessel was not different in group I and III, thickness of vessel<br />
wall was significantly higher in group III comparing to group I (p
54<br />
KAYNAKLAR<br />
1. Agustinus S: Roles of nitric oxide and endothelin-1 in delayed cerebral vasospasm<br />
produced by aneurysmal subarachnoid hemorrhage. Nature Clinical Practice<br />
Cardiovascular Medicine 1: 110-116, 2004<br />
2. Aihara Y, Kasuya H, Onda H: Quantitative analysis of gene expressions related to<br />
inflammation in canine spastic artery after subarachnoid hemorrhage. Stroke. Jan; 32<br />
(1): 212-217, 2001<br />
3. Akdemir H: Subaraknoid kanama. Temel Nöroşirürji, Türk Nöroşirürji Derneği<br />
Yayınları. 1. Baskı, Cilt 1, S:441- 447, Ankara, 2005<br />
4. Akdemir H, Oktem IS, Tucer B . Intraoperative microvascular Doppler sonography<br />
in aneurysm surgery. Minim Invasive Neurosurg. 2006 Oct; 49 (5): 312-316<br />
5. Akkuş İ:Serbest radikaller ve fizyopatolojik etkileri. Mimoza yayınları, Kuzucular<br />
ofset, Konya 1995.<br />
6. Alexander E, Black PM, Liszczak TM : Delayed CSF lavage for arteriographic and<br />
morphological vasospasm after experimental SAH. J Neurosurg. Dec; 63 (6): 949-<br />
958, 1985<br />
7. Allcock JM, Drake CG: Ruptured intracranial aneurysms: the role of arterial spasm<br />
J.Nurosurgery. Jan; 22: 21-29, 1965<br />
8. Allen GS :Cerebral arterial spasm. Clin Neurosurg. 32: 70-78, 1985<br />
9. Allen GS, Ahn HS, Preziosi TJ, Battye R, Boone SC: Cerebral arterial spasm-a<br />
controlled trial of nimodipine in patients with subarachnoid hemorrhage. N Engl J<br />
Med. Mar 17; 308 (11): 619-624, 1983<br />
10. Ames BN, Shigenega MK, Hagen TM : 1993. Oxidants, antioxidants, and the<br />
degenerative diseases of aging. Proc Natl Acad Sci U S A. Sep 1; 90 (17): 7915-<br />
7922.<br />
11. Anderson GB, Ashforth R, Steinke DE, Findlay JM: CT angiography for the<br />
detection of cerebral vasospasm in patients with acute subarachnoid hemorrhage<br />
AJNR Am J Neuroradiol. Jun-Jul; 21 (6): 1011-1005, 2000<br />
12. Asada K : 1978. Protein, nucleic acid and enzyme (Tokyo). 23: 200-213.<br />
13. Awad IA, Carter LP, Spetzler RF: Clinical vasospasm after subarachnoid<br />
hemorrhage: response to hypervolemic hemodilution and arterial hypertension.<br />
Stroke Mar-Apr; 18 (2): 365-372, 1987<br />
14. Ballard J, Kreiter KT, Claassen J: Risk factors for continued cigarette use after<br />
subarachnoid hemorrhage. Stroke. Aug; 34 (8): 1859-1863, 2003<br />
15. Barker FG, Heros RC: Clinical aspects of vasospasm. Neurosurg Clin N Am. Apr; 1<br />
(2): 277-288, 1990<br />
16. Barnwell SL, Higashida RT: Transluminal angioplasty of intracerebral vessels for<br />
cerebral arterial spasm: reversal of neurological deficits after delayed treatment.<br />
Neurosurgery. Sep; 25 (3): 424-429, 1989<br />
17. Bast A., Haenen G.R.M.M., Cees J.A.D : Oxidants and antioxidants:State of the art.<br />
The American Journal of Medicine, 91, (Supll 3C), 30, 2-3 1997.<br />
18. Battal A., Baykal Y., Erikçi S : 1995. Serbest radikal temizleyici süperoksit<br />
dismutaz enziminin ve serum, bakır, çinko, selenyum düzeylerinin diabetes<br />
mellitus’un kronik komplikasyonları ile ilişkisi. GATA Bülteni, 37, 218-222.<br />
19. Bederson JB, Levy AL, Ding WH: Acute vasoconstriction after subarachnoid<br />
hemorrhage. Neurosurgery. Feb; 42 (2): 352-360, 1998
55<br />
20. Aladağ .M,Turkoz Y,Sahna E :The attenuation of vasospasm by using a SOD<br />
mimetic after experimental subarachnoidal haemorrhage in rats Acta Neurochir<br />
(2003)145:673-677<br />
21. Charpentier C, Audibert G, Guillemin F: Multivariate analysis of predictors of<br />
cerebral vasospasm occurrence after aneurysmal subarachnoid hemorrhage. Stroke.<br />
Jul; 30 (7): 1402-1408 1999<br />
22. Cheeseman KH., Slater TF : An introduction to free radical biochemistry. Br Med<br />
Bull. Jul; 49 (3): 481-493 1993.<br />
23. Chehrazi BB, Gigi S, Joy RM: Prostaglandins and vasoactive amines in cerebral<br />
vasospasm after aneurysmal subarachnoid hemorrhage. Stroke. Feb; 20 (2): 217-<br />
224, 1989.<br />
24. Christopher K, Michael S: Prediction of pharmacokinetic Drug/Drug interactions<br />
from in vitro data: İnteractions of the nonsteroidal anti-inflammatory drug<br />
lornoxicam with oral anticoagulants. Drug Metab.Dispos Feb; 28 (2): 161-168, 2000<br />
25. Chyatte D, Fode NC, Nichols DA: Preliminary report: effects of high dose<br />
methylprednisolone on delayed cerebral ischemia in patients at high risk for<br />
vasospasm after aneurysmal subarachnoid hemorrhage. Neurosurgery. Aug; 21 (2):<br />
157-160 , 1987<br />
26. Chyatte D, Sundt TM Jr : Response of chronic experimental cerebral vasospasm to<br />
methylprednisolone and dexamethasone. J Neurosurg. May; 60 (5): 923-926, 1984<br />
27. Clouston JE, Numaguchi Y, Zoarski GH : Intraarterial papaverine infusion for<br />
cerebral vasospasm after subarachnoid hemorrhage. AJNR Am J Neuroradiol. Jan;<br />
16 (1): 27-38 , 1995.<br />
28. Bray TM: Free Radical Biology (1) 25-29 1990.<br />
29. Conway JE, Tamargo RJ: Cocaine use is an independent risk factor for cerebral<br />
vasospasm after aneurysmal subarachnoid hemorrhage. Stroke. Oct; 32 (10): 2338-<br />
2343 , 2001.<br />
30. Cook NS: The pharmacology of potassium channels and their therapeutic potential.<br />
Trends Pharmacol Sci. Jan; 9 (1): 21-28 , 1988.<br />
31. Cross CE., Halliwell, B., Borish ET : Oxygen radicals and human disease. Ann<br />
Intern Med. Oct; 107 (4): 526-545 1987.<br />
32. Çakır M. : Aspirin ve vitamin E (α-Tokoferol)’nin farelerde (Mus musculus)<br />
karaciğer total süperoksit dismutaz ve katalaz aktivitelerine etkileri. Ondokuz Mayıs<br />
Üni. Biyoloji Anabilim Dalı, Yüksek Lisans <strong>Tez</strong>i, Samsun, 50-51 1997 .<br />
33. Akdemir H, Kulaksızoğlu E, Tucer B : Magnesium Sulfate Therapy for Cerebral<br />
Vasospasm After Aneurysmal Subarachnoid Hemorrhage. Neurosurgery<br />
Quarterly:19: 35-39, 2009.<br />
34. Dora E, Feher E, Farago M: Mechanism of hemoglobininduced spasm in the isolated<br />
middle cerebral artery of the cat. Adv Exp Med Biol. 248: 533-542, 1989.<br />
35. Dorsch NW: Cerebral arterial spasm--a clinical review. Br J Neurosurg. 9 (3): 403-<br />
412, 1995.<br />
36. Ecker A, Riemenschneider PA: Arteriographic demonstration of spasm of the<br />
intracranial arteries, with special reference to saccular arterial aneurysms. J<br />
Neurosurg. Nov; 8 (6): 660-667, 1951.<br />
37. Edwards DH, Byrne JV, Griffith TM: The effect of chronic subarachnoid<br />
hemorrhage on basal endothelium-derived relaxing factor activity in intrathecal<br />
cerebral arteries. J Neurosurg. May; 76 (5): 830-837, 1992.<br />
38. Egemen N, Birler K, Avman N: Experimental cerebral vasospasm: resolution by<br />
iloprost. Acta Neurochir (Wien). 95 (3-4): 131-135, 1988.
56<br />
39. Egemen N, Turker RK, Sandlidilek, Zorlutuna A, Bilgic S, Baskaya M, Unlu A,<br />
Caglar S, Spetzler RF, McCormick JM :The effect of intrathecal sodium<br />
nitroprusside on severe chronic vasospasm. Neurol Res. Oct; 15 (5): 310-315, 1993.<br />
40. Eiichi Tani: Molecular Mechanisms Involved in Development of Cerebral<br />
Vasospasm. Neurosurgical Focus 12 (3), 2002.<br />
41. Fassbender K, Hodapp B, Rossol S: Inflammatory cytokines in subarachnoid<br />
haemorrhage: association with abnormal blood flow velocities in basal cerebral<br />
arteries. J Neurol Neurosurg Psychiatry. Apr; 70 (4): 534-537, 2001.<br />
42. Matthew J.M, Para A,Sheng H : Attenuation of Cerebral Vasospasm after<br />
Subarachnoid Hemorrhage in Mice Overexpressing Extracelluler Superoxide<br />
Dismutase Stroke :33:2317 2002.<br />
43. Fırat MM, Gelebek V, Orer HS: Selective intraarterial nimodipine treatment in an<br />
experimental subarachnoid hemorrhage model. AJNR Am J Neuroradiol. Jun-Jul; 26<br />
(6): 1357-1362, 2005.<br />
44. Fisher CM, Kistler JP, Davis JM: Relation of cerebral vasospasm to subarachnoid<br />
hemorrhage visualized by computerized tomographic scanning. Neurosurgery. Jan; 6<br />
(1): 1-9, 1980.<br />
45. Nagata K,Town T,Matsui T: İntracisternal increase of superoxide anion production<br />
in a canine subarachnoid hemorrhage model. Stroke 32:636-642 1999.<br />
46. Frei, B: Reactive oxgen species and antioxidant vitamins: Mechanisms of<br />
Action.,The American Journal of Medicine, (Suppl 3A), 26, 5-12 1994.<br />
47. Fridowich I. : Superoxide dismutases. Annu Rev Biochem, 44: 147-159. 1975 .<br />
48. Frijinc CJ, Kappelle LJ: Inflammatory cell adhesion molecules in ischemic<br />
cerebrovascular disease. Stroke. Aug; 33 (8): 2115-2122, 2002.<br />
49. Fujii Y, Takahashi A, Yoshimoto T: Percutaneous transluminal angioplasty in a<br />
canine model of cerebral vasospasm: angiographic, histologic, and pharmacologic<br />
evaluation. Surg Neurol. Aug; 44 (2): 163-170, 1995.<br />
50. Gabikian P, Clatterbuck RE, Eberhart CG. Tamargo RJ: Prevention of experimental<br />
cerebral vasospasm by intracranial delivery of a nitric oxide donor from a<br />
controlled-release polymer: toxicity and efficacy studies in rabbits and rats. Stroke.<br />
Nov; 33 (11): 2681-2686, 2002.<br />
51. Melon E : Pathophysiology and principles of treatment of vasospasm J Neuroradiol<br />
26:30-35 1999.<br />
52. G.J.E. Rinkel, V.L. Feigin A. Algra, W.M: Calcium Antagonists in Aneurysmal<br />
Subarachnoid Hemorrhage. Stroke, 36: 1816-1818, 2005.<br />
53. Goddard AJ, Raju PP, Gholkar A: Does the method of treatment of acutely ruptured<br />
intracranial aneurysms influence the incidence and duration of cerebral vasospasm<br />
and clinical outcome? J Neurol Neurosurg Psychiatry. Jun; 75 (6): 868-872, 2004.<br />
54. Graf CJ, Nibbelink DW: Cooperative study of intracranial aneurysms and<br />
subarachnoid hemorrhage. Report on a randomized treatment study. 3. Intracranial<br />
surgery. Stroke, Jul-Aug; 5 (4): 557-601, 1974.<br />
55. Greenberg MS: Handbook of Neurosurgery, Third edition, Lakeland. Florida,<br />
Greenberg Graphics Inc. pp. 711-752, 1994.<br />
56. Gules I, Satoh M, Clower BR: Comparison of three rat models of cerebral<br />
vasospasm. Am J Physiol Heart Circ Physiol Dec; 283 (6): H2551-2559, 2002.<br />
57. Hakan T, Berkman MZ, Ersoy T, Karataş I, San T, Arbak S.Anti-inflammatory<br />
effect of meloxicam on experimental vasospasm in the rat femoral artery. J Clin<br />
Neurosci. 15(1):55-9. 2008
57<br />
58. Haley EC Jr, Kassell NF, Torner JC: The International Cooperative Study on the<br />
Timing of Aneurysm Surgery. The North American experience. Stroke. Feb; 23 (2):<br />
205-214, 1992.<br />
59. Haley EC Jr, Kassell NF, Torner JC: A randomized controlled trial of high-dose<br />
intravenous nicardipine in aneurysmal subarachnoid hemorrhage. A report of the<br />
Cooperative Aneurysm Study. J Neurosurg. Apr; 78 (4): 537-547, 1993.<br />
60. Haley EC Jr, Kassell NF, Torner JC: A randomized trial of nicardipine in<br />
subarachnoid hemorrhage: angiographic and transcranial Doppler ultrasound results.<br />
A report of the Cooperative Aneurysm Study. J Neurosurg. Apr; 78 (4): 548- 553,<br />
1993.<br />
61. Halliwell B: Free radicals and metal ions in health and disease. Proc Nutr Soc. Feb;<br />
46 (1): 13-26. 1987 .<br />
62. Halliwell B., Gutteridge JM: The antioxidants of human extracellular fluids. Arch<br />
Biochem Biophys. Jul; 280 (1): 1-8. 1990.<br />
63. Handa Y, Kabuto M, Kobayashi H: The correlation between immunological reaction<br />
in the arterial wall and the time course of the development of cerebral vasospasm in<br />
a primate model. Neurosurgery. Apr; 28 (4): 542-549, 1991.<br />
64. Handa Y, Weir BK, Nosko M: The effect of timing of clot removal on chronic<br />
vasospasm in a primate model. J Neurosurg. Oct; 67 (4): 558-564, 1987.<br />
65. Harrod CG, Bendok BR, Batjer HH: Prediction of cerebral vasospasm in patients<br />
presenting with aneurysmal subarachnoid hemorrhage: a review. Neurosurgery. Apr;<br />
56 (4): 633-654, 2005.<br />
66. Hop JW, Rinkel GJ, Algra A: Initial loss of consciousness and risk of delayed<br />
cerebral ischemia after aneurysmal subarachnoid hemorrhage. Stroke. Nov; 30 (11):<br />
2268-2271, 1999.<br />
67. Ito, N., Hirose, M : Antioxidants--carcinogenic and chemopreventive properties.<br />
Adv Cancer Res, 53: 247-302. 1989.<br />
68. J.Max Findlay: Cerebral Vasospasm. Ed: H.Richard Winn,MD, Youmans<br />
Neurological Surgery, volume 2, pp: 1839-1867, Fifth Edition, Saunders,<br />
Philadelphia, 2004.<br />
69. Julia A. Balfour, Andrew Fitton, Lee B. Barradell: Lornoxicam A Review of its<br />
Pharmacology and therapeutic Potential in the Management of Painful and<br />
İnflammatory Conditions. Drugs, April; 51 (4): 639-657, 1996.<br />
70. Kassell NF, Torner JC, Haley EC Jr:The International Cooperative Study on the<br />
Timing of Aneurysm Surgery. Part 1: Overall management results. J Neurosurg. Jul;<br />
73 (1): 18-36, 1990.<br />
71. Kassell NF, Torner JC, Jane JA:The International Cooperative Study on the Timing<br />
of Aneurysm Surgery. Part 2: Surgical results. J Neurosurg. Jul; 73 (1): 37-47, 1990.<br />
72. Kassel NF, Perles SJ, Durward QJ: Treatment of ischemic deficits from vasospasm<br />
with intravascular volume expansion and induced arterial hypertension.<br />
Neurosurgery 11: 337-343, 1982.<br />
73. Kassell NF, Sasaki T, Colohan AR:Cerebral vasospasm following aneurysmal<br />
subarachnoid hemorrhage. Stroke. Jul-Aug; 16 (4): 562-72, 1985.<br />
74. Kılıç K, Tümer B, Keser N: Transkranial Dopler ve Nöroşirürjide Klinik<br />
Uygulamaları, Türk Nöroşirürji Dergisi 3: 67-79, 1993.<br />
75. Kırış T, Sencer A: Subaraknoid Kanamanın Komplikasyonları. Ed: Aksoy K, Temel<br />
Nöroşirürji. Cilt 1, s:448-456, Türk Nöroşirürji Derneği Yayınları, Ankara, 2005.<br />
76. Kurtsoy A, Tucer B, Menkü A, Basaslan K, Kemal Koc R, Akdemir H. Surgical<br />
treatment of distal anterior cerebral artery aneurysms with horizontal head position.<br />
Minim Invasive Neurosurg. ; 48 (5): 264-267 2005 Oct.
58<br />
77. Kurtsoy A, Canbay S, Oktem IS, Akdemir H, Koç RK, Menkü A, Tucer B.Effect of<br />
EGb-761 on vasospasm in experimental subarachnoid hemorrhage.Res Exp Med<br />
(Berl). ; 199 (4): 207-15. 2000 Feb.<br />
78. Levy ML, Giannotta SL: Cardiac performance indices during hypervolemic therapy<br />
for cerebral vasospasm. J Neurosurg. Jul; 75 (1): 27-31, 1991.<br />
79. Lin CL, Dumont AS, Calisaneller T: Monoclonal antibody against E selectin<br />
attenuates subarachnoid hemorrhage-induced cerebral vasospasm. Surg Neurol. Sep;<br />
64 (3): 201-5, 2005.<br />
80. Mascia L, Fedorko L, Stewart DJ: Temporal relationship between endothelin-1<br />
concentrations and cerebral vasospasm in patients with aneurysmal subarachnoid<br />
hemorrhage. Stroke. May; 32 (5): 1185-90, 2001.<br />
81. Mayberg MR, Okada T, Bark DH: Morphologic changes in cerebral arteries after<br />
subarachnoid hemorrhage. Neurosurg Clin N Am. Apr; 1 (2): 417-32, 1990.<br />
82. Mayberg MR, Houser OW, Sundt TM Jr: Ultrastructural changes in feline arterial<br />
endothelium following subarachnoid hemorrhage. J Neurosurg. Jan; 48 (1): 49-57,<br />
1978.<br />
83. Maxwell SR., Prospects for the use of antioxidant therapies. Drugs. Mar; 49 (3):<br />
345-361. 1995.<br />
84. McGirt MJ, Lynch JR, Parra A: Simvastatin increases endothelial nitric oxide<br />
synthase and ameliorates cerebral vasospasm resulting from subarachnoid<br />
hemorrhage. Stroke. Dec; 33 (12): 2950-2956, 2002.<br />
85. McGirt MJ, Mavropoulos JC, McGirt LY: Leukocytosis as an independent risk<br />
factor for cerebral vasospasm following aneurysmal subarachnoid hemorrhage. J<br />
Neurosurg. Jun; 98 (6): 1222-1226, 2003.<br />
86. Mizukami M, Kawase T, Usami T: Prevention of vasospasm by early operation with<br />
removal of subarachnoid blood. Neurosurgery. Mar; 10 (3): 301- 307,1982.<br />
87. Motoyoshi Satoh, Isao Date, Masaaki Nakajima: Inhibition of Poly(ADP-Ribose)<br />
Polymerase Attenuates Cerebral Vasospasm After Subarachnoid Hemorrhage in<br />
Rabbits. Stroke, Jan; 32: 225 – 231, 2001.<br />
88. Muizelaar JP, Becker DP:Induced hypertension for the treatment of cerebral<br />
ischemia after subarachnoid hemorrhage. Direct effect on cerebral blood flow. Surg<br />
Neurol. Apr; 25 (4): 317-325, 1986.<br />
89. Mungan G : Kan bankalarında CPDA-1 (Citrate Phosphate Dextrose Adenine) ile<br />
saklanan kanlarda allopürinolün lipid peroksidasyonu ve biyokimyasal parametrelere<br />
etkisinin incelenmesi. Ankara Hastanesi Biyokimya ve Klinik Biyokimya. Uzm.<br />
<strong>Tez</strong>i, 67s, 1996.<br />
90. Murayama Y, Song JK, Uda K: Combined endovascular treatment for both<br />
intracranial aneyrysm and symptomatic vasospasm. AJNR Am J Neuroradiol. Jan;<br />
24 (1): 133-139, 2003.<br />
91. Nagao T, Sadoshima S, Kamouchi M: Cromakalim dilates rat cerebral arteries in<br />
vitro. Stroke. Feb; 22 (2): 221-224, 1991<br />
92. Nakagomi T, Kassell NF, Sasaki T: Effect of subarachnoid hemorrhage on<br />
endothelium-dependent vasodilation. J Neurosurg. Jun; 66 (6): 915-923, 1987.<br />
93. Nakajima M, Date I, Takahashi K: Effects of aging on cerebral vasospasm after<br />
subarachnoid hemorrhage in rabbits. Stroke. Mar;32(3):620-628, 2001.<br />
94. Navarro-Alarcon M., Lopez-Martinez M. C. Essentiality of selenium in the human<br />
body: relationship with different diseases. Sci Total Environ., 249: 347-371 2000.<br />
95. Newell DW, Eskridge JM, Mayberg MR: Angioplasty for the treatment of<br />
symptomatic vasospasm following subarachnoid hemorrhage. J Neurosurg. Nov; 71<br />
(5 Pt 1): 654-660, 1989.
59<br />
96. Newell DW, Winn HR: Transcranial Doppler in cerebral vasospasm. Neurosurg Clin<br />
N Am. Apr; 1 (2): 319-328, 1990.<br />
97. Nomura H, Hirashima Y, Endo S: Anticardiolipin antibody aggravates cerebral<br />
vasospasm after subarachnoid hemorrhage in rabbits. Stroke. May; 29 (5): 1014-8,<br />
1998.<br />
98. Nosko M, Weir BK, Lunt A: Effect of clot removal at 24 hours on chronic<br />
vasospasm after SAH in the primate model. J Neurosurg. Mar; 66 (3): 416-22, 1987.<br />
99. Okada T, Harada T, Bark DH: A rat femoral artery model for vasospasm<br />
Neurosurgery. Sep; 27 (3): 349-56, 1990.<br />
100. Oshiro EM, Hoffman PA, Dietsch GN : Inhibition of experimental vasospasm with<br />
anti-intercellular adhesion molecule-1 monoclonal antibody in rats. Stroke. Oct; 28<br />
(10): 2031-7, 1997.<br />
101. Faraci F,Didion S :Vascular Protection,Superoxide Dismutase ısoforms in the Vessel<br />
Wall Arterioscler.Thromb.Vasc.Biol, 24(8):1367-1373 ,2004.<br />
102. Peterson JW, Kwun BD, Hackett JD: The role of inflammation in experimental<br />
cerebral vasospasm. J Neurosurg. May; 72 (5): 767-774, 1990.<br />
103. Petruk KC, West M, Mohr G: Nimodipine treatment in poor-grade aneurysm<br />
patients. Results of a multicenter double-blind placebo-controlled trial. J.Neurosurg.<br />
Apr; 68 (4): 505-517, 1988.<br />
104. Pickard JD, Murray GD, Illingworth R: Effect of oral nimodipine on cerebral<br />
infarction and outcome after subarachnoid haemorrhage: British aneurysm<br />
nimodipine trial. BMJ. Mar 11; 298 (6674): 636-642,1989.<br />
105. Rhoton AL, Jackson FE, Gleave J: Congenital and traumatic intracranial aneurysms.<br />
Clin Symp. 29 (4): 1-40, 1977.<br />
106. Roganovic Z, Pavlicevic G, Tadic R: Risk factors for the onset of vasospasm and<br />
rebleeding after spontaneous subarachnoid hemorrhage Vojnosanit Pregl. Jan-Feb;<br />
58 (1): 17-23, 2001.<br />
107. Roux S, Loffler BM, Gray GA: The role of endothelin in experimental cerebral<br />
vasospasm. Neurosurgery. Jul; 37 (1): 78-85, 1995.<br />
108. Sarıoğlu AÇ: Subaraknoid Kanama. Cem ofset, İstanbul, 1997.<br />
109. Sano K, Asano T, Tanishama T: Lipid peroxidation as a cause of cerebral<br />
vasospasm. Neurol Res 2; 252-272, 1980.<br />
110. Sasaki T, Asano T, Sano K: Cerebral vasospasm and free radical reactions Neurol<br />
Med Chir (Tokyo). Feb; 20 (2): 145-153, 1980.<br />
111. Seifert V: Intrathecal fibrinolysis using recombinant tissue plasminogen activator<br />
(rTPA) for prevention of cerebral vasospasm and delayed ischaemic deficits after<br />
aneurysmal subarachnoid haemorrhage. Experimental and clinical data. Neurol Res.<br />
Feb; 16 (1): 54-58, 1994.<br />
112. Seifert V, Stolke D, Kunz U: Influence of blood volume on cerebrospinal fluid<br />
levels of arachidonic acid metabolites after subarachnoid hemorrhage: experimental<br />
study on the pathogenesis of cerebral vasospasm. Neurosurgery. Sep; 23 (3): 313-<br />
321, 1988.<br />
113. Singhal AB, Topcuoglu MA, Dorer DJ. SSRI and statin use increases the risk for<br />
vasospasm after subarachnoid hemorrhage.Neurology. Mar 22; 64 (6): 1008-1013,<br />
2005.<br />
114. Taneda M: Effect of early operation for ruptured aneurysms on prevention of<br />
delayed ischemic symptoms. J Neurosurg. Nov; 57 (5): 622-628, 1982.<br />
115. Thai QA, Oshiro EM, Tamargo RJ: Inhibition of experimental vasospasm in rats<br />
with the periadventitial administration of ibuprofen using controlled-release<br />
polymers. Stroke. Jan; 30 (1): 140-147, 1999.
60<br />
116. Thomas JE, Nemirovsky A, Zelman V, Giannotta SL: Rapid reversal of endothelin-<br />
1-induced cerebral vasoconstriction by intrathecal administration of nitric oxide<br />
donors. Neurosurgery. Jun; 40 (6): 1245-1249, 1997.<br />
117. Timothy Ingall MD, Kjell Asplund MD, Markku Mahönen MD: Multinational<br />
Comparison of Subarachnoid Hemorrhage Epidemiology in the who Monica Stroke<br />
Study .Stroke. 31: 1054, 2000.<br />
118. Ünal D: Serbest radikaller. Sendrom, Mart: 68-80 1999.<br />
119. Katusic Z:Superoxide anion and endothelial regulation of arterial tone .Free Radic<br />
Biol Med.,20:443-448 (CrossRef Medline) 1996.<br />
120. Voldby B: Pathophysiology of subarachnoid haemorrhage. Experimental and<br />
clinical data. Acta Neurochir Suppl (Wien). 45: 1-6, 1988.<br />
121. Watanabe Y, Chu Y, Andresen JJ, Nakane H, Faraci FM, Heistad DD: Gene transfer<br />
of extracellular superoxide dismutase reduces cerebral vasospasm after subarachnoid<br />
hemorrhage. Stroke. Feb; 34 (2): 434-440, 2003.<br />
122. Yanamoto H, Kikuchi H, Okamoto S: Preventive effect of synthetic serine protease<br />
inhibitor, FUT-175, on cerebral vasospasm in rabbits. Neurosurgery. Mar; 30 (3):<br />
351-356, 1992.<br />
123. Yanbeyi S: Aspirin ve antioksidant buthylated hydroxyanisole’ün tavşanlarda<br />
eritrosit total katalaz, süperoksit dismutaz ve glutatyon peroksidaz aktiviteleri<br />
üzerine etkileri. Ondokuz Mayıs Üni. Biyoloji Anabilim Dalı, Doktora <strong>Tez</strong>i,<br />
Samsun, 88s 1999.<br />
124. Yatsushige H, Yamaguchi M, Zhou C: Role of c-Jun N terminal kinase in cerebral<br />
vasospasm after experimental subarachnoid hemorrhage. Stroke. Jul; 36 (7): 1538-<br />
1543, 2005.<br />
125. Tariq Z,Faruqi : Effects of Copper Chloride Toxicity on Corpus Striatum of Rat<br />
Brain –A Histological Study J Anat .Soc.India 51(1) 55-56 2002 .<br />
126. Zhang Z, Nagata I, Kikuchi H: Broad-spectrum and selective serine protease<br />
inhibitors prevent expression of platelet-derived growth factor-BB and cerebral<br />
vasospasm after subarachnoid hemorrhage: vasospasm caused by cisternal injection<br />
of recombinant plateletderived growth factor-BB. Stroke. Jul; 32 (7): 1665-1672,<br />
2001.<br />
127. Zhou C, Yamaguchi M, Colohan AR.: Role of p53 and apoptosis in cerebral<br />
vasospasm after experimental subarachnoid hemorrhage. J Cereb Blood Flow<br />
Metab. May; 25 (5): 572-582, 2005.<br />
128. Takanobu K,Hiroshi H,Hideo O,Katsuhiko T: Progressive severe anemia due to<br />
copper deficiency five years after subarachnoid hemorrhage ,Journal of Clinical<br />
Neuroscience ,12(2):205-206 2005.<br />
129. Blumenthoi S,et al: İnhibition of Na-f-Glucose cotransport in Kidney corticel cells<br />
by cadmium and copper ,protection by zinc,Tox .and App,Pharm.:177-187 ,2000.<br />
130. Asi T : Tablolarla Biyokimya ,cilt I,İstanbul 282 s 1994.<br />
131. Baysal A: Beslenme ,9.Baskı ,Ankara ,s:131-132 2002.<br />
132. Fuhrman M,Hermann V,Masidonski P: ,Pancytopenia after removel of copper from<br />
total parenteral nutrition ,JPEN J Parenter Enteral Nutr ,24:361-366 2000.<br />
133. Grace N.D, Lee J: Effect of Co,Cu,Fe,Mn,Mo,Sc and Zn supplementanion on the<br />
elemental content of soft tissues and bone in shep grazing ryegrass a white clover<br />
pasture,New Zeland J.Agr Res .33:635-647 1990.<br />
134. Ossola JO,Groppa MD,Tomaro ML: Relationship betwenn oxidative stres and heme<br />
oxygenase induction by copper sulfate .Arc Biochem Biophys .:332-337 1997.<br />
135. Zhang SS, Noordin MM, Rahman SO,Haron J:Effects of copper overload on hepatic<br />
lipid peroxidation and defence in rats .Vet Hum Toxicol :42:261-264 2000.
61<br />
136. Sansinanea AS,Cerone SI,Streitenberger ,SA.,Garcia C,Auza N:Oxidative effect of<br />
hepatic copper overload Acta Physiol Pharmacol Ther .Lationoam :25-35 1998.<br />
137. Toplan S,Özçelik D,Akyolcu C :Sıçanlarda Deneysel Bakır uygulamasının oksidan<br />
ve antioksidan sistemler üzerine etkileri Cerrahpaşa J Med :34:185-187 2003.<br />
138. T.E Çosan,E.Yayla,Kaynak Z: Trace minerals in experimental subarachnoid<br />
haemorrhage:zinc,copper and manganese levels in rat brain tissue ,blood and urine<br />
Acta Neurochir(Wien) 148:443-448 2006.<br />
139. Günaldı Ö: Selenyumun Vazospastik rat femoral arteri üzerine etkisinin<br />
morfometrik analizi Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi Nöroşirurji <strong>Tez</strong>i<br />
2009 İstanbul.<br />
140. Çöllüoğlu B: Çinko klorürün Vazospastik rat femoral arteri üzerine etkisinin<br />
morfometrik analizi Bakırköy Ruh ve Sinir hastalıkları Hastanesi Nöroşirurji <strong>Tez</strong>i<br />
2009 İstanbul.<br />
141. Chattopadhyay A, Sarkar M,Biswas N : Dose-dependent effect of copper on male<br />
reproductive function in inmature rats Kathmandu Univ Med J :3(4) :392-400 2005<br />
Oct-Dec.